[ { "text": "=== 29021127_16230146_TDK___Buyuk_Turkce_Sozluk.pdf === BüyükTürkçe Sözlük SürümNo:1.0 Farabi Açıklama (veyaağzınıniçine)bakmak *nesöyleyeceğinibeklemek. *onunsözünegöredavranmak. ...(bir)hâlalmak *birdurumagelmek. ...canlısı *düşkünü. ...damgasınıvurmak *(biriiçin)kötübiryargıyavarmak. ...-ekuvvet *herhangibirşeyeağırlıkverildiğindekullanılır. ...fırınekmekyemesilâzım *birdurumaerişmekiçinpekçokemekvermesi,çalışmasıgerekir. ...gözüylebakmak *yerinekoymak. ...ileberaber *ilebirlikte. ...kim...kim *yakıştırılanşeyinuygunsuzluğunubelirtmeyeyarar. ...olsun,... olsun, *sözügeçenherşey. ...süsüvermek *gerçeğeaykırıolarak,kendisindeveyaherhangibirşeydeüstünbirnitelikveyadeğervarmışgibi göstermek. ...ziyafetiçekmek *herhangibirşeyieniyibiçimdebaşarmak,herhangibiryönüyledoyurmak. ...-aveya...-egelince *sıragelinceanlamınagelerekbirkonubittiktensonrasözübaşkabirkonuyageçirmeyeyarar. *ayrıcalıkgösterenbirdüşünceyegeçildiğinianlatır. ...-a,...-yagetirmek *birinibirdurumagetirerekistediğigibidavranmak. ...-deneylemek *yoksunbırakmak. ...-ında/...-indedeğil *birşeyinsöylenenniteliğineönemvermeyianlatır. ...itutmak *birişiyapacağıvegöreceğiozamanarastlamak. ...ikinciplânadüşmek *birkimseninveyatopluluğungözündeeskiönemini,değeriniyitirmek. ...ileberaber *-dığı/ -diğianda. *-dan/-denbaşka. *-dığı/ -diğihâlde. ...-masıyla,...-mesibirolmak *aynıanda,çabucacık,birden. ...mayaveya...meyegörsün(veyagör) *sözkonusufiilindoğuracağısonucakesinlikkazandırmakiçinkullanılır. ...nınresmidir... *birdurumunolacağıkesinvebellidir. 19Mayıs 30Ağustos *ZaferBayramı. a *Seslenme bildirir. a *(a:)Şaşma,hatırlama,sevinme,acıma,üzülme,kızmagibiduygularıgüçlendirir,cümleninbaşındaveya sonundakullanılır. a/e *Çekimlifiilinsonunagelerekanlamıpekiştirir. -a-/ -e- *İsimdenfiiltüretenek. -a/ -e *Yönelmedurumueki:dağa,eve,yola,öne.Ünlüilebitenisimlerdensonraarayaysesigirer. -a/ -e *Fiildenzarftüretenek:yazayaza,gidegide,koşakoşa,düşekalka,güleoynaya.Ünlüilebitenfiillerden sonraarayaysesigirer:yaşayayaşaya,bekleyebekleye,okuyaokuya,yürüyeyürüye.Buekgöre,kala,geçe,sapa örneklerindekalıplaşmıştır. a,A *Türkalfabesininbirinciharfi,sesbilimibakımındankalınünlülerindüzvegenişolanınıgösterir. *Notaişaretleriniharflerlegöstermeyöntemindelâsesinibildirir. ab *Su. aba *Yünden,dövülerekyapılankalınvekabakumaş. *Bukumaştanyapılmışyakasızveuzunüstlük. *Bukumaştanyapılmışolan. *Eskidendervişleringiydiğiabadanyapılmış,önüaçıkhırka. *Abla. *Anne. abaaltındandeğnek(sopa)göstermek *yumuşakgörünmeklebirlikteyinedegözünükorkutmak. abagibi *(kumaşiçin)kabavekalın. abagüreşi *Abagiyilerekvebelekuşakbağlanarakyapılanbirtürgüreş. abavaktiyaba,yabavaktiaba *kişi,ihtiyaçlarınıvaktindenönceveucuzolduğuzamankarşılamalıdır. abacı *Abayapanveyasatankimse. *Abadangiyecekyapanveyasatankimse. *Bedavacı,asalak. abacıkebeci,arayerdesenneci? *\"anlamadığınbuişenekarışıyorsun?\"anlamındakullanılanbirsöz. abacılık *Abayapmaveyasatmaişi. *Abadangiyecekyapmaveyasatmaişi. abadî *Kalıncaveaçıksamanrenginde,yarımatbiryazıkâğıdıtürü. abajur *Işığıbiryeretoplamak,doğrudandoğruyagözlerevurmasınıönlemekiçinkullanılanlâmbasiperi. *Genellikleüzerisiperlimasalâmbasıveyaayaklılâmba. abajurcu *Abajuryapanveyasatankimse. abajurculuk *Abajurcununişiveyamesleği. abajurlu *Abajuruolan. abaküs *Sayıboncuğu,çörkü. abalı *Abasıolan,abagiymişolan. abandırma *Abandırmakişi. abandırmak *Birkimseninbiryereabanmasınısağlamak. *Birhayvanıyereçöktürmek. abandone *Dövüşemeyecekdurumagelen(boksör). abandoneetmek *dövüşemeyecekdurumagetirmek. abandoneolmak *dövüşemeyecekdurumagelmek. abanî *Sarımtırakdallınakışlarlaişlenmişbirtürbeyaz,ipekkumaş. *Bukumaştanyapılmış. abanma *Abanmakişi. abanmak *Eğilerekbirşeyin,birkimseninüzerinekapanmak. *Biryereveyabirkimseyeyaslanmak,dayanmak. *Birşeyinveyabirkimseninüzerineçöküpçullanmak. *Birineyükolarakonunsırtındangeçinmeyebakmak. abanoz *Abanozgillerinağır,sertvesiyahrenklitahtası. abanozgibi *çoksert. abanozkesilmek *sertleşerekdayanıklılığıartmak. *kirdenmatlaşmak,renginikaybetmek. abanozgiller *İkiçeneklilerden,sıcakülkelerdeyetişenvekerestesineabanozdenilenbirbitkifamilyası. abanozlaşma *Abanozlaşmakdurumualma. abanozlaşmak *Ağaçvebenzerimaddeleruzunsüresudakalarakkararmak. *(insan)uzunsüregüneştekalarakkararmak,yanmak. abartı *Abartma,mübalâğa. abartıcı *Birşeyiolduğundanbüyükveyaçokgöstermehuyundaolan(kimse),abartmacı,mübalâğacı. abartıcılık *Abartıcıolmadurumu,abartmacılık,mübalâğacılık. abartılı *Olduğundanfazlagösterilen,mübalâğalı. abartılma *Abartılmakişi. abartılmak *Abartmakişinekonuolmak,mübalâğaedilmek. abartısız *Olduğundanfazlagösterilmeyen,mübalâğasız. abartış *Abartmakişiveyabiçimi. abartma *Abartmakişi,mübalâğa. abartmacı *Abartıcı,mübalâğacı. abartmacılık *Abartıcılık,mübalâğacılık. abartmak *Birşeyiolduğundanbüyükveyaçokgöstererekanlatmak,mübalâğaetmek. abartmalı *Abartılmış,mübalâğalı. abartmasız *Abartılmamış,abartmadan,mübalâğasız. abasız *Abasıolmayan,abagiymemişolan. abaşo *Alt,alttaki,aşağı. *Gemiyibaştanveyakıçtanhalatlakarayabağlama. abat *Bayındır,mamur. *Şen,rahat. abatetmek *mamuretmek,rahatakavuşturmak,zenginleştirmek,gönendirmek. abateylemek *abatetmek. abatolmak *mutluolmak,rahatakavuşmak,gönenmek. abayısermek *biryereteklifsizceyerleşmek. abayıyakmak *gönülvermek,tutulmak,âşıkolmak. Abaza *KuzeybatıKafkasya'dayaşayanbirhalkvebuhalkamensupolankimse. Abazaca *Abazalartarafındankullanılandil. abazan *Karnıaçolan(kimse). *Uzunsürekadınsızkalan(erkek). abazankalmak *uzunsürecinselilişkidebulunmamak,kadınsızkalmak. abazanlık *Abazanolmadurumu. Abbasyolcu *yolaçıkacakkimse. Abbasî *AbbasbinAbdülmuttalibsoyundangelen,BağdatmerkezolmaküzereÖnAsyaveKuzeyAfrika'da750- 1258tarihleriarasındahükümsürensülâle. abd *Kul. *Köle. Abdal *Safevîlerdevrindeİran'dayaşayanTürkoymaklarındanbiri. *Anadolu'dayaşayanbirtakımoymaklaraverilenad. abdal *Eskidenbazıgezgindervişlereverilenad. *Dilencikılıklı,üstübaşıperişankimse. *Bkz.aptal. abdalamalûmolur *birşeyinolacağınıöncedensezenkimseleriçinşakayollusöylenir. abdallık *Abdalolmadurumu. abdest *Müslümanların,bazıibadetleriyapabilmekiçinel,ağız,burun,yüz,kol,ayakyıkamavebaşa,enseyeıslakel gezdirme,kulağıtemizlemebiçimindeyaptıklarıarınma. *İdraryapmavekalınbağırsağıboşaltma. abdestalmak *abdestyoluylaarınmak. *namazkılmakiçingerekliyıkamakurallarınıyerinegetirmek. abdestbozmak *ayakyolunagitmek. abdestbozulmak *yenidenabdestalmagereğiortayaçıkmak. abdesttazelemek *yenidenabdestalmak. abdestbozan *Şeritgillerden,vücuduyassı,birbirinekenetlenmişboğumlarıbulunanvebazısımetrelerceboydaolanbir bağırsakasalağı,tenya,şerit. abdestbozanotu *Gülgillerden,siyahveyeşilboyaçıkarılanbirbitki(Poteriumspinosum). abdesthane *Abdestbozacakyer,ayakyolu,tuvalet. abdestigelmek(veyaolmak) *abdestbozmayaihtiyaçduymak. abdestikaçmak *abdestbozmaihtiyacıvarkenyokolmak. abdestindenamazında *dindar. abdestindenşüphesiolmamak *yaptığıiştekusuruolmadığınıkesinolarakbilmek. abdestinivermek *azarlamak. abdestli *Abdestalmışbulunanveyaabdestibozulmamışolan. abdestlik *Abdestalınacakyer. *Abdestalınırkengiyilenvekolsuzhırkayabenzeyenbirtürgiyecek. *Abdestalmayayarayan. abdestsiz *Abdestalmamışveyaabdestibozulmuşolan. abdestsizyerebasmamak *dinbuyruklarınatitizlikleuymak. abdiâciz *Alçakgönüllülükbildirmeküzere\"ben\"yerinekullanılır. abdülleziz *AkdenizbölgesindeveAfrika'dayetişençokyıllıkveotsubirbitki(Cyperusesculentus). *Bubitkininyemişgibiyenilen,tatlıveyağlıürünü. abece *Bkz.alfabe. abecesırası *Bkz.alfabesırası. abecesel *Bkz.alfabetik. aberasyon *Sapınç. abes *Aklavegerçeğeaykırı. *Gereksiz,lüzumsuz,yersiz,boş. abesbulmak *gereksiz,saçmasaymak. abeskaçmak *uygunsuzdüşmek. abesleuğraşmak(veyaabesleiştigaletmek) *yersiz,yararsızşeylerlevakitöldürmek. abeslik" }, { "text": "*Abesolmadurumu. abıhayat *Efsaneleregöreiçenkimseyeölümsüzlüksağlayanbirsu,bengisu. abıhayatiçmiş *yaşıçokilerlemişolduğuhâldegençgörünen(kimse). abıkevser *CennettebulunduğunainanılanKevserırmağınınadı. abıru *Yüzsuyu. *Irz,namus,şeref,haysiyet. abide *Anıt. abideleşme *Anıtlaşma. abideleşmek *Anıtlaşmak. abideleştirme *Anıtlaştırmakişi. abideleştirmek *Anıtlaştırmak. abidemsi *Anıtbenzeri. abidevî *Anıtlailgili,anıtsal,anıtabenzer,anıtgibi. abis *Okyanuslarınçokderinyerivedahaözelolarak,güneşışığınınerişemediğikesim. abiye *Bayanlarınözelgecelerdegiydiğişıkgiysiveyatuvalet. abla *Birkimseninkendindenbüyükolankızkardeşi. *Büyükkızkardeşgibisaygıvesevgigösterilenkızveyakadın. *Genelevveyarandevueviişletmecisikadın,çaça,mama. ablak *Yayvanvedolgunyüzveyayüzüböyleolan(kimse). ablakça *Ablakgibi,ablaktarzında. ablaklık *Ablakolmadurumu. ablalık *Ablaolmadurumu. ablalıketmek *ablagibiyakınvekoruyucudavranıştabulunmak. ablâtif *Çıkmadurumu. ablatya *Uzunluğu150,genişliği4-10kulaçolanbirbalıkağı. abli *Yarımserenlerisağa,solaveyaortayaçevirmekiçinbunlarınucunabağlıbulunandonanım. abliyikaçırmak(veyabırakmak) *şaşırmak,soğukkanlılığınıyitirmek,ipinucunukaçırmak. abluka *Birülkeninveyabiryerindışdünyaileolanhertürlübağlantısınıkuvvetkullanarakkesme,kuşatma,ihata. ablukaaltındatutmak *ablukayıdevamettirmek. ablukaetmek *genellikledenizdenkuşatmak. *etrafınıçevirmek,bulunduğuyerdenayırmak. ablukayaalmak *Bkz.ablukaetmek. ablukayıkaldırmak *ablukakararındanveuygulamasındanvazgeçmek. ablukayıyarmak *ablukabölgesinizorkullanarakyarıpgeçmek. abone *Öncedenödemedebulunaraksüreliyayınlaraalıcıolmaişi. *Peşinparailebirşeyebellibirsüreiçinalıcıolankimse. *Biryeregitmeyialışkanlıkhâlinegetirmek. aboneetmek *peşinparailebellibirsüreiçinbir şeyisürekliolarakalmayısağlamak. aboneolmak *peşinparailebellibirsüreiçinbir şeyisürekliolarakalmayıöncedenüstlenmek. aboneyapmak *aboneolmayısağlamak.. abonelik *Aboneveyaaboneleriçinkullanılabilecekkadarolan. abonman *Birsatıcıveyakamukuruluşuilealıcılararasındayapılananlaşma. aborda *Birdenizteknesininbaşkabirtekneye,biriskeleyeveyabirrıhtımayanınıvererekyanaşması. abordaetmek *(gemiiçin)yanlamasınayanaşmak. abra *Bozukteraziyidengelemekiçinhafifgelenkefeyekonulantaş,demir,çivigibiağırlık,dara. *Birdeğiştokuştaüsteverilenşey. abrakadabra *Eskiçağlardabazıhastalıklaraiyigeldiğineinanılanbüyülüsöz. *Sihirbazlarınsıkçakullandığıbüyülüsöz. abrama *Abramakişi,idare. abramak *(deniztaşıtlarıiçin)Yönetmek,idareetmek. abraş *Alacabenekli. *(bitkiyapraklarında)Klorofilazlığındandolayıaçıkrenktelekeleriolan. *Çilli,çopuryüzlü,açıkrenkgözlü,çapar. *Deseniveatkısıbozukhalı. *Çarpık,eğri,düzgünolmayan. *Ters,kaba,görgüsüz. abril *Nisan,april. abstraksiyonizm *Bkz.soyutçuluk. abstre *Soyut,somutkarşıtı,mücerret. abstresayı *Bkz.soyutsayı. absürt *Saçma. absürttiyatro *Bkz.saçmatiyatro. abu *Şaşmavekorkubildirir. abuhava *İklim. abuksabuk *Akla,mantığauymayan,düşünmedensöylenen,saçmasapan(söz). abuksabukkonuşmak *saçmasapansözsöylemek. abuksabukluk *Ciddiyetsizlik,saçmalık. abuli *İstençyitimi,iradekaybı. abullabut *Hantal,kabaveanlayışsız(kimse). *Biçimsizvekötügiyinen,giyimineözengöstermeyen(kimse). abullabutluk *Abullabutgibidavranma,abullabutolmadurumu. aburcubur *Sırası,tadı,yararıgözetilmeksizinrastgeleyenilenşeyler. *İşeyaramayan,boş. abus *Asıksuratlı,somurtkan(kimse). *Somurtkan,çatık,asık(yüz). *Niteliğibilinmeyen,garip,acayip. Ac *Aktinyum'unkısaltması. acaba *Merak,kararsızlıkveyakuşkuanlatır. -acak/ -ecek *Fiilçekimeki(gelecekzamaneki). *Fiildenisimvesıfatyapmaeki. Acar *GüneybatıKafkasya'nınTürkiyesınırınayakınbölgesindeyaşayanbirhalk. acar *Atılgan,gözüpek,yiğit,kabadayı,yılmaz,kabınasığmaz. *Güçlüvebecerikli,çevik,enerjik. *Yeni. Acara *Bkz.Acar. acarlaşma *Acarlaşmakişi. acarlaşmak *Acardurumagelmek. acarlık *Acarolmadurumu. acayibinegitmek *yadırgamak,tuhafınagitmek. acayip *Sağduyuya,göreneğe,olağanaaykırı,şaşılacak,şaşmayadeğer,garip,tuhaf,yadırganan,yabansı. *Şaşmaanlatır. acayipolmak *yadırganacakbirdurumagirmek. acayipleşme *Acayipleşmekdurumu. acayipleşmek *Başkalaşmak,yadırganacakbirdurumagirmek. acayipleştirme *Acayipleştirmekişi. acayipleştirmek *Acayip,yadırganacakbirdurumagetirmek. acayiplik *Acayipolmadurumu,yabansılık,gariplik,tuhaflık. accelerando *Parçanınçalınırkengittikçehızlanacağınıanlatır. acele *Çabukdavranmazorunluluğu,ivedi,ivecenlik. *Vakitgeçirmeden,tezolarak. aceleacele *Çabukçabuk,hızlıolarak,büyükbirçabuklukla. aceleetmek *çabukdavranmak,ivmek. *telâşetmek,sabırsızlanmak. aceleişeşeytankarışır *düşünüptaşınmadan,ivediolarakyapılanişteniyisonuçbeklenmemesigerektiğinianlatır. aceleci *Tezişgören,çabukdavranan,telâşlı,ivecen. acelecilik *Aceleciolmadurumu,ivecenlik. aceleleştirme *Aceleleştirmekişi. aceleleştirmek *Çabuklaştırmak. aceleyegelmek *çabukyapıldığıiçingerekenözengösterilmemişolmak. aceleyegetirmek *zamandarlığındanyararlanarakbirinialdatmakveyabirişiüstünkörüyapmak. Acem *İranlı. *İran'aözgü. *İranülkesi. acem *Türkmüziğindeminotasınayakınbirperde. Acemhalayı *GüneyAnadoluyöresindeoynananbirhalkoyunu. Acemkılıcıgibi *hembirindenyana,hemonakarşıolabilen. Acemlâlesi *Taşkırangillerden,turuncuvesarırenkteçiçekli,yıllıkveçokyıllıktürleriolan,tohumlasaksıdavetarlada üretilebilenbirsüsbitkisi,güneştopu. Acempilâvı *Safranvezencefilileyapılanİranusulübirpilâvçeşidi. acemaşiran *KlâsikTürkmüziğindekullanılanşetmakamlarındanbiri. acemborusu *Canlıkırmızıçiçekleraçanbirsüsbitkisi(Bigoniaradicams). acembuselik *KlâsikTürkmüziğindekullanılanbirleşikbirmakam. Acemce *Farsça. acemi *Birişinyabancısıolan,eliişealışmamış,birişibeceremeyen. *İşinde,mesleğindeilerlememiş. *Biryerin,birşeyinyabancısı. *Sarayayenialınmışcariyelereverilenad. acemiağası *Haremeyenialınancariyelerinağası. acemiçaylak *Tecrübesiz,toy,beceriksiz. acemier *Askereyenialınanveeğitimdöneminihenüztamamlamamışer. acemiocağı *Osmanlıordusunakapıkulueriyetiştirmekiçinkurulanokul. acemioğlanı *YeniçeriocağındayetiştirilmeküzeretutsaklardanveyadevşirmeyoluylaHristiyanlardantoplanançocuk. acemice *Toyca,beceriksizce. acemileşme *Acemileşmekdurumu. acemileşmek *Beceriksizlikgöstermek,bocalamak. acemilik *Acemiolmadurumu,acemininçekingenliğiveürkekliği,acemicedavranış,toyluk. acemilikçekmek *henüzalışmadığıbiriştezorlukçekmek,bocalamak. acemiliketmek *düşüncesizcehareketetmek,acemicedavranmak. acemkürdi *KlâsikTürkmüziğindebirleşikbirmakam. acemleşme *Acemleşmekdurumunagelmek. acemleşmek *Kültürvemedeniyetbakımındanİran'ıveyaİranhalkınıörnekalmak. *Kendiniİranlıgibihissetmekveya İranlıgibidavranmak. acemleştirme *Acemleştirmekişi. acemleştirmek *Kültürveyamedeniyetbakımındanİran'ıveyaİranhalkınıörnekaldırmak,Acemkültürünü yaygınlaştırmak. acente *Birkuruluşunmalîveyaticarîişlerinikazançkarşılığındayürütenticarethane. *Vapurortaklığıveyabankaşubesi. *Birkurumunveyaşubelerininbaşındabulunankimse. *Birkuruluşabağlıolmaksızınsözleşmeyedayanarakbelirlibiryervebölgeiçindesürekliolarakticarethane veyaişletmeyiilgilendirenişlerdearacılıkeden,bunlarıoişletmeadınayapankimse. acentelik *Acenteninyaptığıiş. *Acentekuruluşu. acep *Acaba. aceze *Acizler,güçsüzler,eliermezler,düşkünler. acı *Tatalmaorganındabazımaddelerinbıraktığıyakıcıdurum,tatlıkarşıtı. *Tadıbunitelikteolan. *Keskin,hoşagitmeyen,şiddetli. *Renkiçin,koyu. * Ağrı,sancı. *Dışarıdangelenbiretkiiledışorganlardabirdenbireoluşanveoetkilerinkalkmasıileduyulanrahatsızlık, ıstırap. *Kırıcı,üzücü,incitici,dokunaklı,korkunç. *Ölüm,yangın,depremgibiolaylarınyarattığıüzüntü,keder,elem. acıacı *Acıolarak,acıvererek,acıduyurarak,üzüntüiçinde. *Dokunaklı,kırıcı,üzücüolarak,üzüntüiçinde. acıağaç *Sedefotugillerden,sıcakülkelerdeyetişen,kabuğuveodunuhekimliktekullanılanküçükbirağaç,kavasya (Quassiaamara). acıbadem *Gülgillerdenbirmeyveağacı(Amygdalusamara). *Buağacınacımtırak,keskinkokulumeyvesi. acıbademkurabiyesi *İrmikveşekerleyoğrularaküzerineacıbademkonduktansonrafırındapişirilenbirçeşitkurabiye. acıbakla *Baklagillerden,acıolantanelerisudatatlılaştırılarakyenilenotsubirbitki,Yahudibaklası(Lupinustermis). acıbal" }, { "text": "*Delibal. acıbalık *Sazangillerden,Avrupa'daveülkemizgöllerindeyaşayan,8-10cmuzunluğundabirbalık,gördek(Rhodeus amarus). acıceviz *GenellikleKuzeyAmerika'dayetişen,güzelgörünüşlübirceviztürü. acıçekmek(veyaduymak) *ağrı,sızıduymak. *üzülmek,üzüntüiçindekalmak. acıçiğdem *Zambakgillerden,10-30cmboyunda,şerityapraklıveaçıkrenkçiçekli,tohumlarıromatizmatedavisinde kullanılanzehirlibirçiğdemtürü,güzçiğdemi(Colchicumautumnale). acıelma *Bkz.ebucehilkarpuzu. acıgelmek *dokunaklı,kırıcı,üzücügelmek. acıgörmüş *kötügünleryaşamış. acıhıyar *Bkz.ebucehilkarpuzu. acıkarpuz *Bkz.ebucehilkarpuzu. acıkavak *Dağkavağıveyatitrekkavak(Populustremula). acıkavun *Bkz.eşekhıyarı. acıkök *Loğusaotuköklerininkurutularakdövülmesiyleeldeedilenacıbirtoz. acıkuvvet *Sert,etkili,zorlukuvvet. acımarul *Birleşikgillerden,tadıacı,dişliyapraklı,sürgünündençıkansütüuyuşturucuveyatıştırıcıolarakkullanılan ikiyıllıkbirbitki(Lactucavirosa). acımeyan *Bkz.dikenlimeyan. acıot *KuzeyAnadoludağlarınınormanlarındayetişen,toprakaltındabilekkalınlığındakökübulunançokyıllık veotsubirbitki(Tamuscommunis). acıpatlıcanıkırağıçalmaz *kötüdurumdaolanbirkimseyiyenikötüdurumlaretkilemez. acısakız *Çamsakızı. acısöylemek *olumsuzbirdavranışakarşıgerçeğiolduğugibisöylemek. acısöz *Kişininonurunadokunangönlünüincitensöz. acısu *İçindekiminerallerinetkisiyletadısertolankuyuveyapınarsuyu. acıtatlı *İyikötü. acıvermek *üzüntüyesebepolmak,incitmek. acıyavşan *Tüylüdalakotu. acıyitimi *Sinirbozukluğu,çokilâçalma,donmagibisebeplerleacıduyumununbirazınınveyatamamınınyok olması,analjezi. acıyonca *Kızılkantarongillerden,bataklıkyerlerdeyetişen,kötükokuluveçokacıolanyapraklarıhekimlikte kullanılanbirbitki(Menyanthestrifoliata). acıca *Oldukçaacı. acıkılma * Acıkılmakişiveyadurumu. acıkılmak *Acıkmakişinekonuolmak. acıklı *Acındıracak,acıvereceknitelikteolan,dokunaklı,koygun. *Acıgörmüş,yaslı,kederli. acıklıkomedi * Eğlendiriciolmayıamaçlamayan,dramatikyönüağırbasan,duygusalbiroyuntürü,trajikomik. acıkma *Acıkmakişi. acıkmak *Açlıkduymak,yemekyemeihtiyacıduymak. *Uzunsürebirşeyinyokluğunuçekenkimse,oşeydennekadarçokeldeetse,yinekendisineyetmeyeceğini düşünür. acıktırma * Acıktırmakişi. acıktırmak *Açlıkduymasınasebepolmak. *Açbırakmak,yeterincedoyurmamak. acılanma *Acılanmakişi. acılanmak *Tadıacıolmak,acılaşmak. *Acılıdurumdaolmak,üzüntüyekapılmak,üzülmek. acılaşma *Acılaşmakişi. acılaşmak *Tadıbozulmak,acıolmak. *Dokunaklıdurumagelmek. *(konuşma)Kırıcı,sertbirdurumalmak. *Yemlerdegenellikleyağasitlerininoksidasyonuvehidrolizsonucuuygunolmayankokuvetatmeydana gelmek. acılaştırma *Acılaştırmakişi. acılaştırmak *Acıbirdurumagetirmek. acılı *Acıkatılmışolan. *Acısıolan,kederli. acılık *Acıolmadurumu. *Dokunaklılık,kederlilik,yaslılık. acılılık *Acılıolmadurumu. acıma *Acımakişi. *Başkabirkimseninveyacanlınınmutsuzluğunakarşıduyulanüzüntü,merhamet. acımak *Tadıacıdurumagelmek,acılaşmak. *Acılı,ağrılıolmak. *Başkasınınacısınaortakolmakveyadurumundanüzüntüduymak. *Başkasınınuğradığıveyauğrayacağıkötübirdurumaüzülmek,merhametetmek. *Birşeyivermeyekıyamamakveyaverdiğine,eldençıkardığınaüzülmek. acımasız *Acımaz,katıyürekli,merhametsiz. acımasızca *Acımasızolarak,acımasızbirbiçimde,zalimce,zalimane. acımasızlık *Acımazolmadurumu,merhametsizlik,zulüm. acımık *Buğdaytarlalarındayetişen,tohumuzehirli,yabanîbirbitki,belemir. acımsı *Acıyayakıntadıolan,tadıazacıolan,acımtırak. *Dokunaklı. acımtırak *Acımsı. acınacak *Üzüntüduyulacak,merhametedilecek. acındanölmek *açlıktanölmek. *çokacıkmak. acındırma *Acındırmakişi. acındırmak *Birkimseninacımasınayolaçmak,merhametegetirmek. acınılacak *Üzüntüduyulacak,merhametedilecekdurumdabulunan. acınılma *Acınılmakişi. acınılmak *Acınmakişinekonuolmak. acınma *Acınmakişi. acınmak *Acımakişinekonuolmak. *Başkasınınhesabınaüzülmek,yazıklanmak,yerinmek,eseflenmek,esefetmek,teessüfetmek. acırak *Azacı,acımtırak. acırga *Yabanturpu. acısıçıkmak *olumsuz,kötüsonucuortayaçıkmak. acısıiçine(veyayüreğine)çökmek(veyaişlemek) *birşeyinacısınıpekçokduymak. *olmadanolacağıdüşünerekçoküzülmek. acısınadayanamamak *birkimsebiryakınınınölümündenbüyüküzüntüduymak. acısınıalmak *acılığınıgidermek. *sızıyıdindirmek. *kederiniazaltmak. acısınıbağrınabasmak *şikâyetetmedenüzüntüyekatlanmak. acısınıçekmek *yapılanyanlışbirişinkötüsonucunugörmek. acısınıçıkarmak *(tatiçin)acılığınıyoketmek. *uğradığımaddîveyamanevîzararıkarşılayacakbirişyapmak. *öçalmak,intikamalmak. acısınıgörmek *biryakınınınölümünügörmek. acısız *Tadıacıolmayan. *Ağrı,sızıduyulmayan. *Üzüntü,sıkıntıolmayan,kedersiz. acıtış *Acıtmakişiveyabiçimi. acıtma *Acıtmakişi. acıtmak *Acılıkvermek. *Ağrıvesızıduymasınasebepolmak. acıyıcı *Acımaduygusuolan(kimse). acıyış *Acımakişiveyabiçimi. acibe *Hiçgörülmemiş,alışılmamış,şaşılacakveyayadırganacakşey. acil *İvedi,ivedili. acilservis *(hastanelerde)Vakityitirilmedenbakılmasıgerekenhastalarınilktedavilerininyapıldığıyer. acil şifalardilemek *hastanınkısasüredeiyileşmesidileğindebulunmak. acilen *Hemen,hiçzamanyitirmeden,tezelden,gecikmeden,ivedilikle. aciyo *Bkz.acyo. aciz *Gücübirişeyetmezolanındurumu,güçsüzlük. *Beceriksizlik. *Birininborcunuvaktindeödeyememesidurumu. âciz *Gücübirişeyetmezolan,güçsüz. *Beceriksiz. âcizkalmak *çokuğraşmayarağmenoişiyapamamak. âcizane *Sözsöyleyenkimseninkendiyaptıklarınıabartmamakiçinkullandığı\"acizlereyakışacakbiçimde\" anlamındabirnezaketsözü. âcizleri *Alçakgönüllülükgöstermekiçin\"ben\"zamiriyerinekullanılanbirsöz. âcizlik *Beceriksizlik,güçsüzlük. acube *Tuhafkimse. acul *Tezcanlı,içitez,ivecen. * Hızlı,çabuk. acun *Dünya. acur *Bkz.ajur. acur *Kabakgillerden,kabuğuçizgilivetüylü,sarımtırak,yeşilveyasarı,üzeriyeşillekeli,iricebirçeşithıyar (Cucumisflexuosus). acurlu *Bkz.ajurlu. acuze *Huysuz,çirkin,yaşlıkadın,cadıkarı. acyo *Herhangibirparanıngerçekdeğeriylesürümdeğeriarasındaveyabirticaretsenedininüzerindeyazılı miktarileindirimdensonrakitutarıarasındadoğanfark. *Birticaretsenedininyenilenmesindealınankomisyon. *Senetlikrediişlemlerindebankalarınyaptıklarıtahsilât. acyocu *Borsaveyapiyasadatahviliçinçeşitlihileleruygulayan,dolaplarçevirenkimse. acziçindeolmak *gücüyetmemek,becerememek. aczedüşmek *çaresizkalmak,elindenbirşeygelmemek. aç *Yemekyemeihtiyacıolanveyayemesigereken,tokkarşıtı. *Yiyecekbulamayan,yoksulkimse. *Gözüdoymaz,haris. *Çokistekli,çokhevesli. *Karnıdoymamışolarak. -aç/ -eç *İsimdenisimvesıfatyapmaeki:bakr-aç,top-aç,kır-açvb. *Fiildensıfatyapmaeki:gül-eçvb. *Fiildenisimyapmaeki:tıka-ç,say-aç,sür-eçvb. açacına *açolarak,birşeyyemeden. açaçıkkalmak *yoksullukiçinde,evsizbarksızkalmak. açayıoynamaz *kendisindenişbeklenilenkimsedenemeğininkarşılığıesirgenmemelidir. açbırakmak *yiyecekvermemekveyakarnınıdoyurmasınaengelolmak. açbîilâç *Sürekliolarakaçvebakımsız. *Sürekliolarakaçvebakımsız. açdoymam,tokacıkmamsanır *açinsaneldeettiğindençoğunuister,varlıklıinsanisevarolanlayetinirgibigörünür. açdoyurmak *yoksullarıbeslemek. açgezmektensetokölmekyeğdir *yoksullukölümdendebeterdir. açgöz *Gözüaç,doymaz,tamahkâr,haris. açgözlü *Malaveyayiyecekiçecekşeyleredoymakbilmeyen,gözüaç,doymaz,tamahkâr,haris,camgöz. açgözlü *karşıtı. açgözlülük *Açgözlüolmadurumuveyaaçgözlüyeyakışacakdavranış,doymazlık,tamahkârlık,tamah. açgözlülük *karşıtı. açgözlülüketmek *birşeyekarşıaşırıistekduymak,doyumsuzcadavranmak,tamahkârlıketmek. açgözünü,açarlargözünü *\"uğraşılardauyanıkbulunmakgerekir,yoksaumulmadıkbirandabüyükzararlarlayüzyüzegelirsin\" anlamındakullanılır. açkalmak *karnınıdoyuramamak. *yoksulluğadüşmek. açkarnına *mideboşkenhenüzbirşeyyiyipiçmemişken. açkurtgibi(yemek,üşüşmekveyasaldırmak) *büyükbiristekle. açsusuzkalmak" }, { "text": "*yoksulluktanyaşayamayacakbirdurumagelmek,yoksulbirdurumadüşmek. açtavukkendiniarpaambarındasanır *insanlar,yokluğunu,yoksulluğunuçektiklerişeyleriçinolmayacakhayaller,düşlerkurar. açacak *Açmayayarayanaraç. *Anahtar. açalya *Kokusuz,güzelrenkliçiçekleraçanbirbitki,açelya,azelya. açan *Açmakişiniyapan. *Oynakkemiklerinarasındakiaçılarıgenişletmeyeyarayankaslarıngeneladı,bükenkarşıtı. açar *Anahtar. *İştahaçmakiçinyemektenönceiçilenalkollüiçki,aperitif. açelya *Bkz.açalya. açı *Birbirinikesenikiyüzeyinveyaikidoğrununoluşturduğuçıkıntı. *Birbirinikesenikiyüzeyveyaaynınoktadançıkanikiyarımdoğrununoluşturduğugeometrikbiçim, zaviye. *Görüş,bakım,yön. açıölçüm *Açıölçmedesözkonusuolanyöntemveteknik. açıcı *Açmakişiniyapan. açığaalınmak *görevinesonverilmek. açığaalma *birgörevliyigeçicibirsüreiştenalma. açığaalmak *görevinesonvermek. açığaçıkarmak *işindençıkarmak. açığaçıkmak *belliolmak,anlaşılmak. *işindençıkarılmak. açığavurmak *bellietmek,ortayaçıkarmak. *gizlibirdurumuortayaçıkarmak. açığıçıkmak *saklamaklagörevlibulunduğuparanınveyamalıneksikolduğuanlaşılmak. açığınıkapatmak *eksiğinitamamlamak. açık *Açılmış,kapalıolmayan,kapalıkarşıtı. *Engelsiz. *Örtüsüz,çıplak. *Boş. *Görevlisiolmayan,boş(iş,görev),münhal. *Aralığıçok. *İşlerdurumdaolan. *Kolayanlaşılır,vazıh. *Gizliliğiolmayan,olduğugibigörünen. *Hertürlüdüşünceyihoşgörüylekarşılayabilen,etkisindekalabilen. *(renkiçin)Koyuolmayan. *(kitap,resim,filmiçin)Sevişmesahnelerinibütünçıplaklığıylaanlatan. *Kapalıolmayan(hava,işyeri). *Bellibiryerinbirazuzağı. *Denizinkıyıdanuzakçaolanyeri. *Doğruolarak,açıkça. *Birihtiyacınkarşılanamamasıdurumu. açıkaçık *Saklamaksızın,gizliyerbırakmaksızın,içtenlikle. açıkağıl *Koyunlarınvekeçilerinbarındırıldıklarıüstüaçık,etrafıtaşduvarveyaölüçitlerleçevrilibasitbarınak. açıkağızlı *Aptal,sersem,ahmak. açıkalınla *başarıveövünçile. açıkartırma *Birmalınsatışındaalıcılararasındafiyatartırmayarışınadayanansatış. açıkbilet *Yolculuklardadönüştarihikararlaştırılmamış,belirlibirdönemiçingeçerli,gidişdönüşbileti. açıkbono *Parahanesiboşbırakılarakimzaedilenbono. açıkbonovermek *sınırsızyetkitanımak. açıkbölge *Gümrüksınırlamalarınınolmadığıbölge,serbestbölge,serbestmıntıka. açıkcelse *Açıkduruşma. açıkciro *Senetveyaçekarkasınakimeödeneceğibelirtilmedenimzalanmayoluylayapılanciro. açıkçek *Üzerineparamiktarıyazılmamış,çek. açıkdeniz *Denizin,karasularınındışındakalanbölümü. *Yakınkaralarlaçevriliolmayandeniz,engin. açıkdevre *İçindensürekliakımgeçmeyecekbiryalıtkanlakesilmişelektrikdevresi. açıkdolaşımsistemi *Genelliklebütüneklembacaklılardavebirçokyumuşakçadabulunanatardamarvekanboşluğundan oluşmuşaçıkbirdolaşımsistemi. açıkduruşma *Mahkemedeherkesinduruşmayıdinleyebileceğioturum. açıkdüşme *Yağlıgüreştepehlivanınkıçüstüdüşerekyenilmişsayılması. açıkeksiltme *Yaptırılacakbirişinveyasatınalınacakbirmalınucuzasağlanmasıiçinişiyapacakveya malısatacakkişiler arasındafiyatdüşürmeyarışınadayananişlem. açıkelli *Cömert. açıkellilik *Cömertlik. açıkfikirli *Olaylarıveözellikleyenilikleriiyianlayıpgereğigibikarşılayabilen,düşündüğünüolduğugibisöyleyebilen (kimse). açıkfikirlilik *Açıkfikirliolmadurumu. açıkhava *Bulutsuzhava. *Bahçe,parkgibiyapıdışıolanyer. açıkhavasineması *Yazınveyaiklimielverişliyerlerdesürekliolarakçalışan,üstüaçık,yanlarıkapalısinema. açıkhavatiyatrosu *Yazınveyaiklimielverişliyerlerdesürekliolarakçalışan,üstüaçık,yanlarıkapalıtiyatro. açıkhece *Ünlüilebitenhece. açıkhesap *Peşinparaveyabonovermedenyapılanalışveriş. açıkimza *Üzeriboşbırakılanbirkâğıdınaltına,dolduracakolanagüvenilerekatılanimza. açıkişletme *Madenyatağınıörtenverimsiztopraklarkaldırıldıktansonraaçıkhavadayapılanişletme. açıkkahverengi *Kahverengininbirveyabirkaçtonaçığı. açıkkalpameliyatı *Kalbiniçiaçılmadanöncedolaşımsun'îkalpdenilenbiraygıtadevredildiktensonrayapılankalpameliyatı. açıkkalpli *Bkz.açıkyürekli. açıkkalplilik *Bkz.açıkyüreklilik. açıkkapamak *(bütçe)giderfazlasınıparasağlayarakgidermek. açıkkapıbırakmak *gereğinde,birkonuyayenidendönebilmeimkânıbırakmak,kesipatmamak. açıkkapıpolitikası *Yabancımallarıbirülkeyeserbestçesokmapolitikası. açıkkapısiyaseti *Açıkkapıpolitikası. açıkkonuşmak *gerçeğiçekinmedensöylemek. açıkkredi *Bankalarıngüvendiklerimüşterilererehin,ipotekveyakefilistemeksizinverdikleriborçpara. açıkliman *Bütüngemilerinformaliteyönündenkolaycagiripçıktıklarıliman. *Havaşartlarındankolaycaetkilenenliman. açıkmaaşı *Görevindenalınanbirineyasacatanınan,belirlibirsüreiçindeödenenaylık. açıkmavi *Mavininbirtonaçığı. açıkmektup *Zarfıyapıştırılmamışmektup. *Yazıldığıkimseyegönderilmeyipbasınyoluylaaçıklananmektup. açıkolmak *(oyerde)kendisiherzamaniyikarşılanmak. açıkordugâh *Kırdakurulanordugâh. açıkoturum *Güncel,siyasî,sosyalvebilimselkonularınveyasorunlarınherkesinizleyebileceğibirbiçimdeaçıkolarak tartışıldığıtoplantı. açıkoy *Vereninadınıgösterenvekonuşulansorunüzerindekidüşüncesinibelliedecekyoldaverilenoy. açıköğretim *Derskonularıradyovetelevizyongibiaraçlarlayayımlananveyapostaileilgililereulaştırılanöğretim yöntemi. açıkönerme *İçerisindedeğişkenbulunanvebudeğişkeninalacağıdeğerledoğruluğuveyayanlışlığıkesinleşenönerme. açıkpazar *Gümrükkaydıolmayan,herdevletinmalınıserbestçesatabileceğişehirveyaülke. açıkpembe *Pembeninbirtonaçığı. açıkpoliçe *Eksikbilgilerisonradantamamlanmaküzeredüzenlenenpoliçe. açıkrejim *Parlâmenterrejim. açıksaçık *Göreneğeaykırıderecedeçıplakveyaörtüsüz. açıksaçıkkonuşmak *cinsîkonularlailgilisözlersöylemek. açıksarı *Sarınınbirtonaçığı. açıksayım *Birseçimsonundaverilenoylarınaçıkolaraksayılması,alenitadat. açıkseçik *Çokaçık,çokbelirgin. açıksenet *Bkz.açıkbono. açıksöylemek *anlaşılmamışyönünübırakmadananlatmakveyaçekinmedensöylemek. açıksözlü *Herşeyiolduğugibisöyleyen,sözünüesirgemeyen. açıksözlülük *Açıksözlüolmadurumu. açıkşehir *Düşmansaldırısınakarşısavunmaönlemlerialınmamış,içindeherhangibiraskerîhedefbulunmayanvebu durumuöncedenilânedilmişolanşehir. açıktaşıt *Üstüörtülmemiştaşıt(araba,otomobilvb.). açıkteşekkür *Herhangibirinebasınyoluylaedilenteşekkür. açıktohumlular *Tohumlarıkozalakpullarıüzerindeaçıkolarakbulunançiçeklibitkilerinayrıldığıikibüyükdaldanbiri. açıktribün *Açıkhavadakispormüsabakalarındaseyircilerin oturduğuveüstükapalıolmayanbölüm. açıktutmak *birişyerininçalışırdurumunusürdürmek. açıkvermek *gelir,giderikarşılamamak. *gizlenmekistenenbirolayı,birdüşünceyiveyadurumueldeolmayarakortayakoymak,açıklamak. açıkyara *Kapanmamış,sürekliişleyenyara. açıkyeşil *Yeşilinbirtonaçığı. açıkyürekle *özüsözübirolarak,hiçbirşeysaklamaksızın. açıkyürekli *Düşündüğünüolduğugibisöyleyen,içitemiz,gizliyönüolmayan(kimse),samimî,açıkkalpli. açıkyüreklilik *Açıkyürekliolmadurumu,samimiyet,açıkkalplilik. açıkzaman *Tutkalınyüzeyesürüldüğüanilepresedilip,sıkılmasıgerekenanarasındageçensüre. açıkağız *Turpgillerdenbirbitki(Hesperisacris). açıkça *Gizlibiryönükalmaksızın,kolayanlaşılırbirbiçimde. açıkçası *Doğrusu,açıkolanı,anlaşılırbiçimi,gizlikapaklıolmayanyanı. *Açıkolarak. açıkçı *Borsadafiyatdalgalanmalarındanyararlanarakaçıktanparakazanan(kimse). açıkgöz *Uyanıkdavranarakçıkarınısağlayan,imkânlardankurnazcayararlanmasınıbilen. açıkgözlük *Açıkgözlülük. açıkgözlülük *Açıkgözolanındurumu,açıkgözeyakışacakdavranış. açıklama *Açıklamakişi,izah. açıklamacümlesi *Biröncekicümleylebağlantıkuranyani,demekki,öylekigibibağlayıcılarlabaşlayan,sözkonusuduygu veyadüşünceyibütünleyencümle. açıklamayapmak *herhangibirkonuyuaydınlığakavuşturmakamacıylakonuşmakveyayazmak. açıklamak *Birkonuylailgiliolarakgereklibilgilerivermek,izahetmek. *Birsorunlailgiliolarakaydınlatıcıbilgivermek,tavzihetmek. *Birsözün,biryazınınneanlatmakistediğinibelirtmek,yorumlamak. *Açıkçasöylemek,ifşaetmek. *Belirtmek,göstermek,açığavurmak,izharetmek. açıklamalı *Birtakımaçıklamalarlaanlaşılması,öğrenilmesikolaylaştırılmış,izahlı. açıklanan *Açıklamalarsonundaortayaçıkmasıbeklenenkavram. açıklanma *Açıklanmakişi. açıklanmak *Açıklamakişiyapılmak,izahedilmek,ifşaedilmek. açıklarlivası *İşigücüolmayan,boştakalankimse. açıklarlivası *işigücüolmayan,boştakalankimse. açıklarlivasıolmak *işbulamayarakişsizvekazançsızkalmak. açıklaşma *Açıklaşmakdurumualmak. açıklaşmak *Açıkdurumagelmek. *Rengiaçılmak. açıklaştırma *Açıklaştırmakişi. açıklaştırmak *Açıkdurumagetirmek. *Renginiaçtırmak. açıklatma *Açıklatmakişi. açıklatmak *Açıklamasınısağlamak. açıklayan *Açıklamalarsonucundaeldeedilenkavram. açıklayıcı *Birsorunugerekliaçıklığakavuşturan. *Kendindenöncegelenkelimeyibelirten,açıklayan(kelimeveyakelimeler):\"AtatürkyeniTürkiye'nin kurucusu,daimasaygıileanılacaktır\"cümlesindeki'yeniTürkiye'ninkurucusu'sözüAtatürkadınınaçıklayıcısıdır. açıklayış *Açıklamakişiveyabiçimi. açıklığakavuşturmak *(birkonuveyasorunu)aydınlatmak,kapalılıktankurtarmak,anlaşılırdurumagetirmek. açıklık *Açıkolmadurumu. *Uzaklık,mesafe. *Örtüsüz,çıplakyer. *Boşvegenişyer. *Biryerinuzaklarakadarbakılabilecekvebakanıniçindeferahlıkdoğuracakdurumdaolması. *Gerçeğiolduğugibiyansıtmadurumu. *Birsözveyayazıdamaksadınaçıkolmasıözelliği,vuzuh. *Dürbün,fotoğrafmakinesigibioptikaraçlardaağızçapı,ışığıngirebildiğidelik. açıklıkgetirmek(veyakazandırmak)" }, { "text": "*(birkonuveyasorunu)anlaşılırdurumagetirmek. açıklıkölçer *Birmikroskobunaçıklığınıölçmeyeyarayanalet. açıktabırakmak *işvegörevvermemek,yersizyurtsuzbırakmakveyabirkaçkişiyebirliktesağlananbiriyiliktenbirini yararlandırmamak. açıktakalmak(veyaolmak) *işvegörevbulamamak,yersizyurtsuzkalmakveyabirkaçkişininbirlikteeriştiğibiriyilikten yararlanamamak. açıktan *Biryerinuzağından. *Sıraveaşamagözetilmeden,dışarıdanatayarak. *Emekveparaharcamadan. açıktan(para)kazanmak *emekvesermayeolmadanparakazanmak. açıktanaçığa *Belirginolarak,gözgöregöre. açıktankazanmak *emekvesermayekoymadankazançsağlamak. açıktanparaalmak *birişveyamaliçin,kararlaştırılmışücretveyadeğerdışındaparaalmak. açıktantayin *Derecevebellibirsıragözetilmeksizinyapılanatama. açılama *İleride,içlerindeenuygunununseçilebilmesiiçin,güçbirsahneninçeşitliaçılardançekimininyapılması. açılım *Açılma. *Biryıldızlagökekvatoruarasındakiuzaklık;kuzeyedoğruolanıartı,güneyedoğruolanıdaeksiişaretiyle ölçülür. açılıpsaçılmak *(kadıniçin)çokaçıksaçıkgiyinmeyebaşlamak. *(kadıniçin)eskisinegöreölçüsüzdavranışlardabulunmayabaşlamak. açılış *Açılmakişiveyabiçimi. *Yenibiryapının,yerinveyayenibirkuruluşunçalışmayabaşlaması,küşat. açılışkonuşması *Herhangibirtoplantınınaçılmasısırasındayapılanilkkonuşma. açılıştöreni *Biraçılışıkutlamakiçinyapılantoplantı,resmiküşat. açılma *Açılmakişi. *Birfilmçekimindekaranlıktabaşlayıpgittikçeaydınlanarakgörüntülerinbelirmesinedayanannoktalama. *Birgrupta,sıralarınjimnastikalıştırmalarıiçindağınıkdüzenegirmesi. *Çatlama. açılmak *Açmakişiyapılmakveyaaçmakişinekonuolmak. *(renkiçin)Koyuluğunuyitirmek. *Kendinegelmek,biraziyileşmek,ferahlamak. *(gemi)Gitmek,uzaklaşmak. *Sıkılması,çekinmesi,tutukluğukalmamak. *(kuruluşlariçin)İlkkezveyayenidenişebaşlamak. *İşinigereğindenveyagötürebileceğindengeniştutmak. *Genişlemek,bollaşmak. *Delinmek,yırtılmak. *(sis,karanlık,dumaniçin)Dağılmak,yoğunluğunuyitirmek. *Gerekengüceulaşmak. *Sırrını,üzüntüsünü,sorunlarınıbirinesöylemek. *(pencere,kapı,yoliçin)Geçitvermek. *Ayrıntıyagirmek. *(yüzerken)Kıyıdanuzaklaşmak. açım *Açma,açılış,küşat. açımlama *Açımlamakişi,teşrih, şerh. açımlamak *Birsorunuveyakonuyuelealıpenincenoktalarınakadargözdengeçirerekanlatmak,şerhetmek,teşrih etmek. açımlanma *Açımlanmakişi. açımlanmak *Açımlamakişinekonuolmak. açındırma *Açındırmakişi. açındırmak *Açınmasınısağlamak. *Bircisminyüzeyiniaçarakbirdüzlemüzerineyaymak. açınım *Açınmakişi,inkişaf. *Bircisminyüzeylerininaçılıpbirdüzlemüzerineyayılması. açınma *Açınmakişi. açınmak *Gelişmek. *(tohum,hastalıkiçin)İçindekiyetenekleruyanarakamacınavarmak,gelişmek,inkişafetmek. açınsama *Açınsamakişi,istikşaf. açınsamak *Biryerinözellikleriniortayaçıkarmakiçinaraştırmaveincelemeyapmak,istikşafetmek. açıortay *Biraçısalbölgeyi,ölçüleribirbirineeşitolanikiaçısalbölgeyeayırandoğru. açıortaydüzlemi *İkidüzlemlibiraçıyıikikomşuveeşitaçıyabölendüzlem. açıölçer *Bkz.iletki. açısal *Açıileilgili. açısalbölge *Açıileiçbölgesininbirleşimindenoluşandüzlemparçası. açısalçap *AyveGüneşgibigökcisimlerininikidoğrusuarasındakiaçı. açısalhız *Hareketedenbircismiduranbirnoktayabirleştirendoğruparçasınınbirimzamandataradığıaçı. açısalivme *Açısalhızınbirimzamandadeğişenniceliği. açısalsapma *Bellibiraçıdüzeyindegerçekleşensapma. açısaluzaklık *Gökcisimlerinin(yıldızveyagezegen)birbirlerininkarşılaşmadüzleminegöreuzaklığı. açısalyol *Hareketedencisminbirimzamandagözlemciyegörealdığıyol. açış *Açmakişiveyabiçimi. *Birkuruluşuçalışmayabaşlatma. açışkonuşması *Herhangibirtoplantıyıbaşlatmakiçinyapılanilkkonuşma. açıt *Birduvardaaçıkbırakılmışbulunankapı,pencere,kemerlemebenzeriaçıklık. açkı *Bircisminyüzeyiüzerindesertbirmaddeveyabiraraçsürterekonudüzleştiripparlatma,perdah. *Demirciliktedelikbüyütmektekullanılanaraç. *Anahtarvehertürlüaçmaaracı. açkıcı *Açkıyapan(kimse),perdahçı. *Anahtarcı. açkılama *Açkılamakişi. açkılamak *Açkıileparlatmak. açkılanma *Açkılanmakişi. açkılanmak *Açkıyapılmak,perdahlanmak. açkılatma *Açkılatmakişi. açkılatmak *Açkıişiyaptırmak,perdahlatmak. açkılı *Açkıyapılmış,perdahlanmış,perdahlı. açkısız *Açkıyapılmamış,perdahlanmamış,perdahsız. açlığıöldürmek *açlıkhissinigeçiştirmek,yatıştırmak. açlık *Açolmadurumu. *Kıtlık. *Yoksulluk. *Aşırıistekiçindebulunmak. açlıkçekmek *yoksullukiçindebulunmak. açlıkgrevi *Kendisineveyabaşkalarınayapılanbirhaksızlığıprotestoiçinbirkimseninaçdurarakgösterdiğitepki. açlıktangözü(veyagözleri)kararmak(veyadönmek) *çokacıkmak. açlıktanimanıgevremek *çokacıkmak. açlıktannefesikokmak *yoksullukiçindebulunmak. açlıktanölmek *dayanılmazderecedeacıkmak,çokacıkmak. açlıktanölmeyecekkadar *(yiyecek,içecekiçin)pekaz(yemek,içmek). *gereğindenaz. açma *Açmakişi. *Ormaniçindeağaçkesmeveyayakmayoluylatarımaelverişlibirdurumagetirilenarazi. *Birçeşitsusamsız,kalıncayağlısimit. açmacı *Açmayapanveyasatankimse. açmak *Birşeyikapalıdurumdankurtarmak. *Birşeyinkapağınıveyaörtüsünükaldırmak. *Engelikaldırmak. *Sarılmış,katlanmış,örtülmüşveyailiklenmişolanşeyleribudurumdankurtarmak. *Oyarakveyakazarakçukur,delikoluşturmak. *Tıkalıbirşeyi,budurumdankurtarmak. *Çevresinigenişletmek. *Birbirindenuzaklaştırmak. *Yarmak. *Düğümüveyadolaşmışbir şeyiçözmek. * Birkuruluşu,birişyerini,biryeriişlerveyailkdefakullanılırdurumagetirmek. *Biraygıtı,birdüzenivb.leriniçalışırdurumagetirmek. *Alışverişibaşlatmak. *Renginkoyuluğunuazaltmak. *Yakışmak,güzelgöstermek. *Ferahlıkvermek. *Birkonuileilgilikonuşmak. *Savaşlaalmak,fethetmek. *Avunmakveyadanışmakiçinsöylemek. *Yapmak,düzenlemek. *Ayırmak,tahsisetmek. *Sıkılganlığını,utangaçlığınıgidermek. *Görünürdurumagetirmek. *(havaiçin)Bulutlarındağılmasıylagökyüzüaydınlanmak. *Geçitvermek. *İçinidökmek. açmalık *Kiriçıkarmakveyaeşyayıiyicetemizlemekiçinkullanılanhertürlümadde. açmaz *Satrançoyunundaşahıkoruyantaşlardanbirininyerindenoynatılmamasıdurumu. *İçindenzorçıkılırdurum. *(tulûatta)Karşısındakinebirnükteveyatekerlemesöylemekolaylığınıverensöz. açmazhalatı *Gemilerinlimanabağlanmasıvesahildenesecekrüzgârlarıhtımdanuzaklaşmamasıiçinkıyıyadikine bağlananhalat. açmazadüşmek *içindençıkılmasıgüçdurumdakalmak. açmazagetirmek(veyadüşürmek) *düzen,hileyapmak,birkimseyioyunagetirmek,zordurumasokmak. açmazlık *Açmazolmadurumu. *Ağzıpeksıkıolmadurumu,ketumiyet. açtıağzını,yumdugözünü *öfkelenerekveyakızarakağırsözlersöyledi. açtırma *Açtırmakişi. açtırmakutuyu,söyletmekötüyü *kötükonuşabilecekbirine,bildikleriniaçıklamafırsatıverilmemesigerektiğiniöğütler. açtırmak *Açmakişiniyaptırmak. ad *Birkimseyi,birşeyianlatmaya,tanımlamaya,açıklamaya, bildirmeyeyarayansöz,isim:Çocuk,kedi,ağaç, düşünce,iyilik,Ahmet,Ertuğrulbireraddır. *Herkesçetanınmışveyaişitilmişolmadurumu,ün,nam,şöhret. *Anılacakdeğer,önem. *İsim. ad *Sayma,sayılma. adalmak *kendisineadverilmek. *ünkazanma. adbilimi *Özeladlarüzerindeduranveözeladlarıkökenbilgisi,tarihîgelişme,dilvekültürsorunlarıaçısından inceleyenbilimdalı. adcümlesi *Bkz.isimcümlesi. adçekilmek *adçekmekişiyapılmak. adçekilmek *adçekmekişiyapılmak. adçekimi *Bkz.isimçekimi. adçekme *Adçekmekişi,kur'a. adçekmek *raslantıyavetalihebağlıbirayırmayapmakiçin,herbirindebireradyazılmışkâğıtlardanbiriniçekmek, kur'açekmek. adçekmeyegirmek *kur'ayatâbiolmak. *oyununbaşlangıcında,oyunculararasındaalanseçimi,başlamaatışıveyakarşılamahakkıiçinöncelik sağlayaniş. adçektirmek *adçekmekişiniyaptırmak. addeğişimi *Bkz.mecazimürsel. addurumu *Bkz.isimhâli. adgövdesi *Bkz.isimgövdesi. adkoymak *çağırmakveyaanmakiçinbircanlıya,biryere,birşeyeadvermek,adlandırmak,isimkoymak,tesmiye etmek. adkökü *Bkz.isimkökü. adtakmak *adlandırmak,adkoymak. adtamlaması *Bkz.isimtamlaması. advermek *adkoymak,adlandırmak,tesmiyeetmek. *birişikiminyaptığınısöylemek. adyapmak *isimyapmak. ada * Heryanısuileçevrilmişkaraparçası. *Trafiğeaçıkbiryolüzerindesoladönüşlerisağlayan,sağtaraftaveyayolortasındayeralankaldırımtaşıyla ayrılmışalan. *Çevresiyollarlabelirlenmişolanarsaveböylebirarsayıkaplayanyapılartopluluğu. adabalığı *Bkz.amberbalığı. adaçayı *Ballıbabagillerden,yurdumuzdaçokyetişentüylüvebeyazımtırakyapraklarıolanıtırlıbirbitki(Salvia oflicinalis). *Bubitkidenyapılansıcakiçecek. adagibigemi *pekbüyük(gemi). adasoğanı *Zambakgillerden,soğanındanilâçolarakyararlanılanbirtakımmaddelereldeedilençokyıllıkbirbitki (Urgineamaritima). adatavşanı *Evcilcinslerideolantavşanayakınbirkemiricimemeli(Oryetolaguscuniculus). adabımuaşeret *Terbiyeli,incedavranmakiçintutulmasıgerekenyollar,davranıştöresi,davranışbilgisi,topluluktöresi, görgü. adacık *Küçükada." }, { "text": "adacılık *Kavramlarıngerçekvarlıklarolduğunukabuleden,kavramgerekliğinekarşıtolarak,tümelkavramların yalnızcanesnelerinadlarıolduğunuilerisürengörüş,nominalizm. adagio *Yavaş,ağırolarak. *Bubiçimdeçalınanbeste. adak *Adamakişiveyaadanılanşey,nezir. adakadamak *birdileğingerçekleşmesiamacıylakurbankesipyoksullaradağıtmakveyakutsalbirgüceyönelikbirniyette bulunmak. adaklama *Adaklamakdurumu. adaklamak *Küçükçocukyürümeyebaşlamak. adaklanma *Adaklanmakişiveyadurumu. adaklanmak *Nişanlıdurumagelmek,nişanlanmak. adaklı *Adağıolan,adakadamışolan. *Nişanlı,yavuklu,sözlü. adaklık *Adakolarakayrılmış(hayvan). *Adakadananyer. adaksız *Adağıolmayan,adakadamamışolan. *Nişanlıolmayan. adale *Kas. adaleli *Kaslı,kaslarısıkı,gelişmiş. adalesiz *Kassız. adalet *Hakvehukukauygunluk,hakkıgözetme,doğruluk,türe. *Buişiuygulayan,yerinegetirendevletkuruluşları. *Herkesekendineuygundüşeni,kendihakkıolanıverme. adaletdağıtmak *kanunlarınsaydığıhaklarısahiplerinevermek,tanınmak. adaletdivanı *DevletlerarasındakibirtakımhukukanlaşmazlıklarınabakanvemerkeziLaHaye'debulunanuluslararası mahkeme. adaletkapısı *Hakvehukukunaranmasıiçinbaşvurulanmerci,mahkeme. adaletmahkemesi *Bkz.adliyemahkemesi. adaletörgütü *Adliyeteşkilâtı. adaletsarayı *Mahkemelerinbulunduğubüyükyapı. adaleteteslimetmek *sanığı,adaletişleriyleuğraşankuruluşagötürmek. adaleteteslimolmak *sanık,adaletişleriyleuğraşankuruluşagidiphakkındagerekliişleminyapılmasınıistemek. adaletinesığınmak *(birinden)anlayış,hoşgörü,yakınlıkbeklemek. adaletli *Adaleteuygundüşenveyaadaletliolan,adil. adaletlilik *Adaletliolmadurumu. adaletsiz *Adaleteaykırıdüşenveyaadaletiolmayan. adaletsizlik *Adaleteaykırıdavranış. adalı *Adahalkındanolan(kimse). adalî *Kasniteliğindeolan;kaslailgiliolan,kasıl. *Kaslarıiyigelişmiş,adaleli,kaslı. adam *İnsan. *Erkekkişi. *İyiyetişmiş,değerlikimse. *Birininyanındaveişindebulunankimse. *Birininyararlandığı,kullandığıkimse. *Birininsözünüdinleyen,nazınıçekenkimse,kayırıcı. *İyihuylu,güvenilirkimse. *(belirsizlikzamiriyerine),Herkes,kimolursaolsun. *Görevlikimse. *(isimtamlamalarında)Biralandaderinbilgisiolanveyabiralanıbenimseyen. *Eş,koca. adamadama(savunma) *futbolda,basketboldakarşıtakımoyuncusunukollama,rahathareketetmesini,sayıyapmasınıengelleme. adamakıllı *Bkz.adamakıllı. adamalmamak *sonderecekalabalıkolmak. adamazmanı *Çokiriyapılıkimse. adambaşına *herkişiye,herbirine. adambeğenmemek *herkesideğersizgörmek. adamboyu *Yaklaşıkolaraknormalbiradamboyunda. *İnsanboyunca. adamdeğilim *herhangibirdurumungerçekleşmemesihâlinde,kendisinininsansayılamayacağıanlamındakullanılanant, gözdağısözü. adametmek *eğitmek,yetiştirmek,toplumayararlıdurumagetirmek. *biryeridüzenesokmakveyabirşeyiişeyarardurumagetirmek. adamevlâdı *İyibiraileniniyiyetişmişçocuğu. adamgibi *terbiyeli,akıllıuslu. *adamlığa,insanlığayaraşıryolda. *iyice. adamhesabınakoymak *birinedeğervermek,saygıgöstermek. adamiçineçıkmak *topluluğakarışmak,değerliinsanlarınbulunduğuyerleregitmek,eşedostagitmek. adamiçinekarışmak *değerlibirtopluluğagirmek,kendisinedeğerverilirolmak. adamkıtlığında(veyayokluğunda) *işeyararkimselerinbulunmadığıdurumda. adamkullanmak *iyiçalıştırmasınıbilmek. adamolmak *gelişmek,büyümek,şişmanlamak. *iyiyetişmek,iyibirdurumagelmek. adamsarrafı *İnsanlarınkarakteriniçabukanlayacakdurumagelmişkimse,insansarrafı. adamsende!(veyayalnızadam) *birişinönemsenmediğinianlatmakiçinsöylenir. adamsırasınageçmek(veyagirmek) *dahaöncetoplumdaönemlibiryeriveyaözelbirdeğeriyokkenartık kendisineönemvedeğerverilmek. adamyerinekoymak *adamdansaymak,varlığınıkabuletmek. adama *Adamakişi. adamadönmek(veyabenzemek) *düzelmek. adamak *Birdileğingerçekleşmesiamacıylakurbankesipyoksullaradağıtmakveyakutsalbirgüceyönelikbirniyette bulunmak,nezretmek. *Kutsalsaydığıbirşeyuğrunakendinifedaetmek,antniteliğindesözvermek. *Ayırmak. adamakıllı *Gereğindençok,iyice. adamakla maltükenmez *büyükvaatlerdebulunanlariçinalayyollusöylenir. adamca *İnsanayaraşırbiçimde. *İnsansayısıolarak. adamcağız *Kendisinekarşısevgiveyaacımaduyulanadam. adamcasına *Adamca. adamcık *Yerilen,küçümsenen;acınan(kimse). adamcıl *İnsandanürkmeyen,insanaalışmışolan,insanasokulan,sıcakkanlı,munis. adamcıllık *Adamcılolmadurumu. adamdansaymak *birkimseyedeğeriolmadığıhâldedeğervermek,saygıduymak. adamı *(birişi)ustalıklayapan. adamınadıçıkacağınacanıçıksın *Bkz.insanınadıçıkacağınacanıçıksın. adamınalacasıiçinde,hayvanınalacasıdışında *Bkz.insanınalacasıiçinde,hayvanınalacasıdışında. adamıniyisialışverişte(veyaişbaşında)belliolur *birkişiyiiyibirinsanolarakdeğerlendirebilmekiçinalışverişteveyaişbaşındaahlâkdışıdavranışlarda bulunmamasıgerekir. adamınaçatmak *Bkz.tamadamınaçatmak. adamınadüşmek *(yapılacakbiriş)güzelbirrastlantısonundaanlayanına,uzmanınaverilmişolmak. adamınagöre *kişilerarasındaayrıcalıkgözeterek. *herkesinyeteneğineuygunolarak. adamınıbulmak *Bkz.tamadamınıbulmak(veyaadamınadüşmek). adamkökü *Bkz.adamotu. adamlık *İnsanayakışacakdurum,tutumvedavranış. *Yabanlık. adamlıksendekalsın *iyilikbilmesedesenyineiyiliket. *buişinasılolsasanayaptıracaklar,barikendiliğindenyapdaonurunukoru. adamotu *Patlıcangillerden,genişyapraklı,kötükokulubirbitki,kankurutan,adamkökü(Mandragoraautumnalis). adamsız *Yardımcısız,hizmetçisiz. *Erkeksiz,kocasız. adamsızlık *Adamsızolmadurumu. a'danz'yekadar *baştanaşağı,bütünüyle. Adanakebabı *Kıymasınabolcaacıbiberkatılarakhazırlananşişköfte. adanma *Adanmakişi. adanmak *Adamakişinekonuolmak. adap *Töre. *Yolyordam,yolyöntem. adaperkân *Yolyöntem. adaptasyon *Uyarlama. *Bireseriçevrildiğidilin,konuşulduğutoplumunyaşayışına,inançlarınauyarlama. *Uyma. adapte *Uyarlanmış. adapteetmek *uyarlamak. adapteolmak *uymak. adaptör *Birâletinçaplarıbirbirindenfarklıolanparçalarındanbiriniötekinegeçirebilmekiçinyararlanılanbağlayıcı. adaş *Adlarıaynıolanlardanherbiri. adaşlık *Adaşolma,aynıadıtaşımadurumu. adatepe *Genellikletropikalbölgelerdegörülenveçevresindekialçakalanlarüzerindedikyamaçlarlabiradagibi yükselen,aşınımdandolayıortayaçıkmıştepe. adatma *Adatmakişiniyaptırmak. adatmak *Adamakişiniyaptırmak. adavet *Düşmanlık,yağılık. aday *Birgörev,birişiçinkendiniilerisürenveyabaşkalarıtarafındanilerisürülenkimse. *Birişiçinyetiştirilmekteolankimse,namzet. adayadayı *Herhangibirişiyapmak,birgöreviyüklenmekiçinadaylıkaşamasınıkazanmakamacıylabaşvurankimse. *Milletvekilivesenatörseçimlerinde,partininadayıolmakiçin,partisindeyapılanönseçimlereadaylığını koyankimse. adaygöstermek *birişveyabirgöreviçinbiriniadayolarakbelirlemek:Anayasa. adayolmak *herhangibirişealınmakveyaseçilmekiçinistekliolmak. adayavrusu *İkiveyaüççiftekürekliküçükbalıkçıteknesi. adaylığınıkoymak *birişveyagöreveseçilmekiçinkendiniilerisürmek. adaylık *Herhangibiriş,birgöreviçinkendiniilerisürmeveyabaşkalarıtarafındanilerisürülme,namzetlik. *Birgörevdeyetiştirilme. adcı *Adcılıköğretisiyleilgiliolan. *Buöğretiyebağlıkimse. adcılık *Kavramlarıngerçekvarlıklarolduğunukabuleden,kavramgerçekliğinekarşıtolarak,tümelkavramların yalnızcanesnelerinadlarıolduğunuilerisürengörüş,isimcilik,nominalizm. addantüremefiil *Bkz.isimdentüremefiil. addedilme *Addedilmekişi. addedilmek *Sayılmak. addetme *Addetmekişi. addetmek *Saymak. addolunma *Addolunmakişiveyadurumu. addolunmak *Sayılmak. adedî *Adetçe,sayıca. adem *Yokluk,hiçlik,ölüm. *Osmanlıcasözlerlebirleşerek\"-siz,-lik\"anlamındakullanılır. Âdem *Dinîinançlaragöreilkyaratılaninsanveilkpeygamber. *İnsan,insanoğlu,adam. *İnsandabulunmasıgerekenolumluözellikleresahipolan. Âdembaba *İnsanlığınbabası,Hz.Âdem. *Hapishanedeçevresindekimahkûmlarıharacabağlayankimse. *Afyonkeş. Âdemelması *Gırtlakçıkıntısı. Âdemevlâdı *Bkz.âdemoğlu. Âdemci *Âdemcilikyanlısıolankimse. Âdemcilik *XX.yüzyılınbaşındasimgeciliğekarşıbirtepkiolarakRusya'daortayaçıkanbiredebiyatakımı. ademimerkeziyet *Yerindenyönetim. ademimerkeziyetçi *Yerindenyönetimci. ademimerkeziyetçilik *Yerindenyönetimcilik. ademiyet *Yokluk. âdemiyet *İnsanlık." }, { "text": "*Doğrudürüstinsanayakışırdurum,adamlık. âdemoğlu *İnsandenilenyaratıklarınhepsi. âdemotu *Bkz.adamotu. adenit *Lenfdüğümleriiltihabı. adese *Mercek. *Kovucuk. *Görüşderecesi,inceliği. adet *Sayı. *Herhangibirsayıdaolan(şey),tane. âdet *Birkimseninyapmayaalışmışolduğu şey,alışkı. *Toplulukiçindeeskidenberiuyulankural,töre. *Aybaşı. âdetedinmek *birşeyialışkanlıkvehuydurumunagetirmek. âdetgörmek *(kadın)aybaşıolmak. âdetolmak *ötedenberiyapılırolmak. *birşeygelenekdurumunagelmişolmak. âdetyerinibulsundiye *gerekligörüldüğüiçindeğil,yalnızalışılmışolduğuiçin. âdeta *Bayağı,basbayağı,hemenhemen,sanki. *Bayağıyürüyüşle. adetçe *Sayıbakımından,sayıca. adetimürettep *Bkz.tamsayı. adezyonkuvveti *Yanyanaduranveyasürtünenikicisminmolekülleriarasındakiçekişkuvveti. adı(veyaismi)gibibilmek *çokiyibilmek. adıbatası(veyaadıbatasıca) *\"yokolası\"anlamındabirilenme. adıbatmak *(sevilmeyenbirşeyveyakimseiçin)unutulmak,adıanılmazolmak,artıksözüedilmemek. adıbelirsiz *ünüolmayan,tanınmayan,kimveneolduğubilinmeyen. adıbileokunmamak *birinehiçönemverilmemek. adıçıkmak *kötübirünkazanmak. *hakkıolmayanbirünkazanma. adıçıkmışdokuza,inmezsekize *birininbirkereadıçıktıktansonraonunhakkındakiyaygıninançartıkkolaykolaydüzelemez. adıdeliyeçıkmak *deliolmadığıhâldedeliolaraktanınmak. adıduyulmak *tanınmak,ünlenmek. adıgeçmek *anılmak,sözkonusuolmak,ismigeçmek. *adıyazılmak. adıkaldırılmak *anılmazolmak,silinipgitmek. adıkalmak *birkimseveyabirşeyortadançekildikten,öldüktensonradillerdeyalnızadıdolaşmak. adıkarışmak *(kötü)birişlebirininilgisibulunduğusöylenilmek. adıkötüyeçıkmak *ünükötüolarakyayılmak. adıolmak *gereksiz,yersizünüolmak. adısanı *birkimseninkimliği. adıüstünde *adındanbelliolduğugibi. adıvar *yaşamayan,yalnızcahayaldevarolan. adıverilmek *adtakılmak. adıl *Zamir. adım *Yürümekiçinyapılanayakatışlarınınherbiri. *Biradımdaalınanyol(buuzunluk75cmsayılır). *Girişim,hamle. *Birgöstergeucununeşolarakayrılmışyaylardanbiriboyuncaaldığıyol. *Ayaktatemelduruştan,birayağıntürlüyönlerdeikiayakboyukadararaileyerdeğiştirmesi. *Teknolojideikidişliarasındakiaralık. adımadım *Ağırağır,yavaşyavaş. adımadımgezmek *heryerinidolaşıpgörmek. adımadımizlemek *arkasındanizlemek. *gizlicetakipetmek. adımatmak *yürümekiçinayağınıönedoğruuzatıpbasmak. *birişeilkkezgirişmek. adımatmamak *gitmemek,uğramamak,aramamak. adımbaşı *Birbirineyakınyerlerde,sıksık. adımınıattırmamak *biryeregirmesineengelolmak. adımınıgerialmak *başladığıbiriştengeridönmek. adımlama *Adımlamakişi. adımlamak *Adımlaölçmek. *Biryerdeileriyegeriyedoğrugiderekdolaşmak. adımlarınıaçmak *yürürkenhızlanmak. adımlarınıseyrekleştirmek *hızlıyürürkenadımlarınıyavaşlatmak. adımlarınısıklaştırmak *dahaküçükveçabukadımlaratarakhızlıyurümek,ivmek,aceleetmek. adımlık *Adımuzunluğundaolan. *Biryerinçokuzakolmadığınıbelirtmekiçinkullanılır. adımsayar *Yürümesırasındagerçeksonuçlaravarabilmekiçingeçilenyerinuzunluğunuanlayabilmekamacıylaayağa takılanalet,pedometre. adına *oşeyinveyaokimseninyerindeolarak,namına,onunhesabına. adınıağzınaalmamak *dargınlık,kırgınlık,kızgınlıkgibibirsebeplebirkimsedenhiçsözetmemek. adınıalmak *adtakılmak,adverilmek. adınıanmak(veyaanmamak) *birindensözetmek(veyaetmemek). adınıbağışlamak *birbaşkasındanadınısöylemesiniistemek. adınıbozmak *andınauymamak,andınaaykırıdavranmak. adınıkirletmek(veyalekelemek) *adınınkötüyeçıkmasınayolaçmak. adınıkoymak *karşılığınıveyafiyatınıkararlaştırmak. adınıtaşımak *birininadıylaanılmak,sahipolduğuadınsorumluluğunuyüklenmişolmak. adınıvermek *birininadınıbildirmek. *biritarafındansalıkverildiğinisöylemek. adıylasanıyla *bilinenünveniteliğiyle. adî *Sıradan,hiçbirözelliğiolmayan. *Aşağılık,bayağı,alçak. adîadım *Adımdauygunluk,beraberlikgerektirmeyenvegrupolarakyapılanbirtüryürüyüş. adîdefter *Birişletmeninveyaticarethaneninyaptığıişlemlerininmuhasebekayıtlarınıngeçirildiğiticarîdefter. adîkesir *Bayağıkesir. adîsuçlu *Basitsuçlarıişleyenkimse. adil *Adaletleişgören,adaletten,haktanayrılmayan,hakkıyerinegetiren,adaletli. *Hakkauygun,haklı. adilâne *Adaleteuygunolarak,hakça. adîleşme *Adîleşmekdurumu. adîleşmek *Adîbirdurumagirmek,bayağılaşmak. adîleştirme *Adîleştirmekişi. adîleştirmek *Adîleşmesineyolaçmak. adîlik *Bayağılık,düşüklük,aşağılık. adisyon *(lokanta,otelgibiyerlerde)Hesap. adlandırılma *Adlandırılmakişi. adlandırılmak *Advermekişiyapılmak. adlandırma *Adlandırmakişi. adlandırmak *Birkimseyiveyabirşeyikullanarakbellietmek,advermek,adkoymak,tesmiyeetmek. *Adkoyma,advermeyisağlamak,tesmiyeetmek. adlanma *Adlanmakişi. adlanmak *Kendisineadverilmek. *Kötüünkazanmak. adlaşma *Adlaşmakdurumu. adlaşmak *Addurumunagelmek. adlaştırma *Adlaştırmakişi. adlaştırmak *Addurumunagetirmek. adlı *Adıolan. *Ünlü. adlıadıyla *herkesinbiliptanıdığıbiçimde. adlısanlı *Ünlü. adlî *Adaletleilgili. adlîmakam *Adaletişleriningörüldüğüvesonucabağlandığıkamuyaaityönetimyeri. adlîmerci *Adaletleilgilisorunlarınçözümüiçinbaşvurulanresmîdaireler. adlîpolis *Adliyeiçerisindegüvenliğisağlayıpadlîişlereyardımcıolankollukgücü. adlîsicil *Birkimseninmahkûmiyetininolupolmadığınınanlaşılmasıiçinkonulmuşolankayıtyöntemi. adlîtabip *Adlîtıptagörevlidoktor. adlîtatil *Heryıl20Temmuzile5Eylültarihleriarasında,kanundayazılıdurumlarındışında,hiçbiradlîişlemin yapılmadığısüre. adlîtıp *Tıbbınadaleteyardımedenkolu;adaletinbuişleuğraşankuruluşu. adlîyıl *Mahkemelerinbiryıliçindekiçalışmasüresi. adlîzabıta *Birsuçsonrasısanığıvesuçdelilleriniadlîyetkilileresunankollukkuvveti. adliye *Hukukveadaletişlerinigörendevletkuruluşları. *Hukukveâdaletişleriningörüldüğüresmîyapı. adliyeencümeni *Adaletkomisyonu. adliyemahkemesi *Anayasamahkemesi,genelmahkemeler,askerîveidarîmahkemelerdışındakalanvedenetimmahkemesi olanYargıtayilehükümmahkemeleri. adliyenezareti *Osmanlıİmparatorluğundaadliyeteşkilâtınınbağlıolduğuenüstmakam. adliyeteşkilâtı *Yargıorganlarıvebuorganlarınbirbirleriyleolanilişkilerini,derecelerini,görevveyetkilerinidüzenleyen veyürütenmekanizmanınbütünü. adliyevekâleti *Adaletbakanlığı. adliyeci *Adliyekuruluşundameslekgörevlisi. adrenalin *Böbreküstübezlerininetkilibirmaddesi;hekimliktedamarlarıdaraltma,bronşlarıaçma,kanamalarıkesme gibiamaçlarlakullanılır. adres *Birkimseninarandığındabulunabileceğiyer,oturduğuyer. *Gönderilenşeyinüzerine,alıcınınadınıvebulunduğuyeribildirmekiçinyazılanyazı. adresbırakmak(göstermekveya vermek) *arandığındabulunabileceği,oturduğuyeribildirmek. adresdefteri *Kişilerinkendilerinelâzımolanadresleritopladıklarıdefter. adreskartı *Adresdefteri. adreskitabı *Genelliklebellibirişveyameslekteolanlarınişveevadreslerinitopluolarakgösterenkitap. adresmakinesi *Postagönderilerininüzerinekâğıt,plâstikveyamadenden,adresbasanalet. adresrehberi *Adresdefteri. adsız *Adıolmayan,isimsiz. *Türklerde,ailesindenayrıldığıiçinartıkonunadınıtaşımak,onunadıileanılmakhakkınıyitirmişolanve ancakbiryararlıkgösterinceadkazanabilendelikanlı. adsızparmak *Ortaparmakveserçeparmakarasındakiparmak,yüzükparmağı. aerobik *Hızlımüziktemposueşliğindeyapılan,vücudunçevikliğinevehareketliliğinedayananbirtürjimnastik. aerobiksolunum *Hücredeyalnızmoleküleroksijeninkullanıldığıbirsolunumşekli. aerodinamik *Harekethâlindeolanbircisimüzerindehavanınyarattığıetkiyiinceleyenbilim. *Aerodinamikbilimalanıylailgili. *Fizikbiliminingazlarınhareketiniinceleyendalı. af *Birsuçu,birkusuruveyabirhatayıbağışlama. *Mazurgörmeveyagörülme. *(görevden)çıkarılma. afbuyurun! *\"affedersiniz\"veya\"affınızıricaederim\"anlamındabirsöz. afçıkarılmak *birsuçunbağışlanmasıiçinTürkiyeBüyükMilletMeclisindenkanunçıkarmak. afdilemek *bağışlanmasınıistemek. afkapsamınaalınmak *afkanununagirmek. afacan *Zekiveyaramaz(çocuk). afacanlaşma *Afacanlaşmakişi. afacanlaşmak *Yaramazlaşmak,yaramaz,eleavucasığmazdurumagelmek. afacanlık *Afacanolmadurumu,yaramazlık. afak *Ufuklar,dörtbirtaraf. afakan *Bkz.hafakan. afakî *Bellibirkonuüzerineolmayan(konuşma),deredentepeden. *Nesnel,objektif. afakîlik" }, { "text": "*Bkz.objektiflik. afalafal *Şaşkınbirbiçimde. afallama *Afallamakişi. afallamak *Şaşkınlıktansersemleşmek. afallaşma *Afallaşmakişi. afallaşmak *Şaşkınlıkiçindekalmak,şaşırıpbirşeyyapamazolmak. afallaştırma *Afallaştırmakişi. afallaştırmak *Şaşkınlıkiçindebırakmak,birinişaşırıpbirşeyyapamazdurumasokmak. afallatma *Afallatmakişi. afallatmak *Şaşkınlığadüşürereksersemleştirmek. afat *Afetler,belâlar,kıranlar. afazi *Bkz.sözyitimi. aferin *Okşama,alkışlama,beğenmegibiduygularıbelirtmekiçinsöylenir,bravo. *Eskidenöğrencilereverilenbeğenmevetakdirkâğıdı. aferinalmak *değerligörülüpbeğenilmek. aferist *Vurguncu,dalavereci,çıkarınıbilen,çıkarcı. afet *Doğanınsebepolduğuyıkım. *Kıran. *Çokkötü. *Güzelliğiileinsanışaşkınaçeviren,aklınıbaşındanalankadın. *Hastalıklarındokulardayaptığıbozukluk. afetzede *Afeteuğramış,afetgörmüş. affauğramak *bağışlanmak,affedilmek. affedersinveyaaffedersiniz *özürdilemekiçinsöylenir. *karşıçıkmakiçinsöylenir. affedilme *Bağışlanma. affedilmek *Bağışlanmak. affetme *Bağışlama. affetmek *Bağışlamak. *Hoşgörüilekarşılamak,mazurgörmek. *Görevveyaiştençıkarmak. affetmemek *bağışlamamak,hoşgörmemek. affetmişsin *\"hiçdeöyledeğil\",yanılıyorsun\"anlamındakullanılır. affettirme *Affettirmekişi. affettirmek *Bağışlanmasınısağlamak. affettuoso *Birparçanınyumuşakveduygulubirbiçimdeçalınacağınıanlatır. affeyleme *Affeylemekişi. affeylemek *Affetmek. affınıdilemek(veyaistemek) *birişveyagöreviyerinegetiremeyeceğininezaketlebildirmek. affınızasığınarak *\"bağışlayacağınızagüvenerek\"anlamındabirnezaketsözü. affolunma *Affolunmakişi. affolunmak *Bağışlanmak,affedilmek. Afgan *Afganistanhalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. *Afganistan'aveAfganistanhalkınaözgüolan. Afganlı *Afgan. afi *Gösteriş,çalım,caka. afikesmek(satmakveyayapmak) *birinekarşıgösterişyapmak,kabadayılıketmek. afif *İffetli. afife *Namuslu,iffetli,saygıdeğer(kadın). afili *Gösterişli,çalımlı. afis *Gümüşbalığınınküçüğü. afiş *Birşeyiduyurmak,tanıtmakiçinhazırlanan,çoğuresimliduvarilânı. afişasmak *duvarlarailânyapıştırmak. afişyutmak *yalanadolanakanmak. afişçi *Afişyapansanatçı. afişçilik *Afişyapmasanatı. afişe *Açığaçıkmış,duyulmuş. afişeetmek *açığavurmak,belirtmek,duyurmak,diledüşürmek,reklâmetmek. afişeolmak *(birkimse)bilinmeyenbiryönüyletanınmak. afişleme *Afişasmaişi,afişlemekişi. afişlemek *Afişasıpduyurmak. *Nitelemek,göstermek. afiştekalmak *(oyuniçin)ilgigörerekgünlerceoynanmak. afiyet *Hastaolmamadurumu,sağlık,esenlik. afiyetbulmak *iyileşmek,sağlığınıkazanmak. afiyetolsun *birşeyyiyipiçenlere\"yarasın\"anlamındasöyleneniyidileksözü. afiyet şekerolsun *\"yarasın,ağıztadıylayensin'\"anlamındasöylenir. afiyetüzereolmak *sağlıklı,rahatyaşamak. afiyetle *ağıztadıyla,keyifle. afoni *Bkz.Sesyitimi. aforizm *Özlüsöz,özdeyiş. aforoz *Hristiyanlıktakilisetarafındanverilen\"cemaattenkovma\"cezası. aforozetmek *kilisebirliğindençıkarmak. *darılıpbiriylekonuşmamak,yakınıolmaktançıkarmak,ilgiyikesipuzaklaştırmak,adınıduymakbile istememek. aforozlama *Aforozlamakişi. aforozlamak *Aforozetmek,kovmak. aforozlu *Aforozedilmiş,kovulmuş,uzaklaştırılmış. afratafra *Çalım. *Çalımlı. afralıtafralı *Çalımlı. Afrikaçekirgesi *DeğişikboydaverenktegenelliklekuzeyAfrika'daekilmemişarazilerderastlananzararsızbirçekirge (Locustamigratona). Afrikadomuzu *Çiftparmaklılardan,kalınderili,Afrika'dayaşayanveyabandomuzunabenzerbirhayvan(Phacochoerus aethiopicus). Afrikamenekşesi *İkiçeneklilerden,tüylüyapraklı,mor,pembe,beyazrenkliçiçekleriolan,evlerdesaksıdayetiştirilençok yıllıkbirsüsbitkisi(Saintpauliaionantha). Afrikalı *Afrikakökenliolankimse. *Afrikalıoyuncu. Afrikalılık *Afrikalıolma. afsun *Büyü,füsun. afsuncu *Büyücü,üfürükçü. afsunculuk *Afsuncununyaptığıiş. afsunlama *Afsunlamakişi. afsunlamak *Büyülemek. afsunlanma *Afsunlanmakişi. afsunlanmak *Büyülenmek. afsunlu *Büyülü,sihirli,füsunkâr. Afşar *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. aft *Pamukçuk. aftos *Oynaş,metres. afurtafur *Çalım. afurtafuragelmemek *çalımsatmadanhoşlanmamak;böylebirdavranışakarşıtepkigöstermek. afyon *Olgunlaşmamışhaşhaşkapsüllerineyapılançizintilerdensızan,sonradankatılaşansüt;içindemorfinve kodeingibiçokuyuşturucumaddelerbulunan,güçlübirzehirolmaklabirlikte,hekimliktekullanılandeğerlibirilâç. afyonçekmek *keyifiçinafyonyutmak. afyonruhu *Yatıştırıcıolarakkullanılanafyontentürü. afyonkeş *Keyifiçinafyonyutanveyaçeken(kimse),afyontiryakisi. afyonkeşlik *Afyonçekmeyedüşkünlük. afyonlama *Afyonlamakişi. afyonlamak *Afyonvererekuyuşturmak,uyutmak. *Telkinyoluyladoğrudüşünmeyiönleyerekzararlıbiryolasürüklemek. afyonlanma *Afyonlanmakişi. afyonlanmak *Afyonlamakişiyapılmak. afyonlu *İçindeafyonbulunan. *Afyonyutmuş. *Dalgın,uyuşmuş,uyuşuk(kimse). afyonubaşınavurmak *aşırıdavranışlardabulunacakkadaröfkelenmek,neyaptığınıbilememek. afyonunupatlatmak *kendikeyfinedalmışolanbiriniöfkelendirmek. Ag *Gümüş'ünkısaltması. aga *Ağa. agâh *Bilir,bilgili,haberli,uyanık. agâholmak *bilgiedinmişolmak. agami *GüneyAmerika'dayaşayan,maviveyeşilmetalikyansımalıbirkuş. aganta *Yısaveyalâçkaedilmekteolanbirhalatınvezincirinkısabirsüreeldetutulupbırakılmamasıiçinverilen emir. agaragar *Denizyosunlarındançıkarılan,beslenmeendüstrisinde,hekimliktevebakteriyolojidekullanılanbirtür jelâtin,jeloz. agel *Araperkeklerininkefiyelerininüzerinebağladıkları,yündenörülmüşkalınçemberbağ. agitato *Birparçanıncanlıvecoşkuluçalınacağınıanlatır. aglütinasyon *Kümeleşim. aglütinin *Serumdameydanagelenantikor. agnosi *Tanısızlık. agnostik *Bilinemezci. *Bilinemezcilikleilgili. agnostisizm *Bilinemezcilik. agnozi *Duyulardaherhangibirbozuklukolmamasınarağmensınavsistemininbelirlibiryerindekidoku bozukluğundanilerigelenalgıkaybıveyayokluğu. Agop'unkazıgibibakmak *aptalaptalbakmak. agora *Yunanklâsikdevrinde,siteninyönetim,politikaveticaretişlerinikonuşmakiçinhalkıntoplandığıalan, halkmeydanı. agorafobi *Bkz.alankorkusu. agraf *Kanca,kopça. agrafi *Bkz.yazmayitimi. agrandisman *Büyültme. agrandisör *(fotoğrafçılıkta)Büyülteç. agreje *(yabancıülkelerde)Doçentolmakiçinsınavvermişkimse,doçent. agreman *Birelçininbirülkeyeatanmasındanönceoülkedenistenenuygungörmeyazısı. agu *Sütçocuklarınınneşelendiklerizamançıkardıklarıses. agubebek *Büyüdüğühâldebebekliğeözenençocuklaraalayyollusöylenir. agucuk *Sütçocuğu. *Sütçocuğunusevmekiçinsöylenir. agulama *Agulamakişi. *Yenidoğmuşbebeklerinçıkardığıses. agulamak *(bebek)Aguagudiyesesçıkarmak. aguş *Kucak. ağ *İplik,sicim,telgibiinceşeylerdenkafesbiçimindeyapılmışörgü. *Örümcekgibibirtakımhayvanlarınsalgılarıylaoluşturduklarıörgü. *Ülkeyüzeyineyaygınlaştırılmışörgü, şebeke. *Tuzak. *Oyunalanınıortadanikiyebölenipleyapılmışörgü. *Çaprazlamaörgüileyapılanvekaledirekleriarkasınagerilenörgü,file. ağ *Donunveyapantolonunapışarasınagelenyeri,apışlık. ağatmak(veyabırakmak) *balıkavlamakiçindenizeağsalmak. ağbenek *Açıklıkoyulukahverengiağgörünüşündeolan,arpayapraklarınayerleşerekoldukçaönemlizararlarayol açanasklımantar. *Bumantarınortayaçıkardığıekinhastalığı." }, { "text": "ağçekmek *yakalananbalıklarıtoplamakiçinağısudançıkarmak. ağiğnesi *Ağınörülmesindekullanılaniğbiçimindetahtadanveyaplâstiktenyapılmışalet. ağipliği *Keten,kenevir,naylongibimaddelerdenağyapımındakullanılaniplik. ağkayığı *Balıkağlarınıtaşıyankayık. ağkepçe *Balıkçılıktakullanılan,ağdanörülerekyapılanuzunsaplısepet. ağkurdu *Ençokelmaveerikgibiyemişağaçlarınazararverenbirkurt. ağkurşunu *Balıkağlarınısudatutmayayarayanzeytinçekirdeğibiçimindedeliklikurşunmadde. ağmantarlar *İnsanvehayvanlardahastalığayolaçanvebirçoktürüiçinealanilkelbitkilertopluluğu. ağtabaka *Gözyuvarlarınıniçyüzeyindegörmesinirininyayılmasıilebeliren, ışığaduyarlı,ağımsıbölüm,retina. ağtonos *Gotikmimaridekullanılmış,ağbiçimindeparçalıtonos. ağtorba *25cmgenişliğindeve50cmuzunluğundaağdanyapılmışkırmızıyosunlarınsuyadalınarakavlamada kullanılan,biripvekayıktakimakarayardımıilesuyunyüzeyineçıkıpinebilenbirtorba. ağyatak *Hamak. ağa *Kırlıkkesimdegeniştopraklarıolan,sözügeçen,varlıklıkimse. *Halkarasındasayılanvesözügeçenerkeklereverilensan. *Büyükkardeş,ağabey. *Okuryazarolmayanyaşlıcakişilerinadlarıylabirliktekullanılansan. *Osmanlıİmparatorluğundabazıkuruluşlarınbaşındabulunanlaraverilenresmîsan. ağaborçeder,uşakharç *ağaparasıkıntısıiçindeolupborçetsede,uşak,hâldenanlamazvebolharcamayısürdürür. ağakapısı *Yeniçeriağasınındairesi. ağayamağı *Yeniçeriağasınabağlıemirçavuşu. ağababa *Dede,ata. *Sanı\"ağa\"olanbabayaçocuğununseslenişi. *Biryerde,birtoplulukiçindeetkiliolan,sözügeçen,ilerigelen(kimse). ağabey *Birkimseninkendindenyaşçabüyükolanerkekkardeşi. *Kardeşolmayanlararasındadagenellikleyaşçabüyükolanlarabirsaygıseslenişiolarakkullanılır. ağabeylik *Ağabeyolmadurumu. ağabeyliketmek(veyayapmak) *Biriniağabeygibikorumak,gözetmek. ağacaçıkankeçinindalabakanoğlağıolur *çocuklaranavebabalarındanöğrendikleriniyapmayaözenirler. ağacaçıksapabucuyerdekalmaz *davranışlarınaengelolacakhiçbirtakıntısıyok. ağacadayanmakurur,adama(insana)dayanmaölür *insanyapacağıiştebaşkalarınadeğil,kendinegüvenmelidir. ağacıkurt,insanıdertyer *kurtağacınasıliçteniçekemirirsedertdeinsanıiçteniçeyerbitirir. ağaç *Gövdesiodunveyakeresteolmayaelverişlibulunanveuzunyıllaryaşayabilenbitki. *Bugibibitkileringövdesindenvedallarındanyapılan. *Direk. ağaçarısı *Düzgünkanatlı,kuyruğundayumurtlamahortumuolan,3-4cmboyundaağaçzararlısı. ağaçbalı *Erik,kayısıgibiağaçlardansızanzamk. ağaçbiti *Yarımkanatlılardan,bitkilerüzerindeyaşayan,sıçrayıcıbirböcektürü(Psylla). ağaççileği *Ahududu. ağaçebegümeci *Ebegümecigillerden,boyuyüksekbirot(Fr.lavatere). ağaçkaplama *Konutduvarlarınıyalıtmave güzelleştirmeamacıylaağaçveyaağaçürünlerindenyararlanılarakyapılan kaplama. ağaçkavunu *Turunçgillerden,Akdenizülkelerindeyetişen,taçyapraklarımavimsipembe,küçükbirağaç(Citrus medica). *Buağacıniribirlimongörünüşündekiburuşukkabukluyemişi. ağaçkurbağası *Kurbağagillerden,boyu3-5cmolan,sırtıyaprakyeşili,ağaçlaratırmananbirkurbağatürü(Hylaarborea). ağaçkurdu *Ağaçlarıkemirerekbeslenenbirtakımsinekkurtçuklarınaverilenad. ağaçküpesi *Hatmi. ağaçmantarı *Ağaçtabitenbazitlimantarlaraverilenad. ağaçminesi *Mineçiçeğigillerden,bahçelerdesüsbitkisiolarakyetiştirilen,kırmızı,morçiçeklibirağaççık(Lantana). ağaçmobilya *Oturma,yemekyeme,çalışma,yatmavb.işlerinyapılmasındakolaylıkverahatlıksağlayan,parçalarının büyükçoğunluğumasif,lifli,yangalıvetabakalıağaçmalzemedenyapılan,taşınabilirveyasabitolarakkullanılaneşya. ağaçnemi *Ağaçtabulunansumiktarının,aynıağacınmutlakkuruağırlığınaoranı. ağaçolmak *biryerdeveayaktaçokbeklemek. ağaçoyma *Oymabaskısanatlarındandüzbirbaskıtekniği. ağaçsakızı *Reçine. ağaçsansarı *Sansargillerden,sırtıkoyuesmer,karnıdahaaçık,iyitırmanan,postudeğerlibirmemelitürü(Martes martes). ağaçyaşikeneğilir *çocuklarküçükyaştakolayeğitilir,büyükinsankolaykolayeğitilemez. ağaççık *Taflangibi,dallarıdibindenbaşlayarakçatallananküçükağaç. ağaççılık *Ağaçyetiştirmeişi. ağaçdelen *Yuvayapmakiçinağaçlarıoyanböcek. ağaçkakan *Serçegillerden,ağaçkurtlarıilegeçinenbirkuş(Picus). ağaçkesen *Zarkanatlılardan,kurtçuklarıençokgülfidanlarıüzerindeyaşayarakyapraklarazararveren,kararenklibir böcek(Hylotoma). ağaçlama *Ağaçlamakişi. ağaçlamak *Ağaçlandırmak. ağaçlandırılma *Ağaçlandırılmakişi. ağaçlandırılmak *Ağaçlıdurumagetirilmek. ağaçlandırma *Ağaçlandırmakişi. ağaçlandırmak *Biryeriağaçlıdurumagetirmek. ağaçlanma *Ağaçlanmakişi. ağaçlanmak *Ağaçlıdurumagelmek. ağaçlaşma *Ağaçlaşmakdurumu. *Bitkişekillerigösterenveakiklerdeolduğugibimadenfilizleriningerekyüzeyindegerekiçlerinderastlanan tabiîdesen. ağaçlaşmak *Ağaçdurumunagelmek. ağaçlı *Ağacıolan. ağaçlık *Ağaçöbeği. *Ağacıbololan(yer). ağaçlıklı *Ağaçlarıbololan(yer). ağaçsı *Ağacabenzeyen,ağacıandıran. ağaçsız *Ağacıolmayan. ağalanma *Ağalanmakişi. ağalanmak *Ağatavrıtakınarakçalımyapmak. ağalık *Ağaolmadurumu. *Kibarvecömertçedavranış. -ağan/-eğen *Fiildensıfatveisimyapmaeki:yat-ağan,gez-eğen,ol-ağan,dur-ağan,piş-eğenvb. ağanınalnıterlemezseırgadınburnukanamaz *işverenişçisiilebirlikteçalışmazsaişçiişevargücüylesarılmaz. ağanınelitutulmaz *cömertliği,elininaçıklığı,tartışılmaz. ağarık *Aklaşmış,rengisolmuş. ağarma *Ağarmakişi. *Tanatma,şafaksökme. ağarmak *Akolmak,akdurumagelmek,beyazlanmak,solmak. *Aydınlanmak. ağartı *Uzaktanancakseçilebilen,bellibelirsizbiraklık. *Süt,yoğurt,peynir,ayrangibiyiyecekveiçecekler. ağartılma *Ağartılmakişi. ağartılmak *Temizlenmek,beyazlatılmak. ağartma *Ağartmakişi. *Kuyumculuktagümüşütemizlemeişi. ağartmak *Akdurumagetirmek,beyazlatmak. ağbeneklilik *Arpabitkisindegörülenmantarhastalığı(Pyrenophora). ağcı *Ağilebalıktutarakgeçinenkimse. ağcık *Palmiyelerdeçiçeklerindibininçevresindekitellikın. ağcılık *Ağilebalıktutma. ağda *Kaynatılarakçokkoyuveyapışkanbirmacundurumunagetirilenpekmezveyalimonluşekereriyiği. ağdayapmak *vücuttakifazlatüyleriağdailealmak,temizlemek. ağdacı *Şeker,tatlıvehelvayapımındaağdahazırlayanişçi. *Ağdailevücuttakifazlatüyleriveyakıllarıtemizlemeyimeslekedinmişkimse. ağdalanma *Ağdalanmakişi. ağdalanmak *Ağdadurumunagelmek,ağdalaşmayabaşlamak. *Ağdabulaşmak. ağdalaşma *Ağdalaşmakdurumu. ağdalaşmak *Ağdadurumunagelmek,ağdalanmak. *(sohbet)Tamtadınavarılırdurumalmak,koyulaşmak. ağdalaştırma *Ağdalaştırmakişi. ağdalaştırmak *Ağdadurumunagetirmek. ağdalı *Ağdalanmış. *(deyişiçin)Bilinmeyenkelimelerle,anlaşılmasıgüç,dolambaçlıcümlelerdenoluşan. *Karmaşık. ağdalık *Pekmezyapmaktanbaşkaişeyaramayanüzüm. ağdırma *Ağdırmakişi. ağdırmak *Ağmasınasebepolmak. *Aşağıinmek,yükveyaterazidedengebozularakbiryanıağırgelmek. ağı *Organizmayagirincekimyasaletkisiylefizyolojikgörevleribozanvemiktarınagörecanlıyıöldürebilen madde,zehir. ağıağacı *Zakkum. ağıçiçeği *Zakkum. ağıgibi *acıveren,çoketkileyen. *çoksert,keskin. ağıotu *Baldıran. ağıl *Koyunvekeçisürüleriningecelediği,çitveyaduvarlaçevriliyer. *Bazıyıldızların,özellikleayınçevresindegörülengenişveaydınlıkteker,ayla,hale. *Bazıgörüntülerdekiçokışıklıcisimleriçevreleyenışıklıteker. ağılama *Ağıverme,zehirleme. ağılamak *Ağıvermek,zehirlemek. *(birşeye),Ağıkatmak. ağılandırma *Ağılandırmakişi. ağılandırmak *Ağılıdurumagetirmek. ağılanma *Ağılanmakişi. ağılanmak *Bilmedenveyafarkındaolmadanzehirlibirşeyyemekveyaiçmeklezehirlenmek. ağılaşma *Ağılaşmakdurumu. ağılaşmak *Ağılıdurumagelmek. ağıldaoğlakdoğsaovadaotubiter *Tanrıheryarattığınınrızkınıverir. ağılı *İçindeağıbulunan,zehirli. ağılıböcek *Kınkanatlılardan,başkaböcekleriyemesibakımındanyararlıbirböcek.(Carabus). ağıllanma *Ağıllanmakdurumu. ağıllanmak *Toplanıpbiraradadurmak. *Çevresindeağıldenenhaleoluşmak,halelenmek. ağım *Ayağınüstündekitümsekyer. ağımlı *Üstüaşırıtümsekolan(ayak). ağınadüşürmek *tuzağınadüşürmek. ağınma *Ağınmakişi. ağınmak *(hayvan)Yereyatıpyuvarlanmak. ağır *Tartıdaçokçeken,hafifkarşıtı. *Davranışlarıyavaşolan. *Değeriçokolan,gösterişli. *Çapı,boyutlarıbüyük. *Çetin,güç. *Tehlikeli,korkulu,vahim. *Sıkıntıveren,bunaltıcı. *Dokunaklı,insanıngücünegiden,kırıcı. *Yavaş. *Ağırbaşlı,ciddî. *(kokuiçin)Keskin,boğucu. *(yiyecekiçin)Sindirimigüç. *Yoğun. *(uykuiçin)Uyanılmasıgüç,derin. *Kısık,alçak. *Güçişiten,sağır. *Ağırsiklet. ağırağır *Aceleetmeden. *Fazlasıyla. ağıraksakyürümek(veyagitmek) *pekyavaşolarak. ağıralmak" }, { "text": "*birişteyavaşdavranmak. ağıraraç *Ağırvasıta. ağırayak *Doğurmasıyakın(gebekadın). ağırbasmak *ağırlığıfazlagelmek. *biriştegücüveetkisiüstüngelmek. ağırbasmak *gücü,etkisiveyaözelliğidahaüstünvebelirginolmak. *biriştegücüveetkisiüstüngelmek. ağırbasmak *birkimsekâbusauğramak. ağırcanlı *Çokyavaşişyapan,çevikolmayan. *Varlığısıkıntıverensevimsiz. *Tembel. *Gebe(kadın). ağırcanlılık *Hareketlerinyavaşolması,hımbıllık,tembelcedavranışbiçimi. ağırceza *Ağırhapisvebeşyıldanyukarıolanhapiscezaları. ağırçekmek *tartıdaağırgelmek. ağırdurmak *ciddî,ağırbaşlı,oturaklı,soğukkanlıhareketetmek. ağırelli *Bkz.eliağır. ağırellilik *Eliağırolmadurumu. ağırezgi *Çokağır,yavaşyavaş,ahenkli. ağırgelmek *gücünegitmek,onurunadokunmak. *yapılmasıgüçgelmek. ağırhapiscezası *2-24yılveyaömürboyuhapiscezası. ağırhastalık *Ölümlesonaerebilecekgibiolanhastalık. ağırhidrojen *Döteryum. ağıriş *Büyüktehlikeleryaratanvefazlagüçisteyenhertürlüiş. ağırişitmek(veyaduymak) *kulaklarıiyiişitmemek,kulaklarıazişitmek. ağırkaçmak *gücendiriciolmak. ağırkaybauğramak *maddîvemanevîbüyükzarargörmek. ağırkayıp *(savaş,deprem,selgibidoğalafetlerde)Büyükkayıp. *Maddîzarar. ağırküre *Yeryuvarlağının,yoğunluğuvekatılığıçokolanbölümü,barisfer. ağırol! *ciddî,ağırbaşlı,soğukkanlı,sabırlıol!. *aceleetme,yavaşol!. ağıroturmak *usludurmak. ağırparacezası *Bazısuçlaragöretakdiredilenparacezası. ağırsanayi *Üretimaraçlarıyapansanayi. ağırsatmak *nazlanmak,gönülsüzdavranmak. ağırsıklet *Bazıspordallarındayarışmacılarınağırlığıilesınırlandırılankategori,başağırlık. ağırsöylemek *acı,dokunaklı,sözlersöylemek. ağırsöz *Kişininonurunadokunan,dayanılmasıgüçsöz. ağırsu *Bazınükleerreaktörtiplerindenötronyavaşlatıcısıolarakkullanılan,içindehidrojenatomlarıyerine döteryumizotoplarıbulunmasısonucuoluşansu(DO). ağırtop *Güçlü,ünlü,tanınmışkimse. ağıruyku *Uyanılmasıgüç,derinuyku. ağırvasıta *Motoru,ağıryükveyabirdenfazlarömorktaşımakamacıylagüçlendirilmişkamyonvebenzeriaraç. ağırvasıtaehliyeti *Ağırvasıtasürücülerineverilenkullanmabelgesi. ağıryağ *Kalınyağ. ağırbaşlı *Davranışlarıölçülü,olgun(kimse),vakur,ciddî. ağırbaşlılık *Ağırbaşlıolmadurumu,vakar,ciddiyet. ağırca *Oldukçaağır. ağırdan *Ağırolarak. ağırdanalmak *birişigerekensüreiçindebitirmemek. *birişigönülsüz,isteksizyapmak,geciktirmek. ağırkanlı *Hippokrates'inortayaattığıağırcanlılık,soğukluk,kolaycaduygulanmayışgibiniteliklerikendindetoplayan kişiliktipi. *Bkz.ağırcanlı. ağırkanlılık *Ağırkanlıolmadurumu. ağırlama *Ağırlamakişi,ikram,izaz. *Gelinveyagüveykarşılanırkençalınankıvrakbirhava. ağırlamak *Konuğasaygıgöstererekonunhertürlürahatını,ihtiyacınısağlamak,ikrametmek,izazetmek. ağırlanma *Ağırlanmakişi. ağırlanmak *Ağırlamakişinekonuolmak. ağırlaşma *Ağırlaşmakdurumu. ağırlaşmak *(hava)Sıkıcıvebunaltıcıbirdurumalmak,bozulmak. *(hastaiçin)Tehlikelidurumagelmek,fenalaşmak. *Yavaşlamak. *(gebekadıniçin)Doğurmasıyaklaşmak. *Ağırbaşlıolmak. *(yiyecek)Bozulmayayüztutmak. *Güçleşmek,zorlaşmak. *(organiçin)Göreviniyapamazdurumagelmek. ağırlaştırma *Ağırlaştırmakişi. ağırlaştırmak *Birşeyinağırlaşmasınayolaçmak. ağırlatma *Ağırlatmakişi. ağırlatmak *Ağırlamakişiniyaptırmak. ağırlığıncaaltındeğmek *çokdeğerliolmak. ağırlığını(ortaya)koymak *kimliğinivekişiliğinikabulettirmek. ağırlık *Ağırolmadurumu. *Değerliolmadurumu. *Ağırbaşlılık. *Tehlikeliolmadurumu. *Sıkıntılı,bunaltıcıdurum. *Ordudabirbirliğincephane,yiyecekveeşyayükleri. *Çeyizinidüzmekiçingüveyingelineverdiğipara,kalın. *Uyuşuklukvegevşeklikdurumu. *Uykudaikengelenveinsanaboğulurgibibirduyguverendurum. *Yerçekiminin,bircisminmolekülleriüzerindekietkisininoluşturduğubileşke. *Takı. *Yük,külfet. *Sorumluluk. *Etki,yetki,baskı,güçlük. *Dikkativeönemibirşeyüzerindeyoğunlaştırmak. *Terazilerdetartmaişiyapılırkenbirkefeyekonulannesne. *Değerlendirmelerdeherhangibirkonuveyaevreye,olağanınüzerindevebellioranda,fazladanbirdeğer tanınması. ağırlıkbasmak(veyaçökmek) *gevşeklikveuykugelmek. *(uykuda)sıkıntılıdurumagirmek. *Ağırbirhavakaplamak,sessizlikoluşmak. ağırlıkmerkezi *Bircisminbütünnoktalarınaayrıayrıetkiyapanyerçekimikuvvetlerindenoluşmuştekkuvvet durumundakibileşkeninuygulamanoktası. *Birişinenönemlibölümü. ağırlıkolmak *birineyükolmak,kendimasrafınıbaşkasınaçektirmek,sıkıntıvermek. ağırlıklı *Değerlendirmelerde,herhangibirkonuveyaevreyeolağanınüzerindevebellibiroranda,fazladantanınan (değer). ağırsama *Ağırsamakhareketi. ağırsamak *Birinekarşısoğukdavranaraksıkıntıverdiğinianlatmak. *Birişiyavaşyapmak,önemsememek,ilgilenmemek. *Birişiağırbulmak,yüksaymak,yüksünmek. ağırşak *Yün,iplikeğirileniğiağırlaştırmakiçinaltucunageçirilenyarımkürebiçiminde,ortasıdelikağaçveya kemikparça. *Tekerbiçimindeyassınesne,kurs. ağırşaklanma *Ağırşaklanmakişiveyadurumu. ağırşaklanmak *Çıbandaveya(ergenliksırasında)memedeağırşakbiçimindebirtümsekoluşmak. ağış *Ağmakişiveyabiçimi. *(subuharınınvebaşkagazların)Yerdenhavayadoğruçıkışı,yağışkarşıtı. ağıt *Ölenbirkimseningençliğini,güzelliğini,iyiliklerini,değerlerini,arkadabıraktıklarınınacılarınıveyabüyük felâketlerinacılıetkilerinidilegetirensözveyaokunanezgi,yazılanyazı,sağu,mersiye. *Ağlama,gelinolanbirkızınarkasındanmeziyetlerinisayıpdökerekağlama. ağıtyakmak(veyatutturmak) *ağıtsöylemek,ağıtdüzmek. ağıtçı *Ölüyeağıtsöylemekiçinparailegetirilenkimse,sağucu. ağıtçılık *Ağıtçınınişiveyamesleği. ağıtlama *Ölmüşlerianmakiçindüzenlenentörendeokunanövgü. ağız *Yüzde,avurtlarlaikiçenearasında,sesçıkarmaya,solukalıpvermeyevebesinleriiçinealmayayarayan boşluk. *Buboşluğundudaklarıçevrelediğibölümü. *Kaplarınveyaiçiboşşeylerinaçıkyanı. *Birakarsuyundenizeveyagöledöküldüğüyer,munsap. *Koy,körfez,liman,yolgibiyerlerinaçıkyanı. *Birkaçyolunbirbirinekavuştuğuyer,kavşak. *Kesicialetlerinkeskinyanı. *Birdilinsınırlarıiçinde,bölgelerevesınıflaragöredeğişensöyleyişözelliği. *Biriniyanıltmak,kandırmakamacıyladolambaçlıbirtakımsözlersöylemeözelliği. *Birbölgeezgilerindegörülenözelliklerintümü. *Bazen\"kez\"anlamınagelir. *Üslûp,ifadeözelliği. *(tehlikelişeyleriçin)Pekyakınyer. ağız *Yenidoğurmuşmemelilerinilksütü. ağızaçmak *sözsöylemek,konuşmak. *azarlamak,paylamak. ağızaçmamak *tekbirsözolsunsöylememek,susupkalmak. ağızaçtırmamak *çokkonuşarakbaşkalarınınsözsöylemesine,konuşmasınaengelolmak. ağızağıza *ağzınakadar,tamamen. ağızağızavermek(veyakonuşmak) *ikikişibirbirinepekyakındurarakbaşkalarıişitmeyecekbiçimdekonuşmak. ağızalışkanlığı *Çoksöylendiğiiçinbirsözüsıksıkkullanmadurumu. ağızaramak(veyayoklamak) *öğrenmekistenilenşeyisöyletecekyoldadilkullanmak. ağızbirliği *Birkonudaanlaşarakaynıbiçimdekonuşma,sözbirliği. ağızbirliğietmek *birkonudaanlaşarakaynışekildekonuşmak,sözbirliğietmek. ağızbirliğietmek *birkonudaanlaşarakaynıbiçimdekonuşmak,sözbirliğietmek. ağızburunbirbirinekarışmak *dayakyemesonundayüzü,yarabereiçindekalmak. *yüzdeaşırıöfke,üzüntü,yorgunlukgibidurumlarınizlerigörünmek. ağızdalaşı *Ağızkavgası,karşılıklıatışma,bağrışma,dildalaşı. ağızdeğişikliği *Yemeğinçeşidindedeğişiklik. ağızdeğiştirmek *öncesöylediğinibaşkatürlüanlatmak. ağızdilvermemek *hiçkonuşmamak,susmak. ağızdolusu *Ağzınalabileceğikadar. *(küfüriçin)Birbiriardınca,birçok. ağızkâhyası *Birininsöyleyeceğisözlerekarışankimse. ağızkalabalığı *Birbirinitutmayangereksizsözler. ağızkalabalığınagetirmek *birinigereksizsözlersöylemekyoluileşaşırtmak. *sözsöylemebecerisinesahipolma. ağızkavafı *Karşısındakinikandırmakiçingerekligereksizçoksözsöyleyen. ağızkavgası *Karşılıklıağırsözlersöyleyerekyapılançekişme,atışma,dilkavgası. ağızkokusu *Birkimseninçekilmezdavranışları,istekleri,sözleri. ağızkullanmak *duruma,ortamagöresözsöylemek,sözünüamacınagöredeğiştirmek. ağıznişanı *Yalnızsözleyapılannişanlanma. ağızsatmak *yüksektenatarakkendiniövmek. ağızşakası *Sözleyapılanşaka. ağıztadı *(ailedeveyatoplumda)Dirlikdüzenlik,iyigeçinmeveyarahatlık. ağıztadıyla *huzurla,rahatlıkiçinde,içinesinesine,lezzetiniduyarak. ağıztamburasıçalmak *sözleavutmaya,oyalamayaçalışmak. ağıztatsızlığı *Birtoplulukiçindekigeçimsizlik,huzursuzluk. ağıztıkamak *konuşmaimkânıvermemek. ağıztüfeği *Mermilerişiddetleüflenerekfırlatılanbirçeşittüfektaslağı. ağıztütünü *Keyifiçinağızdaçiğnenenbirtürtütün. ağızünlüsü *Genizyolunakaymadançıkanünlü,ağızsılünlü. ağızyapmak *birinikandırma,yanıltmaamacıyladuygularını,düşünceleriniolduğundanbaşkatürlügösterecekbiçimde konuşmak. ağızyaymak *açıkvedürüstkonuşmaktankaçınmak. ağızyer,yüzutanır *armağanalan,armağanıvereninisteğiniyerinegetirmeyeçalışır. ağızyoklamak *Bkz.ağızaramak. ağızdadağılmak *(genelliklehamurişiiçin)iyipişmişvelezzetliolmak. ağızdasakızgibiçiğnemek *birsözveyadüşünceyisıksıktekrarlayıpdurmak. ağızdan *Yazılıolmayarak,sözle,sözlü,şifahî. ağızdanağıza *Herkesbirbirinesöyleyerek." }, { "text": "ağızdanağzadolaşmak(veyageçmek) *herkesbirbirinesöylemek. ağızdanburunyakın,kardeştenkarınyakın *\"insanınkendiyararıherşeydenönemlidir\"anlamındakullanılır. ağızdandolma *(topveyatüfekiçin)Namlusuağzındandoldurulan. ağızdankapmak *başkalarındandinlemekyoluileyarımyamalakbirtakımbilgileredinmek. ağızlama *Ağızlamakişi. ağızlamak *Birişikolaylamak. *Birparçayıyuvasınageçirmekiçinönceyuvanınağzınıayarlamak. *Birboğazınveyabirlimanınağzınıortalamak. ağızlarasakızolmak *herkesindilinedüşmek. ağızlaşma * Ağızlaşmakişiveyadurumu. ağızlaşmak *İkikandamarı,birbiriiçineaçılmak. ağızlı *Ağzıherhangibirbiçimdeolan. ağızlık *Birucunasigaratakılan,öbürucundannefesçekilençubukbiçimindekiaraç. *Nefesliçalgılardaağzagelenyer. *Yemişküfelerininüzerineyapraklıdallarlayapılankapak. *Kuyubileziği. *Sutesisatındasualıpvermeyeyarayanvanalıuç. *Hayvanınısırmasına,zararlıbir şeyyemesineengelolmakiçinağzınatakılantel,derigibikafes. *(dokumacılıkta)Çözgününaçılıpkapandığıveiçindemekiğingeçtiğiyer. *Telefonvebenzericihazlardaağzayaklaştırılanbölüm. *Birşeyinbaşladığıyer. *Huni. ağızlıkçı *Ağızlıkyapanveyasatankimse. ağızotu *Toplarıateşlemekiçinfalyayakonulanvebarutunpatlamasınasebepolanmadde. ağızsıl *Ağızlailgili. ağızsılünlü *Bkz.ağızünlüsü. ağızsız *Ağzıolmayan. *Yumuşakhuylu,sessiz. ağladıağlayacak *ağlamaküzereolan. ağlama *Ağlamakişi. ağlamak *Üzüntü,acı,sevinç,pişmanlıkaldanmavb.ninetkisiylegözyaşıdökmek. *Ağaçbudandığındakesilenyerlerdenbesisuyuveyaözsuakmak. *Sızlanmak,yakınmak. *Birdurumakarşıüzüntüduymak. ağlamakparaetmez *üzülmeninyararıolmaz. ağlamaklı *Ağlargibiolan,üzüntülü. ağlamaklıolmak *ağlayacakdurumagelmek. ağlamalı *Ağlargibiolan,ağlayacakgibi. *Acımaduygusuuyandıracakhâlde,sızlamalı. ağlamayançocuğamemevermezler *hakkınıaramasınıbilmeyenkimseninişigörülmez. ağlamsı *Ağlayacakgibi,ağlamalı. ağlanma * Ağlanmakişi. ağlanmak *Ağlamakişiyapılmak. ağlantı *Hafifhafifağlama. ağlargözden,sahtesözdenkendinisakın *\"kendiniacındıranlardankork\"anlamındakullanılır. ağlaşma *Ağlaşmakişi. ağlaşmak *Birlikteağlamak. *Sızlanmak. ağlataağlata *Sürekliağlatarak,devamlıeziyetederek,üzerek. ağlatı *Trajedi. ağlatıcı *Ağlamayayolaçan. ağlatış *Ağlatmakişiveyabiçimi. ağlatma *Ağlatmakişi. ağlatmak *Ağlamasınayolaçmak. ağlayaağlaya *Ağlayarak. ağlayanınmalıgülenehayretmez *birindenhaksızolarakalınanmalınonualanayararıolmaz. ağlayıcı *Ölününardındanağlamakiçinparailetutulankimse,ağıtçı,yasçı. ağlayış *Ağlamakişiveyabiçimi. ağlı *Ağıbulunan. ağma *Ağmakişi. *Akanyıldız,şahap. ağmak *Sarkmak,aşağıyainmek,eğilmek,meyletmek. *Yükselmek,yukarıçıkmak. ağnam *Koyunvekeçibaşınaalınanvergi,sayımvergisi. ağnama * Ağnamakişi. ağnamak *(hayvan)Yereyatıpyuvarlanmak. ağnamcı *Ağnamvergisitoplayankimse. ağraz *Kötüniyetvedüşmanlıklar. ağrı *Vücudunherhangibiryerindeduyulansürekliveşiddetliacı. ağrıkesici *Acıyı,sızıyıdindirici(ilâç). ağrıkesimi *Ağrıduyusununkendiliğindenveyatedavisonucuyokolması,analjezi. ağrısızı *Rahatsızlıkverenacı,sancı. ağrıkesen *Ağrıduyusunuortadankaldıran,dindiren(ilâçvb.),analjezik. ağrılardagözağrısı,herkişininözağrısı *herkesiençokilgilendirenşeykendiderdidir. ağrılı *Ağrıyan,ağrısıolan. ağrıma *Ağrımakişi. *Memelihayvanlardagörülenarakonakçıkenelerinbulaştırdığıağrımaasalaklarındanilerigelenhastalık. ağrımaasalakları *Omurgalılardanalyuvarasalağıolarakyaşayantürlübiçimlerdekisporlulartopluluğu. ağrımak *(vücudunbiryeri)Ağrılıolmak. ağrınagitmek *onurunadokunmakveyagücünegitmek. ağrısıtutmak *(gebekadıniçin)doğumsancılarıbaşlamak. *(hastabirorgan)ağrımayabaşlamak. ağrısız *Ağrısıolmayan. *Ağrıvermeden. *Dertsiz,tasasız. ağrısızbaşınakaşbastıbağlamak *kendinegereksizyereişçıkarmak. ağrıtma *Ağrıtmakişi. ağrıtmak *Ağrımasınayolaçmak. ağsı *Ağgörünüşündeolan,ağgibiörülmüşolan. ağu *Ağı. ağulamak *Ağulamak. ağustos *Yılın31günsürensekizinciayı. ağustosböceği *Eşkanatlılardan,erkeğiyazınkarnınınaltındakiözelbirorgandankesikvesüreklisesçıkaranbirböcek, orakböceği(Cicadaplebeja). ağustosböcekleri *Gençsürgünlerdenözsuemerektarımveormanbitkilerinezararverenbirçoktürünbulunduğueş kanatlılarfamilyası. ağyar *Başkaları,yabancılar,eller. ağzaalınmaz(veyaağzaalınmayacak) *söylenmesiayıp,çirkin(söz,küfür). ağzaalmamak *anmamak,sözünüetmemek. ağzadüşmek *dedikodukonusuolmak. ağzakoyacakbirşey *yiyecekbirşey. ağzatat,boğazaferyat *(yiyecekiçin)miktarıçokazolan. ağzıaçık *Şaşkın,alık,bön. * Hayranlıkla,büyülenmişolarak. ağzıaçık(veyaağzıbirkarışaçık)kalmak *çokşaşırmak,şaşakalmak. ağzıaçıkayrandelisi(veyabudalası) *yenigördüğüherşeyeşaşkınlıklabakan,şaşıran. *saf,bön. ağzıbir *Sözbirliğietmiş. ağzıbozuk *Sövmeyialışkanlıkedinmişolan,küfürbaz. ağzıburnuyerinde *oldukçagüzel,yakışıklı. ağzıçirişçanağınadönmek *ağzıkuruyupacılaşmak. ağzıdilibağlanmak *herhangibirsebeplekonuşamazolmak. ağzıdilikurumak *herhangibirsebepletükürükazolmak. ağzıdilitutulmak *beklenmedikbir durumkarşısındaheyecanlanmak,hayranlıkduymak. ağzıdoludolukonuşmak *heyecanlısözsöylemek. ağzıgevşek *Sırsaklamaz,sırtutmaz. ağzıhavada *çevresindekilerdenhabersiz,alık,şaşkın. ağzıkalabalık *Birbirinitutmayansözlersöyleyen,yerliyersizçokkonuşan,boşboğaz. ağzıkara *Karahabervermektenhoşlanan, şomağızlı. *Biryerdekonuşulanıveyayapılanıduyupgörmesiistenilmeyen(kimse). ağzıkenetli *Sırtutan,sırsaklayan(kimse). ağzıkilitli *Dudaklarıbeyaz(at). *Sırsaklayan. ağzıkulaklarınavarmak *çoksevinmek. ağzıkulaklarında *çoksevinçli,mutlu. ağzıkurumak *birkonuyuçoksöylemeksebebiyle,ondanbıkmak. *içecekihtiyacıduymak. ağzıkurusun *felâketdileğindebulunanlarakarşıkullanılanbirilenme. ağzılâf(veyalâkırdı)yapmak *kolaykonuşmayeteneğiolmak. *inandırıcısözsöylemeyeteneğiolmak. ağzıoynamak *birşeyleryemek. *konuşmak. ağzıpek *Sırvermeyen,ketum. ağzıpis *Sövmeyihuyedinmişolan. ağzısıkı *Bkz.ağzıpek. ağzısulanmak *imrenmek. ağzısütkokmak *çokgençvetoyolmak. ağzıtenekekaplı(olmak) *çoksıcakveyaçokacışeylerikolaylıklaiçebilenveyayiyebilenleriçinşakayollusöylenir. ağzıtorbadeğilkibüzesin *herkesindedikoduyapmasınınönünegeçilemeyeceğinianlatır. ağzıvar,diliyok *peksessiz,kendihâlinde. *konuşmayan,derdinianlatamayan. ağzıvarmamak *söylemeye,açıklamayagönlüelvermemek. ağzıyanmak *oşeydenbüyükzarargörmek. ağzına(veyadiline)kiraistemek *söylemesibeklenenşeyisöylemektenazlıdavranmak. ağzına(veyadiline)sağlık *birsözüyerindesöyleyenkişileresöylenir. ağzına(veyaönüne)birkemikatmak *biriniküçükbirçıkargösterereksusturmak. ağzınaabdestlealmak *okişiyianarkençoksaygılıdavranmak. ağzınaalmak *söylemek. ağzınaalmamak *adınıağzınaalmamak. ağzınaalmamak *sözkonusuetmemek,anmamak,söylememek. ağzınaatmak *yemekiçinağzakoymak. ağzınabakakalmak *sözlerinehayranolmak. ağzınabaktırmak *kendinizevkiledinletmek. ağzınabirparmakbalçalmak *birinitatlısözlerleveyaçeşitlihediyelerlebirsüreiçinkandırmak,oyalamak. ağzınabirşey(veyabirçöp)koymamak *hiçbirşeyyememek. ağzınabirzeytinverir,altına(veyaardına)tulumtutar. *yaptığıküçükiyiliklerekarşılıkbüyükçıkarbekler. ağzınaburnunabulaştırmak *birişibeceremeyipberbatetmek,bozmak. ağzınadüşmek *çokyaygınolarakbilinipkonuşulmak. ağzınaetmek *haddinibildirmek. ağzınageldiğigibi *önünüsonunudüşünmeden. ağzınagelenisöylemek *nezaketdışınaçıkarakağırvekırıcısözlersöylemek. *çokvedüşüncesizcekonuşmak. ağzınagemvurmak *susturmak,söyletmemek. ağzınakadar" }, { "text": "*boşyerikalmayacakbiçimde. ağzınakilittakmak(veyavurmak) *susturmak. ağzınakoymamak *yememekveyaiçmemek. ağzınalâyık *biryiyeceğintadıanlatılırken\"sendeyesen,beğenirsin\"anlamıilesöylenir. ağzınasakızolmak *dedikodusunakonuolmak. ağzınasürmemek *birşeydenhiçyememek. ağzınataşalmış *sözekarışmayıpsusanlariçinkullanılır. ağzınatıkamak *susturmak,fazlakonuşmasınaengelolmak. ağzınatükürmek *biriniküçültmeküzereküfürolarakkullanılanuygunsuzsözlersarfetmek. *birinebenzemek. ağzınaverilmesinibeklemek(veyaistemek) *çalışmayıp,işlerininbaşkalarıtarafındanyapılmasınıbeklemek. ağzınavur,lokmasınıal *yumuşakhuylukimseyeheristenilenikolaylıklayaptırabilmeanlamındabiratasözüdür. ağzınayakışmamak *söylemesiayıpkaçmak,uygundüşmemek,yakışıkalmamak. ağzındabakla ıslanmamak *hiçsırsaklamamak. ağzındabırakmak *Bkz.lâfağzındakalmak. ağzındabüyümek *sevmediğindenveyaiçialmadığındanyutamamak. ağzındagevelemek *açıkçasöylememek. ağzındayaşkalmamak *birdüşüncesinibirkimseyebirçokkezsöylemişolmak. ağzından *birisindendinleyerek. *adına. ağzındanbaklayıçıkarmak *Bkz.baklayıağzındançıkarmak. ağzındanbalakmak *çoktatlıkonuşmak. ağzındançıkanı(veyaçıkansözü)kulağıduymamak(işitmemek) *sözlerinitartmadansöylemek. ağzındançıkmak *birsözüistemeden,farkınavarmadansöylemek,söylemişbulunmak. ağzındançıtçıkmamak *hiçbirşeysöylememek. ağzındandirhemleçıkmak *çokazkonuşmak. ağzındandökülmek *açıkçasöylemektençekindiğişey,konuşmasındanbelliolmak. ağzındandüşmemek(veya düşürmemek) *herzamansözünüetmek. ağzındangiripburnundançıkmak *türlüyollarabaşvurarakbirinibirşeyerazıetmek,kandırmak. ağzındanhayırçıkmazsabarişersöyleme *\"lehtekonuşmuyorsun,barialeyhtedekonuşma\"anlamındakullanılır. ağzındankaçırmak *istemediğihâldeboşbulunupsöyleyivermek. ağzındankapmak *birininbildiğişeyleri,ustalıklıkonuşmalarlaonasezdirmedenöğrenmek. *birininkonuşmasınıkeserekkendisözebaşlamak. ağzındanlâkırdı(veyalâf)almak(veyaçekmek) *karşısındakinikonuşturarakbirtakımgizli şeyleriöğrenmek. ağzındanlokmasınıalmak *birininhakkıolanşeyiondanalmak. ağzındanyelalsın *ağzınıhayraaç. ağzını(veyaçenesini)tutmak *boşboğazlıketmemek. *kötüsözsöylememe. *birkonudaarzuedilmeyendüşüncelerinaçığaçıkmasınıbirşekildeönlemek. ağzınıaçacağınagözünüaç *dikkatsizkişileriuyarmakiçin\"dikkatlioluyanıkol!\"anlamındakullanılır. ağzınıaçıpgözünüyummak *öfkeile,sonunudüşünmedenağzınagelenbütünağırsözlerisöylemek. ağzınıaçmak *konuşmayabaşlamak. *ağırsözlersöylemeyebaşlamak. *alıkalıkbakmak. ağzınıaçmamak *hiçbirsözsöylememek,sesçıkarmamak. ağzınıaramak(veyayoklamak) *Bkz.ağızaramak. ağzınıbıçakaçmamak *üzüntüsündensözsöyleyecekdurumdaolmamak. ağzınıbozmak *kabasözlersöylemek,küfretmek. ağzınıburnunuçarşambaçanağına(veyapazarına)çevirmek *kırıpparçalamak,dövmek. ağzınıburnunudağıtmak *birininyüzüneşiddetletokat,yumrukindirmek. ağzınıdilinibağlamak *birinikonuşamazdurumagetirmek. ağzınıhavaya(veyapoyraza)açmak *umduğunueldeedememek. ağzınıhayraaç! *kötüihtimallersözkonusuedildiğindegerçekleşmemesidileğiilesöylenir. ağzınıhayraaçmak *Bkz.ağzınıhayraaç!. ağzınıkapamak *kendisineçıkarsağlayarakbirkimseyisusturmak. ağzınıkapamak(veyakilitlemek) *susmak,birşeysöylemekistememek. ağzınıkirayavermek *kendinideilgilendirenbirkonudadüşüncesinisöylememek. ağzınıkoklamak *niyetinivedurumunuöğrenmek. ağzınıkullanmak(veyasatmak) *birininsöylediklerinikendidüşüncesigibigöstermeyeçalışmak. ağzınımühürlemek *konuşmamak,susmak. ağzınıöpeyim(veyaseveyim) *sevindiricibirsözsöyleyene\"negüzelsöyledin\"anlamındakullanılır. ağzınısıkı(veyapek)tutmak *sırvermemek. ağzınıtıkamak *sözünükesmeksusturmak. ağzınıtoplamak *söylemekteolduğukötüsözveyaküfürlerikesmek. ağzınıyoklamak *birininbirşeyhakkındabildiğinikendisinesezdirmedensöyletmeyeçalışmak. ağzınıniçiyangınyerinedönmek *ağzınıntadıbozulmak,tatalmaduyusunuyitirmek. ağzınıniçinebaktırmak *sözlerinisevesevevedikkatlidinletmek. ağzınıniçinegirmek *çokyanaşmak,iyicesokulmak. *hayranlıkla,büyükbirzevkleseyredipdinlemek. ağzınınkaşığı(kalıbıveyalokması)olmamak *birşeybirkimseninuğraşabileceğikonulardanolmamak. *birşey,birkimseninsözünüedemeyeceğikadardeğerliolmak. ağzınınkokusunuçekmek *birkimseninçekilmezdavranışlarınakatlanmak. ağzınınmührüile *oruçluolarak. ağzınınpayını(veyaölçüsünü)vermek *verilenkarşılıklabirkimseyisöylediğineveyayaptığınapişmanetmek. ağzınınperhiziyok *ağzınagelenisöyler. ağzınınsuyuakmak *çokbeğenipistemek,imrenmek. ağzınıntadıbozulmak(veyakaçmak) *birkimseninkuruludüzenidirliğibozulmak. ağzınıntadınıalmak *oşeyinacıtecrübesinigeçirmişbulunmak. ağzınıntadınıbilmek *güzelyemeklerdenanlamak. *herşeyingüzelini,iyisinibilmek,anlamak. ağzınıntadınıbilmek *güzelyemeklerdenanlamak. *herşeyingüzelini,iyisinibilmek,anlamak. ağzınıntadınıkaçırmak *birkimseninkuruludüzeninibozmak;neşesini,keyfinibozmak. ağzıylakuştutsa... *neyapsa,nekadarçabaveustalıkgösterse. ah *Sesintonunagörepişmanlık,öfke,özlem,beğenme,sevgigibiduygularanlatır. *(a:h)Ağrı,acıduyulduğundasöylenir. *(â:h)İlenme,beddua. ahalanonmaz *\"kötülükettiğiiçinbedduaalaniflâholmaz\"anlamındakullanılır. ahalmak *birininilenmesiniüstüneçekmek. ahçekmek *derinbirkederveyaözlemleiçtengelerekahdemek. ahetmek *acıileiçiniçekmek. *ilenmek. ahvahetmek * pişmanlığını,üzüntüsünüdilegetirmek. ahyerdekalmaz *\"kötülükcezasızkalmaz\"anlamındakullanılır. aha *İşteburada. ahacık *Dikkatiçokyakınbirnoktayaçekmekiçinkullanılır. ahali *Aralarındaaynıyerdebulunmaktanbaşkahiçbirortaknitelikdüşünülmeksizinbirülkede,şehirdeveya semtteoturanlarıntamamı. *Biryerdetoplanankalabalık,halk. ahar *Hattatlarınkâğıtcilâlamakiçinkullandıklarınişastaveyumurtaakındanyapılanözelbirkarışım. aharlama *Aharlamakişi. aharlamak *Aharsürmek. aharlı *Aharıolan,üzerineaharsürülmüşolan. ahbap *Kendisiyleyakınilişkikurulupsevilen,sayılankimse. *Seslenmesözüolarakdakullanılır. ahbapçavuşlar *hervakitbirliktegörülenvebirbirineçokbağlıolanarkadaşlariçinsöylenir. ahbapçıkmak * öncedentanışmışolmak. ahbapkusurunabakanahbapsızkalır *\"dostlarınufaktefekkusurlarınabakmamakgerekir\"anlamındakullanılır. ahbapolmak *arkadaşolmak,dostlukkurmak,yakınlıkkurmak. ahbapça *Dostça,içten,teklifsizce. ahbaplığadökmek *yerliyersizyakınlıkgöstermek. ahbaplık *Ahbapolmadurumu,ünsiyet. ahbaplıketmek *arkadaşlıketmek,arkadaşçakonuşmak. ahcar *Taşlar. ahçı *Aşçı. ahçıbaşı *Aşçıbaşı. ahçılık *Aşçılık. ahdevefa(etmek) *(devletlerhukukunda)devletlerin,katıldıklarımilletlerarasıantlaşmalarauymazorunluluğundaolduklarını belirtenkural. *sözündedurma. ahdetme * Ahdetmekişi. ahdetmek *Birşeyiyapmakiçinkendikendinesözvermek. *Yeminetmek. ahdî *Antlaşmayagöreolan,antlaşmagereğiolan. Ahdiatik *(Hristiyanlaragöreİbranilerde)İsa'danöncekikutsalkitaplar. Ahdicedit *(Hristiyanlaragöreİbranilerde)İsa'dansonrakikutsalkitaplar. ahengibozulmak *dirliği,düzenibozulmak. ahenk *Uyum. *Uyuşma,anlaşma. *Çalgılıeğlence. ahenkalmak *uyumluhâlegelmek. ahenkkaidesi *Bkz.ünlüuyumu. ahenkkurmak *uyuşmasağlamak,anlaşmasağlamak. ahenksağlamak *düzenesokmak,birliğisağlamak. ahenktahtası *Telliçalgılardanüzerinetellergerilmişbulunankapaktahtası. ahenkvermek * düzeni,uyumusağlamak. ahenkyapmak *çalgılıeğlencedüzenlemek. ahenkleştirme * Ahenkleştirmekişi. ahenkleştirmek *Ahenksağlamak. ahenkli *Uyumlu,düzenli. *Eğlenceli. ahenklilik *Ahenkliolmadurumu,uyumluluk. ahenksiz *Uyumsuz,düzensiz. *Eğlencesiz. ahenksizlik *Uyumsuzluk,düzensizlik. ahenktar *Ahenkli. aheste *Yavaş,ağır. ahesteaheste *Yavaşyavaş,ağırağır,usulusul. ahestebeste *Yavaşyavaş,ağırağır. ahfat *Torunlar,soy. Ahfeş'inkeçisigibibaşınısallamak *söylenensözüanlamadankafasallayarakonaylamak. ahıçıkmak *yaptığıilenmeetkisinigöstermek. ahıtutmak *birininilenmelerigerçekleşmek. ahıyerdekalmamak *yaptığıilenmeergeçetkisinigöstermek. ahımşahım *Beğenilecek,değerverilecekbirşeydeğil. ahımşahımbirşeydeğil *beğenilecek,değerverilecekbirşeydeğil. ahır *Evcilbüyükbaşhayvanlarınbarındığıkapalıyer,hayvandamı. ahıraçekmek *birsürüyüahırakapamak,birhayvanıahırabağlamak. ahıraçevirmek" }, { "text": "*biryeripis,bakımsız,dağınık,harapdurumagetirmek. ahırlama *Ahırlamakişi. ahırlamak *(hayvan)Ahırdauzunsürekalıphamlaşmak. AhıskaTürkleri *Gürcistan'ınTürkiyesınırlarınayakınbölgelerindeyaşamışolan,ancak2.DünyaSavaşısonlarında SovyetlerBirliğinindeğişikbölgelerinesürülenTürkler. Ahi *Ahilikocağındanolankimse. ahi *Cömert,eliaçık. Ahilik *KöküeskiTürktöresindeolanveAnadolu'dayüksekbirgelişimgösterenesnaf,zanaatçı,çiftçigibibütün çalışmakollarınıiçinealanocak. ahilik *Eliaçıkolmadurumu,cömertlik. ahir *Son,sonraki,ahır. *Sonra,ensonra,sonunda. ahirvakit *İnsanömrününsonyılları. ahirzaman *Sonzaman. *(halkinanışınagöre)Dünyanınsongünleri,kıyametinkopmaküzerebulunduğugünlerveyayıllar. ahirzamanpeygamberi *MüslümanlarcasonpeygamberolduğunainanılanHz.Muhammed. ahiren *Sonzamanlarda,songünlerde,sonolarak,yakınlarda. ahiret *Bkz.ahret. ahiretlik *Bkz.ahretlik. ahit *Kendikendinesözvererekbirişiüzerinealma,ant. *Antlaşma. *Devir,zaman. ahitleşme *Ahitleşmekişi. ahitleşmek *Antlaşmak. ahitname *Antlaşmabelgesi,antlaşma,anlaşma. ahiz *Alma. *Kabuletme. ahize *Birelektrikakımınıalıpbaşkabirkuvveteçevirenâlet,alıcı,reseptör. ahkâm *Yargılar,hükümler. ahkâmçıkarmak *kendidüşüncelerinedayanarakbirtakımyargılaravarmak. ahkâmkesmek *çekinmedenkesinyargılardabulunmak,bilirbilmezkonuşmak. ahkâmyürütmek *(birsözden)kendianlayışınagöresonuçlarçıkarmak. ahlâf *Birininyerinegeçenler,halefler,kuşaklar,eslâfkarşıtı. ahlâk *Birtoplumiçindekişilerinbenimsedikleri,uymakzorundabulunduklarıdavranışbiçimlerivekuralları. *Bellibirtoplumunbellibirdönemindebireyselvetoplumsaldavranışkurallarınıtespitedenveinceleyen bilim. *İyinitelikler,güzelhuylar. ahlâkbilimi *Yarar,iyi,kötügibisorunlarıinceleyen,töreleredayananbirdavranışyasasıgeliştiren,neyinuğrunda savaşılmayadeğer,neyinhayataanlamkazandırdığı,hangidavranışıniyivehangisininkötüolduğugibisorunları kendinekonuedinenbilim,etik. ahlâkdışı *Töredışı. ahlâkdışıcılık *Ahlâkbilimineaykırıdavranma. ahlâkyasası *Ahlâkişlerinibelirleyen,kendineuyulmasıahlâkaçısındangerekliolangenelvegeçerkural. ahlâkzabıtası *Büyükşehirhalkınınsosyalvesağlıkdurumunukoruyan,şehirdüzeniiçinçalışanteşkilât. ahlâkça *Ahlâkanlayışınagöre,ahlâkdeğerlerinebağlılıkla. ahlâkçı *Ahlâkkonularınıinceleyenfilozofveyabukonularlauğraşankimse. *Herşeyiahlâkaçısındandeğerlendirenkimse. ahlâkçılık *Ahlâkıbiraraçdeğil,biramaçsayanöğreti,törecilik,moralizm. ahlâken * Ahlâkauygunlukla. ahlâkıyat *Ahlâkbilimi. ahlâkî *Ahlâkauygun,ahlâklailgili. ahlâkîvazife *Kanununzorlamasıolmaksızın,doğrubilindiğiiçinyapılmasıgerekenişler. ahlâklı *Ahlâkkurallarınabağlı,bunlarauygundavranan(kimse). ahlâklılık *Birinsanınveyabirinsangrubununiyivekötüaçısındandavranışbiçimiveahlâkîdüşünüşü. *Ahlâkkuralları,yasalarıileuyumiçindeolma. ahlâksız *Ahlâkkurallarınauymayan. *Dürüstdavranmayan,kötühuylu,terbiyesiz. ahlâksızca *Ahlâksızbiçimdeveyatarzda. ahlâksızlık *Ahlâksızolmadurumu. *Ahlâkkurallarınauymama,ahlâksızcadavranış. ahlâksızlıketmek *ahlâksızcadavranmak. ahlama *Ahlamakişi. ahlamak *İççekmek,ahetmek,ahçekergibisesçıkarmak. ahlat *Gülgillerden,kendikendineyetişen,üzerinearmutaşılananağaç,yabanarmudu(Piruspiraster). *Buağacın,armudabenzeyenveancakiyiceolgunlaştıktansonrayenilebilenyemişi. *Kabaadam,yolizbilmezkimse. ahlât *Birkarışımiçindekiparçalar,ögeler. *Bedenyapısınıntemelini oluşturanögeler. ahlâtıerbaa *Bedendebulunduğuvarsayılandörtöge. ahlatın(veyaarmudun)iyisini(dağda)ayılaryer *kendilerineyakışmayangüzelbir şeyielinegeçirenleriçinkullanılır. ahmağayüz,abdalasözvermeyegelmez *ahmağagereğindençokilgigösterirsenizsizisıksıkuğraştırır. ahmak *Aklınıgereğigibikullanamayan,bön,budala,aptal. ahmakyerinekoymak * birkimseyeaptalmış,anlamazmışgibidavranmak. ahmakça *Birazahmak. *(ahmak'ça)Ahmağayakışırnitelikte,aptalca. ahmakıslatan *Yavaşyavaşveinceinceyağanyağmur,çisenti. ahmaklaşma *Ahmaklaşmakdurumu. ahmaklaşmak *Ahmakdurumagelmek,aptallaşmak. *Biraniçinşaşalayıpbocalamak. ahmaklaştırma *Ahmaklaştırmakişi. ahmaklaştırmak *Ahmaklaşmasınasebepolmak,aptallaştırmak. ahmaklık *Zekâsıazgelişmişolmadurumu,budalalık,anlayışsızlık,akılsızlık. ahraz *Dilsiz,sağırvedilsiz. ahret *Dinîinanışagöre,insanınöldüktensonradirilipsonsuzadekkalacağıveTanrı'yahesapvereceğiyer,öbür dünya. ahretadamı * Dünyaişlerindenelçekipsürekliibadetleuğraşankimse. ahretkardeşi *İnançveibadettebirbirindenayrılmayanvebuilişkiyiahrettedesürdüreceklerinidüşünenkadınlara verilenad. ahretsuali *Gereksizveusandırıcısoru. ahretyolculuğu *Ölüm. ahreti(veyaöbürdünyayı)boylamak *ölmek. ahretiniyapmak(veyazenginleştirmek) *hayırişleriyaparaksevapkazanmak. ahretlik *Beslemekız. *Ahretkardeşiolankadınlardanherbiri. ahretteonparmağıyakasındaolmak *kendisinekarşısorumluolankimsedenahrettedavacıolmak. ahşa *İnsanınveyahayvanıngöğsüvekarnıiçindekiorganlar,bağırsak,ciğergibişeyler. ahşap *Ağaçtan,tahtadanyapılmış. ahtapot *Kafadanbacaklılardan,dokunaçlıbirmürekkepbalığıtürü(Octopus). *Genellikleburunzarıüzerindeçıkanbirçeşitur,polip. ahtapotgibi *sırnaşık,yapışkankimse. *sömürmekamacıylabirçokişe,konuyaelatan,yayılan. ahu *Ceylan,karaca. *Güzel,ince,zarifkadın. ahugibi *çokgüzel,çekici. ahugözlü *Güzelgözleriolan. ahuparçası *Çokgüzel,çekici. ahududu *Gülgillerden,dikenlibirbitki(Rubusidaeus). *Bubitkinindutabenzeyen,kırmızırenkli,suluvekokuluyemişi,ağaççileği. ahval *Durumlar,hâller,vaziyetler. *Davranışlar. *Olaylar. ahzetme *Ahzetmekişi. ahzetmek *Almak,kabuletmek. ahzüita *Alışveriş,alımsatım,aksata. ahzükabz *Kendinemaletme. aidat *Ödenti. *Kesenek. aidiyet *Aitolmadurumu,ilişkinlik. aile *Evlilikvekanbağınadayanan,karı,koca,çocuklar,kardeşlerarasındakiilişkilerinoluşturduğutoplum içindekienküçükbirlik. *Karı,kocaveçocuklardanoluşantopluluk. *Aynısoydangelenkimselerzinciri. *Aralarındakandaşlık veyahısımlıkbulunankimselerintümü. *Birlikteoturanhısımveyakınlarıntümü. *Eş,karı. *Aynıgayeüzerindeanlaşanvebirlikteçalışankimselerinbütünü. *Temelniteliğibirolandil,hayvanveyabitkitopluluğu. aileadı *Soyadı. ailebahçesi *Ailelerinrahatlıklagidebileceği,genellikleiçkisizyer. ailebütçesi *Kısabirsüreiçindebirişçininveyaişçiailesininhayatseviyesindemeydanagelendeğişmeleribelirlemek amacıylayapılanistatistikçalışması. ailedostu *Ailecetanışılanveevlerinegidilipgelinenahbap,yakın. ailegazinosu * Sadeceevlileringirebildiğivebirlikteeğlendikleriyer. ailehayatı * Ailebireylerininbütünişlerinidüzenliolarakeviçindeyapmadurumu. ailehukuku *Aileyioluşturankişilerinkarşılıklıhakvegörevlerinidüzenleyenhukukdalı. ailemeclisi *Ailemakamınıngöreviniyerinegetirenkanveyasoyhısımlarındanenazüçkişidenoluşanheyet. aileocağı *Aileninkurduğu,yerleştiği,geliştirdiğiev. aileplânlaması *Ailedeçocukedinmeyisınırlama,doğumkontrolu. ailereisi *Kanunlaragöreaileyükümlülüğünütaşıyankimse. ailesaadeti *Genelliklekarı,kocabazendebüyüklerveçocuklararasındakiuyum,anlaşma,sevgivehoşgörü. ailece *Bütünailebirlikte. ailecek *Ailece. ailelik *Ailesayısınınbütünü. ailesiz * Ailesiolmayan. ailevî *Aileileilgili. ait *İlgilendiren,ilişkin,ilişik,ilgili,için,-edüşen. aitolmak *ilgilendirmek,birininolmak,birinedüşmek. ajan *Birdevletveyakuruluşungizliamaçlarıiçinçalışankimse,casus. *Birkimsenin,birortaklığınveyabirdevletinbazıişlerinigörenkimse,işgörevlisi,temsilci. ajanda *Unutulmamasıiçingereklinotlarıyazmayayarayantakvimlidefter,andaç. ajanlık *Ajanolmadurumu. *Ajanıngörevi. ajans *Habertoplamaveyaymaişiyleuğraşankuruluş. *Birticarîkuruluşutanıtan,onunlailgilibilgiaktaranvebuyollakazançsağlayanişkolu. *Buişkollarınınçalıştığıbüro. ajitasyon *Ruhsalgerginliğindışavurması. ajur *Delikliörgü,gözenek. ajurlu *Ajuruolanveyaheryanıajurbiçimindeişlenmişbulunan,gözenekli. ak *Kar,sütgibişeylerinrengi,beyaz,karavesiyahkarşıtı. *Burenkteolan. *Temiznamuslu. *Sıkıntısız,rahat. *Beyazleke. *Bazışeylerdebeyazbölüm. -ak/-ek *İsimdenisimtüretenek(küçültmeeki):baş-ak,ben-ekvb. -ak/-ek *Fiildenyerisimleritüretenek:dur-ak,yat-akvb. -ak/-ek *Fiildenaletisimleritüretenek:or-ak,bıç-ak,tara-k,ele-k, küre-kvb. akağa *Saraylardahizmetgörenhadımağalarınınbeyazırktanolanı. akArap *Arapsözcüğü\"zenci\"anlamınadageldiğindenasılAraplarınsözkonusuolduğuanlatılmakistenirken kullanılır. akbasma" }, { "text": "*Aksu,perde,katarakt. akbasmak *Gözebeyazlekeinerekgörmeyetisiniyitirmek. akbenek *Gözünsaydamtabakasındabiryaraveyaçıbansonucundaoluşmuş,görmeyiderecedereceazaltanbeyaz benek. akdemir *Dövmedemir. akdonkaradongeçittebelliolur *Bkz.akıkarasıgeçittebelliolur. akdüşmek *(saçvesakal)tektükağarmayabaşlamak. akgözlü *Gözlerininrengipekaçıkolanvenazarınınhemendeğdiğineinanılan(kimse). akgünağartır,karagünkarartır *mutlubiryaşayışkişiyidinçkılar,mutsuzbiryaşayışiseyıpratır. akkan *Lenf. akkanyangısı *Adenit. akkoyununkarakuzusudaolur *iyibirailedenkötübirçocukdaçıkabilir. akköpekkaraköpekgeçitbaşındabelliolur *kiminneolduğudeneyveyasınavsonundaanlaşılır. akmadde *Demetdurumundakisinirliflerindenoluşanbeyniniç,omuriliğindıştabakası. akmıkaramıönünedüşüncegörürsün *şimdidenboşunadüşünme,sonuçbelliolduğuzamananlarsın. akpak *tertemiz. *saçısakalıağarmış. akpak * Bembeyaz,temiz,parlak. akpas *Lâhana,turp,şalgam,karnabahargibibitkilerinkökdışındakibütünbölgelerineyerleşebilen,özellikle semizotugillerdekarşılaşılanyosunumsumantar(Albugocandida). aksakaldanyoksakalagelmek *çokyaşlanıpiyicekuvvettendüşmek. aksülümen *Cıvaileklorunbirleşimiolan,çokzehirli,beyazbirtoz,süblime,sülümen. akyazılı *Bahtlı,şanslı. akyel *Güneydenesenrüzgâr,lodos. akyem *İzmarit,istavrit,uskumrugibibalıklarınbeyazetindenyapılanveoltadakullanılanyem. akyıldız *Çobanyıldızı. aka *Büyükkardeş,ağabey. akabe *Tehlikeli,sarpvezorgeçit. akabinde *Arkasından,hemenarkadan,ardından,hemenardından. akacakkandamardadurmaz *herhangibirzararkarşısındabununkaçınılmazolduğunuanlatarakavundurmakiçinsöylenir. akaç *Biryerdebirikipkalansıvıları,birişlemsonundageriyekalanartıkları,gereksiznesneleridışarıyaakıtmak içinkullanılanboru,olukveyabaşkaaraç. *Kanal,ark,suyolu. *Yeraltısuoluğu. akaçlama *Akaçlamakişi,tefcir,drenaj. *Yeraltısularınıtoplayantesisat. akaçlamak *Biryerdebirikmişsularıakıtmak. *Bataklıklarıakaçyoluylakurutmak. akaçlatma *Akaçlatmakişi. akaçlatmak *Akaçlamaişiniyaptırmak. akademi *Bilginler,yazarlar,sanatçılarkurulu. *Yüksekokul. *Çıplakmodeldenyapılmışinsanresmi. akademici *Kurallarabağlıresimveheykelçalışmasıyapankişiveyasanatçı. akademicilik *Resimveyaheykelçalışmasındakurallarabağlılık. akademik *Akademiileilgili. *Bilimselniteliğiolan. akademisyen *Akademiüyesi. akağaç *Gürgengillerin,kerestesindenyararlanılanbeyazkabuklubirtürü(Betulaalba). akait *Birdininöğrenilmesigerekeninançlarınınvetapınmakurallarınıntümüveyabunlarıtoplayankitap. akaju *Maun. *Maundanyapılmış. akak *Akarsuyatağı,yatak,mecra. *Irmak,dere,çay,küçükakarsu. *(suiçin)İvintiyeri. *Eğimi,inişifazlaolanyer. akala *Amerikantohumundanyurdumuzdaüretilenbirpamuktürü. akamber *Özellikleamberbalığınınbağırsaklarındançıkarılan,külrenginde,yapışkan,bükülgenvemiskgibikokulu olanbirtaş. *Sıcaküİkelerdeyetişenbirağaçtan(Hymenea)eldeedilenkatı,güzelkokulureçine. akamet *Kısırlık,verimsizlik. *Başarısızlık,sonuçsuzluk. akameteuğramak *başarısız,sonuçsuzkalmak. akansulardurmak *itiraza,söyleyeceğisözeyerkalmamak. akanyıldız *Güneşsisteminebağlı,kesinyörüngesibulunmayanvebusebepleatmosferinüstkatmanlarınagirinceateş külçesidurumunadönüşenküçükgökcismi,ağma,şahap,meteor. akar *Kirayaverilerekgelirgetirenev,dükkân,tarla,bağgibimülk. akaramber *AsyaveAmerika'dayetişen,odunucevizağacınınkinebenzeyen,güzelkokuluözsuyuolanbüyükbirağaç (Liquidambarorientalis). akarca *Kemikveremi. *Sürekliişleyençıban,fistül. *Küçükakarsu. *Kaplıca. akaret *Kirayaverilerekgelirgetirenev,dükkângibimülk. akarlar *Tıknazyapılı,gövdelerihalkasız,başlarıgöğüslebirleşik,ağızyapılarıısırıcı,sokucuveyaemici örümceğimsilertakımı. akarsu *Yeryüzündeveyeraltındabelirlibiryatakiçinde,eğimboyuncasürekliveyazamanzamanakansu. *Teksıraelmastanveyaincidengerdanlık. * Kesintisiolmayan,aralıksız. akaryakıt *Benzin,gazyağı,mazotgibisıvıdurumundaolanyakacak. akaryakıtistasyonu *Benzin,gaz,motoringibiyakıtlarınsatıldığıyer. akasma *Düğünçiçeğigillerden,beyazçiçekveren,bahçelerdesüsçiçeğiolarakyetiştirilensarılıcıbirbitki;yaban asması,Meryemanaasması(Clematisvitalba). akasya *Baklagillerden,sıcakiklimlerdebirçokçeşitleriyetişenvetanen,zamk,boyagibimaddelerinden yararlanılanbirağaç(Acacia). *Baklagillerden,yurdumuzdayetişenbirsüsvegölgeağacı,salkımağacı(Robiniapseudoacacia). akbaba *Akbabagillerden,başıveboynuçıplakolan,dağlıkyerlerdeyaşayan,leşlebeslenen,çokyüksektenuçarak keskingözleriyleçokuzaklarıgörebilen,iriveyırtıcıbirkuş(Vulturmonachus). * İhtiyar. akbabagiller *Gündüzyırtıcılarıalttakımının,kanatlarıgenişvebüyükolan,iyiuçanbüyükkuşlarıiçinealanbir familyası. akbakla *Kurufasulye. akbalık *Sazangillerden,etikılçıklı,yumurtasıiletaramayapılanbirbalık(Leuciscus). *Akyabalığı. akbalıkçıl *Leyleksilerden,bataklık,ırmakvegölkıyılarındayaşayan,oldukçabüyük,akrenklibirkuştürü(Egretta alba). akbaş *Yazınkutupbölgelerindeyaşayan,kışınılıkkıyılaragöçen,kısaveincegagalı,siyahbacaklıyabanîbirtür kuş,denizkazı(Bemicla). akbuğday *Kurakiklimedayanıklı,beyazkabuklu,ekmeklikbuğday. akburçak *Baklagillerden,burçağayakınbirbitkicinsi(Lathyrussativus). akciğer *Göğüskafesininbüyükbirbölümünüdolduranvesolunumorganınıntemeliolan,sağlısolluikiparçalı organ. akciğergöbeği *Akciğerin,içyanyüzününhemenarkasındabronş,sinirvedamarlarıngiripçıktığıyer. akciğerkesecikleri *Akciğerlopçuğununparçaları;bronşçuklarınsonbölümü. akciğerlopçuğu *Birçokakciğerkeseciğininbirleşerekoluşturduğuparça. akciğerpeteği *Akciğerlerdesolunumdagazalışverişinisağlayan,havaborucuklarınınsonunuoluşturankesecik. akciğerzarı *Göğüsboşluğununiçinivebuboşluğuniçindebulunanakciğerindışınıkaplayanincezar,plevra. akciğerliler *Karındanbacaklıyumuşakçalarıntekciğerlesolukalanbirtakımı. akça *Oldukçabeyaz,beyazca. akça *Bkz.akçe. akçaarmudu *İncekabuklu,sarı,etlivesulubirtürarmut. akçapakça *Beyaztenli,güzel(kadın). akçayel *Güneydoğudanesenyel,keşişleme. akçaağaç *Akçaağaçgillerdensüsağacıolarakdadikilentahtasıhafifvesağlambirağaç,isfendan(Acer). akçaağaçgiller *İkiçeneklilerden,örneğiakçaağaçolanbirbitkifamilyası. akçakavak *Akkavak. akçalı *Parayabağlı,paraylailgili,malî. akçe *Küçükgümüşpara. *Hertürmadenîpara. akçıl *Renginiatmış,ağarmış,içindeakrenkbulunan. akçıllanma *Akçıllanmakişi. akçıllanmak *Akçıldurumagelmek,renginiatmakveyaatmışgibiolmak. akçıllaşma * Akçıllaşmakişiveyadurumu. akçıllaşmak * Akçıldurumagelmişolmak. akçıllık *Akçılolanındurumu. akçöpleme *Zambakgillerden,yapraklarınınuzun,genişolması,çiçekleriningüzelliğidolayısıylabahçeçiçekleriarasına girenzehirlibirbitkicinsi(Veratrumalbum). akdarı *Buğdaygillerden,biryıllıkveyadahauzunyaşayabilenotsubirbitkitürü(Panicummiliaceum). akdedilme *Akdedilmekdurumu. akdedilmek *Akdetmekişiyapılmak. Akdenizhumması *Maltahumması. Akdenizmavisi *Parlakvecanlıgörünümdemavirenginbirtürü. akdetme *Akdetmekişi. akdetmek *(mukavele,muahede,ittifakgibikarşılıklıbağlanmaanlamıtaşıyanArapçasözlerle)Yapmak. akdiken *Hünnapgillerden,hekimlikteveboyacılıktakullanılanbirbitkicinsi,güvemeriği,geyikdikeni(Rhamnus cathartica). akdoğan *Kartalgillerdenbirdoğantürü,aksungur. akdut *Beyazrenkteolandut. akemi *İkielemanlımermeryapıştırıcısı. akgünlük *Tütsüolarakyakılanbirtürağaçsakızı. akhardal *Hekimlikteiçsürdürücüolarakkullanılanhardaltürlerindenbiri(Sinapisalba). akı *Herhangibirkuvvetalanında,bellibirdüzleminbellibirbölümündengeçtiğivarsayılangüççizgileri, seyelân. akıakkarasıkara *beyaztenli,karagözlü,karasaçlı. akıkarasıgeçittebelliolur *biriddiadakidoğruluğunancakdeneyveyasınavsonundabelliolacağınıanlatmakiçinsöylenir. akıbet *(birişveyadurumiçin)Son,sonuç. *Sonunda,enindesonunda. akıbetineuğramak *birininiçindebulunduğukötüdurumadüşmek. akıcı *Akmaözelliğiolan. *Kolaysöylenebilen,okunabilen,anlamcaaçık(anlatım),selis. akıcıünsüz *Ciğerlerdengelenhavanın,ağızboşluğundakiyarıkapalıbirengeleçarpmasıylaoluşanbolsesliünsüz(r,l, ğ,y). akıcılık *Akıcıolmadurumu. *Söz,yazıveanlatımınakıcıolmaözelliği,selâset. akıcılıkölçeği *Birsıvınınbellisıcaklıktakiakıcılığınıölçmektekullanılanalet. akıl *Düşünme,anlamavekavramagücü,us. *Hafıza,bellek. *Öğüt,salıkverilenyol. *Düşünce,kanı. akılakıl,gelçengeletakıl *birsorununnasılçözümleneceğinidüşünememedurumu. akılakıldanüstündür *birkimseninaklınagelmeyenbirçare,herhangibirininaklınagelebilir. akılalmak *danışmak, görüşalmak. akılalmamak *inanılacakgibiolmamak,aklauygungelmemek. akılalmaz *inanılacakgibiolmayan,inanılmaz. akıldanışmak *birkonudabiriningörüşünüsormak. akıldefteri *Hatırlanıpyapılmasıgerekenşeylerin yazıldığıküçükdefter,notdefteri,muhtıradefteri,ajanda. akıldışı *Akla,gerçeğe,uygunolmayan. *Usdışı,gayriaklî,irrasyonel. akıldışıcılık *Akıldışıdavranmayanlısıgörüş,usdışıcılık,irrasyonalizm. akıldişi *Yirmiyaşsıralarındaaltlıüstlüvesağlısollu,eniçerideçıkanazıdişi,yirmiyaşdişi. akıldoktoru *Psikiyatrist." }, { "text": "akıldurdurmak *birşeyçok şaşırtıcınitelikteolmak,insanışaşırtmak. akılerdirememek(veyaermemek) *neolduğunuanlayamamak,sırrınıçözememek. akılerdirmek * anlamak,sırrınıçözmek. akıletmek *herhangibirönlemveyaçareyizamanındadüşünmek,vaktindehatırlamak. akılhastahanesi *Akılhastalarınınyatırıldığıhastahane. akılhastası *Ruhhastası,deli. akılhavsalaalmamak *aklamantığasığmamak. akılhocası *Birineyolgösteripakılöğretenkimse. *Herkeseakılöğretmeyemeraklıkimse. akıliçinyol(veyatarik)birdir *iyidüşünülünceayrıayrıkimselercevarılacaksonuçhepaynıdır. akılişideğil *aklauygundeğil,doğrudeğil. akılkârıolmamak *akıllıbirkişininyapacağıişolmamak. akılkethüdası *Herkeseakılöğretmemerakındaolankimse. akılkumkuması *Çokbilmişkimse. akılkutusu *Çokakıllı,zekikimse. akılöğretmek *nasıldavranacağınıgöstermek,yolgöstermek,akılvermek. akılsırermemek *birişinniteliğini,gizliyönlerinianlayamamak. akılterelelli *pekdelişmen,kendisindenciddîbirdüşünce,davranışbeklenmeyen(kimse). akılvar,yakınvar(veyaakılvar,izanvar) *kafayormayagerekyok. akılvermek *birkonudayolgöstermek,akılöğretmek. akılyaştadeğil,baştadır *akıllıolmaileyaşlıolmaarasındailgiyoktur;bazıküçüklerbüyüklerdendahaakıllıolabilir. akılyormak *hatırlamayaçalışmak,zihnini zorlamak. akılyürütmek *herhangibirkonudafikirvermek. akılzayıflığı *Deliliğekadarvarmayanakılbozukluğu. akılcı *Akılcılıklailgili. *Akılcılıktanyanaolankimse,usçu,rasyonalist. akılcılık *Akladayanan,doğruluğunölçütünüduyulardadeğil,düşünmedevetümdengelimliçıkarmalardabulan öğretileringeneladı,usçuluk,akliye,rasyonalizm. *Aklaveakılyoluilevarılanyargıyainanma,aklaaykırıveyaakıldışıhiçbirşeyitanımamadavranışıve tutumu,akliye,rasyonalizm. *Bilgininevrensellikvezorunluluğunundeneydenvedeneyedayanangenellemedendeğil,yalnızcaakıldan çıkartılabileceğinisavunanöğreti,rasyonalizm. akıldakalmak *akıldayeretmek,unutulmamak. akıldatutmak *unutmamak. akıldançıkarmak *düşünmemek,unutmak,umudunukesmek. akıldançıkmak *unutulmak. akıldançıkmak *unutmak. akıldançıkmamak *unutamamak. akıldangeçirmek *birşeyyapmayıdüşünmek,tasarlamak. akıllandırma *Akıllandırmakişi,durumu. akıllandırmak *Aklınıkullanmasınısağlamak,aklınıbaşınagetirmek. akıllanma *Akıllanmakişi. akıllanmak *Karşılaşılanolaylarınsonuçlarındanyararlanarakdavranmak. *Uslanmak. akıllaradurgunlukvermek *çokşaşılacakbirseyolmak. akıllarıpazaraçıkarmışlar,herkesyinekendiakılınıalmış(veyaakıllargelinolmuş,herkeskendininkinibeğenmiş) *\"insankendiaklınıbaşkasınınkindenüstüngörür\"anlamındakullanılır. akıllı *Gerçeğiiyigörenveonagöredavranan. *Karşısındakinindüşüncesizliğinibelirtmekiçinsöylenilenuyarmasözü. *(alayyollu)Düşüncesiz,aptal. akıllıdüşününceyekadardeliçocuğunu(veyaoğlunu)everir *kendiniakıllısananlarçokkezakılsızdiyetanınanlardandahaazbaşarıgösterir. akıllıgeçinmek *kendiniçokakıllısanmak. akıllıköprüarayıncayadekdelisuyugeçer *atakkişitehlikeyigözealarakişegirişirveçabuksonuçalır. akıllıolmak * gerçeklereuygundavranmak. akıllıuslu *Akıllıolarak,yaramazlıketmeyerek,dengeli. akıllıca *Aklayakın,doğruolarak. *Aklayakın,doğru,makul. akıllılık *Akıllıolmadurumu;uyanıklık. akıllılıketmek *yerindeveuygundavranmak. akılsal *Düşünceyivegerçeğisomutdeğerlerlebirbirinebağlayanhakikatiiçinealanşey. akılsallaştırma *Akılsallaştırmakdurumu. *Bilinçdışıolaylarınmantıkveakladayalıolarakaçıklanması. akılsallaştırmak *Birşeyiakılsadurumagetirmek. akılsız *Aklı,gerçeğigörüponagöredavranmayaelverişliolmayan,anlayışıkıt. akılsızbaşıncezasınıayakçeker(veyaakılsızitiveyaköpeğiyolkocatır) *düşüncesizlikveyatedbirsizlikyüzünden,gereksizyeregidipgelmezahmetinekatlanılır. akılsızlık *Akılsızolmadurumu. *Akılsızcayapılanişveyadavranış. akılsızlıketmek *düşüncesizveyersizdavranmak. akım *Akmakişi. *Hava,sugibiakışkanmaddelerinveyaelektrikyüklerininbellibiryöndeakışı,yerdeğiştirmesi,cereyan. *Sanatta,siyasette,düşüncehayatındaortayaçıkanyenibirgörüş,yöntem,hareket,cereyantarz. *Debi. akımderkenbokumdemek *sözünüyoluncasöyleyememek,düzensizşeylersöylemek. akımölçümü *Birakarsuyunveyakanalınsuyolundabirsaniyedeakansuhacminiölçme. akımcı *Bellibirakımabağlıkişi. akımölçer *Birelektrikakımınınşiddetiniölçmeyeyarayanaraç,amperölçer. akımtoplar *Akü,akümülâtör. akın *Kalabalıkbirşeyinarkasıkesilmeyenbirgelişdurumundaolması. *Düşmantopraklarınatedirginetme,yıldırma,çapulgibiamaçlarlatopluolarakyapılanbaskın. *Futboldasayıyapmakamacıylakarşıtakımkalesinedoğrugenellikletoplucagirişilensaldırı,hücum. akın *Kazak-KırgızTürklerininsazşairlerineverdiğiad. akınakın *Arkasıkesilmeyenkalabalıköbeklerdurumunda. akınetmek *topluolarakgitmek,üşüşmek. *düşmanülkesinesaldırmak,baskınyapmak. akıncı *Düşmanülkesineakınyapansavaşçı. *Görevikarşıtarafatopsürmekvesayıyapmakolanönsıradakioyuncu,forvet. akıncılık *Akıncıolmadurumu. akıncılıketmek *düşmanülkesindekarşıgüçleriyıldırmak,tedirginetmek. akındırık *Reçine,çamsakızı,akma. akınkayası *Kayabalığıgillerfamilyasındanderinveuzaklardayaşayanince,uzunbirbalıktürü. akıntı *Akmakişi. *Havanınveyasuyunherhangibiryönedoğruyerdeğiştirmesi,akım,cereyan. *Hastalıksebebiylevücudunbiryerindensulumaddeakması. *Eğiklik,eğim,meyil. *Çamtürüağaçlardabulunanreçinenineriyerekakmasıolayı. *Sıvıyapıştırıcılarınağaçyüzeylerinegereğindençoksürülmesiileoluşandurum. akıntıbilimi *Denizakıntılarınıincelemekonusuedinenbilimdalı. akıntıçağanozu *Akıntıyakapılmışyengeç. *Vücudundagözeçarpacakbirçarpıklıkbulunankimseleriçinkullanılır. akıntılı *Akıntısıolan,eğik,meyilli. akıntıölçer *Birakarsuyunvekanalınakıntıhızınıvedüzeyiniölçmeyeyarayanalet. akıntıyakapılmak *birakıntınınetkialanınagirmek,akıntıilebirliktesürüklenmek. *etkialtındakalarakbirtopluluğundavranışınakatılmak. akıntıyakürekçekmek *olmayacakbirişuğrundaboşunaçabalamak. akıpgitmek *(zamaniçin)çabukgeçmek. akış *Akmakişiveyabiçimi. *Geçipgitme,sürüpgitme. * Akın. akışkan *Kendilerineözgübirbiçimleriolmayıpiçindebulunduklarıkabınbiçiminialanveyığınoluşturmayan(sıvı veyagaz),seyyal. akışkanlaşma *Akışkandurumagelme. akışkanlaşmak *Akışkandurumagelmek. akışkanlaştırıcı *Akışkandurumagetirmeözelliğiolan. akışkanlaştırıcılık *Akışkandurumagetirmeözelliğiolma. akışkanlaştırma *Akışkanlaştırmakişi. *Akışkanlarınniteliğinidüzeltmekiçinyoğunlaşanakımıiçindeparçacıklarınasıltısınısağlayanyöntem. akışkanlaştırmak *Akışkandurumagetirmek. akışkanlık *Akışkanolmadurumu. akışma *Kulağahoşgelenveyakolaycasöylenenseslerinözelliği. akışmalı *Akışmaözelliğiolan. akışmaz *Dışetkenlerintesiriyleakışmazlığıdeğişmeyen,durağan. akışmazlık *Akışmazveyadurağanmaddenindurumu. akıtma *Akıtmakişi. *Hayvanların,özellikleatlarınalınlarındabulunanveburunlarınadoğruuzananbeyazleke. *Un,süt,yağ,yumurta, şekerveyapekmezleyoğrularakcıvıkbirdurumagetirilenhamurunkızgınsaç üzerindepişirilmesiyleyapılanbirçeşittatlı. *Enlibilezik. akıtmak *Akmasınısağlamak,akmasınayolaçmak,dökmek. akıtmalı *Alnındaakıtmasıolan(hayvan). akide *Birşeyeinanarakbağlanış,inanç,dininancı. akide *Şekerinkaynatılarakağdadurumunagetirilmesiyoluileyapılmışrenklivekokulu,ağızdagüçeriyenşeker; dahaçokakideşekeriyerinekullanılır. akideşekeri *Bkz.akide. akidesibozuk *İnancızayıfolan(kimse). akideyibozmak *doğrubilinenbirinanışveyagidiştenayrılmak. akik *Yüzüktaşı,mühürgibişeyleryapmaktakullanılan,türlürenklerde,yarısaydam,parlakvedeğerlibirtaş; kalseduankuvarsınınbirtürüdür. akil *Akıllı. akilbaliğ *Dölverebilecekdurumagelmişolan,erin. akilbaliğolmak *dölverebilecekerişkindurumagelmişolmak. *rüştünüispatetmeyaşınagelmişolmak. akilâne *Akıllıca. akim *Kısır,verimsiz,dölveremeyen. *Sonuçsuz,başarısız. akimkalmak *sonucaulaşamamak,başarısağlayamamak. akis *Işıkveyasesdalgalarınınyansıtıcıbiryüzeyeçarparakgeridönmesi,yansıma,yankı. *Bircismin,parlakbiryüzeydegörünmesi. *Birşeyinbaşkabirşeyüzerindeyarattığıetki. *Evirme,evirtim. akisuyandırmak *birkonununüzerindedüşünülmesine,tartışılmasınayolaçmak,ilgiveyatepkiyaratmak. akit *Hukukîsonuçdoğurmakamacıileikiveyadahaçokkimseninveyakuruluşunkarşılıklıvebirbirineuygun iradebeyanlarıilegerçekleşenişlem,sözleşme,mukavele,kontrat. *Nikâh. âkit *Birişikarşılıklıolarakkararlaştırıpüstlerinealantaraflardanherbiri,sözleşmeveyamukaveleyapan. akitvaadi *Önsözleşme. akkaraman *Vücudubeyaz,ağız,burun,gözetrafı,kulakveayaklardasiyahlekelerbulunabilen,kabakarışıkyapağılı, OrtaAnadoluveDoğuAnadolu'nunbatıkesimlerindeyaygınolarakyetiştirlenyerlibirtürkoyun. akkarınca *Düzkanatlılardan,sıcakveyaılımanülkelerdeyaşayan,bitkilereçokzararverenbirböcekcinsi,termit (Termes). akkarıncalar *Ağızparçalarıiyigelişmiş,iribaşlı,ısırıcıböceklertopluluğu,termitler. akkavak *Söğütgillerden,yapraklarınınaltıbeyazolanbirkavaktürü,akçakavak,Hollandakavağı(Populusalba). akkefal *Sazangillerdenbircinstatlısubalığı(Alburnus). akkelebek *Hemenbütünmeyveağaçlarındatomurcukdüşmanısayılan,iriakkanatlarıkalın,karadamarlıbirkelebek (Aporiacrataegi). akkirpani *Ak,fakatkirli. akkor *Işıksaçacakbeyazlığavarıncayadeğinısıtılmışolan. akkorluk *Akkorolmadurumu. akkuş *Atmaca,yırtıcıbirkuş. akkuyruk *Tadınıartırmakiçinçayharmanınakatılanbeyazbirçaytürü. -akla/ -ekle *Bazıfiillerinsıklıkçatılarınıtüretenek:tart-akla-,it-ekle-vb. aklafenalıkvermek *" }, { "text": "çokşaşırmak,çıldıracakgibiolmak,zıvanadançıkmak. aklagelmedik *düşünülemeyen. aklagelmeyenbaşagelir *insanummadığı,düşünmediğişeylerledaimakarşılaşabilir. aklagelmez *hatırlanamaz,düşünülemez. aklahayalegelmez *inanılmaz. aklakarayıseçmek *(birişibaşarıncayadeğin)çoksıkıntıçekmek,güçlüklerlekarşılaşmak. aklasığargibi *aklınkabuledebileceğibiçimde,makul. aklasığmak(veyasığmamak) *inanılacakgibiolmamak. aklayakın *aklınbenimseyebileceği,aklınkabuledebileceği. aklayatkın *uygun,akıllıca,makul. aklazarar(veyaziyan) *çokşaşılacak,şaşkınlığauğratacak(şey). aklama *Aklamakişi,ibra. aklamabelgesi *Alacakverecekkalmadığınıgösterenbelge,ibraname. aklamak *Suçsuzveyaborçsuzolduğuyargısınavararakbirinitemizeçıkarmak,tebriyeetmek,ibraetmek. * Başarılıgösterilmek,değerliolaraknitelendirilmek. aklan *Sularınıbirdenizeveyagölegönderenbölge,maile. *Birdağsırasınınyamaçlarındanherbiri. aklanma *Aklanmakişi. aklanmak *Akolmak,temizlenmek. *Birdavasonundatemizveilişiksizçıkmak,temizeçıkmak,beraatetmek. aklaşma *Aklaşmakişi. aklaşmak *Akdurumagelmek,ağarmak,beyazlaşmak. aklaştırma *Aklaştırmakişi. aklaştırmak *Aklaşmasınısağlamak,beyazlaştırmak. aklen *Akılicabı,akılgereğince. aklevrek *Tatlısulevreği. aklı *Akıbulunan,akrenkli. aklıalmamak *anlayamamak,kavrayamamak. *birşeyinolabileceğineinanmamak. *uygunbulmamak. aklıbaşınagelmek *davranışlarınınyanlışlığınısezerekdoğruyolubulmak. *ayılmak,kendinegelmek. aklıbaşında *sürekliakıllıdavranan. *doğrudürüst,kusursuz. aklıbaşındaolmamak *iyidüşünebilirdurumdaolmamak. aklıbaşındanbirkarışyukarı(veyayukarıda) *düşünmedenaklınageleniyapan. aklıbaşındangitmek *çoksevinçtenveyaçokkorkudanneyapacağınışaşırmak. aklıbaşkayerdeolmak *başkaşeylerdüşünmek. aklıbiryerdeolmak *düşünülmesigerekendenbaşkabirşeydüşünmek. aklıbokunakarışmak *korkudanşaşırıpneyapacağınıbilememek. aklıçıkmak *titizlikleüzerindedurmak,çokkorkugeçirmek,çokkorkmak. aklıdağılmak *düşünceyibellibirkonu,sorunüzerindetoplayamamak. aklıdurmak *düşünemezbirdurumagelmek,şaşırmak. aklıermek *anlayabilmek. *akılcaolgunlaşmak. aklıevvel *Akıllıgeçinen. aklıfikribir şeydeolmak *bütündüşündüğübirkonudayoğunlaşmak. aklıgitmek *şaşırmak,korkmak. *çokbeğenmek,bayılmak. aklıkalmak *beğenilenbirşeyidüşünmektenkendinialamamak. aklıkaralı *Akıvekarasıolan,beyazlısiyahlı. aklıkarışmak *neyapacağınıbilememek,şaşırmak,bocalamak. aklıkesmek *birşeyinolabileceğineinanmak. aklıkesmemek * sonucutahminedememek,ilerisinigörememek. aklısıra *aklınca,sandığınagöre,düşünüşünegöre,umduğunagöre. aklısıra *Aklınca. aklısonradangelmek *verdiğikararınyanlışolduğunuanlayıpvazgeçmek. aklıtakılmak *zihnibirşeyleuğraşmak. aklıtamayar *aklıyerinde. aklıyatmak * anlamayabaşlamak,olacağınainanmak,tatminolmak. aklızıvanadançıkmak *delirmek,aklınıoynatmak. aklıevvel *Densiz,münasebetsiz,sağduyusahibiolmayan. *Kendisinienakıllısanan. aklık *Akolmadurumu. *Kadınlarınmakyajiçinyüzlerinesürdükleribeyazbirsıvı,düzgün. aklımagelenbaşımageldi *olmasındankorktuğumşeyoldu. aklımda! *lâdesoyununakatılanlardanbiriötekinebirşeyverirkenkarşıdakinin\"unutmadım\"anlamındasöylediği söz. aklınabirşeygelmek *şüphelenmek. aklınadüşmek *hatırlamak. *kafasındabirdüşüncedoğmak. aklınaesmek *dahaöncedüşünmemişolduğuşeyibirdenyapmayakararvermek. aklınagelenisöylemek *rastgelekonuşmak. aklınageleniyapmak *heristediğinidüşünmedenyapmakistemek. aklınagelmek *hatırlamak,anımsamak. *birşeyiyapmayıdüşünmek,tasarlamak. aklınagetirmek *hatırlatmak. *düşünmek. aklınakoymak *birşeyyapmayakesinolarakkararvermek. *kararlaştırmak,çokistemek. aklınakoymak *birkimsebirine,birşeytelkinetmek. aklınasığdırmak *birşeyinolabileceğineinanmak,aklıalmak. aklınasığmamak *anlayamamak,kavrayamamak. *olabileceğineinanmamak. aklınaşaşayım(veyaşaşarım) *adıgeçenkimseninakılsızcabirdavranıştabulunduğunuanlatır. aklınatakmak(veyaaklınıtakmak) *sürekliolarakbirşeyidüşünmek,birdüşünceyesaplanıpkalmak. aklınaturpsıkayım *birinindüşüncesiniveyaptığınıbeğenmemek. aklınatükürmek *birinindüşüncesinibeğenmemek,kınamak. aklınauymak *birininuygunolmayangörüşünegöreişyapmak,davranmak. aklınavurmak * birdendüşünüvermek. aklınayelkenetmek *düşüncesizcedavranmakveyaaklınagelenihemenyapmak. aklınca *(küçümsemeyollu)Düşüncesinegöre,aklısıra. aklındakalmak *unutmamak. *hatırlamak. aklındaolsun! *unutma!. aklındatutmak *öğrenmek,bellemek. *unutmamak. aklındançıkarmamak * devamlıhatırlamak,hiçunutmamak. aklındançıkmak *unutmak. aklındangeçirmek *birşeyyapmayıdüşünmek,tasarlamak. aklındangeçmek *düşünmek. aklındantutmak *birşeydüşünmek. aklındanzoruolmak *aradabirdurumveşartlarıngerektirdiğigibidavranmamak. aklını(bir şeyle)bozmak *birşeyüzerinedüşerekheponunlauğraşıpdurmak. aklınıbaşınaalmak(veyatoplamak,devşirmek) *akılsızcadavranışlardabulunmaktankendinikurtarmak. aklınıbaşındanalmak *düşünemeyecekbirdurumagetirmek,çokşaşırtmak. aklınıbaşkayerevermek *konuşulankonudanbaşkabirşeydüşünürolmak. aklınıçalmak *ilgisiniaşırıderecedeçekmek. aklınıçelmek *niyetinden,kararındancaydırmak. *ayartmak,baştançıkarmak. aklınıkaçırmak *delirmek. *gereksiz,yersizişyapmak. aklınıoynatmak *çıldırmak. *akıldışıişleryapmak. aklınıpeynirekmekleyemek *şaşkıncaveakılsızcaişleryapmak. aklınışaşırmak *yerindeolmayanbirişyapmak,yersizdüşünmek. aklınıtakmak *sürekliolarakaklıbirşeyleuğraşmak. aklınınköşesindengeçmemek * hiçbirzamandüşünmemek. aklınınterazisibozulmak *akıllıcaolmayandavranışlardabulunacakbirdurumadüşmek. aklınlabinyaşa *aklayakıngörülmeyenbirdüşünceilerisürenesöylenir. aklıselim *Sağduyu. aklî *Akıllailgili,akladayanan. akliyat *Akılyoluilekazanılanbilgiler. akliye *Akılhastalıklarıileilgilihekimlikkolu. *Akılhastalıklarıileilgilihastahanebölümü. *Akılcılık,usçuluk,rasyonalizm. akliyeci *Akılhastalıklarıuzmanı. akma *Akmakişi. *Reçine,çamsakızı,akındırık. akmahançer *Ortasıolukluhançer. akmasınırı *Malzemeninbelirlibirgerilmeuygulanmasıylasınırlıvekalıcıdeformasyonauğramasıveyabelirlenen toplamuzamayamaruzkalmasıdurumundakimukavemeti. akmak *(sıvımaddelerveyaçokincetanelikatımaddeleriçin)Biryerdenbaşkabiryeredoğrugitmek. *(bugibimaddeler)Aşağıya,yeredüşmek. *(sıvıbirmaddeiçin)Biryerdençıkmak. *(birkapveyabiryer)İçindekiveyaüstündekisıvıyısızdırmak. *Çabucaksavuşmak;ortadankaybolmak. *Artardavetopluolarakgitmek. *(kumaşiçin)Yıpranıpipliklerierimeyebaşlamak. *(zamaniçin)Çabukgeçmek. *(boyaiçin)Birbirinekarışmak. *Karışmak,katılmak. * Sürüpgitmek. akmantar *Tadıgüzelvebesleyicibirtürmantar,keçimantarı(Agaricuscampestris). akmasadadamlar *çokdeğilsebile,azçokbirgelirveyakazançsağlar. akmaz *Durgunsu,gölet. akompanyatör *Birparçaçalındığızamansesveyabirâletleonakatılankimse,eşlikeden. akonitin *Boğanotundançıkarılanvehekimliktekullanılanzehirlibirmadde. akont *Birborcakarşılık,hesabıdahasonragörülmeküzereyapılankısmîödeme. akordeon *Üstündekidüğmelereveyatuşlara basarak,metaldilciklerititretmeyoluileçalınankörüklü,eldetaşınabilir birçalgı. *Kumaşlardamakineileyapılmışkırma. akordeoncu *Akordeonçalankimse. akordiyon *Bkz.akordeon. akordiyoncu *Bkz.akordeoncu. akordubozuk *Birbirinitutmayan,uyumsuz,akortsuz. akort *Birçalgıyıdoğrusesvermesiiçinayarlama. *Armoniyisağlayanseslerinbirleşmesi. akortetmek *çalgılarınsesleriniayarlamak,düzenlemek. akortyapmak *çalgılarıntellerini,sesverenaraçlarınıayarlamak. akortçu *Piyanoveorggibimüzikaletleriniayarlamayımeslekedinmişkimse. akortlama *Akortlamakişi. akortlanma *Akortlanmakişi. akortlanmak *Akortlanmakişiyapılmak. akortlatma *Akortlatmakişi." }, { "text": "akortlatmak *Akortlamakişiniyaptırmak. akortlu *Akorduolan,akortedilmiş. akortsuz *Akorduolmayan,akortedilmemiş. *Birbirinitutmayan,uyumsuz. akortsuzlaştırmak *Radyodabirayarfrekansındasapmameydanagetirmek. akortsuzluk *Sesdüzensizliğiveyaayarsızlığı. *Radyodagerçekayarfrekansıiledoğrudeğeriarasındakisapma. akraba *Kanveyaevlilikyoluylabirbirinebağlıolankimseler,hısım. *Oluşmayönündenaynıkaynağadayananşeyler. *Biri,diğerininsonucuolanşeyler. akrabaçıkmak *öncedentanışmadanveyabilmedenkonuşarakakrabaolduklarınıanlamak. akrabadiller *Aynıanadildengelendiller. akrabaolmak *evlilikyoluylayakınlıkkurmak. akrabalık *Akrabaolmadurumu. akran *Yaşçadenk,yaşıt,boydaş,öğür. akranlık *Akranolmadurumu,yaşıtlık. akreditif *Belirlibirniceliktekiparaiçin,birbankanınyükümlülüğüaltında,üçüncübirkişiyararınabirbaşka bankadaveyaaracısındaaçtırılankredi. *Kredimektubu. Akrep *ZodyaküzerindeTeraziileYayburçlarıarasındayeralanburç.Zodyak. akrep *Akreplerden,sıcakvenemliyerlerdeyaşayan,kıvrıkvekalkıkkuyruğundazehirlibiriğnesiolanböcek (Scorpio). *Saatinikiibresindenküçüğü. akrepgibi *herfırsattasözleriylebaşkalarınıincitmeveyaonlarakötülüketmedurumundaolan. akrepler *Örümceğimsilerin,örneğiakrepolantakımı. akrobasi *Cambazlık,akrobatlık. akrobat *Cambaz. akrobatlık *Cambazlık. akromatik *Beyazışığıçözümlemedengeçiren,renksemez. *Hücredeboyayıkabuletmeyen(bölüm). akromatikiğiplik *Mitozunilkevresisonundabütünhücrelerdebelirenvehücreboyalarıylapekboyanamayaniğbiçimindeki oluşum. akromatin *Hücreçekirdeğiiçindekiinceiplikçiklerdenyapılmış,kromatinileboyanmamışolankromozomları oluşturanbölüm. akromatopsi *Bkz.renkkörlüğü. akromegali *Genelgelişmebittiktensonrael,çene,burungibivücudunsivrikısımlarındakikemiklerinkalınlaşması, büyümesiveyauzaması. akropol *EskiYunanşehirlerinde,enönemliyapılarınvetapınaklarınbulunduğuiçkale. akrostiş *Herdizeninilkharfiyukarıdanaşağıyadoğruokununcaortayabirsözçıkacakbiçimdedüzenlenmiş manzume,muvaşşah,tevşih. aks *Dingil. aksak *Aksayan,hafifçetopallayan. *İyigitmeyen,iyiişlemeyen. *Türkmüziğindeoldukçakıvrakbirusul. *EskiYunanveLâtinşiirölçüsünde,sondanbiröncekihecesikısaolacakyerdeuzunolandize. aksakeşekleyüksekdağaçıkılmaz *eksikaraçlarlasağlıklıişyapılmaz. aksakal *Köyünveyamahalleninihtiyarheyetindeolankimse. *Ermiş,evliya. aksaklık *Aksakolmadurumu. aksam *Kısımlar. aksama *Aksamakişi. aksamak *Hafiftopallamak. *(biriş)Gereğigibiyürümemek,gerikalmak. aksan *Birülkenininsanlarınaveyabirçevreyeözgüsöyleyişözelliği. *Vurgu,kelimevurgusu,grupvurgusu. aksanıbozuk *Birdildekikelimeleridoğrusöyleyemeyen. aksata *\"almaveverme\"Alışveriş. aksatış *Aksatmakişiveyabiçimi. aksatma *Aksatmakişi. aksatmak *Aksamasınayolaçmak,birişigereğigibiyürütmemek. aksayış *Aksamakişiveyabiçimi. akse *Hastalıknöbeti,kriz. aksedir *Kaplamasımobilyacılıktakullanılan,açıkkahverengiözodunluolanbirağaç(Thuyaoccidentalist). akselerograf *İvmeyazar. akselerometre *İvmeölçer. akseptans *Yabancıülkelerdeokuyacaköğrencileriçingönderilenkabulbelgesi. *Poliçelerinüzerine\"kabulümdür\"biçimindeyazılarakaltıimzalananaçıklama. aksesuar *Biraletin,birmakineninişlevinekatılmayan,ancakkendineözgüayrıbiryararıbulunanalet,araçveya nesne. *Konunungerektirdiğiölçüdekullanılan,birsahneiçindeyeralanveyaoyuncunundekorgereğikullandığı çeşitlieşya. *Kadıngiyimindegiysiyibütünleyenayakkabı,çanta,kemer, şapka,eldiven,mücevhergibi eşya. aksesuarcı *Aksesuarıhazırlayankimse. *Aksesuarkullanmasınıseven. aksetme *Aksetmekişi. aksetmek *(ses)Biryereçarpıpgeridönmek,yankılanmak,yankıvermek. *(ışık)Biryerevurmak. *(birışıkveyabirşekil)Düzveparlakbiryüzeyeçarpıporadaaynengörünmek,yansılanmak. *Ulaşmak,yayılmak,duyulmak. *Evirmek,tersineçevirmek. aksettirme *Aksettirmeişi. aksettirmek *(sesi)Yankılamak. *(ışığı)Yansıtmak. *Haberi,durumu,ulaştırmak,yaymak,duyurmak. aksırık *Herhangibirsebepleburunzarınıngıcıklanmasısonucusolunumkaslarınınbirdenbirekasılmasıylaağızve burundanhızlı,gürültülüsolukboşalmasıolayı,aksırma,hapşırma,hapşırık. aksırıklı *Aksırığatutulmuş,aksırığıolan,sıksıkaksıran,hapşırıklı. aksırıklıtıksırıklı *Yaşlı,hastalıklı. aksırış *Aksırma,aksırmabiçimi. aksırma *Aksırmakişi. aksırmak *Burunzarlarınıngıcıklanmasıilesolunumkaslarınınbirdenbirekasılmasıüzerine,ağızveburundanhızlı, gürültülüsolukboşaltmak,hapşırmak. aksırtma *Aksırtmakişi. aksırtmak *Birininaksırmasınasebepolmak,hapşırtmak. aksi *Ters,zıt,karşıt,olumsuz,menfi. *Uygunolmayan. *İnatçı,hırçın,huysuz. aksiaksi *Olumsuzbirbiçimde,tersvekızgınolarak. aksigibi *istenmediğihâlde,aksilikolarak. aksihâlde *yoksa,öyleolmazsa. aksişeytan *işleryolundagitmediğizaman\"nekadarilgisiz,münasebetsiz\"anlamındakullanılır. aksitakdirde *yoksa,aksihâlde. aksitesadüf *\"şanssızlığabak\"anlamındakullanılır. aksilenme *Aksilenmekişi. aksilenmek *Aksileşmek,huysuzlanmak. aksileşme * Aksileşmekişi. aksileşmek *Huysuzlanmak,huysuzluketmek,tersdavranmak,inatçılıketmek. aksiliğitutmak *güçlükçıkarmak,inadındadirenmek. aksiliğiüstünde *olumsuzdavranışlı. aksilik *Terslik,inatçılık,huysuzluk. *Birişinyolundagitmemesidurumu,uygunsuzluk,elverişsizlik. aksilikçıkmak *engelortayaçıkmak. aksiliketmek *güçlükçıkarmak,uyuşmayayanaşmamak,huysuzluketmek,inatçılıketmek,tersdavranmak. aksine *Tersine. aksiseda *Yankı. aksiyom *Kendiliğindenapaçıkolanveböyleolduğuiçinötekiönermelerinöndayanağıolantemelönerme,belit, mütearife. aksiyon *Birkuvvetin,maddîbiretkenin,birdüşünceninortayaçıkması. *İnsanetkinliğininveyairadesininaçığaçıkması. *Hareket,iş. *Biroyuncununsahneüzerindekihareketi,buharekettenortayaçıkangelişim. *Oyununtemasınıgeliştirenbaşlıcaolay,hikâye,gelişim. *Sermayeninbelirlibirbölümü. *Hissesenedi,paysenedi. aksoğan *Adasoğanı. akson *Siniruyarmalarınısinirhücresindenileriyeuzatmayayarayan,sinirhücrelerininuzantılarındanenbelirlive uzunolanı. aksona *Vurgunhastalığınakarşıuygulananemniyetdurakları. aksöğüt *Söğütgillerden,kabuklarıeczacılıktakullanılanbirsöğüttürü(Salixalba). aksu *Gözdekibillûrcisminsaydamlığınıyitirerekağarmasındanilerigelenkörlük,akbasma,perde,katarakt. aksungur *Akdoğan. aksülâmel *Tepki,reaksiyon. akşam *Gündüzünsonvegeceninilksaatleri. *Gece. *Akşamvaktikılınannamaz. akşamahırasabahçayıra *hayattayiyipiçipyatmaktanbaşkakaygısıolmayanlariçinsöylenir. akşamakşam *Akşamınolduğuşudarzamanda. akşamazadı *Dersçıkışı,derspaydosu. akşamezanı *Günündördüncünamazvaktinibildirenezan;güneşinbattığısıralar. akşamgazetesi *Baskısıöğledensonra,özellikleakşamadoğruyapılangazete. akşamgüneşi *Etkisiazalmışgünışığı. *Yaşlılıkdönemi. akşamkaranlığı *Alacakaranlık. akşamnamazı *İkindiileyatsınamazıarasındakılınannamaz. akşampazarı *Pazarlarda,işportalardaakşamadoğrutezgâhtakalmışmallarınucuzfiyatlasatılışı. akşampiyasası *Akşamüzerleribellibiryerdeyapılangezinti. akşamsaati *Akşamvakti,akşamleyin. akşamsimidi *İkindiüzeriçıkarılansıcak,susamlısimit. akşamyeli *Akşamlarıesenserinrüzgâr. AkşamYıldızı *Venüs,Çulpan. akşamadoğru *Gündüzünakşamayakınbirzamanında. akşamakadar *bütüngün,aravermeden. akşamakalmak *(iş)gecikmek,bitmemek. akşamasabaha *Neredeyse,pekyakında,kısabirzamaniçinde. akşamcı *Akşamlarıiçkiiçmealışkanlığındaolankimse. *Çalışmasıakşamarastlayan. *Çalışmalarınıdahayoğunolarakakşamsaatlerindeyapan. akşamcılık *Akşamcıolmadurumu. akşamcılıketmek *akşamcılariçkiiçmekamacıylabirarayagelmek. akşamdan *akşamolmaküzereiken,akşamadoğru. akşamdanakşama *Herakşamüstüste. akşamdankalmış(veyakalma) *gecekisarhoşluğunmahmurluğunutaşıyan. akşamdankavur,sabahasavur *kazandığınıgünügününeharcayantutumsuzkimselerindurumunuanlatmakiçinkullanılır. akşamdansonramerhaba(veyasabahlarhayrolsun) *işiştengeçtikten,olanolduktansonragösterilenilgiiçinsöylenir. akşamıbulmak(veyaakşamıetmek) *akşamlamak,günübitirmek. akşamınişinisabaha(veyayarına)bırakma *bugünyapılmasıgerekenbirişiertesigünebırakmaksakıncalıdır. akşamki *Akşamolan,akşamyapılan. akşamlama *Akşamlamakdurumu,işi. akşamlamak *Bütüngünübiryerdeveyabiriştegeçirerekakşamaerişmek,akşamıbulmak. *Akşamıbiryerdegeçirmek. *(ay)Dolunaydurumundansonrageçdoğmak. akşamlar(veyaakşamşerifler)hayrolsun! *akşamvaktikullanılanesenlemesözü,iyiakşamlar!. akşamları *Akşamvakti. *Herakşam. akşamlatma" }, { "text": "*Akşamlatmakişi. akşamlatmak *Akşamıyaptırmak,akşamıbuldurmakveyaettirmek. akşamleyin *Akşamsaatlerinde,akşamolduğunda,akşamvakti. akşamlısabahlı *Herakşamvehersabah. akşamlık *Akşamaözgüolan,akşamiçin. akşamlıksabahlık *Neredeise,kaçınılmazsonuçpekyakın. akşamsefası *Gecesefası. akşamüstü *Güneşinbattığısıralarda,akşamadoğru,akşamyaklaşırken. akşamüzeri *Bkz.akşamüstü. akşın *Kıllarındavegözlerinde,bazendederisindedoğuştanboyamaddesibulunmadığıiçinheryanıakolan (hayvanveyainsan)çapar,albino. akşınlık *Akşınolmadurumu. aktar *Baharat,evilâçları,gereçlerisatankimseveyadükkân. *Anadolu'daiğne,iplik,baharat,zarf,kâğıt,tütünvb.satankimseveyadükkân. aktarıcı *Damkiremitleriniaktarıpkırıklarıyenileyenkimse. *Voleyboldaöbüroyuncularınvurmasıiçintopu,ağınüzerineyükseltenoyuncu. *Görüntüyübirbölgedenbaşkabirbölgeyeiletenaraç. aktarılma *Aktarılmakişi. aktarılmak *Aktarmakişinekonuolmak. aktarım *Aktarmaişi,nakil. aktarış *Aktarmakişiveyabiçimi. aktariye *Aktarınsattığışeyler. aktarlık *Aktarınyaptığıiş. aktarma *Aktarmakişi. *Birtaşıttanbaşkabirtaşıtageçme. *Sürülmemiştarlayıilkveyaikincikezsürme. *Alıntı,iktibas. *Biroyuncununtopukenditakımındanbirbaşkaoyuncuyagöndermesi. *Arılarıbirkovandanötekinegeçirme. *Birhesaptanbaşkabirhesabaparahavaleetme,virman. aktarmaetmek *aktarmak. aktarmayapmak *birtaşıttanötekinegeçmek. *bütçedebirbölümdenbaşkabirbölümeödenekgeçirmek. aktarmacı *Aktarmaişiniyapankimse. aktarmacılık *Aktarmaişi,aktarmaişiyleuğraşma. aktarmak *Biryerden,birkaptanbaşkabiryereveyakabageçirmek. *Birşeyinyolunu,yönünüdeğiştirmek. *Birkitaptanveyabiryazıdanbirbölümüalmak,iktibasetmek. *Birdildenbaşkabirdileçevirmek,tercümeetmek. *Çatıkiremitlerinigözdengeçirerekkırıkvebozukolanlarınınyerlerinesağlamlarınıkoymak. *Sürülmemiştarlayıilkveikincikezsürmek. *İletmek;bildirmek. *Birtekniğegörebiçimlendirmek,uyarlamak. *Birkitabı,dahaçokKur'an'ıbaşındansonunakadarokumak. aktarmalı *(taşıtlariçin)Bellibirsüresonrainilipbaşkabirtaşıtabinilmesinigerektiren. aktarmasız *(taşıtlariçin)Bellibirsüresonrainilipbaşkabirtaşıtabinilmesinigerektirmeyen. aktartma *Aktartmakişiyaptırmak. aktartmak *Aktarmakişiyaptırtmak. aktavşan *Bircinsiriçölsıçanı(Jaculus). aktif *Etkin,canlı,hareketli,çalışkan. *Etkili,etken. *Birticarethanenin,ortaklığınparailedeğerlendirilebilenmalvehaklarınıntümü. *Etken. aktiffiil *Etkenfiil. aktifmetot *Öğrencilerin,kişiselçalışmalarınıveişyapmayeteneklerinigeliştirmeyisağlayanbilimselyöntem. aktifroloynamak *etkiliolmak. aktiftaşıma *Birmaddeninhücrezarındanenerjiharcanarakhücreiçineveyadışınataşınması. aktifleşme *Aktifdurumagelme. aktifleşmek *Canlıhareketli,etkiliolmak,aktifdurumagelmek. aktifleştirme *Aktifleştirmekişi. aktifleştirmek *Aktifleşmesinisağlamak,aktifdurumagetirmek. aktiflik *Etkinlik. aktinit *Aktinyum,toryum,protaktinyum,tulyum,plûtonyum,amerikyum,küryumveberkelyumradyoaktif elementlerininortakadı. aktinoloji *Güneşışınlarınınheminsanhemdebütüncanlılarüzerindeetkisiniinceleyenbilimdalı. aktinyum *Atomnumarası89,atomağırlığı227olan,radyoaktifbirelement.KısaltmasıAc. aktinyumlu *Özündeaktinyumbulunduran. aktivite *Etkinlik. aktivizm *Etkincilik. aktör *Erkekoyuncu. *Olduğundanbaşkatürlügörünenkimse. aktöre *Ahlâk. aktörlük *Aktörüngörevi,aktörünyaptığıiş. *Olduğundanbaşkatürlügörünme,kendinibaşkatürlügösterme. aktris *Kadınoyuncu. aktüalite *Güncellik. *Gününolayıveyakonusu. aktüalitesinikaybetmek *güncelliğiniyitirmek. aktüalizm *Geçmişjeolojikolaylarınbugünkülerebakarakaçıklanabileceğiniilerisürenöğreti,edimselcilik. *Kuvvedenfiilegeçmişolanhâl(Aristofelsefesi). aktüel *Güncel,şimdiki. *Edimsel. akur *Azgın,kızgın(hayvan). akustik *Fizikbilimininkonususesolankolu,yankıbilimi. *Kapalıbiryerdeseslerindağılımbiçimi,sesdağılımı,yankılanım. akut *İlerlemiş,şiddetli,acil(hastalık). akuzatif *Yüklemedurumu. akü *Akümülâtörünkısaltılmışadı. akümülâtör *Elektrikenerjisinikimyasalenerjiolarakdepoeden,istenildiğindebunuelektrikenerjisiolarakverencihaz, akımtoplar. aküpunktür *VücudunbelirlinoktalarınagenelliklealtıniğnebatırarakyapılanÇin'deyayılmışolantedavi. akva *Kuvvetli,sağlam. *Birtürsırmalıveköstekli bıçak. akvam *Kavimler. akvarel *Suluboyaresim. akvaryum *Tatlıveyatuzlusuhayvanlarının,subitkilerininyapaybirortamdabeslendiğicamsukabı. akvaryumcu *Akvaryumişiyleuğraşankimse. akvaryumculuk *Akvaryumcununmesleği. *Süsbalığıbeslemeciliği. akyabalığı *Uskumrugillerden,ufakpullu,10-15bazende50-60kggelenbirbalık,akbalık(Lichiaamia). akyuvar *Kanvelenfgibivücutsıvılarındabulunançekirdekli,yuvarlakhücre,lökosit. akzambak *Zambakgillerden,süsbitkisiolarakyetiştirilen,çiçeğidişveyüzşişlerinintedavisindekullanılanbirbitki (Liliumcandidum). Al *Alüminyum'unkısaltması. al *Aldatma,düzen,tuzak,hile. al *Kanınrengi,kızıl,kırmızı. *Burenkteolan. *(atdonuiçin)Dorununaçığı,kızılaçalan. *Yüzesürülenpembedüzgün,allık. al(veyaalın) *işte. al(veyakanlı)gömlekgizlenemez *gizlitutulmasıeldeolmayanşeyleriçinsöylenir. -al-/ -el- *İsimdenfiiltüretenek. -al/ -el *İsimdensıfattüretenek:gen-el,gövel(oğlan,kız-an,kök-envb. -an/ -en *Fiildensıfattüretenek. ana *Çocuğuolankadın,anne. *Yavrusuolandişihayvan. *Dinceaziztanınanbazıkadınlaraverilensaygıunvanı. *Yaşlıkadınlarasaygılıbirseslenmesözüolarakkullanılır. *Velinimet. *Alacağınveyaborcun,faizindışındaolanbölümü. *Temel,asıl,esas. *Çizgilerdenherhangibirinianlatankelimeyesıfatolarakgeldiğinde,oçizginin,belirlibirkuralaltında hareketederekbiryüzeyoluşturmayayaradığınıanlatır. anaarı *Arıbeyi. anaavratdüz(veyadümdüz)gitmek *sövmek,küfretmek. anababa *Anailebabanınoluşturduğubirlik. anabababir *aynıanavebabadanolan(kardeşler). anababaelinebakmak *anavebabanınverdiğiparailegeçinmek. anababagünü *Çokkalabalık. *Sıkıntılıkalabalık,telâşlı,tehlikelizaman,yerveyadurum. anababayavrusu *nazlıbüyütülmüşçocuk. anabilimdalı *Üniversiteveyafakültelerdebölümlerinaltbilimveyauzmanlıkdalları. anabir,babaayrı *analarıbir,babalarıayrıolan(kardeşler). anacadde *Şehirdearasokaklarınaçıldığıgenişyol. anaçizgi *Bellibirkuralagöreyürütülerekbirbiçiminoluşmasınayarayançizgi. anadal *Ağaç,ağaççıkveyaçalılardagövdedenilkçıkanvebitkininçatısınıoluşturandal. anadefter *Ticarîbirkuruluşun,aylıkvebilânçohesaplarınıgösterendefter,büyükdefter,defterikebir. anadeniz *Kıtalarıbirbirindenayıranengindeniz,okyanus,umman. anadenizbilimi *Oşinografi. anadil *Başkadillerveyalehçelertüretmişolandil. anadili *İnsanınçocukkenanasından,evindekilerdenvesoycabağlıolduğutopluluktanöğrendiğidil. anadirek *Gemilerde,eklemedireklerdediptekitemelparça. anadoğrusu *Dönensilindirinyanyüzünüoluşturandikdörtgeninbirkenarı. *Dönenkonininyanyüzünüoluşturandiküçgeninhipotenüsüneverilenad. anaduvar *Biryapının,dörtbiryönünüçevreleyenkalındışduvar. anadüşünce *Temelfikir. anafikir *Belirlibirkonudabiryazınıntemeliolandüşünce. anagibiyârolmaz,Bağdadgibidiyarolmaz *insanlariçindebizeanakadarcandanbağlıdostyoktur. anakadın *Birailedeveyabirtopluluktaençoksayılankadın. anakapı *Biryapınınsüslü,büyükönkapısı. anakara *Yeryüzündekibeşbüyükkaraparçasındanherbiri,kıta. anakent *Birülkeninveyabirbölgeninçevresindekiyerleşimyerlerineekonomikvetoplumsalyönlerdenegemen olanvegenellikleülkeninbaşkaülkelerleolanhertürlüilişkilerininsağlandığıenönemlikenti,metropol,büyükşehir. *Birülkedebüyükkentlerdenherhangibiri,metropol,büyükşehir. anakızınatahtkurar,kızbahtıkocadanarar(veyaanakızınatahtkurmuş,bahtkuramamış) *kocasıiyiolmayanbirkadın,kendinekadarzenginolursaolsun,mutluolamaz. anakitap *Birbilimalanındayazılmıştemelkitap. anakök *Tohumunçimlenmesindensonrakökçüğüntoprağadalarakgelişmesisonucuoluşanilkkök. anakraliçe *Kralınannesi. *Arıbeyi. anakubbe *Camilerdeayaklarveyaanaduvarüzerindekikasnağaoturtulmuşkubbe. anakucağı *Ananınsevgivesevecenlikledoluçevresi. anakuyu *birocaktaanaçıkışvehavalandırmadakullanılankuyu. anakuzusu *Pekküçükkucakçocuğu. *Sıkıntıya,güçişlerealışmamış,nazlıbüyütülmüşçocukveyagenç. anamektebi *Bkz.anaokulu. anamotif *Birsanateserindesıksıktekrarlanarakonaözellikkazandıranmotif,laytmotif. anamuhalefet *İktidarındışındasayıcaenüstünolanparti. anaortaklık *Birçokortaklığınpaysenetlerinielindebulundurarakonlarıdenetimialtındatutansermayeyatırım ortaklığı,holding. anarahminedüşmek *dölyatağındaceninoluşmak. anasaat *Birgözlemeviveyakurumda,saatleriçindeendoğrugidenveöbürsaatlerinayarlanmasındakullanılan saat. anasanlı *Soyadınıanayönündenalan. anasav" }, { "text": "*İlerisürülereksavunulandüşüncelerinenbellibaşlıolanı. anasayaç *Belirlibiryerleşimbirimineveyabirşehreverilentoplamgazınölçülmesiamacıyla,anadağıtımboruhattı başlangıcınatesisedilensayaçsistemi. anasınıfı *Genelliklebeşyaşınıbitirmişçocuklarıilkokulöğreniminehazırlayansınıf. anasözleşme *Taraflararasıdüzenlenenilkvetemelsözleşme. anaşehir *Anakent. anatoplardamar *Kirlikanıkalbinsağkulakçığınaboşaltanikibüyüktoplardamardanherbiri. anavatan *Anayurt. *Birşeyinilkkezyetiştigi,göründüğüyer. anayapı *Biryapıbütünüiçindeyükseklikvebiçimbakımındangözeçarpan,önemlibölüm. anayarısı *Teyze. anayol *Küçükyollarınkendisineaçıldığıbüyükyol. *Cadde. anayön *Kuzey,güney,doğu vebatıyönlerindenherbiri. anayurt *İlkyurtedinilenyer,anavatan. anayüreği *Annelikduygusu,anasevecenliği. anabolizma *Özümleme. anaca *Anaolarak. anacık *Küçükanne. *Sevimli,sempatikanne. anacıl *Anasınadüşkün(çocuk). anaç *Yavruyetiştirecekdurumagelmişolanhayvanveyayemişverecekdurumdakiağaç. *İri,kart. *Kurnaz,deneyli,bilgili,başınabuyruk. anaçlaşma *Anaçlaşmakişi. anaçlaşmak *Anaçdurumagelmek. anaçlık *Anaçolmadurumu. anadan(yeni)doğmuşadönmek(veyaanadanyenidoğmuşgibiolmak) *dertsiz,tasasız,sağlıklıbirdurumagelmek. anadandoğma *çırılçıplak. *doğuştanolan. anadangörme *annesindegördüğügibi. *geleneksel. Anadolu *ÖnAsya'nınbirparçasıolarakTürkiye'ninAsyakıtasındabulunantoprağınaverilenad. Anadolulu *Anadoluhalkındanolan(kimse). anadut *Ekinveyaotdemetleriniarabayayüklemeyeveyaharmanıaktarmayayarayan,uzunsaplıaraç,dirgen,yaba. anaerki *Soydatemelolarakanayıalanveailedeçocuklarıanaklânınamaledenilkelbirtoplumdüzeni, maderşahîlik. anaerkil *Anaerkitemelinedayanan,maderşahî,matriarkal. anaerkillik *Kadınınüstünlüğünedayalıtoplumsalörgütlenmedüzeni. *Ananınegemenolduğuailehayatı. anaerobik *Oksijensizyerdeyaşayabilen,yetişebilen. anafor *Birengellekarşılaşansuveyahavaakıntısınındönerekveçukurlaşarakyaptığıçevrinti,tersakıntıların oluşturduğudönme,eğrim,çevri,burgaç,girdap. *Karmakarışık,sinirli,güçdurum. *Yolsuzveyaemeksizeldeedilenşey. anaforakaptırmak *emeksiz,karşılıksızolarakbaşkasınınyararlanmasınaimkânvermek. anaforcu *Yolsuzveyaemeksizkazançpeşindeolan(kimse). anaforculuk *Anaforcuolmadurumu. anafordan *yolsuzveyaemeksizolarak. anaforlama *Anaforlamakişi. anaforlamak *Yolsuzveyaemeksizolarakkazançeldeetmek. anaforlu *Akıntılı,cereyanlı. anagram *Birkelimedekiharflerinyerinideğiştirerekeldeedilenkelime. anahtar *Birkilidiaçıpkapamakiçinkullanılanaraç,açar,açkı. *Birşeyinzembereğinikurmakiçinkullanılanaraç,kurgu. *Şifreyazmakveçözmekiçinkararlaştırılmışolanyol. *İstenilenyereveyaaygıta,isteğegöreelektrikakımınıngeçmesinisağlamakiçinkullanılandüzen, komütatör. *Somunlarıveyavidalarıçevirereksıkıştırıpgevşetmekiçinkullanılançeliksaplıaraç. *Notalarınmüzikmerdivenindekiyükseklikderecelerinigöstermekvebunagöreokunmasınısağlamakiçin porteninbaşınakonulanişaret. *Konservekutularınınkapağınıkeserekaçmayayarayanalet,açacak. *Vesile,araç,vasıta. anahtarağızlığı *Mobilyakapaklarınınveçekmecelerinyüzlerineaçılananahtardeliklerininüzerineçivilenenpaslanmaz çelikveyadökümdenyapılmışortasıanahtarauygun, deliklimetalveplâstikgereç. anahtarbitkiler *Meraüzerindeçokbulunanvebunlarındoğrubirşekildeotlatılmalarıiletümmeranındoğrubir şekilde otlanmışolacağıkabuledilenbitkitürleri. anahtarkelime *Birkompozisyondakullanılantemanınifadeedildiğibaşlıcakelimelerdenbiri. anahtartaşı *(yapıcılıkta)Kemerlerinenüstündekitaş,kilittaşı. anahtaruydurmak *birkilidiaçmakiçinkendianahtarındanbaşkabiranahtarkullanmak. anahtarvermek *(tulûattiyatrosunda)komiğenükteyapmakolaylığıvermek. anahtarcı *Anahtaryapan,satanveyaonarankimse. *Kapı,kasagibiyerlereanahtaruydurarakhırsızlıkyapankimse. anahtarcılık *Anahtarcınınyaptığıiş. anahtarıbelinetakmak *evdeyönetimielealmak. anahtarlık *Anahtarlarınkaybolmasınıönlemek,kolaycakullanılmasınısağlamakiçintakıldığımaden,derive benzerindenyapılanhalkaveyakılıf. -anak/-enek *Fiilköklerindenisimtüretenek. anakonda *BoğagillerdentropikalGüneyAmerika'dayaşayan,avınısararakvesıkaraköldürenyılan(Eunectes murinus). anakronik *Çağıgeçmiş,çağauymaz,eskimiş. anakronizm *Tariheaykırılık. *Çağauymama. analaştırma *Analaştırmakişi. analaştırmak *Annedekiözelliklerikazandırmak. analı *Anasıolan. analıkuzukınalıkuzu *Bkz.analı. analıkuzu,kınalıkuzu *annesisağolançocuklarınmutluluğunuanlatır. analık *Anaolanındurumu. *Anaduygusu. *Anayerinitutanveyaanakadaryakınlıkgösterenkadın. *Üveyana. *Anacadavranış. analıketmek *analıkgöreviniyapmakveyaanagibiyakınlıkgöstermek. analıkızlı *Salça,tuz,su,bulgurvekıymanınyoğrularakküçükköftelerhâlinegetirilmesivebumalzemeninetsuyuve nohutilepişirilmesiylehazırlananyemek. analist *Tahlil,analizyapankimse,çözümleyici. analitik *Çözümlemeli. analiz *Çözümleme,tahlil. analizetmek *Çözümlemek,tahliletmek. analizci *Analizleuğraşanveyaanalizyapankimse. analizör *Analizyapancihaz,aygıtveyaorgan. analjezi *Ağrıyıdindirme,acıduyumunuyoketme,acıyitimi. analjezik *Bkz.ağrıkesen. analoji *Benzeşim,benzeşme. *Andırış,andırışma. *Örnekseme. analojik *Analojiileilgili,benzeşmeyedayanan. anamavradımolsun *birinikesinolarakinandırmakiçinsöylenençokkababirant. anambabam *teklifsizbirseslenme. anam! *Kadınerkek,büyükküçükherkesekarşıkullanılanteklifsizbirseslenmek. *Seseverilentonagöreşaşma,beğenme,acı,üzüntügibiduygularanlatır. anamal *Sermaye,kapital. *Birticaretişininkurulması,yürütülmesiiçingerekenanaparaveparayaçevrilebilirmallarınbütünü, sermaye. anamalbirikimi *Anamalcınıneldeettiğiartıkdeğerinbirbölümünükendikullanırkenbüyükbölümünüanamalına ekleyerekonubüyütmesi. anamalcı *Üretimaraçlarınıözelmülkiyetindebulunduran,anamalsahibi,sermayedar,kapitalist. *Anamalcılıkdüzeninibenimsemiş. anamalcılık *Anamaladayananvekâramacıgüdenüretimdüzeni,kapitalizm. ananyahşi,babanyahşi *birini,birişerazıetmekiçingereğindençoköverekyumuşatmakamacıgüdüldüğünübaşkasınaanlatırken kullanılır. ananas *Ananasgillerden,sıcakülkelerdeyetişenbirağaç(Ananassativus). *Buağacıntadı,kokusuçokbeğenilenmeyvesi. ananasgiller *Birçeneklilerden,sıcakülkelerdeyetişenveörneğiananasolanbitkifamilyası. an'ane *Gelenek. an'aneci *Ananeyebağlıolan,gelenekçi. an'anecilik *Gelenekçilik. an'anesiz *Geleneğesahipbulunmayan. ananet *Erkektecinselgüçsüzlük,puluçluk. an'anevi *Geleneğedayanan,geleneksel. ananınaksütügibi(helâlolsun) *anamınsütübananasılhelâlise,budasanaöylehelâlolsun. ananınörekesi *saçmabirsözekarşıverilenkarşılık. anaokulu *Öğrenimçağınahenüzgelmemişikiilealtıyaşarasındakiçocuklarıokuldüzeninehazırlayaneğitim kuruluşu. anapara *İşletilenparanınfaizkatılmamışbütünü. anarşi *Siyasîveidarîkurumlardakiçözülmesonucuolarakdevletdenetimininkalmamasıdurumu,başsızlık. *Kargaşa,başıboşluk. anarşik *Anarşiniteliğindeolan. anarşist *Anarşiileilgiliolan. *Anarşizmyanlısıolankimse. anarşistleşme *Anarşistleşmekişiveyadurumu. anarşistleşmek *Anarşistözelliğitaşımak. anarşistlik *Anarşistolmadurumu,işi. anarşizm *Tarihîşartlarneolursaolsundevletinortadankaldırılmasınaçalışanöğreti. anartri *Diltutukluğu. anasıağlamak *çoksıkıntıçekmek,eziyetçekmek,bitkindurumagelmek. anasıdanası *soyusopu,bütünaile. anasıkılıklı *görüş,davranış,huyvb.bakımındananasınabenzeyen. anasıturp(veyasarımsak),babasışalgam(veyasoğan) *neolduğubelirsizkimselerinçocuğu. anasıyerinde *birgencinanasıkadaryaşlı(kadın). anasıl *Kökten,asılolarak,esaslıbirbiçimde. anasınaavradınasövmek *birininanasınıvekarısınıamaçlayarakçirkinsözsöylemek. anasınabak,kızınıal,kenarınabak,bezinial *birkızınkarakteriniöğrenmekisteyenler,anasınınhâlinigözönünealırlarsaaldanmamışolurlar. anasındandoğduğunapişman *çoktembel,üşengeç. *canındanbezmiş. anasındandoğduğunapişmanetmek *çokeziyetetmek,çoküzmek,bezdirmek. anasındanemdiğisütburnundan(fitilfitil)gelmek *birişiyaparkençoksıkıntıçekmek. anasındanemdiğisütüburnundangetirmek anasınıağlatmak *birkimseyeçokeziyetetmek,çoksıkıntıçektirmek. anasınıbellemek *birkimseyeenbüyükkötülüğüyapmak. anasınıeşekkovalasın! *sözüedilenkimseveyaişiçinbıkkınlık,dikkatealmamaveumursamamaanlatır. anasınısat!(veyasatayım) *önemverme,aldırma,umursama,bununiçingamyeme(yemem)!. anasınıngözü *çokkurnaz,çokaçıkgöz,dalavereci,hinoğluhin. anasınınipinisatmış(veyapazaraçıkarmış) *ipsiz,kendisindenhertürlüsoysuzlukbeklenebilen(kimse). anasınınkızı *anasınınhuylarıkendisindedegörülenkız. anasınınkörpekuzusu *pekküçükkucakçocuğu. anasınınnikâhınıistemek *birşeyedeğerindençokparaistemek. anasır *Unsurlar,ögeler. anasız *Anasıolmayan. anasızlık *Anasızolmadurumu. anason *Maydanozgillerden,kokulutohumuhamurişlerindeverakıyapımındakullanılan,yurdumuzdaekimi yapılanbitki(Pimpinellaanisum)." }, { "text": "anatomi *İnsan,hayvanvebitkilerinyapısınıveorganlarınınbirbiriyleolanilgileriniinceleyenbilim,teşrih. *Bedenyapısı,gövdeyapısı. *Birşeyinoluşumundagözeçarpanözelyapı. anatomici *Anatomiuzmanı. *Anatomidersiverenöğretimüyesi. anatomik *Anatomiileilgili. *İnsanvücudununanatomisiileilgili. anatomist *Anatomiyleuğraşanbilimci. anavaşya *GöçücübalıklarınAkdeniz'denKaradeniz'eçıkması,katavaşya. anayasa *Birdevletinyönetimbiçiminibelirten,yasama,yürütme,yargılamagüçlerininnasılkullanılacağınıgösteren, yurttaşlarınkamuhaklarınıbildirentemelyasa,kanunuesasî,teşkilâtıesasiyekanunu. anayasacı *Anayasayısavunan,anayasadanyanaolan. *Anayasakonusundayetkiliolan,anayasaokutan(kimse). anayasal *Anayasaileilgili. anbean *Dakikadandakikaya,heran,gittikçe. anca *Ancak. ancaberaber,kancaberaber *birişteikiveyadahaçokkimsenin,oişkötüdegitse,birbirindenayrılmamalarıgerektiğinianlatır. ancak *\"Yalnız,sadece\"gibisınırlamaanlatır. *\"Olsaolsa\",\"ençok\",\"dahaçok\",\"güçlükle\"gibi,birşeyindahaçoğunun,ilerisininolmadığınıgösterir. *\"Lâkin\",\"ama\",\"yalnız\"gibibirdüşünceyekarşıtikincibirdüşünceyianlatır. *Enerken. ançüez *Genelliklehamsi,bazendeçaça,sardalyeveyatirsibalıklarındanyapılantuzluveyağlıezme. andaç *Ajanda. *(çoğuldurumunda)Anılar,hatırat. *Anı,yadigâr. andante *Yarıyavaş,adagioileandantinoarası. andantino *Andante'dendahacanlı,dahahızlı. andaval *Ahmak,aptal,beceriksiz,saşkın,bön. andavallı *Bönvegörgüsüz,beceriksiz(kimse). andemi *Bellibirbölgedesıksıkgörülenhastalık. andemik *Bellibirbölgedesıksıkgörülen. andezit *Plâjiyoklâzlıbiryanardağkültesi. andık *Sırtlan. andırış *Andırmakişiveyabiçimi,analoji. *İkişeyarasındabazınoktalardakiuygunluk,benzerlikdurumu,temsil. andırışma *Andırışmakişi,analoji. *İltibas. andırışmak *(birşey)Başkabirşeyiandırmak. andırma *Andırmakişi. andırmak *Anmakişiniyaptırmak. *Benzeryanlarıbulunmak,çağrıştırmak. andız *Yapraklarıdikenliolanbirçeşitardıç. *Serviağacı. *Kırlardayetişenyabanîbirotunkökü. andızotu *Birleşikgillerden,nemliyerlerdeyetişen,sarıçiçekli,acıvekokulubirot(İnula). andoskop *Bkz.endoskop. andoskopi *Bkz.endoskopi. andropoz *Erkeklerdeyaşdönümü. anekdot *Kısaveyaözlüanlatımıolangüldürücühikâye,fıkra. anele *Gemilerdetürlüişlerdekullanılanbirtürdemirhalka. anemi *Kansızlık. anemik *Kansız. anemometre *Yelölçer. anemon *Dağlâlesi. aneroit *Cıvayerinebirmadenkutukullanmaktemelinedayanankadranlıbarometre. anestezi *Uyuşturucubirilâçlavücudunbütünündeveyabelirlibirbölgesindeduyularınyokolması,duyumyitimi. anestezist *Anesteziuzmanı. anesteziyoloji *Duyumyitimibilimi. anevrizma *Biratardamarınbirnoktasındaoluşanurbiçimindekigevşemeşişkinliği. angaje *Sözleveyayazılıolarakbağlanan. angajeetmek *birinisözveyayazıilebağlamak,taahhütetmek. angajeolmak *sözleveyayazılıolarakbirşeyebağlanmak. angajman *Yüklenme,üstlenme,bağlantı,taahhüt. angajmanlı *Bağlantısı,taahhüdüolan. angajmansız *Bağlantısı,taahhüdüolmayan. angajmansızlık *Angajmanıolmamadurumu. angarya *Birkimseyeveyabirtopluluğazorla,ücretvermedenyaptırılaniş. *Kölelikdüzenindeköylününderebeyineyaptığızorunluücretsizhizmeti. *Savaşdurumundakibirdevletin,kendisularındakiyabancıbirdevletinticaretgemilerineelkoyarak bunlardanyararlanması. *Olağanüstüdurumlardaveyasıkıyönetimdedevletinvatandaşlaraaittaşıtlaraelkoyması. *Usandırıcı,bıktırıcı,zorlayapılaniş. angaryaçekmek *birişiisteksizce,hatıriçinyapmayamecburolmak. angaryacı *Başkasınaücretsizişyaptırankimse. angaryayakoşmak *birinizorunluolmadığıhâldebirişteçalışmayazorlamak. angıç *Harmanzamanıfazlasapyüklemekiçinöküzveatarabalarınınikitarafınatakılanparmaklık. angın *Ünlü,anılmış,meşhur. Anglikan *İngilizkilisesinebağlıolan(kimse). Anglikanizm *İngilizkilisesinintuttuğuinançyolu. Anglofil *İngilizyanlısı. Anglosakson *V.veVI.yüzyıldaBüyükBritanya'yıelegeçirenCermenırkındanoymaklaraverilenad. *Anadiliİngilizceolankimse. *İngilizlerehasolan. Angolalı *Angola'dayaşayan(kimse). angström *Metreninonmilyardabirideğerineeşitolanışıkdalgalarınıölçmebirimi.KısaltmasıA. angudî *Angutkuşununrenginde. angut *Ördekgillerden,tüylerikiremitrenginde,evcilleştirilebilenbiryabankuşu(Casarcaferruginea). *Ahmak,kabasaba. anhaminha *Aşağıyukarı. anhidrit *Genelliklekayatuzuvealçıtaşıylabirliktebulunandoğal,susuzkalsiyumsülfat. anı *Hatıra. *Yaşanmışolaylarınanlatıldığıyazıtürü,hatıra. anık *Hazır. anıklama *Anıklamakişi. anıklamak *Hazırlamak. anıklaşma *Anıklaşmakişi. anıklaşmak *Hazırolmadurumu. anıklık *Hazırlık. anılaşma *Anılaşmakişi,anıdurumunagirme. anılaşmak *Anıniteliğikazanmak. anılma *Anılmakişi. anılmak *Anmakişinekonuolmak,hatırlamak. anımsama *Hatırlama. anımsamak *Hatırlamak. anımsanma *Hatırlanma. anımsanmak *Hatırlanmak. anımsatma *Hatırlatma. anımsatmak *Hatırlatmak. anırış *Anırmaişiveyabiçimi. anırma *Anırmakişi. anırmak *(eşek)Bağırmak. anırtı *Eşeğinanırırkençıkardığıses. anırtma *Anırtmakişi. anırtmak *Anırmasınısağlamak. anıştırma *Anıştırmakişi. *Biryazıdaveya şiirdebilinenbirolayı,biratasözünüanlatmaveyaçağrıştırmasanatı,telmih. anıştırmak *Birşeyiaçıkçasöylemeyipüstükapalıanlatmak,dolaylıanlatmak,imaetmekihsasetmek. anıt *Önemlibirolayıveyabüyükbirkişiningelecekkuşaklarcatarihboyuncaanılmasıiçinyapılan,göze çarpacakbüyüklükte,sembolniteliğindeyapı,abide. *Önemivedeğeriçokolaneser. anıtmezar *Görkemli,anıtsalmezar. Anıtkabir *Atatürk'ünmezarı. *(küçükaile)Tarihdeğeriolankişilerinmezarıolarakyapılananıtdeğerindekiyapı. anıtlaşma *Anıtlaşmakişi. anıtlaşmak *Anıtdurumunagelmek,anıtdeğerikazanmak. *Saygıvesevgiileanılırdurumagelmek,abideleşmek. anıtlaştırılma *Anıtlaştırılmakdurumu. anıtlaştırılmak *Anıtlaştırmakdurumunagetirmek. anıtlaştırma *Anıtlaştırmakişi. anıtlaştırmak *Anıtdurumunagetirmek,abideleştirmek. anıtsal *Anıtniteliğindeolan,anıtabenzeyen,abidevî. *Büyüklüğü,görünüşüvegüzelliğiylegörenlerietkileyen,görkemli. anıtsı *Anıtabenzer. anız *Ekinbiçildiktensonratarladakalanköklüsap. *Ekinbiçildiktensonrasürülmemiştarla. anızbiçmek *anızıvetarlakenarındakiotlarıbiçmek. anızbozmak *anızıaltüstetmekiçintoprağıyüzdensürmek. anızlık *Anızısökülmemiştarla. anî *Birandaoluveren,apansız. *Ansızın,birdenbire. anîakın *Birandagerçekleştirilenhücum. anîhız *Birandakihız. anîde *Hemencecik,biranda,birden. anîden *Ansızın,birdenbire. anif *Sert,kaba. anilin *Benzendentüreyenbiramin. anilinboyalar *Taşkömürüeterindeneldeedilen,fotoğrafçılıkta,basımişlerinde,boyasanayiindekullanılanorganikboya cevheri. animasyon *Canlandırma. animato *Birparçanıncanlıçalınacağınıanlatır. animizm *Canlıcılık. anjin *Boğazmukozasınınşişmesi,boğak,yutakiltihabı,hunnak,farenjit. anjiyo *Anjiyografininkısaltması. anjiyoolmak *anjiyografiçektirmekveyayaptırmak. anjiyografi *Damariçinexışınlarınıgeçirmeyenbirmaddeşırıngaedildiktensonradamarlarınfilmininalınması. anjiyoloji *Dolaşımorganlarınıinceleyenanatomibölümü. Anka *Masallardaadıgeçenvegerçektevarolmayanbüyükbirkuş,Zümrüdüanka. Ankarakeçisi *Uzun,kıvırcıkveipekgibiyumuşakkıllarıolanveAnkarayöresindeyetiştirilenevcilkeçitürü,tiftikkeçisi. Ankarakedisi *UzuntüylüveAnkarayöresindeyetişenkediırkı. ankastre *Biroyuğa,yuvayayerleştirilmiş(tesisat). ankesörlütelefon *Kutulutelefon. anket *Soruşturma,sormaca. anketyapmak *birkonudasoruşturma,araştırmayapmak. anketçi *Soruşturmacı. anketçilik *Soruşturmacılık. anketör *Anketyapanuzman. ankiloz" }, { "text": "*Oynareklemlerdeoynaklığınkalmamasıylaekleminişlemezdurumagelmesi,eklemkaynaşması. anladımsaarapolayım *hiçbirşeyanlamadım. anlak *Zekâ. anlaklı *Zeki. anlam *Birkelimeden,birsözden,birdavranışveyaolgudananlaşılanşey;bunlarınhatırlattığıdüşünceveyanesne, mana,fehva. *Birönermenin,birtasarının,birdüşünceninveyaeserinanlatmakistediğişey. anlamaykırılığı *Karşıtanlamlıkelimelerin,sözlerinbirarayagelmesi. anlambayağılaşması *Anlamkötüleşmesi. anlambilimi *Dilianlamaçısındaninceleyenbilimdalı,semantik. anlambilimsel *Anlambilimiileilgili,semantik. anlamçıkarmak *bircümledeveyabirmetindenyenivedeğişikbiranlamyakalamakveyabulupçıkarmak. *yersizvegereksizbiryargıyavarmak,yanlışdeğerlendirmek;birsöze,söyleyeninaklındangeçmeyenbir anlamvermek. anlamdaralması *Genişkavramlarıolanbirkelimenin,bukavramlariçindentekbiranlambildirmesidurumu,genelbir anlamdanözelbiranlamageçiş. anlamdeğişmesi *Anlamındaralması,genişlemesi,kaymasıveyabayağılaşması. anlamgenişlemesi *Darbiranlamdakullanılanbazıkelimelerdekianlamınilgilikavramlarayayılması. anlamiyileşmesi *Kötüveolumsuzbiranlamıolanbirkelimeninzamanlaiyibiranlamkazanması. *Bkz.isimdentüremefiil. anlamkayması *Yenibiranlamvermeküzerekelimeleringerçekanlamlarındankayarakkalıplaşmaları. anlamkötüleşmesi *Anlamıiyiveolumluolanbirkelimeninzamanlakötüveyakötüyedoğrugidenbiranlamkazanması. anlamvermek *kendincebiryargıyavarmak,yorumlamak. anlama *Anlamakişi,vukuf. *Birolayveyaönermenindahaöncebilinenbirkanununveyaformülünsonucuolduğunugörme. anlamak *Birşeyinnedemekolduğunu,neyeişaretettiğinikavramak;yenibilgilerieskileriylebirarayagetirerek sonuçniteliğindebaşkabirbilgiedinmek. *Sorupöğrenmek. *Doğruveyerindebulmak. *Birininduygularını,isteklerini,düşüncelerinisezebilmek. *Birşeyüzerindebilgisibulunmak. *(olumsuzveyasorubiçiminde)İyilikgörmek,yararlanmak. *Sahipolmayıistemek,dileğininyerinegetirilmesiniistemek. anlamamak *hoşlanmamak,ilgilenmemek. anlamamazlık *Anlamazlık. anlamazlık *Birşeyianlamamış,kavrayamamışgibidavranmak. anlamazlıktangelmek *birşeyianladığıhâldeanlamamış,farkınavarmamışgibidavranmak. anlamdaş *Eşanlamlı,müradif,müteradif,sinonim. anlamdaşlık *Eşanlamlılık. anlamınagelmek(veyamanayagelmek) *(biranlam)bildirmek. anlamlandırma *Anlamlandırmakişi. anlamlandırmak *Anlamınıaçıklamak;anlamvermek,anlamkazandırmak. anlamlı *Anlamıolan,bir şeydemekisteyen,düşündürücü,manalı,manidar. anlamlıanlamlı *Anlamlıolarak. anlamlılık *Anlamlıolmadurumu. anlamsal *Anlamlailgili,semantik. anlamsız *Anlamıolmayan,önemlibirşeyanlatmayan,manasız. anlamsızlaşma *Anlamsızlaşmakdurumu. anlamsızlaşmak *Anlamsızdurumagelmek. anlamsızlaştırma *Anlamsızlaştırmakdurumu. anlamsızlaştırmak *Anlamsızdurumagetirmek. anlamsızlık *Anlamsızolmadurumu,manasızlık. anlarsınya! *açıklanmamasıgerekenbirolayıdolaylıyoldananlatmakiçinkullanılır. anlaşık *Aralarındaanlaşmabulunantaraflardan,kimselerdenbiri. anlaşılan *anlaşıldığınagöre,galiba. anlaşıldıVehbi'ninkerrakesi *işiniçyüzü,gerçeğiöğrenildi. anlaşıldıVehbi'ninkerrakesi *Bkz.anlaşıldıVehbi'ninkerrakesi. anlaşılma *Anlaşılmakişi. anlaşılmak *Anlamakişinekonuolmak,belliolmak,ortayaçıkmak. anlaşılmaz *Anlaşılmasıgüçolan,biranlamverilemeyen,karışık,muğlâk. anlaşma *Anlaşmakişi,uyuşma,itilâf. *Devletlerarasısiyasî,ekonomik,kültürelvb.alanlardayapılanuzlaşmavebuuzlaşmanıntespitedildiği belge,uyuşma,itilâf,antant. anlaşmayapmak *anlaşmabelgesidüzenleyipimzalamak. anlaşmak *Düşünce,duygu,amaçbakımındanbirleşmek. anlaşmalı *Anlaşmayadayanan. anlaşmayavarmak *birkonudabirisiyleanlaşmak. anlaşmazlık *İkiveyadahaçoktarafınkarşılaşandüşünceveamaçlarıarasındaayrılık,uyuşmazlık,ihtilâf. anlaşmazlıkçıkmak *birkonudauyuşmazlıksözkonusuolmak. anlaştırma *Anlaştırmakişi. anlaştırmak *Anlaşmayı,uzlaşmayı,uyuşmayısağlamak. anlataanlatabitirememek *birşeydençoksözetmek,övmek. anlatı *Hikâyeetme,tahkiye. anlatıcı *Hikâye,fıkragibişeylerianlatankimse. anlatılma *Anlatılmakişi. anlatılmak *Anlatmakişine konuolmak. anlatım *Anlatmakişi. *Birduyguyu,birdüşünceyi,birkonuyusözveyayazıilebildirme,ifade. anlatımbilimi *Üslûpyöntemleriniinceleyenedebîaraştırma,inceleme,stilistik. anlatımtonu *Anlatımdamantıkvedüşünceözelliğinegöreoluşanton. anlatımcı *Yalnızcahikâyeetmeyeağırlıkveren(eser). *Eserlerindehikâyeetmeye,tahkiyeyeağırlıkveren(yazar). anlatımcılık *Bkz.ekspresyonizm. anlatımlı *Düşünceveduyguyugüçlüvecanlıbirbiçimdeanlatan. anlatış *Anlatmakişiveyabiçimi,takrir. anlatma *Anlatmakişi. anlatmak *Birkonuüzerindeaçıklamadabulunmak,bilgivermek,izahetmek. *İnandırmak,belirtmek. *Söylemek,nakletmek. anlattırma *Anlattırmakişi. anlattırmak *Birkonuüzerindebilgisiniölçmek,açıklamayaptırmak. anlayanasivrisineksaz,anlamayanadavulzurnaaz *anlayışlıkimselerienküçükbirsözbileetkiler,oysaanlayışsızkimselerenesöylenseyararsızdır. anlayıpdinlemek *(birolaylailgiliolarak)iyiceanlamak. anlayış *Anlamakişiveyabiçimi,telâkki,zihniyet. *Anlamayeteneği,feraset,izan,zekâ. *Hoşgörme,hâldenanlama. *Ayırıcıbirnitelikolmakbakımındangörüş,zihniyet. anlayışgöstermek *istenilenveyasöylenilenbirşeyihoşgörüylekarşılamak. anlayışlı *Anlayışıolan,ferasetli,izanlı,zeki. *Hoşgörülü. anlayışlılık *Anlayışlıolmadurumu. anlayışsız *Anlayışıkıtolan,kafasız,kavrayışsız,vurdumduymaz,kalınkafalı,izansız,ferasetsiz,gabi. *Hoşgörüsüz. anlayışsızlık *Anlayışkıtlığı,kafasızlık,kalınkafalılık,vurdumduymazlık,izansızlık,gabavet. *Hoşgörüsüzlük. anlışanlı *Güzel,gösterişli,ünlü. anlık *Kısasüren,biraniçindeolan. *Duyuveiradedenayrıolarakdüşünülenbilmemelekesi,anlamagücü;usavurma,yargılama,müdrike, entelekt. anlıkçılık *Duyuveiradekarşısındaanlığınüstünlüğünüilerisürendoktrin,zihniye,entelektüalizm. anma *Biriniveyabirşeyiaklagetirereksözünüetme. *Ölmüşbirinsanıhatırlamakiçinyapılantören,ihtifal. anmatöreni *Birkişiyiveyabirolayıhatırlamakiçinyapılantören. anmak *Biriniveyabirşeyiaklagetirereksözünüetmekveyaonudüşünmek,zikretmek,hatırlamak. *Birsözüağzınaalmak. *Birarmağanlagönlünüalmak. *Adlandırmak. anmalık *Anılmakiçinverilenşey,hatıra,yadigâr,bergüzar. anne *Çocuğunudünyayagetirenkadın. anneolmak *(kadın)çocuksahibiolmak. anneanne *Anneninannesi. annelik *Anneolmaniteliğiveyadurumu. anneliketmek *annelikgöreviniyapmakveyaannegibiilgiveyakınlıkgöstermek. anofel *Sıtmamikrobunuaşılayanbirtürsivrisinek(Anophelesmaculipennis). anomali *Sapaklık,aykırılık. anonim *Adısanıbilinmeyen. *Yaratıcısınınadıbilinmeyen(eser). anonimortaklık *Sermayesipaylarabölünmüşolanveherortağınsorumluluğusermayedekipayıylasınırlıbulunanortaklık, anonimşirket. anonimşirket *Enazbeşkişininkurduğu,sermayesihisselerebölünmüşveherortağınsorumluluğusermayedekihissesi ilesınırlıortaklık,anonimortaklık. anons *Duyuru,duyurma. anonsetmek *sözleveyayazıylabirdurumu,birhaberihalkabildirmek. anonsör *Bkz.sunucu. anorak *Başlıklı,sugeçirmeyensporceket. anorganik *İnorganik. anormal *Genelolanörneğe,alışılmışavekuralaaykırıolan;düzgünolmayan,gayritabiî. *Dengesibozuk,deli. anormalleşme *Anormalleşmekişi. anormalleşmek *Anormaldurumagelmek. anormallik *Anormalolmadurumu. anot *Birelektrolitteelektrikakımınıngelipbağlandığıveiçerigirdiğiuç,artıuç. ansefal *Kafatasıiçindekibeyinveyardımcıorganlarınhepsi. ansefalit *Beyninirinsiziltihaplıhastalığı. ansıma *Bkz.anımsama. ansımak *Bkz.anımsamak. ansız *Anlayışsız,akılsız. *Birdenbire,habersiz. ansızın *Hiçhatıragelmedikbirsırada,birdenbire,anîolarak,anîden. ansiklopedi *Bütünbilim,sanatdallarınıtekveyabiraradabellibiryöntemegöreinceleyeneser,bilgilik. ansiklopedici *Ansiklopedihazırlayanveyasatan(kimse). ansiklopedicilik *Ansiklopedicininyaptığıiş. *Değişikalanlardakibilgilerisistemlibiryöntemlebirarayagetirmeveyatoplamaişi. ansiklopedik *Ansiklopediileilgili. *Herkonudabirazbilgisahibiolan. ansiklopediksözlük *Alfabetiksırayagörekelimelerinkarşılıklarınıgenişbirbiçimdeveren,özeladlarıdaiçinealansözlüktürü. ant *Tanrı'yıveyakutsalbilinenbirkişiyi,birşeyitanıkgöstererekbirolayıdoğrulama,yemin. *Kendikendinesözverme. antiçmek(veyaetmek) *birşeyiyapmayaveyayapmamayaantilesözvermek,yeminetmek. antkardeşi *Bkz.kankardeşi. antverdirmek *birşeyiyapmasıiçinbirkimseyeantiçirmek. antvermek *\"Allahaşkına,\"çocuklarınınbaşıiçin\"gibisözlerlekarşısındakinibirşeyezorlamak. antagonizma *Tezat. antant *Anlaşma,uyuşma,mutabakat,itilâf. antantkalmak *anlaşmak,uzlaşmak. antarktik *Güneykutuplailgili,güneykutupyakınındaolan. antarktikkara *Güneykutuptakikarabölgesi. anten *Boşluktayayılanelektromanyetikdalgalarıtoplayarakbudalgalarıntransmisyonhatlarıiçerisinde yayılmasınısağlayancihaz. *Duyarga. *Oltaşamandırasınınaltveüstkısmındabulunaninceuçlar." }, { "text": "antenyükselteci *Antenilealıcıarasındayeralarakelektromanyetikdalgalarıngenliğiniyükseltencihaz. antenli *Anteniolan. antenlibalık *Göğüsyüzgeçlerisaplı,iskeletikemikleşmiş,sırtyüzgeçleriuzamışkemiklibalıktürü. Antepbaklavası *Antepyöresindeyapılanözelbirtatlıtürü. Antepfıstığı *Antepfıstığıgillerinörnekbitkisi,yurdumuzdaGaziAntepveSiirtbölgelerindeyetişen,yanlışolarakŞam fıstığıdadenilenbirağaç(Pistaciavera). *Buağacın,incevesertkabuklu,yağlıyemişi. Antepfıstığıgiller *Ayrıtaçyapraklılardan,tipikörneğiAntepfıstığıağacıolanbirfamilya. Antepişi *GaziAntepyöresineözgü,iplikleriçıkarılmışvekafesşeklinialmışkumaşüzerineaynırenkiplikle verevinesarılarakyapılanbirçeşitelişlemesi. anterit *İncebağırsakiltihabı. anterograf *Bağırsakkasılmalarınıölçmeyeyarayanalet. anterosel *İncebağırsakfıtığı. anterostomi *Bağırsakdüğümlenmesininkesilipalınması. antet *Kâğıtveyazarfüstünebasılmışadveadres,başlık. antetli *Başlıklı. antetsiz *Başlıksız. antialerjik *Alerjilerinönlenmesindeveyatedavisindekullanılanilâçlarınözelliği. antiasit *Alkalik,kalevî. antibiyotik *Bitkilerde,özellikleküfmantarlarındabulunanveyasentezleeldeedilen,birçokmikrobakarşıkullanılan, penisilin,streptomisingibimaddelerinortakadı. antibiyotiktedavisi *Birveyabirçokantibiyotiğindurdurucuveyaöldürücüetkisindenfaydalanılarakyapılantedavi. antidemokratik *Demokrasiyeaykırıolan. antidot *Bkz.panzehir. antiemperyalist *Emperyalizmekarşıolan. antiemperyalizm *Emperyalizmekarşıtutum,davranışveyaöğreti. antifriz *Birsıvıyakatıldığındaosıvınındonmaderecesinidüşürerekdonmasınıönleyenmadde. antihijyenik *Sağlıkkurallarınaaykırıolma. antijen *İçerisinegirdiğiorganizmaaracılığıylaantikoroluşumunusağlayanbakteri,virüs,parazitgibiprotein yapısındamadde. antik *İlkÇağdakiuygarlıklarla,özellikleeskiYunanveRomauygarlıklarıileilgiliolan. antikçağ *EskiYunanveRomauygarlıklarınıngelişipyayıldığıçağ. *Buçağaözgüolan. antika *Eskiçağlardankalmaeserveyatarihîdeğeriolaneskieşya. *Genele,olağana,geleneğeaykırı,acayip,tuhaf. *Mendil,örtü,yatakçarşafıgibibezlerinkenarlarınaparalelipliklerdenbirbölümüçekilipdikeyolanların ikisi,üçübiraradatireilesarılarakyapılandişdişsüs,sıçandişi,ajur. *Antik. antikamobilya *Enazyüzseneevvelimaledilmişolan,anahatlardaherhangibirdeğişiklikyapılmamışvebellibirekole göreisimlendirilenmobilya. antikacı *Antikaeşyaveyaesersatanveyatoplayankimse. antikacılık *Antikaeşyaveyaeserlerleuğraşmaişi. antikalık *Antikaolmadurumu. *Tuhaflık. antikapitalist *Kapitalistrejimekarşıolankimse. antikapitalizm *Kapitalizmekarşıolma. antikasınıbilmek *eniyisinibilmek. antikatot *Basıncıazaltılmışbirelektrikboşalmatüpünde,katotışınlarınıalanelektroniklâmbadakigenelliklemetal yaprak. antikite *TarihteİlkÇağ,antikdevir. antikomünist *Komünizmekarşı. antikomünizm *Komünizmaleyhtarlığı. antikor *Hastalıketkenlerinizararsızdurumagetirmekiçinvücudunçıkardığımadde. antilop *Antiloplardan,sıcakülkelerdeyaşayan,çokhızlıkoşan,boynuzlubirhayvan(Anthilopus). *Buhayvanınderisindenyapılmış. antiloplar *Gevişgetirenmemelihayvanlarınbirfamilyası. antimon *Atomnumarası51,atomağırlığı121,76olan,6300Cdeeriyen,haddedeveyaçekiçaltındaişlenemeyen, çoğunluklabasımharflerialaşımındakullanılan,mavimtırakbeyazrenktebirelement.KısaltmasıSb. antinomi *Çatışkı. antipati *Sevimsizlik,soğukluk. *Karşıtduygu. antipatik *Antipatiuyandıran,sevimsiz,soğuk. antipatikbulmak *sevimsizbulmak,kanıkaynamamak. antipropaganda *Karşıpropaganda. antisemit *Yahudilikaleyhtarlığı. antisemitist *YahudilerekarşıdüşmancaduygularbesleyenveYahudilerekarşıayırtedicitedbirleralınmasınıisteyen görüşebağlıolan(kimse). antisemitizm *YahudilerekarşıdüşmancaduygularbesleyenveYahudilerekarşıayırtedicitedbirleralınmasını isteyenleringörüşüveyatutumu. antisepsi *Mikroplarıilâçlaöldürmeyolları. antiseptik *Antisepsiyapmakiçinkullanılanveyaantisepsiözelliğiolan(madde). antisiklon *Yüksekbasınçlıatmosferkütlesi;havanınsarmalbiçimlihareketiiçinkullanılır. antitez *Karşısav. antitoksik *Antitoksin. antitoksin *İçinegirentoksinlerizararsızhâlegetirmekiçinvücudunçıkardığımadde. antlaşma *İkiveyadahaçokdevletinsaldırmazlık,savaştaittifakgibikonulardaüstlenmelerinibelirttikleribelgeve belgedebelirtilendurum,muahede,pakt. antlaşmak *Antlaşmayapmak,ahitleşmek. antlı *Antiçmişveyaantiçirilmiş. antoloji *Şairlerin,yazarların,bestecilerineserlerindenalınmışseçmeparçalardanoluşankitap,seçki,güldeste. antrakt *Ara. antrasit *Güçlükletutuşan,koku,dumançıkarmadan,büyükbirısıvererekyananbirtürtaşkömürü. antre *Biryapıdagiripgeçilenyer,methal. *Başlangıçyemeği. antrenman *Birspordalındayapılanalıştırmaveyahazırlıkçalışması,idman,egzersiz. antrenmanyapmak *sporamacıylaçalışmak,alıştırmayapmak. antrenmanlı *İdmanlı. antrenmansız *Antrenmanıolmayan,idmansız. antrenör *Birspordalındasporcuyueğiten,yetiştirenveçalıştırankişi,çalıştırıcı. antrenörlük *Antrenörünişiveyamesleği,çalıştırıcılık. antrepo *Gümrükleregelmişticarîeşyanınkonulduğu,korunduğuyer,ardiye. antrepocu *Antrepoişletenkimse. *Antrepoyabakankimse. antrepoculuk *Antrepocununyaptığıiş. antrkot *Sığırınikikürekarasındanvepirzolalıkyerindençıkartılankemiğindensıyrılmışetdilimi. antrok *Triyasdevrikatmanlarındabulunan,derisidikenlilerden,denizlâlelerininsaplarınıoluşturankalsiyum karbonatbirleşimlifosil. antropoit *Bkz.insansı. antropoitler *Bkz.insansılar. antropolog *İnsanbilimiuzmanı. antropoloji *İnsanınkökenini,evrimini,biyolojiközelliklerini,toplumsalvekültürelyönleriniinceleyenbilim,insan bilimi. antropolojik *İnsanbilimiyleilgili,insanbilimsel. antropomorfizm *İnsanbiçimcilik. antroponim *Kişiadlarınıinceleyenbilimdalı. antroposantrizm *İnsanıtabiatınmerkezisayan,bütünöbüryaratıklarıninsaniçinyaratılmışolduklarınısöyleyendinînitelikli öğreti,insaniçincilik. antropozoik *İnsanınbelirmesiveyayılmasınıniteleyenantropozoikdevirterimindegeçer. antropozoikdevir *Antropozoik. antrparantez *Sözarasında,sırasıgelmişken,istitrat. anut *İnatçı,ayakdireyici. anüri *İdrarınıyapamamaşeklindeağırbirböbrekrahatsızlığıbelirtisi. anüs *Sindirimkanalınındoğrubağırsakdenilensonbölümündekiçıkışdeliği,makat,şerç. anüsyüzgeci *Balıklardaanüsbölgesindetekolarakbulunanyüzgeç. anyon *Negatifelektrikleyüklüiyon,eksin. anzarot *Sıcakülkelerdeyetişenbodurbirağaç(Sarcocolla). *Buağacınyaratedavisindekullanılanreçinesi. *Rakı. aort *Kalbinsolkarıncığındançıkanvevücudakırmızıkandağıtanbüyükatardamar. apacı *Çokacı. apaçık *Çokaçık,çokbelirgin. apaçıklık *Apaçıkolmadurumu. *Birşeyin,hiçbirkuşkuyayerbırakmaksızınaydınlık,açıkbirbiçimdegörünmesi. apak *Çokak. apala *Abla. apalak *(bebeklerveküçükçocuklariçin)Tombul,gürbüz,iri. apandis *Körbağırsağınincebirparmakgibiolansonbölümü. apandisit *Apandisiniltihaplanması. apansız *Hiçbeklenmedikbirsırada,pekansızın. apansızın *Birdenbire,çokanîolarak. apartopar *Telâşveaceleile,yakapaça. aparey *Çeşitliparçalardanmeydanagelenalet,cihaz. aparkat *Bokstabükükkollaaşağıdanyukarıyadoğruatılanyumruk. aparma *Aparmakişi. aparmak *Almak,alıpgötürmek. *Gizlicealmak,alıpkaçmak,çalmak. apartotel *Müşterilerinkendiyemeveiçmeihtiyacınıkarşılayabilmekiçingereklimalzemeleriledonatılmışbağımsız apartmanveyavillâtipindeinşaedilmişancakotelgibiişletilenkonaklamatesisi. apartman *Birkaçkatlıveherkatındabirveyabirkaçdairebulunanyapı. apaş *Külhanbeyi,kabadayı,hayta. apatit *Doğada,kemikdokusundabulunan,içindeflüorveyaklorolandoğalkalsiyumfosfat. apaydın *Çokaydınlık. apaydınlık *Apaydınolmadurumu. apayrı *Büsbütünayrı,bambaşka. apaz *Avuç. *Biravuçdolusu. apaz *Çokaz. apazlama *Apazlamakişi. *Pupaileorsaarasındagemininomurgasına450açıileesen(rüzgâr). *Böyleesenbirrüzgârla. apazlamak *Avuçlamak. *Yelkenrüzgârladolupşişmek. *(gemi)Apazlamarüzgârlagitmek. apel *Anonimortaklıklardasermayeartırımıiçinyapılanödemeçağrısı. aperitif *İştahıaçmakiçinyemektenönceiçileniçki,açar. apış *Butlarıniçtarafı,ikibacakarası. apışarası *İkibacağınarasındakalanyer. apışak *Bacaklarınıaçarakyürüyen,ayrıkbacaklı. *Bacaklarıaçaaçayürüme. apışık *Yorgun,güçsüz,şaşkın. *Kuyruğunuapışarasınaalarakyılgınyılgıngiden(hayvan). apışıpkalmak *şaşırmak. apışlık *Ağ. apışma *Apışmakişi. apışmak *Hayvanyorgunluktanbacaklarınıbirbirindenayırarakçöküvermek. *Oturmak,bacaklarıayırarakçömelmek. *Neyapacağınıkestirememek, şaşırmak. apıştırma *Apıştırmakişi. apıştırmak" }, { "text": "*Hayvanıçokyorarakyürüyecekgücünübırakmamak. *Çiftedemiratarakdöndükçegemininbiralaniçindekalmasınısağlamak. apiko *Geminin,zinciritoplayıpdemirinikaldırmayahazırbulunması. *Hazır,tetik. *Derlitoplu,süslü,şık. aplik *Duvarşamdanı,duvarlâmbası. aplikasyon *Uygulama. *Birkumaşüzerinebaşkabirkumaşparçasınıveyabirdantelidikmeyoluileuygulayarakyapılansüs. *Eldekiharitayagörearaziüzerindebirparselikazıklarlabelirtme. aplike *Düzveyadesenlibirkumaştankesilmişmotiflerinbirbaşkakumaşaişlenmişdurumu. apokaliptik *Anlaşılmaz,kapalı,karanlık(sözveyayazı). apokrif *Doğruluğunagüvenilmezsözveyayazı. apolet *Subaylardarütbeyigöstermekiçinüniformalarınomuzlarınatakılanişaretliparça,omuzluk. *Giysilerinomuzlarınasüsolaraktakılanparça. apoletlerisökülmek *birsuçsebebiylerütbesiindirilmekveyaaskerliktenatılmak. aport *Avınveyakendisinegösterilenşeyinüzerineatılıpgetirmesiiçinköpeğeverilenbuyruk. aposteriori *Deneysonucuortayaçıkan(bilgi),sonsal. apoşi *Çemberbiçiminde,teldenyapılma,torbayabenzer,büyükgözlüağ. apotr *Yardımcı,koruyucu,havari. appassionato *Birparçanıncoşkuncaçalınacağınıanlatır. apraksi *Bkz.işlevyitimi. apre *Kumaşveyaderinincilâlanması,perdahlanması. *Dokumacılıkta,boyacılıktacilâolarakkullanılanmadde. apreci *Apreyapankimse. apreleme *Aprelemekişi. aprelemek *Kumaşveyaderiyicilâlamak,perdahlamak. apreli *Apresiolan. apresiz *Apresiyapılmamış,perdahlanmamışveyacilâlanmamış. april *Nisanayı,abril. apriori *Hiçbirdenemeyedayanmayanveakılyordamıylabulunuportayakonan,önsel. apse *İrinbirikimi,çıban. apseyapmak *birdokuiçindeiltihapoluşmak. apseleşme *Apseleşmekdurumu. apseleşmek *Yarairinbağlamak,apseyapmak. apsent *Pelinlekokulandırılmışsertbiriçki. apsis *Yönlübireksenüzerindebirnoktanın,başlangıçnoktasınaolanuzaklığınıncebirseldeğeri. *Birnoktanınuzaydakiyerinibulmayayarayananaçizgilerdenyatayolanı,koordinat. aptal *Zekâsıpekgelişmemiş,zekâyoksunu,alık,ahmak. *Küçümsemebelirtenseslenme;azarlama. aptalaptal *Aptalgibi,aptalca,avalaval. aptalolmak *aptaldurumdabulunmak. aptalyerinekoymak(veyakoyulmak) *anlamaz,bilmezsanmak(sanılmak). aptalca *Birazaptal. *(apta'lca)Aptalayaraşırnitelikte,aptalgibi,ahmakça. aptalcasına *Aptalayakışırbiçimde,aptalgibi. aptallaşma *Aptallaşmakişiveyadurumu. aptallaşmak *Zekâsınıişletemezolmak,alıklaşmak,ahmaklaşmak. aptallaştırma *Aptallaştırmakişiveyadurumu. aptallaştırmak *Aptallaşmasınasebepolmak,aptaldurumagetirmek,ahmaklaştırmak. aptallığavurmak *birşeyibilmez,anlamazgibigörünmek. aptallık *Aptalolmadurumuveyaaptalcaiş. aptallıketmek *aptalcadavranmakveyaaptalcaişgörmek. apteriks *Bkz.kivi. aptes *Bkz.abdest. aptesbozan *Bkz.abdestbozan. aptesbozanotu *Bkz.abdestbozanotu. apteshane *Bkz.abdesthane. aptesli *Bkz.abdestli. apteslik *Bkz.abdestlik. aptessiz *Bkz.abdestsiz. apukurya *Etkesimiyortusu. apulapul *Tombulçocuklarınbacaklarınıaçaraksalınasalınayürüyüşlerinianlatır. Ar *Argon'unkısaltması. ar *Tarımalanlarıiçinyüzmetrekaredeğerindeyüzeyölçübirimi. ar *Utanma,utançduyma. -ar-/-er- *Belirlifiilleregelengenişzamaneki:aç-ar,biç-er,geç-er,bat-ar,çık-ar,yat-ar,kalk-ar,ölç-ervb.Buekle yapılmışisimlerdevardır:keser,açar\"anahtar\",çıkar\"menfaat\"vb. -ar-/-er- *İsimdengeçişsizfiiltüretenek. -ar-/-er- *İsimdengeçişlifiiltüretenek:baş-ar-mak,suv-ar-makvb. -ar-/-er- *Fiildenettirgençatıtüretenek:çık-ar-mak,gid-er-mekvb. arbelâsı *namusveonuruiçinbaşkasısözederkorkusu. ardamarıçatlamış *utançduyulacakşeylerihiçsıkılmadanyapan,utanmaz. aretmek *utanmak. arnamustertemiz *utanmasıolmayan. arvehayâperdesiyırtılmak *utanmamak,utançduymamak,yüzsüzlüketmek. aryılıdeğil,kâryılı *birininsıkılmayıbiryanabırakarakyalnızçıkarınabaktığıanlatılırkensöylenir. ara *İkişeyibirbirindenayıranuzaklık,açıklık,aralık,boşluk,mesafe. *İkiolguyu,ikiolayıbirbirindenayıranzaman,fasıla. *Kişilerinveyatopluluklarınbirbirinekarşıolandurumuveyailgisi. *Toplubulunannesnelerinveyakimseleriniçi. *Biroyunda,birfilmdedinlenmesüresi,antrakt. *Toplujimnastikdizilmelerinde,sıradakilerinbirbirlerindenyanlamasınaolanuzaklıkları. *Aralık. *Futboloyununun kırkbeşerdakikalıkikidevresiarasındaoyuncularaverilen onbeşdakikalıkdinlenme süresi,haftayım. *(basketbolvevoleyboliçin)Takımlarınoyunsırasındaaldıklarıbirerdakikalıkdinlenmevetalimatalma süresi,mola. araaçmak *dostluğubozmak,anlaşmazlığayolaçmak. arabaşlık *Esasbölümünaltbaşlıklarınıanlatmakiçinkullanılır. arabono *Aradaödenenolağandışıbono. arabozucu *Arabozan(kimse),fesatçı,fitçi,münafık,müfsit. arabozuculuk *Arabozucuolmadurumu,fitçilik,münafıklık,fesat. arabulma *Anlaşmazlıkdurumundabulunankimseleriuzlaştırmaişi. arabulmak *anlaşamayanlarıuzlaştırmak. arabulucu *Uzlaştırankimse,uzlaştırıcı. arabuluculuk *Uzlaştırıcılık. arabuluculuketmek *arabulmadayardımcıolmak. aracümle *Birleşikveyayalıncümlelerdeanlamıbirazdahaaçıklamakiçinarayagirenikivirgülveyaikikısaçizgi içindeverilencümle. aradeniz *Okyanuslardandarveazderinboğazlarlaayrılan,karalarınarasınasokulmuşdeniz. arakapı *İkiyapıveyaodaarasında,kolaycageçmekiçinaçılankapı. arakararı *Birdavanınbakılmasınıkolaylaştırmakiçinyargıdanönce,aradaönlemniteliğindeverilenkarar. arakazanç *Malıbütünüyledevretmedenaradaeldeedilenkazanç. arakesit *Çizgilerin,yüzeylerin,katıcisimlerinbirbirlerinerastladıklarıvekesiştikleriyer. arakonakçı *Asalağın,gelişmeevrelerisırasındabeslenipbarındığıkonakçılardanherbiri. aramal *Üretimdegereklimalıeldeetmekiçinkullanılanyarıişlenmişmal. aranağme *Şarkı,türkü,köçekçegibiküçükgüftelibestelerde,güfteninikikıtasıarasına,başına,sonunadagelebilen, sözsüzçalınanparça. *Sıksıksöylenensözveyaaçılansorun. aranağmesi *Bkz.aranağme. araseçim *Genelseçimlerdışındayapılanaradönemseçimleri. arasıcak *Soğukvesıcakyemekservisiarasındaikramedilenhafifsıcakyiyecekler. arasınavı *Üniversiteveyüksekokullardayarıyıliçindeyapılansınav. arasıra *Seyrekolarak,zamanzaman. arasokak *Anayolaaçılanikinciderecedekiyol. arasöz *Doğrudandoğruyakonuşulanveyayazılankonuyuilgilendirmeyendolaylısöz,istitrat. aratümce *Bkz.aracümle. aravermek *yenidenbaşlamakiçin,birişibirsürebırakmak,durmak. arayerde *arasında,arada. arayön *Dörtanayöndenikisiarasındaolanyönlerdenherbiri. araba *Tekerlekli,motorluveyamotorsuzhertürlükarataşıtı. *Arabailetaşınmışveyataşınacakmiktar. arabaaraba *Arabalardolusu,birçokarabalarla. arabadevrilinceyolgösterençokolur *işiştengeçtiktensonraverilenöğüdündeğeriyoktur. arabafalakası *Çiftatlıarabalarda,okundibindeveikiyanındabulunanuçlarınakoşumkayışlarıbağlananağaçbölüm. arabakullanmak *arabasürmek. arabamezarlığı *Kullanılmazhâlegelmişveyaeskiarabalarınbırakıldığıyer. arabavapuru *Arabalıvapur. arabacı *Arabayısürenkimse. *Arabayapanveyasatankimse. arabacılık *Arabasürmeişi. *Arabayapmaveyasatmaişi. arabalı *Arabasıolan. *Arabavapuru. arabalıvapur *Arabayataşıyanvapur,vapur,arabavapuru. arabalık *Arabakonulanyer,garaj. *Arabadolduracakmiktar. araban *KlâsikTürkmüziğindebirmakam. arabanınöntekerleğineredengeçersearttekerleğideoradangeçer *çocuklar,büyüklerinyaşayışınauyarlar. arabanıntekerinetaşkoymak *güçlükçıkarmak. arabankürdî *KlâsikTürkmüziğindeazkullanılmışbirleşikbirmakam. arabasınıdüzeçıkarmak *karşılaştığıgüçlükleriyenipişinikolayyürürhâlegetirmek. arabaşı *Pişmişvedondurulmuşhamuryanındayenentavukluveyahindiliçorba. arabesk *Arapüslûbundaolan(şey). *Girişikbezeme. arabeskçi *Arabeskmüziksanatçısı. arabeskleşme *Arabeskdurumunagelme. arabeskleşmek *Arabesközelliğikazanmakveyaarabeskdurumunagelmek. Arabî *Araplarlailgili,Araplaraözgüolan. *Arapça. Arabist *Arapdiliveedebiyatıylauğraşankimse. Arabistandefnesi *Dulaptalotugillerden,AsyaveAfrika'nınsıcakbölgelerindeyetişen,kabuklarıhekimliktekullanılanbir ağaççık(Daphnegnidium). Arabistik *Arapdilivekültürüaraştırmaları. arabizasyon *Araplaştırma. arabozan *İkikişininarasındakidostluğuveyageçimibozan(kimse),fesatçı,münafık,müzevir. arabozanlık *İkikişininarasındakidostlukveyageçimibozmaişi,münafıklık,müzevirlik. aracı *Uzlaştıran,anlaşmasağlayankimse. *Üreticiiletüketiciarasındaalımsatımkonusundabağlantıkuranvebundankazançsağlayankimse, mutavassıt. aracıkoymak *birkimseyi,uzlaşmasağlamakiçingörevlendirmek. aracılığıyla *Aracıolarak,bağlantıkurarak,vasıtasıyla,yoluyla. aracılık *Aracınıngördüğüiş,tavassut,vasıta. aracılıketmek *birişinçözümündearayagirerekyardımetmek,tavassutetmek. araç *Birişyapmaktaveyasonuçlandırmakta,gücündenyararlanılannesne. *Kişilerveyanesnelerarasındabağlantısağlayan şey,vasıta. *Birşeyeulaşmak,bir" }, { "text": "şeyieldeetmekiçinyararlanılankimseveyaşey. *Taşıt. *Birsonucaulaşmakiçinkullanılanşey. araççılık *Düşünmebiçimlerinin,kuramların,mantıkveahlâkbiçimlerininyalnızcahayatındeğişikşartlarınauyma araçlarıolduğunusavunandünyagörüşü,enstrümantalizm. araçlı *Araçlayapılanveyaolan,vasıtalı,bilvasıta. araçlıjimnastik *Bkz.aletlijimnastik. araçsız *Araçkullanılmadan,doğrudandoğruyayapılanveyaolan,vasıtasız,bilâvasıta. araçsızlık *Araçsızolmadurumu. aradabir *seyrekolarak. aradaçıkarmak *başkaişlerarasındabirişideyapıvermek. aradakalmak *ikitarafıuzlaştırmaküzerearayagirmedolayısıylagüçdurumadüşmek. aradakaynamak *karışıkbirdurumdagerekenilgiyigörmemek. aradan *ozamandanbuzamanadek. aradançekilmek *ilişiğinikesmek. aradançıkarmak *birçokiştenbiriniyapıpbitirivermek. aradankaldırmak *işyapmaimkânınıyoketmek. Araf *Cennetilecehennemarasındabiryer. Arafat *Mekke'nindoğusunda,hacıların,kurbanbayramınınarifegünütoplandıklarıtepe. Arafattasoyulmuşhacıyadönmek *herşeyinikaybedipçırılçıplakkalmak,çaresizkalmak. aragonit *Beyaz,yeşil,mavimsigrirenktebillûrlaşmışbirtürkalsiyumkarbonat. arak *Ter. *Pirinçveşekerkamışındaneldeedilenbirtürrakı. -arak/ -erek *Fiillerdenzarfyapanek. araka *İritanelibezelye. arakçı *Araklayan,çalan,hırsız. arakçılık *Hırsızlık. arakıye *Dervişleringiydikleri,tiftiktenyapılmışincekülâh. *Birtürküçükzurna. araklama *Araklamakişi,çalma,aşırma. araklamak *Çalmak,aşırmak. aralama *Aralamakişi. aralamak *İkişeyarasındaaçıklıkoluşturmak,yarıaçmak. *Aralıklıdurumagetirmek,seyrekleştirmek. *Bitkilerinfazladalveçubuklarınıkesmek,seyrekleştirmek. aralanma *Aralanmakişi. aralanmak *Birazaçılmak,aralıkolmak. *Gitmek,uzaklaşmak,yanındanayrılmak. *Seyrelmek. aralarıiyi *dostluklarıdüzenli. aralarındadağlarkadarfarkolmak *aralarındaheryöndenbüyükayrılıklarbulunmak,benzerniteliklerçokazolmak. aralarındankarakedigeçmek(veyaaralarınakarakedigirmek) *ikidostbirbirinegücenmek,ikidostunarasınasoğuklukgirmek. aralarındansusızmamak *birbirleriyleçokyakın,sıkıfıkıarkadaşlıkkurmak. aralarınıaçmak *ikikişiarasındakidostluğu,ilişkiyibozmak. aralarınıbozmak *ikikişiarasındakiilişkiyibozmak. aralarınıbulmak *birbirleriyleanlaşamayanikikişiyiuzlaştırmak,barıştırmak. aralatma *Aralatmakişi. aralatmak *Aralıkdurumagetirtmek,birazaçtırmak. aralık *İkişeyarasındakiaçıklık,mesafe. *Sıra,vakit. *Uygun,elverişlidurum,fırsat. *Evinikibölümüveyaikiodaarasındakidargeçit,geçenek,koridor. *Yılın31günsürensonayı,ilkkânun. *Ayakyolu. *Yarıaçık,tamkapanmamış. *Birsesibirbaşkasesten,kalınaveyainceyedoğruayıranuzaklık. *Toplubedeneğitimindeartardadizilenleriayıranaçıklık. *Porteninparalelçizgileriarasındakiboşluk. *(basımcılıkta)Harflerveyasatırlararasındakiaçıklık,espas. *Borsadahissesenetlerininalımsatımemirlerininverildiğisüre. aralıketmek *aralamak,yarıaçmak. aralıkoyunu *Tiyatrodaikiperdearasındayapılankoro,bale,monologgibieğlendiricioyun. aralıkvermek *yenidenbaşlamakiçinbirişikısasüreilebırakmak. *harflerarasındaveyasatırlararasındaboşlukbırakmak. aralıklı *Birbirinebitişikolmayan,aralarındaaçıklıkbulunan. *Dizgidekelimeler,harflerveyasatırlararasındaaçıklığıolan,espaslı. *Kesikkesik. aralıksız *Birbirinebitişikolan,aralarındaaçıklıkbulunmayan. *Sürekli,aralıkvermeden. aralıkta *Öbürşeylerarasında. arama *Aramakişi,taharri. *Saklanansanığınvesuçbelgelerinineldeedilmesiiçinbirkimseninev,işyerigibiyerlerde,üzerindeve eşyasındayapılanaraştırmaişlemi. aramaemri *Yapılacakaraştırmaişlemiiçinyetkiliorgandanalınanbuyruk. aramakararı *Aramayapılabilmesiiçinhâkimtarafındanverilmişkarar. aramatarama *Polisinkuşkulugördüğükimselerüzerindebıçak,silâh,esrargibiyasakşeyleraraması. *Denizdekimayınlarıtoplamaveyayoketmeişlemi. aramayapmak *biriniveyabirşeyibulmayaçalışmak,taharrietmek. aramak *Biriniveyabirşeyibulmayaçalışmak. *Biryöntembulmayaçalışmak. *Araştırmak,yoklamak. *Ziyarete,hatırsormayagitmek. *Birşeyinyokluğunuduyarakgerigelmesiniistemek,özlemek. *Önemveripistemek. *Şartkoşulmak. aramaktaramak(veyaarayıptaramak) *dikkatlearamak,çokaramak. aramaklabulunmaz *çokdeğerli,ancakrastlantıileelegeçer. Aramca *Bkz.Aramîce. Aramîce *Samîdillerininbatılehçeleriniiçinealanvemilâttanöncekidönemlerdekullanılmışbulunanölübirdil. aranılma *Aranılmakişiveyadurumu. aranılmak *Aramakişinekonuolmak. *Sözkonusuolmak. aranje *Busöz\"düzenlemek\"anlamında\"aranjeetmek\"biçimindekullanılır. aranjman *Düzenleme. aranjör *Düzenleyici. aranma *Aranmakişi. aranmak *Aramakişinekonuolmak. *İsteklisibulunmak. *Eksikliğiduyulmak. *Kendiüstünüaramakveyaortalıktakendikendinebirşeyleraramak. *Şartkoşulmak. *Olumsuz,kötüdavranışlardabulunarakcezayıgerektirmek. arantı *Aranılançözüm. Arap *OrtaDoğuileKuzeyAfrika'nınbüyükbirbölümündeyaşayanhalkvebuhalkınsoyundanolan(kimse). *Araphalkınaözgüolanşey. *(küçükaile)Zenci,fellâh. *Koyuesmerveyakara. arap *Negatiffotoğraf. Arapgibiolmak *simsiyaholmak,kararmak. Arapolayım *(şakayollu)söylenenbirşeyindoğruluğunainandırmakiçinkullanılır. Araprakamları *Bugünkullandığımızsayılarıgösterenrakamlar. Arapsabunu *Potaslayapılan,yumuşak,esmerbirsabun. arapsaçıgibi *karmakarışık. arapsaçınadönmek *işlerçokkarışıpçözümlenmesigüçbirdurumagelmek. Araptavşanı *Kemirgenmemelilerdenbirhayvan(Daculusdaculus). Arapuyandı(veyaArabıngözüaçıldı) *geçenbirolaydandersalındığınıanlatır. Arapzamkı *Akasyadaneldeedilenbirzamk,zamkıarabî. Arapça *SamîdilleriailesinegirenveArapülkelerindekullanılandil. *Budileözgüolan. Arapçalaştırma *Arapçalaştırmakişi. Arapçalaştırmak *Arapçayaçevirmek. *Arapdiliözelliğikazandırmak. Araplaşma *Araplaşmakdurumu. Araplaşmak *Arapolmak,Araplığıbenimsemek. Araplaştırma *Araplaştırmakişi. Araplaştırmak *Arapkimliğinikazandırmak. Araplık *Arapolmadurumu. Arapsaçı *Çözümlenemeyecekkadarkarışıkdurum. Arapsaçı *Küçük,yuvarlakveçoksıkyeşilyapraklarıolanuzadıkçaaşağıdoğrusarkanbirtürsüsbitkisi. ararot *Sıcakiklimlerdeyetişenmarantaadlıkamıştanvebaşkabitkilerinkökündençıkarılan,çocukmaması yapmayayarayanun. ararotkamışı *Maranta. Arasat *Müslümaninanışınagöre,kıyametgünübütünölülerintoplanacaklarıyer. arası(veyaaraları)açılmak(açıkolmakveyabozulmak) *arkadaşlıklarısarsılmak,arkadaşlıkbağlarıkopmak,birbirinedarılmak. arasıgeçmeden *vakitgeçmeden,sıcağısıcağına. arasıhoş(veyaiyi)olmamak *oşeydenhoşlanmamak,aralarındagerginlik,geçimsizlikolmak. arasıolmamak *geçinememek. arasısoğumak *aradanzamangeçereköneminiyitirmek. arasına(veyaaralarına)karışmak *büyüyüpyetişmek. arasız *Sürekliolarak,arkasıkesilmeden,aravermeden,müstemirren,vira. arasta *Çarşılardaveyaalışverişbölgelerindeaynıişiyapanesnafınbiraradabulunduğubölüm. araşit *Yerfıstığı. araştırı *Araştırma. araştırıcı *Araştıran,inceleyen,araştırman,araştırmacı(kimse). *Meraklı,mütecessis. araştırıcılık *Araştırıcınınyaptığıiş. araştırılma *Araştırılmakişi. araştırılmak *Araştırmayapılmak,gözden,geçirilmek. araştırma *Araştırmakişi,taharri. *Bilimvesanatlailgiliolarakyapılanyöntemliçalışma. araştırmafilmi *Herhangibirbilimselaraştırmadaalıcınınsaltbirkayıtaracıolarakkullanılmasıylaeldeedilenfilm. araştırmagörevlisi *Yükseköğretimkurumlarındayapılanaraştırma,incelemevedeneylerdeyardımcıolanveyetkiliorganlarca verilengörevleriyapanöğretimyardımcısı,asistan. araştırmacı *Bilimvesanatalanlarındaaraştırmayapankimse,araştırman. araştırmacılık *Araştırmacıolmadurumu. araştırmak *Biriniveyabirşeyibulmakiçinbiryerigözdengeçirmek. *Birgerçeğiortayaçıkarmakiçinaramalardabulunmak,sormak,soruşturmak. *Bilimdevesanattayöntemliçalışmalaryapmak. araştırman *Araştırıcı. aratış *Aratmakişiveyabiçimi. aratma *Aratmakişi. aratmak *Aramakişinibirbaşkasınayaptırmak. *Arzuettirmek,istetmek. aratmamak *yenisi,eskisininyerinidoldurabilmek,yokluğunuduyurmamak. arayaalmak *birçevreyekabuletmek. arayagirmek *ikikişininarasındakibirişekarışmak. *ikikişiyiuzlaştırmayaçalışmak. *birişyapılırkenonaengelolacakbaşkabir şeyçıkmak. arayagitmek *harcanmak,kaybolmak,karışıklığakurbanolmak. arayakoymak *biriştesözügeçerbirkimseninaracılığınabaşvurmak. arayasoğuklukgirmek *dostlukbağıgevşemek. arayavermek *yararsızbirişeharcamak. arayıaçmak *aradakiuzaklıkartmak. arayısoğutmak *zamangeçmek,eskiyakınlık,dostlukkalmamak. arayıyapmak *aralarıaçılmışikikişiyibarıştırmak. *arasıaçılmışkimseilebarışmak. arayıcı" }, { "text": "*Birşeyiaramayıişedinenkimse. *Aramaişiylegörevlendirilmişkimse. *İstenilenyıldızıteleskopiçinegetirebilmekiçinbüyükteleskoplaraparalelolarakbağlı,görüşalanıgeniş olanküçükteleskop. arayıcıfişeği *Birtürdonanmafişeği. arayıpdabulamamak *beklenmedikiyibirdurumlakarşılaşmak. arayıpsoranıbulunmamak(veyaolmamak) *kimsesiolmamak. arayıpsormak *birihakkındahabersormakveyabirininziyaretinegiderekonakarşıilgigöstermek. arayış *Aramakişiveyabiçimi. araz *Belirtiler. *Hastalıkbelirtileri,semptom. *İlinek. arazbar *Türkmüziğindebirbirleşikmakam. arazbarbuselik *Türkmüziğindebirbirleşikmakam. arazi *Yeryüzüparçası,yerey,yer,toprak. araziaçma *fundalık,koruluk,sazlıkyerleritemizleyerektarımaelverişlidurumagetirme. araziyeuymak *ortama,çevreyeuymak,görünmemeyeçalışmak. arbalet *Kundaklı,tetikliyay. arbede *Gürültülükavga,patırtı. arbitraj *Hissesenedi,tahvil,yabancıparagibideğerlikâğıtlarıdahakârlıgörülenbaşkakâğıtlarladeğiştirmeişi. arboretum *Botanikbahçesindeağaçvebenzeribitkilerindikimineayrılmışbölüm. arda *İşaretolarakyeredikilençubuk. *Madenüzerinekazımayapmakveçıkrıktaçevrilenşeyleriyontmakiçinkullanılançelikkalem. *Ardıl. ardak *İçtençürümeyeyüztutmuşağaç. ardaklanma *Ardaklanmaişi,durumu. ardaklanmak *(ağaçlarda)Mantarlarınsebepolduğuçürümeyeuğramak. ardıarasıkesilmemek *aralıksızolarakgelmek. ardıardına *Birbirlerinikovalayarak,aravermeden,aralıksız. ardıkesilmek *arkasıgelmemek,tükenmek. ardısıra *Peşinden,arkasından. ardıç *Servigillerden,güzelkokuluyapraklarınıkışındadökmeyen,yuvarlakkarayemişleriilâçolarakkullanılan birağaççık(Juniperus). ardıçkuşu *Karatavukgillerden,AvrupaveAsyaormanlarındayaşayan,sırtıkahverengi,karnıak,kuyruğukarabirkuş türü(Turduspilaris). ardıçotu *Ardıçağacınınküçükbitkisi. ardıçrakısı *Cin. ardıl *Birininardındangeliponunyerinegeçenkimse,öncelkarşıtı,halef. *Birçıkarımdavarılansonuç. ardılgörüntü *Birduyununkaybolmasındansonrageriyekalangörüntü. ardılma *Ardılmaişi. ardılmak *Birisininsırtınaasılmak. *Musallatolmak,asılmak,takılmak. *Sataşmak,çatmak. ardınardın *Gerigeri,ardısıra. ardına(veyaarkasına)düşmek *arkasındangitmek,peşinibırakmamak. ardınakadaraçık *(kapı,pencereiçin)sonunakadaraçık. ardınca *Hemenarkasından,hemenardından,arkasısıra,ardısıra. ardındayüzköpekhavlamayankurt,kurtsayılmaz *önemlikimseleriçekemeyiponlaradiluzatanlarınçokolduğunuanlatır. ardından(veyaarkasından)atlıkovalamak *birişigereksizbirtelâşlayapanlariçinsöylenir. ardındansapantaşıyetişmez *birkimseninçokhızlıgittiğinianlatmakiçinkullanılır. ardınıalmak(veyagetirmek) *bitirmek,tamamlamak. ardınıbırakmamak *Bkz.peşinibırakmamak. ardınıkesmek *arkasıgelmemek,önlemek,sonvermek,durdurmak. ardışık *Birbiriardındangelen,mütevali. ardışıkgörüntü *Birduyununkaybolmasındansonradadevameden görüntü. ardışıkolgular *Birhastalıktansonragörülebilenfakathastalığınkesinsonucuolmayanolgular. ardışıksayılar *Bir,iki,üçgibibirbiriardındangelensayılar. ardışıklık *Ardışıkolmadurumu. ardiye *Genellikleticareteşyasınısaklamayayararyer,depo,antrepo. *Böylebiryerdesaklanılaneşyaiçinödenenücret. ardiyeci *Ardiyeişletenkimse. *Ardiyeyebakankimse. arduaz *Kayağantaş,kayrak. arefe *Bkz.arife. arefegünü *Bkz.arifegünü. arena *Amfiteatrınortasında,boğagüreşi,yarış,oyungibitürlügösterileryapılanalan. *Siyasîçekişmeleringeçtiğiyer. areometre *Sıvıölçer. argaç *Dokumatezgâhlarındaenineatılaniplik,atkı. argaçlama *Argaçlamakişi. argaçlamak *Dokumadaargaçatmak. argali *Boynuzlugillerden,KuzeydoğuAsya'dayaşayan,büyükboynuzlarıolanyabankoyunu(Ovisammon). argın *Yorgun,zayıf,bitkin. *Beceriksiz. argınlık *Argınolmadurumu. argıt *Geçit,boğaz,dağboğazı,derbent. *Kekliktutmaktakullanılan,tahtadankapanlarınyantaraflarınabağlananağaçparça. argo *Kullanılanortakdildenayrıolarakaynımeslekveyatopluluktakiinsanlarınkullandığıözeldilveyasöz dağarcığı. *Serserilerin,külhanbeylerininkullandığısözveyadeyim. argolaşma *Argolaşmaközelliğigösterme. argolaşmak *Karşılıklıargokonuşmak. *Sözargodurumunagelmek. argon *Atomnumarası18,atomağırlığı39,9olan,havada%1oranındabulunan,rengi,kokusuvetadıolmayan birelement.KısaltmasıAr. argonot *Kafadanbacaklılardan,salyangozkabuğubiçimindekabuğuolanveahtapotabenzeyenbirhayvan (Argonautaargo). argüman *Birçıkışkümesinindeğişkenineverilenad. arı *Temiz,münezzeh. *Yabancışeylerdenarınmış,katışıksız,saf,halis. *Günahsız. arı *Zarkanatlılardan,balvebalmumuyapan,iğnesiylesokanböcek(Apismellifica). arıbalalacakçiçeğibilir *işinibilenkimsenereyebaşvuracağınıbilir. arıbeyi *Herkovandabirtanebulunananaarı. arıbiti *Kör,kanatsız,kızılcarenkliküçüksinek(Braulacaeca). arıdalağı *Balpeteği. arıgibi *çokçalışkan. arıgibisokmak *iğnelemek,acısözsöylemek. arıkil *Porselenyapmaktakullanılanbirçeşitakvegevrekkil,kaolin. ArıKovanı *Yengeçtakımyıldızıyöresindebiryıldızkümesi. arıkovanı *Arılarıniçindebalyaptıklarıçeşitlimaddelerdenyapılmışyuva. arıkovanıgibiişlemek *(biryerin)gireniçıkanıçokolmak. arıkuşu *Arıkuşugillerden,sırtısarı,karnımavimsiyeşil,GüneyAvrupa,KuzeyAfrika,OrtaAsya'daazağaçlıklı, açıkyerlerdeyaşayanbirkuş(Meropsapiaster). arıkuşugiller *Omurgalıhayvanlardankuşlarsınıfınagirenbirfamilya. arısili *Tertemiz. arısütü *Gençişçiarınınbaşındakibezlerdensalgıladığıazotuçokmadde. arıcı *Balalmakiçinarıyetiştirenkimse. arıcılık *Balalmakiçinarıyetiştirmeişi. arık *Ark. *Fideveyafidandikilenyer. arık *Eti,yağıerimişzayıf,cılız,kuru,sıska. arıkçekmek *tıkanan,bozulanarklarıtemizleyipaçmak. arıkemek *İşçinin,eksüreiçindeharcadığıvesonucundaartıkdeğeryarattığı,karşılığıödenmeyenemek. arıkçı *Suyoluyapankimse. arıklama *Arıklamakişi. arıklamak *Arık(II)durumagelmek. arıklaşma *Arıklaşmakişi. arıklaşmak *Arık(II)olmak. arıklatma *Arıklatmakdurumu. arıklatmak *Arık(II)durumagetirmek. arıklık *Zayıflık,sıskalık. arılama *Arılamakişi,tenzih. arılamak *Birşeydeherhangibirayıpveyakusurbulunmadığınıbildirmek,tenzihetmek. arılanma *Arılanmakdurumu,arılaşma. arılanmak *Arılaşmak. arılar *Tektekveyabirtoplulukdüzeniiçindeyaşayan,vücutları,özelliklekarınlarıvearkaayaklarıkıllarlaörtülü zarkanatlılarfamilyası. arılaşma *Arılaşmakdurumu,arıdurumagelme,özleşme. arılaşmak *Arıdurumagelmek,saflaşmak,özleşmek. arılaştırma *Arılaştırmakişi,özleştirme. arılaştırmak *Arıdurumagetirmek,özleştirmek. arılık *Temizlik. *Katışıksızlık. *Günahsızlık. arılık *Kovanlarınkonulduğuyer,kovanlık. arınadokunmak *utançduymak. arındırma *Arındırmakişi. arındırmak *Arınmasınısağlamak. arınınyuvasınakazık(veyaçöp)dürtmek *tehlikelikişiyikışkırtmak. arınış *Arınmakişiveyabiçimi. arınma *Temizlenme. *Ruhuntutkulardantemizlenmesi. *Sanatyoluyladuygularınarınması. arınmak *Temizlenmek. *Katışıksız,arıdurumagelmek. *Rahatlamak. arış *Kolundirsektenparmaklarakadarolanbölümü. arış *Çözgü. arış *Arabaoku. arıtıcı *Arıtmaözelliğiolan. *Deterjan. arıtıcılık *Arıtmaişi. arıtım *(petrol,yağvb.için)Arıtmaişi,rafinaj. arıtımevi *Şeker,petrolgibimaddelerinarıtıldığıyer,tasfiyehane,rafineri. arıtış *Arıtmakişiveyabiçimi. arıtma *Arıtmakişi. arıtmaünitesi *Doğalgazüretimkuyularındantoplamahatlarıylagelengazıniçerisindekihidrojensülfür,karbondioksitve subuharogibihidrokarbonbileşiğiolmayangazlarla,hidrokarbonkondanstlarınıntabiîgazdanayrıldığıbirim. arıtmak *Temizlemek. *Katışıksızdurumagetirmek,tasfiyeetmek. arız *Sonradanortayaçıkan. *Bulaşmış,musallatolmuş. arızolmak *bulaşmak,sürekligörünürdurumdaolmak. *sonradanortayaçıkmak. arıza *Engebe. *Aksama,aksaklık. *Birnotanınsesiniyarım tonyükseltmek,alçaltmakveyaeskidurumunagetirmekiçinnotanınsoluna konulandiyez,bemolvebekârişaretlerininortakadı." }, { "text": "arızayapmak *Bozulmak,işlemezdurumagelmek. arızalanma *Arızalanmakişi. arızalanmak *Arıza,aksaklıkgöstermek. arızalı *Engebeli. *(Araçvb.için)Aksayan,işlemeyen,bozulmuş. *Yarımyamalak,idareedecekbiçimde. arızasız *Engebesiz,düz. *Aksamayan,bozulmadanişleyen. *Huzurlu,rahat,mutlu. arızî *Sonradanolan,dıştangelen. *Geçici,eğreti. Ari *İran'dangeçerekKuzeyHindistan'ayerleşenhalkveyabuhalktanolankimse. *Buhalklailgili,buhalkaözgü. arî *Çıplak. *Özgür,hür. Aridil *Hint-AvrupadilailesininHint-İrangrubunaverilenad. aria *Operalardasolistlerdenbirininorkestraeşliğindesöylediğişarkı,arya. arif *Çokanlayışlıvesezgili(kimse),varışlı. arifolananlasın(veyaanlar) *herkesinanlayacağıkadaraçıksöylenmeyenbirsözüngerçekanlamınıkavrayanlariçinsöylenir. arifane *Arifolanayakışacakyolda,biçimde. *Yiyeceğiortaklaşasağlanan(toplantı). arifaneile *ortaklaşa. arife *Belirlibirgünün,olayınbiröncekigünüveyaonayakıngünler,öngün. arifegünü *Dinîbayramlardanöncekigün. arioso *Dramatikvelirikbakımdanyüksekbiranlatımgücüolanağırbaşlıhava. Aristocu *Aristotelesçi. Aristoculuk *Aristotelesçilik. aristokrasi *Ekonomik,toplumsalvesiyasîgücünsoylularsınıfınınelindebulunduğutarihîyönetimbiçimi. *Soylularsınıfı. aristokrat *Aristokrasiyanlısı. *Soylu. aristokratik *Aristokratlıklailgili. aristokratlık *Aristokratolmadurumu. Aristotelesçi *Aristotelesçilikyanlısıolankimse. Aristotelesçilik *YunanfilozoflarındanAristoteles'infelsefesi,gezimcilik. *Bufelsefeyibenimsemişolmadurumu. aritmetik *Matematiğin,konususayılar,bunlarınözellikleriveişlemlerolankolu. *Bubilimleilgili. aritmetikdizi *Ardışıkterimleriarasındakiayrımdeğişmeyendizi:1,3,5,7,9...dizisiaritmetikbirdizioluportakçarpan denilendeğişmezoranı2sayısıdır. aritmetikişlem *Aritmetikyoluylayapılançözüm. aritmetikorta *Birdiziyioluşturansayılarıntoplamının,dizininterimsayısınabölünmesiyleeldeedilensayı. aritmetiksel *Aritmetikileilgili. aritmi *Kalpatışlarındakidüzensizlikveeşitsizlik. aritmik *Ritimliolmayan,düzensiz. ariya *Sancağı,yelkeniveyaserenidirektenaşağıalma. ariyet *Eğreti,ödünç. *Bellibirtaşınırmalınkullanılmasınıngeriverilmekşartıylabedelsizolarakbirkimseyebırakılması. ariyeten *Eğretiolarak,ödünçolarak. arizamik *Enineboyuna,heryönüile. ariza *Yüksekbirmakamasunulanmektupveyadilekçe. arjantin *Büyükbirabardağı. Arjantinli *Arjantinhalkındanolan. ark *İçindensuakıtmakiçintoprağıkazarakyapılanaçıkoluk,arık,hark,cetvel,kanal. arka *Birşeyintemeltutulanyüzününtamtersyanı. *Birşeyinsırtdurumundaolanyüzeyi. *Gerikalanbölüm. *Art,peş. *Otururkensırtındayandığıyer. *(insaniçin)Vücut,beden. *Arkadaolan,arkadabulunan. *Koruyucu,kayırıcı,iltimasçı,piston. *Geçmiş,geridekalmışzaman. arka(veyasırt)çevirmek *eskiilgiyigöstermezolmak,yabancıgibidavranmak. arkaarka *Geriyedoğru. arkaarkaya *Hemenbirbirininarkasından,artarda. arkaarkayavermek *birbirinikorumakiçinbirleşmek,destekolmak,dayanışmak. arkaayak *Hayvanlardavücudungerisindebulunanayaklardanbiri. arkabulmak *birkoruyucu,kayırıcıbulmak. arkaçıkmak *birkimseyibaşkalarınakarşıkorumak,kayırmak. arkakapıdançıkmak *okuldanbaşarısızlıklaayrılmak. arkamüziği *Biroyundahareketvesözlerinyanısıraetkiyiartırmakiçinhafifçeçalınanmüzik. arkaolmak *maddî,manevîyöndendestekolmak. arkaplânda *Geride. *Önemsiz. arkasokak *Anayolaaçılanikinciderecedekisokak. arkateker *Araçlarınarkadüzenindeyeralantekerlek. arkavermek *desteklemek,dayamak. arkayüz *Birşeyinarkadakalanyüzü. arkaç *Ağıl. *Dağsırtlarındadavarlarınyatırıldığıdüz,rüzgâralmayankuytuyer. arkadabırakmak *birindendahailerigitmek. arkadabırakmak *birşeydenepeyuzaklaşmışbulunmak. *zamanbakımındangeçmiştebırakmak. *(ölenkimseyegöre)dünyadabırakmak. arkadakalanlar(veyaarkadakiler) *birkimseninöldüğündeveyabiryeregittiğindegeridebıraktığıyakınları. arkadakalmak *geridengelmek,geridekalmak. *değerceilerideolanlarınarkasındakalmak,ilerigidememek,geridekalmak. arkadanarkaya *Gizligizli,elaltından,gizlice,bellietmeden. arkadansöylemek *kendisibulunmadığıbiryerdekimseyiçekiştirmek,dedikodusunuyapmak. arkadanvurmak *birkimsekendisinegüvenenveinananbirinegizlicekötülüketmek. arkadaş *Biriştebirliktebulunanlardanherbiri,hempa,refik,yâren. *Birbirlerinekarşısevgiveanlayışgösterenkimselerdenherbiri. arkadaşcanlısı *arkadaşlığadeğerveren,arkadaşlarınaçokdüşkünolankimse. arkadaşdeğil,arkataşı *zararverenarkadaşlariçinsöylenir. arkadaşolmak *birkimseyledostlukkurmak,içtenolmak. arkadaşça *Arkadaşolarak;içtenlikle,dostça. arkadaşlık *Arkadaşolmadurumu,arkadaşayakışırdavranış,omuzdaşlık,ünsiyet. arkadaşlıketmek *biriştebirliktebulunmak;huyuvedüşünceleribirbirineuymak. *birsüreberaberbulunmak,birliktegitmek,eşliketmek,refakatetmek. arkaik *Arkaizmleilgili,eskimiş(sözveyaeser). *Güzelsanatlardaklâsikçağöncesindenkalan. arkaizm *Konuşulanveyazılandilde,kullanımdandüşmüşolaneskisözvedeyim. *Kullanıldığıçağdandahaeskibirçağdankalmabirbiçimin,biryapınınözelliği. arkalama *Arkalamakişi,yardım,müzaheret. arkalamak *Arkasınaalmak,yüklenmek. *Birkimseyegüvenvererekyardımetmek,destekolmak,korumak,müzaheretetmek. arkalanma *Arkalanmakişi. arkalanmak *Kendisineyardımedilmek,destekolunmak. arkalı *Koruyanı,koruyucusu,dayanağıolan. arkalıç *Arkalık. arkalık *Eviçindegiyilenkolsuz,kalıncabirtürkısahırka. *Sırtdayamayayararyer. *Sırtındayüktaşıyanhamalların,yüktaşırkenkullandıklarıarkayastığı,semer,arkalık. arkalıklı *Arkalığı,sırtdayayacakyeriolan. arkalıksız *Arkalığı,sırtdayayacakyeriolmayan. arkası(veyasırtı)yeregelmemek *sarsılmamak,yerindendüşürülememek,güçlüolmak. arkasıalınmak *sonaerdirilmek,bitirilmek,biryerdedurdurulmak. arkasıgelmek *devamlıolmak,sürekliolmak. arkasıkesilmek *tükenmek,sonbulmak. arkasıolmamak *kayıracakkimsesiolmamak. arkasıpek *Güçlübirineveyasağlambirşeyegüvenen. arkasısıra *arkasından. arkasısıra *Ardından,peşinden. arkasıyufka *Sevilenbiryemeğinarkasındanbaşkabiryemeğinbulunmadığınıanlatmakiçinsöylenir. *Soğuğakarşıgereğigibigiyinmemişolmadurumu. arkasınaalmak *sırtınayüklemek,taşımak. *desteğinisağlamak. arkasınabakmadangitmek *arkadakalanlarlahiçilgilenmedenbiryerdenayrılmak. arkasınadüşmek(veyatakılmak) *birişisonaerdirmekiçinsıkıçalışmak. *(birini)gözdenayırmayarakarkasındangitmek. arkasında(veyasırtında)yumurtaküfesiyokya! *eskidüşüncesinideğiştirmekte,sözündencaymaktasakıncagörmeyenleriçinkullanılır. arkasındadolaşmak(veyagezmek) *birişiyaptırmakiçinilgiliveyayetkilibirkimseninuğradığıyerleregiderekgörüşmefırsatıaramak. arkasından *birininoradahazırbulunmamasıdurumunda. arkasındankoşmak *işyaptırmakiçinbirininarzusunukollamak,görüşmefırsatıaramak. *birineçokilgiduymak. arkasındansürüklemek *arkasındangelmesinisağlamak. arkasını(birşeye)vermek *dönmek. arkasını(birine)vermek *birininkoruyuculuğunagüvenmek. arkasını(veyapeşini)bırakmak *vazgeçmek. arkasınıalmak *birişitamamlamak. arkasınıdayamak *birininkoruyuculuğunagüvenmek. arkasınıgetirememek *başladığıbirişisürdürüpsonaerdirememek. arkasınısıvamak *okşamak,övmek,iltifatetmek. arkasız *Arkalığıolmayan. *Koruyanıolmayan,koruyucusu,dayanağıolmayan. arkaüstü *Arkasıyeregelecekbiçimde. arkayabırakmak(veyakoymak) *sonraya,başkazamanaveyaişinsonunabırakmak;ertelemek. arkayakalmak *geridekalmak,sonrayakalmak,geridengelmek. arke *İlkanamadde. arkebüz *XV.yüzyıldaFransa'dakullanılmayabaşlanan,taşınabilirateşlisilâh. arkeen *Kambriyumlardanönceoluşaneneskiyerkatı. arkegon *Eğreltiotlarında,bazısuyosunlarında,bütünkarayosunlarındavebazıaçıktohumlulardagörülendişilik organı. arkeolog *Kazıbilimci,arkeolojiuzmanıveyabilgini. arkeoloji *Tarihöncesiveeskiçağlardankalmaeserleritarihvesanatbakımındaninceleyenbilim,kazıbilimi. arkeolojik *Arkeolojiileilgili. arkeopteriks *Hemkuşhemsürüngenözelliklerigösterenbirhayvanfosili. arkıt *Köyevlerindekapılarınarkasınakonulankalınkuşak. arkoz *Birleşimindefeldspatbulunan,kumtaşıtüründenbirtortulkayaç. arktik *Kuzeykutuplailgili,kuzeykutupyakınındaolan. arlanma *Arlanmakişi. arlanmak *(olumsuzolarakveyaolumsuzanlamlıcümlelerdekullanılır)Utanmak. arlanmaz *Utanmaz,sıkılmaz. arlı *Namuslu,utangaç,sıkılgan. arlıarından,huysuzhuyundanvazgeçmez *herkeskendikarakterinegöredavranıştabulunur. arma *Birdevletin,birhanedanınveyabirşehrinsembolüolarakkabuledilmişresim,harfveyaşekil,ongun. *Gemininyürümesinehizmetedendirek,seren,ip,halatveyelkentakımı. armadonatmak *armayıyerliyerinekoymak. armasoymak *hareketliolanarmayı,limandakışlamak,yağmurvekardankorumakamacıylabirsüreiçinsökmek. armauçurmak(veyaarmabudatmak)" }, { "text": "*armayırüzgârakaptırmak. armada *Donanma. armador *Geminindirek,seren,yelkenveipgibidonanımınıdüzenleyenusta. armadura *Gemidedirekleretakılıhalatlarıbağlamakiçinküpeşteniniçtarafındabulunandelikliveçubuklulevha. armağan *Birinisevindirmek,mutluetmekiçinverilenşey,hediye. *Ödül. *Birbilimadamınınemekverdiğidaldaonuanmakiçinhazırlananbilimseleser. *Bağış,ihsan. armağanetmek *birinebirşeyiarmağanolarakvermek,hediyeetmek. armalı *Armasıbulunan. armatör *Ticaretgemisisahibi. armatörlük *Armatörolmadurumu. *Gemiişletmeişi,gemiişletmeciliği. armatür *Biraletinanabölümünüoluşturankısım. *Birmıknatısınikikutbuarasında,kuvvetakımınıtoplubirdurumagetirmekiçinbukutuplararasına yerleştirilendemirparçası. *Birkondansatördekiikiiletkenyüzeydenherbiri. armoni *Türlüseslerarasındasağlananuyum. armoniorkestrası *Yalnızüflemeliçalgılardanoluşanorkestra. armonik *Armoniileilgiliolan. *Armonika. armonika *Yanyanasıralanmışdeliklerdenherbiriüflenince,ayrınotadaseslerçıkaranküçükağızçalgısı,mızıka. *Akordeon. armoniler *Frekansı,anasesinfrekansındantamkatıolansesler. armonize *Tamamlayıcıseslereklenmiş(müzikparçası). armonyum *Taşınabilirküçükorg. armudî *Armutbiçimindeolan. armudiye *Armutbiçimindenazarlıkolaraktakılanaltın. armuduniyisini(dağda)ayılaryer *Bkz.Ahlatıniyisini(dağda)ayılaryer. armut *Gülgillerden,çiçekleribeyaz,yurdumuzunheryerindeyetişen,birağaç(Piruscommunis). *Buağacınrengisarıdanyeşilekadardeğişebilentatlı,sulu,yumuşak,ufakçekirdeklimeyvesi. *Fazlabön. armutgibi *çokanlayışsız,bön. armutkabağı *Ürünü,armutbiçimindeolanbirsüskabağı. armutkurusu *Dahasonrakimevsimlerdeyenmeküzerekurutulmuşarmut. armutpişağzımadüş! *birişehiçemekharcamaksızınonunkendiliğindenolmasınıbekleyenlerindurumunuanlatır. armuttop *Boksörünçalışmalarındakullandığıiçihavalı,dışıderi,armutbiçimindetop. armutunsapıvar,üzümün(veyakirazın)çöpüvardemek *herşeyekusurbulmak,hiçbirşeyibeğenmemek. armuz *Gemilerdegüvertevebordakaplamatahtalarınınyanyanagelmelerisonucuaralarındaoluşturduklarıçizgi. Arnavut *Arnavutlukveçevresindeyaşayanbirhalk. *Buhalkaözgüolan(şey). Arnavutbacası *Çatıpenceresi. Arnavutbiberi *Acıkırmızıbiber. Arnavutciğeri *Ciğertavası. Arnavutkaldırımı *Yollardairiliufaklıtaşlarlagelişigüzelyapılankaldırım. Arnavutça *Hint-Avrupadilleriailesinegiren,Arnavutlarınkullandığıdil. Arnavutlaşma *Arnavutlaşmak. Arnavutlaşmak *Arnavutdilinivekültürünübenimsemek. Arnavutlaştırma *Arnavutlaştırmakdurumu. Arnavutlaştırmak *Arnavutkimliğinikazandırmak. Arnavutluk *Arnavutolmadurumu. *Arnavuthalkınınbütünü. arnika *Öküzgözü,sığırgözü,mastıçiçeği. aroma *Bitkiözlerindenveyayağlarındaneldeedilenhoşkoku. aromatik *Hoşkokulu,aromalı. arozöz *Kamyon,arabagibibirtaşıtaracına,doldurmaveboşaltmadüzeniolan,birsudeposueklenmesiyle oluşturulan,sulamayayarararaç. arp *Bkz.harp(II). arpa *Buğdaygillerden,taneleriekmekvebirayapımındakullanılan,hayvanlarayemolarakverilen,yurdumuzda çokyetiştirilenbirbitki(Hordeumvulgare). *Bubitkinintaneleri. arpaboyukadargitmek(veyayolalmak) *pekazilerlemek. arpaektim,darıçıktı *terssonuçverenişleriçinsöylenir. arpagüvesi *Tahıllaradadananbirgüvetürü. arpasuyu *Bira. arpaşehriye *Arpabiçimindedökülmüşşehriye. arpacı *Arpaalanvesatankimse. arpacıkumrusugibidüşünmek *neyapacağınıbilmeyerekderinderindüşünmek. arpacık *Gözkapağınınkenarındaçıkanküçükçıban,itdirseği. *Tüfek,tabancagibiateşlisilâhlardanamlununenileribölümündebulunanvenişanalırkengezlebirlikte gözilehedefarasındaaynıçizgiüzerinegetirilenküçükçıkıntı. *Arpabiçimindeşehriye. arpacıksoğanı *Tohumdanyetiştirilenvetohumlukolarakkullanılanküçüksoğan. arpacılık *Arpayetiştirmeveyaalıpsatmaişi. arpağan *Yabanîarpa. arpalama *Atlarınayaklarındagörülenverahatyürümeleriniönleyenbirhastalık. *Çokarpayemektenilerigelenbirhayvanhastalığı. arpalık *Arpaekilenyer,arpatarlası. *Arpakonulanyer. *Hayvanındişindebulunanvehayvanyaşlandıkçasilindiğiiçinyaşınıbelliedenbirnişan. *Müftüvekazaskergibidingörevlilerineaylıkyerineverilengiyecek,yiyecekgibişeylerveyapara. *Başmaklık. *Karşılıksızyararsağlanılanyerveyakimse. arpalıketmek *arpalıkyapmak. arpalıkyapmak *birkaynaktansürekliolarakçıkarsağlamak. arpasıçokgelmek *coşmak,azmak,kudurmak. arpçı *Arpçalankimse. arpej *Birakortoluşturanseslerinbirbiriarkasındançalınması. arsa *Üzerineyapıyapılmakiçinayrılmışyer. arsenik *Atomnumarası33,atomağırlığı74,91,yoğunluğu5,7olan,atmosferbasıncıaltında4500Cde süblimleşen,madenfilizlerindeçokyaygınbulunan,metalgörünümündebasitelement,sıçanotu,zırnık.Kısaltması As. arsıulusal *Uluslararası. arsız *Utanması,sıkılmasıolmayan, yılışık,yüzsüz(kimse). *Açgözlüdavranan(kimse). *Kolaycaüreyebilen(bitki). arsızarsız *Utanmazbirbiçimde,yılışarak,sırnaşarak. arsızca *Arsızgibi,arsızayakışanbiçimde. arsızlanma *Arsızlanmakişi. arsızlanmak *Arsızlıketmek. arsızlaşma *Arsızlaşmakişi. arsızlaşmak *Arsızdurumagelmek. arsızlık *Arsızolanındurumuveyaarsızayakışacakdavranış,yılışıklık,sırnaşıklık. arsızlıketmek *utanmadan,sıkılmadan,yüzsüzcedavranmak;açgözlüdavranmak. arslan *Aslan. arslanınadıçıkmış,çakallarbaşkeser *haksızlığıveyakötülüğüesasyapanınyerinebukonudaadıönplânaçıkankişileranlamındakullanılır. arslanlı *Osmanlıdevletindekullanılanarslanbaskılıgümüşsikke. arş *İslâmdinîinanışınagöregöğünenyüksekkatı. arş *Askerlikte\"yürü\"komutu. arşe *Kemanyayı. *Tren,troleybüs,tramvaygibielektrikleişleyentaşıtlardateldenelektrikakımıalmayayarayan,yukarıya doğruuzanmışdemiryay. arşetip *İlkörnek. arşıâlâ *Dokuzuncukatgök. arşın *Yaklaşıkolarak 68cmyeeşitolanuzunlukölçüsü. arşınlama *Arşınlamakişi. arşınlamak *Arşınlaölçmek. *Amaçsız,genişadımlarladolaşmak. arşınlık *Arşınölçüsünde,arşınkadar. arşidük *Avusturya'daimparatorailesiprenslerineverilenunvan. arşidüşes *Arşidükünkarısıveyakızı. *Avusturyahanedanındaprenses. arşiv *Belgelik. arşivci *Belgelikgörevlisiveyauzmanı. arşivcilik *Arşivcininyaptığıişveyagörevi. arşivleme *Arşivlemekişi. arşivlemek *Arşivekaldırmak,arşivdesaklamak. art *Arka,geri. *Birşeyinöbüryüzü. artarda *Birbirininarkasından. artavurt *Avurdunarkabölümü. artavurtünsüzü *Dilucununartdamağaçarpmasındanoluşanvedilinyanlarındanakanses. artbölge *Denizkıyısındabulunanbiryeringerisindekibölge,hinterland. artdamak *Damağınarkabölümü. artdamakünsüzü *Ciğerlerdengelenhavanındilsırtıyardımıylaartdamağınçeşitlinoktalarındabazenpatlayarak,bazende sızarakoluşturduğuünsüz:k,g,ğ. artdüşünce *Birdüşünceninarkasındagizlitutulanasıldüşünce. artelden *birinioyalayıp,ondangizliolarak. arteteğindenamazkıl *çoktemizhuylukimseleriçinsöylenir. artniyet *Artdüşünce. artoda *Gözdeirisilebillûrcisminarasındakiboşluk. artteker *İticigücüsağlayarakbisikletiyürütenteker. artzamanlı *Evrimaçısındanelealınansüreiçindebirbiriniizleyen,diyakronik. artzamanlıdilbilimi *Dilolaylarınıdeğişikzamanveevrimaçısındanelealandilbilimi. artzamanlılık *Değişikzamanveevrimaçısındanincelenendilolaylarınınözelliği,diyakroni. artağan *Alışılandanveyabeklenilendenartıkverimiolan,bereketli. *Çoğalan,fazlalaşan,artımlı. artağanlık *Alışılandanveyabeklenilendenartıkürünvermedurumu,bereket. artakalma *Artakalmakişiveyadurumu. artakalmak *Artmak,geriyekalmak,fazlabulunmak. artçı *Yürüyüşdurumundabulunanbiraskerîbirliğingüvenliğinisağlamakiçinarkadangelmeküzerebırakılan kıta,dümdar. *Geçmişbirsanatveyaedebiyatçığırınısürdüren(sanatçı,hareket). artçılık *Artçınıngörevi. arter *Atardamar. *Trafiğiyoğunolananayol. arterit *Atardamarbozukluğu. artezyen *Toprağıburguiledelinerekaçılanvesuyuyükseğefışkırankuyu. artezyenkuyusu *Artezyen. artı *Toplamaişleminde+işaretininadı,zait. *Sıfırdanbüyük,önündeartıişaretibulunan(sayı),eksikarşıtı,pozitif. artısayı *Kendisindenönce+işaretibulunan,sıfırdanbüyüksayı,pozitifsayı. artıuç *Elektrikliçözümlemede,sıvıyabatırılıpakımıngeçmesiniağlayan,metaluçlardanartıyüklüolanı,anot. artık *İçildikten,yenildiktenveyakullanıldıktansonrageriyekalan. *Kalanveyaartanbölüm. *Birşeyharcandıktansonraonunartanbölümü. *Dahaçok,dahafazla. *Bundanböyle,sonra,daha,yeter. artıkdeğer *İşçinin,işgücününkarşılığıolarak,ödenendeğerinüzerindeürettiğiveişverenin,karşılığınıödemeksizin sahipolduğuekdeğer. artıkemek *İşçinin,eksüreiçindeharcadığıvesonucundaartıkdeğeryarattığı,karşılığıödenmeyenemek. artıkgün *Artıkyıllardaşubatayınaeklenen,dörtyıldabirgelen" }, { "text": "29.gün. artıkyıl *Dörtyıldabirgelen366günlükyıl,seneikebire. artıklama *Artıklamakişi. artıklamak *Yemekteartıkbırakmak. artım *Artma,artış,çoğalma. artımlı *Pişinceşiştiğiiçinmiktarıartmışgibigörünen,artağan. artın *Katyon. artırılma *Artırılmakişi. artırılmak *Artırmakişinekonuolmak,çoğaltılmak,tezyitedilmek. artırım *Birşeyiidareliharcayarakonunbirbölümünüartırmaişi,tasarruf. *Müzayededeartırma. artırma *Artırmakişi. *Alıcılararasındakiyarışmayadayananveenyüksekfiyatısürenemalınverilmesiylebitenyöntem, müzayede. artırmak *Artmasınısağlamak,çoğaltmak. *Birmalıbaşkaalıcılarınverdiğifiyattandahayüksekbirfiyatlaalmakistemek. *Tutumludavranıpbiriktirmek,tasarrufetmek. *Herhangibirdavranıştailerigitmek. artış *Artmakişiveyabiçimi,artma,artım,çoğalış. artist *Güzelsanatlardanbirinimeslekedinenkimse,sanatçı,sanatkâr. *Eğlenceyerlerindegösteriyapankimse. artistgibi *boyluposlu,güzelvealımlı(kimse). artistçe *Artistebenzerbiçimde,artistgibi. artistik *Güzelsanatlarıngerektirdiğiniteliğeuygun,sanatlı. artistlik *Artistingörevi. *Artistolmadurumu. artma *Artmakişi. artmak *Büyükheybe. artmak *Eskisindendahaçokçoğalmak. *Gereğinceharcandıktansonrabirmiktargerikalmak. *Değeriyükselmek,fazlalaşmak. artrit *Eklemromatizması. artroz *Genellikleşekilbozucu,iltihapsız,süreğeneklemhastalığı. arttırma *Arttırmakişi. arttırmak *Artırmakişiyapılmak. *Yükseltmek. aruz *Hecelerinuzunlukvekısalık,kapalılıkveyaaçıklıkdeğerlerinegöretürlüseskalıplarındanoluşanDivan Edebiyatınazımölçüsü. arya *Operalardasolistlerdenbirininorkestraeşliğindesöylediği,genelliklekendiiçindebütünlüğüolanparça. Aryanizm *IV.yüzyıldaAriusadlıbirpapazınkurduğuveHristiyaninanışınıntersineolarakİsa'nıntanrılığınıinkâr edenmezhep. arz *Sunma. *(büyükbirmakama)Anlatma,bildirme. arz *En,genişlik. arz *Yer,yeryüzü. arzdairesi *Bkz.enlemdairesi. arzderecesi *Bkz.enlem. arzetmek *sunmak. *saygıilebildirmek. arzodası *Mevkiiolaninsanların,halklagörüştüğüoda. arztalepkanunu *Belirlibirpiyasadasunuvetalepdengesinidüzenlitutmasistemi. arzvetalep *Üreticininpiyasayamalçıkarmasıve tüketicininpiyasadanmalçekmesiolayları,sunuveistem. arzanî *Enineolan. arziyat *Yerbilimi,jeoloji. arzu *İstek,dilek. *Heves. arzuduymak *birineveyabirşeyekarşıistekduymak. arzuetmek *yürektenistemek. arzuhâl *Dilekçe,istida. arzuhâlgibi(veyakadar) *birmektubunçokuzunolduğunuanlatmakiçinsöylenir. arzuhâlci *Parailedilekçe,mektupvb.yazankimse. arzuhâlcilik *Arzuhâlyazmaişi. arzulama *Arzulamakişi. arzulamak *İstekduymak,özlemek,istemek. arzulu *İstekli,hevesli. arzusukalmak *isteğiyerinegelmemek,hevesinialamamak. As *Arsenik'inkısaltması. as *Kakım. as *İskambilkâğıtlarındabirli. *Biriştebaştagelen(kimseveyaşey). as- *Astsıfatınınkısaltılmışı;eklendiğikelimenindahaaşağıderecelisinianlatanyenikelimelertüretmeyeyarar. askat *Herhangibirölçübirimininbölündüğüeşitparçalardanherbiri. asyön *Arayön. asa *Bazıülkelerde,hükümdarların,mareşallerin,dinadamlarınıngüçsembolüolarak,törenlerdetaşıdıklarıbir türağaçveyametaldendeğnek. *Eskidenihtiyarlarınbastonyerinekullandıklarıuzunsopa. asabî *Sinirli. *Sinirleilgili,sinirsel. asabîleşme *Asabîleşmekişi. asabîleşmek *Kızmak,öfkelenmek,sinirlilikbelirtilerigöstermek,sinirlenmek. asabîlik *Asabîolmadurumu. asabiye *Sinirhastalıklarıileilgilihekimlikkolu. *Sinirhastalıklarıileilgilihastahanebölümü. asabiyeci *Sinirhastalıklarıuzmanı. asabiyet *Sinirlilik,asabîyapılıolma. asal *Başlıca,temelniteliğindeolan,esasî. asalgazlar *Atomlarınındışelektronhalkalarıtamamıylaveyageçiciolarakelektronadoymuşolangazlar(helyum, neon,argon,kripton,ksenon),soygazlar. asalsayı(lar) *Bölenlerininkümesiikielemanlıolanelemanlardanbiri1,öbürüsayınınkendisiolandoğalsayı(lar). asalak *Bircanlınıniçindeveyaüzerindesürekliveyageçiciolarak,onunzararınayaşayanbaşkacanlı,tufeyli, parazit. *Başkalarınınsırtındangeçinen(kimse),ekti. asalakbilimi *Asalaklarınyapısını,yaşayışını,konakçıylailişkisiniveyaptığıhastalıklarlabuhastalıklarakarşıgirişilecek savaşıkonualanbilimdalı,parazitoloji. asalaklaşma *Asalaklaşmakdurumu. asalaklaşmak *Asalakdurumagelmek. asalaklık *Asalakolanındurumu. asalet *Soyluluk. *Birgöreviyüklenmişolan,ogörevinsahibiolankimse,asillik,vekillikkarşıtı. *Yazıdaveyasözdebayağısözvedeyimbulunmamasıdurumu. asaleten *Birgörevdetemelliolarak,asılolarak,vekâletenkarşıtı. *Kendiadınahareketederek. asaletenatama *Sürekligörevyapmaküzerebirgöreveatama. asamble *Kurul. asansör *İnsanlarıveyayükleribiryapınınbirkatındanötekineveyayüksekyerlereçıkarıpindirenelektrikleişler araç. asansörboşluğu *Binalardaasansörünişlemesiiçinbırakılanboşluk. asansörcü *Asansörünbakımveonarımınıyapankimse. *Otelvehastahanegibibüyükkuruluşlardaasansöründüzenliçalışmasınısağlayankimse. asap *Sinirler. asar *Yapılar,eserler. asarıatika *Eskiyapılar,eskieserler. asayiş *Biryerindüzenvegüvenlikiçindebulunmasıdurumu,düzenlilik,güvenlik. asayişberkemal *Güvenliğinyerindeolduğunuanlatır. asbaşkan *İkincibaşkan. asbest *Tremolitinbozulmasındanoluşanlifli,kırılmadanbükülebilenveateşteniteliğideğişmeyenbirmineral,taş pamuğu,kayalifi. asbestyünü *Asbestinişlenerekyünbiçiminesokulmuşu. aselbent *Hekimliktevekokuyapımındakullanılan,aselbentağacınınkabuklarıçizilerekeldeedilenbirreçine. *Bureçinenineldeedildiğiağaç(Styraxofficinalis). asenkron *Eşzamanlıolmayan,başlamavebitmeanlarıbaşkaolan(olaylar);senkron,eşzamankarşıtı,yadınkurun. asepsi *İlâçkullanmadan,yalnızısıyardımıileaygıtvepansumangereçlerigibişeylerimikropsuzlaştırmaişi. aseptik *Hertürlümikroptanarınmış. ases *Gecebekçisi. *Osmanlıİmparatorluğundayeniçeriocağınınkaldırılmasındanöncekigüvenlikgörevlisi. asesbaşı *Yeniçeriocağındakiaskerîgörevininyanısıra,başşehrindüzeninikorumakladayükümlüolan 28.ortanın çorbacıbaşısınaverilenad. asetat *Asetikasidintuzuveyaesteri,saydam. asetatlı *Birleşimineasetatkarıştırılmış. asetik *Sirkeyleilgili,sirkeyleaynıözellikleritaşıyan. asetikasit *Sirkeyetadınıveözelliklerindenbirçoğunuverenasit. asetilen *Renksiz,sarımsakkokulu,güçlüvebeyazbirışıkvererekyananhidrokarbonlubirgaz. aseton *Birçokorganikmaddeyieritmektekullanılanuçucu,kolaycaalevalır,eterkokusundabirsıvı. asfalt *Siyahrenkteşekilsizbircinsbitüm. *Anamaddesikatranolanveyollarınkaplanmasındakullanılankarışım. *Asfaltlanmış. asfaltit *Petrolünayrışmasıileoluşanveçokluktatortulkayaçlarıngözeneklerindebulunandoğalbitüm. asfaltlama *Asfaltlamakişi. asfaltlamak *Asfaltlakaplamak. asfaltlanma *Asfaltlanmakişi. asfaltlanmak *Asfaltdökülmek,asfaltlakaplanmak. asgarımüşterek *Herkestarafındankabuledilennokta,üzerindeanlaşmayavarılanhusus,uyuşulankonu,ortakpayda. asgarî *Enaz,enaşağı,enazından,endüşük. *Minimum. asgarîücret *İşçilerebirçalışmagünükarşılığıolaraködenenveişçiningıda,konutgiyim,sağlık,ulaşımvekültürgibi ihtiyaçlarınıgününfiyatlarıüzerindenenazdüzeydekarşılamayayetecekücret. ashap *Sahipler. *Hz.Muhammed'inmeclislerindevekonuşmalarındabulunanlar,sahabeler. ası *Asmakişi. -ası/-esi *Fiildensıfatyapanek. asıdaolmak(veyaasıdakalmak) *birişesonverilmeyipöylecebırakılmışolmakveyakalmak. asık *Somurtkan. *Asılı. asıksuratlı *Hoşnutsuzluğunu,kızgınlığınıyüzünesertbiranlamvererekbelirten\"öfkeligörünüşlüyüzüolan. asıl *Birşeyinkendisi,örnek,kopyakarşıtı. *Kök,köken,kaynak. *Gerçeklik,esas,hakikat. *Soy,nesep. *Gerçek. *Birşeyintemelinioluşturan,ana. *Aranılannitelikleriençokkendindetoplamışolan. *(a'sıl)Başlıca,baştagelen,gerçekolarak. asılnüsha *Biryazmaeserinveyabelgeninkopyalarınındayandığıözgünbiçimi. asılsayılar *Sıraveyaüleştirmeekialmamışyalınsayılar. asılvurgu *Kelimeninaslındakivurgu. asılanma *Asılanmakişi,intifa. asılanmak *Birşeydenyararsağlamak,intifaetmek. asılı *Asılmışolan. asılış *Asılmakişiveyabiçimi. asıllı *Birkökenedayanan,kökenli. asılma *Asılmakişi. asılmak *Asmakişiyapılmakveyaasmakişinekonuolmak. *Biryeretutunupsarkmak. *Tutupçekmek." }, { "text": "*Birşeyisterkenkarşısındakinitedirginedecekderecedeilerigitmeküstelemek, ısraretmek. *Hızlaelinealmak. *Boynunaipgeçiripsallandırılaraköldürülmek,idamedilmek. *Karşıcinsinilgisiniçekmekiçinçarpıcıdavranışlardabulunmak. *Israrlaüzerinegitmek,sonunakadarmücadeleetmek. asılmışadam *Salepgillerden,çiçekleriasılmışbirinsanabenzeyenveköklerindensalepçıkarılanbirbitki. asılsız *Doğruolmayan,temelsiz,dayanaksız,köksüz(haber). asıltı *Çözünemeyenmaddeparçacıklarınındibeçökmedenbirsıvıortamdakalmışdurumu,süspansiyon. *Böylebirsıvıkarışımı,süspansiyon. asım *Asmaişi. asımtakım *Kadınlarıntakındıklarısüseşyası. asıntı *Birişihemenyapmayıpbekleterekgeribırakma,tehir,tavik. *Birinitedirginedecekkadarüzerinedüşme. *Sırnaşan,tebelleşolankimse. asıntıolmak *tebelleşolmak,sırnaşmak. asıpkesmek *(genellikleişbaşındabulunanbirkimseiçin) yasayıçiğneyereksertdavranmak. asır *Yüzyıl. *Çağ. asırlarca *Yüzlerceyıl. asırlık *Yüzyıllık. asi *Başkaldıran,isyaneden. *Hayırsız,dikbaşlı. aside *Un,etvebamyaileyapılanbirArapyemeği. asidimetre *Asitölçer. asil *Soylu. *Yüksekduyguileyapılan. *Birgörevdetemelliolan,vekilkarşıtı. asileşme *Asileşmekişi. asileşmek *Karşıgelmek,başkaldırmak,isyanetmek. asilik *Asiolmadurumu,isyanetme,isyankârlık. asiliketmek *karşıgelmek,başkaldırmak. asillik *Asilolmadurumu,asalet. *Soyluolmadurumu,soyluluk. asilzade *Soylu. asilzadelik *Soyluluk. asimetri *Simetrisiolmayan,bakışımsızlık. asimetrik *Simetrikolmayan,bakışımsız. asimilâsyon *Benzerhâlegetirme,kendinebenzetme,kendineuydurma,özümleme. *Benzeşme. asimile *Busöz\"benzeşmek\",\"kendineuydurmak\"anlamında\"asimileetmek\"biçimindekullanılır. asimptot *Bireğriyegiderekyaklaşan,amasonunakadaruzatılsabileyaklaştığıhâldeeğriyikesmeyendoğru; sonuşmaz. asistan *Yardımcı. *Araştırmagörevlisi. asistanlık *Asistan,araştırmagörevlisiolmadurumuasistanıngörevi. asit *Turnusolünmavirenginikırmızıyaçevirmeközelliğindeolanvebirleşimindekihidrojeninyerinemaden alaraktuzoluşturanhidrojenlibirleşik,hamız. asitalkol *Aynızamandaasitvealkolgruplarınıiçerenbirleşiklereverilenad. asitborik *Bkz.borikasit. asitfenik *Bkz.fenol. asitölçer *Birasidinözelliğini,konsantrasyonderecesiniölçmeyeyarayancihaz,asidimetre. ask *Bkz.asklı. askarit *Bağırsaksolucanı. asker *Erdenmareşalekadarordudagörevlibulunanherkes. *Askerlikgöreviveyaödevi. *Ordununyalnızerrütbesindeolanbölümü. *Toplulukdüzeninesaygısıolan,disiplinli. *Yurdunkorunmasıyolundaiyidövüşmesinibaşaran. askerçıkarmak *(birdevlet)bellikanunlarabağlıolarakaskertoplamak. *kıyılaraveençokdüşmankıyılarınaaskerindirme. askergibi *disiplinli,düzgün. askerkaçağı *Askerliködeviniyapmamakiçinaskerocağındanayrılanveyaorayagitmektenkaçankimse. askerocağı *Askerliködevininyapıldığıkışla,ordugâh,tahkimlibölge,gemi,tersanegibihizmetyerlerineverilenad. askerolmak *askerliködevinebaşlamak. askertayını *Erlereverilenazık. askerce *Askereyakışırbiçimde. askerci *Askeryanlısı. askercilik *Askerciolmadurumu. *Birtürçocukoyunu. askerealınmak *askerliködeviniyapmakiçinereğitimmerkezinegönderilmek. askereçağrılmak *askerliködeviniyapmakiçinşubeceistenmek. askeregitmek *askerliködeviniyapmakiçinorduyakatılmak. askerî *Askerlikleilgili,askereözgü. askerîambargo *Birülkeyicezalandırmakamacıylaaskerîalandayaptırımuygulama. askerîataşe *Birulusunyabancıülkelerdekielçiliklerindegörevliaskerîuzman. askerîinzibat *Askerîbirliklerarasındadüzeni,disiplini,kanunlarıyürütmeklegörevlisınıfvebusınıftanolanasker. askerîkaput *Askerleringiydiğikalınkumaştanüstlük. askerîrüştiye *Askerîortaokul. askerîleşme *Askerîleşmekişi. askerîleşmek *Biryeraskerlikleilişkilidurumagelmek,askerlikniteliğikazanmak. askerîleştirme *Askerîleştirmekişi. askerîleştirmek *Askeryönetiminegeçirmek;(birşeye)askerlikniteliğikazandırmak. askeriye *Askerlik. askerlik *Askerolmadurumu;askerliködeviorduhizmeti. askerlikdairesi *Yurttaşlarıaskerealmaişleriylegörevliolanaskerlikşubelerininbağlıbulunduklarıbölgedairesi. askerliketmek *askerlikyapmak. askerlikhizmeti *Ordudabelirlibirsüredeyapılanyurtödevi. askerlikyapmak *kanunlaragöreyurttaşlarınyükümlüolduklarıorduödevindebulunmak. askerlikyoklaması *Askerlikşubelerinekayıtlıkimselerinbelirlizamanlardayapılandurumyoklaması. askı *Üzerineherhangibirşeyasmayayararnesne. *Pantolonveyagiysilerindüşmesiniönlemekiçinomuzdanaşırılanbağ. *Artırma,eksiltmegibiresmîişilânlarınınilgilidaireduvarındabellibirzamansüresinceasılıdurması. *Hastahanelerdekırıkkolveyabacaklarınasılaraktutturulduğuaraç. *Çay,kahvetaşımayayararkahvecitepsisi,fener. *Saklanmakiçintavanaasılmışdiziveyahevenk. *Yeniyapılanyapılarınçatısına,evsahibitarafındanustaiçinveyadüğünarabalarınadüğünsahibi tarafındanarabacıiçinarmağanolarakasılankumaş. *Gelininoturacağıyerinüstüneasılansüsler. *Kadınlarınkullandığıaltındizisiveyazincirlimücevherat. *Düğünlerdegelineyakınlarıtarafındantakılanhediye. *İpekböceğininkozasınısarmasıiçinyanınakonulançalıçırpı. *Sazşairleriarasındayapılandeyişyarışındaüstüngeleneverilmekiçinduvaraasılankumaş,tabancagibi ödül. askıdabırakmak *sonucavardırmamak. askıdakalmak *(biriş)birengeldolayısıylasonucavaramamak. askılı *Askısıolan. askılık *Avcılarınsırtlarınataktıklarıaskıtakımı. *Asılıpsaklanacaksebze,meyve. *Vestiyer. askıntı *Başkalarınınsırtındangeçinen. *Karşıcinsirahatsızedenkimse. askıyaalmak *altıboşalıpdesteğikalmayanyapıyıdikmelerleboşluktatutarakyıkılmaktankurtarmak. *oturmuşveyabatmışbirgemiyiyüzdürmekiçinbaşkateknelereasarakkaldırmak. *birişizamanındayapmayıpbelirsizbirzamanabırakmak,savsaklamak. askıyaçıkarmak(veyaçıkarılmak) *evlenecekkimselerindurumununüfuskayıtlarınınbulunduğuyerdeaskıyoluylailânetmek. askıyaçıkmak *ipekböceğikozasarmaküzeredallaraçıkmak. asklı *Sporlarıaskdenentorbalariçindeoluşan(mantar). askospor *Asklımantarlarınsporunaverilenad. asla *Hiçbirzaman,hiçbirbiçimde. Aslan *Zodyaküzerinde,YengeçileBaşakburçlarıarasındayeralanburcunadı,Zodyak. aslan *Kedigillerden,erkekleriyeleli,yırtıcı,Afrika'dayaşayan,uzunluğu160cm,kuyruğu70cmveucupüsküllü, çokkoyusarırenkligüçlübirmemelitürü,arslan. *Gürbüzveyiğitadam. aslanağzı *Havuzkenarlarınakonulanveağzındansuakanaslanbiçimindesüstaşı. aslangibi *boyluboslu,güçlüveyakışıklı. *sağlığıyerinde. aslankesilmek *aslangibigüçlüvecesurdurumagelmek. aslanpayı *Hakedilendendahaçokalınanpay. aslansütü *Rakı. aslanyatağındanbelliolur *birkimseninoturduğuyerindurumu,onunkişiliğinibellieder,uygunbirdurumdaolmasıgerekir. aslanyürekli *Çokyiğit,hiçbirşeydenkorkmayan. aslanağzı *Sıracaotugillerden,türlürenkte,güzel,kokusuzçiçekleriolanbirbitki. aslanca *Aslanayakışıryolda,aslangibi,yiğitçe. aslangiller *Kedicinsindenolanbütünetoburlarıiçinealanhayvanfamilyası. aslanım! *gençler,delikanlılariçinkullanılanbirseslenmesözü. aslanınağzında *eldeedilmesiçokgüç. aslankulağı *Birsapüzerindedizilisarıveyakırmızıçiçekliotsubirbitki. aslankuyruğu *Ballıbabagillerden,eskidenhekimlikteterleticiolarakkullanılanbirbitki,yerpırasası(Leonurus). aslanlık *Yiğitlik,cesaretlilik. aslanpençesi *Gülgillerden,sarı,beyazçiçeklibiryabanîbitki(Alchemilla). *Şirpençe. aslen *Kökveyasoybakımından. aslıastarı *içyüzü,gerçekşekli. aslıastarı *Esası,doğruluğu,geçerliliği. aslıastarı(veyaaslıaslı)olmamak *yalan,asılsızolmak. aslıçıkmak *gerçekolduğuanlaşılmak,gerçekolduğuortayaçıkmak. aslıfaslıyok *yalan,uydurma. aslınesli *Soyusopu. aslık *Kısırolan(kadınveyadişihayvan). aslî *Temelolarakalınan,esasolan. aslîdüşünce *Anafikir. aslîmaaş *Devletdairelerindeçalışanmemurlaraverilenaylığın,yükselmeyetemelolanheraşaması. aslînüsha *Biryazınınçoğaltılmasınaörneklikedenilknüsha. asliye *Temel,esas. asma *Asmakişi. *Asılmış,asılı. asma *Asmagillerden,dallarıçardaküzerineyayılanbitkileregenelolarakverilenad. *Belirlibirtürüzümverenbitki(Vitis). asmabahçe *Ayakvekemerlerüzerinekurulanteraslardanyapılmışbahçe. asmabıyığı *Asmadallarınınçevresinetutunmasınayarayanyeşiluzantılar,sülük. asmabiti *Eşkanatlılardan,asmalarazararveren,sarımsırenktebirböcek,filoksera(Phylloxeravestatrix). asmakabağı *Kabakgillerdensürüngenveyasarılgan,mevsimlikbirkabaktürü(Lageneriavulgaris). *Butürüninceuzun,sebzeolarakkullanılanürünü. asmakat *Yapılardagenellikletabanlabirincikatarasınayapılan,basıktavanlı,altıboşkat. asmakilit *Kilitlenecekşeyinüstündekihalkalarageçirilipkapatılacakbiçimdeyapılmışkilit. asmaköprü *İkibaşındakiayaklardanbaşkadayanağıolmayan,çoğunluklauzunveyüksekköprü. asmamerdiven *Yukarıucundanbiryereasılarakkullanılanipmerdiven. asmayaprağı *Zeytinyağlıveetlidolmayapmaktakullanılankörpeasmayaprağı. asmagiller *İkiçeneklilerden,bellibaşlıtürüasmaolanbitkifamilyası. asmak *Birşeyiaşağıyasarkacakbiçimdebiryereiliştiripsarkıtmak. *Üzerinetakınmak,kuşanmak. *Birkimseyiboğazındanipgeçiripsarkıtaraköldürmek, idametmek. *Gitmekzorundaolunanbiryereözürsüzgitmemekveyagöreviolanbirişiözürsüzyapmamak. asmalı *Asmasıolan." }, { "text": "asmalık *Asmaiçinayrılmışyerveyatoprak. asmolen *Pişmiştoprak,cürufvebetonkarışımındanyapılankiriş,putrelnervürlerarasınakonulandeliklituğla. asonans *Yarımkafiye,herdizeninsonundagelen,aynıaksanıverenünlününondansonraveyaöncegelenünsüzü hiçdikkatealmadantekrarlama şeklindeuyak. asorti *(dahaçokgiyimde)Birbirineuygun,birbirinitutarrenkveyapıdaolan. asortik *(dahaçokgiyimde)Birbirineuygun,birbirinitutarrenkveyapıdaolan. asosyal *Sosyalolmayan. asparagas *Uydurma,gerçekolmayan,gerçekmişgibigösterenhaber. aspidistra *Zambakgillerden,genelliklesaksıdayetiştirilen,yapraklarıdoğrudandoğruyatopraktançıkanbirsüsbitkisi. aspiratör *Havadakiduman,tozvb.yabancımaddeleriemerekdışarıatancihaz,emmeç. aspirin *Ağrıkesiciveateşdüşürücüolarakkullanılanbeyazrenkli,ekşimtırakilâç. aspur *Yalancısafran. asrısaadet *Hz.Muhammed'inyaşadığızaman. asrî *Modern,çağcıl. asrîleşme *Çağcıllaşma,çağdaşlaşma. asrîleşmek *Çağcıllaşmak,çağdaşlaşmak. asrîlik *Çağcıllık. assai *Birliktekullanıldığıteriminanlamınaaşırılıkkazandırır:Adagioassaiçokyavaş,çokağır. assolist *Birmüzikprogramındadahaçokensonolaraksahneyeçıkan,alanındatanınmışveçokünlüolansanatçı. ast *Alt. *Birininbuyruğualtındaolangörevli,madun. *(birinegöre)Rütbeveyakıdemceküçükolanasker. astar *Giyecek,perde,çanta,ayakkabıgibişeylerde,kumaşınveyaderininiçtarafınageçirilenincekat. *Sıvaveyaboyadanöncevurulankat. *Gemiciliktebirşeyisağlamlaştırmakiçinkullanılanbez,halat,ağaçvb. astarboyası *Boyacılıktaasılboyadanöncesürülen,kirikapatmakvesürülecekboyanındayanıklılığınıartırmakiçin kullanılanboya. *Üzerineresimyapılacakbezinveyaduvarınyağlıboyayıemmesiiçin,resimyapılmadanöncesürülenboya. astarkaplama *Kontratablalardakörağacınbiçimdeğiştirmesiniönlemekamacıylaikiyüzüneyapıştırılankaplamakatı. astarsürmek(veyavurmak,çekmek) *astarboyasıileboyamak. astarıyüzündenpahalıolmak *birişinayrıntılarınaharcanılanparaveyaemek,eldeedilensonucundeğeriniaşmak,masraflıolmak. astarlama *Astarlamakişi. astarlamak *Astargeçirmek. *Boyacılıkta,astarvurmak,astarsürmek. astarlanma *Astarlanmakişi. astarlanmak *Astargeçirilmek. astarlatma *Astarlatmakişi. astarlatmak *Astaryaptırmakveyageçirtmek. astarlı *Astargeçirilmiş,astarlanmış. astarlızarf *İçyüzüneincebirkâğıtgeçirilmişzarf. astarlık *Astarolmayaelverişli(kumaşvb.). astarya *Birgemiyeyüklemeveyaboşaltmaiçintanınansüre. astasım *Öncüllerindenbiriöncekitasımınvargısıdurumundaolanbirektasım. astat *Atomnumarası85olan,bizmutunalfaışınlarıylabombardımanısonucueldeedilenyapayelement. KısaltmasıAt. astatin *Astat. asteğmen *Ordudaenküçükrütbelisubay. asteğmenlik *Asteğmenrütbesiveyaasteğmeningörevi. astığıastık,kestiğikestik *acımasız,çoksertveyaistediğigibidavranankimseleriçinkullanılır. astım *Bronşlarındaralmasındanilerigelennefesdarlığı. astımlı *Astımıolan,astımhastalığınatutulmuşolan. astırma *Astırmakişi. astırmak *Asmakişiniyaptırmak. astigmat *Netgörmeyen,astigmatizmetutulmuş(göz). astigmatizm *Gözünsaydamtabakasındameridyenlerineşitsizliğiyüzündennetgörememedurumu. astragan *Karakulkuzusununkıvırcıkveparlakpostu. *Buposttanyapılmışolan. astrofizik *Gökfiziği. astrolog *Yıldızfalıylauğraşankimse,müneccim. astroloji *Yıldızfalcılığı,müneccimlik. astronom *Astronomibilgini,gökbilimci. astronomi *Gökbilimi,felekiyat. astronomik *Gökbilimiyleilgiliolan. *Aşırıçokyüksek. astronomikfiyat *Çokyüksekfiyat. astronomikrakam *İnsanaşaşkınlıkverecekderecedebüyükrakam. astronot *Uzayadamı. astronotluk *Uzayadamıolmadurumuveyauzayadamınıngörevi. astropikal *Tropikalbölgelereyakın,fakatdahayüksekbirenlemdeolan. astsubay *SilâhlıKuvvetleryasasınagöreastsubayokullarındayetişerekSilâhlıKuvvetlerekatılanastsubayçavuştan astsubaykıdemlibaşçavuşakadarrütbesiolanasker. astsubaybaşçavuş *Astsubaylığınbeşincibasamağı. astsubayçavuş *Astsubaylığınilkbasamağı. astsubaykıdemlibaşçavuş *Astsubaylığınaltıncıvesonbasamağı. astsubaykıdemliçavuş *Astsubaylığınikincibasamağı. astsubaykıdemliüstçavuş *Astsubaylığındördüncübasamağı. astsubayüstçavuş *Astsubaylığınüçüncübasamağı. astsubaylık *Astsubayolmadurumuveyaastsubayıngörevi. asude *Sessiz,rahat,sakin. asudelik *Huzuriçindeolma,mutluluk. asuman *Gök,gökyüzü. Asurca *SamîdilleriailesinegirenveMilâttanöncekidönemlerdeÖnAsya'dakullanılmışolanölübirdil. Asyalı *Asya'dayaşayankimse. *Asya'yaözgüolan,Asyaileilgili(olan). Asyalılık *Asyalıolmadurumu. aş *Pişirilerekhazırlananyemek. aşdamı *Bazıbölgelerdeyemekpişirilenyer,mutfak. aşerme *Aşermekdurumu. aşermek *hamileliktebazıyiyeceklerekarşıaşırıdüşkünlükgöstermek,çokarzulamakveyanefretetmek,tiksinmek. aşevi *Paraileyemekyenilenyer,aşçı,lokanta. *Yoksullaraparasızyemekyedirilenveyadağıtılanyer,aşhane. *Düğünvebenzeritoplantılarda,verilecekyemeklerihazırlamakiçingeçiciolarakmutfakgibikullanılan yer. *Tekkelerdeyemekpişirilenyer. aşocağı *Yemekpişirilipyoksullaradağıtılanyer. aştaşıncakepçeyepahaolmaz *sıkışıkzamanlardaönemsiz şeylerindeğeriçoktur. aşyermek *Bkz.aşermek. aşağı *Birşeyinaltbölümü. *Biryeregöredahaalçakyerdebulunan. *Eğimlibiryerindahaalçakolanyeri. *Niteliğidüşük,kötü,adî. *Bayağı,adî. *Dahaküçük,dahaaz;değeryönündendahaaz. *Aşağıya,yeredoğru. aşağı(falan)yukarı *birkimseninadınındildendüşürmediğini,onunpekgözdeolduğunuanlatır. *birhizmetteçokkullanılankişice,yakınmaolarakkullanılır. aşağıalmak *devirmek,yıkmak. aşağıbitkiler *Suyosunları,mantarlarvekarayosunlarıgibisudışındafazlaboyatmayandamarsızbitkiler. aşağıdüşmek *düzeyi,miktarı,niteliğialçalmak. aşağıgörmek *küçükgörmek,beğenmemek,horgörmek. aşağıkalıryeri(veyayanı)yok *nitelikleribakımındanbaşkalarıylakarşılaştırıldığındaeksiğiolmayan,denkolan. aşağıkalmamak *herhangibirnitelikbakımındanondangeriolmamak. aşağıkurtarmaz *bundandahaucuzaolmaz. *dahaaşağıbirdurumukendinelâyıkgörmez. aşağımahalle *Yüksekbiryerleşimbölgesinegörealçaktakalanyer,yerleşimbölgesi. *Genelev. aşağıtükürsemsakalım,yukarıtükürsembıyığım *ikikarşıt veaynıderecedesakıncalıdurumkarşısındakararvermezorluğunuanlatır. aşağıyukarı *Tamayakın,yaklaşıkolarak. aşağıyukarı(yürümek) *birbaştanbirbaşa(yürümek). aşağıdanalmak *sertkonuşanbirkimseyeyumuşakbirdilkullanmak,alttanalmak. aşağılama *Aşağılamakişi. aşağılamak *Değerindendüşükgöstermek. *Küçültücüdavranışlardabulunmak,horgörmek. aşağılanma *Aşağılanmakdurumu. aşağılanmak *Aşağıdurumadüşürülmek. aşağılaşma *Aşağıdurumadüşme,mezellet. aşağılaşmak *Aşağılıkdurumadüşmek. aşağılatma *Aşağılatmakişi. aşağılatmak *Aşağılamakişineuğratmak,tenziletmek. aşağılıyukarılı *Aşağısıveyukarısıolan;aşağısıyukarısıbirlikte. aşağılık *Aşağıolmadurumu,adilik. *Niteliğidüşük,adî. aşağılıkduygusu *Kişiningerçeklereuyanveyauymayansebeplerle,benliğiniyetersizveküçükgörmesi. aşağılıkkompleksi *Kendiniolduğundanyetersiz,yeteneksizvegüçsüzgörmeduygusu. aşağısama *Aşağısamakişi. aşağısamak *Birkimseyiveyabirşeyiaşağılıkvedeğersizgöstermek,hafifealmak,hafifsemek,tezyifetmek. aşağısı *Aşağıtaraftaki. aşama *Önemveyadeğerbakımındangitgideyükselenbirsırabasamaklarınherbiri,rütbe,mertebe,paye. *Varılmasıistenenbiramacadoğrugeçilmesigereklidönemlerdenherbiri,evre,basamak,merhale. aşamasırası *Önemvedeğerbakımındangitgideyükselenbasamaklardizisi,hiyerarşi. *Otoriteninengenişölçüdeenüstmertebedeolarakdeğişikönemsıralarıarasındakatıvekesinbirbiçimde dağıldığıtoplumsalteşkilâtlanışbiçimi,hiyerarşi. aşamalı *Aşamasıolan,kademeli. aşar *Ondalık. *Tarımürünlerindenalınanondabirnisbetindekivergiler. aşarî *Ondalık. aşçı *Yemekpişirenkimse,ahçı. *Yemekpişiripsatankimse. *Yemekyenilendükkân,aşevi,lokanta. aşçıbaltası *Kemiklietkesmeyeyararküçükbalta. aşçıbaşı *Birkaçaşçınınbirlikteçalıştığıyerdebulunanlarınbaşı. *Birlokantaveyaevdeyemekpişirmeklegörevlikimse. aşçıbaşılık *Aşçıbaşıolmadurumu,aşçıbaşınıngörevi. aşçılık *Aşçıolmadurumuveyaaşçınıngörevi. *Yemekpişirmezanaatıveyabilgisi. aşerat *Onluklar. aşhane *Aşevi. *Mutfak. aşı *Organizmadabellibirtakımhastalıklarakarşıbağışıklıksağlamakiçinvücudaverilen,ohastalığın mikrobuylahazırlanmışeriyik. *Birağacındalıveyagövdesiüzerine,aynıfamilyanındahaiyibirtüründenalınandal,göz,tomurcukgibi parçalarıkaynaştırmaişiveyaböyleceeklenenparça. *Bueriyiğinuygulanması. *Aşılı(kimseveyabitki). aşıboyalı *Aşıboyasırengindeboyanmış. aşıboyası *İçinekarışandemirhidroksitmiktarınagörepassarısı,kızılveyakoyuesmerrenkalmışgevrekkil. *Koyucakırmızı,kiremitrengi. aşıkâğıdı *Aşıolanlaraverilenresmîbelge. aşıolmak *aşıyapılmak. aşıtaşı *Taşdurumundakiaşıboyası." }, { "text": "aşıvurmak *bağışıklıkveyatedaviamacıylavücudaaşıvermek,aşıyapmak. aşıcı *Aşıyapankimse. aşıcılık *Aşıcınınyaptığıiş. âşığaBağdadsorulmaz *birşeyeçokistekliolankimsenin,o şeyieldeetmedekizorluklarıhiçesaydığınıanlatır. aşığıcukoturmak *işiçokolumlubirbiçimalmak. âşığıkesilmek *tutkuhâlinegetirmek. âşığıngözükördür *kendisiniaşkakaptırankimse,sevgilisininkusurlarınıgörmediğigibi,çevresindeolupbitenlerlede ilgilenmez. aşık *Baldırkemiğiileeklemleşerekbileğinbellibaşlıoynakmerkezinioluşturan,ayakbileğindebulunanküçük kemiklerdenbiri. *Yapıçatılarında,uzunmertek,aşırma. âşık *Birkimseyeveyabirşeyekarşıaşırısevgivebağlılıkduyan,vurgun,tutkun(kimse). *Halkiçindeyetişen,deyişlerinisazlasöyleyen,sözlüşiirgeleneğinebağlıhalkşairi. *Sevişenbirçifttenkadınaoranlagenellikleerkeğeverilenad. *Dalgın,kalender(kimse). *Ahbap,arkadaşgibibirseslenme. aşıkatmak *yarışetmek,yarışmak. aşıkatmak(veyaaşıkoynamak) *aşıkkemiğiyleoyunoynamak. aşıkkemiği *Aşık. âşıkolmak *sevmek,tutulmak. âşıkane *Âşığayaraşırbiçimde(olan). âşıklık *Âşıkolanındurumu. âşıklısı *çokseveni,düşkünü. âşıktaş *Birbirleriylesevişenerkekvekadındanherbiri. âşıktaşlık *Karşılıklısevişme,muaşaka. âşıktaşlıketmek *karşılıklısevişmek. aşılama *Aşılamakişi. *Yeniaşılanmışağaç. *Soğuğasıcak,sıcağasoğuksukatma. *Buyollaeldeedilmiş. *Bitkilerinaşıyoluylaüretilmesi,ilkah. *Aşılanmış(ağaç). aşılamak *Organizmadabağışıklıkyaratmakveyayerleşmişbirhastalığakarşıkoyabilmekiçinhazırlanmışbiraşıyı vücuda vermek,aşıyapmak. *Eldeedilmesiistenilenherhangibirağacınbirparçasınıanaçüzerinekaynaştıraraküretmek. *Başkasınahastalıkgeçirmek. *Birtakımdüşünceveyaduygularıbaşkasınabenimsetmek,telkinetmek,etkilemek. *Soğuğasıcak,sıcağasoğuksukatmak. aşılanma *Aşılanmakişi. aşılanmak *Aşılamakişinekonuolmak. aşılatma *Aşılatmakişi. aşılatmak *Aşılamakişiniyaptırmak. aşılı *Herhangibirhastalığakarşıaşılanmışolan(kimse). *Kendisineaşıyapılmış(bitki). aşılma *Aşılmakdurumu. aşılmak *Aşmakişinekonuolmak. aşım *Erkekhayvanındişisiyleçiftleşmesi. aşındırma *Aşındırmakişi. aşındırmak *Aşınmakişineuğratmak. *Dokunduğucisimlerieriterekaşınmasınayolaçmak. *(biryere)Pekçokgidipgelmek. aşınım *Aşınmakişi. *Erozyon. aşınma *Aşınmakişi. *Yerkabuğunuoluşturankayaçların,baştaakarsularolmaküzeretürlüdışetmenlerleyıpratılıp,yerinden koparılmalarıveyaeritilmeleri,itikal,erozyon. aşınmak *Birbirinesürtünerekincelmek. *Eskimek,yıpranmak. *Çıkıntılarısilinmek,düzleşmek. aşıntı *Aşınmışyer. aşır *Onsayısı. *BirdinîtörensırasındaveyacemaatlenamazkılındıktansonraKur'an'danokunanonayetlikbölüm. aşıramento *Çalma,aşırma. aşırı *Alışılanveyadayanılabilenderecedençokdahafazla,taşkın. *Birşeyegereğindençokfazlabağlanan,önemveren,müfrit. *Birşeyingereğindençokolanı. *Ötede,ötesinde. *Gereğindenfazla,çok. aşırıbellem *Bellemeyetisininolağanüstübirdurumdagelişmişolması. aşırıbesi *Olağanüstünicelikteyemekyemeveyayedirme. aşırıdoyma *Bellisıcaklıktakibirsıvıiçinde,eriyebildiğikadareriyenbirmaddenin,sıcaklığındüşmesinekarşınbirsınıra kadarerimişolarakkalmasıdurumu. aşırıduyu *Herhangibirduyuorganıylaveözellikledokunmaduyusuylasağlananhertüruyaranakarşıolağandışıbir duyarlıkgöstermedurumu. aşırıerime *Erimenoktasındandahaaşağıbir ısıderecesinedüşmesinerağmenbirtakımşartlaraltındabirsıvının katılaşmamasıdurumu. aşırıgitmek *ölçüyükaçırmak,usandırmak. aşırıtaşırı *Çokaşırı,fazlamiktarda. aşırıuç *Politikaalanındasağveyasolgörüşlerinenateşliveyıkıcıkanadı. aşırıcılık *Bekleneninüstündeaşırıdavranmaeğilimi. aşırılık *Aşırıolmadurumu. aşırılma *Aşırılmakişi. aşırılmak *Aşırmakişinekonuolmak. aşırıntı *Aşırılmışolan(şey). aşırma *Aşırmakişi. *Başkalarınınyazılarındanbölümler,mısralaralıpkendininmişgibigöstermeveyabaşkalarınınkonularını benimseyipdeğişikbiçimdeanlatma,intihal. *Aşırılmış. *Yapıçatılarındauzunmertek,aşık. *Küçükkazan,kova,bakraç. aşırmakayış *Birçarkıdöndürmekiçinkasnaktankasnağageçirilenkuşakbiçimindekikayışçember. aşırmacılık *Başkasınaaitolanbirşeyiizinsizalma. *Biryazarınbaşkabiryazarıneserindenkonuveyabiçimalması. aşırmak *Yüksekveyageçilmesigüçbiryerinüstündenöteyanınageçirmek. *Çalıpgötürmek. *Tehlikeiçindebulunanbirşeyiacelekaçırmak. *Başkasınıneserindenparçalaralıpkendininmişgibigöstermek. aşırmasyon *Çalma,aşırma. aşırtı *Aşırmaişi. aşırtma *Aşırtmakişi. aşırtmak *Aşırmakişiniyaptırmak. *Aşırmak. aşısız *Herhangibirhastalığakarşıaşılanmamışolan(kimse). *Kendisineaşıyapılmamış(bitki). aşıt *Siper,kuytuyer. *Aşılacakyer. *Dağgeçidi. aşikâr *Açık,apaçık,belli,meydandaolan. aşikâretmek *açıklamak,bellietmek. aşikârolmak *belliolmak,ortayaçıkmak,belirginleşmek. aşikâre *Açıkça,belliederek,saklamadan. aşina *Bildik,dost,arkadaş,tanıdık. *Bilinen,tanıdıkolan. aşinalık *Birbirinibilme,tanıma,tanışıklık. *Tanışıklığıgösterirdavranış. aşinalıkgöstermek *ilgilenmek,tanıdığınıbellietmek. aşiret *Oymak. aşiyan *Kuşyuvası. *Ev,oturulanyer,mesken. aşk *Aşırısevgivebağlılıkduygusu,sevi. aşketmek *hızlavurmak. aşkolmayıncameşkolmaz *güçlübiristekolmayıncahiçbirşeyeldeedilemez. aşkolsun *\"Aferin\"sözündendahagüçlüolarakbirdavranışın,birtutumunçokbeğenildiğinibildirir. *Beğenilmeyecekbirdavranış,birtutumkarşısındakınama,sitembildirir. *Dervişlerarasındaselâmsözüolarakkullanılır. aşkyapmak *cinselilişkidebulunmak,sevişmek. aşkadüşmek *âşıkolmak. aşkagelmek *birşeyiyapmakiçinbüyükbiristekduymak,coşmak,coşkunlukgöstermek. aşkın *Bellibirsüreyiaşmış,ötesinegeçmiş. *Benzerlerindenüstün. *Çok,fazla. aşkıncılık *BireyveevrenselibirleştirmeyeçalışanahlâkînitelikliAmerikanfelsefesi. aşlama *Bkz.Aşılama. aşlamak *Bkz.Aşılamak. aşlık *Aşyapmakiçinhazırlananvesaklananşeyler. *Dövüldüktensonrasavrularaktemizlenenvekurutulanbuğday. *Sırasıgelincekullanılmakiçinsaklananyemeklik şeyler,zahire. aşma *Aşmakişi. aşmak *Yüksek,uzakveyageçilmesigüçbiryerinöteyanınageçmek. *(süre)Geçmek,bitmek,sonaermek. *(erkekhayvan)Dişisiyleçiftleşmek. *Görünmedenkaçmak. aşna *Aşina. aşnafişne *Gizlidost. *Gizlidostluk. aşoz *Ahşapgemilerinomurgalarınınuzunluğuncaveikiyanındabordakaplamalarınınendaryüzünü yerleştirmekiçinaçılankeskin,sivriköşeliyuva. aştırma *Aştırmakişi. aştırmak *Aşmakişiniyaptırmak. aşure *Buğday,nohutgibitaneleri,kuruyemişlerişekerlekaynatarakyapılanbirtürtatlı. aşureayı *Muharremayı. aşuregünü *AşureninpişirildiğiMuharremayınınonuncugünü. aşurelik *Aşureyapmadakullanılan. *Aşuredağıtmayayarayansüslükap. aşüfte *Oynak,açıksaçıkkadın,kokot. aşüftelik *Aşüfteolmadurumu. At *Astatin'inkısaltması. at *Atgillerden,binme,yükçekmeveyataşımagibihizmetlerdekullanılanmemelihayvan. *Satrançta,heryöndesiyahtanbeyazavebeyazdansiyahabirhaneatlayarakLbiçimindehareketedentaş. -at *İsimdenisimtüretenek(Arapçaçoklukeki):gidiş-at,gelir-atvb. atanası *Bkz.atlaranası. atbaşı(beraber)gitmek *eşitdurumdaolmak. atbinenin(veyaişbilenin),kılıçkuşananın *her şey,onugereğigibikullanmasınıbileneyakışır. atbinicisinegörekişner *insanların,başlarındabulunankişininetkisialtındakalarak,onuntutumunagöredavrandıklarınıanlatır. atcambazı *Atalıpsatankimse. *Sirklerdeveyaeğlenceyerlerinde,atüstündehünerlerinigösterenkimse. atçalındıktansonraahırınkapısınıkapamak *işiştengeçtiktensonraönlemalmayakalkışmak. atçevirmek *geridöndürmek. atdonu *Atıntüyününrengi. atgibi *vücuduiriyarıolan(kadın). atgözlüğü *Atlarınkoşumtakımında,gözhizasındabulunankorumalık. *Çevresindeolupbitenleriiyialgılayamama,değerlendirememe,sabitfikirlilik. athırsızıgibi *kılıkkıyafetivetutumugüvenvermeyen(adam). atiziitizinekarışmak *iyiyikötüdenayıramayacakkadarbirkarışıklıkortayaçıkmak. atkestanesi *Atkestanesigillerden,15ile30myükseklikte,genişyapraklı,çiçeklerikokulubirağaç(Aesculus hippocastanum). *Buağacınkestaneyebenzeyenyemişi. atkestanesigiller *İkiçeneklilerden,örneğiatkestanesiolanbirbitkifamilyası. atkoşturacakkadar *pekgeniş. atkoşturmak *çokgeniş,alabildiğinerahathareketedilebilecekyerveortamyaratmak,veyabulmak. atmeydanı" }, { "text": "*atkoşularınınyapıldığımeydan. atmeydanı *Atveyaatarabalarıkoşularınınyapıldığıyer. atnalıkadar *(nişan,madalya,elmas,plâkagibigöğsetakılanşeyleriçin)pekbüyük. atolur,meydanolmaz(bulunmaz),meydanolur(bulunur),atolmaz(bulunmaz) *gereklişartlarherzamanbiraradabulunmaz. atoynatmak *atlahünergöstermek. *yarışmak. *bildiğiveistediğigibidavranmak. atpazarındaeşekosurtmuyoruz! *söylenenidinlemeyenesöylenenbiruyarmasözü. atsineği *Çiftkanatlılardan,uzunluğu8mmkadarolan,kanatlarıbüyükveküt,at,sığırvedomuzlarınbacakve kuyrukaralarındayaşayan,eklembacaklıbirsinektürü(Hippoboscaequina). atvar,meydanyok *yapacakgüçvar,amakullanmaimkânıyok. ata *Baba. *Dedelerdenvebüyükbabalardanherbiri. ataet,iteotvermek *birişitersyapmak. atabek *Bkz.atabey. atabey *EskiTürkdevletlerinde,özellikleSelçuklulardaşehzadelerineğitimiveyabağımsızolarakbireyaletin yönetimiilegörevlivezir. atacılık *Uzaklardabulunanvebirçokkuşaktanberigörünmeyenbirtakımözelliklerinyenibirkuşaktabirden ortayaçıkması,atayaçekme,atavizm. atadanbabadangörmek *gelenekhâlindeeskidenberibilmek,yapmak,uygulamak. ataerki *Soydatemelolarakbabayıalanveailedeçocuklarıbabasoyunamaledentoplulukdüzeni,pederşahîlik. ataerkil *Ataerkitemelinedayanan,pederşahî,patriarkal. atak *Düşüncesizceherişeatılan,cür'etkâr. *Geveze,yalancı. atak *Atılım,akın. *Saldırı,saldırış,hücum,hamle. atakyapmak *akınyapmak,atılımyapmak. ataklık *Atakolanındurumuveyaatakçaiş,davranış,cür'et. atalet *Tembellik. *İşsizlik,işsizkalma,işlemezlik. atalık *Atayayakışırdavranış,babalık. atama *Atamakişi,tayin. atamak *Birinibirgörevegetirmek,tayinetmek. ataman *EskidenRusKazaklarınbaşbuğunaverilenunvan. atanma *Birgörevegetirilme,tayinedilme. atanmayapmak *tayinetmek. atanmak *Birgörevegetirilmek,tayinedilmek. ataraksiya *Hiçbirheyecanveyazihinetkisiyleuyarılmayanruhdinginliği,acıyaolduğukadarkıvancakarşıdailgisizlik. atardamar *Kalbinsağkarıncığındanakciğerlere,solkarıncığındanvücudundiğerbölümlerinekantaşıyandamar, şiryan. atari *Bilgisayarlardabasitprogramlarladüzenlenmişbiroyuntürü. atarkanal *Spermayıidraryolunasalanikikanal. atasözü *Uzundenemevegözlemleredayanılaraksöylenmişvehalkamalolmuşsöz,darbımesel:Ayağınıyorganına göreuzat.Atsanatılmaz,satsansatılmazvb. ataş *Tutacak. ataşe *Birelçiliğebağlıuzman,elçilikuzmanı. ataşelik *Ataşeolmadurumuveyamakamı. *Ataşeningörevyaptığıyer. Atatürkçü *Atatürkçülükyanlısıolan(kimse),Kemalist. Atatürkçülük *Atatürk'ündüşünceveuygulamalarındankaynaklanan;TürkDevleti'ninbağımsızlıkvebütünlüğünü,millî egemenliği,kişiözgürlüğünü,çağdaşolmayıamaçlayan;akla,bilimevegerçeğedayanan,evrenselağırlıklı,geleceğe yönelik,birbiriileuyumluamaçlar,uygulamalarveilkelerbütünü. *Builkeyebağlılık. atavik *Atacılıklailgili. atavizm *Atacılık. atbalığı *Suaygırı. atçı *Soyatyetiştiricisi. atçılık *Soyatyetiştiriciliğindeyapılanatkoşuları,atsergilerigibiçalışmalar. ate *Ateist. atefleksiyon *Dölyatağınınbiçimininbozulması. ateh *Bunama,bunaklık,ihtiyarlıkyüzündenalıkdurumagelme. atehgetirmek *bunamak. ateist *Tanrıtanımaz. ateizm *Tanrıtanımazlık. atelye *Bkz.atölye. aterina *Gümüşbalığı. ateş *Yanıcıcisimlerintutuşmasıylabelirenısıveışık,od. *Tutuşmuşolancisim. *Isıtmaveyapişirmeiçinkullanılanyerveyaaraç. *Patlayıcısilâhlarınatılması. *Vücutısısı. *Coşkunluk. *Tehlike,felâket. *Büyüküzüntü,acı. *Kırmızı,alevrengindeolan. *Öfke,hırs,hınç. ateşaçmak *ateşlisilâhlamermiatmayabaşlamak. ateşalmak *yanmak,tutuşmak. *(ateşlisilâh)patlamak. *telâşlanmak,öfkelenmek,heyecanlanmak,coşmak,aceledavranmak,aceleetmek. ateşalmayamıgeldin? *uğradığıyerdenhemengitmeyekalkankimseyesitemolaraksöylenir. ateşbacayı(veyasaçağı)sarmak *birolay,önünegeçilemez,tehlikelibirdurumalmak. ateşbalığı *Sardalye. ateşbasmak *kızarmak,sıkılıpbaşınakanyürümek. ateşböceği *Kınkanatlılardan,karanlıkta ışıldamaözelliğiolanböcek(Lampyrisnoctiluca). ateşböcekleri *Kınkanatlılardan,örneğiateşböceğiolanböceklertakımı. ateşçıkmak *Bkz.yangınçıkmak. ateşçiçeği *Ballıbabagillerden,ateşkırmızısırengindeçiçekleraçanbirsüsbitkisi(Salviasplendens). ateşdüştüğüyeriyakar *biracıyıonuçekendenbaşkasıtamanlayamazveyaaynıölçüdeüzülemez. ateşetmek *ateşlisilâhlarlamermiatmak. ateşgecesi *Hristiyanlarda24HaziranarastlayanYahyayortusunun,meydanlardaateşyakmak,buateşinüstünden atlamakveçevresindeoynamakyoluilekutlananbiröncekigecesi. ateşgemisi *Eskiçağlardadüşmangemileriniyakmakiçinözelbirbiçimdeyapılmış,içiyakıcımaddelerledolugemi. ateşgibi *çoksıcak. *zeki,çalışkanvebecerikli. *kıpkırmızı. ateşgibiyanmak *ateşiyükselmek. ateşhattı *Savaştaenileridekibirliklerinellerindekisilâhlarlaateşaçabileceklerihat. ateşkayığı *Ateşbalığıavlamakiçinkullanılanveiçindeateşyakılankayık. *Yangınsöndürmedekullanılantulumbayıtaşımakiçinkullanılanbüyükvegenişkayık. ateşkesilmek *çokkızgındavranışlardabulunmak,ateşpüskürmek. *(sonradan)çokçalışkan,hareketlivebecerikliolmak. ateşkesmek *ateşlisilâhlarlayapılanatışasonvermek. ateşkırmızısı *Yananateşinrengi. ateşolmayanyerdendumançıkmaz *küçükdeolsabirtakımbelirtilerinönemliolaylaraişaretolduğunuanlatır. ateşolsacirmikadaryeryakar *hasmınpekönemsenmediğinianlatır. ateşpahası *Çokpahalı. ateşparçası *Ateşinbirbölümü. *Çokcanlı,hareketli,becerikli,çalışkan. *Çokyaramaz(çocuk). ateşpüskürmek *şiddetli,öfkelikonuşmak. *çoköfkeliolmak. ateşsaçmak *çokkızmak,çoköfkelenmek. ateştuğlası *Ocak,sobagibiyerlerdekullanılan,ateşedayanıklıtuğla. ateşvermek *tutuşturmak. ateşyağdırmak *ateşlisilâhlarlaaralıksızmermiatmak. *çevresindekilereağırsözlersöylemek. ateş! *ateşetmekiçinverilenkomut. ateşbaz *Osmanlılarda şenlikleriçindonanmafişeklerinihazırlayankimse. *Ateşlehünergösterenoyuncu. ateşçi *Fabrika,vapur,lokomotifgibiateşleişleyenyerlerdeocaklarakömüratıpateşinsürekliyanmasınısağlayan kimse. ateşçilik *Ateşçininişi. ateşeatmak *bilebileçoktehlikelibirişegirişmek. ateşedayanıklı *aşırıısıdanzarargörmeyen. ateşetutmak *azısıtmak. *üzerineateşlisilâhlamermiatmak. ateşevermek *ateşiçinesokmak. *biryerikastenyakmak,kundaksokmak. *aşırıtelâşavesıkıntıyadüşürmek. *birülkeyisavaşasokarakveyakargaşavekarışıklıkyarataraksıkıntıveyıkımauğratmak. ateşevurmak *biryemeğipişmeküzereocağakoymak. ateşevursadumanvermez *pekcimriolanlariçinsöylenir. ateşibaşınavurmak *çoköfkelenmek,sinirlenmek,coşmak. ateşiçıkmak(veyayükselmek) *(hastaiçin)vücutısısıolağandançokartmak. ateşidüşmek *(hastaiçin)ateşigeçmekveyaazalmak. ateşiuyandırmak *sönmeküzereolanateşicanlandırmak. ateşin *Ateşli,coşkun. ateşine(veyanârına)yanmak *birkimseyüzündenzararauğramak. ateşinialmak *yüksekvücutısısınıdüşürmek. *dereceileateşiölçmek. *acıyı,yanmayıazaltmak. ateşkes *Savaşanikikuvvetinkarşılıklıolaraksavaşıdurdurması,bırakışma,mütareke. ateşlebarutbiryerdedurmaz *birikız,birierkekikigencinbiryerdeyalnızbaşlarınakalmalarınınsakıncalıolduğunuanlatmakiçin söylenir. ateşleoynamak *pektehlikelibirişleuğraşmak. ateşleme *Ateşlemekişi. ateşlemek *Tutuşturmak,yakmak. *Top,tüfekgibipatlayıcımaddeleripatlatmak. *Kışkırtmak,heveslendirmek. ateşlendirme *Ateşlendirmekişi. ateşlendirmek *Coşturmak,kışkırtmak, şiddetlendirmek. ateşlenme *Ateşlenmekişi. ateşlenmek *Ateşlemekişinekonuolmak. *Vücutısısıartmak. *Coşmak,kızışmak,şiddetlenmek. ateşleriçinde *(hasta)çokateşlibirdurumda. ateşletme *Ateşletmekişi. ateşletmek *Ateşlemekişiniyaptırmak. ateşleyici *Ateşlemeniteliğiolan. *Patlayıcımaddeleriateşlemektekullanılancihaz. ateşli *Ateşiolan. *Coşkun,coşturucu,coşkulu. *Cinselisteklerigüçlüolan. ateşliateşli *Yoğunveheyecanlıbirbiçimde,hararetlihararetli. ateşlisilâh *Patlayıcımaddearacıilemermiatantop,tüfekgibisilâh. ateşlik *Ateşyakılanveyakonulanyer. ateşlilik *Ateşliolmadurumu. ateşperest *Ateşetapan. ateştengömlek *acı,üzüntüveren,dayanılmaz,sıkıntılıdurum. atfen *Malederek,yükleyerek. atfetme *Atfetmekişi,isnat. atfetmek *Birişiveyabirsözübirkimseyemaletmek,yüklemek,isnatetmek. *Yöneltmek,çevirmek. atgiller *Atları,eşeklerivezebralarıiçinealan,tekparmaklımemelilerfamilyası." }, { "text": "atıalanÜsküdar'ıgeçti *fırsatınkaçırılıpartıkyapılacakbirşeykalmadığınıanlatır. atıcı *İyinişanalan,attığınıvurankimse. *Yalancı,asılsızşeyleruydurupsöyleyen. atıcılık *Atıcıolmadurumu. *Bazıateşlisilâhlarkullanarakyapılanspor. *Yalancılık,uydurmacılık. atıf *Yöneltme,çevirme. *İlişkilibulma. atıfet *İyilik,bağış,kayra,lütuf,ihsan,inayet. *Karşılıkbeklemedengösterilensevgi. atık *Sütveyayoğurtçalkamayayararküçükyayık. atık *Atılmış,atılan. atıkkâğıt *Kâğıt,işlemesürecindenveyakullanımdansonraartakalanvekâğıtveyakartonüretimindevekâğıt hamuruyapımındatekrarkullanılankâğıtveyakartonparçaları. atıksu *Evlerde,işyerlerindekullanımdandolayıkirlenenvebinadışınasevkedilenpissu. atıl *Tembel. *İşsiz,aylak. *Etkisiz,işeyaramaz. *Bkz.süreduran. atılgan *Çekinipkorkmadankendinitehlikeveyagüçlüklereatan. *Girişken. atılganlık *Atılganolmadurumu. atılım *İleriatılma,atılmaişi. *Hızlailerleme,hamle,savlet. *Herhangibirkonudailerlemeçabası,hamle. *Sayıkazanmakamacıylayapılanatılış,hücum. atılımcı *Durumunugeliştirmegücügösteren,atılımyapan,hamleci. atılış *Atılmakişiveyabiçimi,atılma. atılma *Atılmakişi. atılmak *Atmakişinekonuolmak. *Saldırmak,hücumetmek. *Birşeyedoğrubirdengitmek,birdenbirdavranıştabulunmak. *Birişegirişmek,başlamak. *Patlamak. atım *Atmakişi. *Atılanbir şeyingidebildiğiuzaklık. atımcı *Pamuğu,yünüyayveyatokmakgibibiraraçlakabartma,ditmeişiniyapankimse,hallaç. atımcılık *Atımcınınişi,hallaçlık. atımlık *Silâhıdoldurmayayetecekveyaenazbiratımyapabilecekbarutmiktarı. *Konuşacak,yazacaksözveyabilgi. atınölümüarpadanolsun *çoksevilenbirşeyyapılırkenveyasevilenbiryiyecekyenilirkensonuçkötüdeolsakatlanılacağınıanlatır. atınısağlamkazığabağlamak *eşeğinisağlamkazığabağlamak. atıp(veyaatmak)tutmak *birkimseveyabirşeyiçinkötükonuşmak. *abartmalıkonuşmak. atış *Atmakişiveyabiçimi. *Birsilâhınmermisiniamaca ulaştırmakiçingerekenişvebilgi. *(kalp,nabıziçin)Vuruş,çarpış. atışyeri *Silâhatmaalıştırmalarıyapılanyer,poligon. atışma *Atışmakişi. *Sazşairlerinindeyişletartışmaları. atışmak *Ağızkavgasıetmek. *Kendisinedargınolanbirkimseyebarışıkmışgibisözsöylemek. *Sazşairleri,bellibirayaküzerinebirbirleriniküçükdüşürmekamacıylakarşılıklıdeyişsöylemek. atıştırma *Atıştırmakişi. atıştırmayeri *Ayaküstüyemekyenilenyer. atıştırmak *Aceleolarakyemekveyaiçmek. *(yağmurveyakar)Serpiştirmek. atıştırmalık *Atıştırmayayarayan. ati *Gelecek. atik *Çabukdavranan,çevik. atik *Eski,eskizamanlailgili. atiktetik *Çabukhareketedebilen,çevik. atiklik *Çabukluk,çeviklik. atkı *Soğuğakarşıomuzlara,başa,sırtaveyaboynaalınanörtü. *Bazıkadınayakkabılarındaveçocukpatiklerindeayağınüstündengeçen,yandanilikleneninceuzunparça. *Büyükyaba. *Kapıvepencerelerinyapımındaüsttarafakonanağaç,taşveyabetondestek,üsteşik. *Dokumatezgâhlarındamekikleenineatılaniplik,argaç. atkıiplik *Dokumacılıktamekikleenineatılaniplikkumaşınenipliği. atkılama *Atkılamakişi. atkılamak *Dokumatezgâhlarındamekikleatkıatmak,argaçlamak. atkılı *Atkısıolan. atkuyruğu *Atkuyruğugillerden,köksapıömürlüolan,dahaçoknemliyerlerdeyetişenveilâçolarakkullanılanbir bitki(Equisetumarvense). *Gençkızlarınsaçlarınıbaşlarınınarkasınatoplayarakuçbölümünükaldırıpserbestbıraktıklarısaçbiçimi. atkuyruğugiller *Eğreltiotugillerden,örneğiatkuyruğuolanbirbitkifamilyası. atlaarpayıdövüştürmek(veyadalaştırmak) *fesatkarıştırmak,arabozanlıketmek. atladıgeçtiGençOsman! *birişinbittiğiniveyatehlikeninatlatıldığınıanlatır. atlama *Atlamakişi. *Belirlibiryerdengeriliphızalarakyapılansıçramailevücuduyerdenkesipdahauzakbiryerekondurma veyabellibiryüksekliktenaşırma. *Bubiçimdeenuzağaatlamakveyaenyükseğiaşmakamacıylayarışılanatletizmdalı. atlamabeygiri *Yüksekliği1.70'eayarlanabilenveatlamalariçinkullanılanbedeneğitimiaracı. atlamatahtası *Dahaiyibirdurumageçmekiçinaraçolarakkullanılanyerveyakimse. atlamataşı *Suyugeçerkenüzerinebasıpatlamakiçinkonulanbüyüktaş,atlangıç. atlamataşıyapmak *dahaiyibiryeregeçmekiçinbirdurumuveyabirkimseyiaraçolarakkullanmak. atlamak *Birengelisıçrayarakveyafırlayarakaşmak. *Yüksekbiryerdenalçakbiryere,ayaküstügelecekbiçimdekendinibırakmak. *Binmek. *(basında)Haberizamanındaverememekveyadiğergazetelerdenöğrenmek. *Okuma,yazıyazma,sayısaymagibiişlerdebazıbölümleribırakıpgeçmek. *Sınıfıokumadangeçmek. *Yanılmak,aldanmak. *Çıkmak,inmek. atlambaç *Çocuklarınatlamaoyunu. atlandırma *Atlandırmakişi. atlandırmak *Atabindirmekveyabinecekatvermek. atlangıç *Suyugeçerkenüzerinebasıpatlamakiçinkonulanbüyüktaş,atlamataşı. atlanılma *Atlanılmakişi. atlanılmak *Atlanmak. atlanma *Atlanmakişi. atlanmak *Atabinmekveyaatedinmek. atlanmak *Atlamakişiyapılmak. atlaranası *İriyarı,erkeksikadın. atlarnallanırkenkurbağalarayakuzatmaz *küçüklerbüyüklerinyanındahadlerinibilmelidir. atlartepişir,aradaeşeklerezilir *büyüklerinçatışmasındanküçüklerzarargörür. atlas *Yüzüparlak,sıkdokunmuşbirtüripeklikumaş. atlas *Dünyanın,birülkenin,birbölgeninfizikselvesiyasîcoğrafyasıileekonomi,tarihgibikonulardatoplubilgi vermekiçinbirarayagetirilmişcoğrafyaharitalarıderlemesi. *Birkonuyuaçıklamakiçinhazırlanmışresimveyalevhalardanoluşmuşkitap. atlasçiçeği *Uzunvesarkıkyapraklı,parlakkırmızıçiçekleraçankaktüs. atlasçiçeğigiller *Kaktüsgiller. atlaskemiği *Boyunomurlarınınüsttenbirincisi. atlatılma *Atlatılmakişi. atlatılmak *Atlatmakişiyapılmakveyabuişekonuolmak. atlatma *Atlatmakişi. atlatmak *Atlamakişiniyaptırmak. *Kötübirdurumugeçiştirmek. *Savmak. *Savsaklamak. *Aldatmak. *(basında)Başkailgililerdenöncebirhaberinyayımlanmasınısağlamak. atlayazıplaya *atlayarak. *istekle,isteyerek. atlet *Atletizmleuğraşankimse. atletfanilâsı *Kolsuzerkekfanilâsı. atletik *Atletleriilgilendiren. *Vücudugelişmiş,biçimli,atletgibi. atletizm *Bedengücünü,çevikliği,yeteneklerigeliştirmeyeyarayankoşu,atlama,ağırlıkkaldırmaveatmagibi,tek başınayapılanvücutçalışmaları. atlı *Atıolan. *Atabinmişkimse,süvari. *Binekatıkullananaskerveyaaskersınıfı. atlıkarınca *İribirkarıncatürü(Poneragrandis). atlıkovalarcasına *gereksizyereaceleederek. atlıspor *Atüzerindeyapılanbütünsporlarıngeneladı. atlıkarınca *Yeredikilmişbireksençerçevesindedöndürülenaskılaratakılıoyuncakatlar,uçaklarvb.denoluşanbir eğlencearacı. atma *Atmakişi. atmaRecep,dinkardeşiyiz *söylediklerinhepyalan(veyaabartma),farkındayız. atmaca *Kartalgillerden,avaalıştırılabilenküçükbiryırtıcıkuş(Accipiternisus). *Sapan. atmak *Bircismibiryönedoğrufırlatmak. *Birşeyiyeredoğrubırakmak. *(birkimseyi)Uzaklaştırmak,göndermek,ilgisinikesmek. *Koymak. *Yerleştirmek,birkenarakoymak. *Uzatmak. *Biryerdenbaşkabiryeretaşımak. *(sille,tokat,kılıç)Vurmak. *(top,tüfekgibisilâhlariçin)Patlatmak. *(kurşun,gülle,okgibişeyleri)Hedefeiletmek. *(zamanbildirentümleçlerle)Geribırakmak. *Örtmek. *(yapılmışkötübirişibirine)Yüklemek. *Sözlesataşmak. *Kovmak,dışarıyaçıkarmak,ilgisinikesipuzaklaştırmak. *İstenilmeyenbirşeyikendimalıolmaktançıkarmak. *Kullanılmasıgelenekhâlinegelmişbir şeyikullanmaktanvazgeçmek. *Çıkarmak,dışarıyavermek. *Patlayıcımaddelerlehavayauçurupyıkmak. *Yayvetokmakladitmek,kabartmak. *İçkiiçmek. *Bilmeden,kestirereksöylemek. *Yalanveyaabartmalısözsöylemek. *Çatlamak,yırtılmakveyayapışıkolduğuyerdenayrılmak. *(kalp,nabızgibikandolaşımıileilgiliorganlariçin)Vurmak,çarpmak. *(sıkıntıdolayısıyla)Giyilenbirşeyiçıkarmak. *Yazılıveyabandaalınmışbirmetindenbazıbölümleriçıkarmak. *Değerinieksiltmek. *(renkiçin)Solmak. *Söylemek. *Göndermek,yollamak. *Haykırmak,bağırmak. *Etkisikaybolmak,alışmak,bırakmak. *Götürmek,sahiplenmek. atmasyon *Uydurma,palavra. atmasyoncu *Uydurmacı,palavracı(kimse). atmasyonculuk *Atmasyoncuolmadurumu. atmık *Erkeklerincinselorganındansalgılananmadde,ersuyu,bel,meni,sperma. atmosfer *Yeriveyaherhangibirgökcisminisarangaztabakası,gazyuvarı. *Havayuvarı. *İçindeyaşanılanveetkisindekalınanortam,hava. *Basınçbirimiolarakkullanılan,150Cdedenizyüzeyinde,76cmuzunluğundavetabanılcm2olancıva sütunununağırlığı(lkg33gr). atmosferbasıncı *Atmosferinyeryüzündebulunanhercisimüzerineyaptığıbasınç. atmosferik *Atmosferleilgili,cevvî. atol *Mercanlarınbirarayatoplanmasıileoluşmuş,halkabiçimindeadacık,mercanada. atom *Birkaçtürübirleşinceçeşitlikimyasalbirleşikleri(molekülleri),birtektürüisebirkimyasalögeyioluşturan parçacık. *(eskiYunanfilozoflarınagöre)Gerçeğinson,artıkbölünemez,bozulamazdiyetasarlanantemelögeleri. atom ağırlığı *Herhangibiratomun16sayısıilegösterilenoksijenatomunagöreağırlığı. atombombası *Atomçekirdeklerininparçalanmasısonucuenerjioluşmasıtemelinedayananbomba. atomçağı *Atomenerjisinininsanlığınhizmetinegirdiğiçağ. atom çekirdeği *Atomunçekimkuvvetininetkisiyle,çevresindeelektronlardolaşan,protonvenötronlardanoluşanpozitif" }, { "text": "elektronyüklümerkezbölümü. atomenerjisi *Atomçekirdeklerininparçalanmasındanveyahafifatomlarınkaynaşmasındanoluşanbüyükenerji. atomnumarası *Biratomçekirdeğininiçindebulunanprotonlarınsayısı. atomreaktörü *Nükleerparçalanmasonucuoluşanenerjiyikontroletmektekullanılandüzen. atomsantrali *Atomdanyararlanarakenerjieldeedenfabrika. atomsayısı *Biratomçekirdeğininiçerisindebulunanprotonlarınsayısı. atomal *Atomlarlailgiliolan. atomcu *Atomculukyanlısı(kimse). *Atomlailgili. atomculuk *Evrenin,bölünmezparçalarınkümelenmesindenoluştuğunuilerisürenöğreti. atomik *Atomlailgiliolan. atonal *Yenibirbestecilikçığırınagöre,tonvemakamtemelinebağlıkalmadanoluşturulan(beste). atölye *Zanaatçılarınveyaresim,heykelsanatlarıylauğraşanlarınçalıştığıyer,işlik. atölyeresmi *Birişinayrıntılarınıgösterenveatölyedeyapımsırasındakullanılan1/1ölçüdekiteknikresim. atraksiyon *Gazinogibiyerlerdeyapılan,müşterilerioyalayıcı,eğlendirici,ilgiçekicigösteri. atropin *Güzelavratotundançıkarılıphekimliktekullanılanzehirlibirilâç. atsanatılmaz,satsansatılmaz *işeyaramadığıveyasıkıntıverdiğihâldevazgeçilemeyen şeylervekimseleriçinsöylenir. attaninipeşeğebinmek *bulunduğuönemligörevdendahaaşağıbirgörevealınmak. attar *Bkz.aktar. attığıtırnakkadarolamamak *birkimseninsözüedilendendahadeğersizolduğunuanlatmakiçinkullanılır. attırma *Attırmakişi. attırmak *Atmakişiniyaptırmak. Au *Altın'ınkısaltması. aut *Topoyunlarındatopunkarşıtakımoyuncularınınvuruşuylaoyunalanınınveyakaleçizgisininarkasına geçmesi. av *Karada,denizde,göldeveyaakarsulardaevcilolmayanhayvanlarıvurmaveyayakalamaişi. *Birhayvanınbirbaşkahayvanıyemekiçinyakalaması. *Buyollarlayakalananhayvan. *Tuzağadüşürülen,kendisindenyararlanılankimse. -av/-ev *Fiildenisimtüretenek:sına-v,gör-ev,öd-ev,işle-v,türe-vvb. avavlanmış,tavtavlanmış *olanolmuş,işiştengeçmiş,artıkyapacakbirşeyyok. avdönemi *Avhayvanlarınınavlanmasıveyabuamaçlakullanılanavaraçlarınınkullanılmasınınserbestolduğuyılın belirlibölümü. avköpeği *Tazı,kopoy,zağargibiavayardımcılıketmeyealıştırılmışköpek. avkuşu *Avlanılankuş. avmevsimi *Avdönemi. avyasağı *Yılınavdönemidışındakalanzamandakonulanyasak. avaçıkmak *avlanmakiçingitmek. avadancı *EskiOsmanlısarayındabirsınıfhademe. avadanlık *Birişiyapmak,biraracıonarmakiçinkullanılanalettakımı. aval *Ticarîsenetlerde,ödemedensorumluolanlarınödememesihâlindeüçüncübirkişininalacaklılarasenet bedeliniödeyeceğineilişkinverdiğigüvence. aval *Saflığısersemlikderecesinevaran(kimse). avalaval *Aptalbirbiçimde,aptalaptal. avam *Halkınaşağıtabakası. *Halk. avanak *Kolaylıklakandırılabilenveyaaldatılabilen,aptal,bön. avanakça *Avanakgibi,avanağauygundüşenbiçimde. avanaklık *Avanakolmadurumu,avanakçadavranış. avanaklıketmek *aptallıketmek,avanakgibidavranmak. avangart *Öncü. avans *Alacağınasayılmaküzereöncedenyapılanödeme,öndelik,peşinat. avansalmak *öndelikalmak. avansçekmek *öndelikçekmek. avansvermek *öndelikvermek. avanta *Birkimsenin,emekvermedensağladığıkazanç. avantacı *Çıkarcı,beleşçi,bedavacı. avantacılık *Çıkarcılık,beleşçilik,bedavacılık. avantadan *bedavadan,beleşten. avantaj *Üstünlüksağlayanşey,yarar,kâr. avantajlı *Yararsağlayan,yararlı(durumveyaşey). avantajsız *Yararsağlamayan,yararsız. avantür *Serüven,macera. avantüriyer *Serüveneatılan,maceracı. Avar *KuzeydoğuKafkasya'daDağıstanFedereCumhuriyeti'ndeyaşayanhalk. *III.-VI.yüzyıllararasındaMoğolistan'daVI.-IX.yüzyıllararasındaOrtaAvrupa'dayaşamışhalk. avara *Birgemininbaşkabirgemidenveyakıyıdanaçılması. *Kıyıyadayanılaraksandalınaçılmasıiçinkürekçilereverilenkomut. avara *İşeyaramaz,kötü. *Üzerindedöndüğüvekendisinitaşıyanmildenbağımsızolarakçalışanmekanizma. avarakasnakişlemek(veyadönmek) *hiçbirişeyaramadanboşuna. avarayaalmak *obölümünçalışmasınıdurdurmak. Avarca *Avarlarınkullandığıdil. avare *İşsiz,işsizgüçsüz,başıboş,başıboşluk,aylak. avaredolaşmak *işsiz,işsizgüçsüz,başıboş,aylakdolaşmak. avareetmek *birkimseyiişindenalıkoymak. avareolmak *işsizgüçsüzdolaşmak. avareleşme *Avareleşmekdurumu. avareleşmek *Aylaklıketmek. avarelik *İşsizlik,başıboşluk,aylaklık. avarız *Kazalar,belâlar. *Engebeler,engeller,tümsekler,yüzeybiçimleri. *Osmanlılardaönceleriyalnızolağanüstüdurumlarda,sonralarıisesürekliolarakhalktantoplananvergi. avarya *Birdenizyolculuğundagemininveyayükününgördüğüzarar. *Çeşitlisebeplerledayanıklılığınıveesnekliğinikaybetmişyapağıveyün. avaz *Yüksekses,nara. avazavaz(bağırmak) *vargücüylebağırmak. avazıçıktığıkadar *çokyükseksesle. avcı *Avlanmayısevenveyaavıkendineişedinenkimse. *Avcılaraözgüolan. *Başkahayvanlarıyakalamaktaustaolan(hayvan). *Birşeyi büyükbiristekleizleyenvebuluportayaçıkaran,tanıtankimse. avcıeri *Piyademangasındaherereverilenad. avcıhattı *Savaştadüşmanadoğrudağılarakönsaftailerleyenaskertopluluğu. avcıotu *Düğünçiçeğigillerden,kokusuz,parlakzehirlibirbitki(Adonis). avcıuçağı *Düşmanuçaklarınıdüşürmekiçinkullanılanuçak. avcılık *Avcıolmadurumuveyaişi. avcılıketmek *avlanmaileuğraşmak. avcukaşınmak *halkinanışınagöreelinebiryerdenparageçeceğianlaşılmak. avcuna saymak *peşinolaraködemek. avcunuyalamak *umduğunuelegeçirememek. avcununiçigibibilmek *(biryeri,birşeyi)çokiyiveayrıntılıolarakbilmek. avcununiçindetutmak *onaistediğiniyaptıracakgüçteolmak. avcununiçinealmak *birkimseyibaskıveetkisialtınaalmak. avdet *Dönüş,gerigelme. avdetetmek *dönmek,gerigelmek. avdetî *(genellikleMusevîleriçin)İslâmdininedönmüşolan. avene *Yardakçılar. averaj *Ortalama. *Sayıfarkı. avgın *Duvardasuyungeçmesiiçinbırakılandelikveyaüstükapalısuyolu. avisto *Ödenmesigerekenpoliçelereyazılanve\"görüldüğünde\"anlamınagelenbirterim. avize *Tavanaasılan,şamdanlı,lâmbalı,billûr,camveyametalsüslüaydınlatmaaracı. avizeağacı *Zambakgillerden,Amerika'dandünyanınheryanınayayılmışolan,avizebiçimindesarkık,irivebeyaz çiçeklibirsüsağacı(Yuccaglosiosa). avlak *Avıçokolanyer,avyeri. avlama *Avlamakişi. *Voleyboldakarşıoyuncularınboşbıraktığıveyetişemeyeceğiyeretopuyavaşçaindiripsayıalma. avlamak *Biravıdiriveyaölüolarakelegeçirmek. *Tuzağadüşürmek,kurnazlıklakandırmak. avlanma *Avlanmakişi. avlanmak *Avlamakişinekonuolmak. *Avagitmek,avaçıkmak,aviçindolaşmak. avlatma *Avlatmakişiniyaptırma. avlatmak *Avlanmakişiniyaptırmak. avlu *Biryapınınveyayapıgrubununortasındakalanüstüaçık,duvarlaçevrilialan. avokado *Amerikanarmudu(Perseaamericana). avrat *Kadın. *Karı,eş. avratpazarı *Cariyelerinsatıldığıpazar. *Kadınlarınöteberisattıklarıpazaryeri. avret *Utyeri. Avrupakayını *Avrupa'dayetişenbirkayıntürü. Avrupaî *Avrupalılaravergi,Avrupalılarabenzer,Avrupalılargibi. Avrupalı *Avrupa'dayaşayan,Avrupahalkındanolankimse. *Avrupa'yaözgüolan,Avrupaileilgili(olan). Avrupalılaşma *Avrupalılaşmak. Avrupalılaşmak *Avrupalılarındüşünce,davranışveyaşantılarınıbenimsemek. Avrupalılık *Çağdaşolma,düşüncevedavranıştabatıölçülerindebulunma. Avşar *Bkz.Afşar. avuç *Eliniçtarafı. *Elinyarıyumulmuşdurumu. *Yarıyumulmuşelinalacağımiktar. avuç(veyael)açmak *dilenmek,paraistemek,yardımistemek. avuçavuç *Herdefasındabiravuç. *(paraiçin)Bolbol,pekçok. *Avuçlayarak. avuçdolusu *(paraiçin)Pekçok. avuçiçi *Elinparmakdipleriilebilekarasındakiiçbölümü. avuçiçikadar *pekküçük,dar(yer). avuçlama *Avuçlamakişi. avuçlamak *Avuçlakavramak,avuçlaalmak. avukat *Hakveyasaişlerindeisteyenlereyolgöstermeyi,mahkemelerde,devletdairelerindebaşkalarınınhakkını aramayı,korumayımeslekedinenvebununiçinyasanıngerektirdiğişartlarıtaşıyankimse. *Gerekmediğihâldebaşkasınınsavunmasınıüstlenenkimse. avukattutmak *adlîişlemlerigereğinceyerinegetirmekiçinbiravukatavekâletnameveriponugörevlikılmak. avukatlık *Avukatmesleği. *Avukatınyaptığıiş. *Gereksiz,boşsavunma. avunç *Acınınhafiflemesiveyaunutulması,avuntu,teselli. avundurma *Avundurmakişi. avundurmak *Oyalanmasınısağlamak. *Acısınıhafifletmek,acısınıunutturmak,tesellietmek. avunma *Avunmakişi,teselli. avunmak *Birşeyleuğraşarakacısınıunutmak,sıkıntılardanuzaklaşmak,tesellibulmak,müteselliolmak. *Oyalanmak;yetinmek. *(hayvan)Gebekalmak." }, { "text": "avuntu *İnsanıavutanşey,teselli. avurduavurdunageçmek *çokzayıflamak. avurt *Yanağınağızboşluğuhizasınagelenbölümü. avurtsatmak(veyaavurtzavurtetmek) *beceremeyeceğişeyleribecerebilecekmişgibikonuşmak. *korkutucubüyüksözlersöylemek. avurt şişirmek *yanağıniçtarafındakiboşluğusuveyahavayladoldurupşişkindurumagetirmek. avurtünsüzü *Dilucununöndamağaveyaartdamağaçarpmasındanoluşanvedilinyanlarındanakanses:Dil,bel,el,dal, bal,alkelimelerindekilünsüzügibi. avurtlama *Avurtlamakişi. avurtlamak *Büyülenmek. *Çalımsatmak,yüksektenatmak. avurtlarıçökmek(veyaavurtlarıbirbirinegeçmek) *çokzayıfladığıyüzündenbelliolmak. avurtlu *Çalımsatan,yüksektenatan. Avustralyakaratavuğu *Serçegillerden,erkeğininkuyruğulirbiçimindeveçoksüslübirAvustralyakuşu(Maenurasuperba). Avustralyalı *Avustralyakökenliolan(kimse). Avusturyalı *Avusturyakökenliolan(kimse). avutma *Avutmakişi,teselli. avutmak *(birkimseninacısınıveyasıkıntısını)Yatıştırmak,tesellietmek. *Oyalamak. avutucu *Avutan,tesellieden. avutulma *Avutulmakişi. avutulmak *Avutmakişinekonuolmak. Ay *Yeryuvarlağınınuydusuolangökcismi,kamer. *Yılınonikibölümündenherbiri. *Artardagelenikiyeniayarasındageçensüre. *Birayınherhangibirgünündenertesiayınaynıgününekadargeçenveyayaklaşık 30günolarakkabul edilensüre. ay *Birdenbireduyulanacı,ağrıveyaşaşırma,ürkmeveyasevinçanlatır. -ay/ -ey *İsimdenisimtüretenek:kol-ay,düz-ey,gün-ey,yüz-eyvb. -ay/ -ey,y *Fiildenisimvesıfattüretenek:ol-ay,dene-y,yapa-yvb. ayağılı *Ayınaylası,hale. ayaydın,hesapbelli *anlaşılmayacakbirşeyyok,hesaportada,açık. aybalığı *Aybalığıgillerden,3mboyunda,görünüşübalıkbaşınabenzeyen,kuyrukyüzgecihilâlbiçimindeolan, Akdeniz'deyaşayanbirbalıktürü,pervanebalığı,kemerbalığı(Molamola). aybalığıgiller *Kemiklibalıklartakımınınçengelçenelileralttakımınagirenbirfamilya. aybalta *Ağzıyarımdairebiçimindeolanbalta,teber. ayçekirdeği *Ayçiçeğinintohumu. *Genelliklevakitgeçirmekiçiniçiyenenkuruyemişçeşidi. aydede *(çocukdilinde)Ay. aydedeyemisafirolmak *geceaçıktayatmak,geceyiaçıktageçirmek. aydönümü *Aybaşı. ayevi *Ayla. aygibi *Bkz.ayparçası. ayharmanlanmak *ayınçevresindeaylaoluşmak. ayışığı *Ayınyeryüzüneverdiğiışık. *Ayındolunaydurumundakiparlakdurumu,mehtap. aykaranlığı *Bulutlararkasındakalanayınyaydığıhafifaydınlık. aymodülü *Gözlemaraçlarınıiçindetaşıyan,ayaraştırmalarıiçinkullanılanveayyüzüneyumuşakinişyapanaraç. ayörümceği *Aymodülü. ayparçası(gibi) *(kadınveyakıziçin)çokgüzel. aytakvimi *Ayıngökyüzündekigörünenhareketineveevrelerinegöredüzenlenentakvim,kamertakvimi. Aytutulması *YeryuvarlağınınGüneşileAyarasınagirmesiyle,Ay'ınyeryuvarlağıgölgesindekalması,husuf. ayyıldız *Türkbayrağındakiayçavebeşışınlıyıldızdanoluşmuşsimge. ayyılı *Ayınonikikezyeniaydanyeniayagelmesiiçingeçensüre(354gün8saat). aya *Elinparmakdipleriylebilekarasındakiiçbölümü,avuçiçi;ayaktabanı. *Yapraklarındüzveparlakbölümü. ayağadüşmek *işeilgisizveyetkisizkimselerkarışmak. ayağafırlamak *hızlaayağakalkmak. ayağakaldırmak *telâşveheyecanadüşürmek. ayağakalkmak *ayaklarıüzerindedurmak,dikilmek. *telâşlanmak,telâşakapılmak,heyecanlanmak. *(hasta)iyiolmak,iyileşmek. *saygıgöstermekiçinoturmadurumundanayaküzeridurumunageçmek. ayağı(veyaayakları)dolaşmak *yürürkentelâştanayaklarıbirbirinetakılmak. ayağı(veyaayakları)suyaermek *birgerçeğianlayarakaklıbaşınagelmek. ayağıalışmak(veyaalışmamak) *biryeresürekligitmek(veyagitmemek). ayağıdüşmek *Bkz.yoludüşmek. ayağıdüzebasmak *güçlükleriyenerekilerisindenkorkmayacakbirdurumagirmek. ayağıile(veyakendiayağıile)gelmek *kendiisteğiylegelmekveyaemekçekilmedeneldeedilmek. ayağıuğurlu *geldiğiyereuğurgetirdiğineinanılan(kişi). ayağıüzengide *hemenyolaçıkmaküzereolan. ayağıyerdenkesilmek *ayağıyeredeğmezolmak. *birtaşıtabinipyayayürümektenkurtulmak. ayağıyürütenbaştır *halkındüzeniçindeçalışmasınıbaştakilersağlar. ayağına(veyaayaklarına)kapanmak *alçalırcasınayalvarmak. *bağışlanmakiçinyalvarmak. ayağına(veyabacağına)geçirmek *aceleylebirşeyigiymek. ayağınabağolmak *(biri)bulunduğuyerdenayrılmasınaveyayaptığıişisürdürmesineengelolmak. ayağınabağvurmak *önünebirengelçıkarmak. ayağınaçabuk *biryerealışılandandahakısasüredegidipgelen. ayağınaçağırmak *yanınagelmesiniistemek. ayağınaçelmetakmak *biriyürürkenayaklarıarasınaayakuzatıpdüşürmek. *(birinin)işindeyükselmesineengelolmak. ayağınadolanmak(veyadolaşmak) *başkasınayapmayıtasarladığıkötülükkendibaşınagelmek. *işyapmaktaolanbirineengelolmak,yürümesineengelolmak. ayağınadüşmek *çokyalvarmak. ayağınagelmek *alçakgönüllülükgöstererekbirininyanınagelmek. *emekçekilmedeneldeedilmek. ayağınagetirmek *sıra,saygıgözetmeksizinbirininyanınagelmesinisağlamak. ayağınagitmek *alçakgönüllülükederekveyasaygıgöstererekbirininyanınavarmak. ayağınaiptakmak *birkimseyiçekiştirmek. ayağınakiraistemek *gelmeyenazlanmak,gitmeyeüşenmek. ayağınasıcaksumu,soğuksumudökelim? *endergelenbirkonuğayarısitem,yarısevinçlesöylenensöz. ayağınaüşenmemek *hamaratolmak,ayakişlerinibıkmadan,yorulmadanyapmak. ayağındadonuyok,fesleğenister(veyatakar)başına *yoksulluğunabakmayaraksüsvegösterişyapmakister. ayağını(veyaayaklarını)altınaalmak *tekbacağını(veyabacaklarını)kıvırıpüzerineoturmak. ayağını(veyaayaklarını)öpeyim *yalvarırım. ayağınıalamamak *ağrıveyauyuşmadolayısıylaayağınıoynatamamak. *alışılanbiryeregitmektenkendinialamamak. ayağınıbağlamak *engelolmak. ayağınıçekmek *sıksıkgittiğibiryereartıkuğramazolmak,ilgiyikesmek. ayağınıdenkalmak *başkalarınınkendisineyapmasıihtimalibulunankötülüklerekarşıuyanıkdavranmak. *dikkat. ayağınıdenkbasmak *dikkatliveuyanıkdavranmak. ayağınıgiymek *ayakkabısınıgiymek. ayağınıkaydırmak *biryolunubulupbiriniişindenveyagörevindenuzaklaştırmak. ayağınıkesmek *biryeregitmezolmak,uğramamak. *başkasınıbiryereartıkuğramazdurumagetirmek. ayağınısürümek *verilenbirişiağırdanalmak. *biryerdenuzaklaşmaküzerebulunmak. *halkinanışınagörebirkimseningelmesi,ardındanbaşkalarınındagelmesineyolaçmak. *ölmeküzereolmak. ayağınıtekalmak *birişteiyidüşünüpdikkatlidavranmak. ayağınıvurmak *ayakkabıayağınıyaraetmek. ayağınıyorganınagöreuzatmak *giderinigelirineuydurmak. ayağının(veyaayaklar)altında *(yüksekbiryerden)genişbiralanıgörürdurumda. ayağının(veyaayaklarının)altınıöpeyim *\"pekçokyalvarırım\"anlamındakullanılır. ayağınınaltınaalmak *tekmeiledövmek. ayağınınaltınakarpuzkabuğukoymak *biryolunubulupbirkimseyidüzenleişindenuzaklaştırmak. ayağınınbağınıçözmek *karısınıboşamak. *serbestdavranmasınıengelleyenilişkileresonvermek. ayağınınbastığıyerdeotbitmez *uğradığıyerebereketsizlik,uğursuzlukgetirir. ayağınınpabucuolamamak *değerceondançokaşağıolmak. ayağınınpabucunubaşınagiymek *dengiolmayanbirkimseyleevlenmek. *değersizbirkimseyiüstünbiryeregeçirmek. ayağınıntozuile *yoldangelirgelmez,henüzdinlenmeden. ayağınıntozunusilmeden *henüzyoldangelmişken. ayağınıntürabıolmak *birkimsebaşkabirkimseyekulgibibağlanıponunheremriniyerinegetirmek. ayak *Bacaklarınbilektenaşağıdabulunanveyerebasanbölümü. *Bacak. *Birtakımşeylerinyerdenyüksekçedurmasınısağlayandayak,destekveyabunlardanherbiri. *Vücudunbeldenaşağıbölümü. *Büyükbirırmağakarışanikinciderecedekiakarsularınherbiri. *Gölayağı. *Yürüyüşünağırlıkveyaçabuklukderecesi. *Basamak. *Halkedebiyatındauyak. *Halkedebiyatındakoşuklardakısayedeklidizelereverilenad. *Yarımarşınveya30,5cmuzunluğundakiölçübirimi,kadem. *30,4cmdeğerindeİngilizuzunlukölçüsübirimi,fut. *(buzdolabıölçülerinde)İngilizölçüsüfut'unkübüalınarakhesaplanandeğer. *Birdoğrununbaşkabirdoğruyuveyabirdüzlemikestiğinokta. *Aşağıdüzeyde,sıradan,bayağı. ayakatmak *girmek. *ilkkezgitmek. ayakatmamak *biryerehiçgitmemek,uğramamak. ayakayaküstüneatmak *otururkenbirbacağınıötekininüstünealmak. ayakbağı *Biryereveyabirişegidilmesineengelolanşey. ayakbasmak *biryerevarmak,ulaşmak. *girmek,gelmek,uğramak. *(biryereveyamesleğe)girmek,bağlanmak. ayakbasmamak *biryerehiçuğramamak. ayakbileği *Baldırkemikleriyletarakkemikleriarasındabulunanveyedikemiktenoluşanayağınarkabölümü. ayakçekmek *kandırmayaçalışmak,avutmak. ayakdeğiştirmek *talimyürüyüşündekısabiradımatmakyoluileadımlarınıbaşkalarınınkineuydurmak. ayakdiremek *birdüşünceyi,birdavranışısonunakadarsürdürmek,kenditutumundanşaşmamak. ayakdivanı *Olağanüstüdurumlardaoandabulunulanyerdepadişahınkatılmasıylabirkonuyugörüşmekvekarara bağlamakiçinyapılantoplantı,ayaktatoplananmeclis. *Ayaktayapılansohbet. ayakişi *Birtakımgetirgötürişleri. ayakizi *Herhangibirzeminüzerindeayağınbıraktığıiz. ayakkeseri *Ayaktadurarakağaçyontmayaelverişliuzunsaplıkeser. ayakkirası *Birhaberveyaeşyagetireneemeğinekarşılıkverilenpara,ayakteri. ayakmakinesi *Ayakyardımıileişletilenmakine. ayakoyunu *Hile. ayaksatıcısı *Gezginsatıcı. ayaksürümek *verilenbirişiağırdanalmak. *gönderilenyereisteğiilegitmemek. ayaktakımı *Görgüsüzlükleriveyabilgisizlikleridolayısıylatoplumiçindeaşağıdurumdaolankişiler. ayaktarağı *Bkz.tarak. ayaktedavisi *Ayaktaoluşanbirhastalığınveyarahatsızlığıntedavisi. *Ayaktatedavi. ayakteri" }, { "text": "*Ayakparmaklarıarasındançıkanpiskokulusalgı. *Hizmetiçinbiryeregönderilenkimseyeverilenücret,ayakkirası. ayaktopu *Futbol. ayaktutmak *maniyarışmalarındakarşısındakineuymasıgerekenuyağıvermek. ayakucu *Yatanınveyayatılanbiryerinayakuzatılanyönü,yeri. *Ayakparmakuçlarınınoluşturduğudardayanakyüzeyi. ayakuydurmak *yürüyüşteadımatışınıbaşkalarınınkineuydurmak. *kendigidişvedavranışınıbaşkasınınkinebenzetmek. ayakvermek *âşıkatışmalarındadinleyicilerdenbiriuyakbelirtmek. ayakyalın *Yalınayak. ayakyapmak *birinialdatmak,kandırmakiçindalavereçevirmek. ayakaltı *Gelipgeçenlerinçokolduğuyer. ayakaltınaalmak *hakirgörülmek,gözdençıkarılmak. ayakaltındabırakmak *ezilmesine,yokolmasınagözyummak,korumamak. ayakaltındadolaşmak *birişeyaramadığıhâldeherkesinişineengelolacakbiçimdeortalıktadolaşmak. ayakbastı *Biryeredışarıdangeleninsanveeşyadanalınanvergi,toprakbastı. ayakçak *Merdiven,merdivenbasamağı. *Dokumatezgâhıayaklığı. *Çocukların,cambazlarınayaklarınatakıpyürüdükleriçiftesırık. ayakçı *Ayakişlerindekullanılankimse. *Birişsüresincetutulanhizmetçi. *Gezicisatıcı,çerçi. ayakçın *Dokumatezgâhlarındaatkıipliklerinihareketettirmekiçinayaklabasılantahtaayaklık. ayakkabı *Özelliklesokaktaayağıkorumakiçingiyilenvealtıkösele,lâstikgibidayanıklımaddelerdenyapılanayak giyeceği,pabuç. ayakkabıvurmak *(ayakkabı)ayağızedelemek,ayağırahatsızetmek. ayakkabıcı *Ayakkabıyapanveyasatankimse,pabuççu. *Ayakkabısatılanyer. ayakkabıcılık *Ayakkabıcınınişi,pabuççuluk. ayakkabılarınıçevirmek *konukayakkabılarınıgidişyönünedoğrudüzgünbiçimdesıralamak. *bazıdavranışlarlakonuğugitmeyezorlamak. ayakkabılık *Ayakkabıkonulanyer,ayakkabıdolabı. *Ayakkabıyapmayaelverişliolan(deri,köselegibişeyler). ayaklama *Ayaklamakişi. ayaklamak *Ayaklaölçmek. ayaklandırma *Ayaklandırmakişi. ayaklandırmak *Ayaklanmakişiniyaptırmak. ayaklanma *Ayaklanmakişi. *Birçokkimsenincebirveşiddetkullanarakdevletgüçlerinekarşıgelmesi,başkaldırma,isyan,kıyam. ayaklanmak *(çocukiçin)Yürümeyebaşlamak. *(hastaiçin)Yürüyebilirdurumagelmek. *Ayağakalkıpgitmeyedavranmak. *(birçokkimse)Cebirveşiddetkullanarakdevletgüçlerinekarşıgelmek,başkaldırmak,isyanetmek. *Uyanmak,uyanıpkalkmak. ayaklaraltınaalmak *önemverilmesigerekenşeylerihiçesaymak,çiğnemek. ayaklarbaş,başlarayakolmak *değersizkimselerbaşageçip,değerlikimseleriseengeridebırakılmak. ayaklarıdolaşmak *yürürkenayaklarıbirbirinetakılmak. ayaklarıgerigerigitmek *biryeregönülsüz,istemeyeistemeyegitmek. ayaklarıyeredeğmemek *çoksevinmek. ayaklarına(veyaayağına)karasu(veyasular)inmek *uzunsüreayaktakalmakveyayürümektençokyorulmak. ayaklarınısürümek *güçlükleyürümek,ayağınısürümek. ayaklarınıyerdenkesmek *birtaşıtabinerekyürümektenkurtulmak. ayaklarının(veyaayağının)ucunabasmak *çokyavaş,sessiz,gürültüyapmamayaözengöstererekyürümek. ayaklı *Ayağıolan. *Birdestekleyeredayanan. *Ayaklaişletilen. ayaklıcanavar *Çokhareketli,yaramaz,cingibiçocuk. ayaklıkoşma *Halkşiirindemüstezattarzındasöylenendeyiş. ayaklıkütüphane *Pekçokkonudabilgisiolan,çokşeyokumuşveöğrenmişolan,sorulanhersoruyacevapverebilenkimse. ayaklımani *Cinaslıayaklarlasöylenenbirmanitürü. ayaklık *Ayaklaişletilenmakinelerdeayağınbastığıyer,pedal. *Ayakbasacakyer. *Ayakçak. *Taban. ayaksız *Ayağıolmayan. ayaksızlar *Omurgalıhayvanlardaamfibyumlarsınıfınınenilkelyapılıtürleriniiçinealanbirtakım. ayakta *Ayağakalkmışdurumda. *Telâşlı,heyecanlı. ayaktakalmak *oturacakyerbulamamak. *yıkılmamak,çökmemek. *değeriniyitirmemek,öneminikorumak. ayaktatedavi *hastanınyatağayatırılmasıgerekligörülmeyerekkendisineayaktayapılantedavi. ayaktatutmak *oturtmakgerekirkenoturtmamak. *bozulmasına,yıkılmasına,çökmesineengelolmak. *birkuruluşunyaşamasınısağlamak. ayaktatutmak *oşeyinsürekliliğinisağlamak. ayaktauyumak *aşırıdalgın,şaşkınveyayorgunolmak. ayaktan *(kesimhayvanlarıiçin)canlıolarak. ayaktaş *Arkadaş,yoldaş;hempa. ayakucu *Yeryüzündebirnoktadaçekülüngösterdiğidoğrultudakialtyön. ayaküstü *Oturmadan,ayaktadurarak;kısasürede. *Aceleolarak. *Hazıryemek,festfut. ayaküzeri *Ayaküstü. ayakyolu *İnsanınbesinartıklarıylaidrarınıboşalttığıyer,abdesthane,helâ,kademhane,memişhane,kenef,tuvalet. ayal *Karı,eş. ayan *Belli,açık. âyan *İlerigelenler. *Senatoüyeleri. ayanbeyan *Besbelli,apaçık,açıkseçik. ayanolmak *belliolmak,bilinirolmak. ayandon *18Ocak'tabaşlayanbirfırtına. ayar *Biraygıtıngerekenişiyapabilmesidurumu. *Saatleriçinbellibiryeregörekabuledilmişolanölçü. *Altın,gümüşgibimadenlerdenyapılmışşeylerinsaflıkderecesi. *Birişveyabirdavranıştagerekenölçü. *Değerderecesi. ayaretmek *(biraygıtın)çalışmasınıdüzeltmek,düzenliişlerdurumagetirmek. ayarcı *Esnafınkullandığıölçüaletlerinidenetleyengörevli. ayarıbozuk *Bellibirayarıolmayan. *Ahlâk,karakterveyaaklıyerindeolmayan. ayarlama *Ayarlamakişi. ayarlamak *Birölçünündoğruluğunubellibirörneğegöredüzeltmek,doğrulamak. *Biraygıtıbellibirişyapabilecekdurumagetirmek. *İşleribirbiriyleçatışmayacakveyazamanındabitirecekbiçimdedüzenlemek. *Kandırmak. ayarlanma *Ayarlanmakişi. ayarlanmak *Ayaredilmek,birbirineuygundurumagetirilmek. ayarlatma *Ayarlatmakişi. ayarlatmak *Ayarettirmek. ayarlı *(saatvemakineiçin)Ayarlanmış,doğruçalışmasısağlanmış,düzeltilmiş,düzenli,doğru. *(altınvegümüşiçin)Belirlibirayarıolan. ayarlıpense *Vida,cıvatavemuslukaksamınısıkıştırmakamacıylakullanılan,ağızaçıklığıayarlanabilenözelalet. ayarsız *Ayarıyapılmamış,ayarıbozuk,düzensiz. *Davranışlarıölçüsüz. *(altınvegümüşiçin)Bellibirayarıolmayan. ayarsızlık *Ayarsızolmadurumu. *Ölçüsüzlük,düzensizlik. ayartı *Baştançıkarma. ayartıcı *Baştançıkaran,doğruyoldansaptıran,ayartan. ayartıcılık *Ayartıcınınyaptığıiş. ayartılma *Ayartılmakişi. ayartılmak *Ayartmakişinekonuolmak. ayartma *Ayartmakişi. ayartmak *Baştançıkarmak,doğruyoldansaptırmak. *Kandırmak. *Birini,çalıştığıyerdenayırıpbaşkasınınyanındaçalışmayakandırmak. ayaz *Duru,sakinhavadaçıkankurusoğuk. *(havavegeceiçin)Soğuk. ayazkesmek *uzunsüresoğuktakalıpüşümek. ayazpaşakolgeziyor *dışarıdaçoksoğukvar. ayazvurmak *(sebzevemeyveleriçin)donmak. ayazaçekmek *kışınkurusoğukartmak. ayazdakalmak *soğuktakalmak. *boşyerebeklemek,elinebirşeygeçmemek. ayazlama *Ayazlamakişi. ayazlamak *(hava)Ayazaçevirmek. *Ayazdakalıpüşümek. *Boşyerebeklemek,elinebirşeygeçmemek. ayazlandırılma *Ayazlandırılmakdurumu. ayazlandırılmak *Ayazlanmasısağlanmak. ayazlandırılmışrakı *Halkinanışınagöresıtmatedavisindekullanılmaküzererakınınaçılarakbalkondaveyadışarıdabekletilmiş hâli. ayazlandırma *Ayazlandırmakdurumu. ayazlandırmak *Ayazlanmasınısağlamak. ayazlanma *Ayazlanmakişi. ayazlanmak *Ayazdabırakılıpsoğumak. ayazlatma *Ayazlatmakişi. ayazlatmak *Soğuktabekletmek. *Ayazdasoğutmak. ayazlık *Evlerdeserinlemekiçinkullanılanönüaçıkyer,tahtaboş,balkon,taraça. ayazma *Rumlarınkutsalsaydıklarıkaynakveyapınar. aybaşı *Ayınilkgünü,aydönümü. *Ayınilkgünü. aybaşıolmak *(kadının)aydabirdölyatağındankangelmek,âdetgörmek. aybeay *Aydanaya,ayayolarak. ayça *Ayınilkgünlerindealdığıyaybiçimi,hilâl. *Bayrakvesancakdireklerinintepesindekipirinçtenyapılmışayyıldızlısüs,alem. ayçiçeği *Birleşikgillerden,sarırenkliçiçeğiçokiriolan,yurdumuzdaçokyetiştirilenbirbitki,günçiçeği,günebakan; gündöndü(Helianthusannuus). *Bubitkininyağçıkarılantohumu. ayçiçeğiyağı *Ayçiçeğindençıkarılanyağ. ayçöreği *İçinetarçın,cevizkonularakaybiçimindeyapılmışçörek. aydayıldabir *çokseyrekolarak. aydemir *Yüzüyaybiçimindebirçeşitkeser. aydın *Işıkalan,ışıklı,aydınlık. *Kültürlü,okumuş,görgülü,ileridüşünceli(kimse),münevver. *Kolaycaanlaşılacakkadaraçık(sözveyayazı),vazıh. aydınger *Parlakyüzeyli,saydam,mimarlıktaçizimiçinkullanılanözelbirkâğıt. aydınlanma *Aydınlanmakişi. *Birsorunüzerinegereğikadarbilgiedinme,tenevvür. *Biryüzeyin,karşısınakonulaneşitışıkkaynaklarınınsayısıileorantılıolarakaydınlıkgörünmesi. aydınlanmak *Aydınlıkolmak. *Birsorunüzerinegereğikadarbilgiedinmek,tenevvüretmek. aydınlatıcı *Aydınlıkverici. *Birsorunlailgiligereklibilgileriveren. aydınlatılma *Aydınlatılmakişi. aydınlatılmak *Aydınlatmakişinekonuolmak. aydınlatma *Aydınlatmakişi. *Sahnelerinışıklandırılmasıişi. aydınlatmak" }, { "text": "*Karanlığıgideripgörünürdurumagetirmek. *Birsorunüzerinebilgivermek. aydınlık *Biryeriaydınlatangüç,ışık. *Işıkalan. *Kolayanlaşılacakderecedeaçıkolan,vazıh. *Kötülüktenuzak,temiz,saf. *Biryapınınortasınagelenodaveöbürbölümlerinışıkalmasıiçin,damınortasındanzeminekadaraçılan boşluk. aydınlıkölçer *Aydınlıklarıölçmeyeyarayanaygıt,lüksmetre. ayet *Kur'ansurelerinioluşturancümlelerdenherbiri. aygın *Bitkin. aygınbaygın *Güçsüz,çokyorgun,bitkin. *Duygudaölçüyükaçırmış. *Kendindengeçercesineâşık,vurgun. aygır *Damızlıkerkekat. aygırdeposu *Aygırlarınbakıldığıbüyükahır. aygırgibi *iriyarıcüsseli,güçlü(kimse). aygıt *Birçokparçadanyapılmışalet,cihaz. *Vücuttabelirlibirgörevinsağlanmasınayarayanorganlarınhepsi,cihaz. *Birkaçaletinuygunbiçimdeeklenmesindenoluşturulanvebazıbellideneylerinyapılmasınayarayantakım. ay-güntakvimi *Güneşingörünenhareketlerinegöredüzenlenentakvim. ay-günyılı *Hemayevrelerideğişimihemdegüneşingökyüzündekigörünenhareketigözönünealınarakdüzenlenmiş olantakvimyılı. ayı *Memelilerinetoburtakımından,beşparmaklı,tabanlarınabasarakyürüyen,yurdumuzdaboztürü bulunan,irigövdelihayvan(Ursusarctos). *Kabasaba. ayıbalığı *Fok. ayıgibi *iriyarı. *kaba,anlayışsız(kimse). ayıgördüm,yıldızaitibarım(veyaminnetim)yok *birşeyineniyisinealıştıktansonraondanaşağıolanlarbenidoyuramaz. ayıgörmedenbayrametme *birişgerçekleşmedenonaoldugözüylebakılıpsevinilmemelidir. ayıgülü *İkiçeneklilersınıfınındüğünçiçeğigillerfamilyasındanbirşakayıktürü(Peconiacorollina). ayıüzümü *Fundagillerden,küçüktaneliyemişlerveren,tüylübirbitki(Arbutusuvaursi). ayıyavrusuileoynuyor *iriveyetişkinbirininufaktefekbirine,birçocuğaelşakasıyapmasıveyagücünüondadenemesikarşısında ayıplamayollusöylenir. ayıyürüyüşü *Gerginkolvebacaklarladörtayakyürüme. ayıbacağı *Çiftyanyelkenlerdenbirinisağdan,birinisoldankullanmabiçimi. ayıbınıyüzünevurmak *birininkusurunuyüzünesöylemek. ayıboğan *İriyarı,kabaveanlayışsız(kimse). ayıcı *Ayıoynatmayıişedinenkimse. *Sert,kabavehoyrat(kimse). ayıcılık *Ayıcınınişi,mesleği. ayıgiller *Memelietoburlardan,ayılarıiçinealanbirfamilya. ayık *Sarhoşluğuveyabaygınlığıgeçmişolan. *Sarhoşluğugeçmişbirbiçimde. *Anlayışlı,uyanık. ayıklapirincintaşını! *birişinpekkarışıkveiçindençıkılmazdurumdaolduğunuanlatmakiçinkullanılır. ayıklama *Ayıklamakişi. ayıklamak *Birşeyiniçinden,işeyaramayan,gereksizveyaistenmeyentaneleriveyamaddeleriayırıpçıkarmak, temizlemek. *Birgörevdegereksizgörülenleriişindenayırmak. ayıklanma *Ayıklanmakişi. *Yaşayanvarlıklardaortamınşartlarınaeniyiuyantürlerinveyabireylerinüreyipkalması,uyamayanların yokolması,ıstıfa. ayıklanmak *Ayıklamakişinekonuolmak. ayıklatma *Ayıklatmakişi. ayıklatmak *Ayıklamakişiniyaptırmak. ayıklık *Ayıkolmadurumu. ayıkmak *Ayılmak,kendinegelmek,uyanmak,aklıbaşınagelmek. ayıkulağı *Çuhaçiçeğininbirtürü(Primulaauricula). ayılık *Kabalık,kabadavranış. ayılıketmek *kabadavranmak. ayılıpbayılmak *birinikendindengeçercesinesevmek. *aşırıölçüdesinirbunalımlarıgeçirmek. ayılma *Ayılmakişi. ayılmak *Sarhoşluk,baygınlıkgibibirdurumdankurtulmak,kendinegelmek. *Aklıbaşınagelipgerçeğigörmek. ayıltı *İçkiiçmişbirkimseninduyduğubaşağrısıvesersemlik,mahmurluk. ayıltma *Ayıltmakişi. ayıltmak *Ayılmasınısağlamak. -ayım/-eyim *İstekkipitekil1.kişieki:yaz-ayım,çiz-eyim,oku-y-ayım,bekle-y-eyimvb. ayın *Arapalfabesindeonsekizinci,Osmanlıalfabesindeyirmibirinciharf. ayınondördü *Dolunay. ayınondördügibi *yüzüçokgüzel(kadınveyakız). ayınga *Kaçaktütün,tütün. ayıngacı *Tütünkaçakçısı. ayıngacılık *Tütünkaçakçılığı. ayınınkırktürküsüvar,kırkıdaAhlatüstüne *birkimseninhepaynışeyiveyahikâyeyianlatmasıkarşısındasöylenir. ayınlarıçatlatmak *buharfingösterdiğiArapçayaözgüsesigırtlaktaboğumlamayaçalışmak. ayıp *Toplumunahlâkkurallarınaaykırıolan,utanılacakdurumveyadavranış. *Kusur,eksiklik. *Utançveren. ayıpetmek(veyayapmak) *yakışıksızcadavranmak. ayıpyerler *vücuttaörtülütutulmasıgerekenyerler. ayıplama *Ayıplamakişi,takbih. ayıplamak *Kınamak,takbihetmek. ayıplanma *Ayıplanmakişi. ayıplanmak *Ayıplamakişinekonuolmak. ayıplı *Ayıbı,kusuruolan. ayıpsız *Ayıbı,kusuruolmayan. ayıptırsöylemesi *\"bunusöylemeksizekarşısaygısızlıkolacak,amasöylemekzorundayım\"anlamındaözürdilemekiçin kullanılır. *övünmekgibiolmasınama. ayıraç *Cisimleri,birleşimeveyaayrışımauğratarakniteliklerinibelirtmedekullanılanmadde,miyar. ayıran *Işığıyalınögelerineayırmaözelliğiolan. ayırıcı *Ayırmaözelliğiveyagücüolan. ayırım *Ayırmakişi. ayırımyapmak *eşitdavranıştabulunmamak,farkgözetmek. ayırımyaratmak *farklılıkçıkarmak,ikilikortayaatmak. ayırımlama *Ayırımyapmakişi. ayırımlamak *Ayırımyapmak. ayırma *Ayırmakişi. ayırmaç *Birşeyibenzerlerindenayırtetmeyeyarayandurumveyaöge,farika. ayırmak *Bölmek. *Birbütündenbirparçayıherhangibiramaçlabirtarafakoymak,saklamak. *Biryeribirengellebölmek. *Birbirindenuzaklaştırmak. *Nitelikdeğişikliğinianlamak. *Seçmek. *İkiveyadahaçokkimsearasındakianlaşmayı,uzlaşmayıbozmak. *Farklıdavranmak,farkgözetmek. *(birşeyveyayeri)Birşeyveyakimseiçinkullanmayıbelirlemek,tahsisetmek. ayırtedilmek *Ayırtetmekişinekonuolmak. ayırtetmek *Birkaçşeyibirbirindenayıranniteliğianlamak,tefriketmek,temyizetmek. ayırtı *Aynıcinstenolanşeylerarasındakiincefark,nüans. ayırtma *Ayırtmakişi. ayırtmak *Ayırmakişiniyaptırmak. ayırtman *Sınavlarda,sorularınhazırlanmasındannotlarınverilmesinekadarbütündeğerlendirmeçalışmalarına katılangörevli,mümeyyiz. ayırtmanlık *Ayırtmanıngörevi,mümeyyizlik. ayıt *Mineçiçeğigillerden,Akdenizçevresindeyetişen,mavi,beyazveyamenekşerengindeçiçekleraçan,1-2m boyundabirağaççık,hayıt(Vitexagnus-castus). ayıyakavalçalmak *anlayışsızbirkimseyebirşeyanlatmayaçalışmak. ayıyıvurmadanpostunusatmak *henüzelegeçmemişbir şeyüzerindehesapyapmak. ayin *Dinîtören,ibadet. *Mevlevîtekkelerindeokunanağırbestelerinbiçimi. ayinicem *MevlevîveBektaşîtekkelerindekadınveerkeğinbirliktekatıldığı,dinîmüziklisohbettöreni. aykırı *Alışılmışa,doğrudiyebellenmişeuygunolmayan,karşıt,ters,mugayir. *Gidilenyolüzerindeolmayıpgidişyönünetersdüşen. *Çapraz,ters. *Bütünnoktalarıaynıdüzlemdebulunmayan. aykırıdoğrular *Aynıdüzlemdebulunmayandoğrular. aykırıdüşmek *uygungelmemek,tersgelmek,tersdüşmek. aykırıkatmanlaşma *Katmanlarıdüzenlibirbiçimdeolmayankatmanlaşma. aykırıolmak *tersolmak,zıtolmak. aykırılama *Aykırılamakişi. aykırılamak *Dikeyolarakgelmek;kestirmedengitmek,düzyoldanayrılmak. aykırılaşma *Aykırılaşmakişi. aykırılaşmak *Aykırıdurumagelmek. aykırılık *Aykırıolmadurumu,mugayeret,muhalefet. ayla *Ayınvebazıyıldızlarındolayındakiışıkçevresi,ayağılı,hale. *Bazıkutsalkişilerinbaşıetrafındagösterilenışıkçevresi. aylak *İşsiz,boşgezen,avare. *İşsiz,birşeyyapmayarak. aylakolmak *boştaolmak,yapacakbirişiolmamak,boşoturmak. aylakçı *Temelliişiolmayanişçi. aylakçılık *Temelliişsahibiolmamadurumu. *İşsizlik,avarelik. aylaklık *Aylakolmadurumu,işsizlik,avarelik. aylaklıketmek *boşdurmak,boşoturmak,işsizgüçsüzdolaşmak,çalışmamak. aylama *Aylamakişi. aylamak *Beklemek. *Sürmek,devametmek. *Ayıdolduranbirsüregeçirmek,aylarcakalmak. aylandız *Sedefotugillerden,Avrupa'yaÇin'dengetirilmiş,kısazamandayetişipboyattığıiçinbirgölgeağacıolarak dikilen,kötükokanbirağaç,kokarağaç(Ailanthusglandulosa). aylanma *Aylanmakişi. aylanmak *Biryerinçevresindedolanmak. aylı *Üzerindeaybiçimibulunan. *Ayışığıolan,mehtaplı. aylığageçmek *çalışmasıkarşılığıolarakheraybelirlibirparaalınacakbirişebaşlamak. *gündeliktenveyaücrettenkadroyageçmek. aylık *Birine,görevikarşılığıolarakveyageçimiiçinherayödenenpara,maaş. *Birayiçindeolanveyabiraysüren. *Aydabirkezyapılanveyaçıkan. *...aydanberivarolan. *Ayolarak,birayiçin. aylıkalmak *biraylıkçalışmakarşılığındaparaalmak. aylıkbağlamak *emekliolanveyabaşkasebeplerleçalışmayanlaraherayiçinbelirlibirparayıödemeyiüstlenmek. aylıkvermek *aylıkolaraküstlenilenparayıödemek. aylıkçı *Aylıklaçalışankimse. *Başkageliriolmayıpyalnızaldığıaylıklageçinenkimse. aylıklı *Aylıkalan(kimse),maaşlı. *Karşılığıaylıklaödenen. ayma *Aymakişi. aymak *Kendinegelmek,aklıbaşınagelmek,ayılmak. *Gerçeğianlamak. aymaz *Çevresindeolupbitenlerinfarkınavarmayan,gafil. aymazlık" }, { "text": "*Çevresindeolupbitenlerinfarkınavaramamadurumu,aymazayakışacakdurum,gaflet. ayn *Göz. ayna *Işığıyansıtan,varlıklarıngörüntüsünüveren,cilâlıvesırlıcam. *Gemilerdeişaretçierlerinkullandığıdürbün. *Akıntıveanaforunbirleştiğiyerdeoluşansuburgacı. *Doğramacılıkveyapıcılıktaçerçeveiçinegeçirilentahtaveyataşlevha. *Küreğinyassıuçbölümü. *(atlarda)Dizkapağı. *İyibirdurumda,yolunda. *(Karagözoyununda)Perde. *Birolayı,birdurumuyansıtan,gözönündecanlandıranolay,durum,şey. aynagibi *dümdüzveparlak. *(deniziçin)kımıltısız,durgun. aynataşı *Yapı,anıtveçeşmegibiyerlerekonanyazılıveyayazısızsüslütaşlevha. aynatırnağı *Aynayıduvaratutturmakiçinkullanılannikelveyakromlakaplanmışmetalparçası. aynabakar *Büyük,yumurtamsı,kırmızımsımavirenklibireriktürü. aynacı *Aynayapanveyasatankimse. *Hileci,işinehilekarıştıran. aynacılık *Aynacınınyaptığıişveyaaynacıolmadurumu. aynalı *Aynasıolan. *Parlakyüzlü,yakışıklı,güzel. aynalısazan *Üzerindeazsayıdabüyükpullarbulunanbirtürsazanbalığı. aynalık *Gemininvebağlıbulunduğulimanınadıyazılan,düzveyaazyuvarlakkıçbölüm. aynalıktahtası *Sandallarınkıçtaraflarındaoturanınsırtınıdayamasınayarayantahta. aynasız *Aynasıolmayan. *Hoşagitmeyen,kötü,yakışıksız,çirkin,ters,biçimsiz. *Polis. aynasızlık *Aynasızolmadurumu. aynaz *Bataklık. aynaz *Köyoyunlarınıyönetenkimse. aynen *Olduğugibi,değiştirmeden,aynıyla. aynı *Başkasıdeğil,yineo. *Ayırtedilemeyecekkadarbenzeriözdeşi,tıpkısı. *Değişmeyen,aralarındaayrımolmayan. aynıağzıkullanmak *aynışeyisöylemek,aynıdüşünceyiilerisürmek. aynıkapıyaçıkmak *sonuçbakımındanfarketmemek,aynısonucavarmak. aynıpotadaerimek *benzerkonularıvesorunlarıbirliktedüşünmekveyadeğerlendirmek. aynıteldençalmak *aynışeyisöylemek. aynıyolunyolcusu *kötüsonlarıbirbirineeşolan. aynızamanda *Hemde,bununlabirlikte. aynılık *Aynıolmadurumu,özdeşlik,ayniyet. aynısefa *Birleşikgillerden,çiçeklerisarırenklibirkırbitkisi(Calendulaarvensis). aynıyla *Hiçbirdeğişiklikolmadan,olduğugibi. aynî *Gözleilgili. aynî *Paraolarakdeğil,maddeolarakverilen. aynîhak *Taşınırveyataşınmazüzerindedoğrudandoğruyaegemenlikyetkisiverenveherkesekarşıilerisürülebilen haklar. ayniyat *Kullanılmayaveyaharcamayaelverişli,taşınmasıkolayeşya. ayniyet *Aynılık,özdeşlik. aynştayniyum *Bkz.einsteiniyum. ayol *Dahaçokkadınlarınkullandığıbirseslenmesözü. ayraç *Yayayraç. ayraçaçmak *sözveyayazıiçine,asılkonuileilgisiazolanbirbölümsıkıştırmak. ayran *Sütveyayoğurtyayıktaçalkalanarakyağıalındıktansonrakalansulubölüm. *Yoğurdusulandırarakyapılaniçecek. ayranağızlı *Aptal,budala,sersem. ayranbudalası *Aptal,sersem. ayrandelisi *Bön,safdil. ayrangönüllü *Çabukâşıkolan. ayrancı *Ayranyapanveyasatankimse. ayrancılık *Ayranyapıpsatmaişi. ayranıkabarmak *öfkelenmek,coşmak. *aşırıbircinselarzuduymak. ayranıyokiçmeye,atla(veyatahtırevanla)gidersıçmaya *yoksulluğunabakmadangösterişyapmayakalkanlarıngülünçlüğünüanlatmakiçinkullanılır. ayranımbudur,yarısısudur *yapılanbirişinyarımyamalakolduğubildirilmekiçinkullanılır. ayranlaşma *Ayranlaşmaközelliğiveyadurumu. ayranlaşmak *Ayrandurumunagelmek. ayrı *Yerleribirolmayan. *Başka,başkatürlü. *Yalnız,tekbaşınaolan. ayrıayrı *Birbirindenayrıolan,değişik. *Herbiriiçin. *(herbiri)Ayrıolarak. ayrıbasım *Genelliklebirdergideyayımlanmışbilimselbiryazınınayrıbirbroşürolarakbasımı. ayrıbaşçekmek *topluluktanayrılıpkendibaşınaişyapmak. ayrıcinsten *Farklıyapıdaolan,heterojen. ayrıçanakyapraklılar *Çanakyapraklarıbirbirinebitişmişolmayanbitkiler. ayrıdüşmek *birbirindenuzaktakalmak. *uyuşmamak. ayrıgayrıbilmemek(veyaayrısıgayrısıolmamak) *birbirindenhiçbirşeyesirgemeyecekdurumdaolmak. ayrıseçiyapmak *birkaçşeyarasındafarkgözetmek. ayrıtaçyapraklılar *Taçyapraklarıbirbirinebitişikolmayıpyanyanayeralmışbulunanbitkiler. ayrıtutmak *farklıdavranmak. ayrıca *Ayrıolarak. *Ayrıbirönemverilerek. *Bundanbaşka. ayrıcalı *Başkalarınabenzemeyen,ayrıtutulan,müstesna. ayrıcalık *Başkalarındanayrıveüstüntutulmadurumu,imtiyaz. ayrıcalıktanınmak(veyagöstermek) *başkalarındanayrıveüstüntutmak. ayrıcalıklı *Ayrıcalığıolan,ayrıcalıktanınan,imtiyazlı. ayrıcalıksız *Ayrıcalığıolmayan,ayrıcalıktanınmayan,imtiyazsız. ayrıcasız *Ayrıtutulmadan,istisnasız. ayrıç *Yolkavşağı,ikiyolunayrıldığıyer. ayrık *Ayrılmış. *Ayrıtutulan,başkalarınabenzemeyen,ayrıcalı,müstesna. *Kur'adışı,müstesna. *Ayrıkotu. *Düzgünveuygunolmayan,çarpık. ayrıkküme *Ortakelemanlarıolmayanküme. ayrıkotu *Buğdaygillerden,kökühekimlikteidrarsöktürücuolarakkullanılanyabanîbirbitki(Agropyrumrepens). ayrıklı *Ayrıtutulmuş,benzerlerineuymayan,kuraldışıolan,istisnaî. ayrıklık *Ayrıklıolmadurumu,ayrıtutma,ayrıtutulma,istisna. *Birkonik(elips,daire,parabol,hiperbol)üzerindehareketedenbircismi,odağaveyamerkezebirleştiren doğrununbüyükeksenileyaptığıaçı. *Önermelerinbirbirinebağlanmasıişlemindeya...yaveyadailegösterilenilişki. *Kaplamlarıbirbirindenayrıolmaklabirlikteaynıyakıncinsinkaplamınagirenkavramlararasındaki bağlantı. ayrıksı *Alışılagelmiştörevedavranışlaraaykırıolan,eksantrik. ayrıksıay *Ayınyörüngesindekienberinoktasındanartardaikigeçişiarasındakisürefarkı. ayrıksıyıl *Yerinkendiyörüngesindekigünberinoktasındanartardaikigeçişiarasındakisürefarkı. ayrıksılık *Ayrıksıolmadurumu. ayrıksız *Hiçbirayrığıolmadanveyahiçbiriniayrıktutmaksızın,istisnasız,bilâistisna. ayrılanma *Ayrılanmakdurumu. ayrılanmak *Ayrıdurumagelmek. ayrılaşma *Ayrılaşmakişi,teferrüt. ayrılaşmak *Benzerleriarasındaayrıbiryeriveönemiolmak,teferrütetmek. ayrılı *Ayrılmışolan,ayrıduran,munfasıl. ayrılık *Ayrıolmadurumu. *Birindenuzakdüşme. *Düşünce,görüşveyaduyguarasındakiuymazlık,mubayenet. *Evlilikbirliğininyargıçkararıilegeçicibirsüreiçinkaldırılması. ayrılış *Ayrılmakişiveyabiçimi. ayrılışma *Ayrılışmakişiveyadurumu. ayrılışmak *Birbirindenayrılmak. ayrılma *Ayrılmakişi. *Birbiçmedengeçenbeyazışığıntürlürenklerdegörünmesi. ayrılmak *Ayırmakişinekonuolmak. *Biryerden,birkimseden,birşeydenuzaklaşmak. *(karıvekocaiçin)Evlilikbirliğinibozmak. ayrılmazlık *Özelliklerin,kendilerinitaşıyannesnelerle;ilineklerintözlebağlantısı,kalıcılıkkarşıtı. ayrım *Ayırmakişi,tefrik. *Birkimseveyanesneninbirbaşkasıylakarıştırılmamasınısağlayanayrılık;benzerşeyleribirbirindenayıran özellik,başkalık,fark. *Altbölüm. *Cinslerivetürleribirbirindenayırananakarakter,fark. *Ayrılmanoktası. *Birveyadahaçoksahneiçindegeliştirilip,olayıntamamlanmışbirparçasınıverenfilmbölüğü. ayrımlama *Senaryonunhazırlanmasındageliştirimileçevrimsenaryosuarasındayeralan,senaryonunsahneve ayrımlarınınbelirlendiği,başlıcakarakterlerinayrıntılarıylaçizildiği,konuşmalarınsonbiçiminialdığıaşama. ayrımlaşma *Ayrımlaşmakişi,farklılaşma. *Hücrelerinveyacanlıorganizmalarınişlevlerineveyayaşayıştürlerineilişkinyapısalnitelikkazanması, farklılaşma. *Biriçkayanınkatılaşmasısürecindeyervezamanagöreayrımlarınortayaçıkması,farklılaşma. ayrımlaşmak *Ayrımlıdurumagelmek,farklılaşmak. ayrımlı *Ayrımıolan,aralarındaayrımbulunan,değişik,farklı. ayrımlılık *Ayrımlıolmadurumu,farklılık. ayrımsama *Ayrımsamakişiveyadurumu. ayrımsamak *Birşeyianlamak,birşeyigörmek,farketmek. ayrımsız *Ayrımlıolmayan,aynı,farksız. ayrımsızlık *Ayrımsızolmadurumu,farksızlık. ayrıntı *Birbütününönemceikinciderecedeolanögelerindenherbiri,detay. *Edebiyatveyasanateserlerindebirbütününögelerindenherbiri,teferruat,tafsilât. *Birtiyatroeserindeanadüşünceyeyardımcıolankelime,cümleveyaeşya. ayrıntılarainmek *birkonuyuenküçüknoktasınakadarinceleyiparaştırmak. ayrıntılı *Ayrıntısıolan,teferruatlı,tafsilâtlı,detaylı,mufassal. ayrışık *Ayrışmışolan. *Ayrıtürden,çeşitçeşit,muhtelif. ayrışıklık *Ayrışıkolmadurumu. ayrışım *Ayrışmakişi. ayrışma *Ayrışmakişi. *Moleküllerin,türlüetkenlerlegeçiciolarakdahayalınatomvemoleküllerebölünmesi,tahallül. ayrışmak *Birbirindenayrılmak,birliğibozmak. *Moleküller,türlüetkenlersebebiylegeçiciolarakdahayalınatomveyamoleküllerebölünmek. ayrıştırma *Ayrıştırmakişi. ayrıştırmak *Bütününbozulmasınasebepolmak. *Ayrışmasınısağlamak. ayrıt *İkidüzleminarakesiti. aysar *Ayınetkisiylehuyunundeğiştiğisanılan(kimse). *Değişkenhuylu,kararsız(kimse). aysberg *Buzdağı. aysfild *Buzla,bankiz. aysız *Ayışığıolmayan(gökyüzü,gece). ayşekadın *Kılçıksız,lezzetlibirtürtazefasulye. aytışma *Aytışmakişi. aytışmak *Atışmak,tartışmak,münakaşaetmek. *Halkşairleribellibirayakçerçevesindekarşılıklıatışmak. ayva *Gülgillerden,çiçekleriirivepembe,yapraklarınınaltıtüylü,orta yüksekliktebirağaç(Cydoniavulgaris). *Buağacınbüyük,sarırenkte,tüylü,mayhoş,dokususertçe,ufakçekirdeklimeyvesi. ayvagöbekli *göbeğiçukurolan(kimse). ayvahoşafı" }, { "text": "*Ayvadanyapılanhoşaf. ayvakompostosu *Ayvadanyapılankomposto. ayvamarmelâdı *Ayvaveşekerdenyapılanezme. ayvareçeli *Ayvaveşekerdenyapılankokulureçel. ayvatüyü *Vücuttakiince,sarıtüyler. ayvadana *Yüksekliği15-70cm,sıktüylü,soluksarıçiçekli,çokyıllıkveotsubirbitki(Achilleanobilis). ayvalık *Ayvaağaçlarınınçokbulunduğuyer. ayvan *Teras,sundurma. *Birtarafıdışarıyaaçıkolanoda. ayvayıyemek *kötüdurumadüşmek,işibozulmak. ayvaz *Büyükkonaklardamutfakveyemekhizmetlerindeçalıştırılanuşak. *Koca,erkek,eş. ayvazkasaphepbirhesap *haöylehaböyle,ikisidebir. ayvazlık *Ayvazıngörevi. ayyar *Dolandırıcı,hilekâr. ayyarlık *Dolandırıcılık. ayyaş *İçkiyedüşkün,içkici,içken,bekri. ayyaşlık *Ayyaşolmadurumu. ayyuk *Göğünenyüksekyeri. *Göğünkuzeyyarımküresindebulunanbirtakımyıldızınenparlakyıldızı. ayyukaçıkmak *(sesiçin)yükselmek. *(dedikoduiçin)herkesçeduyulmak,yayılmak. Az *Azot'unkısaltılması.BugazNkısaltmasıiledegösterilir. az *Alışılmışolandan,umulandanveyagerekendeneksik,çokkarşıtı. *Nicelik,güç,nitelik,sürebakımındaneksiklikbildirir. azaz *Uzunsüreli,yavaşyavaş. *Küçükölçülerle. azbuçuk *Birparça,biraz. azbulmak *yeterligörmemek,azsaymak,azımsamak. azbuzolmamak *(birşey)azımsanacakkadarolmak. azçok *Birparça,oldukça. azdaha *azkalsın,neredeyse. azdeğil! *birininherhangibirkarakterbakımındangöründüğügibiolmadığınıanlatmakiçinsöylenir. azgelişmiş *gelişmesigecikmişolan. *eğitimdüzeyidüşükkalmış,üretimidahaçokilkeltarımadayanan,doğalkaynaklarınıgereğince değerlendiremeyen(ülke). azgelmek *yetmemek,dahaçokistemek. azgörmek *umduğundaneksikbulmak. *azımsamak. azgününadamıolmamak *çokyaşamış,çokgörmüşbulunmak. azkaldı(veyaazkalsın) *birişinolması,gerçekleşmesi,bitmesiçokyakınkenolmadığınıanlatır. aztamahçokziyangetirir *hırslıvepintiinsanherzamanzararlıçıkar. aza *Organlar,vücutparçaları. *Üye. *Vücutparçası,organ. azaçoğabakmamak *olanlayetinmek. azasormuşlar:\"nereye?\"\"çoğunyanına\"demiş *küçükkazançlarınbilehepvarlıklıkimseleredüştüğüinancınıbelirtir. azade *Başıboş,erkin,serbest. *Başıboş,erkin,serbestolarakgürültüdenazadeyaşamak. azadeazade *birşeydenkurtulmuş,uzak. azadelik *Azadeolmadurumu,serbestlik. azalma *Azalmakişi,eksilme,tenakus. azalmak *Azdenecekbirmiktarainmekveyaeskisindenazbirdurumagelmek. *Etkisiniyitirmek,hafiflemek. azaltma *Azaltmakişi. azaltmak *Azdenecekbirmiktaraindirmekveyaeskisindenazbirdurumagetirmek,kırmak. *Etkisiniyitirmesinesebepolmak,hafifletmek. azamet *Ululuk,büyüklük. *Gurur. *Görkem,heybet. *Debdebe. *Çalım,kurum,tekebbür. azametsatmak *büyüklüktaslamak,çalımsatmak,böbürlenmek. azametli *Ulu,çokbüyük. *Gururlu. *Görkemli,heybetli. *Debdebeli. *Çalımlı,kurumlu. azamî *Enbüyük,enyüksek,ençok,maksimum. azap *(Müslümanlıkta)Dünyadagünahişlemişolanlaraahretteverilecekceza. *Organikveyaruhîbüyüksıkıntı,ezinç. azap *(Anadolu'nunbirçokbölgesinde)Çiftlikuşağı. *Anadolubeyliklerindedonanmadakigörevlerdekullanılanasker. azapçekmek *ahrettecezagörmek. *çokbüyüksıkıntıyauğramak. azapvermek *acıçektirmek,üzmek. azar *Paylama. azarazar *Süreyiuzatarak,yavaşyavaş,azaz. *Küçükölçülerle. azarişitmek *azarlanmak. azarlama *Azarlamakişi,paylama. azarlamak *Paylamak,tekdiretmek. azarlanma *Azarlanmakişi,paylanma. azarlanmak *Azarlamakişinekonuolmak,paylanmak,kötüsözlekarşılaşmak. azarlatma *Azarlatmakişi. azarlatmak *Azarlamakişiniyaptırmakveyaazarlanmasınayolaçmak. azat *Serbestbırakma. *Okullardapaydos. *Serbestbırakılmışolan. azatetmek *serbestbırakmak,salıvermek. *(kölevecariyeleriçin)özgürlüğünügerivermek. azateylemek *azatetmek. azatlı *Azatedilmiş(cariyeveyaköle). azatlık *Azatolmadurumu,serbestlik. *Azatedilmevaktigelmişolan(cariye,köle). azatsız *Azatedilemez. azca *Oldukçaaz. azdırılma *Azdırılmakişi. azdırılmak *Azmasınayolaçmak. azdırma *Azdırmakişi. azdırmak *Azmasınasebepolmak. *Azgındurumagetirmek. *Şımartmak. *Kötüdavranışveyaalışkanlıklarasürüklemek,yoldançıkarmak. azelya *Açalya. Azerbaycanlı *Azerbaycanhalkındanolankimse. Azerî *AzerbaycanCumhuriye'tindevegüneyAzerbaycan'da(İran'da)yaşayanTürksoyluhalkveyabuhalktan olankimse. *Azerîhalkınaözgüolan,Azerîhalkıileilgili(olan). Azerîce *AzerbaycanTürkçesi. azgın *Azmışolan. *(teniçin)Çabukiltihaplanan,yarasıhemenkapanmayan. *(çocukiçin)Çokyaramaz. *Cinselistekleriaşırıolan. azgınlaşma *Azgınlaşmakişi. azgınlaşmak *Azgındurumagelmek. *Cinselistekleriaşırılaşmak. azgınlık *Azgınolmadurumu. azı *Köpekdişlerindensonraiçeriyedoğru,altveüstçeneninikiyanındabeşertanebulunanveyiyecekleri öğütmeyeyarayandişlerinortakadı,azıdişi,öğütücüdiş. *Öküzarabalarındaönvearkayastıklarıdingilebağlayanağaççivi. azıçoğasaymak(veyatutmak) *verilenküçükbirarmağanıçokvedeğerlikabuletmek. azıdişi *Azı. azıcık *Çokaz,biraz. *(sürevemiktariçin)Azolarak,biraz. azıcıkaşımkaygısızbaşım *derdimolmasındabaşkabirşeyistemem. azık *Yiyecek,besin,gıda. azıklı *Azığıolan. *Yoksullarıdoyuran. azıklık *Azıkolarakayrılanveyahazırlananyiyecekler. *Azıkkoymayayarayankapveyatorba. *Hemenyemeküzere,harmanzamanındanöncebiçilipsavrulanekin. azılı *Gözübirşeydenyılmayan,azgın. *Şiddetli,korkunç,çoketkili. azımsama *Azımsamakişi. azımsamak *Birşeyinumulduğundanazolduğuyargısınavarmak,dahafazlasınıistemek,azgörmek,azbulmak. azınlık *Birtopluluktaherhangibirnitelikbakımındanayrıveötekilerdensayıcaazolanlar,ekalliyet,çoğunluk karşıtı. *Birülkedeegemenulusagöreayrısoydanvesayıcaazolantopluluk,ekalliyet. azınlıkhükûmeti *Meclisteçoğunluğuolmayanbirpartininkurduğuhükûmet. azınlıktakalmak *birtopluluktabellibirsorunüzerineoyverenler,karşıdüşünceyeoyverenlerdendahaazolmak. azışma *Azışmakişi. azışmak *Gittikçekızışmak,şiddetlenmek. azıştırma *Azıştırmakişi. azıştırmak *Azışmasınayolaçmak. azıtma *Azıtmakişi. azıtmak *Azgındurumagetirmek. *Çığırındançıkarmak. azil *Görevdenalma. azim *Biriştekiengelleriyenmekararı. azimet *Gidiş. azimetetmek *gitmek,yolaçıkmak. azimkârane *Kararlı. *Kararlılıkla,kararlıolarak. azimli *Kararında,tutumundadirenen,kararlı. azit *AzothidrikasitHN3dekihidrojeninyerinebirköküngeçmesiiletüreyenbirleşiklereverilenad. aziz *Sevgideüstüntutulan,muazzez. *Ermiş,eren. azize *Ermişkadın. aziziye *SultanAbdülaziz'invedevletadamlarınıngiydiğifes. azizlik *Azizolmadurumu. *Muziplik. azizliketmek *muzipliketmek. azledilme *Azledilmekişi. azledilmek *Görevdenalınmak. azletme *Azletmekişi. azletmek *Birgörevliyiişindenayırıpaçıktabırakmak,görevdenalmak,çıkarmak. azlık *Azolmadurumu. *Azınlık. azlolunma *Azlolunmakişi. azlolunmak *Görevindenalınmak,görevindençıkarılmak. azma *Azmakişi. *İkiayrıırkınkarışmasındandoğan,kırma,melez,metis. azmak *Küçüksubirikintisi,gölcük. *Bataklık. azmak *Taşkınlıktailerigitmek,kötülüğünüartırmak. *(deniz,ırmakvb.için)Kabarmak,taşmak. *(yara,hastalıkvb.için)Etkili,tehlikelidurumagelmek. *Cinselduygularıartmak. *(çamaşır)Artıkağartılamazdurumagelmek." }, { "text": "*(hayvanlariçin)İkiayrıırktandoğmak. azman *Çokgelişmiş. *Azma. *Keresteliktomruk. azmankaya *Kayabalığınınbirçeşidi. azmanlaşma *Azmanlaşmakişi. azmanlaşmak *İrileşmek,kocamandurumagelmek. azmetme *Azmetmekişi. azmetmek *Biriştekiengelleriyenmeyekararvermişolmak. azmettirme *Azmettirmekişi. azmettirmek *Birsuçuveyaherhangibirişikesinlikleyapmasınakararverdirmek. azmışkudurmuştanbeterdir *\"coşkunveheyecanakapılmışkimseyizaptetmekzordur\"anlamındakullanılır. aznavur *Gürcüce,iri\"yarı\"\"kırıcı\"sinirli,asıkyüzlü,sertkimse. aznavurgibi *zalimcedavranan. aznif *Birtürdominooyunu. azoik *İçindefosilbulunmayan(toprak). *Eneskijeolojik(sistem). azol *Heterosiklikbirleşiklerinönemlibirsınıfınaverilenad. azonal *Yeryüzününherhangibirnoktasındaenlemebağlıolmaksızınmeydanagelenolay. azot *Atomnumarası7,atomağırlığı14,008olan,havadabeştedörtoranındabulunan,rengi,kokusu,tadı olmayanelement.KısaltmasıN. azotlama *Azotlamakişi. *Azotlubesinalmayanbitkiveyahayvanlarındokularındakiserbestazotutespitetmeişi. azotlamak *Azotlakarıştırmakveyabirleştirmek. azotlanmış *Azotlamaişlemiyapılmış. azotlu *İçindeazotbulunan. azotometre *Birorganikmaddedebulunanazotungazhacminiayarlamayayarayanaygıt. azotölçer *Azotometre. Azrail *Tanrıbuyruğuileinsanlarıncanınıalmaklagörevliolduğunainanılanmelek. Azrail'e bircanborcuolmak(veyakalmak) *nasılolsaöleceğinikabuletmek. *hiçkimseyeborcukalmamak,bütünborçlarındankurtulmak. Azrail'inelindenkurtulmak *ölümdenkurtulmak. Azrail'leburunburunagelmek *ölümlekarşıkarşıyagelmek. azvay *Sarısabır. B *Bor'unkısaltması. *Bassokısaltması. b,B *Türkalfabesininikinciharfi.Beadıverilenbuharf,sesbilimibakımındanötümlü,çiftdudakpatlayıcısını gösterir. *Notaişaretleriniharflerlegöstermeyöntemindeİngilizlerbharfiyle\"si\"yi,Almanlarise\"sibemol\"ü gösterirler. Ba *Baryum'unkısaltması. baba *Çocuğundünyayagelmesindeetkenolanerkek. *Çocuğuolmuşerkek. *Tarikatlarınbazısındatekkebüyüğü. *Bugibikimselereverilenunvan. *Silâhkaçakçılığı,karaparaaklamaveuyuşturucumaddeticaretigibikirlivegizliişleryapançeteninbaşı. *Yaratıcı,kurucukimse. *Gemiveyaiskeledehalatıntakıldığıyuvarlakbaşlı,iridemir,ağaçveyabetondikme. *Kazılardaçıkarılantoprağınmiktarınıhesaplayabilmekiçinyeryerbırakılantoprakdikme. *Çatımerteği. *Koruyucu,babalıkduygularıiledolukimse;birülkeyeveyabirtopluluğayararlıolmuşkimse. *Ata. baba babaadam *Yaşlı,ağırbaşlı,iyiyürekli,olgunadam. bababucağı * \\343babaocağı. babadeğil,tırabzanbabası *babalıkgörevleriniyapmayanbabalariçinsöylenir. babaevi *Babadan,dededenkalmaev,toprak,yurt. babahindi *İriveiyibeslenmişerkekhindi. babakoruk(veyaerik)yer,oğlunundişikamaşır *babanınyaptığıkötüişinsıkıntısınıçocuğuçeker. babamirası *Babanınyaşadığıdönemdenkalandeğerlimalveyadost. babanasihati *Birbabanınverdiğiöğüt. babaocağı *Babadan,dededenkalmamülkveyabirkimseniniçindedoğupbüyüdüğü,yaşadığıev,toprakyadayurt, babaevi,bababucağı,babayurdu. babaoğlunabirbağbağışlamış;oğulbabayabirsalkımüzümvermemiş *babalarçocuklarıiçinbüyükfedakârlıklarakatlanırlar,amaçocuklarbabalarıiçinfedakârlıktabulunmazlar. babaolmak *(erkekiçin)çocuksahibiolmak. babatatlısı *Birçeşithamurtatlısı,şambaba. babayadigârı *Babadankalan,babadönemindeyapılmış,babanınhatırasınıtaşıyan. babayurdu *Babaevi,babaocağı. babaanne *(çocuğagöre)Babanınannesi. babaca *Babagibi,babayayakın. babacan *Canayakın,olgun,hoşgörülü,iyikalpli,güvenilir(erkek). babacanca *Sevgivesevecenlikle,canayakınolarak. babacanlaşma *Babacanlaşmakişiveyadurumu. babacanlaşmak *Babacandurumagelmek. babacanlık *Babacanolmadurumu,canayakınlık. babacık *Küçükbaba. *Sevimli,hoş,sempatikbaba. babacıl *Babasınıçokseven,babasınaçokdüşkünolan. babacılık *Devletintürlüsınıflarüzerindebabalıkederekbusınıflararasındadengekurmayaçalışmasıişlemi, paternalizm. babaç *Erkekkümeshayvanlarınıneniriveyaşlıolanı. babaçko *(kadıniçin)Güçlüvegösterişli,iriyarı. babadanbabaya *dedeleredoğruzincirleme. babadanoğula *torunlaradoğruzincirleme. *atalarındanberi. babafingo *Yelkenligemilerdedireklerinvegabyanınüstündebulunanenyüksekbölüm. Babaî *Babaîlikmezhebindenolankimse. Babaîlik *XIII.yüzyıldaBabaİshak'ınkurduğumezhep. babaköş *Ayaksızolduğuiçinyılansanılan,solucanlabeslenenbirtürkertenkele(Anguisfragilis). babalanma *Babalanmakişi. babalanmak *Babalarıtutmak,öfkelenmek. *Diklenmek,kabadayıcadavranmak. babalarımız *bizden,bizimkuşaktanöncekiler. babalı *Babasıolan. babalı *Zamanzamansinirnöbetigeçiren. babalık *Babaolmadurumu. *Üveybaba. *Kayınbaba,kayınpeder. *Yaşlıveyaküçümsenenadamlaraseslenmeolarakkullanılır. babalıketmek *babagibidavranmak. babalıkfırınhasişler *babasınınparasıilegeçinenleresitemolarakkullanılır. babam! *teklifsizbirseslenmesözü. *tekrarlananikiemirkipiarasınagetirilerekişinsürekliliğinianlatmayayarar. babamın(veyaustamın)adıHıdır,elimdengelenbudur *gücümancakbukadarınıyapmayayeter. babanarahmet *yapılanbiriş,birdavranışkarşısında\"Allahsendenrazıolsun.\"anlamındakullanılanbirsöz. babasıtutmak(veyababalarıüstündeolmak) *gibideyimlerde\"çoköfkelenmek,öfkesiherhâliylebelliolmak\"anlamındageçer. babasınaçekmek *heryönüiletamamenbabayabenzemek. babasınarahmetokumak *hakkındaiyilikdüşünmemek. babasının(veyababalarının)çiftliği *birmalıveyakuruluşuyalnızcakendiçıkarlarınaaraçyapmak. babasınınhayrına *hiçbirçıkargözetmeksizin. babasınınoğlu *heryönüylebabasınabenzeyenerkekçocuk. babasız *Babasıölmüşçocuk,yetim. babayani *Gösterişiveözentisiolmayan. babayanilik *Babayaniolmadurumu. babayiğit *Güçlükuvvetli. *Mert,korkusuzadam,kabadayı. *Birgirişimdekendinegüvenebilecekdurumdaolan. babayiğitlik *Babayiğitolmadurumu,babayiğitçedavranış,kabadayılık. Babıâli *Osmanlıimparatorluğudönemindeİstanbul'dasadaret(Başbakanlık),dahiliyevehariciyenezaretleri(İç işleriveDışişleribakanlıkları)ileŞûrayıDevlet(Danıştay)dairelerininbulunduğuyapı. *İstanbul'dabuçevredekibasın. *Osmanlıhükûmeti. babında *Konusunda. babından *Bkz.babında. Babî *\"Bâb'aait\"Babîlikyanlısı. Babîlik *XIX.yüzyılda,İran'daAliMuhammedBab'ınkurduğudinîöğreti. baca *Dumanıocaktançekiphavayavermeyeyarayanmadenveyakâgiryol. *Suyolu,lâğım,madenocağıgibiyeraltıyapılarınınhavadeliği. bacabaşı *Ocağınüstündekitaşraf. bacakulağı *Ocağınikiyanındataştanyapılmışufak raf. bacatomruğu *Bacanındamdanyukarıbölümü. bacak *Vücudunkasıktantabanakadarolanbölümü. *Hayvanlardayürümeyeveyaatlamayayarayanorgan. *Bazışeylerinyerdenyüksekçedurmasınısağlayandayak,destekveyabunlardanherbiri,ayak. *Oyunkâğıtlarında,oğlan,vale. bacakbacaküstüneatmak *otururkenbirbacağınıötekininüstünekoyarakoturmak. bacakkadar *ufacık. bacakkadarboyuvar,türlütürlühuyuvar *dahaküçük,amadeğişik,herkestenfarklıalışkanlıklar,huylaredinmiş. bacakkalemi *Kavalkemiği. bacakkıran *Nemlibölgelerdeyetişenyeşilimsisarıçiçeklibirbitki(Narthecium). bacaklarıkopmak *çokyorulmak. bacaklarıtutmamak *ayaklarınınüzerinebasıpyürüyemeyecekdurumagelmek. bacaklı *Bacağıolan. *Bacaklarıuzunolan,uzunboylu. *Felemenkaltınınaverilenad. bacaklıyazı *İriveokunaklıyazı. bacaklık *Özelliklehokeyoyuncularınıngiydiklerideridenyapılmışkoruyucu. bacaksız *Bacağıolmayan. *Bacaklarıkısaolan,kısaboylu,bodur. *Yaşındanbüyükişlerekalkışançocuklariçinsöylenir. bacanak *Karılarıkardeşolanerkeklerdenherbiri. *Dost,arkadaş. bacanaklık *Bacanakolmadurumu. bacasıtütmek *(aileiçin)yaşamasısürüpgitmek. bacasıtütmezolmak *(aileiçin)dağılmakveyaişibozulmak. bacı *Büyükkızkardeş,abla. *Kızkardeş. *Birevdeuzunzamançalışmışyaşlıkadınlara(dahaçokyaşlızencikadınlara)verilenunvan. *Tarikatşeyhlerininkarısı. baç *Osmanlıİmparatorluğundagümrükvergisi. *Zorlaalınanpara,haraç. -baç *Fiildenisimtüreten-maç/-meçekinintürü. baççı *Baçalankimse. baççılık *Baçalmaişiveyagörevi. bad *Yel,rüzgâr. badana *Duvarlarıboyamakiçinkullanılansulandırılmışkireçveyaboya. badanaetmek(veyavurmak) *badanalamak,badanayapmak. badanacı *Geçiminibadanayapmaklakazanankimse. badanacılık *Badanacınınyaptığıiş. badanalama *Badanalamakişi. badanalamak *Duvarlarıboyamakiçinsulandırılmışkireçveyaplâstikboyasürmek. badanalanma *Badanalanmakişi. badanalanmak *Badanayapılmak." }, { "text": "badanalatma *Badanalatmakişi. badanalatmak *Badanalamakişiniyaptırmak. badanalı *Badanaedilmişolan. *Yüzüneçokpudraveboyasürmüşolan(kadın). badanasız *Badanaedilmemiş. *Badanasıbozulmuş. badas *Harmankaldırıldıktansonrayerdekalantoprak,çöpvesamanlakarışıktahıltaneleri,harmandöküntüsü. badat *Birleşikgillerden,şekeriçok,birtüryerelması. bade *Şarap,içki. badehu *Ondansonra. badeli *Aşkbadesiiçmişkimse. badeliâşık *Düşündebirpirinelindenaşkbadesiiçereksazçalıpsöyleyenhalk şairi. badem *Gülgillerden,yurdumuzunheryerindeyetişenağaç(Amygdaluscommunis). *Buağacınyaşveyakuruyenilenyemişi. bademağacı *Gülgillerdenilkbahardabeyazvepemberenkliçiçekleraçanyüksekçebirbitki,badem(Amygdalus communisvePrunusamygdalus). badembıyık *Bademiçibiçimindeüstdudağınherikiyanındayeralanbıyık. bademezmesi *Ezilmişbademleyapılanşekerleme. bademgibi *(salatalıkiçin)tazevegevrek. bademgözlü *Bademiçibiçimindeirigöz. bademiçi *Bademindışkabuğualındıktansonrakalaniçi. bademkürk *Tilkipostununyalnızbacakkesimindenyapılankürk. bademparmak *Başparmak. bademşekeri *İncebirşekertabakasıylakaplanmışiçbadem. bademtırnak *Badembiçimindeuzuncatırnak. bademyağı *Bademdençıkarılanvederi,köselegibişeyleriyumuşatmakiçinkullanılanyağ. badema *Bundansonra,bundanböyle. bademci *Bademsatankimse. bademcik *Boğazınikiyanındabirertanebulunan,badembiçimindekiorgan. bademli *İçindebadembulunanyiyecek. bademlik *Bademağaçlarıçokolanyer,badembahçesi. bademsi *Badembiçimindeolan. baderna *Halatınaşınabilecekyerinesarılanbez,halatsargısı. badıç *Bakla,fasulye,bezelyegibitazesebzelerde,içindetohumlarınsıralanmışbulunduğukabuk. badısaba *Sabahvaktiesenveruhuokşayan,gönleferahlıkverenhafifrüzgâr. badi *Ördek. badibadiyürümek(veyagitmek,koşmak) *ördekgibiikiyanasallanarakyürümek(gitmek). badik *Ördek;palaz. *Kısaboylu. badikleme *Badiklemekişi. badiklemek *Ördekgibiikiyanasallanasallanayürümek. badikleşme *Badikleşmekdurumu. badikleşmek *Ördekgibisağasolyalpavurarakyürümeeğilimigöstermek. badire *Birdenbireortayaçıkantehlikelidurum. badiye *Çöl. badminton *Tenisebenzeyenvebirtürtüylütoplaoynananoyun. badya *Ağzıgeniş,yayvan,büyükçesukabı. bagaj *Yolcuyükü. *Tren,vapurgibitaşıtlardayolcularınyüklerininkonulduğuyer. *Otomobillerinyükkonulabilen,genelliklearkadaolanbölümleri. bagajkapağı *Otomobillerdeiçineyükkonulabilenbagajlarıkapatmayaveyakilitlemeyeyarayanbölüm. bagajkilidi *Bagajkapağınıkilitlemeyeyarayanalet. bagajmemuru *Toplutaşımyerlerindevearaçlarındabagajişleriniyürütmeklegörevlikimse. baget *İnce,kısadeğnek. *Tıraşlanmış,dikdörtgenbiçimindedeğerlitaş. *Düşükgramajlıküçükboyekmek. bagetli *Bagetiolan. bağ *Birşeyibaşkabir şeyeveyabirçokşeyitoplucabirbirinetutturmakiçinkullanılanip,sicim,şerit,telgibi düğümlenebilirnesne. *Sargı. *Bağlam,deste,demet. *İlgi,ilişki,rabıta. *Kemikleribirbirinebağlamaya,içorganlarıyerindetutmayayarayanlifdemeti. bağ *Üzümkütüklerinindikilibulunduğutoprakparçası. *Meyvebahçesi. bağbahçe *Bahçegibitaşınmazmal. bağbıçağı *Bağvebahçelerdeyetişenmeyvefidanlarını,bitkiveözellikleüzümkütüklerinibudamayayarayankesici alet. bağbozmak *bağınüzümlerinitoplamak. bağbozumu *Bağdaürününtoplanması. *Buişinyapıldığımevsim,güz,sonbahar. bağbudamak *bağdakiüzümkütüklerinibudamak. bağçubuğu *Asmafidesi. bağdoku *Hücresayısıaz,hücrearasımaddesiçokvegenelolarakdiğerdokularıbirbirinebağlayarakdestekgörevi yapandoku. bağfiil *Fiillerinzarfolarakkullanılanşekilleri,ulaç,zarffiil:gül-egül-e,koş-arak,otur-upvb. bağa *Kaplumbağa. *Denizkaplumbağasınınkabuğu. *Kaplumbağakabuğu. *Kaplumbağakabuğundanyapılmışveyabukabuğuandırırbiçimdeolan. *Ur. bağabak,üzümolsun,yemeyeyüzünolsun *kişi,karşılıkbeklediğiiştenistediğinialabilmekiçingerekenharcamalarıyapmalıdır. bağan *Vaktigelmedenölüdoğanyavru,düşük. *Ölüdoğankuzununderisi. bağboğan *Küsküt,şeytansaçı. bağcı *Bağyetiştiripürününüsatankimse. *Bağlayanveyasoğukhaddehanedençıkanmetalşeritbobinlerebantyapıştıran(kimse). bağcık *Bağlamaişindekullanılanşeritbiçimindebağ. bağcıklı *Bağıolan,bulunan. bağcıksız *Bağıolmayan,bağsız. bağcılık *Bağyetiştirmeveürününüsatmaişi. Bağdad'ıtamiretmek *karnınıdoyurmak. bağdadî *Ağaçdireklerüzerineçakılmışçıtalarasıvavurularakyapılan(duvarveyatavan). *Yapılardakullanılançıta. bağdalama *Bağdalamakişi. bağdalamak *Düşürmekiçinayağınıbirininayaklarınatakmak,çelmeatmak. bağdama *Bağdamakişi. bağdamak *Birkaç şeyibirbirinegeçirerekbağlamak. *İçindençıkılmayacakbirdurumagetirmek,kördüğümetmek. bağdaş *Sağayağısoluyluğun,solayağısağuyluğunaltınaalarakoturmabiçimi. bağdaşkurmak *bubiçimdeoturmak. bağdaşık *Heryeriaynıözelliğigösteren,mütecanis,homojen. bağdaşıklaşma *Bağdaşıklaşmakdurumu. bağdaşıklaşmak *Aynıözelliğigöstermek,homojendurumagelmek. bağdaşıklaştırma *Bağdaşıklaştırmakişi. bağdaşıklaştırmak *Bağdaşıkdurumagetirmek,homojenleştirmek. bağdaşıklık *Bağdaşıkolmadurumu,homojenlik. bağdaşılma *Bağdaşılmakişi. bağdaşılmak *Bağdaşmakişinekonuolmak. bağdaşım *Tutarlık,tutarlılık,insicam. bağdaşma *Bağdaşmakişi,imtizaç. bağdaşmak *Anlaşmak,uzlaşmak,uymak,imtizaçetmek. *Çocukoyunlarındaarkadaşolmak. *Bağdaşkurupoturmak. bağdaşmaz *Uyuşmaz,tutarsız. bağdaşmazlık *Uyuşmazlık,geçimsizlik. bağdaştırıcı *Bağdaşmasağlayan. bağdaştırma *Bağdaştırmakişi. bağdaştırmacı *Bağdaştırmacılıkyanlısıkimse. bağdaştırmacılık *Pekçokdeğişiköğretiyibirleştirmeyiamaçlayanfelsefîveyadinîöğreti. *Farklıkökenleresahipdeğişikkültürözelliklerinibirleştirmeveyakaynaştırmaişi. bağdaştırmak *Bağdaşmasınısağlamak. bağı *Büyü,sihir. bağıcı *Büyücü. *Baştançıkarıcı. bağıl *Görece,izafî. *Başkabircismeuyaraksürüklenen,aynızamandakendineözgübirkımıldanışıdabulunanbircismin görünürdekibukımıldanışınınniteliği,izafî. bağıldeğer *Biraritmetiksayısının,önüne+ve-işaretleriyazıldıktansonrakideğeri. *Birsayınınrakamlarındanherbirininbulunduğubasamağagörealdığıdeğer,izafîdeğer. bağılnem *Birmetreküphavaiçindebulunansubuharıağırlığının,aynışartlardakihavanındoymuşsubuharının ağırlığınaoranı. bağıldak *Beşiktekiçocuğundüşmemesiiçinbeşiğesarılıpbağlanan,kumaştanyapılmışenlibağ. *Kadınlarınâdetzamanındabağladıklarıbez. bağıllık *Göreceolmadurumu,izafiyet,rölâtivite. bağım *Birşeyinveyabirkimseningücüveetkisialtındabulunmadurumu,tâbiiyet. bağımlama *Bağımlamakişi. bağımlamak *Birşeyibağımaltınasokmak,etkisialtındatutmak. bağımlaşma *Bağımlaşmakişi. bağımlaşmak *Birşeyeveyabirkimseyetamamenbağımlıolmak. bağımlı *Başkabir şeyinistemine,gücüneveyayardımınabağlıolan,özgürlüğü,özerkliğiolmayan,tâbi. bağımlısıralıcümle *Anlambakımındanbirbirinebağlıolanveözneleri,tümleçleriveyayüklemleriortakolancümle. bağımlılık *Bağımlıolmadurumu,tâbiiyet. bağımsız *Davranışlarını,tutumunu,girişimleriniherhangibirgücünetkisindekalmadandüzenleyebilen,hür,özgür, müstakil. *Herhangibirkuruluşa,partiyebağlıolmayankimse. bağımsızmilletvekili *Herhangibirpartininadayıolmadanseçilenveyaherhangibirpartiyebağlıolmayanmilletvekili,bağımsız. bağımsızsıralıcümle *Anlambakımındanbirbirinebağlıolduğuhâldeözneleri,tümleçleri,yüklemleriayrıolancümle. bağımsızlaşma *Bağımsızlaşmakişi. bağımsızlaşmak *Bağımsızdurumagelmek. bağımsızlaştırma *Bağımsızlaştırmakişi. bağımsızlaştırmak *Bağımsızdurumagetirmek. bağımsızlık *Bağımsızolmadurumuveyaniteliği,istiklâl. bağın *İnşaattaveyakazısırasındatoprağınçökmesiniönlemekiçinyerleştirilenparçaveyadayak. bağınvurmak *kazıduvarlarınınçökmemesiiçinbağınlarladesteklemek. bağıntı *Birnesneyibaşkabirnesneileuyarlıkılanbağ. *Eşyayı,kavramlarıveyatasarımlarıbirlik,bağlılık,birliktelikgibidurumlardatoplayangörünüşveyanitelik, görelik,bağıllık,izafet,rölâtivite. *İkiveyadahaçoknitelikarasındamatematikişlemleriyardımıilekurulanbağlılıkveyaeşitlik. bağıntıcı *Bağıntıcılıkyanlısıolankimse,göreci,rölâtivist. bağıntıcılık *Bağıntılılıköğretisi;özelliklebilgininbağıntılıolduğunuilerisürenhertürlüfelsefeöğretisi;görecilik, izafiye,rölâtivizm. bağıntılı *Varlığıbaşkabir şeyinvarlığınabağlıbulunan,mutlakolmayan,göreli,izafî,nispî,rölâtif. bağıntılılık *Varolabilmekveyabelirlenebilmekiçin,bağıntıyoluilebaşkabirşeyebağlıbulunmadurumu,görelilik, izafiyet,rölâtivite. bağır *Göğüs. *(okyayıvedağiçin)Ortabölüm. *Ciğer,bağırsakgibivücutboşluklarındabulunanorganlarınortakadı,ahşa. bağıryeleği *Eskidenzırhaltınagiyilen,köseledenyapılmışyelek. bağırdak" }, { "text": "*Bağıldak. bağırgan *Bağırıpçağıran,tepkisinihemenvesertbirşekildedışavurankimse. bağırıyanmak *üzüntüçekmek,çokacıduymak. *çoksusamışolmak. bağırıpçağırmak *öfkeylebağırmak. bağırış *Bağırmakişiveyabiçimi. bağırışçağırış *Gürültü,şamata. *Gürültüyle,şamataederek. bağırışma *Bkz.bağrışma. bağırışmak *Bkz.bağrışmak. bağırma *Bağırmakişi. bağırmak *(insan)Yüksekvegürsesçıkarmak. *Kendinibellietmek. *Yükseksesleazarlamak. bağırsak *Sindirimorganınınmidedenanüsekadarolan,incebağırsakvekalınbağırsaktanoluşanbölümü. bağırsakaskısı *İncebağırsağıkarnınarkabölümünebağlayanvekarınzarınınbirbölümündenoluşanaskı. bağırsakiltihabı *Sindirimorganındaoluşaniltihabîdurumvebunabağlıhastalık. bağırsakingini *Çoğunluklasürgünvekarınağrısıilebelirenbağırsakiltihabı. bağırsakkazıntısı *Kalınbağırsakhastalıklarındaçıkarılansümüksümadde. bağırsakkurdu *Omurgalılarınvedeözellikleinsanlarınbağırsağındayaşayanasalaksolucan. bağırsakotu *Farekulağı. bağırsaksolucanı *Ortalama25cmboyunda,insanların,özellikleçocuklarınbağırsaklarındaasalakolarakyaşayanyuvarlak solucan,askarit. bağırsaklarınıdeşerim *\"canınakıyarım,öldürürüm\"anlamındakorkutmak,gözdağıvermeküzerekullanılır. bağırtı *Bağırmasesi. bağırtkan *Çokbağırıpçağırmakhuyundaolan(kimse). bağırtlak *Ortabüyüklükte,etisevilenbircinsgöçebeördek(Querquedula). bağırtma *Bağırtmakişi. bağırtmak *Bağırmasınayolaçmak. *Birhaberi,biristeği,birininaracılığıyladuyurmak. bağış *Bağışlamakişiveyabiçimi. *Bağışlananşey,hibe,teberru. bağışçı *Bağışyapankimse. bağışık *Herhangibirödevinveyayükümlülüğündışındakalan,muaf. *Bazımikroplarakarşıaşıveyadoğalyolladirençkazanmışolan. bağışıklık *Birödevinveyayükümlülüğündışındakalmadurumu,muafiyet. *Bazımikroplarakarşıaşıveyadoğalyollakazanılmışdirençdurumu. bağışıklıkbilimi *Bağışıklıkolaylarınınortayaçıkmaşartlarını,gelişimini,alınabilecekönlemleriveyapılabilecektedaviyi inceleyentıpdalı,immünoloji. bağışlama *Bağışlamakişi,affetme,af. *Hibeetme. bağışlamak *Birmalveyahakkıkarşılıkbeklemedenbirinevermek,teberruetmek. *Herhangibirkötüdavranışiçincezavermektenvazgeçmek,affetmek. *Görevdençekmek,almak. *Deyimlerde\"Tanrıesirgesin,ayırmasın\"gibianlamlardakullanılır. bağışlamamak *karşısındakininyanlışından,kusurundandoğacakfırsatlarıkaçırmamak,acımadandeğerlendirmek. bağışlanma *Bağışlanmakişi,affedilme. bağışlanmak *Bağışlamakişinekonuolmak,affauğramak,affedilmek,affolunmak. bağışlatma *Bağışlatmakişi. bağışlatmak *Bağışlamakişiniyaptırmak. bağışlayıcı *Bağışlayan. bağıt *Sözleşme,akit,mukavele,kontrat. bağıtçı *Bağıtyapanlardanherbiri,âkit. bağıtlanma *Bağıtlanmakişiveyadurumu. bağıtlanmak *Bağıtilesonuçlanmak. bağıtlaşma *Bağıtlaşmakişiveyadurumu. bağıtlaşmak *Aralarındabağıtyapmak. bağıtlı *Bağıtla,sözleşmeilebağlanmışolan. bağkesen *Makaslıböcek. bağlaç *Eşgörevlikelimeleriveyaönermeleribirbirinebağlayankelimetürü,rabıt:Ve,ya,veya,yadabirer bağlaçtır. bağlaçgrubu *Bağlaçöbeği. bağlaçöbeği *Bağlaçlaveyabağlaçsızbirbirinebağlanmışolan,aynınitelikteikiveyadahaçokkelimedenoluşanöbek. bağlaçlı *Bağlacıolan. bağlaçlıtamlama *İsimleri,sıfatlarıarasınabağlaçalanisimveyasıfattamlaması. bağlaçlıyancümle *Birleşikcümlelerdekibağlacıylatemelcümleyebağlananyancümle. bağladığıyerdeotlamak *Bkz.bıraktığım(bıraktığı)bağladığım(bağladığı)yerde(çayırda)otluyorsun(otluyor). bağlam *Cinsleriaynıveyabirbirineyakınolanşeylerinbiraradabağlanmışı,demet,deste. *Birşiirdekidörtlüklerinherbiri,bent. *(herhangibirolguda)Olaylar,durumlar,ilişkilerörgüsüveyabağlantısı,kontekst. *Birdilbiriminiçevreleyen,ondanönceveyasonragelen,birçokdurumdasözkonusubirimietkileyen, onunanlamını,değerinibelirleyenbirimveyabirimlerbütünü,kontekst. bağlama *Bağlamakişi. *Üççifttelliolanvemızraplaçalınanbirsaz. *Yapılardaduvarlarıbirbirinebağlayankiriş,putrelvb. bağlamazarffiili *Vebağlacıgörevindekullanılarak,kendindensonrakiçekimlifiileveyafiilimsiyezamanvekişi bakımlarındanuyan-ıpekinialmışfiil:Gelipgitti(Geldivegitti)Gülüpgeçti(Güldüvegeçti)gibi. bağlamacı *Bağlama yapanveyasatankimse. *Bağlamaçalankimse. bağlamacılık *Bağlamacınınişiveyamesleği. bağlamak *Bağveyabaşkabiraraçlatutturmak. *Düğümlemek. *(yaraiçin)İlâçkoyupbezlesarmak. *Denkyapmak,paketyapmak. *Oluşmak,tutmak,meydanagelmek. *Birişveyakimseiçinayırmak,tahsisetmek. *(birişiçin)Anlaşmayapmak. *Birindebirşeyekarşıilgi,istekuyandırarakoşeyeilgi,yakınlıkduymasınısağlamak. *Uyulmasızorunluolmak. *Başkabir işleuğraşamazdurumdaolmak. *Sonaerdirmek,bitirmek,tamamlamak. *Gönlünükazanmak. *Bütünilgisinibiryerdeyoğunlaştırmak. *Geçişiengellemek. bağlamalık *Bağlamayapmayayarayan. bağlamsal *Bağlamileilgili. bağlamsalanlam *Birsözünkullanılanveyaamaçlananbağlamagöreanlamkazanması. bağlanak *Bağlanılacakşey,bağlantı,irtibat. bağlanım *Bağlanmakişiveyabiçimi. *(siyasîveyasosyalkonularda)Yantutma. bağlanış *Bağlanmakişiveyabiçimi. bağlanma *Bağlanmakişi. bağlanmak *Bağlamakişinekonuolmak. *Sevmek,içtenbağlıolmak. *Beklenenşeyeldeedilmezolmak. *Yalnızcabellibirişleuğraşmak. *Birşeybirkimseyeayrılmak,tahsisedilmek. bağlantı *İkiveyadahaçokşeyinbirbiriylebağlı,ilişikveyailgilibulunması,irtibat. *İkişeyarasındailişkisağlayanbağ. bağlantıborusu *Katlardakipisvekirlisularıtoplayan,kolonailetenboru. bağlantıkurmak *irtibatsağlamak. *haberleşmesağlamak. bağlantıünlüsü *Bkz.bağlayıcıünlü. bağlantıünsüzü *Bkz.bağlayıcıünsüz. bağlantıyapmak *ilişkikurmak;anlaşma,sözleşmeyapmak. bağlantılı *Aralarındabağlantıbulunan,irtibatlı,rabıtalı. bağlantısız *Aralarındabağlantıbulunmayan. *Askerî,siyasîyöndenhiçbirblokabağlıolmayan(ülke),bloksuz. bağlantısızülkeler *Bağlantısızlıksiyasetiizleyenülkeler,bloksuzülkeler. bağlantısızlık *Bağlantısızolmadurumu. bağlantısızlıkpolitikası *Askerî,siyasîyöndenhiçbirblokagirmemesiyaseti. bağlantısızlıksiyaseti *Bağlantısızülkelerinizlediğisiyaset. bağlaşık *Aralarındaanlaşmaveyasözleşmesağlanmışolan(kimseveyatopluluk),müttefik. *Sonuç,sebepgibibirbiriylesıkısıkıyabağlıvekarşılıklıbağımlıolan(nesne,terim). bağlaşıklık *Bağlaşıkolmadurumu. bağlaşım *Eşleme. *Aralarındaortakçıkarbulunandevletlerilişkisi. bağlaşımlı *Aralarındakarşılıklıdestekvebağımlılıkbulunan. bağlaşma *Bağlaşmakişi,ittifak. bağlaşmak *Birşeyyapmakiçinbirbirineantlaşmaveyasözleşmeilebağlanmak,ittifaketmek. bağlatma *Bağlatmakişi. bağlatmak *Bağlamakişiniyaptırmak. bağlayıcı *Bağlamaniteliğiolan. *Bağlamayavebirleştirmeyeyarayan:\"Ve\"bağlayıcıbiredattır. *Uyulmasızorunlu. bağlayıcıünlü *Ünsüzlebitenkelimekökvegövdelerineünsüzilebaşlayanekleringetirilmesisırasındavekökileeki birbirinebağlayanünlü:al-ı-r,aç-ı-l-mak,gec-i-k-mekvb. bağlayıcıünsüz *Ünlüilebitenkelimekökvegövdelerineünlüilebaşlayanbirekeklendiğindearayagirenyünsüzü, koruyucuünsüz:okul-da-y-ım,eski-y-incevb. bağlı *Birbağiletutturulmuşolan. *Gerçekleşmesibirşartıgerektiren,tâbi,vabeste. *Birkimseye,birdüşünceye,birhatırayasaygıveyaaşkgibiduygularlabağlanan,tutkun. *Sınırlanmış,sınırlı. *Kapatılmışolan,kapalı. *Birkuruluşunyetkisialtındabulunan. *Birhalkinanışınagöre,büyüetkisiylecinselgüçtenyoksunedilmiş(erkek). *Sadık. bağlıkalmak *uymak,tâbiolmak. bağlıkredi *Krediaçanülkedenmalveyahizmetsatınalınmasışartıilesağlanankredi. bağlıolmak *tâbibulunmak. bağlısu *Ağaçtahücrezarınınemdiğivetaşıdığısu. bağlık *Bağyeri,üzümbağlarıçokolan(yer). bağlıkbahçelik,-ği *Bağı,bahçesizenginvebololan(yer). bağlılaşık *Biriötekinebağlıolarakvarolan;biriolmadanötekidüşünülemeyenikişeyin,builişkiyönündendurumu. bağlılaşım *İkiveyadahafazladeğişkenarasındakibağıntı. *Organizmanındeğişikyapı,özellikveolaylarındagörülenkarşılıklıilgi,korelâsyon. bağlılaşma *Bağlılaşmakişi. bağlılaşmak *İkişeyarasındakarşılıklıbağıntıolmakveyabağlılıkkurmak. bağlılık *Bağlıolmadurumu,merbutiyet. *Birinekarşı,sevgi,saygıileyakınlıkduymavegösterme,sadakat. *Bkz.Bağlılaşım. bağnaz *Birdüşünceye,birinanışaaşırıölçüdebağlanıpondanbaşkabirdüşünceveinanışıkabuletmeyen, mutaassıp. bağnazlaşma *Bağnazlaşmakdurumu. bağnazlaşmak *Bağnazdurumagelmek. bağnazlık *Bağnazolmadurumu,bağnazcadavranış,taassup. *Birdüşünceye,birinanışaaşırıölçüdebağlanıpondanbaşkasınıdüşünmemedurumu,taassup. bağrıyanık *Çokdert,acı,sıkıntıçekmiş. bağrıyufka *Yufkayürekli,merhametli. bağrıkara *İsketekuşununbirtürü(Saxicolatorquata). bağrınabasmak *kucaklamak. *biriyleilgilenerekonukoruyupkayırmak,yetiştirmek. bağrınataşbasmak *sesiniçıkarmaksızınhertürlüacıyakatlanmak. bağrınıdelmek *çokdokunmak,içineişlemek. bağrınıezmek *üzülmek,dertlenmek. bağrış *Bağırmakişiveyabiçimi. bağrışçağrış *Gürültü,şamata. *Gürültüyle,şamataederek. bağrışaçağrışa *Büyükgürültüederek,bağırarakçağırarak. bağrışma *Bağrışmakişi,birliktebağırma. bağrışmak *Birlikteveyakarşılıklıbağırmak. bağrıştırma" }, { "text": "*Bağrıştırmakişiveyadurumu. bağrıştırmak *Bağırmasınayolaçmak,hepbirdenbağırtmak. bağsız *Bağıbulunmayan. baha *Paha. bahabiçmek *değerinibelirlemek. bahadır *Savaşlarda,çarpışmalardagücüveyılmazlığıylaüstünlükkazananveyayiğitlikgösteren(kimse). bahadırlık *Bahadırolmaözelliği,durumu. Bahaî *Bahaîlik yanlısıkimse. Bahaîlik *XIX.yüzyıldaBabîliktendoğmuşolan,İran'danbaşkaAvrupaveAmerika'dadayayılmışbirdin. bahane *Birşeyingerçeksebebigizlenerekilerisürülensözdesebep. bahanearamak *birişiyapmamakiçinsebeparamak. bahanebulmak *birişiyapmakveyayapmamakiçinsözdesebepgöstermek. bahaneetmek *herhangibirşeyisebepolarakilerisürmek. bahaneli *Bahanesiolan. bahanesiz *Bahanesiolmayan. bahar *Kuzeyyarımküreiçin,21Marttagündüzgeceeşitliğiylebaşlayarak22Hazirandagündönümüilebiten, kışveyazarasındakimevsim;ilkyaz,ilkbahar. *Bumevsimdeağaçlardaaçançiçeklerveyapraklar. *Gençlikçağı. bahar *Yiyecekveiçeceklerehoşkokuvetatvermekiçinkullanılantarçın,karanfil,zencefil,karabibergibi maddeler. baharbayramı *Genelliklemayısayınınilkgünlerindekutlananbayram. bahardönemi *Yılınkıştansonragelenilkayları. baharnezlesi *Bkz.samannezlesi. baharnoktası *İlkbahardagündüzgeceeşitliğianındagüneşingökekvatoruçizgisiüzerindebulunduğunokta. baharat *Tarçın,karanfil,zencefil,karabibergibimaddelerintopluadı. baharatçı *Baharatsatankimse. baharatçılık *Baharatsatmaişi. baharatlandırmak *Baharatilesüslemek,lezzetlendirmekveyabaharatekmek. baharatlı *Baharatıolan. baharatsız *Baharatıolmayan. baharcı *Baharatalımsatımıylauğraşan(kimse). baharıbaşınavurmak *(alayyollu)gençliğinverdiğicoşkuylagereksizveyaaşırıdavranıştabulunmak. bahariye *Divanedebiyatında,bahartasviriilebaşlayankaside. baharlı *İçindekarabiber,karanfil,tarçıngibibaharbulunan. bahçe *Sebzeyetiştirilenyer,bostan. *Çiçekveağaçyetiştirilenyer. bahçedomatesi *Tarlavebahçelerdesun'îgübrekullanmadan,doğalolarakyetiştirilendomatestürü. bahçekekiği *Bahçelerdeözelyöntemlerleyetiştirilenkekik. bahçemakası *Çeşitliotvebitkileridüzgünkesmekvebudamakamacıylayapılanbirmakastürü. bahçenanesi *Bahçelerdeyetiştirilenbirnanetürü. bahçeci *Çiçek,ağaçvesebzeyetiştirmeişiyleuğraşankimse. bahçecilik *Bahçecininişi. *Bahçeyapmaişi. bahçeli *Bahçesiolan. bahçelik *Bağları,bahçeleriolan(yer). bahçemsi *Bahçeyebenzeyen,bahçegibidüzenlenmişyer. bahçesiz *Bahçesiolmayan. bahçıvan *Geçiminibahçeürünleriniyetiştiripsatmaklasağlayankimse. *Birbahçenindüzenlenmesivebakımıylagörevlikimse. bahçıvanlı *Bahçıvanıbulunan. bahçıvanlık *Bahçıvanınyaptığıiş. bahir *Deniz. *Aruzdakivezintakımlarındanherbiri. *Mevlid'inbölümlerindenherbiri. bahis *Konuşulanşey,konu. *Görüşündeveyaiddiasındahaklıçıkacaktarafabirşeyverilmesinikabuledensözlüanlaşma. *Söz. *Birkitabınbölümlerindenherbiri. bahisaçmak(veyaaçılmak) *bellibirkonudakonuşmayabaşlamak(başlanılmak). bahiskonusu *Sözkonusu. bahismevzuuolmak *üzerindekonuşulmak,sözkonusuolmak. bahistutuşmak *karşılıklıbahsegirmek. bahisçi *Oyunlardaveyaatyarışlarındayarışınsonuçlarınıtahminederekbahisoynayanveyaoynatankimse, müşterekbahisçi. bahname *İçindecinselkonularlailgiliaçıksaçıkyazıların,resimlerinbulunduğueser. bahrî *Denizleilgili. bahrî *Yalıçapkını. bahriye *Birdevletindenizgüçlerininvekuruluşlarınınbütünü. bahriyeçiftetellisi *Hareketlibirhalkoyunuveezgisi. bahriyeli *DenizKuvvetlerinebağlıasker. *DenizHarpOkuluöğrencisi. bahsegirmek *görüşündeveyaiddiasındahaklıçıkacaktarafabirşeyverilmesinikabuledensözlüanlaşmayapmak. bahsetme *Bahsetmekişi. bahsetmek *Birkonuüzerindesözsöylemek,konuşmak,sözünüetmek. bahsigeçmek *birkonuüzerindekonuşulmuşolmak. bahsikapamak *birkonuüzerindekikonuşmayıkesmek. bahsikaybetmek *ilerisürülen,savunulangörüşünyanlışolduğuortayaçıkmak. bahsikazanmak *ilerisürülen,savunulangörüşündoğruolduğubelliolmak. bahsitazelemek *konuşmayıaynıkonuüzerinegetirmek. bahşetme *Bahşetmekişi. bahşetmek *Bağışlamak,sunmak. bahşiş *Birhizmetgörenehakkındanayrıolarakverilenpara. bahşiş(veyabeleş)atındişinebakılmaz *paraverilmedensağlananbirşeyinufaktefekkusurlarınıhoşgörmelidir. baht *Olacakların,kaçınılmazolduğunubelirleyenilâhîiradenininsaniçinveyabirtoplumiçinçizdiğihayattarzı, kader,talih. *Şans,mutluluk. bahtişi *Talihebırakılmış,talihebağlıiş. bahtıaçık *Talihli. bahtıaçıkolmak *birkonudaşansıyavergitmek,talihyüzünegülmek. bahtıaçılmak *talihidönüpuygundurumaveyaarzulanansonucagelmek. bahtıbağlıolmak *talihikapalıolmak. *(kızlariçin)evlenecekistekliçıkmamak. bahtıkapanmak *talihsizliğeuğramak,istenensonucaulaşmamak. bahtıkara *Mutsuz,talihsiz. bahtıkaraolmak *sürekliolaraktalihiyavergitmemek,mutsuzolmak. bahtınaküsmek *talihsizliğindenyakınmak. bahtiyar *Bahtıolan,bahtlı,talihli,mutlu. bahtiyarlık *Bahtlıolmadurumu,mutluluk. bahtlı *Bahtıiyiolan,mutlu,talihli. bahtsız *Bahtıkötüolan,mutsuz,talihsiz. bahtsızlık *Bahtsızolmadurumu,mutsuzluk. bahusus *Hele,özellikle,üstelik. bakbak! *şaşmabildirir. bak! *işte. *şaşmaanlatır. *küçümsemebildirir. bakaç *Dürbün. bakakalma *Bakakalmakişiveyadurumu. bakakalmak *Şaşkınlığauğrayıpneyapacağınıbilmezdurumdakalmak. bakalım(veyabakayım) *içindeyeraldığıcümleningüvensizlik,kuşku,merak,uyarmagibianlamlarınıpekiştirir. bakalit *Formaldehitilebirfenolünyoğunlaşmasısonucueldeedilenyapayreçine. bakalitli *Bakalitbulunduran,bakalitkaplamalı. bakalorya *(eskidenüniversiteveyüksekokullaragirebilmekiçinliseöğrenimindensonraverilen)Olgunluksınavı. bakam *Baklagillerden,odunundankırmızıboyaçıkarılanbirağaç,bakkam(Haematoxyloncampechianum). bakan *Bakmakişiniyapan(kimse). *Hükûmetişlerindenbiriniyönetmekiçin,genelliklemilletvekilleriarasından,başbakantarafındanseçilerek cumhurbaşkanıncaonaylandıktansonraişbaşınagetirilenyetkili,vekil,nazır. bakanak *Gevişgetirenhayvanlarınayaklarınınarkasındakikörelmiştırnak,kemikçıkıntısı. bakanlarkurulu *Başbakanvebakanlardanoluşankurul,hükûmet. bakanlık *Bakanolanındurumuvegörevi,vekillik. *Bakanınyönetimialtındakikuruluşlarınbütünüveyabukuruluşlarınbulunduğuyer,nezaret,vekâlet. bakar *Öküz,sığır. bakarkör *Gözlerisağlamgöründüğühâldegöremeyen. *Çokdikkatsiz(kimse). bakarmısınız? *seslenmeünlemi. bakara *İskambilkâğıdıileoynananbirkumar. bakarak *göre. bakarsın *olurki. bakaya *Kalıntılar. *Askerlikçağınagirenlerdensonyoklamadabulunarakaskerealınmışolduklarıhâldeçağrıldıklarında gelmeyenveyagelipdekıtalarınagitmedentoplandıklarıyerlerdenveyayollardansavuşanlar. *Aitolduğuyıliçindetoplanamayıpertesiyılakalanvergiler. bakı *Özellikledağlıkyörelerdebiryamacıngüneşışınlarına,güneyeveyakuzeyekarşıkonumunubelirleyen, bununsonucuolarakdadoğalşartlarınıtespitedendurumu. *Fal. bakıcı *Bakmak işiylegörevlendirilenkimse. *Birşeyisatınalmayıdüşünmedenyalnızcabakarakilgilenen(kimse). *Falcı. bakıcılık *Bakmakişi. *Falcılık. bakılma *Bakılmakişi. bakılmak *Bakmakişinekonuolmakveyabakmakişiyapılmak. bakım *Birşeyiniyigelişmesi,iyibirdurumdakalmasıiçinverilenemekveyaemekvermebiçimi. bakımevi *Bakımaihtiyacıolankimselerinbakıldıkları,barındıklarıkuruluş. *Kademe. *Kurumvekuruluşlardamotorluaraçlarınonarıldığıvekorunduğuyerveyabirim. bakımyapmak *araçvegereçlerindüzenliçalışmasıiçinonarımınıyapmak. bakımyurdu *Yoksulveyakimsesizyaşlıvesakatlarınbarındırılıpbakıldıklarıyurt,darülâceze. bakımcı *Bakımişiniyapankimse. bakımından *Bakışveyagörüşaçısı,yönü,değerlendirmeaçısı,-egöre. bakımlı *İyibakılmış,üzerindeiyiçalışılmış. bakımlık *Filminkartpostalbüyüklüğündecambirperdeüzerindegörünmesinisağlayancihaz. bakımlılık *Bakımlıolmadurumu. bakımsız *Özengösterilmemiş,bakılmamış. bakımsızlık *Bakımsızolma,terkedilme,yüzüstübırakılmadurumu. bakıncak *Tüfeklerdehedefinuzaklığına,yakınlığınagöreayaredilecekbiçimdeyapılmışinerkalkargez,nişangâh. bakındı *Bakhele,olacakşeymi?gibişaşmaanlatır. bakınma *Bakınmakişi. bakınmak *Bakmakişiyapılmak,çevreyegözgezdirmek,araştırmak. *Muayeneolmak. bakır *Atomnumarası29,yoğunluğu 8.95olan,10840Cyedoğrueriyen,doğadaserbestveyabirleşikolarak bulunan,ısıveelektriğiiyiileten,kolaydövülürveişlenirolduğundaneskiçağlardanberitürlüişlerdekullanılan,kızıl renklielement.KısaltmasıCu. *Bakırdanyapılmışkap. *Bakırdanyapılmış. bakıralaşımı *%1'inüzerindeçözünmüşelementlerinoluşturduğubakıralaşımlarınıngeneladı. bakırçalığı *Bakırtuzlarıilezehirlidurumagelmiş." }, { "text": "*Yeşileçalarmavirenk. bakırçalmak *(bakırkaptakiyemek)bakırtuzlarıilezehirlidurumagelmek. bakırkaplama *Demirbenzerimadenlerinyüzeyindebakırkatmanoluşturmaişlemi. bakıroksit *KimyasalformülüCuOveyaCu2Oolanbakırınoksitbiçimi. bakırpası *Bakırüzerindenemlihavalardaoluşanbakırhidrokarbonat. bakırrengi *Kızılayakınkahverengi. *Burenkteolan. bakırsülfat *Göztaşı. bakırtaşı *Malakit. bakırtuzu *Bakırsülfat,göztaşı. bakırcı *Bakırişleyenveyabakırkapkacaksatankimse. bakırcılık *Bakırkapyapmaveyasatmaişi. bakırlaşma *Bakırlaşmakdurumu. bakırlaşmak *Bakırrenginialmak,(rengi)bakırınrenginebenzemek. bakırlı *Bakıriçerenmaddeler. bakış *Bakmakişiveyabiçimi. bakışaçısı *Birolayda,konuyu,düşünceyibelirlibiryöndeninceleme,görüşaçısı. bakışatmak *kısabirsüredebakıpgeçmek. bakışık *Bkz.bakışımlı. bakışıksız *Bkz.bakışımsız. bakışım *İkiveyadahaçokşeyarasındakonum,biçimvebelirlibireksenegöreölçüuygunluğu. *Eksenolarakalınanbirdoğrudan,benzernoktalarıkarşılıklıolarakaynıuzaklıktabulunanikibenzer parçanınbirbirinegöreolandurumu,tenazur,simetri. bakışımlı *Bakışımıbulunan,simetrik,mütenazır. bakışımsız *Aralarındabakışımbulunmayan(ikişey)veyaikiyanıarasındabakışımolmayan(birşey),asimetrik. bakışımsızlık *Bakışımsızolmadurumu,asimetri. bakışma *Bakışmakişi. bakışmak *İkiveyadahaçokkimsebirbirinebakmak. *Kaçamakvegizliolarakbirbirinebakmak. baki *Sürekli,kalıcı,daimî. *Birşeydenartan(miktar). bakikalmak *sürekli,kalımlıolmak. *birşeydenartmak. *artakalan,geridekalan,öteki. bakir *Cinselilişkidebulunmamış(erkek). *Eldeğmemiş,kullanılmamış. *(toprakiçin)İşlenmemiş. *Eskimemiş,yıpranmamış,yeni. bakire *Cinselilişkidebulunmamışdişi;kız,kızoğlankız. bakirelik *Bakireolmadurumu,erdenlik. bakirlik *Bakirolmadurumu;eldeğmemişlik,bozulmamışlık. bakiye *Artık,artan,kalan,gerikalan. *Kalıntı. bakkal *Yiyecek,içecekvebaşkaihtiyaçmaddeleriniperakendeolaraksatankimse. *Bugibişeylerinsatıldığıdükkân. bakkalçakkal *Bakkalvebenzeriişlerleuğraşanesnafiçinküçümsemesözü. bakkaldefteri *Karışık, düzensizyazılarladoludefter. bakkalkâğıdı *Kalınvekabakâğıt. bakkalabırakma! * birişi\"bakalım!\"diyereksavsaklamakisteyenleresöylenir. bakkaliye *Bakkaldükkânındasatılanşeyler. *Büyükbakkaldükkânı. bakkallık *Bakkalınişi. bakkam *Bkz.bakam. bakla *Baklagillerden,yurdumuzunheryerindeyetiştirilen,taneleribadıçiçindebulunanbirbitki(Viciafaba). *Bubitkininyeşilürünüveyakurutanesi. *Birzincirioluşturanhalkaveyaparçalardanherbiri. baklaçiçeği *Sarımtırakeflâtunaçalanbeyazrenkteolanbitki. *Burenkteolan. bakladökmek(veyaatmak) *baklailefalabakmak. baklafalı *Baklataneleriilebakılanbirfaltürü. baklaıslanmamak *Bkz.ağzındabakla ıslanmamak. baklakadar *(bit,piregibiküçükböcekleriçin)çokiri. baklakırı *Beyazıçoğalmış,beyazlamayayüztutmuşrenk. *Atdonlarındankoyuveirilekelikır. baklaodanohutsofa *Bkz.nohutoda. baklagiller *Bakla,fasulye,akasya,keçiboynuzugibi,badıçlıpekçoksebzeveağaçlarıiçinealan,ikiçenekliayrıtaç yapraklılardanbüyükbirbitkifamilyası,bakliye. baklalı *Baklasıolan. baklalık *Baklatarlası. baklamsı *Baklabiçimindeolan. baklamsımeyve *Bkz.badıç. baklan *Angutabenzeyenkırmızırenklibirçeşityabankazı(Otistarda). baklava *Çokinceyufkadanyapılarakarasınakaymak,fıstık,ceviz,bademgibişeylerkonulantatlı. *Eşkenardörtgenbiçimindeolannesne. baklavaaçmak *baklavayapmakiçingerekliolaninceyufkalarıhazırlamak. baklavabörek *(birbaşka şeylekarşılaştırıldığında)çokkolayvezevkli(iş). *çoktoklukdurumunda\"baklavabörekolsayemem\"biçimindekullanılır. baklavadilimi *Eşkenardörtgenbiçimindeolan. baklavacı *Baklavayapanveyasatankimse. baklavacılık *Baklavayapmaveyasatmaişi. baklavalı *İçindebaklavabulunan. *İçindebaklavadesenleriolan. baklavalık *Baklavayapımındakullanılanveyabaklavayapmayaelverişliolan. baklayıağzındançıkarmak *sabrıtükenipo zamanakadarsöylemediğişeylerisöylemeyebaşlamak. *açıksöylemektenkaçındığıbirsorunusonundaaçıklamak. bakliyat *Baklagillerdeneldeedilenürün. bakliye *Bkz.baklagiller. bakma *Bakmakişi. bakmak *Bakışıbirşeyüzerineçevirmek. *Aramak. *(yeriçin)Yüzübiryönedoğruolmak. *Birşeyingelişmesiveyaiyibirdurumdakalmasıiçinemekvermek. *Beslemek,geçindirmek. *(biriş)Birindenbeklenmek. *(hastaiçin)Muayeneetmek,tedavietmek. *Yoklamak,incelemek,denemek. *Birişiyapmak,birişiyapmaklagörevliolmak. *Yapılabilmesibir şeyebağlıbulunmak. *Gözetmek,ilgilenmek. *Renklerde,Benzemek,andırmak. *Önemvermek,önemverereküzerindedurmak. *Anlamak,farkınavarmak. *Başkabir şeyleilgilenmeyipelindekiveyaönündekiişleuğraşırolmak. bakraç *Çoğunluklabakırdanyapılanküçükkova. *Birbakracınalabildiğimiktar. baksana!baksanıza! *seslenmeiçinkullanılır. *dikkatçekmeksözü. bakteri *Toprakta,suda,canlılardabulunan,çürüme,mayalanmaveyahastalıklarayolaçan,küresel,silindirimsi, kıvrıkbiçimdeolan,bölünerekçoğalan,klorofilsiz,tekhücrecanlı. bakteridi *Şarbonhücresigibihareketsizbakteri. bakterigiller *Bakterilereverilenad,bakterileriiçinealancanlılar. bakterisit *Canlılarınvücudundaveyalaboratuardeneylerindebakterilerifiziksel,kimyasaletkiyleöldüren(etken). bakteriyel *Bakterilerleilgili. bakteriyolog *Bakterilerleilgili,bakteriyolojialanındaçalışankimse. bakteriyoloji *Bakterilerinvegenelolarakmikroplarınbiçimlerini,nitelikleriniinceleyenbilim. bakteriyolojik *Bakteribilimiileilgili. bakteriyoskopi *Bakterilerinmikroskoplaincelenmesiişlemi. baktıkçaalır *güzelliğibirdenbiregözeçarpmayan. baktırma *Baktırmakişi. baktırmak *Bakmasınayolaçmak,bakmasınısağlamak. bal *Özelliklebalarılarınınbitkiveçiçeklerdentopladıklarıbalözündenyapıp,kovanlarındakipetekgözlerine doldurdukları,rengibeyazdanesmerekadardeğişentatlı,koyu,sıvımadde. *Olgunlaşmışincirin,dışınasızantatlısı. *Ağaçlarınkabuğundansızarakpıhtılaşanbesisuyu. balalacakçiçeğibilmek(veyabulmak) *çıkarsağlanabilecekyeriveyaşeyibilmekveyabulmak. balarısı *Zarkanatlılardan,balyapaneklembacaklıtürü(Apismellifica). balbaldemekleağıztatlılanmaz *sözdekalandilekvetasarılarınişbitirmedehiçbiretkisiolmaz. balbaşı *Entemizbal. balçiçeği *Almaşıkyapraklı,kırmızıveyakırmızıyaçalarsarırenkliçiçekliağaççık. baldökdeyala *biryerinçoktemizolduğunuanlatır. baldudak *Bkz.baldudaklı. baldudaklı *Tatlıdilli. balgibi *pektatlı. *şüpheyeyerbırakmadan,çokiyi,adamakıllı. balkabağı *İçituruncu,irivetatlıbirkabakçeşidi(Cucurbitamoschata). *Aptal,beyinsizkimse. balkelebeği *Balkovanlarınaçokzararverenbirböcek(Galleriamellonella). balmumu *Arılarınpetekleriniyapmakiçinkarınhalkalarıarasındansalgıladıklarıyumuşakvesarımsımadde. *Bumaddeninsanayidekullanılmakiçinyapayolarakhazırlanmışı. balmumugibierimek *çokzayıflamak. balmumumacunu *Mobilyadakikusurlarınonarımındakullanılan,toprakboyailerenklendirilmişbalmumu. balmumuyapıştırmak *unutulmamasıiçinişaretedipdikkatiçekmek. balözlü *Balözübulunduran. balözü *Bazıçiçekleriniçindebulunan,arılarınbalyapmakiçinemdikleritatlısıvı,nektar. balözübezi *Bitkilerinyaprak,yumurtalıkveerkekorganlarınındibindebulunanvebalözüçıkaranbez. balözülük *Çiçeklerdebalözünüçıkaranbezlerinbulunduğuorgan. balpeteği *Arılarıniçinebaldoldurduğubalmumulevha. balrengi *Kahverengineçalansarırenk. *Burenkteolan. balsağmak *kovandanbalürünüalmak. baltutanparmağınıyalar *imkânlarıgenişbirişinbaşındabulunankimsebuimkânlardanazdaolsayararlanır. bala *Yavru,çocuk. balaban *İri,büyük. *Şişman,gürbüz(kimse,çocuk). balaban *Atmacaveyadoğangibiyırtıcıbirkuş. balabankuşu *Bataklıklardayaşayan,balıkçılabenzer,etiyağlıveağır,iribirkuş(Botaurus). balabanlaşma *Balabanlaşmakdurumu. balabanlaşmak *Balabandurumagelmek,irileşmek. balabanlık *Balabanolmadurumu. balak *Bkz.malak. balalayka *Üçköşeli,üçtelliRushalksazı. balama *OrtaoyunundaRumtipi. *Karagöz,matizvekülhanbeyitipleritarafındanyabancıülkelerintiplerinehitapederkenkullanılansöz. balans *Denge,muvazene. balansayarı *Otomobilinsarsılmasınıönlemekiçin,tekerlekleregereğikadarbalanspensidenenkurşunparçasıtakarak dengesağlamaişi. balanspensi *Arabalarıntekerleklerindekidengelidönmeyisağlamakiçincantilelâstikkenarınasıkıştırılankurşun parçası. balar *Çatıkirişiolarakkullanılanvekiremitlerinaltınadöşenenincetahta,pedavra. balast *Demiryollarındatraverslerinaltına,şoselerdedüzeltilmiştopraküzerinedöşenentaşkırıkları. *Safra. balastdirenç *Geriliminbüyükdeğişimlerinde,devredekiakımısabittutmakiçinkonulandirenç. balastgemi" }, { "text": "*Ambarlarındayükbulunmayangemi. balastyem *Çokbüyükmiktardahamselülozihtivaedenvedolayısıylayoğunyemlerdençokdahadüşüksindirilebilir besinmaddeleriihtivaedenvehayvanlaratoklukhissivermekamacıylakullanılanyem. balat *OrtaÇağda,üçbenttenoluşanbirBatışiiritürü. *Batıda,belirlidanslaraeşlikedenbirtürşarkı. *Serbestbiçimli,romantik,müzikaraçlarıylaçalınanveyaşarkıolarakokunaneser. balata *Soğukvesıcaktabüyükbirsürtünmekatsayısınasahipolansuyaveyağadayanıklı,yavaşaşınanmadde. *Motorluaraçlardafrenyapmayısağlayan,tekerlekmiliüzerineyerleştirilmişyarımaybiçimindekialet. balayı *Evlilikhayatınınilkayıveyailkgünleri. balbal *EskiTürklerdekişininanılmasıiçinmezarınınveyabazıkurganlarınetrafınadikilentaş. balcı *Arıyetiştiripbalalanveyasatankimse. balcılık *Arıyetiştirmeveyabalalıpsatmaişi. balçak *Kabza. *Kabzanındemirsiperi. balçık *İçindeçeşitliorganikmaddelerbulunan,dahaçokkilli,koyu,yapışkançamur,mil. *Güçlükçıkartan. *İçindekikiloranıyüksek,yağlı,sugeçirmez,koyutoprak. balçıkhurması *Sandıklarabasılarakkurutulanhurma(veyakuruincir). balçıkinciri *Kurutulmuşincir,balçıkhurması. balçıklı *Balçığıolan. baldır *Bacağındizdenayakbileğinekadarolanbölümü,incik. *Bubölümünyumuşakveşişkinolanarkatarafı. baldırbacak *Açıksaçıkgörülenkadınbacağı. baldırkemiği *Baldırdabulunanikikemikteninceolanı. baldırak *Donvepantolongibigiysilerindizdenaşağıolanbölümü. *Kılıçkayışınınaşağıuzananparçası. baldıran *Maydanozgillerden,nemliyerlerdeyetişenzehirlibitkilerinortakadı,ağuotu.(Coniummaculatum). *Bubitkidençıkarılanzehir. baldıranşerbeti *Acıçekerek,yüzsuyudökerekeldeedilenkazanç. baldıranlık *Çokbaldıranyetişenyer. baldırgan *Baldıran. *Şeytanotu, şeytantersiotu(Ferulaassa-foetida). baldırıçıplak *Ayaktakımından,işsiz,serseri. baldırıkara *Nemliyerlerdeyetişenbirçokeğreltiotutürününortakadı,karabaldır. baldırpatlatan *Güreştehasmınbirayağınıtutarakdizkapağınakadarbüküpüzerineyüklenmeoyunu. baldırsokan *Çiftkanatlıların,sinekgillerfamilyasından,karasineğeçokbenzeyen,kanemen,hastalıkbulaştıran,hayvan sağlığıyönündenzararlıbirsinektürü(Stomaxyscalcitrans). baldız *Erkeğegörekarısınınkızkardeşi. baldo *İrivedolguntaneli,pilâvlıkpirinç. bale *Bellihafiffigürlere,adımatışlara,çoğunluklasahnedüzeninevemüziğedayalıgösteritürü. *Butürgösteriyapansanatçıtopluluğu. balerin *Baleyapankızveyakadınsanatçı. balerinlik *Asılmesleğibalerinolankimse. balet *Baleyapanerkeksanatçı. balgam *Solunumorganlarınınsalgıladığı,ağızdandışarıatılansümüksümadde. balgamatmak *yapılmaktaolanbirişveyabirkonuüzerinekuşkuuyandıracakbirsözsöylemek. balgamtaşı *DamarlıveyarısaydambirtürKadıköytaşı,Hacıbektaştaşı,mühresenk. balgamlı *Balgamıolan. balgümeci *Balpeteğiniandıranbirtürdikişbüzgüsü. balhane *Balsüzmevepaketlemeişlemlerininyapıldığıyer. balığaçıkmak *balıkavlamayagitmek. balık *Omurgalılardan,sudayaşayan,solungaçlanefesalanveyumurtadanüreyenhayvanlarıngeneladı. balık *Zodyaküzerinde,KovaileKoçburçlarıarasındayeralanburcunadı.Zodyak. balıkadam *Denizdibineinilebilecekdonanımlasualtındaçalışmayıişedinenkimse,dalgıç,kurbağaadam. balıkbaştankokar *birişteaksaklığınbaştaolanlardanbaşladığınıanlatır. balıkbilimci *Balıklarsınıfınıinceleyenbilimadamı. balıkbilimi *Suürünleriaraştırmalarındaözelliklebalıklarsınıfınıinceleyenbilim. balıkçorbası *Beyazetlibalıklardanyapılanbirtürçorba. *Sudapişirilipkılçıklarıayıklanmış,incecikkıyılmışbalıkilesoğan,yağ,havuç,patetesvedomatesten hazırlananbirçorbatürü. balıketi *Omurgalılardan,sudayaşayanhayvanlarınyumuşakveaçıkrenklieti. balıketinde *Neşişman,nezayıfolan,biçimlitombul. balıkistifi *Çoksıkışıkolarakbiryeredolmuş(insanlar). balıkkartalı *Kartallardan,sukıyılarındayaşayan,balıklabeslenen,beyaz,kahverengiçizgili,yırtıcıkuş(Pandion haliaetus). balıkkavağaçıkınca *hiçbirzamanolmayacakişleriçinsöylenir. balıkotu *CavaveMalabar'dayetişen,zehirlimeyvesiylebalıklarısersemleterekavlamayayarayanbirbitki (Anamirta). balıkpazarı *Balıkçılarınavladığıbalıklarıngünlükvetazeolaraksatışasunulduğuyer,ticarîmerkez. balıksütü *Yumurtlamasırasındaerkekbalıklarınçıkardığıbeyazmadde. balıktabağı *Balıkkoymayayarayankap. *Yayvanservistabağı. balıktutkalı *Balıkendüstrisiartıklarındanüretilen,yavaşkuruyan,fakatbağlamagücüyüksekyapıştırıcı. balıktutmak *balığıavlamak. balıkunu *Kurutulmuşbalıktanözelişlemlerleeldeedilenun. balıkyağı *İribalıkvedenizhayvanlarınınsanayidekullanılanyağı. *Morinabalığınınkaraciğerindençıkarılanve hekimliktezayıflığakarşıkullanılaniyotlu,vitaminliyağ. balıkyemi *Balıkavlamadaoltanınucunatakılangenellikleyiyecektürümadde. balıkyumurtası *Balıklarındahaçoksığyerlerebıraktıkları,üremelerinisağlayanyumurta. *Çoğunluklamersinbalığının,eritilmişbalmumunabatırılarakhazırlananyumurtası,havyar. balıkçı *Balıktutanveyasatankimse. *Balıkçılaraözgü. balıkçıdüğümü *İşlemebaşlangıcındayapılanvesonrakolaycaçözülerekişintersinedetutturulandüğümşekli. balıkçıkazağı *Balıkçılarınsoğukvenemlihavalardagiydiğiboğazlıveyünlükalınkazak. balıkçıyaka *Kazaklardaboynusaranvekatlanabilenyaka,boğazlık. balıkçıl *Balıklabeslenen,balıkyiyen. *Uzunbacaklılardan,boynuvegagasıuzun,sukıyılarındayaşayan,balıkyiyerekbeslenenbüyükbirkuş (Ardeacinerea). balıkçılgiller *Leyleksilertakımınınbalıkçıllaralttakımınagirenbirfamilya. balıkçılık *Balıktutma,avlamaişi. *Balıküretme,balıktanyararlanmavesatmaişi. balıkçıllar *Çoğunluklauzunbacaklı,uzungagalıbalıkçılcinsindenkuşlarfamilyası. balıkçın *Perdeayaklılardan,uzuncagagalı,uzunveçatalkuyruklu,denizkıyılarındayaşayanbirkuşcinsi,deniz kırlangıcı(Sternahirundo). balıkgözü *Ayakkabılarınbağgeçirilendeliklerinevekemerdeliklerinetakılanmaden,kemikgibi şeylerdenyapılmış halka. balıkgözüobjektif *Normalobjektiflerdençokdahagenişaçıyıalanvegörüntüyüdışbükeyaynagörüntüsübiçimindeveren objektiftürü. balıkhane *Balıklarıntoptansatışaçıkarıldığı,soğukhavadeposuolanyer. balıklama *(suyadalmada,atlamada)Balıkgibigergin,düzvebaşaşağıbirbiçimde. *Birişe,birduruma,birhareketesonucununneolacağınıdüşünmedengirişerek. balıklamak *Balıklamatarzısuyaatlamak. balıklandırma *Balıklandırmakişi. balıklandırmak *Balıkiledoldurmak,süslemek. balıklava *Deniz,gölveırmaklardabalıkyatağıolanyer. balıklı *Balığıolan. balıknefesi *Balinagillerinbaşındançıkarılanvekozmetikmaddelervesüslümumlaryapımındakullanılanbiryağ. balıksırtı *Balıkkılçığıbiçimindebirbirineparalelveçaprazçizgilikumaşdeseni. *Yollardasularınortadatoplanmayarakikiyanaakmasıiçinyapılanşişkinlik. balıksız *Balığıolmayan. baliğ *Dölvermeçağınaeren,buluğçağınaermişolan. baliğolmak *bulmak,erişmek. *erinlikçağınaermek,erinleşmek,buluğaermek,akılbaliğolmak. balina *Balinalardan,uzunluğu20m,ağırlığı200tonolan,yağıveçubuklarıiçinavlananmemelihayvan,kadırga balığı,falyanos(Balaenamistycetus). *Giysilerindikvedüzgündurmasıiçinbazıyerlerineözellikleyakalarınakonulansert,esnek,yassı,dar, uzunçubuk. balinaçubuğu *Balinanınağzınaaldığısuyudışarıyasüzüpiçindekidenizhayvanlarınıtutmasınayarayanveüstçenesinin ikiyanındatarakdişlerigibisıralanmış,boynuzdokusunda,esnekkemiksibölümlerinadı. balinayağı *İspermeçetbalinasınınkafasinüslerindebulunanyağ. balinalar *Örnekhayvanıbalinaolan,kutupdenizlerindeyaşayanmemelihayvanlarfamilyası. balinalı *Balina takılmışolan,balinageçirilmişolan(giysi). balistik *Ateşlisilâhlardabarutgazınınbasıncıilefırlayıphedefevarıncayakadarmermininhavadakihareketini inceleyenbilim. balkan *Sarpveormanlıksıradağlar. Balkanlar *Hırvatistan,Sırbistan,Karadağ,Kosova,Slovenya,Arnavutluk,Makedonya,Bosna-Hersek,Bulgaristan, Romanya,YunanistanveTrakya'yıiçinealanbölge. Balkanlı *Balkandevletlerindenolan,Balkanlarlailgili. Balkanlılık *Balkanlıolmadurumu. Balkanolog *Balkanolojiuzmanı. Balkanoloji *Balkanuluslarınındili,tarihivekültürüileuğraşanbilimdalı. Balkar *Bkz.Malkar. Balkarca *Bkz.Malkarca. balkı *Güzelsüslü,parlak. *Ağrı,sancı. balkıma *Balkımakişi. balkımak *Parlamak,parıldamak. *Şimşekçakmak. *Suhalkalanmak,dalgalanmak. *Kesikkesikağrımak,sancımak. balkır *Parıltı. *Şimşek. balkon *Biryapınıngenellikleüstkatlarındadışarıyadoğruçıkmış,çevresiduvarveyaparmaklıklaçevrilibölümü. *Tiyatrovesinemagibibüyüksalonlardaasmakat. balkonumsu *Balkonabenzer. balköpüğü *Açıksarırenk. ballandıraballandıra *Ballandırarak. ballandırma *Ballandırmakişi. ballandırmak *İmrendirecekbiçimdeövmek. ballanma *Ballanmakişi. ballanmak *Balbulaşmak,balsürülmek. *Tatlılaşmak,tatlanmak,olgunlaşmak. ballı *İçindebalbulunan. ballıbörek *Çoklezzetli. ballıbörekliolmak *çokiyianlaşmak. ballıpasta *Balileyapılmışveyaiçinebalkonmuşpasta. ballıbaba *Ballıbabagillerden,beyazçiçekliveçokyıllıkotsubirbitki(Lamiumalbum). ballıbabagiller *Nane,lâvantaçiçeği,kekikgibikokulubitkileriiçinealanveikiçeneklibitişiktaçyapraklılardanoluşanbir familya. ballıdarı *İncir. ballık *Balkonulankap. *Bağlardagörülenküllemehastalığı. *Ballıbaba. ballıklı *Ballıkhastalığıolan. balo *Danslıveresmîgiyimligecetoplantısı. balovermek *baloyuhazırlamak,düzenlemek. balon *Isıtılmışhavaveyahavadandahahafifbirgazladoldurulan,atmosferdeuçabilen,kürebiçimindearaç. *Havaveyagazladoldurulmuş,kauçuktanyapılançocukoyuncağı. *Karnıyuvarlakveşişkin,boynudarcamkap. balonlâstik *Bisikletlerdekullanılanbirlâstiktürü. balonuçurmak *ilgililerinnediyeceklerinivenasıldavranacaklarınıanlamakamacıylaaslıolmayanbirhaberyaymak. baloncu *Balonsatankimse. baloncuk" }, { "text": "*Küçükbalon. balonculuk *Balonyapmakveyasatmakişi. balonvari *Balonabenzer,balongibi. balotaj *Birseçimdeadaylardanhiçbirinin,gereklioyusağlayamamasıdolayısıylaseçiminsonuçsuzkalması. baloz *Gemici,işçigibikimselerineğlenmekiçingittikleriiçkili,danslıyer. balsam *Bazıağaçlardaneldeedilen,parfümveilâçlarınyapımındakullanılanreçine,belsem. balsamlı *Balsamiçeren,antiseptikvebesleyiciözelliğiolan(ilâç,merhemvb.). balsıra *Yapraklarınüzerindeoluşanbirtürküf. *Birtürkudrethelvası. balta *Kesmek,yarmak,yontmakgibiişlerdekullanılanağaçsaplı,demiraraç. baltadeğmemiş(girmemişveyagörmemiş) *içindenhiçağaçkesilmemiş,sıkvegür(orman,koru). baltaolmak *direnerekbirşeyistemek,vakitlivakitsiztedirginetmek,asılmak,musallatolmak. baltavurmak *baltailekesmek,parçalamak. baltabaş *Başbodoslamasıomurgahattınadikeyolarakçeliklâmadanyapılmış(gemi). baltacı *Baltayapanveyasatankimse. *Odunkırıcı. *Yangınsöndürmekuruluşlarındabaltakullananer. *Öncelerisefersırasındaçalılıkveormanlıkyerleritemizlemek,yolaçmak,çadırlarıkurupkaldırmak, yükleribindiripindirmekle;sonralarıkızlarağasınabağlıolaraksarayıkorumakvesarayındışhizmetleriniyapmakla görevlikimse. baltacık *Küçükelbaltası. *Değirmentaşınınortasındabulunanhaçbiçimindekialet. baltadankurtulmak *kesilmemek. baltalama *Baltalamakişi,sabotaj. *Bilinçlivekasıtlıolarak,birişiveyabirdurumubozarakzararayolaçanharekettebulunma,saboteetme. baltalamak *Baltailekesmek. *Birişi,bilinçlivekasıtlıolarakbozacakveyayıkacakdavranıştabulunmak,saboteetmek. baltalayıcı *Baltalamahareketiniyapankimse. baltalayıcılık *Baltalamaişiniyapankimse. baltalı *Baltasıolan. *Yollarıaçmavedüzenlemedebaltailedonatılmışaskersınıfı. baltalık *Sıksıkkesimiyapılanorman. *Birköyünodunihtiyacınısağlamasınaizinverilenkorulukveyaormanbölgesi. baltasıkütüktençıkmak *birengelden,birsıkıntıdankurtulmak. baltayıtaşavurmak *farkındaolmayarakbirinedokunacaksözlersöylemek,potkırmak. Baltık *Baltıkdenizinekıyısıolanülkelervebuülkelerinhalkı. Baltıkdilleri *BaltıkülkelerindekonuşulanHint-Avrupadilgrubu. baltrap *Atıcılıktahedefvazifesigörenplâkalarıhavayafırlatanyaylıalet. balya *Çembervedemirtellerlebağlanmışticareteşyası. balyamakinesi *Değişiktarımürünleriniipyadaçemberilebalyalamaveyadenklemeişiniyapanalet. balyayapmak *balyalamak. balyalama *Balyalamakişi. balyalamak *Balyayapmak,denkyapmak. balyalanma *Balyalanmakişi. balyalanmak *Balyalamakişiyapılmak. balyemez *Eskidenkaravedenizsavaşlarındakullanılan,ortaçapta,uzunmenzillitunçtantop. balyos *OsmanlıİmparatorluğudönemindeFrenkveözellikleVenedikelçilerineverilenad. balyoz *Taşlarıkırmak,kazıkçakmakgibiişlerdekullanılan,çokiriveağırçekiç,varyos. balyozgibi *çokağır,ezici(kolveyayumruk). balyozlama *Balyozlamakişi. balyozlamak *Balyozlavurmak,balyozladövmek. balyozlanma *Balyozlanmakişiveyadurumu. balyozlanmak *Balyoziledövülmek. bamteli *Bazısazlardakalınsesverentelveyakiriş. *Sakalın,altdudağınhemenaltındakibölümü. bamtelinebasmak(veyadokunmak) *ençokkızacağışeyiyapmakveyasözüsöylemek. bambaşka *Büsbütünbaşka,apayrı,değişik,farklı. bambaşkalık *Bambaşkaolmadurumu. bambu *Buğdaygillerden,sıcakülkelerdeyetişen,boyu25mkadarolabilen, mobilya,merdiven,bastongibibirçok eşyanınyapımındakullanılanbirtürkamış,Hintkamışı,hezaren(Bambusavulgaris). *Bukamıştanyapılmışolan. bambul *Kurtçukevresindeekinlerinkökünü,erginevredebaşaklarıkemiren,kahverengi,kınkanatlıböcek (Anisopliaaustriaca). bambulotu *Sıcakveılımanbölgelerdeyetişenotsuveyaçalıtürübirbitki(Heliotropium). bamya *Ebegümecigillerdenbirbitki(Hibiscusesculentus). *Bubitkininhemtaze,hemkurutularakyenilenürünü. bamyatarlası *Mezarlık. ban *OsmanlıİmparatorluğudönemindeMacaristanveHırvatistan'dasancakbeylerineveküçükprenslere verilenunvan. banağacı *Asya'nıntropikbölgelerindeveAfrika'nınkuzeyindeyetişen,yapraklarıtelekdamarlı,çiçeklerisalkım durumunda,meyvesindenkokusuzbiryağeldeedilenağaç(Moringaoleifera). *Sepetçisöğüdü,sorgun. banotu *Asya,KuzeyAfrikaveAvrupa'nınsıcakbölgelerindeyetişenzehirliveotsubirbitki(Hyoscyamus). banyağı *Hintyağı. bana *Benzamirininyönelmehâlieklibiçimi. banabak! *\"benidinle\"anlamındateklifsizbirseslenmevegözdağısözü. banada...demesinler *birişinkesinlikleyapılacağınıbelirtmekiçinsöylenir. banadokunmayan(veyabenisokmayan)yılanbinyaşasın *birçokkimseler,kendilerinekötülüğüdokunmayankişiyedokunmakistemezler. banamısındememek *hiçbirşeyetkiliolmamak,aldırışetmemek. banak *Ekmekparçası,lokma. banal *Herkesinkullandığı,herkesinanladığı. *Bayağı,sıradan. banallik *Banalolmadurumu. banço *Amerikazencilerininçaldığıgitarbiçiminde,madenîgövdesiolanbeşveyadahaçokteliolanbirmüzik aleti. bançolaşma *Bançolaşmakdurumu. bançolaşmak *Bançodurumunagelmek. bandaalmak *birsesi,sescihazıilebantüzerinekaydetmek. bandaj *Sargıilesarma. *Bağ,sargı. bandajlama *Bandajlamakişi. bandajlamak *Sargıilesarmak. bandajlatma *Bandajlatmakişi. bandajlatmak *Sargıilesardırmak,bandajyaptırmak. bandıra *Gemininhangidevleteaitolduğunugösterenbayrak. *Yabancıdevletbayrağı. bandıralı *Bandırasıolan. bandırma *Bandırmakişi. *İpedizilmişceviz,bademvebenzerlerinin,nişastailekaynatılmışüzümsuyunaveyabaşkabirtatlıya batırılmasıylayapılansucuk. *Kurutulacaküzümüngüneşeserilmedenönceiçinebatırıldığıpotaslısuyunkonulduğukap. bandırmak *Banmak. *Çabukkurumasıverengininparlaksarıolmasıiçinüzümsalkımlarınıveyainciriküllüveyapotaslıılıksuya daldırıpçıkarmak. bando *Türlüüflemevevurguluçalgılardanoluşanvedahaçokgeçittörenlerindekullanılanmızıkacılartopluluğu veyatakımı,mızıka. bandocu *Bandodagöreviolankimse,mızıkacı. bandoculuk *Bandocuolmaişiveyadurumu. bandrol *Paketveyaşişelerinağızlarınakonulan şeritveyaetiket. *Devletçevergininkesildiğinigösterenetiket. *Bayrakdireğinintepesinesüsolarakkonulanuzun,kumaşşerit. bandrollü *Bandrolübulunan. bangırbangır *Yükseksesle,gürültüyle. bangırbangırağlamak *yükseksesle,hıçrıkarakağlamak. bangırbangırbağırmak *yükseksesle,avazıçıktığıkadarbağırmak. bangırdama *Bangırdamakişi. bangırdamak *Öfkelenerekyüksekseslebağırıpçağırmak,bangırbangırbağırmak. Bangladeşli *Bangladeşhalkındanolankimse. bani *Kurucu. *Yapan,kuran. bank *Etibank,Sümerbankgibibelirtmegruplarındabankasözününyerinekullanılır. bank *Çoğunluklabahçelerde,parklardaoturulacaksıra. banka *Faizleparaalıpveren,kredi,iskonto,kambiyoişlemleriyapan,kasalarındapara,değerlibelge,eşyasaklayan vedahabaşkaekonomiketkinliklerdebulunankuruluş. *Bankacılıkişlemininyapıldığıyer. bankacüzdanı *Bankahesabıolanlarınsahipolduklarıküçükdefter,bankacüzdanı. bankadefteri *Bkz.bankacüzdanı. bankagibi *çokzengin(kimse). bankakartı *Bankaişlemleriiçinotomatikmakinedekullanılanözelşifrelikart. bankacı *Bankacılıkişlemleriileuğraşanveyabankadagörevlikimse. bankacılık *Bankaişlemleriyapmaişi. *Bankacınınmesleği. bankadançekmek(veyaalmak) *bankadakihesabındanparaalmak. bankamatik *Bankalarınparaişlemlerinigününhersaatindeotomatikolarakyapanmakine. bankayayatırmak *bankadakihesabınaparakoymak,biriktirmek. banker *Bankasahibi. *Bankacı. *Para,altıngibitaşınırdeğerlerinticaretiyleuğraşankimse. *Çokzengin(kimse). bankerlik *Bankerolmadurumu. *Bankerinyaptığıiş. bankerzede *Bankerileolanişilişkilerindezararauğrayankimse. banket *Şehirlerarasıyollarınikitarafındayayalarınyürümesinevetaşıtlarıntrafiğiaksatmadandurabilmesine yarayançakılveyatoprakyol. bankiz *Buzla. banknot *Devletbankasıtarafındanpiyasayaçıkarılankâğıtpara. banko *İşyerlerindeüzerineeşyakoymayaelverişli,iştakibiiçingelenlegörevliarasınakonulmuştezgâh. *Talihoyunlarında,oyunuyöneteninortayakoyduğupara. *Talihoyunlarındaoyunuyönetenkimse. *Talihoyunlarındaortadatoplananparanınhepsineoynandığınıanlatır. *Sualtıtepeliği. bankoat *Yarışlardadereceyegireceğikesinolaraktahminedilenat. bankogeçme *Bankogeçmekdurumu. bankogeçmek *Yarışlardaveyatoto,lotogibioyunlarda,biratınveyasayınınkesinolaraktutturulacağınıtahminedip işaretlemek. bankosayı *Sayısallotooyununda,garantiolarakçıkacağıtahminedilensayı. banlama *Banlamakişi. banlamak *Horozötmek. *Bağırmak. banliyö *Genellikleoturmaalanıniteliğindeolan, şehirmerkezindenuzaktaveyasınırlarınayakınyerlerdebulunan şehiryöresi,çevre,dolay. banliyötreni *Şehirlebanliyöarasındaişleyentren. banma *Banmakişi. banmak *Katıbirşeyisuluveyatuz,bibergibitozdurumundakimaddeleriniçinebatırıpçıkarmak. bant *Düz,ensiz,yassıbağ,şerit. *Yaraüzerineyapıştırılanözelolarakhazırlanmışilâçlıküçükşerit. *Sesalmacihazlarındaseslerinkaydıiçinkullanılanmanyetikoksitliplâstikveyaselülozşerit. bantçözmek *manyetikbirbantüzerinealınmışsesleriyazıyaaktarmak,deşifreetmek. bantdoldurmak *birbandıseskaydederekkullanmak. bantzımpara *Çekmeyedayanıklı,uzunkâğıtveyabezdenüretilmiş,genelliklezımparalamamakinelerindekullanılan aşındırmagereci. bantlama *Bantlamakişi. bantlamak *Bantlaikişeyibirbirinetutturmak,bantyapıştırmak. bantlayıcı *Bantyapankimse." }, { "text": "*Bantlamamakinesi. banttanvermek *genellikleradyovetelevizyondabanttanyararlanarakdahaöncedenalınmışbirsesiveyagörüntüyü yayınlamak. banyo *Yapılarda,içinde yıkanılanbölüm,hamam. *Banyoküvetindeyıkanma. *Tedaviamacıilehazırlananilâçlısu. *Vücudunbirbölümünüveyabütününü,fizikselveyakimyasalbiretkialtındabirsürebulundurmaişlemi. *Duyarlıyüzeylerinişlenmesindebelirlibirişlemingerektirdiğimaddeyierimişolarakiçindebulunduran sıvı. banyo bataryası *Sıcakvesoğuksuileduşbağlantısınınbirarada bulunduğumusluktakımı. banyoalmak *banyoyapmak. banyodolabı *Banyoiçingerekenbütünmalzemeniniçindebulundurulduğudolap. banyohavlusu *Banyosonrasıkullanılanveözelolarakyapılanhavlu. banyokabini *Duşkabini. banyokazanı *Banyoyuvesuyuısıtmakiçinyapılanözelkazanveyaısıtmaaleti. banyoküveti *Genellikleiçinesudoldurulupyıkanmaya elverişlitekne. banyosabunu *Banyoyaparkenvücuduyıkamakiçinkullanılansabun. banyotakımı *Banyoodalarındaıslakzemineserilenaltıplâstik,üstühavlubenzeridokumaolanpaspas. banyoyapmak *yıkanmak. banyolu *İçindebanyobölümüolan. *Banyodanhenüzçıkmışbirkimsenindurumu. banyosuz *Banyosuolmayan. baobap *Ebegümecigillerden,sıcakülkelerdeyetişen,çokyüksekolmamaklabirlikte,gövdesininçevresi20myi aşabilenbirağaç(Adansoniadigitata). bap *Kapı. *(kitaplarda)Bölüm,başlık. *Konu,husus. *Arapgramerindemastarçeşitlerindenherbiri. bar *Anadolu'nundoğuvekuzeybölgesinde,ençokArtvinveErzurumyörelerindeeleletutuşularakoynanan, ağırritmlibirhalkoyunu. bar *Danslı,içkilieğlenceyeri. *Ayaküstüiçkiiçilenmeyhane. *Birsalondaiçkiiçmekiçinhazırlanmışköşe. bar *Havabasıncıbirimi. bar *Camkaplardaoluşanpas. bar *Halterdekaldırılmasıgerekenalet. barateşi *Yoğunyaylımateşi. barbağlamak *kirbağlamak,paslanmak. barbar *Bağırmakfiiliilekullanılarakbağırışınöfkeliveyükseksesleolduğunuanlatır. *Apaçıkgörünmek,ortadaolmak. barhavası *Baroyunlarındatekveyatopluolaraksöylenenezgi. bartutmak *baroynamakiçinhazırlanmakveoyunabaşlamak. baraj *Suyutoplamak,gücündenyararlanmakamacıylaakarsuüzerindeyapılanbent,büğet. *Herhangibiralandabaşarıyıtespitetmekiçingerekliolanşart. *Futbolveyahentboldaserbestatışıyapacakoyuncununönündekarşıtakımoyuncularınınyanyanadizilip oluşturduklarıduvar. barajateşi *Yoğunyaylımateşi. barajmesafesi *Serbestatışsırasında,atışnoktasındankaleyedoğruveoluşturulanbarajakadarbelirlenennizamîara açıklığı. barajyapmak(veyakurmak) *(futbolveyahentboldakaleyeyapılanvuruşlarıönlemekiçin)oyuncularkaleönünükapatacakbiçimde sıralanmak,duvaryapmak. barajıaşmak *herhangibirsebeplekonulmuşolanşartıyerinegetiripbaşarısağlamak. barak *Tüylü,kıllıçuha,kebe. *Bircinstüylüavköpeği. baraka *Tahta,çinkogibihafifşeylerdenyapılmış,temelsizeğretiyapı. barakacık *Küçükbaraka. baran *Yağmur. barata *Osmanlısarayındagenelolarakbostancıların,baltacıvekapıcılarıngiydikleri,kırmızıçuhadanyapılmış, ucukıvrık,uzuncabaşlık. *Bilimdoktorlarınınvekardinalleringiydikleridörtköşekülâhveyabaşlık. baratarya *Kaptanın,tayfaların,gemisahibine,armatöreveyasigortaortaklığınabilerekverdiklerizarar. barba *İhtiyarRummeyhanecilerineseslenmekiçinkullanılır. barbakan *Kaleduvarlarındadüşmanaokatmakiçinaçılmışdelik. barbar *Uygarlaşmamış. *Uygarlaşmamışkavim,topluluk. *Kabavekırıcı. *Kabasaba,ilkel. barbarca *Barbarayakışanbirbiçimde. *Kabavekırıcıbirdavranışla. barbarizm *Birsözünfonetikveyamorfolojikyapısındayapılanbüyükyanlışlık. barbarlaşma *Barbarlaşmakişi. barbarlaşmak *Barbargibidavranmak. barbarlık *Barbarolmadurumu. barbaşı *Baroyunlarındasıranınsağbaşındayeralanveoyunundüzeninisağlayankimse. barbata *Kalelerdemazgalvemazgalsiperlerininoluşturduğugirintiliçıkıntılıdışduvarlarınüstbölümü,kale korkuluğu. barbekü *Özelliklebalkonlardaızgaraetpişirmektekullanılanveduvariçerisinegömülmüşocak. barbunya *Barbunyagillerden,kırmızıpullu,beyazetli,kemiklibirbalık(Mullusbarbahıs). *Taneleriyuvarlak,ovalveyayassı,kırmızıbenekli,birtürfasulye. barbunyagiller *Dikenliyüzgeçlileralttakımınagiren,vücutlarıiripullarlakaplı,barbunyavetekirtürleriiyibilinenbir familya. barbut *Zarlaoynananbirçeşitkumar. barcı *Barişletenkimse. barcılık *Barcıolmadurumu. *Barcınınişiveyamesleği. barça *OrtaÇağdakullanılankürekliveyelkenlitaşımagemisi. *Kalyontüründenküçüksavaşgemisi. barçak *Kılıçkabzasınınsiperi. barda *Damustalarınınkullandığı,başınınbirucuçemberparçasıbiçimindeeğri,öbürucukeskinçekiç. *Fıçıcıkeseri. bardacık *Birtürküçükvetatlıyaşincir. bardacıkeriği *Bardakeriği. bardağıtaşırandamla *sabırtüketenaşırıdavranışveyadurum. bardağıtaşırmak *sabrınıtüketmek. bardak *Suvebenzerişeyleriiçmekiçinkullanılan,genelliklecamdanyapılankap. *Birbardağınalacağımiktar. *(bazıbölgelerde)Topraktesti. bardakeriği *İrivetatlıbirtürerik. bardakaltı *Bardağınkonulduğuyerikirletmemesiiçinkullanılan,genellikleörgü,kâğıtveyaplâstikörtü. *Yemeköncesiyenilenbardakaltıbüyüklüğündebirtürlâhmacun. bardakçı *Bardakveyaçömlekyapanveyasatankimse. bardaktanboşanırcasınayağmak *(yağmur)çokşiddetliyağmak. bardan *Çokbeyaz. bardan *Yüktaşımakiçinkullanılançantaveyaçuval. bardanbardan *Beyazbeyaz. bardo *Aygıriledişieşekçiftleşmesindenüretilenheryaştakihayvan. barem *Devletmemurlarınınmaaşlarınınderecevetutarlarınıdüzenleyensistemveçizelge. baret *İşçilerinbaşlarınagiydikleri,metalveyaplâstiktenyapılmışşapka. baret *Küçüktakke,papaztakkesi. *Birtürsüsiğnesi. barfiks *Çeşitlibedenhareketleriyapmayaelverişliyükseklikte,ikiayaküzerinetutturulmuşçubuklujimnastikaracı. bargâh *İçineizinlegirilenyer,otağ,yüksekdivan. bargam *Levreğebenzerbirbalık. barhana *Kafile,küçükkervan,göç. *Göçeşyası,eveşyası. barı *Bahçeduvarı,çit. barınak *Barınılacakyer,melce. barındırma *Barındırmakişi. barındırmak *Barınmasınısağlamak. barınma *Barınmakişi. barınmak *Doğaetkilerindenkorunmakiçinkapalıbiryeresığınmak. *Yerleşmek,yaşamakiçinuygunşartlarbularakoturmak. *Çevresiyleuyumlu,dirlikiçindeyaşamak. *(soyutkavramlariçin)Biryerdeetkiliolmak,gelişecekortamıbulmak. barış *Barışmakişi. *Savaşınbittiğininbirantlaşmaylabelirtilmesindensonrakidurum,sulh. *Böylebirantlaşmadansonrainsanlıktarihindekisüreç. *Uyum,karşılıklıanlayışvehoşgörüileoluşturulanortam. barışgörüşolmak *hertürlüdargınlığıunutarakbarışmak. barışyapmak *barışantlaşmasınıimzalamak. barışçı *Barışıseven,barışsever,sulhçu,sulhsever,sulhperver. *Barışıamaçlayan,barışıöngören. barışçıl *Bkz.barışçı. barışçılık *Barışçıolmadurumu,kavgaetmemeeğilimi. barışık *Başkasıilebarışdurumundabulunan,dargınveyadüşmanolmayan,sevecen,hoşgörülü. barışıkolmak *sevecenvehoşgörülüdavranmak. barışıklık *Barışıkolmadurumu. barışma *Barışmakdurumu,uzlaşma,anlaşma. barışmak *İkitaraf,aralarındakidargınlığıkaldırmak,uzlaşmak,anlaşmak. *Sevmek,zevkalmak. barışsever *Barışçı,barışçıl,sulhçu,sulhsever,sulhperver. barışseverlik *Barışseverolmadurumu. barıştırma *Barıştırmakişi. barıştırmak *Barışmalarınısağlamak,arabulmak. bari *Hiçolmazsa,hiçdeğilse,ohâlde,öyleise. *Keşke. barikat *Biryoluveyageçidikapamakiçinhertürlüaraçtanyararlanılarakyapılanengel. barikatkurmak *engeloluşturmak. barikatyapmak *çeşitliaraçlarlabirengeloluşturmak. barikatlama *Barikatlamakişi. barikatlamak *Barikatileçevirmek,barikatyapmak. barisfer *Bkz.ağırküre. barit *Baryumoksit(BaO)veyabaryumhidroksitBa(OH)2. baritin *Doğalbaryumsülfat(BaSO4). baritli *İçindebaritbulunduran. baritliyıkama *Kalınbağırsağınverektumunradyolojikişlemdebaryumsülfatladoldurulmasıveyıkanması. bariton *Tenorvebasarasındakierkeksesi. *Bassoilealtoarasındasesveren,pistonlubirtürağızçalgısı. bariyer *Hemzemingeçitlerdekarayolugüvenliğinisağlamakiçinkullanılanaçılırkapanırengel. *Karayollarınınkenarlarınayapılankorkuluk,engel. *Herhangibiryolukapamakiçinyapılanengel. *Engelliatyarışlarındaüzerindenatlanmasıgerekenyapayengel. bariz *Açık,gözeçarpan,belirgin. barizleşme *Barizleşmekişi. barizleşmek *Barizdurumagelmek. bark *Bkz.evbark. barka *Büyüksandal. barkarol *Venedikgondolcülerininsözvemüziğiöncedenyazılmadan,içlerindengeldiğigibisöylediklerişarkı. *Ritmiüçzamanlımüzikeseri. barklanma *Barklanmakişiveyadurumu. barklanmak *Evsahibiolmak;evlenmek. barkot *Çizgiim. barlam *Bkz.barlam. barmen *Bartezgâhtarı. barmenlik" }, { "text": "*Bartezgâhtarlığı. baro *Birşehirveyabirbölgeavukatlarınınbağlıolduklarımeslekkuruluşu. barobaşkanı *Barogenelkuruluncaenazonbeşyıllıkkıdemiolanavukatlararasındanseçilenvebaroyutemsileden baroüyesi. barograf *Birhavataşıtınınuçarkenizlediğiyolunyükseklikleriniçizgihâlindegöstermeyeveyaişaretlemeyeyarayan alet,yükseklikölçer. barok *M.S1600ile1750yıllarıarasındakiklâsiksanatıizleyenresim,mimarlıküslûbu. *Batıedebiyatlarındadengedençokharekete,düşüncedençokduyuma,biçimlerinserbestçe yaratılmasındanduyulancoşkuyaönemveren,abartmalı,etkileyici,çelişkidençekinmeyenedebiyatakımı. barokmüzik *ÇalgılararasındaveyaçalgılarlaseslerarasındakarşıtlıklarkuranXVl-XVlll.yüzyıllararasındakimüzik reformunuoluşturanmüzik. barokçu *Barokçulukyanlısıolankimse. barokçuluk *Baroksanatveedebiyatgörüşveilkelerinibenimseyenakım. barometre *Basınçölçer. *Gösterge. baron *Batıülkelerindevikontile şövalyearasındasoylulukunvanı. baronluk *Baronolmadurumuveyabaronungörevi. baroskop *Havanıniçindebulunduğucisimlerinağırlığıüzerineyaptığıhafifleticietkiyigösterenvehavası boşaltılabilenbirfanusiçindeterazisibulunanfizikcihazı. barparalel *Düşeydireklerüzerineparalelolaraktutturulmuşikitahtaçubuktanoluşmuşjimnastikaracı. barsak *Bağırsak. barsam *Yüzgeçleridikenlivezehirlibirçeşitçarpanbalığı(Trachinusvipera). barsama *Güzelkokuluyapraklarıyemeklerekonulan,naneveyabankekiğininortakadı. barudî *Koyugrirenkteolan. barut *Ateşlisilâhlabirmermininatılmasınaveyaherhangibiraracınfırlatılmasınayarayan,patlayıcı,katımadde. barutesmeri *Koyuesmerrenkteolan(kimse). barutfıçısı *Barutkoymaya,doldurmayavemuhafazaetmeyeyarayankutu,fıçı. barutfıçısıgibi *çokkızgın,sinirlivekinledolukimse. *heranolayçıkacakyerveyakavgayayolaçacakdurum. barutgibi *öfkeli,huysuz,sert,aksi(kimse). *pekekşiveyaacı. baruthakkı *Mermiyiistenilenuzaklığaatabilmekiçingereklibarutgazıbasıncınısağlamayayetecekmiktardabarut. barutkesilmek(veyaolmak) *çoköfkelenmek. barutkokusugelmek *savaştehlikesisezilmek. barutrengi *Koyugiri. barutçu *Barutyapankimse. barutçuluk *Barutyapmaveyaalıpsatmaişi. baruthane *Barutyapılanveyasaklananyer. barutlaoynamak *tehlikeliişlerleuğraşmak. barutluk *Barutsaklanankapveyayer. baryum *Atomsayısı56,yoğunluğu3.78olan,doğadaençokbaryumsülfatvebaryumkarbonatolarakbulunan, havadaçabukoksitlenen,gümüşrenginde,katıvebasitbirelement.KısaltmasıBa. baryumkarbonat *Karbondioksidin,baritüzerineetkisiyleeldeedilenbeyazbirkatı. baryumsülfat *Baritin. bas *Enkalınerkeksesi. *Sesiböyleolansanatçı. *Enkalınsesliorkestraçalgısı. bas(veyabasgit) *çekil,yürü,git,defol!. basbariton *Basınçıkamadığıincetonlaraçıkabilen,bunarağmenbasınindiğikalınvetoktonlarainemeyensesiolan sanatçı. basbas *Bağırmakfiiliilekullanılarakbağırışınyükseksesleolduğunuanlatır. bastutmak *incesesliçalgılaratekperdedeneşliketmek. basak *Merdiven. basaklı *Merdiveniolan. basaksız *Merdiveniolmayan. basamak *Biryereçıkarkenveyabiryerdeninerkenbasılanveartardagelen,birbirindenbelirliaralıklarlayükselen düzyüzeylerdenherbiri. *Derece,aşama,kerte. *Biramacaulaşmakiçinyararlanılankişi,durumveyayer. *(aritmetikte)Onkuralınagöreyazılmışbirsayının,herrakamınınbulunduğusıra,hane. *(cebirde)Birtamdenklemdebulunanbilinmeyeninenyüksekkuvveti. basamakbasamak *Yavaşyavaş(yükselmeveyainme). *Derecederece. basamakyapmak *birdurumudahayükseğineerişmekiçinaraçolarakkullanmak. basamaklı *Basamağıolan, basamakbasamakolan. basar *Göz. *İleriyigörme,algılamayetisi. basar *Merdiveninayaklabasılanyüzeyi. basarî *Görmeileilgili. basarna *Bircisminbiryanınıkaldıraçlayükseltmeişi. *Dalyanınkapakyeri. basbayağı *Alışılandan,bilinendenhiçbirdeğişikliğiolmayan. basen *Omurganınbelilekalçaarasındakibölümü. *Kıtasaluzantıdanokyanusortasısırtlarınakadardevamedenve4000-5000mderinliğiolandenizdibi. bası *Resimklişesi,dökmeharf,taşkalıpkullanarakmakineyardımıilekâğıdavebezgibişeylereyazı,resim çıkarmakişi,tabı. basıcı *Kitap,dergigibişeyleribasankimse,tâbi. basıcılık *Basıcıolmadurumuveyabasıcınınişi. basık *Basılmış,yassılaşmış. *Çokyüksekolmayan,alçak. *Kısık. basıklaştırma *Basıklaştırmakişi. basıklaştırmak *Basıkdurumunagetirmek. basıklık *Basıkolmadurumu. *Birelipsinbüyükveküçükeksenleriarasındakifarkınbüyükekseneoranı. basıla *Basımcılıkta,provalarda\"basınız,basılsın\"anlamlarındakullanılanterim. basılavermek *provahâlindekibirkitabınveyaherhangibiryazınınbasımauygunolduğunubildirmek. basılı *Basılarakyerleştirilmiş. *Basımevindebasılmış,matbu. basılış *Basılmakişiveyadurumu. basılma *Basılmakişi. basılmadayanımı *Dokusunubasarakezmeyeçalışandışetkilereağacıngösterdiğidirenç. basılmak *Basmakişinekonuolmakveyabasmakişiyapılmak. basım *Basısanatı,tabaat. *Basıişi,tabı,tipografya. basımevi *Basıişiyapılanyer,matbaa. basımcı *Basımeviişletenkimse,matbaacı. basımcılık *Basımeviişletmeişi,kitapbasmaişi,matbaacılık. basın *Gazete,dergigibibelirlizamanlardaçıkanyayınlarınbütünü,matbuat. basınataşesi *Resmîveyaözelkurumvekuruluşlarda,yabancıtemsilciliklerdebasınileilgilikonularıdüzenleyenyetkili vesorumlukimse. basınbildirisi *Basınyayın organlarınabilgivermekamacıylayetkilikurumveyakişilertarafındanhazırlanmışyazılı açıklama. basındünyası *Görselveyazılıbasınorganlarıileburadagörevlilerintümü. basınkartı *Mesleğibasınişleriolankimselerintaşıdığıkimlikbelgesi. basınözgürlüğü *Görüşvedüşünceleribasınveyayınyoluylaaçıklayabilmeveyayabilmehakkı. basıntoplantısı *Yetkiliveyailgilibirkimsenin,birkonuveyaçeşitlikonularüzerindeaçıklamadabulunmakiçin gazetecilerleyaptığıtoplantı. basınyasağı *Basınyayınorganlarınınbirkonuhakkında yayınyapmasınıkısıtlayıpengelleme. basınç *Biryüzeyüzerineetkidebulunangücünyüzölçümübiriminedüşenmiktarı,tazyik. basınçlama *Basınçlamakişi. basınçlamak *Havataşıtaraçlarında,insanorganizmasıiçinyeterlibasınçdüzeyinisağlamakveyaayarlamak. basınçlı *Basınçyüklenmişolan. basınçlısu *Basınçyüklenerekfışkırtılmadüzeyinegetirilmişsu,tazyiklisu. basınçölçer *Havabasıncınıölçerekyeryükseltilerinivehavadeğişimlerinitespitetmekiçinkullanılanalet,barometre. basınçölçüm *Havabasıncıölçümleriniinceleyenbirim. basıölçer *Buharınveyaherhangibirgazınbulunduğukabınyüzeyineyaptığıbasıncıbelirleyenalet. *Akışkanlarınbasıncınıölçenaraç. basıpgeçmek *öndegidenigeçmek. *önemvermeyerekuğramamak. basıpgitmek *birdenbiregitmek,aklınakoyduğu şeyiyapmaküzerebulunduğuyerdenuzaklaşmak,çekipgitmek. basırgama *Basırgamakişi. basırgamak *Ağırlıkçökmekveyabasmak. *Kâbusçökmek. basırganma *Basırganmakdurumu. basırganmak *Üzerineağırlıkbasmak,kâbusçökmek. basış *Basmakişi. basil *Bakterilerinçomakbiçimindeinceuzunolantürü. basiret *Doğrugörüş,uzağıgörüş,seziş,uyanıklık,anlayış,kavrayış,dikkat,sağgörü. basiretibağlanmak *iyidüşünemez,gerçeğigöremezbirdurumadüşmek. basiretli *Gerçeğigörebilen,uzağıgörebilen,basiretiolan,sağgörülü. basiretsiz *Gerçeklerigörebilmektenuzak,ileriveuzakgörüşlüolmayan,sağgörüsüz. basiretsizlik *Gerçekleri,ileriyiveuzağıgörememe,sağgörüdenyoksunolma. basit *Yapılmasıveyaanlaşılmasıkolayolan,karışıkolmayan,bayağı. *Süssüz,gösterişsiz. *Bilgivegörgüsüsınırlıolan,bayağı,görgüsüz. *Herzamanrastlanan,özelliğiolmayan,olağan. *Kolay. basitcisim *Maddesitekelementtenoluşmuşcisim. basitcümle *Tekyargıbildirencümle. basitfaiz *Faizleriüzerineeklenmemişanaparayabellibirdönemsonundaverilenfaiz. basitkelime *Anlamlıolarakdahaküçükparçayabölünemeyen,kökdurumundakikelime,yalınkelime. basitkesir *Payıpaydasındanküçükolankesir. basitrenk *Biçmedengeçenbeyazışığınayrıldığırenklerdenherbiri. basitçe *Basitolarak,kolaytarafından. basiteindirgemek *basitleştirmek,sadebirbiçimedöndürmek,basiteircaetmek. basitleşme *Basitleşmekişi. basitleşmek *Basitdurumagelmek. basitleştirme *Basitleştirmekişi. basitleştirmek *Gereksizayrıntılardanarıtaraksadedurumagetirmek. basitlik *Basitolmadurumu. Baskça *İspanya'nınBaskbölgesindekullanılandil. basket *Basketboldakazanılansayı. basketyapmak *basketboldasayıkazanmak. basketbol *Beşerkişilikikitakımarasındatopu3myüksekliktekikarşılıklıduranağgeçirilmişikisepettenbirine sokupsayıkazanmakesasınadayananbiroyun. basketbolcu *Basketboloyuncusu. basketbolculuk *Basketboloynamaveyaoynatmakişi. basketçi *Basketboloyuncusu,basketbolcu. baskı *Bireserinbasılışbiçimiveyadurumu. *Basısayısı. *Bireserinbasılaraktekrarlananherbirkezi. *Giysininiçinekıvrılıpdikilenkenarı. *Hakveözgürlüklerikısıtlayarakzoraltındabulundurmadurumu,tazyik. *Birmaddeyisıkıpezenalet,pres. *Belirliruhîetkinlikvesüreçleri,kişininisteğidışındabilinçaltınaitmesiveyabuitilenlerinbilinceçıkmasını önlemedurumu. *Karşıtakımoyuncusununhareketinivesonuçalmasınıengellemekamacıylauygulananyakınsavunma durumu. baskıaltındatutmak *özgürlüğünüengellemek,kısıtlamak. baskıgrubu *Birişinyapılmasında,gerçekleştirilmesindeveyatamamlanmasındabaskıoluşturangüç. baskıkalıbı *Kitapkaplarınasüslemelerbasmakiçinkullanılankalıp." }, { "text": "baskıresim *Gravürtekniğiileyapılanresim,kazımaresim. baskıyapmak *birkimseyibirişiyapmayazorlamak,zorkullanmak. baskıcı *İşlenecekkumaşlarüzerinekalıplararesimbasankimse. *Matbaacılıktabaskıişleriniyapankimse. *Kısıtlayıcı. baskıcılık *Baskıcınınişi. baskıdakalmak *yağmuryağdıktansonratoprağınüstkısmısertleşerektohumlarfideleniptopraküstüneçıkmak. baskılı *Baskısıolan. baskılık *Birmasadakikâğıtlarınuçmamasıiçinüzerlerinekonulanözelbiçimdekiağırlık. baskın *Suçişlediğiveyasuçlularınbulunduğusanılanbiryereansızıngirme. *Kısasüreli,beklenmediksaldırı. *(sertlik,zorlukbakımından)Üstün. baskınbasanındır *düşmanıgafilavlayıpsaldırantarafsavaşıkazanır. baskınçıkmak(veyagelmek) *(karşılaştırmakonusuolankimseyi)geçmek,üstünlüğünügöstermek. baskınvermek *anîvehabersizgirmek,saldırıdabulunmak. baskınyapmak *suçişlendiğiveyasuçlularınbulunduğusanılanbiryereansızıngirmek. *düşmanaansızınsaldırmak. *ansızınkonukgelmek. baskınauğramak *düşmanınbeklenmedikbirsaldırısıylakarşılaşmak. *biryerdesuçüstüyakalanmak. *beklenmedikbirzamandakonuklargelmek. baskıncı *Baskınyapankimse. baskısız *Hakveözgürlüklerikısıtlanmamış. *Disiplinsiz. *Terbiyesiz,ahlâksız. baskısızbüyümek *serbestbireğitimleyetişmek. basklârnet *Kalınsesliklârnet. baskül *Çoğunluklabirkütleyiçokdahaküçükbirkütleyardımıylatartmayayarayanalet. *İkikolusırailekalkıpinebilen,ortasındanveyauçlarındanbirineazçokyakındeğişmezbirnoktaya dayanankaldıraç. basma *Basmakişi. *Üzerindebasıileyapılmışrenklibiçimler bulunanpamuklukumaş. *Bukumaştanyapılmışolan. *Gazete,dergi,kitapgibibasıilehazırlanmışyazılışeyler,matbua. *Basılmış,matbu. *İskambilkâğıdıileoynananbiroyun. *Gübre,tezek. basmakalıbı *Kitap,kumaşgibişeylerinbaskısıiçinhazırlanankalıp. basmacı *Basma yapanveyasatankimse. *Pamuklu,tülbentvb.üzerinekalıpladesenbasankimse. *Bohçaileköylerdeeşyasatankadın,bohçacı. basmacılık *Basmaalımsatımı. *Pamuklu,tülbentvb.üzerinekalıpladesenbasmaişi. *Matbaacılık. basmahane *Basmayapılanişyeri. basmak *Vücudunağırlığınıverecekbiçimdeayaktabanınıbiryereveya birşeyinüzerinekoymak. *(küçükçocuklariçin) Ayaktadurabilmek. *Birşeyi,üzerinekuvvetvererekitmek. *Sıkıştırarakyerleştirmek. *Basıişiyapmak,tabetmek. *Örtmek,bürümek,kaplamak. *Birşeyüzerindekalıp,mühürgibibiraraçlaizyapmak. *Baskınyapmak. *Bazıisimlerlebirliktesertlik,aşırılıkanlamlarındayardımcıfiilolarakkullanılır. *Birkimsebiryaşagirmek. *Çevreyikaplamak,çökmek. *Basınçyaparaksıvıvegazlarıitmek. *Kümeshayvanlarıkuluçkayayatmak. *Birşeyinetkisindekalıpeziklik,üzüntüveağırlıkduymak. basmakalıp *Özgünlüğüolmayan,değişiklikgöstermeyen,bilinenitekrarlayan,harcıâlem,klişe. basmakalıplaşmak *Basmakalıpdurumunagelmek. basmalı *Basmaözelliğiolan. basmalık *Üzerinebasılacakşey. basso *Enkalınerkeksesi. *Enkalınsesliorkestraçalgısı. bastanasalatası *Domates,tazesoğan,yeşilbiber,maydanoz,nanevelimonsuyukullanılarakyapılanbirsalatatürü. bastarda *Bkz.baştarda. bastı *Kıymailepişirilmişsebze. *Bastırma. bastıbacak *Bacaklarıkısaveyaçarpık(kimse). *(çocukiçin)Yaramaz. bastığıyerdeotbitmez *gittiğiyereuğursuzlukgötürür,gittiğiyerinbereketinikurutur. bastığıyeribilmemek *çoksevinmek. *şaşkınlıktanneredeolduğunuseçememek,durumunukontroledememek. bastık *Pestil. bastırak *Yolyapımındaçakıl,kum,curufgibimaddeleriezmeyevesıkıştırmayayarayanalet. bastırık *Kapıyıarkadanbastırmakiçinkullanılanağaçdayak. *Ağırlık,baskı,yük. bastırılma *Bastırılmakişi. bastırılmak *Bastırmakişinekonuolmak. bastırım *Ruhdünyasındaoluşantepkimelerinbilinçdışınayansıması. bastırma *Bastırmakişi. *Bastı. bastırmak *Basmakişiniyaptırmak. *Zararlıbirolayıönlemek. *Üstünlüğünügöstermek. *Birkumaşınkenarınıkıvırıpdikmek. *Gidermek. *(cevapiçin)Hemenyetiştirmek. *Ansızınbirininyanınagitmek. *Birdenbirevepekçoketkisinigöstermek. *Kümeshayvanlarınıkuluçkayayatırmak. *Baskıyapmak,üzerineiyicedüşmek. bastika *Biryelkenserenineveyaherhangibirağacaaçılandelik. baston *Yürürkendayanmayayarayanağaçveyametaldenyapılanaraç. *Gemininbaştarafındakiyatıkdireğin(cıvadranın)dışarıyadoğruuzananparçası. bastonfrancala *İnce,uzunekmek. bastongibi(veyabastonyutmuşgibi) *dimdikduranveyayürüyen(kimse). bastoncu *Bastonyapanveyasatankimse. bastonculuk *Bastonyapmaveyasatmaişi. bastonlu *Bastonuolan. bastonsuz *Bastonuolmayan. basur *Kalınbağırsağınaltbölümündeveanüstetoplardamarlarıngenişlemesiyleoluşanvaris,hemoroit. basurmemesi *Anüstegenişleyipmemegibiuzamışdamaryığını. basurotu *Düğünçiçeğigillerden,nemliormanlardabiten,köklerindebasurmemelerineiyigelenbirmaddebulunan, sarıçiçekaçanküçükbirbitki(Ranunculusficaria). basurlu *Basuruolan,hemoroitli. basübadelmevt *Ölümdensonradirilme. basya *Sapotgillerden,tohumlarındansabunculuktakullanılanbiryağeldeedilen,Asya'dayetişenbirağaç(Basia). baş *İnsanvehayvanlardabeyin,göz,kulak,burun,ağızgibiorganlarıkapsayan,vücudunüstveyaönünde bulunanbölüm,kafa,ser. *Birtopluluğuyönetenkimse. *Başlangıç. *Temel,esas. *Arazideenyükseknokta. *Birşeyingenellikletoparlakçaucu. *Birşeyinuçlarındanbiri. *Kasaplıkhayvanlardavebazıyiyeceklerdetane. *Paradeğiştirirkenverilenveyaalınanüstelik,sarrafiye. *Birşeyinyakınıveyaçevresi. *\"Baş\"kelimesibirçokdeyimde\"özvarlık,kendisi\"anlamınıtaşıyanbirzamirniteliğindedir. *Önemveyayönetimbakımındanilerideolan,enönemli,enüstünanlamındabirleşikkelimeleryapar. *Güreştepehlivanlarınayrıldıklarıbeşdereceninenyükseği. *\"...başına\"adlardansonravenicelikanlatankelimedenöncegelereküleştirmeanlamıverir. *Denizteknelerindeöntaraf. *Enuç,yükseknoktaveyaenön. baş *Çıban. başağırlık *Ağırsıklet. başağrısı *Başınağrıması,baştaoluşanrahatsızlık. *Süreklisıkıntıyaratandurumveyakimse. başağrısıolmak *sıkıntıvermek,uğraştırmak. başağrıtmak *tedirginetmek,bıkkınlıkvermek,cansıkmak. başalamamak *çokuğraştıranbirkonuyüzündenvakitvefırsatbulamamak. başalmak *fırsatbulmak. başaşağı *Başıaşağıgelmeküzere. başaşağıdüşmek *kişiliğindenkaybederektoplumiçindekidurumusarsılmak. başaşağıetmek *tersineçevirmek. başaşağıgelmek *tepesiüstüdüşmek. başaşağıgitmek *süreklizarargörmekveyakötüleşmek. başaşağıgitmek *işleritersgitmek,süreklizararetmek. başbağlamak *başınabirörtüörtmek. *başakvermek. *birineveyabirşeyebağlanmak,intisapetmek. başbaş *çocukların\"Allahaısmarladık\"anlamındaellerinibaşlarınagötürmelerinisağlamakiçinsöylenir. başbaşa *Birlikte,beraberce. başbaşa(veyakafakafaya)vermek *ikiveyadahaçokkimsebirkenaraçekilipkonuşmak. *dayanışmak. başbaşabırakmak *birinin,birşeyleveyabirkimseyleyalnızkalmasınısağlamak. başbaşakalmak *biriyleveyabirşeyleyalnız kalmak. başbaşaolmak *birliktebulunmak,beraberyaşamak. başbelâsı *Sıkıntı,üzüntüveren. başbezi *Mendil. başbıçağı *Ustura. başbiti *Bkz.bit. başbulmak *(alışverişte)kazançbırakmak. başçanağı *Kafatası. başçekmek *önayakolmak. başçevirtmek *başıarkayadoğrudöndürtmek. *birininarkasındanhayranlıklabakmak. başdöndürmek *başarıdan,gururdan,sevinçtençokmutludurumagetirmek,aşırıheyecanlandırmak. başdöndürücü *(çabuklukta)olağanüstü,aşırı. *baygınlıkverici. başdöndürücü *Şaşkına,sersemeçevirici. başdönmesi *Gözkararıpdüşecekgibiolma. başedebilmek *birkimseyiyolagetirmeyeveyabirşeyiyapmayagücüyetmek. başeğmek *saygıgöstermekiçinbaşeğerekselâmlamak. *direnmektenvazgeçipbuyrukaltınagirmek,inkıyatetmek. başeldeiken *ölmeden,yaşarkensağiken. başetmek(veyaedememek) *gücüyetmek(yetmemek),başarıkazanmak(kazanmamak). başgelmek *yenmek,gücüyetmek. başgöstermek *belirmek,ortayaçıkmak,zuhuretmek,vukubulmak. başgözetmek *evlendirmek. başgözolmak *evlenmek. başkaldırma *başkaldırmakişi,isyan. başkaldırmak *ayaklanmak,yönetimekarşıgelmek,isyanetmek. *iyicecoşmak,kabarmak. başkaldırmamak *Bkz.başınıkaldırmamak. başkesmek *selâmiçinbaşeğmek. başkıçvurmak *baştangelendalgalarlagemi,başıvekıçıüzerindeinipkalkmak. başkırılırfesiçinde,kolkırılıryeniçinde *aileiçindeki,arkadaşlararasındakiuyuşmazlıklaryabancılaraduyurulmamalıdır. başkomak(koymak) *birşeyuğrunaölümügözealmak. başkoşmak *birişibaşarmakiçinçalışmak. başnereyegiderse,ayakdaorayagider *küçüklerbüyüklerinizindegider,herişteonlarıörnektutarlar. başolda,istersensoğanbaşıol *küçükbiriştedeolsa,baştaolmakönemlidir. başolanboşolmaz *biryerdebaşolankimsetaşıdığıdeğerdolayısıylaoyeregelmiştir. *işbaşındakikişininişiçoktur." }, { "text": "başörtüsü *Bkz.başörtü. başsağlığı *Ölenbirkimseninyakınlarınasöylenenilgiveyakınlıkanlatansöz. başsağlığıdilemek *ölenbirkimseninyakınlarınailgiveyakınlıkanlatansözsöylemek. başsallamak *karşısındakininhersözünüuygunbulurgörünmek. baştacı *Çoksevilen,çokyüksektutulan(kimseveyaşey). baştacıetmek baştacıetmek *çoksevmekvesaymak,elüstündetutmak. baştutamamak *rüzgâr,fırtınayüzünden,yapılışındakiveyayükselişindekibirbozukluksebebiylegemidümeneuymamak, rotadançıkmak. baştutmak *elebaşıolmak. başucu *Yatılanbiryerinbaşkonulanyönüveyayakını. başucukitabı *Sıksıkyararlanılan,anabilgileriveren,değerinihiçyitirmeyeneser. başüstündetutmak *çokiyiağırlamak. başüstündeyerivar *büyükbirsaygıveilgiilekarşılanırveyaağırlanır. başüstüne *birdileğinyerinegetirileceğiniiçtenliklebelirtmekiçin\"peki\"anlamındakullanılansöz. başvermek *(çıban)olgunlaşmak. *(buğdayvb.bitkiler)başakbağlamayabaşlamak,başakoluşmak. *(gemi,kayık)döndürmek,çevirmek. başyakmak *kötüdurumadüşürmek. başyapmak *(kuaför)saçbakımvetuvaletiyapmak. başyarılır(kırılır)börk(fes)içinde,kolkırılırkürk(yen)içinde *aileiçindekikişilerinanlaşmazlıklarıaileiçindekalmalıdır. başyarma *Vidayapımındakullanılacakolanperçinlerinbaşlarınatornavidayerleriaçmakişi. başyastığı *Yataktabaşınaltınakonulanyastık. başyemek(başınıyemek) *birininölümüneveyayokolmasınasebepolmak. *biriningüçdurumadüşmesineyolaçmak. başabaş *birindenüstünolmadan. başabaş *Eşitdurumda, dengeliolarak. başabaşgelmek *eşitolmak,denkolmak. başabaşnoktası *bir yabancıparanınveyadeğerlikâğıdınpiyasadeğeriileüstündeyazılıdeğerinaynıolmasıdurumu. başaçıkmak *güçlüklerçıkaranbiriyleolanişini,kendiistediğiyoldasonuçlandırabilmek. başaçıkmak *birşeyegücüyetmek. başageçmek *enüstünyerialmak. başagelençekilir *çaresizdurumlaradüşüldüğündeinsanınkendiniüzüntüyekaptırmayıpbudurumlarakatlanmasınınolağan vedoğrubulunduğunuanlatır. başagelmek *(kötübirduruma)uğramak. başagüreşmek *yağlıgüreşte,enustapehlivanlarbaşpehlivanlıkiçinyarışmak. *enüstünsonucueldeetmekiçinmücadelevermek. başavermek *değiştokuşyaparkenüstebazışeylervermek. başağaç *Boyunadikeyyöndenkesilmişolanveyılhalkalarıçemberbiçimindegörüntüverenağaç. Başak *ZodyaküzerindeAslanileTeraziburçlarıarasındabulunanburcunadı, Zodyak. başak *Arpa,buğday,yulafgibiekinlerintaneleritaşıyankılçıklıbaşı. *Tarlalarda,bağlardadökülmüşveyatektükkalmışolanürün. başakbağlamak(veyatutmak) *arpa,buğday,yulafgibiekinlerdebaşakoluşmak. başaktoplamak *tarlalardakalmışbaşaklarıveyabağlardadökülmüşmeyveleritoplamak. başakçı *Tarlalardakalmışbaşaklarıveyabağlardadökülmüşmeyveleritoplayankimse. başakçık *Çiçeklerdebaşağıoluşturançiçekdemetiveyatopluluğu. başaklama *Başaklamakişi. başaklamak *Tarlalarda,bağlardakalmışdöküntüleritoplamak. başaklanma *Başaklanmakdurumu. başaklanmak *Başakbağlamak,tutmak. başaklı *Başağıolan(ekin). *Arkaucubaşkabiçimdeolan(ok). başaktör *Birfilmdeveyabirtiyatroeserindeenönemlierkekoyuncu. başaktörlük *Başaktörünişiveyamesleği. başaktris *Birfilmdeveyabirtiyatroeserindeenönemlikadınoyuncu. başaktrislik *Başaktrisinişiveyamesleği. başaltı *Yağlıgüreştepehlivanlarınayrıldığıbeşdereceninikincisi. *Gemilerdetayfaveerlerinbaştaraftakikoğuşları. başarı *Başarmakişiveyabaşarılaniş,muvaffakıyet. başarıgöstermek(veyakazanmak) *başarmak. başarılı *Başarıgösteren,muvaffakıyetli. *Başarılmış,üstesindengelinmiş. *Başarılıbirbiçimde,başarıgöstererek. başarılma *Başarılmakişi. başarılmak *Başarıilesonaermek. başarım *Eldeedilenbirbaşarı. *Birsporcununyapabileceğieniyiderece,takatsınırı,performans. başarısız *Başarıgöstermeyen,muvaffakıyetsiz. *Başarılamayan,muvaffakıyetsiz. *Başarıgöstermeyerek. başarısızolmak *başarısağlayamamak,başarıgösterememek. başarısızlığauğramak *başarısızolmak. başarısızlık *Başarısızolmadurumu,muvaffakıyetsizlik. başarma *Başarmakişi. başarmak *Birişiistenilenbiçimdebitirmek,muvaffakolmak. başasistan *Enüstderecedekiasistan. başasistanlık *Başasistanolmadurumu. *Başasistanıngörevi. başat *Benzerleriarasındagüçveönembakımındanbaştagelen,hâkim,dominant. başatkarakter *Birmelezdeherzamanortayaçıkankarakter. başatlık *Başatolmadurumu,hâkimiyet. başatlıkyasası *Irkkarışmasındagüçlüözyapınınsonrakisoylardanüstüngeldiğinikanıtlayanyasa. başbakan *Hükûmetbaşkanı;bakanlarkurulununbaşı,kabineninbaşı,başvekil. başbakanlık *Başbakanolmadurumuvebaşbakanıngörevi. *Başbakanınmakamı. *Başbakanvegörevlilerininçalıştığıdaire. başbayi *Birdağıtımişindebütünbayilerinbağlıbulunduğuanabayi. başbuğ *EskiTürklerdebaş,başkan,komutan. *Osmanlıİmparatorluğundasavaşzamanıbaşkabirliklerdenayrılıpbirarayagetirilerekoluşturulanbirliğin veyamilisgüçlerininkomutanı. başçavuş *Astsubaybaşçavuş. *Yeniçeriocağınınçavuşu. başçavuşluk *Astsubaybaşçavuşrütbesi. başçı *İşçibaşı. *Çiğveyapişmişkoyun,kuzu,sığırbaşısatankimse. başçık *Çiçeklerinerkekorganlarındaçiçektozunutaşıyantorbacık,haşefe. başdanışman *Danışmanlarınbaşı. başdanışmanlık *Başdanışmanınişiveyagörevi. başdekorcu *Dekorcularınbaşı,dekorhazırlamadaenüstsorumlu. başdekorculuk *Başdekorcununişiveyamesleği. başdizgici *Birbasımevindekidizgicilerinbaşı,başmürettip,sermürettip. başdizgicilik *Dizgicilerinbaşı. başdümenci *Dümencilerinbaşı. başdümeni *Gemiveyateknelerinbaşınayerleştirilenveiyibirmanevrasağlayandümen. başefendi *Devletdairelerindekıdemlimemur,başkâtip. başeksper *Eksperlerinbaşı. başeser *Kenditüründeenmükemmeleser,başyapıt,şaheser. başeski *Enkıdemlikimse. *Yeniçeribölüklerininenkıdemsizsubayıveerlerininenkıdemlisi. başfiyat *Eniyiürüniçintespitedilenfiyat. başgardiyan *Gardiyanlarınbaşı. başgarson *Garsonlarınbaşı,metrdotel. başgarsonluk *Başgarsonolmadurumu. *Başgarsonunişi,metrdotellik. başgedikli *Enyüksekrütbeliastsubay. başhakem *Yarışmayıveyaoyunuyönetenhakemlerinbaşı. başhekim *Birhastahaneyiyönetmeklegörevlendirilenhekim,baştabip,sertabip. başhekimlik *Başhekimingörevi. *Başhekiminmakamı. başhemşire *Birklinikveyahastahanedehemşireleriyönetmeklegörevlendirilmişhemşire. başhemşirelik *Başhemşireolmadurumu. başhostes *Havayollarındahosteslerinendeneyimlisiveyapılanseferboyuncahizmettensorumlukimse. başıaçık *Örtüveyaşapkailebaşıörtülmemiş. başıağrımak *biriştendolayısorumludurumadüşmek. başıbağlanmak *birievlendirilmek. *biriniyandaşolarakkazanmak,kendiyanındatutmak. başıbağlı *Serbestolmayan. *Evli. başıbelâda *çözülmesigüç,sıkıntılıbirdurumda. başıbelâyagirmek(veyauğramak) *sıkıcı,üzücübirdurumlakarşılaşmak. başıbütün *eşihayattaolan(karıveyakoca). başıçatlamak *başıçokağrımak. başıçekmek *herhangibirkonudaöndegitmek,önayakolmak. başıdaradüşmek *sıkıntıyagirmek. başıdaralmak *(parayönünden)sıkıntıya,darlığadüşmek. başıdardakalmak *parasızlıktandolayısıkıntıdaolmak. başıderdegirmek *sıkıntılıbirdurumadüşmek. başıdertte *çözülmesigüç,sıkıntılıdurumda. başıdevletli *Talihli,bahtıaçık. başıdimdik *Onurlu,gururlu. başıdinç *Kaygısızvetasasıolmayan. başıdönmek *insana,eşyanındönmesi,ayağınınaltındanyerinçekilmesigibibirduygugelmek. *sıkıntıyaratanbirdurumkarşısındabunalmak. *görkemlibirşeykarşısındaşaşırmak. *paraveyamevkisebebiyle şaşırıpşımarmak. başıdumanlı *Doruğunusisbürümüş(dağ). *Sevdadanveyaiçkidensarhoş. başıgöğeermek(veyadeğmek) *beklenmeyenbirmutluluğaermek. başıhavada *sevinçli. başıhoşolmamak *birşeydenhoşlanmamak. başıiçin *\"çocuğumuzunbaşıiçin\",\"annenizinbaşıiçin\"gibisözlerdedeğerlibirkişiortayakonarakkullanılanant veyayalvarmasözü. başıkalabalık *yanındabirişikonuşamayacakkadarçokkimsevar. başıkazangibiolmak *başında çokağrıveuğultulubirsersemlikolmak. başınârayanmak *başkasıuğrunabüyükbirzararauğramak. başıönünde *uslu,çevredegözüolmayan. başısıkılmak(veyasıkışmak) *herhangibirgüçlükkarşısındakalmak,bunalmak. başısıkıyagelmek *herhangibirgüçlükkarşısındabunalmak,zordurumdakalmak. başıtaşadeğmek *ağırbirdurumkendisinedersolmak. başıtutmak *gürültüdenveyaüzüntüdenbaşıağrımak. başıüstündeyeriolmak *herzamaniyikarşılanmak,ağırlanmak. *birdüşünceveyadavranışıuygunbulmak. başıyastığadüşmek *yorgunluktanveyagüçsüzlüktenuykuyadalmak. başıyastıkyüzügörmemek *yatağayatıpuyumamışolmak." }, { "text": "başıyerde *utançla,kırgınlıkla,üzüntüyle. başıyerinegelmek *zihinyorgunluğugeçmişolmak. başıyukarda *onurlu,kibirli,kendinibeğenmiş. başıyumuşak *Uysal,sözdinler(kimse). başızaptolunmamak *binicisinialıpgötürmek. başıboş *Birşeyeveyakimseyebağlıolmayan. *Bağlanmamış,serbestbırakılmış. *Yönetimsiz,baskısız,denetimsiz. başıboşbırakmak *üstündehiçbirbaskıveyadenetimbulundurmamak,kendihavasınabırakmak. başıboşkalmak *baskıaltındabulunmamak,karışanı,görüşeniolmamak. başıboşluk *Başıboşolmadurumu. başıbozuk *Askerlerinarasınakatılmışsivilsavaşçı. *Düzensiztopluluk. *Kargaşalı,karışık,içindençıkılamayan. başıbozukluk *Başıbozukolmadurumu. *Düzensizdavranış,düzensizlik,disiplinsizlik. başıkabak *Saçıdökülmüşveyadibindenkesilmiş. *Başınıörtmeden. başımgözümüstüne *belirtilenistekleriiçtenlikleyapmayıkabuletmeyianlatır. başımlaberaber *memnunlukla,seveseve. başınsağolsun *yakınlarındanbirinitoprağavermişbirkimseyesöylenenilgiveyakınlıkanlatansöz. başınabaltakesilmek(veyaolmak) *sürekliistemek,ısraretmek,inatetmek. başınabelâaçmak *kötübirolaydolayısıyladertsahibiolmak. başınabelâalmak *birsorunlakarşılaşmak,kötübirdurumadüşmek. başınabelâolmak(veyakesilmek) *sıkıntıvermek,tedirginetmek,musallatolmak. başınabirhâlgelmek *kötübirdurumauğramak. *ölümihtimalinibildirmekiçinkullanılır. başınabuyruk *kimsedenizinalmaksızındilediğigibidavranan. başınaçalmak *birşeyiöfkeyle,nefretlegerivermek. başınaçalsın *birineverilmekistenilenbirşeyinöfkevenefretlegeriçevrildiğinianlatmakiçinsöylenir. başınaçıkarmak *şımartmak,çokyüzvermek. başınaçıkmak *birindenyüzbuluponakarşıpek şımarıkçadavranmak. başınaçorapörmek *birine,haberiolmadankötüdurumadüşürücüdavranıştabulunmak. başınadertetmek(veyaaçmak) *birşeyiüzüntükonusuyapmak. başınadevletkuşukonmak *beklemediğibüyükbirnimetielegeçirmek. başınadikmek *biriniveyabirşeyikorumakiçinbirkimseyigörevlendirmek. *biriçeceğikabıyukarıkaldıraraksonunadekiçmek. başınadolamak *musallatetmek. başınadünyanınbelâsınısarmak *büyükfelâketgetirmek. başınaekşimek *ağıryükolmak. *üstünekalmak. başınageçirmek *başınagiymek. *birşeyiöfkeilebirisininbaşınavurmak. başınageçmek *görevialtındabulundurmak. *birişinyönetiminielealmak. *birişiyapmayabaşlamak. başınagelmek *birgörevinbaşınagelmek. *kötübirdurumlakarşılaşmak. *beklenmedik,şaşırtıcıbirolayveyadurumlakarşılaşmak. başınagüneşgeçmek *güneşçarpmak. başınaişaçmak *uğraştırıcıveüzücübirişinçıkmasınayolaçmak. başınaişçıkarmak *istenilmeyenveyauğraştırıcıbirişeyolaçmak. başınaişçıkmak *boşagitmeyenvebeklenmedikbirişveyaolaylakarşılaşmak. başınakakınçetmek *yapılanbiriyiliğisürekliolaraksöyleyerekbıktırmak. başınakakmak *yapılanbiriyiliğiyüzünevurarakbiriniüzmek. başınakalmak *istemediğihâldebirişiyapmakveyabirkimseyebakmakzorunluğu ilekarşılaşmak. başınakançıkmak *öfkelenmek,hiddetekapılmak,kontrolünüyitirmek. başınakaralarbağlamak *çokkederlenmek. başınaoturmak *Birişiyapmayabaşlamak,işekoyulmak. başınasarmak *birinemusallatetmek. başınataçetmek *çokdeğervermek,ilgigöstermek. başınataşdüşmek(veyayağmak) *felâketeuğramak. başınavur,ağzındanlokmasınıal *uysalvesessizkimseleriçinkullanılır. başınavurmak *(içtiğiiçki)neyaptığınıbilemezbirdurumadüşürmek. *(gazveyasıcaktan)başıağrımak. başınayıkmak *harapetmek, zordurumdabırakmak. başında *(birşeyin)sıradaöndeolanı,öndegeleni. başındabeklemek(veyadurmak) *yanındadurupgözetlemek. başındadeğirmençevirmek *gürültüiletedirginetmek. başındakavakyeliesmek *(gençiçin)sorumlulukduygusundanuzak,zevk,eğlencepeşindekoşmak. *gerçekleşmeyecekşeylerdüşünerekvakitgeçirme. başındaolmak *aynısıkıntılıdurumdabulunmak. başındaolmak *yöneticisiolmak. başındaparalansın *yapılanbiriyilikçoksöylendiğindeoiyiliğinartıkistenmediğinibelirtenbirsöz. başındatorbasıeksik *eşekgibibiradam. başındanalmak *kurtulmak,sorumluluğuatmak. başındanaşağıkaynarsulardökülmek *üzüntülüveyakötübirolaykarşısındabirdenbirebüyükbirsıkıntıduymak. başındanaşkınolmak *işipekçokolmak. başındanatmak *yapılmasıgüçbirişiyapmaktankendinikurtarmak. *sürdürülmesigereksizgörülenbirbağlılığa,birilişkiyesonvermek. başındanbüyükişleregirişmek(veyakalkışmak) *gücününüstündeolanişlerekalkışmak. başındangeçmek *dahaönceaynıdurumauğramışolmak. başındankesmek *yapılmasıistenmeyenbirişibaştanengellemek. başındankorkmak *hayatındankaygıduymak,cezalandırılmaktan korkmak. başındansavmak *biristektebulunanısözdebirsebepleuzaklaştırmak. başınıağrıtmak *gereksizsözlerlebirinibunaltmak. *birişiçinbirinitedirginetmek,uğraştırmak. başınıağrıtmamak(veyabaşınızıağrıtmayayım) *uzunuzunanlatılanbirsorunusonucabağlarkensözünuzadığınıanlatmakiçinsöylenir. başınıalamamak *birşeydenkurtulamamak. başınıalıpgitmek *izinalmadanvegideceğiyeribildirmedengitmek,savuşmak. başınıateşlereyakmak *başınabüyükbirdertalmak. başınıbağlamak *birininişanlamakveyaevlendirmek. başınıbeklemek *gözetlemek. başınıbelâyasokmak *birini,kötüsonuçlarverecekbirdurumaitmek. başınıbiryerebağlamak *birinibirişeyerleştirmek,işsizlikten,başıboşluktankurtarmak. başınıboşbırakmak *yalnızveyaserbestbırakmak. başınıçatmak *başağrısınıönlemekiçinalnınüstündenarkayadoğrueşarpvebenzerişeyleriçepeçevrebağlamak. başınıçıkarmak *(bitkiiçin)filizlenmeyebaşlamak. başınıderdesokmak *sıkıntılıbirdurumagirmekveyagetirilmek. başınıdiktutmak *onurunukorumak. başınıdinlemek *sessiz,sakinkalmak. başınıdöndürmek *mutluluktanyarısarhoşdurumagetirmek. *kendinehayranbırakmak. başınıdumanalmak *siskaplamak,sisbürümek. başınıezmek *birdahakötülükedemeyecekdurumagetirmek. başınıgözünüyarmak *birişikötüyapmak,birişiistenildiğigibiyapmamak. başınıistemek *öldürülmesiniistemek. başınıkaldırmamak(veyakaldıramamak) *birişiaralıksızsürdürmek. *iyileşememek,yataktançıkamamak. başınıkaşımayavaktiolmamak(veyabaşınıkaşıyacakvaktiolmamak) *aradaenufakbaşkabirişyapamayacakkadarsıkışıkdurumdabulunmak. başınıkoltuğununaltınaalmak *ölümügözealarakbirişegirişmek. başınıkurtarmak *canınıkorumak. *geçiminisağlayacakbirdurumagelmek. başınınârayakmak *biriniağırbirzararauğratmak. başınıortayakoymak *birişegirişirkenölümügözealmak. başınısokmak *barınacakbiryerbulmak. başınıtaştantaşavurmak *çaresizkalarakçokpişmanolmak. başınıtoplamak *(kadın)saçınıtoplayıpbaşınabirçekidüzenvermek. başınıuçurmak *Bkz.kellesiniuçurmak. başınıvermek *kendinifedaetmek. başınıyakmak *güçbirdurumasokmak. başınıyemek *yokolmasınasebepolmak. başınınaltında *yastığınınaltında. başınınaltındançıkmak *birininhilesiyleyapılmak. başınınçaresinebakmak *kimsedenyardımgörmedenkendiişinikendiyapmak. başınınderdinedüşmek *başkabirşeyleilgilenmeyecekkadarsıkıntılıdurumdabulunmak. başınındikinegitmek *kendidüşüncevegörüşününeniyiolduğunainanarakkimseninöğüdünü,uyarısınıdinlememek. başınınetiniyemek *karşısındakinibezdirinceye,bıktırıncayakadarsüreklikonuşmakveyasöylemek. başınıngözününsadakası *başagelecekbirbelâyısavmakveyaönlemekiçinyapılanbağış,özveri. başimam *Birdençokimambulunancamilerdeyöneticidurumundakiimam. başka *Bilinendenayrı,değişik,farklı,özge. *Nitelikyönündenalışılmışındışındabirüstünlüğüolan. *Konuedilen,bilinendenayrınesnevekimseiçinteklikveyaçoklukolarakbaşkası,başkalarıbiçiminde kullanılır. *\"Ayrıcaüstelikbiryana\"anlamlarında-dan/ -denbaşkabiçimindekullanılır. başkabiri *diğerbirkimse. başkaişiyokmu? *Buişenediyekarışıyor?Buişonuilgilendirmez. başkaolmak *farklıolmak,değişikgörünmek. başkaca *Ayrıca. başkafiye *Dizebaşlarındaaynıkelimeolmamakkaydıylaaynısesleriverenkelimelerdenoluşankafiye. başkahraman *Bireserdebaşrolüoynayankişi,başkişi. başkalaşım *Birkütleninfizikçevekimyacadeğişmesi,istihale,metamorfizm. başkalaşma *Başkalaşmakişi. *Embriyonevresindenerginolanadeğinbirhayvanıngeçirdiğibiçimveyapıdeğişimleri,istihale, metamorfoz. başkalaşmak *Başkabirvarlığa,niteliğedönüşmek,değişmek,farklılıkkazanmak. *Biçimdeğiştirmek,istihaleetmek. *Kötüleşmek,bozulmak. başkalaştırma *Başkalaştırmakişi. başkalaştırmak *Başkabirdurumagetirmek. başkaldırı *Ayaklanma,isyan. başkalık *Alışılanabenzememe,değişikolmadurumu,değişiklik. başkan *Birtopluluğun,birtoplantınınveyabirderneğinbaşındabulunankimse,reis. *Bazıülkelerdedevletinvehükûmetinbaşı. başkanvekili *Başkanınişinigörmesiiçinyerinebıraktığıveyayetkiverdiğikimse. başkanyardımcısı *Başkanayardımedensorumluveyetkilikimse. başkanlık *Başkanolmadurumu. *Başkanıngöreviveyamakamı,reislik,riyaset. başkanlıketmek *birtoplantıveyatopluluğu,başkanolarakyönetmek. başkanlıkmakamı *Başkanınodasınınbulunduğuveyaoturduğuyer. başkanlıksistemi *Devletyönetimindetekbirkişininbaşkanlığındahükûmetetmevedevletiyönetmeesasınabağlısiyasî sistem. başkarakter *Oyununöndegelenaslîkarakteri,aslîtipi. başkası" }, { "text": "*Diğerbirşahıs,herhangibirkimse,diğeri,ötekisi. başkâtip *Birresmîdairedeveyakuruluştaçalışankâtiplerinbaşı,başyazman. başkâtiplik *Birresmîdairedeveyakuruluştaçalışankâtiplerinbaşı,başyazman. başkent *Başşehir. başkentlik *Başkentolmadurumu. başkesit *Ağacınboyunadikeyyöndekesilmesisonundayılhalkalarınınçemberbiçimindegörüntüverdiğiyüzey. başkilise *Piskoposlukmakamıolanbüyükkilise,katedral. başkişi *Bireserinveyabiroyununenönemlikişisi,başkahraman. başkomutan *Savaştabirdevletinbütünkara,denizvehavakuvvetlerinekomutaedenenbüyükkomutan, başkumandan,serdar. başkomutanlık *Başkomutanıngörevi. *Başkomutanınmakamı. başkonakçı *Asalağıneniyigeliştiği,dolayısıylaençokyararlandığıveyaşamaktanhoşlandığıkonakçı. başkonsolos *Enyüksekderecedekikonsolos. başkonsolosluk *Başkonsolosungörevi. *Başkonsolosunmakamı. başköşe *Biryerdeensaygınkişininveyabüyüklerinoturmasıiçinayrılanyer. başköşeyekurulmak *saygınkişilereayrılanyereoturmak. başkumandan *Başkomutan. başkumandanlık *Başkomutanlık. Başkurt *Rusya'dakiBaşkurdistanFedereCumhuriyeti'ndeyaşayanTürkhalkıveyabuhalkınsoyundanolankimse. *Buhalkaözgüolan,buhalklailgili. Başkurtça *BaşkurtTürkçesi. başlâhana *Yapraklarısıkı,yuvarlakbaşlılâhana(Brassicaoleracea). başlama *Başlamakişi. başlamameridyeni *Boylamlarınhesabındabaşlangıçolarakkabuledilenmeridyen. başlamavuruşu *Futboldaoyunailkbaşlamadaveyahergoldensonratopusantradayenidenoyunasokmadayapılanvuruş. başlama! *(hoşolmayanbirsözveyadavranışlailgiliolarak)\"tekrarlama\"anlamındaemir. başlamak *Birişegirişmek,hareketegeçmek. *Çalışır,işler,yürürdurumagirmek. *Olmak,oluşmak,ortayaçıkmak,doğmak. *Görünmek. *Etkisinigösterme. *Hoşolmayanbirdavranışakoyulmak. başlangıç *Birişin,birdönemin,birhayatınvb.ninilkbölümü. *Önsözveyagiriş,mukaddime. başlangıçnoktası *Birişinveyaşeyinbaşladığıyer. *Sıfırsayısının,sayıdoğrusundakiyeri. *Parametrelenmişbiryayınuçlarındanbiri. başlangıçtutmak *birişi,birdönemin,başladığınoktaveyatariholarakkabuletmek,belirtmek. başlanılma *Başlanılmakişi. başlanılmak *Başlanmak. başlanma *Başlanmakişi. başlanmak *Başlamakişinekonuolmak. *Başoluşmak. başlatılma *Başlatılmakişi. başlatılmak *Başlatmakişiyapılmak. başlatma *Başlatmakişi. başlatmak *Başlamasınayolaçmak. *(birinin)Kötükonuşmasınayolaçmak. başlayıcı *Birşeyöğrenmeyeyenibaşlayan(kimse),müptedi. başlayış *Başlamakişiveyabiçimi. başlı *Başıolan. başlıbaşına *Başka şeylerdenayrıolarakkendibaşına,tekbaşına. başlıca *Enönemli,baştagelen. başlık *Genelliklebaşıkorumakiçingiyilennesne,takke,külâh,serpuş. *Hayvankoşumununbaşageçirilenbölümü. *Birsütunun,birdireğintepeliği. *Biryazının,birkitabınbölümlerininbaşınakonulanvekonuyukısacatanıtanyazı,serlevha,antet. *Bazıbölgelerde,evlenirken,damadınkaynatasınaödemesigörenekolanpara. *Tablalarınveyaişparçalarınındüzgünkalmasınısağlamakamacıilebaştaraflarınatakılanparça. *Tekerlekparmaklarınınçakılıolduğukısım,top. başlıkatmak(veyakoymak) *biryazıyabaşlıkolarakadbulmak. başlıkvermek *bazıbölgelerde,evlenirkendamatkaynatasınaparaveyamalvermek. başlıkçı *Başlıkyapanveyasatan(kimse). başlıklı *Başlığıolan. *Antetli,antetiolan. başlıksız *Başlığıolmayan. başmabeyinci *Osmanlısarayındamabeyincilerinbaşı. başmak *Ayakkabı,paşmak. başmakale *Başyazı. başmakçı *Ayakkabıyapan,satankimse,paşmakçı. *Camilerde,girişbölümünde,çıkarılanayakkabılarabekçilikedenkimse. başmakçılık *Başmakçınınişi. başmaklık *Padişahınanne,kızkardeş,kızvehasekilerinebağlananödenek,has,arpalık. *(camide)Ayakkabıkonulanyer. başmal *Anamal,sermaye,kapital. başmisafir *Endeğerlikonuk. başmuallim *Başöğretmen. başmuallimlik *Başöğretmenlik. başmubassır *Gözetmenlerinbaşıolankimse. başmuharrir *Başyazar,sermuharrir. başmuharrirlik *Başyazarolmadurumu. başmurakıp *Enüstdüzeydekidenetçi. başmurakıplık *Başmurakıbınyaptığıiş. başmüdür *Enüstdüzeydekimüdür. başmüdürlük *Başmüdürleyönetilenkuruluş. *Başmüdürünçalıştığıdaire. başmüfettiş *Enüstdüzeydekimüfettiş. başmüfettişlik *Başmüfettişolmadurumu. başmühendis *Enüstdüzeydekimühendis. başmühendislik *Başmühendisinyaptığıişveyagörev. başmürettip *Başdizgici,sermürettip. başmürettiplik *Başmürettibinyaptığıiş. başmüsevvit *Yazımüsveddelerihazırlayanveadınamüsevvitdenenmemurlarınbaşkanı. başnokta *Başlangıçnoktası. başoda *GelenekselTürkevindeözelliklekonuklarınağırlandığıbüyükveözenlidöşenmişoda. başoyuncu *Birfilmdeveyatiyatroeserindebaşrolücanlandıranoyuncu. başoyunculuk *Başoyuncuolmadurumu. başöğretmen *(ilkokullarda)Yönetimdensorumluolanöğretmen,müdür. başöğretmenlik *Başöğretmenolmadurumu. başörtü *Kadınlarınsaçlarınıörtmekiçinkullandıklarıörtü,eşarp. başörtülü *Başınıbaşörtüileörtmüşolan(kadın). başpapaz *Bazıkiliselerinpapazlarına,ötekipapazlaragörebirüstünlükverenunvan. başpapazlık *Başpapazıngörevivemakamı. *Başpapazınsorumluluğundaolanbölge. başparmak *Elveayaktabulunanenkalınparmak. başpehlivan *Birçokpehlivanıyenerekgücünükabulettirmişpehlivan. başpehlivanlık *Başpehlivanolmadurumu. başpiskopos *Katoliklerdepiskoposlarınbaşıolandinadamı. başpiskoposluk *Başpiskoposungörevivemakamı. başrahip *Manastırlardaenkıdemliveyönetimden sorumlurahip. başrahiplik *Başrahibingörevi. başrejisör *Başyönetmen. başrejisörlük *Başyönetmenlik. başrol *Başoyuncununrolü. *Birfilminveyabirtiyatroeserininbaşkişisinicanlandırmaişi. başsavcı *Enüstdüzeydekisavcı. başsavcılık *Başsavcıolmadurumu. *Başsavcınıngöreviveyamakamı. başsız *Başıolmayan. *Yöneticisi,başkanıolmayan. başsızlık *Başıveyabaşkanıbulunmamadurumu. *Yasasıvehükûmetiolmayantopluluk,erksizlik,anarşi. başşehir *Birdevletinyönetimmerkeziolanşehir,devletmerkezi,başkent. başta(veyabaşında)bulunmak *birişinyöneticisiolmak. baştagelmek *öndeolmak,üstündurumdaolmak. baştagitmek *enileridurumdabulunmak. baştataşımak *çoksaygıgöstermek. baştaban *YunanveRomamimarlıklarında,sütunlarınüstüneoturanveikisütunarasındakiuzaklığınüstünüörten büyük,uzuntaşkirişlerinoluşturduğubölüm. baştabip *Başhekim. baştabiplik *Başhekimlik. baştan *başındanalarak,birkezdaha,yeniden. baştanaşağı *Hepsi,bütünü,biruçtanöbürucakadar. baştanaşmak *pekçokolmak,pekçoğalmak. baştanbaşa *Tamamen,bütünüyle,hepsibirarada. *Başındansonunakadar. baştançıkarmak *ayartmak,kötüyolasürüklemek,doğruyoldansaptırmak. baştançıkmak *ahlâkıbozulmak. baştankalmış(veyakalma) *başkasıtarafındankullanılmış. baştankaraetmek *batmatehlikesikarşısında,gemibaşınıkarayavurupoturmak. baştankaragitmek(veyaetmek) *sonunudüşünmeyerekhesapsız,batarcasınayaşamak. baştansavma *üstünkörü,özengöstermeden. baştansavmacı *Birişiyapmamakveyasavsaklamakiçinbahanebulma,başındansavmaveyaatma. baştansavmacılık *Birişiyapmamakiçinbahanebulmaişi. baştansona *Daima,herzaman. baştanımaz *Asi,isyancı,düzenbozucu. baştanımazlık *Anarşizm. baştankara *Ötücükuşlartakımının,baştankaragillerfamilyasından,KuzeyAfrika,AvrupaveAsya'dayaşayan,çesitli renklerdeolabilenbirkuştürü(Parusmaior). baştankaragiller *Omurgalıhayvanların,ötücükuşlartakımındanyüzkadarkuştürünüiçinealangenişbirfamilya. baştarda *Osmanlıdonanmasındayeralankadırgacinsindenbirtürsavaşgemisi. başteknisyen *Enyüksekdüzeydebulunanteknisyen. başteknisyenlik *Başteknisyeningörevi. başucu *Biryerindüşeyiningökküreyikestiğinokta. başucunoktası *Yeryüzündekibirgözlemnoktasındangeçendüşeydoğrultusunungökyüzünüdeldiğiikinoktadan,ufkun üstündeolanı,semtürreis. başucuuzaklığı *Gökyüzündeverilenbirnoktaveyayıldızınbaşucunoktasından açısaluzaklığı. başuzman *Enyüksekdüzeydebulunanuzman. başuzmanlık *Başuzmanolmadurumu. *Başuzmanıngörevi. başülke *Sömürgeimparatorluklarındasömürgelereegemenolanülke. başüstü *Gemininönbölümündeçapanınbulunduğuyer. başvekâlet *Başbakanlık. başvekil *Başbakan." }, { "text": "başvekillik *Başvekilolmadurumu. başvurdurma *Başvurdurmakişiveyadurumu. başvurdurmak *Başvuruişiyaptırmak,müracaatetmesinisağlamak,müracaatettirmek. başvurma *Başvurmakişi,müracaat. başvurmak *Birişinyapılmasıiçinbirkimseninaracılığınıistemekveyabiriştebirşeydenyararlanmakamacıylaonael atmak,müracaatetmek. *Bilgisahibiolmakiçinbirkaynağıkullanmak. başvuru *Başvurmakişi,müracaat. *Bilgisahibiolmakiçinbirkaynağıkullanma,bilgiyeulaşma,referans. başvurucu *Birişiçinbaşvurankimse,müracaatçı. başvurulma *Başvurulmakdurumu. başvurulmak *Başvuruyapılmak,müracaatedilmek. başyapıt *Şaheser. başyardımcı *Birkurumveyakuruluştagörevliamirinyardımcılarındanenüstdüzeydeolanı. başyargıcı *Oyunuyönetenyargıcılardan,anlaşmazlıkdurumunda,karardayetkiüstünlüğüolanı,başhakem. başyaver *Yaverlerinbaşıolankimse. başyaverlik *Başyaverolmadurumu. *Başyaveringöreviveyamakamı. başyazar *Birgazeteveyadergininbaşyazılarınıyazankimse,başmuharrir,sermuharrir. başyazarlık *Başyazarolmadurumu. *Başyazarıngörevi. başyazı *Gazetevedergilerdeilksütunaveyabirincisayfayakonulanönemliyazı,başmakale. başyazman *Birdairedekiyazmanlarınbaşı,başkâtip. başyazmanlık *Başyazmanolmadurumu,başkâtiplik. *Başyazmanıngöreviveyamakamı. başyemek *GelenekselTürkmutfağındaçorbadan sonragelenenönemliyemek. başyıldız *Çiftyıldızlardabüyükolanyıldız. başyönetmen *Birfilmdeveyatiyatrooyunundaenüstdüzeydeyönetmenlikyapankimse,başrejisör. başyönetmenlik *Başyönetmeninişiveyamesleği. başyukarı *Biryeraltıkuyusununüstkısmınageçmeyisağlayangeçit. bat *Kurşunborularınağzınıaçmaktakullanılan,şimşirdenyapılmış,ucusivribirçeşittakoz. bataçıka *Güçlüklezorlukla. batağasaplanmak *içindençıkılmasıgüçbirdurumdaolmak. batak *Üzerinebasıncaçökençamurlaşmıştoprak. *Hayırgelmez,yararsağlamaz,batmış. *Kötüdurum,içindençıkılmaziş. batakçulluğu *Çullukgillerden,bataklıklardayaşayan,rengikahverengiyeçalansiyah,30cmuzunluğundabirçulluktürü (Gallinagogallinago). batakçı *Borcunuödememeyialışkanlıkhâlinegetirmişolan(kimse). *Elinegeçenparayıbatıran. batakçıl *Bataklıklarıseven,bataklıklardayaşayan(bitki,hayvan). batakçılık *Batakçıolmadurumu. batakhane *Gidenlerindolandırıldığıveyakötübirdurumdabırakıldığıyer. *İşlerinzamanındavegereğinceyapılmadığıyer. bataklı *Bataklığıolan(yer). bataklık *Çokderinolmayansularlaörtülübatakbölge. *Uygunsuzvekötü,ahlâkdışıdurum. bataklıkardıcı *Bataklıkvesıkbitkiörtülüyerlerdeyaşayanküçükveötücükuş(Acrocephahuspalustris). bataklıkbaykuşu *Baykuşgillerfamilyasından,sırttüyleripasrengiolan,bataklıklardayaşayanbirkuştürü,ishakkuşu(Asio flammeus). bataklıkgazı *Metan. bataklıkketeni *Papirüsfamilyasından,bataklıklardayetişenbirbitki,pamukotu(Eriophorum). bataklıkkırlangıcı *Kısagagalı,uzunkanatlı,uçarkendenizkırlangıcınıandıranbirtürkuş(Glareda). bataklıkkuşları *Omurgalıhayvanlardanhemtavuksulardan,hemyağmurkuşlarınıiçinealankuşlarsınıfı. bataklıknergisi *AvrupaveKuzeyAmerika'dagüneşlisukıyılarındayetişençokyıllıkbirbitki(Calthapalustris). batar *Zatürree. batarya *Enküçüktopçubirliği. *Savaşgemilerindebordatoplarıvebunlarınbulunduğugüverteparçası. *Birkaçaygıtınbirarayagetirilerekbelirlibiçimdeeklenmesindenoluşantakım. bataryaateşi *Birbataryadabulunantoplarınhepbirdenateşdüzeninegeçmesi. bataryakutusu *Bataryanınbütünolaraktaşınmasınısağlayansandık. bataryalı *Bataryailegüçlendirilmişveyadesteklenmiş. *Bataryaileçalışan(radyo,telefonvb.). bateri *Orkestradavurmaçalgılartakımı,davul. baterist *Bateriçalankimse,davulcu. batı *Yeryüzündekibaşlıcadörtyöndengüneşinbattığıyön,günindi,garp. *Buyöndeolan,buyönleilgili,garbî. *Bulunulanyeregöregüneşinbattığıyöndeolanbölge,garp. *(siyasîanlamda)AvrupaveKuzeyAmerika. *Güneşin22Marttave23Eylüldebattığınokta. batıbloku *BatıAvrupaülkeleriileKuzeyAmerikaülkelerininoluşturduğublok. BatıTürkçesi *HazarDenizininbatısındakiTürkdünyasındaXIII.yüzyıldanberikullanılanveOğuzcayadayananTürk dili. batıcı *Batıyanlısıolankimse,garpçı. batıcılık *Batıyanlısıolmadurumu,garpçılık. batık *(gemiiçin)Batmış. batıl *Doğruvehaklıolmayan. *Çürük,temelsiz. batılinanç *Doğaüstüolaylara,gizliveakıldışıgüçlere,kehanetlereaşırıderecedebağlıboşinanç,batılitikat. batılitikat *Boşinanç. batılı *Batıülkeleriveyabatıbölgesihalkındanolan(kimse),garplı. *Batıuygarlığınıbenimsemişbulunan(kimse). batılılaşma *Batılılaşmakişi,garplılaşma. batılılaşmak *ÖzellikleAvrupaülkelerinindüşüncede,çalışmada,görüşveanlayıştaizledikleritemelilkeleribenimsemiş olmak,garplılaşmak. batılılaştırma *Batılılaştırmakişi,garplılaştırma. batılılaştırmak *Batılılaşmasınısağlamak,garplılaştırmak. batılılık *Batılıolmadurumu. *Batıuygarlığınıbenimseme,garplılık. batın *Karın. *Göbek,kuşak. Batınî *Batıniyemezhebindenolankimse. *İçrek. Batınîye *Görünürdekiolaylarınardındagizligerçeklerinbulunduğunukabuledentarikatlaraverilenad. batırık *Köftelikbulgur,dövülmemişceviziçi,soğan,domates,nane,maydanoz,tahinvelimonsuyukullanılarak yapılan,tazeasmayaprağıveyalahanayasarılaraktüketilenbirsalatatütü. batırılma *Batırılmakişi. batırılmak *Batırmakişinekonuolmak. *Yokedilmek. batırma *Batırmakişi. batırmak *Sıvınınveyayumuşakbirmaddeniniçinegömülmesineyolaçmak,batmasınısağlamak. *Biriştesermayeyiyitirmek. *Birkimseyiçekiştiripiyicekötülemek. *Kirletmek. *Mahvetmek. batış *Batmakişiveyabiçimi. bati *Yavaş,ağır. batik *Kumaş,deriveyakâğıtsüslemedekullanılanbiryöntem. *Buyöntemlehazırlanmışkumaş. *Bukumaştanyapılmışolan(giysi). batisfer *Suüstüaraçlarınaçelikkabloilebağlanmış,negatifyüzebilirliğibulunandalışküresi. batiskaf *Denizdiplerindeincelemeyapmakiçinkullanılanaraç. batkı *Batkınlık,iflâs. batkın *Borçlarınıödeyemezdurumadüşen,iflâsetmiş(kimse),müflis. batkınlık *Borçlarınıödeyemediğimahkemekararıiletespitveilânolunantüccarındurumu,iflâs. batma *Batmakişi. *Yıkılma,çökme;yokolma,inkıraz. *Birgökcisminin(Ay,Güneş,Yıldızvb.)ufkunaltınainmesi. batmak *Birsıvınınüstündeikeniçinegömülmek. *(Güneş,Ay,yıldıziçin)Dünyanındönüşüdolayısıylaufkunaltınainmek. *İflâsetmek. *Kirlenmek. *Saplanmak. *Dokunmak,incitmek. *(tedirginetmemesigerekenşeyleriçin)Tedirginetmek. *Hoşagitmeyenbirdurumauğramak. *Yokolmak. *Dahakötübirduruma uğramak. *Çökmek. *Yıkılmakegemenliğisonaermek. batman *Miktarıbölgelerevetartılacakşeyleregöredeğişeneskibirağırlıkölçüsü. batonsale *Tuzluhamurdanyapılaninceuzunçubuk,tuzluçubuk. batöz *Harmanmakinesi,harmandövmemakinesi. batsat *Arasıra,seyrekolaraktektük. battal *İşeyaramaz,kullanılmaz. *Alışılmışolandanbüyük. battaledilmek *kullanılamazdurumagetirilmek,bozulmak. battaletmek *kullanılamazbirdurumagetirmek. battalolmak *kullanılamaz,işeyaramazdurumagelmek. battaniye *Yorganyerineveyayorganüstündekullanılan,çoğuyündendokunmuşkalıncaörtü. battaniyeli *Battaniyesiolan. battıbalıkyangider *işlerkötügittiğinegöreartıkistenildiğigibidavranılabilir. batur *Bahadır. batyal *200ile2000marasındaderinliğiolan(deniz). bav *Hayvanıavcılığaalıştırmaişi. bavcı *Şahinveköpekgibihayvanlarıavcılığaalıştırankimse. bavlı *Avaalıştırılmış(hayvan). *Avcıların,köpekleriniavaalıştırmakiçinkullandıklarıyapaykuşvb. bavlıma *Bavlımakişi. bavlımak *Şahinveköpeğiavaalıştırmak. bavul *Yolculukta,içineeşyakonulanbüyükçanta. bavulticareti *Gümrüksüzvevergisizithalineizinverileneşyayıyabancıülkelerdensatınalıp,bavulveyaçantalarlayolcu beraberindesınırdangeçirerekiçpiyasadadeğerlendirmekişi. bavulcu *Bavulyapanveyasatankimse. bavullu *Bavuluolan. Bavyeralı *Bavyerahalkındanolan(kimse). bay *Parası,malıçokolan,zengin(kimse). bay *Beyyerinekullanılanbirunvan. *Erkeközeladlarıyerinekullanılır. bayağı *Aşağılık,pespaye. *Kibarolmayan,basitadî,sıradan,amiyane,banal. *Herzamankigibiolan,hiçbirözelliğibulunmayan. *Hemenhemen,âdeta. *Gerçekten,çok,oldukça,epey. *Çokiyi,pekâlâ. bayağıkaçmak *(söz,davranış,giyinişiçin)yakışmamak,uygunsuzolmak. bayağıkesir *Ondalıkolmayankesir. bayağılaşma *Bayağılaşmakdurumu. bayağılaşmak *Bayağıbirdurumalmak,bayağıbirdurumagirmek. bayağılaştırma *Bayağılaştırmakişi. bayağılaştırmak *Bayağılaşmasınasebepolmak. bayağılık *Bayağıolmadurumuveyabayağıcadavranış. bayan *Hanımyerinekullanılanbirunvan. *Kadınözeladlarıyerinekullanılır. *Eş,karı. bayat *Tazeolmayan. *Güncelliğini,önemini,özelliğiniyitirmiş,çoksöylenmiş. Bayat *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. bayatı *AzerîveTürkmenhalkşiirindemanitürüneverilenad." }, { "text": "bayatî *KlâsikTürkmüziğindeuşşakdörtlüsünebuselikbeşlisikatılmasıylayapılmışeskibirmakam. bayatîaraban *Arabanvebayatîmakamlarındanoluşturulanbirbirleşikmakam. bayatîbuselik *Bayatîmakamınınbuselikbeşlisiveyadörtlüsüilesonaermesindenoluşanbirbirleşikmakam. bayatlama *Bayatlamakdurumu. bayatlamak *Bayatdurumagelmek,tazeliğiniyitirmek. bayatlatma *Bayatlatmakişi. bayatlatmak *Tazeykenkullanmayıpbayatlamasıiçinbekletmek. bayatlık *Bayatolmadurumu. bayatsı *Bayatlamayabaşlamış. bayatsımak *Bayatlamayayüztutmak. baygın *Bayılmış,kendindengeçmiş. *Süzgün. *Gönülvermiş. *İnsanıkendindengeçirirgibiolan. *Yığılmış,dökülmüş. baygınbaygınbakmak *kendindengeçmişbirşekilde, çevreyegözgezdirmek. *hayranlıklaseyretmek. baygındüşmek *çokyorulmak. baygınlaşma *Baygınlaşmakişi. baygınlaşmak *Baygındurumagelmek. *(göziçin)Süzülmek. baygınlık *Baygınolmadurumu. *Duyumlarındurması,kandolaşımınınvesolunumgörevlerininduraklaması,vücudunkımıldanamaması gibifizyolojikaksamalarlabelirenkendindengeçmedurumu. baygınlıkgeçirmek *bayılmak. *çokheyecanlanmak,telâşlanmak. baygıntı *Baygınlık. *İpekböceklerininsindirimorganlarındagörülenveyemdenkesilmelerineyolaçanbirhastalık;busebeple kozayapamamadurumu. bayılabayıla *İsteyerek,istekle,çokisteyerek,severek. bayılma *Baygındurumagirme,kendindengeçme. bayılmak *Baygındurumagirmek,uyurgibiolmak,kendindengeçmek,kendinikaybetmek. *Çokhoşlanmak,çoksevmek. *Sıcak,açlık,susuzluk,yorgunlukgibietkenlerledayanmagücünüyitirmek. *Vermek,ödemek. bayıltıcı *Bayıltan. *Bayıltacakgibietkidebulunan. bayıltma *Bayıltmakişi. bayıltmak *Bayılmasınısağlamak,bayılmasınayolaçmak. bayılttırma *Bayılttırmakişiveyadurumu. bayılttırmak *Bayılmasınayolaçmak,bayılmasınısağlamak. bayındır *(yeriçin)Gelişipgüzelleşmesi,hayatşartlarınınuygundurumagetirilmesiiçinüzerindeçalışılmışolan, mamur. Bayındır *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. bayındırcı *Bayındırdurumagetirici. bayındırlaşma *Bayındırlaşmakdurumu. bayındırlaşmak *Bayındırdurumagelmek. bayındırlaştırma *Bayındırlaştırmakişi,imaretme. bayındırlaştırmak *Biryeribayındırdurumagetirmek,imaretmek. bayındırlık *Bayındırolmadurumu,ümran. *Bayındırdurumagetirmeişi,imar. Bayındur *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. bayır *Küçükyokuş. bayıraşağı *Tepedendüzedoğru. bayırkuşu *Çalıbülbülü. bayırturpu *İribirturptürü(Cochleariaarmoracia). *Kaba,terbiyesizerkek. bayıryukarı *Tepeyedoğru,yokuşbaşınayönelerek. bayırlaşma *Bayırlaşmakdurumu. bayırlaşmak *(yerveyoliçin)Dikleşmek. bayi *Bazımaddelerisatmaizniolankimse,dükkânveyakuruluş. bayilik *Birmaddeyisüreklisatmaişi. *Buişinyapıldığıyer. baykuş *Başında,kulakyerindeikisorgucubulunan,yırtıcıgecekuşlarınıngeneladı. baykuşgibi *uğursuzlukgetirdiğineinanılankimseleriçinsöylenir. baykuşgiller *Büyüklükleriçeşitliolankukumav,puhugibiyırtıcıkuşlarıiçinealankuşlarfamilyası. baylan *Nazlı,şımarık(biçimde). baylanlık *Zenginlik. *Şımarıklık,naz,işve. baylanma *Baylanmakişi. baylanmak *Nazlanmak,şımarmak. bayma *Baymakişi. baymak *(yiyecek)Baygınlıkvermek,mideyibulandırmak,midedeezintiyapmak. *Aldatmak,kandırmak,etkialtındabırakmak. baypas *Damaraktarma. *Devredışıbırakma. baypasameliyatı *Kalptetıkanmışbirdamarınbeslediğibölgeyekanakışınıartırmakiçinobölgeyeeklemekiçinyapılan damarameliyatı. bayrağıyarıyaindirmek *millîyasilânetmekiçinbayrağıdireğinyarısınakadarindirmek. bayrak *Birmilletin,bellibirtopluluğunveyabirkuruluşunsimgesiolarakkullanılan,renkvebiçimle özelleştirilmiş,genellikledikdörtgenbiçimindekumaş. *Öncü. *Simge,sembol. *Baklagilçiçeklerindediğerlerindendahaüsttebulunan,dahabüyükolanveçoğunluklabaşkabirrenkteve yuvarlakçaolantaçyaprağı. *Gerektiğindeindirilipkaldırılan,açılıpkapatılankol. bayrakaçmak *gönüllüaskertoplamayagirişmek. *birülküyolundatoplanmayaçağırmak. bayrakçekmek(veyaasmak) *bayrağıbirdireğeveyaipetakmak. bayrakdikmek *bayraklıbirsopayıbiryeresaplamak. bayrakdireği *Bayrakasmakiçinhazırlanmışuzundirek. *Gemilerdegüverteninenyüksekdireği. bayrakgibi *kendinibelliedecekbirbiçimde. bayrakmerasimi *Bkz.bayraktöreni. bayraktöreni *Bayrakkarşısındakisaygıduruşu. bayrakyarışı *Atletizmdedörtsporcudanoluşanekibinaralarındapaylaştıklarımesafelerebaşlarkeneldenelegeçirmek yoluylabirsopayı,bayrağıdüşürmedenyaptıklarıkoşu. bayrakaltı *Orduhizmeti,askerlik. bayrakçı *Bayrakçekenkimse. *Bayrakyapan,dikenveyasatankimse. bayraklarıaçmak *bağırıpçağırarak,hırçınlıketmek. bayraklaşma *Bayraklaşmakişiveyadurumu. bayraklaşmak *Bayrakdeğerikazanmak. bayraklı *Bayrağıolan,üzerinebayrakçekilmişbulunan(yer). *Bkz.elibayraklı. bayraklık *Bayrakolmayauygunkumaş. *Bayrakasmayauygundirek. bayraktar *Bayrağıtaşıyankimse. bayraktarlığınıyapmak *birakımın,birgörüşünyayılmasındaöncüolarakçalışmak. bayraktarlık *Bayraktarıngörevi. bayraktarlıketmek *öncülüketmek,yolgöstermek. bayram *Millîveyadinî bakımdanönemiolanvekutlanangünveyagünler. *Sevinç,neşe. *Özelolarakkutlanangün. bayramalayı *Bayramgünlerindepadişahlarıncamiyegidişvegelişsırasındayapılantören. bayramayı *(Hicrîtakvimegöre)Ramazandansonragelenay,şevval. bayramçocuğu *Bayramdolayısıylasüslenmiş,donatılmış,sevinçliçocuk. *Bayramgünüdoğmuşçocuk. bayramdeğil,seyrandeğil,eniştembeniniyeöptü *gösterilenbuilginin,buyakınlığınbirsebebiolacak. bayrametmek(veyayapmak) *çoksevinmek. bayramgünü *Bayramarastlayan, bayramınkutlandığıgün. bayramhaftasınımangaltahtasıanlamak *sözü,konuilehiçbirilgisiolmayacakbiçimdetersanlamak. bayramhavası *Neşeli,sevinçlibirortam. bayramhediyesi *Bayramgünlerikarşılıklıveyatekyanlıverilenarmağan. bayramkoçugibi *gösterişlivezevksizbirbiçimdesüslenmişolan. bayramnamazı *Dinîbayramlarınilkgünündesabahnamazındansonrakılınanözelnamaz. bayramşekeri *Özellikledinîbayramlardakonuklaraikramedilenşekerveyaçikolata. bayramtebriği *Bayramıkutlamakiçinyazılıpgönderilenkartveyabirineyapılanziyaret. bayramtopu *Dinîbayramlarınbaşladığınıduyurmakiçinatılantop. bayramyeri *Bayramgünlerindeçocuklariçinkurulanaçıkeğlenceyeri. bayramziyareti *Dinîbayramgünlerinde,bayramıkutlamakiçinyapılankısaziyaret. bayramdaseyranda *seyrekolarak,aradasırada. bayramdanbayrama *çokseyrekolarak,nadirolarak,nadiren. Bayramî *HacıBayramVeli'nintarikatınagirmişolankimse. Bayramîlik *Bayramîtarikatı. *Bayramîtarikatındanolmadurumu. bayramlaşma *Bayramlaşmakişi. bayramlaşmak *Birbirininbayramınıkutlamak. bayramlık *Bayramdakullanılan,bayramaözgüolan. *Bayramlardaverilenarmağan. bayramlıkad *Birisitarafındanhakaretyollukullanılansözünkendisineaitolduğunubildirmekiçinkullanılır. bayramlıkağız *küfür. bayramlıkağzınıaçmak *kabakonuşmak,küfretmek. bayramüstü *Bayramayakın. bayramüzeri *Bkz.Bayramüstü. bayrı *Çokeskizamandavarolmuşveyaeskidenberivarolan,kadim. bayrılık *Bayrıolmadurumu,kıdem. baysal *Huzurverefahiçindeolan. baysallık *Huzurverefahiçindebulunmadurumu. baysungur *Şahincinsinden,yırtıcıbirkuş. baytar *Hayvanhastalıklarıhekimi,veteriner. baytarlık *Baytarınmesleği. baz *Temel,esas. *Birasitlebirleşincebirtuzoluşturanmadde,esas. *Taban. bazlosyon *Cildinesnekvesağlıklıgörünmesinisağlamakveözellikleyağlıciltlerinparlakgörüntüsünügidermekiçin kullanılanbirtürlosyon. baza *Mobilyanınuzunluğuncakonulandarayak. *Dolapgövdesininzeminedüzgünoturmasınayarayançerçeveşeklindekikaide. bazal *Bazıçokolan(tuz)veyabazınözelliklerinitaşıyan(madde),esasî. bazalt *Koyurenkli,sert,birçeşityanardağkültesi. bazar *Çarşı,pazar. *Pazarlık,alışveriş. bazen *Arasıra,aradabir,kimivakit. bazı *Birtakım,kimi. *Arasıra,aradabir,kimivakit. bazıbazı *Arasıra,aradabir. bazıdingildönerbazıteker *karşılıklıilişkilerdeherikitarafadazamanzamansözsöylemehakkıdoğaranlamındakullanılır. bazıları(veyabazısı) *birtakımı,kimisi. baziçe *Oyun. bazidiyospor *Bazitlimantarlarınsporlarınaverilenad. bazik" }, { "text": "*Bazniteliğigösteren. *Birleşimindeasitvebazağırlığıoranınormaltuzagöreaz,fakatbazoranınormaltuzagöreyüksekolan (tuz). bazikoksitler *Çoğuoksijenbakımındanzayıfolan,suilebirleşincebazetkisigösteren, asitlerlebirleşincetuzlarıveren oksitler. bazilika *Kralsarayı. *Dikdörtgenbiçiminde,uçkısmındayarımçemberebenzeyenbirçıkıntısıolanRomamahkemesi. *Ortadakiyüksek,yanlardakilerdahaalçakolmaküzereiçi,ikisırasütunla,üçsalonaayrılmış,dikdörtgen biçimindekilise. bazit *Bazitmantarlarınüremeorganı. bazitlimantarlar *Sporlarıbazitleriniçindebulunanmantarlargrubu. bazlama *Sacdapişirilmişyuvarlakpide. *Tatlısıbol,kalıngözleme. bazlamaç *Bazlama. bazlaşma *Birmaddeninbazdurumunagelmesi. bazuka *Roketatar. Be *Berilyum'unkısaltması. be *Türkalfabesininikinciharfininadı. be *(teklifsizkonuşmada)Ey,hey,yahu. bebe *Bebek,küçükçocuk. bebeaspirini *Küçükçocuklaraiçirilmeküzere,ilâcıözelolarakyapılmışaspirin. bebecik *Küçükveyaacınacakdurumdaolanbebek. *Yaşınayakışmayacakdavranışlardabulunankimse. bebek *Memeveyakucakçocuğu. *Plâstik,tahta,bezvb.denyapılaninsanbiçimindeoyuncak. *Sevgiseslenişiolarakkullanılır. *Gözbebeği. bebekbeklemek *(kadın)gebedurumdabulunmak. bebekgibi *çokgüzel(kadın). *bebeğeyakışırbiçimde. bebekölümü *Çeşitlihastalıklardan,0-2yaşgrubundabulunanlarınölümü. bebekçe *Bebekgibi,bebeğeyakışırbiçimde. bebekleşme *Bebekleşmekişi. bebekleşmek *Şımarıkçadavranışlardabulunmak. bebeklik *Bebekolmadurumu. *Yenidoğanyavrununyetişkinlerinbakımınasürekliolarakbağımlıolduğudönem. *Bebekgibidavranışlardabulunma. bebekliketmek *bebekgibidavranışlardabulunmak. Beberuhi *Karagözoyunundakikamburcüceninadı. *(küçükbile)Sevimsiz,budala,bücürerkek. becayiş *Yerdeğişme,karşılıklıyerdeğiştirme. becayişetmek *değişikyerdekigörevliler,karşılıklıyerdeğiştirmek. becelleşme *Becelleşmekişi. becelleşmek *Cebelleşmek. beceri *Elindenişgelmedurumu,ustalık,maharet. *Kişininyatkınlıkveöğrenimebağlıolarakbirişibaşarmavebirişlemiamacauygunolaraksonuçlandırma yeteneği,maharet. *Vücudun,yapılmasıgüçalıştırmalarayatkınolmasıdurumu. becerikli *Becerisiolan,elindenişgelen,usta,maharetli,mahir. beceriklilik *Becerikliolmadurumu,ustalık,maharet. beceriksiz *Becerisiolmayan,ustaolmayan. beceriksizlik *Beceriksizolmadurumu. becerme *Becermekişi. becermek *Güçgörünenbirişveyadurumaçözümbulmak,üstesindengelmek. *Birşeyikullanılmazdurumagetirmek,bozmak,kirletmek. *Irzınageçmek,kirletmek. *Biriniöldürmek. becet *Serçegillerden,küçükbirkuş(Passer). becit *Gerekli,lüzumlu. *İvedi,acele. Beçtavuğu *Tavukgillerden,başıküçükveçıplak,tüyümavimtırakkülrenginde,tavukbüyüklüğünde,evcilbirhayvan (Numidameleagris). Beçene *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. bedahet *Besbelli,apaçıkolmadurumu. *Birkonudahazırlıksızkonuşabilmeyeteneği. bedaheten *Birdenbire,ansızın,düşünmeksizin. bedava *Karşılıksız,parasız,emeksiz. bedavasirkebaldantatlıdır *masrafsızveyaemeksizeldeedilenşeylereherkesistekgösterir. bedavacı *Herşeyibedavadansağlamayaçalışan(kimse). bedavacılık *Bedavacıolmadurumu. bedavadan *Bedavaolarak. bedavadanucuz *çokucuz. bedavalaşma *Bedavalaşmakdurumu. bedavalaşmak *Bedavadurumagelmek. bedavasına *Bkz.bedavadan. bedavaya *Çokucuza. bedayi *Estetikyönüağırbasangüzellikler. bedbaht *Mutsuz,bahtsız,talihsiz. bedbahtetmek *üzmek. bedbahtolmak *üzülmek. bedbahtlık *Mutsuzluk,bahtsızlık. bedbin *Kötümser,karamsar,pesimist. bedbinetmek *üzmek,karamsarlığasokmak, ümitsizliğedüşürmek. bedbinolmak *ümitsizliğedüşmek,kötümserliğekapılmak. bedbinleşme *Bedbinleşmekişi. bedbinleşmek *Kötümserleşmek,kötümserolmak,karamsarolmak. bedbinleştirme *Bedbinleştirmekişi. bedbinleştirmek *Kötümser,karamsardurumagetirmek. bedbinlik *Kötümserlik,karamsarlık,pesimizm. bedçehre *Kötüyüzlü. *Asıksuratlı,lânetlenmiş,suratsız. beddua *İlenme,ilenç. bedduaetmek *ilenmek,intizaretmek. bedduasinmek *ilencintutmasıyüzünden,birininişisüreklitersgitmek. bedduasıtutmak *ilenciyerinegelmek. bedduasınıalmak *biritarafındankendisineilenilmek. bedel *Değer,fiyat,kıymet. *Birşeyinyerinitutabilenkarşılık. *Eşit,denk. *Askerlikyapmamakveyayapılacaksüreyikısaltmakisteyenlerindevleteödedikleripara. *Başkasınınadınaveonunparasıilehaccagidenkimse. *Uşak,hizmetçi,çoban. bedeltutmak *kendiyerineaskerlikyapmasıiçinbiriniparailetutmak. bedelvermek *askerlikyapmamakveyakısasüreyapmakiçindevleteparaödemek. bedelci *Bedelverdiğiiçinkısasürehizmetgörenasker. bedelli *Bedeliolan,bedelödenilen. *Bedelci. bedelliaskerlik *Askerlikçağınagelmişgençlerinbelirlenenmiktardakiparayıödeyerekyaptıklarıkısasürelivatanîgörev. bedelsiz *Bedeliolmayan,bedelödenilmeyen. *Çokdeğerli,bedelibelirlenemeyen. bedelsizithalât *Yurtdışındakiişçilerinveyageçicigörevleyurtdışınagidenkamugörevlilerinindönüşlerindekendi mesleklerininicrasıveyakişiselkullanımiçingetirdiklerimallariçinyapılandüzenleme. beden *Canlıvarlıklarınmaddîbölümü,vücut. *Vücudun,baş,kolvebacakdışındakalanbölümü,gövde. *Kaleduvarı. bedencezası *İnsanvücuduüzerineuygulananceza. bedeneğitimi *Vücudugüçlendirmekvesağlığıkorumakamacıylaaraçlıveyaaraçsızhareketleryapma. bedenterbiyesi *Sporişlerindensorumlumakam. *Bkz.bedeneğitimi. bedence *Bedenbakımından. bedenci *Bedeneğitimiöğretmeni. bedenen *Bedeniyle,vücuduyla,fiilen. bedenî *Bedenleilgili,bedensel. bedenli *Bedeniolan. bedensel *Bedenleilgili,bedenî. bedesten *İçindedeğerlieşyaalınıpsatılankapalıçarşı. bedevî *Çölde,çadırdayaşayangöçebe. *Böylebirhayatsürdürenkimse. *(büyükbile)Bedevîliktarikatındanolanderviş. bedevîlik *Bedevîolmadurumu. *(büyükbile)XIII.yüzyıldakurulanbirSünnîtarikatı. bedhah *Kötülükisteyen,kötüyürekli. bedihî *Besbelli,apaçık. bediî *Güzellikölçülerineuyan,gözügönlüokşayan,beğenilen. *Estetik. bediîleşme *Bediîleşmekişi. bediîleşmek *Bediîdurumagelmek. bediiyat *Estetikbilimi,güzelsanatlar. bedik *KazakTürklerindebirhastalığıniyileşmesiiçinyapılantören. bedir *Dolunay,ayınondördü. bedirik *Temizleniptaranmışveeğrilmeyehazırdurumagetirilmişyünveyapamuktopağı,yumağı. bedirlenme *Bedirlenmekdurumu. bedirlenmek *Dolunaybiçiminialmak. *Parlakvesağlıklıgörünmek. bedirleşme *Bedirleşmekdurumu. bedirleşmek *Aybedirdurumunualmak,bedirlenmek. bednam *Kötüünkazanan,kötülüğüiledilleredüşen. bedük *Çamsakızı,reçine. begayet *Sonderece,pekçok,aşırı. Begdili *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. begonvil *Akdenizbölgesindeyaygınbirçiçek. begonya *Begonyagillerden,dekoratifyapraklarıverenkliçiçekleriolan,pekçokçeşitleribulunansıcakülkebitkisi (Begonia). begonyagiller *İkiçeneklilerden,örneğibegonyaolanbirbitkifamilyası. begüm *Hintprenseslerineverilenunvan. beğ *Bey. beğence *Övücütanıtmayazısı,takriz. beğendi *Bkz.hünkârbeğendi. beğendirme *Beğendirmekişi. beğendirmek *Beğenilmesini,hoşgörünmesinisağlamak. beğeni *Güzelveyaçirkinyargısınıverdirenduygu,zevk. *Güzeliçirkindenayırmayetisi,zevk,gusto. beğenilir *Beğenmeduygusuveren,beğenilen. beğenilme *Beğenilmekişiveyadurumu. beğenilmek *İyivegüzelbulunmak. *Sevilmek,hoşagitmek. beğenirlik *Beğenmedurumu,beğenilirolmadurumu. beğeniş *Beğenme. beğenme *Beğenmekişi. beğenmek *İyiveyagüzelbulmak. *Benzerleriarasındanbiriniseçipayırma. *Onaylamak,kabuletmek,tasvipetmek. beğenmemek" }, { "text": "*İyiveyagüzelbulmamak. *Kuşkuduymak,kuşkuilekarşılamak. *Küçümsemek,horgörmek. *Onaylamamak. beğenmeyenkızını(veyaküçükkızını)vermesin *birdurumunbeğenilmemesikarşısında,beğenmeyeninumursanmadığınıanlatır. beğenmezlik *Beğenmeme,iyiveyagüzelbulmama. beğlik *Beylik. behavyorizm *Davranışçılık. behemehal *Herhâlde,neolursaolsun,neyapıpyapıp,mutlaka. beher *Herbir. behey *Çıkışmabildirmekiçinkullanılanbirünlem. behime *Dörtayaklıhayvan. behimî *(duygulariçin)Hayvanca,hayvanayakışırbiçimdeolan. behimîlik *Behimîolmadurumu. behişt *Cennet,uçmak. behre *Pay,nasip,hisse. behresiz *Payı,nasibi,hissesiolmayan;bîbehre. beis *Engel,uymazlık. *Kötülük,zarar. beisgörmemek *sakınca,zarargörmemek. beisyok *zararıyok,önemiyok. bej *Sarıyaçalanaçıkkahverengi. *Burenkteolan. bek *Sert,katı;sağlam. bek *Savunucu. bek *Havagazılâmbasınınucu. beka *Kalıcılık,ölmezlik. bekabulmak *ölmezlikerdemineulaşmak,ölümsüzleşmek. bekar *Diyezliveyabemollübirsesineskidurumunagetirilmesinigösterennotaişareti. bekâr *Evlenmemişkimse. *Evliolduğuhâldeailesindenayrı,yalnızyaşayankimse. bekârkalmak(veyayaşamak) *evlenmemek,evlenmemişolmak. *ölümveyaboşanmadolayısıylaeşiniyitirmek. bekârodası *Bekârların,taşradangelmişişçilerinkalacağıoda. bekârakarıboşamasıkolaydır *bilgivetecrübesiolmayanbirkimseninişihafifealması,önemsememesi,gereğincedeğerlendirememesi tâbiîdir. bekâret *Kızoğlankızolmadurumu,kızlık,erdenlik. *Saflık,temizlik,masumluk. *Sanatvedüşüncedeözgünlük,yenilik. *Doğallık,tazelik. bekârhane *Bekârlarınkalmasıiçinayrılmışveyadüzenlenmişoda. *Bekârlarınyaşadığımüstakilev. bekârlık *Bekârolmadurumu. bekârlıksultanlık *evlenmedentekbaşınayaşamanındahaiyiolduğunuanlatır. bekas *Çulluk. bekçi *Birşeyiveyabiryeribekleyipkorumaklagörevlikimse. bekçikalmak *koruyucu,gözcü,denetleyiciolarakbeklemek. bekçilik *Bekçininyaptığıiş. bekçiliketmek *(birşeyi)bekleyipkorumak. bekinme *Bekinmekişi. bekinmek *İnatetmek,direnmek. *Kapanmak,tıkanmak. bekitme *Bekitmekişi. bekitmek *Kapamak,tıkamak. bekleyârinköşesini! *yakındagerçekleşeceğisanılmayanumutlarkarşısındasöylenir. bekleme *Beklemekişi. *Vakitöldürme. beklemeodası *Birkimseyiveyabirtaşıtıbeklemekiçingelenlerinoturduklarıyer. beklemesalonu *Doktor,avukatvb.ilegörüşmeöncesindeoturulanyer. beklemeyeri *Birkimseyiveyataşıtıbeklemekiçinayrılanbölme,beklemeodası,beklemesalonu. beklemek *Birişoluncaya,birigelinceyedeğinbiryerdekalmak,durmak. *Süretanımak,aceleetmemek. *Birşeyi,birkimseyigözetmek,korumak,muhafazaetmek. *Ummak. *Karşılaşılmasıihtimalibulunmak. *Aramak,istemek. beklemeli *Sınıftakalıpdersleredevametmeyen(öğrenci). beklenilme *Beklenilmekişiveyadurumu. beklenilmek *Beklenmek. beklenme *Beklenmekdurumu. beklenmedik *Birdenbire,ansızın. beklenmek *Beklemekişinekonuolmak. beklenmez *Beklenmeyecekdurumdaolan. beklenmezlik *Beklenmemedurumu. beklenmezlikfiili *-acağı/-eceğibiçimindekisıfat-fiilekinetutmakfiiligetirilerekyapılanveişinistenmeden,beklenmeden olduğunuanlatanbirleşikfiil. beklenti *Birolgununsonundagerçekleşmesibeklenenşey. *Bireyinbellişartvedurumlarınalacağıbiçimlerveyakendisindenbeklenenlerkonusundaki öngörüşü. bekleşme *Bekleşmekişiveyadurumu. bekleşmek *Birlikteveyakarşılıklıbeklemek. bekletilme *Bekletilmekişiveyadurumu. bekletilmek *Bekletmekişinekonuolmakveyabekletmekişiyapılmak. bekletme *Bekletmekişi. bekletmek *Beklemekişinibirineyaptırmak. bekleyiş *Beklemekişiveyabiçimi. bekri *İçkiyedüşkün,içkici,ayyaş. bekrilik *İçkiyedüşkünlük,ayyaşlık. Bektaşî *HacıBektaşVeli'nintarikatınagirmişolankimse. Bektaşîbabası *Bektaşîtarikatındanolanderviş. Bektaşîdedesi *Bektaşîtarikatındadahaüstmakamlardabulunanveyönetimdesorumluluktaşıyanderviş. Bektaşîsırrı *Çokgizlitutulansır. Bektaşîüzümü *Taşkırangillerdenbirçalı(Ribesgrossularia). *Buçalınınmayhoş,nohutbüyüklüğünde,akveyakarayemişi. bektaşîkavuğu *Büyükvegüzelçiçeklerveren,ılıkiklimlerdeyetişenbirkaktüs(Echinocactus). Bektaşîlik *Bektaşî tarikatı. *Bektaşîtarikatındanolmadurumu. bel *İşaret. bel *İnsanbedenindegöğüslekarınarasındadaralmışbölüm. *Bubölümün,sırtınaltınarastlayanbölgesi. *Hayvanlardaomuzbaşıilesağrıarası. *Dağsırtlarındageçitverençukuryer. *Gemininortabölümü. bel *Atmık,meni,sperm. bel *Toprağıkazmayaveyakirizmayapmayayarayan,uzunsaplı,ayaklabasılacakyeritahta,ucusivrikürek veyaçatalbiçimindebirtarımaracı. bel *Sesşiddetiyleilgilibirim. belağrısı *Belçevresindeoluşanveduyulanağrı. belbağı *Belkemeri. belbağlamak *birisininkendisineyardımcıolacağınainanmak,güvenmek. belbel *Durgun,anlamsızbakmayıanlatanbelbelbakmakdeyimindegeçer. belbellemek *toprağıbellekazmak. beletmek *işaretkoymak,işaretvermek. belevlâdı *(birkimsenin)Özçocuğı. belfıtığı *Belbölgesindefıtık. belgevşekliği *Cinselgücüyitirme. belkemeri *Elbiseüzerindenbeledolayarakbirtokailetutturulan,deri,kumaşveyametaldenyapılanözelbağ. belkemiği *Omurga. *Birşeyinvarlığıileilgilienönemlibölümü,temel,esas. belkırakıra *kırıtakırıta,salınasalına. belkırmak *gövdeyi,beldensağasolabükmek. belkündesi *(güreşte)Ellerinarkadangeliphasmıngöbeğiüzerindekilitlenmesiyolundakikündeleme. belsoğukluğu *Üremeorganlarınınakıntılıvebulaşıcıbirhastalığı. belsoğukluğunauğratmak *birişeveyabirsözegereksizyerekarışarakonunakışınısektirmek. belvermek *(duvargibidikşeyler)dışarıyaveya(tavangibiyatayşeyler)aşağıyadoğrukamburlaşmak. *destekolmak. belâ *İçindençıkılmasıgüç,sakıncalıdurum. *Büyükzararvesıkıntıyayolaçanolayveyakimse. *Hakedilenceza. *(istenmedikbirdavranışazorlayan)Etki. belâaramak *kavgaçıkarmakiçinfırsataramak. belâçıkarmak *kavgaçıkarmak. belâkesilmek *birisinesıkıntıveeziyetvermek,musallatolmak. belâokumak *birinebedduaetmek. belâgat *İyikonuşma,sözleinandırmayeteneği. *Sözsanatlarınıinceleyenbilgidalı,retorik. *Konuyubütünyönleriylekavrayarak,hiçbiryanlışve eksikanlayışayerbırakmayan,yorumgerektirmeyen, yapmacıktanuzak,düzgünanlatmasanatı. *Birşeydegizliolanderinanlam. belâgatli *Belâgatiolan. belâgatsiz *Belâgatiolmayan. belâhat *Alıklık. belâlarmübareği *istenilmeyen,kaçınılanbirdurumungerçekleştiğibildirilirkenalayyollusöylenir. belâlı *Yorucu,üzücü,cansıkıcı. *Kavgacı,şirret. *Yolsuzkadınlarınzorbadostu. belâsı *-dendolayı,-densebebiyle. belâsınıbulmak *hakettiğicezayıgörmek. belâyaçatmak(girmekveyauğramak) *beklenmedikbirbelâilekarşılaşmak. belâyauğramak *çokkötübirdurumlakarşılaşmak. belâyısatınalmak *gözgöregörebelâyıüstüneçekmek. belce *İkikaşarası. Belçikalı *Belçikahalkındanolan(kimse). belde *Şehir. *Mekân,yer,çevre. beldeitayyibe *Medineşehri. beledî *Şehirleilgili. *Yerleşik. *Birtürpamuklu,kalınkumaş. belediye *İl,ilçe,bucakgibiyerleşimmerkezlerindetemizlik,aydınlatma,suveesnafındenetimigibikamu hizmetlerinebakan,üyelerihalktarafındanseçilen,tüzelkişiliğiolanteşkilât. *Buteşkilâtınbulunduğubina. belediyebaşkanı *Belediyeteşkilâtınıyönetenkimse. belediyeçavuşu *Zabıtaişlerindeüstgörevli. belediyeencümeni *Belediyekanunundabelirtilmişgörevleriyerinegetiren,özelkanunlarlabelediyemeclisinceverilen görevleri,belediyemeclisitoplubulunmadığızaman,tetkikedenvekararabağlayanorgan. belediyemeclisi *Belediyetüzelkişiliğinetanınanyetkilerikendindetoplayanorgan. belediyenikâhı *Medenîkanunagörekıyılanresmînikâh. belediyepolisi *Zabıtagörevlisi. belediyereisi *Belediyebaşkanı. belediyesarayı *Belediyeyeaitbütünişlerinyapıldığıvebürolarınbiraradabulunduğubüyükyapı. belediyesuçları *Belediyebuyruklarınaveyasaklarınaaykırıdavranışlar. belediyeteşkilâtı" }, { "text": "*Nüfusuikibindenfazlaolanyerleşimyerlerindehükûmetkararıylakurulan,belediyebaşkanı,belediye meclisi,belediyeencümenivebelediyememurlarındanoluşankuruluş. belediyeci *Belediyeişlerigörevlisi. belediyecilik *Belediyeişleri. belediyelik *Belediyeyleilgili. belediyelikolmak *belediyeileilgilibirişiolmak. belek *Kundak,çocukbezi. *Beşiğekonulanyatak. beleme *Belemekişi. belemek *(çocuğu)Kundaklamak. *Beşiğeyatırıpbağlamak. *Bulamak,bulaştırmak. belemir *OrtaAnadolu'datarlalardayetişen,çiçeklerimavimsirenktebiryıllıkbirbitki,peygamberçiçeği,mavi kantaron(Cephalariasyriaca). belen *Bel. *Tepe,yüksekyer;bayır. *Dağüzerindekiyüksekgeçit,dikdağyolu. belenme *Belenmekişi. belenmek *Kundaklanmak. *Bulanmak,bulaşmak,örtülmek. belerme *Belermekişi. belermek *(göziçin)Akıiyicebelirecekbiçimdeaçılmak. belertme *Belertmekişi. belertmek *Gözlerini,akıçokgörünecekbiçimdeaçmak. beleş *Karşılıksız,emeksiz,parasızeldeedilen. beleş(veyabahşiş)atındişine(veyayaşına)bakılmaz *bedavagelenşeydekusuraranmaz. beleşçi *Parasızgeçinmeyiseven,lüpçü,bedavacı. beleşçilik *Beleşçiolmadurumu. beleşekonmak *emek,paravermedeneldeetmek. beleşten *Emekvermeden,karşılıksız. beletme *Beletmekişi. beletmek *Kundaklatmak. belge *Birgerçeğetanıklıkedenyazı,fotoğraf,resim,filmvb.vesika,doküman. belgealmak *(ikiyılaynısınıftaüstüstekalanöğrenci)okuldanuzaklaştırılmak,okuldançıkarılmak. belgeci *Belgeselfilmleryapan,yönetensinemacı. belgegeçer *Yazılı,bilgivebelgelerintelefonsistemivasıtasıylabiryerdenbiryereiletilmesinianındasağlayanaraç, faks. belgeleme *Belgelemekişi,tevsik. belgelemek *Birolgunundoğruolduğunubelgeilegöstermek,ortayaçıkarmak,tevsiketmek. belgelendirme *Belgelendirmekişi. belgelendirmek *Belgegöstererekbelirtmek. belgelenme *Belgelenmekişi. belgelenmek *Belgelemekişinekonuolmak. *İkiyılüstüsteaynısınıftakalanöğrenciokuldançıkarılmak. belgeli *Belgesiolan. *İkiyılüstüstesınıftakaldığıiçinokuladevametmehakkınıyitirerekbelgealan. belgelik *Belgeveyazılarınsaklandığıyer,arşiv. belgesel *Belgeniteliğibulunan(şey),dokümanter. *Belgeniteliğitaşıyanfilmveyatelevizyonprogramı. belgeselfilm *Hayattanalınanherhangibirolguyu,kenditabiîçevresiveakışıiçindeveyagerçeğeenyakınbiçimde hazırlanmışyapaybiryerdeişleyen,belirlibiramacıyansıtanfilm. belgeselci *Belgesel,filmçekenveyabununüzerindeçalışan(kimse). *Belgeselniteliğindekieserlerisevenveyabunlarlailgilenen(kimse). belgeselcilik *Belgeselcininyaptığıiş. belgi *Birşeyibenzerlerindenayıranözellik,şiar,alâmet,nişan. *Duyuş,düşünüşveinanıştakiayırıcıözellik,şiar. belgileme *Belgilemekişi. belgilemek *Belgiilegöstermek. belgili *Belgiyedayanan,belirliolan. belgin *Tamvekesinolarakbelirlenmişolan,sarih. belginlik *Belginolmadurumu,sarahat. belgisiz *Belirliolmayan,işaretedilemeyen,gayrimuayyen. belgisizsıfat *Bkz.belirsizliksıfatı. belgisizzamir *Bkz.belirsizlikzamiri. belgisizlik *Belgisizolmadurumu. belgit *Senet. *Birönermeyitanıtlamakiçingösterilenvedahaöncedoğrudiyekabuledilenbaşkaönerme,hüccet, burhan. beli *Evet. beliaçılmak *küçükaptesinitutamazolmak. belibükük *Belibükülmüş,güçsüz,zavallı. belibükülmek *yaşlılıkyüzündengüçsüzkalmak,birişyapamayacakdurumadüşmek. beliçökmek *kamburlaşmak. beligelmek *cinselbirleşmesırasındasalgıboşalmak. beliğ *Belâgatiolan,belâgatli. belik *Saçörgüsü. belikbelik *Örgüörgü,örgühâlinde. belikleme *Beliklemekişi. beliklemek *Saçlarıörmek. belindengelmek *birinindölüolmak. belinibükmek *çaresizlikiçindebırakmak. belinidoğrultmak(veyadoğrultamamak) *yenidendurumunudüzeltmek. belinikırmak *birinibirşeyiyapamazdurumagetirmek. belinivermek *dayamak,yaslanmak. belinleme *Belinlemekişi. belinlemek *Birdenuyanarakçevresinekorkuileşaşkınşaşkınbakmak,irkilmek. belirgin *Belirmişdurumdaolan,besbelli,açık,bariz,sarih. belirginleşme *Belirgindurumagelme. belirginleşmek *Belirgindurumagelmek. belirginleştirme *Belirgindurumagetirme. belirginleştirmek *Belirgindurumagetirmek. belirginlik *Belirginolmadurumu. belirleme *Belirlemekişi,tayin. belirlemek *Belirlidurumagetirmek,belirlikılmak,tayinetmek. *Yenibirkavramı,özünüoluşturanögeleriaçıklayaraktanımlamak,sınırlamak. *Birkavramı,ayırıcıbirögeekleyereksınırlamak,kapsambakımındandaraltmak,genellemekkarşıtı. belirlenim *Belirlidurumagelmeişi. *Birkavramınanlamının,içeriğinin,yapısınınveyasınırlarınıntamolarakbelirlenmesiişi,gerektirim, determinasyon. belirlenimci *Belirlenimcilikyanlısıolan(kimse),gerekirci,determinist. belirlenimcilik *Herolayınbaşkaolaylarıngereklivekaçınılmazbirsonucuolduğunuilerisürenöğreti,gerekircilik, determinizm. belirlenme *Belirlenmekişi. belirlenmek *Belirlidurumagetirilmek. belirlenmezci *Belirlenmezcilikyanlısıolan(kimse),indeterminist. belirlenmezcilik *Nedensellikyasasınabağlıolmayan,birsebebebağlanmayanolayvedurumlarındabulunduğunuöne sürengörüş,indeterminizm. *İnsaniradesininhiçbirşartabağlıolmadığını,içindebulunduğuşartlarlabelirlenmediğini,insanınözgür iradesininnedensellikyasasınabağlıolmadığınısavunangörüş,indeterminizm. belirleşme *Belirleşmekişiveyadurumu. belirleşmek *Belirgindurumagirmek. belirli *Açıkvekesinolaraksınırlanmışveyakararlaştırılmışolan,muayyen. belirlibelirsiz *Yarıbelirgindurumda,azçokbelliolan. belirligeçmiş *Fiilinbelirttiğikavramın,içindebulunanzamandanönceolupbittiğinikesinliklebildirenkip,-di'ligeçmiş, görülengeçmiş.BuzamanTürkçede-dı(-di)/-tı(-ti)ekiylekarşılanır.Aldı,biçti,uçtuvb. belirlinesne *Belirtmedurumuekinialmış,geçişlifiildurumundaolanyüklemleilgilikelimeveyakelimegrubu. belirlilik *Belirliolmadurumu. belirme *Belirmekişi,tebellüretme. belirmek *(öncebelliveyagörünürolmayanbirşeyiçin)Ortayaçıkmak,tezahüretmek. *Birdüşünceveyadurumiçin,kesinbirbiçimalmak,tebellüretmek. *İyicegörünürveanlaşılırbirdurumalmak,tebarüzetmek. belirsiz *Belirliolmayan,gayrimuayyen. *Niteliğihakkındatambirbilgiedinilemeyen,müphem. *Bilinmeyen,meçhul. belirsizgeçmiş *Fiilinbelirttiğikavramın,içindebulunulanzamandanönceolupbittiğinibaşkasındanduyarakveyabelirsiz olarakbildirenkip,-miş'ligeçmiş,görülmeyengeçmiş.Türkçedebuzaman-mış/ -mişekiylekurulur:Gelmiş, gülmüş,ağlamışgibi. belirsizlik *Belirsizolmadurumu,müphemiyet. belirsizliksıfatı *İsimleriyaklaşık,kabataslakbelirtensıfat:bazı,birkaç,her,birtakım,filanvb. belirsizlikzamiri *İsminyerinibelirsiz,kabataslaktutanzamir:bazısı,birkaçı,birçoğu,azı, herkes,birivb. belirteç *Zarf. belirten *Tamlayan. belirti *Birolayınveyadurumunanlaşılmasınayardımedenşey,alâmet,nişan,nişane. belirtik *Açık,belli,sarih. belirtilen *Tamlanan. belirtili *Belirtisiolan. *Belirtilmişolan,belirlikılınan. belirtilinesne *Belirtmedurumundakinesne,sarihmeful. belirtilitamlama *Tamlayanı-in(-nin)takısı,tamlananıüçüncükişiiyelikekialanvebelirlibirkavramtaşıyantamlama: Doğan'ınkalemi,çiçeğinkokusugibi. belirtilme *Belirtilmekişi. belirtilmek *Belirtmekişinekonuolmak. belirtisiz *Belirtisiolmayan. *Belirtilmemişolan. belirtisiznesne *Yalındurumdakinesne. belirtisiztamlama *Tamlayanıyalındurumdaolan,tamlananıgenellikleüçüncükişiiyelikekialanveçoğukeztürkavramı verenisimtamlaması:Ankarakedisi.TuzGölügibi. belirtken *Birözlüsözlebirliktekullanılanişaret. *Soyutbirşeyin,birkavramınsembolüolanvarlıkveyaeşya,amblem. *Gösterge. belirtme *Belirlikılma,görüşbildirme,tasrih. belirtmedurumu *Yüklemigeçişlibirfiilolancümledefiilindoğrudanetkilediği-i(-ı,-u,-ü)ekinialmışisim,yükleme durumu,ihâli,akuzatif.Evigördüm.Yazıyıokudum. belirtmegrubu *Tamlamalardandahagenişkelimedizisi:Kalınbirkitabınsüslüciltkapağıbirbelirtmegrubudur. belirtmesıfatı *Birismigösterme,soru,sayıveyabelirsizlikbakımlarındanbelirtensıfat:Bukapı.Birincidönem.Kaç öğrenci?Hangiev?Üççocukgibi. belirtmek *Açıklamak,tebarüzettirmek. belit *Kendiliğindenapaçıkvebundandolayıötekiönermelerinöndayanağısayılantemelönerme,mütearife, aksiyom:\"Tüm,parçalarınherbirindenbüyüktür\"sözübirbelittir. belitken *Belitlersistemi. belitleme *Belitlemekişi. *Tümdengelişimcibirbilimeesasolacakbelitsistemi. belitlemek *Belgeyedayanarakortayakoymak. *Belitlemekuramınıortayakoymak. belitlenebilirlik *Belitlenebilenkuram. beliye *Felâket,keder,tasa. belki *Muhtemelolarak,olabilirki. *Olsaolsa,ya...ya,ihtimal. belkide *şudaolabilir. belkili *Olasılı,muhtemel. *Doğruolabileceğigibi,yanlışdaolabilen,bellivekesinolmayan,olasılı,ihtimalî. belladonna *Güzelavratotu." }, { "text": "belleğiniyitirmek *bellekkaybınauğramak. bellek *Yaşananları,öğrenilenkonuları,bunlarıngeçmişleilişkisinibilinçliolarakzihindesaklamagücü,akıl, hafıza,dağarcık. *Birbilgisayarda,programıdeğişmeyenverileri,yapılacakişiçingerekliolanarasonuçlarıtoplayanbölüm. bellekkarışıklığı *Kelimelerindoğruanlamınıhatırlayamamakveyailkolarakgörülenbirşeyiöncegördüğünüsanma duygusunakapılmakbiçimindebelirenbirruhhastalığı. bellekkaybı *Bellekyitimi. bellekyitimi *Büyüksarsıntıveyahummayüzündenbelleğinbozulmasıveyakaybolmasıbiçimindebelirenruhhastalığı. *Belleğinkısabirsüredurupişlememesi. bellem *Bellemekyetisi. belleme *Bellemekişi. belleme *Atvebenzerihayvanlarınsırtınavurulankeçe,meşinveyakalınkumaşparçası,yapık,haşa. bellemek *Öğrenipakıldatutmak. *Sanmak. bellemek *Beldenilenaraçlatoprağıişlemek. bellenmek *Bellenmek(I)işinekonuolmak,öğrenilmek. bellenmek *Bellenmek(II)işinekonuolmak. belleten *Bilimkurumlarınınçalışmalarıileilgiliyazıvehaberlerinyayımlandığıdergi. belletici *Çalıştırıcı,öğretici,müzakereci. belletme *Belletmekişi. belletmek *Bellemesinisağlamak,öğretmek. belletmen *Ortaöğretimdeetütleridenetleyenkimse,belletici. belli *Beliolan. belli *Bilinmedikbiryanıolmayan,malûm. *Gizliolmayan,ortadaolan,anlaşılan,bedihî,zahir,aşikâr. *Belirli,muayyen. bellibaşlı *Belirli,muayyen. *Önemli. bellibelirsiz *Zorluklaseçilebilen,yarıbelli,yarıbellisiz,duyulabilen,çokazbelliolan. bellietmek *açıklamak,iyicegörünüranlaşılırdurumagetirmek. *sezdirmek,hissettirmek. belliolmak *anlaşılmak,açıklanmak. bellik *İşaret,marka. bellilik *Belliolmadurumu,bedahet,muayyeniyet. bellisiz *Belliolmayan,bilinemeyen. belsem *Bkz.balsam. bembeyaz *Çokbeyazveyaheryanıbeyaz,apak. *Pırılpırıl,apaçık. bemol *Birsesinyarımtonkalınlaştırılacağınıgösterennotaişareti. *Böylecekalınlaştırılmış(ses). ben *Çoğudoğuştan,tendebulunanufak,koyurenklilekeveyakabartı. *Ençoküzümdegörülenolgunlaşmabelirtisi. *Saçta,sakaldabelirenbeyazlık. ben *Oltaveyatuzağakonulanyem. *Kuşunyavrusunataşıdığıyem. ben *Tekilbirincikişiyigösterenzamir. *Kişiyiöbürvarlıklardanayıranbilinç. *Birkimseninkişiliğinioluşturantemelöge,ego. benbuişteyokum *benbuişekarışmam. benhancı,senyolcuoldukça *özelilişkilerimizsürüpgittikçe(seninbanaişindüşer). benşahımı(veyaşeyhimi)bukadarseverim *benbundandahaçoközveridebulunamam. benbenci *Kendiniçoköven,hepkendindensözeden,kibirli,gururlu. benbencilik *Benbenciolmadurumu. bence *Banagöre,düşündüğümgibi. benci *Kendinibeğenen,kendiniherkonudaüstüngören,hodpesent,megaloman. bencil *Yalnızkendinidüşünen,kendiçıkarlarınıherkesinkindenüstüntutan,hodbin,hodkâm,egoist. *Bencilliköğretisineinanan. bencilolmak *bencilcedavranıştabulunmak. bencilce *Bencileyakışırbiçimde. bencileyin *Benimgibi. bencilik *Benciolmadurumu,hodpesentlik,egoizm. *İnsanınbütüneylemlerininbensevgisiylebelirlenmişolduğunu,bunagöreahlâklılığındayalnızcakendini korumaiçgüdüsününbirbiçimiolduğunuilerisürenöğreti. *Kendibeniniveçıkarınıhayatınmutlakilkesiyapananlayış. bencilleşme *Bencilleşmekişi. bencilleşmek *Bencildurumagelmek. bencillik *Bencilolmadurumu,hodbinlik,egoistlik,egoizm. bencilliketmek *bencildavranmak. bende *Kul,köle. bendegân *Kullar,köleler. bendegî *Kulluk,kölelik. *Köleileilgili,köleyeait. bendehane *Bendenin,köleninevi. bendendealokadar *Bkz.albendendeokadar. bendengünahgitti *Bkz.bendensöylemesi. bendensöylemesi *benüzerimeborçsaydığımşeyisöyledim,kendimisuçlusaymam. bendeniz *alçakgönüllülüklebenyerineve\"köleniz'\"anlamındakullanılır. bendenizcennetkuşu *kendinitanıtırkenkullanılanbirdeyim. bendezade *Bendeninoğlu. bendir *Alaturkaçalgıaleti. benefşe *Menekşe. benek *Herhangibirşeyüzerindekiufakleke,nokta,puan. *Güneşlekeleriyöresindegörülen,parlaktaneciklerdenveparlakdamarlardanoluşmuşbölüm,fekül. beneklenme *Beneklenmekişi. beneklenmek *Benekoluşmak. benekleşme *Benekleşmekişiveyadurumu. benekleşmek *Benekbenekdurumalmak. benekli *Ufaklekeleribulunan. benekliköpekbalığı *Karabenekli,küçükboydabircinsköpekbalığı(Scylliorhinuscanicula). bengi *Sonuolmayan,hepkalacakolan,ölümsüz,ebedî. bengi *EgeveGüneyMarmarabölgesininhalkoyunlarındanbiri. bengisu *İçenesonsuzhayatverdiğineinanılanveefsanelerdegeçensu,abıhayat. bengileme *Bengilemekişi. bengilemek *Bengikılmak,sonsuzyaşamaniteliğikazandırmak,ölümsüzleştirmek,ebedîleştirmek. bengileşme *Bengileşmekişi. bengileşmek *Sonsuzyaşamaniteliğikazanmak,ölümsüzleşmek,ebedîleşmek. bengilik *Zamanlailgisi,başlangıcıvesonuolmayanvarlık. *Ölmezlik,ebedîlik. *Sonsuzveölçülmezzaman. benisokmayanyılanbin(yıl)yaşasın *zararlıolduğubilinen,amakimseyekötülüğüdokunmayankişiyleuğraşmamalıdır. beniâdem *Âdemoğulları,insanlar. benibeşer *İnsan. beniçinci *Kişininbenliğinimerkezsaymagörüşü,benmerkezci. beniçincilik *Dünyadakişininbenliğinimerkezsayanfelsefegörüşü,benmerkezcilik, egosantrizm. benildeme *Benildemekişi. benildemek *Belinlemek. benimdiyen *kendinegüvenen,güçlüolduğunainanan. benimoğlumbinaokur,dönerdöneryineokur *\"çokçalışmasınakarşılıkverimliveyararlıolmuyor\"anlamındakınamaveyaeleştiribelirtmekiçin kullanılır. benimseme *Benimsemekişi,sahipçıkma,tesahup. benimsemek *Birşeyikendinemaletmek,sahipçıkmak,kabullenmek,tesahupetmek. *Birşeye,birinebağlanmak,ısınmak. benimsenme *Benimsenmekişi. benimsenmek *Benimsenmekişinekonuolmak. benimsetme *Benimsetmekişi. benimsetmek *Birininbenimsemesinisağlamak. benimseyiş *Benimsemekişiveyadurumu. beniz *Yüzrengi. benizgeçmek *benzisolmak. benizli *Benzibulunan,benzesahipolan. benlenme *Benlenmekişi. benlenmek *Benoluşmak. benli *Tenindebenbulunan. benli *Bkz.senlibenli. benliğiyoğurmak *kişiliğioluşturmak. benliğindençıkmak *kendinebenzemezolmak. benlik *Birkimseninözvarlığı,kişiliği,onukendisiyapanşey,kendilik,şahsiyet. *Kendikişiliğineönemverme,kişiliğiniüstüngörme,kibir,gurur. benlikçatışması *Benliğinönplânaçıkmasıilebaşgösterençatışması. benlikdavası *Herşeyikendidüşüncesineuydurmakveherşeydesözsahibiolmakçabası. benlikikileşmesi *Özneninkişiliğiniikiveyadahaçokbilinçmerkezinebölenvetekkişideçeşitlikişiliklerdurumunda belirenbirruhhastalığı. benlikyitimi *Kişilikduygusununvebenlikbilincininyitirilmesiilebelirenruhhastalığı. benlikçi *Herkonudahepkendiniilerisüren,hepkendindensözeden(kimse). *Benlikçilikyanlısıolan(kimse). benlikçilik *Herkonudahepkendiniilerisürme,hepkendindensözetmedurumu. *Kendibenliğiningelişimini,bütündavranışlarınınilkesiyapankişininniteliği,egotizm. benmari *Birkabıkaynarsuyaoturtmakyoluileiçindekiniısıtmakveyaeritmekyöntemi. benmerkezci *Beniçinci. benmerkezcilik *Beniçincilik. bent *Bağ,rabıt. *Kanunmaddesi;kitaplardakendiiçindebütünlükoluşturanbölüm. *Suyubiriktirmekiçinönüneyapılanset,büğet. *Gazeteyazısı. *Bağlam. bentetmek *kendinebağlamak. bentolmak *bağlanmak,tutulmak. benzeme *Benzemekişi. benzemek *İkikişiveyanesnearasındabirbiriniandıracakkadarortakniteliklerbulunmak,andırmak. *Sanısınıuyandırmak,gibigörünmek. benzemeklik *Benzerolmadurumu. benzemez *İskambilveyaokeyoyunundafarklıkâğıtlarınveyataşlarınbirarayagelmesi. benzen *MadenkömürükatranındançıkarılanC6H6formülündekihidrokarbonunbilimseladı. benzer *Nitelik,görünüşveyapıbakımındanbirbaşkasınabenzeyenveyaonaeşolan(şey),müşabih,mümasil. *Bkz.benzeşim. *Bazıönemsizveyatehlikelisahnelerdeasıloyuncununyerineçıkan,yapıveyüzbakımındanbuoyuncuyu andırankimse,dublör. benzerşekiller *Kenarlarınınuzunluklarıarasındakiorandeğişmemeklebirliktekarşılıklıaçılarıeşitolanşekiller. benzeri *Benzerlikgösteren,benzer. benzerlik *Benzerolmadurumu. *İkiüçgendeköşelerinineşlenmesinegörekarşılıklıaçılarıneşvekarşılıklıkenarlarınorantısındandoğan durum. benzersiz *Benzeriolmayan,eşsiz. benzersizlik *Benzersizolmadurumu. benzeş *Birbirinebenzeyen,aralarındabenzerlikbulunan,müşabih,nazir. benzeşen *Ünlüveyaünsüzbenzeşmelerindeetkialtındakalanünsüzveyaünlü: Sütçü(süt-çü),ekmekten(ekmek- ten),odalardan(oda-lar-dan)kelimelerindebulunan-çü,-ten,-daneklerindekiünsüzveyaünlülergibi. benzeşik *Benzeşmeözelliğigösteren. benzeşim *Bazıortakyönleriolanikişeyarasındakibenzeşme. *İkişeklinkenarlarınınuzunluklarıarasındakiorandeğişmemeklebirlikte,karşılıklıaçılarınıneşitbulunması" }, { "text": "durumu. benzeşimoranı *İkişeklinkenarlarınınarasındakioran. benzeşlik *Benzeşolmadurumu,müşabehet. benzeşme *Benzeşmekişi. *Birkelimedebirsesinbaşkabirsesikendisinebenzetmeetkisi:yurt-daş>yurttaş,çarşanba>çarşamba,o +bir<öbürgibi. benzeşmek *Birbirinebenzemek,müşabiholmak. benzeşmezlik *Birkelimedebulunanaynıveyabenzeriseslerdenbirinindeğişikliğeuğraması,disimilâsyon:Kınnap> kırnap,attar>aktar,kehribar>kehlibargibi. benzeti *Benzetme,aslındankopyaedilmiş,teşbih. benzetiressamı *Büyüksanatçılarınyaptıklarını,orijinalinebakarakyapanvebenzetiolduğunubelirtenressam. benzetici *Benzeterekyapan,sahteci,kopyacı. benzeticiressam *Büyüksanatçılarınüslûbundaçalışarak,yaptığıişleriorijinaleserdiyesatansahteciressam. benzetilme *Benzetilmekişi. benzetilmek *Benzetmekişinekonuolmak. benzetiş *Birşeyibaşkabir şeyebenzetmekişiveyabiçimi. benzetme *Benzetmekişi. *Birşeyinneteliğinianlatmakiçin,oniteliğieksiksiztaşıyanbirşeyiörnekolarakgöstermeişi,teşbih. benzetmek *Benzerdurumagetirmek. *Birşeydebaşkaşeyebenzeyenyönlerbulmak. *Kötübirdurumagetirmek,bozmak. *Dövmek. benzetmekgibiolmasın *kötübirsonauğramışbirindenveyabirşeydensözederken,onabenzetilenkimseveya şeyiçinkötübir duygubeslenilmediğinianlatır. benzeyiş *Birşeyinbaşkabirşeyebenzemesidurumu. benzeyişsizlik *Benzeşmemekdurumu. benziatmak(veyauçmak) *ansızınyüzününrengisararmak,solmak. benzikülgibiolmak *yüzündenkançekilmek,yüzüsararmak. benzisararmak *yüzününrengisolmak. benziuçmak *yüzüsararmak. benzin *Petrolündamıtılmasıileeldeedilen,özgülağırlığıyaklaşık0,65olan,renksiz,uçucu,kendineözgükokusu bulunanbirsıvı. *Benzen. benzinistasyonu *Araçlarınbenzin,yağgibiihtiyaçlarınıkarşılayan,yolcularadinlenmevealışverişimkânıverentesis, benzinlik. benzinpompası *Benzinliktearaçdepolarınabenzinkoymaveverilenbenzintutarınıgöstermearacı. benzinci *Benzinsatılanyerveyabenzinsatankimse. benzincilik *Benzincininişiveyamesleği. benzindekankalmamak *kansızlıksebebiyleyüzüsararmak. benzinekangelmek(veyabenzikanlanmak) *sağlıklıdurumagelmek,canlanmak. benzinleme *Benzinlemekişiveyadurumu. benzinlemek *Benzindökerekyakmak. *Birnesneyibenzinebulamak. benzinli *Benzinleçalışan(motor,makinevb.). benzinlik *Benzinsatılanyer,benzinistasyonu. benzol *Benzinvetolüenkarışımıbirakaryakıt. beraat *Aklanma. beraatetmek *aklanmak,temizeçıkmak. beraatızimmet *Borcu,vereceğiolmamadurumu,borçsuzluk. beraatızimmetasıkdır *tersiispatlanmadıkçainsanlarınsuçsuzsayılmalarıilkesinianlatır. beraber *Birlikte,birarada. *Aynıdüzeyde. *-erağmen,-ekarşın. beraberce *Birlikte,beraberolarak. beraberebitmek *(oyun,yarışma)takımlarınaynısayıyıalmasıylasonuçlanmak. beraberekalmak *(oyun,yarışmaiçin)takımlaraynısayıyıalmakveyadenkgelmek,başabaşkalmak,başabaşgelmek. beraberinde *yanında. beraberlik *Birlikteolmadurumu. *Başbaşakalmadurumu. beraberlikmüziği *Orkestra,koroveyaodamüziğindeolduğugibibirçoksesinoluşturduğumüzik. berat *Birbuluştan,birhaktanyararlanmakiçindevletçeverilenbelge,patent. *Osmanlıİmparatorluğundabirgöreveatanan,aylıkbağlanan,san,nişanveyaayrıcalıkverilenkimseleriçin çıkarılanpadişahbuyruğu. BeratGecesi *Hz.Muhammed'epeygamberliğinCebrailaracılığıylabildirildiğişabanayının15.gecesinerastlayankandil gecesi. BeratKandili *Bkz.BeratGecesi. berbat *Kötü. *Bozuk. *Çirkin,beğenilmeyen. *Darmadağın,bakımsız,perişan,viran. berbatetmek(veyaeylemek) *kötüdurumagetirmek. *bozmak. berbatolmak *kötüdurumagelmek;kirlenmek. *bozulmak. berber *Saçvesakalınkesilmesi,taranmasıveyapılmasıişiyleuğraşanveyabunumeslekedinenkimse. *Buişinyapıldığıdükkân. berberbalığı *Hanigillerden,kuyruğununçatalıçokuzunolan,Akdeniz'deyaşayan,etiyenilenbirbalık(Serranus anthias). berberbataryası *Berberdükkânlarındalâvaboyasuakmasınısağlayandeveboynubiçimindekimusluktakımı. berberçırağı *Berberustasınınyanındayetiştirilmeküzereçalışançocuk. berberdükkânı *Berber. berberkoltuğu *Berberleriçinyapılanhareketli,oynarbaşlıklıözelkoltuk. berbersalonu *Büyükberberdükkânı. Berberî *KuzeyAfrika'dakiCezayirbölgesindeBerberistanhalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. berberlik *Berberinyaptığıiş. berceste *Sağlamvelâtif. *Seçilmiş,seçme. *Sanatdeğeriyüksekanlamlartaşıyandize. berdelacuz *Halktahmininegöre,9-18Martarasındagörülenkocakarısoğuğu. berdevam *Sürmekteolan,sürüpgiden. berduş *Başıboş,serseri. *Pis,bozuk, bakımsız. bere *Vurmaveincitmesonucuvücudunherhangibiryerindeoluşançürük. *Herhangibirşeydegörülençizik,ezik. bere *Yuvarlak,yassıvesipersizbaşlık. bereket *Bolluk,gürlük,ongunluk,feyz,feyezan. *İyiki,neyseki,iyibirrastlantıolarak. *Yağmur. bereketki(veyabereketversinki) *iyiki,Tanrı'yaşükürki. bereketversin *paraalankimseninsöylediğiiyidileksözü. *birkimseninbirdurumdanhoşnutluğunuanlatması,tesellibulması. bereketlenme *Bereketlenmekişiveyadurumu. bereketlenmek *Çoğalmak,artmak. bereketli *Bol,verimli. bereketliola!(veyaolsun!) *yemekyemekteolanlaraveyaürünlerinidevşirenleresöyleneniyidileksözü. bereketlilik *Bereketliolmadurumu. bereketsiz *Kendindenbeklenenyararlığısağlayamayan(şey). bereketsizlik *Bereketsizolmadurumu. bereleme *Berelemekişi. berelemek *Berelidurumagetirmek. berelenme *Berelenmekişiveyadurumu. berelenmek *Berelidurumagelmek. bereli *Beresiolan. bereli *Beresiolan. berenarı *Şöyleböyle,azçok,biraz,oldukça. bergamodî *Sarımsıpemberengindeolan. bergamot *Turunçgillerdenbirağaç(Citrusbergamia). *Buağacın,kabuklarındanreçelyapılanveesansçıkarılanmeyvesi. bergüzar *Anmakiçinverilenhatıra,armağan,yadigâr. berhane *Büyük,harap,kullanışsızev. berhanegibi *gereğindençokbüyük(ev). berhava *Havayaverilmiş,uçurulmuş. *Yararsız,boş. berhavaetmek *havayauçurmak. *bitirmek,yoketmek. berhavaolmak *patlamayoluilehavayauçmak. *boşagitmek. berhayat *Hayattaolan,canlı,yaşayan. berhudar *Mutlu. berhudarol! *\"iyigünlergöresin\"anlamındadilekolarakkullanılır. beri *Konuşanınönündekiikiuzaklıktankendisinedahayakınolanı. *Buuzaklıktabulunan. *Çıkmadurumundakikelimelerdensonragetirilerekbirişinbaşlangıcınıgösterir. beribenzer *Sıradanbayağı,alelâde. beriberi *GenellikleUzakDoğuülkelerindeBvitaminieksikliğindenilerigelenbirhastalık. beriki *Berideolan. *Berideolanşeyveyakimse. beril *Doğadaaltıgenbillûrlardurumundabulunan,saydam,çoğuyeşilrenkliberilyumvealiminyumsilikat. berilyum *Atomnumarası4,yoğunluğu1,84,atomağırlığı9,013olan,zümrütgibibazıtaşlarınbirleşimindebulunan, 29700Cdeeriyen,havanınetkisinekarşıincebiroksittabakasıylakaplıelement.KısaltmasıBe. berjer *Arkasıkabarıkveyüksekoturacakyerigenişkoltuk. berk *Sert,katı. *Sağlam. berkelyum *Atomnumarası97,atomağırlığı294olan,amerikyumveyaküryumdaneldeedilenyapayelement. KısaltmasıBk. berkemal *Mükemmel,pekiyi. berkime *Berkimekişi. berkimek *Sağlamlaşmak,güçkazanmak,pekişmek. berkinme *Berkinmekişiveyadurumu. berkinmek *Berkimek. *Pekiştirilmek. berkitme *Sağlamlaştırma,tahkim,takviye. berkitmek *Sağlamlaştırmak,tahkimetmek,takviyeetmek. berklik *Sağlamlık. *Sertlik,katılık. berlam *İncepullu,sırtıaçıkkahverengi,yanlarıvekarnıbeyaz,ortalama30-40cmboyunda,MarmaraveEge deniziyleAkdeniz'debolbulunanbirbalıktürü(Merlucciusmerluccius). bermuda *Dizlerekadarinendarvekısapantolon. bermutat *Alışılagelenbiçimde,herzamanolduğugibi. berrak *Duru,temiz,aydınlık,açık. berraklaşma *Berraklaşmakişiveyadurumu. berraklaşmak *Berrakdurumagelmek,durulaşmak. berraklaştırma *Berraklaştırmakişi. berraklaştırmak *Berrakdurumagetirmek,durulaştırmak. *Açık,netvekolayanlaşılırdurumagetirmek. berraklık *Berrakolmadurumu,duruluk. berri *Karaile(toprakla)ilgili,karasal. bertafsil *Açıklamalı,uzunuzadıya,açıkolarak. bertaraf *Biryana,şöyledursun. bertarafetmek *ortadankaldırmak,gidermek. bertarafolmak *ortadankalkmak,yokedilmek. bertik *Yara,bere." }, { "text": "*İncinmiş,burkulmuş. *Deridemorleke,çürük. bertilme *Bertilmekişiveyadurumu. bertilmek *İncinmek,burkulmak. *Berelenmekyaralanmak. *Morarmak,çürümek. bertme *Bertmekişi. bertmek *Bertilmek. berzah *Kıstak,dardil. besalet *Yiğitlik,yararlılık. besbedava *Pekucuz. besbelli *Açık,apaçık,çokbelli. *Anlaşıldığınagöre,anlaşılıyorki. besbeter *Çokkötü. beselemek *Bkz.eselemekbeselemek. beserek *Tüylüvedamızlıkerkekdeve. besermek *Bkz.esermekbesermek. besi *Yaşatmakvegeliştirmekiçingerekenbesinleriyediripiçirmekişi. *Birşeyiistenilendurumdatutmakveoturtmakiçinkullanılantakozgibi şeyler. besidoku *Tohumlarıniçindeembriyonuçevreleyenbölüm. *Yumurtaakımaddesi. besidokulu *Besidokusuolan. besidokusu *Besidoku. besidokusuz *Besidokusuolmayan. besihayvanı *Beslenmekamacıylayavruikenalınanveyabesiyeçekilenhayvan. besimerası *Beslemedeğerioldukçayüksekmerabitkileriilekaplıolanvegerektiğindeilâveyemlerdeverilerek özelliklekesimegönderilecekhayvanlarınfazlacanlıağırlıkkazanmalarıiçinotlatıldıklarıdoğalveyasun'îverimli mera. besiörü *Tohumçimlenirkenyeniçıkanbitkiyibeslemeyeyarayanveembriyonunçevresineyayılmışbulunan besleyicimaddelerinbütünü. besisuyu *Bitkilerindamarlarındadolaşanbesleyicisu. besici *Sığır,davargibihayvanlarıbesleyereksemirten,satankimse. besicilik *Besicininyaptığıiş. besihane *Besiyapılanyer. besili *Semiz,semirtilmiş. besin *Yenilebilir,beslenmeyeelverişlihertürmadde,azık,gıda. *Yaşamak,varlığınısürdürmekiçingereklişey. besinli *Besiniolan,gıdalı. besinsiz *Besiniolmayan,yeterlibesinalmayan,gıdasız. besinsizlik *Besinsizolmadurumu,gıdasızlık. besiyeçekmek *hayvanısemirtmekiçinçalıştırmadanbeslemek. beslekargayı,oysungözünü *nankörlükedenleriçinsöylenir. beslek *Besleme,hizmetçi,ahretlik. besleme *Beslemekişi. *Evlâtlıkolarakalınan,evişlerindeçalıştırılankız. *Herhangibirkuruluşu,onunmaddîyardımlarıdolayısıylakörükörünedestekleyen. beslemebasın *Çıkaruğruna,herhangibirkuruluşunveyaiktidardakigüçleringörüşlerinisavunanbasın. beslemegibi *giydiğinikendineyakıştıramayan(kız). beslemekız *Besleme. beslemek *Yiyecekveiçeceğinisağlamak. *Yedirmek. *Semirtmek. *Eklenmek,katılmak,çoğaltmak. *Birşeyikorumakveyasağlamcadurmasınısağlamakiçin,çevresiniveyaaltınıdesteklemek,doldurmak, pekiştirmek. *Yetiştirmek. *Birduyguyugönüldeyaşatmak. *Maddîyardımyapmak,desteklemek. beslemelik *Besleme. *Beslemeolarak. beslenen *Sönümsüz. beslengi *Hizmetçi,evlâtlık,besleme. beslenilme *Beslenilmekişiveyadurumu. beslenilmek *Beslenmekişinekonuolmak. beslenme *Beslenmekişi. *Vücutiçingereklibesinmaddelerininalımı. beslenmebozukluğu *Bazıorganvedokulardaveyaorganizmanınbütünündeşekilveyaçalışmadüzensizliğimeydanagetiren, birveyabirkaçbeslenmegörevininbozulması. beslenmeçantası *Anaokuluveilköğretimokullarınınöğrencilerininbeslenmesaatindeyiyecekleriniiçindebulundurançanta. beslenmeeğitimcisi *Beslenmeeğitimiileuğraşanuzman. beslenmeeğitimi *Besinmaddelerininözellikleri,insanvücudunungelişmesindeyiyeceklerinetkisivegörevi,yiyecek seçimindedikkatedilmesigerekennoktalar,iyibeslenmeninsağlıkyönündenönemi,ucuzvedengelibeslenmenin yollarıgibikonularıişleyenbilimdalı. beslenmeodası *Anaokulu,ilköğretimokulugibieğitimkurumlarındayemekyenilenyer. beslenmesaati *Anaokulu,ilköğretimokulugibieğitimkurumlarındayemekyemezamanı. beslenmeuzmanı *Beslenmeningenelözelliklerinikitleçapındaelealan,inceleyenyetkili. beslenmek *Kendinibeslemek. *Beslemekişinekonuolmak. besletme *Besletmekişiveyadurumu. besletmek *Beslemekişinibaşkasınayaptırmak. besleyici *Besleyen,beslemeyeyarayan,besindeğeriyüksek,mugaddi. *Yüzveboyundagüneşlekeleriniazaltıpölühücreleriatankremtürü. besli *Bkz.besili. besmele *\"AcıyanveesirgeyenTanrı'nınadıile\"anlamınagelenvebirişebaşlarkensöylenilenArapça bismillahirrahmanirrahimsözününkısaltması. besmeleçekmek *bismillahirrahmanirrahimsözünüsöylemek. besmelesiz *Çocuklariçin\"piç\"anlamındakullanılanbirsövgü. *Besmeleçekmeden. beste *Birmüzikeserinioluşturanezgilerinbütünü. bestebağlamak *bestelemek. besteyapmak *birmüzikeseriyaratmak. besteci *Besteyapankimse,bestekâr,kompozitör. bestekâr *Besteci. besteleme *Bestelemekişi. bestelemek *Besteyapmak. bestelenme *Bestelemekişi. bestelenmek *Bestelemekişinekonuolmak,bestesiyapılmak. besteli *Bestesiolan,bestelenmiş. bestelik *Besteolmadurumu. bestenigâr *KlâsikTürkmüziğindeeneskibirleşikmakamlardanbiri. bestesiz *Bestesiolmayan. bestseller *Çoksatar. beş *Dörttensonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,5,V. *Dörttenbirfazla. *Beşsınıflıilkokul. beşaltı *Biraz,birparça,birkaç. beşaşağıbeşyukarı *Bkz.üçaşağı,beşyukarı. beşbeter *Besbeter. beşbinlik *Beşbinliralıkbütünkâğıtpara. beşbir *Bkz.pencüyek. beşdört *Oyunda,atılanzarlardanbirininbeş,öbürünündörtbenekliyüzününüstegelmesi. beşduyu *Dokunma,görme,işitme,koklama,tatalmaduyuları. beşiki *Bkz.pencüdü. beşkardeş *Şamar,tokat. beşmilyonluk *Beşmilyonliralıkbütünkâğıtpara. beşon *Azsayıda,biraz. *Beşveonsantimölçülerindebiçilmişkereste. beşparaalmamak *hiçparaalmamak. beşparaetmez *hiçbirdeğeriyok,işeyaramaz. beşparalık *Değersiz,aşağılık,bayağı. beşparalıketmek *Bkz.onparalıketmek. beşparalıkolmak *alçalmak,kusurlarıaçığaçıkmak. beşparasız *parasız,yoksul. beşparmakbirolmaz *anavebabalarıbirolduğuhâldekardeşlerarasındaçeşitlifarklılıklarbulunur. beşüç *Bkz.pencüse. beşvakit *Gününbelirlibeşvaktindekılınannamaz. beşyüzlü *Beşyüzüolancisim. beşyüzlük *Beşyüzliralıkbütünkâğıtpara. *İçindebeşyüztanebulunan. beşaret *İyihaber,müjde,muştu,erim. beşbıyık *İrimuşmula. beşer *İnsanoğlu,insan. beşer *Beşsayısınınüleştirmebiçimi,herbirinebeş,herdefasındabeşibirarada. beşerşaşar *insanherzamanyanılabilir. beşerî *İnsanoğluileilgili. *Bedensel,bedenleilgili. beşerîcoğrafya *İnsanlarınyerleşikbulunduğuyöreileilgisiniveoyöreninveyayerintürlüolaylarınıinceleyencoğrafya kolu. beşeriyet *İnsanlık,insanoğulları. beşeriyetçi *Beşeriyetyanlısı(kimse),hümanist,insancıl. beşeriyetçilik *Beşeriyetçiolmaişiveyadurumu,hümanizm,insancıllık. beşerli *Beşerbeşersıralanmış. beşgen *Beşkenarlıçokgen. beşibirlik *Kadınlarınsüsiçintakındıkları,beşaltınliradeğerindeolanaltın. beşibiryerde *Bkz.beşibirlik. beşiğinisallamak *çocukluğundanveyaçokeskidentanımak,büyümesinehizmetetmek. beşik *Sütçocuklarınıyatırmayavesallayarakuyutmayayarayan,tahtaveyademirdenyapılmışsallanırbirçeşit küçükkaryola. *Birşeyindoğupgeliştiğiyer. *Yüzüstüyatışta,geriyebükülüayakbilekleriniellerlekavrayarakkarınüzerindebaşveayakyönünde sallanma. *Ambalâjlanacakmalınbiçimineuygunolarakaltakonulanparçaveyaparçalarıntümü. beşikkertiği *Dahabeşikteikenanasıbabasıtarafındannişanlanmışkimse. beşikkertme *Dahabeşikteikenanasıbabasıtarafındannişanlanma. beşiksalıncak *Bayramyerindekurulanbirtürsalıncak. beşikçi *Beşikyapanveyasatankimse. beşiklik *Beşikolmayauygun. beşikliketmek *beşikvazifesini,fonksiyonunuyapmak. beşikörtüsü *İkiyanaakıntısıolançatı. beşiktenmezarakadar *bütünhayatıboyunca,ölünceyekadar. beşinci *Beşsayısınınsırasıfatı,sıradadördüncüdensonragelen. beşincikol *Birülkedegizliolarak,düşmaniçinçalışanörgüt. beşiz *Beşibiraradadoğan(kardeşler). beşizli *Beştanesibiraradaolan. beşleme *Beşlemekişi. *Tahmis. beşlemek *Birişibeşkezyapmak. *Birşeyinsayısınıbeşeçıkarmak. beşli *Beşparçadanoluşan,kendindeherhangibirşeydenbeştanebulunan. *İskambil,dominogibioyunlardaüzerindebeşişaretibulunankâğıtveyapul. *Divanedebiyatındabeşdizelibölümlerdenoluşmuşmanzume,muhammes. *Beşsesveyabeşmüzikaracıiçinyazılanmüzikeseri,kentet. *Beşmüzisyeninçaldığıcazorkestrası." }, { "text": "*Halkedebiyatındaüçlemelibirbende,konuileilgiliaynıölçüdebirçiftdizeninbağlanmasıylaoluşan manzume. beşlik *Beşpara,beşkuruşveyabeşliradeğerindeolanakçe. *Beşibiraradaolan,beştanealabilen. beşliksimitgibikurulmak *kendinedeğervererekbiryereyayılıpoturmak. beşme *Herçubuğuayrıayrıbeşrenkteolan,yollubirçeşitkumaş. *Çıkrıkçıtezgâhınınkütüğü. beşme *Tabaklanmamışhamderi. beşparmak *Derisidikenlilerden,beşışınlıyıldızbiçimindebirdenizhayvanı,beşpençe(Uraster). *Beşrenktedokunmuşçubuklukumaş. beşparmakotu *Gülgillerden,yolkıyılarındaveçayırlardayetişen,sürgünekarşıkullanılanbirbitki,kurtpençesi(Potentilla reptans). beşpençe *Bkz.beşparmak. beştaş *Beştaşlaoynananbirtürçocukoyunu. beşuş *Güleryüzlü,güleç,gülümser. bet *Betibenziatmak,betibenziuçmak,betibenzisararmakgibideyimlerdebenizkelimesiilebirlikte,\"çehre\" anlamındaikilemeoluşturur. *Betbereketkalmamak,betibereketigelmek,betibereketikaçmakgibideyimlerdebereketkelimesiile birlikte\"bolluk\"anlamındaikilemeoluşturur. bet *Kötü,çirkin,tuhaf. betbenizkalmamak *yüzüsararıpsolmak. betbetbakmak *kötükötübakmak,birkötülükyapacakmışgibidurmak. betsuratlı *Yüreğininkötülüğüyüzündenbelliolan. beta *Yunanalfabesininikinciharfi-B. betaışınları *Radyoaktifcisimlerinyaydıklarıüçışındanbiri. betatron *Elektronlarıhızlandıranelektromanyetikbiraraç. betelemek *Bkz.etelemekbetelemek. betelenmek *Karşıgelmek,dikleşmek,kafatutmak. beter *İyicekötü. beteretmek *dahakötüdurumagetirmek. beterinbeterivar *çokkötübirdurumadüşenkimse,bundandahakötüdurumlarındabulunduğunudüşünerekteselli bulmalıdır. beterleşme *Beterleşmekişiveyadurumu. beterleşmek *Beterdurumagirmekveyaodurumdabulunmak. beti *Resimveheykelsanatlarındavarlıklarınbiçimi. betibenzikireçkesilmek(betibenziatmak,solmakveyabetibenziuçmak) *herhangibirsebeplekanıçekilipyüzüsolmak,korkmak. betibereketikalmamak(veyakaçmak) *azalmak,kıtlaşmak,çabuktükenmek. betik *Yazılıolanşey,kitap,mektup,tezkere, pusula. betili *İçindeinsan,hayvanvedoğaögeleribulunan(resimveyaheykel),figüratif. betilisanat *Doğanıngörünenbiçimleriniişleyensanat,figüratifsanat. betim *Betimlemekişi,betimleme. *Birşeyi,birkimseyi,birolayveyaduyguyubetimleyensözveyayazı,tasvir. betimleme *Betimlemekişi,tasvir. betimlemeci *Betimlemeyeağırlıkveren,tasvirci. betimlemek *Birnesnenin,kendineözgübelirtilerinitamveaçıkbiçimdesözveyayazıileanlatmak,tasviretmek. betimlenme *Betimlenmekdurumu. betimlenmek *Betimlemekişiyapılmak. betimleyici *Betimlemeyanlısı. betimsel *Betimleilgili,tasvirî. betimseldilbilgisi *Birdilinbelirliçağınıinceleyendilbilgisi,betimlemelidilbilgisi,tasvirîdilbilgisi. betinegitmek *gücünegitmek,kendineyedirememek. betisiz *İçindeinsan,hayvanvedoğaögeleribulunmayan(resimveyaheykel),nonfigüratif. betisizsanat *Betikullanmayannonfigüratifsanat. beton *Çimentonunsuyardımıylakum,çakılgibimaddelerlekarışmasısonucuoluşansert,dayanıklı,bağlayıcı yapayyığışım. betongibi *çoksağlam,dayanıklı,sert. *güçlü. betonarme *Yapıdagücü,esnekliğiartırmakiçinmetalveçimentodanyararlanmayöntemi,demirlibeton. betoncu *Yapılardabetondökmeişleriyleuğraşanustaveyaişçi. betoniyer *Betonkarmamakinesi. betonkarar *Betonkarmamakinesi. betonlaşma *Betonlaşmakdurumu. betonlaşmak *Betondurumagelmek. bevliye *İdraryollarıhastalıkları,üroloji. bevliyeci *İdraryoluhastalıklarıhekimi,ürolog. bevliyecilik *Bevliyecininişiveyamesleği. bevvap *Kapıcı. *Mahalleokullarındahademe. bey *Günümüzdeerkekadlarındansonrakullanılansaygısözü. *Erkeközeladlarıyerinekullanılır. *Eş,koca. *Zengin,ilerigelenkimse,bay. *İskambilkâğıtlarındabirli,as. *Boygibiküçükbirtoplumunveyaküçükbirdevletinbaşkanı. *Komutan. *Erkeksıfatlarınınhemenarkasınaeklenir. bey(veyapaşa)gibiyaşamak *bollukiçindeyaşamak. beyarmudu *İri,kokuluvetatlıbirarmuttürü. beyerki *Zenginerki,plutokrasi. beykardeş *erkekleriçinseslenmesözü. beymiyaman,elmiyaman *Bkz.elmiyaman,beymiyaman. beyaban *Çöl. beyan *Söyleme,bildirme. *Bireserde,düşüncelerin,duyguların,hayallerindoğuşvedeğerlerini,bunlarınanlatımındatutulacakyolları konuedinenbiredebiyatbilgisidalı. beyanetmek *bildirmek,söylemek,ilerisürmek,anlatmak. beyanat *Demeç,bildiri. beyanatvermek(veyabeyanattabulunmak) *demeçvermek. beyanname *Bildirge. beyaz *Ak,karakarşıtı. *Burenkteolan. *Beyazırktanolankimse. *(baskıda)Normalkaralıktagörünenharfçeşidi. beyazadam *Beyazırkamensupolankişi. *Avrupalı. beyazbaston *Görmeözürlülerinyürürkenkullandıklarımadenîçubuk. beyazcam *Televizyonekranı. beyazdizi *Genelliklesevgikonularınıbasitbirbiçimdeişleyenromanlardanoluşandizi. beyazeşya *Buzdolabı,çamaşırmakinesi,bulaşıkmakinesigibievaletlerinetopluolarakverilenad. beyazet *Tavuk,balıkvb.etlereverilengenelad. beyazetmek(veyabeyazaçekmek) *yazıyıtemizeçekmek. beyaz ırk *Avrupa,KuzeyAmerika,GüneyveBatıAsyaileKuzeyAfrika'dayaşayanvetenininrengiaçıkolan ırk. beyaziş *Beyazpamukluveyaketenkumaşlarüzerinebeyazveyarenkliipliklerleyapılansarmaiş. beyazkitap *Birsorunuaydınlatmakvesavunmakiçinbirkurumveyahükûmetçeyayımlanankitap. beyazkömür *Akarsulardaneldeedilenelektrikgücü. beyazoy *Onaylayıcıoy. beyazperde *Göstericidençıkangörüntülerinüzerindeyansıdığı,sinemafilmininoynatıldığıyüzey. *Sinema. beyazpeynir *Beyazrenklibirtürpeynir. BeyazRus *EkimihtilâlindekomünistkızılyönetimdenkaçanRusyalıkimse. *BeyazRusyahalkındanolankimse. beyazsabun *Beyazrenklibirtürsabun. beyaz şarap *Sadecebeyazüzümşırasındanyapılanşarap. beyazzehir *Eroin,kokaingibisıvıolmayanuyuşturucumadde. beyazımsı *Beyazaçalan. beyazımtırak *Beyazaçalarrenk. beyazınadı,esmerintadı *esmerleriövmekiçinsöylenir. beyazlanma *Beyazdurumagelme,ağarma. beyazlanmak *Beyazdurumagelmek,ağarmak. beyazlaşma *Beyazlaşmakişiveyadurumu. beyazlaşmak *Beyazdurumagetirmek. beyazlatıcı *Dahabeyazdurumagetirenkimyasalmadde. *Dokunankumaşlarınrenktonlarınıaçanveyabeyazlatanvekumaşlarüzerindekilekelerigideren(kimse). beyazlatılmak *Beyazdurumagetirilmek,ağartılmak. beyazlatma *Beyazlatmakişi,ağartma. *(kâğıtçılıkta)Parlaklığıniyileştirilmesiiçinhamurbileşenlerininrengininazveyaçokorandadeğiştirilmesi veyagiderilmesi. beyazlatmak *Beyazdurumagetirmek,ağartmak. beyazlı *Beyazıbulunan. beyazlık *Beyazolmadurumu. *Ağartı. beyazsinek *Özelliklepamuklarınüzerindeüreyerekbitkininözsuyunuemenvekurumasınasebepolanbirsinektürü. beyaztilki *Tilkininkışlıktüyündenyapılankürk. beybaba *Yaşlıerkeklereteklifsizceseslenişbiçimi. *Çocuklarınbabalarıiçinkullandığısaygısözü. beyefendi *Saygıbelirtmekiçinerkekadlarınınsonunagetirilenveyabuadlarınyerinekullanılansan. beygir *At. *Yüktaşıyan,arabaçeken,üstünebinilenat. *Atlamabeygiri. beygirgücü *Saniyede75kilogrammetrelikişyapanbirmotorungücü. beygirci *Beygirbesleyenveyakirayaverenkimse. beygirli *Beygiriolan. beygirlik *Beygireait,beygiriçin. *Beygirgücünde. beygirsiz *Beygiriolmayan. beyhude *Boşuna. *Yararsız,anlamsız. beyhudeyere *boşyere,boşuboşuna,gereğiyokken. beyhudelik *Beyhudeolmadurumu. beyin *Kafatasınınüstbölümündebeyinzarıileörtülü,ikiyarımyuvarbiçimindesinirkütlesindenoluşan,duyum vebilinçmerkezlerininbulunduğuorgan,dimağ. *Muhakeme,usavurma. *Birşeyiyönetmedeönemligöreviolankimse. *Bilgisi,eğitimi,düşüncesiyüksekdüzeydeolankimse. beyincerrahı *Beyinkonusundauzmanlıkyapmışcerrah. beyincerrahîsi *Hastahanelerdebeyinkonusundaameliyatyapabilenbölüm. beyingöçü *İleridüzeydekimeslekvebilimadamlarıileuzmanlarınbirbaşkagelişmişülkedeyerleşipçalışmakamacı ilekendiülkelerindenayrılması. beyingücü *Birülkedeileridüzeydeiyiyetişmişolanmeslekvebilimadamlarıileuzmanlarınfikirgücü. beyinjimnastiği *Bkz.zihinjimnastiği. beyinkanaması *Beynibesleyendamarlardanbirveyabirkaçındandışarıkansızmasısonucu,beslenenbölgeninçalışmaz durumagelmesi. beyinkarıncıkları *İçindebeyin-omuriliksıvısıbulunan,kafaiçinin,dörtboşluğundanherbiri. beyinomuriliksıvısı *Örümceksizarlaincezararasındakiboşluktabulunanbeyinleomuriliğiçepeçevresaransıvı. beyinorağı *Beyninikilopuarasındakizar. beyintakımı *Birkurumveyakuruluşunyönetimindeetkinroloynayankimseler. beyinüçgeni *Beyninalttarafındakiüçkıvrımlıyuvarlakçıkıntı. beyinyıkamak *insanı,kendineözgüdüşüncevedünyagörüşüneyabancılaştırmak,başkayöndedüşünürvedavranır durumagetirmekamacıylaçeşitliyollarlaetkilemek. beyinzarı *Beyniüstüstesaranzar,korteks. beyinzarları" }, { "text": "*Beyniüstüstesaranüçzar. beyincik *Kafatasınınartbölümündevebeyninaltında,hareketdengesimerkeziolanorgan,dimağçe. beyinli *Beyniolan. *Akıllı,düşünceli. beyinsel *Beyinleilgili. beyinsi *Beynebenzeyen. beyinsiz *Beyniolmayan. *Akılsız,düşüncesiz. beyit *Ev. *Anlambakımındanbirbirinebağlıikidizedenoluşmuşşiirparçası. beyitli *Beytibulunan,içindebeyitolan. beyiye *Bkz.satımlık. beylerbeyi *Sancakbeylerininbaşı. beylik *Beyolmadurumu. *Devletleilgili,devleteözgüolan,devletmalıolan,mirî. *Herkesinkullandığı,çokbilinen,herkesinbildiği,basmakalıp. *Rahatyaşama. *Merkezetambağlıolmayarakbirbeyinyönetimialtındakiülke,emirlik,emaret. *Hükûmet. *Birçeşitküçükveinceaskerbattaniyesi. beylikfırınhasçıkarır *devletgörevlisiolmanıninsanabirçokkazançlarsağladığınışakayolluanlatmakiçinsöylenir. beyliksöz *Herkesinkullandığı,etkisikalmamışsöz. beylikçi *Divanıkalemininbaşı. beynamaz *Namazsız,namazkılmayan,pis(kimse). beynelmilel *Milletlerarası,uluslararası,enternasyonal. beynelmilelci *Bkz.uluslararasıcı. beynelmilelcilik *Milletlerinsosyalsınıflarıarasındauygunlukolmasıvebirliktedavranılmasıgerektiğinisavunangörüş, milletlerarasıcılık,uluslararasıcılık,enternasyonalizm. beyniatmak *Bkz.tepesiatmak. beynibulanmak *sersemlemek,düşünemezolmak. *kötübirşeysezinlemek. beynikarıncalanmak *zihinyorgunluğundandüşünemezolmak. beynikaynamak *aşırısıcaktansersemlemek,bunalmak. beynisıçramak *aklıbaşındangitmek. beynisulanmak *düzgündüşünemezolmak,bunamak. beyninde *Arasında. beyninde şimşeklerçakmak *çoküzülmek,sarsılmak. *zihnindebirdenbirdüşüncedoğmak. beynindenvurulmuşadönmek *beklenmedikbirdurumkarşısındaolağanüstübirüzüntüve şaşkınlığauğramak. beyninegirmek *herhangibirkonudabirisiniyönlendirmek,iknaetmek. beyninevurmak *(içkietkisiyle)neyaptığınıbilemezdurumagelmek. beyninikemirmek *rahatsızlıkvermek,huzurunukaçırmak. beysbol *Dokuzarkişilikikitakımarasındabirtopvesopaylaoynanan,AmerikaBirleşikDevletlerindeyaygınbir çeşitoyun. beysbolcu *Beysboloynayanveoynatan(kimse). beytülmal *Devlethazinesi. beyyine *Birolayındoğruluğunuortayakoyabilenyöntem. *Duruşmasırasındabirdüşünceyigerçekleştirmekiçinbaşvurulanbelge,kanıt,tutamak,delil. beyzade *Beyoğlu. *Soylukimse. *Özenlebüyütülmüş,nazlıkimse. beyzadelik *Soyluluk. beyzî *Yumurtabiçiminde,söbe,oval. bez *Pamukveyaketenipliğindenyapılandokuma. *Pamuktan,düzdokuma. *Herhangibircinskumaş. *Herhangibirişiçinkullanılandokuma. *Gelişigüzelkumaşparçası,çaput. *Bezdenyapılmış. bez *İçindengeçenkandanveyaözsudanbazımaddelerayıraraksalgıoluşturanorgan,gudde. bezbağlamak *bebeklerealtlarınıkirletmesinlerdiyebezkoymak. beztüyler *Bitkilerdesalgıçıkarantüyler. bezci *Bezyapanveyaalıpsatan(kimse). bezcilik *Bezcininişiveyamesleği. bezdirici *Usançveren. bezdirilme *Bezdirilmekişiveyadurumu. bezdirilmek *Bezmesinesebepolmak,bezmesineyolaçmak. bezdirme *Bezdirmekişi. bezdirmek *Bıktırmak,usandırmak,bıkkınlıkvermek. beze *Yaraveyaçıbansebebiylevücudunherhangibiryerindeoluşanşişkinlik. *Bez(I). beze *Hamurtopağı,pazı. beze *Yumurtaakıvepudraşekeriileyapılanbirçeşitkurupasta. bezek *Süs,ziynet. *Bireserisüslemeyeyarayanmotiflerinherbiri. bezekçi *Duvarvetavanlarıboyayıpbirtakımresimveya şekillerlesüsleyenkimse,nakkaş. *Gelinlerisüsleyenkadın. bezekleme *Bezeklemekişi. bezeklemek *Süslemek,bezemek. bezekli *Bezeğiolan,süslü,süslenmiş. bezeleme *Bezelemekişi. bezelemek *Hamurtopağıyapmak. bezeli *Bezeğiolan,bezekli. bezelye *Baklagillerden,yurdumuzunheryanındayetiştirilen,tırmanıcıbirbitki(Pisumsativum). *Bubitkininyuvarlaktanesi. bezeme *Süsleme,tezyin. *Süs,süsleyenşey. bezemeci *Bezemeyapanoymacıveyanakkaş. bezemecilik *Bezemecininyaptığıiş. bezemek *Süslemek,donatmak,tezyinetmek. bezemeli *Süslü,dekoratif. bezen *Bezek,süs. bezeniş *Bezenmeişiveyabiçimi. bezenme *Bezenmekişiveyadurumu. bezenmek *Bezemekişinekonuolmak,süslenmek. *Kendinibezemek,süslenmek. bezetme *Bezetmekişi. bezetmek *Bezemeyaptırmak,süsletmek. bezeyici *Bezeklemeyapanressam,dekoratör. bezeyiş *Bezemeişiveyabiçimi. bezgi *Süs,bezek. bezgin *Yaşamaveyaişgörmeisteğiniyitirmiş. bezginleşme *Bezginleşmekişi. bezginleşmek *Bezgindurumagelmek. bezginlik *Bezginolmadurumu,usanç,yorgunluk. beziherkesinarşınınagörevermezler *genelkurallarkişilerinisteklerinegörebozulmaz. bezik *İki,üçveyadörtkişiarasında96kâğıtlaoynananbirçeşitiskambilkâğıdıoyunu. bezilme *Bezilmekişi. bezilmek *Bezmekişinekonuolmak,bezmekdurumunagelinmek. bezir *Ketentohumu. *Bkz.beziryağı. beziryağı *Ketentohumundançıkarılanveyağlıboyayapmakiçiniçinerenklimaddelerkatılan,çabukkururbiryağ. bezirgân *Tüccar. *Alışverişteçokkâramacınıgüdenkimse. *Mesleğinisadecekazançiçinkullanankimse. *Yahudilereverilenad. bezirgânbaşı *Padişahınkullanacağıçuha,bez,tülbentgibieşyalarısağlamakvebunlarıkorumaklagörevlikimse. *Birçocukoyunu. bezirgânlık *Bezirgânayakışırdavranış. bezirleme *Bezirlemekişi. bezirlemek *Beziryağıileyağlamak,beziryağısürmek. bezleme *Bezlemekişi. bezlemek *Bezveyakumaşileörtmekveyakaplamak. *Çocuğunaltınabezkoymak,çocuğubelemek. bezm *İçkimeclisi,dosttoplantısı. bezme *Bezmekişi. bezmek *Bezgindurumagelmek,bezginlikgetirmek,bıkıpusanmak. bezsi *Bezdokusundaolan,beziandıran. bezzaz *Kumaşalıpsatankimse,manifaturacı. bezzazlık *Kumaşsatmaişi,manifaturacılık. bıcıbıcı *(çocukdilinde)Yıkanma. *Genelliklebenzinliklerdebulunanotomobilyıkamaaletiveyeri. bıcıbıcıyapmak *yıkanmak. bıcıl *Aşıkkemiğininaltındabulunanküçükbirkemik. *Bukemikleoynananbiroyun. bıcılgan *Bkz.bıçılgan. bıcırbıcır *Sürekliveçokkonuşmaiçinkullanılır. bıcırgan *Borubiçimindekimadenparçalarıniçinidüzleştiripparlatmaktakullanılanalet. bıçak *Birsapveçelikbölümdenoluşankesiciaraç. *Çeşitlikesmeişlerindekullanılankeskinağızlıaraç. *Jilet. bıçakaltınayatmak *(insaniçin)ameliyatolmak. bıçakatmak *birhedefebıçakfırlatmak. *bıçaklamak. *ameliyatetmek. bıçakbıçağagelmek *bıçaklabirbirinesaldıracakkadarzorlukavgaetmek. bıçakçekmek *üzerindekibıçağıbirdenelealarakbirinesaplamayahazırlanmak. bıçakgibi *ince,keskin. bıçakgibikesilmek *(söz,konuşma,sohbet)birdenbitmek,duruvermek. bıçakgibikesmek *çokkeskinolmak. *birdenbirevetamamenortadankaldırmak. bıçakgibisaplanmak *(sancı,ağrı)birdenvegüçlüolarakgelmek. bıçakkemiğedayanmak *çekilensıkıntıartıkkatlanılamayacakbirdurumagelmek. bıçakkınınıkesmez *kötüleryararlandıklarıkimselerekötülüketmektençekinirler. bıçaksırtı *Bıçağınkeskinolmayantersyanı. *Çokaz(fark),çokyakın(aralık). bıçaksilmek *birişibitirmek. bıçakvurmak *bıçaklakesmek. *bıçaklamak. bıçakyarasıonulur,dilyarasıonulmaz *hakaret,ağırsözgibigönülkırıcıdavranışlarınhiçbirzamanunutulmayacağınıanlatır. bıçakyemek *bıçaklanmak. bıçakçı *Bıçakvedahabaşkakesiciaraçlaryapanveyasatankimse. bıçakçılık *Bıçakvebenzerişeyleriyapmaveyasatmaişi. bıçaklama *Bıçaklamakişi. bıçaklamak *Bıçaklakesmek. *Bıçaklayaralamak. bıçaklanma *Bıçaklanmakişi. bıçaklanmak *Bıçaklamakişinekonuolmak. bıçaklatma *Bıçaklatmakişi. bıçaklatmak *Bıçaklasaldırıyıtahriketmek,bıçaklasaldırtmakveyaralatmak. bıçaklı" }, { "text": "*Bıçağıolan. bıçaklık *Bıçakkoyacakyer. *Bıçakyapmayaelverişli(maden). bıçık *Selveyadereyatağı. bıçılgan *Azmış,yayılmış(yara). *Hayvanlarıntırnakkökündeoluşanyara. bıçkı *Tahtaveyaağaçbiçmektekullanılan,karşılıklıikisapıolanveikikişitarafındankullanılanbüyüktestere. *Motorlaçalışanbirçeşitgüçlütestere. *Saraçbıçağı. *Bağbudamayayarayandişlibıçak. bıçkıevi *Tomruklardankalas,kalaslardandahaincetahtalarkesen,boylarınıvekenarlarınıdüzgünveeşitolarak düzeltenişyeri. bıçkıtozu *Doğramacılıktabıçkıdançıkanveçokluklayakacakolarakkullanılantozvetalaş. bıçkıcı *Bıçkıileağaçvetahtakesenkimse. *Bıçkıyapıpsatankimse. bıçkıhane *Bıçkıevi. bıçkın *Külhanbeyi,kabadayı. *Korkusuz,gözüpek,yürekli,cesur. bıçkınlaşma *Bıçkınlaşmakişi. bıçkınlaşmak *Kabadayılıktaslamak. bıçkınlık *Bıçkınolmadurumu. bıdık *Kısavetıknaz. bıkılma *Bıkılmakişi. bıkılmak *Usanılmak. bıkıpusanmak *çokbezmek. bıkış *Bıkmaişiveyabiçimi. bıkışma *Bıkışmakişi. bıkışmak *Karşılıklıolarakbirbirindenbıkmak. bıkkın *Çokbıkmış,usanmış,bezmiş. bıkkınlık *Çokbıkmışolmadurumu. bıkkınlıkgelmek *bıkmak,usanmak,bunalmak. bıkkınlıkvermek *birşeyisüreklitekrarlayarakkarşısındakiniusandırmak. bıkkıntı *Bıkmaduygusu. bıkma *Bıkmakişi. bıkmak *Tekrarlanması,sürüpgitmesiyüzündenbir şeydendoygunlukveyayorgunlukduyarakonuistemez durumagelmek,usanmak. *Dayanamazdurumagelmek. bıktırıcı *Bıkkınlıkverici. bıktırma *Bıktırmakişi. bıktırmak *Bıkmasınayolaçmak,bıkkınlıkvermek,usandırmak. bıldır *Geçenyıl,biryılönce. bıldırcın *Tavukgillerden,bozrenkli,benekli,yurdumuzdaençokgüzün,etiiçinavlanangöçebekuş(Coturnix). bıldırcıneti *Bıldırcınkuşununsakaveavcılarcabeğenilenkırmızıeti. bıldırcıngibi *kısaboylu,dolgunca,alımlı(kadın). bılkıma *Bılkımakişiveyadurumu. bılkımak *Bozulmak,yumuşamak,zedelenmek,erimek. bıllıkbıllık *Çoktombul,etlibutlu. bıngılbıngıl *Dolgunvepeltegibititrek. bıngıldak *Kafatasıkemikleşmedenöncekemiklerinbirleşmeyerlerindebulunankıkırdakbölümü. bıngıldama *Bıngıldamakişi. bıngıldamak *(etvesıvıiçin)Yumuşaklıkveyaşişmanlıksebebiyleoynamak,titremek. bırakAllah'ınıseversen *birkimseveyanesnenindeğersizliğinibelirtmekiçinkullanılır. bırakki *saymasak,hesabakatmasakda. bırakılma *Bırakılmakişiveyadurumu. bırakılmak *Bırakmakişinekonuolmak,terkedilmek. bırakım *Bırakmakişi. bırakış *Bırakmaişiveyabiçimi. bırakışma *Karşılıklıbırakmakişi,ateşkes,mütareke. bırakışmak *Savaşma,çarpışmagibidurumlarıkarşılıklıbırakmak,ateşkesyapmak,mütarekeyapmak. bırakıt *Tereke. bırakma *Bırakmakişi. *Salıverme,terk. bırakmak *Eldebulunanbirşeyitutmazolmak. *Koymak. *Birişibaşkabirzamanaertelemek. *Unutmak. *Eskibulunduğuyeriniveyadurumunudeğiştirmemek. *Saklamak,artırmak. *Birişinsorumluluğunu,yükümlülüğünübaşkasınavermek,görevlendirmek. *Engelolmamak. *Sarkıtmak. *(ölen,ayrılanbirindeniş,kişi,nesnevb.)Kalmak. *Biralışkanlıktanveyabiriştenvazgeçmek. *Uğraşmazolmak,artıkuğraşmamak. *(bıyıkveyasakal)Uzatmak. *Özgürlükvermek,hürriyetinekavuşmasınısağlamak. *Boşamak. *Kötübirdurumdaterketmek. *Ayrılmak;terketmek. *Sınıfgeçirmemek,döndürmek. *Birpazarlıkta,bellibirfiyatavermeyikabuletmek. *Bakılmak,korunmakiçinvermek. *Yanınaalmamak,yanındagötürmemek. *Sahiplikhakkınıbaşkasınavermek. *Yapışıkolanbir şeyyapışıklıktankurtulmak. *(bulunduğuveyadokunduğuyerde)Oluşturmak,meydanagetirmek. bıraktığım(bıraktığı),bağladığım(bağladığı)yerde(çayırda)otluyorsun(otluyor) *uzunsüredirhiçbirilerlemevedeğişiklikgöstermiyor(veyagöstermiyorsun). bıraktırma *Bıraktırmakişi. bıraktırmak *Bırakmasınısağlamak,bırakmasınayolaçmak. bıtırak *Kırlardayetişenyabanîbirotundışıdikenlitohumu. bıyığıterlemek *bıyığıyeniyeniçıkmayabaşlamak. bıyığınıbaltakesmezolmak *kimsedenkorkusuolmamak. bıyığınısilmek *birişiolmuşbitmişsayarakonunlauğraşmaktanvazgeçmek. bıyık *Üstdudaküzerindeçıkankıllar. *Balıklardaderiuzantısı. *Asmagibibitkilerde,sarılıptutunmayayarayansürgün. bıyıkaltındangülmek *birinindurumunabellietmemeyeçalışarakgülümsemek. bıyıkbırakmak *bıyıkuzatmak. bıyıkburmak(veyabükmek) *çalımyapmakamacıylabıyıklarınıkıvırmak. bıyıklanma *Bıyıklanmakişi. bıyıklanmak *Bıyığıçıkmak,bıyıklıdurumagelmek. bıyıklarıelealmak *delikanlılıkçağınagirmek. bıyıklı *Bıyığıolan,bıyığınıtıraşetmemişolan. bıyıklıbalık *Sazangillerden,büyüklerininboyu2myibulan,etisevilenbirbalık(Barbusfluviatilis). bıyıksız *Bıyığıolmayan,bıyığınıtıraşetmişolan. bızbız *Davulasolellevurulanincedeğnek. bızdık *Ufakçocuk. bızır *Kadınlıkorganınınüstyanındacinselzevkduyumunoktasıolanbölüm,klitoris. Bi *Bizmut'unkısaltması. bîaman *Hoşgörüsüz,amansız,gaddar,zalim. biat *Birkimseninegemenliğinitanıma. *Osmanlıİmparatorluğundapadişahölüncetahtageçecekoğlunundevletyönetimindekietkiligruplarca kabulvetasdikedilmesi. biatedilmek *birininegemenliğitanınmak. biatetmek *birininegemenliğinitanımak,kabuletmek. bîbaht *Bahtsız,kadersiz,kötütalihli. bîbehre *Payıolmayan,payalmamış. biber *Patlıcangillerden,yurdumuzdaçokyetişenbirbitki(Capsicumannuum). *Bubitkinin,tazeykensebzeolarakyenilenveyakurutulupbaharatolarakyararlanılanürünü. biberatmak *içinebiberkoymak. bibergibi *çokacı. bibergibiyanmak *(deri,gözvb.)çokacımak. bibersalçası *Kırmızıbiberdenyapılmışsalça. biberturşusu *Yalnızcauzunyeşilbiberdenyapılmışturşu. biberiye *Ballıbabagillerden,Akdenizçevresindeçokyetişen,güzelkokuluyapraklarınıdökmeyen,çiçeklerisoluk mavirenkli,çokyıllıkbirbitki(Rosmarinusofficinalis). biberleme *Biberlemekişi. biberlemek *Biberserpmek,biberkatmak. biberli *İçinebiberkatılmış. *Acı. biberlik *Biberkonulanküçükkap. *Biberyetiştirilenyer. biberon *Genelliklesütçocuklarınasütvesuluyiyecekleriiçirmektekullanılanemzikli şişe. bibersiz *İçinebiberkatılmamış. *Acısız. bibi *Babanınkızkardeşi,hala. bibliyofil *Kitapsever. bibliyograf *Bibliyografyauzmanı,kaynaklarıbilenuzman. bibliyografi *Bibliyografya. bibliyografik *Kaynaklailgili. bibliyografya *Kaynaklar,kaynakça. bibliyoman *Bibliyomanisiolan(kimse). bibliyomani *Hastalıkderecesinevarankitapsevgisi,kitapdüşkünlüğü. bibliyotek *Kitaplık,kütüphane. bibliyotekçi *Kütüphaneci. biblo *Çeşitlimaddelerdenyapılanheykel,vazogibizarifküçüksüseşyası. biblogibi *ufaktefek,zarif(kız). bici *Bkz.cicibici. bicik *Meme,memebaşı. bicili *Bkz.cicilibicili. bîçare *Çaresiz,zavallı(kimse). bîçareolmak *çaresizkalmak. bîçarelik *Biçareolmadurumu,zavallılık,çaresizlik. biçem *Üslûp. biçenek *Heryılbelirlibirsüreotlatıldıktansonrayenidengelişenbitkilerinbiçilerekdeğerlendirildiğitabiîçayır. biçerbağlar *Ekinihembiçen,hemdebağdurumunagetirenmakine. biçerdöver *Ekinbiçen,döven,taneleriayıran,samanıbağlamveyabalyadurumunagetirenmakine. biçici *Biçmekişiniyapan(kimse). biçicilik *Biçicininişiveyamesleği. biçilme *Biçilmekişi. biçilmek *Biçmekişinekonuolmak. biçilmişkaftan *bütünüileuygun,elverişli(iş). biçim *Dışgörünüş,şekil. *Yakışıkalanşekil,uygunşekil. *Herhangibirşeyinbenzeri. *Sanatveedebiyateserlerindedışgörünüş,form. *Tarz. *Manzumelerinkuruluşveuyakdüzenlerinegöreolandışgörünüşü,şekil. biçim *Biçmekişi. biçimalmak *biçimlenmek,bellibirbiçimegirmek,şekillenmek. biçimbilimi *Yapıbilimi,morfoloji. biçimbirimi *Kelimeleregramerbakımındanbiçimveren,çoğuekdurumundaolanöge,morfem. biçimci *Biçimcilikyanlısıolan(kimse)." }, { "text": "*Alışılmışkural,tutum,davranışveyabellibiçimindışınaçıkmayan(kimse),şekilci,formaliteci,formalist. biçimcilik *Biçimesıkısıkıyabağlılık. *Özü,içeriğiyeterinceönemsemeden,yalnızbiçimüzerindeduran,biçimeağırlıkverengörüş. biçimesokmak(veyabiçimvermek) *birşeyibiçimlendirmek. biçiminegetirmek *sırasını,fırsatınıbulmak,pundunagetirmek,enuygundurumunuyakalamak. biçimleme *Çeşitlimaddelerinbiçimselimkânlarıilebirbirleriarasındakidüzenilişkileriniaraştırmaişi. biçimlendirilme *Biçimlendirilmekişi. biçimlendirilmek *Birşeyebiçimverilmek. biçimlendirme *Biçimlendirmekişi,şekillendirme. biçimlendirmek *Birşeyebelirlibirbiçimvermek,şekillendirmek. biçimlenme *Biçimlenmekişi,şekillenme. biçimlenmek *Birşeybellibirbiçimkazanmak,şekillenmek. biçimli *Biçimigüzelolan,mevzun. *Ortamınauygundüşen,yakışıkalan. biçimsel *Biçimedayanan,biçimleilgili,şekleait,şeklî,formel. biçimselleştirme *Biçimselleştirmekişi. biçimselleştirmek *Biçimseldurumagetirmek. *Birkuramıbiçimselbirkuramadönüştürmek. biçimsellik *Biçimeuygunolmadurumu. biçimsiz *Kendineözgübirbiçimiolmayan,biçimibozuk,şekilsiz. *Kötü,hoşolmayan,yakışıksız. *Kendineözgübillûrlaşmışbirbiçimiolmayan(madde),amorf. biçimsizleşme *Biçimsizleşmekişi. biçimsizleşmek *Biçimsizdurumagelmek,biçimibozulmak. biçimsizlik *Biçimsizolmadurumu. *Çirkinlik,yakışıksızlık. biçiş *Biçmekişiveyabiçimi. biçki *Dikilecekkumaşıbellibirmodeleveölçüyegörekesmesanatı. biçkidikişkursu *Terzilikmesleğiniöğretmekamacıylaverilenkurs. biçkidikişyurdu *Halkaaçıkterzilikmesleğiniöğretmeveuygulamayeri. biçkiyapmak *dikilecekkumaşıbellibirmodeleveölçüyegörekesmek. biçkiyurdu *Biçkivedikişokulu. biçkici *Kumaşıbellibirmodelegörebiçen(kimse). biçme *Biçmekişi. *Altveüsttabanlarıbirbirineparalelveeşitikiçokgenden,yanalayrıtılarıdaeşitveparaleldoğrulardan oluşançokdüzlemlicisim,menşur,prizma. *Yontulmuşyapıtaşı. biçmek *Bellibirbiçimvererekkesmek. *Dikilecekkumaşıbellibirölçüyevemodeleuygunolarakmakaslakesmek. *Ekini,otuorakla,tırpanla,makineilekesmek. *Yaylımateşiyleöldürmek. *(değer,paha,fiyat)Koymak. biçtirme *Biçtirmekişi. biçtirmek *Biçmekişiniyaptırmak. bîdar *Uyanık,uyumayan. bid'at *İslâmdinindeHz.Muhammedzamanındansonraortayaçıkandeğişikyargılarveilkeler. *Sonradantüreyen şey. bidayet *Başlama,başlangıç. bide *Bedeninbeldenaşağıbölümleriniyıkamaktakullanılantuvaletaracı. bidon *İçinesıvımaddelerkonulan,sac,plâstikveyaçinkodanyapılmış,çoğunluklasilindirbiçimindekap. bidoncu *Bidonsatankimse. bienal *Yılaşırı,ikiyıldabirolan. biftek *Izgaraveyatavadapişirilendanaetidilimi. bîgâne *Yabancı. *İlgisiz. bîgânelik *Bîgâneolmadurumu. bigudi *Kadınlarınsaçlarınıkıvırmakiçinkullandıkları,metalveyaplâstikten,borubiçimindeküçükaraç. bîgünah *Suçsuz,günahsız. bîhaber *Habersiz,bilgisiz. bihakkın *Hakkıile,hakkıolarak,gerçekten. bîhuş *Şaşkın,sersem,aklıbaşındaolmayan,deli. bîilâç *İlâçsız,çaresiz,umutsuz. bijonanahtarı *Arabatekerleklerininsomunlarınısökmekiçinkullanılanalet. bijuteri *Kuyumcununyaptığıdeğerlitakılarıntamamı. *Değerliolmayanmadenveyataşlardanyapılmıştakı,süseşyası. bîkarar *Kararsız,tereddütlü. bikarbonat *Hidrojenkarbonatlarıngeneladı. bîkes *Kimsesiz. bîkeslik *Bîkesolmadurumu. bikini *İkiparçalıkadınmayosu. bikir *Kızlık,erdenlik. bilâderağacı *Amerikaelması. bilâhare *Sonra,sonradan,dahasonra,sonraları. bilâistisna *İstisnasız,ayrıksız,ayrımyapılmadan. bilâkaydüşart *Kayıtsızveşartsızolarak,herhangibirkısıtlamaolmaksızın. bilâkis *Tersineolarak,tamtersine,tersine,aksine. bilânço *Birkuruluşunveyabirticarethaneninbelirlibirdönemsonundakiveyabelirlibir gündekitaşınırve taşınmazvarlıklarıilebunlarısağlamakiçinkullanılanözveyabancıkaynaklarıdengeliolarakgösterençizelge. *Girişilenherhangibirişte,belirlibirsüresonundaeldeedileniyivekötüsonuçlarınkarşılıklıdurumu. bilâr *Katranlıkıldanyapılanvekalafatişlerindekullanılanbirtürmacun. bilârdo *Yeşilçuhakaplıbirmasaüzerinde,fildişitoplarlaveistekaileoynananbiroyun. bilârdocu *Bilârdooynayanveyaoynatankimse. bilârdoculuk *Bilârdosalonunuişletmeveyaoynamaişi. bilâvasıta *Vasıtasız,araçsız,aracısız,dolaysız,doğrudandoğruya. bilcümle *Bütün,hep...-inhepsi. bildiğindenşaşmamak(veyakalmamak) *hiçbiretkiyealdırışetmeyerekdoğrubildiğidavranışısürdürmek. bildiğiniokumak *herkesnedersedesinbildiği,istediğigibidavranmak. bildiğiniyapmak *verilenöğütleridinlemeyerektutumunusürdürmek. bildiğiniyedimahallebilmez *birkimseninçokkurnaz,çokbilmişolduğunuanlatır. bildik *Tanıdık. bildikçıkmak *birbirlerinieskidenbildikleriniveyaailecetanıştıklarınıanlamak. bildimbileli(veyabildikbileli) *ötedenberi,eskidenberi. bildirge *Birkimseninresmîbirkuruluşaherhangibirdurumubildirmekiçinverdiğiçizelge,beyanname. *Vergiyükümlülerininbellizamanlarda,bağlıolduklarıvergidairelerineverdiklerigelirbildirmebelgesi, beyanname. bildiri *Resmîbirmakam,kurumveyabirtopluluktarafındanherhangibirdurumuilgililereduyurmakiçinyazılan yazı,tebliğ,tebligat. *Bilimselbirkonuüzerineyazılanaçıklama,tebliğ. bildirilme *Bildirilmekişiveyadurumu. bildirilmek *Bildirmekişinekonuolmak,duyurulmak,haberverilmek. bildirim *Yazılıolarakyapılanaçıklama,tebliğ. *Buaçıklamanınyapıldığıkâğıt,ihbarname. bildirimödencesi *Süresibelliolmayansürekliişsözleşmelerinindahaöncebildirimyapılmaksızınyürürlüktenkaldırılması sebebiyleyükümlüolanlarcakarşıtarafaverilmesizorunluolanödence,ihbartazminatı. bildiriş *Bildirmekişiveyabiçimi. bildirişim *İletişim,haberleşme,komünikasyon. bildirişme *Bildirişmekişiveyadurumu. bildirişmek *Birduyguveyadüşünceyiişaretleveyaseslerdizgesiylebildirerekanlaşmak. bildirme *Bildirmekişi,beyan. bildirmecümlesi *Yüklemibildirmekiplerindenbiriylekurulancümle. bildirmekipleri *Bellizamankavramıveren,belirligeçmiş,belirsizgeçmiş,şimdikizaman,genişzaman,gelecekzaman kipleri:Gel-di,gelmiş,gel-iyor,gel-ir,gel-ecekgibi. bildirmek *Herhangibirşeyihabervermek. *Herhangibirkonudabilgivermek. *Anlatmak,ifadeetmek. bile *Birlikte. *Aynızamanda,da,de,dahi. *Üstelik. bilebile *Bilerek,isteyerek,öncedentasarlayarak,düşünülerek,kasten. bilebilelâdes *Kötübirdurumuöylegerektiğiiçinkabullenmişgörünme,bilerekaldanmışgörünme. bilecen *Herşeyibilen,herşeydenanlayan. *Bilgiçliktaslayan,ukalâ. bilecenlik *Bilecenolmadurumu. bileği *Kesiciaraçlarıbilemekiçinkullanılanalet. bileğitaşı *Bıçak,çakı,makasgibikesiciaraçlarıbilemektekullanılanincetanelisarışist. bileğindealtınbileziğiolmak *Bkz.kolundaaltınbileziğiolmak. bileğinegüvenmek *gücüneveyahünerinegüvenmek. bileğinekadar(veyabileklerinekadar) *(çamur,kariçin)ayaklarıiçinegömülecekbiçimde. *(giysieteğiiçin)yalnızayaklargörünecekkadar(uzun). bileğininhakkıile *kendigücüvekendiçalışmasıile. bilek *Ellekolun,ayaklabacağınbirleştiğibölüm. *Güç,kuvvet. bilekdamarı *Nabız. bilekgibi *(saçveyaakarsuiçin)gür,kalın. bilekgücü *Kolkuvveti. bilekgüreşi *Karşılıklıikikişidirseklerinidayayarakbirbirlerininbileğinibükmek. bilekkuvveti *Bedenkuvveti,kolkuvveti. bileksaati *Bileğetakılanküçüksaat. bileklik *Oyunlardabileğinincinmesiniönlemekiçinbileğetakılanmeşinsargı. bileme *Bilemekişi. bilemedin(veyabilemediniz) *ençok,enfazla. bilemek *Kesicialetlerizımparaveyabileğitaşındakeskinleştirmek,keskindurumagetirmek,keskinleştirmek. *Güçlendirmek,etkisiniartırmak. bilenme *Bilenmekişi. bilenmek *Bilemekişinekonuolmak,keskindurumagetirilmek. *Birişeyoğunbirbiçimdehazırlanmak,konsantreolmak. *Hırslanmak,aşırıderecedeistemek. bilerek *isteyerek,kasten. bileşen *Birbileşkeoluşturankuvvetlerinherbiri. bileşik *Birleşerekoluşmuş,basitolmayan,mürekkep. *Kimyasaltepkimelersonucuikiveyadahaçokelementtenoluşanvebunlardanbağımsızfiziksel,kimyasal niteliklergösteren(madde). *Sesvegörüntününbirlikteyeraldığıfilmparçası. bileşikfaiz *Süretarihinedekbirikmişfaizlerinanaparayaeklenmesiyleeldeedilentoplamüstündenödenenfaiz, mürekkepfaiz. bileşikkap *Birleşikkap. bileşikkaplar *Birleşikkaplar. bileşikkesir *Payıpaydasınaeşitveyapayıpaydasındanbüyükolankesir. bileşikönerme *Enazikiönermedenoluşanyeniönerme. bileşikgiller *Bitişikyapraklıikiçeneklilerden,çiçeklerikömeçdurumundatopluolarakbulunan,bazıcinsleriuçucuyağ veyasüttaşıyanbirfamilya. bileşim *İkiveyadahaçokögebirarayagelerekyenibirögeoluşturma,terkip. *Birmaddeninhangikimyasaltürlerdenoluştuğunubelirleyenverilerintamamı. *Bileşmesonucuoluşancisim. *Bileşmekişiveyadurumu. bileşke *Bircismeuygulananbirkaçkuvvetintoplametkisineeşitolantekkuvvet,muhassala. bileşme *Bileşmekişi,terekküp. bileşmek *İkiveyadahaçokögebirarayagelerekyenibirögeoluşturmak,terekküpetmek. bileştirici *Bileştirmekişiniyönetenkimse. bileştirme *Bileştirmekişi. bileştirmek *Bileşmesinisağlamak." }, { "text": "*İkiveyadahaçokvektörün,paralelkenarkuralınauygunolarakgeometriktoplamınıalmak,geometrik toplam. bilet *Parailealınan,konser,sinema,tiyatrogibieğlenceyerlerinegirme,ulaşımaraçlarınabinmeveyabirtalih oyununakatılmaimkânınıverenbelge. biletkesmek *biletikoparıpalıcıyavermek,biletsatmak. biletçi *Biletsatangörevli. biletçilik *Biletsatmaişi. biletli *Biletiolan. biletme *Biletmekişi. biletmek *Bilemekişiniyaptırmak. biletsiz *Biletiolmayan. bileyici *Kesicialetleribilemeyiişedinmişolankimse,zağcı. bileyicilik *Bileyicininyaptığıiş,zağcılık. bilezik *Bileğesüsiçintakılanhalka. *İkiborununucunubirleştirmeyeyarayanhalkayabenzerparça. *Motorpistonlarına,yağlama,soğutma,özelliklesızıntıyıönlemegibiamaçlarlayerleştirilmiş,genelolarak dökmedemirdenyapılmış,uçlarıaçıkveesnekhalka. *Kelepçe. *Mobilyalarınayakaltlarınatakılankare,dikdörtgen,silindir,kesikkonivebenzerişekilli,pirinçveyanikel kaplıdemirdenyapılmış,ikiucudelikgereç. bilezikli *Bileziğiolan. *Bileziktakmışolan. bilfarz *Tutalımki,sayalımki,sözgelişi,diyelimki. bilfiil *İşolarak,işedinerek,gerçekten. bilge *Bilgili,iyiahlâklı,olgunveörnek(kimse),hakim. bilgece *Bilgeyeyaraşır(biçimde),hâkimane. bilgelik *Bilgeolmadurumuveniteliği. *Bilgi,hikmet. *(İlkÇağfelsefesinde)Kendinitanımanınbilgisi,vukuf. bilgi *İnsanaklınınerebileceğiolgu,gerçekveilkelerinbütününeverilenad,malûmat. *Öğrenme,araştırmaveyagözlemyoluileeldeedilengerçek,malûmat,vukuf. *İnsanzekâsınınçalışmasısonucuortayaçıkandüşünceürünü,malûmat,vukuf. *Genelolarakveilksezidurumundazihninkavradığıtemeldüşünceler,malûmat. *Bilim. *(bilişimde)Kurallardanyararlanarakkişininveriyeyönelttiğianlam. bilgiedinmek *öğrenmek,bilgialmak. *Birdurumuöğrenmek. bilgiişlem *Özelliklebilgisayarvb.makinelerleyapılanişlemlerindüzenlibiçimdeyürütülmesi. bilgikuramı *Bilginintemelini,bilimalanındauygulananyöntemleri,sınırvegüvenilirlikbakımındaninceleyiparaştıran felsefedalı,epistemoloji. bilgişöleni *Bellibirkonununtartışıldığıbilimseltoplantı,sempozyum. bilgitoplamak *değişikyervekaynaklardansağlananbilgileribirarayagetirmek. bilgici *Sofist. bilgicilik *AntikYunanfelsefesindeeleştiriakımı,sofizm. *Başkasınıyanıltmakiçindoğruolmadığıbilinerekyapılanuslamlamaveçıkarsama,safsatacılık. bilgiç *Bilgilikimse. *Bilgisizolduğuhâldebilgiligörünmekisteyen,bilgiligeçinenkimse. bilgiçbilgiç *Bilgisiolduğunugöstererek,bildirerek. bilgiçlik *Bilgiçolmadurumu. bilgiçliksatmak(veyataslamak) *bilmediğihâldebilirgörünmek,bilgingeçinmek. bilgilendirme *Bilgilendirmekişiveyadurumu. bilgilendirmek *Birkonudabilgisahibiolmasınısağlamak,haberdaretmek. bilgilenme *Bilgilenmekişiveyadurumu. bilgilenmek *Bilgisahibiolmak,öğrenmek. bilgili *Bilgisahibiolan,malûmatlı,haberli. *Bilerek. bilgilik *Ansiklopedi. bilgin *Bilimselbirkonudaçokbilgisiolan(kimse),âlim. bilgince *Bilgineyakışır,bilgintavrında,bilgingibi. bilginlik *Bilginolmadurumu. bilgisayar *Çoksayıdaaritmetikselveyamantıksalişlemlerdenoluşanbirişi,öncedenverilmişbirprogramagöre yapıpsonuçlandıranelektronikaraç,elektronikbeyin,kompüter. bilgisayarcı *Bilgisayaralımsatımcısı. *Bilgisayarprogramcısı,yapımcısıveyamühendisi. bilgisayarcılık *Bilgisayarticaretiveyauzmanlığı. bilgisayarlamak *Bilgisayarageçirmek. bilgisayarlaşmak *Bilgisayardüzeniyledonatılmak. bilgisiz *Bilgisahibiolmayan,malûmatsız,cahil. bilgisizlik *Bilgisizolmaveyabilgiyokluğudurumu,cehalet. bilgiyazar *Elektroniksistemledizgiyapanalet. bilhassa *Hele,herşeydenönce,başta,özellikle,ençok,mahsus. bili *Bilgi,malûmat. bilibili *Tavukgibikümeshayvanlarınıçağırmakiçinçıkarılanses. bilici *Bilen. bililtizam *Bilebile,bilerekveisteyerek. bilim *Evreninveyaolaylarınbirbölümünükonuolarakseçen,deneyedayananyöntemlervegerçeklikten yararlanarakyasalarçıkarmayaçalışandüzenlibilgi,ilim. *Genelgeçerlikvekesinlikniteliklerigösterenyöntemlivedizgeselbilgi. *Bellibirkonuyubilmeisteğindenyolaçıkan,bellibiramacayönelenbirbilgiedinmeveyöntemliaraştırma süreci. bilimadamı *Bilimselçalışmalarlauğraşankimse,bilgin,âlim. bilimdışı *Bilimeaykırı,bilimeuymaz,gayriilmî. bilimkadını *Bkz.bilimadamı. bilimkuramı *Bilimlerinkoyduklarıdüşünselsorunlarıinceleyenvetektekbilimlerinyöntemlerini,ilkelerini, varsayımlarınıaraştıranfelsefedalı. bilimkurgu *Çağdaşbilimverileriyledüşgücündenoluşanfilm,romanvb. bilimkurgusal *Biyolojiveelektrikleilgiliolan,biyonik. bilimci *Bilgin. bilimcilik *Bilginin,temeliolarakyalnızbilimyöntemineönemverme,ilimcilik. bilimsel *Bilimleilgili,bilimedayanan,ilmî. bilimseldeneycilik *Herbilginindeneyleveyagözlemledoğrulanabileceğini,sınanabileceğinisavunanfelsefeakımı. bilimseldüşünce *Bilimtemelinedayananözgüreleştirici,araştırıcıvebağımsızdüşünce. bilimselsosyalizim *İhtilâlcisosyalizm,Marxçılık. bilimseltoplantı *Uzmanlarınkatılımıilegündemibilimselkonularınoluşturduğutoplantı. bilimselleştirme *Bilimselleştirmekişi. bilimselleştirmek *Biliminmetotlarınauygundurumagetirmek. bilimsellik *Bilimselolmadurumu. bilimsiz *Bilime,bilimyöntemlerineuygunolmayangayriilmî. bilimsizlik *Bilimsizolmadurumubilimsizceiş. bilincinevarmak *anlamak,kavramak. bilinciniyitirmek *bilinciniherhangibirsebepleyitirmek. bilinç *İnsanınkendisiniveçevresinitanımayeteneği,şuur. *Algıvebilgilerinzihindeduruveaydınlıkolarakizlenmesüreci,şuur. *Temelbilgi,temelgörüş. *Birtoplumdakiruhîetkinliklerinveyaruhîdurumlarınbütünü. *Dimağ. bilinçakışı *Düşüncelerinarkaarkayabirbiriniizlemesi. *Kişininaklındangeçenlerinbirincikişiağzındanyansıtılması. bilinçdışı *Bilinçsizceyapılanişveetkinliklerinbütünügayrişuur. *İnsanruhunun,baskıaltındatutulanisteklerlebunlarabağlıdüşüncelerdenoluşanvebilinceulaşamayan bölümü. bilinçkaybı *Hafızayitimi. bilinçaltı *Bilinçdışıolmaklabirlikte,dilendiğizamankapsamındakilerinbilinceçağrılabildiğizihinbölgesi,şuuraltı tahteşşuur. bilinçlendirme *Bilinçlendirmekişi. bilinçlendirmek *Bilinçlidurumagetirmek. bilinçlenme *Bilinçlenmekişi. bilinçlenmek *Bilinçlidurumagelmek,şuurlanmak. bilinçli *Bilinciolan,bilinçleyapılan,şuurlu. *Eleştirmelibirbiçimde,kendietkinliğininfarkındaolan,şuurlu. bilinçlilik *Bilinçliolmadurumuşuurluluk. *Nesne,olayveedimlereuyanıkbulunmadurumu,şuurluluk. bilinçsiz *Bilinciolmayan,bilinçleyapılmayan, şuursuz. *Kendietkinliğinieleştirmelibirbiçimdesezmeyen,şuursuz. bilinçsizlik *Biliçsizolmadurumu,şuursuzluk. *Nesne,olayveişlerekarşıuyanıkbulunmamadurumu,şuursuzluk. bilindik *Bilinen. bilinemez *İnsanaklıylabilinemeyenşey. bilinemezci *Bilgininbağıntılıolduğunainanan(kimse). *Tanrı'nınveevreninneredentürediğininbilinmediğinivebilinemeyeceğiniilerisürenöğretiyibenimseyen (kimse),lâedri,agnostik. bilinemezcilik *Bilgininbağıntılıolduğunavebundandolayısalt olmadığınainananöğreti. *Tanrı'nınveevreninneredentürediğininbilinmediğinivebilinemeyeceğiniilerisürenöğreti,lâedriye, agnostisizm. bilinen *Değeribelliolannicelik,bilindik,malûm. bilinme *Bilinmekişi. bilinmedik *Bilinmeyen. bilinmek *Bilmekişinekonuolmak,anlaşılmak,öğrenilmek. bilinmeyen *Değeribelliolmayan,bilinmeyen(nicelik),bilinmedik,meçhul. bilinmez *Anlamıgizliveanlaşılmasıgüçolan,muğlâk. *Belliolmaz,kuşkulu,meçhul. bilinmezlik *Bilinmezolmadurumu. bilir *\"Anlar\",\"sayar\",\"yapar\"anlamlarıileisimlerlebirleşerekbirleşiksıfatkurar. bilirbilmez *yarımbilgiile,bilipbilmediğinigözönünealmadan. bilirkişi *Belirlibirkonudaniyianlayanvebiranlaşmazlığıçözümlemekiçinkendisinebaşvurulankimse,uzman, ehlihibre,ehlivukuf,eksper. *Çözümlenmesiözelveyabilimselbilgiyedayanankonulardaoyunaveyadüşüncesinebaşvurulankimse, ehlihibre,ehlivukuf. bilirkişiraporu *Bilirkişininhazırlamışolduğurapor. bilirkişilik *Bilirkişininyaptığıiş. bilisiz *Öğrenimgörmemiş,cahil. bilisizlik *Bilisizolmadurumu,cahillik. bilistifade *Yararlanarak. biliş *Canlının,birnesneveyaolayınvarlığınailişkinbilgilivebilinçlidurumagelmesi,vukuf. *Bildik,tanıdık,dost. bilişçıkmak *tanımak,öncedentanışolmak. bilişim *Teknik,ekonomikvetoplumsalalanlardakiiletişimdekullanılanveözellikleelektronikaletleraracılığıile düzenlibirbiçimdeişlenmeyiöngörenbilim,informatik,sibernitik. bilişimağı *Teknik,ekonomikvetoplumsalalanlardakiiletişimsistemi. bilişimteknolojisi *Bilişimdekullanılanbütünaraçvegereçlerinoluşturduğusistem. bilişimci *Bilişimalanındauzmankişi. bilişme *Bilişmekişi. bilişmek *Karşılıklıolarakbirbirinitanımak,muarefesiolmak. *Öğrenmek. billâhi *Tanrı'yaantiçerim\"anlamındabirant. *\"İnanolsun\"anlamındakullanılır. billûr *Bazıcisimlerinaldıklarıgeometrikbiçim. *Duruvetemizkesmecam,kristal. *Billûrdanyapılmış. *Koçyumurtası. billûrcisim *Gözde,irisinarkasında,mercekgöreviniyapan,mercimekbiçimvebüyüklüğündekisaydamcisim. billûrgibi *çokduru,çoktemiz(su). *çokbeyazvepürüzsüz(kol,gerdan,göğüs). *(sesiçin)pürüzsüz. billûrî *Billûrabenzer,billûrgibi. billûriye *Billûrdanyapılmışveyabillûrlailgili. *Genelliklebillûrdanyapılmışeşyasatandükkân. billûrlaşma *Billûrdurumunagelme. *Herhangibircisimmoleküllerininbazıfizikvekimyadeğişmeleriylegeometrikbiçimalması,kristalleşme." }, { "text": "billûrlaşmak *Billûrdurumunagelmek,billûrdurumundayoğunlaşmak,kristalleşmek. *Belirgindurumagelmek,netlikkazanmak. billûrlaştırma *Billûrlaştırmakişi. billûrlaştırmak *Billûrdurumunagetirmek. billûrlu *İçindebillûrbulunan. *Bolışıklı,pırılpırılparlayan(yer). billûrsu *Billûrabenzeyen,billûruandıran,kristaloit. *Diyalizeuğrayarakçözümlenenmadde,koloitkarşıtı. bilme *Bilmekişi. *Birşeyinneolduğununbilincinevarma. *Bilgiedinmeningayevesonucu. bilmece *Birşeyinadınıanmadan,nitelikleriniüstükapalısöyleyerekoşeyinneolduğunubulmayıdinleyeneveya okuyanabırakanoyun,muamma. *Bilinmeyenşey,muamma. bilmeceçözmek *bilmecenincevabınıbulmak. bilmecegibikonuşmak *açık,anlaşılırbiçimdekonuşmamak. bilmeden *bilmeyerek. *sonucunneolacağınıkestiremeden. bilmediğibeşvakitnamaz *herşeyipekiyibilir,anlamındabirsöz. bilmek *Birşeyianlamışveyaöğrenmişbulunmak. *Birbilimveyasanatdalındayeterliolmak. *Birişyapmayaalışmışolmak,elindengelmek. *Tanımak,hatırlamak. *Sanmak,varsaymak,farzetmek. *Anlamak. *Sorumlututmak. *İnanmak. *Bazen\"işinegelmek\",\"uygunbulmak\"anlamındadakullanılır. *-a/-eeklifiillerleyeterlikbildirenbirleşikfiilleroluşturur. *Saymak. *Genişzamanınolumsuzbirincitekilkişisiolarakbilmembiçimindekullanılıncaduraksama,şaşma, tereddütanlamınıverir. bilmemhangi(veyabilmemkaç,kim,nasıl,ne) *önemliveyaanlatılmasıgerekligörülmeyenşeyleriçin kullanılır. bilmemek *birliktekullanıldığıfiilinbirtürlügerçekleşemediğinianlatır. bilmemezlik *Bilememedurumu,bilmezlik. bilmez *Anlamaz,kavramaz,hatırbilmez,kadirbilmezgibisözlerle\"yapamaz\",\"edemez\"anlamlarındakullanılır. bilmezleme *Bilmezlemekişi,teçhil. bilmezlemek *Birkimseyi,birşeybilmezgöstermek,teçhiletmek. bilmezlenme *Bilmezlenmekişi. bilmezlenmek *Bilmiyorgibigörünmek,bilmezliktengelmek,tecahületmek. bilmezlik *Bilmezolmadurumu,cehalet. bilmezliktengelme *yazarın,bildiğibelliolanbirşeyibilmezveyabaşkatürlübilirgörünecekyoldabiranlatışsanatı, tecahülüarifane. bilmezliktengelmek *bilmiyorgörünmek. bilmiş *Herşeyibilirgeçinen,bilgiçliktaslayan. *Bkz.çokbilmiş. bilmukabele *Karşılıklıolarak,karşılıkolarak. *(davranıştöresinde)Bende,sizede,sizlerede. bilmünasebe *Sırasıgelince,sırasıdüşünce. bilsat *Kuruluşlar,şirketlerarasındabilgisatma,bilgileşim,bencmarking. bilumum *Bütün,hep,kamu,...-inhepsi. bilvasıta *(birinin)Aracılığıile,araçla;doğrudandoğruyaolmayarak,dolaylı. bilye *Taş,maden,toprak,camgibi şeylerdenyapılmışküçükyuvarlak,misket. *Motorlutaşıtlardadönmeveyasürtünmeetkileriniazaltmak,aşınmayıveenerjiyitiminiönlemekiçin, göbeklerdekiyataklarayerleştirilen,çoğunluklaçelikten,küçükyuvarlak. bilyeli *Bilyesiolan. bilyeliyatak *Bisiklet,otomobilgibitaşıtlarıntekerleklerindesürtünmeyiazaltmakamacıylaiçineçelikbilyeyerleştirilmiş bölüm. bilyon *Milyar. bin *Onkereyüz,dokuzyüzdoksandokuzdanbirartık. *Busayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,1000,M. *Birisimdenöncegeldiğindeaşırılıkveçoklukbildirir. binbilsendebirbilenedanış *birinsanbirşeyinekadariyibilirsebilsin,genedeonukendisindendahaiyibilenbulunabilir. binbir *Pekçok,çoksayıda. binbirayakbirayaküstüne *herkesinayaktaolduğukalabalık. bincanile *çokisteyerek,gönülden. bindallı *Çoğunluklamorkadifeüzerinesırmailekabartmadal,yaprakveçiçekişlenmişgiysiveyaörtü. binderdedeva *pekçokişeyarayan;hersıkıntıyıgideren. binderedensugetirmek *birinikandırmakiçinbirçoksebepilerisürmek,dildökmek. binişçi,birbaşçı *herişe,başolacakbirkimsegerekir. binkalıbagirmek *birbirinebenzeyenbirçokişyapmak,sürekliolarakdüşüncedeğiştirmek. binkat *Pekçok,kıyaslanmayacakölçüde. binnasihattenbirmusibetyeğdir *yaşanmışolaylar,öğütlerdençokdahaetkilidir. binpişmanolmak *çokpişmanolmak. bintaraktabeziolmak *birçokişleuğraşmak. bintürlü *Birbirindençokfarklı,çokdeğişik. binyaşa! *(memnunlukbildirmekiçinkullanılansöz)çokyaşa!. binzahmetle *çokzor,büyükzorlukla. bina *Yapı. *Arapçafiilçatısınıkonuedinenbilimvekitap. *Çatı. binaetmek *yapmak,kurmak,inşaetmek. *(birdüşüncesisteminegöre)kurmak,dayamak,yapmak. binaen *-dendolayı,-denötürü,-diğiiçin. *Dayanarak. binaenaleyh *Bundandolayı,bundanötürü,bununiçin,bununüzerine. bînamaz *Bkz.beynamaz. binbaşı *Rütbesiyüzbaşıileyarbayarasındabulunanveasılgörevitaburkomutanlığıolansubay. binbaşılık *Binbaşırütbesiveyabinbaşınıngörevi. bindebir *çokseyrekolarak. bindi *Destek,hamil. bindiğidalıkesmek *(kendisinegerekliveyararlıolanşeyi)farkındaolmadanyararsızdurumagetirmek,kendieliyleyoketmek. bindirilme *Bindirilmekişiveyadurumu. bindirilmek *Bindirmekişiyapılmak. bindirilmişkuvvetler *Motorlutaşıtlarabindirilmişaskerbirlikleri. bindirim *Fiyatartırma,zam. bindirimli *Fiyatıartırılmış,zamlı. bindirme *Bindirmekişi. *Birbiriüzerinegelerekeklenenlevha,kiremit,ahşapparçalarınındurumu. *Çıkarmaharekâtınakatılacakbirliklerin,çıkarmayerinegitmekiçinkendilerineayrılandenizaraçlarına binmeleri. bindirmekilit *Gövdesikutubiçimindeolan,kapakveyakapınınarkasınadoğrudanvidalanan,basitmekanizmalıkilit. bindirmek *Birkimseyibirşeyinüzerineçıkartmak,oturtmakveyaiçineyerleştirmek,binmesinisağlamak. *(taşıt)Baştarafındanbaşkabirtaşıtaçarpmakveyabiryerevurmak. *Eklemek,katmak. binek *Binmeyeayrılmışşeyvedahaçokat. *Üzerinebinilen,binmeyeyarayan. binekatı *Sadecebinmek,gezmekveyabiniciliksporuiçinyetiştirilenat. binektaşı *Atveyaarabayabinmekiçinüstüneçıkılanyüksekçetaş. biner *Binsayısınınüleştirmebiçimi,herbirinebin,herdefasındabinibiraradaolarak. bingi *Kemerlerüzerineoturtulmuşkubbeilekemerlerinarasınıkapatanüçgenbiçimindekikubbeparçalarından herbiri. bini *Binmeişi. *Kapı,dolapgibi şeylerin,kanatlarıkapanıncakalanaralığıörtebilmekiçinbukanatlarınkenarınaçakılan çıta. biniaşmak *çokfazlaolmak. binibirparaya *pekçokveucuz. *pekçokyapılan,pekçokolan. binici *Binen. *Ataiyibinenkimse. binicilik *Atabinmeustalığı. *Atabinilerekyapılanspor. binilme *Binilmekişi. binilmek *Binmekişiyapılmak. bininyarısıbeşyüz(odabizdeyok) *çokdüşünceligörünenbirineşakayollu\"aldırma!\"anlamındasöylenir. bininci *Binsayısınınsırasıfatı,sıradadokuzyüzdoksandokuzuncudansonragelen. biniş *Binmekişiveyabiçimi. *Atlıalay. *Atlıalaydagiyilengiysi. *Yüksekaşamalıbilginlerinveyeniçerisubaylarınıngiydiklericübbe. *Üniversiteöğretimüyeleriningiydiklericübbe. binişme *Binişmekdurumu. binişmek *İkiparçadanbiri,öbürününüstündeolmak. *Kaskirişleribirbiriüstünebinmek. *Kırıkbirkemiğinikiparçasıbirbiriüstünegelmek. binit *Üstünebinilenhayvan,binekatı. binit *Hamurdurumundakiekmeklerin,fırınaatılmadanönce,içinekonulduğuoyukgözlütahta. binlerce *Birçokbin;pekçok. binlik *Binliralıkkâğıtpara. *Yaklaşıkolaraküçlitrelikbüyükşişe. *Bintanesibiraradaolan. binme *Binmekişi. binmek *Yüksekbirşeyinveyabirhayvanınüstüneçıkıpayaklarınısallandırarakoturmak. *Biryeregitmekiçintren,vapur,uçak,otomobilgibibirtaşıttayeralmak. *(bisikletmotosiklet,binekhayvanıiçin)Kullanmak. *İşistenilmeyenveyabeklenilmeyenbirbiçimalmak. *Birşeysıkışarakyanındakininüstüneçıkmak. *Fiyatartmak. *Eklenmek,katılmak. binnetice *Sonuçolarak,nihayet. binyıl *Binyılıiçinealanzamandilimi. biokütle *Belirlizamandasınırlarıbelirlibirbiyotoptabulunancanlıorganizmalarıntoplamkütlesi. biomedikal *Hembiyolojihemdetıplailgiliolan. biomekanik *Biyoloji,fizyolojivetıpkonularınımekanikkanunlaryöntemiyleirdeleme. biomikroskop *Kendineözgübirışıkilekullanılançiftgözmerceklimikroskop. bîperva *Çekinmez,sakınmaz,korkusuz,gözüpek. *Çekinmeden,korkmadan. bir *Sayılarınilki. *Busayıyıgösterenrakam1,I. *Busayıkadarolan. *Herhangibirvarlığıbelirsizolarakgösterir. *Tek. *Birleşik. *Eş,aynı,birboyda. *Ortaklaşaolan,müşterek. *Değer,önembakımlarındanbirbirindenfarksız,birbirineeşit,birbirinebenzer. *Sıfatveyazarfdurumundabaşınageldiğikelimelerekuvvet,istekveyakesinolmayananlamlarkatar. *(tekrarlanarak)Birkez. *Sadece. *Ancak,yalnız. bir(veyasağ)elininverdiğiniöbür(veyasol)elinduymasın *yapılanbiriyilikgizlitutulmalı,onunlaövünülmemelidir. bir(veyatekbaşına) *yalnızolarak,yanındakimsebulunmadan. *başkabirininyardımıolmaksızın. bir...,bir(veyabirde) *hem....hem. birabamvaratarım,neredeolsamyatarım *tekbaşınabulunankimseninistediğiyerdebarınıprahatedebileceğinianlatır. biracıkahveninkırkyılhatırıvardır *Bkz.birfincankahveninkırkyılhatırıvardır. birağızdan *hepbirlikte,beraberce,hepbirden. birağızdançıkıpbindileyayılır *ortayaatılanbirsözçokçabukyayılır. biralay *Birçok,birsürü,pekçok. birâlem *Kendineözgübirniteliğiolan. biran *Çokkısabirsüreiçinkullanılır. bir anönce *Birara,olabildiğikadartez. birara *Kısabirsüre. *Geçmiştebirzaman. biraraba" }, { "text": "*Odun,kömürgibibazışeylerinölçübirimi. *Pekçok,fazla. birarada *Toplubirdurumda,birlikte,topluolarak. biraralık *Birara. birarayagelmek *biryerdetoplanmak,buluşmak. birarayagetirmek *toplamak. birarpaboyu(gitmekveyayolalmak) *çokaz. biraşağıbiryukarı *amaçsızolarakgidipgelmeyianlatır. biratımlıkbarutuolmak(veyakalmak) *birkonudayapabileceğiçokazşeyibulunmak. biravuç *Biravuçdolduracakkadar. *Az,çokaz. birayağıçukurdaolmak *yaşayacakçokazzamanıkalmışolmak;çokyaşlanmışolmak. birayakönce(evvel) *biranönce. birayaküstündebinyalansöylemek(veyabirayaküstündekırkyalanınbelinibükmek) *çokkısasüredepekçokyalansöylemek. birbabadokuzevlâdıbesler,dokuzevlâtbirbabayıbeslemez *çokçocuğuolanbaba,herçocukbabasınabakılmasınıötekindenbeklediğiiçinsıkıntıdakalır. birbakıma *Başkabirgörüşle,başkabirdüşünüşle. birbaltayasapolmak *belirlibirişsahibiolmak. birbardaksudafırtınakoparmak *önemsiz,küçükbirsorunubüyütmek. birbaşına *Tekbaşına. birbaştan(veyauçtan)birbaşa(veyauca) *biryerinbirsınırdanöbürsınırınakadar. birben,birdeAllahbilir *sıkıntılıdurumlardasöylenilenbirdeyim. birbiçiminegetirmek *çözümyolubulmak. birbir *Bkz.hepyek. birbir *Birerbirer,ayrıayrı. *Olduğugibi,tamtamına,eksiksiz. bir boy *Birkez. *Hele. birboyda *Boylarıeşit. birboydanbirboya *Biryerinbirucundanöbürucunakadar,baştanbaşa. birbueksikti *sıkıntılıbirdurumvarkenbiryenisininçıkmasıüzerinesöylenir. birçatıaltında(olmakveyabulunmak) *aynıyapıiçinde. birçekirdekgerikalmamak *bütünüyledenkolmak. birçenekliler *Oğulcuğubirçenektenoluşmuş,kapalıtohumlulardanbirbitkisınıfı. birçenetli *Kapsüllüyemişlerintekparçalıolanları. birçırpıda *birelealışta,elealıralmaz,çabucak. birçiçeklebahar(veyayaz)olmaz *küçük,güzelbirbelirtiiledoyurucusonucaulaşılmaz. *çapkınkimseleriçinkullanılır. birçift *Birtakım. *Biraz,biriki. birçiftsöz *Birikisöz. birçiftsözüolmak *söyleyecekbirşeyleribulunmak. birçokları *çoksayıdaolan(kimseveyaşey). birçöplükteikihorozötmez *biryerdeikikişibaşolmaz. birçuvalinciriberbatetmek *düzelmekteolanbirdurumuyersiz,yanlışdavranışlarlabozmak. birdaha *birkezdaha. *hiçbirzaman. birdahayüzünebakmamak *darılıpilgiyikesmek. birdaldadurmamak *sıksıkişveyadüşüncedeğiştirmek. birdamla *Çokaz. *(çocukiçin)Çokküçük. birde *veolanakatarak,fazladan. *umulanınveyabeklenilenindışındabirdurumuanlatancümlelerinbaşınagelir. birdediğibirdediğinitutmamak *söyledikleribirbirineuymamak,tutarsızkonuşmak. birdediğiikiolmamak *heristediğiyapılmak. birdediğiniikietmemek *heristediğinihemenyapmak. birdefa *Olupbittianlatancümlelerekatılır. *\"ilkönce\",\"hele\"anlamındadakullanılır. birdefada *aravermeksizin. birdefalık *Birkereyapmayayetecekkadar. *Birkereyeözgüolan,birkereyeözgüolarak. birdelikuyuyabirtaşatar,kırkakıllıçıkaramazmış *bazenbirkimseninyaptığıyersizbiriş,birçokkimsetarafındandüzeltilemez. birderece(veyabirdereceyekadar) *biraz. birderibirkemik(kalmak) *çokzayıflamak. birdikiliağacıolmamak *eviveyamülküolmamak. bir dirhem *Çokaz,birazcık. birdirhembaliçinbirçekikeçiboynuzuçiğnemek *verimiaz,zahmetiçokolanbirişleuğraşmak. birdirhemetbinayıpörter *birazkiloalmakbazeninsanıgüzelleştirir. birdokunbinahişit(dinle)kaseifağfurdan *insanlarıkonuşturmakiçinbirazdertlerinideşmekyeter. birdolu *Birçok. birdonbirgömlek *yarıçıplak. birdostlukkaldı! *azbirmalkalıncasatıcılarınkullandığıbirözendirmedeyimi. birdudağıyerdebirdudağıgökte *masallardakidevgibikorkunçveçirkin. birdüziye *Sürekliolarak. birel *(ateşlisilâhiçin)birkezatım. birelbireliyıkar,ikielbiryüzüyıkar *bazıdurumlardayardımcısızişyapılmayacağınıanlatır. birelden *aynıkimsetarafından. *birmerkezden. bireliyağdabirelibalda(olmak) *varlıkvebollukiçindeolmak. birelinsesiçıkmaz *birdavanınbirkişitarafındansavunulmasıetkiliveyeterlideğildir. *yardımlaşarakişlerdahakolaybaşarılır. birelinibırakıpötekiniöpmek *aşırısaygıgöstermek. birelleverdiğiniöbürellealmak *yapargöründüğübiriyiliği,sağladığıbirçıkarlaödetmek. birelmanınyarısıo,yarısıbu *birbirlerineçokbenzeyenkimseleriçinkullanılır. birevcikli *Mısır,ceviz,fındıkgibierkekvedişiorganlarıayrıçiçeklerde,ancakaynıköküzerindebulunan(bitki). birfendekazıkkakmak *birbilgiveyabilimdalındasaplanmışkalmak. birfincan(veyabiracı)kahveninkırkyılhatırıvardır *iyilikküçükdeolsaunutulmaz. birgecelik *Birgeceiçin,birgeceiçindeolupbiten,birgeceyeait. birgömlekaşağı *birderecedahadüşük(birinden). birgömlekfazlaeskitmişolmak *birindendahayaşlıvedahagörmüşgeçirmişolmak. birgözağlarkenöbürgözgülmez *kederveyasıkıntıvarkendostlar,akrabalareğlenmemelidir. birgözgülmek *hemgülüphemağlamak. birgözeli *Yapısıtekbirhücredenoluşan(hayvanveyabitki),tekhücreli. birgözeliler *Yapısıtekbirhücredenoluşanhayvanlarveyabitkiler. birgünevvel *olabildiğikadarçabuk. birgündenbirgüne *hiç,hiçbirzaman. birgünlükbeylikbeyliktir *hoşagidenbirdurum,kısadasürseçekicivegüzeldir. birgüzel *Çokiyi,iyice. birhâlolmak *birşeyinçoktekrarlanmasıyüzündenbitkindurumagelmek,usanmak,bezmek,fenalıkgelmek. *huyudeğişmek. *kazayauğramak,ölmek. birhamlede *Çabucak,biratılışta. birhayli *Epey,çok. birhoş *Tuhafbirşekilde,garip. birhoşeylemek *hüzünlendirmek. birhoşolmak *şaşırmak. *hüzünlenmek. birhoşluğuolmak *birrahatsızlığı,birneşesizliğiolmak. birhücreli *Bkz.birgözeli. biriçimsu(gibi) *(kadıniçin)çokgüzel. biriğnebiriplikolmak *Bkz.iğneipliğedönmek. biriki *Birtakım,bazı,birparça,biraz,çokazsayıda,birkaçkez. birikidemeden(demeyekalmadan)(veyabirikiderken) *duraksamadan,karşısındakinevakitbırakmadan,duraksamadan. birişaretinebakmak *birişiyapmakiçinhazırbeklemek. biriştiroldu *istenmeyen,kötübirdurumkarşısındasöylenir. birkafada *aynıdüşüncede. birkalem *Biraniçin. *Aynı,benzer,tektür. birkalemgeçmek *boşvermek,biraniçingözardıetmek. birkalemde *birdenvetoptan. birkapıyaçıkmak *aynısonucavarmak. birkarar *Aynıdurumunukoruyarak,bellidurumunudeğiştirmeden. birkarardabirAllah *insantalihininherandeğişebileceğinivebununolağankarşılanmasınıöğütler. birkarış *Çokkısa. *Çokaz. birkarışbeberuhi *çokkısaboylukimse. birkarıylabirkoca,dırdırederhergece *sıkıntıveyayalnızlıkyüzündenikidost(bile)birbiriyledalaşır,anlamsızkonuşur. birkaşıksudaboğmak *birkimseyeçokkızmakveyaçoköfkelenmek. birkazandakaynamak *anlaşmak,uyuşmak,bağdaşmak. birkenardadurmak *gerektiğizamankullanmaküzerehazırdatutmak. birkere *Aslında. *Birkez,birdefa. birkerecik *Birdefayamahsusolarak. birkıyamettirgitmek(veyakopmak) *çokfazlagürültü,patırtı,telâşolmak. birkızıbinkişiister,birkişialır *güzelşeyiherkesister,amao,ancakbirkişiyekısmetolur. birkolçengi(olmak) *şensözlervedavranışlarlaçevresineneşesaçanlariçinsöylenir. birkoltuğaikikarpuzsığmaz *aynızamandabirdençokişleilgilenmekbaşarıiçinsakıncalıdır. birkoşu *Koşarak,koşakoşa,çabucak. birkoyundanikipostçıkmaz *birinden,gücününyetmediğibirözveriyibeklememekgerekir. birKöroğlu,birAyvaz *birkarıkocanınçocuklarının,yakınlarınınyanlarındabulunmadığınıveyahiççocuklarıolmadığınıanlatır. birköşeyeatmak *gerektiğindekullanılmakiçinbiryerekoymak. birköşeyekoymak *saklamak,biriktirmek. birkulağındangiripöbürkulağındançıkmak *söylenensözeönemvermemek. birkurşunatımı *kurşunungidebileceğiuzaklık. birlokmabirhırka *hayattaazlayetinmeyi,dervişçegeçinmeyianlatır. birmumaldaderdineyan *başkalarıylauğraşacağınakendidurumunudüşün. birnebze *Çokaz,birparça. birnefeste *(sözveiçecekleriçin)Aravermeden. bir nice *Birhayli,birçok. birnumara *Tek,birinci. birnumaralı *Birinci,baştagelen. birokadar *Nekadarvarsaokadardaha,birkatı,birmisli. biroyana,birbuyana *rastgele,birçokyerlere,çeşitliyönlere. birolmak *birarayagelmek,işbirliğiyapmak. birölçüde *Biraz,bellioranda. birörnek *Aynıbiçimdeolan,yeknesak. birpapeletmemek *hiçbirişeyaramamak,değeriolmamak. birparalıketmek *çokutanacak,işeyaramazbirdurumadüşürmek. birparça *Biraz,azıcık,çokaz. birparmak" }, { "text": "*Parmakucuylaalınanmiktarveyaparmakucuylaalarak. *Çokküçük(çocuk). birpostumvaratarım,neredeolsayatarım *istediğimyeregider,istediğimbiçimdedavranırım. birpuletmemek *hiçdeğeriolmamak. birpulasatmak *birkimseyibirçıkaruğrunaharcamak. birsıçrarsınçekirge,ikisıçrarsınçekirge,sonundayakalanırsınçekirge(veyaüçüncüsündeavucumadüşersinçekirge) *birkaçkezsaklanabilenbirsuçgününbirindeortayaçıkarakyapanıkötübirdurumadüşürür,suçlucezasız kalmaz. birsıkımlıkcanıolmak *çokcılızvegüçsüzolmak. birsıra *Üstüste,ardıardına. birsolukta *Çabucak,çarçabuk,çokkısabirsürede,hemen. birsöyleondinle *azkonuşupçokdinlemekyaralıolur. birsöyledipirsöyledi *uzatmadan,gereğigibisöyledi. birsözünüikietmemek *birininheristediğinihemenyerinegetirmek. birsürü *Çoksayıda,pekçok. bir şeysanmak *(birkimseyi,birşeyi,biryeri)gerçeğinden,olduğundanbaşkatürlüdüşünerekhayalkırıklığınauğramak, değerlendirmedeyanılmak. bir şeysöylemek *konuşmak. *belirtmek,anlatmak,ifadeetmek. bir şeyebenzememek *işeyarardurumdaolmamak. bir şeyinşuyuuvukuundanbeterdir *söylentiveyadedikoduolayıngerçekleşmesindendahakötüdür. bir şeyler(veyabir şey)olmak *huyu,durumu,tutumudeğişmek,yenihuylaredinmek. *bayılırgibiolmak,birdenfenalıkgelmek. *ölmek. bir şeyler,birşeyler *dahafazlaaçıklamamak,kısakesmekgerektiğindesöylenir. birtahtada *birdefada,yekten. birtahtasıeksik *akılcaeksik,yarımakıllı. birtane *Biricik,yegâne. birtanem *Sevgisözü. birtarafabırakmak(veyakoymak) *önemsememek,benimsememek,ertelemek. birtaşlaikikuşvurmak *birdavranışlabirdençokyararlısonucaulaşmak. birtekatmak *birkadehiçkiiçmek. birtemiz *Adamakıllı. birterimli *Aralarındayalnızçarpma,bölme,kuvveteyükseltme,kökalmaişlemleriyapılacakolan(niceliklerigösteren terim). birtorbakemik *çokzayıf. birtuhaflığıolmak *kendiniiyihissetmemek. birtutmak(veyabirgörmek) *eşitsaymak,eşitgörmek. birtürlü *(tekrarlıkullanıldığında)işinyapılmasınında,yapılmamasınındaaynıderecedekötüolduğunubelirtir. *hiçbirbiçimde,hiçbiryolla. birvakitler *Geçmişzamanda,eskiden,vaktiyle. birvarmışbiryokmuş *birmasalabaşlarken,\"eskiden\"anlamındasöylenenbirtekerleme. *masalgibigeçipgitmiş,artıkhayalolmuş. biryakadanbaşçıkarmak *birçatıaltındadirlikdüzenlikiçindeyaşamak. biryana *-denbaşka,sayılmazsa,hariçtutulursa. biryanadünyabiryana *birvarlığaçokdeğerverildiğinianlatmakiçinkullanır. biryandan(yanda) *birtaraftan(tarafta),hem...hem. biryastığabaşkoymak *(karıkoca)evlibulunmak. biryastıktakocamak *(karıkocabirlikte)uzunbirömürsürmek. biryaşınadahagirmek *şimdiyedeğingörmediğişaşılacakyenibirşeylekarşılaşmak. biryığın *birçok,pekçok,birsürü. biryiyipbinşükretmek *kötüdurumdaolanlarabakarakkendidurumunundeğerinibilmek. biryol *Birkez. biryoltutturmak *birdavranış,birtutumbiçimibelirlemek. biryolunubulmak *birişisonuçlandırmakiçinçarebulmak. birzaman *Geçmişzamanda,eskiden,vaktiyle. *Belirlibirsüre,biraz. birzamanlar *Zamanında,vaktiyle,eskiden. bira *Arpaileşerbetçiotunumayalandırarakyapılanbiriçki,arpasuyu. birabardağı *Biraiçmekiçinyapılmışözelbardak. biramayası *Mayalanmışdurumdakibiranınyüzündenalınanbirtürmantar. biracı *Birayapıpsatankimse. *Çokbiraiçen(kimse). biracılık *Birayapmavesatmaişi. birader *Erkekkardeş. *\"Yahu,dost,arkadaş\"anlamındaseslenmeolarakkullanılır. *Masonlarınbirbirlerineverdikleriad. birahane *Genelolaraksadecebiraiçilen,aynızamandadaçabukhazırlananbazısıcakveyasoğukyemeklerin yenildiğiyer. birahaneci *Birahaneişletenkimse. biralık *Birayapmaktakullanılan. biraz *Kısabirsüreiçin. *Yeterincedeğil,yeterölçüdedeğil. *Azmiktarda,çokdeğil. birazcık *Pekaz,çokaz. birazdan *Azsonra. birazı *Birparça. birbiri *Karşılıklıolarakbiriötekini,ötekideonu. *Biridiğerininyanısıra. birbiriiçinyaratılmışolmak *birbiriyleçokiyianlaşmak. birbiriüstünegelmek *arkasıarkasına,aravermeden. birbirinedüşmek *aralarıaçılmak,aralarındaanlaşmazlıkçıkmak. birbirinegirmek *kavgaetmek,dövüşmek. *karışmak. *(iplikvb.için)dolaşmak,çözülmeyecekdurumagelmek. birbirinekatmak *aralarınıaçmak,aralarınıbozmak,olayçıkarmak. birbirinitutmaz *birbiriyleilgisiolmayan,tutarsız. birbiriniyemek *ikiveyadahaçokkimsebirbiriyleuğraşmak,birbirinekötülüketmek. birbirininağzınagirmek *birbirineçokdüşkünolmak. birbirininağzınatükürmek *birsorunda,birolaydasözleşmişgibi,ağızbirliğiyapmak. birbiriningözünüçıkarmak *kıyasıyadövüşmek. birbiriningözünüoymak *aralarındaaşırıgeçimsizlikolmak. birci *Tekçi,monist. bircilik *Tekçilik,monizm. birçoğu *Çoksayıdaolankimseveya şey. birçok *Oldukçaçok,sayısıbelirsiz,birhayli,müteaddit. birden *Birdefada,hepsibirarada. *Ansızın,hemencecik. *Birlikte,beraberce. birdenbire *Ansızın,hemencecik,beklenmedikbirsırada. birdirbir *Oyuncularınbirbirininüstündenatlayarakoynadıklarıbiroyun. bire...vermek *(buğday,arpa,nohut,fasulyegibiürünleriçin)toprak,kullanılantohumunbellibirkatıkadarürünvermek. birebeşkatmak *eklemek,abartmak,birebinkatmak. birebinkatmak *çokabartmak. birebir *Verilenölçüdekikarşılık,miktar. birebireşleme *İkikümeninelemanlarıarasında,birelemanakarşı,birelemanalınarakyapılaneşleme. birebir *Etkisikesinolan. *İstenildiğigibi,uygun. birebirgelmek *etkisinihemenvekesinolarakgöstermek. birer *Birsayısınınüleştirmesayısıfatı,herbirinebir. birerbirer *Herbiriayrıolarak. birerikişer *Tekveyabirkaçıbirlikteolarak. bireşim *Parçalarınveyaögelerinbirarayagetirilipbirbütünolarakbirleştirilmesi. *Bubiçimdeoluşanbütün. *Elementveyabaşkamaddeleribirarayagetirerek,sun'îolarakbileşikcisimleroluşturma,sentez. *Yalındankarmaşıkolana,küllîdencüz'îye,zorunludanolasıya,ilkedenonunuygulanmasına,genelyasadan bireyselduruma,nedendenetkiye,öncüldenvarılansonucagidendüşünmebiçimi,terkip,sentez. bireşimli *Bireşimyoluileeldeedilen,sentetik. birey *Kendineözgünitelikleriyitirmedenbölünemeyentekvarlık,fert. *Birtürünkapsamıiçinegirensomutvarlık. *Doğabilgisindetürüoluşturantekvarlıklardanherbiri. *Toplumlarıoluşturanvedüşünsel,duygusal,iradeyleilgilinitelikleritoplumiçindebelirleneninsanlarınher biri,fert. *İnsantopluluklarınıoluşturan,insanlarınbenzeryanlarınıkendindetaşımaklabirlikte,kendineözgüayırıcı özellikleridebulunantekcan,fert. bireyoluş *Yumurtanındöllenmesindenbireyinyetkindurumagelmesinekadargeçirdiğigelişimevrelerininbütünü, ontogenez,soyoluşkarşıtı. bireyüstü *Tekbirbireyiaşan. *Genelliklefertlerinçevresiniaşan,bireylerinbilincindenbağımsızolan. bireyci *Kişihaklarınısavunan. *Bireyciliktenyanaolan,ferdiyetçi. bireycilik *Bireylerinyararlarınıtoplumsalyararlardandahaüstünveyadahaönemlisayanöğreti,tutumveya politikalarıngeneladı,ferdiyetçilik,individüalizm. *Bütüne,geneledeğilde,bireye,tekolanaüstünlüktanıyangörüş, ferdiyetçilik,individüalizm. bireyleşme *Türleilgilibirörneğinbireydegerçekleşmesi. *Bağımsızkişiliğevarangelişmesüreci. bireyleştirme *Bireyeözgükılma. bireyleştirmek *Bireyeözgükılmak,başkalarındanayırmak. bireylik *Birkimseyidışgözlemcilergözündebenzersiz,tekkılanözelliklerveyabunlarıntekbiçimi,ferdiyet. *Bireyibenzerlerindenayıranniteliklerinbütünü. bireysel *Bireyleilgiliolan,bireyeözgüolan,ferdî. bireyselleştirme *Bireyseldurumagetirme. *Ancakortaklaşavegenelolarakvarolanşeyibireylereuygulamaveyayma. *İnsanlarındoğal,toplumsalvetarihîgelişmesinden;kendineözgüolan şeylerin,özelliklerin,bireyselolanın çekilipçıkarılması. bireyselleştirmek *Birşeyiayrıolarak,bireyselolarakgözönünealmak. bireysellik *Bireyolmaolgusu. *Birkişiyibenzerlerindenayıranözelliklerinbütünü,ferdiyet. biri *Birtanesi. *Bilinmeyenbirkimse. *Tamlananolarakkullanılanbazıisimtamlamalarındatamlayanınküçümsendiğini,horgörüldüğünüanlatır. *Yüklemdurumundaolanbirisimtakımınınbelirtileniolarakkullanıldığında,belirteninhorgörüldüğünü anlatır. biriçokolmak *haddiniaşarakkarşısındakiniusandırmak. birieşiktebiribeşikte *ufakcocuğuçokolankimseleriçinsöylenir. biriyerbiribakar,kıyametondankopar *birşeydenyalnızbirveyabirkaçkişiyararlanırdabaşkalarınayararlanmaimkânıverilmezsebundanbüyük sorunlarçıkar. birice *Enfazla,tek. biricik *Eşi,benzeri,ikincisiolmayanveçoksevilen,tek,yegâne. birikim *Birikme,biryerdetoplanıpyığılma. *Gözlemler,deneylersonucueldeedilmişşeylerinbütünü. *Toplumlarınkültürelvarlıklarınıngelişipgenişlemesiveuygarlıkdüzeyininyükselmesisüreci. *Malveparanıntoplanıpçoğalmasüreci. *Herhangibiraşınmasürecindeveyataşımaişiyapılırkenalüvyonlumaddelerinbırakılması. birikinti *Biryerdekendikendinebirikmişolanşey. birikintikonisi *Dağlıkbölgelerdenveyayamaçlardansularıngetirdiğikumveyataşparçalarınınbirdüzlükteoluşturduğu yelpazebiçimindekiyığın. birikiş *Birikmeişiveyabiçimi. birikişme *Birikişmekişi. birikişmek *Biryeretoplanmak,birarayagelmek. birikme *Toplanıpyığılma. birikmehavzası *Karveyağmursularınınbiriktiğibölge. birikmek *Toplanıpyığılmak." }, { "text": "*Birbirineeklenipçoğalmak. biriktirim *Biriktirme. biriktirme *Biriktirmekişi,tasarruf. biriktirmek *Toplayıpyığmak. *Birşeyi,parayıölçülükullanarakartırmak,tasarrufetmek. *Öğrenme,yararsağlamagibisebeplerlebazınesneleribirarayagetirmek,koleksiyonyapmak. birileri *Bazıkimseler. birim *Birkümeninherelemanıveyabirçokluğuoluşturanvarlıklarınherbiri,ünite. *Birniceliğiölçmekiçinkendicinsindenörnekseçilendeğişmezparça,vahit. *Herhangibirkuruluştakialtbölümlerdenherbiri. *Dilin,oluşturduğuyapıiçinde,bellibirdüzlemdeyeralanöbürögelerlekurduğubağıntılarlatanımlanan ayrınitelikliöge,ünite. birimciekonomi *Birimebağlıekonomi. birimlerbölüğü *Birdendokuzyüzdoksandokuzakadarolansayılarbölüğü. birincasıf *Birleşikgillerdenhekimliktekullanılanbirbitki. birinci *Birsayısınınsırasıfatı. *Zaman,yer,sırabakımındanbaşkalarındanöncegelen. *Sırada,önemsırasındaenüstünolankimse. *(ulaşımaraçlarında)Mevki,sınıf,orun. birinciçağ *Yeryüzününyaklaşıküçyüzmilyonyıllıkçağı,paleozoik. birincigelmek(veyaçıkmak) *birçoklarıarasındaeniyiolarakseçilmek. birinciolmak *baştagelmek,öndegelmek. birinciorun *(tren,vapur,uçakvb.)Birincimevki. birincizar *Yemişlerinderisi,dışkabuk,meyvedışı. birincil *Sırada,önemdeilkyerialan,ana,temel,esas. birincilgrup *İçten,samimî,yüzyüzeilişkileredayananikiveyadahaçokinsandanmeydanagelentopluluk. birincilik *Birinciolmadurumu. *(çoğuldurumda)Şampiyonlukiçinyapılanyarışmalar. birincivasıf *Birleşikgillerden,hekimliktekullanılanbirbitki. birinden)buzgibisoğumak *birindentiksinmek. birininbaşınadikilmek *birininyanındanuzaklaşmamak,onudenetimaltındabulundurmak. *birişiyaptırmakiçinyanındaayaktadurmak. *birşeyinyanındaveayaktabeklemek. birininçanınaottıkmak(tıkamakveyatıkanmak) *sesiniçıkaramayacak,kötülükedemeyecekbirdurumagetirmek(getirilmek),susturmak. birisi *Bilinmeyenbirkimse. birisindenbiri *içlerindenbiri,birkaçkişidenherhangibiri. birkaç *Çokolmayan,azsayıda,az. birkaçı *Azsayıdaolankimseveyaşey. birleme *Biretme,tekdurumagetirme. *Tanrı'nınbirliğinidilegetirme,tevhit. birlemek *Biretmek,tekdurumagetirmek. *Tanrı'nınbirliğinidilegetirmek,zikretmek. birler *Ondalıksayısisteminegöreyazılanbirtamsayıdasağdansoladoğruilksayınınbulunduğubasamak. birleşen *Birbirinikesen,birnoktadakesişen(doğru,yay). birleşik *Birarayagelmiş,birleşmişolan,müttehit. birleşikcümle *Birkaçyancümleveya aracümleilebirtemelcümledenkurulancümle. birleşikfiil *İsimsoyundanbirkelimeilebiçimveyaanlambakımındankaynaşıpbütünleşenfiil:Reddetmek, hissetmek,kaybolmak,bakakalmak,hastaolmak,tedavietmekgibi. birleşikisim *Birleşikkelimebiçimindebelirlikurallariçindekalıplaşmışisim:Aslanağzı,başşehir,kaptıkaçtı,gecekondu gibi. birleşikkap *Alttarafındanbirleştirilmişkaplardanherbiri. birleşikkaplar *Alttaraflarındandeğişikboyutvekesitlerdeborularlabirleştirilmişsistem. birleşikkelime *Sesdüşmesi,sestüremesi,kelimetürünündeğişmesi,üzerindekiekingörevinikaybetmesiveyaanlam kaymasıdolayısıylaaralarınaekgirmeyerekkalıplaşmışikiveyadahaçoksözdenoluşankelime:pazartesi(yine,alma>elmagibi. damaksıllaşmış *Damaksıllaşanveyagerçektedamaksıolanünsüzeverilenad. damaksıllaştırma *Damaksıllaştırmakişi. damaksıllaştırmak *Birfoneminboğumlanmanoktasınısertdamağadoğrukaydırmak. damaksız *Damağıolmayan. *Tatalmaduyusuzayıflamışolanveyabuduyuyutamamenyitirmişolan(kimse). *Sivriuçlubalıkçıiğnesi. damalı *Üstündekarelerbulunan. damar *Canlıvarlıklardakanınveyabesleyicisıvılarındolaştığıkanal. *Mermerde,bazıtaşlardavetahtakesitlerinderenkayrılığıgösterendalgalıçizgi. *Başkatürdenkatmanlarınarasındabulunansıvı,madenveyamineralkatmanı. *Soy,yaradılış. *Huy,mizaç. *İçindeongunbesisuyunundolaştığıodunsudokudanboru. *Böceklerdekanatzarınıdiktutmayayarayanorgan. damaraktarma *Vücudunbiryerindenalınandamarıtıkanmışdamarınyerinekoymaksuretiyleyapılantedavi,by-pass. damardamar *Çokdamarlı. *Katmanlı. damarsertliği *Atardamariçyüzeyindeyaşlanma,yıpranma,kireçlenmesebebiyleortayaçıkankandolaşımıgüçlüğüve kanbasıncınınartmasıhastalığı. damartabaka *İncekandamarlarındanoluşan,gözküresininiçinidöşeyenkatman. damartıkanıklığı *Atardamarkanınınpıhtılaşmasıveyayağparçacıklarınınoluşmasısonucundameydanagelentıkanma, amboli. damarcık *Küçükdamar. damardaraltan *Damarlarınkastabakasınıbüzerekkanındolaşımınıçabuklaştıranveyadüzenleyen(sinir,madde). damargenişleten *Damarlarınkastabakasınıgevşeterekçapınıbüyüten(sinir,madde). damarı(veyadamarları)kabarmak *(birhuyveyaduygu)güçlübirbiçimdeortayaçıkmak. damarıbozuk *Huysuz,sinirli,aksi,geçimsizkimse. damarıkurusun *birininhuysuzluğunaöfkelenildiğinde,ilenmeolaraksöylenir. damarıtutmak *kötühuyu,aksiliğidepreşmek. damarına(veyadamarlarına)işlemek *kötübirhuy,vazgeçilmezbirbiçimdeyerleşmek. damarınabasmak *birini,duyarlıolduğubirkonudakızdırmak. damarınaçekmek *soyununözelliklerinitaşımak. damarınagirmek *birininhoşlanacağışeyleryaparakkendisinionasevdirmek. damarınıbulmak *hoşlanabileceğibiçimdedavranıpuysallığınısağlamak. damarlandırma *Damarlarıyetersizolanbirorganayenidamarlareklemeyiamaçlayanameliyat. damarlanma *Birorganın,birbölgenindamarlarınındurumu. damarlanmak *Damardamarolmak,damardurumualmak. damarlarıayağakalkmak *Birduygusonucuşiddetleistemek. damarlı *Damarıolan,damarıgözlegörülecekkadarkabarmışolan. *Aksi,huysuz,sinirli,geçimsiz. damarsız *Damarıolmayan. *Uysal,iyihuylu. damasko *Çoğunlukladöşemelikolarakkullanılan,ketenveipekkarışımıbirtürkumaş. damat *Güvey. *Padişahsoyundankızalmışolankimse. damatgirmek *aileyegüveyolarakkatılmak. damatlık *Güveylik. damdançardağaatlamak *hiçbirmantıkbağıkurmadankonudankonuyageçmek. damdandüşergibi(düşercesine) *(söziçin)birdenbireveyersizolarak. damdazlak *Hiçsaçıolmayan. damga *Birşeyinüzerinebirnişan,birişaretbasmayayarayanaraç. *Buaraçlabasılannişan,işaret. *Birkimseninadınıkötüyeçıkaran,yüzkızartıcıdurum. *Bir şeyinkime,hangiçağaaitolduğunugösterenbelirginiz,işaret,nitelik. damgaharcı *Kamuyaaitmalvehizmetlerevatandaşınkatkıpayıolaraködediğivergi. damgakanunu *Damgapullarınınnasılvenemiktardayapıştırılacağınıgösterenkanun. damgapulu *Resmîişlemlerdebelgelereyapıştırılanpul. damgavergisi *Kişilerveyakuruluşlararasıhukukîişlemleringeçerliliğinibelgeleyenkâğıtlardanalınanvergi. damgavurmak *damgalamak. *izbırakmak." }, { "text": "damgayemek *(biri)kötübiryargıyaveyanitelenmeyeuğramak. damgacı *Damgavurmaklagörevlikimse. *Damgayapanveyasatankimse. damgacılık *Damgacınınişiveyamesleği. damgalama *Damgalamakişi. damgalamak *Birşeyinüzerinedamgaileişaretyapmak,damgavurmak. *Birkimseyegerçeğedayanmadanherhangibirözellikveyanitelikyüklemek. *Birineyüzkızartıcıbirsuçyüklemek. damgalanma *Damgalanmakişi. damgalanmak *Damgalamakişinekonuolmak. damgalatma *Damgalatmakişi. damgalatmak *Damgalamakişiniyaptırmak. damgalayış *Damgalamaişiveyabiçimi. damgalı *Damgasıolan,damgalanmışolan. *(kendisine)Yüzkızartıcıbirsuçyüklenmişolan. damgasız *Damgalanmamış,damgasıolmayan. damıtıcı *Damıtmayayarayan,damıtmaişindekullanılanaraç,imbik. *Endüstridedamıtmaürünlerieldeetmedetürlühammaddeleridamıtankimse. damıtık *Damıtmayoluyla,damıtılarakeldeedilmişolan. damıtılma *Damıtılmakişi. damıtılmak *Damıtmakişiyapılmakveyadamıtmakişinekonuolmak. damıtma *Damıtmakişi,taktir. damıtmak *Gazürünlereldeetmekiçin,bazıkatınesneleriısıyoluylatemelögelerineayrıştırmak,imbiktençekmek, taktiretmek. *Sıvıkarışımlarda,karmaşık,değişkenbirleşimlerioluşturanögeleri,özellikleribelirliürünlereayırmak. damızlık *Yalnızdölüalınmakiçinyetiştirilenyükseknitelikli(hayvanveyabitki). *Maya. damla *Yuvarlakbiçimde,çokküçükmiktardasıvı. *Damlalıklakullanılanilâç. *Kalbeineninme;felç. *Çokaz. *Damlabiçimindeolan(ziynet). damladamla *Azarazar. damlahastalığı *Gut. damlainmek *felçolmak,damlayauğramak,yüreğineinmek. damlasakızı *İritaneli,parlakveçoksevilenbirtürsakız. damlataş *Tıraşedilmeyerekyuvarlakvecilâlıbırakılmış,değerliveyayarıdeğerlitaş. *Sarkıt. damlataşı *Yapılardasüsunsuruolarakkullanılandamlabiçimindetaş. damlacık *Küçükdamla. damlalık *Birsıvıyıdamladamlaakıtmakiçinbirucunakauçuktanyapılmışbaşlıkgeçirilmiş,öbürucusivri,camveya plâstiktenaraç. *Biryapıdaçörtenlerivedamoluklarınıtaşıyanyanduvar. *Bulaşıkteknesininyanınakonulanveyıkanmışkapkacağınsularınıtekneyeakıtanoluklubölüm. damlama *Damlamakişi. damlamak *Damladurumundatanetanedüşmek. *İçindekinidamladamlaakıtmak. *Biryereçağrılmadan,birdenbire,çekinmedengirmek. damlatılma *Damlatılmakişi. damlatılmak *Damlatmakişiyapılmak. damlatma *Damlatmakişi. damlatmak *Damladamlaakıtmak. *Damlalıklailâçkoymak. *Damıtmak. damlayadamlayagölolur *azarazarolagelenbirşeyiküçümsemenindoğruolmadığını,çünkübirikerekönemlibirniceliğeulaşacağını anlatır. damlı *Damıolan. damper *Birşasininüzerinetakılmış,inipkalkankasasıolan,kendinden hareketli,yüküboşaltandüzen. damperli *Damperdüzeniolan. damping *Milletlerarasıpazarlarıeldeetmekveyaelindekimalıeldençıkarmakiçindüşükfiyatlasatma. *Ucuzluk. damsız *Damıolmayan. dandan *Kaba,kırıcı. dandun *Karşılıklıatılansilâhseslerinianlatır. -dan,-den/ -tan,-ten *Çıkmahâlieki:Tarladan,köy-denvb. *İsimlerdensıfatvezarflardatüretir:toptan,candan,gerçektenvb. dana *İneğin,süttenkesilmesindenbiryaşınakadarolanerkekyavrusu. danaderisi *Ölübuzağındaneldeedilenvetirşeyapımındakullanılanözelderi. danaeti *Süttenyenikesilmişdananıneti. danahumması *İnektebuzağıyıdoğurduktansonraortayaçıkanbirtürhastalık. danaayağı *Yılanyastığıgillerden,yapraklarılekelibirbitki(Arum). danaburnu *Toprakiçindeyaşayıpbitkilere,köklerinikeserekzararverenbirböcek,kökkurdu(Gryllotalpavulgaris). *Aslanağzıçiçeği. danacı *Danaçobanı. danadili *Birtürcönk. danakıranotu *Salepgillerden,bataklıkyerlerdeyetişenbirbitki(Epipactis). danalargibibağırmak(veyaböğürmek) *çokkuvvetlehaykırmak. dananınkuyruğukopmak *beklenenveyakorkulansonuçgerçekleşmek. Danca *Danimarkadili. dandini *Bebekleriuyuturken,oyalarkensöylenentekerlemelerdegeçer. *Düzensiz,karışık,darmadağınık. dandinibebek *Yaşınayakışmayacakdavranışlardabulunanlariçinsöylenir. dane *Kuşyemi. dang *Başta,kaslarda,oynaklardaağrılaryapan,vücuttakızıllekelergösteren,ateşlivesalgınbirhastalık. dangadak *Birdenbire,damdandüşergibi. dangalak *Akılsız,düşüncesiz. dangalakça *Dangalağayakışır(biçimde). dangalaklık *Dangalakolmadurumuveyadangalakçadavranış. dangıldungul *Kabasaba,yersizvelüzumsuz. dangıldamak *Dangırdamak. dangırdama *Dangırdamakişiveyabiçimi. dangırdamak *Yükseksesle,bağırabağırakonuşmak. danış *Önemlibirkonudabirkaçkişininbiraradakonuşması,müşavere. danışık *Olmayanbirdurumuvarmışgibigöstermekveyaolduğundanbaşkaanlatmakiçinöncedenyapılan anlaşma,muvazaa. danışıklı *Gerçekteolmadığıhâldebiranlaşmasonundaöylegösterilen,muvazaalı. danışıklıdövüş *Başkalarınıaldatmakveyaatlatmakiçinöncedenyapılmışgizlianlaşmayadayanandavranış,şike. danışıklık *Danışıklıolmadurumu,muvazaa. danışılma *Danışılmakişi. danışılmak *Danışmakişiyapılmak. danışma *Danışmakişi,müşavere,istişare,müzakere,meşveret. *Danışılanyer,müracaat,enformasyon. danışmabürosu *Bazıkuruluşlarınişleriyleilgiliolaraksorulacaksorularıcevaplamakiçinaçılmışbüro. danışmameclisi *1982AnayasasınıhazırlayanveKurucuMeclisioluşturanorganlardanbiri. danışmak *Birişiçinbilgiveyayolsormak,görüşalmak,istişareetmek,müracaatetmek,meşveretetmek. danışman *Bilgivedüşüncesialınmakiçinkendisinedanışılangörevlikimse,müşavir. danışmanlık *Danışmanınyaptığıgörev,müşavirlik. Danıştay *Yönetimdavalarınabakmak,bakanlarkuruluncagönderilenyasavetüzüktasarılarıileimtiyazsözleşmeleri üzerinedüşüncelerinibildirmekgibigörevleriolan,üyeleriAnayasaMahkemesinceseçilenbağımsızanayasakuruluşu, Devlet Şurası. Danimarkakırmızısı *Kıllarıkırmızı,ortalama600kgağırlığındairiyapılı,sertşartlarauyumsağlayanbirsütçüsığırırkı. Danimarkalı *Danimarkahalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. daniska *Eniyi,katmerli. danişment *Bilgili. *Tanzimattanönce,kadılarınyanındayetişmeküzeregörevlendirilenkimse. *Sahnmedreselerindeodasahibiolabilenöğrenci. dank *\"Çoktanberianlayamadığıbirşeyi,birolayınortayaçıkmasıylabirdenbirekavrayıvermek\"anlamınagelen kafasınadankdemekveyakafasınadanketmekdeyimlerindegeçer. dans *Müziktemposunauyularakyapılanveestetikdeğertaşıyandüzenlivücuthareketleri,raks. dansetmek(veyayapmak) *müziktemposunauyarak,estetikdeğertaşıyanvücuthareketleriyapmak. dansçı *Dansedenkişi. *Dansımeslekedinenkişi. dansimetre *Yoğunlukölçer. dansing *Dansetmekiçingidilen,halkaaçıkyer. danslı *Dansıolan,dansedilen. dansör *Dansetmeyimeslekedinenerkek. dansörlük *Dansörünişiveyamesleği. dansöz *Dansetmeyimeslekedinenkadın. dansözlük *Dansözünişiveyamesleği. danssız *Dansıolmayan,dansedilmeyen. dantel *Hertürlüiplikleörülenveyabirkumaşınkenarınaişlenentürlübiçimdeinceveağgörünümündeörgü, tentene. dantelağacı *Dulaptalotugillerden,Antillerdeyetişen,süngergibikullanılan,kabuklifleridantelebenzeyenbirağaç (Lâgetta). dantelâ *Bkz.dantel. dantelâlı *Dantelâsıolan. dantelli *Danteliolan. dapdar *Çokdar. dapdaracık *Çokdar. dar *İçinealacağışeyeoranlaölçüleriyetersizolan,genişvebolkarşıtı. *Genişliğiazveyayetersizolan,ensiz. *(yaratıcıyetileriçin)Yetersiz. *Az,elverişsiz,sınırlı. *Yeterliparanınolmamasındandoğansıkıntı. *Güçlükle,ucuucuna,ancak. dar *İdammahkûmlarınıasmakiçindikilendirek. daraçı *Ölçüsü90°denküçükolanaçı. dararalık *Borsadahissesenetlerininalımsatımemirlerininverilmesisırasındageçenkısasüre. daratmak *güçlükleveivediolarakbiryeresığınmak;kaçmak. darboğaz *Kısık. *Toplumun,çözümlenmesindegüçlüklerlekarşılaştığıbunalımlıdurum. dardarına *güçlüklevesonanda;güçhâlile,uçuca. dargelirli *Gelirinormalbirgeçimsağlamayayetişmeyen;geçimsıkıntısıçeken. dargelmek *sıkıntıvehuzursuzlukvermek. dargörüşlü *Yenivedeğişikgörüşleribenimsemeyen,anlayışgöstermeyen. darhat *Dardemiryolu. darkaçmak *istemediğibirçevredenkendinidışarıatmak. darkafalı *Kavrayışıaz,anlayışıkıt;yenilikleribenimseyecekyetenektenyoksun(kimse). darünlü *Altçeneninazaçılmasıylaoluşanünlü:u,ü. dara *Kabıylabirliktetartılanbirnesneninkabınınağırlığı. *Bukabınağırlığınakarşılıkolarakterazininöbürkefesinekonulanağırlık. *İçindeyüktaşınanaracınboşdurumdakiağırlığı. daraboğmak *biriningüçdurumundanyararlanmak. daradar *Güçlükle,ancak,uçuca,sondakikada. daradüşmek *parasıkıntısınadüşmek. daragelmek *aceleyegelmek. *mecburolmak. daragetirmek *aceleyegetirmek. daraban *(kalpiçin)Vurma,vuruş,atış. daracık *Çokdar. daraç" }, { "text": "*Dar. darağacı *İdamamahkûmolanlarıasmakiçinkurulansehpa. daralış *Daralmaişiveyabiçimi. daralma *Daralmakişi. *Genişünlülerin,yanlarındakibazıünsüzlerinetkisiyledarlaşması:geymek>giymek,yene>yinegibi. daralmak *Dardurumagelmek,küçülmek;azalmak. *Güçleşmek,zorlaşmak. *Sıkışmak,başıdaragelmek,bunalmak. *Zayıflamak. daraltı *Dargibigörünmeveyaolma. daraltıcı *Borularınçaplarınıdaraltmaktakullanılanbağlantıparçası. daraltılma *Daraltılmakişi. daraltılmak *Daraltmakişiyapılmak. daraltma *Daraltmakişi. daraltmak *Dardurumagetirmek. *Sayıcaazaltmak. darasınıalmak *içinebirşeykonulacakkabınağırlığınıtartmak. darasınıdüşmek *tarttıktansonrakabınağırlığınıhesaptandüşmek. darasız *Darasıalınmadan. daraşlık *Sıkıntılıortam,durum,darlık. darayaatmak(veyaçıkarmak) *değervermemek. darbe *Vuruş,çarpış. *Birülkedebaskıkurarak,zorkullanarakveyademokratikyollardanyararlanarakhükûmetiistifaettirmek veyarejimideğiştirecekbiçimdeyönetimi,devirmekişi. *Birinikötüdurumadüşüren,sarsanolay. darbevurmak(veyaindirmek) *iyiolanbirdurumukötüyedönüştürmek. darbeyemek *gücünüsarsıcı,yokedicibirdurumalmak. darbeci *Vuran,çarpankimse. *Darbeyaparakyönetimeelkoyankimse. darbecik *Küçük,hafifdarbe. darbecilik *Darbecininişi. darbeleme *Darbelemekişi. darbelemek *Vurmak,çarpmak. *Yıkımauğratmak. *Birişiengellemek. darbımesel *Atasözü,atalarsözü. darbuka *Toprakveyamadendenyapılan,biryanıaçık,uzuncabirtürdümbelek. darbukacı *Darbukaçalankimse. darbukacılık *Darbukacınınişiveyamesleği. darca *Birazdar,pekgenişolmayan,darolarak. dardabulunmak *parasıkıntısıiçindebulunmak. dardakalmak *paracasıkıntıiçinegirmek. *zordurumadüşmek. dardağan *Palmiyecinsindenbirağaç(Miliumeffusum). *Buağacınçitlembikbüyüklüğünde,sertçekirdeklitatlıyemişi. dargın *Darılmışolan,küskün. *Soğuk,ilgisiz. dargındurmak *küskündurumdaolmak. dargınlaşma *Dargınlaşmakişi. dargınlaşmak *Dargınbirdurumalmak. dargınlık *Dargınolmadurumu. darı *Buğdaygillerden,tohumlarıgereğindebuğdayyerinebesinolarakkullanılan,kuraklığadayanıklıbirbitki, akdarı(Panicum). *(bazıbölgelerde)Mısır. darıdarına *Güçlükle,uçuca. darıunundanbaklava,incirağacındanoklavaolmaz *kötügereçleiyiişgörülemez. dârıdünya *Dünya,yeryüzü. dârıfülfül *DoğuHintAdalarındayabanîolarakyetişen,tırmanıcı,meyveleri6cmuzunluğunda,7mmçapında,koni biçiminde,açıkesmerrenkli,yakıcıvekeskinlezzetli,iştahaçıcıbirbitki(FructusPiperislongi). darılgan *Çabukalınıpdarılan(kimse). darılganlık *Çabukalınıpdarılmadurumu. darılma *Darılmakişi. darılmaca *\"Darılmakolmaz\",\"sakındarılma\"anlamındakullanılandarılmacayokdeyimindegeçer. darılmak *Hoşagitmeyenbirtutum,davranışveyasözdolayısıylagücenipgörüşmezolmak,ilgiyikesmek. *Gücenmek,kırılmak,alınmak,incinmek. *Azarlamak,paylamak. darıltma *Darıltmakişi. darıltmak *Darılmasınasebepolmak. darısıbaşına *birbaşarı,birmutlulukbaşkasıiçinistendiğindesöylenir. darlaşma *Darlaşmakişi. darlaşmak *Daralmak. darlaştırma *Darlaştırmakişi. darlaştırmak *Daraltmak. darlık *Darolmadurumu. *Geçimzorluğu. *İçsıkıntısı. darmadağın *Çokdağınıkvekarışık,tarumar. darmadağınetmek *dağıtmak,karıştırmak. *dayakatıpiyicedövmek. darmadağınık *Darmadağınolmuş. darmaduman *Karmakarışık. darmadumanetmek *karmakarışıkbirdurumagetirmek. darmadumanolmak *karmakarışıkbirdurumagelmek. darp *Vurma,dövme. *Çarpma. *Vuruş. darpetmek *vurmak,çarpmak. *(paraiçin)damgabasmak. darphane *Parabasılanyer. darülâceze *Düşkünlerevi. darülbedayi *Güzelsanatlarevi,kuruluşu. darüleytam *Yetimlerevi. darülfünun *Üniversite. darüşşifa *Sağlıkyurdu. Darvincilik *Darwin'cegeliştirilen,canlıtürlerindoğalayıklanmasonucu,evrimyoluylabasitorganizmalardan türediğiniilerisürengörüş. dasdaracık *Çokdar. dasit *Kuvarslıdiyoritbirleşimindeolanbirsızıntıkütlesi. dasitan *Destan. dasitanî *Destanî. dastar *Başörtüsü. -daş/-taş *İsimdenisimtüretenek:din-daş,arka-daş,meslek-taş,sır-daş,yol-daşvb. datif *Yönelmedurumu. daüssıla *Yurtözlemi,yurtsama. dav *Postu,kaplanpostugibiçizgilibirtürAfrikazebrası(Hippotigrisburchelli). dava *Hukukîkorunmanınbirhükümilesağlanmasıiçinyargıorganlarınabaşvurma. *İlerisürülereksavunulandüşünce,çözümlenmesigerekliolankonu,sav. *Sorun. *Ülkü. *Sevgili. davaadamı *Birülküuğrundasürekliçalışankimse. davaetmek(veyaaçmak) *hukukîkorunmanınbirhükümilesağlanmasıiçinyargıorganlarınabaşvurmak. davagörmek *açılandavalarıincelemekvesonucabağlamak. davagütmek *sürekliolarakbirkonuyusavunmakveyagündemdetutmak. davavekili *Avukatsayısıbeştenazolanyerlerdeavukatyetkisinitaşıyanmeslekadamı. davacı *Davaedenkimse,müddei. davalaşma *Davalaşmakdurumu. davalaşmak *Birbirialeyhindemahkemeyebaşvurmak. davalı *Kendisindenbirşeydavaedilenkimse,müddeialeyh. *Davakonusuolan(şey). *Davasıolan. davalık *Davayıgerektiren. davar *Koyunvekeçiyeverilenortakad. *Koyunveyakeçisürüsü. davargütmek *sürüyüotlatmak,korumakvegerektiğindesütsağmak. *işeyaramayan,aptalveyaacemiinsanlarıkendiçıkarlarıdoğrultusundakullanmak. davayabakmak *açılandavayıincelemek,araştırmakvesonuçlandırmak,rüyetetmek. davet *Çağrı,çağırma. *Yemeklitoplantı. davetetmek *çağırmak. *yolaçmak. *birininbirşeyeuymasınıistemek. davetçi *Çağrıdabulunankimse,çağrıcı. daveteicabetetmek *çağrılıolduğuyeregitmek. davetiye *Davetiçinyazılankâğıt. davetkâr *(bakış,davranışvb.için)Çağıran,daveteden. *Çekici,cazibeli. davetli *Çağrılı. davetname *Yasalbirişiçingönderilençağrılık. davetsiz *Çağrılmadangelen. davlumbaz *Dumanıtoplayıpbacayavermeyeyarayançıkıntı. *Yandançarklıvapurlarınçarklarınıörtenyarımdairebiçimindekikapak. davrandırma *Davrandırmakişi. davrandırmak *(birinin)Davranmasınısağlamak. davranış *Davranmakişiveyabiçimi,tutum,muamele,hareket. *Dıştangözlemlenebilecektepkilerintoplamı. *Organizmanınuyaranlarkarşısındakitepkilerininbütünü. davranışbilgisi *Görgükuralları. davranışçılık *Psikolojininincelemekonusunundavranışolduğunainanan,bilincin,psikolojininaraştırmaalanına girdiğiniinkâredengörüş,behavyorizm. davranma *Davranmakişi. davranma! *kımıldama!. davranmak *Birkimseyeveyabirşeyekarşıbellitavırtakınmak. *Birşeyeelatmak,girişmek. *Birişiyapmayahazırolmak,hazırlanmak. davudî *Kalın,tokvegür(ses). davul *Büyükveenlicebirkasnağınikiyanınaderigeçirilerekyapılan,tokmakvedeğnekleçalınançalgı. davul(birinin)boynunda,tokmak(birbaşkasının)elinde *sorumluluğutaşıyanbiriolduğuhâlde,sözügeçenbirbaşkasıdır. davulçalmak *birşeyiherkesinhaberalabileceğibiçimdeortalığayaymak. davulçalsanişitmez *çoksağır. *uykusuçokağır,derinuykuda. davuldengidenginediyeçalar *evlenecekkimselerinbirbirlerinedenkolmasıgerekir. davuldövmek *davulçalmak. davulgibi *şişvegergin. davultozu *Gerçekleşmesiimkânsızolandurumlariçinkullanılır. davulcu *Davulçalankimse. davulculuk *Davulcununişiveyamesleği. davulubizçaldık,parsayıbaşkasıtopladı *bizçalıştık,uğraştık,başkasıyararlandı. davulunsesiuzaktanhoşgelir *işiniçindeolmayanlaroişikolayveyakârlısanırlar. davya *Dişçikerpeteni. dayağaidmanlıolmak *dayakyemeyealışmışolmak. dayak *(birinsanıveyabirhayvanı)Dövmekişi,patak,kötek. *Birşeyinyıkılmamasıiçindayatılanağaç,destek,payanda. *Evlerinkapısınınaçılmamasıiçinkapınınarkasınakonulankol,destek,sürgü." }, { "text": "dayakarsızı *Dayaktankorkmazolmuş,dayakyemeyealışmış. dayakatmak *dövmek,sopailedövmek. dayakcennettençıkmıştır *dayağınyolagetiricibiretkisibulunduğunuanlatır. dayakdüşkünü *Dayağalâyıkolan,dövülmeyihakeden. dayakkaçkını *Dayakyemeyealışmış,dayaktankorkmazkişi. dayakyemek *dövülmek,sopailedövülmek. dayaklama *Dayaklamakişi. dayaklamak *Yıkılmamasıiçinbirşeyedestekkoymak. *Kapıyıbirdesteklearkasındankapamak,sürgülemek. dayaklanma *Dayaklanmakişiveyadurumu. dayaklanmak *Dayaklamakişiyapılmak. dayaklı *Dayağıolan. dayaklık *Destekolarakkullanılanşey. dayalı *Dayanmışolan. *İlgili,dair,müstenit,mebni. dayalıdöşeli *Döşemesiveeşyasıeksiksiz. dayama *Dayamakişi. dayamak *Birşeyibiryeredokunurdurumagetirmekvebudurumdabırakmakveyatutmak. *Biryerden,birkimsedenyararlanmak,güçalmak. *Hızla,öfkeileveyakorkutmakiçinyaklaştırmak,uzatmak. *Vakitgeçirmeden,bekletmedenvermek. *(kapı,pencereiçin)Ardınakadaraçmak. *Kalitesiz,kötüveyaçürükbirmalı,gizliceiyiolanlarınarasınakatıpmüşteriyesatmak. *Varmak,ulaşmak. dayanak *Dayanılacakşey,istinatgâh,mesnet. *Biriddiayıgüçlendirmeyeyarayantanıt. *Güçverici,yardımcı,destek. *Birgerçekliğinonaylanmasıiçinolaylarınarkasındaveyaaltındabulunanşey;kendisinebir şeyyüklenilen, birvarlığadestekolan,alttabulunantemel. dayanaknoktası *Yapılardabirbölümünağırlığınıtaşımayayarayanöge. *Dayanak. dayanaklı *Dayanağıolan. dayanaklık *Dayanak,destekolmadurumu. dayanaksız *Dayanağıolmayan. dayanamamak *katlanamamak,sabredememek. dayanç *Sabır. *Dayanak. dayandırma *Dayandırmakişi. dayandırmak *Dayanmasınısağlamak,istinatettirmek. dayanıklı *Dayanabilen,sağlam,güçlü,mukavim,zorlu. *Metanetli,metin,mütehammil. dayanıklılık *Dayanıklıolmadurumu,metanet. dayanıksız *Dayanmayan,sağlamolmayan,güçsüz,metanetsiz. dayanıksızlık *Dayanıksızolmadurumu,metanetsizlik. dayanılma *Dayanılmakişiveyadurumu. dayanılmak *Dayanmakişiyapılmak. dayanılmaz *(birkimseveyaşeyiçin)Karşıkonulamazveyakarşıçıkılamaz. *Tahammüledilemez,katlanılamaz. dayanım *Birvarlığındışetkilerekarşıdirenmeözelliği,direnç. dayanımömrü *Bkz.dayanmaömrü. dayanırlık *Direnç,mukavemet. dayanış *Dayanmaişiveyabiçimi. dayanışık *Üyeleriarasındadayanışmabulunan(millet,topluluk,sınıfvb.),mütesanit. dayanışma *Dayanışmakişi,tesanüt. *Birtopluluğuoluşturanlarınduygu,düşünceveortakçıkarlardabirbirlerinekarşılıklıbağlanması,tesanüt. dayanışmacı *Dayanışmacılıktanyanaolan,solidarist. dayanışmacılık *Birtopluluğunbütünbireyleriarasındabirdayanışmabulunmasınıtopludurumdayaşamanın gereklerindensayanvebireycilikleortaklaşacılıkarasındayeralanbiröğreti,solidarizm. dayanışmak *(birtopluluğuoluşturankişiler)Birşeyigerçekleştirmekiçinduygu,düşünceveçıkarbirliğigöstermek, birbirinikollamak,mütesanitolmak. dayanışmalı *Aralarındadayanışmabulunan. dayanma *Dayanmakişi. dayanmaömrü *Birmalzemeninkopmaya,kırılmayavegöreviniyapamazhâlegelmesinekadargöstermişolduğudirenç. dayanmak *Biryereyaslanmak,kendinidayamak. *Kullanılışıuzunsürmek,dayanıklıolmak. *Zarargörmemek,varlığınıkorumak,hasargörmemek. *Birinden,birşeydengüçalmak,güvenmek;istinatetmek. *Tutunmak,karşıdurmak,karşıkoymak,mukavemetetmek. *Birşeyinüzerindekurulmuşolmak,istinatetmek. *Güçbirdurumakatlanmak,çekmek,sabretmek,tahammületmek. *Varmak,ulaşmak. *Bütüngücünükullanarakbirişiyapmak. *(tükenmeyenişleriçin)Sonundabirininveyabirşeyinüzerindekalmak. *Hızvermek. *Yetişmek,yeterolmak. dayantı *Dayanıklık. dayatış *Dayatmakişiveyabiçimi. dayatışma *Kendiisteğindeinatlaşma. dayatışmak *Kendiistekvearzularıdoğrultusunda ısraretmek,inatlaşmak. dayatma *Dayatmakişi,empozeetme. dayatmacı *İstediğiniyaptırmadabaskıuygulayan,direten,empozeeden. dayatmak *Dayamakişiniyaptırmak,empozeetmek. *Kendiistediğiniyaptırmaktadirenmek. *Başkasınınisteğinekarşıkoymak. *Empozeetmek. dayattırma *Dayattırmakişi. dayattırmak *Dayatmakişiniyaptırmak. dayayıpdöşemek *(evi,odayı)mobilyavebenzerieşyailedöşemek. dayayış *Dayamakişiveyabiçimi. daye *Çocukbakıcısı,sütnine,dadı. dayı *Anneninerkekkardeşi. *Birkimseninkayırıcısıolan,sözügeçerkimse. *Yaşlıerkeklereseslenmesözüolarakkullanılır. *OsmanlıİmparatorluğudönemindeTunus,CezayirveTrablusgarp'taseçimlebaşagetirilenyönetici. *Cesur,yiğit. dayılanma *Dayılanmakişi. dayılanmak *Çalımsatmak,yüksektenatmak. dayılık *Dayıolmadurumu. *Kayırıcılık. *Kabadayılık,külhanbeylik. dayıoğlu *Dayınınoğlu,dayızade. dayızade *Dayıoğluveyadayınınkızı. daylak *Dişideve. *Deveyavrusu. daz *Saçıdökülmüş(baş),dazlak. *Çıplak(toprak). dazaradazar *Çokivedivetelâşlı. dazaradazır *Dazaradazar. dazlak *Tepesindekisaçıdökülmüşolan(kimse,baş). dazlaklaşma *Dazlakdurumagelmek. dazlaklaşmak *(insan)Tepesindekisaçıdökülmüşolmak,dazlakdurumagelmek. *Saçlarınıusturailekazıtmak. dazlaklık *Dazlakolmadurumu. dazlama *Dazlamakişi. dazlamak *Güçbeğenmek,güçbeğenirolmak. de *Türkalfabesininbeşinciharfininadı. de *Bkz.da/de. -de *Bkz.-da/ -de,-ta/-te. debagat *Tabaklık,sepicilik. debbağ *Sepici,tabak(II). debbe *Kulpluveağzıkapaklıbakırdansukabı,güğüm. debboy *Silâh,giysigibiaskereşyasıambarı. debdebe *Görkem,gösteriş,şatafat,ihtişam. debdebeli *Görkemli,gösterişli. debeleniş *Debelenmekişiveyabiçimi. debelenme *Debelenmekişi. debelenmek *Biracınınetkisiyleveyabirbaskıdankurtulmakiçinçırpınmak. *Çırpınmak,tepinmek,kımıldamak. *Boşunauğraşıpdurmak. debi *Birakarsuyunherhangibirkesimindensaniyedegeçensuyunhacmi,akım. debil *Zayıfyapılı,güçsüz. debillik *Genellikleyapıileilgiliaşırıvesürekligüçsüzlük. debimetre *Birborudanakangazveyasıvınınhacimvekütlecinsindendebisinikontroleden,düzenleyenveölçen araç. debriyaj *Otomobillerdekavramayöntemiilekenetlenmişikimilibirbirindenayıranveçekicimilihareket düzenindetutarakçekilenmilindurmasınıvebuişlemsonundaaracınhareketinisağlayansistem. debriyajpedalı *Kavramapedalı. Deccal *Dinîinanışlaragörekıyameteyakınbirzamandaçıkacağınainanılanyalancıvekötüyaradılışlıkimse. deccal *Yalancı,fesat,dedikoducu. decrescendo *Birparçanın,sesigittikçekısarakçalınacağınıanlatır. dede *(evlâtiçin)Babanınveyaananınbabası,büyükbaba. *Büyükbabadanbaşlayarakgeriyedoğruatalardanherbiri. *Mevlevîtarikatındaçiledoldurmuşolandervişlereverilenunvan. *Çokyaşlıkimselereseslenmesözüolarakkullanılır. dede(dedesi)korukyer,torununundişikamaşır *eskilerinyaptığıyanlışişlerdendahasonrakilerdezarargörür. dededenkalma *çokeskidönemlerdenberikullanılannesne. dedektif *Bkz.detektif. dedektör *Bkz.detektör. dedelik *Dedeolmadurumuveyadedeyeyakışandavranış. dedimi *(dedi'mi)tamvaktinde. dediğiçıkmak *dediğişeygerçekleşmek. dediğidedik *heristediğiniyaptırır,söylediğisözdendönmez. dediğimdedik,öttürdüğüm(veyaçaldığım)düdük *birinsanınsözündedirendiğinianlatmakiçinsöylenenbirtekerleme. dediğimdedikçi *Heristeğiniyaptıran,inatçı,iddiacı(kimse). dediğin *adıverilen,sayılan,kabuledilen. dediğinden(dışarı)çıkmak *sözünüdinlememek. dediğinegelmek *birinindüşüncesiniöncekabuletmezkensonradandoğrubulupkabuletmek. dediğinekarademek *inatçılıkederekkarşısındakiileanlaşmayayanaşmamak. dedikodu *Konusuçekiştirmeveyakınamaolankonuşma,kılükal. dedikoduetmek(veyayapmak) *biriniçekiştirmek. dedikodukumkuması *İşigücüdedikoduolankimse. dedikoducu *Çokdedikoduyapan. dedikoduculuk *Dedikoduyapmaişi. dedirme *Dedirmekişi. dedirmek *Demekzorundabırakmak. *Denilmesinisağlamak. dedirtme *Dedirtmekişi. dedirtmek *Demekzorundabıraktırmak. dedüksiyon *Tümdengelim. def *Bkz.tef. def *Savma. defa *Kez,kere. defalarca *Sıksık,sürekliolarak. defans" }, { "text": "*Savunma. def'aten *Birden,birdefada. defetme *Defetmekişi. defetmek *Kovmak. *Savmak,savuşturmak. defibelâkabilinden *birbelâyısavarcasına. defibratör *Yongalarıliflerineayrıştıranözelalet. defigametmek *üzüntüyü,sıkıntıyıatmak. defihacetetmek *büyükabdestbozmak. defile *Giyecekleritanıtmakamacıylamankenlerinyaptıklarıgösteri,modagösterigeçidi,giyimgösterisi. defin *(ölüyü)Gömme. define *Toprakaltınagömülereksaklanmış,paraveyadeğerlişeyler,gömü. defineci *Gömübulmakumuduylakazıyapanveyayaptırankimse. definecilik *Defineciolmadurumu. deflâsyon *Paradarlığı,durgunluk. defleme *Deflemekişi. deflemek *Defetmek. defne *Defnegillerden,yapraklarıgüzelkokuluveyazkışyeşilolanbirağaç(Laurusnobilis). defneyaprağı *Çeşitliyiyecekleregüzelkokuversindiyekatılanyaprak. defnedilme *Defnedilmekişi,gömülme. defnedilmek *(ölü)Gömülmek. defnegiller *Örnekbitkisidefneolan,ikiçeneklilerinayrıtaçyapraklılarından,yapraklarıkokulubirçoktürüiçinealan birbitkifamilyası. defnetme *Defnetmekişi,gömme. defnetmek *(ölüyü)Gömmek,toprağavermek. defneyaprağı *Birlüferçeşidi. defnolunma *Defnolunmakişi. defnolunmak *(ölü)Gömülmek. defo *Kusur,özür,bozukluk. defol! *savuşgit,uzaklaş. defolma *Defolmakişi. defolmak *(hakaretsözüolarak)Savuşmak,çekilipgitmek. defolu *Defosuolan,bozuk,özürlü,kusurlu(kumaş,giysivb.). deformasyon *Biçimibozulma,biçimsizleşme. deforme *Biçimi,kalıbıbozulmuş. deformeolmak *biçimi,kalıbıbozulmak. defosuz *Defosuolmayan,sağlam. defroster *Buzçözer. defter *Genelliklehafifbirkapakiçerisinde,birarayatutturulmuşkâğıtyaprakları. defteraçmak *parayardımıveyagönüllütoplamayagirişmek. defteremini *Tapuişlerinebakanyüksekgörevli. deftertutmak *işlemveyahesaplarıdüzenliolarakbirdefteregeçirmek. defterci *Defteryapanveyasatankimse. deftercilik *Defteryapmakveyasatmakişi. defterdar *Birilinmaliyeişleriniyönetenyüksekgörevli. *Osmanlılardamaliyeişlerininenyüksekyetkilisiveyaillerdemaliyeişleriyleuğraşangörevli. defterdarlık *Defterdarınmakamı,göreviveyagörevinyürütüldüğüyapı. defterdensilmek *adınıanmazolmak,dostsaymazolmak. defterhane *Osmanlıülkelerindekibütüntoprakkayıtlarınıiçinealananadefterlerinbulunduğuvebunlaraözgüişlerin görüldüğüdaire. defteridürülmek *ölmek,öldürülmek. *görevinesonverilerekbiryerdenuzaklaştırılmak. defterikapamak *sözkonusuişiartıkyapmazolmak;birşeyleilgiyikesmek. defterihakanî *OsmanlıİmparatorluğundaTapuveKadastroGenelMüdürlüğü. defterikebir *Anadefter. defterindeolmamak *sahipbulunmamak,tabiatındabulunmak. defterinidürmek *öldürmek. degajman *Futboldakalecinintopusertbirayakvuruşuylauzağaatması. değdiriş *Değdirmekişiveyabiçimi. değdirme *Değdirmekişi. değdirmek *Değmesinisağlamak,değmesineyolaçmak. değer *Birşeyinöneminibelirlemeyeyarayansoyutölçü,birşeyindeğdiğikarşılık,kıymet. *Birşeyinparaileölçülebilenkarşılığı,paha. *Yüksekveyararlınitelik. *Üstün,yararlınitelikleriolankimse. *Kişininisteyen,ihtiyaçduyanbirvarlıkolaraknesneilebağlantısındabelirenşey. *Birdeğişkeninveyabilinmeyeninsayıileanlatımı. değeranalizi *Birürününherparçasınınveyaekonomikişleminherbasamağınınsistemlibirbiçimdeanalizedilip,katma değerininhesaplanmasıvemaliyetleilişkisininmeydanaçıkarılmasıişi. değerartırma *Fiyatınıyükseltme. değerbiçmek *birşeyindeğerinibelirtmek,bir şeyedeğerkoymak. değerdüşürme *Fiyatınıindirme,değeriniaşağıyaçekme. değerdüşürümü *Paranınaltınveyayabancıbirparayagöredeğerinindüşürülmesi,satınalmagücününazalması, devalüasyon. değerkuramı *Değerlerinönemsıralarınıvebuaradaenyüksekdeğeriaraştırarakbirdeğerölçüsübildirenfelsefe kuramı. değervermek *değerlisaymak,önemvermek. değeryargısı *Birdeğerlendirmegetirenyargı. değerbilir *Değeriolanşeyleri,kimselerisayanveyakoruyan,iyilikbilir,kadirbilir,kadirşinas. değerbilirlik *Değerbilirolmadurumu,iyilikbilirlik,kadirbilirlik,kadirşinaslık. değerbilmez *Değeriolanşeyleri,kimselerisaymayanveyakorumayan,hatırsız. değerbilmezlik *Değerbilmezolmadurumu. değerleme *Değerlemekişi. değerlemek *Değerbelirtmek. değerlendirilme *Değerlendirilmekişi,kıymetlendirilme. değerlendirilmek *Değerlendirmekişiyapılmak,kıymetlendirilmek. değerlendirme *Değerlendirmekişi,kıymetlendirme. değerlendirmek *Birşeyiyerindeveyararlıbiryoldakullanmak,kıymetlendirmek. *Bir şeyinözünü,önemini,nitelikveniceliğinibelirlemek. değerlenme *Değerlenmekişi,kıymetlenme. değerlenmek *Değerkazanmak,değeriartmak,değersağlamak,kıymetlenmek. değerli *Değeriolanveyadeğeriyüksekolan,kıymetli. değerlikâğıt *Kapsadığıhak,senedebağlıolan,senetsizilerisürülebilmesineimkânolmayankâğıt. değerlilik *Değeriolmadurumu,kıymetlilik. değersiz *Değeriolmayanveyadeğeriçokazolan,önemsiz,kıymetsiz,naçiz. değersizlik *Değersizolmadurumu. değgin *İlişkin,üstüneait,dair,müteallik. değil *İsimcümlesindeyüklemeveyabaşkaöğelereolumsuzlukanlamıverenkelime. değila *\"şöyledursun\"anlamına. değilmiki *madem,mademki. değim *Birkimsenin,kendisineişverilmeyehakkazandırandurumu,liyakat. değimli *Liyakatli. değimsiz *Liyakatiolmayan,liyakatsiz. değin *Kadar,dekgibibirişinbirdurumunsonaerdiğizamanıveyayerigösterir. değin *Sincap. değini *Değinme. değiniş *Değinmekişiveyabiçimi. değinme *Değinmekişi,temas. değinmek *Birkonuyuelealarakondankısacasözetmek,dokunmak,temasetmek. değinti *Temas. değirme *Değirmekişi. değirmek *Duyurmak,bildirmek,ulaştırmak. *Değdirmek,dokundurmak. değirmen *Öğütenaraçveyaalet. *İçindeöğütmeişiyapılanyer. değirmentaşı *Değirmende,dönerektaneleriezenyuvarlaktaş. *Değirmentaşıyapmaktavebazendeyapılardakullanılançakmaktaşıtüründensertbirtaş. değirmentaşınınaltındandiriçıkar *enağırşartlardabütüngüçlükleriyener. değirmenci *Değirmenyapanveyaişletenkimse. değirmencilik *Değirmenyapmaişi. *Değirmenişletmeişi. değirmeninsuyuneredengeliyor? *buişinmasrafınıkarşılayacakparanasılkazınılıyor?. değirmenlik *Değirmendeöğütülmekiçinayrılmış(tahıl). *Birdeğirmentaşınıişletecekgüçte(akarsu). değirmi *Yuvarlak. *(kumaşiçin)Eniboyunaeşitolan. *Yemeni,yazma,başörtüsü,mendil. değirmisakal *Değirmibirbiçimdekesilmişsakal. değirmileme *Değirmilemeişi. değirmilemek *Yuvarlakbiçimekoymak. değirmileşme *Değirmileşmekişi. değirmileşmek *Değirmihâlegelmek. değirmilik *Değirmiolmadurumu,yuvarlaklık. değiş *Değmekişiveyabiçimi. *Birşeyveripyerinebaşkabirşeyalma,mübadele,trampa. değişetmek *birşeyveripyerinebaşkabirşeyalmak. değiştokuş *Değiş,alışveriş,mübadele,trampa. değişebilir *Değişmeözelliğitaşıyan,değiştirilebilen. değişebilirlik *Değişebilirolmadurumu. değişenyıldız *Parlaklığızamanabağlıolarakdeğişmegösterenyıldız. değişici *Biçimdenbiçimegiren,değişken. değişik *Değiştirilmiş. *Alışılmışındışındabirözelliğibulunan. *Çeşitli,farklı. *Yedek(iççamaşırı,giyecek). değişiklik *Değişikolmadurumu. *Birbütündenbirbölümünündeğişmesiyleortayaçıkanyenidurum. *Amacauygunbiçimegetirmekiçinyapılandeğiştirme,tadil. değişiklikönergesi *BazıkanunmaddelerininamacadahauygunolmasıiçinBüyükMilletMeclisineyapılanöneri. değişiklikteklifi *Değişiklikönergesi. değişiklikyapmak *değiştirmek. değişim *Birzamandilimiiçindekideğişikliklerinbütünü. *Yenidöllerinatalarınatıpatıpbenzememesinisağlayanözelliklerintümü,varyasyon. *Üretilenmallarınbaşkamallarveyaparakarşılığıdeğiştirilmesi. *Birniceliğinbirbirindenayrıdeğerleralmasıveyaböyleikideğerarasındakiayrım. *Rüzgârınyöndeğiştirmesi. değişimyönetimi *Hızladeğişenbirortamdaayaktakalabilmekverakiplerinönünegeçebilmekiçin,şirketinkendini yenilemesi,değişimfırsatlarınıanalizediportayaçıkanpotansiyelideğerlendirmesiveenuygunstratejininbelirlenip bununuygulanmasıiçinyenidenörgütlenmeveyapılanmaişi. değişimli *Değişmeözelliğigösteren. değişimliünsüzler *Ünsüzuyumunabağlıolarakötümlülükveötümsüzlükbakımındanbirbirininyerinegeçenünsüzler:p/b, ç/c,t/d,k/g,k/ ğ. değişinim *Doğadavetoplumdanitelikleilgilideğişmelerinyavaşyavaşdeğil,birdenbireolması,birşeyinortamve şartlarınıbulduğundabirdenbirenitelikdeğiştirmesi,mutasyon. değişinimci *Değişinimcilikyanlısı,mutasyonist. değişinimcilik *Bircanlıvarlıktakisoyaçekimin(genlerinbazıözeldurumlarınınyitirilmesi,yenidenoluşmasıveya değişmesiyüzünden)anîdendeğişebileceğinivebudeğişmen,türlerinoluşmasındaanayololduğunuilerisüren" }, { "text": "kuram,mutasyonizm. *Doğavetoplumdakideğişmelerindeğişinimbiçimindeolduğunusavunandüşünceakımı,mutasyonizm. değişiş *Değişmekişiveyabiçimi. değişke *Hercanlıdadışetkilerleortayaçıkabilen,kalıtımlailgiliolmayandeğişiklik,modifikasyon. değişken *Değişmeözelliğigösteren,çokdeğişen,değişebilir,kararsız,değişici,mütehavvil. *Değişiksayıdeğerlerialabilennicelik. değişkenlik *Değişkenolmadurumu. değişkin *Değişikliğeuğramış,değişik,muaddel. değişkinlik *Değişkinolmadurumu. değişme *Değişmekişi. *Değişim,mübadele. değişmek *Başkabirbiçimveyadurumagirmek,tahavvületmek. *Yerinebaşka şeyveyakimsegelmek. *Karşılıklıalıpvermek,mübadeleetmek. *Değiştirmek. *(olumsuzbiçimiyle)Çokdeğervermek. değişmez *Aynenkalan,değişikliğeuğramayan. değiştirge *Birdeğişiklikyapılmasıiçinverilenönerge,tadilteklifi. değiştirgeç *Bircisminveyabirgücünbiçiminideğiştirmeyeyarayanalet,konvertisör. değiştirici *Değiştirmeözelliğiolan. *Değiştirmeişiniyapannesneveyakimse. değiştiriliş *Değiştirilmekişiveyabiçimi. değiştirilme *Değiştirilmekişi. değiştirilmek *Değiştirmekişiyapılmak. değiştirim *Değiştirmekişi. değiştirme *Değiştirmekişi,tebdil,tahrif. değiştirmek *Başkabirbiçimesokmak,değişikliğeuğratmak. *Birşeyveyakimseyibulunduğuyerdenbaşkabiryerealmak. *Birşeyveripyerinebaşkabirşeyalmak. *Birinibırakıpbaşkasınıedinmekveyakullanmak. *Başkabirduruma,başkabirgörünümegetirmek. *Anlatımayenibiriçerikvermek. değiştirtme *Değiştirtmekişi. değiştirtmek *Değiştirmekişiniyaptırmak. değme *Değmeişi,temas. değme *Her,herhangibir,gelişigüzel,rastgele. *Seçkin,seçme. değmegitsin *deme,karışmagitsin. değmekeyfine *konuşulaniştençokhoşlanıldığınıanlatmakiçinkullanılır. değmek *Aralıkkalmayıncayakadarbirbirineyaklaşmak,dokunmak,temasetmek. *Ulaşmak,erişmek. *İstenilenyeredüşmek,rastgelmek,isabetetmek. değmek *Değerindeolmak. *Karşılıkolmak. *(zevkverenşeyleriçin)Hoşagitmek. *Herhangibirnitelikteolmak. *Eşdeğerdeolmak. değnek *Eldetaşınacakinceliktedüzgünağaç,sopa. *Değnekleatılandayak. değnekgibi *çokzayıfveince. değnekçi *Motorlutaşıtlarınçalıştığıyerlerdeyolcularınbinişvesıradüzeninisağlayankimse,kâhya. *Şehirdüzeniileilgiligörevli. değnekçilik *Değnekçininyaptığıiş. değnekleme *Değneklemekişi. değneklemek *Değneklevurmak. deh *Binekveyakoşumhayvanlarınıyürütmekiçinsöylenenbirsöz. deha *İnsanzekâsının,insankişiliğininerişebileceğienyüksekkerte,dâhilik. *Dâhi. dehalet *Sığınma,korunma. dehdeh *Bkz.dahdah. dehhaş *Aşırıkorkuverici,dehşetsaçıcı. dehleme *Dehlemekişi. dehlemek *Hayvanıdehdiyerekyürütmek. *Kovmak. dehlenme *Dehlenmekişi. dehlenmek *Dehlemekişiyapılmak. dehletmek *Aşağılamak,horgörmek. dehliz *Üstükapalı,darveuzungeçit,koridor. dehşet *Birtehlikeveyakorkunçbirşeykarşısındaduyulanürküntü,yılgı. *Olağanüstü. *Olağanüstüşeylerkarşısındaşaşmaanlatır. dehşetsaçmak *ortalığakorkuvermek. dehşetedüşürmek *dehşetiçinesokmak. dehşetekapılmak(veyadüşmek) *çokkorkmak. dehşetlenme *Dehşetlenmekişi. dehşetlenmek *Dehşetekapılmak. dehşetli *Korkuveyaürküntüveren. *Şaşırtıcı. *Çokfazla,sonderece. deist *Deizmyanlısı. deizm *Tanrı'yıyalnızcailksebepolarakkabuleden,Tanrıiçinbaşkaherhangibirgüçveniteliktanımayan,vahyi reddedengörüş. dejenere *Soysuz. *Yoz. dejenereetmek *soysuzlaştırmak,yozlaştırmak. dejenereolmak *soysuzlaşmak,yozlaşmak. dejenereleşme *Dejenereleşmekişi. dejenereleşmek *Soysuzlaşmak. *Yozlaşmak. dejenerelik *Soysuz,yoz;soysuzluk,yozluk. dek *Kadar,gibibirişinsonaerdiğinoktayıveyazamanıanlatır. dek *Düzen,hile. *Tokuşma,çatışma. *Sağlam. dek *Bkz.tek. dekadan *XIX.yüzyılsonlarındaFransa'danatüralistlerekarşıçıkansembolizmakımınaöncülüketmişolan sanatçılaraverilenad. dekadanlık *Dekadanolmadurumu. dekagram *Birkilonunyüzdebiri,dag. dekalitre *Onlitrelikhacimölçübirimi,dal. dekametre *Onmetreuzunluğundabirölçübirimi,dam. dekan *Fakülteninyönetimindensorumluprofesör. dekanlık *Dekanıngörevi. *Dekanınmakamı. dekar *Onar(1000m²)değerindeyüzeyölçübirimi. Dekartçı *Descartes'inöğretisiileilgili,kartezyen. *Descartesfelsefesinibenimseyenkimse. Dekartçılık *Descartes'infelsefesi. *Descartes'inöğretisi,kartezyenizm. dekaster *Onmetreküplükhacimölçüsübirimi. dekatlon *100mkoşusu,uzunatlama,gülleatma,yüksekatlama,400mkoşusu,110mengellikoşu,diskatma, sırıklayüksekatlama,ciritatma,1500mkoşularınıiçerenatletizmyarışması. dekatloncu *Dekatlonyarışmalarınakatılanatlet. dekedüşmek *hileye,oyunagelmek. deklânşör *Birdevrekesicininişleyişinietkileyerekaçılmasınıönleyendüzen. *Fotoğrafmakinesininresimçekilirkenbasılandüğmesi. deklârasyon *Bildirme,duyurma,ilânetme. *Birkonununkamuoyunaduyurulmasıiçinyapılanaçıklama,bildiri. *Malbildirimi. deklâre *Bildirilmiş,ilânedilmiş. deklâreetmek *bildirmek. *gümrüklerdevergikonusuolacakeşyavb.yiresmîmakamabildirmek. dekolte *Kollarının,göğüsvesırtınınbirbölümüaçıkkadıngiysisi. *Açık. dekoltekonuşmak *açıksaçıkkonuşmak. dekont *Ödenmişveyaödenecekolanhesaplarındökümü. *Kapatılanbirhesaptanyapılacakindirme. *Bütünindirmeleryapıldıktansonraborçlutarafındanödenecek,alacaklıtarafındanalınacakolanmiktar. dekor *Tiyatro,sinemavetelevizyondasahneyekonulaneserinyazıldığıyerin,çağınınözelliklerinibelirleyen çeşitliögelerin(perde,aksesuarvb.nin)bütünü. *Biryeresüslemeamacıylaverilendüzen. *Görünüş,manzara. dekorasyon *Dekoryapmaişi. *Biryerisüsleme. dekoratif *Dekorolarakkullanılan,süslemeyeyarayan,süsleyici,tezyinî. *Göstermelik. dekoratör *Tiyatro,operavb.dekorlarınıtasarlayansanatçı. *İçmimar. dekoratörlük *Dekoratörolmadurumu. *Dekoratörünişivemesleği. dekorcu *Mesleğidekoryapmakolansanatçı. dekorculuk *Dekorcuolmadurumu. *Dekorcununişivemesleği. dekore *Süslemeamacıyladüzenlenmiş. dekoreetmek *(biryere)süslemeamacıyladüzenvermek. dekovil *Rayaralığı60cmenindeveyadahaazolan,arabalarıbuhar,hayvanveyainsangücüyleyürütülen,küçük demiryolu. dekstrin *Nişastanınbölünmesindeneldeedilenzamklıbirmadde(C6H10O5). dekstroz *Nişastaşekeri. delâlet *Kılavuzluk,aracılık. *İz,işaret. delâletetmek *yolgöstermek. *göstermek,anlatmak,demeyegelmek. *belirtmek. deldirme *Deldirmekişi. deldirmek *Delmekişiniyaptırmak. *Geçersizhâlegetirmek. delecek *Zımba. delegasyon *Herhangibirtopluluğutemsiletmeklegörevliyetkilikurul. delege *Kendisineyetkiverilerekbiryereveyabirininkatınagönderilenkimse,elçi,murahhas. delegelik *Delegeningörevi,murahhaslık. delepdelep *Parlayarak,parılparıl. delepmek *Parlamak. delgeç *Mukavva,kâğıt,kayış,madengibişeylerdedelikaçmayayarayanaraç,delecek,zımba. delgi *Maden,tahta,taşvb.üzerindedelikaçmayayarayanaygıt,matkap. delgiç *Ucusivridemirli,ağaçtantutacakyeriolanvetütündikmeyeyarayanaraç. deli *Aklınıyitirmişolan,aklîdengesibozulmuşolan,mecnun. *Davranışlarıaşırıvetaşkınolan(kimse),çılgın. *Aşırıderecededüşkün. *Coşkun,azgın. delialacası *Birbirinitutmayanparlakrenklerdenoluşan. delibal *Arılarınzehirliçiçeklerdentopladıklarıbal. delibalta *Acımasız,gaddar,zalimkimse. delibayrağıaçmak *şıkolmak. delibozuk *Günügününe,sözüsözüneuymayan. delibozukluk *Delibozukolmadurumu. deliçıkmak *çıldırmak. *çoksinirlenmek. delidanahastalığı *İngiltere'debüyükbaşhayvanlardagörülenedenbulaşıcıveöldürücübirhastalık. delidana(lar)gibidönmek *neyapacağınıbilemeyerek, şaşkıncadavranmak. delideli" }, { "text": "*Delice. delidivane *Çılgın,aşırıdeli. delidivane(âşık)olmak *aşırıderecedesevmek. delidivaneolmak *mutluolmak,birkimseyi,birşeyiaşırıderecedesevmek. delidolu *İlerisinigerisinidüşünmedendavranan,rastgelekonuşan,patavatsız. delietmek *çılgınaçevirmek. delifişek *Delişmenveatak. delifişeklik *Delifişekolmadurumu. deligibi *deliyeyaraşırdavranışta,delicesine. deligömleği *Tehlikelivesaldırgandelileregiydirilenkolsuzgömlek. deligüllâbicisi *Bkz.güllâbici. deli ırmak *Akıntısıçokhızlıolanırmak. delikızınçeyizigibi *biraradasergilenenvebirbirineyakışmayaneşyaiçinsöylenir. deliolmak *çoksevmek. *çoksinirlenmek. deliolmakiştendeğil *güçdurumlardaçaresizliğianlatır. deliorman *Çoksıkvegürorman. deliotu *Turpgillerden,bahçeleresüsolarakdikilenbirbitki,kuduzotu(Alyssum). delipöstekisayargibi *çokkarışık,çokayrıntılı,sıkıcıbirişleuğraşma. deliRaziyegibi *delicedavranışlardabulunankızveyakadın. delisaçması *Anlamsız,tutarsız,delicesöz. delisaraylı(gibi) *acayipbiçimdegiyinenler,takıptakıştıranlariçinsöylenir. delibaş *Koyunlardavedanalardagörülentehlikelibirhastalık. *Huysuzlukyapanhayvan. delice *Davranışlarıaşırı,deligibiolan. *Delicesine. *Buğdaygillerden,genelliklebuğdaytarlalarındayetişen,tohumuzehirli,yabanîbirbitki(Lolium temulentum). *Aşılanmamışzeytinağacı,yabanîağaç. *Atmaca,şahin. delicedoğan *Kartallartakımınınkartalgillerfamilyasındanbirkuştürü(Falcosubbuteo). delicesine *Aşırıbir biçimde. delicesinetutulmak *aşırıbirbiçimdebağlanmak,çoksevmek. delici *Delen,delmekişiniyapan. *Çoketkili,etkileyici. deliğetıkmak *tutuklamak,hapsetmek. delik *Dar,küçükaçıklık;dar,küçükçukur. *Delinmiş. *Cezaevi. *Küçükhayvanyuvası. delikbüyük,yamaküçük *eldekiimkânlargerekendençokaz. delikdeşik *Heryanıdeliklerledolu. delikdeşik aramak *heryerdearamak. delikdeşiketmek *(bircanlınınvücudunda)biraraçlabirçokyaralar,kesikleraçmak. *birşeyinheryanındadelikleraçmak. delikdeşikolmak *(bircanlınınvücudunda)biraraçlabirçokyaralar,kesikleroluşmak. *birşeyinheryanıdelinmek. delikeğirmek *hapsegirmek,tutuklanmak. delikanlı *Çocuklukçağındançıkmışgençerkek. *Gençlereseslenmesözüolarakkullanılır. *Sözününeri,dürüst,namuslukimse. delikanlılık *Delikanlıolmadurumu. *İnsanındelikanlıolduğuçağ. delikli *Deliğiveyadelikleriolan. *Kevgir. *Deliklerlekaplıesnekdoku şeritlerineverilenad. *Birtüroltaiğnesi. delikliboncuk(veyataş)yerdekalmaz *azçokişeyarayanherşeyinisteklisibulunur. delikliler *Deliklivesertbirkabuklakaplıbirhücrelihayvanlartakımı. deliksiz *Deliğiolmayan. deliksizuyku *Aradahiçuyanmadanuyunulanuzunuyku. delil *İnsanıaradığıgerçeğeulaştırabilecekiz,kanıt,emare. *Kanıt. *Kılavuz,rehber. delilenme *Delilenmekişiveyadurumu. delilenmek *Deligibidavranmak. deliliğevurmak *kendinideligibigöstermek. deliliğitutmak *delicedavranmak. delilik *Deliolmadurumuveyadelicedavranış. delimsirek *Çılgınca,delicesine. delininelinedeğnekvermek *kötülükyapabilecekbirkimsenindavranışlarınıkolaylaştırmak. delinme *Delinmekişi. delinmek *Delmekişinekonuolmak. *Birşeydedelikoluşmak. *Çiğnemek,uymamak,aykırıdavranmak. deliriş *Delirmekişiveyabiçimi. delirme *Delirmekişi. delirmek *Deliolmak,aklınıyitirmek,çıldırmak. delirtme *Delirtmekişi. delirtmek *Delietmek,çıldırtmak. delişmen *Şımarıkvedelicetavırlı,zıpır. *Güçlü,hareketli,sağlamyapılı. delişmence *Delişmeneyakışır(biçimde)delişmengibi. delişmenlik *Delişmenolmadurumu,delişmencedavranış,zıpırlık. delişmenliketmek *delişmencedavranmak. deliyedönmek *çoksevinmek. *çoküzülmek. deliyehergünbayram *herfırsattanyararlanarakbayrammışgibidavrananlaraveherşeyieğlenceliyöndenalanlaraalayyollu söylenir. delk *Ovma,ovuşturma. *Sürtünme. delme *Delmekişi. *Yelek. *Delinerekyapılmış. delmek *Delikaçmak,delikdurumagetirmek. *İncitmek,kırmak. delta *Yunanalfabesinindördücüharfi(D). *Birırmağınçatallanarakdöküldüğuyer,çatalağız. deltakası *Omuzbaşındabulunanüçgenbiçimindekikas. dem *Soluk,nefes. *Zaman,çağ. *İçki. *Hazırlanançayınrenkvekokubakımındanistenilendurumu. *Koku. *Pişirilenyemeklerinyenecekkıvamagelmesi. dem *Kan. -dem/-tem *İsimdenisimtüretenek. demçekmek *(kuşlar)uzunvegüzelezgilerçıkarmak. *içkiiçmek. demdökmek *(kadınlar)aybaşındakanyitirmek. demtutmak *birçalgıyabaşkabirçalgıveyasesleeşliketmek. demvurmak *birşeydensözetmek,konuaçmak. demagog *Demagojiyapankimse,halkavcısı,halkdalkavuğu. demagogluk *Demagogolmadurumu. demagoji *Birkimseninveyagrubunduygularınıkamçılayarak,gerçekdışısözlersöyleyerekonlarıkazanmaya çalışma,halkavcılığı. demagojiyapmak *birkimseninveyagrubunduygularınıkamçılayarak,gerçekdışısözlersöyleyerekonlarıkazanmaya çalışmak. demagojik *Demagojiyedayanan,demagojiileilgili. deme *Demekişi. *Anlam. *(halkedebiyatında)Şiir. *DahaçokAlevîşairlerintarikatlarıylailgilikonularıişleyenşiirlerine,kendilerinceverilenad. *Atasözü;ağıt. deme(veyadeğme)gitsin *anlatılmasıgüç,anlatılamaz. deme! *(de'me)\"gerçekmi\",\"yokcanım\"gibişaşmaanlatır. demeç *Yetkilibirkimseninbirkonudayayınorganlarınayaptığıaçıklama,beyanat. demeçvermek *(yetkilibirkimse)birkonudayayınorganlarınaaçıklamayapmak,beyanatvermek. demediğinibırakmamak(veyakomamak) *birisiiçinkırıcı,ağır,ilerigerikonuşmak. demek *Söylemek,sözsöylemek. *Advermek. *(birdilde)Karşılığıolmak. *Anlamınagelmek. *(herhangibir)Sesçıkarmak. *Herhangibiryargıyavarmak. *Demekkelimesidüşünmek,oranlamak,ummak,istemekveyaerişmekgibianlamlaradagelebilir. *(hareketinolumsuzbiçimi,zıtanlamıkelimelerlekullanıldığında)Şartlarneolursaolsunbirişiyapmak. *Ohâlde,şuhâlde. *Birişekalkışmak,yeltenmek. demekistemek *birdüşünceyisöylemekistemek;birşeyianlatmakistemek. demekki(demekoluyorki) *şuhâlde,öyleise. demekolmak *anlamınagelmek. dememodemedeğil *benimsöylemekistediğimodeğil. dememodemedeğil *Bkz.deme. demet *Bağlanarakoluşturulmuşdeste,bağlam. *Bitkiveyaçiçekbağlamı. *Üstünyapılıbitkilerdeözsularınakmasınayarayan,bitkiyedesteklikedendamarlıveyaliflikordon. *Uzunlamasınabirbirinebitişikolarakbiraradabulunansinirvekastelleritopluluğu. *Biratomunparçalanmasındandoğanelektriklenmiştaneciklerinyörüngelerindenoluşanışıktopluluğu. demetdemet *Birçokdemetlerdurumundabağlanmışolarak,destedeste,demetleme. demetçi *Demetyapankimse. *Harmanmakinesiniekindemetleriyledoldurankimse. demetçik *Demetparçası,küçükdemet. demetleme *Demetlemekişi. demetlemek *Demetyapmak,demetdurumundaayırıpbağlamak. demetlenme *Demetlenmekişi. demetlenmek *Demetyapılmak. demetletiş *Demetyaptırmakişiveyabiçimi. demetletme *Demetyaptırmakişi. demetletmek *Demetyaptırmak. demetleyiş *Demetyapmakişiveyabiçimi. demetli *Demetbiçimindeolan. demevî *Kanlı,kanıçok(insan). *Kanlailgili. *Öfkeli,sinirli. demeyegetirmek *doğrudandoğruyasöylemeyipdolayısıylaanlatmak. demeyekalmamak *birden,hemen. demin *Azönce. demincek *Çokazönce. deminden *Demin,azönce. deminki *Birazönceki. demir *Atomsayısı26atomağırlığı55.847olan,mavimtırakesmerrenkte7,8 yoğunluğunda,1510°Cdeeriyen, özellikleçelik,dökümvealaşımlardurumundasanayidekullanılmayaenelverişlielement.KısaltmasıFe. *Bazınesnelerindemirdenyapılmışparçası. *Ayakkabıtopuğunaveyaayakkabıburnunaaşınmayıönlemekiçinçakılan,özelolarakyapılmışmadenden parça. *Gemilerindalgalara,akıntılarakapılarakyerdeğiştirmemesiiçinsuyaatılan,zincirlegemiyebağlıbulunan, ucuçengelliağırdemiraraç,çapa. *Demirdenyapılmış. *Güçlü,kuvvetli,sert. demirağacı *İkiçeneklilerden,anayurduAvustralyaolanbirevcikliveyaikievciklibirağaç(Casuarina). demiralmak" }, { "text": "*gemiyolaçıkmakiçinçapasınıdenizdençekmek,gitmeyehazırlanmak. *ölmek,çekipgitmek. demiratmak *(gemi)çapasınıdenizesalmak. *birkimsebiryerdeuzunsürekalmak. demirbilek *Güçlükuvvetlikimse. demirboku *Demirdışığı,madencürufu. demirdikeni *Topraküzerindeyatıkolarakbulunan,çiçekleriküçükveaçıksarırenkli,meyvesi10mmkadarçapında, boynuzşeklindesivriuçlarasahipbirbitki(Tribulusterrestris). demirgibi *çoksağlam. *çokgüçlü,çokkuvvetli. demirhat *Demiryolu. demirkapı *Irmaklardagemileringeçmesineengelolankayalıkyer. demirkırı *Siyah,beyazkarışıkgriyeyakınrenkteatdonu. demirkuş *Uçak. demiroksit *Demirinhemtabiattahemdesentetikyapılmışolarakgörülenvedeğişikkimyasaldeğerverenkte bulunabilenoksitbiçimi. demirpası *Demirdeoluşanpas. *Bupasınrengindeolan. demirperde *Sahneileizleyicilerinbulunduğusalonuyangıntehlikesindebirbirindenayıran,demirdenyapılmışperde. demirresmi *Gemininbirlimandademirlemekiçinödediğivergi. demirsülfat *SülfirikasidinkimyasalformülüFe2(SO4)3olandemirtuzuvebununhidrolaştırılmışbiçimi. demirtaramak *(gemi)rüzgârveyaakıntıyüzündençapasınısürümek. demirtavındadövülür *birişinyapılmasıiçinuygunolanbirzaman,birdurumvardır. demirüzerinde *demirinialmışvekalkmayahazır(gemi). demiryeri *Limanlardagemilerindemiratmasınaayrılmışyer. demiryolcu *Demiryolugörevlisi. demiryolculuk *Demiryolcunungörevi. *Demiryoluyapmaveişletmeişi. demiryolu *Lokomotif,vagongibidemirtekerleklitaşıtlarınyürüdüğüparalelikiraydöşenerekyapılanbirtüryol,tren yolu. *Buyollarınyönetimi. demiryumruk *Güçlükuvvetlikimse. demirbaş *Biryerdekullanılan,biryerekayıtlıolan,birgörevlidenöbürüneteslimedilendayanıklıeşya. *Bunitelikteolan. *Biryerineskisi,emektarıolan(kimse). demirbaştandüşmek *demirbaşlistesindençıkarmak,kaydınısilmek. demirci *Demirsatan,demireşyayapanveyaonarankimse. demircimengenesi *Kızgındemiritutmakiçinkullanılankıskaç. demircilik *Demireşyaalıpsatmaveyaonarmaişi. *Demircininzanaatı. demirevurmak *birinidemirzincirlebağlamak. demirhindi *Baklagillerden,sıcakiklimlerdeyetişenbirağaç(Tamarindusindica). *Buağacınmeyvesi. *Bumeyvedenyapılanşerbet. *Pinti,hasis. demirî *Demirmavisi,gri. demirkapan *Mıknatıs. Demirkazık *KutupYıldızı. demirleblebi *Başarılmasıçokgüçiş. *Başaçıkılmasıgüçkimse. demirleme *Demirlemekişi. demirlemek *Koldemirinitakmak,kapatmak. *(gemi)Demiratmak. *Demirevurmak. demirleşme *Demirleşmekişi. demirleşmek *Demirdurumunagelmek. *Demirgibisağlamdurumagelmek. demirli *İçindemetalveyakarışımdurumundademirbulunan. *Demirparmaklıkveyademirbirparçatakılmışolan. *Demiratmış(gemi). *Bağlanıpkalmış. demirlibeton *Yapıdagücü,esnekliğiartırmakiçinmetalveçimentodanyararlanmayöntemi,betonarme. Demirperde *II.DünyaSavaşısonrasısoğuksavaşdöneminde,batılıülkelerinkendilerinidoğublokuülkelerinden ayıransınıravebuülkeleretaktıklarıad. demirsiz *Demiribulunmayan,içindedemirolmayan. demirsizlik *Vücuttaveyakandabelirendemiryetersizliği. demiurgos *Eflâtunfelsefesindeevreniyaratan,yaratıcıtanrı. demkeş *(güverciniçin)Demçeken,güzelsesçıkaran. demleme *Demlemekişi. demlemek *(çayı)Kaynarsuyuniçineattıktansonrarenkvekokuvermesiiçinbekletmek. demlendirme *Demlendirmekişi. demlendirmesuyu *Sudaveyabaşkabirsıvıdaıslatmaksuretiyleyapılanyaşekstraksiyonsırasındaelegeçenvesuda çözünebilenmaddeleriiçerensıvı. demlendirmek *Demlemek. demlenme *Demlenmekişi. demlenmek *(çayın)Rengivekokususuyageçmek. *(pilâviçin)Piştiktensonrabirsürebekletilerekkıvamagelmek. *İçkiiçmek. demli *Demlenmiş,rengini,kokusunu,tadınıbulmuş(çay). demlik *Çayındemlendiğikap. demode *Modasıgeçmişolan. demodeolmak *modasıgeçmek,gözdendüşmek,değeriniyitirmek. demograf *Nüfusbilimci. demografi *Nüfusbilimi. demografik *Nüfusbilimiyleilgili. Demokles'inkılıcı *herangerçekleşebilecektehlike. demokrasi *Halkınegemenliğitemelinedayananyönetimbiçimi,elerki,demokratlık. demokrat *Demokrasiyanlısı. demokratik *Demokrasiyeuygun. demokratikleşme *Demokratikleşmekişi. demokratikleşmek *Demokrasiyeuygunbiçimegirmek. demokratikleştirme *Demokratikleştirmekişi. demokratikleştirmek *Demokrasiyeuygunbiçimegetirmek. demokratlaşma *Demokratlaşmakişi. demokratlaşmak *Demokrasiilkeleriniuygulamak,demokrasiyeuygunyapıyıkurmak;demokratbirbiçimdedavranmak. demokratlık *Demokrasi. demonstrasyon *Gösteri. -denbuyana *-denberi. -denyana *için. *-ekalırsa. -denyana(olmak) *birinintarafınıtutmak. -denyanaçıkmak *birininyanlısıolmak,birinitutmak. denaet *Alçaklık. denden *Birçizelgedealtaltagelenaynısözveyasözgruplarınınbirkaçkezyazılmasınıönleyerekkolaylıksağlamak içinbirincisatırınaltındakileryerinekullanılan(\")işareti. dendenişareti *Bkz.denden. denek *Üzerindedeneyyapılankimseveyaşey. denektaşı *Altın,gümüşgibimadenlerinayarınıanlamakiçin,sürtüldükleribirtürtaş,mihenk. *Birkimseveyanesnenindeğerinianlamayayarayanşey. deneme *Denemekişi,sınama,tecrübe. *Sonbiçimibulmamış,taslakdurumundaolaneser. *Herhangibirkonudayenivekişiselgörüşlerlebezenmişbiranlatımiçindesunulandüzyazıtürü. denemehayvanı *Meranınverimiveyameraüzerindeuygulananıslahveamenajmanişlemlerininetkilerihakkındabilgiler edinmekamacıylaotlatılanvecanlıağırlıkartışıveyasütverimidevamlışekildeölçülenhayvan. denemetahtası *Üzerindebilgisizce,tedavi,onarımgibiişleryapılankimseveyaşey. denemeyayını *Radyo,televizyongibihaberleşmearaçlarınınbaşlangıçtaişealışmakvedahaverimliolmaküzereyaptıkları kısasüreliyayın. denemeci *Denemeyazarı. denemecilik *Denemeyazarlığı,denemeyazmaişi. denemek *Değerinianlamak,gerekliniteliğitaşıyıptaşımadığınıbulmakiçinbirinsanı,birnesneyiveyabirdüşünceyi sınamak,tecrübeetmek. *Birişe,başarmakamacıylabaşlamak,girişimdebulunmak,teşebbüsetmek. denenme *Denenmekişi. denenmek *Denemekişinekonuolmak. denet *Denetlemekişi,teftiş. *Lâboratuvarişlemitamamlanmışbirfilminherhangibireksiğiolupolmadığınıanlamakiçindağıtımcıya verilmedenönceincelenmesi. denetçi *Denetlemeylegörevlikimse,murakıp,kontrolör. *Gösterimodasındafilmiizleyerekgörüntülerin,sesin,renginkusursuzolupolmadığını,çizikvb.bulunup bulunmadığınıinceleyenkimse. denetçilik *Denetçiningörevi. *Denetçiolmadurumu,murakıplık,kontrolörlük. denetici *Birişleministenilenölçülerdeyürütülmesinidenetimaltınaalancihaz. *Sıcaklık,basınçveyanemdeğişmeleriniönleyerekbunlarailişkinhareketindenetiminiyapanalet. *Sualtındakibiraletiuzaktanyönetenmakine. denetilme *Denetmekişinekonuolma. denetilmek *Denetmekişinekonuolmak. denetim *Denetlemekişi,murakabe,kontrol. denetimkurulu *Bkz.denetlemekurulu. denetimci *Denetimişiniyapankimse. denetimli *Denetlenmişolan. denetimsiz *Denetlenmişolmayan. denetleme *Denetlemekişi,murakabe,kontrol. denetlemekurulu *Devletkuruluşlarındadenetimişiniyapmaklagörevliüyelerinoluşturduğukurul,teftişkurulu. *Birkuruluşunyasalaravekendiamacınauygunolarakçalışıpçalışmadığınıdenetleyenkurul. denetlemeraporu *Denetçitarafındanhazırlananvebirişindoğru,usullereveyönetimeuygunolarakyapılıpyapılmadığını belirtenyazı. denetlemeyapmak *kontroletmek. denetlemek *Birişindoğruveyönetimeuygunolarakyapılıpyapılmadığınıincelemek,murakabeetmek,teftişetmek, kontroletmek. denetlenme *Denetlenmekişi. denetlenmek *Denetlemekişinekonuolmak. denetleyici *Denetleyen(kimse). *Denetleyenalet. deney *Bilimselbirgerçeğigöstermek,biryasayıdoğrulamak,birvarsayımıkanıtlamakamacıylayapılanişlem, tecrübe. *Deneyim,tecrübe. deneykabı *İçindekimyadeneyleriyapmayayarayanözelkap. deneytüpü *Çoğunluklakimyasaldeneylerdekullanılanbirucukapalıcamboru. deneyci *Deneycilikyanlısıolan(kimse),ampirist. deneycilik *Bilginingözlem,denemeveyaduyularileeldeedilebileceğiniilerisürengelenekselöğreti,görgücülük, ampirizm,usçulukkarşıtı. *Organizmailedurumveyaçevrearasındabiretkileşimolarakyaşantıyaönemveren,bilgiyi,simgelerle iletişimiyapılandenetimliveyenidendüzenlenmişyaşantıbiçimindedüşünençağdaşbirfelsefeanlayışı,görgücülük, ampirizm. deneyim *Tecrübe. deneyimkazanmak *deneyimlidurumagelmek. deneyimci *Deneyimiönplânaçıkarankimse. deneyimcilik *Deneyimcininişi. deneyimli *Deneyimkazanmışolan,tecrübeli. deneyimsiz *Deneyimiolmayan,tecrübesiz. deneyimsizlik *Deneyimsizolmadurumu,tecrübesizlik. deneyiş *Denemekişiveyabiçimi. deneyleme *Deneylemekişi. deneylemek *Deneyyapmak. deneyli *Deneyebaşvurularakyapılan. deneysel" }, { "text": "*Deneyedayanan,deneyyoluylaolan,deneyleilgili,tecrübî. deneyselcilik *Gerçekbilgininancakdeneyyoluylaeldeedilebileceğini;bilgilerimizinvarsayımadayananbirnitelik taşıdığını,gerçeğininsanyaşantısınınbirürünüolarakdüşünülmesigerektiğini;değerlerileahlâklılığınmutlakdeğil, toplumsalolduğunuilerisürenöğreti,eksperimantalizm. deneysellik *Deneyleilgiliolmadurumu. deneysiz *Deneyebaşvurulmadanyapılan. deneyüstü *Deneylekazanılmasıimkânsız,akıllailgiliolan(bilgi). deneyüstücülük *İnsanbilgisininniteliğiniveilkeleriniakılyoluylaçözmekamacıyladeneyalanınınötesinegitmeyeçalışan anlayış,mütealiye,transandantalizm. *Ahlâktabellibirgizemciliğisavunan,Tanrı,doğaveinsanıkaynaştırmayaçalışanAmerikanfelsefeokulu, mütealiye,transandantalizm. denge *Birnesneninveyabirinsanındevrilmedendurmahâli,muvazene. *Birbiriniortadankaldırangüçlerinsonucuolandurmahâli. *Zihinselveduygusaluyum,istikrar. *Bkz.toplumsaldenge. *Siyasîgüçlerin,yetkilerinbirbirinisınırlayacakbiçimdedağıtılması. *Ekonomikhayatınuyumludüzeni. *Vücudunenküçükdayanakyüzeyveyayüzeylerindedüşmedendurması. dengekalası *Aletlijimnastikdalındakullanılanve1.20myükseklikte,piramitbiçiminde,ikiayaküzerindeduran5m uzunluğunda,10cmyürümeyüzeyiolandüzgünkalastanyapılmışdengearacı. dengetaşı *Omurgalılarınözellikledememelileriniçkulakkeseciğindebulunankalsiyumtuzu. dengeci *Dengeunsurunuönplândatutan. dengecilik *Dengeciolmadurumu. dengeleme *Dengelemekişi. dengelemek *Dengelidurumagetirmek. *Bircismigüçkatarakveyaeksilterekdengedurumunagetirmek. dengelenme *Dengelenmekişi. dengelenmek *Dengesisağlanmak. dengeleyici *Dengesağlayan,dengelemeözelliğiolan. *Otomobillerdeeğikliğiveyayaylanmagenliğiniazaltmakiçinşasivetekerleklereyerleştirilendüzen, stabilizatör. *Birevredekiişlemindahadengelibirdurumagelmesinisağlayanalet. dengeli *Dengesiolan,muvazeneli. *Tutumvedavranışlarındauyumolan(kimse),istikrarlı. *Kurallarauygun,sıkıntıyaratmayan. dengelibeslenme *Sağlıkiçingerekliolanbesinleribelirliölçülerdevedüzenlibirbiçimdealma. dengelikılmak *huzura,düzenekavuşturmak. dengelik *Dengesağlayanalet. dengesibozulmak *dikdurumdandüşecekdurumagelmek. *aralarındailişkibulunan şeylerarasındakiuyumbozulmak. dengesiz *Dengesiolmayan,muvazenesiz. *Tutumvedavranışlarındauyumolmayan(kimse),istikrarsız. dengesizleştirme *Dengesizleştirmekişi. dengesizleştirmek *Dengesizdurumagetirmek. dengesizlik *Birşeydedengebulunmamasıdurumu. *Birkimsenin,tutumvedavranışlarındasıksık,beklenmedikdeğişmelerolması,istikrarsızlık. dengeşik *Dümensistemindeyelpazeninitmemerkezininkenarınadeğil,yakınınakonulanekdümen. dengidengine *uygunolanıyla. denginedengine *getirmekpundunagetirmek. dengiylekarşılamak *kendisineyapılanbirişinkarşılığınıaynıdeğerdeişyaparakvermek. denî *Alçak,kötü,kişiliksiz(kimse). denilme *Denilmekişi. denilmek *Adverilmek. *Söylenmek,sözüedilmek. deniz *Yerkabuğununçukurbölümlerinikaplayan,birbiriylebağlantılı,tuzlusukütlesi. *Busukütlesininbelirlibirparçası. *(denizde)Dalgaolmadurumu. *Genişalan. *Sınırsızgenişlik,çokluk,yoğunluk. *Aydakidüzlükler. denizakıntısı *Denizsuyununbazıetkilerlebelirlibiryöndeyerdeğiştirmesi. denizaltı *Denizaltındabulunan. *Denizaltındayapılan. *Dalgalarakarşıaçık. denizataşesi *Büyükelçiliklerdegörevyapandenizkuvvetlerinebağlıaskerîüstdüzeygörevlisi. denizaygırı *Denizlerdeyaşayanbirtürvahşîhayvan. denizaynası *Denizindibiniaçıkveseçikgörebilmekiçinözelolarakyapılmışcam,alet. denizbasması *Çökenbirkaraparçasınadenizsularınındolması. denizbilimci *Denizbilimiileuğraşankimse. denizbilimi *Anadenizbilimi,oşinografi. denizbindirmek *denizdebirdenfırtınaçıkmak. denizbuzu *Kutuplarayakınyerlerdesoğukhavanınetkisiyledenizlerinüstündeoluşanbuz. denizçıkmak *denizdefırtınaolmak. denizçulluğu *Kıyıbölgelerindeyaşayanbirtürçulluk. denizdepremi *Depremmerkezidenizindibindeodaklaşanbirtüryersarsıntısı. denizdurmak(veyadüşmek) *denizdekifırtınageçmek. denizfeneri *Kıyılarıntehlikeliyerlerinde,bazıkayaveadacıklarınüzerindegecelerideniztaşıtlarınayolgösteren, tepesindegüçlübir ışıkkaynağıolanfener. denizgeçişi *Gazboruhattınındenizegirmesidurumunda,kıyışeridindenbellibirderinliktekikesimdenöteyehattın denizaltındakalankısmı. denizhamamı *Plâj. denizharitası *Denizlerinoluşumvekonumlarınıdeğişikrenkveçizgilerlegösterenharita. denizhukuku *Devletlerhukukundadenizintürlübölümlerinindurumunudüzenleyenvedevletlerinbubölümler üzerindekiyetkilerinibelirtenantlaşma,gelenekvb.niteliğindekikurallarınbütünü. deniziklimi *Denizlerde,adalarda,yüksekenlemlerdegörülenvesıcaklıkoynamalarıazolaniklim. denizkaplumbağaları *Denizdeyaşayan,ayaklarıyüzgeçbiçimindekibütünkaplumbağalaraverilenad. denizkaplumbağası *Denizlerdeyaşayanveayaklarınıyüzgeçgibikullananbirdenizhayvanı. denizkazı *Akbaş. denizkırlangıcı *Balıkçın. denizkızı *Denizeyakınkayalıklarüzerindeşarkısöyleyen,başıvegöğsükadınbiçiminde,beldenaşağısıbalık kuyrukludoğaüstüyaratık. denizkulağı *Açıkdenizdenbirkumsetiyleayrılmışveyakıyıdiliningelişmesiylegölbiçiminialmış,sığkoyveyakörfez, lâgün. denizkuvvetleri *Birülkeyidenizdengeleceksaldırılarakarşıkorumakiçinkurulanaskerîkuruluşlar. denizmarulu *Sığsulardabulunan,incelevhayabenzeyenyapraklarıolanyeşilsuyosunu(Ulvalactuca). denizmavisi *Denizrengindekoyucamavi. denizmenekşesi *Çançiçeğininbirtürü. denizmili *1852molanuzunlukölçüsübirimi. denizmotoru *Denizyollarındayolcutaşımayayarayanpervanelivepatenlimotorlugemi. denizotobüsü *Tepkilimotorlarısayesinde,özelhavayastıklarıüzerindehızkazananvesuyatemasetmedenhızla seyreden,yolcularınıkapalımekâniçerisindetaşıyanbirdeniztaşıtı. denizördeği *Fırtınakuşu. denizörümceği *Enbüyükyengeçtürü(Majasquinado). denizpırasası *Denizlerdeyetişenbirtüryosun. denizpiyadesi *Çıkarmaharekâtındakıyıyaulaşacaktarzdaeğitilendenizkuvvetlerineözgüsınıf. denizrezenesi *Maydanozgillerden,denizkumsallarındabololarakyetişen,ıtırlıbirbitki(Crithmummaritimum). denizsarmaşığı *Çokyıllık,sürünücü,beyazsütlüveotsubirbitki(Convolvulussoldanella). denizseviyesi *Karailedenizlerinbirleştiğiveyüksekliğin0olarakkabuledildiğinokta. denizsuyu *Birleşimindesudanbaşkadeğişiktuzlarvegazlarbulunansu. deniztavşancılı *Balıkkartalı. deniz tutmak *deniztaşıtlarındasallantıdanetkilenmek. deniztutması *Gemidedalgalarınetkisiylesallantılarınyarattığırahatsızlık. denizuçağı *Suüzerindenhavalanabilecekveuçuştansonrayinesuüzerineinebilecek şekildedüzenlenmişhavataşıtı. denizüssü *Stratejikbölgelerdedenizkuvvetlerininaskerîharekâtlarıyönettiğivebirimlerinikonuşlandırdığıaskerî merkez. denizüzümü *1-2myükseklikte,dikdallı,dallarıyeşilrenkli,yapraklarıpulsuvekınhâlindedallarısarmış,çalı görünüşünde,meyvesibezelyebüyüklüğünde,kırmızıvenadirensarırenkli,çokyıllıkbirbitki(Ephedromajor). denizyeli *İmbat. denizyılanı *Yılanlartakımındançokzehirli,kürekbiçimindeyassıkuyruklu,HintvePasifikokyanuslarındayaşayanbir hayvan(Hydrophis). denizyolu *Deniztaşıtlarınınizlemeyezorunluolduklarıyol. denizyoluile *denizden,deniztaşıtlarıile. denizyoluulaşımı *Limanveiskelelerarasındadeniztaşıtlarıylayapılantaşımaişi. denizyosunu *Denizlerdebitenvegenelliklekıyılardavekayalıklardayoğunolarakgörülenbitkitürü. denizalası *Kemiklibalıklartakımınınalabalıkgillerfamilyasındandenizlerdeyaşayanbirbalıktürü(Salmotrutta marina). denizaltı *Denizyüzeyininaltındaveüstündeyolalabilensavaşgemisi,tahtelbahir. denizaltıcı *Denizaltılardagörevlikimse. denizaltıcılık *Denizaltıcıolmadurumu. denizanası *Selenterelerden,yassıbirdiskebenzeyen,saydam,serbestçeyüzebilendenizhayvanı,medüz. denizaslanı *Amerika'nınkuzeybatıkıyılarındayaşayanvesıkrenkdeğiştirenetçilbirmemelitürü. denizaşırı *Denizlerinötesindebulunan. denizatı *Başıatbaşınabenzeyen,sudadikduran,kuyrukyüzgeciolmayan,10-15cmboyundabirdenizhayvanı (Hippocampushippocampus). denizayısı *1,5-2mboyunda,uzunveyumuşaktüylüpostubeğenilen,bitkiylebeslenenbirdenizmemelisi (Arctocephalusursinus). denizci *Denizleilgiliişlerdeçalışankimse. *Denizaskeri. *Denizsporlarıylauğraşankimse. denizcilik *Denizlerdeseferyapmaişi. *Denizle,gemiişletmesiyleilgilimeslek. *Denizsporculuğu. denizçakısı *Yumuşakça. denizdekum,ondapara *çokparalıkimse. denizdekibalığınkaradakomisyonculuğunuyapmak *gerçektebulunmayanbirkonuüzerindevarmışgibisavunuculuğunuyapmak,hayalîkonulardagereksiz sözsöylemek. denizden(veyadenizi)geçipçaydaboğulmak *büyükgüçlükleriyenmişkenönemsizbirsebeplebaşarısızlığauğramak. denizdençıkmışbalığadönmek *Bkz.sudançıkmışbalığadönmek. denizeaçılmak *kıyıdançokuzaklaşmak. denizeçıkmak *geziveyaaviçinkıyıdanayrılmak. denizedökmek *düşmanıdenizekadarsürüpyoketmek. denizedüşenyılanasarılır *güçbirdurumadüşenlerinbundankurtulmakiçinhertürlüçareyebaşvurmalarıolağandır. denizeindirmek *denizdekullanılacak,genellikleyeniyapılanbiraracıkızaklaryardımıylakaradansuyasalıvermek. denizgergedanı *Balinagillerden,8-10mboyunda,erkeğininüstçenesindeikiuzundişbulunanbirdenizmemelisi (Monodonmonoceros). denizgülü *Mercanlarsınıfındandokunaçlarıkısabirtürhayvan(Actinia). denizgüzeli *Bkz.sarıağız. denizhıyarı *Denizhıyarlarından,boyu25cmkadarolabilen,yuvarlakveyumuşakvücutluderisidikenlibirhayvan (Holothurion). denizhıyarları *Örnekhayvanıdenizhıyarıolanderisidikenlilersınıfı(Holothurion). denizısırganları *Salgıladıklarısıvılarlainsanderisindeısırganetkisiuyandıran,irimedüzleriiçinealanselenterelersınıfı. denizibiği *Bkz.denizrezenesi. deniziğnesi *Yuvarlaksomaklı,vücuduinceveuzunbirdenizbalığı(Syngnathusacus). denizineği *AmerikaveAfrika'nıntropikalkıyısularındayaşayan,2-3mboyundadenizmemelisi(Hydrodamalis gigas). denizkadayıfı *Esmersuyosunlarındanbirdenizbitkisi(Alariaesculenta). denizkedisi *Tümbaşlılartakımından,vücuduinceuzun,büyükbaşlı,derinvebüyükdenizlerdeyaşayanbirbalık (Chimaeramonstrosa). denizkestanesi *Hareketedebilendikenlerleörtülü,yuvarlakkalkerkabuklu,derisidikenlilerdenbiryumuşakça(Echinus esculentus). denizkızı *Solunumlarıhemakciğerlerle,hemsolungaçlarlaolan,arkaüyeleriolmayan,otçulamfibyumlarsınıfından birhayvan. denizkozalağı *Konikbiçimlikabuğundabiryarıkbulunankarındanbacaklıyumuşakça(Conus). denizköpüğü *Lületaşı. denizkulağı" }, { "text": "*Yassıkabuklu,içisedefli,10cmuzunluğundabirdenizyumuşakçası(Haliotis). denizkurdu *Deneyimli,eskidenizci,ustadenizci. denizlâleleri *Vücutlarıbirsapladenizdibinebağlıveyaserbestolabilenbeşveyadahafazlakollu,topludurumda yaşayanderisidikenlilerdenbirsınıf. denizlik *Kayıklardabordayıaşandalgalarıniçeriyegirmesineengelolaneğiktahta. *Pencerelerinaltında,içtevedıştayapılaraksularınduvariçinesızmasınıveyaduvaryüzeyindeyayılmasını önleyeneğikbölüm. *Denizegirerkenkullanılankadınmayosu. denizmaymunu *Denizkedisi. denizpalamudu *Kıyıkayalarınınüzerindeyapışıkolarakyaşayan,beyazkalkerliplâkalarlaçevrili,konibiçiminde,küçük, kabuklubirböcek(Balanus). denizpelidi *Birtürdenizböceği. denizşakayığı *Kayalıklarayapışıkolarakyaşayan,dokunaçlarıçokveuzun,güzelrenklibirpoliptürü(Anemoniaactinia). denizşakayıkları *Denizşakayıklarınıiçinealanselentereleraltsınıfı. deniztarağı *İkiçenetlikabuklubiryumuşakçatürü(Pecten). deniztavşanı *Ağızdokunaçlarıgenişveetli,uzun,çıplakvücutludenizyumuşakçası(Cyclopteruslumpus). deniztilkisi *Sabanbalığı. denizyıldızı *Denizyıldızlarından,yıldızbiçimindebeşkoluolan,kayalıklarüzerindeyaşayanderisidikenlibirhayvan (Aster). denizyıldızları *Örnekhayvanıdenizyıldızıolanderisidikenlilersınıfı. denk *Yükhayvanlarınınsağvesolunakonulanikiyükparçasındanherbiri. *Yatak,yorgan,kumaşgibieşyanınsarılıpbağlanmasıylaoluşanyük,balya. *Ağırlıkbakımındaneşitolan. *Uygun,nitelikyönündeneşit. *Destekleriparalel,yönleriaynı,şiddetlerieşitbulunangüçler. denkdüşmek *uygunolmak,fırsatolmak. denkgelmek *uygundüşmek,uygungelmek. *rastgelmek,rastlamak. denkgetirmek *uygundüşürmek,rastlatmak. denkküme *Birebireşlenebilen,elemansayılarıeşitküme. denkyapmak *denkdurumunagetirmek. denkçi *Denkişleriileuğraşanveyadenkyapankimse. denkçilik-ği *Denkçiolmadurumu. denklem *İçindeyeralanbazıniceliklereancakuygunbirdeğerverildiğizamansağlanabileneşitlik,muadele. *Biryanındaolayagirençeşitlimaddelerinformülleri,ötekiyanındadatepkimesonucuoluşanyeni maddelerinformülleribulunaneşitlik. denkleme *Denklemekişi. denklemek *Denkdurumagetirmek. denklemlersistemi *İkiveyadahaçokdenklemdenoluşanvehepsininbirlikteortakçözümüistenentakım. denklenmek *Denkyapılmak. denkleşme *Denkleşmekdurumu. denkleşmek *Birbirinedenkolmak,denkdurumagelmek. denkleştirici *Denkleştirmeişleminisağlayan. denkleştirme *Denkleştirmekişi. denkleştirmek *Denkdurumagelmesinisağlamak. *Gerekenmiktarısağlamak. denklik *Denkolmadurumu,eşitlik,müsavat. denktaş *Denk,eşit,küfüv. denkteş *Bkz.denktaş. denli *\"Kadar\"anlamındaüstünlükderecesinibelirtir. denli *Ağırbaşlı,sözlerivedavranışlarıölçülüolan(kimse). denlidensizsözsöylemek *uygunsuz,yakışıksızvesaygısızsözlersöylemek. denlilik *Denliolmadurumu. denme *Denmek,denilmekişi. denmek *Adverilmek. *Söylenmek,sözüedilmek. densimetre *Bitkilerindışkısımlarıiletopraküzerindekapladıklarıalanıçeşitlibüyüklüklerdekihalkalaryardımıile ölçenbiralet. densiz *Yakışıksızvesaygısızcadavranan. densizlenme *Densizleşmekdurumu. densizlenmek *Densizliketmek. densizleşme *Densizleşmekişi. densizleşmek *Yakışıksızvesaygısızcadavranırdurumagelmek. densizlik *Densizolmadurumu,densizcedavranış. densizliketmek *densizbirdavranıştabulunmak. denşirme *Denşirmekişi. denşirmek *Birşeyinyapısınıveyaniteliğinibozmak,tağyiretmek. deontoloji *Ödevbilgisi. depar *Çıkış. deparageçmek *koşuyaveyayarışahızlabaşlamak. deparakalkmak *koşuveyayarışiçindebirdenbirehızartırmak. departman *Birişyeri,okulveyaüniversiteninherhangibirbilimveuzmanlıkdalındaeğitimsağlayanaltbirimlerinden herbiri,bölüm. depderin *Çokderin. deplâsman *Sportakımlarınınkendi şehirleridışındamaçyapmayagitmesi. deplâsmanagitmek(veyaçıkmak) *(sportakımları)kendişehirleridışındamaçyapmayagitmek. depo *Korunmak,saklanmakveyagerektiğindekullanılmakiçinbirşeyinkonulduğuyer. *Birmalıntoptansatıldığıveçokçabulunduğuyer. *Ordumallarınınsaklandığı,bakımlarınınyapıldığıyer. depoetmek *yığmak,biriktirrnek. depocu *Depoyabakankimse. depoculuk *Depocununyaptığıiş. depolama *Depolamakişi. *Bellekcihazınaverininyerleştirilmesiveyasaklanması. depolamak *Depoetmek,biriktirmek. *Birbellekcihazınaveriyiyerleştirmekveyasaklamak. depolanma *Depolanmakdurumu. depolanmak *Depolamakişiyapılmak. depozit *Birtaahhütsırasındayatırılangüvenceveyabağlanmaparası. depozito *Bkz.depozit. deppoy *Bkz.debboy. deprem *Yerkabuğununderinkatmanlarınınkırılıpyerdeğiştirmesiveyayanardağlarınpüskürmedurumuna geçmesiyüzündenoluşansarsıntı,yersarsıntısı,hareket,zelzele. deprembilimci *Deprembilimiyleuğraşankimse. deprembilimi *Depremleri,yerhareketleriniinceleyenbilim,sismoloji. deprembölgesi *Depremlerinsıksık oluştuğu,gevşekvekırıkyeraltıkuşağı. depremkuşağı *Depremlerinoluştuğuaynıdüzlemdeyeralanbölgeler. depremmerkezi *Depreminoluştuğuodaknoktaveyayıldığıyer. depremçizer *Depremleriyazancihaz,sismograf. depremyazar *Depremlerinyerini,süresini,şiddetinitespitedençokduyarlıcihaz,sismograf. depremzede *Depremdezarargörmüşinsan. deprenme *Deprenmekişi. deprenmek *Kımıldamak,hareketetmek,sarsılmak. depresyon *Ruhîçöküntü. depreşme *Depreşmekdurumu. depreşmek *Yenidenortayaçıkmak,nüksetmek. depreştirme *Depreştirmekişi. depreştirmek *Depreşmesinesebepolmak. derdemez *hemen,osırada. deroğluder *birşeyinsüreklisöylendiğinianlatır. derakap *Hemenarkasından,hemencecik,derhal. derbeder *Yaşayışıvedavranışıdüzensiz(kimse). derbederlik *Derbederolmadurumu. derbent *İkidağarasındakigeçityeri,boğaz. *Sınırlardabulunanküçükkale. derç *Alma,toplama. *Kaydetmek(almak,toplamak). derdedermanolmak *sorunaçözümbulmak,sıkıntıyıgeçirmeyeçaregöstermek. derdest *Yakalama,tutma,elegeçirme. derdestetmek *yakalamak,tutmak,elegeçirmek. derdibaşındanaşkınolmak *aşırıderecedemeşgulolmakbirçoksorunubulunmak. derdigünü *çokilgilenilen,çokdüşünülen,uğraşılan(şey). derdiverendevasınıdaverir *hersıkıntının,üzüntününbirçaresivardır. derdinedevabulunmak *sıkıntıyıhalletmek,atlatmak,çaresizliğiyenmek. derdinedüşmek *yapılmasıgerekenbirşeyigerçekleştirmeninyollarınıaramak. derdineyanmak *kendidurumunaüzülmek. derdiniçekmek *üzüntüsünekatlanmak. derdinideşmek(veyadepreştirmek) *derdinihatırlatıpyenidenüzülmesineyolaçmak. derdinidökmek *derdini,sıkıntılarınıayrıntılıolarakanlatmak. derdiniMarkoPaşayaanlat *yakınmanıdinleyecekkimseyok. derdinisöylemeyendermanbulamaz *insansıkıntısınıbaşkasınaaçıklayarakgiderebilir. dere *Genellikleyazınkuruyanküçükakarsuvebunlarınyatağı. *İkidağarasındakiuzunçukur. *Damlardayağmursularınıtoplayarakoluğaverençinkoveyakiremityol. deregibiakmak *vücudunbiryerindençokkanakmakveyabirsavaştaçokkişiyaralanarakölmek. deretepe *İnişliçıkışlı(yer). deretepedüzgitmek *\"engelleriaşarakgitmek\"anlamındabirtekerleme. derebeyi *Topraklarınıderebeylikdüzeninegöreyönetenkimse. *Zorba. derebeylik *Derebeyiolmadurumu. *ÖzellikleBatıAvrupa'datoprağıveüzerindeyaşayanköylüleritekbirkimseninmalısayanOrtaÇağsiyasî düzeni,feodalite. *Derebeyiyönetimindekibölge. derece *Birsüreçiçindekidurumlardanherbiri,basamak,aşama,rütbe,mertebe. *Ölçüaletlerininölçeğindebelirtilmişbulunanbaşlıcabölümlerdenherbiri. *Birçözeltininyoğunluğunu ölçmedekullanılanbirim. *Birçemberin360'tabirineeşitolanaçıbirimi. *Sıcaklıkölçer,termometre. *Denli,kadar. *Spordabaşarıgösterme. derecealmak *başarıgösterereködülkazanmak. derecederece *Azarazar,yavaşyavaş,tedricen. *Farklıfarklı,değişik. dereceleme *Derecelemekişi. derecelemek *Derecelereayırmak. derecelendirilme *Derecelendirilmekişi. derecelendirilmek *Derecelendirmekişiyapılmak. derecelendirme *Derecelendirmekişi. derecelendirmek *Derecelemekişiyapılmak. dereceli *Derecesiolan. *Derecelereayrılmış,kademeli. derecesiz *Derecesiolmayan. *Çokfazla. derecik *Küçükdere. deredentepedenkonuşmak *gelişigüzelkonuşmak,rastgelekonularüzerindekonuşmak. dereke *Aşağıderece. dereotu *Maydanozgillerden,inceyapraklı,bazıyemeklerekonulangüzelkokulubirbitki(Anethum). dereyigörmedenpaçalarısıvamak *gerektiğindençokönceveyahenüzortadahiçbirşeyyokkenhazırlanmayakalkışmak. dergâh" }, { "text": "*Tarikattanolanlarınbarındıkları,ibadetvetörenleryaptıklarıyer,tekke. dergi *Siyaset,edebiyat,teknikgibikonularıinceleyenvebelirliaralıklarlaçıkansüreliyayın,mecmua. dergicilik *Dergiyayımlamaişi. derhal *Hemençabucak. deri *İnsanvehayvanvücudunukaplayantüy,kılveyapullakaplıörtü. *İşlenerekkullanılırdurumagetirilmişhayvanderisi. *Buderidenyapılmış. *Soyulmadanyenenyemişlerinincekabuğuveyasoyulanyemişlerdekabukaltındakizar. deri *Toplantı,düğün. *Pazarveyapanayırkurulangün,dernek. derialtı *Derininaltındabulunan. derici *Dericilikyapankimse. dericilik *Belirlibiramaçlakullanmakiçinhayvanderisiniişleme. *Derialıpsatmaişi. derili *Derisiolan,deriilekaplanmışolan. derilme *Derilmekişi. derilmek *Dermekişinekonuolmak. derimevi *Kafesbiçimindetahtadanyapılmışportatifev. *Keçedenyapılmışçadır. derin *Dibiyüzeyindenveyaağzındanuzakolan. *Yüzeydeniçeriinen. *Kenditüründeçokgelişmiş,enileridurumdaolan. *Yoğun. *Uzunsüren. *Ayrıntıyaönemverilerekhazırlanan. *Çokiçtengelen. *Dip. derinderin *Derinolarak. derinderindüşünmek *üzüntülüdüşünceyedalmak. *çokfazladüşünmek. derindondurucu *Buzdolabındabesinleribozulmadanuzunsüresaklayacakbölüm. derinsoğutma *Derinsoğutucuüretimitekniği. derinsoğutucu *Buzdolabıdüzeniiçindeçokyükseksoğutucuözelliğiolanbirtürbuzdolabı. derinuyku *Uyanılmasıgüçuyku,ağıruyku. derince *Birazderin. derinden *Eninceayrıntısınakadar,etraflıca. *Pekbelliolmayanuzakbiryerden. *İçten. derindenderine *Uzaklardan. *Eniyibiçimde,eninceayrıntılarınakadar. derinlemesine *Çokayrıntılıolarak. derinleşme *Derinleşmekdurumu. derinleşmek *Derindurumagelmek. *Birkonudaköklü,sağlambilgiedinmek,bilgisinigenişletmek. *Seskaynağıuzaklaşarakazduyulurdurumagelmek. derinleştirme *Derinleştirmekdurumu,tamik. derinleştirmek *Derindurumagetirmek. *Ayrıntılarınakadarincelemek,derinliğineincelemek. derinletme *Derinletmekişi. derinletmek *Derindurumagetirmek. derinliğine *Derinolarak,derinlemesine. derinlik *Birşeyindiptarafınınyüzeye,ağızaolanuzaklığı. *Bircisminenveboydışındakiüçüncüboyutu. *Bulunulanyeregöreuzaktaolanyer. *Özüneinerekayrıntılarıylakavramagücü. *Varlığıniçi,özü. *Varlığıortayaçıkarılamamış,kanıtlanamamışşey. *Yanaşıkveyadağınıkdüzendebulunanbirbirliğinenilerideolankısmınınbaşından,engeridebulunan kısmınınsonunakadarolanuzaklık. *Borsadaazsayıdahissesenedinineldeğiştirmesi. derinlikkayaçları *Yerkabuğununderinlerinde,büyükkütlelerbiçimindekatılaşmışmagmakayaçları. derinlikölçümü *Denizderinliğininveyayüksekliğininözelbiraletlebelirlenmesiişlemi. derinlikölçer *Denizinderinliğiniölçmeyeyarayanalet. derinti *Toplantı. *Gelişigüzeltoplanmışeşya. *İnsankalabalığı,güruh. derisidikenliler *Beşlibakışımlıdenizkestaneleridenizhıyarları,denizyıldızlarıdenizyılanlarıvedenizlâleleriniiçinealan denizhayvanlarıdalı. derisikemiklerineyapışmak *çokzayıflamak. derisinesığmaz *çokkibirli. derisiniyüzmek *derisinisoymak,sıyırmak. *birininbütünvarlığınıelindenalmak. *işkenceedereköldürmek. derişik *Derişmişolan,mütemerkiz,müteksif,konsantre,seyreltikkarşıtı. derişiklik *Derişikolmadurumu. derişme *Derişmekdurumu. *Bircismin,birleşimindekisuyuyitirerekdahakoyukıvamagelmesi,konsantrasyon. derişmek *Birnoktadolayındatoplanmak,temerküzetmek. *Birsıvı,içindekisuveyasıvımiktarıazalarakkoyulaşmak,tekâsüfetmek. derivasyon *Yatağınıdeğiştirme. derk *Anlama,kavrama. derketmek *anlamak,kavramak. derken *dendiğihâlde. *tamosırada. *diyedavranırken. *diyedüşünürken. derken *Bkz.demek. derkenar *(yazıda)Sayfakenarınakaydedilenyazı,çıkma. derkenaretmek *birkitabınsayfalarınınveyayazınınkenarınanotdüşmek. derlem *Koleksiyon. derlemci *Koleksiyoncu. derlemcilik *Koleksiyonculuk. derleme *Derlemekişi,tedvin. *Seçiliptoplanmış. derlemek *Seçmeyaparaktoplamak,birarayagetirmek,tedvinetmek. *Düzgünbirbiçimdetoplamak. derlenme *Derlenmekişi. derlenmek *Derlemekişiyapılmak,toplanmak,düzenegirmek. derleyici *Derlemeyapankimse. derleyicilik *Derleyicininyaptığıiş. derleyiptoplamak(veyatoparlamak) *dağınıkolanşeyleribirarayagetiripdüzenlemek,düzenesokmak. derlitoplu *Düzenli,dağınıkolmayan,düzenverilmiş. *Düzenlibirbiçimde. derman *Güç,takat,mecal. *İlâç. *Çıkaryol,çare. dermanıkesilmek(veyadermandankesilmek) *yorgunluktangüçsüzleşmek. dermansız *Gücükalmamış,bitkin. dermansızlaşma *Dermansızlaşmakişi. dermansızlaşmak *Gücükalmamak,güçsüzdurumagelmek,güçsüzleşmek. dermansızlık *Güçsüzlük,bitkinlik,zafiyet. dermatit *Deridegörülenherçeşitiltihaplıhastalık. dermatolog *Derihastalıklarıuzmanı,cildiyeci. dermatoloji *Derihastalıklarıileilgilihekimlikdalı,cildiye. derme *Dermekişi. *Aynıtürdenbirarayagetirilmişşeylerinhepsi,koleksiyon. dermeçatma *Gelişigüzeltoplanmış,aralarındauygunlukbulunmayan. *Değersizgereçlerleözensizolarakyapılmış. *Önemsiz,değersiz. dermek *Derlemek,toplamak,devşirmek. dermeyan *Ortada,ortayakonmuş. dermeyanetmek *birdüşünceilerisürmek,ortayakoymak. dermit *Bkz.dermatit. dernek *Toplantı,düğün. *Pazarveyapanayırkurulangün,deri. *Belirliveortakbiramacıgerçekleştirmekiçinkurulanyasaltopluluk,cemiyet. dernekkurmak *dernekoluşturmak. dernekçi *Derneküyesiolan. *Birderneğeçokbağlıolan. dernekçilik *Birdernektenyanaolma,birderneğeçokbağlıolma. dernekleşme *Dernekleşmekişi. dernekleşmek *Dernekkurmak. derneşik *Derlitoplu,düzenli. derpiş *Öngörme,gözönündetutma,aklındangeçirme. derpişetmek *öngörmek,gözönündetutmak,aklındangeçirmek. derrace *Bisiklet. ders *Birkonudaöğretmeninöğrenciyesınıfta,belirlibirsüredeverdiğibilgi. *Bubilgiaktarımıiçinayrılansüre. *Öğrencininöğrenmekzorundaolduğubilgi. *Birolayınbellektebıraktığıöğreticiiz,öğüt,ibret. dersalmak *(birkonuüzerindebiröğrenci)yetkilibirkimsedenbilgiedinmek. *birolaydantecrübekazanmak,ibretalmak. dersçalışmak *dersyapmak. dersdışı *Derssüresinindışında. dersgörmek *Bkz.dersalmak. dersiçi *Derssüresinde. dersolmak *(birolay),tecrübekazandırmak,öğreticiörnekolmak,ibretolmak. dersvermek *öğretmek,yetiştirmek. *azarlamak,sertdavranmak,sertbirkarşılıklayolagetirmek. dersyapmak *Bkz.öğretimyapmak. dershane *Öğrencilerin,biröğretmenin gözetimialtında,anlatma,araştırma,kümeçalışmasıgibiyollarlavetürlü eğitimaraçvegereçlerindendeyararlanarakdersyaptıklarıyer,derslik,sınıf. *Okuldışındaparailedersverenkuruluş. dershaneci *Dershaneişletenkimse. dershanecilik *Dershaneişletmeciliği. dersiam *Osmanlılardönemindemüderrislerincamilerdeverdikleriders. *Osmanlılardacamilerdedersverenmüderrislerinunvanı. dersiztopsuz *Düzensiz,karmakarışık. derslik *Sınıf,dershane. dert *Üzüntü. *Hastalık;ağrı. *Sorun,kaygı. *Ur. dertanlatmak *derdinidökmek. dertbabası *Herkesinderdini,rahatlıkla,çekinmedenveyabirçözümyolubulabilirümidiyleaçıklayıpanlattığıkimse. dertdeğil *önemsemeye,üzülmeyedeğmez!. dertdökmek *sıkıntılarınıbirbiranlatmak,dilegetirmek. dertedinmek(veyaetmek) *birsorunuveyadurumuüzüntükonusuyapmak. derteğirmek *içindençıkılmasıgüçbirsorunlauğraşmakzorundakalmak. dertküpü *Sorunları,sıkıntılarıçokolankimse. dertolmak(veyakesilmek) *(birkimseveyaolayiçin)sıkıntıvermek. dertortağı *Aynıderdinsıkıntısıiçindebulunanlardanherbiri. *Birkimseninderdinianlattığı,derdinipaylaştığıdostu. dertsahibi *Üzüntüsü,sorunuolan. *Hastalıklı. dertyanmak *derdinisızlanarakanlatmak. dertlenme *Dertlenmekdurumu. dertlenmek *Üzüntüyekapılmak,dertlidurumagelmek,kaygılanmak. dertleşme *Dertleşmekdurumu. dertleşmek *Karşılıklıdertlerinianlatmak. dertli *Derdiolan." }, { "text": "dertlilik *Dertliolmadurumu. dertop *Birarayagetirilerek,büzülerek. dertopetmek *birarayagetirmek,toparlamak. dertsiz *Derdiolmayan. dertsizbaşınıderdesokmak *birderdiyokkengereksizyereüzüntüverenbirişegirişmek. dertsizlik *Dertsizolmadurumu. deruhte *Üzerinealma,üstlenme. deruhteetmek *üstlenmek. derun *İç,içeri,öz. *Gönül,yürek,ruh. derunî *İçleilgili,içten. derviş *Birtarikatagirmiş,onunyasavetörelerinebağlıkimse,alperen. *Alçakgönüllüveher şeyihoşgörenkimse. *Yoksulluğu,çilekeşliğibenimsemişkimse. *Kırlangıçbalığınınpekküçüğü. dervişane *Dervişgibi,dervişeyakışanbiçimde. dervişçe *Dervişeyakışır(biçimde),dervişgibi;hoşgörülü. dervişinfikrineisezikrideodur *insan,önemveripdüşündüğüşeyikonuşmaktankendinialamaz. dervişlik *Dervişolmadurumu. derya *Deniz. *Bilgilikimse. *Birşeyinbololduğuyer. deryagibi *çokbilgili. *pekçok. deryadil *Herşeyihoşgören,çoksabırlı. derz *Duvartaşlarınınveyatuğlalarınınharçladoldurulupüzerindenmalaçekilerekdüzeltilenaralığı. Descartes'çı *Bkz.Dekartçı. Descartes'çılık *Bkz.Dekartçılık. desen *Tahta,çini,kumaş,kâğıtgibiyüzeylerinüzerindevarlıkları,nesneleribelirliçizgilerlegösterme,tasvir. *Görselbiretkiyaratmakamacıylayapılmışçizgiresimlerinhepsi. *Desenyapmasanatı. desenci *Desenileuğraşankimse. desencilik *Desencininişiveyamesleği. desenleme *Desenlemekişi. desenlemek *Desenyaparakçizmek. desenli *Desenlerlesüslüolan. desenlikaplama *Ağacınyılhalkalarınınkaplamayüzeyindegüzelgörünüşlüçizgileroluşturmasıylaeldeedilenbirkaplama türü. desensiz *Üzerindedesenbulunmayan. desibel *İşitmeduyarlığınıölçmektekullanılanbirâlet. desigram *Birgramınondabiri,dg. desikatör *Kurutmakabı. desilitre *Birlitreninondabiri,dl. desimetre *Birmetreninondabiri,dm. desinatör *Mesleğidesenyapmakolankimse. *Endüstri,mimarlık vb.dedesenyapankimse. desinatörlük *Desinatörünyaptığıiş. desise *Aldatma,oyun,düzen,hile,entrika. desister *Birsterinondabiri,dst. deskriptif *Tasvirî. despot *Birülkeyizoravebaskıyadayanarakyönetenkimse,müstebit. *OrtodoksRumlarındinbaşkanlarınaverilenad. *Heristediğinivedilediğiniyaptırmakisteyenkimse,tiran. despotça *Despotayakışanbiçimde,despotgibi. despotik *Despotça. despotizm *Despotluk,istibdat. despotluk *Despotolmadurumu,müstebitlik,istibdat,despotizm. *Birülkeyizora,baskıyavekeyfebağlıyönetme. dessas *Düzenci,entrikacı. destan *Tarihöncesitanrı,tanrıça,yarıtanrıvekahramanlarlailgiliolağanüstüolaylarıkonualanşiir,epope. *Birkahramanlıkhikâyesiniveyabirolayıanlatan,koşmabiçiminde,ölçüsüonbirheceolanhalkşiiri. *ÇağdaşTürkedebiyatındabiçimveiçerikyönünden,gelenekseldestanlardanayrılıkgösterenuzun kahramanlıkşiiri. destandüzmek *kahramanlıkhikâyesiveyaherhangibirolayıanlatanşiiryazmak. destangibi *uzunyazılmış(mektup). destanyaratmak *olağanüstükahramanlıkgöstermek,yararlıkgöstermek. destancı *Destanyazanveyaanlatankimse. destanî *Destanbiçimindeyazılmışolan. *Destankahramanlarınayaraşırnitelikteolan. *Destanabenzer,destangibi. destanlaşma *Destanlaşmakdurumu. destanlaşmak *Olağanüstükahramanlıkvebaşarıgöstermek. destanlı *Destanıolan,içindedestanbulunan. destanlık *Destandurumunagelmeyeyarayan(şey). destansal *Destanlailgilidestanaözgü. *Destankahramanınabenzer. destansı *Destanniteliğindeolan,destanabenzer,epik. destansız *Destanıolmayan,içindedestanbulunmayan. destar *Sarık. destarî *Sarıklailgili. *Sarıkyapankimse. destarlı *Sarığıolan,sarıklı. deste *Cinsleriaynıveyabirbirineyakınolanşeylerinbiraradabağlanmışı,demet,bağlam. *Çok. *Kılıç,bıçakvb.ninelletutulacakyeri,kabza. *Yağlıgüreştepehlivanlarınayrıldıklarıbeşderecedenenküçüğü. *Aynıcinstenonlukbirküme. destedeste *Demetdemet. desteci *Desteleyici. destek *Dayanak,dayak. *Üzerinebirşeyoturtmaya,tutturmaya,koymayayarararaç,hamil. *Yardımcı. *Birvektörütaşıyansonsuzdoğru. *Birbirlikiçinsağlananyardımveyakoruma. destekdoku *Vücudadestekgöreviyaptıklarıiçinbağdokusununkıkırdakvekemikdokularınabiraradaverilenad. *Kalınçeperli,güçlühücrelerdenoluşmuş,bitkiyediklik,sertlikvesağlamlıkkazandırandoku. destekgörmek *yardımetmek,müzaherettebulunmak. destekolmak *güçsağlamak,yardımcıolmak. destekleme *Desteklemekişi. *Devletçeyapılanparayardımı,sübvansiyon. desteklemealımı *Birürünündeğerinibellibirdüzeydenaşağıdüşürmemekiçindevletçeyapılansatınalmaişi. desteklemek *Destekkoymak. *Birkimseveyakuruluşayardımsağlamak,müzaheretetmek. *Arkaolmak,arkaçıkmak. desteklenme *Desteklenmekişi. desteklenmek *Desteklemekişinekonuolmak. *Desteklemekişiyapılmak. destekleşme *Destekleşmekişi. destekleşmek *Desteklerikarşılıklıolarakalmakveyavermek. destekleyiş *Desteklemeişiveyabiçimi. destekli *Desteklenmiş,destekkonulmuş. desteklibütçe *Dayanağıolanbütçe. desteksiz *Desteğiolmayan,desteklenmemiş. desteksizatmak *mübalâğalıkonuşmak,yalansöylemek. desteleme *Destelemekişi. destelemek *Destedurumunagetirmek,desteyapmak. destelenme *Destelenmekişi. destelenmek *Destelemekişiyapılmak. desteleyici *Biçilmişekinidesteyapanişçi,desteci. desteleyicilik *Desteleyiciolmadurumu. destere *Bkz.testere. destroyer *Ortatonajda,yüksekhızlısavaşgemisi,muhrip. destur *İzin,müsaade. *(destur)\"Yolverin\",\"savulun\",\"izinverin\"anlamındakullanılır. *Karanlık,ıssızyerlerepisveyaatıksudökerkencinçarpmasındiyeyüksekseslesöylenir. destursuz *İzinsiz,müsaadesiz. destursuzatmak *kolayyalansöyleyebilmek,palavraatmak. destursuzbağagirenisopailekovarlar *biryereizinsizgirmekveyabirişeizinsizelatmakkötükarşılanır. desturun *İğrençveyaayıpbirsözsöylemekzorundakalınınca\"affedersiniz\"anlamındakullanılır. -deş/-teş *Bkz.-daş/-taş. deşarj *Boşalma. *Rahatlama. deşarjolmak *akü,pilgücünüyitirmek. *içinidökmek,boşalmak,rahatlamak. deşeleme *Deşelemekişi. deşelemek *Güçlübirbiçimdedeşmek,karıştırmak. *Araştırmak. deşifre *Çözülmüş,açıklanmış. deşifreetmek *birşifreyiveyagüçbiryazıyıçözmek,okuyupanlamak. deşifreolmak *(gizlidurum)açığaçıkmak. deşik *Deşilmişolan. *Deşilmişyer. deşilme *Deşilmekişi. deşilmek *Deşmekişiyapılmak. deşme *Deşmekişi. deşmek *Oymak,delmek,yazmak,yaraaçmak,içiniaçmak,karıştırmak,kazmak. *Birsorununüzerindeyenidendurmak,hatırlatmak,kurcalamak. detant *Yumuşama,gerginlikazalma. detay *Ayrıntı. detaylandırma *Detaylandırmakişi. detaylandırmak *Detaydurumagetirmek. detektif *Gizlipolis,polishafiyesi. *Özelsoruşturmaylagörevlendirilmişkimse. detektiflik *Detektifolmadurumu. detektör *Gazları,mayınları,radyoaktifmineralleri,manyetikdalgalarıvb.nibulmayayarayancihaz,bulucu. deterjan *Petroltürevlerindeneldeedilen,temizleme,arıtmaözelliğibulunan,toz,sıvıveyakremdurumunda olabilenkimyasalmadde,arıtıcı. deterjancı *Deterjanüreticisi. deterjancılık *Deterjancınınişiveyamesleği. determinant *Birkaçbilinmeyenlibirinciderecedeneşitliksistemleriniçözmedekullanılanyardımcıcebirselanlatım. determinasyon *Belirlenmeişi. determinist *Belirlenimcilikfelsefesinebağlıolankimse,belirlenimci. determinizm *Belirlenimcilik. detone *Yanlış,kusurlu. detoneolmak *yanlışçalmakveyasöylemek. dev *Korkunç,çokiriveolağanüstügüçlümasalyaratığı. *Olağanüstüirilikteolan. *Çokbüyük,çokönemli. devadımlarıylailerlemek *çokçabukilerlemek,üstüstebaşarılargöstermek. devanası *Masallardageçendişidev. *İriyarıkadın. devaynası *Nesneleriolduğundançokbüyükgösterenayna." }, { "text": "devaynasındagörmek *(gerçektenöyleolmadığıhâlde)kendiniçokbüyükveönemlisaymak. devgibi *irivekorkunç. devköpekbalığıgiller *Omurgalıhayvanlardanbalıklarsınıfınınköpekbalıklarıtakımınınbiraltfamilyası. deva *İlâç,çare. devaimisk *Güzelkokulubirtürhelva. devalüasyon *Değerdüşürümü. devam *Sürme,sürüpgitme,kesilmeme,bitmeme. *Biryerebellibiramaçla,gerekenzamanlardagitme. *Ek,parça. *Kesme,sürdür,devamet!. devametmek(veyaettirmek) *başlanmışbirişisürdürmek. *sürekligitmek. devamlı *Sürekli,bitmeyen,kesintiyeuğramayan. *İşinedüzgüngiden. devamlıotlatma *Birmeranınotlatmamevsimiiçerisindearalıksızbirşekilde,merabitkilerinedinlenmeimkânıverilmeden hayvanlarınotlatılması. devamlılık *Devamlıolmadurumu,süreklilik. devamsız *Devametmeyen,süreksiz. *İşinedüzgündevametmeyen. devamsızlık *Devametmemedurumu,süreksizlik. devasa *Devgibi,çokbüyük. devasız *İyileştirilemeyen,ilâcıbulunamayan. *Çaresiz. devce *Devgibi,devebenzer. deve *Gevişgetirenmemelilerden,boynuuzun,sırtındabirveyaikihörgücüolan,yüktaşımaktakullanılan hayvan(Camelus). devebirakçeye,devebinakçeye *imkânolmadığızamanbirşeyucuzdaolsaalınamadığıhâldeimkânoluncapahalıdaolsaalınır. devedikeni *Birleşikgillerden,yolvetarlakenarlarındayetişen,30-100cmyükseklikte1-2yıllıkveotsubirbitki(Silyum marianum). devedişi *(nar,buğdayvb.için)İritaneli. devedişigibi *sıradanolmayanirigörünümdeolan. *sıradanolmayan,tanınmış,güçlü. devedöşlü *Karnıiçeriyeçekik(at). deveelması *Çakırdiken. devegibi *uzunboyluvehantal. devekini *Geçmeyenbüyükkin,bitmektükenmekbilmeyenkin. devekolu *Çölniteliklibölgelerdetaşımaişlerindekullanılmakiçindevelerdenkurulmuşaskerîulaştırmabirliklerine verilenad. devekuşu *AfrikaveArabistanbozkırlarındayaşayan,kısakanatlarıuçmayaelverişliolmayanfakatuzunbacaklarıyla çokhızlıkoşabilentehlikeyisezdiğiankafasınıkumasokaraksaklandığınıvegerçeklerdenuzakolduğunusananiribir kuş(Struthiocamelus). devekuşugibi(yükegelincekuş,uçmayagelincedeve) *uygunşartlardaterslikçıkaranlariçinkullanılır. devekuşugibibaşınıkumasokmak(veyagömmek) *birtehlike,birolaykarşısındayararlıolmayacağıapaçıkortadaolankaçamakbiryolasapmak. *kendinialdatarakbaşkalarınıaldattığınısanmak. devekuşuluk *Devekuşugibiolmakveyadavranmakişi. devekuşuluketmek *devekuşugibibaşınıkumasokupgerçeklerdenuzakduracağınısanmak. devenalbandabakargibi *hiçgörmediği,bilmediğibirşeyebakargibi. deveolmak *(paraveyayiyecek)kaybolmak. devetımarı *Özensiz,üstünkörüyapılan. devetüyü *Devetüyündenyapılmış. deveyapmak *(başkasınınmalını)kendinemaletmek. deveyükü *Birdevenintaşıyabileceğiyükmiktarı. *Aşırıölçüde,çokfazla. deveyürekli *çokkorkak. deveboynu *SveyaUbiçimindeboru. deveci *Devesahibi,devekiralayankimse. *Devekervanınıgüdenkimse. *Çoksertvekabaoynayankimse. deveciilegörüşenkapısınıyüksekaçmalı *yüksekmakamsahibikimselerleilgisiolanlardurumlarınıngerektirdiğiözveriyigözealmalıdırlar. devecilik *Deveyetiştirmeveyadeveileyüktaşımaişi. devedekulak *birbütünegöreufakbirparça. devedenbüyükfilvar *herhangibirkonudasözsahibiolanlardandahabüyük,dahayetkilisininbulunabileceğinianlatmakiçin kullanılır. develik *ÖzellikleGüneydoğuAnadolu'dadevelerinkorunduğuveyabağlandığı,evlerinaltkatındabirbölüm. developman *Işığakarşıhassasfotoğrafikmalzemepozverildiktensonrakullanılankimyevîbanyomaddesi. deveninbaşı(papucuveyanalı) *Bkz.yokdeveninbaşı. deveran *Dolaşım,dönme. deveranıdem *Kandolaşımı. devetabanı *Birleşikgillerden,genişyapraklıbirsüsbitkisi(Phlodentron). devetüyü *Devetüyürengindeolan,açıkkahverengi. deveyehendekatlatmak *yapılmasıçokzor,hemenhemenimkânsızolanişleriçinkullanılır. deveyidüzeçıkarmak *güçlüklerigideripişleriyolunakoymak. deveyihavuduylayutmak *herkesingözüönündebüyükhırsızlıkyapmak. deveyiyardanuçuran birtutamottur *küçükbirçıkarpeşindekoşmak,bazenkişininbüyükzararlarauğramasınayolaçabilir. devim *Devinim. devimbilimi *Dinamik. devimli *Devimiolan. devimsel *Devinimdurumundaolan,harekî. *Devinimiyalnızcafizikkanunlarınabağlıolmayan,aynızamandaetkinbirgücü,biramacıdaiçeren, dinamik. devimselcilik *Belirenvegelişenşeylerinkendiliklerindenetkinolduklarını,gelişmelerinisağlayangücündışarıdan gelmeyipkendileriyleözdeşbulunduğunuilerisürenöğreti,dinamizm,mekanikçilikkarşıtı. devimsellik *Devimselolmadurumu. devimsiz *Devimiolmayan. devinduyumu *Devinmektenveözelliklekaslarınkasılmasındancanlınınedindiğiduyum,kinestezi. devindirici *Devindirmeözelliğiolan. devindirme *Devindirmekişi. devindirmek *Devinmesineyolaçmak. devingen *Hareketli,müteharrik. devingenlik *Devingenolmadurumuveyahareketlilik. devinim *Devinmekişi,hareket. *Durağanbirnoktayagöredevinmekteolanbirnesnenindurumu,devim,hareket. *Birruhdurumundanbaşkabirruhdurumunageçiş;birdüşüncesürecininbaşlaması,hareket. devinme *Devinmekişi,hareket. devinmeolayı *Yer'indönmeekseninintutulumdüzlemininnormaliçevresindebirkoniçizecekbiçimdeçokyavaşolarak dönmesi. devinmek *Vücuduoynatmakveyakıpırdatmak,kımıldanmak,hareketetmek. *Bircismin,birnoktayagöre,yeriveyadurumudeğişmek,hareketetmek. devir *Kendineözgübirözelliktaşıyanzamanparçası,dönem,periyot. devir *Dönme,dönüş. *Dolaşma. *Aktarılma. *Birmalınmülkiyetiniveyabirmalüzerindekihakkıbirbaşkasınageçirme. *Birgörevinbirkimsedenbirbaşkasınageçmesi. *Süreklivedüzenlideğişme,çevrim. *Birhareket,birbirininaynıolanveeşitzamanlardayapılanbaşkahareketlerdenoluştuğundahareketlerin herbiriveyabunlarınyapılmasıiçingeçenherzamanaralığı,periyot. deviraçmak *tarihteözelliktaşıyanyenibirçağbaşlatmak. devirli *Eşitzamanaralıklarıileardışıkolaraktekrarlanan(hareket). devirme *Devirmekişi. devirmek *Ayaktaveyadikduranbirşeyidüşürmek,yataydurumagetirmek. *Biryönetimorganınınveyabaşkanınınyönetimgücünüzorlaelindenalmak. *Bütünüyleiçmek. *Biryanaeğmek. *Birkitabıbaşındansonunakadarokuyupbitirmek. devitken *Herhangibirhareketisağlayan,muharrik. devitme *Devitmekişi. devitmek *Hareketdurumunagetirmek. devleşme *Çokbüyüme,irileşme. *Aşırıgelişme. devleşmek *Çokbüyümek,irileşmek. *Aşırıbirgelişmegöstermek. devleştirme *Devleştirmekişi. devleştirmek *Devdurumagetirmek,aşırıölçüdegeliştirmek. devlet *Toprakbütünlüğünebağlıolaraksiyasîbakımdanteşkilâtlanmışmilletveyamilletlertopluluğunun oluşturduğutüzelvarlık. *Devletinyönetimorganları. *Mutluluk;talih. *Büyüklük,mevki. devletadamı *Devletyönetimindesözsahibikişi. devletbaba *Devlet. devletbakanı *Bazıresmîkuruluşlarınyönetimibaşbakanadınaüstlenenhükûmetüyesi. devletbankası *Bazıülkelerdedevlettenaldığısermayeilekurulan,yönetimdedevletinatadığıkişilerbulunanveyadevletin izniyleparabastırıppiyasayasürmehakkıbulunanbanka. devletbaşkanı *Devletinbaşındabulunankimse. devletdüşkünü *Bollukvemutlulukiçindeikensonradanfakirdüşmüşkimse. devletkapısı *Devletinresmîdaireleri. devletkuşu *Umulmadıkbirtalih. devletçi *Devletçilikyanlısı. *Devletçiliğeuygunolan. devletçilik *Birmilletinyönetimleilgiliveekonomikişlevlerinindevletçebirleşikbiryönetimaltındabütünleştirilmesi siyasetiveöğretisi. *Genellikledevletitöre,kültür,hukukvb.ninkaynakvetaşıyıcısıolarakgörmeeğilimi. devlethane *Kendisinesaygıgösterilenbirkimseylekonuşulurkennezaketgereğiolarak\"eviniz\"yerinesöylenirdi. devletle! *\"gülegüle'\"yerinekullanılanbiruğurlamasözü. devletlerarası *Birdençokdevletikapsayanveyabirçokdevletleilgiliolan. devletleştirilme *Devletleştirilmekişi. devletleştirilmek *Devletleştirmekişiyapılmak. devletleştirme *Devletleştirmekişi,kamulaştırma. devletleştirmek *Kamuyararıiçindevletemaletmek,devleteliyleişletmek,kamulaştırmak. devletli *Mutlulukverefahiçindeolan(kimse). *Osmanlıİmparatorluğundapaşa,vezirgibidevletadamlarınaverilenunvan. devletlû *Devletli. devoniyen *Birinciçağındördüncüdönemivebudönemdeoluşmuşyertabakaları. devralma *Devralmakişi. devralmak *Birşeyideviryoluylaalmak,teslimalmak. devran *Dünya. *Kader,talih. *Zaman. devran *Devirler,çağlar. devre *Dönem. *Elektrikdevresi,çevrim. devre *Ters,yanlış. devremülk *Özellikletatilbeldelerindebellidönemlerdekullanılmaküzeresatınalınanvedeğişikkişilercede kullanılabilenküçükdaire. devredilebilir *Başkasınadevredilebilenbirhakiçinsöylenirveyakullanılır. devredilebilirlik *Birhakkınkarşılıklıveyakarşılıksızolarakbaşkasınageçirilebilmedurumuveyaniteliği. devredilme *Devredilmekişi. devredilmek *Devretmekişiyapılmak. devredilmezlik *İnsanhaklarınınniteliklerindenbirinibelirtmekiçinkullanılanterim. devren *Devir(II)yoluyla,devrederek. devretme *Devretmekişi. devretmek *Dönmek,dolaşmak. *Birmalınmülkiyetini,birmalüzerindekihakkıbaşkasınageçirmek. *Aktarmak. *Baştansonadeğinokumak;bitirmek. devreyealınmak *işiniçinegirmesinisağlamak." }, { "text": "devreyegirmek *ilgilenmek,karışmak,arayagirmek. devreyesokmak *işiniçinegirdirmek,karıştırmak. devrî *Devirli. *Devirleilgili. devriâlem *Dünyayıdolaşma. devridaim *Tamvesüreklidönüşveyadolaşım. *Motordasuyundönmesinisağlayancihaz. devrihindî *Türkmüziğindebirküçükusul. devrik *Katlanıpkendiüzerinebükülmüş. *Yatırılmış,yıkılmış,dikdurumunuyitirmiş. *(iktidardaolanlariçin)Darbeilemakamındanindirilmiş. devrikcümle *Yüklemiötekikelimelerdendahaöncegelencümle. devrikebir *Türkmüziğindebirbüyükusul. devriklik *Devrikolmadurumu. devriliş *Devrilmekişiveyabiçimi. devrilme *Devrilmekişi. devrilmek *Yokedilmek,ortadankaldırılmak. devrim *Çevrilme,katlanma,bükülme. *(dilinkılâbınınilkyıllarında)İnkılâp. *(sonyıllarda)İhtilâl. devrimci *(dilinkılâbınınilkyıllarında)İnkılâpçı. *(dahasonrakiyıllarda)Devrimyapanveyadevrimebağlıolan,ihtilâlci. devrimcilik *(dilinkılâbınınilkyıllarında)İnkılâpçılık. *(dahasonrakiyıllarda)ihtilâlcilik. devrirevan *Türkmüziğindebirbüyükusul. devrisaadet *HazretiMuhammed'inyaşadığıdönem,saadetasrı. devrisi *(gün,hafta,ay,yıliçin)Birsonraki,ertesi. devriye *Güvenliğisağlamakamacıyladolaşanpolis,jandarmaveyaaskertopluluğu,karakol. *Osmanlılardailmiyesınıfındanolankimselereverilenderece. devriyegezmek *Bkz.karakolgezmek. devrolunma *Devrolunmaişi. devrolunmak *Devredilmek. devşirilme *Devşirilmekişi. devşirilmek *Devşirmekişiyapılmak. devşirim *Devşirmekişi. devşirimli *Düzenliolarakderlenmiş. devşirimsiz *Düzenliolarakderlenmemiş. devşirme *Devşirmekişi. *AskeryetiştirilmeküzereYeniçeriOcağınaalınacakçocuklarıseçiptoplamaişi. *YeniçeriOcağınabuyollaalınançocuk. devşirmek *Birarayagetirmek,derlemek,toplamak. *Katlamak,düzgündurumagetirmek. deyi *Dil,söz,işaret,mimikgibianlatımaraçlarınınbütünü. *HristiyanfelsefesindeTanrıkelâmınıinsanlaraulaştıranoğul(İsa),logos. deyim *Genelliklegerçekanlamındanazçokayrı,ilgiçekicibiranlamtaşıyankalıplaşmışanlatım,tabir. deyimleşme *Deyimleşmekişi. deyimleşmek *Deyimözelliğinikazanmak. deyimleştirme *Deyimleştirmekişi. deyimleştirmek *Deyimdurumunagetirmek,deyimözelliğikazandırmak. deyipdegeçmek *önemsememek. deyipdegeçmemek *önemsemek. deyiş *Söylemebiçimi,anlatımbiçimi,üslûp. *Halkşiiri,halktürküsü. *Birkimseninbirkonuylailgilianlattıkları,ifade. deyyus *Karısınınveyakendisineçokyakınbirkadınıniffetsizliğinegözyumankimseanlamındasövgüsözü. dezavantaj *Engelleme,zararvermedurumu. dezenfektan *Mikropkırmaözelliğiolan(madde). dezenfektasyon *Mikroplardantemizlemekişi. dezenfekte *Mikroplardantemizlenmiş. dezenfekteetmek *mikroplardantemizlemek,mikropsuzlaştırmak. -dı/ -di;-du/-dü;-tı/ -ti;-tu/-tü *Belirligeçmişzamaneki:al-dı,gel-di,vur-du,gül-dü,at-tı,koş-tu,düş-tüvb.Buekletüremişisimlerde vardır:türedi,alındı,uydu,dedikodu,gecekonduvb. dıbırdıbır *Sesçıkaranadımlaratarkenyapılanyürüyüşüanlatır. dığan *Yağtavası. dığdığı *Konuşurken\"r\"leri\"ğ\"gibisöyleyen(kimse). dığdık *Akrabalığınuzakolduğunuanlatmakiçindığdığınındığdığıdeyimindegeçer.\\343dızdık. -dık/-dik;-duk/-dük;-tık/-tik;-tuk/ -tük *Geçmişzamansıfatfiileki:tanı-dıkadam,görül-me-dikolayvb.Buekleyapılmışisimlerdevardır:tanı- dığ-arastlamak,bil-diğ-inisöylemekvb. dılak *Bızır,klitoris. dımbırdatma *Dımbırdatmaişi. dımbırdatmak *(saz,cura,tamburgibiçalgılariçin)Çalmak. dımdızlak *Çırçıplak. *Elindekiherşeyini,imkânlarınıyitirmiş. *Tepesindesaçıdökülmüş(kimse). dımdızlakkalmak *elindekiherşeyi,imkânlarınıyitirmek. dımışkî *Birçeşitüzüm. -dır/-dir; -dur/-dür;-tır/ -tir;-tur/-tür *Ekfiilingenişzamanınıntekilüçüncükişişekli:dalgın-dır,güzel-dir,yorgun-dur,süslü-dür,açık-tır, köpek-tir,çocuk-tur,çürük-türvb. -dır/-dir; -dur/-dür;-tır/ -tir;-tur/-tür *Ettirgençatıeki:yaz-dır-,çiz-dir-,vurdur-,öl-dür-,at-tır-,biç-tir-,tut-tur-,tüttür-vb. dırdır *Sürekli,bezdirecekbiçimde(söylenme). dırdıretmek *bezginlikverecekbiçimdesöylenipdurmak. dıramudana *Birrüzgârtürü. dırdır *Bezginlikverecekbiçimindesöylenensöz. dırdırcı *Bezdiricisözetmealışkanlığıolan(kimse),geveze,yerliyersizçokkonuşan(kimse). dırdırlanma *Dırdırlanmakişi. dırdırlanmak *Dırdıretmek. dırıltı *Bezdiricibirbiçimdesöylenme,dırdır. *Çekişme,atışma. dırıltıçıkarmak *çekişmeyeyolaçmak. dırlanma *Dırlanmakişi. dırlanmak *Herkesitedirginedecek,bezdirecekbiçimdesöylenmek. dırlaşma *Dırlaşmakişi. dırlaşmak *Kavgaetmek,ağızkavgasıetmek,dilleşmek. -dırt/-dirt;-durt/-dürt;-tırt/-tirt;-turt/-türt *Ettirgençatıeki:al-dırt-,ger-dirt-,vur-durt-,öl-dürt-,aç-tırt-,biç-tirt-,koşturt-,çök-türt-vb. dış *Herhangibircisimveyaalanınsınırlarıiçindebulunmayanyer,hariç,içkarşıtı. *Birkonununkapsamınagirmeyenşey. *Görülen,içtebulunmayanyüzey. *(somutkavramlarda)İkiveyaikidençokşeydemerkezedahauzakolan. *Yabancıülkelerleilgili. *Birkimseningörünüşü,durumvedavranışları. *Bireyinötesindebirvarlığıolan. *Açıkhavadageçensahneleriiçinealançekim. dışaçı *İkidoğruyukesenbirdoğrununbudoğrularındışındakalacakbiçimdeyaptığıaçı. dışâlem *İnsanınkendiçevresidışındakiyaşayış,dünya. dışalım *İthalât. dışalımcı *İthalâtçı. dışalımcılık *İthalâtçılık. dışasalak *Konakçınınüzerindeyaşayanveçoğunluklakanemenasalak. dışbaşkalaşım *Magmanınsokulmasıyla,komşukayaçlarınuğradığıbaşkalaşma,egzomorfizm. dışbellek *Bilgisayarınyalnızcagirişçıkışkanallarınıkullanarakerişebildiğibellek. dışbeslenme *Besininorganikmaddelerdensağlama,heterotrofi. dışborç *Devletbütçesine,kamuveyaözelkesimedışülkelerdenkrediyoluylasağlananpara. dışçevre *Canlınındışındaolanvekendisinindebilinçliveyabilinçsizolaraktepkidebulunduğuuyaranlarınhepsi. dışçizgilerdurumu *Ayrıayrıbirliklerinçevredenmerkezeulaşanyollarladüşmanüzerindebirleşmesi. dışçokgen *Kenarlarıbirdaireninçemberçizgisiüzerinegelençokgen. dışderi *Sinirsisteminiveduyguorganlarınıoluşturan,embriyonundışyüzünüörtentabaka,ektoderm. dışdünya *Ülkedışı. *Bilinçtenbağımsızolan,bilincindışındavarolanlarınhepsi. dışevlilik *Evlenecekkimsenineşinikendiboyveyasoyunundışındanseçmesikuralınadayalıevlilikbiçimi,dışarıdan evlenme,egzogami. dışgebelik *Döllenmişbiryumurtanındölyatağıdışındaoluşmasıvegelişmesi. dışgezegen *YörüngesiYeryörüngesinindışındakalangezegen. dışgezi *Bulunulanülkesınırlarıdışınayapılangezi. dışgüçler *Ekonomivepolitikaaçısındangüçlüdevletler. *Mekanikparçalanma,kimyasalayrışma,yel,dalga,akarsuvebuzullarınetkilerigibikökenleriGüneş enerjisinedayanangüçlerinveyaetkenlerinbütünü. dışhatlar *Yurtdışıulaşımınısağlayanyol. *Yurtdışıiletişimi. dışişleri *Birdevletinbaşkadevletlerleilgiliişleri,hariciye. dışkapınındışmandalı *çokuzakakraba. dışkavuz *Buğdaygillerdebaşakçığınenaltındabazıtürlerdeçiçeğinbütünorganlarınıiçerisinealacakbir şekilde gelişmişolankavuz. dışkredi *Ekonomikdurumuiyiolanülkelerdensağlanabilecekkredi. dışkulak *Kulağın,kulakkepçesivedışkulakyolundanoluşanbölümü. dışkutsal *Kutsallıklailgisibulunmayan,kutsallığaneuygunnedekarşıtolan. dışlâstik *Bazıkarataşıtlarındaiçlâstiğikoruyankalınlâstik. dışmerkezli *Dışmerkezlikleilgiliolan. dışmerkezlik *Birelipsvehiperbolde,odaklararasındakiuzaklığınbüyükeksenuzunluğuileolanoranı. dışodun *Kabuklaolgunağaçbölümleriarasındabulunan,tamolgunlaşmadığıiçinmarangozluktakullanılması sakıncalıolanodunbölümü. dışpazar *Birülkeninmalsatabildiğiyabancıülke. dışpazarlama *Başkaülkelerebirtakımürünlerisatma,buyollaticaretyapma. dışpiyasa *Başkaülkelerdeoluşanvevarolanalışverişedayalıticaretimkânı. dışplâzma *Birhücreiçerisindekisitoplâzmanınfaklılaşmışdışkatı. dışpolitika *Birdevletinsınırlarıötesindekidevletlereuyguladığısiyaset. dışsatım *İhracat. dışsatımcı *İhracatçı. dışsatımcılık *İhracatçılık. dıştersaçı *İkiparaleldoğruyukesenüçüncübirdoğrununikiyanında,paralellerindışındaaltlıüstlüoluşandört açıdanherbiri. dışticaret *Birdevletinyabancıdevletlerleyaptığıalışveriş,ithalâtveihracatıntamamı. dışticaretaçığı *Yabancıülkelerdenalınanmallarınsatılandandahafazlaolmasısonundaortayaçıkanborçtutarı. dışvurum *Bkz.dışavurum. dışvurumcu *Bkz.dışavurumcu. dışyarıçap *Düzgünbirçokgeninköşelerindengeçendairelerinyarıçapı. dışyüz *Birşeyindışarıdangörünüşü. dışzar *Aynıirilikteolmayankütindurumunagelmişçiçektozutanecikleri. dışadönük *Dışlailişkisiolan. *Dışadönüklükdavranışlarıgösteren(kimse). dışadönüklük *Kişininilgisininkendiduyguvedüşünceleriyerine,dıştakinesnelvetoplumsalçevreyeyönelmesidurumu. dışavurmak *bellietmek. dışavurum *Ruhîolaylarınbelliişaretveyatasvirlerleyansıtılması;insanruhununalgılanabilecekbiçimdekendinidışa yansıtması,ifade. dışavurumcu *Dışavurumculukakımınabağlıolansanatçı,ekspresyonist. dışavurumculuk *Olayların,varlıklarıngerçektenolduğugibideğildesanatçınıniçdünyasınagöreanlatılmasıanlayışına" }, { "text": "dayanansanatakımı,ekspresyonizm. dışarı *Dışçevre,dışyer,hariç. *Kişininkonutundanayrıolanyer. *Yurtdışı. *Dışa,dışçevreye. dışarıatmak *kovmak. dışarıçıkmak *büyükabdestyapmak. dışarıvurmak *bellietmek,açıklamak. dışarıdanevlenme *Bkz.dışevlilik. dışarılı *Taşralı,dışarlıklı. dışarısı *Kapalı,sınırlıbiryerinötesi. dışarlık *Taşra. dışarlıklı *Taşralı. dışbeslenen *Besininiorganikmaddelerdensağlayan,heterotrof. dışbükey *Yüzeyitümsek,çıkıkveşişkinolan,tümsekli,muhaddep,konveks. dışbükeylik *Dışadoğruçukur,şişkinveyakabarıkolmadurumu. dışıeliyakar,içibeniyakar *görünüşealdanmamalı. dışıkalaylı,içialaylı *dışısüslü,güzelgörünüşlü,amaiçiberbat. dışık *Erimedurumundakimadenlerinyüzeyindetoplananmadde,cüruf. dışınaçıkmak *tanınanhakveyetkileriaşmak. dışında *...-denbaşka,sayılmazsa. dışındabırakılmak *hariçtutulmak. dışındakalmak *karışmamak,ilgilenmemek. dışınlı *Birşeyin,birdüşünceninaslındavegerçeğindeolmayıponundışındakalan,özebağlıolmayıparızîolan, özdışı,özünlükarşıtı. dışkı *Anüsyoluyladışarıyaatılanbesinartığı,kazurat. dışkılama *Dışkınınvedışsalgılarındışarıatılmasıişlemi. dışkılık *Bazıomurgalılarda,özelliklekeseliler,sürüngenlervekuşlarda,bağırsakilesidikveüremekanallarının açıldığıyer. dışkısever *Dışkılardayaşayanhayvanlar. dışlama *Dışlamakişi. dışlamak *Birkimseveyabirtoplum,birkimseyi,birdurumu,birdüşüncevb.yiyoksaymak,ilgilenmemek. dışlanma *Dışlanmakişiveyadurumu. dışlanmak *Dışarıdatutulmak,biryereveyatopluluğaalınmamak. dışlaştırma *Dışlaştırmakişi. dışlaştırmak *Dışavurmak. dışrak *Herkesinöğrenmesindesakıncagörülmeyen,gizlikapalıolmayan(hertürlübilgi,öğreti),içrekkarşıtı. dışsal *Dışla,ilgili,dışailişkin,haricî. dıştan *Aslındaolmayıpsonradanvedışarınınetkisiyleortayaçıkan(düşünceler). dıştanevlilik *Bkz.dışevlilik. dızdık *Akrabalığınuzakolduğunuanlatmakiçinyalnızdızdığınındızdığıdeyimindekullanılır.\\343dığdık. dızdızcı *Dızdızcılıkedenkimse. dızdızcılık *Birkaçdolandırıcının,birinsanınilgisinibellibirkonuüzerindetoplayıpparasınıçalmaları. dızlak *Dazlak. dızlama *Dızlamakişi. dızlamak *Dolandırmak,çarpmak,soymak. dızman *İriyapılı,uzunboylu,şişman. -di *Bkz.-dı/ -di. dialkol *Bkz.Glikol. diaspora *Kopuntu. diba *Altınvegümüşişlemelibirtüripekkumaş. dibace *Başlangıç,giriş,önsöz. dibek *Taştanveyaağaçtanyapılmışbüyükhavan. *Dibektedövülmüşolan. dibekkafalı *Anlayışsız,kaba,budalakimse. dibigörünmek *birkabıniçindekişeytükenmek. dibikırmızımumla(veyabalmumuyla)mıçağırdım *\"üzerindeönemledurarakçağırmadım\"anlamındakullanılır. dibinedarıekmek *birşeyisonunakadartüketmek,bitirmek. dibinibulmak *içindekinitüketmek. dibinitutmak *(pişenyemekleriçin)tencerenindibineyapışmak. didaktik *Öğretici. *Öğretimyöntemlerinielealanbilim,öğretimbilgisi. didar *Yüz,çehre. dide *Göz. dideban *Gözcü,bekçi,nöbetçi,gözetleyici. *Gümrükkolcusu. didikdidik *Didiklenmişolan. *Didikleyerek. didikdidiketmek(veyaolmak) *didiklemek,(didiklenmek). didikleme *Didiklemekişi. didiklemek *Çekiştirerekveyaısırarakparçalamak,gagalamak. *Biryerinveyabirşeyiniçindekieşyayıkarıştırarakaramak,araştırmak. *Kendikendiniharapetmek,üzmek. *Birkonuyubütünayrıntılarıylagözdengeçirmek,iyicearaştırmak. *Huzursuzlukvermek,sıkıntıyasokmak. didikleniş *Didiklenmekişiveyabiçimi. didiklenme *Didiklenmekişi. didiklenmek *Didiklemekişiyapılmak. didiniş *Didinmekişiveyabiçimi. didinme *Didinmekişi. didinmek *Çokgüçlükçekereksürekliçalışmak. didinti *Güçlükçekerekvesürekliolarakçalışıpçabalama,didişme. didişim *Konuşmavetartışmayıbiraraçdeğil,biramaçsayanfelsefeyöntemi,eristik. didişipdurmak *sürekliolarakbirbirinihırpalamak. didişken *Didişmektenhoşlanan. didişme *Didişmekişi. didişmek *Elveyasözlebirbirinihırpalamak. *Geçiminisağlamakamacıylagüç şartlardaçalışmak,uğraşmak. didon *Halkınİstanbul'dakiyabancılara,özellikleFransızlaraverdiğiad. didonsakallı *Yalnızçenesindesivrisakalıolan. didona *Bkz.Didon. didonasakallı *Didonsakallı. diesel *Bkz.dizel. difana *Üçkatlıbirbalıkağı. difenbahya *Yapraklarınıngüzelliğinedeniyleseravesalonlardayetiştirilenbirsüsbitkisi. diferansiyel *Dönemeçlerdeotomobilinikiarkatekerleğininayrıhızladönmesinisağlayanbirdişliaygıt. *Özelliklefonksiyonlarındeğişmeleriyleilgilimatematikdalı. diferansiyeldenklem *İçindebirdeğişkeninbilinmeyenbirfonksiyonuvebufonksiyonundeğişkenegöreçeşitlibasamaklardan türevleribulunandenklem. diferansiyelhesap *Değişkenlerinsonsuzküçükfarklarındakiartmadeğerlerinibulmayayarayanhesap. difraksiyon *Kırınım. difteri *Çoğunluklaçocuklardagörülenburun,boğaz,yutakçeperineyerleşenmikroplarınyolaçtığıbulaşıcı hastalık,kuşpalazı. difterili *Difteriyeyakalanmışolan. diftong *İkiliünlü. diftonglaşma *Diftongdurumunagelmeişi. diftonglaşmak *Diftongdurumunagelmek. difüzyon *Moleküllerinkinetikenerjilerisebebiyleçokyoğunbirbölgedenazyoğunbirbölgeyehareketleri. diğer *Başka,özge,öteki,öbür. diğeri *Ötekisi,başkası. diğerkâm *Özgeci,özgecil. diğerkâmlık *Özgecilik. dijital *Sayısal. *Verilerinbirekranüzerindeelektronikolarakgösterilmesi. dik *Yataybirdüzlemegöreyerçekimidoğrultusundabulunan,eğikolmayan. *Eğimidikeyakınolan. *Yatıkdurmayan,sert. *(sesiçin)Sert,kalın,tok. *(bakışiçin)Sert. *(söziçin)Ters,aksi. *(davranışiçin)Kaba,yersiz. *Birbirinedikeyolandoğrulardanoluşmuş. -dik *Bkz.-dık/-dik. dikaçı *Birbirinikesenikidoğrununoluşturduğuaçılareşitolduklarında,buaçılarınherbiri. dikâlâsı *Genelliklehoşkarşılanmayanbirdurumunaşırılığınıanlatır. dikbaşlı *İnatçı,bildiğindendönmeyen,büyüklerininsözünüdinlemeyen,boyuneğmez. *Kurumlu. dikbiçme *Eksenitabanınadikeyolanbiçme. dikdik bakmak *çoksertbirbiçimde,sertsert;öfkeliöfkelibakmak. dikkafalı *Dikbaşlı. dikkuyruk *Birtürördek. dikrüzgâr *Gemininyolunakarşıesenrüzgâr. diksilindir *Eksenitabanınadikeyolansilindir. diküçgen *Kenarlarındanikisibirbirinedikey,biraçısıdoksandereceolanüçgen. dikyamuk *Kenarlarındanbiritabanlarınadikolanyamuk. dikçe *Dikolarak,diklemesine. *Derinden. dikdörtgen *Açılarıdikolanparalelkenar. dikdörtgensel *Dikdörtgenbenzeri,dikdörtgengibi. dikdörtgenselbölge *Dikdörtgeninsınırladığıdüzlemselbölge. dikeç *Bağçubuğudikmekiçindelikaçmayayarayandemir. *Kazık,sırık,ağaççubuk. dikel *Bel(III). dikelme *Dikelmekdurumu. dikelmek *Dikdurumagelmek,dikleşmek. *Ayaktadurmak. *Sertkonuşmak,karşıgelmek,birinekafatutmak,dinelmek. diken *Bazıbitkilerindal,yaprak,meyvekabuğugibibölümlerindevebazıhayvanlarınderisindebulunansert, ucusivrivebatıcıçıkıntılardanherbiri. *Dikeniçokolanbitki. dikendiken *Dikenibol. *Dikdurumagelmiş,dikleşmiş. dikendutu *Böğürtlen. dikenüstündeoturmak(veyaolmak) *biryerdetedirginlikduymak. dikence *Dikenlibalıkgillerden,tatlısubalıklarınınküçükbirtürü(Gasterostsuspungitius). dikencik *Küçükdiken. dikencikli *Ucusivriolan. *Küçükdikenleriolan. dikenleşme *Dikenleşmekişiveyadurumu. dikenleşmek *Dikendurumualmak,dikengibiolmak. dikenli *Dikenliolan. *Dikeniolanbitkilerinbulunduğu(yer). *Zor,çetin,sıkıntıveyaüzüntüveren. dikenlibalık *Dikenlibalıkgillerden,tatlısulardayaşayan,göğüsveyakarınyüzgeçleridikenlerdenoluşmuşküçükbir balık(G.aculeatus). dikenlibalıkgiller *Balıklarsınıfınınkemiklibalıklartakımınagirenbirfamilya. dikenlimeyan *Birikimyükseklikte,beyazımsımorçiçekli,tüysüyapraklıçokyıllıkbirbitki,acımeyan(Glycyrrhiza echinata)." }, { "text": "dikenlisalyangoz *Karındanbacaklılarsınıfından,ılıkvetropikdenizlerdeyaşayan,kabuğuüzerindebirçokdikeniolanbir yumuşakça(Murex). dikenlitel *Üzerindeyeryerdikengibisivriçıkıntılarıolanvebiryerikorumak,geçişigüçleştirmekiçinkullanılantel. dikenliyüzgeçliler *Balıklarsınıfınınkemiklibalıklartakımınınbiralttakımı. dikenlice *Dikenliolarak. dikenlik *Dikenlibitkileriçokolanyer. dikensi *Dikenebenzer,dikeniandıran. dikensiçıkıntı *Omurların,sırtboyuncaaltaltadurankemikçıkıntıları. dikensiz *Dikeniolmayan. *Sıkıntısız,üzüntüsüz. dikensizgülolmaz *\"iyiveyagüzelolanherşeyinazçoksıkıntıverenbiryanıdabulunur\"anlamındakullanılır. dikey *Dikolarak. *Başkabirdoğruilekesiştiğindeonunlabirliktedikaçıoluşturan(doğruçizgi),amudî. dikgen *Birbiriyleveyakesimnoktasındakiteğetleriyledikaçıyapacakbiçimdekesişen. dikici *Tarımlauğraşankimse,çiftçi. *Sökükayakkabılarıonaranveyayeniyapılanayakkabılarındikişişiniyapankimse. *Dikişçi. dikicilik *Dikicininyaptığıiş. dikili *Dikilmişolan. dikiliağacıolmamak *malımülküolmamak,yoksulolmak. dikilitaş *Önemlibirolayındurumuveyabirzaferinanısıiçindikilmiştekparçayüksektaş,obelisk. dikilipdurmak(veyakalmak) *biryerde,birsüreayaküstündedurmak. dikiliş *Dikilmekişiveyabiçimi. dikilme *Dikilmekişi. dikilmek *Dikmek(I)işiyapılmak. *Dikdurumagelmek. *Ayaktadurmak. *(göz)Bellibirnoktayauzunsürebakmak. *Karşıkoymak,engellemek. *(bazıüremeorganlarıdokularınakandolmasıyla)Sertvedikbirdurumagelmek. dikilmek *Dikmek(II)işiyapılmak. dikim *Dikmekişiveyabiçimi. *Bitkidikmekişi. dikimevi *Giysiveçamaşırdikilenişyeri. dikimhane *Dikimevi. dikine *Dikeyolarak,diklemesine. *İnadına. dikinegitmek *kimseninsözünüdinlemeyerekkendibildiğiniyapmak. dikinetıraş *Karşısındakinisinirlendirecekbiçimdesöylenilenyalan,aşırıpalavra. dikiş *Dikmekişi. *Dikmebiçimi. *Dikilenyer. *Giysiüzerindegözlegörülendikilmişiplikyolu. *Dikilecekşey. *Giysidikmeişi,terzilik. *Boşaltmaküzereiçmekamacıylakaldırış. dikişatmak *yarılanveyayırtılanderiyidikişlebirarayagetiriptutturmak. dikişiğnesi *Dikişdikmekiçinözelolarakyapılmışiğne. dikişkaldı *azkalsın,neredeise,azkaldı. dikişmakinesi *Dikişdikmeişlerindekullanılan,kolveyaelektrikgücüyleçalıştırılanalet. dikişokuması *Çingenekavgalarınınenuzunveenağzaalınmaztekerlemesi. dikişpayı *Kumaşbiçerkenkumaşınkenarındandikişyerinekadarbırakılanbölüm. dikiştutturamamak *birişteveyabiryerdeherhangibirsebepleuzunsürekalmamak. dikişçi *Dikişdikenkimse,terzi. dikişçilik *Dikişdikmeişi. dikişinialmak *dikilmişyaranınipliklerinikesipçıkarmak. dikişli *Dikişiolan,dikişyapılmış. dikişsiz *Dikişiolmayan. *Yapıştırma. dikit *Mağaralarıntabanında,yukarıdandamlayankireçlisularınkatılaşmasıylaoluşankolonlardanherbiri, stalagmit. dikiz *Bakma,gözetleme,erkete. dikizaynası *Taşıtlaraveyayoldönemeçlerinearkatarafıgörebilmekiçinkonulanayna. dikizetmek(veyageçmek) *dikizlemek. dikizci *Dikizleyenkimse,gözcü,gözetleyici,erketeci. dikizcilik *Dikizciolmadurumu,gözcülük,gözetleyicilik,erketecilik. dikizealmak *gizlicegözetlemek. dikizleme *Dikizlemekişi. dikizlemek *Sezdirmedenbakmak,gözetlemek,dikizetmek. dikizlik *Gözetlemedeliği. dikkat *Duygularladüşünceyibirşeyüzerindetoplama,uyanıklık. *İlgi,özen. *Dikkatediniz!. dikkatçekmek(veyadikkatiçekmek) *ilgitoplamak. *uyarmak. dikkatetmek *duygularladüşünceyibirşeyüzerindetoplamak,uyanıkdavranmak. *gözüneçarpmakveyailgisiniçekmek. dikkatkesilmek *bütündikkatinibirşeyüzerindetoplamak. dikkattoplaşımı *Dikkatinsürekliolarakbirnesneveyakonununbelirlibiryönüüzerindetoplanması,konsantrasyon. dikkatealmak *gözönündebulundurmak,hesabakatmak,gereğinidüşünmek. dikkatli *Dikkateden,özengösteren(kimse). *Titiz,araştırıcı,sorgulayıcı. dikkatsiz *İşindedikkatlidavranmayan,dalgın,savruk,özensiz. dikkatsizlik *Dikkatsizolmadurumu,dalgınlık,savrukluk,özensizlik. dikkatsizliketmek *dalgınlıketmek,savrukluketmek. diklemesine *Dikolarak. diklenme *Dikdurumagelme. diklenmek *Dikbirdurumagelmek. *Birinekarşıtersbirdavranıştabulunmak,karşıgelmek,kafatutmak. dikleşme *Dikleşmekişi. dikleşmek *Dikdurumagelmek. *Birinekarşıterstutumiçinegirmek,karşıdurmak. dikleştirme *Dikleştirmekişi. dikleştirmek *Dikdurumagetirmek. *Sertdurumagetirmek. diklik *Dikolmadurumu. dikme *Dikmekişi. *Dikeyolandoğruveyadüzlem,amut. *Fidan,yenidikilmişfidan. *Birevdeaileyisürdürecekolantekçocuk. *Ağaç,direk. *Yükkaldırmaktakullanılanbirdireklimaçuna. *Ahşapyapılardapencerevekapıyanlarınadikilendireklerdenherbiri. dikmek *Bircismidikolarakdurdurmak. *Yetiştirmekiçinbirbitkiyitoprağayerleştirmek. *(bardak,kadeh,testigibikaplariçin)Başaşağıederekiçindekiniiçmek. *Beklemekiçinbirinibirşeyinbaşınagetirmek. *Top,taşgibişeyleridikinehavayaatmak. *(yapı)Kurmak,inşaetmek. *Topvb.yioyunalanındabelirlibiryerekoymak. dikmek *Biçilmişveyayırtılmışkumaş,deri,yaravb.yiiğneyegeçirilmişiplikletutturmak. dikmelik *Fidandikilenyer,fidanlık. dikmen *Konibiçimindetepe. dikse *Ağaçsızyerlerde,kuşyakalamakiçinüstüneökseyerleştirilenağaç. diksiyon *Seslerin,sözlerin,vurguların,anlamveheyecanduraklarınınhakkınıverereksöylemebiçimi. *Konuşulandilinincelenmesivekullanılması. *Duru,açıkvurgulamaveçıkaklaratamuyarakkonuşma. dikta *Hiçbirşartolmaksızınkörükörüneuyulmasıgerekenbuyruk. diktacı *Yönetimdediktayanlısıolan(kimse). diktacılık *Diktayanlısıolmadurumu. diktafon *Birtürsesalmacihazı. diktatör *Bütünsiyasîyetkilerikendindetoplamışbulunankimse. *Zorba. diktatörce *Diktatörgibi,diktatörolarak. diktatörlük *Diktatörolmadurumu. *Egemenvemutlaksiyasîbirgücün,birveyabirçokkişininoluşturduğubiryürütmeorganınca,denetimsiz olarakyürütüldüğüsiyasîdüzen. *Birdiktatörtarafındanyönetilenülke. diktatörlüketmek *diktatörcedavranmak,zorbalıketmek. dikte *Başkasıtarafındanyazılmakiçinsöyleme,yazdırma. *Bubiçimdeyazdırılanşey. dikteetmek *yazdırmakiçinsöylemek. *birineisteklerinizorlakabulettirmek. diktirme *Diktirmekişi. diktirmek *Dikmekişiniyaptırmak. diktirtme *Diktirtmekişi. diktirtmek *Diktirmesinisağlamak. dil *Ağızboşluğunda,tatmaya,yutkunmaya,sesleriboğumlamayayarayanetli,uzun,hareketliorgan;tatalma organı. *İnsanlarındüşündükleriniveduyduklarınıbildirmekiçinkelimelerleveyaişaretlerleyaptıklarıanlaşma, lisan. *Birçağa,birgruba,biryazaraözgüsözdağarcığıvesözdizimi. *Bellidurumlara,mesleklere,konularaözgüdil. *Düşünceveduygularıbildirmeyeyarayanherhangibiranlatımaracı. *Bazıüflemeliçalgılardatitreşereksesçıkaranincemetalyaprak. *Birçokaletinuzun,yassıveçoğuhareketlibölümleri. *Makaralarınvebastikalarıniçineyerleştirilmişolan,üzerindengeçirilenhalatıistenilenyöneçevirmeye yarayan,çevresioluklu,küçükdönertekerlek. *Anahtar. *Denizeuzanandarvealçakkaraparçası,berzah. *Sorguyaçekilmekiçinyakalanantutsak. *Büyükbaşhayvanlarınhaşlanıppişirildiktensonrayenebilendili. *Ayakkabıbağlarınınayağırahatsızetmemesinisağlayanvebağaltınarastlayansayaparçası. dil *Gönül,yürek. dil(veyadiller)dökmek *kandırmak,inandırmakveyayararlanmakiçintatlısözlersöylemek. dilağızvermemek *Bkz.ağızdilvermemek. dilakrabalığı *Biranadildentüreyendillerarasındakiyakınlık. dilaltı *Kalphastalıklarındailâcınhızlıvekesinetkisinisağlamakiçindilinaltınakonupemilenilâç. dilaltıbezleri *Dilinaltındabulunantükürükbezleri. dilatlası *Dilleri,lehçeleriveyadilolaylarınıyayılışbölgelerinegöregösterenatlas. dilavcısı *Bkz.casus. dilbalığı *Kemiklibalıklartakımından,pullu,50cmbüyüklüğünde,yassıbirbalık(Soleavulgaris). dilbilgisi *Birdilinses,biçimvecümleyapısınıinceleyipkurallarınıtespitedenbilim,gramer. dilbilimci *Dilbilimiyleuğraşankimse,dilci,lengüist. dilbilimi *Dillerinyapısını,gelişmesini,dünyadayayılmasınıvearalarındakiilişkilerises,biçim,anlamvecümlebilgisi bakımındangenelveyakarşılaştırmalıolarakinceleyenbilim,lisaniyat,lengüistik. dilbilimsel *Dilbilimiyleilgili. dilbirkarış *saygısızcakarşılıkverenleriçinkullanılır. dilbirliği *Lehçeveağızfarklarınıgidererekaynıdilikullanantoplumlararasındaortakbiryazıdilindevealfabede birleşme. dilcambazı *Düşünceleriniçokiyianlatan,güzelkonuşan,hatip. dilcoğrafyası *Yeryüzündedillerinyayıldığıalanlarıinceleyenbilimdalı. dilçıkarmak *alayetmek,eğlenmek. dildalaşı *Ağızdalaşı. dilebesi *Lâfebesi. dilfelsefesi *Dilinözü,kökeni,anlamı,yapısıüzerinearaştırmalaryapanfelsefedalı. dilkavgası *Bkz.ağızkavgası. dillâboratuvarı *Teypyardımıylayabancıdilleriöğretmekiçindüzenlenmişözelyer. diloğlanı *İstanbul'dakiyabancıelçiliklerdeTürkçeöğretilerekçevirmenolmaküzereyetiştirilengenç. dilotumuyedin? *çokkonuşkankimseleriçinsöylenir. dilöğrenimi *Yabancıbirdildeöğrenimgörme. dilöğretimi *Yabancıdilleeğitimveöğretimyapma. dilpelesengi" }, { "text": "*Sözarasındayerliyersizsöylenenvetekrarlanansöz. dilpeyniri *Koyunsütündenyapılan,yağlı,lezzetli,tuzsuzpeynir. dilsürçmek *konuşmasırasındakelimeleriyanlışsöylemek. *istenmeyenbirkonudansözetmek. dilsürçmesi *Sözleriyerindevedüzgünolaraksöyleyememe. dilşakası *Bkz.ağızşakası. diltutmak *sorguyaçekmekiçindüşmanaskeriyakalamak. diltutukluğu *Diliniyiçalışmamasındanilerigelensöylemegüçlüğü. *Herhangibirsebeplekonuşamama. diluzatmak *birkimseveyabirşeyiçinkötüsöylemek. dilyarası *Acısözünyarattığıkırgınlık. *Gönülyarası. dilaltı *Tavuklardagörülenbirhastalık. dilâtometre *Genleşmeölçer. dilâver *Yiğit,delikanlı. dilbasan *Hekimlerinboğazıgörebilmekiçindilibastırdıklarıaraç. *Eczakarıştırmaktakullanılanyassıaraç. dilbaz *Güzelsözsöyleyen,konuşkan. *Konuşmasıylakandıran. dilber *Alımlı,güzel(kadın). dilberdudağı *Dudakbiçimindehazırlananbirhamurtatlısı. dilci *Dilbilimci. *Dilleilgiliaraştırmalar yapankimse. dilcik *Buğdaygillerde,yaprakayasıileyaprakkınınınbirbirindenayrıldığıyerdebulunansivriuçlu,küçük,saydam çıkıntı. *Böceklerinağzındaküçükdilinönündebulunanbölüm. *Üflemeliçalgılardaveyaorgborularındakamış,tahtaveyametaldenyassıparça. dilcilik *Dilkonusundaaraştırmayapmaişi. dildaş *Aynıdilikonuşanlardanherbiri. dildendiledolaşmak *çokkonuşulmak,uzunsürebahsedilmek. dile(dillere)düşmek *hakkındadedikoduyapılmak. dile(veyadillere)destan *çoktanınmış,ünlü. dilegelmek *diledüşmek. *(konuşmakudreti,yeteneği,olmayanvarlık)konuşmak,dillenmek,lisanagelmek. dilegetirilmek *anlatılmak. dilegetirmek *konuşturmak. *belirtmek,anlatmak,açıklamak,ifadeetmek. dilekolay *anlatılmasıkolayamayapılmasıveyakatlanılmasıçokgüç. dilevermek *gizlitutulmasıgerekenbirşeyiaçığavurmak,duyurmak,yaymak. dilediğin(iz)gibi *kendidüşünce,görüşveisteğinegöre. dilediğiniyapmak *kendi,düşünce,görüşveisteğiniyapmak. dilek *Birkimsenindilediğişey,istek,talep,rica,murat. dilekkipi *Dilemekavramıverenkip.Türkçedebukip-seekiilekurulur. dilekçe *Birdileğibildirmekiçinresmîmakamlarasunulan,imzalıveadresli,pulluveyapulsuzyazı,istida,arzuhâl. dileme *Dilemekişi. dilemek *Birindenbirşeyinyapılmasınıistemek,ricaetmek,arzuetmek. *Biriiçinbirdilektebulunmak. *Canıistemek. dilemma *İkilem. dilenci *Geçiminidilenereksağlayan(kimse). *Israrlavearsızcabirşeyiisteyen(kimse). dilenciçanağı *İçindeherşeydenbirazbulunan. dilencivapuru *Bütüniskelelereuğrayarakseferyapanvapur. dilencilik *Dilenciolmadurumu. *Dilenciyeyakışırdavranış. dilenciliketmek *dilenmek. dilenciyehıyarvermişlerdeeğridiyebeğenmemiş *hemihtiyaçduyduğukonudayardımistiyor,hemyapılanyardımıküçümsüyoranlamındakullanılır. dilendirme *Dilendirmekişi. dilendirmek *Dilenecekdurumagetirmek. *Dilencilikyaptırmak. dilenemezdilenci *yoksulluğadüştüğühâldedurumunukimseyeaçmayankimse. dileniş *Dilenmekişiveyabiçimi. dilenme *Dilenmekişi. dilenmek *Sadakaistemek. *Kendisiniacındırarakbirkimsedenbirşeyistemek. dileyici *Dilektebulunan,dileyen(kimse). dili(başkabirdile)çalmak *birkimseninkonuşmasıbaşkabirdilebenzemek. diliaçılmak *herhangibirsebeplekonuşmayankimsekonuşmayabaşlamak. diliağırlaşmak *hastalıksebebiylegüçlüklesözsöyleyebilmek,güçlüklekonuşmak. dilialışmak *birsözüçokkullanmaktandolayıosözealışmak. dilibirkarış *Bkz.dilipabuçkadar. dilibirkarışdışarıçıkmak(veyasarkmak) *koşmaktan,yürümektenveyorulmaktançoksusamak. diliboğazınaakmak *konuşamazolmak,sesisoluğuçıkmamak. dilibozuk *Birdilidoğruvedüzgünkonuşamayan. diliçözülmek *(konuşamayanveyasusankişi)konuşmayabaşlamak. dilidamağınayapışmak(veyadilidamağıkurumak) *susuzluktanağzıkurumak,çoksusamak. dilidolaşmak *korku,heyecan,hastalık,utangaçlık,sarhoşlukgibisebeplerlesöyleyeceğinişaşırarakkarıştırmak. dilidöndüğükadar *söyleyebildiğikadar,anlatmagücününelverdiğiölçüde. dilidönmemek(veyadönmek) *birsözüdoğru,düzgünsöylemeyibecerememek(veyabecermek). *amacınıiyianlatamamak(veyaanlatmak). dilidurmak *susmak. *dedikoduetmemek. dilidurmamak *süreklikonuşmak. *söylenemeyecekşeyleridesöylemek. diliensesindençekilsin! *bıktıracakkadarçokkonuşanveyakötüsözlersöyleyenleriçinilenmeolarakkullanılır. -di'ligeçmiş *Bkz.belirligeçmiş. dilikılıçtankeskin *kırıcıveağırkonuşmalariçinkullanılır. dilikurusun! *\"sözsöyleyemezolsun\"anlamındailenmesözü. diliolsadasöylese(veyaanlatsa) *\"cansıznesnelerkonuşabilseler,bazıolaylaratanıklıkdaedebilirler\"anlamındakullanılır. dilipabuçkadar *saygısızcavegönülkırıcıkarşılıktabulunan. dilitutuk *Serbestçe,kolaylıklakonuşamayan. dilitutulmak *sevinç,korku,şaşkınlıkgibisebeplerlebirdenbiresözsöyleyemezolmak. diliuzamak *haddinibilmedenkonuşmak. diliuzun *İnciticisözlersöyleyen,küstah,saygısızkimse. dilivarmak(veyavarmamak) *birsözüsöylemeyegönlürazıolmak(veyaolmamak). diliyanmak *üzüntüveeziyetçekmek,zararauğramak. diliyanmak *bıkmak,nefretetmek. diliyatkın *yabancıbirdilikolaylıklaöğrenmeyeteneğiolan. dilizifir *Gönülkırıcısözlersöyleyen. dilim *Birbütündenkesilmişveyaayrılmışince,yassıparça. *Radyatörparçalarındanherbiri. dilimdilim *Parçaparça. dilimdilimetmek *dilimlemek. diliminucunda *birsözhatırlanacakgibiolupdahatırlanamadığındasöylenir. dilimleme *Dilimlemekişi. dilimlemek *Dilimlereayırmak,dilimdilimetmek. dilimleniş *Dilimlenmekişiveyabiçimi. dilimlenme *Dilimlenmekişi. dilimlenmek *Dilimlerebölünmekveyaayrılmak. dilimleyiş *Dilimlemekişiveyabiçimi. dilinkemiğiyok *insandoğruveyayanlışherşeyisöyleyebilir. dilindetüybitmek *tekrartekrarsöylemektenusanmak,bıkmak. dilindenanlamak *bircanlınınçıkardığıseslerdenveyaonundavranışlarındanneanlatmakistediğinianlamak. *sözkonusuolanşeyinözelliğinibilmek. dilindendüşürmemek *sürekliolarakaynıkişidenveyaşeydensözetmek;sıksıkanmak. dilindenkurtulamamak *sürekliolarak,birkimseninsitem,eleştirivesataşmalarınauğramak. dilinedolamak(virtetmekveyadilinetakmak) *aynışeyidurmadanveheryerdetekrarlamak. *birkimseyiheryerdekötülemek. dilinepelesenketmek *Bkz.dilinedolamak. dilinesağlamolmak *saklanacakkonularıaçığavurmamak. *kötüsözsöylemektenkaçınmak. dilini(veyadillerini)yutmak *sevinç,korku,heyecangibisebeplerlekonuşamazolmak. dilinibağlamak *birkimseyiherhangibirsebeplesözsöyleyemezdurumagetirmek,susmakzorundabırakmak. dilinideğdirmemek *hiçyememek. dilinieşekarısısoksun! *hoşagitmeyenbir şeysöyleyenkimseyeilençolarakkullanılır. dilinikedi(fare)miyedi? *nedenkonuşmuyorsun?. dilinikesmek(veyakesipoturmak) *susmak. dilinitutamamak *sonunudüşünmeden,gelişigüzelkonuşmak. dilinitutmak *sonunudüşünmeden,gelişigüzelkonuşmaktansakınmak. dilinim *Dilinme. dilininaltındabirşeyolmak *birkimseninsözlerinden,açıkçasöylemediğibirşeyleranlaşılmak. dilininaltındakibaklayıçıkarmak *gizlitutulmasıgerekenbirşeyisöylemek. dilinincezasını(veyabelâsını)çekmek(veyabulmak) *ölçüsüz,düşüncesizkonuşmakyüzündenzarargörmek. dilininucunagelmek *söyleyecekdurumagelmişkenvazgeçmek. dilininucunda *Bkz.diliminucunda. dilininucuyla *içten,yürektenolmayarak,lâfolsundiye. dilinme *Dilinmekişi. *Kayaçların,incekatlarbiçimindekolaylıklaayrılabilmeniteliği. dilinmek *Dilmekişiyapılmak. diliş *Dilmekişiveyabiçimi. diliylesokmak *birkimseyeağırvekırıcısözlersöylemek. diliyletutulmak(veyayakalanmak) *suçunu,kendikonuşmasıileaçığavurmak. dillek *Dedikoducu,dedikodusever. dillendirme *Dillendirmekişi. *Kişileştirilenvarlıklara,cansızyaratıklarasözsöyletmesanatı,intak. dillendirmek *(biri)Hakkındadedikoduyapılmasınasebepolmak. dillenme *Dillenmekdurumu. dillenmek *(çocuk)Konuşmayabaşlamak. *Konuşmayeteneğiolmayanvarlıkkonuşmak,dilegelmek. *Onaylanmayanbazıdavranışlarsebebiylehakkındadedikoduyapılmak,diledüşmek. dillerdedolaşmak(veyagezmek) *heryerdekendisindensözedilmek. dilleredestanolmak *birolayveyabirnitelikhalkarasındayayılmak. dilleşme *Dilleşmekişi. dilleşmek *Karşılıklıtatlıtatlısöyleşmek. *Dırlaşmak. dilli *Konuşkan,süreklivetatlıkonuşan. *Dedikoducu,ilerigerikonuşan. dillidüdük *Söğüt,kavakgibiağaçlarınincedallarındanveyakamıştanyapılanbirçeşitdüdük. *Çokkonuşkankimse. dillidüdüketmek *birhaberiherkeseyaymak. dilmaç *Çevirici,tercüman. dilmaçlık *Dilmacınmesleği,çeviricilik,tercümanlık. dilme *Dilmekişi. *Dörtköşekesilmişağaç. dilmek *Birbütünüküçükveyassıparçalaraayırarakkesmek. *Yarmak." }, { "text": "dilsel *Dilleilgili. dilsever *Diliseven(kimse). dilsiz *Konuşmamerkezininveyakonuşmaorganlarınınbozukluğusebebiylekonuşamayan(kimse),ahraz. *Sesçıkarmayan,sessizolan(kimse). dilsizlik *Dilsizolmadurumu. dilüviyum *Bugünküırmaklarındördüncüçağdankalmaeneskialüvyonlarınaverilenad. dimağ *Beyin. *Bilinç,zihin. dimdik *Çokdik(olarak). *Sağlıklı,zinde. *Sıkıntılarıkarşılayacakdurumdaolan,başeğmeyen,metin. *(bakışiçin)Dikkatli,ısrarlı. *Sağasolasapmadan,dosdoğru. *Kaskatı,çoksertleşmişolarak. dimdikayaktadurmak *yıkılmamak. dimdikdurmak *tamdikdurumdaolmak. *tutumunudeğiştirmemek,yılmamak. dimi *Sıkıdokunmuşbirtürpamuklukumaş. diminuendo *Sesigittikçeazaltarak. *Müzikparçasınınbaşında\">\"işaretiylegösterilennotaterimi. dimmer *Elektrikakımşiddetinielileçevirerekayarlayananahtar,reosta. dimnit *Erkenolgunlaşanincekabuklubirçeşitsiyahüzüm. dimyat *Seyrekveyuvarlaktanelibirçeşitüzüm. *(büyükDile)Aşırıhırslafazlamaldagözüolankimseninelindekiniavucundakinidekaybedebileceği anlamında\"Dimyat'apirincegiderken,evdekibulgurdanolmak\"sözündegeçer. din *Tanrı'ya,doğaüstügüçlere,çeşitlikutsalvarlıklarainanmayıvetapınmayısistemleştirentoplumsalbir kurum. *Buniteliktekiinançlarıkurallar,kurumlar,törelervesembollerbiçimindetoplayan,sağlayandüzen. *İnanılıpçokbağlanılandüşünce,inançveyaülkü. din *C.G.S.sistemindebirgramlıkbirkütleninhızınısaniyedebirsantimetreartırangüçbirimi:Birnevton105 din'eeşittir. din *Birşeyinenyüksekvesivrinoktası. din *İlmek. dinadamı *Mesleğidinleilgiliişlerolangörevli. dinbirliği *Aynıdinetrafındaoluşturulaninançgücü. dindışı *Dinleilişiğiolmayan,lâdini. dindoruğu *Dağınenyüksekyeri. dinerki *Dinilkelerinedayananegemenlik,dingücü. dinfelsefesi *Dininilkelerininözünüveanlamınıtemellendirmeyiamaçlayanfelsefedalı. dinamik *Mekaniğinkuvvet,hareket,enerjiarasındakiilişkileriniinceleyendalı,devimbilimi. *Devimsel. *Canlı,etkin,hareketli. dinamikanaliz *Çözümlemekonusuyapılanveyamodeledahiledilendeğişkenlerinzamaniçindekideğişmelerininde dikkatealındığıyöntem. dinamikleşme *Dinamikleşmekdurumu. dinamikleşmek *Dinamikdurumagelmek. dinamit *Nitrogliserinileyapılanpatlayıcıbirmadde. *Tutku,özlem,heyecan. *Şiddetli,korkunç,hırslı. dinamitlokumu *Kömürtozu,kilgibimaddelereemdirilmişdinamit. dinamitçi *Dinamitüreten,satanveyapatlatılmaişindeçalışankimse. dinamitçilik *Dinamitçininişiveyamesleği. dinamitleme *Dinamitlemekişi. dinamitlemek *Dinamitlehavayauçurmak. *Birgirişimi,birkuruluşuengelleyici,yıkıcıdavranıştabulunmak. dinamitlenme *Dinamitlenmekişi. dinamitlenmek *Dinamitlehavayauçurulmak. *Engellenmek. dinamizm *Devimselcilik. *Davranışlarıcanlıvehareketliolancanlınınözelliği. dinamo *Mekanikenerjiyielektrikenerjisinedönüştürenalet. dinamometre *Kuvvetölçer. dinar *Yaklaşıkolarakaltınliranındörttebirideğerindeolaneskibirpara. *Bahreyn,Cezayir,İran,Irak,Kuveyt,Libya,Tunus,Ürdün,YemenveeskiYugoslavaya'dakullanılanpara birimi. dince *Dinegöre,dinbakımından. dincelmek *Dinçleşmek. dinci *Dinîgörüşleriheralanayaymakisteyenkimse. dincierki *Bkz.Dinerki. dincilik *Dincininişi. dinç *Gücüvesağlıkdurumuyerinde,canlı,zinde,tendürüst,tüvana. dinçlenmek *Dinçbirdurumvegörünümkazanmak. dinçleşme *Dinçleşmekişi. dinçleşmek *Dinçdurumagelmek. dinçlik *Dinçolmadurumu,zindelik,mecal. dindar *Dininancıgüçlü,dinkurallarınabağlı(kimse),mütedeyyin. dindarlık *Dindarolmadurumu. dindaş *Aynıdindenolankimse. dindaşolmak *aynıdindenolmak. dindenimandançıkmak *kendinikontroledemeyecekkadarçoköfkelenmek,çoksinirlenmek. dindenimandanolmak *dinîinancınıyitirmek. dindirme *Dindirmekişi. dindirmek *Dinmesinisağlamak. dine *Konaklamayeri. dinek *Dinlenmekiçindurulanyer. dinelme *Dinelmekişi. dinelmek *Ayaktadurmakveyaayağakalkmak,dikdurmak. *Karşıkoymak,kafatutmak. dinen *Dinbakımından. dineri *İskambilkâğıtlarındakiişaretlerdenkaro. dingi *Birçiftekürekliküçükpatalya. dingil *Tekerleklerinmerkezindengeçenvetaşıtınaltınaenlemesineyerleştirilmişmil,aks. dingildek *Tabanıüzerindehareketsizduramayıpsallanan,oynak;dengesibozuk. *Yıpranmış. *Sözünegüvenilmez,kaypak. dingildeklik *Dingildekolmadurumu,dengesizlik. dingildeme *Dingildemekişi. dingildemek *Sallanmak,oynamak. *Korkmak,kuşkulanmak. dingilli *Dingiliolan. dingin *Hareketetmeyen,kımıldamayan,sakin. *Gücütükenmiş,yorgun,mecalsiz. dingincilik *Tambirgönülrahatlığı,tutkusuzlukiçindebütünarzulardansıyrılmışolarak,dirençgöstermedenkendini Tanrıibadetinevermeyivetanrısalruhdinginliğikazanmayıamaçlayandünyagörüşü. dinginleşme *Dinginleşmekdurumu. dinginleşmek *Dingindurumagelmek. dinginleştirme *Dinginleştirmekişiveyadurumu. dinginleştirmek *Dingindurumagelmesinisağlamak. dinginlik *Dinginolmadurumu,durgunluk,sükûnet. Dingo'nunahırı *gireninçıkanınbelliolmadığıyer. dinî *Dinleilgili,dinüzerine. dinibiruğruna *Müslümanlıkdavasıyoluna. dinibütün *Dinineçokbağlı,inancısağlamolan,dininbuyruklarınıeksiksizyerinegetiren. dinigibibilmek *çokiyi,kesinliklebilmek. diniimanıpara *tekdüşüncesiparaolankimseleriçinkullanılır. dinimhakkıiçin(veyadinimaşkına) *\"dinimitanıktutarım\"anlamındabirant. dinineyandığım *öfke,kızgınlıkgibiduygularıbelirtmekiçinkullanılanilenmesözü. diniş *Dinmekişiveyabiçimi. dink *Pirincikabuğundanayırmakveyabulgurdövmekiçinkullanılandibek. *Şayak,abagibişeyleridövmekiçinkullanılanaraç. dinleme *Dinlemekişi. dinlemesalonu *Müzik,tiyatroeserlerinidinletmek,radyotelevizyonyayınlarıyapmakveyaseskaydetmekamacıylaakustiği sağlanmışsalon,oditoryum. dinlemek *İşitmekiçinkulakvermek. *Birininsözünü,öğüdünükabuledipgereğincedavranmak. *Uymak,başeğmek,itaatetmek. *Kulaklaveyadinlemealetiylehastayımuayeneetmek. dinlence *Tatil. dinlendirici *Dinlendirmeözelliğiolan. dinlendirilmiş *Birsürebekletilmiş. dinlendirme *Dinlendirmekişi. dinlendirmek *Dinlenmesinisağlamak. *Durulmayabırakmak. *(tarlaiçin)Nadasabırakmak. *Yananlâmba,ateşvb.yisöndürmek. dinlenme *Dinlenmekişi,istirahat. dinlenmekampı *Kuruluşlarıntatilgeçirmekiçindüzenlediklerikamp. dinlenmesalonu *İstirahatetmek,dinlenmekiçinayrılmışsalon. dinlenmeyapmak *istirahatetmek,dinlenmek,yorgunlukçıkarmak. dinlenmek *Güçkazanmakiçinçalışmayaaravermek,yorgunluğunugidermek,istirahatetmek. *Önemsenmek,öğüdüyerinegetirilmek. *Bazıyiyecekveiçeceklerintadınıarttırmak,kolaypişmesinisağlamakgibisebeplerlebirsürebekletmek. dinleti *Sanatçınınmüzikeserlerinibirtopluluğaçalmasıveyasöylemesi,konser. dinletme *Dinletmeişi. dinletmek *Dinlemesinisağlamak,sözgeçirmek. dinleyici *Söylenenveyaçalınanbirşeyidinleyenkimse. *Kayıtlıolmadığıhâldedersleredışarıdandevamedenkimse. dinleyicilik *Dinleyiciolmadurumu. dinleyiş *Dinlemekişiveyabiçimi. dinme *Dinmekişi. dinmek *Sonaermek,bitmek,durmak. *(sesiçin)Susmak. *(kar,yağmur,rüzgâriçin)Kesilmek,yağmasıveyaesmesidurmak. dinmez *Dinmeyen. dinozor *Dinozorlartakımından,boyu20mkadarolabilen,ilkçağlardayaşamış,günümüzefosillerikalmışbir sürüngen. *Gelişmelereayakuyduramamış,çağıngerisindekalmışveyamevcutdurumukorumakisteyenkimse. dinozorlar *Omurgalıhayvanlardansürüngenlersınıfınagiren,soyutükenmişbirtakım. dinozorlaşma *Dinozorlaşmakişi. dinozorlaşmak *Dinozorgibidavranmak. *Gelişmelereayakuyduramamak,çağıngerisindekalmakveyamevcutdurumvedüzenikoruyupherhangi birköklüdeğişiklikyapmamak. dinsel *Dinî. dinsiz *Dinî inancıolmayan. *Acımasız. dinsizinhakkındanimansızgelir *acımasızolankişiyi,kendisindendahaacımasızbiriyolagetirir. dinsizlik *Dinsizolmadurumu. dip *Oyukveyaçukurbirşeyinenaltbölümü. *Taban. *Dikiliduranbirşeyinyerlebirleştiğinoktaveçevresiveyabirşeyinyanıbaşı. *Kapalıbiryerinkapıyagöreenuzakbölümü. *Arka,kıç. dipağı *Palamutvb.balıklarıavlamakiçindenizindibineatılanağ. dipbalıkçılığı *Dipteyaşayansuürünlerininavlanılması. dipdibe *yanyanasıkışmışolarak. dipdoruk *Baştanaşağı,diptentepeyekadar,bütün." }, { "text": "dipkoçanı *Hesapçıkarmaya,gerektiğindekoparılanparçailekarşılaştırmayapmayayarayanveyaprakları,deftere bağlıolanbölüm. dipçik *Tüfekvb.silâhlarınnamlugerisindebulunan,atışsırasındasilâhınomuzadayanmasınıveyatabancadaelle kavranmasınısağlayantabanbölümü. dipçikleme *Dipçiklemekişi. dipçiklemek *Dipçiklevurmak. dipçiklenme *Dipçiklenmekişi. dipçiklenmek *Dipçiklevurulmak. dipdam *Hapishane. dipdinç *Çoksağlıklı,çokcanlı. dipdiri *Çokdiri. dipfriz *Bozulabilecekyiyecekleriçokdüşükısılardadondurarakuzunsüresaklamakiçinkullanılanbuzdolabı. diplârya *Pisibalığınınküçüğü. dipleme *Diplemekişi. diplemek *(bitkiyi)Kökündensökmek. *(içilecekbirşeyi)Dibinekadariçmek. dipli *Dibiolan. diploit *İkikromozomtakımıtaşıyanhücreveyaorganizma. diploma *Birkimseyeherhangibirokuluveyaöğrenimprogramınıbaşarıylatamamladığını;birdereceveyaunvana hakkazandığını;biriş,sanatveyameslekdalındaçalışabilmeyetkisieldeettiğinibelirtmekiçinbiröğretimkurumunca düzenlenipverilenresmîbelge,icazetname, şahadetname. diplomalı *Diplomasıolan. *Yetkisidiplomailebelgelenmiş. diplomasız *Diplomasıolmayan. *Diplomasıolmasıgerekenbirmeslekte,diplomasıolmadançalışan. diplomasi *Uluslararasıilişkileridüzenleyenantlaşmalarbütünü. *Yabancıbirülkedeveuluslararasıtoplantılardaülkesinitemsiletmeişivesanatı. *Buişteçalışankimseningörevi,mesleği. *Bugörevlilerinoluşturduğutopluluk. *Güçbirgörüşmesırasındagösterilenustalıkvebeceriklilik. diplomat *Uluslararasıkonulardaülkesinitemsiletmeklegörevlendirilenkimse. *İlişkilerindekurnaz,becerikliolan. *Teksiryapmakiçinkullanılanbirmumlukâğıttürü. diplomatça *Diplomatayakışırbiçimde,diplomatgibi. *Kurnazlıkla,açıkgözlükle. diplomatik *Diplomasiileilgili. diplomatikdil *Diplomasialanındakullanılandil. diplomatlık *Diplomatolmadurumu. *Diplomasi. dipnot *Sayfaiçindegeçenherhangibirdüşünceveyabilgiileilgiliolaraksayfaaltınakonulanaçıklama,haşiye. dipsiz *Dibiolmayan. dipsizkile,boşambar *para,maltutmayanındurumunuveyabirişiçinboşyereuğraşıldığınıanlatır. dipsiztesti *elinegeçenparaveyamalıhesapsızca,boşyereharcayan. -dir *Bkz.-dır/-dir. dirayet *Yetenek,beceriklilik,zekâ. dirayetli *Yetenekli,becerikli;zeki. dirayetsiz *Yeteneksiz,beceriksiz. dirayetsizlik *Dirayetsizolmadurumu. direk *Ağaçtanveyademirdenyapılanuzunvekalındestek. *(bazıözeladlarda)Sütun. *Enönemlikimse. direkdirekbağırmak *tedirginedecekbiçimdebağırmak. direkgibi *sağlamyapılı,iriyapılı. direkçi *Alamanakayıklarındadireğeçıkarakgözcülükyapankimse. direkli *Direğiolan. direklik *Direkyapmayaelverişli(ağaç). direksiyon *Motorluaraçlarda,aracaistenilenyönüvermeyevebelirlibirdoğrultudagötürmeyeyarayandüzenek, yönelteç. direksiyonkırmak *aracıistenilenyöneçevirebilmekiçindireksiyonuoyönedöndürmek. direksiyonsallamak *motorlutaşıtkullanmak. direksiyonageçmek *aracıkullanmaküzeresürücüyerineoturmak. *birişinyönetiminiüzerinealmak. direkt *Doğruolarak,hiçbiryerdedurmadan,duraksız,doğruca. *Doğrudandoğruya,dolaysız,aracısız. direktif *Yönerge,talimat. direktifalmak *talimatalmak,emredilmek. direktifvermek *talimatvermek. direktör *Yönetmen,müdür. direktörlük *Yönetmenlik,müdürlük. direme *Diremekişi. diremek *Birşeyidikinekoymak,dayamak,durdurmak. *Direnmek,karşıkoymak,inatetmek,ısraretmek. diren *Dirgen. direnç *Dayanma,karşıkoymagücü,mukavemet. *Birnesneninelektrikakımınakarşıdurmaözelliği,mukavemet,rezistans. *Birçevrimeistenilendeğerdeekdirençkatmakiçinkullanılandüzen,mukavemet,rezistans. dirençli *Direnciolan. dirençsiz *Direnciolmayan. direngen *Direnen,inatçı,anut,muannit. direngenlik *Direngenolmadurumu,inatçılık. direnim *Direnmekişi,inat,taannüt. *Borcunyerinegetirilmesi,temerrüt. direniş *Direnmekişiveyabiçimi,karşıkoyma,dayanma,mukavemet. direnişçi *Karşıkoyan,dayanan(kimse). direnleme *Direnlemekişi. direnlemek *Dirgenleyaymak. direnme *Direnmekişi,karşıkoyma,dayanma,inatetme,ısraretme,mukavemetetme. direnmek *Herhangibirdüşüncede,biristekteveyabirdurumdakarşıkoymak,ayakdiremek,inatetmek,ısraretmek, taannütetmek. direşken *Birişiyılmadansonunakadargötüren,sebatkâr. direşme *Direşmekişi,sebat. direşmek *Sözündenveyakararındandönmemek,dayanmak,sebatetmek. diretme *Diretmekişi,inat. diretmek *Direnmek,ayakdiremek,inatetmek,ısraretmek. direy *Fauna. dirgen *Harmandasaplarıyaymayayararuzunçatallıaraç. dirgenleme *Dirgenlemekişi. dirgenlemek *Dirgenleyaymak. dirhem *Okkanın400'de1'ineeşitolan,3,148 gramlıkeskibirağırlıkölçüsü;İstanbuliçinbirdirhem3,207gr olaraktespitedilmiştir. *Birtürgümüşpara. dirhemdirhem *Azarazar,azaz,çokazölçüde. dirhemdirhemsatmak *kendinidirhemdirhemsatmak. dirhemlesöylemek(veyakonuşmak) *çokazveyayavaşkonuşmak. diri *Yaşamaktaolan,yaşayan,canlı,ölükarşıtı. *Güçlü,zinde. *Solmamışpörsümemiş. *Gereğikadarpişmemiş. diridiri *Canlıolarak. diriörtü *Ormanlıkbölgelerdeağaçlarınaltındayeşerençalı,çırpıveyaodunsubitkiler. dirice *Birazdiri. diriğ *Esirgeme. diriğetmek *esirgemek. diriksel *Diriile,canlıileilgili,canlılarüzerindeolan,diril. diriksel ısı *Hayvanlarınvücutısısı. diril *Diriksel. diril *Şilteyüzüveyagömlekyapmayayararpamuklubirkumaş. dirilısı *Hayvanlarınvücutısısı,dirikselısı. dirileşme *Dirileşmekişi. dirileşmek *Bitkin,pörsümüşveyasolmuşkenyenidendiridurumagelmek. dirilik *Diriolmadurumu. diriliş *Dirilmekişiveyabiçimi,dirilme,canlanma. *Yenibiratılımlagüçkazanma. *Dinîinanışlaragöreölümdensonradirilme,basübadelmevt. dirilme *Dirilmekişi. dirilmek *Güçlenipcanlanmak. *(bitkiiçin)Solmuş,pörsümüşdurumdaykenyenidencanlılıkkazanmak,diridurumagelmek. *(hastaiçin)Yenidensağlığınıkazanmak,iyileşmek. *Öldüğüsanılanşeycanlılıkkazanmak. *Yenidenetkinolmak,geçerlidurumagelmek. diriltici *Canlılıkvericiniteliğibulunan. diriltme *Dirilmesinisağlama,canlandırma. diriltmek *Dirilmesinisağlamak. dirim *Hayat,yaşam. *Yaşamagücü. dirimbilimci *Biyolog. dirimbilimcilik *Gerçekliğitekyanlıolarakyalnızcadirimbilimselaçıdaninceleyen,organikyaşamınkavramlarınıöteki gerçeklikalanlarınadauygulayangörüş. dirimbilimi *Biyoloji. dirimbilimsel *Biyolojik. dirimkonisi *Gelişmedurumundakifidan veyayapraklarınsürgendokuluucu. dirimkurgu *Canlılardünyasınıözelliklebeyninçalışmasınıtaklitedenelektronikaletlerdenyararlanmayıkonuedinen bilimdalı,biyonik. dirimsuyu *Abıhayat. dirimli *Hayatıolan(canlı). dirimlik *Hayatlailgili,dirimsel. *Hayat,yaşam,sağlık. *Malmülk,gelir. dirimsel *Hayatlailgiliveyahayatabağlıolan,hayatî,biyolojik. dirimselcilik *Hayatolaylarınıfizikselkimyasalgüçlerledeğilde,özelbiryaşamailkesi,yaşamgücüileaçıklayanöğreti. dirlik *Yaşayış,hayat,sağlık,varlık,geçim. *Huzur,erinç. *Osmanlıİmparatorluğundabirhizmetekarşılıkolmaküzerebirkimseyedevletçeverilenaylıkveyabiryere bağlıgelir. dirlikdüzenlik *Aileüyeleriveyabiraradaçalışankimselerarasındaiyigeçinmedurumu. dirlikyüzügörmemek *rahatakavuşamamak. dirliksiz *Dirliğiolmayan. *Geçimsiz,huysuz(kimse). dirliksizlik *Geçimsizlik. dirsek *Kolileönkolarasındakiekleminarkayanı. *Köşe. *Giysikolundadirseğerastlayanbölüm. *Borularındoğrultusunudeğiştirmektekullanılanbağlantıparçası. *Birdireğiveyabaşkabir şeyisağlamlaştırmakiçinyanınaeğikolarakyerleştirilenağaç,makas. dirsekçevirmek *dahaönceişbirliğiyaptığıkişiyiuzaklaştıracakdavranışlardabulunmak. dirsekçürütmek *okumakiçinyıllarcaçalışmak. dirsekdirseğe *çokkalabalıktasıkışıkdurumda. dirsekkemiği *Önkoluniskeletinioluşturanikiuzunkemikteniçyandaolanı. dirsekteması *İlişki,bağ,bağlantı. dirsekleme *Dirseklemekişi. dirseklemek *Dirseklevurmak,dirsekleitmek. dirseklenme *Dirseklenmekişiveyadurumu." }, { "text": "dirseklenmek *Dirsekbiçimindekıvrılmak,dirsekoluşturmak. *Dirsekleitilmek. dirseklik *Dirsekolarakkullanılmayauygunolan(ağaç,boruvb.). *Ceketkolunundirsekbölümünükorumakveyayamamakiçinkullanılan(kumaşvb.). *Koltuk,kanepevb.dedirsekleridayamayaelverişlibölüm. dirsizlik *Dirlikdüzenliktenuzakdurum. disimilâsyon *Benzeşmezlik,başkalaşma. disiplin *Birtopluluğun,yasalarınavedüzenleilgiliyazılıveyayazısızkurallarınatitizlikveözenleuymasıdurumu, sıkıdüzen,zapturapt. *Kişileriniçindeyaşadıklarıtopluluğungeneldüşüncevedavranışlarınauymalarınısağlamakamacıylaalınan önlemlerinbütünü. *Öğretimkonusuolanveyaolabilecekbilgilerinbütünü;bilimdalı. disiplincezası *Disiplinsuçlarındanbiriniişleyenkimseyedavranışlarınınağırlıkderecesinegöreverilenceza. disiplinkurulu *Disiplinkurallarınaaykırıdavranankimselerinsuçlarınıtespitederekuyguncezalarıvermeklegörevli kurul. disiplinsuçu *Birkimsenindisiplinyönetmeliğinegöreyapmamasıgerekendavranışlardanbiriniyapması. disipline *Etmekyardımcıfiiliile\"sıkıdüzenveyadenetimaltınaalmak\"anlamındakullanılır. disiplineedilmek *zapturaptaltınaalınmak,denetimaltındatutulmak. disiplinli *Disipliniolan. disiplinsiz *Disipliniolmayan. disiplinsizlik *Disiplinsizolmadurumu. disk *Diskatmadakullanılan,erkekleriçin2,kadınlariçin1kgağırlığında,genelliklemetalbirçemberile çevrelenmiştahtaağırşak. *Gramofonplâğı. *Omurlarıbirbirinebirleştirenanamadde. *İnceveçapıoldukçabüyüktekerşeklindeparça. diskatma *Atletizmdediskfırlatmayarışması. diskzımpara *Mermervemetalmaddelerikesmeyeveyatemizleyipparlatmayayarayanalet. diskalifiye *Etmekyardımcıfiiliile\"spordayarışdışıbırakmak\",olmakyardımcıfiiliile\"spordayarışdışıbırakılmak\" anlamlarındakullanılır. diskçi *Diskatankimse. diskçilik *Diskçininişi. disket *Bilgisayardakiişlemlerinkaydedildiğibirkoruyucuiçindebulunanmanyetikortam. diskjokey *Radyovediskoteklerdemüzikyayınlarınıplâkveyasesbantlarıaracılığıylayönetenkimse. disko *Diskotek. diskotek *Plâk,sesbandıkoleksiyonu. *Çalınanplâk,bantvb.eşliğindedansedilenklüp,disko. diskur *Söylev,nutuk. diskurgeçmek(veyaçekmek) *nutukverirgibikonuşmak. dispanser *Hastalaraayaktaparasızveyaçokazparailebakılanveilâçverilenbakımevi,sağlıkevi. dispeç *Birortakavaryadadenizkazasındansonragemi,yükvenavlunlailgilikimselerinuğradıklarızararlarınve bunlartarafındanyapılmışolanmasraflarınnasıl,kimlertarafındanveneorandakarşılanacağınıbelirlemekiçin yapılanişlem. *Denizsigortasıdilinde,ilgilitaraflarınortakavaryadakendilerinedüşenyükümlülükleri,paylarınınönemi ölçüsündeayrıntılıolarakbelirtenbelge. dispeççi *Dispeçişiyleuğraşanuzman. dispersiyoneriyik *Çokincekatıtaneciklerinsuvb.sıvılardaerimedendağılmasıhâli. disponibilite *Bankalardamevcutnakitvederhalparayaçevrilebilecekkıymet. disprosyum *Atomağırlığı162.5,atomnumarası66,yoğunluğu8,54olan,1500°C'deeriyen,açıkyeşilrenkteçözeltiler veren,azbulunanbirelement.KısaltmasıDy. distribütör *Dağıtıcı. distribütörlük *Distribütörünyaptığıiş,dağıtıcılık. diş *Çenekemiklerininüstünedizili,ısırıpkoparmayaveçiğnemeyeyarayansert,beyazorganlardanherbiri. *Çark,testere,tarakgibiçentiklişeylerdekiçıkıntılarınherbiri. *(sarımsakdilimivekaranfilgibidişebenzetilenşeyleriçin) Tane. *Omurgalıhayvanlarınçenelerindeveyailkelyapılıomurgalılarıngırtlakveağızlarındabulunankemiksisert parçalar. *Bazıdantelveişlemelerinkenarlarındakiyuvarlaksivribölüm. dişağrısı *Dişbölgesindeoluşanhastalıktanmeydanagelenağrı. dişbademi *Kabuğuinceolduğuiçindişlekırılabilenbirbademtürü. dişbilemek *kötülükyapmakiçinfırsatbeklemek,hıncınıgösterirdurumalmak. dişbuğdayı *Çocukilkdişçıkardığındakaynatılıpüzerinetoz şekervedövülmüşcevizgibişeylerekilerekyakınlara dağıtılanbağday. *Busebepleyapılantören. dişçekimi *Dişçekmeişi. dişçıkarmak *çenekemikleriiçindebulunandiş,dişetinideldiktensonraağızboşluğunadoğrusivrilmek. dişdamakünsüzü *Bkz.dişetidamakünsüzü. dişdiş *Çıkıntılarıolan. *Çıkıntılıbirbiçimde. dişdudakünsüzü *Bkz.dişetidudakünsüzü. dişeti *Dişköklerinikaplayankalınkırmızımtıraket. dişetidamakünsüzü *Dilucunun,üstdişetleriyleöndamağadokunmasındanoluşanünsüz:c,ç,z,s,n,j,ş. dişetidudakünsüzü *Altdudağınüstdişleredokunmasıylaoluşandudakünsüzü:f,v. dişetiünsüzü *Dilucunundişetinedokunmasındanoluşanünsüz:j,ş. dişfırçası *Dişleritemizlemedekullanılanbirfırçatürü. dişgeçirememek *gücüyetmemek. dişgeçirmek *zorlaveyainatlaistediğiniyaptırmak. dişgıcırdatmak *öfkesinidavranışlarıylagöstermek. dişgöstermek *güçlüolduğunu,saldırıyageçebileceğinidurumuylabellietmek,tehditetmek. dişhekimi *Dişçi. dişhekimliği *Dişçilik. dişkirası *Saraydaveyazenginkonaklarındaiftardansonrakonuklaraverilenarmağanveyapara. *Birkimseyefazladanverilenpara,armağanvb. dişmacunu *Dişleritemizlemedekullanılanmacun. dişotu *Dişotugillerden,kurakveçorakyerlerdeyetişen,çokyıllıkveotsubirbitki(Plumbagoeuropea). dişotugiller *Bitişiktaçyapraklıikiçeneklilerden,örneğidişotuolanvegenelliklesıcakvekurakyerlerdeyetişen bitkilerdenoluşanfamilya. dişözü *Dişlerin,katılgandoku,damarvesinirlerdenoluşmuşiçbölümü. diştababeti *Dişçilik. diştabibi *Dişçi. diştacı *Dişlerindişetlerinindışındakalanbölümü. diştaşı *Dişköklerindeoluşankireçsitaştabaka. *Dişlerindişetlerinindışındakalanbölümü. dişünsüzü *Dilucununüstdişetlerinedokunmasıylaoluşanünsüz:d,t,c,ç. dişbudak *Zeytingillerden,kerestesisertvedeğerlibirağaç(Fraxinusexcelsior). *Buağaçtanyapılmış. dişçi *Diş,ağızbakımıylavehastalıklarıylauğraşanhekim,dişhekimi. dişçik *Çokküçükdiş. dişçilik *Diş,ağızbakımıylavehastalıklarıylauğraşantıpdalı,dişhekimliği. dişediş *iyi,kötübirşeyinkarşılığınıistemek. dişedokunmak *İşeyararolmak,önemliolmakyerindeveanlamlıolmak. dişedokunur *işeyarar,belirtilmeyedeğer,önemli. dişeği *Taşlarıyontmakiçinkullanılandişlibirçeşitçekiç. dişeğileme *Dişeğilemekişi. dişeğilemek *Dişeğidenilençekiçledeğirmentaşıüzerindedişyapmak,değirmentaşınındişlerinibilemek. dişeme *Dişemekişi. dişemek *Dişçıkarmak. dişi *Yumurtaoluşturanveyayavrudoğuran(birey). *Hayvanvebitkilerin,erkeğitarafındandöllenecekbiçimdeoluşmuşcinsi. *Kadın. *Kadınaözgü. *Girintiliveçıkıntılıolmaküzerebirçiftoluşturannesneleringirintilisi. *(madeniçin)Yumuşak,kolayişlenen. *Şuh,işveli,çekici. dişibakır *Kolayişlenebilenbakır. dişidemir *Yumuşakdemir. dişiklişe *Yazısıoymaolanklişe. dişiorgan *Çiçeklerdeyumurtalığıiçinealan,döllenmesonucumeyvevetohumlarıoluşturacakorgan. dişil *Bazıdillerdedişisayılan(kelime),müennes. dişileşme *Dişileşmekdurumu. dişileşmek *Dişiyeözgüdavranıştabulunmak. dişileştirme *Dişileştirmekişi. dişileştirmek *Dişidurumagetirmek. dişilik *Dişicinstenolmadurumu. *Kadınaözgüolmadurumu. dişilleştirme *Dişilleştirmekişi. dişilleştirmek *Bazıdillerdebirkelimeyidişildurumasokmak. dişillik *Bazıdillerdekelimelerindişilolmadurumu. dişindentırnağındanartırmak *(paraiçin)yiyecek,giyecekvb.ihtiyaçlarındankeserekbiriktirmek. dişindirik *İpeilmikatarakhayvanınağzınatakılangem. dişinegöre *gücününyeteceğibirdurumda. dişinevurmak *Isırmak,dişlemek. *Değerinianlamakiçinkontroletmek. dişinisıkmak *darlığa,sıkıntıyadayanmak,katlanmak. dişinisökmek *kötülükedemeyecekdurumagetirmek. dişinitırnağınatakmak *çokbüyükgüçlüklere,sıkıntılarakatlanmak;bütüngücünükullanmak. dişininkovuğunabilegitmemek *(yiyecekiçin)çokazgelmek. dişisel *Şuh. dişiyle tırnağıyla *Bkz.dişinitırnağınatakmak. dişlek *Dişleridışarıyadoğruçıkıkolan(kimse). *Sözünügeçiren;istediğiniyaptırabilen(kimse). dişleme *Dişlemekişi. *Dantelbiçimindesüsleme. dişlemek *Birşeyinbirparçasınıısırmakveyakoparmak. dişlenme *Dişlenmekişi. dişlenmek *Dişlemekişinekonuolmak,dişleısırılmak. *Tanelenmek,diştutmak. *Güçlenmek,dediğiniyaptırırolmak. dişleridökülmek *yaşlanmak,ihtiyarlamak. dişletme *Dişletmekişi. dişletmek *Dişlemekişiniyaptırmak. *Birşeyedişaçtırmak. dişli *Dişleriolan. *Sözünügeçiren,istediğiniyaptırabilengüçlü(kimse). *Dişleriolançark. *Kayabalığı. *Ayakkabıcılarınsayayıkalıbaçekmekiçinkullandıklarıkerpetengibibiraraç. dişlitırnaklı *saldırıcıolan,sözünügeçiren. dişlik *Bokstakarşılaşmasırasındaboksörlerindişlerinivedudaklarınıkorumakiçindişlerinegeçirdiklerikauçuk koruyucu. dişsiz *Dişiolmayan. dişsizlik *Dişsizolmadurumu. diştenartırmak *yiyecekgiderlerinikısarakparabiriktirmek. ditilmek *Ditmekişiyapılmak. ditiramp *EskiYunanlılarınDionysosşerefineokuduklarıtörenşarkısı. *Lirikşiir. ditme *Ditmekişi. ditmek *Yün,pamukvb.nitellereayırarakkabartmak. *Çokküçükparçalaraayırmak. div *Bkz.dev. dival *Altımukavvailebeslenmiş,üstüsırmalıişleme. divan *Yüksekdüzeydekidevletadamlarınınkurduğubüyükmeclis. *Divanedebiyatışairlerininşiirlerinitopladıklarıeser. *Sedir. *Meclis. divandurmak(veyaelpençedivandurmak)" }, { "text": "*saygıgösterilenbirkimsekarşısındaelkavuşturupayaktadurmak. divanedebiyatı *XIII-XIX.yüzyıllararasındadil,konu,işlenişbakımındanArap,Farsetkisialtındagelişmişedebiyat. divankalemi *Sadrazambuyruklarınınvefermanlarınınyazıldığıyer. divansazı *Meydansazı. divançe *Küçükdivan. divane *Deli,kaçık,budala. *Birşeyeçokdüşkünolan. divaneolmak *Bkz.delidivaneolmak. divaneleşme *Divaneleşmekişi. divaneleşmek *Divanedurumagelmek. divanelik *Kaçıklık,delilik. divanesiolmak *birşeyeçokdüşkünolmak. divaneyedönmek *çoküzülmek. divanhane *Genişsofa. *Kubbealtı. divanıâli *Yücedivan. divanıharp *Askerîmahkeme. Divanıhümayun *Osmanlılarda padişah,sadrazamvebazıyüksekrütbelidevletgörevlilerininoluşturduğumeclisvemeclisin çalıştığıyer. Divanımuhasebat *Sayıştay. divanî *Divankalemindençıkanferman,beratgibibelgelerdekullanılmışolan(yazı). divanîkırması *Divanîyazınınbasitleştirilmişbirtürü. divik *Akkarınca,termit. divit *Genelliklekuşakarasındataşınılanvekalemliğiilehokkasıbiraradaolanyazıtakımı. divitin *Biryüzühavlu,pamukluveyayünlükumaş. divlek *Kalınkabukluolgunkavun. diyabaz *Feldspatlardanbirplâjiyoklâzileojittenoluşmuşyeşilrenklibirkütle. diyabet *Şekerhastalığı,şeker. diyabetbilimi *Şekerhastalığınıinceleyenbilimdalı. diyabetuzmanı *Şekerhastalığıalanındauzmanlaşmışhekim. diyabetik *Şekerhastalığıileilgili. diyabetolog *Diyabetuzmanı. diyabetoloji *Diyabetbilimi. diyafram *Göğüsvekarınboşluklarınıbirbirindenayıranincevegenişkas. *Birışıkdemetindeuçtakiışıklarıtutmakveoptikcihazlardadahanetbirgörüntüeldeetmekiçinçapı ayarlanabilirışıkgeçirmezlevha. diyagonal *Kenarlarınaoranlaeğrilemesinedokunmuşkumaş. *Köşegen. diyagram *Herhangibirolayındeğişiminigösterengrafik. *Birçiçeğinbütünayrıntılarınıgösterentaslak. diyaklâz *Yeraltındakibasınçvegerilimdolayısıyla,taşkütlelerininyerdeğiştirmedençatlayıpyarılması,çatlak. diyakoz *Hristiyanlıktapapazınyardımcısıolandinadamı. diyakroni *Artzamanlık. diyakronik *Artzamanlı. diyalâj *Piroksencinsinden,doğalkalsiyum,magnezyumvedemirsilikatı. diyalekt *Lehçe. diyalektik *Gerçekliğiveonunçelişmeleriniincelemeyeyarayanvebuçelişmeleriaşmayayarayanyollarıaramayı öngörenakılyürütmeyöntemi. diyalektikçi *Diyalektikyönteminiuygulayankişi. diyalektolog *Diyalektolojiuzmanı. diyalektoloji *Lehçebilimi. diyalel *Birönermeyibaşkabirönermeiletanıtlamakyoluylayapılansofizm,üstüörtülübirtürkısırdöngü. diyaliz *Bazıcisimleringözeneklizarlardangeçebilmesitemelinedayananbirçözümlemeveyaarıtmayöntemi. diyalog *Karşılıklıkonuşma. *Oyun,roman,hikâyegibieserlerdeikiveyadahaçokkimseninkonuşması. *Konuşmayadayanılarakyazılmışeser. *Anlaşma,uyumsağlamaveyabuyoldaçalışma. diyalogkurmak *anlaşmaveuyumsağlayacakyoldakarşılıklıkonuşmak. diyanet *Dinkurallarınatambağlıolmadurumu. *Din. diyanetişleri *Dinleilgiliişler. diyapazon *Titreştirilinceanaseslerdenbiriniveren,Ubiçiminde,küçükbirçelikaraç. diyapozitif *Saydambiryüzeyüzerinealınmış,projeksiyondakullanılmayaözgü,pozitifgörüntü,slâyt. diyar *Ülke. *Dünya. diyarıgurbet *İş,eğitimvb.sebeplerlegöçedilenyabancıyer. diyastaz *Nişastayıdekstrinveglikozdurumunagetiren,tükürüktevepankreasınsalgısındabulunanbirenzim. diyastol *Sistoldensonrakarıncıklarıngenişlemesi. diyatome *Silislisertkabuklarıolanvefosilleri,kalınyerkatmanlarıoluşturanbiralglerfamilyası. diye *İkicümleyisebepbildirerekbirbirinebağlar. *Herhangibiryargıyavararak,niteleyerek,sanarak,diyerek. *Adlı. diyediye *Söyleyerek. diyecek *Söyleneceksöz. diyecekyok *eleştirilecekbiryanıyok,sözyok. diyet *İslâmhukukuncaöldürmeveyaralamalardasuçlununödemekzorundaolduğuparaveyamal. diyet *Perhiz,rejim. diyetpeyniri *Tuzsuzveyağıalınmışbirpeynirtürü. diyetetik *Kötübeslenmeninyolaçtığıhastalıkları,yiyeceklerinbesindeğerleriniinceleyensağlıkbilgisidalı. diyetisyen *Diyetuzmanı. diyez *Birsesinyarımtoninceltileceğinigösterennotaişareti. *Böyleceinceltilmiş(ses). diyoptri *Optiksistemlerinyakınsaklıkbirimi. diyorit *Özellikleplâjiyoklazdanoluşan,saydam,üstütanecikliderinlikkayacı. diz *Kaval,baldırveuylukkemiğininbirleştiğiyer. *Oturulduğundauyluğunüstyanı. dizağırşağı *Dizkapağıkemiği. dizbağı *Dizdeçorabıntutturulduğubağ. dizboyu *Dizekadar. dizçökmek *dizleriniyerekoyarakoturmak. *Bkz.dizegelmek. dizdize *Dizleribirbirinedeğecekbiçimdebirbirineyakın(oturmak). dizkapağı *Dizindizkapağıkemiğiilekaplıbölümü. dizkapağıkemiği *Dizinönündebulunan,kapakbiçimindeoynarkemik. dizüstüçökmek *dizleriyeregelecekbiçimdeeğilmekveyaoturmak. diz(leri)inidövmek *pişmanlıkduymak. dizanteri *Ağrılıvekanlıishallebeliren,bağırsaktayaralarayolaçanbulaşıcı,salgınhastalık,kanlıbasur. dizanterili *Dizanteriyeyakalanmışolan(kimse). dizayn *Çizim. dizayncı *Dizaynişiyleuğraşankimse. dizdar *Kalemuhafızı,kalebekçisi. dizdirme *Dizdirmekişi. dizdirmek *Dizmekişiniyaptırmak. dize *Şiirinsatırlarındanherbiri,mısra. dizegelmek *başeğmek,boyuneğmek. dizegetirmek *kendisinekarşıgeleniyenerekbuyruğunauyacakdurumagetirmek. dizel *Sıkıştırılmışhavaiçinepüskürtülenyakıtlaçalışanmotor. dizeleme *Dizelemekişi. dizelemek *Dizedurumunagetirmek. dizeleştirme *Dizeleştirmekişi. dizeleştirmek *Dizedurumunagetirmek. dizem *Birdizedeveyanotadavurgu,uzunlukveyasesözelliklerinin,duraklarındüzenlibirbiçimde tekrarlanmasındandoğansesuygunluğu,tartım,ritm. dizemli *Dizemliolan,tartımlı,ritmli,ritmik. dizemsiz *Dizemiolmayan,tartımsız,ritmsiz. dizge *Birbütünoluşturacakbiçimdekarşılıklıolarakbirbirinebağlıögelerinbütünü,manzume,sistem. *Birilkeyeveyadünyagörüşünegöredüzenlenmişdüşünceler,bilgiler,öğretilerbütünü,manzume,sistem. dizgeli *Dizgesiolan,dizgesel,sistemli,sistematik. dizgesel *Dizgeileilgili,sistemli,sistematik. dizgesiz *Dizgesiolmayan,dizgeyebağlıolmayan,sistemsiz. dizgi *Basımiçinharfleri,kelimeleri,satırları,sayfalaroluşturacakbiçimdedüzenleme,tertip. dizgiyeri *Dizgiişlerininyapıldığıyer,mürettiphane. dizgici *Basımevindedizgiişiyleuğraşankimse,mürettip. dizgicilik *Dizgicininişi,mürettiplik. dizgin *Geminuçlarınabağlanarakhayvanıyöneltmeyeyarayankayış. dizginvurmak *dizgintakmak. dizginegelmek *düzelmek,bellibirdisiplinevesistemegirmek. dizgininiçekmek *birininaşırıdavranışlarınaengelolmak. dizgininikesmek *üzerindekibaskıyıartırmak. dizginleme *Dizginlemekişi. dizginlemek *Atadizgintakmakveyaatıyürütmekiçindizgininioynatmak. *Birininaşırıdavranışlarınıönlemek. dizginlenme *Dizginlenmekişi. dizginlenmek *Dizginlemekişiyapılmakveyadizginlemekişinekonuolmak. dizginleri(ele)vermek *başkasınınyönetiminikabullenmek. dizginlerielealmak *yönetimielinegeçirmek. dizginlerigevşetmek *birininüzerindekibaskıyıazaltmak. dizginlerikoparmak *hertürlübağvebaskıdankurtulmak. dizginlerisalıvermek *başıboşbırakmak. dizginsiz *Dizginiolmayan. *Aşırıolan,engeltanımayan,ölçüsüz. dizi *Biriplikveyatelüzerinedizilmişinci,boncukgibişeylerinoluşturduğubütün,sıra. *Herhangibirbakımdanbirbütünoluşturanşeylerintümü,seri. *Yanyana,artardaveyazamansırasınagöresıralanmışbirbiriyleilişkilinesneveyaolaylarınoluşturduğu bütünsıra. *Safdurumundakibirkıtanın,birbiriarkasındaduranerlerineverilenad. *Değerleriartarakveyaeksilerekartardagelenterimlertakımı. *Aynısözdizimselbağlamiçindebirbirininyerinialabilecekolanvegüçlübirkarşıtlıkbağlantısıkuran ögelerinoluşturduğubütün,paradigma. *Dizifilm. *Biroktavıniçindesıralanansekizsesinbütünü. dizi(veyadizinindibi) *yanıbaşı. dizidizi *Dizilerek,dizimdizim,dizilerdurumunda. dizifilm *Birbiriniizleyenveayrıbölümlerdenoluşanfilmler. dizici *Dizgici. dizilemek *Dizidurumundasıralamak. dizili *Dizilmişolan,sıralanmış,mürettep. diziliş *Dizilmekişiveyabiçimi. dizilme *Dizilmekişi. dizilmek *Dizidurumunagetirilmek,dizmekişiyapılmak. *Sırayagirmek. dizim *Dizilmekişi,dizme. *Sözzincirindebirbiriniizleyenvebellibirbirimoluşturanögelerbirleşimi,sentagma. dizimdizim *Dizilmişolarak,dizidizi. dizin *Birkitabınveyadergininkişi,konu,yeradıvb.bakımındaniçindekileriyernumarasıylabelirtenveeserin arkasındayeralanalfabetikliste,indeks,fihrist. *Bellibirkonudaçıkankitapvedergidekiyazılarlailişkiyisağlayanveayrıbirkitapveyasüreliyayın biçimindeçıkaneser." }, { "text": "*Kitaplık,belgevb.içindüzenlenenbellibirbilgininveyabelgeninbulunduğuyerigösterendüzenliliste. dizinidövmek *çokpişmanolmak. diziş *Dizmekişiveyabiçimi. dizleme *Dizlemekişi. dizlemek *Dizekadarbatmak. *Dizinikullanarakbastırmak. dizlerikesilmek(veyatutmamak) *dizlerindederman,güçkalmamak. dizlerinekapanmak *çokyalvarmak. dizlerinekarasuinmek *beklemektenveyayorgunluktangüçsüzkalmak. dizlerininbağıçözülmek *korkudanayaktaduramayacakdurumagelmek. dizlik *Dize,korumakamacıylageçirilenşey. *Dizekadaruzanankonçluçorap. *İçdonu. *Şalvar. *İşönlüğü. dizme *Dizmekişi. dizmek *Bazınesneleriipliğe,televb.negeçirmek. *Yanyanaveyaüstüstesıralamak. *(basımevinde)Harfleriyanyanagetirerekyazıdüzenlemek. *Düzenlemek,hazırlamak. dizmen *(basımevinde)Dizgici,mürettip. dizüstü *Dizlerüzerindedurabilenveyadizlerüzerinekonduğundaçalıştırılabilenaraç. dizyem *Sıcakölçerdesantigradınondabiri. do *Gam(II) dizisinde\"si\"ile\"re\"arasındakises. *Busesigösterennotaişareti. doanahtarı *Porteninüzerineçizilenveoçizgidekinotayaadınıverenanahtar. dobradobra *Sakınmadan,çekinmeden(söylemek,konuşmak). doçent *Üniversitelerdeprofesördenöncekibasamaktabulunanöğretimüyesi. doçentlik *Doçentolmadurumu. *Doçentingörevi. Dodurga *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. dogma *Doğruluğusınanmadanbenimsenen,biröğretininveyaideolojinintemeliyapılansav,nas. dogmacı *Dogmacılıklailgili. *Dogmacılıkyanlısıolankimse. dogmacılık *Önesürülenöğretiveilkelerieleştirmedendoğruolarakbenimseyenvebenimsediğivarsayımlardankatı biryöntemleönermelertüretenanlayış,dogmatizm. dogmalaştırma *Dogmalaştırmakişi. dogmalaştırmak *Birinancıdogmadurumunagetirmek. dogmatik *Deneybilgisini,deneyedayanankanıtlarıhiçesayarak,kanılarınıinançöğretilerindençıkaran(düşünce biçimi). *Felsefevedindogmalarınınbilimsel(mantıksal)vesıralıbiryollaortayakonuluşu. dogmatikfelsefe *Eleştirmeciliğinvekuşkuculuğuntersineolarak,hertürlüinkârvekuşkununüstündetutulanbirtakım ilkeleribenimseyenfelsefe. dogmatizm *Dogmacılık. doğa *Tabiat. *İnsaneliylebüyükdeğişikliğeuğramamışdoğalgüzelliklerinikoruyan,genellikleşehirdışıkesim. doğabilgisi *Tabiatbilgisi. doğabilimci *Tabiatınçeşitliözellikleriüzerindeçalışan,araştırmayapan,tabiatçı. doğabilimcilik *Doğabilimcisininişi,uğraşısı. doğabilimleri *Tabiatbilimleri,olaylarıveyasalarıolanfizik,kimya,gökbilimigibibilimler. doğadışı *Doğayaaykırı,tabiataaykırı,gayritabiî. doğaötesi *Duyularımızlaalgılayamadığımızvarlıklarınsebeplerinivetemelleriniaraştıranfelsefe,fizikötesi, metafizik. *Akılvesezgiyleeldeedilenilkilkeleriveyamutlakbilgiyikonualanfelsefe,fizikötesi,metafizik. *Bufelsefeyleilgiliolan. doğayasası *Doğaolaylarınınbağlıolduğuyasa. doğacak *Gelecek. doğacı *Doğacılıkyanlısıolan,natürist. doğacılık *Toplumsalkuruşlarınveyaşayışbiçiminindoğayadönükolmasınıamaçedinenöğreti,natürizm. doğaç *Şiirveyasözübirdenbire,düşünmeden,içinedoğduğugibisöyleme,irtical. doğaçlama *Doğaçlamakişi. *Oanda,birdenbire. doğaçlamatiyatro *İçtengeldiğigibi,irticalengerçekleştirilenoyun. doğaçlamak *İçtengelereksöylemek,irticalendilegetirmek. *Oandaşiirsöylemek,irticalenşiirsöylemek. doğaçtan *Birdenbire,düşünmeden,içinedoğduğugibi(söylemek,konuşmak),irticalen. doğal *Tabiî. *Tabiatındüzeninevegereklerineuygun,tabiî. *Kendiliğinden,insaneliyleyapılmamış. doğalayıklanma *Darwin'egöredoğadavetoplumdacanlıtürlerinarasındakivarolmasavaşınıengüçlülerin,çevreyeeniyi uyabilenlerinkazandıklarını;güçsüzlerin,çevreyeuyamayanlarıniseortadankalktıklarınısavunanöğreti. doğalcoğrafya *Fizikîcoğrafya. doğalgaz *Yerkabuğununiçindebulunan,yakıtolarakönemsıralamasındahampetroldensonraikincisırayıalanve petrolünbircinsiolanyanıcıgaz. *Hidrokarbonrezervuarısahalarındaaçılankuyulardaneldeedilen,esasitibarıylametangazıileazmiktarda propan,bütangibidahaağırmoleküllühidrokarbongazlarıveesermiktardasubuharı,hidrojen,karbondioksitve azotkarışımıgaz. *Konutlardaveişyerlerindeısınma,üretimveenerjiamacıylabellibirmerkezdenkontrollüolarakbir şebekesistemiyledağıtılanyanıcıgaz. doğalgazenerjisi *Doğalgazdaneldeedilenenerji. doğalsayı *1,2,3,...sayılarındanherbiri. doğalcı *Doğalcılıkyanlısıolan,natüralist. doğalcılık *Gerçeğindoğayauygunbiçimdeyansıtılmasınıamaçlayansanatakımı,natüralizm. *Gerçeğinyalnızdoğaileaçıklanması,natüralizm. doğallaşma *Doğallaşmakişi. doğallaşmak *Doğaldurumagelmek,tabiîleşmek. doğallaştırma *Doğallaştırmakişi. doğallaştırmak *Doğaldurumagetirmek,tabiîleştirmek. doğallık *Doğalolmadurumu,tabiîlik. doğan *Kartalgillerden,küçükkuş,farevb.ilebeslenenvealıştırılarakkuşavındakullanılanyırtıcıbirkuş(Falco). doğancı *Avcıdoğanyetiştirenveyadoğanlaavlanankimse. doğancılık *Doğancınınişiveyamesleği. doğasever *Doğanınkirlenmesinevetahripedilmesinekarşıçıkan(kimse). doğaüstü *Doğayasalarınauymayan,doğayasalarıylaaçıklanamayan,tabiatüstü. doğaüstücülük *Doğayasalarıylaaçıklanamayanolaylarınvegerçeklerinvarlığınainanmakgerektiğiniilerisürenöğreti, sürnatüralizm,tabiatüstücülük. doğduğunabinpişman *bezgin. *tembel. doğduğunapişmanetmek *Bkz.anasındandoğduğunapişmanetmek. doğduğunapişmanolmak *aşırıüzülmek,olağanüstüsıkıntıdaolmak,eziyeteuğramak. doğdurma *Doğdurmakişi. doğdurmak *(Güneş,Ay,yıldıziçin)Doğmasınısağlamak. *Doğuncayakadarbeklemek. doğma *Doğmakdurumu. *Doğmuş. *Dünyayagelme. doğmabüyüme *Herhangibiryerdedoğupyetişmiş. *Başlangıçtanberi. doğmaca *İçtengeldiğigibi,irticalen,doğaçlama. doğmak *Dünyayagelmek. *(Güneş,Ay,yıldız)Ufuktanyükselerekgörünmek. *Ortayaçıkmak,sonucuolmak. *(düşünce,hayalgibişeyleriçin)Zihindebirdenbireoluşmak. doğram *Doğramasonucuortayaçıkanparça. doğramdoğram *Paramparça,darmadağın. doğrama *Doğramakişi. *Biryapınınkapı,pencere,dolap,rafgibiağaç,metalveyaplâstikbölmeleri. doğramacı *Ahşapdoğramayapankimse. doğramacılık *Doğramacıolmadurumuveyadoğramacınınsanatı. doğramak *Keserekparçalamak. doğranma *Doğranmakişi. doğranmak *Kesilmek,parçaparçaedilmek. *Kesilirgibiağrımak. doğratma *Doğratmakişi. doğratmak *Doğramakişiniyaptırmak. doğrayış *Doğramakişiveyabiçimi. doğru *Birucundanöbürucunakadaryönüdeğişmeyen,eğriveçarpıkkarşıtı. *Gerçek,yalanolmayan. *Akla,mantığauygun. *Yasa,yöntemveahlâkabağlı,dürüst,namuslu. *Gerçeğeveyakuralauygun. *Gerçek,hakikat. *İkinoktaarasındakienkısaçizgi. *Yanlışsız,eksiksiz. *Hiçbiryönesapmadan,dosdoğru,doğruca. *Karşıyönünce. *(zamananlatankelimelerdensonra)Yakın,yakınlarında. doğruaçı *180derecelikaçı. doğruakım *İletkenbirdevreüzerindeyöndeğiştirmeyensüreklielektrikakımı. doğrubulmak *uygungörmek,onamak. doğruçıkmak *gerçekolduğuanlaşılmak. doğrudoğrudosdoğru *endoğrusuşudurki. doğrudurmak *dikdurmak. *usludurmak. doğrudürüst *Tamolarak,eksiksizolarak,istenildiğigibi,kusursuz,yanlışsız. doğruorantılı *Birbirinebağlıolanvebiriartıncaötekideartanikibüyüklükarasındakibağıntı. doğruoturmak *usluoturmak. doğruparçası *Doğruüzerindeikinoktailesınırlanmışparça. doğrusöyleyenidokuzköydenkovarlar *doğruolmaklabirliktebaşkalarınınişinegelmeyensözlerisöyleyenlerinsevilmediğinianlatır. doğruyol *Hertürlükötülüktenuzakolantutum. doğruca *Doğruyayakın. *Hiçbiryönesapmadan;dolaylıolmayarak,dolaşmayarak. doğrucu *Herşeyindoğrusunusöylemeyihuyedinmişolan(kimse). doğrucudavut *herşeyindoğrusunuyapmayıveyasöylemeyihuyedinmişkimseleriçinkullanılır. doğruculuk *Doğrucuolmadurumu. *Birinsanınsözvehareketleriylekanaatveinançlarının,düşünüşününuyuşması. doğrudan *Aracısız. doğrudandoğruya *Dolaysız,araçsız,arayabaşkabir şeygirmeden,resen. doğrulama *Doğrulamakişi,teyit,tasdik. *Birvarsayımındoğruluğunudenetlemekiçin,deneyvemantıkîtanıtlamayoluylayapılanişlemlerin bütünü. doğrulamak *Birşeyindoğruolduğunuortayakoymak,desteklemek,teyitetmek,tasdiketmek. *Birönermenindoğruluğunuveyayanlışlığınıbelirlemekamacıylaolaylarıinceleyiparaştırmak. doğrulanma *Doğrulanmakişi. doğrulanmak *Doğrulamakişinekonuolmakveyadoğrulamakişiyapılmak. doğrulma *Doğrulmakişi. doğrulmak *Eğikveyaeğribir şey,düzbirdurumagelmek. *(oturanveyayatanbirkimseiçin)Toparlanmak,dikbirdurumagelmek. *(paraiçin)Sağlanmak,kazanılmak. *Yönelmek. *Yenidengüçlenmek,kalkınmak. doğrultma *Doğrultmakişi. doğrultmaç *İkiyönlübirdalgalıakımı,biryönlüdoğruakımaçevirmeyeyarayanaygıt,redresör. doğrultmak *Doğrulmasınısağlamak,doğrudurumagetirmek. *Düzeltmek. *Yöneltmek. *Yönbulmak. *(paraiçin)Sağlamak,kazanmak. doğrultman *Birnoktaveyabirçizgininhareketineazveyaçokyönvererekbuhareketiyönetenşey. *Çizgioluşturannoktanınveyayüzeyoluşturançizgininyönelmesigerekendoğrultuyugösterençizgiveya düzlem. doğrultu *Yön,istikamet. *Tutulan,izlenenyol. *Paralelolmayanikisonsuzdoğruyubirbirindenayırtettirendurumveyabellibirsonsuzdoğrunun" }, { "text": "belirttiğitekyol,istikamet. doğrulu *Birdoğruboyunca,olan,müstakim. doğruluk *Doğruolmadurumu,doğruolanayakışırdavranış,dürüstlük. *Düşünceningerçekleuyuşması;yargıveönermeleringerçeğeuygunolması. doğrulum *Yönelim,tropizm. doğrusal *Birdoğruileilgiliolan;birdoğruyuizleyen. *(birdoğrunundenklemibirinciderecedenolduğuiçin)Birincidereceifadelerine,genelolarakverilensıfat. doğrusu *Gerçeğisöylemekgerekirse,gerçekşuki. doğu *Güneşindoğduğuanayön,gündoğusu,şark,maşrık. *Bulunulanyeregöregüneşindoğduğuyöndekalanbölge. *Avrupa'yagöreAsyaveKuzeydoğuAfrika'nınbirbölümü. *Buyönleilgili,buyöndeolan,şarkî. *Güneş'in21Martve23Eylüldedoğduğuyön. doğubilimci *Doğubilimiuzmanı,şarkiyatçı,müsteşrik,oryantalist. doğubilimi *Avrupa'yagöredoğudayeralanuluslarındillerini,tarihlerini,kültürvetöreleriniinceleyenbilim,şarkiyat, oryantalizm. DoğuBloku *DoğuAvrupaülkelerininII.DünyaSavaşı'ndansonraoluşturduğu,1990'lıyıllardadağılansiyasîblok. doğukayını *Doğubölgelerindeyetişenbirtürkayınağacı. doğunoktası *Güneşçemberimerkezinin21Martve23Eylüldeufkundadoğduğunokta. DoğuTürkçesi *HazarDenizi'ninveTürkmenistan'ındoğusundakalanTürklerinkullandığıdil. doğulu *Doğuülkelerindenolanveyadoğuuygarlığınıbenimsemiş(kimse),şarklı. doğululaşma *Doğululaşmakişi. doğululaşmak *Doğuyaşayışınıbenimsemek. doğululuk *Doğuluolmadurumu,şarklılık. *Doğuahlâk,görenekvegeleneklerinebağlıolmadurumu. doğum *Doğmakfiili,tevellüt,velâdet. *Birkimsenindoğduğuyıl. doğumevi *Doğumyapılansağlıkkuruluşu. doğumgünü *Birkimsenindoğduğugün. doğumilmühaberi *Çocukdoğuncaresmîgörevlilercehazırlananbelge. doğumkontrolü *Doğumlarınsınırlandırılmasıveyaistemeyerekgebekalmanınönlenmesiiçinuygulananyöntemlerin bütünü. doğumodası *İçindedoğumyapılanhastahaneodası. doğumoranı *Birülkedekidoğumlarınsayısaldurumu. doğumsancısı *Doğumyaparkenduyulansancı. *Yenibirdurumageçilirkençekilenzorluklar. doğumtarihi *Birkimsenindoğduğutarih. doğumyapmak *doğurmak. doğumyeri *Birkimsenindoğduğuköy,ilçeveyaşehir. doğumhane *Doğumevi. doğumlu *Belirlibiryıldadoğmuş,tevellütlü. doğumsal *Doğumdan,soydangelen. doğuranlar *Hayvanlarınyavrudoğurmayoluylaüreyensınıfı. doğurgan *Çokdoğuran. *Çokeserveren,velût. doğurganlaşma *Doğurganlaşmakişiveyadurumu. doğurganlaşmak *Doğurgandurumagelmek. doğurganlaştırma *Doğurganlaştırmakişiveyadurumu. doğurganlaştırmak *Doğurgandurumagetirmek. doğurganlık *Çokdoğurmadurumu,doğurganolmadurumu. doğurgu *Ortayaçıkansonuç. doğurma *Doğurmakişi. doğurmak *Yavrudünyayagetirmek,doğumyapmak. *Ortayaçıkmasınayolaçmak,sebepolmak. doğurtma *Doğurtmakişiveyadurumu. doğurtmak *Doğurmasınısağlamak,doğurmasınayardımetmek. doğurucu *Doğurmasınısağlayan. *Yenidüşünceleriortayakoyan(kimse). doğuruş *Doğurmakişiveyabiçimi. doğuş *Doğmakişiveyabiçimi. doğuştan *Doğumlaberaber(gelen),yaradılıştan,fıtrî. *Kişinindoğduğuandanberivarolan,öğrenilmişşeylerinsonucuolmayarak,doğuşlabirliktegelen, yaradılıştan,fıtrî. doğuştancılık *Herhangibircanlıtürününyapısalvegörevselgelişimindeyaşantı,öğrenmegibiedinilmişfaktörleredeğil, kalıtımlailgiliolanlaraağırlıkveöncelikverengörüş,fıtriye,nativizm. dok *Gemilerinyükününboşaltıldığıveyaonarıldığı,üstüörtülühavuz. *Ticaretmallarınısaklamakiçinrıhtımdayapılanbüyükdepo. doksan *Seksendokuzdansonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,90,XC. *Dokuzkereon,seksendokuzdanbirartıkolan. doksan(veyakırk,seksen)kapınınipiniçekmek *birçokyereuğramak. doksanar *Doksansıfatınınüleştirmebiçimi,herbirinedoksan,herdefasındadoksanıbiraradaolan. doksanıncı *Doksanınsırasıfatı,sıradaseksendokuzuncudansonragelen. doksanlık *İçindedoksantanebulunan. *Doksanyaşındaolan. doktor *Hekim. *Birfakülteyiveyabiryüksekokulubitirdiktensonrabellibirbilimdalındaenyükseköğrenimbasamağına vardığını,geçirdiğiözelsınavlavebaşarılıbireserlegösterenlereverilenunvan. doktordoktordolaşmak(veyagezmek) *tedavideçabukvekesinsonuçalmakümidiylebirçokdoktorabaşvurmak. doktora *Doktorunvanınıkazanmakiçinverilensınav. *Birfakülteveyayüksekokulubitirdiktensonraobilimdalındasınavvebilimselbireserleerişilenderece, basamak. doktoralı *Doktorasıolan. doktorasız *Doktorasıolmayan. doktorluk *Hekimolmadurumu,hekimlik,tabiplik. *Doktorolmadurumu. doktrin *Öğreti. doktrinci *Doktrinleilgili(kimseveyagörüş). doku *Birvücudunveyabirorganınyapıögelerindenbirinioluşturanhücrelerbütünü,nesiç. *Birbütününyapısıveözelliği. dokubilimci *Dokubilimiyleuğraşankimse,bilgin. dokubilimi *Canlılardakidokularınoluşum,evrimvebirleşiminiinceleyenbilimdalı,histoloji. dokubozukluğu *Yara,darbe,iltihap,urgibisebeplerlebirorgandaortayaçıkanbozukluk,yıpranma,lezyon. dokuma *Dokumakişi,mensucat,tekstil. *Kumaşolabilen,kumaşyapılabilen. *Tezgâhtadokunarakeldeedilen(kumaş). *Minderörtüsü,yatakkılıfıgibişeyleriçinkullanılanveboyalıpamukipliğindendokunanbez. *Yapı,oluşum. dokumatezgâhı *Dokumaişininyapıldığımakineveyaaraç. dokumacı *Dokumacılıkyapankimse. dokumacılık *Kumaşdokumaişi,sanatıveyadokumaticareti,tekstil. *Dokumasanayii. dokumahane *Dokumatezgâhlarınınbulunduğuveçalıştığıyer. dokumak *Tezgâhtaipliği,çözgüveatkıdurumundakullanarakkumaşyapmak. *Enincenoktalarınakadarözengöstererek,emekvererekortayaçıkarmak. *Ağacınyemişlerinisırıklavurarakindirmek. dokumalı *Dokumasıolan. *Dokunmuş. dokunaç *Birçokomurgasızhayvanınbaşındabulunan,dokunmaya,tutmayayarayanhareketliuzantı. dokunaklı *Etkili,insanıniçineişleyen,müessir. dokunaklılık *Dokunaklıolmadurumu. dokunca *Kötülüğeyolaçan,sağlığıbozan. *Zarar,yıkım,tahrip. dokuncagörmek *zararauğramak,harapolmak. dokuncalı *Dokuncasıolan,zararlı. dokuncasız *Dokuncasıolmayan,zararsız. dokundurma *Dokundurmakişi. dokundurmak *Dokunmasınısağlamak. *Birşeyiüstükapalıve sitemyolluhatırlatmak,tarizetmek. dokunma *Dokunmak(I)işi,temas. dokunma *Dokunmak(II)işi. dokunmaduyusu *Deriüzerineyapılandeğme,vurma,bastırma,çekmegibietkilerialanduyu. dokunmabana *Kanser. dokunmak *Nesnelerinsıcaklık,soğukluk,sertlik,yumuşaklıkgibitürlünitelikleriniderininaltındakisiniruçları aracılığıyladuymak,değmek,elsürmek,temasetmek. *Karıştırmak. *Almak,kullanmak,elsürmek. *Sağlığınıbozmak. *Tedirginetmek,sataşmak. *(iyilik,kötülükgibikavramlarda)Olmak. *(insaniçin)İçineişlemek,duygulandırmak,etkilemek,koymak,batmak. *İlişkin,ilgiliolmak,değinmek. *Hafifçedeğmek. *Onur,anlayışvb.ileuyuşmazbirdurumortayaçıkmak. dokunmak *Dokumakişiyapılmak. dokunmatik *Dokunmaileçalışanmakine. dokunsal *Dokunumileilgiliolan. dokunulma *Dokunulmakişi. dokunulmak *Dokunmakişinekonuolmak. dokunulmaz *İlişilmez,elsürülmez,taarruzdankorunmuş. *Hiçbirbiçimdeeleştirilemez. dokunulmazlığınıkaldırmak *ilişilmezolmadurumunu,masuniyetinisaymamak. dokunulmazlık *Dokunulmaz,ilişilmez,karışılmazolmadurumu,masuniyet. *Anayasaveyauluslararasıgeleneklergereğince,kişileretanınanilişmezolmadurumuveyaayrıcalık. dokunum *Çevremizdekinesnelerinsıcaklık,soğukluk,sertlik,yumuşaklıkgibinitelikleriniderimizaracılığıylabildiren duyarlıkyeteneği,lâmise. dokunuş *Dokunmak(I)işiveyabiçimi,temas. dokunuş *Dokunmak(II)işiveyabiçimi. *Dokunmaipliklerininçaprazlamabiçimi. dokurcuk *Desenliveyayolludokunmuşyünkumaş. dokurcun *Otveyaekinyığını,tokurcun. *Dokuztaşoyunu. *Çizgilişayakkumaş. dokutma *Dokutmakişi. dokutmak *Dokumakişiniyaptırmak. dokuyucu *Dokumacı. dokuyuş *Dokumakişiveyabiçimi. dokuz *Sekizdensonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,9,IX. *Sekizdenbirartıkolan. dokuzayınçarşambasıbirarayagelmek *birçokişbirdenortayaçıkıpsıkışıkbirdurumyaratmak. dokuzbabalı *Babasıbelliolmayanbirçokerkekledüşüpkalkanbiranadandoğma. dokuzcanlı *Çoksağlam,kolaykolayölmeyen. dokuzdoğurmak *merakla,heyecanla,sabırsızlıklabeklemek. dokuzkörünbirdeğneği *birçokkimsenintekyardımcısı,tekdayanağı. dokuz köydenkovulmuş *geçimsizliğiveyabaşkadavranışlarıyüzündenbirçokyerdenatılmış. dokuzyorganeskitmek(veyaparalamak) *çokuzunyaşamak. dokuzaltmışbeş *Bkz.dokuzaltmışbeşlik. dokuzaltmışbeşlik *Birtabancatürü. dokuzar *Dokuzsayısınınüleştirmebiçimi,herbirinedokuz,herdefasındadokuzubiraradaolan. dokuzgen *Dokuzkenarıolançokgen. dokuzlu *Dokuzparçadanoluşan,kendindeherhangibirşeydendokuztanebulunan. *Üzerindedokuzişaretibulunaniskambilkâğıdı. dokuztaş *Dokuztaşlaoynananvetaşlarınyerleriileyürütmeyollarıçizgilerlegösterilenoyun,dokurcun. dokuzuncu *Dokuzsayısınınsırasıfatı,sıradasekizincidensonragelen. doküman *Belge,vesika. dokümantasyon *Belgeleme,birçalışmaiçingereklibelgeleriaramavesağlama,belgeleredayandırma. dokümanter *Belgesel. dolabagirmek(veyagelmek)" }, { "text": "*aldatılmak,oyunagelmek. dolabıbozulmak *kurduğuişdüzenibozulmak. dolak *Tozlukyerinebacaklaraayakbileğindendizekadardolananensizveuzunkumaşparçası. *Başörtüsü,yazma. *Boyunatkısı. dolaksız *Dolağıolmayan,büzgüsübulunmayan. dolam *Dolamakişininherdefası. *Birkezdolanacakmiktar. dolama *Dolamakişi. *Tırnakyöresindekiyumuşakbölümlerin,bazen dekemiğiniltihaplanmasındanilerigelenağrılışiş. *Giysilerinüstünegiyilen,önüaçıkbirtürüstlük. *Başasarılanbirçeşitörtü,poşu,sarık. *Çeşitlieserlerdekibarokverokokoüslûbundaiçiçesüslememotifi. dolamaotu *Dolamaotugillerden,çiçekleriküçük,yeşilveyabeyazbirbitki(Paronychiaserpilifolia). dolamaotugiller *İkiçeneklilerden,örnekbitkisidolamaotuolanveiçinekasıkotunudaalankaranfilgillerinaltfamilyası. dolamak *İplik,şerit,telgibinesneleribirşeyinüzerinedöndürereksarmak. *Sarmak,kavuşturmak. dolambaç *Dolanarakgiden,dönerekuzananyolunkıvrıntısı. *İçkulak. *Başlık. dolambaçlı *Dolambacıolan. *İçindenzorçıkılır,çapraşık. dolambaçsız *Dolambacıolmayan. *Açık,doğrudandoğruyaolan. dolamık *Birtürağ,birtüravcıtuzağı. dolan * \\343yalandolan. dolantaşı *Minerallerigözlegörülebilen,benekliveyeşilimtırakrenkligabroilebazaltarasıpüskürükkütle. dolandırıcı *Birinialdatarakmalveyaparasınıalan(kimse). dolandırıcılık *Dolandırıcıolmadurumuveyadolandırıcıyayakışıriş. dolandırılış *Dolandırılmakişiveyabiçimi. dolandırılma *Dolandırmakişinekonuolmak. dolandırılmak *Dolandırmakişinekonuolmak. dolandırış *Dolandırmakişiveyabiçimi. dolandırma *Dolandırmakişi. dolandırmak *Birinialdatarakparasınıveyamalınıelindenalmak. *Dolaştırmak. dolanıdolanı *Dolanarak,gezerek. dolanım *Tedavül,sirkülâsyon. dolanış *Dolanmakişiveyabiçimi. dolanlıiflâs *Hileliiflâs. dolanma *Dolanmakişi. dolanmak *Birşeyinçevresinesarılmak. *Birşeyinçevresindedönmek,gezmek. *Karışmak,dolaşmak. *Gelişigüzelgezmek. dolantı *Gezipdolaşılanyer,alan. dolap *Genellikletahtadanyapılmış,bölmeveyaçekmelerineeşyakonulan,kapaklımobilya. *Dönerekçalışanveözelliklesuçekendüzen. *Bkz.dönmedolap. *Düzen,hile,manevra. *(İstanbulbedesteninde)Dükkân. dolapbeygiri *Kuyudansuçekipbahçevebostanlarısulamayayarayançarklıdüzeniişleten,döndürenat,eşekveyakatır. dolapbeygirigibidönüpdurmak(veyadolaşmak) *darbirçevredehiçdeğişmeyenyorucubirişiyapmak. dolapçevirmek(veyadöndürmek) *hilevedalavereileişyapmak. dolapçı *Dolapyapanveyasatankimse. *Dolapişletenkimse. *Hileci,düzenci. dolar *AmerikaBirleşikDevletleriveKanadagibidevletlerinparabirimi. dolaş *Bkz.sarmaşdolaş. dolaşık *(saç,ipvb.için)Karışık. *Dolaşarakgiden(yol). *Kolayçözülmeyecekveyaiçindençıkılmayacakderecedekarışık. *Amacıdoğrudandoğruyadeğilde,dolayısıylasezdiren. dolaşıklık *Dolaşıkolmadurumu. dolaşıksız *Dolaşıkolmayan. dolaşılma *Dolaşılmakişi. dolaşılmak *Gezilmek. dolaşım *Dolaşmakişi. *Kalbinsürekliolarakkasılıpgevşemesiylekanvelenfindamarlariçindedurmadanyerdeğiştirmesi, deveran. dolaşma *Dolaşmakişi. dolaşmak *Gezmek,gezinmek. *Doğrugitmeyipyoluuzatmakveya(yol)uzamak. *Dönüpbaşkabiryöndengelmek. *(kaniçin)Akmak. *Saç,iplikvb.şeylerbirbirinekarışarakgüççözülürdurumagelmek. *Çokkimsetarafındansöylenmek. *Biryeribellibiramaçlagezmek. *Denetlemekamacıylabiryerigezmek. *(nefes,eliçin)Birşeyüzerindehafifçehareketetmek. *Gezinmek. *Belirmek. dolaştırılma *Dolaştırılmakişi. dolaştırılmak *Dolaştırmakişinekonuolmak. dolaştırma *Dolaştırmakişi. dolaştırmak *Dolaşmakişiniyaptırmak. dolay *Biryerisaranbaşkayerlerinbütünü,çevre,havali,etraf. dolaykutupsal *Kutupyakınındaolan. *Herhangibiryeregöre24saatiçindeçizdiğiçemberufkunüstündekalıpkendisihiçbatmayan(yıldız). dolayı *Dolay,çevre. *Ötürü,yüzünden,sebebiyle. dolayıdolayı *Dolaşarak,dönerek. dolayısıyla *Bağlıolarakdoğrudandoğruyaolmayarak. *Sebebiyle,yüzünden,...-dan(-den)ötürü. dolaylama *Süslü,sanatlıedebîsöz:AtatürkyerineBüyükKurtarıcıveyaTürkiye'ninkalbiAnkarademekgibi. dolaylı *Doğrudandoğruyaolmayan,dolayısıylaolan,vasıtalı,bilvasıta. dolaylıanlatmak *anıştırmak,imaetmek. dolaylıözne *Bkz.sözdeözne. dolaylıtümleç *Fiilinanlamınıbütünleyenveyönelme,kalma,çıkmadurumlarındanbirindebulunanveyaedatalan tümleç. dolaylıvergi *Yükümlüsüöncedenbilinmeyen,malısatınalanıyükümlendiren,tüketicidenalınanvergi. dolaysız *Doğrudandoğruyaolan,arayaherhangibiraraçgirmeden,vasıtasız,bilâvasıta. dolaysızvergi *Yükümlüsüöncedenbilinendendoğrudandoğruyaalınanvergi. doldurma *Doldurmakişi. *Bkz.yükleme. *Gereksizsözlervebenzetmelerledoluanlatım. doldurmak *Dolmasınısağlamak,doludurumagetirmek. *(ateşlisilâhlariçin)İçinemermisürmek. *Bildirge,çizelge,fişgibibasılıkâğıtlarınboşyerlerinitamamlamak. *Yaşını,yılınıbitirmek. *Birinibaşkasıiçinkötüdüşünecekbirdurumagetirmek. *(ses,kokuiçin)Yayılıpkaplamak. *Belirlibirsüreyikaplamak,almak. *Canlandırmak. doldurtma *Doldurtmakişi. doldurtmak *Doldurmakişiniyaptırmak. doldurulma *Doldurulmakişi. doldurulmak *Dolubirdurumagetirilmek. *(biri)Başkasıiçinkötüdüşünecekbirdurumagetirilmek. dolduruş *Doldurmakişiveyabiçimi. dolduruşagetirmek *(birini)öncedenhazırlamak,kötüdüşünecekhâlesokmak. dolgu *Biroyuğun,birkovuğuniçinedoldurulanmadde. *Cevheralınmasındansonraoluşanboşluklarındoldurulmaişlemindekullanılantaş,toprakvebenzeri malzeme. *Toprakdoldurmaişlemi;buişleminsonucu. dolguyapmak *doldurmak. *çürükdişleritemizleyipoyuğu,uygunbirmaddeiledoldurmak. dolgulu *İçindedolgumaddesiolan,doldurulmuş. dolgun *Dolarakbiçimiyuvarlaklaşmış. *Şişmanayakın,balıketinde. *(paraiçin)Çok. *Öfke,kızgınlık,kırgınlıkgibiduygularladolu. *Birbirineuyan,uyumgösteren. dolgunmaaş *Dolgunücret. dolgunücret *Yüksekvetatminediciücret. dolgunca *Birazşişman. *Fazlaca,çokça,bol. dolgunlaşma *Dolgunlaşmakişi. dolgunlaşmak *Dolgundurumagelmek. dolgunluk *Dolgunolmadurumu. dolikosefal *Uzunkafalı. dolma *Dolmakişi. *Bazısebzevetavuk,kuzugibihayvanlarıniçinepirinçvebaşkaşeylerdoldurularakpişirilenyemek. *Doldurularakyapılan. *Yalan,hile,dalavere. dolmabiber *Dolmayapmayauygun,büyükbibertürü. dolmakalem *İçinemürekkepdoldurularakkullanılanyazıkalemi. dolmaotu *Dolmaotugillerden,çiçekleriküçük,yeşilveyabeyazbirbitki(Paronychiaserpilifolia). dolmaotugiller *İkiçeneklilerden,örnekbitkisidolmaotuolanveiçinekasıkotunudaalankarafilgillerinaltfamilyası. dolmayutmak *kanıpaldanmak. dolmak *(bitkilerde)Olgunlaşmak,erginleşmek. *Biryereiyiceyayılmak,kaplamak. *Biryerdepekçokkimsetoplanmak,kalabalıkdurumagelmek. *(süre,hesap)Tamamlanmak. *Sabrıtükenipöfkesitaşacakdurumagelmek. dolmalık *Dolmayapmayayarar. dolmen *İkisidikili,üçüncüsüdebunlarınüzerinekapakgibiyatırılmışüçbüyüktaştanoluşturulmuştaşdevri mezarı. dolmuş *Boşyerikalmamış,meşbu. *Tekertekeryolcualıpdoluncayolaçıkankayık,motor,otomobilgibiküçüktaşıt. dolmuşdurağı *Dolmuşlarınyolcuindiripbindirdiğiyer. dolmuşuçak *Belirlimerkezlerarasındabirtarifeyebağlıolmaksızındüzenlenenucuzuçakseferi,çartır. dolmuşyapmak *tekertekeryolcualıpdoluncayolaçıkantaşıtlayolcutaşımak. *birkaçkişiortaklaşabirtaşıttutmak. dolmuşçu *Dolmuşişletenkimse. dolmuşçuluk *Dolmuşçununişiveyamesleği. dolomit *Kalsiyumvemagnezyumlukarbonatbirleşimindebirmineral. dolu *Havadasubuğusununbirdenyoğunlaşıpkatılaşmasındanoluşan,türlüirilikte,yuvarlakveyadüzensiz biçimlisaydambuzparçalarıdurumundayerehızladüşenbiryağıştürü. dolu *İçiboşolmayan,dolmuş,meşbu,boşkarşıtı. *Biryerdesayıcaçok. *Boşyeriyok,heryeritutulmuş. *Boşvakitolmayan,meşgul. *(iş,uğraş,olayvb.için)Çokolan. *(top,tüfekgibiateşlisilâhlariçin)İçindeatılacakmermisibulunan. *İçkidoldurulmuşbardak. *Birduygunungüçlüetkisindeolan. *(tornacılıkta)Delikaçılmamış,(gereç). doludizgin *(süvariveatarabasıiçin)Sonhızla. *Önünegeçilemeyecekbiçimde;çokolarak. doludizgingitmek *sonhızlakoşmak. *önünegeçilemeyecekbiçimdeolmak. doluserpme *Zımparaüretimindetaneciklerarasındabelirliboşluklarkalmayacakbiçimdedüzenlenentaneyapıştırma işlemi. doluyağmak *doluyeredüşmek. dolukma *Dolukmakişi. dolukmak *Gözyaşarmak,ağlayacakdurumagelmek. doluluk *Doluolmadurumu. dolum *Doldurmaişi. dolunay *Ayıntambirdaireolarakdolgun,parlakgörüldüğüevre,bedir. doluptaşmak" }, { "text": "*gereğindençokolmak,gereğindençokkaplamak. dolusu *Doldurulacakmiktar. doluş *Dolmakişiveyabiçimi. doluşma *Doluşmakişi. doluşmak *Biryerdetoplanmak,birarayagelmek. doluyakoydumalmadı,boşakoydumdolmadı *içindençıkılmayangüçbirdurumkarşısındasöylenir. domalan *Asklımantarlardan,toprakiçindeyumrubiçimindeyetişen,yenilebilenbirbitki,yermantarı,keme(Tuber melanosporum). domalış *Domalmakişiveyabiçimi. domalma *Domalmakişiveyadurumu. domalmak *Dizlerbükük,başileride,çömelmişbirdurumalmak. domaltma *Domaltmakişiveyadurumu. domaltmak *Domalmasınısağlamak. domates *Patlıcangillerden,yapraklarıtüylü,çiçeklerisalkımdurumunda,vitamincezengin,kırmızıürünüiçin yetiştirilenbirbitki(Lycopersionesculentum). *Bubitkininyenilenürünü. domatesçorbası *Anamaddesidomatessuyuolançorba. domatessalçası *Yemekleretatvelezzetvermekiçindomatestenyapılansalça. dombay *Manda,susığırı. domdomkurşunu *Vahşîhayvanlarıöldürmekiçinkullanılantüfekkurşunu,dumdum. domestik *Evcil. *İç,ülkeiçi. dominant *Hâkim,baştagelen,egemen,başat. domino *Üzerlerinoktalarlaişaretlidikdörtgenbiçiminde28taşlamasaüzerindeoynananbiroyun. *Maskelibalolardagiyilenkukuletalıuzungiysi. dominyon *İngilizuluslartopluluğunaüyeolanbağımsızülkelereverilenad. domur *Kabarcık. *Tomurcuk. domurdomur *Boncukgibiiritanelerdurumunda. *Kabarıkkabarık. domuz *Çiftparmaklılardanetiveyağıiçinbeslenenevcilhayvan(Susacrofadomestica). *Hain,aksi,ters,inatçı. domuzarabası *Ağıryükleriyakınyerleretaşımakiçinkullanılan,ufaktekerlekli,üstüdüz,alçakaraba. domuzayrıkotu *Buğdaygillerden,tarımazararlıbirbitki(Cynodondactylon). domuzbalığı *Yunusbalığıgillerdenbirmemelitürü(Phocaenacommunis). domuzdamı *Madenkuyularında,çökmetehlikesiolanyerlerdeheryanıdireklerleörülenboşluk. domuzdikeni *Yapraklarısapsızvedikenli,çiçeklerietliotsubirbitki. domuzgibi *kötühuyluvehain. *adamakıllı,iyice. domuzgibiyemek(veyatıkınmak) *oburcasınaçokyemek. domuzotu *Kumsallardavekayalıklardayetişensarıçiçekliot. domuzyağı *Domuzdançıkarılanyağ. domuzayağı *Tüfeknamlusundansıkıyıçıkarmayayararçengelliçubuk. domuzdan(bir)kılçekmek(veyakoparmak) *sevilmeyenveyaelisıkıolanbirindenbirşeyalabilmek. domuzgiller *Çiftparmaklılartakımının,gevişgetirmeyenleralttakımınagirenbirfamilya. domuzlan *Kınkanatlılardanbirböcek(Brachynuscrepitans). domuzlaşma *Domuzlaşmakişi. domuzlaşmak *Hainliketmek,aksiliketmek. domuzluk *Hainlik,haincesineinatçılık. *Sudeğirmenindeçarkınbulunduğuvedöndüğüyer. domuzluketmek *hainliketmek,haincedavranmak,inatçılıketmek. domuztırnağı *Palanganıntakılmasıiçinkullanılan,biryanıçatalbiçimindeçifttırnaklı,öbüryanıhalkalıdemirkanca. domuzuna *İnatolsundiye,inadına. *İyideniyiye,adamakıllı,çok. don *Giysi. *Vücudunbeldenaşağısınagiyilenuzunveyakısaiçgiysisi,külot. *Attüyününrengi. don *Havasıcaklığınınsıfırdanaşağıdüşmesiylesularınbuztutması. donçözülmek *havaısınarakbuzlarerimeyebaşlamak. dongömlek *Üzerindesadecedonvegömlekvardenilecekkadarsoyunmuşdurumda. donkesmek *(bitki)soğuktanbozulmak,donmak. dontutmak *buztutmak,donmak. donyağı *Bayağısıcaklıktakatıdurumdabulunanveiçyağlarınıneritilmesiyleeldeedilenhayvansalyağ. *Soğukvesevimsizkimse. donyağıgibi *konuşmayan,hareketsizkimseleriçinsöylenir. donaçekmek *hava,sularıdonduracakkadarsoğumak. donakalma *Donakalmakdurumu. donakalmak *Şaşırıpbirsüreneyapacağını,nediyeceğinibilememek. donam *Birevinkapı,pencere,tavan,döşemegibibölümleri. *Gemivesandallarındonatılması. donama *Süsleme,tezyin. donamak *Süslemek,tezyinetmek. donanım *Birgemidireğine,biryelkeneveyabaşkabirparçayabağlıbulunanhalatvemakaragibimanevraaraçları. *Tesisat,döşem. *Birbilgisayardabulunanfizikselbirimler. donanımkilidi *Bilgisayardabazıprogramlarınizinsizkullanılmasınıengelleyenkilit. donanma *Donanmakişi. *Birdevletindenizkuvvetleri,savaşgemileri. *Bellibiramaçlakullanılangemilerinbütünü. *Bayramlarda,sevinçligünlerdebayrak,ışıkkullanarak,fişekyakarakyapılanşenlik. donanmak *Giyinipkuşanmak,süslenmek. *Yayılıpkaplanmak. *Işıklıdurumagelmek,ışıklarlabezenmek. *Gereklinesnelervb.birarayagetirilipsüslenmek,gösterişlidurumagetirilmek. donatı *Donatmayayarayanşeyler,teçhizat. donatılma *Donatılmakişi. donatılmak *Donatmakişinekonuolmakveyadonatmakişiyapılmak. donatım *Donatma,teçhiz. *Birfabrikayı,birhavaalanını,birsporkuruluşunuveyabiraskerîbirliğietkinlikgöstermesiiçingerekli araçvegereçlerledonatma. *Birsanateserindeikinciderecedeolanayrıntılar,yardımcıögeler. donatımcı *Birfilmveyatiyatroeseriiçingereklisahnedonatımıişiniyönetenkimse. donatış *Donatmakişiveyabiçimi. donatma *Donatmakişi,teçhiz. donatmak *Biriningiyiminisağlamak. *Gözalıcışeylerkullanarakgösterişlibirdurumagetirmek,süslemek. *Birşeyinişgörebilmesiiçingerekennesneleri,gereçlerikatmak,teçhizetmek. *Sövmekveyaazarlamak. donattırma *Donattırmakişiveyadurumu. donattırmak *Donatmakişiniyaptırmak. donduraç *Derindondurucu,dipfriz. dondurma *Dondurmakişi. *Şekerlisütünveyameyvesularınındondurulmasıylahazırlanansoğukyiyecek. dondurmacı *Dondurmayapanveyasatankimse. *Dondurmasatılanyer. dondurmacılık *Dondurmacıolmadurumu. *Dondurmayapmavesatmaişi. dondurmak *Donmasınısağlamak. *Birşeyideğiştirilemezdurumdatutmak. dondurucu *Donmayayolaçan,donduran. *Çoksoğuk,çoküşüten. dondurulma *Dondurulmakişi. dondurulmak *Dondurmakişinekonuolmakveyadondurmakişiyapılmak. *Değişmezdurumagetirilmek. dondurulmuş *Buzdurumunagetirilmiş. *Soğuktakorunmuş,soğuktankatılaşmış. done *Bkz.veri. donkişotluk *Gereğiyokkenkahramanlıkgöstermeye kalkışmadurumu. donlu *Donuolan. donma *Donmakişi. donmaderecesi *Birmaddeninakışkandurumdankatıdurumageçtiği(santigrat)derece. donmanoktası *Suyundonmayabaşladığıderece. *Eriyikhâldebulunanbirmetalinkendiözelliğinebağlıolarakdonmayabaşladığıandakiısıderecesi. donmak *Soğuğunetkisiylekatıdurumagelmek,buztutmak. *(canlılar)Yaşamınıyitirmek,soğuktanölmek. *Çoküşümek. *(bitkiiçin)Soğuktanzarargörmek;yararlanılmazdurumagelmek. *Kimyasalbiretkiilekatılaşmak. *Eriyikhâldebulunanbirmetalinkatıhâlegeçmeyebaşlamasıhâli. *Beklenmedikbirdurumkarşısındabirdenhareketsizkalmak. *Gelişmemek,yeniliklereaçıkolmamak. donmuşsebze *Dahasonrakullanılmaküzerebirkapiçindedondurulmuştazesebze. donra *Saçkepeği,kaşkonağı. *Kalınlaşmış,tabakadurumunagelmişkir. donsuz *Dongiymemişolan. *Yoksul;serseri. donuk *Parlaklığıolmayan,mat. *(göziçin)Canlılığıolmayan,fersiz. *Canlılığıazolan,durgun,uyuşuk. donukdonuk *Canlılığıolmayarak. *Renginiveparlaklığınıyitirmiş,mat. donuklaşma *Donuklaşmakdurumu. donuklaşmak *Donukdurumagelmek. donuklaştırma *Donuklaştırmakişi. donuklaştırmak *Donukdurumagetirmek. donukluk *Donukolmadurumu. donunaetmek *donunaküçükveyabüyükabdestiniyapmak. donunakaçırmak *istemeyerekdonunaküçükveyabüyükabdestiniyapmak. donunayapmak(veyadoldurmak) *(çocuk)küçükveyabüyükabdestinidonunaetmek. *çokkorkmak. donupkalmak *Bkz.donakalmak. dopdolu *Büsbütündolu. doping *Birsporyarışmasısırasındavücudaüstünhareketveenerjisağlamakiçinkullanılanuyarıcıilâç. dopingyapmak *bazıbedenselözelliklerideğiştirenveyaçokartıranbiruyarıcımaddeyiçokazmiktardavermek. *uyarıcıetkidebulunmak. dopingleme *Dopingyapma. dopinglemek *Dopingyapmak. doru *Gövdesikızıl,ayaklarıveyelesikoyurenkliolan(at). *Burenkteolan(atdonu). doruk *Dağ,uluağaçgibiyüksek şeylerintepesi,enyüksekyeri,zirve, şahika. *Enüstünbaşarıdüzeyi. dorukçizgisi *Yüksekdağlarda,dorukuçlarınıbirbirinebağlayanvebitişikikiaklanıayıransınır. dorukdal *Aşıdangelişensürgünündikuzamasıileoluşanveağacıngövdesinimeydanagetirendal. doruktoplantısı *Devletkatındakienyetkilikişilerinbirarayagelerekyaptıklarıgörüşme. doruklama *Doruklamakişi. *Tepeleme. doruklamak *Birkabıtepelemedoldurmak. dorum *Deveyavrusu. dosdoğru *Çokdoğru. *Sağasolasapmadan. dost *Sevilen,güvenilen,yakınarkadaş,gönüldaş,iyigörüşülen(kimse),düşmankarşıtı. *İyigeçinen,aralarındaiyiilişkibulunan. *Erkekvekadınınevlilikdışıilişkikurduğukimse. *Bazıhayvanlarınsahibinegösterdiğisevgiiçinkullanılır. *Birşeyedüşkünolan,aşırıilgiduyankimse. dostağlatır,düşmangüldürür(veyadostsözüacıdır) *dostolankimseninsöylediğisöz,acıdaolsa,insanıniyiliğiiçindir. dostbaşa,düşmanayağabakar *temizgiyinipkuşanmanıngerekliliğinianlatır. dostdüşman *Herkes(herkese). dostedinmek" }, { "text": "*dostkazanmak. dostkaragündebelliolur *gerçekdostlarancaküzüntülü,sıkıntılıgünlerdeinsanıyalnızbırakmamaklabelliolur. dostkazığı *Dostbilinenkimsedengelenzararveyakötülüğüanlatırkenkullanılır. dostolmak *yakınlıkkurmak,ahbapolmak. dosttutmak *(erkekveyakadın)evlilikdışıilişkikurmak. dostadüşmanakarşı *dostalaraüzüntüvermemek,düşmanlarıdasevindirmemekiçin,elegünekarşı. dostane *Dostça. dostça *Dostayakışır(biçimde). *Dostgibi. dostlaralışveriştegörsün(diye) *gösterişolsun,işgörüyordensin(diye). dostlarbaşına *iyibirşeyidostalarıiçindedilemekamacıylakullanılır. dostlarbaşındanırak *kötübirdurumunağırlığınıbelirtmekiçinkullanılır. dostlarşehit,bizgazi *tehlikeliişleribaşkalarınabırakıpkendilerisonuçtanyararlanmakiçinbirkenaraçekilenlerinbencilliğini alayyolluanlatır. dostlaşma *Dostlaşmakişiveyadurumu. dostlaşmak *Dostdurumunagelmek,dostolmak. dostluk *Dostolmadurumu;dostçadavranış. dostlukbaşka,alışverişbaşka *ikikişiarasındakidostluk,alışveriştebirininötekineözveriiledavranmasınıgerektirmez. dostluketmek *yakınlıkkurmak, dostgibicandandavranmak. dostlukkantarla,alışverişmiskalle *işilişkilerinedostlukkarıştırılmamalıdıranlamındakullanılır. dostlukkurmak *yakınlık,ahbaplıkkurmak. dostlukokkayla,alışverişdirhemle *\"dostluğuntartısıolmaz,alışverişiseölçüyegöreolur\"anlamındakullanılır. dostsuz *Dostuolmayan. dostunattığıtaşbaşyarmaz *dostunacısözündenveyasertdavranışındaninsanakötülükgelmez. dosya *Aynıkonu,aynıkimse,aynıişleilgilibelgelerbütünü. *Bugibibelgelerintoplandığıkartondankap. dosyaaçmak(veyahazırlamak) *birkimse,konuveyaişleilgiliyenibirdosyadüzenlemek. dosyalama *Dosyalamakişi. dosyalamak *(yazıları)Dosyayakoymak. dosyalanma *Dosyalanmakişi. dosyalanmak *Dosyalamakişiyapılmakveyadosyalamakişinekonuolmak. doyadoya *Doyuncayakadar. doyasıya *Doyuncayakadar,bolbol. doygu *Yaşamayısağlayacakbesin,rızk. doygun *Hertürlüihtiyacınıgidermişolan,tatminolmuş,müstağni. doygunlaşmak *İyicedoymakveyadoygunbirdurumagelmek. doygunluk *Doygunolmadurumuveyagönültokluğu,istiğna,tatmin. *Biristeğinyerinegelmesi,bir şeyineldeedilmesi,varılmakistenenbirhedefeulaşılmasındandoğanduygu, tatmin. doyma *Doymakişi. *a)birgazın,bellibirsıcaklıktaosıcaklığaözgüolanenbüyükbasınçaltındabulunması;b)yeğinliğigittikçe artırılanbirmanyetikalanıniçindekibirçelikçubuğunalabileceğiençokmanyetizmayıalmışolması. *Birsıvınıniçindebellibircisimdeneriyebilecekençokmiktarınerimişbulunması,işba. doymak *İsteğikalmayıncayakadaryemek,açlığıkalmamak. *Yeterbulmak,kanmak,tatminolmak. *Birihtiyacınıyeterikadarkarşılamak. *(olumsuzbiçimde)Bıkmamak. doymaz *Doymakbilmeyen,açgözlü. doymazlık *Doymazolmadurumu,açgözlülük. doymuş *Birşeyyiyerektokdurumagelmiş. *İsteğikalmamış,isteğigiderilmiş,tatminolmuş. *Doymadurumunagelmiş(gaz,sıvıveyaelektromıknatıs),meşbu. doyulma *Doyulmakdurumu. doyulmak *Doymak. doyum *Eldekindenhoşnutolmadurumu,yetinme;kanma,kanaat. *Bazıisteklerigiderme,tatmin. doyumevi *Gösterişsiz,küçüklokanta. doyumolmamak *tadınadoyulmamak,birşeydenbıkılmamak. doyumlu *Doyumubulunan. doyumluk *Doyulacakkadar(miktar). *Çapul,yağma. doyumsuz *Birtürlütatminolmayan,bıkılmayan. doyumsuzluk *Doymamadurumu. *Tatminolamama,cinselbirleşmedeorgazmaulaşamama. doyunma *Doyunmakişiveyadurumu. doyunmak *Yeterikadaryemişolmak,doymak. doyuran *Birsıvınıniçindeeriyerekonudoymadurumunagetiren(madde). *Birçelikçubuğudoymadurumunagetirenindükleyicimanyetikalan. doyuranbuhar *Kendisıvısıiledoymadurumundaolanbuhar. doyurma *Doyurmakişi. doyurmak *Açlığınıgidermek. *Geçindirmek,yaşamasınısağlamak. *Kandırıcı,inandırıcı,yeterliolmak,tatminetmek. *Parayedirmek. *Birmaddeniniçinealabileceğikadarbaşkabirmaddekatmak. *Doymadurumunagetirmek. doyurucu *Doyurmaözelliğibulunan,tatminkâr. *Kandırıcı,inandırıcı,yeterli. doyurulma *Doyurulmakişi. doyurulmak *Doyurmakişinekonuolmak. doyuruş *Doyurmakişiveyabiçimi. doyuş *Doymakişiveyabiçimi. doyuşma *Doyuşmakişi. doyuşmak *Karşılıklıdoymak. doz *Birilâcınbirdefadaveyabirgündealınmasıgerekenmiktarı. *Birmaddeninbirbirleşiğe,birkarışımagirenveyagirmesigerekenbellimiktarı,düze. *Genelliklebirdavranışta,birkonuşmadavb.ndeyeterligörülenölçü. dozaj *Dozuayarlama. *Düzem. dozer *Tırtıllıveyalâstiktekerlekliyolyapımmakinesi,buldozer,yoldüzler. dozunukaçırmak(veyadozukaçmak) *ölçüyüaşmak,aşırıgitmek. Döger *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. döğen *Bkz.döven. döğme *Bkz.dövme. döğmeci *Bkz.dövmeci. döğmek *Bkz.dövmek. döğmelik *Bkz.dövmelik. döğünme *Bkz.dövünme. döğünmek *Bkz.dövünmek. döğüş *Bkz.dövüş. döğüşçü *Bkz.dövüşçü. döğüşçülük *Bkz.dövüşçülük. döğüşken *Bkz.dövüşken. döğüşmek *Bkz.dövüşmek. dökedöke *Dökerek. dökesaça *Dağıtarak. dökme *Dökmekişi. *Biryerdenbiryeredökülen,aktarılan. *Kaplarıniçindeolmayan,yığınbiçimindeortayadökülmüşolan. *Kalıbadökülmekyoluylayapılmış. dökme(veyataşıma)suiledeğirmendönmez *yetersizvegelişigüzelönlemlerleişgörülemez,yürütülemez. dökmedemir *İçinde%2'den%6'yakadarkarbonbulunanbirdemir-karbonalaşımı,font,pik(l). dökmeci *Dökümcü. dökmecilik *Dökümcülük. dökmek *Sıvıveyatanedurumundaolan şeyleribulunduklarıyerden,kaptanbaşkabiryereboşaltmak. *Bellibiryereboşaltmak. *Akıtmak,düşürmek. *Saçmak,serpmek. *Salmak,bırakmak. *Üstündebulunanbirşeyidüşürmek. *Tenindekızamık,kızıl,suçiçeğihastalıklarındaolduğugibikırmızılekelerçıkmak. *Maden,mumeriyiğiveyaçimento,alçıgibişeylerikalıbaakıtarakbiçimvermek,dökümyapmak. *Suluhamurukızgınyağveyatepsininiçineakıtarakpişirmek. *Biryereçokçabirşeyyığmak,taşımak. *Bolbolvermek,ödemek,sarfetmek. *Çoksöylemek. *Birşeyiyoketmekiçinatmak. *Çoksayıdaöğrenciyisınavdaveyabirüstsınıfageçirmedebaşarısızsaymak. *Birişteveyabirkonuyuelealışbiçimindedeğişiklikyapmak. *Açığavurmak,söylemek,ortayakoymak. *Yakmak,tutuşturmak. *Kullanmak,harcamak,sarfetmek. döktürme *Döktürmekişi. döktürmek *Dökmekişiniyaptırmak. *Kolaylıklavegüzelsöylemek,yazmakveyaoynamak. dökük *Dökülmüş. *Çokeskimiş. *Dökümlü. döküklük *Dökülmüşolmadurumu. dökülgen *Birçeşitüzüm. dökülme *Dökülmekişi. dökülmek *Dökmekişiyapılmakveyadökmekişinekonuolmak. *Kır,sokakgibiyerlerdeinsanlarçokçabirikmek. *Çokeskimişolmak,değerinivegüzelliğiniyitirmek. *(kumaşiçin)Dökümlüolmak. *Çokyorgun,hastaolmak. *Birişi,birkonuyuelealışbiçimindedeğişiklikolmak. *(akarsulariçin)Gölveyadenizdesonbulmak. *Yerindenayrılmak,düşmek. *Çıkmak,ortayakonulmak. *Salınmak,serbestbırakılmak. *Kaplamak,yayılmak. dökülüpsaçılmak *soyunmak,çokaçılmak. *birşeyuğrunaçokparaharcamak. dökülüş *Dökülmekişiveyabiçimi. döküm *Kalıbadökmeişivebununyapılışyöntemi. *Kalıbadökmeyoluylayapılmış(nesne). *Kumaşındökümlüolmaniteliği. *Birşeyiayrıntılıolarakortayakoyma. *Dökülmezamanı. dökümevi *Fabrikalardadökümyapılanyer. dökümcü *Dökümişleriyapankimse,dökmeci. dökümcülük *Dökümcününişivezanaatı,dökmecilik. dökümhane *Dökümevi. dökümleme *Dökümlemekişi. dökümlemek *Birişindökümünüyapmak. dökümlü *Niteliğindenötürükolaycaistenilenbiçimverilebilen(kumaş). dökünme *Dökünmekişi. dökünmek *Kendiüstünedökmek. *Rahatbirkıyafetgiymek. döküntü *Dökülmüş,saçılmışşeyler. *Birtopluluktangerikalmışkimseler. *Bazıhastalıklardagörülençıban,leke,uçukgibihastalıkbelirtisi. *Denizyüzüneyakın,üzerindedalgalarınçatladığıkayakümesi. *İşeyaramayan,değersiz,kötü,berbat. *Değersiz,bayağı,ayaktakımındanolan. *Parçalanantaşlarınyamaçaşağıkayması,yuvarlanması,etektebirikmesiyleoluşanyer. *(kâğıtçılıkta)Üretiminherhangibirsafhasındaıskartayaçıkan,genellikletekrarhamurhâlinegetirilen,yaş vekurubiçimleriolankâğıtveyakartonartığı. döküntülü *Döküntüsüolan. *Deridedöküntüilegörülen,döküntüilebeliren(hastalık). döküntüsüz *Döküntüsüolmayan. döküpsaçmak *dağıtmak,ziyanetmek. döl *Canlılarınüremesisonucuortayaçıkanyenibireyveyayenibireylerinbütünü,zürriyet,nesil. *Yavru,çocuk. dölalmak *cinsbirhayvandanyararlanarakiyicinsyavrualmak. dölayı" }, { "text": "*Hayvanlarınyavruladıklarıay. döldöş *Çocuklarvetorunlar,soysop. döldöşsahibiolmak *çocukvetorunlarıbulunmak. döleşi *Etene,son,meşime. dölvermek *yavruvermek,üremek. *ürünvermek. dölyatağı *Memelilerdedölünanakarnındaiken,içindebulunduğuorgan,rahim. dölyolu *Dölyatağınınağzındandışarıyadoğruuzananyol,vagina. dölek *Ağırbaşlı,uslu,ağırdavranışlı. *Düz,engebesiz(toprakparçası). dölleme *Döllemekişi,ilkah. döllemek *Erkekgametbiryumurtacıktakidişigametlekaynaşmayısağlayarakyumurtacığıtambirhücredurumuna getirmek,ilkahetmek. dölleniş *Döllenmekişiveyabiçimi. döllenme *Erkekgametledişigametinkaynaşmasıylayumurtacığınembriyondurumunagelmesi,aşılanma,ilkah. *Tozlaşma. döllenmek *Döllemekişinekonuolmak,aşılanmak. döllenmesiz *Döllenmemişolan. döllenmesizüreme *Döllenmemişyumurtanıngelişmesiyleoluşanüremebiçimi,partenogenez. döllüdöşlü *Dölüdöşüolan. *Çocukveyatorunsahibiolarak. dölüt *Embriyonun,bütünorganlarıbelirdiktensonraaldığıad,cenin. dömifinal *Yarıfinal. dömivole *Futboldatopunyerevurupsektiğianda,ayaklayapılanvuruş. dönbaba *Turnagagası. döndürme *Döndürmekişi,irca,tahvil. döndürmek *Dönmesinisağlamak. *Çevirmek. *Sınıftabırakmak. *Düzenekoymak,yönetmek. döndürülme *Döndürülmekişi. döndürülmek *Döndürmekişinekonuolmak. döndürüpdolaştırmak *dolaylıyoldananlatmak. döndürüş *Döndürmekişiveyabiçimi. dönedöne *Dönerek,çevrilerek. döneç *Dalgalıakımlıelektrikmotorveyadinamolarındahareketlibölümeverilenad,rotor. dönek *İnançvedüşüncesinisıksıkdeğiştiren,sözünegüvenilmeyen,kaypak. dönekçe *Döneğeyakışacakbiçimde(olan). döneklik *Dönekolmadurumu. *Döneğeyakışacakbiçimdedavranış. dönel *Kendiekseniçevresindedönerekoluşmuş. döneleme *Dönelemekişi. dönelemek *Dolaşmak,dolaşıpdurmak. dönelme *Dönelmekişi. dönelmek *Enyükseknoktayaçıktıktansonraalçalmayabaşlamak. dönem *Belliözellikleriolanzamanparçası,devre,devir,periyot. *Birçağiçindebelliözellikleriolansınırlısüresi. *Yasamameclisininikiseçilişiarasındakizamansüresi,devre. *Biryıliçindekiikiayrıöğretimsüresi. *Bokstaüçerdakikalıkdövüşmesürelerindenherbiri,raunt. dönemeç *Biryolunyöndeğiştirdiğiyer,viraj. *Birdurumda,tutumda,davranışta,düşüncedekiaşama. dönence *Yerküresiüzerinde,güneşışınlarınınyıldaikikezdikaçıilegeldiği,sıcakkuşağınkuzeyvegüney sınırlarınıoluşturanveeşliğin23°27°kuzeyvegüneyindengeçençemberleri. dönenceyıl *Güneş'inilkbaharnoktasındanartardaikigeçişiarasındakisüre(365gün5saat48dakika46saniye). dönencel *Dönenceileilgili. dönencelay *Ay'ınilkbaharnoktasındangeçensaatdairesindenartardaikigeçişiarasındakisüre(27gün1saat43 dakika). dönenceli *Münavebeli. dönenme *Dönenmekişi. dönenmek *Olduğuyerdeveyabirşeyinçevresindedönmek. *Fırsatkollayarakistediğibirşeyinçevresindedönmek. döner *Dönmekteolan,dönen,dönecekbiçimdedüzenlenen. *Bireksenegeçirilmişetlerindöndürülerekpişirilmesiyleyapılankebap,dönerkebap. dönerayna *Arkalıönlüayna,ikitarafıdaaynalıcam. *İkiyüzlü,riyakâr(kimse). dönerkapı *Üçveyadörtkanatlı,düşeyekseniçevresindedönerekgeçişsağlayankapı. döner kavşak *Yolortalarınainşaedilmişaksiyöneveyasoladönüşlerisağlayanada. dönerkebap *Bkz.döner. dönerkule *Kulelerinüzerinekurulmuşkendieksenietrafındayavaşçadönenkule. dönersahne *Biroyununsergilenmesisırasındakolaycadönüpseyircilerinönünegeçebilecek,kullanımahazırsahne. dönersermaye *Kamumaliyesialanındabelirlivesüreklibiramacıneldeedilmesiiçingenelveyakatmabütçedenbir miktarparanın,azaltılmamakşartıilekuruluşaveyabukuruluşlailgiliişletmelereverilmesi,mütedavilsermaye. dönerci *Döneryapıpsatankimse. dönercilik *Dönercininişi. döngel *Muşmula. döngelorucu *Sürekliolarakaçkalma. döngü *Bkz.kısırdöngü. dönme *Dönmekişi. *Biçimideğişmeyenbirşeklinekseniçevresindekihareketi. *BaşkabirdindeikenMüslümanolan,mühtedi. dönmedolap *Eğlencealanlarında,bireksençevresindeyukarıdanaşağıdönenveoturmayerleriolaneğlencearacı. *Büyükkonaklardabiryerdenbiryereyemekgeçirmekiçinduvardakibiraçmayayerleştirilmişolan dönebilendolap. dönmeekseni *Dönenbircisminhernoktasınınçizdiğiçemberlerinmerkezlerindengeçendoğru. dönmek *Kendiekseniüzerindeveyabaşkabirşeyindolayındahareketetmek. *Gerigelmek,gerigitmek. *Yönelmek. *Sapmak. *Birşeyiandıracakdurumagirmek,benzemek. *Sınıftakalmak. *İnanç,dinveyadüşüncesinideğiştirmek. *Durumdandurumageçmek,değişmek,olduğundandahadeğişikbirdurumalmak. *Dolap,dalaverevb.kelimelerle\"gizliceyapılmak,çevrilmek\"anlamındakullanılır. *Belirlibiryerdedolaşmak. *Kendinibiryandanbiryanaçevirmek. *Yönetilmek,düzenekonulmak,çekipçevrilmek. *Bırakılanbirkonuveyaişebaşlamak;sözkonusuetmek,hatırlamak. *Benzemek. dönmeli *Birtürhalımotifi. dönük *Dönmüş,çevrilmiş. *Yönelmiş. dönülme *Dönülmekişiveyadurumu. dönülmek *Dönmekişiyapılmak. dönüm *1000m²lik biralanölçüsü. *Tekrarlananbellibirolayıntamamlanmasıveyenisininbaşlaması. *Eniboyukırkarmimararşınıolanalanölçüsü. *Gidipgelmeileyapılanbirişinherseferi. *Dönmekişi. dönümnoktası *Birolayınyenibirdurumageçmezamanı. dönümlük *Dönümölçüsünde. *Dönümeyetecekölçüdeolan. dönüpdolaşmak(veyadönedolaşa) *uzunsüregezmek. *arayışiçindeolmak,herçareyebaşvurmak. dönüş *Dönmekişiveyabiçimi. *Oyuncununbirayağınıyerdenkesmedenyaptığıdönmehareketi. dönüşlü *Dönüşüolan. *Öznesiilenesnesibirolanfiil,mutavaat. dönüşlüçatı *Fiildekikavramınözneyedöndüğünübildirençatı.Türkçedebuçatıçoğukez-n-,bazende-I-veya-ş-çatı ekleriylekurulur:Sevinmek(sev-in-mek),yorulmak(yor-ul-mak),alışmak(al-ış-mak)gibi. dönüşlüfiil *Kavramınözneyedönüşmesinisağlamakiçinçoğukez-n-bazende-I-veya-ş-çatıekleriylekurulanfiil, mutavaatfiili:Öğrencilersınıflarınıgeçinceçoksevinirlergibi. dönüşlüzamir *Kişikavramınıpekiştirerekbelirtenzamir.Türkçedebukavramkendikelimesiylesağlanır. dönüşlülük *Dönüşlüolmadurumu. dönüşme *Dönüşmekişi,tahavvül. *Kelimeiçinde,yanyanadüşenikisestenbirincisesinikincisininetkisiyledeğişmesi,benzeşme. dönüşmek *Birbiçimdenveyabirdurumdanbaşkabirbiçimveyadurumagirmek,tahavvületmek. dönüşsüz *Dönüşüolmayan. dönüştürme *Dönüştürmekişi,tahvil. dönüştürmek *Dönüşmesinisağlamak,tahviletmek. *Birşekli,bellibirkuralagöre,başkabirşekleçevirmek. dönüştürücü *Dönüştüren. *Aynıfrekanstafakatyoğunluğuveyagerilimigenelliklefarklıolanbirveyabirçokdeğişikakımdizgesini, değişikbirakımdizgesinedönüştürenelektromanyetikindükleçlidurukaraç,muhavvile,transformatör. dönüştürülme *Dönüştürülmekişi. dönüştürülmek *Dönüştürmekişineuğramak. dönüştürüm *Dönüştürmekişi,tahvil. dönüşüm *Olduğundanbaşkabirbiçimegirme,başkabirdurumalma,tahavvül,inkılâp;transformasyon. *Görevinindeğişikliğeuğramasıyüzündenbirorgandaortayaçıkandeğişme. *Bilinçaltınaitilmişbirduyguveyaisteğin,karşıtıgörünümündeveyabaşkabirbiçimdebilinceyükselmesi, transformasyon. dönüşümcü *Dönüşümcülükleilgiliolan. *Dönüşümcülükyanlısı(kimse). dönüşümcülük *Yaşayantürlerinyalınbiçimlerdenkarmaşıkbiçimleredoğruevrimlegelişerekortayaçıktığınıönesüren öğreti,transformizm. dönüşümlü *Değişerek,sıraile. *Değişen,sıraileolan. döpiyes *Etekcekettenoluşanikiparçalıkadıngiysisi. dörder *Dörtsayısınınüleştirmesayısıfatı,herbirinedört,herdefasındadördübiraradaolan. dördül *Kenarlarıveaçılarıbirbirineeşitolandörtgen,murabba,kare. *Rubaî. dördün *Ayveyabenzerigökcisimleriçemberlerininyarısınınaydınlıkolduğuevre,yarımay,terbî. dördüncü *Dörtsayısınınsırasıfatı,sıradaüçüncüdensonragelen. dördüncüçağ *Yeryüzününyaklaşıkikiveyaüçmilyonyıllıkçağı. dördüz *Dördübirliktedoğmuşolanveyabiraradabulunan. *Dördübirbatındadoğmuşdörtçocuk. dördüzyumrucuklar *Beyinlebeyincikarasındabulunandörtkabartınınadı. dördüzleme *(eskiYunanedebiyatında)Üçütrajedi,sonuncusuyermedramıolandörtsahneeserindenoluşanbölüm. dört *Dörtsayısınınadıvebusayıyıgösterenrakam,4,lV. *Üçtenbirartık. *Dörtsıfatıbazen\"her,bütün\"anlamınagelir. dörtayak *Dörtayaklıhayvan. *Ellerideayakgibikullanarak. dörtayaküstünedüşmek *tehlikelibirdurumdanhiçzarargörmedenkurtulmak. dörtayaklılar *Sürüngenlerivememelileriiçinealanbirsınıf. dörtbaşımamur *herbakımdanistenildiğigibiolan,eksiksiz,kusursuz. dörtbir *Bkz.ciharıyek. dörtbirtaraf(veyayan) *heryan,bütünçevre. dörtbucak *Hertaraf,heryer. dörtçifte *Kürekyarışlarındasancakveiskelesindedörderküreğiolantekne. dörtdönmek *telâşlaçarearamak. *birişyapmakiçintelâşlasağasolakoşmak. dörtdörtlük *Birlik. *Tam,kusursuz,mükemmel. dörtduvararasındakalmak *evde,kapalıbiryerdekalmakzorundaolmak. dörtellesarılmak(veyayapışmak) *birişebüyükbirözenveönemvererekgirişmek. dörtgöz *Gözlüklükimse. dörtgözbirevlâtiçin *\"annevebabanınbütünemekvedidinmesievlâtiçindir\"anlamındakullanılır. dörtgözlebeklemek(veyabakmak) *çokisteyerekveyaözleyerekbeklemek. dörtişlem *Toplama,çıkarma,çarpmavebölmedenoluşan,matematiğindörttemelişlemi. dörtkaşlı *Bıyığıyeniterleyen(delikanlı). *Kalınvegürkaşlı. dörtköşe" }, { "text": "*Karebiçiminde. dörtköşeolmak *çokkeyiflenmek,çokzevkduymak. dörtüstü,muratüstü *işiherzamanyolundaolanlariçinsöylenir. dörtyanıdenizkesilmek *çaresizveumutsuzkalmak. dörtyol *Dörtyolunbirleştiğiyer. dörtyolağzı *Dörtyolunbirleştiğikavşak. dörtyüzlü *Dörtyüzüolançokyüzlü. *Tabanıüçgenolanpiramit. dörtcihar *Oyunda,atılanzarlarınikisinindedörtbenekliolanyanlarınınüstegelmesi. dörtgen *Dörtkenarıolançokgen,dörtkenar. dörtkenar *Dörtgen. dörtleme *Dörtlemekişi. *Birgazelinherbeytininbaşınaikidizekatılarakyapılannazımbiçimi,terbî. *Tarlayıdörtkezsürme. dörtlemek *Birşeyinsayısınıdördeçıkarmak. dörtlü *Dörtparçadanoluşan,kendindeherhangibir şeydendörttanebulunan. *İskambil,dominogibioyunlardaüzerindedörtişaretibulunankâğıtveyapul. *Dörtkişidenoluşanmüziktopluluğu,kuartet. dörtlüfinal *Dörttakımınkatılımıileoynananfinalmaçları. dörtlük *Dörttanedenoluşmuş,dörttanealabilen. *Birliknotanındörttebiriuzunluğundanota. *Dörtdizelikbölümlerdenoluşmuşşiirveya şiirparçası,kıta. *Birbirinedikikiçapboyuncadördebölünmüşdaireninherbirdilimi. dörtnal *Atınenhızlıkoşmabiçimi. *Birişiçokçabukyapma,aceleetme. dörtnala *(atiçin)Dörtnalkoşarak. dörtnalakaldırmak *dörtnalkoşturmayabaşlamak. dörtnalakalkmak *dörtnalkoşmak. dörttek *Kürekyarışlarındasancakveiskelesindeikişertekküreğiolantekne. döş *Göğüs,bağır. *Kaburgaaltı. döşeğedüşmek *Bkz.yatağadüşmek. döşek *Yatak. *Gemigövdesinde,subasıncı,çarpma,karayaoturmavb.durumlardadarbelerikarşılayabilecek,yükve makinelerinağırlığınadayanabilecekdirençtekiyapıgereci. *Dövülmeküzereharmanyerineserilenekinsapları. döşekli *Döşeğiolan. *Yalpasıazolanyayvangemi. döşeli *Döşenmişolan,mefruş. *Bkz.dayalıdöşeli. döşem *Tesisat,donanım. döşemci *Döşeyici,tesisatçı. döşemcilik *Döşemcininyaptığıiş,tesisatçılık. döşeme *Döşemekişi. *Yapılardatabanüzerinedöşenentahtavb.kaplama. *Biryapınındöşenmesineyarayanhertürlüeşya,mefruşat. *Koltuk,kanepe,divangibieşyalarınkumaş,yay,pamukvb.bölümleri. *Halkedebiyatındavetürkülerdenöncesöylenen,bazentekerlemebiçimindeolanuyaklıgirişbölümü. döşemeci *Döşemeyapan(kimse). *Perde,koltuk,kanepegibieşyasatanveyaonaran(kimse). döşemeciçivisi *Özelliklemobilyadöşemeciliğindekullanılanbüyükbaşlı,korekesitligövdeli,sivriuçluvesiyahrenkliçivi. döşemecilik *Döşemeyapmaişi. *Döşemealıpsatmaişi. döşemek *Birtabanı,tahta,karo,mermergibiyapıgereçleriylekaplamak. *Açıpyaymak;kumaş,halıgibişeyleribiryeriiyiceörtecekbiçimdesermek. *Birevveyadaireninoturulabilirdurumagelmesiiçingereklieşyayıorayayerleştirmek. *Yerleştirmek. döşemeli *Döşemesiolan. döşemelik *Yapılardatabanadöşemekiçinkullanılan(gereç). *Kanepe,koltukgibieşyanınkaplanmasınaelverişli(kumaş). döşemesiz *Döşemesiolmayan. döşeniş *Döşenmekişiveyabiçimi. döşenme *Döşenmekişi. döşenmek *Döşemekişiyapılmak. *Birinekızarakkötüveküçükdüşürücüsözlersöylemek. *Uzunuzadıyaveyererekyazmak. döşetilme *Döşetilmekişi. döşetilmek *Döşetmekişiyaptırılmak. döşetme *Döşetmekişi. döşetmek *Döşemekişiniyaptırmak. döşeyici *Tesisatişiniyapanusta,tesisatçı. döşeyiş *Döşemekişiveyabiçimi. döşgömü *Hayvanınönikibacağıilegöbekarasındakiettenyapılanpastırma. döteryum *Çekirdeğindebirprotonvebirnötronbulunduranhidrojenatomununbirizotopu,ağırhidrojen. KısaltmasıD. dövdürme *Dövdürmekişi. dövdürmek *Dövmekişiniyaptırmak. dövdürtme *Dövdürtmekişi. dövdürtmek *Birinedövdürmekişiniyaptırmak. *Dövmeyaptırmak. dövdürtülme *Dövdürtülmekişi. dövdürtülmek *Birinedövdürülmek. dövdürülme *Dövdürülmekişi. dövdürülmek *Dövmekişiyaptırılmak. döveç *Ağaçtanyapılmışhavan. döven *Bkz.düven. dövenci *Bkz.düvenci. döviz *Ülkelerarasıödemeyapmaktakullanılabilecekpara,çekvepoliçegibihertürlüödemearacı. *Yabancıülkeparası. *Propagandaveyatanıtmaamacıylaüzeriyazılmışbezveyakarton. dövizkaçırmak *yurtdışınaizinsizdövizçıkarmak. dövizzede *Bankalaradövizleborçlanıpevveyaarabasatınalan,ancakdövizinaşırıartışıdolayısıylaaldığıkredileri geriödeyemeyerekedindiğimalıyokpahasınaelindençıkarmakzorundakalankimse. dövme *Dövmekişi. *Dövülerekkabuğuçıkarılmışbuğdayvebundanyapılanyemek. *Vücutderisiüzerineiğnegibisivribiraraçlaçizilmekveiçinerenkverenmaddelerkonulmakyoluyla yapılançıkmazyazıveyaresim. *Kızgındurumdaikendövülerekbiçimverilmiş(metaleşya). *Dövülerekyapılan. dövmeyapmak *vücudadövmeişlemek. dövmeci *Kullanılmadanöncedövülmesigerekenmadenfilizleriniveyadiğermaddeleridövenişçi. *Vücudadövmeyapankimse. dövmecilik *Dövmeyapmaişi. dövmek *Vurarakcanınıacıtmak. *Çamaşır,halıgibişeyleritokaç,sopagibişeylerlevuraraktemizlemek. *Birşeyitozdurumunagetirmekiçinezmek. *Ezmekveyaçırpmak. *Ateştekızdırılarakyumuşatılmışbirmadeni,vurarakistenilenbiçimegetirmek. *Topatutmak. *Çarpmak,vurmak. dövmelik *Mısırvebuğdaydövmeyeyarayan,yarmabuğdayyapanbiraraç. dövülgen *Dövülereklevhadurumunageçebilen(maden). dövülgenlik *Madenindövülgenolmaniteliği. dövülme *Dövülmekişi. dövülmek *Dövmekişinekonuolmak. dövülüş *Dövülmekişiveyabiçimi. dövünme *Dövünmekişi. dövünmek *Aşırıüzüntü,çaresizlik,pişmanlıkduyarakçırpınmak,kendikendinidövmek. *Çoküzülmek. dövünüş *Dövünmekişiveyabiçimi. dövüş *Dövmekişiveyabiçimi. *Tokat,yumruk,tekmegibisaldırışlarlayapılankavga. dövüşçü *Dövüşenkimse. dövüşken *İyidövüşenveyadövüşmeyiseven. dövüşkenlik *Dövüşkenolmadurumu. dövüşme *Dövüşmekişi. dövüşmek *Karşılıklıbirbirinidövmek. *(ikisilâhlıkuvvet)Çatışmak. *Boksyapmak. dövüştürme *Dövüştürmekişi. dövüştürmek *Dövüşmelerinisağlamak. dragoman *Tercüman,dilmaç. dragon *Ejderha. *Batıordularında,atlıveyayayaolarakçarpışanaskersınıfı. drahmi *Yunanparabirimi. drahoma *Geliningüveyeverdiğiparaveyamal. draje *Üstüşekerli,renkliveparlakbirmaddeile kaplanmışhap. *Dahaçokçikolatailekaplanmışkuruyemiş. dram *Sahnedeoynanmakiçinyazılmışoyun. *Acıklıüzüntülüolayları,bazengüldürücüyönlerinidekatarakkonualansahneoyunutürü. *Tiyatroedebiyatı. *Acıklıolay. drama *Dram. dramatik *Sahneoyununaözgüolan. *Coşkuveren,duygularıkamçılayan. *Acıklı. dramatikleşme *Dramatikleşmekdurumu. dramatikleşmek *Dramatikbirdurumalmak. dramatizeetme *Dramatizeetmekişiveyabiçimi. dramatizeetmek *(biredebîeseri)Radyo,televizyonveyasahneoyunubiçiminegetirmek. *Birolayıolduğundandahaacıklı,abartılıbirbiçimdeortayakoymak. dramaturg *Oyunyazmaveyönetmekurallarınıbilen,biroyunyazılırveyasahnelenirkenbubilgisindenyararlanılan kimse,oyunyazarı,tiyatroyazarı. dren *Hendek. *Ameliyatsonrasıvücutiçindekalandokuartıklarınıvesıvılarıdışarıatmakveyayaraüzerindekiihtihabı akıtmaktakullanılanbükülgentüp. drenaj *Topraktabitkilerinyetişmesinezararlıolanfazlasularınakıtılması,akaçlama. *Yaradabirikensıvıyıakaçlaboşaltma. dretnot *XX.yüzyılınbaşlarındakullanılanbirzırhlıtipi. drezin *Yolkontrolvebakımıiçindemiryollarındakullanılanküçükaraba. dripling *Topukısaaralıklarlaveyayavaşyavaşvurarakilerigötürmek. driplingyapmak *futbol,basketbolgibioyunlardatopukısaaralıklıvedenetimdençıkarmayacakvuruşlarlasürmek. drog *Hayvanvebitkilerden,kurutularakveyaözelmetotlarlatoplanarakeldeedilen,eczacılıkvekısmen sanayidekullanılanhamveyayarıhammadde. drosera *Droseragillerden,topuzbiçimindekiyapraklarınınüstyüzeyi,böcekleriyakalayanyapışkantüylerileörtülü otsubirbitki(Droserarotundifolia). droseragiller *İkiçeneklilerden,örnekbitkisidroseraolanbitkifamilyası. -du *Bkz.-dı/ -divb. dua *Tanrı'yayalvarma,yakarış. *İbadetveyayakarmaamacıylaokunandindeğeriolanmetin. duaetmek *Tanrı'yayalvarmak. duacı *BiriiçinTanrı'yayalvarankimse. duahan *Duaokuyucu. duasıtutmak *hayırduasıgerçekleşmek. duasını(veyadua)almak *iyiyapılanbirişlebirininhoşnutluğunukazanmak. duayen *Kordiplomatiktekıdemlilikbakımındanbaştagelendiplomat. *Birmeslekteyaşçavekıdemceileriolankimse. duba *Yüktaşımakveyaköprükurmakiçinkullanılanaltıdüzbirtürdenizaracı. *İçiboş,heryanıkapalı,suyunüstündeyüzenbirtürbüyük şamandıra. dubagibi *çokşişman. dubar" }, { "text": "*Kefalgillerden,30-40cmuzunluğunda,etilezzetlibirbalıktürü(Mugilcephalus). dubara *Oyunda,atılanzarlardanikisinindeikibenekliyüzününüstegelmesi. *Oyun,hile,aldatmaca,düzen. dubaracı *Oyunla,hileyle,aldatmacayla, düzenleişgören(kimse),düzenci. dubaracılık *Dubaracınınyaptığıiş,hilekârlık. dublâj *Çekilmişbirfilmisonradansözlendirme. *Yabancıdildekifilmlerinyerliveyabaşkabirdileçevrilmesiişi. dublâjcı *Sözlendirici,seslendirici. dublâjcılık *Sözlendiricilik,seslendiricilik. duble *Belirlimiktarınveyabüyüklüğünikikatı. *Giysileriniçbölümünegeçirilipkumaşlabirliktedikilenastarveyagiysileriniçineayrıolarakgiyilen giyecek. dubleetmek *astargeçirmek. dubleks *Çiftkatlı. dubleksdaire *Kendiiçmerdiveniilebağlananikiayrıkattanoluşantekdaire. dublör *Biroyuncununyerineoynayabilecekbaşkaoyuncu. dublörlük *Dublörolmadurumu,dublörünyaptığıiş. duçar *Uğramış,yakalanmış,tutulmuş. duçarolmak *uğramak,tutulmak. dudağını(veyadudaklarını) ısırmak *yakışıksızbirdurumkarşısındaşaşmak. dudağınıbükmek *ağlayacakgibiolmak. dudağınınucunagelmek *hemensöyleyecekdurumdaolmak. dudak *Ağzın,dişleriörtenvedışarıyadoğruazveyaçokkıvrılanüstvealtkenarlarındanherbiri. *Ağız. dudakbenzeşmesi *Dudakünsüzlerininveyayuvarlakünlülerindüzünlülerietkileyipyuvarlaklaştırması. dudakboyası *Dudaklarıboyamakiçinkullanılankokulu,renklimadde,ruj. dudakbükmek *birşeyibeğenmediğini,küçümsediğinibellietmek,umursamamak,küçüksemek,pekaldırışetmemek. dudakçukuru *Üstdudağınortasındakioluk. dudakdudağagelmek(veyakalmak) *öpüşmek. dudakeşlemesi *Sözlendirmede,perdedekigörüntüdeyeralandudakhareketlerineuygunsesçıkarma. dudak ısırtmak *hayranbırakmak. *hayrete,şaşkınlığadüşürmek. dudakkalemi *Rujundahakalıcıolmasınısağlayanvedudakçizgilerinibelirlemeyeyarayankalem. dudakpayıbırakmak *bardakveyafincangibikapları,ağzınakadardoldurmayıpdudağınyanaşabileceğikadarboşbiryer bırakmak. dudaksarkıtmak *somurtmak. dudaktiryakisi *İçtiğisigaranındumanınıiçineçekmeksizindışarıüfleyentiryaki. dudakucuylasöylemek *bellibelirsizanlatmak,isteksizcesöylemek. dudakünsüzü *Ağızboşluğundangelenhavanındudaklaraçarpıppatlamasıylaveyadudaklarınaralığındansızmasıyla oluşanünsüz. dudakyarığı *Bkz.tavşandudağı. dudaksıl *Boğumlanmanoktasıdudaklardabulunansesçeşidi. dudaksıllaşma *Bazıkelimelerdeçeşitlisebeplerledüzünlülerinyuvarlaklaşmasıveyaünsüzlerindudakünsüzlerine dönmesi:dîvâr>duvar,konşı>komşugibi. dudu *Kadınlaraverilenbirunvan,hanım. *YaşlıErmenikadını. dududilli *Çokkonuşan,tatlıdilli(kadın). duetto *Birkadınvebirerkeksesinsözleridönüşümlüolarakokuduklarıhafifmüzikparçası. duhul *Girme,giriş. duhuliye *Girişücreti. duhuliyekartı *Girişbelgesi,girimlik. -duk *Bkz.-dık/-dikvb. duka *Dükunvanınıneskidenkullanılanbiçimi. *BirçeşitVenedikaltınakçesineverilenad. dukalık *Birdukanınyönetimindebulunanülke. dul *Eşiölmüşveyaeşindenboşanmış(kadınveyaerkek). dulkalmak *(kadınveyaerkekiçin)eşiölmek. dulaptalotu *Dulaptalotugillerinörnekbitkisiolan,KuzeydoğuAnadoludağlarındayetişençiçeklerigüzelkokan,çalı görünüşünde,çokyıllıkbirbitki(Daphnemezereum). dulaptalotugiller *Örnekbitkisidulaptalotuolan,taçsızikiçeneklilerdenbirfamilya. dulavratotu *Birleşikgillerden,hekimliktekullanılanbirbitki(Arctiumtomentosum). dulda *Yağmur,güneşverüzgârınetkileyemediğigizli,kuytuyer,siper. *Esirgeme,koruma,himaye. duldatutmak *üstüneçekmek,örtünmek,koruyacakbiçimdesarınmak. duldalama *Duldalamakişi. duldalamak *Korumak,siperaltınaalmak. duldalanma *Duldalanmakişi. duldalanmak *Korumak,siperaltınagirmek. duldalı *Duldasıolan. duldasız *Duldasıolmayan. dulluk *Dulolmadurumu. duluk *Yüz. *Şakak. *Yüzünşakaklaçenearasındakiyanı. Duma *ÇarlıkzamanındaRusparlâmentosunaverilenad. dumağı *Nezle,ingin,zükâm,nevazil. duman *Birmaddeninyanmasıileçıkanveiçindekatızerrelerlebuğubulunankaraveyaesmerrenkligaz. *Havalanantozlarınveyasisinhavadaoluşturduğubulanıklık. *Kötü,yaman. *Esrar. dumanalmak *siskaplamak,sisbürümek. *sigaradumanınıiçineçekme. dumanaltıolmak *esrariçilenbiryerinhavasındanetkilenmek. dumanattırmak *kötüdurumadüşürmek,geridebırakmak,biriniyıldırmak. dumanetmek *dağıtmak,bozmak,yoketmek. *yenmek,başarısağlamak. dumanolmak *işi,durumuberbatolmak. *(birkimseveyabirşey)ortadankaybolmak. dumanrengi *Koyukülrengi,füme. *Burenkteolan. dumanaboğmak *bunaltmak,şüpheiçindebırakmak. dumanıdoğruçıksın *\"iyivegüzelolmasabileyöntemeuygunolsunyeter\"anlamındakullanılır. dumanıüstünde *(sebze,meyve,yemekiçin)çoktaze. *çokyeni,üzerindençokzamangeçmemiş. dumanıvermek *ortalığıkarıştırmak. dumanlama *Dumanlamakişi. dumanlamak *Dumanlıdurumagetirmek;dumanatutmak. dumanlanma *Dumanlanmakdurumu. dumanlanmak *Dumanlıdurumagelmek. *Bulanmak,karışmak. dumanlı *Dumanolan,dumançıkaran. *Sisli,sisleörtülü. *Sıkıntılı,bulanık;esrik,sarhoş. dumansız *Dumanıolmayan,dumançıkarmayan. dumdum *Baştarafıhaçbiçimiçentilmiş,çarptığıyerdetehlikeliyaralaraçanbirtürtüfekkurşunu. dumur *Körelme. dumurauğramak *körelmek. dun *Alçak,aşağı,aşağılık. *Altta,aşağıda. duo *İkisesveyaikimüzik. *Karşılıklıikikişitarafındansöylenenşarkı. dupduru *Çokduru. -dur *-dır/-dirvb. -dur- *Bkz.-dır-/-dir-vb. dur(veyadurun!) *\"birazzamangeçsin\"anlamıylacümlelerinbaşınagelir. durdurak(veyadurdinlen,durotur)yok *durupdinlenmedensürekliçalışmayıanlatır. duraç *Turaç. duraç *Heykel,sütungibişeylerinüstünekonulduğuparça,ayak,taban,kaide. durağan *Yerinideğiştirmeyen,yerli,hareketsiz,sabit. *Etkinolmayan,gelişmemiş. durağanelektrik *Kimyasalolarakenerjinindepoedildiğiakümülâtörünürettiğielektrik. durağanlaşma *Durağanlaşmakişiveyadurumu. durağanlaşmak *Durağandurumagelmek. durağanlık *Durağanolmadurumu. durak *Tren,tramvay,otobüsgibigeneltaşıtlarındurmakzorundaolduğuveyadurabileceğiyer. *Cümlesonundakinokta. *Heceölçüsüyleyazılmışşiirlerdeölçükalıplarıiçindekidurmayerleri. *Birölçüuzunluğundasusma. *Konuşmada,anlamıngerektirdiğibiçimdekelimelerarasındakiseskesintisi. duraklama *Duraklamakdurumu. *İlerlemektebulunanbirbirliğin,vakitsiz,yersizvedüzensizolarakyürüyüşünüdurdurması. duraklamak *(hareketdurumundakibirşey)Kısabirsüreiçindurmakveyaaradabirdurmak. *Birsüresesçıkarmamak,birşeysöylememek,duraksamak,tereddütetmek. duraklatma *Duraklatmakişi. duraklatmak *Birşeyinduraklamasınısağlamak. duraklayış *Duraklamakişiveyabiçimi. duraklı *Durağıolan. *Hepaynıyerdekalan,hepaynıyerdetekrarlanan. duraklıdalga *Bütünnoktalarıaynıanda,zıtveaynıfazlıtitreşimleryapandalga,kararlıdalga. duraklık *Durakolmadurumu. *Durgunluk. duraksama *Duraksamakdurumu,tereddüt. duraksamak *Neyapmakveyanedemekgerektiğinikestiremeyerekduraklamak,tereddütetmek. duraksamalı *Duraksayan,tereddütlü. duraksamasız *Duraksamasıolmayan,tereddütsüz. duraksayış *Duraksamakişiveyabiçimi. duraksız *(otobüsiçin)Molavermeden,duraklardadurmadan. dural *Hepbirdurumdavehiçdeğişmedenkalan. duralama *Duralamakdurumu. duralamak *Duraklamak. duralayış *Duralamakişiveyabiçimi. durallık *Duralolmadurumu. durdu,durdu,turnayıgözündenvurdu *uzunsürebekledi,amasonundabüyükbirkazançeldeetti. durduğuyerde *hiçbiremekharcamadan. *gereğiyokken. durdurma *Durdurmakişi. durdurmak *Durmasınısağlamak. durdurtma *Durdurtmakişi. durdurtmak *Durmasınısağlamak,durmasınayolaçmak. durdurulma *Durdurulmakişi. durdurulmak *Durdurmakişiyapılmak. durduruş *Durdurmakişiveyabiçimi. durendiş *Uzağıgörür,ileriyidüşünür,öngörülü. durgu *Olmaktaolanbirşeyinbirdenbiredurarakkesilmesi,sekte. *Birmüzikeserinde,bitişetkisiyapanarmonikzincirlemelerbütünü. durgun *Kımıldanışvecanlılıkgöstermeyen,dingin,sakin. *Neşesiz,keyifsiz,sessiz,canlıolmayan. *Canlıolmayan,sönük,hareketsiz. durgun şişkinlik *Ekonomidekidurgunlukveenflâsyonunaynıandayaşanması,stagflâsyon." }, { "text": "durgunlaşma *Durgunlaşmakdurumu. durgunlaşmak *Durgunolmadurumu. durgunlaştırma *Durgunlaştırmakişi. durgunlaştırmak *Durgundurumagetirmek. durgunluk *Durgunolmadurumu. durgunlukçökmek *sessiz,sakindurumagirmek. durma *Durmakdurumu. *Eğleşme,eğlenme,tevakkuf. durmadan *Aravermeden,kesintisiz,sürekli. durmak *Hareketsizkalmak,yürümezolmak. *İşlemezolmak,çalışmamak. *Biryerdebirsüreoyalanmak,eğlenmek,eğleşmek,tevakkufetmek. *Dinmek,kesilmek. *Varlığınısürdürmek. *Varolmak. *Beklemek,dikilmek. *Yaşamak. *Birisininmalıolarakbulunmakveyaomallailişkisiolmak. *Kalmak. *Hareketsizdurumdaolmak. *Biryerdeolmakveyabulunmak. *Bellibirdurumda,birgörevdebulunmak. *(olumsuzbiçimiyle)Aravermeden,sürekliolarak. *Birkonuylaçokilgilenmek,üstünedüşmek. *Kökveyagövdelerisonuna-a(-e)ekialmışfiilleregelereksüreklilikbildirenbirleşikfiilleroluşturur: Çalışadurmak,bakadurmak,getiredurmak,yiyedurmakgibi. durmuşoturmuş *olgun,davranışlarıtutarlı(kimse). *tutarlı,aşırılığakaçmamış. durmuşoturmuşluk *olgunluk,tutarlılık. duromerplâstik *Sıkıağyapılımoleküllerdenoluşansertvekatıplâstiktürü. -durt- *Bkz.-dırt-/-dirt-vb. duru *Bulanıklığıolmayan,temiz,berrak. *(ten)Pürüzsüz. *(dil,üslûpiçin)Arınmış,karışıkolmayan. durucu *Süreklikalan,oturan. duruk *Hareketiolmayan,belirlibirsüredeğişmeyen,statik,dinamikkarşıtı. *Kuvvetlerindengelenmesiyleilgili. *Hareketetmeyennesnelerinüzerindekikuvvetdengeleriileuğraşanbilimdalı,statik. *Dalgalıakımlıelektrikmotorveyaüreteçlerindehareketsizbölüm,stator. -duruk *İsimdenisimtüretenek:boyun-duruk,burun-duruk,oğul-durukvb. durukluk *Durukolmadurumu. duruksun *Kararveremeyen,mütereddit. durulama *Durulamakişi. durulamak *Yıkanmışşeyleridurusudangeçirmek. durulanma *Durulanmakişi. durulanmak *(yıkanmışşeyler)Durusudangeçirilmek. *(insan)Yıkandıktansonrabirdahatemizsudökünmek. durulaşma *Durulaşmakdurumu. durulaşmak *Durubirdurumagelmek. durulma *Durulmak(I,II)durumu. durulmak *Durudurumagelmek. *(gürültü,kımıldanış,karışıklık,yağış,yeliçin) Dinmek,sükûnbulmak. *Uslanmak,sakinleşmek. durulmak *Durmakişiyapılmak,kalınmak. durultma *Durultmakişi. durultmak *Durudurumagetirmek. duruluk *Duruolmadurumu. *(dil,uslûpiçin)Karışıkolmamadurumu. durum *Birzamankesitiiçindebirşeyibelirleyenşartlarınhepsi,vaziyet,hâl,keyfiyet,mevki,pozisyon. *Duruşbiçimi,konum. *Bireyintoplumiçindekiilişkileriylebelirlenenyeri. *İsimsoyundankelimelerinbirbirleriyleedatlarlavefiillerleilişkilerinibelirleyenbiçim,hâl. durumalmak *bellibirduruşbiçiminegeçmek. *birolaykarşısındabellibirtavıralmak. durumeki *İsminbirisimleveyafiilleilgisinikuranek. durumortacı *Bkz.sıfat-fiil. durumulacı *Bkz.zarf-fiil. durumvaziyeti *Görünüş. durumca *Durumagöre,durumbakımından. durumubozulmak *maddîdurumukötüleşmek. durumudüzelmek *maddîdurumuiyileşmek. durumunadüşmek *şartlarıkötüleşmek. durumundaolmak(veyabulunmak) *zorunluğundaolmak. durupdinlenmeden *arasıkesilmeksizin,arkaarkaya,sürekliolarak. durupdurup *Durarak. *Arasıra,zamanzaman,bekleyerek. durupdururken *gereğiveyasebebiyokken. *birdenbire,ansızın. duruş *Durmakişiveyabiçimi. duruşma *Davacıiledavalınınyargıçkarşısındahazırbulunduklarıyargılamaevresi. duş *Temizlikveyatedaviamacıylayüksektenpüskürtmekyoluylasudökünme. *Bubiçimdesudökünmeyeyarayanalet. duşkabini *Duşveyabanyoküvetininetrafınatakılan,suyundışarıyasıçramasınıönleyen,buharıniçeridekalmasını sağlayan,alüminyumveyaplâstiktenyapılmışçerçevelerinecam,mikavebenzeriplâstikmalzemegeçirilmiş,ön panelleribirrayüzerindehareketedebilenbirtürbanyo. duşteknesi *Duşyapmakamacıylabanyonunbirköşesineyerleştirilmişderinliğifazlaolmayantekne. duşak *Hayvanınikiayağınıiplebağlayarakyapılanköstek. duşaklama *Duşaklamakişi. duşaklamak *Hayvanınikiayağınıduşaklabağlamak,kösteklemek. dut *Dutgillerden,kuzeyyarımküreningenellikleılımanbölgelerindeyetişen,yapraklarıylaipekböceğibeslenen ağaç(Morus). *Buağacın,ak,kara,pemberenkteekşiveyatatlı,sulumeyvesi. dutgibiolmak *çoksarhoşolmak. *utanmak,mahcupolmak. dutkurusu *Dutunkurutulmasıileeldeedilenkuruyemiş. dutpekmezi *Dutezilmesiveşırasınınkaynatılmasısonundaeldeedilenbirpekmeztürü. dutyemişbülbüledönmek *neşevekonuşkanlığınıyitirmek,susmak. dutçuluk *Dutağacıyetiştirme. dutgiller *Dut,incirvebenzericinsleriiçinealanikiçeneklilerdenbirbitkifamilyası. dutluk *Dutağaçlarınınçokolduğuyer,dutbahçesi. duvağınadoymamak *yenigelinkenölmekveyakocasındanayrılmak. duvak *Gelininbaşını,bazendeyüzünükapayandantelveyatüldenörtü. *Küp,tandır,bacagibişeylerintaşveyatopraktanyapılmışkapağı. *Bazıbebeklerindoğduğuzamanbaşlarınıçevreleyenzar. duvakdüşkünü *Yenigelinkendulkalan. duvakçı *Duvakyapanveyasatankimse. duvakçılık *Duvakyapmaveyasatmaişi. duvaklama *Duvaklamakişi. duvaklamak *Başınıveyüzünüduvaklaörtmek. duvaklanma *Duvakörtünme. duvaklanmak *Duvakörtünmek. *Gelinolmak. duvaklı *Başıveyüzüduvaklaörtülü. *Doğduğunda,başındazarolan(bebek),perdeli. duvaksız *Duvağıolmayan. duvar *Biryapınınyanlarınıdışakarşıkoruyan,içbölümlerinibirbirindenayırantaş,tuğlavb.gereçlerdenyapılan veyaörülendikeydüzlem. *Birtoprakparçasınısınırlayantaş,tuğla,kerpiçtenyapılanengel. *Engel. *Sonuçsuz,sonuçvermeyenyer. *Voleyboldaağüzerindekarşıtakımoyuncusununvuruşunakarşıkoyma. duvarayağı *Yapılardasüsögesinindışındagöreviolmayan,duvarayapışık,üzerindeyukarıdanaşağıyayivlerbulunan yarımayak. duvarçekmek *duvarörmek. *aradakiilişkiyesonvermek,görüşmemek. duvardayağı *Yıkılmamasıiçinduvaraeğikolarakkonulandestekağaç. duvardişi *İlerideeklenecekduvarıniyicetutunmasıiçinduvarınbiryerindebırakılantuğlaçıkıntıları,eklemedişi. duvargazetesi *Duvaraasılan,çoğunluklaelle,yazımakinesiileyazılanokulveyadernekgazetesi. duvargibi *çoksağır. duvarhalısı *Duvaraasmaküzeredokunmuş,üzerindegenellikleresimişlenmişolanincehalı. duvarkâğıdı *Duvarlarısüsleyipgüzelleştirmekiçinyüzeylerineyapıştırılandüzveyadesenlikâğıt. duvarpası *İkioyuncununrakipoyuncuyatopukaptırmadanbirbirlerineatmalarıvealankazanmaları. duvarresmi *Duvaryüzeyiüzerindemumboyası,suluboya,yağlıboya,mozaikveyakazımagibitekniklerleyapılan resim. duvarsaati *Duvaraasılısaat. duvarsarmaşığı *Yaprakdökmeyen,gövdeyapraklarısaplı,üstyüzükoyu,altyüzüaçıkyeşilrenkli,sertvederimsi,küçük çiçekli,meyvesibezelyetanesibüyüklüğündeetli,sarıveyamorumsusiyahrenklibirbitki(Hederahelix). duvarsedefi *Bkz.dalakotu. duvartakvimi *Duvaraasılan,günlükveyaaylıkdurumuayrıkâğıtlarlagösterentakvim. duvaryapmak *Bkz.barajyapmak. duvarcı *Duvarörennitelikliişçi. duvarcılık *Duvarörmeişi. duy *Elektrikampulününtakıldığıbakırveyapirinçtenyivliyer. duypriz *Ampultakmayaveyaelektrikakımıalmayayarayanaraç. duyar *Duygulu,duygun,duyarlı,hassas. *Bedenüzerindeuyarıldığındahızlıvegüçlütepkilereyolaçan. duyarkat *Filmtabanıüzerindeyeralan,ışığakarşıduyarlığıolangümüşbromürlüeczatabakası. duyarga *Eklembacaklılardanbaşınönbölümündebulunan,eklemlerdenoluşmuşhareketliduyualmaorganı, lâmise,anten. duyargalılar *Birçiftduyargasıbulunan,böceklerleçokayaklılarıiçinealaneklembacaklılartopluluğu. duyarlı *Dışetkenlerekarşıduyarlığıolan,hassas. duyarlık *Duyumveduygularıalgılayabilmeyeteneği,hassasiyet. *Zayıfbiretkiyekarşı,tepkigösterebilmeyeteneği. *Birduyarkatınışıktanetkilenmeyeteneği. duyarlıklı *Duyarlığıolan. duyarlılık *Duyarlıolmadurumu. duyarsız *Duyarlıolmayan. duyarsızlaşma *Duyarsızlaşmakdurumu. duyarsızlaşmak *Duyarlıolmayeteneğikalmamak. duyarsızlaştırma *Duyarsızlaştırmakişi. duyarsızlaştırmak *Duyarsızlığınıortadankaldırmak,duyarsızdurumagetirmek. duyarsızlık *Duyarsızolmadurumu. duygan *Aşırıduygulu. duygu *Duyularlaalgılama,his. *Belirlinesne,olayveyabireylerininsanıniçdünyasındauyandırdığıizlenim. *Önsezi. *Ahlâkî,estetikvb.şeylerideğerlendirme,onlarabağlanmayeteneği. *Kendineözgübirruhîhareketvehareketlilik. duyguuyandırmak *birduyguoluşturmak. duyguuyanmak *birduyguoluşmak. duyguca *Duygubakımından. duygudaş *Birkonudaduygularıbaşkasıileaynıolan. *Üyesiolmadığıhâldebirpartinin,birkuruluşungörüşlerinibenimseyenveyabirgörüşü,biröğretiyi,bir akımıtutan(kimse),sempatizan. duygudaşlık *Aynıduygularıpaylaşma. *Birinsanınbirbaşkasınakarşıdoğrudandoğruyabireğilimduyması,sempati. duygulandırma *Duygulandırmakişi. duygulandırmak *Duygulanmasınısağlamak,duygulanmasınasebepolmak. duygulanım *Etkilenme,duygulanma. *İstençveanlıktanayrıgörülen,duygusaltepkilergöstermedurumu. *Duyarlığınhareketegeçişi. *Dışsebeplerlebirruhdurumunundeğişmesi. *Tutkudandahadüzenli,amadahagüçsüzolanseçkinbireğilim." }, { "text": "duygulanış *Duygulanmakişiveyabiçimi. duygulanma *Duygulanmakdurumu,tahassüs. *İçsalgıbezlerinidekapsayantürlüetkileraltındaduygusaltepkilergösterme. duygulanmak *Birolay,birgörünümkarşısındabirdenbiregüçlüduygularınetkisindekalmak. duygularıaçığavurmak *izlenimleriaçıkçasöylemek,belirtmek. duygularıyladavranmak *(birkimse)aklındançokduygularınınetkisindekalmak. duygulu *Duygusu,duyarlığıçokolan,kolayduygulanan,içli,hassas. duygululuk *Tepkilerinöncelikleduygularadayanmasıdurumu. *Çabuk,kolayheyecanlanmaeğilimi. *Uyarımlarıalmadakiincelik. duygun *Duygulu,duyar,hassas. duygunluk *Duygunolmadurumu,hassasiyet. duygusal *Duygularlailgili,duygularadayanan,hissî. *Duygununağırbastığı,duygununaşırıetkilediği(eserveyainsan). duygusaldüşünme *Bilgiyedayalıdüşünmeninkarşısında,duygusalyaşamdançıkanveonunlabelirlenendüşünme. duygusallık *Duygusalolmadurumu. *Duyumlarınveduygularınağırbasması,aşırıbirbiçimdeinsanıetkilemesidurumu. duygusuz *Duygusu,duyarlığıolmayan,hissiz. *Katıyürekli,umursamaz,hissiz. duygusuzluk *Duygusuzolmadurumu,hissizlik. *Duygusuzcadavranış. duyma *Duymakdurumu. duymak *İşitmek,sesalmak. *Bilgialmak,öğrenmek,haberalmak. *Sezmek,farketmek,hissetmek. *Dokunma,koklamavb.duyularlaalgılamak,hissetmek. *Nesneleredokunmaklaonlarınsıcaklık,soğukluk,sertlik,ağırlık,hareketgibifizikdurumlarındanbilgi edinmek,hissetmek. *Birruhdurumuiçinegirmek. duymamazlık *Duymazlık. duymazlık *Duymamışgibidavranmadurumu. duymazlıktangelmek *ilgilenmekistemediğiiçinduymamışgibidavranmak. duynak *Bkz.toynak. duysal *Duyuylaalınan. duyu *İnsanlarınvehayvanların,dışdünyanınuyaranlarınıgörme,işitme,koklama,dokunmavetatma organlarıylaalgılamayeteneği,hasse. duyulma *Duyulmakdurumu. duyulmak *Duymakdurumunakonuolmak. duyulmamış *Ogünekadarkarşılaşılmamış(şey),şaşılacak(şey). duyulur *Duyulan,duyularlaalgılanabilen. duyulurduyulmaz *çokalçak,ancakişitilebilen(ses). *haberöğreniliröğrenilmez. duyum *Haber,istihbarat. *Duyu. duyumeşiği *Biruyarımın,duyabileceğienaşağıderecesi. duyumikiliği *Birduyununbaşkaniteliktebirduyumuyandırması,birsesinaynızamandabirrenkduygusuvermesigibi, sinestezi. duyumyitimi *Bkz.anestezi. duyumculuk *Herbilginintemelindeduyumlarınbulunduğuilerisürülenöğretileringeneladı,sansüalizm. duyumlu *Duyumuolan. duyumölçer *Derininduyarlığınıölçmeyeyarayanalet. duyumsal *Duyuorganlarıileilgili. duyumsama *Duyumsamakdurumu. duyumsamak *Duyulararacılığıylabirşeyialgılamak. duyumsamazlık *Duygusuzluk;azveyavaştepkigösteren,bununsonucuduygulandırıcısebeplerekarşıilgisizkalaninsanın niteliği. *Düzgülüolaraktürlüdurumlarınhareketegetirdiğiilgiveduygulardanyoksunolmadurumu. duyumsatma *Duyumsatmakişi. duyumsatmak *Duyumsamasınasebepolmak. duyumsuz *Duyumuolmayan. duyumsuzluk *Duyumsuzolmadurumu. duyurma *Duyurmakişi. duyurmak *Duymasınısağlamak. *İlânetmek. *Sezdirmek. duyuru *Herhangibirolguyu,birişi,birdurumuduyurmakiçinyayımlananyazılıveyasözlühaber,ilân,anons. duyurutahtası *İlânınüzerindeduyurulduğutahta. duyurucu *Duyurmaözelliğiolan. duyurulma *Duyurulmakişi. duyurulmak *Duyulmasınısağlamak. *İlânedilmek. duyurum *Duyurmaişi. duyusal *Duyuileilgili. duyuş *Duymakişiveyabiçimi. *Seziş. duyuüstü *Duyularlaverilmeyen. *Algılamayoluyladeğil,düşünmeilekavranan. -dü *Bkz.-dı/ -divb. düalist *İkici,ikicilikyanlısı. *İkiciliğeilişkin. düalizm *İkicilik. Dübbüasgar *KüçükAyı. Dübbüekber *BüyükAyı. dübel *Duvarlardaçivinindahasağlamyerleşmesiiçinaçılandeliğeöncedençakılanplâstikyuva. *4-20mmçaplarında,uçlarıyarıkvetırtıllı,baştarafıucadoğrudaralandelikli,ortasertveyasertplâstikten yapılmışözelkavelâ. dübeş *Oyunda,atılanzarlardanikisinindebeşbenekliyüzününüstegelmesi. düden *Kireçlibölgelerdekirecinerimesiveyayeraltındakikarstlıbirçukurtavanınçökmesiyleoluşandoğalkuyu. düdük *İçindenhavaveyabuhargeçirilincekeskinsesçıkaranveişaretvermekiçinkullanılanaraç. *Akılsız,boşkafalı. *Taşıtlardakarşıtarafıuyarankorna. düdükgibi *(giysiiçin)çokdar,daracık. düdükgibikalmak *yapayalnızkalmak. *zayıflamak. düdükmakarnası *İçidelikmakarna. *Aptal,anlayışsız. düdükçü *Düdükyapanveyasatankimse. düdükleme *Düdüklemekişiveyadurumu. düdüklemek *Cinselilişkidebulunmak. *Aldatmak,kandırmak. *Değersizbirşeyiçokdeğerliymişgibibirinesatmak. düdüklü *Düdüğüolan. *Düdüklütencere. düdüklü tencere *Buharbasıncındanyararlanarakyemeğiçabukvesağlıklıolarakpişirenbirtürtencere. düello *İkikişiarasında,tanıklarönündeyapılansilâhlıvuruşma. *İkisiyasî,ekonomikgüçarasındakiçatışma. *Bkz.sözdüellosu. düellocu *Düelloyapankimse. düet *Bkz.duo. dügâh *Türkmüziğindebirbirleşikmakam. düğme *Giyecek,yorganvb.ninbazıyerlerineilikleyiciveyasüsolarakdikilenkemik,metal,sedefgibisert maddelerdenyapılmışküçüktutturmalık. *Çevrilmekveyaüzerinebasılmakyoluylabirelektrikakımınıaçan,kapayanherhangibirmakineyiişleten veyadurduranparça,komütatör. *Üstderialtındakikıkırdakveyağdanoluşmuşdüğmebiçimindekiçıkıntı. düğmeci *Düğme,fermuar,boncukgibi şeyleryapanveyasatankimse. düğmecilik *Düğmeyapmaveyasatmaişi. düğmek *Düğümyapmak. düğmeleme *Düğmelemekişi. düğmelemek *Birşeyindüğmesiniiliğinegeçirmek,iliklemek. düğmelenme *Düğmelenmekdurumu. düğmelenmek *Düğmelenmekişinekonuolmakveyadüğmelemekişiyapılmak,iliklenmek. düğmeli *Düğmesiolan. *Düğmeiletutturulan. düğmesiz *Düğmesiolmayan. *Düğmeiletutturulamayan. düğü *Elendiktensonrageriyekalanenincebulgur. *Pirinç. düğüm *İplik,ip,halatgibibükülebilirşeylerikıvırıpkendiüzerineveyabirbirinedolayarakyapılanboğum. *Anlaşılamayan,çözülemeyenkarışıkdurum. *Gelenveyansımışdalgalarıngirişimiyleoluşankararlıdalgalardatitreşimgenliğininsıfırolduğu noktalardanherbiri. *Edebîeserlerdeçapraşıkolgularınçözülmedenöncetoplandığıenbüyükmerakunsuru. düğümatmak *düğümlemek. düğümdüğüm *Üzerindedüğümlerolan. düğümnoktası *Birşeyinsonuçlanmasıiçinçözülmesi,açıklığakavuşturulmasıgerekengüçyanı. düğümüstünedüğümvurmak(atmak) *parasınıpintilikedereksaklamak. düğümvurmak *düğümlemek. *parasınıpintilikedereksaklamak,biriktirmek. düğümleme *Düğümlemekişi. düğümlemek *Düğümyapmak. *Düğümyaparakbağlamak. düğümlenme *Düğümlenmekdurumu. düğümlenmek *Düğümlebağlanmak. *Sıkışmak. *Bütünsorunlarbiryerdetoplanıpbirleşmek. düğümlü *Düğümlenmişolan. *Budaklı. *Sorunlu,karışık. düğümsüz *Düğümüolmayan. düğümünüçözmek *anlaşılmazbirşeyianlaşılırdurumagetirmek. düğün *Evlenmedolayısıylayapılantören,eğlence. *Sünnetdüğünü. düğünalayı *Düğünekatılanlarınçalgıeşliğindevetopluhâldeyürümesiyleoluşantopluluk. düğünbayrametmek *çoksevinmek,çoksevinçduymak. düğünçiçeği *Düğünçiçeğigillerinörnekbitkisi(Ranunculus). düğünçiçeğigiller *İkiçeneklilerden,bazıtürlerisüsbitkisiolarakkullanılanbirfamilya. düğünçorbası *Et,un,yoğurtkatılaraközellikledüğünlerdeyapılanveüzerinekızgınyağdökülençorbaçeşidi. düğündeğil,bayramdeğil,eniştembenineyiöptü *gösterilenyakınlığın,iltifatıngizlibirsebebiolacak. düğündernek *Evlenmedolayısıylayapılankutlamatöreniveeğlence. düğündernek,hepbirörnek *olaylarınveyayapılanişlerinhepbirbirinebenzediğinianlatır. düğünevi *İçindedüğünyapılanyer. düğünevigibi *sevinçlivetelâşlıbirkalabalıkbulunan(yer). düğünhamamı *Düğündenbirgünöncegelinveyakınlarınınyiyecek,müzik,oyunvegösterilerlehoşvakitgeçirerek yıkanıptemizlenme. düğünpilâvı *Düğünlerdeözelolarakpişirilenpilâv. düğünpilâvıyladostağırlamak *başkasınınkesesindenveyaelindenikramdabulunmak. düğünsalonu *Kiralanarakiçindeeğlencevetoplantıyapılansalon. düğünyahnisi *Hafifçekavrulanbolsoğaniçindekemiklikuzuetininağırateştepişirilmesiylehazırlanan,azsuluyemek türü. düğüncü *Düğünsahibi,toycu. *Düğünçağrıcısı. *Düğünekatılanlar. düğüncübaşı *Düğünüyönetenkimse. düğünsüz *Düğünolmadan,düğünyapmadan,düğünüolmayan. düğünündekalburla(elekle)sutaşımak *biryardımınakarşılıkolarakbekârbirkimseyeçokbüyükbiryardımdabulunmasözüolarakkullanılır. düğürcük *İncebulgur. dük" }, { "text": "*Bazıdevletlerdeprenstensonragelenenyükseksoylulukunvanı. -dük *Bkz.-dık/-dikvb. dükkân *Perakendesatışyapanesnafın,küçükzanaatsahiplerininsatışyaptıklarıveyaçalıştıklarıyer. *Görevliolarakçalışılanyer,işyeri. *Kumarhane. dükkâncı *Dükkânişletenkimse. düklük *Dükolmadurumu. *Birdükünyönetimindekiülke. düldül *Hz.Ali'yePeygambertarafındanarmağanedilenkatırınadı. *Kötüat. *Eskiotomobilveyamodasıgeçmişaraç. *Mekanikolarakçalışanoyuncakçocukarabası. dülger *Yapılarınkabaağaçişleriniyapankimse. dülgerbalığı *Kemiklibalıklartakımından,başıbüyük,ağzıgeniş,vücuduyassıvesöbe,üstüdikenlipullarlakaplıbir balık(Zeusfaber). dülgerlik *Dülgerinzanaatı. dümbelek *Ağzınaderigerilmiş,çanakbiçiminde,darbukayabenzerbirçeşitçalgı. *Anlayışsız,sersem. dümbelekçi *Dümbelekçalanveyadümbeleksatankimse. dümdar *Artçı. dümdüz *Çokdüz. *Kendihâlinde,uysal(kimse),basit. *Bilgisi,görgüsüçokdarbirsınıriçindekalan(kimse). dümen *Havavedeniztaşıtlarında,taşıtaistenilenyönüvermeyevebelirlibirdoğrultudagötürmeyeyarayan hareketliparça. *Dalavere,hile. *Yönetim,idare. dümenbedeni *Dümenboğazınıoluşturmakiçinboydanboyakonulantekparça. dümenboğazı *Dümenindümenyelpazesindenyukarıkalanbölümü. dümençevirmek *hileye,düzenebaşvurmak. dümenevi *Dümenboğazınıngeçmesiiçinkıçbodoslamasınınüstucunavetekneninkümbetolanbölümüneaçılmış ovaldelik. dümenkırmak *yöndeğiştirmek. dümenkullanmak *birişikurnazcayönetmek. dümenneferi *Engerideolan,sonuncu,entembel. dümensuyu *Gemigiderkenarkasındabıraktığıköpüklüiz. dümensuyundangitmek *birinebağımlıolmak,herşeydeonauyarakdavranmak. dümentutmak *tekneningideceğiyolugözleyerekdümeniyönetmek. dümenyapmak *dalavere,hileilebirinikandırmak,aldatmayaçalışmak. dümenci *Gemilerdedümenikullanankimse. *Engerideolan,sonuncu,entembel. *Dalavereci,hileci,düzenbaz. dümencilik *Dümencininişi. *Engerideolmadurumu,sonuncuolmadurumu. *Dalaverecilik,düzenbazlık,hilecilik. dümenieğri *Yanyanyürüyen. dümenikırmak *çekipgitmek,kaçmak,uzaklaşmak. dümeninebakmak *şartlarneolursaolsunçıkarınıgözetmek. dümensiz *Dümeniolmayan. dümtek *KlâsikTürkmüziğindetempo. dümtektutmak *tempotutmak. dün *Bugündenbiröncekigün. *Geçmiş. *Bugündenbiröncekigünde. *Kısabirsüreönce. dünbir,bugüniki *(işebaşladığındanberi)çokazzamangeçtiğihâlde. düncinolmuş,bugünadamçarpıyor *işindeustalaşmadanhileyollarınabaşvuruyor. dünden *Bugündenbiröncekigünden. *Çoktan,seveseve. dündenbugüne *çabucak,azzamanda. dündenhazır(veyarazı) *kendisineyapılanbiröneriyiseveseve vehemenkabuleden. dündenölmüş *çalışmahevesikalmamış. dünit *Temelmaddesiolivinolaniritanelikayaç. dünkü *Bugündenbiröncekigünleilgili. *Yakıngeçmişteki. *Acemi,yeni,toy. dünküçocuk *Deneyimiaz,toy,acemi. dünür *Karıkocanınbabaveanalarınınherbiri. dünürdüşmek *birkızıevlenmeküzerebaşkasıiçinistemek. dünürgezmek *evlenecekerkekiçinkızaramayaçıkmak. dünürgitmek *evlenecekkimseiçinkızistemeyegitmek. dünürcü *Kızgörmeyegidenkimse,görücü. dünürcülük *Dünürcününişi. dünürleşme *Dünürleşmekişiveyadurumu. dünürleşmek *Kızalıpvermeyoluilehısımolmak. dünürlük *Dünürolmadurumu. *Evlenmesonucuoluşanyakınlık,akrabalık,sıhriyet. dünya *Üstündeyaşadığımızgökcismi. *Dış,çevre,ortam. *İnançlarıbirolanülkeveyainsanlartopluluğu. *Duygu,düşüncevehayalâlemi. *Elgün,herkes. *Meslekveyaişbirliğiiçindebulunma,camia. dünyaahretkardeşimolsun *birkişiyekardeşlikduygusundanbaşkabirgözlebakılmadığınıanlatır. dünyaâlem *Herkes,bütüninsanlar. dünyabaşınadarolmak(veyagelmek) *çoksıkılmak,büyükbirçaresizlikiçindekalmak. dünyabaşınayıkılmak *çoksıkılmak,umutlarınıyitirmek. dünyabirarayagelse *dünyadakibütüninsanlarengelolmayakalksabile. dünyadurdukça *sonsuzluğadek,ebediyen. dünyadurdukçadurasın! *çokyaşa,Tanrısanasonsuzbirömürversin!. dünyaevi *Evlilik. dünyaevinegirmek *evlenmek. dünyagörmüş *çokgezmiş,çokyergörmüş. dünyagörüşlü *Evreninvehayatınanlamını,amacını,değeriniinsanvarlığınıvedavranışlarınıbütünüylekavramaya çalışangeneldüşünce,evrenetoplubirbakış. dünyagörüşü *İçindeyaşanılançağıtanıma,anlamayetisi. dünyagözüilegörmek *ölmedenönce,sağlığında. dünyagözünezindanolmak(görünmekveyakesilmek) *büyükbirkaramsarlıkveumutsuzlukiçindeolmak. dünyagüzeli *Çokgüzel(kadınveyaerkek). dünyakadar *pekçok. dünyakelâmı *Tanrısözlerindenbaşkasöz. dünyakelâmıetmek *konuşmak. dünyamalı *Varlık,servet. *İnsanınhoşunagidecek,huzurverecekdurumveşartlarınbütünü. dünyanimeti *İnsanlarındünyadayiyeceği,içeceği,kullanacağıimkânlarıntümü. dünyapenceresi *Göz. dünyavarmış *sıkıntılıbirdurumdankurtulankimseninsöylediğisöz. dünyayıkılsaumurundadeğil *hiçbirşeyleilgilenmez,sorumsuz,kaygısız. dünyayüzügörmemek *kapalıbiryerdesüreklikalmak. dünyada *(olumsuzfillerle)Hiçbirzaman,hiçbirbiçimde. dünyadanelinieteğiniçekmek *birkenaraçekilipçevresiyleilgisinikesmek,toplumunyaşayışınakarışmamak,dünyaişleriyleilgilenmez olmak. dünyadangeçmek(veyaelçekmek) *birkenaraçekiliptoplumyaşamınakarışmamak. dünyadanhaberiolmamak *çevresindeolupbitenleribilmemek. dünyalar(biri)-inoldu *çoksevindi. dünyalı *Dünyayaaitolan. dünyalığıdoğrultmak *yaşamısüresinceyetecekparayıkazanmak. dünyalık *Mal,mülk,servet,para. dünyanın(birşey)-i *pekçok...,hesapsız. dünyanındörtbucağı *dünyanınheryanı,heryönü. dünyanınkaçbucak(veyaköşe)olduğunugöstermek(anlamak) *dünyadanegibigüçlüklerolduğunubildirmek(veyaanlamak),insanınbaşınanelergelebileceğiniöğretmek veyaöğrenmek. dünyanınöbür(veyabir)ucu *çokuzakyerleriçinsöylenir. dünyanıntadınıçıkarmak *bütünzevklerdenyararlanmak,mutluverahatyaşamak. dünyanınucuuzundur *yaşadıkçainsanıntürlüdurumlarla,çeşitliolaylarlakarşılaşabileceğinianlatır. dünyanınyediharikası *Eskiuluslarınolağanüstüolarakniteledikleriyapılar(Mısırpiramitleri,Semiramis'inasmabahçeleri, Zeus'unheykeli,Artemistapınağı,Mausolos'unanıtkabri, İskenderiyefeneri,Rodosheykeli). dünyasındangeçmek *herşeyekarşıilgisizdurumagelmek. dünyayagelmek *(insaniçin)doğmak. dünyayagetirmek *doğurmak. dünyayagözlerinikapamak(veyayummak) *(insan)ölmek. dünyayakazıkçakmak(veyakakmak) *çokuzunömürlüolmak,çokyaşamak. dünyayıanlamak *dünyadanelerolduğunuöğrenmek,deneyimiartmak. dünyayıgözügörmemek *üzüntü,öfke,karamsarlıkveçokmutluolmagibidurumlardabaşkabirşeydüşünememek,ölçülü davranamamak,yoğunolarakbirişileuğraşma. dünyayıharametmek *biryeriyaşanılmazdurumagetirmek. dünyayıtozpembegörmek *üzücüdurumlarabileiyimsergözlebakmak. dünyayıtutmak *çokyayılmak,heryeredağılmak. dünyayızindan(zehir)etmek(veyadünyayıbaşınadaretmek) *birkimseyiçoksıkıntılıbirdurumasokmak. dünyevî *Dünyaileilgili,dünyaişlerineilişkin,uhrevîkarşıtı. düo *Bkz.duo. düpedüz *Çokdüzvedoğrubirbiçimde,dümdüzolarak. *Başkabiramaçgütmeden,açıktanaçığa,açıkçası,gerçekten. *Yalın,basit,süssüz,sade. -dür *Bkz.-dır/-dirvb. -dür- *Bkz.-dır-/-dir-vb. dürbün *Uzaktakicisimleringörüntülerinibüyütmeyeveyayaklaştırmayayarayan,objektifveoküleradlıiki mercektenoluşanoptikalet. *Gözetlemedeliği. dürbünlü *Dürbünüolan. dürbününtersiylebakmak *oşeyiküçümsemek,olduğundançokdahaazönemligörmek. dürme *Dürmekişi. *Lâhana. *İçinepeynir,kıymagibişeylerkonularakyenilenpişmişyufka;birtürgözleme. dürmece *Bağlarda,tomurcuk,yaprakvesalkımyiyerekyaşayan,sarımsıgecekelebeği(Sparganothispilleriana). dürmek *Birşeyikıvırıpsilindirbiçimindekendiüzerinesarmak. *Birşeyiüstüstekatlamak. -dürt- *Bkz.-dırt-/-dirt-vb. dürtme *Dürtmekişi. dürtmek *Ucusivribirşeylehafifçeitmek. *İstenilenşeyiyaptırmakiçinbirinekışkırtıcısözsöylemek,tahriketmek. *Uyarmak,ikazetmek. *Değmek,dokunmak. dürtü *Fizyolojikveyaruhîdengenindeğişmesisonucuortayaçıkanvecanlıyıtürlütepkileresürükleyebileniçten gelengerilim,muharrik. dürtükleme *Dürtüklemek,işi. dürtüklemek *Üstüstebirkaçkezdürtmek. *Biriniuyarmakveyakışkırtmak. dürtülme *Dürtülmekişi. dürtülmek *Dürtmekişinekonuolmakveyadürtmekişiyapılmak. dürtüş *Dürtmekişiveyabiçimi. dürtüşleme *Dürtüşlemekişi. dürtüşlemek *Birkaçkezdürtmek. dürtüşme" }, { "text": "*Dürtüşmek işi. dürtüşmek *Birbirinidürtmek. dürtüştürme *Dürtüştürmekişi. dürtüştürmek *Kısaaralıklarlasıksıkdürtmek. dürü *Dürülmüşşey. *Armağan,hediye. *Çeyiz. *Düğüneçağrılanlaradüğünsahibinceverilenarmağan. dürü *Beldenilentarımaracı. dürülme *Dürülmekişi. dürülmek *Dürmekişinekonuolmakveyadürmekişiyapılmak,kıvrılmak. *Bükülmek. *Toplanmak,sarılmak,katlanmak. dürülü *Dürülmüş,kıvrılmış. dürülüş *Dürülmekişiveyabiçimi. dürüm *Dürme,silindirbiçimindekıvırma. *Yufkaekmeğinin,içinetürlükatıklarkonulansarılmışbiçimi. dürümdürüm *Kıvırarak,silindirbiçimindesararak. *Sövgüsözüolarakkullanılandürzüsözcüğününanlamınıpekiştirir. dürümleme *Dürümlemekişi. dürümlemek *Dürümbiçimindesarmak,kıvırmak. dürüst *Sözündevedavranışlarındadoğruluktanayrılmayan,doğru,onurlu. *Doğru,yanlışsız. dürüstoyun *Kurallaravekarşılıklıhoşgörüyebağlıkalarakoynananoyun,fair-play. dürüstlük *Doğruluk. dürüşt *Sert,gücendirici,kırıcı. Dürzî *Suriye'ninHavranbölgesindeyaşayanvekendilerineözgümezhepleriolanbirMüslümantopluluğu. dürzü *Ağırbirhakaretveküfürsözüolarakkullanılır. düse *Oyunda,atılanzarlardanikisinindeüçbenekliolanyanlarınınüstegelmesi. düstur *Genelkural,kaide. *Yasalarıiçinealankitap. düş *Uyurkenzihindebelirenolayların,düşüncelerinbütünü,rüya. *Gerçekolmayanşey,imge,hayal. *Gerçekleşmesiistenenşey,umut. düşgörmek *rüyagörmek. düşgücü *Birşeyizihindecanlandırma,yaratma,düşünmeyeteneği,hayalgücü. *Muhayyile. düşkırıklığı *Çokistenilenveyaumulanbirşeygerçekleşmediğindeduyulanüzüntü,hayalkırıklığı. düşkurmak *birşeyizihindedüşünüpcanlandırmak,hayalkurmak. düşçü *Süreklihayalkuran,hayalperest. düşçülük *Düşçüolmadurumu. *Bilincinzayıflamasıylaortayaçıkanbirruhbozukluğudurumu. düşekalka *Güçlükle. *Biriyleyakınilişkikurarak. düşes *Dükünkarısı. düşeslik *Düşesolmadurumu. düşeş *Oyunda,atılanzarlardanikisinindealtıbenekliolanyanlarınınüstegelmesi. *Umulmayaniyibirrastlama. düşeşatmak *umulmadıkbirbaşarıkazanmak. düşey *Yerçekimidoğrultusundaolan,şakulî. düşeyçember *Biryerindüşeyinisınırlayançember(veyadüzlem). düşeydüzlem *İzdüşümdüzlemi. düşeyazma *Düşeyazmakişi. düşeyazmak *Düşecekgibiolmak. düşeylik *Düşeyolmadurumuveyadüşeydurumdabulunanbircisminözelliği. düşkü *Görevvemeslekçalışmasıdışındaseverekyapılan,dinlendirici,oyalayıcıuğraş,hobi. düşkün *Birşeyekendiniaşırıvermişolançokbağlı,meraklı,müptelâ. *Eskideğerveonurunuyitirmiş. *Büyükgeçimsıkıntısınadüşmüş. *Yoksulluksebebiylemutlulukverefahınıyitirmiş. *Yaşlılık,hastalıkgibisebeplerleçalışmagücünüyitirmiş. düşkünolmak *çokönem,değervermek. düşkünlerevi *Çalışmagücündenyoksun,kazancıolmayanyoksulkimselerinbarındırıldığıtoplumsalbiryardımkuruluşu, darülâceze. düşkünleryurdu *Bkz.düşkünlerevi. düşkünleşme *Düşkünleşmekdurumu. düşkünleşmek *Düşkündurumagelmek. düşkünlük *Düşkünolmadurumu,iptilâ. *Çoğukezyapıyabağlısürekliveaşırıgüçsüzlük. *Rezillik,insana yakışmayanhayat. *(paraca)Sıkıntıdaolma,gözdendüşme. düşkünü *tutkun,çokönem,değerveren. düşleme *Düşlemekişi. düşlemek *Birşeyi,birkimseyi,birdurumuistenilenbiçimdetasarlamak,zihindecanlandırmak. düşman *Birininkötülüğünüisteyen,ondannefreteden,onazararvermeyeçalışan(kimse),yağı,hasım. *Birbirleriylesavaşandevletlervebudevletlerinasker,sivilbütünuyrukları. *Aralarındabirbirleriyleçatışmayavaracakölçüdeanlaşmazlıkolantaraflarınherbiri. *Birşeyinyaşamasına,barınmasınaengelolan(güç,tutumvb.). *Birşeyibüyükölçüdekullanıptüketen. *Bazışeylerdennefreteden,tiksinenkimse. düşmanağzı *Düşmanınuydurduğusöz,birdurumukötügösterensöz. düşmanbaşına *kötübirdurumunağırlığınıgöstermekiçinkullanılır. düşmançatlatmak *iyidurumvebaşarılarladüşmanıkıskandırmakveyakızdırmak. düşmandüşmanagazel(veyayasin)okumaz *düşmandanancakkötülükbeklenir. düşmankesilmek *düşmanolmak,düşmangibigörmek. düşmanolmak *kinbeslemeyebaşlamak. düşmanca *Düşmangibi,düşmanayakışırbiçimde. düşmanlaşma *Düşmanlaşmakişi. düşmanlaşmak *Düşmandurumunagirmek. düşmanlık *Düşmanolmadurumu. *Düşmancaduyguveyadavranış,yağılık,hasımlık,husumet. düşme *Düşmekişi. düşmek *Yerçekimininetkisiyleboşlukta,yukarıdanaşağıyainmek. *Durduğu,bulunduğu,tutunduğuyerdenayrılarakveyadayanağını,dengesiniyitirerekyukarıdanaşağıya inmek. *Yeredevrilmek,yereserilmek. *Havataşıtlarıkazasonucuhızlayereinerekçarpmak. *Vücudabolgelengiysiaşağıkaymak. *Yağmak. *Vurmak,değmek,rastlamak. *Vaktigelmeden(ölü)doğmak. *Atlanmak,aradançıkmak,eksikkalmak. *Çıkarmak,eksiltmek. *Birzorunluksebebiylebulunduğuyerdenayrılmak,gitmek. *Aşırıilgiveyasevgigöstermek. *Uğramak,kapılmak. *Yakışmak,uygungelmek. *Yakışıkalmak. *Ödeviveyayetkisiiçindebulunmak. *Bulunmak. *Biriyleyaşamak,çalışmak,birlikteolmakdurumundakalmak. *Birbölüşmesonundapayınaayrılmak. *Kötübirsebepleistenmedenbiryerdebulunmak. *İşbaşındanuzaklaşmak. *Hızı,gücü,değeriazalmak. *(ısıvebasınçiçin)Eksilmek,azalmak. *Düşkünleşmek. *Biryereansızıngelmek,damlamak,tesadüfengelmek. *Belirlizamanarastlamak. *Fırsatçıkmak. *Olmak,olumsuzbirdurumagirmek. *Savaştasavunulmazdurumagelerekteslimolmak. *Bazıdeyimlerde\"yürümek,birliktegelmek\"anlamlarındakullanılır. *Bayağılaşmak. *Alışmak,müptelaolmak. düşmezkalkmazbirAllah *insanlarıntalihsizliklereuğramasıolağandır. düşsel *Düşileilgili,hayalî. düşsüz *Düşüolmayan. düşük *Aşağıdoğrudüşmüş,aşağısarkmış. *Az. *Değeriazalmış. *İktidardandüşmüşveyadüşürülmüş. *Bellidilkurallarınauymayan. *Eskideğerveonurunuyitirmişolan. *Yaşayabilecekdurumagelmedendoğanyavru,ceninisakıt,sakıt,sıkıt(II). düşükyapmak *çocukdüşürmek. düşüklük *Düşükolmadurumu. *Adîlik,bayağılık,seviyesizlik. *Kurallarauymamadurumu. düşün *Duyularladeğil,zihnîolaraktasarlanan,biçimverilen,canlandırılannesneveyaolay,fikir,ide. düşündüşün,bokturişin *kötübirdurumdaçıkaryolbulunamadığındasöylenir. düşünce *Düşünmesonucuvarılan,düşünmeninürünüolangörüş,mütalâa,fikir,mülâhaza,ide. *Dışdünyanıninsanzihnineyansıması. *Tasa,kaygı,sıkıntı. *Niyet,tasarı. *İlke,yöneticisav. düşüncealışverişi *Karşılıklıgörüşbildirme,fikirteatisi. düşünceözgürlüğü *Düşüncenindışbaskıveyasaklarlasınırlandırılmaması,bunlarınetkisindenbağımsızolması. düşüncediralmak *birkonudakaygılanarakçözümyolubulmayaçalışmak. düşüncel *Gerçekteolmayıp,yalnızcadüşüncede,tasarımiçindevarolan. *Yalnızdüşünceilekavranabilen. düşünceli *Düşüncesiolan. *Kaygılı,tasalı. *Düşünerekdavranan,anlayışlı. düşüncelilik *Düşünceliolmadurumu. düşüncellik *Düşüncelolmaniteliği. *Nesnelgerçekliğiolanvarlığınkarşısında,saltdüşünceveyatasarımolarakvarlık. düşüncesiniaçmak *görüşünübildirmek. düşüncesiniokumak *birkimseninnedüşündüğünüanlamak. düşüncesiz *Düşüncesiolmayan. *Tasasız,kaygısız. *Düşünmedendavranan,anlayışsız. düşüncesizlik *Düşüncesizcedavranmadurumu. düşüncesizliketmek *düşüncesizcedavranmak. düşünceyedalmak *derinderindüşünmek. düşünceyevarmak *birgörüşeveyakararavarmak,birinancaulaşmak. düşündaş *Bkz.düşündeş. düşündeş *Aynıdüşüncedeolan,aynıdüşünceyisavunan,hemfikir. düşündürme *Düşündürmekişiveyadurumu. düşündürmek *Düşünmesinesebepolmak,düşünmesineyolaçmak. *Tasalandırmak,kaygılandırmak. *Aklagetirmek,hatırlatmak,öncedenkestirmek. düşündürmelik *Düşündürmeyeyolaçanşey. düşündürtme *Düşündürtmekişiveyadurumu. düşündürtmek *Düşündürmesinesebepolmak. düşündürücü *Düşünmeyesebepolan,düşünmeyeyolaçan. *Tasalandıran,kaygılandıran. düşünme *Düşünmekdurumu,tefekkür. *Duyumveizlenimlerden,tasarımlardanayrıolarak,aklınbağımsızvekendineözgüdurumu; karşılaştırmalaryapma,ayırma,birleştirme,bağlantılarıvebiçimlerikavramayetisi. düşünmeyasaları *Doğruolmasıgerekenbirdüşünmeninbellişartlaraltındanasılgerçekleştiğinigösterenkurallar. düşünmek *Birsonucavarmakamacıylabilgileriincelemek,karşılaştırmakvearadakiilgilerdenyararlanarak,düşünce üretmek,zihnîyetileroluşturmak,muhakemeetmek. *Aklındangeçirmek,gözönünegetirmek. *Zihniylearayıpbulmak. *Birşeyekarşıilgilivetitizdavranmak. *Akıletmek,neolabileceğiniöncedenkestirmek. *Tasarlamak. *Tasalanmak,kaygılanmak. *Farzetmek. düşünsel *Düşünceileilgili,düşüncesonucuortayaçıkan,düşünceyedayanan,fikrî. düşüntülü *Kurgusal,spekülâtif. düşünücü *Düşünür. düşünücülük *Düşünücününişiveyamesleği. düşünülme *Düşünülmekişi. düşünülmek" }, { "text": "*Düşünmekişinekonuolmakveyadüşünmekdurumundabulunulmak. düşünüm *Düşün,fikir,ide. düşünüptaşınmak *konuyubütünyönleriyleinceleyiponagöredavranmak,iyicedüşünmek. düşünür *Genelsorunlarüzerineyenivekendineözgüdüşünceleriolankimse,mütefekkir. düşünürlük *Düşünürolmadurumu. düşünüş *Düşünmekişiveyabiçimi,mütalâa. *İnsanın,özellikledavranışlarınayönverenahlâktutumuvedüşünmebiçimi. düşüpkalkmak *(erkekkadınlaveyakadınerkekle)yasavetöredışıyakınilişkikurmak. *biriyleçokyakınarkadaşlıketmek. düşürme *Düşürmekişi. düşürmek *Düşmesineyolaçmak,düşmesinesebep olmak. *Değerini,fiyatınıindirmek. *Azaltmak. *(taş,solucaniçin)Vücuttanatmak. *İskatetmek. *Uğratmak. *Değerlibirşeyiucuzveyakolayelegeçirmek. *Zayıfbırakmak,gücünüazaltmak. düşürtme *Düşürtmekişiveyadurumu. düşürtmek *Düşürmesinisağlamak. düşürülme *Düşürülmekişiveyadurumu. düşürülmek *Düşürmekişinekonuolmakveyadüşürmekişiyapılmak. düşürüm *Düşürmekişiveyadurumu. düşürüş *Düşürmekişiveyabiçimi. düşüş *Düşmekişiveyabiçimi. düşüt *Düşük. düttürü *Kılığıciddîolmayan,tuhafvehafifgiyimli. *Darvekısagiysi. düttürüLeylâ *tuhaf,darvekısagiyinmişkadın. düve *Boğayagelmemiş,1-2yaşındadişisığır. düvel *Devletler. düven *Harmandaekinlerinsapıvetaneleriniayırmakiçinkullanılan,önünekoşulanhayvanlarlaçekilen,alt yüzündekeskinçakmaktaşlarıdikineçakılıbulunan,kızakbiçimindearaç,döven. düvendişi *Düveninaltınadikineçakılankeskintaş. düvensürmek(veyadövmek) *düvenleekinlerintanelerinibaşaklarındançıkarmak. düvenci *Harmanzamanıdüvensürmekiçintutulançocuk. *Düvenyapanveyasatankişi. düver *Yapılardakullanılankalınağaç,direk,mertek. düvesime *Düvesimekişiveyadurumu. düvesimek *Boğadişiistemek. düyek *Türkmüziğindebirusul. düyun *Borçlar. düz *Yataydurumdaolan,eğikvedikolmayan. *Kıvrımlıolmayan,doğru. *Yüzeyindegirintiçıkıntıolmayan,müstevî. *Kısaökçeli,ökçesiz(ayakkabı). *Yayvan,altıderinolmayan. *Kıvırcıkveyadalgalıolmayan(saç). *Yalın,sade,süssüz. *Çizgisiz,desensizvetekrenkli. *Engebesizolanyer,düzlük,ova. düz *İçindeanason,sakızgibikokulumaddelerolmayanüzümrakısı,düziko. -düz *İsimdenzamanzarfıtüretenek. düzbaskı *Kalıpizleriniöncekauçuğa,kauçuktandakâğıdageçirmeyeyarayançiftkopyalıbaskıyöntemi,ofset. düzduvaratırmanmak *çokyaramazçocuklariçinkullanılır. düzkanatlılar *Uzunluğunakatlananaltkanatları,azçoksertolanüsttekilertarafındanörtülen,dörtkanatlıböcekler takımı. düzrakı *Sakızkatılanvemastikadenilensakızrakısındanayırtedilmekiçinüzümrakısınaverilenad,düziko. düztümleç *Yalındurumdabulunantümleç. düzünlü *Dudaklarıngerilipdüzleşmesiyleoluşanünlü:a,e,ı,i. düzyazı *Şiirolmayanyazı,nesir,mensur. düzayak *İçindemerdivenveyainilipçıkılacakbölümbulunmayan(ev,yol). *Basit,yavan,kuru,sathî. *Birhalkoyunutürü. düzce *Oldukçadüz. düze *Bkz.doz. düzeinmek *eşkıyalıktanvazgeçmek. düzeç *Biryüzeyineğiklikderecesinianlamayayarayanaraç,tesviyealeti. *Bkz.kabarcıklıdüzeç. düzeçleme *Aynıdüzeyegetirme,yüzeyayrımlarınıölçme,tesviye. *Biryerindeğişiknoktalardakiyükseltisini,bellibiryataydüzlemegöre(denizyüzeyi)belirlemekiçin yapılanişlemlerinbütünü. düzelme *Düzelmekdurumu. düzelmek *Düzdurumagelmek,düzleşmek. *Kötü,bozulmuşbirdurumdaikendüzenlidurumagelmek. *(havaiçin)Soğukveyağışazalmak. *(hastaiçin)İyiolmak. düzelti *Düzeltmekişi,tashih. *Basılmaktaolanbireserinprovalarıüzerindeözeldüzeltmeişaretleriyleyanlışlarıgösterme. düzeltici *Düzeltmeişiniyapan. *Düzeltmen,musahhih. düzelticijimnastik *Yaşamaveçalışmaşartlarınınetkisiyleoluşanvücutbozuklukveaksaklıklarınıönlemekveyagidermekiçin uygulananözelbedeneğitimitürü. düzelticilik *Düzelticiolmadurumu,düzelticiningörevi,musahhihlik. düzeltilme *Düzeltilmekişi. düzeltilmek *Düzeltmekişinekonuolmakveyadüzeltmekişiyapılmak. düzeltim *Düzeltmeişi. düzeltme *Düzeltmekişi,tashih. *Reform,iyileştirme,ıslahat. *Düzelti. düzeltmeişareti *Kalınolupdainceokunanünlülerlebirliktebulunang,k,lünsüzleriniveönündeünlüleriinceokutmak veyayabancıkelimelerdeuzunokunmasıgerekenünlüleribelirtmekiçinkullanılanişaretininadı,şapka:âdet,âlem, âşık;kâğıt,tezgâh;ilâç,telâş;lâhana,lâmba,lâtinvb. düzeltmek *Düzgündurumagetirmek. *Bozukluğunugidermek,onarmak. *Yanlıştankurtarmak,tashihetmek. düzeltmen *Dizilmekteolanbireserinprovalarınıdüzeltmeilegörevlikimse,düzeltici,musahhih. düzem *Birbirleşiğeveyabirkarışımagirecekmaddemiktarlarınınbelirtilmesi,dozaj. düzeme *Düzemekişi. düzemek *Herhangibirkarışımıistenilenoranagörehazırlamak,karışımındozunubelirlemek. düzen *Belliyöntem,ilkeveyayasalaragörekurulmuşolandurum,uyum,nizam,sistem. *Soyutvesomutnesnelerinbirsıraya,birhedefe,biramacagöresıralanması. *Yerleştirme,tertip. *Birdevletinbellibaşlıilkeleribakımındanyönetimdetuttuğuyol,yönetimbiçimi,rejim. *Toplumsalbiryapıiçindeögelerinbütüne,bütününögelereveögelerinbiribirlerinegöreilişkileri. *Aletedevattakımı. *Bezdokumatezgâhı. *Müzikaletlerindesesayarı,akort. *Dolap,hile. düzenaçıklaması *Birtiyatroeserininmetnindedekor,giysivb.ileoyuncularıngörünüşleri,davranışlarıüzerineyapılan açıklama. düzenbağı *Disiplin,düzence. düzenkurmak *işlerdurumagetirmek. *düzenlemek. *hileyebaşvurmak. düzenteker *Makinelerde,hareketinhızınıdüzgüntutmaya,çalışmayıdüzenlemeyeyarayanbüyükçaplıçark,volan. düzenvermek(düzenekoymakveyadüzenesokmak) *düzenlemek,dağınıklıktankurtarmak. *akortetmek. düzenbaz *Düzenci,hileci. düzenbazlık *Düzenbazolmadurumu. düzence *Sıkıdüzen,disiplin. düzenci *Düzen,hileyapan,hileci,oyunbaz,düzenbaz,dessas. düzencilik *Düzenciolmadurumu. düzenek *Mekanizma. düzenleme *Düzenlemekişi. *Belirlisesler,çalgılarveyatopluluklariçinyazılmışbireserin,başkasesler,çalgılarveyatopluluklar tarafındansöylenipçalınabilmesiiçinoeserdeyapılandeğişiklik,aranjman. düzenlemeci *Düzenlemeyapankimse. düzenlemek *Düzenli,düzgündurumagetirmek,düzenvermek,tanzimetmek. *Yapmak,hazırlamak. *Düzenlemeyapmak. *Müzikaletleriniakortetmek. düzenlenme *Düzenlenmekişi. düzenlenmek *Düzenli,düzgündurumagetirilmek. *Yapılmak,tertipedilmek. düzenleşik *Düzenleribirbirineuygun. *Birsınıflamadaaynıdüzenveaynısıradabulunan. düzenleşim *Aynısıradakinesneveyakavramlarınbirbirininyanındaoluşu. *Birsınıflamadaaynısıradabulunanikiveyadahaçokkavramınbağıntısı. düzenleyici *Herhangibirişi,kuruluşugerçekleştiripdüzenlisonuçalınmasınıüstlenenkimse,organizatör. *Birmakineningöreviniistenilenölçüdetutupayarlayabilenaraç,regülâtör. düzenli *Düzeniolan,yerliyerinde,kararlı,tertipli,muntazam. *Sistemli,nizamlı. düzenliordu *Enküçükbirimdenenbüyükbirliğekadarhertürlüdonanımasahipaskerîgüç. düzenlik *Bkz.dirlikdüzenlik. düzenlilik *Düzenliolmadurumu. düzensiz *Düzeniolmayanveyadüzenibozuk,karışık,tertipsiz,intizamsız,gayrimuntazam. *Sistemsiz. düzensizlik *Düzensizolmadurumu,tertipsizlik,intizamsızlık,nizamsızlık. düzey *Biryüzeyinveyabirnoktanınnispîyüksekliğiveoyüksekliktengeçtiğivarsayılandüzlem,seviye. *Birnesneninveyakimseninbaşkanesnelereveyakimseleregöreolandeğerveyücelikderecesi,seviye. düzeyli *Bellibirdüzeyiolan,seviyeli(kimse). düzeysiz *Bellibirdüzeyiolmayan,seviyesiz(kimse). düzeysizlik *Bellibirdüzeyiolmamadurumu,seviyesizlik. düzgü *Yargılamavedeğerlendirmeninkendisinegöreyapıldığıölçüt,uyulmasıgerekenkural,norm. düzgülü *Düzgüyeuygun,normal. düzgün *Doğruvepürüzsüz,muntazam. *Eksiksizveyerliyerinde,kusursuz,insicamlı,rabıtalı,muntazam. *Kuralauygunolarak,kusursuzbirbiçimde. *Kenarveyaayrıtlarıileaçılarıbirbirineeşitolan(biçim). *Kadınların,tenipürüzsüzgöstermesi,renkvermesiiçinyüzlerinesürdükleriyarısıvıveyaboyalıkrem, fondöten. düzgüncü *Düzgünyapanveyasatankimse. *Gelinindüzgününüsürenveonusüsleyenkadın. düzgünlü *Yüzünedüzgünsürmüşolan. düzgünlük *Düzgünolmadurumu. düzgüsel *Kurallarla,yasalarlailgiliolan,kural,yasakoyan,normatif. düzgüsüz *Düzgüyeuymayan,düzgüsüolmayan,anormal. düziko *Rakı,düz(II). düzine *Aynıcinstenolannesnelerinonikitanesininbiraradaolması. *Çok. düzlem *Üzerindegirintiveçıkıntıolmayan,düz,yassı. *Üzerine,kesişenikidoğrununhernoktasınındokunmasıgerekenyüzey,müstevî. düzlemgeometri *Birdüzlemiçindekalan,ikiboyutluolanşekliinceleyengeometri. düzlemküre *Yeryuvarlağıüzerindekibiçimleribütünüylebirdüzlemüzerindegöstermekamacıylaçeşitliharitacılık yöntemlerinebaşvurularakhazırlanmışharita. düzleme *Düzlemekişi,tesviye. düzlemek *Düzlemdurumunagetirmek,tesviyeetmek. düzlemsel *Düzlemniteliğindeolan. düzlenme *Düzlenmekdurumu. düzlenmek *Düz,düzlemdurumunagelmek. düzleşme *Düzleşmek durumu. *Bazıkelimelerde,çeşitlisebeplerle,yuvarlakünlülerindüzünlüleredönmesi. düzleşmek *Düzdurumagelmek. düzletme *Düzeltmekişi. düzletmek" }, { "text": "*Düzdurumagetirmek. düzlük *Düzolmadurumu. *Geniş,düzyer. düzme *Düzmekişi. *Gerçekolmayan,aslınabenzetilerekuydurulan,uydurma,sahte. düzmece *Gerçekolmayan,düzme,sahte. düzmeci *Düzmeşeyleryapan,sahteci,sahtekâr. düzmecilik *Düzmeciolmadurumu,düzmecilik,sahtekârlık. düzmek *Birihtiyacıkarşılamakamacıylabirçokşeyleribirbirinitamamlayacakbiçimdebirarayagetirmek. *Düzenesokmak,düzenekoymak,sıralamak,elverişli,uygunbirdurumagetirmek. *Yaratmak,oluşturmak,meydanagetirmek. *Uydurmak. *Cinselilişkidebulunmak. düztaban *Tabiîayakkemerininkaybolmasıileoluşanyapısalbozukluk. *Tabanıkemerliolmayan. *Dartabanlıbirtürrende. *Uğursuz. düztabanlık *Düztabanolmadurumu. düzülme *Düzülmekişiveyadurumu. düzülmek *Düzmekişinekonuolmakveyadüzmekişiyapılmak. düzümdüzüm *Dizimdizim. Dy *Disprosyum'unkısaltması. e *Sonuçniteliğindebulunancümleninbaşınagetirildiğinde\"öyleise\",\"öyleolunca\",\"mademkiöyle\"sözleri gibişartniteliğindeolanbircümleyerinitutar. *(e:)Başınagetirildiğicümledekikavramagöreçeşitlitonlaralarakbirtakımduygularanlatır. *(soruvurgusuyla)Şaşmavemerakanlatır. -e *Bkz.-a/ -e(I). -e *Bkz.-a/ -e(II). -e *Bkz.-a/ -e(III). -ehâli *Bkz.vermedurumu. emi? *olurmu?. e,E *Türkalfabesininaltıncıharfi;sesbilimibakımındaninceünlülerindüzvegenişolanınıgösterir. *Notaişaretleriniharflerlegöstermeyöntemindemisesinibildirir. ebabil *Dağkırlangıcı,keçisağan. ebadında *boyutlarında,çapında,ölçüsünde,büyüklüğünde. ebat *Boyutlar. ebcet *Arapalfabesininherharfibirrakamıkarşılayanveanlamsızsekizkelimedenoluşandeğişikbirdüzeni.Bu düzendebaştakielifharfindenbaşlanarak,herharfe,birdenonakadarbirerbirer,ondanyüzekadaronaronar, yüzdenbinekadaryüzeryüzerarttırmakyoluylabirdeğerverilmiştir. ebcethesabı *Ebcetdüzenindenyararlanarakbirkelimeyirakamaçevirmekveyakelimelerlevegenellikleeskişairlerin yaptığıgibi,mısralarlaönemlibirolayıntarihinigöstermeyöntemi. ebe *Doğumişiniyaptırankadın. *Büyükanne,nine. *Genellikleçocukoyunlarındabaşolan,diğerçocuklaraveyagrubakarşıcezasınıçekmekvebundan kurtulmakiçintekbaşınabütünsorumluluğuüzerinealançocuk. ebeolmak *oyuniçindeebelikyapmak. ebebulguru *Bulguririliğindeyağankar. ebedî *Sonsuz,ölümsüz. ebedîuyku *Ölüm. ebedîuykuyadalmak *ölmek. ebedîleşme *Ebedîleşmekişi. ebedîleşmek *Ebedîdurumagelmek,sonsuzlaşmak,ölümsüzleşmek. ebedîleştirme *Ebedîleştirmekişi. ebedîleştirmek *Ebedîdurumagetirmek,sonsuzlaştırmak,ölümsüzleştirmek. ebedîlik *Ebedîolmadurumu,sonsuzluk. ebediyen *Sonsuzolarak,sonsuzluğakadar. *(olumsuzcümlelerde)Hiçbirzaman. ebediyet *Sonsuzluk. ebegümeci *Ebegümecigillerden,çiçekleriilâç,yapraklarısebzeolarakkullanılan,kendiliğindenyetişençokyıllıkve morçiçeklibirbitki(Malvasiylvestris). ebegümecigiller *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,örnekbitkisiebegümeciolanbirbitkifamilyası. ebekuşağı *Gökkuşağı,alkım. ebeleme *Ebelemekişi. *Mayalıhamurubezelereayırarak,yufkahalinegetiripsacüzerindepişirdiktensonraaltüstkısımlarının yağlanmasıylayapılanekmek. ebelemek *Oyundaebeyapmak. ebeleyiş *Ebelemekişiveyabiçimi. ebeli *Ebesiolan. ebelik *Ebeolmadurumuveyaebeninyaptığıiş. *Çocukoyunlarındaebeolmadurumu. ebemkuşağı *Ebekuşağı. ebesiz *Ebesiolmayan. ebet *Sonuolmayangelecekzaman,sonsuzluk. ebeveyn *Anavebaba. ebleh *Akılsız,budala,alık. eblehleşme *Eblehleşmekişiveyadurumu. eblehleşmek *Eblehdurumunagelmek. eblehlik *Ebleholmadurumu,eblehleşme. ebonit *100kısımkauçuğun32kısımkükürtleişlenmesindeneldeedilenplâstikmadde. ebru *Kâğıtsüslemeciliğindekitrevekolagibiyapıştırıcılarlayoğunlaştırılmışsuüzerine,neftyağıile sulandırılmışyağlıboyadamlatılarakyapılanvekâğıdageçirilensüs. ebrucu *Renklerikarıştıraraksüskâğıtlarıüzerineebruyapansanatçı. ebruculuk *Ebruyapmasanatıveyaebrusatmaişiileuğraşma. ebrulama *Ebrulamakişi. ebrulamak *Ebruyaparakboyamak. ebrulî *Üzerindedeğişikrenklerbulunan. ebrulu *Üzerineebruyapılmış(kâğıt,kumaş). ebucehilkarpuzu *Kabakgillerden,elmabüyüklüğündekimeyvesiçokacıveiçsürdürücü,ishalyapıcıbirbitki,acıhıyar,acı elma,ithıyarı(Citrulluscolocynthis). EbussuutEfendiningelinigibi *eskiyebağlanıppekkapalıgiyinenkızveyakadıniçinalayyollusöylenir. EbussuutEfendinintorunu *eskiyeçokbağlı,tutucuolanlariçinkullanılır. ebülyoskop *Cisimlerinkaynamasıcaklığınıtespitetmeyeyarayancihaz. ecdat *Dedeler,atalar. ece *Güzelkadın,kraliçe. -ecek *Bkz.-acak/-ecek. ecel *Hayatınsonu,ölümzamanı. ecelamanverirse *ömüryeterse,ölmezsem. ecelbeşiği *Çoktehlikelitaşıtveyageçit. ecelgeldicihana,başağrısıbahane *ölümünherkesiçinkaçınılmazbirolayolduğunuanlatır. ecel şerbetiiçmek *ölmek. ecelteri *\"Çokkorkmak,çoksıkılmakveyabunalımgeçirmek\"anlamındaecelteri(veyaterleri)dökmekdeyiminde geçer. ecelteridökmek *aşırıkorkudanterlemek,ölümduygusunakapılmak. eceleçarebulunmaz *çaresizgibigörünenhergüçişinbirçıkaryoluvardır. eceligelenköpekcamiduvarınasiyer *herkesinüzerinetitrediği,kutsalsaydığışeyikötüleyen,bozankimsekötüsonucunakatlanır. eceligelmek *ölümüveyayokolmasıkaçınılmazdurumagelmek. ecelinesusamak *ölmekistermişgibitehlikeliişleregirişmek. eceliyleölmek *olağansayılanherhangibirbiçimdeölmek. -ecen *Fiildensıfattüretenek:sevecen,evecenvb. ecinni *Cin. ecinnilertopoynuyor *bomboş,kimseyok,ıssızvesessiz. ecir *Sevap. *Ücret. *Ücretleçalışankimse. *İşçi,amele. ecirsabırdilemek *başsağlığıdilemek. ecirlik *Ecirolmadurumu. ecişbücüş *Hiçbiryeridüzgünolmayan,çirkinbirbiçimalmışbulunan,çarpıkçurpuk,eğribüğrü. ecnebi *Başkadevletuyruğundaolan(kimse),yabancı. *(sıfattamlamalarında)Başkadevlet. ecnebilik *Yabancıolmadurumu. ecu *Bkz.ekü. ecza *Kimyasalyollarlaeldeedilen,ilâçyapmayayarayanveyasanayidetürlüişlerdekullanılanmaddeleringenel adı. eczaçantası *Acildurumlardakullanılmaküzerearabadaveyaevdebulundurulanvepansumaniçingerekliilâçile malzemeninkonulduğuçanta. eczadolabı *İçindegerekliilâçlarınvealetlerinbulunduğuözelolarakyaptırılanküçükdolap. eczakutusu *İlâçkutusu. eczacı *İlâçyapanveyahazırilâçlarısatandiplomalıkimse. eczacıkalfası *Eczacınınyardımcısı. eczacılık *İlâçlarınhazırlanmasıylauğraşanuygulamalıbilim. *Eczacınınmesleğiveyagörevi. eczahane *İlâçlarınyapıldığıvesatıldığıyer. eczalı *Kimyasalmaddeilekaplanmış,karıştırılmış,işlemgörmüş. *İçikimyasalmaddeiledoldurulmuşmermiatanateşlisilâh. eczalıpamuk *Sterildurumagetirilmişpamuk. eczane *Bkz.eczahane. eczasız *Eczasıolmayan. -eç *Bkz.-aç/ -eç. eçhel *Çokcahil,çokbilgisizolan. eda *Davranış,tavır. *Naz,işve. *Anlatışyolu. eda *Verme,ödeme. *(namaziçin)Kılmayerinegetirme. edaetmek *borcunuödemek. *namazkılmak. edalı *Herhangibirbiçimvegörünüşlüolan. *Tavırlarıhoşolan;nazlı,işveli. edat *Birkelimedensonragelerekokelimeilediğerögelerarasındailgikurankelime,ilgeç. edatgrubu *Edattümleci. edattümleci *Genelliklebirzarftümlecigörevindekullanılanveisminedatlaoluşturduğukelimegrubu,edatlıtümleç. edatlı *Edatbulunduran. edatlıtümleç *Edatlakurulmuştümleç. ede *Büyükerkekkardeş,ağabey. edebî *Edebiyatlailgili,edebiyatailişkin. edebîeser *Edebiyattasanatdeğeritaşıyandeğişikedebiyattürlerindekalemealınmışeserlerinherbiri. edebîsanat *Edebîsanatlarınherbiri. edebîsanatlar *Edebiyattaanlatımızenginleştirmek,renklendirmekvedahaçarpıcıhâlegetirmekiçintemeldebenzetme esasınadayalısözvemanayabağlıanlatıminceliğiveözelliği. edebikelâm *Söylenmesikaba,çirkinvesakıncalınesnelerinveyakavramlarındeğişiksözlerledahauygunveedeplibir biçimdeanlatılması,örtmece. edebinitakınmak *edeplidavranmayabaşlamak. edebiyat *Olay,düşünce,duyguveimajlarındilaracılığıilebiçimlendirilmesisanatı,yazın,literatür. *Birbilimkolununtürlükonularıüzerineyazılmışyazıveeserlerinhepsi,literatür. *İçtenolmayan,gereksiz,boşsözler. edebiyatbilimi *Edebiyatıniçindeyeralankonularısosyoloji,psikolojigibibilimdallarınınyöntemlerinidekullanarak araştıran,inceleyen,irdeleyenvetahliledenbilimdalı. edebiyattarihi *Bütünedebîhareketleri,dönemleri,yazarveşairleri,dilveüslûpözellikleriniaçıklayanbilimdalıveya kitap. edebiyatyapmak *birkonuüzerindegereksizyeresüslüsözlersöylemek." }, { "text": "edebiyatça *Edebiyatauygun,edebiyatabenzer. edebiyatçı *Edebiyatlauğraşankimse. *Edebiyatdersiokutanöğretmen. edebiyatçılık *Edebiyatlauğraşmaişi. edebiyatsever *Edebiyatatutkun. edememe *Edememekdurumu. edememek *Rahatolamamak;kendindebireksiklikduymak;geçinememek. edep *Toplumtöresineuygundavranma,incelik. edepetmek *utanmak,sıkılmak. edepyahu! *açıksaçıksözsöyleyenlerekarşı\"utan!\",\"edebinitakın\"anlamındakullanılansöz. edepyeri *İnsanlardaüremeorganlarınınbulunduğuyer,utyeri. edepleniş *Edeplenmekişiveyabiçimi. edeplenme *Edeplenmekişiveyadurumu. edeplenmek *Uslanmak,inceveterbiyeliolmak. edepli *Uslu,ince,terbiyeli,müeddep,uygun. edepliedepli *Usluolarak,usluuslu. edepsiz *Utanılacakişlerihiçsıkılmadanyapan,utanmaz,sıkılmaz,terbiyesiz. *Sakınılacakkötü(kimse),şirret. edepsizedepsiz *Edepsizeyakışırbiçimde. edepsizce *Terbiyesizce,utanmadan. edepsizleşme *Edepsizleşmekişi. edepsizleşmek *Edepsizcedavranışlardabulunmak,terbiyesizleşmek. edepsizlik *Utanmazlık,sıkılmazlık,terbiyesizlik,şirretlik. edeptirsöylemesi *affedersiniz,söylemesiayıptırama. eder *Fiyat,paha. edevat *Birişiçingerekliolanmalzemelerin,parçalarıntümü. Edi *BirbiriyleiyianlaşanikiyaşlınınbaşbaşakalışınıanlatanEdiileBüdü,ŞakireDudusözündegeçer. edi *İşyapmaveyayapılaniş. edibane *Terbiyeli,nazik. *Edebiyatçıyayakışırbiçimde. edik *Yumuşakverenklisahtiyandanyapılmışyarımkonçlulâpçın. *Kısaçizme. edilgen *Sözdeözneylekullanılanveyaöznesidolaylıyollabelirtilenfiil,meçhul,pasif,etkenkarşıtı. edilgençatı *Çoğukez-(i)l-bazende-(i)n-çatıekleriylekurulanfiilçatısı. edilgenfiil *Gerçeköznesibellisayılmayanfiil.Türkçedebufiil-(i)l,bazende-(i)n-edilgençatıekleriylekurulur:yaz- ılmak,oku-n-mak,tanı-n-makvb. edilgenleşme *Edilgenleşmekdurumu. edilgenleşmek *Edilgendurumagelmek. edilgenleştirme *Edilgenleştirmekişi. edilgenleştirmek *Edilgendurumagetirmek. edilgenlik *Edilgenolmadurumu. edilgenlikeki *Fiilleringerçeköznesinigizleyenyapımeki. edilgi *Dışarıdangelipbirşeydebellibirdeğişiklikyapanişveyabuişinsonucu,infial. edilgin *Hareketiveetkisiolmayan,pasif. *Etkilerialıcıdurumundaolan,munfail,pasif,etkinkarşıtı. *Olaylarıngidişinietkilemekvedenetlemekiçinkişininhiçbirçabagöstermemesidurumu. edilginlik *Edilginolmadurumu. edilme *Edilmekişiveyadurumu. edilmek *Etmekfiilinekonuolmak,yapılmak. edim *Yapılmış,gerçekleşmişiş,amel,fiil. *İnsanbilinçvefaaliyetlerinintektekdavranışları. *Belirlibirişdurumuylakarşılaştığızamankişininyapabildiğidavranış. *Alacaklınınisteyebileceğiveborçlununyapmakzorundaolduğudavranış,ivaz. edimli *Edimiolan. edimsel *Edimniteliğindeolan,gerçekolarakvarolan,fiilî,aktüel,gizlivetasarılıkarşıtı. edinç *Edinilenşeyveyaşeyler,müktesebat. edinilme *Edinilmekişi. edinilmek *Edinmekişiyapılmak. edinim *Kazanma,iktisap. edinme *Edinmekişi,kazanma,iktisap. edinmek *Kendini(birşeye)sahipkılmak,kendinesağlamak,iktisapetmek. edinti *Edinilen,kazanılanşey. edip *Edebiyatlauğraşan,edebîeserverenkimse,yazar. edisyon *Basım. editör *Basıcı,yayımcı,naşir,tâbi. editörlük *Basıcılık,yayımcılık. edna *Çokaşağı,enaltdüzeyde. edvar *Çağlar,devirler. *Alaturkamüzikkurallarınıinceleyeneser. edvarmusikisi *Alaturkaklâsikmüzik. efe *Yiğit,özellikleBatıAnadoluköyyiğidi,zeybek. *Ağabey. *Kabadayı. efece *Efegibi,efeyeyakışır(biçimde). efekt *Radyovetelevizyonyayınlarında,tiyatrooyunlarındaveyafilmseslendirmelerinde,hareketleriizlemesi gerekenseslerintabiîkaynaklarındışında,optik,mekanik,kimyasalyöntemlerlegerçekleştirilmesi. efektif *Banknotvemetalsikke. efelek *Lâbada. efeleniş *Efelenmekişiveyabiçimi. efelenme *Efelenmekişi. efelenmek *Diklenmek,kafatutmak. efeleşme *Efeleşmekişi. efeleşmek *Efedurumunagelmek. efelik *Efeolmadurumu. *Kabadayılık. efeliketmek(veyayapmak) *kabadayılıketmek. efemine *Kadınlarabenzeyenveyakadınsıdavranışlariçindegörünen,davranışvekılıkkıyafetbakımındankadına özenen(erkek). efendi *Eğitimgörmüşkişiiçinözeladlardansonrakullanılanunvan. *Günümüzdebeyunvanındanfarklıolaraközeladlardansonrakullanılanikinciderecedebirunvan. *Buyruğuyürüyen,sözügeçenkimse. *Koca. *Saygıdeğer,ince,çelebi. *(erkekleriçin)Seslenmesözüolarakkullanılır. efendiefendi *Usluuslu. efendigibiyaşamak *sıkıntısız,varlıkiçindeyaşamak. efendibaba *Bazıailelerdeçocuklarınbabaları,gelinlerinkayınpederleriiçinkullandıklarısaygısözü. efendice *Efendigibi,efendiyeyaraşır(biçimde). efendidenbiradam *terbiyeli,kibarveağırbaşlıkimse. efendilik *Efendiolmadurumu,efendiyeyakışırdavranış. efendim *Birseslenişkarşısında\"buradayım\"anlamındakullanılır. *Anlaşılmayanbirsözütekrarlatmakveyakarşısındakininnedüşündüğünüsormakiçinsöylenir. *Nezaketveyasaygıiçinsözekatılır. efendim nerede,bennerede? *\"Bennediyorumsiznediyorsunuz\"anlamındakullanılır. efendimesöyleyeyim *sözsöylerkengereklikelimeyibulamayanbirkimseninkullandığıbirsöz. efilefil *Saç,giysigibihafifşeylerinrüzgârdadalgalanmasınıbelirtir,ifilifil. efilefilesmek *yazınrüzgâryavaşyavaş,serinserinesmek. efilefiletmek *rüzgârdadalgalanmak. efkâr *Eskidüşünceler,fikirler. *Tasa,kaygı. *Kamuoyu,efkarıumumiye. efkârbasmak *tasalanmak,kaygılanmak. efkârdağıtmak *sıkıntıyıgidermek,üzüntüdenuzaklaşmak. efkâretmek *efkârlanmak. efkârıumumiye *Kamuoyu. efkârlanış *Efkârlanmakişiveyabiçimi. efkârlanma *Efkârlanmakişi. efkârlanmak *Tasalanmak,kaygılanmak,üzülmek. efkârlı *Tasalanmış,tasalı,kaygılı. eflâk *Gökler. eflâkeserçekmek *çokyüksekolmak. eflâtun *Açıkmorrenk. *Burenkteolan. eflâtunî *Eflâtunrengindeolan. *Plâtonik. efor *Zihincevebedenceortayakonançaba,emek. efradınıcami,ağyarınımani *neeksiknefazla;eksiğiartığıolmayan. efrat *Bireyler,fertler. *Erler,erat. efriz *Bkz.friz. efsane *Eskiçağlardanberisöylenegelen,olağanüstüvarlıkları,olaylarıkonuedinenhayalîhikâye,söylence. *Gerçeğedayanmayan,asılsızsöz,hikâyevb. efsaneleşme *Efsaneleşmekişi. efsaneleşmek *Efsanedurumunagelmek. efsaneleştirilme *Efsaneleştirilmekişi. efsaneleştirilmek *Efsaneniteliğikazandırılmak. efsaneleştirme *Efsaneleştirmekişi. efsaneleştirmek *Efsanedurumunagetirmek. efsaneli *Efsanesiolan. efsanevî *Efsanelerdegeçen,kendisiiçinefsanelerdüzülenveyaefsaneyiandırırnitelikteolan(kimse,hayvan,yer). efsun *Büyü,sihir. efsunkâr *Büyülü,sihirli. efsunlama *Efsunlamakişi. efsunlamak *Büyülemek,büyüyapmak. eftenpüften *Baştansavmayapılmış,dayanıksız,dermeçatma,çürük,değersiz(şey). ege *Birçocuğukoruyan,işlerinebakanvehertürlüdavranışındasorumlukimse,veli,iye. Egeli *Türkiye'ninbatısından,Egebölgesindenolan(kimse). egemen *Yönetiminihiçbirkısıtlamaveyadenetimebağlıolmaksızınsürdüren,bağımlıolmayan,hükümran,hâkim. *Sözünügeçiren,üstünlükkazanan. egemenlik *Egemenolmadurumu. *Milletinveonuntüzelkişiliğiolandevletinyetkilerininhepsi,hükümranlık,hâkimiyet. eglog *Kısakırmanzumesi,çobantürküsü. ego *Ben. egoist *Bencil,hodbin. egoistlik *Bencilolmadurumu. egoizm *Bencillik,hodbinlik. egosantrik *Egosantrizmyanlısı. egosantrizm *Dünyadabireyinbenliğinimerkezsayanfelsefegörüşü,beniçincilik. egotizm *Benlikçilik. egzama *Birdenbireortayaçıkarakgelişenkızartı,kaşınma,sulanma,kabukbağlamagibidokubozukluklarıyla belirginleşenbirderihastalığı,mayasıl. egzamalı *Egzamasıolan. egzamamsı *Egzamayıandıran. egzersiz *Alıştırma. *İdman. egzersizyapmak *alıştırmayapmak." }, { "text": "egzistansiyalist *Varoluşçu. egzistansiyalizm *Varoluşçuluk. egzogami *Dışevlilik. egzomorfizm *Dışbaşkalaşım. egzotik *Uzak,yabancıülkelerleilgili,buülkelerdengetirilmiş,yabancıl. egzotikçorba *Anamalzemesi;denizkırlangıcı,kaplumbağavb.denizürünleriolanbirçorbatürü. egzotizm *Bireserdeuzak,yabancıülkelerleilgiliolayları,kişileri,yöreselgörüşleriyansıtma,yabancıllık. egzoz *İçtenyanmalımotorlardayananakaryakıtgazıvebugazınboşaltılması. *Bugazınatılmasınısağlayandüzen. *Susturucu. egzozgazı *Egzozdanatılangaz. egzozcu *İçtenyanmalımotorlardaegzozdüzeniniyapanveyaonaranusta. eğdiriş *Eğdirmekişiveyabiçimi. eğdirme *Eğdirmekişi. eğdirmek *Eğikdurumagetirmek. eğe *Göğüskafesinioluşturan,arkadanomurgaya,öndendegöğüskemiğineeklenenuzun,yassıveeğri kemiklerdenherbiri,kaburga. eğe *Madenleri,tahtayıvb.yiyontmak,düzeltmek,perdahlamakiçinkullanılan,üzeripürtüklü,sert,ensiz,çelik araç. eğeleme *Eğelemekişi. eğelemek *Eğeiledüzleştirmek,aşındırmak. -eğen *Bkz.-ağan/-eğen. eğer *Şartanlamınıgüçlendirmekiçin şartlıcümlelerinbaşınagetirilir,şayet. eğiç *Yemişkoparırkendallarıçekmeyeveyakovandanbalalmayayarayanaraç. eğik *Yataybirçizgiveyadüzlemleaçıoluşturacakbiçimdeolan,mail,meyil,şev. *Bükülmüş. *Dikveyaparalelolmayandoğru. eğikbiçme *Eksenitabanınadikeyolmayanbiçme. eğikçizgi *Düzolmayançizgi. eğikdüzlem *Bircismiyükseğeçıkarmakiçingerekligücüayarlamadakullanılaneğik,düzyüzey. eğiksilindir *Eksenitabanınadikeyolmayansilindir. eğiklik *Eğikolmadurumu,eğim,yamukluk,meyil. *Birdüzlemüzerindehareketedenbirgökcismineilişkinyörüngedüzleminin,tutulumabakışdoğrultusuna dikdüzlemeveyabelirtilmişherhangibirdüzlemegöreyaptığıaçı. eğilim *Birşeyisevmeye,istemeyeveyayapmayaiçtenyönelme,meyil,temayül. *Parapiyasalarındazamanlaoluşandeğişim,alımsatımişlemleriyleilgiliinişçıkışseyri. eğilimli *Eğilimiolan,istekli,meyyal,mail. eğiliş *Eğilmekişiveyabiçimi. eğilme *Eğilmekişi. *Birdoğrunun,birbaşkadoğruya(veyadüzleme)göreeğikolması. *Yerinmanyetikalanındabulunanserbestmıknatıslıbiriğnenindoğrultusuileyataydüzlemarasındakiaçı. eğilmek *Belirlibiryönleaçıoluşturacakbirdurumalmak,biryönedoğruçarpılmak. *(insan)Birişiyapmakiçinbelinieğmek. *Başkasınınbaskısınıveyaegemenliğinibenimsemek,kabuletmek. *(birişi)Önemseyipelealmak. eğim *Eğilmişolmadurumu. *Biryüzeyinyataydüzlemedoğrueğilmesi,eğiklik,meyil. eğimli *Eğimiolan. *Birşeyiyapmayaiçtenyönelmiş,meyyal. eğimölçer *Biryüzey,düzlem,yolveyacihazınyataydüzlemeoranlaeğiminiölçenaraç,klinometre. eğimsiz *Eğimiolmayan. eğin *Arka,sırt. *Beden,vücut. *Boybos,endam. eğinik *Eğilmişolan,mail. *Birşeyisevmiş,istemişveyayapmayaiçtenyönelmişolan. eğinme *Eğinmekdurumu. eğinmek *Birşeyisevmeye,istemeyeveyayapmayaiçtenyönelmek,meyletmek. eğinti *Eğelenenbirşeydendökülenincetoz. eğir *Arılarınçıkardığıbirtürsalgı. eğirkökü *Derevedurgunsukenarlarındayetişen,50-125cmyüksekliğinde,çokyıllıkveotsubirbitki(Acorus calamus). eğirmumu *Kışınarılarınkovandeliklerinesıvadıklarımadde. eğirme *Eğirmekişi. eğirmek *Yün,pamukgibişeyleriiğilebüküpiplikdurumunagetirmek. eğirmen *İplikeğirmeyeyarararaç,kirmen. eğirtme *Eğirtmekişi. eğirtmek *Eğirmekişiyaptırmak. eğiş *Eğmekişiveyabiçimi. eğitbilim *Bkz.eğitimbilimi. eğitici *Eğitimisağlayan,eğitmeyeelverişliveyaeğitendeğerleribulunan. *Genellikleçocukeğitimiileuğraşankimse,mürebbi. eğiticilik *Eğiticiolmadurumuveyaeğiticininişi. eğitilme *Eğitilmekişi. eğitilmek *Eğitmekişinekonuolmak. eğitim *Bellibirbilimdalıveyasanatkolundayetiştirme,geliştirmeveeğitmeişi. *Çocuklarınvegençlerintoplumyaşayışındayerlerinialmalarıiçingereklibilgi,beceriveanlayışlarıelde etmelerine,kişiliklerinigeliştirmelerineyardımetme,terbiye. *Eğitimbilimi. eğitimbilimi *Öğretimveeğitimikurallarabağlayanbilimkolu,pedagoji. *Öğretmenliksanatı,uygulamasıveyamesleğiiçingereklibilgivebecerilerikazandıranbilimdalı,pedagoji. eğitimdönemi *Herhangibirkonudabilgivebecerilerigeliştirmekiçinayrılansüre. eğitimenstitüsü *Ortadereceliokullaraöğretmenyetiştirmekiçinkurulmuşyüksekokul. eğitimfakültesi *İlkveortaöğretimokullarınaöğretmenyetiştirmekiçinkurulmuşdörtyıllıkyükseköğrenimkurumu. eğitimprogramı *Eğitimidüzenleyenveyönlendirensistem. eğitimci *Eğitimişiyleuğraşan(kimse),terbiyeci,pedagog. eğitimcilik *Eğitimciolmadurumueğitmeişiveyaeğitimciningörevi. eğitimli *Eğitimgörmüş,eğitilmiş. eğitimsel *Eğitimleilgili,terbiyevî. eğitimsiz *Eğitimgörmemiş,eğitilmemiş. eğitme *Eğitmekişi,terbiyeetme. eğitmek *Birininaklauygun,fizikselvemoralgelişmesiüzerineetkiyaparakçeşitlidavranışyatkınlıkları,bilgive görgüaşılayarak,öncedentespitedilmişamaçlaragöreonunbelirlibiryöndegelişmesinisağlamak,terbiyeetmek. *(hayvaniçin)İstenilendavranışlarıyapabilecekbiçimdeyetiştirmek. eğitmen *Eğitimişiyleuğraşankimse. *Kursgörerekköydeöğretmenlikyapankimse,köyöğretmeni. eğitmenlik *Eğitmeninişi. eğitsel *Eğitimleilgili,terbiyevî. eğitsellik *Eğitselolmadurumu. eğlek *Sürününyazınöğlesıcağındadinlendiğigölgelik. *Yolcularıngeceyigeçirdikleriyer,han,konak. eğleme *Eğlemekişi. eğlemek *Oyalamak,durdurmak. *Avutmak. eğlence *Eğlenmekişi. *Neşelivehoşçavakitgeçirtenşey. *Neşelivehoşçavakitgeçirilentoplantı. eğlenceli *Eğlendiren,hoşagiden. eğlencelik *Oyalanmakiçinyenilenşekerleme,kavrulmuşbadem,fıstıkkabakçekirdeğigibişeyler. eğlencesiz *Eğlencesiolmayan. eğlendiri *Gülmece,mizah. eğlendirici *Eğlendirmeniteliğiolan,eğlendiren. eğlendiriş *Eğlendirmekişiveyabiçimi. eğlendirme *Eğlendirmekişi. eğlendirmek *Eğlenmesinisağlamak,eğlenmesineyolaçmak. eğlenilme *Eğlenilmekişi. eğlenilmek *Eğlenmekişiyapılmak. eğleniş *Eğlenmekişi. eğlenme *Eğlenmekişi. *Neşeli,hoşçavakitgeçirme. *Alayetme. *Oyalanma. eğlenmek *Neşeli,hoşçavakitgeçirmek. *Birkimseninherhangibirkusuruveyazayıfnoktasıilealayetmek. *Biryerdedurmak,beklemek,tevakkufetmek. *Oyalanmak. eğlenti *Neşelivehoşçavakitgeçirilentoplantı. eğleşme *Eğleşmek,oyalanmakişi,tevakkuf. eğleşmek *Oyalanmak,eğlenmek,tevakkufetmek. *Biryerdeoturmak,yaşamak,ikametetmek. eğme *Eğmekişi. eğmeç *Kavis. eğmeçli *Eğmeciolan,kavisli,mukavves. eğmek *Düzolanbirşeyieğikdurumagetirmek. *Sertbircismibükmek. Eğmür *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. eğrelti *Eğreltiotu. eğreltiotu *Eğreltiotugillerden,kumluyerlerdeyetişen,150cmkadaryükselebilen,tıptabağırsakkurtlarınıdüşürmek içinkullanılançokyıllıkveotsubirbitki(Driopterisfilix-mas). eğreltiotugiller *Damarlıçiçeksizlerden,örneğieğreltiotuolanbirbitkitopluluğu. eğreti *Belirlibirsüresonrakaldırılacakolan,geçici,iğreti,muvakkat. *Takma. *İyiyerleşmemiş,yerinibulmamış,bellibelirsiz. *Uyumsuz,yakışmamış. *Üstünkörü,ciddiyealmadan. eğretialmak *ödünçalmak. eğretiatabinenteziner *ödünçalınmışaraçlarlagirişilenişlerçokkezyürütülemez. eğretikuyruktezkopar *temeliolmayanişleregüvenilmez. eğretioturmak *biryerdeçokkısasüreoturmak,ilişmek. eğretivermek *ödünçvermek. eğretileme *İstiare,iğretileme. eğretilik *Eğretiolmadurumu,iğritilik. eğretiyealmak *biryapınınaltbölümünüonarmakiçinüstünüdesteklerüzerindedurdurmak. eğrez *EğirdirGölündeyaşayanbirbalık. eğri *Doğru,düzolmayan,birnoktasındayöndeğiştiren,çarpık,iğri. *Yaygibikavislenmiş,eğmeçli,mukavves. *Yatayveyadüşeyolmayan,bütünüylebiryanaeğilmişbulunan,eğik,mail. *Yanlış. *Birolayınşiddetindekiazalışveçoğalışlarıgösterençizgi. *Doğruolmayan(çizgi,yüzey),münhani. eğribakmak(veyaeğrigözlebakmak) *kötüdüşünceilebakmak. eğribüğrü *Yeryereğrilmişvebükülmüşolan,çarpıkçurpuk. eğriçehre *Asıkyüz. eğrigemidoğrusefer *kullanılanaraçyetersizamayapılanişisteğeuygun. eğrioturupdoğrukonuşalım *birisinekarşıtutumumuzneolursaolsundoğruyusöylemeliyiz. eğrisöz *Kötülemesözü. eğriyüz *Aksi,sert(surat). eğrice *Azeğriolan. eğrice *Sığırsineği,büvelek. eğrice *Butlarıntopaketlerindenyapılanpastırma. eğrili *Eğrisiolan. eğrilik *Eğriolmadurumu. eğriliş *Eğrilmekişiveyabiçimi. eğrilme *Eğrilmekişi. eğrilmek" }, { "text": "*Eğridurumagelmek,iğrilmek. eğriltme *Eğriltmekişi. eğriltmek *Eğridurumagetirmek. eğrim *Burgaç. *Eğri,dalgalı. eğrimeğrim *Eğrieğri,dalgadalga,eğrilerçizerek. eğrisidoğrusunagelmek *olmayacakgibigörünenbiriş,birgirişim,rastlantısonucuolumlubitmek. eğritme *Eğritmekişi. eğritmek *Eğriltmek,iğritmek. eğriyeeğridoğruyadoğru *gerçekneyseaynenbelirtilmelidir. eğsi *Ucuyanmışodun,köseği. eh *Olur,pekiveyafenadeğilanlamındakullanılır. *Bezginlikanlatır. ehem *Çokönemli. ehemmiyet *Önem. ehemmiyetvermek *önemvermek. ehemmiyetli *Önemli,mühim. ehemmiyetsiz *Önemsiz. ehil *Topluluk,cemaat. *Birişteyetkiliolan,birişiyapan,yeterli,erbap. *Karıkocadanherbiri,eş. *Sahip. ehilolmak *ustalaşmak,uzmanolmak. ehlî *Evcil. ehlibeyt *Hz.Muhammed'inkızı,damadıvetorunlarındanoluşanailesineverilenad. ehlidil *Gönüleri,kalender,rint. ehlihibre *Bilirkişi. ehlikeyf *Rahatınadüşkün,keyifsahibi. ehlîleşme *Evcilleşme. ehlîleşmek *Evcilleşmek. ehlîleştirilme *Evcilleştirilme. ehlîleştirilmek *Evcilleştirilmek. ehlîleştirme *Evcilleştirme. ehlîleştirmek *Evcilleştirmek. ehlisalip *Haçlılar. ehlisünnet *Hz.Muhammed'insünnetiniyerinegetirenler. ehlivukuf *Bilirkişi. ehliyet *Üstat,uzluk. *Sürücübelgesi. ehliyetli *Yeterlikli,yeterli,kifayetli. *Ehliyetiolan. ehliyetname *Ehliyet,yeterlikbelgesi,sürücübelgesi. ehliyetsiz *Yetersiz. *Ehliyetiolmayan. ehliyetsizlik *Ehliyetsizolmadurumu,yetersizlik. ehlizevk *Güzelveyaçirkinhükmünüverdirenduyguyasahip,zevkiolan(kimse). ehram *Mısırfiravunlarınınpiramitbiçimindekimezarlarınaverilenad. *Piramit. ehven *Dahaazkötü,yeğ,zararsız. *Bkz.ucuz. ehvenkurtulmak *ucuzkurtulmak. ehvenişer *Birkaçkötüdenenazkötüolanı,kötününiyisi. ehveniyet *Ehvenolmadurumu. einstenyum *Atomsayısı99olan,uranyumunsürekliısınmasıylaveyatermonükleertepkimelersırasındaoluşanyapay element.KısaltmasıE. ejder *Türlübiçimlerdetasarlanankorkunçbirmasalcanavarı,ejderha,dragon. *Büyükyılan. ejder(ejderha)gibi *iriyapılıvekorkunçgörünüşlü. ejderha *Bkz.ejder. ejektör *Fışkırtıcı. ek *Birşeyineksiğinitamamlamakiçinonakatılanparça. *Birgazeteveyaderginingünlükyayımındanayrıveücretsizolarakverdiğiparça,ilâve. *Sonradankatılan,dikilen,yapıştırılanparçanınbelliolanyeri. *İkiborununbirbirinebirleştirildiğiyer. *Eklenmiş,katılmış. *Kelimetüretmekveyakelimeningörevinibelirtmekiçinkullanılanşekilvericisesveyasesler,lâhika. -ek *Bkz.-ak /-ek. ekbentolmak *şaşırıpnediyeceğinibilememek. ekbileziği *İkiboruyubirbirineeklemektekullanılanbağlantıparçası,manşon. ekbütçe *Yıllıkbütçeyesonradaneklenenbütçe. ekders *Haftalıkmecburîdersyükünündışındakalanders. ekeylem *Ekfiil. ekfiil *İsim,sıfat,zamirgibiisimsoyundankelimelerinyüklemgörevindekullanılmasınısağlayanyardımcıfiil.Bu fiilingenişzamanı,şahısekleriyleçekilir:çalışkan-ım,çalışkan-sın,çalışkan(-dır)çalışkan-ız,çalışkanlar(lar-dır).Bu fiilinbelirli,belirsizgeçmişzamanlarıylaşartınınçekimindeekfiilgerektiğindekullanılabilir:güzeldi(ezzacı,çarşanba>çarşambagibi. gerileyiş *Gerilemekişiveyabiçimi. gerili *Gerilmişolan. gerilik *Geriolmadurumu. *İdraketmeyeteneğindeveyaokulbaşarılarındayaşınagöregerikalmadurumu. gerilim *İkiucundantersyanlaraçekilenbirtelinhernoktasında,oikigücekarşıkoyangüç,tevettür. *Biriletkeninuçlarıarasındakigizilgüçfarkı,potansiyelfarkı,voltaj. *Gerginlik,tansiyon. *İhtiyaçlarınkarşılanamadığıveyabirhedefeyönelmişdavranışlarengellendiğindeortayaçıkancoşkulu durum. *Konuşmadabirsesinortayaçıkmasıiçinseskirişleriningerginleşmesi,tansiyon. *Çeşitliyollarabaşvurularakfilmdeyaratılansıkıntılı,gerginhava,tansiyon. gerilimölçümü *Sıvılardakiyüzeygerilimlerini belirlemeişi,tansiyometri. *Mekanikgerilimniceliğini,birtakımölçüaraçlarındanyararlanarakbelirleme,tansiyometri. gerilimli *Gerilimiolan. gerilimölçer *Buhar,ayrışma,yüzeyvb.yeilişkingerilimleriölçenalet,tansiyometre. gerilimsiz *Gerilimliolmayan. geriliş *Gerilmekişiveyabiçimi. gerillâ *Düzensizçete. *Özelliklebirörgüttengüçalan,baltalamaeylemlerinegirişenbirlik. *Bubirliktenolankimse. gerillâsavaşı *Düşmankuvvetlerinineylemleriniengellemek,baltalamakveyageciktirmekamacıylagerillâlarınyaptığı savaş. gerillâcı *Gerillâsavaşıyapanbirliğebağlıolankimse. gerillâcılık *Gerillâcıolmadurumu. gerillâlaşmak *Gerillâgibifaaliyetgöstermek. gerilme *Gerilmekişi. *Kaslarınsonuzamagücüilevücudunbütünbölümlerindeoluşangergindurum,gevşemekarşıtı. gerilmek *Germekişiyapılmak,gergindurumagelmek,belirlibiruzamaileçekilmek. *Gerginbirbiçimdeaçılmak. *Kasılmak. *(sinir,ilişkivedavranışiçin)Kızmak,öfkelenmek,sinirlenmek. gerinegerine *Rahatlık,mutluluk,övünçduyarak. geriniş *Gerinmekişiveyabiçimi. gerinme *Gerinmekişi. gerinmek *Kollarıaçarak,gövdeyigerginbirdurumasokmak. *Rahatlık,mutluluk,övünçduymak. gerisingeri *Geldiğiyereveyatersyönedoğru,geriyedönmek. *Yeniden,tekrar,birdaha. gerisingeriye *Gerisingeri. geriş *Dağlarınvetepelerinüstkısmı,sırt. geriyebırakmak *tehiretmek. geriyedönmek *yüzünüarkayaçeviriptersyönegitmek. geriyeyürütmek *makableşamilolmak. geriz *Lâğım,keriz. gerizetaşatmak *edepsizbirkimseyeedepsizliğinigöstermeyefırsatvermek. Germanist *Cermendilleriuzmanı. Germanistik *Cermendillerinikonuolanbilimdalı. Germanofil *Almandostu,Almanyanlısı,Almansever. germanyum *Atomnumarası32,atomağırlığı72,6veyoğunluğu5,46olan,937,4°Cdeeriyen,kalayvesilisyumu andırır,azrastlanırbirelement.KısaltmasıGe. germe *Germekişi. *Biryeribölmek,sınırıbellietmekiçinyapılantahtaperde. *Birbirineyaklaşıkbükülüvücutbölümlerini,gericikaslarınçalışmasıylabirbirindeniyiceuzaklaştırma, bükmekarşıtı. germek *Birşeyinuçlarındanveyakenarlarındançekerekgergindurumagetirmek. *Gerginbirşeyleörtmek. *(kol,bacakiçin)Uzatmak. *(sinir,ilişki,davranışiçin)Gergindurumagetirmek,sinirlendirmek. germen *Kale,kermen. germen *Canlıyaratıklardagametleredayananvegametlerletaşınanüremeögelerinintümü. gerundium *Zarf-fiil. gerzetavuğu *Karadenizbölgesiningenelliklesiyahrenkliibikleriboynuzbiçimindeçatallı,yerlibirtavuk ırkı. gerzek *Gerizekâlısözününkısaltılmışbiçimi. gestalt *Psikolojikolaylarınbirbütünveyabiçimolduğunusavunangörüş. *Biçim,boy,durum,yapı. gestapo *Almanya'daHitlerdönemindekurulangizli,siyasîpolisörgütü. getiri *Faiz. getirilme *Getirilmekişiveyadurumu. getirilmek *Gelmesisağlanmak. getirim *Getirmeişi. getirimci *Getirimsağlayan şeyveyakimse. getirimli *Getirimiolan. getiriş *Getirmekişiveyabiçimi. getirme *Getirmekişi. getirmek *Gelmesinisağlamak. *Birşeyiyanındaveyaüstündebulundurmak. *Erişmekveyaeriştiğinisanmak. *İlerisürmek. *Sebepolmak,ortayaçıkarmak. *İletmek,bildirmek. *Gelirsağlamak. *Birmakamaatamakveyaseçme. *Bazıkelimelerlebirleşikfiilyapmayayarar. getirtme *Getirtmekişi. getirtmek *Getirmekişiniyaptırmak. getr *Bacağınaltbölümünüveayakkabınınüstünüörtenkumaşveyaköseledenyapılmışbirtürtozluk. getto *(eskidenAvrupaülkelerinde)Yahudileringönüllüolarakveyazorlanarakyerleştiklerivehertürlü ihtiyaçlarınıbaşkayeregitmedenkarşılayabildiklerimahalle,Yahudimahallesi. *Birşehrinherhangibirazınlıkçayerleşilenbölümü. geveleme *Gevelemekişi. gevelemek *Çiğnemedenağıziçindeeviripçevirmek. *Birsözütamolarakveaçıkçasöylememek. geveleyiş *Gevelemekişiveyabiçimi. geven *Baklagillerden,çokyıllık,dikenlibirçalı;bazıtürlerindenkitredenilenzamkçıkarılır,keven(Astragalus). gevenlik *Geveniçokolanyer. geveze *Çokkonuşan,çenesidüşük,lâfçı,lâfazan. *Sırsaklamayan,boşboğaz. gevezelenme *Gevezelenmekişi. gevezelenmek *Gevezeliketmek. gevezelik *Gevezeolmadurumu,lâfazanlık. *Düzensiz,gelişigüzelkonuşma,yazma. gevezeliketmek *saçmasapankonuşmak. *yârenliketmek. gevher *Cevher. geviş *(hayvaniçin)Çiğneme. gevişgetirenler *Çiftparmaklıhayvanların,sindirimorganlarıgevişgetirmeyeuygunolanalttakımı. gevişgetirmek *yutmuşolduğuyiyeceğimidesindenağzınaçıkarıpyenidençiğnemek. gevişgetirmeyenler *Çiftparmaklılartakımınagiren,mideyapılarıbasitolanbiralttakım. gevme *Gevmekişi. gevmek *Ağızdakatıbirşeyçiğnemek,gevişgetirmek. gevrecik *Çokgevrekveyaincecik. *Çoktaze,yumuşacık. gevrek *Kolaycakırılıpufalanan. *(gülüşiçin)Şen,neşeli. *Ağzıniçindekolaycaparçalanıpdağılacakbiçimdehazırlanmışbirtürçörek. gevrekgevrekgülmek *kendinegüvendiğiniveyakarşısındakinihafifsediğinianlatır. gevrekçi *Gevrekyapanveyasatankimse. gevrekçilik *Gevrekçininişiveyamesleği. gevreklik *Gevrekolmadurumu. gevreme *Gevremekişi. gevremek *Kolaykırılırdurumagelmek. *Ekinolgunlaşmak." }, { "text": "gevretilme *Gevretilmekişi. gevretilmek *Gevremekişiyapılmak. gevretme *Gevretmekişi. gevretmek *Birşeyingevremesinisağlamak. gevşek *Sıkıveyagerginolmayan,gevşemişolan. *İlgisiz,kayıtsız. *Cansız,hareketsiz,iradesiz. gevşekağızlı *Geveze,boşboğaz. gevşekvurgu *Üzerindevurguolanbirünlüdensonra,ünsüzlebaşlayanbirheceningelişiylezayıflayanvurgu. gevşeklik *Gevşekolmadurumu. *İlgisiz,kayıtsızdavranış. *Uyuşukluk,kesiklik,rehavet. gevşeme *Gevşemekişi. *İsteğin,çabanın,ciddiyetinazalması. *Yüreğinatmasındakasılmadansonragelendinlenmeveiçinekandolmadönemi. *Gerilenkaslarınveyaöfke,kaygı,korkugibicoşkularlaartanruhîgeriliminnormaldurumagelmesi. *Gerilmişvücutbölümlerinin,direnciolmadan,kendiağırlıklarıyla,bazıhareketlerleyenidenkendi durumunagelmesi,gerilmekarşıtı. *Parapiyasasındadeğeryitimi. gevşemek *Sertlikvegerginliğibozulmak. *Çözülmek. *Yumuşamak,yatışmak,sakinleşmek. *Parapiyasasındadeğeryitirmek. *Sevmek,hoşlanmak. gevşetilme *Gevşetilmekişi. gevşetilmek *Birşeyingevşemesinisağlamak,birşeyigevşekdurumagetirmek. gevşetme *Gevşetmekişi. gevşetmek *Sertlikvegerginliğinibozmak. *Rahatlatmak,sakinleştirmek. gevşeyiş *Gevşemekişiveyabiçimi. geyik *Geyikgillerden,erkeklerininbaşındauzunveçatallıboynuzlarıolanmemelihayvan(Cervuselaphus). *Karısınınveyabirkadınyakınınınihanetineuğramışerkek. geyikböceği *Geyikboynuzunuandıransağlamçeneleriyle,ormanvetarımağaçlarınıkemirerekbeslenen,20ile60mm boyundakınkanatlıböcek(Lucanuscervus). geyikböcekleri *Geyikböceğivebenzerleriniiçinealankınkanatlılarfamilyası. geyikdikeni *Bkz.akdiken. geyiketinegirmek *(gençkız)erginlikçağınaermek. geyikmuhabbeti *Boşkonuşma. geyikotu *Sedefotugillerden,bahçelerdesüsolarakyetiştirilenıtırlıbirbitki(Dictamnusfraxinella). geyikdili *Eğreltiotugillerden,KuzeyveBatıAnadolu'nunkıyıkesimlerindeyetişen,yapraklarıuzuncadilbiçiminde çokyıllıkotsubirbitki(Scolopendriumofficinale). geyikgiller *Gevişgetirenlerdengeyik,alageyik,karacagibihayvanlarıiçinealanbirfamilya. geyiklerkırkımında *hiçbirzamanolmayacakişleriçinsöylenir. geyşa *DansçıveşarkıcıJaponkadını. *ÖzelolarakkonukağırlamakiçinyetiştirilmişJaponkadını. gez *Okun,kirişegeçenucundakikertik. *Tüfek,tabancagibiateşlisilâhlardanamlunungerisindebulunanvenişanalırkenarpacıklabirliktegözile hedefarasındaaynıdoğruüzerinegetirilenkertik. gez *Yerölçmeyeyarardüğümlüip. *Yapıişlerindekullanılançekül. gezgözarpacık *tüfekleyapılanatışlardadahaiyinişanalmakiçinkullanılanbirsözgrubu. gezdirilme *Gezdirilmekişi. gezdirilmek *Gezdirmekişiyapılmak. gezdiriş *Gezdirmekişiveyabiçimi. gezdirme *Gezdirmekişi. gezdirmek *Biriningezmesinisağlamak,dolaştırmak. *Tanıtmakamacıyladolaştırmak. *Birşeyibaşkabir şeyinüzerindedolaştırarakdökmek. *Sürterek,değdirerekhareketettirmek. *Birşeyiherkesinalmasıiçindolaştırmak,sunmak. *Herhangibirbiçimdegiydirmek. gezealmak *tüfeğihedefedoğrultmak. gezegen *Güneşçevresindedolanan,ondanaldıklarıışığıyansıtangökcisimlerininortakadı,seyyare,plânet. gezegenlerarası *Güneşçevresindedolanancisimlerarasındakiboşluk. gezeğen *Çokgezen(kimse). gezeleme *Gezelemekişi. *Düğündensonra,gelinvedamadınakrabalarınayaptıklarıziyaret. gezelemek *Gezinmek. *Sıkıntılıbirdurumdadolaşmak,gezinmek. gezenti *Vaktinigezmeklegeçiren,gezmeyiçokseven,gezeğen. gezerçalar *Pilleçalışankulaklıkaracılığıilemüzikdinlemeyeyarayan,insanınüzerindetaşıyabileceğiteyp,walkman. gezgin *Gezmek,tanımak,görmek,dinlenmekamacıylageziyeçıkan(kimse). gezginci *Gezerekişgören,gezici,seyyar. gezgincilik *Gezginciolmadurumu. gezginlik *Gezginolmadurumu,turistlik,seyyahlık. gezi *Ülkelerveyaşehirlerarasındayapılanuzunyolculuk,seyahat. *Geziliphavaalınacakyer. *Gezintiyeri. gezi *Pamukveipeklekarışıkdokunmuşharelikumaş. *Bukumaştanyapılmışolan. geziyazısı *Gezilipgörülenyerleri,özelliklerini,oralardakiinsanlarınyaşantılarını,geleneklerinianlatandüzyazı. gezici *Gezerekişgören,gezginci,seyyar. *Halktopluluklarınaeğitimveöğretimamacıylagötürülen(hizmet). gezicitopluluk *Bellibiryeriolmayıpözelaraçlarladolaşarakoyunlarsergileyentopluluk. gezicilik *Geziciolmadurumu. geziliş *Gezilmekişiveyabiçimi. gezilme *Gezilmekişi. gezilmek *Gezmekişiyapılmak,dolaşılmak. gezimcilik *DersleriniöğrencileriylebirliktegezinerekverenAristoteles'infelsefesi,Aristotelesçilik,peripatetizm. geziniş *Gezinmekişiveyabiçimi. gezinme *Gezinmekişi,seyran. gezinmek *Eğlenmek,vakitgeçirmekiçingezmek,dolaşmak,seyranetmek. *Belirlibirçevreiçindegezipdurmak. *Özellikledoğaçtanyapılanmüzikte,ezgiyibellibirmakamanlayışıiçindedeğişikperdelerüzerindeçalmak, dolaşmak. gezinti *Uzakolmayanbiryereyapılangezi,tenezzüh. *Kaleduvarlarınıniçtarafındakuleleribirbirinebağlayandaryol. *Evlerdeodakapılarınınaçıldığıaralık,koridor. *Sofa,balkon. *Birçalgıylabellibirparçaçalmaksızınezgilerçıkarmaişi. gezintiyeri *Yürüyüşyapmak,dolaşmakvehavaalmakamacıylaayrılmışyolveyabölge,promönat. geziptozmak *eğlenmekamacıylaçokçagezmek. geziş *Gezmekişiveyabiçimi. geziyeçıkmak *uzakyerleridolaşmak. gezleme *Gezlemekişi. gezlemek *Biryeriölçmek. *Birhedefivurmakiçinsilâhagereklidoğrultuyuvermek,nişanalmak. *Okungezinikirişeyerleştirmek. gezlik *Eğrikılıçlarınağızbölümü. gezme *Gezmekişi,seyran. gezmek *Havaalmak,hoşvakitgeçirmekgibibiramaçlabiryeregitmek,seyranetmek. *Biryerdedolaşmak,yürümek. *Gitmek,başvurmak. *Bulunmak. *Biryerigörüpincelemek. *(hastaiçin)Ayağakalkmak. *Herhangibirbiçimdegezinmek. *Biryerdegeziyapmak. gezmen *Gezgin. -gı/ -gi,-gu/ -gü *Fiildenisimtüretenek:çal-gı,sil-gi,sor-gu,gör-gü;as-kı,tep-ki,coş-ku,küs-küvb. gıcık *Boğazdaduyulupaksırtan,öksürtenyakıcıkaşıntı. *Sözleriyle,davranışlarıylakarşısındakinikızdıran,sinirlendiren,sıkan(kimse). *Beyazrenkli,dağlıçkoyununabenzervücutyapısında,kuyruğusonomurlarakadaryağkitlesiilekaplıve busebeplealtkısmıyuvarlakçagörünen,kaba,karışıkyapağılıbirkoyuntürü. gıcıkalmak(kapmakveyaolmak) *birdavranışaveyabirkimseyesüreklisinirlenmek. gıcıketmek *sinirlendirmek,öfkelendirmek,kızdırmak. gıcıktutmak *birsüreboğazgıcıklamasınayakalanmak. gıcıkvermek *boğazıyakıpkaşındıraraköksürmeyeyolaçmak. gıcıkça *Gıcıkbirbiçimde(olan). gıcıklama *Gıcıklamakişi. gıcıklamak *Gıcıkoluşturmak,kaşındırmak. *Kuşkulandırmak. *Cinsîistekuyandırmak. gıcıklanma *Gıcıklanmakişi. gıcıklanmak *Gıcıkduymak. *Kuşkulanmak,huylanmak. *Cinsîistekuyanmak. gıcıklayış *Gıcıklanmakişiveyabiçimi. gıcır *Sakızakıvamınıarttırmakiçinkatılan,kauçukcinsindenbirmadde. *Yeni. gıcırgıcır *Sertşeylerinbirbirinesürtünmesindençıkansesianlatır. *Tertemiz,yepyeni,pırılpırıl(olarak). gıcırgıcıretmek *gıcırtısesiçıkarmak. gıcırdama *Gıcırdamakişi. gıcırdamak *Gıcırtıçıkarmak. gıcırdatma *Gıcırdatmakişi. gıcırdatmak *Gıcırtıçıkarmasınayolaçmak. gıcırdayış *Gıcırdamakişiveyabiçimi. gıcırıbükme *hemenyetiştirilen. *zoraki. *zorlaveçabucak. gıcırtı *Sertnesnelerinsürtünmesisonucuçıkanses,gıcırdamasesi. *İlerigerisöylenme,tepkigösterme,protesto. gıcırtılı *Gıcırtısıolan. gıcırtısız *Gıcırtısıolmayan. -gıç/-giç,-guç/-güç *Fiilerdenisimvesıfattüretenek:dal-gıç,bil-giç;bas-kıç,del-giçvb. gıda *Besin. gıdarejimi *Gıdayabağlırejim. gıdaklama *Gıdaklamakişi. gıdaklamak *(tavuk)Kesikkesikbağırmak. gıdaklayış *Gıdaklamakişiveyabiçimi. gıdalı *Besiniolan,besinli. gıdasız *Besiniolmayan,yeterlibesinalamayan,besinsiz. gıdasızlık *Besinsizlik. gıdıgıdı *Çocuklarıgıdıklarveyagüldürürkensöylenensöz. gıdık *Çenealtı,gerdan. gıdıklama *Gıdıklamakişi. gıdıklamak *Vücudunbazıyerlerinedokunarakbirindeürpermeveyagülerekkaçınmailebelirenbirsinirtepkisi uyandırmak. *Eğlendirici,hoşagidensözlersöylemek. gıdıklanma *Gıdıklanmakişi. gıdıklanmak *Gıdıklamakişiyapılmak. gıdıklayış *Gıdıklamakişiveyabiçimi. gıdım *Küçükparça,birmiktar. gıdımgıdım *Azarazar,yavaşyavaş. gıgı *(çocukdilinde)Çenealtı. gık *Bazıdeyimlerdegeçenyansımabirsöz. gıkdedirtmemek *sesçıkarmasınafırsatvermemek. gıkdemek *sesçıkarmak;karşıçıkmak,yakınmak. gıkdememek(veyagıkıçıkmamak) *hiçsesiniçıkarmamak,karşıçıkmamak,yakınmamak." }, { "text": "gıldırgıldır *Tokveyüksekbirsesçıkararak. gıllıgış *Bkz.gıllügiş. gıllıgışlı *Bkz.gıllügişli. gıllıgışsız *Bkz.gıllügişsiz. gıllügiş *Kin,gizlivekötüamaç. gıllügişli *Gizliamaçlı,kandırıcı. gıllügişsiz *Gizliamacıolmayan,inandırıcılıkvekandırıcılıktan uzak. -gın/-gin,-gun/-gün *Fiilerdensıfattüretenek. gına *Zenginlik,bolluk. *Bıkma,usanma. gınagelmek *usanmak,bıkmak. gınagetirmek *bıkmak,usanmak. gıpta *İmrenme,imrenti. gıptaetmek *imrenmek. gıptasınıçekmek *gıptaylabakmak,imrenmek,özenmek. gır *Söz,lâkırdı. *Yalan,uydurma. gıratmak *konuşmak,lâfatmak. gırgeçmek *bolbolkonuşmak;çeneçalmak. *dikkatetmemek,aklıbaşkayerdeolmak. gırgır *Sürekliveusançverecekbiçimdesesçıkarmayıanlatır. gırgırgeçmek *alayetmek. gırgıraalmak(veyagetirmek) *alayaalmak. gırkaynatmak *(birkaçkişi)işlerinibırakıpyârenliketmek. gırçgırç *Gırçsesiçıkararak. gırgır *Mekanikolarakçalışansüpürge. *Açıkdenizlerdebalıkavlamaktakullanılanbüyükağ. *Mekanikdüzeneklisüpürmearacınınfirmaadıvebutürdenbütünsüpürgeler. *Usançverensüreklivekababirsesle. *Komik,matrak,eğlenceli. gırgırcı *Boşlâfetmeyiseven,alaycı,komik(kimse). gırgırlama *Gırgırlamakişi. gırgırlamak *Gırgırlasüpürmek. gırılgırıl *Sertvegürültülüsesçıkararak. gırla *Alabildiğine,çok. gırlagitmek *uzunsürmek,sürüpgitmek. *bolbolortayadökülüpharcanmak. gırnata *Klârnet. gırnatacı *Klârnetçi. gırt *Sertveyakalınbirşeykesilirkençıkanses. gırtgırt *Gırtsesiçıkararak. gırtlağınabasmak *birinebirşeyyaptırmakiçindayatmakveyainatetmek. gırtlağınadüşkün *çokyiyipiçen. gırtlağınakadar *çokfazla,bolbol. gırtlağınasarılmak *peşinibırakmamak,musallatolmak. gırtlağındankesmek *herhangibiramaçiçinyiyeceğindenkısıntıyapmak,boğazındankesmek,tasarrufetmek. gırtlak *Solukborusununüstbölümü,imik,hançere. *Yiyipiçme. *Sesrengi,yapısı. gırtlakgırtlağagelmek *kıyasıyadövüşmek. gırtlakünsüzü *Akciğerlerdengelenhavanıngırtlaktakiyarıkapalıengellereçarpıpgevşemesiileoluşansertünsüz. gırtlaklama *Gırtlaklamakişi. gırtlaklamak *Biriningırtlağınısıkmak. gırtlaklaşma *Gırtlaklaşmakişi. gırtlaklaşmak *Birbiriningırtlağınasarılarakdövüşmek. gırtlaklayış *Gırtlaklamakişiveyabiçimi. gırtlaksı *Gırtlaktaboğumlanan(ses),gırtlakünsüzü. gırtlama *Gırtlamakişi. gırtlamak *(çayı)Şekeriniağızdatutarakiçmek. gıygıy *Kemanvb.çalgılarınçıkardığıseslerianlatmakiçinkullanılır. gıyaben *Kendiyokken,ortadaolmaksızın. *Adını,sözünübaşkalarındanduyarak,görmeden. gıyabında *Kendiyokken,arkasından. gıyabî *(birkimse)Bulunmadığısıradayapılan,verilen. *Uzaktan,görüşmeden(olan). gıyabîhüküm *Kendiyokkenarkasındanverilenhüküm. gıyabîtutuklama *Kendiyokkenarkasındanyapılantutuklama. gıyap *Yokluk,bulunmama,yitiklik. gıyapkararı *Duruşmayagelmemeninyaptırımı. gıybet *Çekiştirme,yerme,kötüleme,kov. gıybetetmek *çekiştirmek,yermek. gıybetçi *Çekiştirici,kovcu. gıygıy *Herhangibirtüryaylıçalgı. gıygıycı *Kemancı. *Beceriksiz. -gi *Bkz.-gı/-gi, -gu/-gü. gibi *...-ebenzer. *Oanda,tamosırada,hemenarkasından. *İmişçesine,benzerbiçimde. *...-eyakışırbiçimde. gibigelmek *...sanısıvermek,...sanısıyaratmak. gibiolmak *birduruma,birduyguyayaklaşmak. gibiyapmak *imişçesinedavranmak. gibilerden *Onabenzerbiçimde. gibisi *Benzeri. gibisinden *Birismintamlananıdurumundaolduğuzaman,\"birşeyebenzerdurumdaolandan\"anlamındakullanılır. *Birfiildensonrageldiğindeofiilinbenzeribirdurumuanlatır. gibisinegelmek *imişgibigelmek,sanmak. gibisinegetirmek *sanısıuyandırmak,sanısıvermek. gicişme *Gicişmekişiveyadurumu. gicişmek *Kaşınmak,kaşıntıduymak,gidişmek. -giç *Bkz.-gıç/-giç,-guç/-güç. gidegide *Gidipdolaşarak,gezipgörerek. gideğen *Gölayağı. gider *Birişiçinharcananparanınbütünü,masraf. *Gelecektesağlanacakdeğerlerkarşılığıyapılanharcamalar. *Binalardaortakkullanımlailgiliatıksularınmerkezîkanalizasyonailetilmesinisağlayanboruhattı. giderayak *Gitmeanında,gitmeküzereiken. giderek *Yavaşyavaş,derecederece,gittikçe,tedriciolarak,tedricen. giderenalan *Birdemirimıknatısladıktansonrabununbirnoktasındançıkanindüklemeakışınısıfıraindirmekiçin gerekenşiddettekimanyetikalan. giderici *Yokeden;dindiren. giderilme *Giderilmekişi. giderilmek *Ortadankaldırılmak,yokedilmek. giderme *Gidermekişi. gidermek *Ortadankaldırmak,yoketmek. gidertme *Gidertmekişi. gidertmek *Giderilmesine,ortadankaldırılmasınayolaçmak. gidi *Şakayollusöylenenazarlamasözü. *Birşeyeduyulanözlemveisteğibelirtmekiçinkullanılır. *Ahlâksız,pezevenk. gidici *Gitmedurumundabulunan,gitmeküzereolan,kısasüreiçinvarolan,kalıcıkarşıtı. *Ölmeküzereolan. gidiliş *Gidilmekişiveyabiçimi. gidilme *Gidilmekişi. gidilmek *Gitmekişiyapılmak. gidimli *Birtasarımdanötekinegeçerek,çıkarımlaryaparak,birönermedenötekinemantıkîbiryollailerleyerek, parçalardanbütünlüğüolanbirdüşüncekuran(düşünceyolu). gidipgelme *Gidiş,dönüş. gidiş *Gitmekişi. *Gitmebiçimi,tempo. *Tutum,durum,davranış. *Biryeregitme. gidişalayı *Padişahlarınsaraydışıgezilereçıkmalarıdolayısıyladüzenlenentören. gidişdönüş *Gitmevegelme(veyadönme). gidişgeliş *Trafik,seyrüsefer. gidişogidiş *konuşmayakonuolankimseninbirdahadönmediğinianlatır. gidişat *Olaylarındurumu,işleringelişmebiçimi. *Tutum,durum,davranış. gidişme *Gidişmekişi. gidişmek *Kaşıntıduymak,kaşınmak,gicişmek. gidon *Yönelteç. *Komodorlaraözgüçımasıçatalbiçimindekesilmişsancak,fors. -gil *Biradınsonunaeklenerek\"soy,aile\"kavramıverenveünlüuyumunagirmeyenbirek. *Çoğuleki -lerilebirliktehayvanvebitkifamilyalarınıbildirenisimleryapar:kedi-gil-ler,bakla-gil-lervb. gilaburu *KuzeyveOrtaAnadolu'daormankenarlarındayetişen,2-4myüksekliktebirağaççık(Viburnumopulus). -gin *Bkz.-gın/-gin,-gun/-gün. gine *Gene,yine. Gineli *Ginehalkındanolankimse. ginseng *UzakDoğuülkelerinde(Çin,Japonya,Korevb.)yetişen,gelenekseltedavilerdekullanılan,kazıkköklü, otsuveçokyıllıkbirbitki(Panaxginseng). gipür *İpliktenveyaipektenolan,genişilmeklerdenoluşanbirtürdantel. *Kumaş. giranbaha *Pahadaağır,değerli. giray *Kırımhanlarınavehanailesindenolanprenslereverilenunvan. girdap *Birengellekarşılaşansuveyahavaakıntısınındönerekyaptığıçevrinti,tersakıntılarınoluşturduğudönme, burgaç. *Tehlikeliyerveyadurum. girdi *Birüretimdeyararlanılanpara,gereçveişgücü,çıktıkarşıtı. girdisiçıktısı *Yakınilişki. *Bilinmeyenkarışıkyönler,ayrıntılar. *Birüretimdeyararlanılanpara,gereçveişgücü. girecekdelikaramak *saklanmakveyasaklanmakistemek. giren *Hafifbulutlu,sislihava. girenleme *Girenlemekişiveyadurumu. girenlemek *Havabulutlanmak,serinlemek. girgin *Herkesleçabucakyakınlıkkurarakişiniyürütebilen,pısırıkkarşıtı. girginlik *Girginolmadurumu. girift *Birbirininiçinegiripkarışmış,girişik,çapraşık. *(eskigüzelyazısanatında)Boşyerbırakmayacakbiçimdeiçiçeistifedilmiş(yazı). *KlâsikTürkmüziğindekullanılmışneyebenzerbirçalgı. giriftar *Tutulmuş,yakalanmış. giriftarolmak *yakalanmak,tutuklanmak. giriftlik *Giriftolmadurumu. giriftzen *Giriftçalankimse. giriliş *Girilmekişiveyabiçimi. girilme *Girilmekişi. girilmek" }, { "text": "*Girmekişiyapılmak. girim *Girmekişi,girme. girimlik *Biryeregirmekhakkınıgösterenkâğıt,girişkartı,duhuliyekartı. girinti *Düzbiryüzeydebulunaniçerlekbölüm. girintili *Girintisiolan. girintiliçıkıntılı *Düzveyadüzgünolmayıpgirintiveçıkıntılarıolan. girintisiz *Girintisiolmayan. girintisizçıkıntısız *Düzgün,dümdüz. giripçıkmak *azkalmaküzereuğramak. *biryeresıksıkgelmek. giriş *Girmekişiveyabiçimi. *Biryapıdagiripgeçilenyer,methal,antre. *Bireserinkonusunutanıtarakkolaykavranmasınısağlayan,önsözdensonrayeralanbölüm,methal. *Biranlatımdagelişmebölümünehazırlıkyapmayısağlayanbölüm,girizgâh. *Birbilimehazırlıkamacıylayazılaneser. *Birmüzikparçasındabaştakibölüm,methal. *Biryeregirmekiçinödenenpara,girişücreti,duhuliye. girişkapısı *Yapılardaiçerigirmekiçinkullanılankapı. girişkartı *Birkuruluşa,birtoplantıyaveyabirsporkarşılaşmasınaserbestçegirebilmeolanağısağlayanbelge. girişkatı *Bkz.yerkatı,zeminkatı. girişücreti *Birgösteriyigörmekiçinödenenücret,duhuliye. girişik *Birbirininiçinegirmiş,karışmışolan,girift. girişikbezeme *Kıvrılarak,birbirininiçinegeçerekuzayıpgiden,yapraklıdallarıandırangeometrikgörünüştebirtakım biçimlerdenoluşmuşbezemeçizgileri,girifttezyinat,arabesk. girişikcümle *Birtemelcümleilebirveyabirkaçfiilimsidenkurulancümle,mudilcümle:Koşarakgeldi.Öğrenciler sabahleyinkoşakoşaokulagidiyorlardıgibi. girişiktamlama *İçindetümleç,sıfattamlamasıveyazarfbulunantamlama:Ali'ninevegelmesigibi. girişilme *Girişilmekişi. girişilmek *Girişmekişiyapılmak. girişim *Birişegirişme,teşebbüs. *İkiveyadahaçokdalgahareketinin,aynınoktayaaynıandagelmesiylebirbiriniyokedebilmesiveya kuvvetlendirebilmesiolayı. girişimölçme *İkiveyadahafazladalgahareketiniölçmeişi. girişimci *Birişiyapmakiçingirişimdebulunankimse,müteşebbis. *Ticaret,endüstrigibialanlardasermayekoyarakgirişimdebulunankimse,müteşebbis. girişimcilik *Girişimciolmadurumu. girişimdebulunmak *davranmak,teşebbüsetmek. girişimölçer *Işıkgirişimsaçaklarınıuzaktanölçmeyeyarayanaraç,interferometre. girişken *Kendikendineiş,uğraşyaratabilen,birişehiççekinmedengirebilen,başkalarıylakolaycailişkikurabilen, müteşebbis. girişkenlik *Girişkenolmadurumu. girişlik *Birbaşkasözeyolaçmakiçinsöylenensöz,girizgâh. girişme *Girişmekişi,teşebbüs. girişmek *Birişe,birşeyebaşlamakiçinhazırlıkyapmak,elealmak,teşebbüsetmek. *Dövmeyebaşlamak. girişmek *birbirinekarışmak. *kavgayatutuşmak. Giritkekiği *Giritadasındayetişen,beyaztüylü,pembeçiçekliveçokyıllıkbirbitki(Origanumdictamnus). Giritli *Giritadasıhalkındanolankimse. girizgâh *Girişlik,giriş. girme *Girmekişi. girmek *Dışarıdaniçeriyegeçmek. *Sığmak. *Yeralmak,katılmak,iltihaketmek. *(ordu)Almak,fethetmek. *İncelemek,ayrıntılarainmek. *Girişmek,başlamak. *Bulaşmak. *(zamananlamlıkavramlariçin)Başlamak. *(ağrı,sancı)Başlamak,saplanmak. *Yenibirdurumageçmek,dönüşmek. *(soyutşeyleriçin)İyiceanlamak,iyicebilmek. *Kavgayatutuşmak. *Başlamak. *Erişmek,ulaşmak. *Birşeyinyapımında,birleşimindeyeralmak. *Yazılmak,başlamak. *Yemekyemek. girmelik *Biryeregirmekiçinverilenpara,girişücreti. girmesiyleçıkmasıbirolmak *işiçabucakbitiripçıkmak. gişe *İstasyon,sinema,banka,mağazavebazıgirişkapılarındabiletveyaparaalıpverilen,çoğuküçükpencere biçimindeolanyer. gitar *Genelliklealtıtelli,telleriikiparmakarasındaçekilerekçalınanbirçalgı,kitara. gitarcı *Gitarçalankimse. gitarcılık *Gitarcıolmadurumu. gitarist *Gitarcı. gitgide *Zamanilerledikçe,giderek,gittikçe,ileride. gitme *Gitmekişi. gitmek *Biryeredoğruyönelmek. *Biryerdenveyabiriştenayrılmak. *Çıkmak,ulaşmak. *Bellibiramaçlabiryeredevametmekveyabirişleuğraşmak. *Birduruma,birsonucaulaşmak,varmak. *Yakışmak,yaraşmak. *Tüketilmek,harcanmak. *Götürülmek,gönderilmek. *Yeterolmak,yetmek,yetişmek. *Yürümek,yolalmak. *Dayanmak. *Geçmek. *Herhangibirdurumdaolmak. *Yokolmak,eldençıkmak. *Ölmek. *Başvurmak,yapmak. *Birşeyzarargörmüşolmak. *(makineiçin)İşlemek,çalışmak. *(birdurum)Sürmek. *Satılmak. *değerlendirmek,saymak,karşılamak. gitsin! *emirkiplerindensonragelerekbuyurulanişinyapılmasındansorununkapanmasıistendiğinianlatır. gitti *geçmişzamankipindekifiillerdensonragelerek,istenmeyenbir şeyinyapıldığını,yapılacağını,istenenbir şeyinolmadığınıveyaolmayacağınıanlatır. *aynıbiçimde,fiillerinsonunagelerekyapılmasıilköncepekistenmeyenbirşeyinkabuledildiğinianlatır. gittidegeldi *yaşayabileceğindenumutkesilecekkadarağırhastalıkgeçiripdeiyiolanlariçinsöylenir. gittigider(dahigider) *sözkonusuolanşeyinbirdahagelmeyeceğini,elegeçmeyeceğinianlatır. gittikçe *Zamanilerledikçe,gitgide,giderek. giydiğiyakışırkenellerbakışırken *gençken,güzelken. giydirici *Stüdyolardabaşkadınoyuncularıngiyimineyardımedenkimse,gardıropçu. *Oyuncularıngiysilerinigiydirenkimse,gardıropçu. giydirilme *Giydirilmekişi. giydirilmek *Giydirmekişiyapılmak. giydiripkuşatmak *temiz,yeniüstbaşyapmak. giydiriş *Giydirmekişiveyabiçimi. giydirme *Giydirmekişi. giydirmek *Giymekişiniyaptırmak. *Ağırsözlersöylemek,hakaretetmek. giyecek *Giymekiçinkullanılanherşey,giyim,giysi. giyiliş *Giyilmekişiveyabiçimi. giyilme *Giyilmekişi. giyilmek *Giymekişiyapılmak. giyim *Giymekişi. *Giymebiçimi. *Giyilenşeylerintümü,giysi,giyecek. giyimevi *Hertürlügiysisatandükkânveyamağaza,konfeksiyonmağazası. giyimkuşam *Üstbaş. giyimikuşamıyerinde *temizveözenligiyinmiş. giyimli *Giyinmiş,giyinik. giyimlikuşamlı *Temizveözenlegiyinmiş(kimse). giyinik *Giyinmişolan. giyinipkuşanmak *özenlegiyinmek. giyiniş *Giyinmekişiveyabiçimi. giyinme *Giyinmekişi. giyinmek *Kendiüzerinegiymek. *(giysiyi)Bellibiryerdenalmakveyabellibiryerdediktirmek. *(ağırbirsözeveyadavranışa)Sesiniçıkarmadaniçerlemek. giyiş *Giymekişiveyabiçimi. giyit *Giysi. giyme *Giymekişi. giymek *Örtünüpkorunmakiçinbirşeyivücudunageçirmek. *Ağırsözveyahakareti,küçültücüdavranışısesçıkarmadandinlemek. giyotin *Fransa'daölümcezasınaçarptırılanlarınbaşınıkesmekiçinkullanılanaraç. giysi *Hertürlügiyimeşyası,giyecek,elbise,libas,çamaşır. giz *Sır. giz *Yelkengemilerindemizanadireğidenilenkıçdirekteeğikduranbayraksereni. gizem *Aklınerişemediği,açıklanmayanveyaçözülemeyenşey,sır. gizemci *Gizemcilikdüşünceleritaşıyan(kimse),mistik. gizemcilik *AklınyetmediğialanlardaveözellikleTanrıkavramında,gerçeğegönülyoluylaveyabiriradezorlayışıyla ulaşılabileceğinikabuledenfelsefevedinöğretisi,mistisizm. gizemli *Gizemniteliğindeolanveyaiçindegizembulunan,esrarengiz. gizemsel *Gizemleilgili,gizemeilişkin,mistik. gizil *Gizlikalmış,henüzvarlığıortayaçıkmamışolan,potansiyel. gizilgüç *Henüzyapılmışdeğildegüçolarakvarolan,gerçekleşmeyenamagerçekleşebilecekolan,imkân durumundaolan,saklıolangüç,potansiyel. *Biriletkeninherhangiikinoktasıarasındabirelektrikakımınınortayaçıkmasınayolaçangüç. gizleme *Gizlemekişi. gizlemek *Saklamak,görünmeyecek,belliolmayacakbiryereveyabirdurumakoymak. *Bilerekveisteyerekbirolguyuhabervermemek. gizlenilme *Gizlenilmekişi. gizlenilmek *Gizlenmekişiyapılmak,saklanmak. *Gizlitutulmak. gizleniş *Gizlenmekişiveyabiçimi. gizlenme *Gizlenmekişiveyadurumu. gizlenmek *Kendikendinigizlemek,saklanmak. *Gizlenilmek,gizlitutulmak. gizlenmiş *Saklanmış. gizleyiş *Gizlemekişiveyabiçimi. gizli *Görünmez,belliolmazbirdurumdaolan. *Başkalarındansaklanan,duyurulmayan,saklıkalan,mahrem,mestur. *Niteliğianlaşılmayan,bilinmeyen. *Saklıolarak,saklayarak. gizlicelse *İlgililerdenbaşkasınınkatılmasınavedinlemesineizinverilmeyenduruşma. gizlicemiyet *Gizliörgüt,illegalkurulmuşcemiyet. gizlidernek *Bellisayıdakişilerinillegalfaaliyetlerisürdürmekamacıylakurduklarıdernek. gizlidil *Bazıkişilerinbaşkalarınınanlamadığıvesadecekendilerininözelanlamlarınıbildiğikelimelerlekonuştuğu dil. gizlidin *Taşınanveyainanılandinkurallarınınhiçkimseyeaçıklanmadığı,sırgibisaklanandin. gizlidintaşımak *dinveyainancınıkimseyebildirmemek. gizliduruşma *Adliyede,sadeceizinliveyagörevliolanlarınkatılabildiği,kamuyakapalıduruşma,gizlicelse. gizligizli *Gizliolarak,saklayarak. gizlikapaklı *Başkalarınaduyurulmayan,kimseyehaberverilmeyerekyapılan(iş). *Açık,anlaşılırolmayan(söz,konuşma). gizlioturum *Genellikleilgililerdenbaşkasınınkatılmasına,dinlemesineizinverilmeyentoplantı. gizlioy *Birişleminherhangibirkurulunoyunabağlıolmasıdurumundaoyverecekolanlarınoylarınıgizliolarak vermeleriyöntemi. gizlipolis *MillîEmniyetTeşkilâtıgörevlisi. *Ajan,sivilgüvenlikgörevlisi. gizlisıtma *Kendinibellietmeyensıtma." }, { "text": "*Gizlicekötülükedenkimse. gizlişeker *Henüzteşhisikonulmamışveyayüksekdüzeydeseyretmeyenşekerhastalığı. gizlitutmak *başkalarınaduyurmamak,saklamak. gizliyama *Gözlegörülemeyecekkadarözenleyapılmışyama. gizlice *Kimseyegöstermeden,kimseyebellietmeksizin,gizliolarak. gizlicilik *Özellikleruhlardünyasıylaveevreninbilinmeyengüçleriyleilgilibilgidünyasınadayalıçeşitlikuramlar, uygulamalarveayinleriçinkullanılangenelad. gizlidengizliye *Kimseninhaberiolmadan,kimseyehabervermeden,elaltından,kimseyeduyurmadan,gizlice. gizlilik *Gizliolmadurumu. glâdyatör *EskiRoma'daarenadabirbirleriyleveyayırtıcıhayvanlarladövüşenkimse. glâse *Yumuşakderi. *Üzerinesaydambircilâtabakasıçekilmişolan(eşya). glâsnost *Açıklık,şeffaflık. glâsyolog *Buzulbilimiuzmanı,buzulbilimci. glâsyoloji *Buzulbilimi. glâyöl *Kuzgunkılıcı. glikojen *Karaciğervekaslardabulunan,hidrolizleşekerverenkarbonhidrat. glikol *Çokdayanıklıfilmlerinvebazısentetikkumaşlarınyapımındakullanılan,birleşimindeikialkolgrubu bulunanmadde,dialkol(CH2OH-CH2OH). glikoz *Özellikleüzümsuyundabulunankarbon,hidrojenveoksijendenoluşanşeker,üzüm şekeri(CH2-OH- (CHOH)4-CHO). glikozit *Birçokbitkilerdebulunanglikozbirleşikleriningeneladı. glikozüri *İdrardaşekerlibirmaddenin,özellikleglikozunbulunmasıdurumu. gliserin *Yağlımaddelerden,sabunlaştırmayoluylaçıkarılanrenksiz,tatlışurupkıvamındakisıvı(CH2OH-CHOH- CH2OH). global *Toptan,toplam. *Küresel. globalleşme *Küreselleşme. globalleşmek *Küreselleşmek. globülin *Kanıoluşturanmaddelerdenbiriolanirimoleküllüprotein. glokom *Karasu(gözhastalığı). glokoni *Koyuyeşilrenkli,hidratlıdoğaldemirvepotasyumsilikat. glüten *Katıcisimlerinparçalarınıbirbirineyapıştıranmadde. *Tahılunlarındannişastaçıkarıldıktansonragerikalanalbüminlimadde. glütenekmeği *Şekerhastalığıolanlariçinyapılannişastasızekmek. glütentutkalı *Hayvanlarınderi,kemik,sinirvb.artıklarındaneldeedilengenelliklesıcakolarakkullanılanbiryapıştırıcı türü. gnays *Kuvars,mikavefeldspattanbirleşmişkayaç. goblen *Kanaviçeveyatellerisayılabilecektürdekumaşüzerinerenkliiplikleyapılanözelbirişleme. *Butürişlenmiş(kumaş). gocuk *Tekparçahayvanpostundanyapılanceket. *İçikürk,pelüş,vb.denyapılankalınceket. gocuklu *Gocuğuolan. gocundurma *Gocundurmakişi. gocundurmak *Gocunmasınasebepolmak. gocunma *Gocunmakişi. gocunmak *Birşeydenalınmak,çekinmek,kaçınmak. gofret *Üzeripetekbiçiminde,bisküviyebenzertatlı,hafifbiryiyecek. gol *Çiftkaleileoynananfutbolda,voleyboldaveyahentboldatopunkaleyesokulmasıylakazanılansayı. golatmak *topunkarşıtakımınkalesinegirmesinisağlamak. golkaçırmak *uygundurumdaolmasınarağmenkarşıtakımınkalesinetopusokamamak. gololmak *topkaleyegirmek. goltoto *Futbolmaçlarındakiençokgollüsonuçlarıöncedenkestiripparaödülükazanmaktemelinedayananbir oyun. golyapmak *topukarşıtakımkalesinesokaraksayıkazanmak. golyemek *topun,kendikalesinegirmesineengelolamamak. golcü *Çokgolatanoyuncu. golf *Ufakbirtopuözelsopalarlaçelerek,değişikengelleriaşarak,bellibirdeliğesokmakamacıylageniş, çimenlerlekaplıbir alanda,açıkhavadaoynananbiroyun. golfpantolon *Paçalarıbüzgülübacakbölümüdahagenişpantolon. golfçü *Golfoynayankimse. golfstrim *AtlasOkyanusunda,MeksikakörfezindenbaşlayarakBritanyaveİskandinavyakıyılarınakadarulaşıp AvrupaRusya'sınınkuzeykıyılarınakadargelenveBatıAvrupa'nındenizikliminiyumuşatansıcaksuakıntısı. gollük *Gololmayaelverişli,gololabilecek. gomalak *Alkoldeeriyenhayvanîreçine. gonca *Henüzaçılmamışveyaaçılmaküzereolançiçek,tomurcuk. gondol *GenellikleVenedik'tekullanılan,ayakta,kıçtaraftatekkürekleyürütülen,10muzunluğunda,yassıveiki başıyukarıyakıvrıkkayık. gondolcü *Gondolçalıştırankimse. gonk *Keçeveyabezkaplıbirtokmaklavurularaktitreşmesisağlananbirkurstanoluşanvurguluçalgı. *Bokstaherraundunbaşlangıçvebitiminibildirensesvericiaraç. gonokok *Belsoğukluğumikrobu. goril *Afrika'nınEkvatorbölgesindeormanlardayaşayan,insanımsılarıneniriveengüçlüsü(Gorillagorilla). *Koruyucu. goşist *Goşizmyanlısıolan(kimseveyatutum),aşırısolcu,ihtilâlcisolcu. goşizm *Aşırısolculuk,ihtilâlcisolculuk. gotik *Gotlarlailgili. gotikharfler *İlkbasımdenemelerindekullanılmışolanköşeliharfler. gotiksanat *Temelözelliğisivrilikolan,XII.yüzyıldansonraRönesans'akadarAvrupa'dagelişensanatvemimarlık üslûbu. Gotlar *OrtaÇağdaOrtaAvrupa'dayaşayanbirulus. goygoycu *AraptakvimininMuharremayındakapıkapıdolaşarakveilâhîlerokuyarakdilenenkimse. *Dilenci. *Boşuboşuna,bilgisizolarak,gereksizyereçokkonuşan(kimse). goygoyculuk *Goygoycununyaptığıiş. göbeğibiriylebağlı(veyaberaberkesilmiş) *herzamanbirliktebulunan,birbirindenayrılmayankimseleriçinkullanılır. göbeğiçatlamak *birçokgüçlükleriyenmekiçinçokuğraşmak. göbeğidüşmek *göbekdeliğininkapanmamasındanfıtıkoluşmak. göbeğisokaktakesilmiş *evdedurmayıphepsokaklardagezen,sürtük. göbeğinikesmek *çocuğungöbeğiyleetenearasındakidamarörgüsünükesmek. *biriniçokeskidenberitanımak,bilmek. göbek *İnsanvememelihayvanlardagöbekbağınındüşmesindensonrakarnınortasındabulunançukurluk. *Dölütte,yumurtanındölütdışındakalanbölümlerleilişkisinisağlayanorganlarınçıktığıyer. *Yağbağlamışşişmankarın. *(şehir,ülkevb.için)Ortakısım. *Bazısebzevemeyvelerinortası. *Kuşak,nesil,batın. *Bahçe,halı,tavan,tepsigibisüslü şeylerinortalarındakibiçim. *Hızıazaltaraktrafiğiyönetmekamacıylabirkavşağıngirişineyerleştirilençemberveyaüçgenbiçimindeki ada. *Önvearkatekerlerinortasınaoturtulmuşmilüzerindedönenvetekertellerinintakılmasınayarayanparça. *Kağnıtekerleğininortası,arabatekerleğinindingilgeçenyeri. *Değirmentaşınınortası. *Kilitlemesistemlerinde,anahtardişlerinintamolarakbirbirineoturduğupirinçyuva. göbekadı *Yenidoğançocuğungöbeğikesilirkenkonulanad. göbekatmak *karnınıhareketettirerekoynamak. *çoksevinmek. göbekbağı *Yenidoğançocuğungöbeğikesildiktensonragerikalandamarörgüsüne(kangelmemesiiçin)bağladıkları bağ. *Birbitkideyumurtacığıyumurtalığınetenesinebağlayankordon. göbekbağlamak(veyasalıvermek) *şişmanlayarakkarnıbüyümek,göbeklenmek. göbekçalkamak(veyaçalkalamak) *göbeğinisağasolahareketettirerekoynamak. göbekdansı *Dahaçokgöbekvekalçasallamakveyakıvırmaklayapılandans. göbekhavası *Sanatdeğeriolmayan,hafif,eğlenmekamacıylaçalınanveyasöylenenoyunhavaları. *Çokeğlencelidurum. göbekodunu *Ağaçgövdesinindiğerbölümlerinegörefarklıözellikgöstereniçodunbölümü. göbekotu *Yapraklarıetli;otsubirbitki(Umbilicuspendulinus). göbektaşı *Hamamlarda,terlemekiçinüzerineuzanılanvealttanısıtılangenişmermerseki. göbeklenme *Göbeklenmekişi. göbeklenmek *Karnıyağlanıpşişmanlamak. *(marul,lâhanaiçin)Yapraklarıbüyüyüpsıklaşmak. göbekli *Karnıyağlanıpşişmanlamış. *(marul,lâhanaiçin)Yapraklarıbüyüyüpsıklaşmış. göbel *Babasıbelliolmayançocuk,piç. *Kimsesiz,başıboşçocuk. *Çocuk. *Sınırlarıayırmakiçintarlakenarlarındayapılantopraktepecikler. göbelek *Yenilenbirçeşitmantar. göbelez *Köpekyavrusu. göce *Tarhana,bulguryapmakiçinkullanılankabuğusoyulmuşvekırılmışbuğday. *Yarılmışvekırılmışbulgurdanyapılançorba. göcen *Tavşanyavrusu. *Kedi,köpekyavrusu. *Domuzyavrusu. göç *Ekonomik,toplumsalveyasiyasîsebeplerlebireylerinveyatopluluklarınbirülkedenbaşkabirülkeye,bir yerleşimyerindenbaşkabiryerleşimyerinegitmeişi,muhaceret. *(evdeneve)Taşınma,nakil. *Göçsırasındataşınaneveşyaları. *Kuşların,geyiklerin,yarasaların,bazıbalıkveböceklerinmevsim,iklim,besinmiktarıvb.yegöreçevre değiştirmeleri. göçetmek(veyaeylemek) *oturduğuyerdenbaşkabiryeregidipyerleşmek,göçmek. *ölmek. göçebe *Değişikşartlarabağlıolarakbellibiryöreiçindeçadır,hayvanveötekiaraçlarlayerdeğiştiren,yerleşik olmayan(kimseveyatopluluk),göçer. *(bazıhayvanlariçin)Mevsimleregöreülkeveyayerdeğiştiren. göçebeleşme *Göçebeleşmekişiveyadurumu. göçebeleşmek *Göçebedurumunagelmek. göçebelik *Göçebeolmadurumu. *Birtoplumsalbirliğin,yaşamakiçingereklikaynaklarıeldeedebilmeküzeredüzenliaralıklarlayer değiştirmegelenekveyaalışkanlığındaolması. göçelge *Göçülenyer. göçer *Göçebe. göçerkonar *Göçebebiryaşamsüren,süreklibiryereyerleşemeyen,göçer. göçeri *Sürekliyerdeğiştiren,göçetmektenhoşlanan. göçerme *Göçermekişi. *Bitkileriyerindençıkarıpbaşkayeredikme. göçermek *Birkimsedendiğerkimseyegeçirmek,havaleetmek,devretmek. *Bitkileriyerinden,çıkarıpbaşkayeredikmek,değiştirmek,göçürmek. göçertme *Göçertmekişi. göçertmek *Birşeyinçökmesinesebepolmak. göçken *Bkz.göcen. göçkün *Göçecekdurumagelmiş. *Göçebe. *Yaşıilerlemiş(kimse),çokyaşlı(kimse). göçme *Göçmekişi. göçmek *Yerleşmekamacıylamahalle,köy,şehirveyaülkedeğiştirmek. *(bazıhayvanlar)Sıcakiklimliülkeleregitmek. *Çökmek. *Ölmek,yokolmak. *Oturmak. göçmen *Kendiülkesindenayrılarak,yerleşmekiçinbaşkaülkeyegiden(kimse,aileveyatopluluk),muhacir. *Sıcakiklimliülkeleregiden(hayvan). göçmenleşme *Göçmenleşmekişiveyadurumu. göçmenleşmek *Göçmendurumunagirmek. göçmenleştirme *Göçmenleştirmekişi. göçmenleştirmek *Göçmendurumunagetirmek. göçmenlik *Göçmenolmadurumu,muhacirlik. göçü *Toprakkayması,kayşa,heyelân. göçücü *Mevsiminegöreyerdeğiştiren(hayvan). göçük *Çökmüş,göçmüş(yer). *Çökmüş,kaymıştoprak,çöküntü,yıkıntı." }, { "text": "*Kayaveyacevherinkendikendineyeraltınadoğruçökmesi. göçüm *Bazıkimyasalmaddelerinveyaışık,ısı,elektrikgibigüçlerinetkisiyleprotoplâzmanınyanaşmaveya uzaklaşmabiçimindeolanyerdeğiştirmesi,taksi(II). göçüpgitmek *ölmek. göçürme *Göçürmekişi. göçürmek *Göçmesinesebepolmak. *Çökertmek. *(miktarıçokolanşeyleriçin)Yiyipbitirmek. *Bitkileriyerindençıkarıpbaşkayeredikmek,göçermek. göçürtme *Göçürtmekişi. göçürtmek *Göçmesinesebepolmak. göçürücü *Seferdepadişahtuğlarınınikisinibirkonakileridetaşıyandörtkişidenikisineverilenunvan. göçürülme *Göçürülmekişiveyadurumu. göçürülmek *Göçürmekişiyapılmak. göçüş *Göçmekişiveyabiçimi. göçüşme *Birkelimeiçindebirbiriniizleyenikisesinyerdeğiştirmesi,metatez:çömlek>çölmek,yalnız>yanlız, kibrit>kirbitvb. göden *Kalınbağırsağınsonbölümü,rektum. *Karın,işkembe. *Mide. gödenbağırsağı *Bkz.göden. gödeş *Semiz,etli. göğçek *Gökçek. göğemerdivendayamış *çokuzunboylu. göğem *Yeşileçalarmor. göğermek *Bkz.gövermek. göğerti *Göverti. *Vurmaveçarpmasonucuvücuttaoluşançürük,morartı. göğsüdaralmak(veyatıkanmak) *güçlüklenefesalmak. *içisıkılmak. göğsükabarmak *övünçduymak,kıvanmak,iftiharetmek. göğsünügeregere *kendinegüvenerek. *övünerek. göğsünükabartmak *birolaydolayısıylakıvançduygusunuortayakoymak,övünmek. göğsünüyırtmak *coşkunluğunuortayakoymak,coşmak,cıvıldamak. göğüs *Vücudunboyunlakarınarasındabulunanveyürek,akciğergibiorganlarıiçinealanbölümü,sine. *Buvücutbölümününöntarafı,sırtkarşıtı. *Bubölümüniçindekiorganlar. *Meme. göğüsbağıraçık(olmak) *özensizbirkılıkta. göğüsboşluğu *Akciğerlerlekalbiiçinealanakciğerzarınınçevrelediğiboşluk,göğüskovuğu. göğüscerrahisi *Cerrahîningöğüsiçiorganlarıylailgilidalı. göğüsçaprazı *(güreşte)Karşısındakinikoltukaltlarındançaprazyakalama. göğüsçukuru *Bkz.göğüsboşluğu. göğüsdarlığı *Solunumugüçleştirenhastalık. göğüseti *Göğüskısmındabulunanet. göğüsgeçirmek *üzülerekderindensolukalmak,içiniçekmek. göğüsgermek *birgüçlüğekarşıkoymak,dayanmak. göğüsgöğüse *Karşıkarşıya,yüzyüze. göğüshastalığı *Göğüsbölgesiileilgilihastalık. göğüsingini *Solunumyollarınıniltihaplanması. göğüskafesi *Vücuttaomurganın,kaburgalarınvegöğüskemiğiylebunlarısarankaslarınoluşturduğuyürekve akciğerlerikoruyanboşluk. göğüskemiği *Göğsünöntarafında,üzerinekaburgakıkırdaklarıileköprücükkemiklerinineklendiğiyassıkemik,iman tahtası. göğüskovuğu *Bkz.göğüsboşluğu. göğüssesi *Başveyaboğazdangelmeyengürveaçıkbirbiçimdeçıkarılanses. göğüstahtası *Göğüskemiği. *Mandolin,gitar,kemanveyautgibitelliçalgılardatelleringerilibulunduğugövdebölümü,çalgınıngöğsü. göğüsvermek *eziyete,sıkıntıyakatlanmak,tahammületmek. göğüsleme *Göğüslemekişi. göğüslemek *Göğüslezorlamak. *Karşıdurmak,engelolmak,direnmek. göğüslü *Göğsüolan. *Göğsügenişolan. *İrimemeli(kadın). göğüslüce *Birazirigöğüslü. göğüslük *Genellikleilkokulöğrencileriningiydiğibirörneküstlük,önlük. *Elbiseninkirlenmemesiiçingöğsetakılanönlükveyagiyilenbirtürgömlek. gök *İçindegökcisimlerininhareketettiğisonsuzboşluk,uzay,feza. *Yeryüzüüzerinemavibirkubbegibikapananboşluk,sema. *Gökyüzünün,denizinrengi,maviveyayeşileçalanmavi. *Olgunlaşmamış. gökada *Milyonlarcayıldızdan,yıldızkümelerinden,bulutsuvegazbulutlarındanoluşmuş,samanyolugibi bağımsızuzayadası,galaksi. gökadası *Bkz.gökada. gökatlası *Yıldızlarıngökküresiüzerindekiyerlerinigösterenharita. gökbilimci *Gökbilimiyleuğraşanbilgin,astronom. gökbilimi *Gökcisimlerininkonumlarını,hareketlerini,birbirineolanuzaklıklarınölçülmesini,bunlarınfizikvekimya bakımındanyapılarınıanlatanbilim,felekiyat,astronomi. gökbilimsel *Gökbilimleilgili,astronomik. gökcismi *GökyüzündebulunanGüneş,Ay,gezegenler,kuyrukluyıldızlar,nebülözlergibibütüncisimlereverilen ortakad. gökdelinmek *birdenbireçokvehızlıyağmuryağmak. gökdoğan *Kuzeyyarımküredeyaşayanbirtürgöçmenkuş(Accipitridae). gökekseni *İkiucusonsuzauzatılmış,olarakdüşünülenyerekseni,günlükhareketteyıldızlarınçevresindekieksen. gökeşleği *Gökeksenineyermerkezindedikolandüzlemingökküresiylearakesiti. gökevi *Gökolaylarınıyıldızların,Güneş,Ayvegezegenlerinkonumlarını,hareketleriniküreselbirkubbeiçinde, çeşitliaraçlarlagösterenyapı,plânetaryum. gökfiziği *Yıldızlarınışığınıinceleyen,fizikyapılarınıaraştıranbilimkolu,astrofizik. gökgözlü *Gözlerimaviileaçıkyeşilarasıolan. gökgürlemesi *Şimşekçaktıktanveyayıldırımdüştüktenönceveyasonrahavadaduyulangürültü. gökgürültüsü *Gökgürlemesi. gökgüvercin *GenellikleAvrupaveyakındoğudabahçelikyerlerdeyaşayanbirtürkuş(Columbaoenas). gökkır *Atdonlarındanmaviyeçalankır. gökkubbe *Kubbeyebenzemesibakımındangök. gökkumu *Göktaşlarındagörülenküreseltanecikler. gökkuşağı *Düşmekteolanyağmurdamlacıklarındagüneşışınlarınınkırılıpyansımasıylagökyüzündeoluşanyedi renkli,kemerbiçimindekigörüntü,alkım,ebekuşağı,ebemkuşağı,eleğimsağma,hacılarkuşağı,yağmurkuşağı, alâimisema. gökkutbu *Gökekseniningökküresinideldiğiikinoktadanherbiri. gökküresi *İçyüzügökyüzüolarakkabuledilen,yarıçapısonsuzauzanmışyermerkezliküre. göktaşı *Gezegenlerinarasındahareketeden,tümüylegazdurumunageçmedenyeryüzüneulaşankatıcisim, meteortaşı,meteroit. gökyakut *Mavirenklideğerlibirkorindontürü,safir. gökçe *Gökleilgili,semavî. *Gökrengi,mavi. *Güzel. gökçeyazın *Edebiyat,yazın. gökçek *Güzel,sevimli(insan). gökçül *Maviyeçalanrenk,mavimsi. *Gökleilgili,semavî. gökdelen *Yirmi,otuzveyadahaçokkatlıyapı. gökkandil *Kendinibilmeyecekkadarsarhoş. gökkuzgun *Gökkuzgunumsulartakımınıngökkuzgungillerfamilyasından,başı,kanatlarımavi,boyunvekarnıyeşil göçücükuş(Coraciasgarrulus). gökkuzgungiller *Eniyibilinentürügökkuzgunolangökkuzgunumsulartakımının,gökkuzgunlaralttakımınagirenbir familya. gökkuzgunlar *Kuşlarsınıfının,gökkuzgunumsulartakımınagirenbiralttakımı. gökkuzgunumsular *Gökkuzgunları,ağaçkakanları,çobanaldatanları,sağanlarıiçinealankuşlarsınıfındanbirtakım. göklereçıkarmak *aşırıderecedeövmek. göklereçıkmak *pekçokyükselmek. gökmen *Mavigözlü(kimse). göknar *Bkz.köknar. göksel *Gökleilgili,semavî. gökteararkenyerdebulmak *çokgüçlükleelegeçirebileceğinisandığışeyiveyakimseyibirdenbirebulmak. göktenzembillemiindi *Tanrı'nınözelolarakgönderdiği,saygınlıkgörmesiniistediğibirkişimi?. *uğraşmadan,didinmeden,kendiliğindenmitüredi?. göktırmalayan *Gökdelen. göktırmalayıcı *Gökdelen. Göktürk *VI.-VIII.yüzyıllardaMoğolistanveOrtaAsya'dayaşamışeskibirTürkulusuvebuulustanolankimse. Göktürkçe *Göktürkdili,OrhonTürkçesi. gökyolu *Samanyolu,samanuğrusu. gökyüzü *Göğüngörünenyüzeyi,sema. gökyüzümavisi *Açıkmavi. göl *Oluşmasıgenellikletektonik,volkanikvb.olaylarabağlıolan,topraklaçevrili,derinvegeniş,tuzluveya tuzsuzdurgunsuörtüsü. *Yapaysubirikintisi. gölayağı *Birgölünartansularınıdenize,başkabirgöleveyaırmağataşıyanakarsu,ayak. gölbaşı *Göleakançay. gölkestanesi *Sudayetişenvemeyvesikestanegibiyenilenbitki(Trapanatans). gölolmak *gereksizolarakbiryerdesutoplanmak,göllenmek. gölalası *AvrupaveAnadolugöllerindeyaşayanbirtüralabalık(Salmolacustris). gölcük *Küçükgöl. gölcül *Göllerde,gölkıyılarındayetişenveyayaşayan. gölek *Küçüksubirikintisi,gölcük. gölerme *Gölermekişiveyadurumu. gölermek *Göldurumunagelmek. *Hayvanınipiayağınaveboynunadolaşarakkalkamayacakbiçimdeyereyıkılmak. gölet *Gölek. *İçindehamderiıslatılantaşhavuz. gölge *Saydamolmayanbircisimtarafındanışığınengellenmesiyle ışıklıyerdeoluşankaranlık. *Güneşışınlarındankorunacakyer. *Neolduğuanlaşılamayankaraltı,siluet. *Resimdebirşeklicisimlendirmekiçin,onunışıkalmamasıgerekenyerlerinevurulanazçokkoyurenk. *Birininyanındanhiçayrılmayankimse. *Koruma,kayırmahimaye. gölgebalığı *Alabalıkgillerden,uzunluğu20-50cm,sırtyüzgecibüyük,tatlısubalığı(Thymallusthymallus). *Gölgebalığıgillerden,büyük,etilezzetli,AtlantikOkyanusu,AkdenizveKaradeniz'deyaşayanbirbalık, taşlevreği,minakop(Umbrinacirhosa). gölgebalığıgiller *Örnekhayvanıgölgebalığıolankemiklibalıklartakımı. gölgedüşmek *birşeyüzerinekaraltıinmek,üzerinegölgegelmek. gölgedüşürmek *birşeyindeğeriniveyaününüazaltacakişleryapmak. gölgeetmek *ışığaengelolmak. *engelolmak. gölgegibi *varlığınıbellietmeyen,gizlice. gölgeolay *Birolayakatılan,fakatonahiçbiretkiyapmayanveyabaşkabirolaytarafındanvaredilerekonabağlıkalan olay. gölgeolaycılık *Ruhetkinliğininbilinçliolmadandavarolabileceğiniilerisürerekbilinci,birgölgeolaysayanfelsefe öğretisi. gölgeoyunu *Geridenışıklaaydınlatılmışbirperdearkasındahareketettirilenresimleringölgelerindenyararlanılarak oynatılanoyun. gölgetiyatrosu *Saydambirperdeüzerinde,arkadankuvvetlibirışıklaaydınlatılanoyuncularıngölgeleriyleyaptıkları gösteri. gölgecil *Gölgedeyetişenveyagölgeyiseven. gölgedebırakmak *ondandahaüstünbirdüzeyeyükselmek,ondançokdahabaşarılıolmak." }, { "text": "gölgedekalmak *adısanıpekduyulmamak,önplânaçıkamamak,dahaazünlüolmak. gölgeleme *Gölgelemekişi. gölgelemek *Gölgelidurumagetirmek. *Resimdegölgeoluşturmak. *Birkimseninveyabirşeyindeğeriniazaltmak,sönüklükgetirmek. gölgelendirme *Gölgelendirmekişi. gölgelendirmek *Gölgeetmek,gölgeliyapmak. *Bulandırmak,bozmak. *Dinlendirmek. gölgelenme *Gölgelenmekişi. gölgelenmek *Gölgelidurumagirmek. gölgeleyici *Gölgeveren,gölgelemeişiniyapan. gölgeleyiş *Gölgelemekişiveyabiçimi. gölgeli *Gölgealtındaolan. *Nitelikveayrıntılarıiyicebilinmeyen. gölgeliresim *Gölgeilehacimetkisininverildiğiresim. gölgelik *Gölgealtındabulunanyer. *Gölgesindeoturulantente,çardakgibiherhangibirşey. gölgesindenkorkmak *çokkorkakolmak,birsakıncasözkonusuolmayanişleregirişmektenbilekorkmak. gölgesinesığınmak *birininemrialtınagirmek. gölgesiz *Gölgesiolmayan. gölgeyeyatmak *dahaönceeldeedilenpara,makam,ünvb.sığınarakzamangeçirmekveyabundanyararlanmak. gölleme *Göllemekişi. göllemek *Göldurumunagetirmek. göllenme *Göllenmekişi. göllenmek *Akarsu,çukurlardabirikmek,gölcükolmak. gölleşme *Gölleşmekdurumu. gölleşmek *Gölhâlinegelmek. göllük *Gölüolanyer. gölük *At,eşek,beygir,katırvb.yüktaşıyanvebinilenhayvan. gömeç *Bkz.gümeç. gömgök *Heryanımavi,masmavi. gömleğinden(veyagömlekten)geçirmek *evlâtolarakkabuletmek,evlâtedinmek. gömlek *Vücudunüstkısmınagiyilenincekolluveyayarımkollu,yakalıgiysi. *Kadınlarıngiydikleriincekumaştanyapılmışkolsuz,yakasıziççamaşırı,kombinezon. *Vücudunüstkısmınagiyileniççamaşırı. *Kitapkapağınageçirilenkap,kılıf. *Göbek,batın. *Beyazışıksağlamak içinlâmbanınüzerinegeçirilenamyanttankılıf. *Basamak,kat,derece. *Dosyakartonu. *Memelihayvanlardabağırsaklarıdıştansaranyağlızar. gömlekdeğiştirmek *(yılan)üstderisinideğiştirmek. *huyveyadüşüncedeğiştirmek. gömlekeskitmek *hayatsürdürmüşolmak. gömlekçi *Gömlekdikenveyasatankimse. gömlekçilik *Gömlekçininyaptığıiş. gömlekli *Gömleğiolan. gömleklik *Gömlekyapmayaelverişli(kumaş). gömlekliler *Vücutlarıtorbabiçimindeveyarısaydam,sertbirgömlekleörtülü,denizlerdeyaşayanbirhayvansınıfı. gömleksiz *Gömleğiolmayan. gömme *Gömmekişi. *Defnetme,tedfin. *Mayalıveyamayasız,yağlıveyayağsızolarakyapılanbirtürkülpidesi. *Güzünveyakışınekilenekin. *Üzerindebulunduğuyüzeyiniçinegömülmüşolan. gömmebalkon *Dışyüzeydendışarıtaşmayan,evinkullanımalanıiçindekalarakyapılmışbalkon. gömmebanyo *Çiniveyabenzeribirmaddeilekaplanarakgömülüolarakyerleştirilmişolanbanyoteknesi. gömmedolap *Duvarıniçineyerleştirilmişdolap. gömmekilit *Gövdesikapakveyaçekmeceninkenarınaaçılanyuvayagömülerektakılankilit. gömmek *Toprağıniçinekoymak,topraklaörtmek. *Birölüyütoprağıniçineyerleştirmek,defnetmek. *Birinincenazetöreninekatılmakveyabircenazeyikaldırmak. *Birnesneniniçineyerleştirmek,batırmak. *Birindendahaçokyaşamak. gömü *Toprakaltınagömülereksaklanmışparaveyadeğerlişeyler,define. gömük *Gömülmüşolan,gömülü. gömüldürük *Boyunduruğageçirilenkısadeğnek. *Eyeringeriyekaymamasıiçinatlarınboyunlarındanaşırılıpkolanlarınabağlanankayış. gömülemek *Paraveyadeğerlişeyleritoprakaltınagömereksaklamak. gömülme *Gömülmekişi. gömülmek *Gömmekişiyapılmakveyagömmek işinekonuolmak. *Yerleşmek,oturtulmak,kendinigömmek. *Yokolmak,kaybolmak,görünmezolmak. *Birşeyinderinliğineinmek. gömültü *Avcınınavınıbeklerkeniçinesaklandığıçukur. gömülü *Gömülmüşolan,toprakaltındasaklanmışolan,metfun. *Batmış,kaybolmuşolan. gömülüş *Gömülmekişiveyabiçimi. gömüş *Gömmekişiveyabiçimi. gömüt *Mezar,metfen,kabir,makber,sin. gömütlük *Mezarlık,kabristan,sinlik. gön *Tabaklanmışderi. *Kösele. *Hayvanderisi. göncü *Hamveyaişlenmişderisatankimse. *Ayakkabıtamircisi. gönç *Zengin,varlıklı. gönçlük *Zenginolmadurumu. gönder *Bayrakçekilendirek. *Üvendire. *Kayıkveyelkenligemilereyönvermeyeyarayan,ucundametalolanağaçsopa. gönderi *Biryerdenbiryereözelliklepostailegönderilenpaket,telgraf,mektupvb. *Yolcuetme,uğurlama. gönderici *Postailepaket,telgraf,mektupvb.gönderenkimse. gönderiliş *Gönderilmekişiveyabiçimi. gönderilme *Gönderilmekişi. gönderilmek *Gönderilmekişiyapılmakveyagöndermekişinekonuolmak. gönderiş *Göndermekişiveyabiçimi. gönderli *Gönderiolan. gönderme *Göndermekişi,irsal. *(sözlükçülükte)Birmaddebaşınıişlerken,ilgisidolayısıylabaşkabirmaddebaşınayollama. *Atıfyapmakişi. göndermebelgesi *Biryeregönderileneşyanınlistesi,irsaliye. göndermek *Biryeredoğruyolaçıkarmak,yollamak,ulaşmasını,gitmesinisağlamak,irsaletmek. *Yetkivererekgitmesinisağlamak. *Birkaynaktançıkıpgelmek,ulaşmak. *Yolcuetmek. göndertme *Göndertmekişi. göndertmek *Göndermekişiniyaptırmak. gönen *Ekilecektoprağınsulandırılması. *Nem,rutubet. *Nemli(toprak). gönenç *Bolluk,rahatlıkvevarlıkiçindeiyiyaşama,refah. gönençli *Gönenci,iyibirhayatıolan,müreffeh. gönendirilme *Göndermekişi. gönendirilmek *Mutluluğakavuşturulmak. gönendirme *Gönendirmekişi. gönendirmek *Mutluluğa,esenliğe,huzurakavuşturmak,sevindirmek,abatetmek. gönendirtme *Gönendirtmekişi. gönendirtmek *Mutluluğa,huzurakavuşmasınısağlamak. gönenme *Gönenmekişi. gönenmek *Mutlu,mesutolmak,rahatbirhayatsürmek,sevinçduymak,sevinmek,abatolmak. gönlüakmak *birinekarşıgüçlüsevgiduymak. gönlübol *Yeterliimkânlardanyoksunolmasınakarşılıkcömert,eliaçıkdavranmakisteyen. gönlübulanmak *kusacakgibiolmak. *kuşkulanmak. gönlüçekmek *imrenipistemek. gönlüçelinmek *güzelsözlerealdanmak,kapılmak. gönlüçökmek *yaşamagücüazalmak,ruhîdengesibozulmak. gönlügani *Cömertvegözütok,ganigönüllü. gönlüileoynamak *birinisevergörünüpeğlenmek. gönlükalmak *isteyipdeedinemediğibirşeyiistemektenvazgeçmemek. *gücenmek. gönlükanmak *birişleilgilikaygısıkalmamak,mutmainolmak,müsteriholmak. gönlükara *Başkalarınınkötülüğünüisteyen. gönlükararmak *dünyazevklerinekarşıisteğikalmamak. gönlükaymak *sevmeyeeğimliolmak. gönlükırılmak *üzülmek,incinmek,yerinmek. gönlüolmak *sevipistemek. gönlüolmak *razıolmak. gönlürazıolmamak *hiçistememek. gönlütakılmak *birşeyekarşıilgiduymak. *aşkilesevmeyebaşlamak. gönlütok *Zorunluihtiyaçlarıkarşılanıncabununlayetinen,fazlamalveparaistemeyen,müstağni. gönlüvarmamak *istekduymamak,istememek,çekinmek. gönlüyaralı *âşık,tutkun,aşkıkarşılıkgörmeyen. gönlüzengin *İmkânlarıölçüsündeparavemalınıesirgemedenveren. gönlünce *Dileğineuygun. gönlündekalmak *çokistediğihâldeulaşamamak,eldeedememek. gönlündengeçirmek(veyageçmek) *birşeyinolmasınıveyabirşeyyapmayıistemek;düşünmek. gönlündenkopmak *kendiliğindenbirdenbirevermek. gönlünedoğmak *içinedoğmak,sezmek,hissetmek. gönlünedokunmak *üzülmek,rahatsızlık duymak. gönlünegöre *dileğinegöre,isteğineuygunolarak. gönlünüçelmek *kandırmak,yolagetirmek,aşkınıkazanmak. *kendiyanınaçekmek,sempatisinikazanmak. gönlünüdüşürmek * âşıkolmak,sevdalanmak. gönlünüetmek(veyayapmak) *birinirazıvehoşnutetmek. gönlünühoşetmek *birinindileğiniyerinegetirerekonusevindirmek. gönlünükaptırmak *âşıkolmak. gönlünükarartmak *yaşamayakarşısevgiveisteğiniazaltmak. gönlünüpazaraçıkarmak *sevmekiçinkendineyakışanıseçmeyiprastgelebirinisevmek. gönlünüserintutmak *sakin,soğukkanlıolmak,hemenheyecanlanmamak. gönlünüsöndürmek *küstürmek,kırmak,incitmek. gönlünüyaralamak *incitmek,kırmak,üzmek. gönlünündümenibozuk *isteklerinde,özelliklegönülişlerindetutarlılıkgöstermeyen,sıksıkistekdeğiştiren. gönül *Sevgi,istek,düşünüş,anmavehatırgibikalptevarsayılanduygukaynağı. *İstek,arzu. gönül(veyakalp)kırmak(veyayıkmak) *biriniçoküzecekbirdavranıştabulunmak,gücendirmek. gönülaçmak *insanıniçsıkıntısınıgidermek,içaçmak." }, { "text": "gönülakıtmak *âşıkolmak,sevmek. gönülalmak(veyagönlünüalmak) *sevindirmek. *kırılanbirkimseyigüzelbirdavranışlahoşnutetmek. gönülavcısı *Geçiciaşklararkasındakoşankimse,çapkın. gönülavlamak *huyunusuyunuyakındanbilerekolumludavranıştabulunmak,tavlamak. gönülavutmak *hoşçavakitgeçirmek. gönülbağı *Sevgibağı,duygusalilişki. gönülbağlamak *severekbağlanmak,içtensevmek. gönülbelâsı *Aşkınverdiğisıkıntı,dert. gönülbirliği *Duygusalanlaşma. gönülborcu *Yapılaniyiliğekarşıkendiniborçlusayma,minnet,minnettarlık,şükran. gönülborçlusu *Yapılaniyiliğekarşıkendiniborçlusayan,minnettar. gönülbulandırmak *midebulandırmak. *kuşkulandırmak. gönülçekmek *sevdalıolmak. gönülçöküşü *Yaşamagücününyitmesi,ruhîdengeninbozulması. gönüldarlığı *İçsıkıntısı. gönüldilencisi *Sevdiğindenayrılmamakiçinonunherdavranışınakatlanankimse. gönül eğlencisi *İnsanıoyalayıphoşçavakitgeçirtenşey. gönüleğlendirmek *geçicibirilgivesevgigöstererekhoşçavakitgeçirmek. gönüleri *Hoşgörüsügeniş,açıkyürekli,güvenilirkimse,rint,ehlidil. gönülferahlığı *İçrahatlığı,dertsizlik. gönülfermandinlemez *gönülsevdiğindenaslavazgeçmez. gönülgezdirmek *seçmekiçinaklındanbirçokşeylerigeçirmek. gönülhoşluğu *Hiçbirbaskınınetkisialtındaolmaksızın,severekisteyerek. gönülindirmek *kendisineyakıştıramadığıbirşeyerazıolmak. gönülkimiseversegüzelodur *güzellikanlayışınınkişidenkişiyedeğiştiğinianlatır. gönülkocamamak *ruhendinçkalmak. gönülkoymak *gücenmek,alınmak,darılmak. gönülmaskarası *Sevdayüzündengülünçdurumlaradüşmüşkimse. gönülmeselesi *Aşkyüzündenortayaçıkansorun,aşkderdi. gönülokşamak *birinihoşbirsözveyadavranışlasevindirmek,iltifatetmek. gönülokşayıcı *Hoşagiden. gönülrahatlığı *İçrahatlığıiçhuzurubaşdinçliği,huzur. gönülrızası *İsteyerek,içindengelerek. gönültokluğu *Doygunluk,istiğna. gönüluğrusu *Gönülalmayıbilenkimse. gönülvermek(veyabağlamak) *sevmek,âşıkolmak. gönülyakmak *insanıaşırıderecedeetkilemek,sarsmak,kendindengeçmesineyolaçmak. *aşkdolayısıylaiçyangınınatutulmak. gönülyarası *Birkimseyiderinüzüntüiçindebırakanacı;gönülbelâsı. gönülyıkmak *biriniçoküzecekbirdavranıştabulunmak,gücendirmek,gönülkırmak. gönüldaş *Duygularıaynıolanlardanherbiri,candandost. gönüldençıkarmak *sevmezveyaanmazolmak. gönüldençıkarmamak *sevilenkimseyihiçunutmamak. gönüldenırakolmak *sevilmektenyoksunkalmak,sevilmemek. gönüllenme *Gönüllenmekişiveyadurumu. gönüllenmek *Gücenmek,darılmak, alınmak. gönüllü *Ağırveyatehlikelibirişiyapmayıhiçbiryükümüyokkenisteyereküstlenen. *Çokistekli. *Sevenkimseveyasevgili. gönüllügönülsüz *Yarıistekliyarıisteksizolarak. gönüllüce *Birazgönüllü. gönüllülük *Gönüllüolmadurumu. gönülsüz *Gönlüolmayan,isteksiz,istemeyerek. gönülsüzce *İsteksizbirbiçimdeistemeyerek. gönülsüzlük *Birişiistemeyerekyapma,isteksizlik. gönye *Dikaçılarıölçmeyeveçizmeyeyarayandiküçgenbiçimindearaç. gönyeleme *Gönyelemekişi. gönyelemek *Gönyeileölçmek. gör(veyagörürsün) *(tehdityollu)anla,gör. görbak *\"görürsün,göreceksin\"anlamındakullanılır. gördek *Acıbalık. gördürme *Gördürmekişiveyadurumu. gördürmek *Görmekişiniyaptırmak. *Birişibaşkasınayaptırmak. göre *(birşeye)Uygunolarak,birşeyuyarınca,gereğince. *Bakılırsa,hesabakatılırsa,gözönündetutulunca,nazaran. *Sorulursa. göre *uygun,elverişli,için. görece *(birşeye)Göreolan,varlığıbaşkabirşeyinvarlığınabağlıolan,kesinolmayıpkişidenkişiye,zamandan zamana,yerdenyeredeğişebilen,bağıl,izaf. görececilik *Görecilik. göreceğigelmek(veyagöresigelmek) *görmekisteğiniduymak,özlemlegörmekistemek,özlemek. göreceli *İzafî,bağıntılı,bağlı. görecelik *Göreceolmadurumu. görecilik *Bağıntıcılık,izafiye,rölâtivizm. göreli *Bağıntılı,izaf,nisp,rölâtif. görelik *Bağıntı,izafet. görelilik *Bağıntılık,bağlılık,izafiyet,rölâtivite. görenek *Birşeyieskidenberigörüldüğügibiyapmaalışkanlığı. görenekçi *Göreneklerebağlı(kimse). görenekçilik *Göreneklerebağlılık. görenekli *Göreneklerinebağlıgöreneğiolan. göreneksel *Görenekleilgili. göreneksiz *Göreneğiolmayan. göreneksizlik *Göreneksizolmadurumu. göresime *Göresimekişi. göresimek *Göreceğigelmek,görmekisteğiduymak,özlemek. görev *Birnesneveyabirkimseninyaptığıiş;işgörmeyetisi,fonksiyon. *Resmîiş,vazife. *Birorganveyahücreninyaptığıiş. *Bircümledebirdilbirimininöbürbirimlerleilişkisiaracılığıylayerinegetirdiğiiş. *Birdeğerinbaşkadeğerlerleolanilişkisi. görevalmak *birgörevdebulunmak,birgöreviüstlenmek. görevcilik *İşlevcilik. görevdaş *Birliktegörevyapan;aynıgöreviyapan. görevdaşlık *Birgörevinyerinegetirilmesiiçinbirkaçorganınbirlikteçalışmasıdurumu,sinerji. görevdenalınmak *bulunduğugörevdençıkarılmak,işinesonverilmek,azlolunmak. *bulunduğumakamdandahaazyetkisiolanbirbaşkamakamaatanmak. görevdenalmak *birgörevliyiişindenayırıpaçıktabırakmak,çıkarmak,azletmek. görevdenayrılmak *yapmaktaolduğuişibırakmak. görevdenuzaklaştırmak *yapmaktaolduğugöreviüzerindenalmak. görevlendirilme *Görevlendirilmekişi. görevlendirilmek *Görevverilmek,tavzifedilmek. görevlendirme *Görevlendirmekişi. görevlendirmek *Birinebirgörevvermek,vazifelendirmek,tavzifetmek. görevlenme *Görevlenmekişiveyadurumu. görevlenmek *Görevalmak. görevli *Göreviolan,vazifeli. *Resmîgöreviolankimse,memur. görevlilik *Görevliolmadurumu,memurluk. *Resmîiş. görevsel *Göreveilişkin,görevleilgili. görevseldilbilimi *Kelimelericümleiçindeyüklendiklerigörevbakımındaninceleyendilbilimi. görevselcilik *İşlevcilik. görevsiz *Birgörevibulunmayan. görevsizlik *Birgörevibulunmamadurumu. göreyimseni *sendenbaşarılısonuçlarbekliyorum. *(tehdityollu)senbunuyaparsankarşılığınıdagörürsün!. görgü *Birtoplumiçindevarolanveuyulmasıgerekensaygıveincelikkuralları,terbiye. *Birkimsenin,karşılaştığıvekişiliğiüzerindeolumluetkiyapandeneyselbilgi,deneyim. *Görmüşolmadurumu. görgüfukarası *Görgüsüazveyaiyiolmayan(kimse). görgükuralları *Birtoplumdaveyatoplulukta,davranışlarındışbiçimlerinidenetlemeyeyönelikolankurallarınbütünü, adabımuaşeret. görgütanığı *Tanıklığı,olaygörmüşolmasınadayanantanık. görgücülük *Deneycilik. görgülenme *Görgülenmekişiveyadurumu. görgülenmek *Görgülüdurumagelmek. görgülü *Görgüsüolan. görgülüce *Görgülübirbiçimde(olan). görgüsüz *Görgüsüolmayan. görgüsüzce *Görgüsüzbirbiçimde(olan). görgüsüzlük *Görgüsüzolmadurumuveyagörgüsüzcedavranış. görk *Güzellik,gösteriş. görkem *Gözalıcıvegösterişliolmadurumu,debdebe,ihtişam,tantana,haşmet. görkemli *Gözalıcıvegösterişli,haşmetli,muhteşem,anıtsal. *İriyapılı,iyiceserpilmiş. görklü *Güzel,gösterişli. görme *Görmekişi,rüyet. görmeaçısı *Bircisminikiucundangelenışınlarıgözüngörmemerkezindemeydanagetirdiğiaçı. görmegözesi *Petekgözüoluşturançoksayıdahücredenherbiri,ommatidyum. görmehücresi *Görmegözesi. görmeişitseleğitim *Basılıeğitimgereçlerininyanındadahaçokgörmeveişitmeduyularınayönelikgereçlerdenyararlanılarak yapılaneğitim. görme! *aşırılıkanlatır. görmece *Görmekşartıyla. görmediğedönmek(veyagörmemişedönmek) *tambirsağlığakavuşmak. *başındangeçmemişgibiolmak. görmek *Gözyardımıylabirşeyinvarlığınıalgılamak,seçmek. *Anlamak,kavramak,sezmek. *Yanınagidipkonuşmak. *Birşeyhakkındabiryargıyavarmak,değerlendirmek. *Belirlibirzamanıniçindebirolayatanıkolmak,yaşamak;izlemek. *Yapmak,etmek. *Kendisineyapılmak,birdavranışlakarşılaşmak,maruzkalmak. *Almak. *Birşeyeerişmek. *Çokdeğervermek. *Birişlemeuğramak. *(yeriçin)Yüzübiryönedoğruolmak,bakmak. *Ziyaretetmek. *Karşılaşmak,rastlaşmak. *Gözleringörmediğidurumlardabaşkaduyuorganlarıylaalgılamak. *Sahneolmak,geçirmek. *(olumsuz)Birişinhiçyapılmadığınıbelirtir. *Saymak,herhangibirşeygibigörmek. *Gezmek. *Vermek." }, { "text": "*Karşıoyuncununyapacağıvuruşuöncedenkestiriponagöredurumalmak. görmemezliğegelmek *görmemişgibidavranmak. görmemezlik *Görmezlik. görmemezliktengelmek *görmemişgibidavranmak,aldırmamak. görmemiş *Birdenbireulaştığıiyidurumauymayan,görgüsüzcedavranan. görmemişinoğluolmuş(çekmiş,çükünükoparmış) *görgüsüzkimseummadığıbirşeyeerişinceneyapacağınışaşırır. görmemişlik *Görmemişolmadurumuveyagörmemişçedavranış. görmez *Görmeyetisiolmayan(kimse),kör,âmâ. görmezdengelmek *görmemişgibiyapmak,farkındadeğilmişcesinedavranmak. görmezlik *Görmemişgibidavranma. görmezliktengelmek *görmemişgibidavranmak. görmüşgeçirmiş *görgülü,geçmişteiyigünleryaşamış,güngörmüş,tecrübeli. görmüşlük *Birşeyigörmüşolmadurumu. görmüşlükduygusu *Kişinin,yenibiryaşantıyıeskidendeyaşamışolduğuyolundakiduygusu. görsel *Görmeile,görmeduyusuylailgili,görmeyedayanan. görseletkileme *Görmeyoluylaetkilenmeyöntemi. görselişitsel *Görmeveişitmeduyularıylailgiliolan,odyovizüel. görselişitselçağrışım *Görmeveişitmeduyularınadayalıolarakoluşançağrışım. görselişitseleğitim *Basılıeğitimgereçlerininyanındadahaçokgörmeveişitmeduyularınayönelikgereçlerdenyararlanılarak yapılaneğitim. görselsanatlar *Resim,oymacılık,heykelcilik,mimarlıkgibisanatlar,plâstiksanatlar. görü *Görmeyetisi. *Biryerinçevreyigörmeözelliği,nezaret. *Dolaysızkavrama,birdenkavrama. görücü *Evlenmekisteyenerkekiçinkızgörmeye gidenkimse,dünür. görücügitmek *evlenecekerkekiçinkızgörmeyegitmek. görücülük *Görücününyaptığıiş. görücüyeçıkmak *(evlenmesisözkonusuolankız)görücüyegörünmek. görülme *Görülmekişi. görülmek *Gözyardımıylabirşey,birvarlıkalgılanmak,seçilmek. *Gerekenişyapılmışolmak. *Birşeyinbulunduğuanlaşılmak,karşılaşılmak,rastlanmak. görülmemiş *Ogünekadarkarşılaşılmamış,şaşılacaknitelikteolan. görüm *Görmeyetisi. görümce *Birkadınagörekocanınkızkardeşi. görümcelik *Görümceolmadurumu. görümcelikyapmak(veyaetmek) *(görümce)gelinekötüdavranmak. görümlük *Yalnızgörülmekiçinkonulannesne. *Nişanlanankıza,ilkkezgörmeyegidildiğindeerkektarafındantakılanveyaverilenarmağan. görümsetme *Sinemafilmlerindenkesilmişbölüm. *Ekrandakimüzikprogramlarındaarkazeminolarakhazırlanmışgörüntüler,klip. göründüSivas'ınbağları *umutlabeklenensonuçtersyöndegelişti. görünenköykılavuzistemez *belligerçeklerkarşısındaduraksamakyersizdir. görüngü *Duyularlaalgılanabilenherşey,fenomen. görüngübilimi *Algılanangörüngeleröğretisi,olaybilimi,fenomenoloji. görüngücülük *Gerçekolanınyalnızcagörüngülerolduğunuönesürengörüş,olaycılık,fenomenizm. görünme *Görünmekişi. görünmek *Görülürdurumagelmek,görülürolmak. *İzlenimuyandırmak. *Benzemek,görünüşündeolmak. *Azarlamak. görünmez *Görünmeyen,beklenmeyen. görünmezkaza *Hiçumulmadıkzamanda,umulmadıkbiçimdeolankaza. görünmezolmak *gözdenkaybolmak. görüntü *Gerçektevarolmadığıhâldevarmışgibigörünenşey,hayalet. *Herhangibirnesneninmercek,aynagibiaraçlarlaoluşturulanbiçimi;herhangibirnesneninbazıışık olaylarısonucueldeedilenbiçimi,hayal. *Birfilmüzerindesıralanmışresimleringöstericiyardımıylagörüntülüğeartardadüşürülmesisonunda hareketinyenidenkurulmasıylaortayaçıkangörünüş;görüntülüküzerindekihareketliresimlerbütünü. *Sayıdoğrusuüzerindebirsayıyakarşıgelennokta. *Manzara. görüntüleme *Görüntülemekişi. görüntülemek *Belirlibirkonuyubunaenyakıngörüntüleriçindetasarlamak,yaratmak,gerçekleştirmek. görüntüleyici *Görüntülemeyisağlayanalet. görüntülük *Ekran. görüntüsel *Görüntüyedayanan. görünüm *Birşeyindıştanbakılıncagörünenbiçimi,görünmedurumu,manzara. *Fiilkavramlarındaoluşbiçimi:Atıldıatılacak,düştüdüşecek,gelmişolmak,gidecekolmakgibi. görünümlü *Görünümüolan. görünür *Görünen,gözlegörülebilen. *Belli,apaçıkgözeçarpan. görünürde *Dıştanbakınca,görünüşegöre,ortada,meydanda. görünürlerde *Ortalıkta,meydanda. görünürlük *Görülebilenbirşeyinniteliği. görünüş *Gözünilkbakıştaveyazihnindolaysızolarakalgıladığışey. *Gerçeğeuymayandışgörüntü,zevahir. *Bulunulanbiryerdengörülebilenalan,manzara. *Fiillerinbelirttiğioluşlarınsüresi,gelişmesivebitmesiyleilgilibütünbiçimlerikapsayangramerkategorisi. görünüşalmak *gibi,benzergörünmek. görünüşte *Dıştangöründüğünegöre,görüneneinanmakgerekirse,görünenebakılırsa. görünüşükurtarmak *Bkz.zevahirikurtarmak. görüpgöreceğirahmetbu *göreceğiiyiliğinbütünü,göreceğitekiyilik. görüpgözetmek *korumak,yardımetmek,mukayyetolmak. görüş *Gözlebirşeyialgılamayetisi. *Birolay,varlıkveyadüşünceüzerindevarılanyargı,fikir. *(cezaevi,hastahaneiçin)Ziyaret. görüşaçısı *Birşeyigörebilmealanı. *Bakışaçısı. görüşayrılığı *Birgörüşveyadüşüncedefarklıdeğerlendirmedebulunma,farklıdüşünme. görüşbildirmek *birkonudaeldeedilendüşüncevetecrübelerivermek. görüşbirliği *Aynıgörüşvedüşüncedeolma. görüşsahibi *Görüşveyadüşünceileriyesürenkimse. görüştarzı *Düşünceleriaçıklamabiçimi. görüşme *Görüşmekişi,mülâkat,müzakere. görüşmeyapmak *tartışmak,müzakereetmek. görüşmeci *Görüşmeyegidenkimse. görüşmek *Buluşupkonuşmak,konuşupsohbetetmek. *Dostluk,ahbaplıketmek. *Biriş,birkonuüzerindekarşılıklıdüşünceleriilerisürmek,müzakereetmek. görüştürme *Görüştürmekişi. görüştürmek *Görüşmelerinisağlamak. görüştürülme *Görüştürülmekişiveyadurumu. görüştürülmek *Görüşmelerisağlanmak. görüşülme *Görüşülmekişiveyabiçimi. görüşülmek *Görüşmekişiyapılmak,müzakereedilmek. *Herhangibiriylegörüşmek. gösteregöstere *Açıkaçık,alenen. gösteren *Gösterilenlebirleşerekgöstergeyioluşturansesveyaseslerbütünü. gösterge *Birşeyibelirtmeyeyarayanşey,belirti,im,işaret. *Biraracınişlemesiyleilgilibazıölçümlerinsonucunukendiliğindengösterenaraç,indikatör. *Birdurumileilgiliçeşitliaşamalarıgösterenliste. *Anlamla,biçimin,gösterenlegösterileninkaynaşmasındanoluşandilbirimi,belirtke. göstergebilimi *İletişimamacıylakullanılanhertürlügöstergedizgesininyapısını,işleyişiniinceleyenbilim,imbilimi, semiyoloji,semiyotik. *(matematikselmantıkta)Göstergelerindildekikullanımlarıveyadilleuygulanması. gösteri *İlgi,dikkatçekmekiçin,birtoplulukönündegösterilenbeceriveyaoyun. *Biristekveyakarşıgörüşün,halkınilgisiniçekecekbiçimdetoplucaveaçıkçayapılması,nümayiş. *Sinemaveyatiyatrodafilm,oyungöstermeişi. *Birininveyabirtopluluğunkendiduygusunugösterensözüveyadavranışı,tezahürat. gösteriadamı *Gösterici. gösteriyürüyüşü *Birtopluluğunduygularınıdilegetirmekiçinanayollarvealanlardayürüyerekyapılangösteri. gösterici *Göstermeözelliğibulunan. *Gösteriyapan,nümayişçi. *Fotoğraf,filmvb.nibiryüzeyeyansıtmayayarayanaraç,projektör. gösterilen *Göstergeninkavramyönü,gösterenlebirleşerekgöstergeyioluşturaniçerik. gösteriliş *Gösterilmekişiveyabiçimi. gösterilme *Gösterilmekişi. gösterilmek *Görülmesisağlanmak. gösterim *Görüntüleringöstericiyardımıylabiryüzeyeyansıtılmasıişi,projeksiyon. *Sinema,tiyatro,konsergibisanatdallarındaverilengösterilerdenherbiri,seans. gösteriş *Göstermeişiveyabiçimi. *Başkalarınıaldatmak,şaşırtmak,korkutmakveyakendinibeğendirmekiçinbirininyaptığıyapaydavranış. *Gözeçarpıcınitelik,gözalıcılık. gösterişyapmak *başkalarınıaldatmak,şaşırtmak,korkutmakveyakendinibeğendirmekiçinyapaydavranmak. gösterişçi *Gösterişyapmasınıseven,gösterişamacıgüden. gösterişçilik *Gösterişçiolmadurumu. gösterişekaçmak *gösterişyapmayabaşlamak. gösterişli *Gösterişiolan,gözalıcı,görkemli,saltanatlı. gösterişlice *Birazgösterişli,oldukçagösterişli. gösterişlilik *Gösterişliolmadurumu. gösterişsiz *Gösterişiolmayan,mütevazı. *Gösterişyapmayan. gösterişsizce *Birazgösterişsiz. gösterişsizlik *Gösterişsizolmadurumu,sadelik,tevazu. gösterme *Göstermekişi. *Teşhir,sergileme. göstermehakkı *Sinema,tiyatro,konsergibigörselsanatlardatelifhakkı. göstermeparmağı *Eldebaşparmaktansonrakiparmak,işaretparmağı,şahadetparmağı. göstermesıfatı *Bircismigöstermeyoluylabelirtensıfat,işaretsıfatı:Bukitap,şuadam,oçocukgibi. göstermezamiri *Varlıklarınyerini,işaretyoluylabelirtenzamir,işaretzamiri. göstermezarfı *Birfiilin,birisminveyabirzarfınanlamınıgöstermeyoluylasınırlayanzarf:İştegeldik.Tauzaklaragitti gibi. göstermeci *Cinselorganlarınıgösterenruhhastası,utaçıcı,teşhirci. göstermecilik *Cinselorganlarınıgöstermebiçimindegörülenruhîsapıklık,utaçıcılık,teşhircilik. *Kendiniüstüngöstermeçabası. göstermek *Görülmesinisağlamak,görmesineyolaçmak. *Biriniveyabirşeyiişaretlebelirtmek. *Belirtmek,anlatmak. *Birşeyinetkisialtındatutulmak. *Kanıtlainandırmak. *Öğretmek,açıklamak. *Yapmasınısöylemek,görevlendirmek. *Güzelliğiniortayaçıkarmak,temsiletmek. *Herhangibirbiçimdedeğerlendirmeyeyolaçmak. *Sertbirbiçimdekarşılıkvermek. *Görünmek,benzemek. *Etmek. göstermelik *Birbütününniteliğinianlatmakiçinbütündenayrılıpverilenparça,örnek,numune,mostralık. *Gösterişiolan. *Gösterişiçinyapılan. göstertme *Göstertmekişi. göstertmek *Göstermekişiniyaptırmak. göt *Anüs. *Alttaraf,dip. *Kabaet,kıç,popo. *Güçveyayüreklilik. göttenbacaklı *kısaboylu. götüngötün *Gerigeri,kıçınkıçın. götürme *Götürmekişi. götürmek *Taşımak,ulaştırmakveyakoymak." }, { "text": "*Birkimseyibiryerekadaryanındayürütmek. *Birşeyiyakındanuzağagötürmek. *Yerindenayırıpuzağaatmakveyayoketmek. *Öldürmek. *Dayanmak,katlanmak,tahammületmek. *Birininyanındayürüyüponabiryerekadararkadaşlıketmek. *Birsonucavardırmak. *Güvenlikgörevlileritarafındanyakalanmak. *Kaybolmasına,yokolmasınayolaçmak. *Yokolmasınasebepolmak,ifnaetmek. *Tümüylesahipolmak. götürtme *Götürtmekişi. götürtmek *Götürülmesinisağlamak. götürü *Toptan,olduğugibi. götürüiş *Toptanyapılaniş. götürüpazarlık *Birişinbütünüileilgiliolarakfiyatıüzerindeanlaşma. götürütur *Fiyatı,ulaşım,otel,gezivb.hizmetlerintamamınıveyabüyükbirbölümünükapsayantur. götürücü *Götüren,yönelten. götürülme *Götürülmekişi. götürülmek *Götürmekişiyapılmakveyagötürmekişinekonuolmak. götürüm *Dayanma,sabır,tahammül. götürümlü *Götürümüçokolan,sabırlı,mütehammil. götürümsüz *Götürümüazolan. götürüş *Götürmekişiveyabiçimi. gövde *Birşeyinasıltoplubölümü. *İnsanbedeni. *Hayvanlardabaş,ayakvekuyruktan,ağaçlardakökvedallardangerikalanbölüm. *(kasaplıkta)Kesilmişhayvanın,sakatatlarıalındıktansonrakidurumu. *Köklereyapımekleriningetirilmesiyleortayaçıkantürev. gövdegösterisi *Aynıamaçtabirleşenleringüçlerinigöstermekiçinbüyükbirkalabalıklayaptıklarıgösteri. gövdelenme *Gövdelenmekişi. gövdelenmek *Gövdeoluşmak. *(gövdeiçin)Kalınlaşmak,belirgindurumagelmek. gövdeli *İriyapılı. gövdesel *Gövdeileilgili. gövdesiz *Gövdesiolmayan. *Görünürdegövdesiolmayan. gövdesizlik *Gövdesiolmamadurumu. gövdeyeatmak(veyaindirmek) *oburcayemek. gövek *Cevizinyeşilkabuğu. gövel *Yeşilbaşlı(ördek). gövem *Sığırlaradadananzarkanatlıbirtürsinek. gövemeriği *Bkz.akdiken. göveri *Yeşillik,göverti,sebze,zerzevat. göveriş *Gövermekişiveyabiçimi. göverme *Gövermekişi. gövermek *Yeşermek. *Morarmak. göverti *Göveri,sebze,zerzevat. göymek *Yakmak. göynük *Yanık. *Ormanyakılarakaçılantarla. *Güneşteyanmış. *İyiceolmuş(yemiş). *Acısıolan,elemli. göynüme *Göynümekdurumu. göynümek *Dertlenmek,üzülmek,içlenmek. *Hammeyveolgunlaşmak. göyük *Yanık,yanmış. *Hastalıkateşi,humma. göyünme *Göyünmekişi. göyünmek *Bkz.göynümek. göz *Görmeorganı. *(bazıdeyimlerde)Görmevebakma. *İyiveyakötünitelikler,tutkular,duygularanlatanbakış. *Bakış,görüş. *Suyuntopraktankaynadığıyer,kaynak. *Delik,boşluk. *İçinegirilen,öteberikonulan,bölümleriolanbirşeyinherbölmesi. *Çekme,çekmecelerinherbiri. *Terazikefesi. *Kıskançlık veyahayranlıklabakıldığındabirşeyekötülükverdiğineinanılanuğursuzluk,nazar. *Sevgi,ilgi,gönülbağlantısı. *Ağacıntomurcukverenyerlerindenherbiri. *Bölüm,hane. *Bazıyaralarınuçbölümü. gözaçamamak *yoğunişleryüzündenbirşeyleilgilenmeimkânıbulamamak. gözaçıpkapayıncayakadar *çokkısabirzamanda. gözaçtırmamak *başkabirişyapmasınavakitveyaimkânvermemek. gözakı *Gözyuvarınındışınısaran,katılgandokudanoluşmuş,dayanıklıbeyazçeper. gözalabildiğine *gözüngörebileceğienuzakyerlerekadar. gözalıcı *Güzelliğiileilgiçeken,alımlı,gözeçarpan. gözalmak *güzelliğiiledikkatiçekmek;gözkamaştırmak. gözaltıkremi *Gözaltımorluklarını,torbalanmalarınıgiderenbirkremtürü. göz ardıetmek *gerekenönemivermemek. gözaşısı *Dalüzerindekigözelereyapılabilenağaçaşısı. gözaşinalığı *Uzaktanzamanzamangörmektenilerigitmemiştanışıklık. gözatmak *kısacabakıvermek. gözaydınagelmek(gitmek) *birinekavuştuğu sevindiricibirdurumdolayısıyla\"gözünaydın\"demeyegitmek. gözbağcı *Gözbağıyapankimse,illüzyonist. gözbağcılık *Gözüaldatmakamacıylaözelolarakhazırlanmışaraçlarlagözbağıyapmasanatı,illüzyonizm. *Elçabukluğuilegözboyama. gözbağı *Elçabukluğuveustalıklagerçekteolmayanbir şeyioluyorgibigöstermeişi. *Aklıveduygularıyanıltansebep. gözbankası *Gerektikçebaşkalarınaaktarılmakiçinölümlerindenhemensonragönüllüleringözündekisaydam tabakanınalınıpsaklandığıgözkliniği. gözbanyosu *Gözhastalıklarınıniyileştirilmesiiçinyapılanbanyo. *Hoşlanarakkadınlarabakma. gözbebeği *Işığınazlığınaveyaçokluğunagörebüyüyüpküçülen,gözdeirisinortasındakiyuvarlakdelik. *Çoksevilen,önemverilen(kimsevb.). gözbilimi *Gözünyapısının,çalışmasınınvehastalıklarınınincelendiğihekimlikdalı,oftalmoloji. gözboncuğu *Nazardeğmesindiyetakılangözbiçimindekiboncuknazarboncuğu. gözboyamacılık *gözboyamakişi. gözboyamak *kandırmak,yanıltmak;gösterişlealdatmak. gözdeğmek *uğursuzluk,kötülükgetirdiğineinanılankıskançveyahayranbakışlardolayısıylakötübirdurumadüşmek. gözdemiri *Gemilerinbaştarafındabulunan,herzamankullanılanbüyükçapa. gözdikeği *Pekçokistenereküzerinedüşülenşey. gözdikmek *birşeyielegeçirmekisteğinekapılmak. gözdişi *Üstçenedekiköpekdişlerindenherbiri. gözdoldurmak *görünüşüileumulduğundançoketkilemek. gözdoyurmak *(birşey)gözü,görünüşüileumulduğundançoketkilemek. gözemeği *Gözüçokyoraninceiş. gözerimi *Ufuk. gözetçiği *Gözüniçaçısındakikırmızıçıkıntı. gözetmek *gözleişaretetmek. gözevi *Bkz.gözyuvası. gözgezdirmek *derinlemesineincelemedenokumak. *biryeri,birşeyiçabucakincelemek. gözgöregöre *belliveapaçıkolarak,herkesingözüönünde. gözgörmeyincegönülkatlanır *yakınımızdabulunmayanlarınözlemine,acısınadahakolaydayanabiliriz. gözgöz *üzerindebirçokgöz(delik)bulunan. *odaoda. gözgözolmak *üzerindebirçokgöz(delik)oluşmakveyabulunmak. gözgöze *Bakışlarıkarşılaşarak. gözgözegelmek *herikitarafınbakışlarıkarşılaşmak. gözgözügörmemek *yoğunsis,duman,tozgibisebeplerlehiçbir şeygörülememek. gözhakkı *Görülüpdeimrenilebilecekyiyeceklerden,görenlereçıkarılanpay. gözhapsi *Birkimseyebulunduğuyerdenayrılmamasıbiçimindeverilenceza. gözhapsinealmak *bakışlarınıüzerindenayırmamak,gözetlemek,hiçbirdavranışınıgözdenkaçırmamak. gözkadehi *Gözbanyosuiçinkullanılankadehbiçimindekikap. gözkamaştırıcı *muhteşem,çokgüzel,parlak,görkemli. gözkamaştırmak *kuvvetliışıkveyaparlaklık,kısabirzamaniçingörüşübulandırmak. *birniteliğiylehayranbırakmak. gözkapağı *Gözyuvarlarınınönündebulunan,birbirineyaklaşarakgözüörten,kenarlarındakirpiklerbulunan koruyucuorgan. gözkararı *Ölçüveyatartıiledeğil,gözleoranlanarakbelirlenenmiktar. gözkaşsüzmek *dikkatlevehissettirmedenbakışlarlakontrolaltındatutmak. gözkesesi *Gözlerinhemenaltındaderininvekaslarınbozulmasısonucuoluşanşişkinlik. gözkesilmek *bütündikkatiylebakmak. gözkırpmadan *acımadan,merhametetmeden. *hiçduraksamadan,hiççekinmeden. gözkırpmak *gözkapağınıkapayıpaçmak. *başkasınasöylediklerinindoğruolmadığınıişaretleanlatmakiçin,benimsediğikimseyebakarakgözünü kapayıpaçmak. gözkırpmamak *hiçuyumamak. gözkoymak *birkimseyiveyabirşeyielegeçirmeyiistemek. gözkulakolmak *gözetmek,korumak,bakmak. *görme,işitmeyoluylabilgiedinmeyeçalışmak. gözkuyruğu *Gözünşakaktarafındakiucu. gözkuyruğuylabakmak *gözucuylabakmak. gözmemesi *Gözetçiği. gözmerceği *Gözünöntarafındabulunanvedışardakicisimleringörüntüsününağtabakaüzerinedüşmesinisağlayan mercekbiçimindesaydamorgan. göznuru *Görmeyeteneği. *Değerlibirişortayaçıkarmakiçingözleriçokyoran. göznurudökmek *gözemeğiharcamak. göznurudökmek *fazlaemeksarfetmek. gözönü *Görülebilen,yakınyer. gözönünde *apaçık,belirgin,aşikârolarak. gözönündetutmak(veyabulundurmak) *herhangibirdurumunnasılbirsonucayolaçacağınıhesabakatmak,dikkatealmak. gözönünealmak *öncedendüşünmek,hesaplamak,dikkatealmak. gözönünegetirmek *zihindecanlandırmak,tasarlamak. gözpencere *Çatıkatlarındaveyakapıüstlerindeyuvarlakveyaovalbiçimli,genelliklesüslüküçükpencere. gözpınarı *Gözünburuntarafındakiucu. gözsevdası *Yalnızbakmaklayetinilenaşk. gözsüzmek *baygınveanlamlıbakmak. göztaşı *Bazıgöz,deri,bitkihastalıklarındavebağcılıktakullanılan,koyumavirenktezehirlibirtuz,bakırsülfat (CuSO4). gözucu *Yangöz. gözucuylabakmak *bellietmemeyeçalışarakbaşınıçevirmedenyandanbakmak. gözucuylabakmak *yangözlebakmak,farkettirmedengözlemek. gözucuylagörmek *farketmek. gözucuylasüzmek *iyicetanımak,bilmekveyadikkatçekmekamacıylahafifkısıkgözleincelemek,bakmak. gözvar,izanvar *birşeyingözveakılyoluylaanlaşılacağınıanlatır." }, { "text": "gözyıldırmak *gözünükorkutmak. gözyoklaması *Başkalarınındikkationunüzerindeolmak,kendisiniizleyenlerindeğerlendirmesidikkatlicegörme,göz hapsindetutma. gözyummak *kusurlarıgörmemezliktengelmek,hoşgörmek,bağışlamak. *umudunukesmek,umutsuzluğadüşmek. gözyummamak *hiçuyumamak. *hoşgörmemek,bağışlamamak. gözyuvarı *Kafatasındabirçukuriçineyerleşmişbulunan,gözünyuvarlakolanparçası. gözyuvası *Gözyuvarlarınıniçindebulunduklarıkemikoyuklardanherbiri,gözevi. gözaltı *Birinin,güvenlikkuvvetlerincebellibiryerdebellibirsürealıkonulması,nezaret. gözaltınaalmak *birinigüvenlikkuvvetlerincebellibirsüre,bellibiryerdetutmak,nezaretealmak. gözaydınetmek *güzelbirolayiçinkutlamak,iyidileklerdebulunmak. gözcü *Gözlemekveyagözetlemekişiniyapankimse. *Gözhekimi. *Sınavda,sınavınkurallarauygunbirbiçimdeyapılmasınısağlayankimse. gözcülük *Gözcününişi. *Gözhekimliği. gözcülüketmek *kollamak,sağısolukolaçanetmek. gözdağı *Sonradanverilecekbircezailekorkutma,yıldırma,tehdit. gözdağıvermek *sonradanverilecekbircezailekorkutmak,yıldırmak,tehditetmek,caydırmayaçalışmak. gözde *Benzerleriarasındaniteliklerisebebiyleüstüntutulan,beğenilen,önemverilen(kimseveyaşey). *Önemlibirkimseninbeğendiğikadın. gözdençıkarmak *birmal,para,değeryargısıvb.maddîveyamanevîvarlığıneldençıkarılmasınıkabuletmek. gözdendüşmek(veyadüşürmek) *sevgiveilgiyiyitirmek(veyayitirtmek). gözdengeçirmek *okumak. *niteliğinianlamakiçinbirşeyinheryanınabakmak,incelemek,muayeneetmek. *(araç,motorvb.için)çalışıpçalışmadığınıinceleme,deneme,denetlemeişi. gözdengönüldençıkarmak *hiçönemvermemek,ilgisinikesmek. gözdenırakolangönüldendeırakolur *ayrıdüşenlerinarasındakisevgidezamanlaazalır. gözdenkaçırmak *dalgınlıkla görmemek. gözdenkaçmak(veyagözündenkaçmak) *görülmemek,farkınavarılmamak. gözdenkaybetmek *görünmemek,ortadançekilipgitmek. gözdenkaybolmak *ortadançekilmekveyagörünmezolmak. gözdennihanolmak *görünmezolmak,kaybolmak. gözdensürmeyiçalmak(veyaçekmek) *hırsızlıktaçokbecerikli,çokustaolmak. gözdenuzaktutmak *önemvermemek,arkaplânaitmek. gözdenuzaklaşmak *ayrılıpbaşkayeregitmek,görünmezolmak. göze *Hücre. *Sukaynağı. gözealmak *gelebilecekhertürlüzararıvetehlikeyiöncedenkabuletmek. gözebatmak *aşırıderecedegörünürolmak. *tedirginetmek,uygunsuzveyayakışıksızgörünmek. *çekememezliğeyolaçmak. gözebilimi *Sitoloji,hücrebilimi. gözeçarpmak *dikkatiüzerineçekmek. gözedikenolmak *herkesinkıskançlığıkendisineçevrilmek. gözegirmek *davranışveyetenekleriyleilgiveönemkazanmak. gözegörünmek *belli,açıkolmak. gözegörünmemek *ortayaçıkmamak,ortalıktadolaşmamak,saklanmak. *kendisivarolduğuhâldegözonugörememek. gözegöz *Aynıbiçimdeacısınıçıkarma,misilleme. gözeyasakolmaz *birkimseyeveyanesneyebakılmasınıkimseönleyemez. gözeyutarlığı *Vücudagirenmikroplarınyutarhücrelertarafındanyutulupyokedilmesi,hücreyutarlığı,fagositoz. gözezarı *Hücrezarı. gözelerarası *Dokulardagözelerinarasındayeralan,hücrelerarası. gözeme *Gözemekişi. gözemek *Kumaştakideliğiörerekkapatmak. *Dikilenbitkilerinseyrekyerlerinisıklaştırmak. gözene *Kovandanbalalırkenarılardankorunmakiçinbaşagiyilen,öntarafıteldenbaşlık. gözenek *Deliklibirnesnenindeliklerindenherbiri. *Bitkilerdesolunumvefotosenteziçingerekliokjisenvekarbondioksitalışverişine,suyunbuharolarak dışarıatılmasınayarayan,yapraklarınaltyüzeyindeçoksayıdabulunan,hücrelerarasındakimikroskobikdeliklerden herbiri,mesame. *Canlıdokulardadışderiüzerindekiküçük,basitaçıklık,mesame. *Güneşyüzeyindegörülenküçükyuvarlak,karalekelerdenherbiri. *Birmalzemeniniçindeiriliufaklıboşluklarınbulunmasıhâlisüngerimsigörünüş. *Pencere. *Birişlemede,örgüde,ipliklerinkesilmesi,ayrıtutulmasıyoluylaoluşturulanboşluk,ajur. gözenekli *Gözenekleriolan. gözeneklilik *Gözeneklibircisminniteliği. gözeneksiz *Gözenekleriolmayan. gözeneksizlik *Gözeneksizolmadurumu. gözer *Buğday,toprakgibişeylerinelendiğiirigözlükalbur. gözetici *Gözetmeyapan,koruyucu,bakıcı,kollayıcı. *Yarışçılarıaralarındakiaçıklığagörederecelendirenyarışlıkşartlarında,ellişermetrearalıkladönemeçlere dizilenenazdörtgözlemcidenherbiri. gözetilme *Gözetilmekişi. gözetilmek *Gözetmekişiyapılmakveyagözetmekişinekonuolmak. gözetim *Gözetmeişi,nezaret. *Himaye. *Gözaltı. gözetimealmak *Bkz.gözaltınaalmak. gözetiş *Gözetmekişiveyabiçimi. gözetleme *Gözetlemekişi. gözetlemedeliği *Kapınındışındakilerigörmeyeyarayanvekapıortasındaaçılmışmerceklidelik. gözetlemek *Birineveyabirşeyegizlicebakmak. *Birininyaptıklarınıbellietmedenizlemek. gözetleniş *Gözetlenmekişiveyabiçimi. gözetlenme *Gözetlenmekişi. gözetlenmek *Gözetlemekişiyapılmak. gözetletme *Gözetletmekişiveyadurumu. gözetletmek *Gözetlemekişinibirineyaptırmak. gözetleyici *Gözetlemekişiniyapan(kimse). gözetleyiş *Gözetlemekişiveyabiçimi. gözetme *Gözetmekişi. gözetmek *Korumak,bakmak,özengöstermek,himayeetmek. *Önemvermek,gözönündebulundurmak,ayrıtutmak. *Kollamak,kayırmak,beklemek. *Birsonucagiderkenbütünayrıntıveetkenleridikkatealmak. gözetmen *Okullardaöğrencilerarasındadüzenisağlamaklagörevlikimse,mubassır. *Filmçalışmalarındayapımcıadınafilminsanat,teknikve parayönünüdüzenleyenkimse. gözetmenlik *Gözetmeninyaptığıiş. gözettirme *Gözettirmekişi. gözettirmek *Gözetmekişiniyaptırmak,gözetmesinisağlamak. gözgü *Ayna. gözlegörülür,elletutulurhâlegelmek *çokaçıkbirbiçimdegörülmek,herkestarafındanbilinmek. gözleyemek *birşeyeçokisteklevedikdikbakmak. *gözdeğdirmek. gözleği *Gözetlemeyeri. *Dağlarınyüksekyerlerindenişanalmakiçinağaçveyataştanyapılanbelliyer. gözlem *Birnesnenin,olayınveyabirgerçeğin,niteliklerinibilmekamacıyla,dikkatliveplânlıolarakelealınıp incelenmesi,müşahede. *İncelemesonucueldeedilendeğer,müşahede. *Çeşitliaraçvegereçlerinyardımıylaolaylarınsebeplerinibilmekiçinuygulananbilimselyöntem. *Biryazıveyaeseriyazmayabaşlamadanöncekonusuylailgiligereklibilgi,deney,incelemevearaştırma yapmaişi. *Birgökcisminiveyaolayınıçıplakgözleveyabiraraçyardımıylaizleyerek,görülendeğerleritespitetme işlemi,rasat. gözlemevi *Gökgözlemleriyapan,gökcisimleriniveolaylarınıinceleyenyer,rasathane,observatuvar. gözlemci *Dikkatle,eleştiricibirgözlegözlemyapankimse,müşahit. *Birkonferans,kongrevb.nekatılan,genelliklesözalmaveönergevermehakkıolmayan,toplantılarıkendi veyabaşkasıadınaizleyenkimse,müşahit. gözlemcilik *Gözlemcininyaptığıiş. gözleme *Gözlemekişi,tarassut. *Gökbilimiveyameteorolojideözelaraçlarlainceleme. gözleme *Sacdaveyayağdakızartılan,tatlıveyatuzlubirhamurişi. gözleme *Meralardayağışıntopraklatutulmasıveyemüretimininartırılmasıamacıyla,40-50cmaralıklarla15-20cm çapındave7-8cmderinliğindeçukurlaraçılması. gözlemeci *Gözlemeyapanveyasatankimse. gözlemecilik *Gözlemecininişiveyamesleği. gözlemek *Birşeyinolmasınıveyabirkimseningelmesinibeklemek,intizaretmek. *Dikkatlebakmak,tarassutetmek. *İncelemek,araştırmak. *Gizlicebakmak,gözetlemek. gözlemleme *Gözlemlemekişi. gözlemlemek *Gözlemek. *Dışdünyadakibirşeyiiyibilmekiçindikkationunüzerindetutmak,müşahedeetmek. gözlenme *Gözlenmekişi. gözlenmek *Gözlemekişiyapılmakveyagözlemekişinekonuolmak. gözlerönüneserilmek *görülmek,bütünçıplaklığıylaortayaçıkmak. gözlerönünesermek *açıklamak,sergilemek,göstermek,tanıtmak. gözleriaçılmak *uyanmak. *Bkz.gözüaçılmak. gözleribayılmak *uyku,istekgibiherhangibirdurumgözlerindenbelliolmak. gözleriberraklaşmak *bakışlarıdahacanlıveparlakolmak. gözleribuğulanmak(veyabulutlanmak) *gözleriyaşararakçevreyibulanıkgörmek. gözleriçakmakçakmak(olmak) *ateşlihastalıkveyaöfkedengözlerikızarmışveparlamışolmak. gözleriçekik *gözlerişakaklaradoğrugerilmişolan. gözleriçukuragitmek(veyakaçmak) *aşırıyorgunluktangözçevresikararmakveyaçökmek. gözleridolmak(veyadoludoluolmak) *ağlayacakkadarduygulanmak. gözleridönmek *(aşırıateştenveyacançekişirken)gözlerinrenklibölümükapaklarınaltındakalarakgörünmemek. *öfkesindeneyaptığınıbilmemek. gözlerievinden(veyayuvalarından)uğramak(veyafırlamak) *korku,öfkevetelâşıgözlerindenbelliolmak. gözlerifaltaşıgibiaçılmak *büyükbirşaşkınlıkveyaöfkedendolayıgözlerdoğalolmayanbirbiçimdeaçılmak. gözlerifıldırfıldıretmek *şeytancaveçapkıncabakmak. gözleri ışıkiçinde(veyaışıklı) *güçlüışıkyüzündenbakamamak. *çokneşeli,mutlu,heyecanlı. gözlerikamaşmak *hayranolmak,büyülenmek. gözlerikançanağınadönmek(veyagözlerikanlanmak) *uykusuzluk,yorgunluk,ağlamagibisebeplerlegözleriçokkızarmak. *sinirden,öfkeden,hiddettengözleriirileşmekvekızarmak. gözlerikapanmak *ölmek. *çokuykusugelmek. gözlerikararmak *başdönmesi,açlık,yorgunlukgibisebeplerleiyigöremezolmak. gözleriparlamak *gözlerindesevinçveistekbelirmek. gözlerisulanmak *gözlerineyaşgelmek. gözlerisüzülmek *gözkapaklarıhafifçekapanmayabaşlamak. gözleritakılıpkalmak *(birşeyden)gözleriniayıramamak. gözlerivelfecriokumak *kurnazlığıgözlerindenbelliolmak. gözleriyaşarmak *gözlerisulanmak. *duygulanmak. gözleriyollardakalmak *biriningelmesini,merak,istekveyaözlemlebeklemek. gözlerindeşimşek(veyaşimşekler)çakmak *çokkızmak,öfkelenmek. *çoküzücübirsebeplesarsılmak. gözlerindenokumak *(birinin)içindengeçenleribakışlarındansezmek. gözlerineinanamamak *hiçumulmayan,hiçbeklenmeyenbirşeyingörülmesikarşısındaşaşırmak. gözlerineuykugirmemek(veyagözleriniuykututmamak) *hiçuyuyamamak." }, { "text": "gözlerini(veyagözünü)oymak *birineçokkötülüketmek. gözleriniaçmak *uyanmak. *kendinegelmek,ayılmak. gözlerinialamamak *bakışlarınıayıramamak. gözlerinibayıltmak *gözleriniyarıkapamak. gözlerinibelertmek *gözlerini,akıçokgörünecekbiçimdeaçmak. gözlerinibitirmek *gözleriniaşırıyormak. gözlerinidevirmek *öfkeilebakmak. gözlerinidevirmek *öfkeilebakmak. gözlerinidikmek *dikkatlebakmak,gözünüayırmadanbiryereveyabirkimseyebakmak. gözlerinifaltaşıgibiaçmak *şaşkınlıkla,hayretlebakmak. gözlerinikaçırmak *biriylegözgözegelmemekiçingözlerinibaşkatarafaçevirmek. gözlerinikanbürümek *Bkz.gözünükanbürümek. gözlerinikapamak *ölmek. gözlerininiçigülmek *çoksevindiğiyüzünden,gözlerindenbelliolmak. gözlerininiçinekadarkızarmak *utancındanyüzüçokkızarmak. gözletme *Gözletmekişi. gözletmek *Gözlemekişiniyaptırmak. gözleyici *Gözlemci,müşahit,rasıt. gözleyiş *Gözlemekişiveyabiçimi. gözlü *Herhangibirbiçimdeveyarenktegözüolan. *Bölmesiveyagözleriolan. *Deliğiolan. gözlük *Görmebozukluğuolangözlerindahaiyigörmesineveyagözlerikorumayayarayan,birçerçeveye yerleştirilmişçiftcamdanoluşanaraç. *Atlarınçevredenürkmemeleriiçingözlerininikiyanınatakılansiper. *Gözene. gözlüktakmak *gözlükkullanmak. *iyigörmek,dikkatetmek. gözlükçü *Gözlüksatanveyaonarankimse. *Gözlüksatmaveonarmaişlerininyapıldığıdükkân. gözlükçülük *Gözlüksatmaişi. *Gözlüğecamtakma,gözlükçerçevesionarmaişi. gözlüklü *Gözlüktakmışolan,gözlükkullanan. gözlüklüyılan *Kobra. gözlüksüz *Gözlüğüolmayan,gözlüktakmamışolan. gözsüz *Gözüolmayan. *Görmez,âmâ,kör. gözü(veyagözleri)kararmak *başıdönmek,hafifbaygınlıkgeçirmek. *umutsuzluğunveyaaşırıbiristeğinetkisialtındaneyaptığınıbilmezdurumagelmek. gözü(veyagözleri)üstünde(kalmak) *kıskançlıksebebiyleherkesinilgisiniçekmek. *herkesindikkatiniçekmek. gözüaç *Doymakbilmeyen,açgözlü. gözüaçık *Uyanık,becerikli. gözüaçıkgitmek *gerçekleşmesiniçokistediğibirdileğineerişmedenölmek. gözüaçıklık *fırsattanyararlanma,kurnazcadavranma. gözüaçılmak *iyiyikötüyüveyakendisineyarayanıayırtederdurumagelmek. gözüakmak *gözüyaralanıpkörolmak. gözüalışmak *öncedeniyigöremediğibirşeyisonradangörürolmak. *birşeyilketkisiniyitirmek,yadırganmazolmak. gözüalmamak *birişibecerebileceğineinanmamak,yadırganmazolmak. gözüarkadakalmak *bırakılanbirşeyveyakimseileilgilitedirginliğisürmek. gözübağlı *Aymaz,gafil. *Sorupsoruşturmaksızın,bakıpanlamadan. gözübağlıolmak *bağlanmak,tutulmak. *büyülenmişbulunmak. gözübir şeyde(veyabirşeyinüzerinde)olmak *dikkatibiryerdetoplanmak. gözübulanmak *bulanıkgörmeyebaşlamak. gözübüyükteolmak *büyükemellerbeslemek. gözüçıkasıca *ilençolaraksöylenensöz. gözüçıkmak *gözünkörolsun. gözüdalmak *gözübirnoktayadikiliolarakdalgınbakmak. gözüdışarda *Evine,eşinebağlıolmayıpbaşkalarıyladailişkikuran. gözüdoymak *çokistenenbirşeyinyeterlimiktarıeldeedildiktensonradahaçoğunuistememek. gözüdönesi *\"geberesi\"anlamındabirilenç. gözüdönmek *aşırıbiristeğin,öfkeninetkisiyleneyaptığınıbilmezdurumagelmek. gözüdumanlanmak *öfkedengözühiçbirşeygörmezdurumagelmek. gözüdünyayıgörmemek *hiçkimseye,hiçbirşeyeönem,değervermemek. gözügibisakınmak(saklamakveyaesirgemek) *birşeyeaşırıilgigöstermek,önemlebakıpkorumak. gözügibisevmek *pekçoksevmek. gözügitmek *birşeyiistemedengörmek,elindeolmayarakbakmak. gözügönlüaçılmak *neşelenmek,ferahlamak. gözügönlütok *Bkz.gönlütok. gözügörmemek *görmezolmak. *bellibirşeydenbaşkabirşeyleilgilenmemek. *öfkesonucuenkötüşeyleriyapacakdurumagelmek. gözügörmezolmak *artıkonadeğervermemek. gözügözdeğil *iyiinsanolmadığıyüzünden,bakışındanbellioluyor. gözühiçbirşeygörmemek *heyecanakapılıpbaşkahiçbirşeyleuğraşamazdurumagelmek. gözüısırmak *birkimseyitanıyacakgibiolmak. gözüilişmek *birdenbireveyaistemedengörmek. gözükalmak *eldeedemediğibirşeyekarşıisteğisürmek. *eldeedemediğibirşeyikıskanmak. gözükapalı *Düşünmeden,duraksamadan. *Çevresindeolanlardanhaberiolmayan. gözükapalıolmak *çevresindeolupbiteninfarkınavarmamak,ilgisizkalmak. gözükara *Korkusuz. gözükaymak(veyakaçmak) *gözündehafifçeşaşılıkbulunmak. *istemeyerekbakıvermak. gözükeskin *Çokiyigören. gözükesmek *birişiyapabilmekonusundakendisineveyabaşkalarınagüvenmek. gözükesmemek *birişiyaparkenkendineveyabaşkalarınagüvenmemek. *beğenipseçmemek. gözükızmak *gözühiçbirşeygörmeyecekölçüdeöfkelenmek. gözükorkmak *dahaöncegeçirdiğikötübirdenemedensonrabirindenveyabirşeydenzarargelebileceğikanısınavarmak. gözükörolsun *bazızorunludurumlardazararıistemeyerekkabullenmeyianlatır. *ihtiyaçduyulanşeyinyokluğukarşısındasöylenir. gözüolmak *birşeyielegeçirmekisteğibeslemek. gözüolmamak *birşeyesahipolmayıistememek. *hevesbeslememek,fazlaönemvermemek. gözüönünde *yanında,mevcudiyetinde. gözüpek *Korkusuz,yürekli,cesur. gözüpekolmak *korkmamak,yılgınlıkgöstermemek,çokcesurolmak. gözüsönmek *körolmak. gözüsuiçmemek *güvenmemek. gözüsulu *Çokönemsizolaylardabilegözyaşlarınıtutamayan. gözütakılmak *dikkatiçekenbirşeydenbakışlarınıayıramamak. gözütok *Paraya,maladüşkünlükgöstermeyen,açgözlülüketmeyen. gözütoprağabakmak *ölmeküzereolmak. gözütutmak *güvenmek,beğenmek. gözütutmamak *güvenmemek,beğenmemek. gözüuykututmamak *uyuyamamak. gözüyememek *birişiyapacakgüçveyeteneğikendindebulamamak. gözüyılmak *dahaöncedendenediğiiçinodurumlakarşılaşmaktankorkmak,oişegirişmektençekinmek. gözüyolda(veyayollarda)kalmak *biriningelmesinimerakistekveyaözlemlebeklemek. gözüyüksekte(veyayükseklerde)olmak *bulunduğudurumdançoküstünolanbirdurumaulaşmaamacınıgütmek. gözükme *Gözükmekişi. gözükmek *Görünmek. gözümçıksın(veyakörolsun) *birşeyindoğruluğunainandırmakiçinedilenant. gözümgörmesin *banahiçgörünmesin,yüzünügörmekistemem. gözüm!(veyagözümünnuru) *sevgianlatanbirseslenme. gözünaydın! *sevinçlibirolaydolayısıylakullanılanbirkutlamasözü. gözünde *birkimseyegöre,nazarında,indinde. gözündebüyümek *birşeybirkimseyeolduğundangüçveyaönemligörünmek. gözündebüyütmek *birkimseyiolayıveyaşeyiabartmak. gözündeolmamak *herhangibirüzüntüveyazordurumdolayısıylaoşeyedeğerverecekdurumdabulunmamak. gözünde şimşekçakmak *sertveşiddetlidarbeyüzündengözönündeyıldızlaroluşmak. *çoksevindiğinibellietmek. gözündetütmek *çoközlemek. gözündenkaçmak *görememek,dikkatedememek. gözündenkaçmamak *dikkatleizlemek. gözündenkıskanmak *üzerinetitremek,kollayıpgözetmek. gözündensürmeyiçalmak *Bkz.gözdensürmeyiçalmak. gözündenuykuakmak *çokuykuluolmak. gözünebakmak *Bkz.gözününiçinebakmak. gözünebatmak *çokgelmek,tedirginetmek. gözüneçarpmak *görünürolmak,dikkatiçekmek. gözünedizinedursun *nankörlükedenkimseyesöylenenbirilenme. gözünegirmek *sevgiveilgisinikazanmak. gözünehiçbir şeygörünmemek *kendiderdidolayısıyla hiçbirşeyedeğervermemek. gözüneilişmek *birşeyibirdenbire,istemedengörmek. gözünekarasuinmek *karasuhastalığıyüzündengözügörmezolmak. *gelmesiniçokistediğikimseninuzunsüreyolunugözlemek. gözünekestirmek *başarabileceğiniummak. *zevkineuygunbulmak,hoşlanmak. *uygunbulmak,elverişligörmek. gözünesokmak *birkimseningörmediğiveyabulamadığıbirşeyi,onasertbirtavırlagöstermek. gözüneuykugirmemek *hiçuyuyamamak,uykusuzkalmak. gözünü(bir şeye)dikmek *Bkz.gözlerinidikmek. gözünüaçmak *uyanık,dikkatlibulunmak. gözünüaçmak *görüşünüdeğiştirenbilgivermek,uyarmak. gözünüaçmak *kadınilkcinselilişkiyioerkeklekurmuşolmak. gözünüaçmak *çevreyitanımayabaşlamak. gözünüağartmak *Bkz.gözlerinibelertmek. gözünüalamamak *birşeye,biryerebakmaktaiken,gözünüoradanbaşkabiryereçevirememek. gözünüayırmamak *birşeyesürekliolarakbakmaktankendinialamamak. gözünübağlamak *düşünceveduygularınıyanıltmak. gözünübürümek *ondanbaşkahiçbirşeyigörmemek,tamamenonabağlanmak. gözünüçıkarmak *beceriksizcedavranmak,zararauğratmak. *iyisidururkenenkötüsünüseçmek. gözünüdaldanbudaktan(veyaçöpten)esirgememek(veyasakınmamak) *tehlikeliişlereatılmaktançekinmemek. gözünüdoyurmak" }, { "text": "*bolbolvermek. gözünüdörtaçmak *aldanmamakiçinçokuyanıkbulunmak. gözünügözünedikmek *başkasınıngözünesürekliolarakbakmak. gözünühırsbürümek *çokfazlaistemek,aşırıistemek. *çoköfkelenmek. gözünükanbürümek *adamöldürecekkadaröfkelenmek. gözünükapamak *ölmek. *görmezdengelmek. gözünükırpmadan *çekinmeden,korkusuzca. gözünükinbürümek *intikamalmaduygusundanbaşkabir şeyeönemvermemek. gözünükorkutmak *yıldırmak. gözünüoymak *çokkötülüketmek. gözünüsevdiğim *okşamalıkolarakkullanılır. gözünüseveyim *ricaveyasevgisözü. gözünütoprakdoyursun *kendindenolanveyakendisineverilenşeynekadarçokolursaolsun,bununlayetinmeyenleriçinilenme olaraksöylenir. gözünüüstündenayırmamak *süreklidenetimaltındabulundurmak. gözünüyıldırmak *Bkz.gözünükorkutmak. gözünüyummak *Bkz.gözününkapamak. *ölmek. gözünüyummak *görmemezliktengelmek. gözününbebeğigibisevmek *çoksevmek. gözününçapağınısilmeden *sabahleyinuyanıruyanmaz. gözününiçinebakabaka *cesaretvesoğukkanlılıkla. gözününiçinebakmak *birkimseninüstünetitremek. *buyruğunuyerinegetirmeyehazırbulunmak. *birarzunungerçekleşmesiiçingözleriylebirineyalvarmak. gözününkuyruğuyla(veyaucuyla)bakmak *bellietmemeyeçalışarak,başınıçevirmedenyandanbakmak. gözününönündeolmak *süreklidenetimialtındaolmak. *hiçunutmamak,olduğugibihatırlamak. gözününönündengeçmek *hatırlamak. gözününönündengitmemek *birtürlüunutamamak. gözününönünegelmek *birşeyizihindecanlandırmaktasarlamak,hatırlamak. gözününüstündekaşınvardememek *birininherdavranışınıhoşgörmek. gözününyaşınabakmamak *hiçacımamak,hiçmerhametetmemek. gözüylegörmek *birolayatanıkolmak. gözüyletartmak *kimveneolduğunuanlamakiçindikkatlebakmak. gözyaşı *Gözyaşıbezlerininsalgıladığı,bazıetkilerleakandurusıvıdamlacıklarındanherbiri. gözyaşıbezeleri *Gözyaşıbezleri. gözyaşıbezleri *Gözyaşıvegözkapağıbezlerineverilenad. gözyaşıetçiği gözyaşımemesi *Gözüniçaçısındakikırmızıçıkıntı. graben * \\343çöküntühendeği. grado *Birsıvınıniçindekialkolderecesi. *Derece. gradosudüşmek *itibarıazalmak;derecesidüşmek. grafik *Birolayın,niceliğinçeşitlidurumlarınıgöstermeyeveyabirkaçşeyarasındakarşılaştırmayapmayayarayan çizgilerdenoluşmuşşekil,çizge. *Biçim,desenveyaçizgilerlegösterme. grafit *Kurşunkalemivebazıaraçparçalarınınyapımındakullanılan,yumuşak,kolaytozdurumunagelebilen,gri siyahrenkli,yapayolarakbillûrlaşabilenbirçeşitdoğalkarbon. grafolog *Yazıuzmanı. grafoloji *Yazıbilgisi. grafometre *Plânlarınyapımında,araziüzerindekiaçılarıölçmektekullanılanaraç. gram *C.G.S(santimetre,gram,saniye)sistemindekilogramınbindebirideğerindekikütlebirimi.Kısaltmasıgr. gramağırlık *Bkz.gramkuvvet. gramaj *Ağırlıkölçüsü,gram. gramatikal *Gramere,gramerkurallarınauygun. gramer *Dilbilgisi. *Dilbilgisikitabı. gramerci *Dilbilgisiuzmanıolan(kimse). gramkuvvet *Birgramkütleye45°enlemindekidenizyüzeyindeYer'inuyguladığıkuvvet,gramağırlık. gramofon *Sesyazar,fonograf. gramsantimetre *Birgramağırlığındabircisminbirsantimetreyerdeğiştirmesinisağlayanenerjibirimi,kilogrammetrenin yüzbindebiri. granat *Grena. grandi *Gemininbaştanikincidireği. grandük *Büyükbirdüklüğünegemenineverilenad. *ÇarlıkRusyasındaprenslereverilenunvan. granit *Kuvars,feldspat,ortoklâzvemikaminerallerindenbirleşmiştürlürenkte,billûrsu,çoksertbirtürkayaç. granitgibi *güçlü,dayanıklı,sert. granitleşme *İçkuvvetlerinetkisiyleyeryuvarlağıiçindekikayanıngranitedönüşmesi. granül *Birmaddeninenküçüktanesi. *Stoplâzmadabulunanküçüktanecikler. granülin *Opalintürü. granülit *Kuvars,feldspat,granit,Moskofcamıgibimaddelerdenbirleşmişbillûrkayağantaşkütlesi. gravür *Ağaç,metalveyataşbiryüzeyeayrıkatlarhâlindedeğişikrenkliboyalarsürüldüktensonraüsttekikatları yeryerkazıyarakalttakirenklerdenyararlanmatekniği,kazımaresim. *Buteknikleyapılmışresim. gravürcü *Gravüryapansanatçı. gravürcülük *Gravürcününişiveyamesleği. gravyer *İsviçre'deyapılanbirçeşitsarı,yağlıpeynir. Grejuva *Rumateşi. Grek *EskiYunanlı. *EskiYunanlılarlailgili,eskiYunanlılaraözgüolanşey. Grekçe *EskiYunandili. grekoromen *Beldenaşağısınıtutmamakveayaklarlaoyunyapmamakgibikurallarıolangüreştürü. gren *Kâğıdınyüzeyininpürüzlülükderecevetipininbirizlenimi. grena *Narçiçeğirengindebirsüstaşı. *Alüminyumsilikatilekalsiyum,magnezyum,demirveyamanganezgibimadenlerdenbirinin birleşmesindenoluşmuşçeşitlirenktekimineral. gres *Rafineedilmişbiryağlamayağıilebirsabunun,istenenkıvamagöredeğişenoranlardaiyice karıştırılmasındaneldeedilenyarıkoyuyağlamayağı,makineyağı. grespompası *Makineaksamınıgresleyağlamakiçinkullanılanpompa. gresyağı *Bkz.gres. grev *İşbırakımı. grevgözcüsü *Grevinseyrinikollayankimse. grevkırıcı *Grevikırmagirişimindebulunankimse. grevkırıcılığı *Grevinetkisiniazaltmakveyatamamıylayoketmekamacıylagreveuğrayanişvereninveyaonayardımcı olanbirbaşkasınınyasalolarakyasaklanmışhareketlerdebulunması. grevsözcüsü *Grevboyuncagrevleilgilibeyanlardabulunmaklagörevlikimse. grevyapmak *işibırakmak. grevci *İşbırakımıyapankimse,işbırakımcı. greyder *Altındabulunanvedeğişikaçılardaçalışabilenbıçağıiletoprağıkesenveyayayanyolmakinesi. greyderci *Greyderkullanan,yapanveyasatankimse. greyfurt *Turunçgillerdensıcakbölgelerdeyetişenbirmeyveağacı(Citrusdecumana). *Buağacınkanaryasarısırenginde,tadıacımsımeyvesi,altıntop. gri *Külrengi,boz. gril *Izgara. grip *Yorgunluk,kırıklık,kasağrılarıveateşlebeliren,bulaşıcı,salgınhastalık,paçavrahastalığı,enflüanza. gripli *Griphastalığınayakalanmışkimse. grizu *Normalsıcaklıkvebasınçtakömürocaklarındaaçığaçıkanvebüyükbölümüsafmetandanoluşan,kolayca tutuşabilengaz. grizumetre *Bkz.grizuölçer. grizuölçer *Madenocaklarındahavanıngrizuoranınıölçmeyeyarayancihaz,grizumetre. grosa *Onikidüzine. groston *Birgemininkullanılanbölümününtonbirimicinsindenkarşılığı. grostonluk *Herhangibirgrostonölçüsündeolan. grotesk *EskiÇağRomayapılarındabulunantuhaf,gülünçfigürlerdenoluşmuşsüslemeüslûbu. *Kabagülünçlüklerden,tuhafveolmayacakşakalaşmalardanyararlanan,karşıtgörüntüleri,bağdaşmaz durumlarışaşırtıcıbiçimdebirleştirengüldürübiçimi. grup *Aynıyerdebulunankimsevenesnelerbütünü,küme,öbek. *Görüşleri,çıkarlarıbirolankimselerbütünü. *Ortaközellikleriolanvarlıklar,nesnelerbütünü. *Çeşitlisınıfveyabirliklerebağlıelemanların,belirlibirtaktikgörevigerçekleştirmeküzere,tekkomutanın emrialtındabirleştirilmesindenoluşankıtatopluluğu. grupgrup *Birdenfazlakişiveyanesneninoluşturduğuküme,öbeköbek,postaposta. grupmobilya *Benzeryapıvegörünüştekielemanlarınkendiaralarındaüstüsteveyayanyanakonulmasıylaeldeedilen birsistemmobilya. gruplandırma *Gruplandırmakişi. gruplandırmak *Gruplaraayırmak. *Dağınıkolan şeyleritoplayarakgrupoluşturmak. gruplanma *Gruplanmakişiveyadurumu. gruplanmak *Grupgrupolarakbulunmak. gruplaşma *Gruplaşmakişi. gruplaşmak *Grupoluşturmak,gruplaraayrılmak. -gu *Bkz.-gi/-gi, -gu/-gü. guano *Özellikledenizkuşlarınınpisliklerininbiryerdeuzunsüredenberibirikipyığılmasıylaoluşan,azotve fosfatbakımındanzengin,gübreolarakkullanılanmadde. guarani *Paraguayparabirimi. guaş *Birçeşitzamklı,matsuluboya. *Buboyaileyapılanresim. Guatemalâlı *Guatemalâhalkındanolankimse. guatr *Boyundakikalkanbezininaşırıbüyümesiylebelirenhastalık,guşa,cedre. gudde *Bez,beze. gudubet *Yüzünebakılmayacakkadarsevimsizveçirkin. gudubetlik *Gudubetolmadurumu. gufran *Yarlıgama. guguçiçeği *Bkz.hüsnüyusuf. guguk *Gugukgillerden,genellikleAvrupa'dayaşayan,dişileribaşkakuşlarınyuvasınayumurtlayarakyavrularının bakımişinionlaragördüren,sırtıgri,karnıkahverengibeyazçizgili,35cmboyunda,böcekçilbirkuş(Cuculus canorus). *Birisiyleeğlenmekveonukızdırmakiçinçocuklarınbubiçimdeçıkardıklarıses. gugukgibikalmak(veyaoturmak) *tekbaşınakalmakveyaoturmak. gugukyapmak *birinegugukdiyehaykırmak. gugukgiller *Omurgalıhayvanların,kuşlarsınıfınınbirfamilyası. guguklu *Guguklusaatinkısasöylenişi. guguklusaat *Saatbaşlarınıvebuçuklarıbirgugukkuşununaçılanküçükkapıdanveyapenceredençıkmasıveötmesiyle bildirensaat. gulaş *Etli,salçalıbirMacaryemeği. gulden *Florin. gulet *İkidirekliyelkenlibirsavaşgemisitürü. gulgule *Gürültü,şamata. gulugulu *Hindininçıkardığıses. gulyabani *Karanlıkveıssızyerlerde,insanıngördüğünüsandığıkorkunçhayalet. -gun *Bkz.-gın/-gin,-gun/-gün. gurbet *Doğupyaşanılmışolanyerdenuzakyer. gurbetacısı *doğupyaşanılanyerdenuzakolmanınverdiğiüzüntü,sıkıntı." }, { "text": "gurbetçekmek *doğupyaşadığıyerleriözlemek. gurbeteli *Birkimsenindoğupbüyüdüğüyerdenbaşkayer. gurbetçi *Gurbeteçıkan,geçiminigurbettekazanankimse. gurbetçilik *Gurbetçiolmadurumu. gurbete(veyagurbetellere)düşmek *aileocağındanuzakbiryeregitmek. gurbeteçıkmak *doğupyaşanılanyerdenuzaklaşmak. gurbetlik *Gurbet. gurbetzede *Gurbetedüşmüş. gurk *Kuluçka. *Erkekhindi. gurketmek *tavukkuluçkuyayatmakisterkenveyayavrularınıçağırırkengurkgurkdiyesesçıkarmak. gurkolmak *kuluçkayayatmaküzerebulunmak. gurkayatmak *tavukcivcivçıkarmakiçinyumurtaüzerineoturmak. gurklamak *Kuluçkaolmak. *Erkekhindikabarmak. gurlama *Gurlamakişi. gurlamak *Guruldamak. gurme *Damakzevkiolanveyiyeceklerinititizlikleseçenkimse. guruldama *Guruldamakişi. guruldamak *(sindirimyollarındanbirsıvıgeçerken)Gurgurdiyesesçıkarmak. gurultu *Guruldamasesi. gurup *Birgökcisminin(Ay,Güneş,yıldız)ufkunaltınainmesi. *ÖzellikleGüneş'inbatması,batış. gurupetmek *(Güneşiçin)batmak. guruprengi *Turuncuyaçalankırmızı. *Burenkteolan. gurur *Kendinibeğenme,büyüklenme,kibir. *Övünme,kurum,çalım. *Onur,şeref. gururduymak *gururlanmak. gururgelmek *kurumlanmak. gururlanma *Gururlanmakişi. gururlanmak *Övünmek,büyüklenmek,kurumlanmak. gururlu *Kendikişiliğineönemveren,onurlu,mağrur. *Kurumlu,çalımlı. gururluca *Gururlubirbiçimde(olan). gururunaağırgelmek *kişiliğinezorgelmek,büyüklüğününzedelendiğinidüşünmek. gururunadokunmak *kişiliğizedelenmek,onurukırılmak. gururunuayakaltınaalmak *hertürlüfedakârlığıgözealıp,tavizvermek,ilkelerdenvazgeçmek. gururunu okşamak *yüzünekarşıdeğerlerinibelirterekbirkimseyiduygulandırmak. gusletme *Gusletmekişiveyabiçimi. gusletmek *Gusülabdestialmak. gusto *Beğeni,zevk. gusül *İslâmdininingerekligördüğüdurumlardavebiçimdeyıkanıpabdestalma,boyabdesti. gusülhane *Eskievlerde,içindeyıkanılabilirbiçimdeyapılmışçinkokaplıküçükbölme. guşa *Guatr,cedre. gut *Organizmadakiürikasidinatılmayarakvücudunbazıyerlerinde,özellikleayakbaşparmağında,topukve eklemyerlerindebirikmesindenilerigelen,ağrıve şişlerleortayaçıkanhastalık,damlahastalığı,nıkris. guttasyon *Kökbasıncıileyapraktandamlalarhâlindedışarısuatılması. guvernör *Birkamukuruluşunuyönetenkimse. -gü *Bkz. -gı/ -gi,-gu/ -gü. gübre *Veriminiartırmakiçintoprağadökülenhertürlühayvandışkısı,kimyasalveyabitkiselmadde,kemre. gübreböceği *Kınkanatlılardan,gübreilebeslenenbirböcekcinsi(Onitis). gübregazı *Gübredeneldeedilenyanıcıgaz,biyogaz. gübreleme *Toprağagübredökme,gübrekarıştırma. gübrelemek *Veriminiartırmakiçintoprağagübredökmek. gübrelenme *Gübredökülme. *Gelişmesi,yetişmesiiçinhertürlüimkânısağlama. gübrelenmek *Gübredökülmek. gübreli *Gübrelenmişolan. gübrelik *Gübrekonulanyer. gübresiz *Gübrelenmemişolan. gücesarmak *birişgüçbirdurumagelmek,güçleşmek. gücendirici *Gücendiren,gönülkıran,inciten(biçimde). gücendirme *Gücendirmekişi. gücendirmek *Gücenmesineyolaçmak,gönlünükırmak,incitmek. gücenik *Gücenmiş,kırılmış,incinmiş,küskün. güceniklik *Gücenikolmadurumu. gücenilme *Gücenilmekişiveyadurumu. gücenilmek *Gücenmekişinekonuolmak,herhangibirkimseyegücenmek. güceniş *Gücenmekişiveyabiçimi. gücenme *Gücenmekişi. gücenmek *Birininbeklenilmeyenbirdavranışıveyasözükarşısındakırgınlıkduymak,üzülmek. gücü *Beztezgâhındaipliğiayarlayantezgâhtarağı. gücügücüne *Zorla,zorlayarak,güçlükle. gücügücüneyetmek(veyayetmemek) *zorlukla. *eldekiimkânlarla,ancakaltındankalkabilmek,üstesindengelebilmek. gücüipliği *Dokumadakullanılansağlam,kalıniplik. gücük *Kısa,bodur,gelişmemiş,güdük. *Kuyruksuz,kuyruğukesik(hayvan). *Ağaçdireklerinhazırlanmasısırasındaartakalankısaparça. gücükay *Şubatayı. gücümseme *Gücümsemekişiveyadurumu. gücümsemek *Birşeyinyapılmasınıgüçgörmek,birişiisteksizyapmak. gücün *Daradar. *Güçlükle,ancak,zorla. gücünegitmek *gönlükırılmak,onurunadokunmak. gücünekoşmak *birsorununkolayçözümüvarkenonugüçleştirmek. güç *Ağırveyorucuemekleyapılan,müşkül. *Yapılmasızor, çetin. *Zorlukla. güç *Fizik,düşünceveahlâkyönündenbiretkiyapabilmeveyabiretkiyedirenebilmeyeteneği,kuvvet. *Birolayayolaçanhertürlühareket,kuvvet,takat. *Sınırsız,mutlaknitelik. *Büyüketkinliğiveönemiolannitelik. *Birimzamandayapılaniş. *Bircihazın,birmekanizmanınişyapabilmeniteliği. *Siyasî,ekonomik,askerîvb.bakımlardanetkiveönemibüyükolandevlet. *Birulusun,birordununvb.ninekonomik,endüstriyelveaskerîpotansiyeli. *Yeterliğinivegüvenilirliğinikanıtlamışkimse. *Birakarsuyunaşındırmavetaşımayeteneği. *Birtoprağınverimlilikyeteneği. -güç *Bkz.-gıç/,-giç,-guç/-güç. güçbeğenir *herşeydenhoşlanmayan,zorluklakararveren,müşkülpesent. güçbelâ *Zorlukla,güçlükçekerek. güçbirliği *Mevcutmaddîvemanevîimkânlarıbirarayatoplamak,güçleribirleştirme. güçgelmek *birşeyinyapılmasındazorlukvesıkıntıilekarşılaşmak. güçkaynağı *Enerjikaynağı. güçmevkidekalmak *içindençıkılmasızorbirdurumdabulunmak. güçlendirici *Güçveren,güçkatan. güçlendirilme *Güçlendirilemekişi. güçlendirilmek *Güçlüdurumagetirilmek,güçkazanmasısağlanılmak. güçlendirme *Güçlendirmekişi. güçlendirmek *Güçlüdurumagetirmek,güçkazanmasınısağlamak. güçleniş *Güçlenmekişiveyabiçimi. güçlenme *Güçlenmekişi. güçlenmek *Güçlüdurumagelmek. güçleşme *Güçleşmekişi. güçleşmek *Güçdurumagelmek,zorlaşmak. güçleştirme *Güçleştirmekişi. güçleştirmek *Güçdurumagetirmek. güçlü *Gücüolan. *Etkisi,önemibüyükolan,forslu. *Nitelikleriileetkiyaratan,etkili. *Şiddetiçokolan. güçlükuvvetli *Sağlığı,gücü,kuvvetiyerindeolan. *Maddîvemanevîbakımlardangücü,arkası,torpiliolan. güçlüğü(veyagüçlükleri)yenmek *birgüçlüğü,zorluğuortadankaldırmak. güçlük *Güçolanbirşeyinniteliği,zorluk. *Ağırveyorucuemek,zahmet,meşakkat. *Engel. güçlükçekmek *birişiçokzoryapmak,zorbirdurumlakarşılaşmak. güçlükçıkarmak *birşeyingerçekleşmesiniengelleyicisebeplerilerisürmek. güçlükle *Güç,kolayolmayanbirbiçimde. güçlülük *Güçlüolmadurumu. güçsünme *Güçsünmekişiveyadurumu. güçsünmek *Birşeyigüçsaymak. güçsüz *Gücüolmayan,âciz. güçsüzdüşmek *gücüyetmemek. güçsüzce *Güçsüzbirbiçimde(olan). güçsüzlük *Güçsüzolmadurumu,güçsüzeyakışacakdavranış,kuvvetsizlik,aciz,iktidarsızlık. güdek *Amaçlanansonuç,güdülenşey. güdeksiz *Biramacadayanmayan,garazsız. güdeleme *Güdelemekişi. güdelemek *Ardınadüşmek,kovalamak,sürmek. güderi *Genelliklegeyikveyakeçiderisindenyapılmışyumuşakvematmeşin. *Bumeşindenyapılmış. güderici *Güderiyapanveyasatankimse. güdericilik *Güderiderisanayiiveticareti. güderihane *Güderininyapıldığıyer. güderileme *Güderilemekişi. güderilemek *Güderiişlemleriniyapmak. güdü *Bilinçliveyabilinçsizolarakdavranışıdoğuran,sürekliliğinisağlayanveonayönverenherhangibirgüç, saik. *Kaynağıduygulanmadeğil,akılolansebep,saik. *Biretkinlikveyaişingizlisebebi. *Bireyleribilinçliveamaçlıişlerdebulunmayayöneltendürtüveyadürtülerbileşkesi,saik. güdücü *Gütmekişiniyapankimse. *Çoban,sığırtmaç. güdük *Eksikyanıolan,tamamlanmamış,kısa. *Kuyruğukesikveyakopmuş. *Yetersiz,sonuçvermemiş. güdükkalmak *büyüyememek,küçük,bodurkalmak. *bitmemiş,sonuçvermemişdurumdaolmak. güdükleşme *Güdükleşmekişi. güdükleşmek *Güdükdurumagelmek. güdüklük *Güdükolmadurumu." }, { "text": "güdülenme *Bireyin,işininyönünü,gücünüveönceliksırasınıbelirleyeniçveyadışdürtücününetkisiileişegeçmesi, motivasyon. *Canlıdaişeveyaöğrenmeyegeçmeisteği. güdülme *Güdülmekişi. güdülmek *Gütmekişiyapılmak. *(birkimseveyatopluluk)Birinindüşünceveamacıdoğrultusundayönetilmek. güdüm *Yönetmekişi,idare. *Bilişimde,birolaylardizisini,birsüreciveyabiraracıyöneltmevedüzenlemeyleilgiliişlevlerinbütünü. güdümbilimi *Canlılardavemakinelerdekontrol,iletişimveişleyişiinceleyenbilim,kibernetik,sibernetik. güdümcü *Güdümcülüktenyanaolankimse. güdümcülük *Birülkeninekonomi,tarımgibiişlerindetutulangüdümlüyol. güdümleme *Birgörüş,kanıveyainancıbenimsetmeçabası. güdümlemek *Bellibiramacaveyainancayönlendirmek. güdümlü *Güdülebilen,yönetilebilir. *Belirlibirplânveyayöndeyürütülenbiramacı,bireğilimiyansıtan. güdümlüsanat *Bellibirsiyasîvetoplumsalideolojidoğrultusundaoluşturulansanat. güdümlülük *Güdümlüolmadurumu. güfte *Müzikeserlerininyazılımetni,söz. güfteci *Güfteyazankimse,sözyazarı. güğüm *Yandankulplu,boynuuzun,genelliklebakırdansukabı. güherçile *Tarımdagübre,hekimlikteilâçolarakkullanılan,barutgibipatlayıcımaddeleryapımınayarayan,beyaz renkteveincebillûrlardurumundabirleşikbirmadde,potasyumnitrat(KNO3). gül *Gülgillerinörnekbitkisi(Rosa). *Bubitkininkatmerli,genelliklekokuluolançiçeği. gülgibi *çokiyi,çokgüzel. gülgibibakmak *geçiminiparasıkıntısıolmadansağlamak. *iyi,temizbakmak. gülgibigeçinmek(veyayaşamak) *çokiyianlaşmak,geçinmek. *pekgenişolmayanbirimkânlarahat,sıkıntısızyaşamak. gülrengi *Gülrengindeolan. gülsuyu *Gülyağıeldeedilmesisırasındayanürünolarakeldeedilenkokuluverenksizsıvı. gülüstünegülkoklamamak *birsevgiliüstünebirikincisinisevmemek. gülyağcı *Gülyağıçıkaranveyasatankimse. gülyağcılık *Gülyağıçıkarmaveyasatmaişi. gülyağı *Güllerinimbiktençekilmesiyleeldeedilengülsuyununüstündetoplanankokuluyağ. gülabdan *Gülsuyuserpmekiçinkullanılan,ağzıemzikli,armutbiçimindeküçükkap. gülbahar *Kırmızıboyaeldeetmedekullanılaniyibircinstoprak. *Birtavlaoyunu. gülbank *Hepbirağızdanvemakamlayapılanduaveyaant. gülbeşeker *Gülçiçeğiveşekerileyapılanmacunkıvamındabirçeşitreçel. gülböceği *Altınböcek. gülcü *Gülüretenkimse. gülcülük *Gülüretmeişi. güldeste *Antoloji. güldügülecek *Gülmeküzereolan,gülmeyehazırdurumda,gülümser. güldürgüldür *Çokgürültüederek,yükseksesçıkararak,hızla. güldürme *Güldürmekişi. güldürmek *Gülmesinesebepolmak. güldürü *Güldürmeözelliğiolan. *İnsanların,olayların,durumlarıngülünçyönlerinibelirtensahneeseri,komedi,fars. güldürücü *Gülmeyisağlayan,gülmeyeyolaçan,komik. gülegüle *Gülerek. *Mutlu,güzelgünlerdeuğurlamaiçinkullanılanseslenmesözü. *\"Üzüntüsüzbirhayatsürerek,gönülferahlığıile(giy,otur,kullan,büyüt...)\"anlamındabiriyidileksözü. güleoynaya *sevinerek,neşeile. gülecen *Sevimlivecanayakıntavırlarıolan(kimse). güleç *Herzamangülümseyen,mütebessim. güleçlik *Güleçolmadurumu. güleğen *Güleryüzlü,çokgülen(kimse). gülermisin,ağlarmısın! *hemgülünecekhemüzülünecekniteliktekişaşırtıcıolaylarkarşısındasöylenir. güleryüz *İçtenveyapmacıksız,yumuşak,okşayıcıdavranış. güleryüzlü *Yakınlıkgösteren,içtendavranan. güleryüzlülük *Güleryüzlüolmadurumu. gülerim!(veyagüleyimbari!) *yersizgörülenbirdüşünceyekarşıhafifsemeolaraksöylenir. gülerkenısırır *görünürdekiiyiliğinegüvenilmemesigereken(kimse). gülgiller *Çilek,armut,elma,bademgibitürleriiçinealan,ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,örneğigülolanbirbitki familyası. gülhatmi *Ebegümecigillerden,yapraklarıgenişveyuvarlak,çiçekleribüyükvetürlürenklerdeolan,çokyıllıkotsu birbitki(Althaearosea). gülistan *Gülbahçesi. *Huzurlu,rahatvezenginlikdolu(yer). gülkurusu *Kurutulmuşpembegülrengi. *Burenkteolan. güllâbi *Akılhastahanelerindekihademelereverilenad. güllâbici *Bkz.güllâbi. güllâbicilik *Güllâbicininyaptığıiş. güllâbiciliketmek *birinintaşkınveşımarıkdavranışlarınakatlanarakyüzünegülmek. güllâç *Nişastadanyapılan,çokincekuruyufka;buyufkadanhazırlanantatlı. *Tadıhoşolmayantozdurumundakibazıilâçlarınkolaycayutulabilmesiiçinbunlarıniçinekonuldukları, nişastadanküçükkap. gülle *Eskidensomtaşveyademirden,yuvarlakbirbiçimdeyapılırken,günümüzdeçeliktensilindirbiçiminde, birucusivriolarakyapılantopmermisi. *Atletizmyarışmalarındaatılanpirinçveyapirinçtendahasertbirmaddedenyapılan,erkekleriçin7.257kg, kadınlariçin4kgolanmadenîküre. gülleatma *Tekelletaşınangülleyiileriyedoğrufırlatma. *Gülleyienuzağaatmakamacıylayarışılanatletizmdalı. güllegibi *çokağır. *hâlsiz,yorgunargın. gülleci *Topgüllesiyapankimse. *Gülleatmasporuyapankimse. güllü *Gülüolan. güllük *Gülbahçesiveyagülüçokolanyer. güllükgülistanlık *Bollukverahatlıkiçindeolan(yer). gülme *Gülmekişi. *Kahkaha. gülmekomşuna,gelirbaşına *birininbaşınagelenkötübirdurumsenindebaşınagelebilir. gülmece *Eğlendirmek,güldürmekvebirine,birdavranışaincitmedentakılmakamacınıgüdenincealay,mizah, humor. *Gerçeğingüldürücüyanlarınıortayakoyanedebiyattürü,mizah. gülmeceli *İçindegülmecenitelikleribulunan(yazı,karikatürvb.),mizahî. gülmek *(insan)Hoşunaveyatuhafınagidenolaylar,durumlarkarşısında,genellikleseslibirbiçimdeduygusunu açığavurmak. *Mutlu,sevinçlizamangeçirmek,eğlenmek,hoşçavakitgeçirmek. *Biriylealayetmek. *Dikkatiçekecekderecedehoşvesıcakgörünmek. gülmektenkırılmak(katılmak) *aşırıderecedesarsılarakgülmek. gülüsevendikeninekatlanır *insansevdiğikimseveyasevdiğiişyüzündengeleceksıkıntılarakatlanır. gülütarifenehacet,neçiçektirbiliriz *birininuygunsuzdurumlarısayılırkenbunlarınötedenberibilindiğinianlatmakiçinsöylenir. gülücük *Çocukgülümsemesi. *Gülümseme,tebessüm. gülük *Hindi. *Sebzeyetiştirmekiçinaçılanocak. gülümseme *Hafifçegülme,tebessüm. gülümsemek *Gülergibiolmak,hafifçegülmek. gülümser *Hafifçegülümseyen,sevimli. gülümseyiş *Gülümsemekişiveyabiçimi. gülünç *Alayıüzerineçeken,eğlencekonusuolan,güldürücü,tuhaf,komik. gülünçleşme *Gülünçleşmekişi,komikleşme. gülünçleşmek *Gülünçdurumagelmek,komikleşmek. gülünçleştirme *Gülünçleştirmekişi. gülünçleştirmek *Gülünçdurumagetirmek. gülünçlü *Güldürücü,eğlendiriciözellikleribulunan(oyun,hikâye,söz). gülünçlük *Gülünçolmadurumu,komiklik. gülünme *Gülünmekişi. gülünmek *Gülmekişiyapılmak. *Alayedilmek. gülüpgeçmek *umursamamak,aldırışetmemek,üzerindedurmamak. gülüpoynamak(veyagülüpsöylemek) *neşeli,sevinçli,keyifli,güzelvakitgeçirmek. gülüş *Gülmekişiveyabiçimi. gülüşme *Gülüşmekişi. gülüşmek *Karşılıklıveyabirliktegülmek,birlikteşakalaşmak. gülüşülme *Gülüşülmekişiveyadurumu. gülüşülmek *Karşılıklıveyabirliktegülünmek. gülüt *Birskece,revüyeveyabireğlencegösterisineeklenengülünçlüsözlerveyadurumlar. gülütçü *Birskeçte,revüdeveyaeğlencegösterisindeeklenensözlerivedurumlarıhazırlayankimse. güm *Derindenvepatlayıcıyankılıgürültü. gümgüm *Yankılıgürültüsesinintekrarlandığınıanlatır. gümgümatmak *heyecanlavurmak. gümgümetmek *derindenyankılısesolmak,sesçıkmak. gümbedek *Gümbürdeyerek. *Beklenmedikbirzamanda,birdenbire. gümbürgümbür *Büyükbirgürültüile. gümbürdeme *Gümbürdemekişi. gümbürdemek *Gümbürdiyesesçıkarmak. *(insaniçin)Ölmek,gümleyipgitmek. gümbürdetme *Gümbürdetmekişi. gümbürdetmek *Gümbürdemesineyolaçmak. gümbürdeyiş *Gümbürdemekişiveyabiçimi. gümbürtü *Gümbürdemesesi,gürültü. gümbürtülü *Gümbürtüsesiçıkaran. güme *Avcıkulübesi. *Bostandayapılanbekçikulübesi. gümegitmek *boşagitmek,boşyereyokolmak. *(insaniçin)boşuboşunaölmek,hiçuğrunaölmek. *değerianlaşılmadanyitipgitmek. gümeç *Balpeteğinioluşturanaltıköşeligözeneklerdenherbiri. gümeçbalı *Gümeciylebirliktebulunansüzülmemişbal. gümele *Bkz.güme. gümleme *Gümlemekişi. gümlemek *Gümdiyesesçıkarmak. *Sınıftakalmak. gümletme *Gümletmekişi. gümletmek *Hızlavurmakveyaçarpmak. gümleyipgitmek *beklenmedikbirzamandaansızınölmek. gümrah *(su,saç,sesgibibiryerdençıkanşeyleriçin)Bol,sık,çok,gür. gümrahlık *Gümraholmadurumu,bolluk,sıklık,gürlük. gümrük *Birülkeyegirenveyabirülkedençıkanmalveeşyaüzerindenalınanvergi. *Birvergininalınmasıişlemiyleuğraşandevletkuruluşu. *Birülkeningirişveçıkışındagümrükdenetimvegözetimininyapıldığıyer. gümrükkanunu *Gümrükişleriniveişlemleriniyasalbirdüzeniçindetoplayankanun. gümrükkoymak *engelolmak,kısıtlamak. gümrükçü" }, { "text": "*Gümrükgörevlisi. *Başkalarıylailgilieşyayıbirücretkarşılığındagümrüktençıkarmaişiniüzerinealankomisyoncu. gümrükçülük *Gümrükmemurluğu. *Gümrükteneşyaçıkarmakomisyonculuğu. gümrükleme *Gümrüklemekişi. gümrüklemek *(birmalın)Gümrüktegirişişleminiyapmak. gümrüklendirme *Gümrüklendirmekişi. gümrüklendirmek *(birmalın)Gümrükişlemleriniyaptırmak. gümrüklenme *Gümrüklenmekişiveyadurumu. gümrüklenmek *Gümrüklemekişlemiyapılmak. gümrüklü *Gümrükvergisiödenmesigerekliolan. *Gümrükvergisiödenmişolan. gümrüksüz *Gümrükvergisiödenmesigerekmeyen. *Gümrükvergisiödenmemiş,kaçak. gümrüktenmalkaçırırgibi *biriştegereksiztelâşveivedilikgöstererek;herkestensaklamayaçalışarak. gümül *Susamveekindemetiveyayığını. gümüş *Atomsayısı47,atomağırlığı107.88,yoğunluğu 10.5olan,9600Cyedoğrusıvıdurumunageçen,parlak beyazrenkte,kolayişlenirveteldurumunagelebilenelement.KısaltmasıAg. *Buelementtenyapılmış. gümüşbalığı *Gümüşbalığıgillerden,beyazayakıngümüşrengindebirdenizbalığı(Atherinapresbyter). gümüşbalığıgiller *Kemiklibalıklartakımının,örnekhayvanıgümüşbalığıolanbirfamilyası. gümüşgrisi *Gümüşrengindeolan. gümüşrengi *Gümüşparlaklığında,gümüşüandıranrenk,gümüşî. *Burenkteolan. gümüşsağolsun,altıngidekosun *eldekişey,eldeedilmesigüçolandahadeğerlibirşeydenüstüntutulmalı. gümüşservi *Ayınsuyayansımasıylaoluşanparıltılıgörünüm. gümüşyağmurcun *Kuzeyyarımküreninenuçnoktalarındayaşayanyağmurkuşu(Squatarolasquatarola). gümüşçü *Gümüşüişleyensanatçıveyagümüştenyapılmışeşyasatıcısı. gümüşçün *Püskülkuyruklulardan,eskikitapsayfalarında,döşemearalıklarında,şekerlimaddelervetahtakırıntıları yiyerekyaşayan,vücutlarıküçükpullarlaörtülü,kanatsızböcek(Lepismasaccharina). gümüşgöz *Paracanlısı,açgözlü,cimri. gümüşî *Gümüşrengindeolan. gümüşîleşme *Gümüşrenginialma. gümüşîleşmek *Gümüşrenginialmak. gümüşleme *Gümüşlemekişi. gümüşlemek *Gümüşlekaplamakveyasüslemek. *Gümüşünrenginiandıranbirrenkvermek. gümüşlenme *Gümüşlenmekişi. gümüşlenmek *Gümüşlekaplanmak. *Gümüşgibiparıldamak. gümüşletme *Gümüşletmekişi. gümüşletmek *Gümüşlekaplatmakveyasüsletmek. gümüşlü *Gümüşüolan,gümüşlekaplanmışveyasüslenmişolan. gümüşsü *Gümüşebenzer. gümüşsüz *Gümüşüolmayan. gümüşü *Bkz.gümüşî. gümüşüleşmek *Bkz.gümüşîleşmek. gün *Güneş. *Güneşışığı. *Gündüz. *Yeryuvarlağınınkendieksenietrafındabirkezdönmesiylegeçen24saatliksüre. *İçindebulunulanzaman. *Zaman,sıra. *Çağ,devir. *İyiyaşanmışzaman. *Bayramniteliğindeözelgün. *Çoğunluklaevhanımlarınınayınbelirligünlerindekonukağırlamakiçinyaptıklarıtoplantı. *Tarih. -gün *Bkz.-gın/-gin,-gun/-gün. günağarmak *tanyeriaydınlanmak. günalmak *birişgörmekiçinilgilikişidenbirgünayırmasınıistemek,randevualmak. *yaşını,günügününebitirmişolmak. günatmak *davayıileribirtarihebırakmak. *güneşdoğmak. günbalı *Güneştebalkoyuluğunagetirilmişüzüm şırası. günbalığı *Lâpinagillerden,kırmızırenkli,siyahbeneklibirbalık(Julisturcica). günbatımı *Güneşinufuktakaybolması,gurup. günbatısı *Batı. günbatmak *Bkz.güneşbatmak. günbugün *içindebulunduğungünüiyideğerlendir;bugünneyapabilirsenkazancınodur. günçiçeği *Ayçiçeği,günebakan,gündöndü. gündikilmesi *tamöğlevakti,zeval. gündikilmesi *Tamöğlevakti,zeval. gündoğmadankimliğisöylenmez *birişiyicebelliolmadansonucuhakkındayargıyürütülemez.Yarınnegibidurumlarveyaolaylar çıkacağınıkimsebilmez. gündoğmadannelerdoğar *beklenmedikbirsıradaumutvericidurumlarladakarşılaşmaimkânıvardır. gündoğmak *sabaholmak. gündoğmak *isteklerinigerçekleştirmekiçiniyibirdurumaerişmekveyaelineolağanüstübirfırsatgeçmek. gündoğusu *Doğu. *Doğudanesenrüzgâr. gündönümü *Gündüzilegecenineşitolduğugün. gündurumu *Güneşinaçılımınınençokolduğugün. güngeçmek *güneşçarpmak. güngibiaçık *çokaçık,çokbelli. güngörmek *esenlik,bolluk,mutlulukiçindeyaşamak. güngörmemek *sıkıntıiçindeyaşamak. güngörmez *hiçgüneşışığıalmaz(yer). güngörmüş *iyiyaşamış. *birçokhayattecrübesibulunan(kimse). güngünden *gündengüne,hergünbirazdaha,giderek. güngüneuymaz *birgününişleri,durumları,şartlarıbaşkabirgününkineuymaz. günışığınaçıkmak *açıklığakavuşmak,aydınlanmak. günkavuşmak *güneşbatmak,akşamolmak. günkoymak *yapılacakbirişiçingüntespitetmek,belirlemek. günmerkezli *Güneş'inmerkezinebağlıolan,Güneş'inmerkezindenbakıldığıvarsayılarakölçülen(biryıldızın koordinatları). günmeselesi *heranmümkün,sürekligerçekleşebilecekdurumda. günolaharmanola *birgünonundazamanıgelir. günoluryılıbesler,yılolurgünübeslemez *ticarettekazanç,günügününeuymaz. günortası *Öğle,öğlevakti. güntutulması *Bkz.güneştutulması. günyağmuru *Güneşçıkmışkenyağaniridamlalıyağmur. günyapmak *(çoğunluklaevhanımları)ayınbelirligünlerindekonukağırlamak. günyayı *Güneşingökküresindebirgünboyuncaçizdiğiçemberinufuküstündekalanparçası. günyeli *Doğurüzgârı. günah *Dincesuçsayılanişveyadavranış. *Acımayayolaçacakkötüdavranış,yazık. *(bazıdeyimlerde)Sorumluluk,vebal. *Kabahat,hafifsuç. günahbendengitti(veyagitsin) *\"bengörevimiyaptım,bundansonrasıiçinsorumlulukkabuletmem\"anlamındakullanılansöz. günahçıkarmak *(Hristiyanlarda)Tanrı'nınbağışlamasıiçinpapazagidipişlediğigünahlarıanlatmak. *kötüdavranışlarını,suçlarınıaçıklamak,anlatmak. günahişlemek *günahsayılandavranıştabulunmak. günahkeçisi *Süreklisuçlanan,hergeleninöfkesiniondançıkardığıkimse. günaholmak *yazıkolmak. günahagirmek *dincesuçsayılanbirişyapmak. günahasokmak *günahişlemesineyolaçmak. günahı(veyavebali)boynuna *benkarışmam,sorumluluksana(veyaona)düşer. günahıkadarsevmemek *hiçsevmemek,nefretetmek. günahınagirmek(veyagünahınıalmak) *birisiiçinhaksızolarakkötüdüşünmek,kuşkulanmak;iftiraetmek. günahınıçekmek *birininyaptığıveyabirinekarşıyapılankötülüğüncezasınıgörmek. günahınıvermez *çokcimri. günahkâr *Günahişlemiş,günahlı. günahkârlık *Günahkârolmadurumu. günahlı *Günahıolan. günahsız *Günahıveyasuçuolmayan. günahsızlık *Günahsızolmadurumu. günâşık *Ayçiçeği. günaşırı *Birgünaraile,ikigündebir. günaydın *Dahaçoksabahlarısöylenenesenlemesözü. günbegün *Gündengüne. günberi *Yer'in,Güneş'eenyakınbulunduğunokta. günce *Günlük(I). güncek *Şemsiye. güncel *Gününkonusuolan,şimdiki,bugünkü(haber,olayvb.),aktüel. güncelik *Günceyazılandefter,muhtıra. güncelleme *Güncellemekdurumu. güncellemek *Günceldurumagetirmek. güncelleşme *Güncelleşmekişi. güncelleşmek *Günceldurumagelmek. güncelleştirme *Güncelleştirmeişi. güncelleştirmek *Günceldurumagetirmek. güncelliğiniyitirmek *süreaşımınauğrayarakönemvedeğeriniyitirmek. güncellik *Güncelolmadurumu,aktüalite. gündaş *Bkz.gündeş. gündeliğegitmek *günlükişleryaparakgelirsağlamak. gündelik *Hergünkü,yevmî. *Hergünyayımlanan,hergünçıkan. *Günhesabıylaveyahergünödenenpara,yevmiye. gündelikçi *Gündelikleçalışan(kimse). gündelikçikadın *Gündelikleevişlerindeçalışanhizmetçikadın. gündelikçilik *Gündelikçiolmadurumu. gündelikli *Gündelikleçalışan(kimse). gündem *Meclis,kongregibitoplantılardagörüşülecekkonularınbütünü,ruzname. gündemdışı *Toplantıprogramınındışında(kalan). gündemealmak *birkurultoplantısındagörüşülecekkonularıbirlisteyletespitetmek. gündemegetirmek *birtoplantıdabirkonuyutartışmak,görüşmekiçinönermek. *birkonuyagüncellikkazandırmak. gündengüne *Güngeçtikçe,gittikçe. gündeş *Aynıgündeolan. gündöndü *Ayçiçeği. gündüz *Gününsabahtanakşamakadarsürenaydınlıkbölümü,gecekarşıtı. *Gündüzvaktinde. gündüzfeneri *Zenci,arap. gündüzgözüyle *Gündüzün,gündüzvakti,günışığında,herşeyinaçıkseçikgörüldüğüsaatlerde. gündüzkülâhlı,gecesilâhlı *gerçekteiyiolmadığıhâldeiyigibigörünenkimseleriçinkullanılır. gündüzyırtıcıları" }, { "text": "*Kuşlarsınıfındankartallartakımının,çengelgagalı,sivrivekıvrıktırnaklı,iyiuçankuşlarıiçinealanbiralt takımı. gündüzcü *Gündüzçalışangörevli. *Gündüzöğrenimgörenöğrenci. *Gündüzleriiçkikullanankimse. gündüzleri *Gündüzvakti. *Hergün. gündüzlü *Okulagündüzgiden,yatılıolmayan(öğrenci),neharî. gündüzlük *Gündüzeözgü. gündüzsefası *Kahkahaçiçeği. gündüzün *Gündüzvaktinde. günedoğrulum *Yönelim. günebakan *Ayçiçeği. güneç *Çokgüneşalanyer. güneğik *Hindiba. güneş *(büyükGile)Gezegenlereveyeryuvarlağınaışıkveısıverenbüyükgökcismi. *Bugökcismininyaydığıışıkveısı. güneşaçmak *güneşbulutlardansıyrılıpgörünmek. güneşalmak(veyagüneşgörmek) *güneşışınlarıylaaydınlanacakdurumdaolmak. güneşbalçıklasıvanmaz *herkesinbildiğigerçekinkâredilemez. güneşbanyosu *Vücudunheryanınıveyabirbölümünügüneşışınlarınatutma,güneşlenmek. güneşbatmak *günsonunda,güneşufuktakaybolmak. güneşçarpmak *sıcakhavadagüneşaltındaçokkalmaktanhastaolmak. güneşçavmak *güneşyayılmak,güneşdoğmak. güneşdilteorisi *Dilintüreyişifelsefesi,psikolojisivesosyolojisialanındaAtatürkdönemindeortayaatılanbirkuram. güneşdoğmak *sabahleyingüneşufuktanyükselmek. güneşgözlüğü *Gözügüneşveçeşitlitabiatolaylarındankorumayayarayanalet. güneşgünü *Güneş'in,Yer'inbirnoktasındakimeridyendüzleminearkaarkayaikikezgirmesiiçingeçenzaman. güneşhayvancıkları *Kökbacaklılardan,ışınbiçimindekiyalancıbacaklarıylahareketedenbirhücrelihayvanlartakımı,günsüler. güneşkremi *Güneşlenmesırasındacildinkurumasını,aşırıyanmasınıveçatlamasınıönleyenbirtürözelkrem. güneşlekeleri *Güneşyüzeyindegörülensiyahbenekler. Güneşsaati *Birdüzlemortasınadikilmişbirçubuğun,budüzlemüzerineayrıayrızamanlardadüşengölgesine bakılaraksaatigösterenbölümlerçizilerekyapılmışaraç. Güneşsistemi *Güneşlegezegenlerinoluşturduklarıdizge. güneşsütü *Güneşlenmesırasındacildinkurumasınıönleyen,koruyucu,beyazrenklibirtürmakyajmalzemesi. güneştacı *Güneşatmosferininalevlibölümü. Güneştakvimi *Güneşingörünürdekigünlükveyıllıkhareketinegöredüzenlenentakvim. Güneştekeri *Güneşingökyüzündekiizdüşümüolanparlakdaire. Güneştutulması *Ay'ın,YerileGüneşarasınagirmesiyüzündenGüneşinyeryüzündenkararmışgörünmesi,küsuf. güneşyağı *Güneşlenmesırasındacildindahaçabukkoyulaşmasıiçinkullanılanbirtüryağlısıvı. güneşyanığı *Güneşışınlarınıninsantenindeyaptığıesmerlik. Güneşyılı *Güneşingörünürdekiyıllıkhareketinegöretanımlananyıl. güneşekarşıişemek *saygıgösterilmesigerekenşeyleresaygısızlıkgöstermek. güneşiüzerinedoğdurmamak *güneşdoğmadanönceyataktankalkmak. güneşinalnında(veyagüneşinaltında) *güneşinyakıcıışınlarıaltında. güneşleme *Güneşlemekveyagüneşlenmekişi. güneşlemek *Güneşışınlarındanvücudunyararlanmasınısağlamak. güneşlenme *Güneşlenmekişiveyadurumu. güneşlenmek *Güneşışınlarındanyararlanmakiçinkendinigüneşaltındabulundurmak. güneşletme *Güneşletmekişi. güneşletmek *(birşeyi)Güneşışığınınetkisindebırakmak. güneşli *Güneşışınlarıylaaydınlanmış. *(havaiçin)Açık,aydınlık. güneşlik *Güneşışınlarınaengelolanperdeveyabunabenzergereç. *Siperlik. *Güneşışınlarınıalan(yer). *Alıcımerceğinizararlıışınlardankorumakiçinmercekönünetakılanvemerceğinönündegölgelibiralan sağlayanyardımcıdonatımtürü. güneşsel *Güneşeilişkin,Güneşleilgili. *Güneşlebirliktedoğan,Güneşlebirliktebatan(gökcismi). güneşsiz *Güneşışınlarıylaaydınlanmayan,güneşışınlarınıalmayan. *(havaiçin)Kapalı,bulutlu. güneşsizlik *Güneşsizolmadurumu. güneştopu *Bkz.Acemlâlesi. güney *Solunudoğuya,sağınıbatıyaverenkimsenintamkarşısınadüşenyön,dörtanayöndenbiri,cenup,kuzey karşıtı. *Buyöndeolan,buyönleilgili,cenubî. *Güneşgörenyer. *Lodos. güneykaramanı *Siyahtankülrenginekadardeğişenrenklerde,kuyruklarıdiğerkaramanlaragöredahaküçük,kuzularından buklelipostalınabilenveBatıToroslarbölgesindeyetiştirilenbirtürkoyun. güneynoktası *Güneydoğrultusununufuküzerindegöğüdeldiğinokta. Güneybalığı *Güneyyarımküredebirtakımyıldızınadı. güneybatı *Güneylebatıarasıyön. güneydoğu *Güneyledoğuarasıyön. güneyli *Güneybölgelerindenolan(kimseveyatopluluk),cenuplu. *Türkiye'ningüneyillerindenolan(kimse). güngörmez *Hiçgüneşışığıalmaz(yer). güngörmüş *İyiyaşamış. *Birçokhayattecrübesibulunan(kimse). *Çokyaşlı. güngörmüşlük *Çokhayattecrübesiolmak. günindi *Gurupzamanı. *Batı. günleme *Günlemekişi. günlemek *Günübelirlemek,tarihlendirmek. günlerce *Birçokgünsürerek. günlerdenbir gün *geçmişzamandabirgün,vaktiyle. günlerigeceolmak *çokkederlenecekbirdurumauğramak. günlerisayılıolmak *ölümüyakınolmak. *biryerdekalmakiçinancakbirkaçgünübulunmak. günlü *Tarihli. *Bellibirzamanlasınırlı. günlük *Ogünkü,ogünleilgili. *Üzerindengüngeçmişveyageçecek. *Hergünyapılan,hergünyayımlanan,hergünçıkan. *Günügününetutulanhatıra,günce,muhtıra. *Günügününetutulananıyazısıveyabuyazılarıiçinealaneser,günce. günlük *Tütsüiçinkullanılanbirçeşitağaçsakızı. günlükağacı *Asya'nınsıcakbölgelerinde(Styrax)veAfrika'dayetişen(Boswelia)türlerindengünlükçıkarılandeğişik cinsteağaçlaraverilenortakad. günlükdefter *Birişletmeninyaptığıişlerigünügününegeçirdiğidefter,yevmiyedefteri. günlükgüneşlik *sıcak,yağışsızvegüzelhava. günlükgüneşlik *Açıkvebolışıklı(yerveyahava). günlükgüneşlikgörünmek *sıkıntısız,sorunsuz,huzurortamındabulunmak. günlükçü *Günlükyazarı,günlüktutmuşveyayımlamışolankimse. günöte *YeryörüngesininGüneş'eenuzakbulunduğunokta,evç. günsüler *Bkz.güneşhayvancıkları. güntüneşitliği *Geceilegündüzüneşituzunluktaolması,ekinoks. günü *Kıskançlık,çekememezlik,haset. *Zamanındanöncedoğanyavru. günübirliğine *Günübirlik. günübirlik *Bütünbirgünboyunca,gecekalmadan,sabahgidipakşamdanöncedönmeküzere. günüdolmak *öncedenbelirlenmişbirsüreyitamamlamak. *ömrünütamamlamak,eceligelmek. *hamilelikteçocuğunolmasıgerekensüreyitamamlamak,doldurmak. günügeçmiş *eskitarihli. *sonkullanmatarihidolmuşolanyiyecek,bayat. günügününe *Tamvaktinde,hergün,gününde,tamgününde. günügününeuymaz *herzamanaynıdurumdabulunmaz,kararsız. günüyetmek *ölümzamanıgelmek. *(gebeiçin)doğumvaktigelmek. günücü *Kıskanç,hasetçi,hasut. günücülük *Kıskançlık,hasetlik. günüleme *Günülemekişi. günülemek *Kıskanmak,çekememek,hasetetmek. gününadamı *Ogünlerdeçoksözüedilenkişi. *Zamanıngereğinegöreyönvetutumdeğiştirenkimse. *Kendisindezamanıngerektirdiğideğerlerbulunankimse. gününbirinde *belliolmayanbirgünde. gününü(veyagünlerini)saymak *(kurtulamayacakhasta)songünleriniyaşamak. gününübeklemek *Bkz.gününü(veyagünlerini)saymak. gününüdoldurmak *birişinsonaermesiiçingerekensüreyitamamlamak. gününügörmek *kötübirsonlakarşılaşmak,cezayaçarptırılmak. *çocuklarınıniyi,mutlugünlerinigörmek. *aybaşıgörmek. gününügöstermek *(tehdityollu)cezalandırmak. gününügünetmek *hiçbirşeyidertedinmeyipgününühoşgeçirmek. güpegündüz *Ortalıkiyiceaydınlıkken,iyicegündüziken. güpgüzel *Çokgüzel. gür *Bolvegüçlüolarakçıkanveyafışkıran. *Bol,verimli,feyyaz. gürgür *Bkz.gürülgürül. gürbüz *Sağlam,güçlüveiyigelişmiş,iri. gürbüzleşme *Gürbüzleşmekişi. gürbüzleşmek *Gelişmek,gürbüzdurumagelmek. gürbüzlük *Gürbüzolmadurumu. Gürcü *Gürcistanhalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. Gürcüce *Gürcüdili. güre *Çiftleşmekisteyenkısrakveyadişieşek. *Biryaşındanüçyaşınakadarolantay. *Kuvvetli,dinç. *Çekingen,korkak,ürkek. gürecilik *Bkz.devimselcilik. güreş *Bellikurallariçinde,güçkullanarak,ikikişinintürlüoyunlarlabirbirininsırtınıyeregetirmeyeçalışması. güreşetmek(veyatutmak) *güreşmek. güreşmayosu *Güreşirken,güreşçileringiydiğiözelmayo. güreşminderi *Kapalısporsalonlarındagüreşçilerinüzerindegüreştikleri,üstüyekparekaplıolankauçukminder. güreşçi *Güreşyapan,güreşenkimse,pehlivan. güreşçiköprüsü *Vücudun,sırtyeredönük,avuçlarvetabanlardayaybiçimindedayalıbulunduğudurum. güreşçilik *Güreşleuğraşanspordalı,pehlivanlık. güreşilme *Güreşilmekişiveyadurumu. güreşilmek *Güreşyapılmak. güreşme *Güreşmekişi. güreşmek *(ikikişi)Türlüoyunlarlabirbirininsırtınıyeregetirmeyeçalışmak. güreştirme *Güreştirmekişi. güreştirmek *Güreşyaptırmak. gürgen *Gürgengillerden,Karadenizkıyılarındakiormanlarımızdaçokyetişen,kerestesibeğenilenbirağaç (Carpinusbetulus). gürgengiller *İkiçeneklilerden,çiçekdurumlarıtırtılsı;gürgen,huş,fındık,kızılağaçgibikerestelikağaçlarıiçinealanbir familya. gürlek *Çağlayan." }, { "text": "gürleme *Gürlemekişi. gürlemek *Kalınvegürsesçıkarmak. *Beklenmedikbirzamandaansızınölmek. gürleşme *Gürleşmekişi. gürleşmek *Gürbirdurumagelmek. gürleyiş *Gürlemekişiveyabiçimi. gürlük *Gürolmadurumu. *Verimlilik,feyiz. güruh *Değersiz,aşağıgörülen,küçümsenentopluluk,derinti,sürü. gürülgürül *Bolvegürçıkanveyaakanşeylerinsesinianlatır. gürüldeme *Gürüldemekişi. gürüldemek *Çokhızlıvegürültülüsesçıkarmak. gürültü *Aralarındauyumbulunmayandüzensizseslerinbütünü,patırtı,şamata. *Birçokkişininkarıştığıkavga,karışıklıkveyatartışma. gürültübastırmak *gürültüdendahaçokgüçlüsesçıkarıponuetkisizleştirmek. gürültü çıkarmak(etmek,koparmakveyayapmak) *düzensizverahatsızediciseslerçıkarmak. *kavga,karışıklık,tartışmaçıkarmak. gürültüçıkmak *kavga,tartışmakarışıklıkolmak. gürültüpatırtı *Kavga,gürültü. gürültücü *Gürültüyapanveyagürültüçıkaran(kimse),velveleci. gürültülü *Gürültüsüolan. *Karışıkolaylarladolu. gürültülüpatırtılı *Çokgürültülüvekarışık. gürültüsüz *Gürültüsüolmayan. *Kimseyitedirginetmeyenveyakimsenindikkatiniçekmeyen. gürültüsüzce *Gürültüyapmayarak,tedirginlikçıkarmayarak. gürültüye(veyapatırtıyapabuçbırakmamak) *korkutmalaraaldırışetmeyipdilediğigibidavranmak. gürültüye(veyapatırtıyavermek) *gereksizbirtelâşadüşürmek. gürültüyegelmek *(biriş,birdüşüncevb.)telâşvekarışıklığarastlayarakilgiçekmemek,üzerindedurulmamak. gürültüyegetirmek(veyaboğmak) *(birişi,birdüşünceyi)telâşvekarışıklıkyüzündenilgiçekmezdurumagetirmek. *sözkalabalığından,karışıklıktanyararlanarakistediğinieldeetmek. gürültüyegitmek *telâşvekarışıklığarastlayarakdeğerianlaşılmayıpunutulmak. gürz *Silâholarakkullanılanağırtopuz. gütaperka *Sumatra'daveçevresindekiadalardayetişenbüyükbircinsağaçtaneldeedilen,kabloyapımındakullanılan, kauçuğabenzer,zamklıbirmadde. gütme *Gütmekişi. gütmek *Hayvanveyahayvansürüsünüönünekatıpotlataraksürmek. *Birdüşünceyi,birduyguyuveyabirilkeyigerçekleştirmeyeçalışmak. *Birkimseyi,birtopluluğukendidüşünceveamacıdoğrultusundayönetmek,sevkveidareetmek. güttüğümdomuzubanaöğretme *yıllardırtanıdığımbirkimseninhuylarınıdabilirim. güve *Kurtçuğuderi,yapağı,yünlükumaşvedokumayiyenpulkanatlılardanbirböcek(Tinepellionella). güveç *İçindeyemekpişirilentoprakkap. *Bukaptapişirilenyemek. güvelâ *Açıkyeşil,maviyeçalargözrengi. güvelenme *Güvelenmekişi. güvelenmek *Güvetarafındanyenilmek. güvemeriği *Bkz.akdiken. güven *Korku,çekinmevekuşkuduymadaninanmavebağlanmaduygusu,itimat. *Yüreklilik,cesaret. güvenbeslemek *güvenduymak,inanmak,itimatetmek. güvenduymak *güvenmek,inanmak. güvenışığı *Karanlıkodada,çalışabilecekkadarışıksağlayan,duyarkatıetkilemeyenözelyapıdabirlâmbadanelde edilenışık. güvenkazanmak *kendisineinandırmak. güvenmektubu *Birelçinin,gittiğiyerindevletbaşkanınasunulmasıiçinkendibaşkanıncaelineverilenbelge,itimat mektubu,itimatname. güvenoylaması *Göreveyenibaşlamışveyagörevinisürdürenhükûmetintutumunudeğerlendirmekiçinmeclisteyapılan oylama. güvenvermek *güvenduygusuuyandırmak,itimattelkinetmek. güvenyazısı *Güvenmektubu. güvence *Birantlaşmadataraflardanbirininsorumluluğuüzerinealması,inanca,teminat,garanti. *Alınansorumluluğakarşıolarakortayakonulanşey. *Birininşüphelerinidağıtmakiçinsöyleneninandırıcısöz,teminat. güvenceakçesi *Herhangibirsorumlulukyerinegetirilmediğindekarşıtarafçaelkonulacakolanpara. güvence vermek *biranlaşmadataraflardanbiriyleilgiliolaraksorumluluğuyüklenmek,inancavermek,teminatvermek, garantivermek. *birsorumlulukkarşılığıolarak(paravb.)ortayakoymak,inancavermek,teminatvermek,garantivermek. güvenceli *Güvencesiolan,güvencesağlayan,garantili. güvencesiz *Güvencesiolmayan,güvencesağlamayan,garantisiz. güvenceyebağlamak *teminataltınaalmak. güvenç *Güvenmeduygusu,itimat. güvendiğidağlarakaryağmak(veyagüvendiğidalelindekalmak) *yardımveyayararbeklediğikimseden,yerdenveyaşeydeniyilikgelmemek. güveniolmak *güvenmek,inanmak. güvenisarsılmak *güvenikalmamak. güvenilir *Güvenduygusuveren,güvenilen. güvenilirlik *Güvenilirolmadurumu. güvenilme *Güvenduyulma,güvenlebakılma. güvenilmek *Güvenlebakılmak,kendisinegüvenduyulmak. güvenirlik *Güvenilmedurumu,güvenilirolmadurumu. güveniş *Güvenduyma,güvenme. güvenli *Güvenverici,emniyetli,emin. güvenlik *Toplumyaşamındakanunîdüzeninaksamadanyürütülmesi,kişilerinkorkusuzcayaşayabilmesidurumu, emniyet. güvenlikborusu *BuharlıtesisattabasıncınbelirlibirdeğerinüstüneçıkmasınıönleyenUbiçimliboru. güvenlikgörevlisi *Güvenliğisağlamaklagörevlikimse. güvenlikvanası *Buharlıtesisattabasınçbelirlibirdeğerinüstüneçıkıncaaçılaraktesisatıngüvenliğinisağlayanvana, emniyetsupabı. güvenme *Güvenduyma,güveniolma. güvenmedostuna,samandoldururpostuna *\"dostsandığınbirtakımkimselersanakolaylıklakötülükedebilirler\"anlamındakullanılır. güvenmek *Güvenduymak,güveniolmak,itimatetmek. güvenoyu *Göreveyenibaşlamışveyagörevinisürdürenhükûmetintutumunudeğerlendirmekiçinmeclisinverdiği oy;itimatreyi. güvenoyualmak *hükûmetintutumumeclisçeonaylanmak. güvenoyuvermek *hükûmetintutumuileilgiliolumluoyumeclisçekullanmak. güvensiz *Başkalarınagüvenmeyen,itimatsız. güvensizce *Güvensizbirbiçimde,güvensizolarak. güvensizlik *Güvensizolmadurumu,itimatsızlık. güvensizlikduymak *güvenmemek. güvensizlikönergesi *Hükûmetinuygulamalarınakarşıgösterilenyazılıveyasözlüitimatsızlık. güvercin *Güvercingillerden,hızlıveuzunzamanuçabilen,kısavücutlu,sıktüylü,birçokevcilleşmiştürleribulunan, yemlebeslenenkuş(Columba). güvercinboynu *Yeşil,mavivepembearasındadalgalanırgibigörünenrenk. güvercingiller *Güvercin,kumrugibikuşlarıiçinealangenişbirfamilya. güvercingöğsü *Yeşililemaviarasındaböcekkabuğunabenzerdalgalıvedeğişkenrenk. güvercinler *Güvercin,kumrugibikuşlarıiçinealantakım. güvercinlik *Evcilgüvercinyetiştirmekiçinhazırlanmışyer. güverte *Gemideambarvekamaralarınüstü. güveyyemeği *Erkekevitarafındandüğünakşamıakrabaveyakınlaraverilenyemek. güvey,-i *Evlenmekteolanbirerkeğe,evlenmetörenisırasındaverilenad. *Birkızınailesindenolanbüyükleregörekızınkocası,damat. güveyfeneri *Patlıcangillerden,kırmızıveekşimsimeyvesiidrarsöktürücüolarakkullanılan,çokyıllıkveotsubirbitki, gelinotu(Physalisalkekengi). güveyigirmek *erkekiçin,evlenmek. *içgüveyiolarak,gelininailesininevindeoturmak. güveyiolmadık,amakapıdışındabekledik *birkonuyuiyibilmeyenamayabancısıdaolmayankimselertarafındankullanılır. güveylik *Güveyolmadurumu,damatlık. *Güveyiçinalınmış,yapılmışgiysi,armağan. *Güveyikenkullanılanveyayapılan. güvez *Moraçalankırmızı. güya *Sözde,sanki. güz *(kuzeyyarımküreiçin)Eylül,ekimvekasımaylarınıiçinealansüre,sonbahar. *Eylül22ileAralık21arasındakimevsim. güzçiğdemi *Acıçiğdem. güzdönemi *Güzayları. *Eğitimöğretimdeilkyarıyıl. güznoktası *Güzün,gün-tüneşitliğianındagüneşingökekvatoruçizgisiüzerindebulunduğunokta. güzaf *Boş,anlamsız,beyhude(söz). güzel *Biçimindekiuyumveölçülerindekidengeilehoşagiderekhayranlıkuyandıran. *İyi;hoş. *Bekleneneuygundüşenvebaşarıdüşüncesiuyandıran. *Soylulukveahlâkîüstünlükdüşüncesiuyandıran. *Görgükurallarınauygunolan. *(havaiçin)Sakin,hoş. *Okşayıcı,aldatıcı,kandırıcı. *Pekiyi,doğru. *Hoşagiden,beğenilen,iyi,doğrubirbiçimde. *Güzelkızveyakadın. *Güzellikkraliçesi. güzelduyu *Estetik,bediiyat. güzelduyuculuk *Estetikçilik,estetizm. güzelduyusal *Estetik. güzelgüzel *Olağanbirdurumda,herhangibirsıkıntıyauğramadan. güzelolmak *güzelleşmek. güzelsanatlar *Edebiyat,müzik,resim,heykel,mimarlık,tiyatrogibiinsandacoşkuvehayranlıkuyandıransanatlar. güzelyazısanatı *Harfleregüzelbiçimlervererekyazmasanatı,hüsnühat,kaligrafi. güzelavratotu *Patlıcangillerden,100-150cmyükseklikte,atropindenilenzehirliilâcınçıkarıldığıpiskokulu,çokyıllıkve otsubirbitki(Atropabelladonna). güzelce *Güzeleyakın,güzelgibi. *(güze'lce)İyice,adamakıllı. güzelhatunçiçeği *Bkz.nergiszambağı. güzelim *değerverilen,sevilen. *teklifsizbirseslenmeolarakkullanılır. güzelleme *Halkedebiyatındakonusuaşkolan,lirikbirşiirtürü. *Şen,sevinçliduygularıanlatantürkülerdeözelbirezgi. güzelleşme *Güzelleşmekişi. güzelleşmek *Güzelbirdurumalmak. güzelleştirilme *Güzelleştirilmekişi. güzelleştirilmek *Kendisinegüzellikverilmek,güzeldurumagetirilmek. güzelleştirme *Güzelleştirmekişi. güzelleştirmek *Güzellikvermek,güzellikkazandırmak. güzellik *Estetikbirzevk,coşku,hoşlanmaduygusuuyandırannitelik,hüsün. *Okşayıcısözveyadavranış,iyilik,yumuşaklık. *Ahlâkvefikrînitelikleriylehayranlıkuyandıranşey. *Güzelolanbirkimseninniteliği. güzellikenstitüsü *Kadınlarınyüzvevücutbakımlarınınyapıldığıyer. güzellikkraliçesi *Yüzvevücutgüzelliğigözönündebulundurularakyapılanyarışmalardabirinciliğikazanankız. güzellikmalzemesi *Makyajmalzemesi. güzellikmüstahzarları *Makyajmalzemeleriningeneladı. güzelliksalonu *Kuaför. güzellikyarışması *Yalnızyüzvevücutgüzelliğininölçüolarakkabuledildiğiyarışma. güzellikle *Okşayıcısözveyadavranışla,iyilikle. güzergâh *Yolüstüuğranılacak,geçilecekyer. *Yolboyu." }, { "text": "*Çokgeçilenyer,geçek. güzey *Azgüneşalan,çokgölgelikuzeyyamaç. güzide *Seçkin,seçilmiş,seçme. *Aydın,okumuş,seçkin(kimse). güzlek *Güzyağmuru. *Güzmevsiminingeçirildiğiyer. *Havalarınsoğumasıüzerineyaylalardandönenhayvanlarınotlatılmasıvebirsürebarındırılmasıiçin ayrılmış,dağeteklerindebulunanmera. güzleme *Güzlemekişi. güzlemek *Güzübiryerdegeçirmek. güzlük *Güzünyapılan. *Güzünekilentahıl. güzün *Güzmevsiminde. ğ,Ğ *Türkalfabesinindokuzuncuharfi,sesbilimibakımından,inceünlülerleöndamak,kalınünlülerleart damakünsüzlerininötümlüveyumuşağı.Yumuşakgeadıverilenbuharf,Türkçedekelimelerinbaşındahiç geçmediğigibi,sonundadagenellikletekhecelilerdebulunur. *Sınıflamavesıralamalardamaddelerinsırasıharflegösterildiğindedokuzuncumaddeninbaşınagetirir. H *Hidrojen'inkısaltması. h,H *Türkalfabesininonuncuharfi.Headıverilenbuharfsesbilimibakımındanötümsüzsızıcıgırtlak ünsüzünügösterir. *Notaişaretleriniharflegöstermeyöntemindesisesinigösterir. ha *İstekuyandırmakiçinkullanılır. *(ha:)Şaşmaanlatır. *(ha:)Dikkatiçekmek,uyarmakiçinkullanılır. *(ha:) Birşeyinbirdenbirehatırlandığınıveyakavrandığınıanlatır. *(ha:)Sorubildirir. *Tekrarlanarakkullanıldığındaeşitlikanlamıverir. *\"Evet\"anlamındakullanılır. *Bazentekrarlananbiremirkipinintekrarlarıarasındayeralarakfiilileanlatılanişinuzadığıvebundan bıkıldığıbildirilir. *Neredeyse,hemenyakında. hababam(veyahababamha) *karşısındakininçabasınıartırmakiçinkullanılır. *sürekliolarak,hiçdurmadan. habire *Durmadan,aravermeden,arkaarkaya,sürekliolarak. habugünhayarın *neredeyse,kısabirsürede. hadeyince *istenilenanda. haHocaAli,haAliHoca *değişikgibigösterilenikişeyin,gerçektehiçbirbaşkalığıolmadığınıanlatır. haşöyle *Bkz.hah. haşunubileydin *\"bunuçoktananlaman,bilmengerekirdi\"anlamındakullanılır. hab *Uyku. habanera *ÇokkıvrakbirKübadansı. *Budansınmüziği. habaset *Kötülük,alçaklık. habbe *Tahıltanesi,evin. *Sukabarcığı. *Karagöz,Matiz,Külhanbeyitiplerinin\"yemekyemek\"anlamındakullandığısöz. habbesikalmadı(veyahabbesiyok) *hiçkalmadı,hiçyok. habbeyikubbeyapmak *önemsizbirşeyiabartmak. haber *Birolay,birolguüzerineedinilenbilgi,salık. *İletişimveyayayınorganlarıylaverilenbilgi. *Bilgi. *Yüklem. haberajansı *Yurtvedünyaolaylarınıtoplayıpyayımlayankuruluş. haberalmak *(kendisine)bildirilmek,öğrenmek,bilgiedinmek. haberatlamak *(gazetecilikte) birhaberivaktindeyayımlayamamak. haberbülteni *Radyonun,televizyonunveçeşitlihaberajanslarınınyayımladığı,gününiçvedışolaylarıkonusunda kamuoyunuaydınlatıcıbilgilerverenkısametin. haberbürosu *Bağlıbulunduklarıiletişimorganlarınabölgeselhaberleriiletmeklegörevlibirim. haberçıkmamak *(biriveyabirşeyiçin)beklenenbilgigelmemek. haberdeyince *istenilenanda,çarçabuk. habergeçmek *teleks,telefonvb.ilebilgiiletimiyapmak. habergöndermek *herhangibiraraçlabildirmek. haberkaynağı *Haberalınankişiveyer. haberkipi *Bildirmekipi. habermerkezi *Biryayınorganınınhaberleriderleyiptoparlamakvedeğerlendirmeklesorumluveyükümlühaberbirimi. habersalmak(veyayollamak) *habergöndermek. haberstüdyosu *Sesdüzeni,sesgeçirmezliközelliğiileradyoveTVgibiyayınorganlarındayalnızhaberokunmakiçin ayrılmışözelbölümveyaoda. haberuçurmak *gizliceveyahemenhabergöndermek. habervermek *bildirmek,haberulaştırmak. *birdurumun,birolayınbelirtisiolmak. haberci *Habergetirenkimse,ulak. *Birdurumun,birolayınbelirtisi. *Muhbir,ihbareden(kimse). habercilik *Birhaberiusulüncehazırlamaveyayınorganlarındayayımlamaişi. haberdar *Haberli,bilgili. haberdaretmek *habervermek,bildirmek. haberdarolmak *bilgiedinmek,haberalmak. haberdenhaberver *(birkimseveyabirkonuda)bilgiver. haberiolmak *bilgisiolmak,bilmek. haberinolsun! *herhangibirkonudabirineuyarıdabulunmakiçinsöylenir. haberleşme *Haberleşmekişi,iletişim,muhabere. *Yazışma. haberleşmek *Karşılıklıolarakhaberalıpvermek,iletişmek,muhabereetmek. haberli *Birolayveyadurumüzerinebilgisiolan,haberiolan. *Habervermişveyaalmış(olarak). haberlik *Haberdurumundaolan. habersiz *Haberiolmayan,haberalmamış,hiçbirbilgisiolmayan. *Habervermeden,habersizce. habersizce *Habervermeden,haberiolmadan,habersiz,gizlice. habersizlik *Haberalamamadurumu. Habeş *Etiyopyahalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse,Etiyopyalı. *(küçükhile)Derisininrengiçokkoyuesmerolan(kimse). Habeşî *Habeş. habip *Sevilen,sevgili. *Hz.Muhammet. habis *Kötü,alçak,soysuz(kimse). *(bazıhastalıklarveyaurlariçin)Kötücül. habislik *Habisolmadurumu. habitat *Yerleşme,oturma. *Bitkinindoğalolarakyetiştiğiyer,yurt. habitus *Bitkininyerindekidurumu,dallanması,köklerinintoprakiçerisindekidağılmasınıbelirtenmorfolojik görünüş. hac *Genellikletektanrılıdinlerdekutsalolaraktanınanyerlerin,odindenolanlarcayılınbelliaylarındaziyaret edilmesi. *İslâmınbeşşartındanbiriolan,MüslümanlarcazilhicceayındaMekke'deyapılanKâbe'yiziyaretvetavaf töreni. hacamat *Vücudunherhangibiryerinihafifçeçizip,üzerineboynuz,bardakveyaşişeoturtarakkanalma. *Hafifyaralama. hacamatbaltası *Hacamatiçinkullanılankesiciküçükaraç. hacamatetmek(veyayapmak) *hacamatyoluylakanalmak. *hafifçeyaralamak. hacamatşişesi *Hacamatyapmakiçinkullanılanağzıdibindendarşişe. hacamatçı *Hacamatyapankimse. hacamatlama *Hacamatlamakişi. hacamatlamak *Hacamatetmek,hacamatyapmak. *Hafifçeyaralamak. haccagitmek *MüslümanlarhacamacıylaMekke'yegitmek. *Hristiyanlarkutsalsayılanyerleregitmek. haccetme *Haccetmekişi. haccetmek *MüslümanlıktahaczamanındaKâbe'yiziyaretvetavafetmek. *Hristiyanlarkutsalsayılanyerleregitmek. hacet *Herhangibirşeyiçingerekliolma;gereklilik,lüzum. *Tanrı'danveyakutsalsayılankişidenbeklenendilek. *Abdest(küçükveyabüyük). *İhtiyaçduyulanşey,gereklişey. hacetdilemek *istektebulunmak. hacetgörmek *gereklibulmak,gereklisaymak. *ayakyolunagitmek. hacetkalmamak *gereğiolmamak. hacetkapısı *Duaetmekveyadilektebulunmakiçinönündedurulantürbeninkapısı(penceresi). hacetpenceresi *Bkz.hacetkapısı. hacettepesi *Üzerindeyapılanduanınkabulolunacağınainanılantepe. hacetyeri *Ayakyolu,abdesthane. hacetyok *gerekliğiyok,gereklideğil,istemez. hacetiolmak *ayakyolunagitmesigerekmek. hacetiniyapmak *küçükveyabüyükabdestetmek. hacı *DinbuyruklarınıyerinegetirmekiçinhaccagitmişMüslüman. *Kudüs'ü,Efes'iveyabaşkakutsalbiryeriziyaretetmişolanHristiyan. hacıbeklergibibeklemek *büyükbirsabırsızlıklabeklemek. hacıdevesi *Tekhörgüçlüdeve. hacıfışfış *Araphalkındanolanlariçinkullanılanalaylısöz. hacıolmak *haccagidip,haccıngerekleriniyapmak. hacıyağı *Gülyağındançıkarılan,hacılarınsüründüğüözelkoku. hacıağa *Büyükşehirlerdegereksiz,yersizçokparaharcayantaşralızengin. hacıağalık *Hacıağaolmadurumu. hacıağalıketmek *gereksizyere,gösterişiçinbolparaharcamak. hacıbektaştaşı *Balgamtaşı. hacılarbayramı *Kurbanbayramı. hacılarkuşağı *Gökkuşağı. hacılaryolu *Samanyolu. hacılık *Hacıolmadurumu. hacısıhocası *kimvarsa,herkes,hepsi. hacıyatmaz *Yerenasılbırakılırsabırakılsın,dibindebulunanağırlıksebebiyledikbirdurumalanoyuncak. *Çıkarlarıiçin,güçdurumlardakişiliğindenözveridebulunarakkendiniçabucaktoparlamayıbecerenkimse. hacıyolu *Bkz.hacılaryolu. hacim *Bircisminuzaydadoldurduğuboşluk,oylum,cirim,sıygı. hacimli *Hacmiolan,oylumlu. hacimlice *Birazhacimli,oylumluca. hacimsiz *Hacmiolmayan,oylumsuz. *Borsadagerçekleştirilenyetersiztutardaalımsatım. hacir *Kısıt,kısıtlılık. haciraltınaalmak *kısıtlamak. *hastalık,bunamavb.sebeplerdenötürüdavranışlarınınnasılsonuçvereceğinibilemeyenbirkişiyi mahkemearacılığıilemalvemülkyönetimibakımındankısıtlamak. *MedenîKanunagöreçeşitlihaklarınıkullanmayayetkiliolankişininbuhaklarınınmahkemekararıile elindenalınması,haklarınıkullanmabakımındankısıtlanması. Hacivat *Karagözoyunundakendinihalktanüstüngörme,bilgiçliktaslama,kitapdilikullanmagibiözentileriolan kimse. haciz *Biralacağınödenmesiiçinborçlununparasına,aylığınaveyamalınaicradairesinceelkonulması. hacizkoymak *borçlununmalınaelkoymak. hacizli *Haczedilmiş,mahcuz. haczetme *Haczetmekişiveyabiçimi. haczetmek *Biralacağınödenmesiiçinborçlunungeçimvemesleğindegerekliolanşeylerdışındakalanpara,aylıkveya malınaicradairesinceelkonmak. haç *Hristiyanlığınsembolüsayılanvebirbirinidikeyolarakkesenikiçizgidenoluşanbiçim,istavroz,salip. haççıkarmak *Hristiyanlarsağellerinialın,karın,ikikoltukvegöğüshizasınagötürerekhaçbiçimindetapınmaişaretini yapmak,istavrozçıkarmak. haçısuyaatma *Hristiyanların birdintöreniolarakkışınsuyahaçatmaları. haçlamak" }, { "text": "*Çarmıhagermek. haçlı *Haçıolan. Haçlılar *XI.yüzyılileXII.yüzyılarasındabatılıHristiyanlarcakutsalyerleriMüslümanlarınelindenalmayı amaçlayanseferlerekatılanlaraverilenad,ehlisalip. haçvari *Haçbenzeri. had *Sınır,uç. *Derece. *(insaniçin)Yetki vedeğer. *Terim. hâd *Keskin;sivri. *(hastalıkiçin)Çabukilerleyen,iveğen,akut. *Aşırı(bunalım,geçimsizlikgibikötüdurumlariçin)şiddetli;gergin. hadde *Madenleriteldurumunagetirmekiçinkullanılanvetürlüçaptadelikleriolançelikaraç. haddefabrikası *Somdemireçubuk,köşebent,levha,raygibibiçimlerverilenyapımevi. haddeci *Haddeişiyleuğraşankimse. haddedengeçirmek *enküçükayrıntısınakadarincelemek,dikkatlearaştırmak. haddehane *Hamdemirmadeninineritildiğibüyükocak,fırın. haddeleme *Haddelemekişi. haddelemek *Madenlerihaddedengeçirerek,birtakımişlemlersonucu,istenilenbiçimegetirmek. haddihesabıyok *pekçok,sınırı,ölçüsüyok. haddimi(veyahaddinemidüşmüş) *onunbunuyapmayayetkisiveyayeteneğiyoktur. haddiolmamak *(hakkıveyayetkisi)olmamak. haddikifayeyibulmak *yeterinceolmak. haddindenfazla *gereğindençok,aşırı. haddiniaşmak *ölçüyükaçırmak,aşırıgitmek. haddinibildirmek *sertbirkarşılıklauslandırmak,yolagetirmek,cezalandırmak. haddinibilmek *kendideğerveyeteneğiniolduğundanüstüngörmemek. haddizatında *Aslında. hademe *İşyerlerindetemizlikvegetirgötürişlerinebakangörevli,odacı,müstahdem. hademeihayrat *Dinkuruluşlarındatemizlikveayakişlerinebakangörevliler. hademelik *Hademeolmadurumuveyahademeningörevi,odacılık. hadım *Kısırlaştırılmış,enenmişerkek. hadımağası *Haremağası. hadımetmek *kısırlaştırmak,enemek. hadımlaştırma *Hadımlaştırmakişi. hadımlaştırmak *Eneyerekkısırlaştırmak. hadımlık *Hadımolmadurumu. hadi *Bkz.Haydi. hadihadi *\"Kısakes\",\"işiuzatma\",\"bizialdatamazsın\"anlamındakullanılır. *Çabukluk,acelebildirir. hadim *Hizmeteden,hizmetedici;yarayan,yarar. hadis *Hz.Muhammed'ingenelkuraldeğerindekisözvedavranışları. *Busözvedavranışlarıinceleyenbilim. hâdis *Sonradanortayaçıkan. hâdisat *Olaylar,hadiseler. hadise *Olay. hadiseçıkarmak *olayçıkarmak. hadiseli *Olaylı. hadisene *Haydisene. hâdisesiz *Olaysız. hadsizhesapsız *Sayılamayacakderecedeçok. haf *Futboldakalecininönündebulunanikibekinönündekiüçoyuncudanherbiri. hafakan *Sıkıntı,çarpıntı. hafakanlarboğmak(veyabasmak) *sıkıntıdanbunalmak. hafazanallah *Kötübirihtimaldensözedilirken\"Tanrıkorusun\"anlamındasöylenir. hafız *Koruyan,saklayan. *Kur'an'ıbütünüyleezberebilenveokuyabilenkimse. *Aptal,ahmak,bön. *Birşeyianlamadanezberleyenkimse. hafıza *Bellek. hafızakaybı *Sinirsistemindekibirarızasebebiylebilincinyitirilmesi. hafızalı *Hafızasıolan. hafızali *Seyrektaneli,kalınkabuklu,etliveparlakaltınsarısırengindebüyüktanelibirtürüzüm. hafızasız *Hafızasıolmayan. hafızayıyoklamak *hatırlamayaçalışmak. hafızıkütüp *Kitaplıkgörevlisi. hafızlama *Hafızlamakişi. hafızlamak *Çokçalışmak,ezberlemek,ineklemek. hafızlık *Hafızolmadurumuveyahafızıngörevi. *Aptallık,ahmaklık. *Ezbercilik,birşeyianlamadanöğrenmeözelliği. hafi *Gizli,saklı. haficelse *Bkz.gizlioturum. hafif *Tartıdaağırlığıazgelen,yeğni,ağırkarşıtı. *Güçveyayorucuolmayan,kolay. *Ağırbaşlıolmayan,ciddîolmayan,hoppa. *(yiyecekiçin)Miktarıaz,sindirimikolay. *Kalınlığıveyayoğunluğuazolan. *Etkisiazolan. *Zorluolmayan. *Önemliolmayan. *(uykuiçin)Çabukuyanılan. *Çokdikolmayan(sırt,yokuş). *Gücüazolan,bellibelirsiz. *Sıkıntısız,ferah. *Bellibelirsiz. hafifatlatmak *kötübirdurumdançokazbirzararlakurtulmak. hafifgelmek *ağırlığıfazlaolmamak. *önemsizgörmek,değerverilmemek. hafifgiyinmek *azveincegiyinmek. hafifhafif *Yavaşyavaş,ağırağır. hafif hapiscezası *Ayrıhücreyekapatılmaksızınçektirilenhapiscezası. hafifsanayi *Çeşitlitüketimmallarıüretensanayi. hafifsıklet *Güreşte68kg,boksvehalterde67,5kgolaraktespitedilmişağırlık. hafiftertip *Şöyleböyle,biraz,aşırılığakaçmadan. hafifuyku *Derinolmayan,kolaycauyanılabilenuyku. hafifyollu *Üstükapalı,kısabiraçıklamayla. *Davranışlarıileiçindebulunduğutoplumunahlâk anlayışınatersdüşen(kadın),hafifmeşrep. hafifçe *Hafifolarak,hafifbirbiçimde,bellibelirsiz. hafifealmak *küçümsemek,önemsememek. hafifleme *Hafiflemekişi. hafiflemek *Herhangibirsebepleeskiağırlığıazalmak. *Etkisi,gücüazalmak. *Birsıkıntıdankurtulmak,rahatlamak. hafifleşme *Hafifleşmekişi. hafifleşmek *Hafiflemek. *Ağırbaşlılığınıyitirmek. hafifleştirme *Hafifleştirmekişi. hafifleştirmek *Hafiflemesineyolaçmak. hafifletici *Hafifletmeözelliğiolan. hafifleticisebep, -bi *Suçunhafiflemesinesebepolandurumveyaolay. hafifletme *Hafifletmekişi. hafifletmek *Hafiflemesineyolaçmak,hafifleştirmek. hafifleyiş *Hafiflemekişiveyabiçimi. hafiflik *Hafifolmadurumu. *Rahatlık. *Davranışlarıiçindebulunduğutoplumunahlâkanlayışınauymamadurumu. hafifliketmek *yakışıksızbirdavranıştabulunmakveyasözsöylemek. hafifmeşrep *Davranışları,içindebulunduğutoplumunahlâkanlayışınauymayan(kadın). hafifseme *Hafifsemekişi,yeğniseme,istihfaf. hafifsemek *Birkimseyiveyabirşeyiönemsememek,yeğnisemek,istihfafetmek. hafifseyiş *Hafifsemekişiveyabiçimi. hafiften *Hafifçe,bellibelirsiz,yavaşyavaş. hafiftenalmak *önemsizbulupüzerinedüşmemek,yeterinceilgilenmemek. hafit *Erkektorun. hafiye *Özelsoruşturmalarlaedindiğibilgileriilgililereiletenkimse,detektif. hafiyelik *Hafiyeolmadurumuveyahafiyeningörevi. hafniyum *Atomnumarası72,atomağırlığı178,6olan,azrastlanırbirelement.KısaltmasıHf. hafriyat *Kazı. hafriyatçı *Hafriyatişiileuğraşankimse. hafriyatçılık *Hafriyatçınınişiveyamesleği. hafta *Birbiriardıncagelenyedigünlükdönem. haftaarası *Haftaiçihergün. haftaarasında(veyaiçinde) *ikipazararasındakigünlerde. haftabaşı *Haftanınilkgünü;genelliklepazartesi. haftaiçi *Haftanınhergünü. haftasekiz,gündokuz *tedirginedercesinesıksık. haftasonu *Haftanınsongünleri,genelliklecumartesivepazar. haftalık *Haftadabirkezyapılanveyayayımlanan. *Herhangibirhaftasüren. *Haftadabirödenenpara. haftalıkçı *Ücretinihaftadanhaftayaalan(kimse). haftalıklı *Ücretinihaftadanhaftayaalan(kimse). haftaym *Futbolda45'erdakikalıkikidöneminherbiri,yarı. *Buikidönemarasındakalan15dakikalıkdinlenmesüresi,ara. hah *Olmasıistenenveyabeklenenbirşeyolurolmazduyulansevinciveonamaduygusunuanlatır. hahşöyle *yapılanbirişinbeğenildiğinianlatır. haham *\"hikmet\"Yahudidinadamı. hahambaşı *BirülkedekiYahuditopluluğunundinîbaşkanı. hahambaşılık *Hahambaşınıngöreviveyahahambaşınayardımcıolanteşkilât. hahamhane *Hahambaşınınçalıştığıyer. hahamlık *Hahamınunvanıvegörevi. hahhahahhah *Alaylıyapmacıklıgülüş. hahnyum *Atomnumarası105olan,kaliforniyumatomlarının,azotçekirdekleriylebombardımanındaneldeedilmiş yapayelement,nilsbohryum.KısaltmasıHa. hail *Engel. haile *Çokacıklıolay. *Manzumbiçimdeyazılmıştrajedi. hain *Hıyaneteden(kimse). *Zararvermekten,üzmektenveyakötülükyapmaktanhoşlanan(kimse). *Bazensitemlibirseslenmeolarakkullanılır. *Kötübirniyettaşıyan. hainhain *Kötübirbiçimde. haince *Hainbiranlamtaşıyan. *Hainbirbiçimde. hainleşme *Hainleşmekişi. hainleşmek *Haincedavranırolmak. hainlik *Hainolmadurumuveyahaincedavranış. hainliketmek *(birine)haincedavranmak,kötülüketmek." }, { "text": "haiz *Birşeyiolan,elindebulunduran,taşıyan. haizolmak *elindebulundurmak,uygunolmak,taşımak. haje *Afrika'dayaygınkobratürü(Najahaje). Hak *Tanrı'nınadlarındanbiri. hak *Adalet. *Adaletin,hukukungerektirdiğiveyabirineayırdığışey,kazanç. *Davaveyaiddiadagerçeğeuygunluk,doğruluk. *Geçmişveharcanmışemek. *Pay. *Emekkarşılığıücret. *Doğru,gerçek. hak *Maden,ağaç,taşüzerineelleyazıveyaşekiloyma. *Kâğıttakiyazıyıkazıma. hâk *Toprak. Hakdini *İslâmiyet. hakediş *Birüretimveyayapımsırasındahakedilmişdurumveyapara. haketmek *biremekkarşılığıhakkıolanşeyieldeetmek,hakkazanmak. *lâyıkolduğu(kötü)karşılığıalmak. *birbaşarıdolayısıylaödüllendirilmek. hakgetire *yoktur,bulunmaz,nearar. hâkileyeksanetmek(veyaolmak) *(yapı,şehirvb.için)temelindenyıkıpharapetmek(veyaolmak),bütünüyleortadankaldırmak(veya kalkmak). hakkazanmak *emeğinkarşılığınıalabilecekdurumagelmek. hakkuşu *İshakkuşu. hakvermek *birinindüşüncesini,davasını,iddiasınıdoğrubulmak. hakyemek *başkalarınınhakkınıvermemek. hakyerinibulur(veyahakyerdekalmaz) *haksızlıkergeçortayaçıkar. hakyolu *Doğruluk,doğruyol. hakan *Türk,MoğolveTatarhanlarıiçin\"hükümdarlarhükümdarı\"anlamındakullanılanbirunvan. *Osmanlıpadişahlarınaverilenunvan. hakanlık *Hakanolmadurumu. *Hakanınegemenliğindekiülke. *Hakanınyönetimi. hakaret *Onurkırma,onuradokunma,küçültücüsözveyadavranış. hakaretetmek *birşeyiveyabirkimseyiaşağılıkvedeğersizgösterecekbiçimdedavranmak. hakaretgörmek *ağırveyaküçültücüdavranışgörmek,aşağılanmak. hakaretsaymak *birsözüveyadavranışıhakaretolarakkabuletmek. hakaretamiz *Hakaretiçeren,hakaretdolu. Hakas *Rusya'dakiHakasCumhuriyeti'ndeyaşayanTürkhalkıvebuhalktanolankimse. Hakasça *HakasTürkçesi. hakça *Doğrulukla. hakçası *Doğrusu,doğruolanı. hakem *Yargıcı. *Güreş,futbolgibioyunlarda,oyunuyönetensorumlukişi. hakemheyeti *Bazıülkelerdeyurttaşlardanseçilmişvemahkemedeyargıgöreviniyapangeçicikurul,jüri. *Yarışma,münazaravb.ndeendoğruvekesinsonucubelirlemeklegörevlikurul,yargıcılarkurulu. hakemkararı *Sporda(özelliklegüreşveboksta)sonucunhakemveyahakemlertarafındanilânedilmesi. *Mahkemelertarafındantayinedilenyeminlihakemlerinverdiğikarar. hakemlik *Hakemingörevi,yargıcılık. hakeza *Bunungibi,böyle. hâkî *Yeşileçalartoprakrengi. *Burenkteolan. hakikat *Birişindoğrusu,gerçek,asıl,esas. *Gerçeklik. *Gerçekten;doğrusu. hakikatolmak *gerçekdurumagelmek,gerçekleşmek. hakikaten *Gerçekten,sahiden,doğrusudabudurki. hakikatli *Yakınlığıvebağlılığısürekliolan,vefalı. hakikatsiz *Yakınlığıvebağlılığısürekliolmayan,vefasız. hakikatsizçıkmak *yakınlığıvebağlılığısürekliolmamak. hakikatsizlik *Hakikatsizolmadurumu,vefasızlık. hakikî *Gerçek. *Niteliğideğişmemiş,aslınauygunolan,gerçekolan. hakim *Bilge. *Tanrı. hâkim *Egemenliğiniyürüten,buyruğunuyürüten,sözünügeçirenegemen. *Yargıç. *Baştagelen,baştaolan,baskınçıkan. *Duygu,davranışvb.niiradesiyledenetleyebilen(kimse). *Yüksektenbiryeribütünolarakgören. *Benzerleriarasındagüçveönembakımındanbaştagelen,dominant,başat. hâkim olmak *buyruğunuyürütmek,egemenliğinisürdürmek. *etkiliolmak,hükmetmek. hakimane *Bilgece. hâkimane *Buyururcasına,hükmedercesine. hâkimiyet *Egemenlik. hâkimiyetimilliye *Ulusalegemenlik,millîegemenlik. hâkimlik *Sözünügeçirme,buyruğunuyürütmedurumu. *Yargıçlık. hakir *Aşağıgörülen,değersiz,hor. hakirgörmek *önemsememek,değervermemek,küçümsemek,küçükgörmek,horgörmek. Hakkaerenler *(dinde)Tanrısırrınaerişipmanevîgüçkazananlar. hakkâk *Hak(II)işleriyapansanatçı,oymacı. hakkaniyet *Hakveadaleteuygunluk,doğruluk,nasfet. hakketme *Hakketmekişi. hakketmek *Maden,ağaç,taşüzerineelleyazıveyaşekiloymak. *Yazıve şekillerikazıyaraksilmek. hakkıgeçmek *birininpayındanbaşkasıalmışolmak. *birindeveyabirşeydeemeğiolmak. hakkıiçin *kutsalşeylerianlatankelimelerdensonragetirilerekantiçmekiçinsöylenir. hakkıolmak *payı,alacağı,hissesiolmak. *sözünde,düşüncesinde,iddiasındahaklıolmak. hakkıödenmez *onuniyiliklerine,emeklerinekarşılıkolarakneyapılsaazdır. hakkıvar *doğrudüşünüyor,doğrusöylüyor,doğrudavranıyor. hakkıhıyar *Seçmehakkı,muhayyerlik. hakkıhuzur *Birtoplantıdabulunmakarşılığıalınanpara,oturumücreti. Hakkınrahmetinekavuşmak(veyaHakkakavuşmak,Hakkayürümek) *ölmek. hakkında *İlgiliolarak,üzerine. hakkındangelmek *zorbirişibaşarıilesonaerdirmek. *yenmek,öçalmakveyacezasınıvermek. hakkınıaramak *hakkıolduğunainandığışeyieldeetmeyeçalışmak. hakkınıhelâletmek(veyaetmemek) *hakkını,emeğinibağışlamak(bağışlamamak). hakkınıvermek *gereğinibütünolarakyerinegetirmek. *birininçalışmasınınkarşılığınıgereğincedeğerlendirmek. hakkınıyemek *birininhakkıolanşeyivermemek. hakkısükût *Susmalık,suspayı. hakkıyla *Gereğigibi,iyice. haklama *Haklamakişi. haklamak *Bozmak,perişanetmek,yenmek. *Kırmak,bozmak. *Yiyipbitirmek. haklaşma *Haklaşmakbiçimiveyadurumu. haklaşmak *İkitarafbirbirinehakkınıverip,alacakvereceklerikalmamak,ödeşmek. haklı *Hakkauygun,doğru,yerinde. *Davası,iddiası,düşüncesiveyadavranışıdoğruveadaleteuygunolan(kimse). haklıbulmak *davasını,iddiasını,düşüncesini,davranışınıdoğrubulmak,yerindegörmek. haklıçıkmak *davasının,iddiasının,düşüncesininveyadavranışınındoğruolduğuanlaşılmak. haklıolmak *davası,iddiası,davranışı,düşüncesiadaleteuygunolmak. haklılık *Haklıolmadurumu. hakperest *Haksever. hakperestlik *Hakseverlik. haksever *Doğrubildiğişeydenayrılmayan(kimse),hakperest. hakseverlik *Hakseverolmadurumu,hakperestlik. haksız *Hakveadaleteuygunolmayan. *Davası,iddiası,davranışı,düşüncesidoğruveyerindeolmayan(kimse). haksızbulmak *biriddiayı,düşünceyi,davranışıdoğruveyerindebulmamak. haksızyere *Haksızolarak,haketmediğihâlde. haksızca *Hakka,adaleteuymayan(biçimde). haksızlık *Haksızolmadurumu. *Hakveadaleteaykırılık. haksızlıketmek *adaleteaykırıdavranmak,gadretmek. hakşinas *Haktanır. hakşinaslık *Haktanırlık. haktanır *Herkesinhakkınıgözeten(kimse),hakşinas. haktanırlık *Haktanırolmadurumu. hakuran *Kumru. hakurankafesigibi *birçokaralıkları,açıklıklarıbulunan(oda,yer). hal *Çözme,çözülme;eritme;karışıkbirsorununiçindençıkma,sonucavarma. hal *Genellikleüstükapalıpazaryeri. hal *Tahttanindirme. hâl *Birşeyiniçindebulunduğuşartlarıveyataşıdığıniteliklerinbütünü,durum,vaziyet. *Davranış,tutum,tavır. *Şimdikizaman,içindeyaşanılanzaman. *Güç,kuvvet,takat. *Kötüdurum,sıkıntı,dert. halçaresi *Çözümyolu. hâldeğişimi *Biryıldızınsıcaklığına,basıncına,yoğunluğuna,aydınlatmagücüneveyakütlesineilişkindeğişim. hâlhatırsormak *birkimseye\"nasılsınız,nedurumdasınız\"anlamındanezaketsorusuyöneltmek. hâlolmak *kötüdurumadüşmek,ölmek. hâlulacı *Zarf-fiil. hala *Babanınkızkardeşi. hâlâ *Şimdiyekadarveyaozamanakadar,henüz. hâlâomasal *hepaynısöz,aynıdüşünce,davranışveyasorun. Halaç *İran'ıngüneyindeyaşayanbirTürktopluluğuveyabutopluluktanolankimse. Halaçça *HalaçTürkçesi. halaoğlu *(birinegöre)Halanınoğluveyaçocuğu,halazade. halâs *Biryerden,birşeydenkurtulma,kurtuluş. halâsolmak *kurtulmak. halâskâr *Kurtarıcı. halat *Kenevirdenyapılmışçokkalınip. halatçekme *Birhalatıbirerucundantutanikitarafınbirbiriniçekmesiyleyapılanyarışma. halâvet *Sevimlilik,şirinlik,tatlılık. halay *Anadolu'nunçeşitlibölgelerindedavulvezurnaeşliğindetopluolarakoynananbirhalkoyunu. halayçekmek(veyatepmek) *halayoyunuoynamak. halayık *Kadınköle,cariye. halayıklı *Halayığıolan. halayıklık *Halayıkolmadurumu. halaza *Ekinlerbiçilirkentarlayadökülentanelerdenertesiyılkendiliğindenyetişenekin. halazade *Halaoğluveyahalakızı. hâlbuki *Oysa,oysaki." }, { "text": "hâldenanlamak(veyabilmek) *birkimseniniçindebulunduğugüçdurumuanlayarak,sezerek,anlayışgöstermek. haldırhaldır *Hızlavesesçıkararak. hale *Ayınçevresindegörülenışıkhalkası,ağıl,ayla. *Hristiyanlıktaazizsayılanlarınresimlerindebaşlarıçevresindeçizilendaire. hâleyola koymak *iyibirdüzenvermek,tertiplemek. Halebî *Halephalkındanolankimse. Halebîordaysaarşınburada *biriddiayıveyasözüabartılmışbularakkanıtınıistemekiçinkullanılır. halef *Birininardındangeliponunyerinegeçenkimse,ardıl,selefkarşıtı. halefselef *Biriötekininyerinialma. halefselefolmak *biriötekininyerinialmak,yerinegeçmek. halel *Bozma,bozukluk. halelgelmek *bozulmak,zararauğramak. halelgetirmek(veyagetirmemek) *zararvermek,engelolmak,ketvurmak. halelvermek *bozmak,sarsmak. haleldar *Bozukluğuolan. haleldarolmak *bozulmak,sarsılmak. halelenme *Halelenmekişi. halelenmek *(Ay)Çevresindeışıkhalkasıoluşmak,ağıllanmak. haleli *Halesiolan. hâlen *Şimdi,şuanda,bugünkügünde. Halepçıbanı *Şarkçıbanı. halet *Durum. haletiruhiye *Ruhîdurum,ruhdurumu. hal'etme *Hal'etmekişiveyabiçimi. hal'etmek *Tahttanindirmek. halfa *Buğdaygillerden,lifleriip,çuvalvekâğıtyapımındakullanılanbirbitki(Sitipatenacissima). half-time *Bkz.haftaym. halhal *Kadınlarınayakbileklerinetaktıklarıbilezik. halı *Yereveyamobilyaüstüneserilmek,duvaragerilmekiçin,çoğuyündendokunan,kısavesıktüylü,nakışlı, kalınyaygı. halıcı *Halıdokuyanveyasatankimse. halıcılık *Halıdokumasanatıveyasanayii. *Halıalıpsatmaişi. hali *Boş,ıssız,tenha. hâli(veyahâlleri)dumanolmak *kötüdurumadüşmek. hâliharapolmak *bitkin,perişanolmak,kötüdurumadüşmek. hâlikalmamak *gücütakatı,eskidurumuolmamak. hâlitavrıyerinde *durumu,görünüşü,davranışıdüzgün. hâliüzere *olduğugibi. hâlivaktiyerinde *paracadurumuiyi,zengince. haliç *Koy,körfez. *Gelgitolayınınbelirginolduğuyerlerde,buolaydandoğanakıntılarınetkiyaptığıkıyılardaakarsu ağızlarınınhunibiçimindegenişlemişdurumu. halife *Hz.Muhammed'invekiliolarakMüslümanlarınimamlığınıve şeriatınkoruyuculuğunuyapmaklagörevli kimse. *Hükümdar. *Osmanlıpadişahlarınınkullandıklarıunvanlardanbiri. *Babıalikalemlerindekâtip. *Çokiyiyetişmiş,eğitilmişkimse. halifelik *Halifeningörevi,hilâfet. *Halifeniteliğivemakamı. *Halifeninegemenliğialtındakiülkeler. hâlihazır *Şimdikidurum,bugünküdurum. hâlihazırda *Bugünlerde,sonzamanlarda. *Şimdi,şuanda. halik *Yaratıcı,yaratan,yoktanvareden. *öz.(büyükHile)Yaradan,Tanrı. Halilİbrahimbereketi *İbrahimPeygamber'iişaretlebolluk,refahanlatır. halile *DoğuHindistan'dayetişenbirbitki(Terminaliacitrina). halim *(insanlariçin)Yumuşakhuylu. halimselim *Yumuşakvedoğru(kimse). hâlinde *(görünümünde)olarak. hâlinebakmamak *kendisininnedurumdaolduğunudüşünmedengücünüaşanişlerekalkışmak. hâlinegelmek *gibiolmak. hâlineköpeklergülüyor *çokkötübirdurumadüşenleriçinkullanılır. hâlinialmak *herhangibirdurumagelmek. halis *Katışıkolmayan,katışıksız,saf. halismuhlis *Katışıksız,eksiksiz,öz. halisane *Hertürlüçıkardüşüncesindenuzakolarak,temizyürekle,içtenlikle. halisüddem *Katışıksız,safkan. halita *Alaşım. *Birdençokögedenoluşmuşkarmaşıkbirbütün. haliyle *Olduğugibi. *Olağanbirsonuçolarak,isteristemez. halk *Aynıülkedeyaşayan,aynıuyruktaolaninsantopluluğu. *Aynısoydangelen,ayrıülkelerinuyruğuolarakyaşayaninsantopluluğu. *Birülkeiçerisindeyaşayandeğişiksoylardaninsantopluluklarınınherbiri. *Bellibirbölgedeveyaçevredeyaşayanlarınbütünü. *Yöneticileregörebirülkedekiyurttaşlarınbütünü. *Aydınlarındışındakalantopluluk. halk *Yaratma. halkadamı *İçindençıktığıhalkkesimininbütünözellikleriniyakındanbilen,halktarafındansevilenkimse. halkağzı *Aynılehçeiçindedahaküçükayrılıklargösterenvebelliyerleşimbölgelerineözgüolankonuşmadili. halkavcılığı *Demagoji. halkavcısı *Demagog. halkbilgisi *Halkbiliminin,çevreyioluşturancanlı,cansızdoğalnesnelerleilgiliinançveuygulamalarıkonualandalı. halkbilimci *Halkbilimiyleilgiliaraştırma,derleme,incelemeleryapankimse,folklorcu. halkbilimi *Birülkedeyaşayanhalkınkültürürünlerini,sözlüedebiyatını,geleneklerini,törelerini,inançlarını, mutfağını,müziğini,oyunlarını,halkhekimliğinivb.niinceleyerek,bunlarınbirbirleriyleilişkilerinibelirten;kaynak, evrim,yayılım,değişim,etkileşimgibisorunlarınıçözmeye,sonuç,kural,kuramveyasalarıbulmayaçalışanbilimdalı, folklor,halkiyat. halkbilimsel *Halkbilimiileilgili,folklorik. halkdili *Halkağızlarındanortakdilegeçerek,ortakdildekikarşılığıilebirliktedilebirçeşnikatmaküzereyaygınbir biçimdekullanılanağızözelliklerininbütünü. halkedebiyatı *Adıbelliolanveyaolmayankimselerin,halkozanlarınınyarattıklarışiir,destanvehikâyegibiedebiyat türlerineverilenad. halketmek *yaratmak. halkevi *Halkevlerikuruluşunungörevyaptığıyapı. halkevleri *Halkıeğitipmillîbirliğeveülküyeyöneltmekamacıylakurulmuşolankuruluşlar. halkmatinesi *Tiyatro,sinemavb.eğlenceyerlerinindüzenledikleriucuzmatine. halkmüziği *Yazılıhiçbirkuraladayanmadan,yalnızcaişitmeyoluylakuşaktankuşağaaktarılan,halkınortakmalıolan gelenekselmüziktürü. halkodası *Küçükyerleşimbölgelerindetoplugörüşmeiçinyapılmışküçükyer,oda. halkokulu *Halkiçingerekliolanbilgilerinverildiğiokul. halkoylaması *Büyükbirtopluluğuntürlüsiyasîvetoplumsalsorunlarkarşısındaolumluveyaolumsuzgörüşünü belirlemekiçinbaşvurulanoylama,referandum. halkozanı *Halkiçindeyetişen,deyişlerinigenelliklesazlasöyleyen,sözlüşiirgeleneğinebağlıozan,âşık. halkyardakçılığı *Halkıkışkırtmaişi,tahrikçilik. halkyardakçısı *Halkıkışkırtan,halkıkötüyolasevkedenkimse. halka *Çeşitlimetallerdenveyatahtadanyapılmışçember. *Çemberbiçimindeçeşitlinesnelerdenyapılmıştutturmaaracı. *Değerlimetallerdenyapılançemberbiçimindekisüseşyası. *Sugibisıvılarıniçinekatıbirnesnenindüşmesiyleoluşan,gittikçebüyüyerekaçılançemberebenzeyen biçim. *Çemberbiçimindedizilmiştopluluk. *Uykusuzluk,yorgunluk,üzüntügibisebeplerlegözaltındabelirenkoyuluk. *Birtürufak,yağlıvetuzlusimit. *Yerdenyüksekliğiayarlanabilenaralıklaraasılıikihalatınuçlarınatakılan18cmçapında,28mm kalınlığındatahtaveyaderikaplıikidemirhalkadanoluşanasılmaaraçlarındanherbiri. halka(veyaâleme)verirtalkını(telkini),kendiyutarsalkımı *verdiğiöğüdekendiuymayankimseleriçinkullanılır. halkadizilişli *Aynıeksençevresindedizilmiş. halkadönük *Halkınyararınaolan. halkainmek *halkınanlayışvegörüşdüzeyindeolmak. halkaolmak *birçemberbiçimindedizilmek. halkaoyunları *Eleletutuşupçemberbiçimindedizilerekoynananoyunlar. halkayay *Boruanahtarınıniyitutmasınısağlayanveçevreyleanahtarkoluarasınakonulansarmalyay. halkacı *Halkayapanveyasatankimse. *Lûnaparklardaşişe,sigaragibinesnelerehalka geçirmekyoluylaoyunoynatankimse. halkalama *Halkalamakişi. halkalamak *Birşeyikıvırarakhalkabiçiminegetirmek. *Biryerveyaşeyinçevresiniçemberbiçimindekuşatmak. halkalanış *Halkalanmakişiveyabiçimi. halkalanma *Halkalanmakişi. halkalanmak *Halkabiçimindeoluşmak. halkalayış *Halkalamakişiveyabiçimi. halkalı *Halkasıolan. *Birtüroltaiğnesi. halkalıdamar *Bitkileringelişmesineyarayanhalkabiçimindekidamar. halkalıgözler *Çevresindekiteninrengikoyuolangözler. halkalılar *Sülüklerlesolucanlarıiçinealansınıf. halkamsı *Halkabiçimindeolan. halkavî *Halkabiçimindeolan. halkçı *Halkınyararıiçinuğraşan(kimse). halkçılık *Bireylerarasındahiçbirhakayrılığıgörmemek,toplulukiçindehiçbirayrıcalıkkabuletmemek,halkadı verilentekveeşitbirvarlıktanımakgörüşvetutumu,popülizm. *XX.yüzyıldaFransa'daortayaçıkan,yoksulhalkınyaşayışıveduygularıüzerindeduranbiredebiyatçığırı, popülizm. halkiyat *Halkbilimi,folklor. halkoyu *Büyükbirtopluluğuntürlüsiyasîvetoplumsalsorunlardakigörüşününalınmasıveonagöreuygulamaya girişilmesiiçinyapılanoylamadahalkınbildirdiğiolumluveyaolumsuzoy. hallaç *Yünü,pamuğuyayveyatokmakgibibiraraçlakabartma,ditmeişiniyapankimse,atımcı. hallaçpamuğugibiatmak *topludurumdabulunankişiveyanesneleridarmadağınetmek. hallaçlık *Hallacınyaptığıiş,atımcılık. hallenme *Hallenmekişi. hallenmek *Yenibirdurumagirmek,değişmek. *Kendindengeçmek,bayılırgibiolmak. *Birşeyekarşıistekduymak.hallenipküllenmekkendiimkânlarıylaiyikötügeçinipgitmek,kendiyağıyla kavrulmak. halleşme *Halleşmekişi. halleşmek *Karşılıklıdertlerinianlatmak,dertleşmek. *Birşeyleyakındanilgilenmek. halletme *Halletmekişi. halletmek *Güçgörünenbirolayveyadurumaçözümyolubulmak. *Çözmek. *Yolunakoymak,olumlusonucabağlamak. *Bircismibirsıvıiçindeeritmek. *Biryemeğiyenecekdurumagetirmek. *Cinselilişkikurmak. hallice *Durumubenzerlerinegörebirazdahaiyiolan. hallihamur *İçindebulunduğuşartlarauymakanlamınagelenhallihamurolmakdeyimindegeçer. hallolma *Hallolmakdurumu. hallolmak *Çözümlenmek,sonuçlanmak. *Birsıvıiçindeerimek. hallolunma *Hallolunmakdurumu. hallolunmak *Çözülmek,sonucabağlanmak. halojen" }, { "text": "*Madenlerle birleşincetuzverebilenflor,klor,bromveiyotelementlerineverilenad. hâlsiz *Hâli,gücüolmayan,bitkin,dermansız,takatsiz. hâlsizce *Hâlsizbirbiçimde(olan). hâlsizleşme *Hâlsizleşmekdurumu. hâlsizleşmek *Hâlsizbirdurumagelmek. hâlsizlik *Hâlsizolmadurumu,bitkinlik,dermansızlık,takatsizlik. halt *Birşeyibaşkabir şeylekarıştırma. *Uygunsuzsözsöyleme,uygunsuzişyapma. *Uygunolmayan,beğenilmeyenşey. haltetmek *uygunsuzbirsözsöylemek,uygunsuzdavranmak. haltkarıştırmak *uygunsuzdavranıştabulunmakveyaişyapmak. haltyemek *yakışıksızvekötübirişyapmak. halter *Birbirinemetalsaplabağlanmışikigülleveyadisklerdenyapılmışaraç. *Buaracıikiellekaldırmayıamaçlayanspordalı. halterci *Haltersporuyapankimse. haltercilik *Halterciolmadurumu. halûk *Temizhuylu,iyiahlâklı. halvet *Issızyerdeyalnızkalma. *Issızvekapalıyer. *Hamamlardaçoksıcakküçükyer. halvetgibi *çoksıcak(yer,oda). halvetolmak *görüşmekiçinyalnızkalıpiçeriyekimseyisokmamak. halvethane *Eski saraylardagirilmesiyasakolanoda. *Eskitekkelerdedervişlerinyalnızcaibadetetmekveçiledoldurmakiçinkapandıklarıoda. Halvetî *İbadetlerinitenhadayapanbirtarikat. *Butarikattanolankimse. ham *(meyveiçin)Yenecekkadarolgunolmayan. *İşlenmemiş(madde). *İdmansız. *Gerçekleşmekolaylığıveyaimkânıolmayan. *Kaba,toplumkurallarınıbilmeyen,incelmemiş. hambesisuyu *Köklertarafındantopraktanemilipyapraklarakadarçıkanbesisuyu. hamervah *Yersiz,yakışıksızsözvedavranışlarıolankimse,çiğadam. hamgaz *İşlenmemişgaz. hamhayal *Gerçekleşmeyecekdüşünceveyaümit. hamhum *\"Belirsizbirtakımsözlersöylemek\"anlamınagelenhamhumetmekdeyimindegeçer. *Önemsiz,boşsöz. hamhum şaralop *düzenleveyaelçabukluğuileyapılan,kimseninakılerdiremediğiiş. hammadde *Birürünveyamaloluşturmakiçingereklimaddelerinişlenmedenöncekidoğaldurumu. hampayı *Zıvanalıgeçmelerisağlamlaştırmakamacıilezıvanadangenellikleüçtebirioranındaçıkarılanparça. hamail *Omuzdançaprazolarakbeleinenbağ,hamaylı. *Muska. hamak *İkiağaçveyadirekarasınaasılarakiçineyatılanvesallanabilen,ağdanveyabezdenyapılmışyatak,ağyatak. hamakat *Ahmaklık. hamal *Ücretleyüktaşıyarakgeçinenkimse,taşıyıcı,yükçü. hamalcamal *Hamalvebenzerikimseler. hamalsemeri *Arkalık. hamalsırığı *Sırıkhamallarınınkullandığıağaç. hamalasemeriyükolmaz *insanakendiişiağırgelmez. hamalbaşı *Hamallarabaşkanlıkedenkimse. hamaliye *Hamalücreti,hamallık. hamallığınıetmek(veyayapmak) *birişinönemsiz,fakatağırveyorucuyükünütaşımak. hamallık *Hamalınyaptığıiş. *Hamalaverilenpara,hamaliye. *Kabaveağıriş. *Gereksizyereyüklenme. *Zihnigereksizbilgilerledoldurma. hamam *Yıkanılacakyer,yunak,ısıdam. hamamanası *Kadınlarhamamındanatırlarıyönetenkadın. *İriyarı,güçlüveşişmankadın. hamambohçası *Kadınlarınçarşıhamamınagiderkençamaşırlarınıveyaeşyalarınıkoyduğubohça. hamamböceği *Hamamböceğigillerden,temiztutulmayanyerlerdeüreyenzararlıbirböcek(Blattaorientalis). hamamböceğigiller *Düzkanatlılartakımınagiren,örnekhayvanıhamamböceğiolanbirfamilya. hamamgibi *peksıcak. hamamkesesi *Hamamdakiriçıkarmakiçinkullanılankıldanveyakenevirdenörülmüşelegeçebilenkese. hamamotu *Vücuttakigereksizkıllarıalmakiçinçamurkıvamınagetirilipsürülentoz. hamamtakımı *Hamamdakullanılanhavlu,kese,tasgibigerekliaraçlar. hamamtası *Banyovehamamlardaçeşmedenveyakurnadansualıpdökünmeyeyarayanyayvankap. hamamyapmak *yıkanmak. hamamagirenterler *birişegirişenkimse,oişingüçlükleriniveyamasraflarınıgözealmalıdır. hamamcı *Hamamişletenkimse. hamamcıolmak *gusülabdestialmasıgerekmek. hamamcılık *Hamamcıolmadurumuveyahamamcınınyaptığıiş. hamamınnamusunukurtarmak *görünüşünükurtarmayayönelenbirtakımyetersizçarelerebaşvurarakkötübilinenbiryereonur kazandırmayaçalışmak. hamamlık *Bazıevlerdeyıkanmakiçinayrılmış,çoğunluklaiçiveyanlarıçinkokaplı,dolababenzeryer. hamarat *Evişlerindeçokçalışanvebeceriklikadın. hamaratça *Hamaratbirbiçimde,hamaratgibi. hamaratlaşma *Hamaratlaşmakişi. hamaratlaşmak *Hamaratdurumagelmek,hamaratolmak. hamaratlık *Hamaratolmadurumu. hamarattaze *Çalışkan,becerikli(olan). hamaset *Yiğitlik,kahramanlık,cesaret. hamasî *Yiğitlerdenveyiğitliklerdensözeden(destan,şiir). hamaylı *Bkz.hamail. Hambelî * \\343Hanbelî. hamburger *Birtürköfteliveyuvarlakekmeklisandviç. hamburgerci *Hamburgeryapanveyasatankimse. hamdetme *Hamdetmekişiveyabiçimi. hamdetmek *Tanrı'yaşükretmek. hamdüsena *Tanrı'yaolanşükranduygularınıbildirme. Hamel *Koçburcu. hamhalat *Kabasaba,görgüsüz. *Verimsiz,çorak,kuru. hamız *Asit. hami *Gözeten,koruyan,koruyucu(kimse). *Kayıran,kayırıcı(kimse). hamil *Elindebulunduran,üzerindetaşıyan. *Destek,bindi. hamilolmak *üzerindebulundurmak,taşımak. hamile *Gebe,yüklü,aylı. hamilelik *Gebelik. *Hamileelbisesi. hamilen *Üzerindetaşıyarak. hamilikart *Tavsiyeedildiğiyazılıkartı,pusulayıtaşıyankimse. haminne *Yaşlıvesaygıduyulankadınlaraverilenunvan. hamisiz *Koruyucusu,kayıranıolmayan. hamiş *Mektupkâğıdınınboşbiryerineyazılanekdüşünce,çıkma,not(postscriptum). hamiyet *Birinsanınyurdunu,ulusunuveailesinikorumaçabası. hamiyetli *Hamiyetiolan. hamiyetperver *Hamiyetli,hamiyetsahibi. hamiyetperverlik *Hamiyetsahibiolma. hamiyetsiz *Hamiyetiolmayan. hamiyetsizlik *Hamiyetsizolmadurumu. hamla *Küreklerinbirkezsuyadaldırılıpçıkarılması. *Bubiçimdesandalınaldığıyol. *Kıçtanbirincioturak. hamlacı *Büyüksandalvekayıklardakıçtanbirincioturaktakürekçekenkimse. hamlaç *Üfleç. hamlama *Hamlamak. *Çinitoprağındanyapılmışnesnelerinilkpişirilişi. *Bupişirmeninyapıldığıfırınbölümü. hamlamak *Uzunzamanidmanyapmamak,hareketetmemekyüzündengücünüveyaçevikliğiniyitirmek. hamlaşma *Hamlaşmakdurumu. hamlaşmak *Hamlamakdurumu. hamle *İleriatılma,atılım. *Saldırış,savlet. *Satrançtavedamadataşsürmeişi. *Atak(II). hamleetmek(veyayapmak) *atılmak,saldırmak. *önemlibirişegirişmek,biriştebaşarısağlamakiçinçabaharcamak. hamleci *Atılımcı. hamletme *Hamletmekişi. hamletmek *Birsebebeyüklemek,yormak. hamlık *Hamolmadurumu. *İdmansızlık. hamse *Divanedebiyatındabeşmesnevîninbirarayagelmesindenoluşaneser. hamsi *Hamsigillerden,Akdeniz,KaradenizveBatıAvrupakıyılarındaavlanan,10-12cmboyunda,inceuzunbir balık(Engraulisencrasicholus). hamsibuğulama *Hamsininfırındapişirilenyemeği. hamsiçorbası *Hamsiileyapılançorba. hamsigiller *Kemiklibalıklarınhamsi,ringa,sardalye,tirsibalıklarınıiçinealanbirfamilyası. hamsikuşu *Baharat,unveyumurtayabulanarakyapılanhamsitavası. hamsilipilâv *Hazırlananiçpilâvınüzerineayıklanıptemizlenmişhamsilerinkonulmasıvefırındapişirilmesiyleyapılan birtürpilâv. hamsin *Erbaindensonragelen,31ocaktabaşlayanelligünlükkışdönemi. hamt *Tanrı'yaşükretme. hamtetmek *Tanrı'yaşükretmek. hamtolsun *\"Tanrı'yaşükürlerolsun\"anlamındahoşnutlukanlatır. hamule *Yük. *Kâğıtdolgumaddesi. hamur *Ununsuveyabaşkasıvılarlayoğrulmuşdurumu. *(kâğıtiçin),Nitelik,tür. *(ekmekvehamurişleriiçin)İyipişmemiş. *Öz,asıl,maya. hamuraçmak *yoğrulmuşhamuruinceltipyufkadurumunagetirmek. hamurboya *Ressamınboyatablasıüzerinde,resminesürmekiçinhazırladığıhamurkıvamındakiyağlıboya. hamurçorbası *Hamurileyapılançorba. hamurgibi *yorgunluktaneliayağıtutmaz. *yiyeceklerinçokpişipbulamaçdurumunagelmesi. hamurişi *Hamurdanyapılanyiyecekleringeneladı. hamurtahtası *Üzerindehamuraçılantekerlekbiçimindevekısaayaklımasa,yastağaç. hamurtatlısı *Hamurlayapılantatlılarıngeneladı. hamurteknesi *İçindehamuryoğurmayayarayanözelkap. hamurtutmak *hamurhazırlamak. hamurcu *Fırındahamuryoğuran(işçi),hamurkâr. hamurculuk *Hamurcununişiveyamesleği. hamurkâr" }, { "text": "*Hamurcu. hamurlama *Hamurlamakişi. hamurlamak *Hamursürmek. *(kapalıtencereninkenarınıbuğuçıkmasındiye)Hamurlasıvamak. hamurlanma *Hamurlanmakişi. hamurlanmak *Hamurabulanmak. hamurlaşma *Hamurlaşmakişi. hamurlaşmak *Hamurkıvamıalmak,gevşemek. hamursu *İyipişmemiş,hamurgibi,hamurumsu. hamursuz *Yahudilerin,HamursuzBayramıdolayısıylayapıpyedikleribirçeşitmayasızçörek. HamursuzBayramı *YahudilerinMısır'dançıkışlarınıanmakamacıylaheryılkutladıklarıbayram. hamurumsu *Hamurkıvamındaolan,iyipişmemiş,hamursu. hamut *Arabakoşumundaatlarınboyunlarınageçirilenağaçveyaüstünemeşingeçirilmişçember. han *Osmanlıpadişahlarınınadlarınınsonunagetirilenunvan. *DoğuülkelerindeyerlibeylerveKırımgiraylarıiçinkullanılanunvan. han *Yolüzerindeveyakasabalardayolcularınkonaklamalarınayarayanyapı. *Büyükşehirlerdeserbestmesleklerdeçalışanlarınodaveyadairetutupçalıştıklarıbirkaçkatlıyapı. hangibi *gereğindençokgenişolanyer. hanhamamsahibi *mülküçok,varlıklıkimse. hankapısındanteğeltiatmak *defetmek,kovmak. hanay *İkivedahaçokkatlıev. *Sofa,hol. *Avlu. Hanbelî *İslâmlıktasünnetehlidenilendörtmezheptenbiri. *Bumezheptenolankimse. hancı *Hanişletenkimse. hancısarhoşyolcuşarhoş *kiminneyaptığı,neettiğibellideğil. hancılık *Hancıolmadurumuveyahancınınyaptığıiş. hançer *Ucueğrivesivri,kamayabenzer,silâholarakkullanılanbirtürbıçak. hançerçiçeği *ÇiçeklerihançersapınıandırdığıiçinLâtinçiçeğineverilenbirad. hançere *Gırtlak. hançerleme *Hançerlemekişi. hançerlemek *Hançerleyaralamakveyaöldürmek. hançerlenme *Hançerlenmekişi. hançerlenmek *Hançerleyaralanmakveyaöldürülmek. handan *Şen,neşeli. hande *Gülme,gülüş. handikap *Atyarışlarındabinicilerleeyerintoplamağırlığının,atlarınkoşuyukazanmaşansınıetkileyecekbiçimde ayarlanması. *Elverişsizdurum,engel. handiyse *Yakınzamanda,neredeyse,hemenhemen. hane *Ev,konut. *Evhalkı. *Birbütünüoluşturanbölümlerdenherbiri,bölük,göz. *Ondalıksayısistemindebirsayınınsağdansoladoğrurakamlarınınderecelerinegöreherbirinin bulunduğuyer,basamak. *KlâsikTürkmüziğinde,peşrevgibisazparçalarınınbölümlerindenherbiri. *Birleşikkelimelerdeikincikelimeolarakbulunur,bina,yapı,yer,makamanlamlarınıkarşılar. hanedan *Hükûmdarveyadevletbüyüğügibibirkişiyedayanansoy,büyükaile. *Bellivebüyüksoydangelen. *Eliaçıkvekonuksever. hanedanlık *Hanedandanolmadurumu. Hanefî *İslâmlıktasünnetehlidenilendörtmezheptenbiri. *Hanefîmezhebindenolankimse. Hanefîlik *Hanefîmezhebi. hanek *Söz,konuşma. haneli *Herhangibirsayıdaeviolan. *Herhangibirsayıdahanesiolan. hanelik *Herhangibirsayıdaeviolan,evlik. hanende *Şarkısöylemeyimeslekedinmişkimse,şarkıcı,okuyucu. hanendelik *Hanendeolmadurumu,şarkıcılık,okuyuculuk. hangar *Uçak,araba,tarımaracı,eşyagibinesneleribarındırmayayararkapalıyer,sundurma. hangargibi *çokbüyükvegenişyer. hangi *İkiveyadahaçokşeydenbirtanesinibelirtecekbircevapistemekiçinkullanılansorusıfatı. *Fiilidilekveyaşartbirleşikzamanındaolancümlelerde,nesneninveyacümleninbelirtenidurumunda olduğundanesnedekikavramıgenelleştirir. hangiaklahizmetediyor? *negibibirdüşünceileböyleolmayacak,mantıksızbirişyapıyor?. hangibiri? *çokolanlardanhangisi. hangidağdakurtöldü? *kendisindenbeklenmedikbirdavranışkarşısındaşaşmavesitemanlatır. hangipeygamberekullukedeceğinişaşırmak *kiminsözünüyerinegetireceğinibilemeyerekşaşkınlıkiçindekalmak. hangirüzgârattı? *biryereuzunsüreuğramamışkenbeklenmedikbirzamandagelenleresitemyollusöylenir. hangitaşpekse(katıysa),başınıonavur *kendikusuruyüzündenzorbirdurumadüşenveyabaşkalarındanyardımisteyenbirkimseye öfkelenildiğindesöylenir. hangitaşıkaldırsan,altındançıkar *heriştenanlarveyaanladığıiddiasındabulunur. *herişekarışır. hangisi *Birkaçkişiarasındankimveyabirkaçşeyarasındanhangişey. hanım *Kızvekadınlaraverilenunvan,bayan. *Karı,eş. *Kadınlığınbütüniyiniteliklerinitaşıyan. *Toplumsaldurumu,varlığıiyiolan,hizmetindebulunulankadın. hanımböceği *Kınkanatlılardan,karabenekli,kırmızırenkte,kurtçuklarıyediğiiçinyararlısayılanbirböcek,gelinböceği (Coccinella). hanımevlâdı *Nazlıbüyütülmüş,çıtkırıldımkimse. *Piç. hanımhanımcık *Evine,çocuklarına,işinegereğigibibakan,çevresiyleuyumlu(kadın,kız). *Böylebirkadınaveyakızayaraşırdavranışlarıolan. hanımanne *Kayınvalide. hanımefendi *Üstünbirsaygıgöstermişolmakiçinkadınadlarınınsonunagetirilirveyaadlarınyerinekullanılır. hanımefendilik *Hanımefendiolmadurumuveözelliği. hanımeli *Hanımeligillerdentırmanıcı,korularda,çalılıklardayetişenbirbitki(Loniceracaprifolium). *Bubitkiningüzelkokuluçiçeği. hanımeligiller *İkiçeneklilerden,örneğihanımeliolanbirbitkifamilyası. hanımgöbeği *Birçeşithamurtatlısı. hanımlık *Hanımolmadurumuveözelliği. hanımnine *Bkz.haminne. hanımparmağı *İnceuzun,parmakbiçimindebirçeşithamurtatlısı. hani *Nerede,neoldu,neredekaldı. *Karşıdakinindahaöncedenbildiğibirşeykendisinehatırlatılmakistenildiğindekullanılır. *Verilensözühatırlatansözünbaşınagetirildiğindesitemanlatır. *Bazen\"bari\"anlamındakullanılır. *\"Doğrusunusöylemekgerekirse\",\"kaldıki,üstelik\"anlamlarındakullanılır. hani *Hanigillerden,Akdeniz'deyaşayan,alacakırmızırenkli,beyazetli,ortabüyüklüktebirbalık(Serranus cabrilla). haniya *hani. haniyokmu *dikkatiarkadangelensözeçekmekiçinsöylenir. hanidir *nevakittir,epeyzamandır,çoktanberi. hanigiller *İyibilinentürlerihaniveyazılıhaniolankemiklibalıklartakımı. hanlık *Hanolmadurumu. *Hanınegemenliğindekiülke. *Hanınyönetimi. hanthant *\"Rahatsızedecekbiçimdebirşeyeaşırıistekduymak\"anlamındahanthantötmekdeyimindegeçer. hantal *Kocaman,iri,kaba. *İşi,davranışlarıkabaveyavaş. hantallaşma *Hantallaşmakişi. hantallaşmak *Hantalbirdurumagelmek. hantallık *Hantalolmadurumu. hanüman *Evbark,ocak. hanümanınıyıkmak *ocağınıyıkmak,evinibarkınıdağıtmak. Hanya *\"Haddinibilmek\"anlamındaHanya'yıKonya'yıbilmek(veyaanlamak)bilmemek(veyaanlamamak) deyimindegeçer. Hanya'yıKonya'yıanlamak *birişingerçekyönünüanlayarakaklıbaşınagelmek,akıllanmak. Hanya'yıKonya'yıgöstermek(veyaöğretmek) *Bkz.dünyanınkaçbucakolduğunugöstermek. Hanya'yıKonya'yıöğrenmek *Bkz.anlamak. hap *Kolaycayutulabilmesiiçinküçüktoparlakdurumunagetirilmişilâç. *Biriçimlikafyon. hap *(çocukdilinde)Yutmasesi. hapetmek *yemek,yutmak. hapaz *Avuç. hapazlama *Hapazlamakişi. hapazlamak *Avuçlamak. hapçı *Afyonvb.uyuşturucularaalışmışolan(kimse). hapçılık *Uyuşturucumaddeözelliğitaşıyanhaplaradüşkünolmadurumu. hapıyutmak *kötübirdurumadüşmek. hapırhapır,hapırhupur *İştahlıvegürültülübirbiçimde(yemek). hapis *Biryerekapatıpsalıvermeme. *Yasalaragöresuçubelirlenenbirkimseyicezaevinekoymacezası. *Cezayaçarptırılmışsuçlularınkapatıldıklarıyer,cezaevi,hapishane. *Cezaevinekapatılmışkimse,mahpus. *Pullarısalıvermemek,kapatmaktemelinedayananbirçeşittavlaoyunu. hapisgiymek *hapiscezasınaçarptırılmak. hapisyatmak *hükümlüolduğusüreyihapishanedegeçirmek. hapishane *Hapiscezasınaçarptırılanlarınkapatıldıklarıyer,dam,cezaevi,kodes. hapishanekaçkını *suçluolupdahenüztutuklanmamışkimse. *kötü,serseri,hoyratkimse. hapislik *Hapistebulunmadurumuveyasüresi. haploit *Olgunbirüremehücresindebulunankromozomtakımı. haploloji *Bkz.Ortaheceyutumu. hapsedilme *Hapsedilmekişi. hapsedilmek *Hapsetmekişiyapılmak. hapsetme *Hapsetmekişi. hapsetmek *Birsuçluyuhapishaneyekoymak. *Biryerekapatıpsalıvermemek. *Birkimseyiveyabirşeyiboşuboşunatutmak,alıkoymak. hapsettirme *Hapsettirmekişi. hapsettirmek *Hapsedilmesineyolaçmak. hapşırık *Aksırık. hapşırıklı *Aksırıklı. hapşırma *Hapşırmakişi,aksırma. hapşırmak *Aksırmak. hapşırtma *Hapşırtmakişi. hapşırtmak *Aksırtmak. hapşu *Hapşırmasesi. hapt *\"Birtartışmadakarşısındakinisusturmakvekarşılıkveremezdurumagetirmek\"anlamındahaptetmek birleşikfiilindegeçer. haptetme *Haptetmekişi. haptetmek *Karşısındakinisusturmak,cevapveremezdurumundabırakmak. har *Birtakımikilemevedeyimlerdeçeşitlianlamlarlageçer. har *Sıcak,kızgın,yakıcı. hargür *tartışıpçekişme,tartışıpçekişerek. hargür *Bkz.har. harhar *Gürültülü,bolvesürekliolarak. harhur *karışıklıkveanlaşmazlık. harhur *Bkz.har. harvurupharmansavurmak *düşüncesizcevehesapsızcaharcamak,bolbolharcayıptüketmek." }, { "text": "hara *Atüretilençiftlik,aygırdeposu. hara *Hare. harabat *Yıkıntılar,harabeler,viraneler. *(Divanedebiyatında)İçkilieğlenceyeri,meyhane. harabatî *Maddîşeyleredeğervermediğiiçinüstünebaşınaözenmeyen,dağınık,derbeder. *Vaktinimeyhanelerdeveyazevkvesefadageçiren(kimse). harabatîlik *Harabatîolmadurumu,dağınıklık,derbederlik. harabe *Eskiçağlardankalmışşehirveyayapı,ören,kalıntı. *Yıkılmışveyayıkılmayayüztutmuşyapı,yıkı. harabelik *Harapolmuşyer,ören. haracabağlamak *birkimseyibellizamanlardakendisinebellimiktardaparavermeyezorlamak. haracakesmek *zorbalıklaparakoparmakveyaçıkarsağlamak. haraç *OsmanlıTürklerindegenelolaraktopraksahiplerindendevletçealınanvergi. *OsmanlıTürklerindeMüslümanolmayanlarındevleteödemekleyükümlüolduklarıvergi. *Biryerden,birkimsedenzorbalıklaalınanpara. haraçmezatsatmak *açıkartırmailesatmak. haraçyemek(veyaalmak) *başkasınınsırtındangeçinmek. haraççı *Haraçtoplamaklagörevliolankimse. *Zorkullanarakbiryerdenveyakimsedenparasızdırankimse. haraççılık *Haraççınıngörevi. *Zorkullanarakbiryerdenveyakimsedenparasızdırankimseninyaptığıiş. haraçlı *Haracabağlanmış,vergiödeyen. harakiri *Japonlardakarnınıbıçakladeşmeyoluylakendiniöldürme. haralagürele *Telâşile. haram *Dinkurallarınaaykırıolan,dinceyasakolan. *Yasak. harametmek *oşeydenumulanyararverahatıtattırmamak. haramolmak *birşeydengereğigibiyararlanamamak. haramolsun! *\"hayrınıgörme,görmesin!\"anlamındakullanılanbirsöz. harampara *Yasadışıyollardankazanılanpara. haramyemek *dinîinançlaraaykırıolarak,haksızolarakbirşeyeelatmak,sahipolmak. haramauçkurçözmek *nikâhsızolarakcinselilişkidebulunmak. harami *Hırsız,haydut. haramilik *Hırsızlık,haydutluk. haramsız *Haramolmayan,haramkarışmamış. haramzade *Yasadışıbirleşmelerdendoğançocuk,piç. haranı *Büyüktencere. harap *Bayındırlığıkalmamış,yıkılacakdurumagelmiş,yıkkın,viran. *Bitkin,yorgun,perişan. *Çoksarhoş. harapetmek *harapdurumagetirmek. harapolmak *harapdurumagelmek,haraplaşmak,perişanolmak. haraplaşma *Haraplaşmakişi. haraplaşmak *Harapdurumagelmek,viranolmak,perişanolmak. haraplık *Harapolmadurumu,yıkkınlık. harar *Çoğukıldandokunmuş,büyükçuval. harargibi *içineçokşeyalabilen,geniş,büyükeşyalariçinkullanılır. hararet *Isı. *Sıcaklık. *Susama,susuzluk. *Coşkunluk,ateşlilik. hararet basmak *çoksusamak. *vücutısısıartma. hararetkesmek(veyasöndürmek) *susuzluğugidermek. hararetvermek *susatmak. hararetlendirme *Hararetlendirmekişi. hararetlendirmek *Hararetlenmesineyolaçmak. hararetlenme *Hararetlenmekişi. hararetlenmek *Isısıartmak. *Canlanmak,kızışmak. hararetli *Isısı,sıcaklığıfazlaolan. *Coşkun,ateşli,canlı. hararetlihararetli *Yoğunveheyecanlıbirbiçimde,ateşliateşli. haraşo *\"iyi,güzel\"Birtüryünörgüsü. haraza *Kavga,gürültü,karışıklık. *Öfke,sinir. haraza *Sığırınötkesesindençıkantaş. harbe *Kısamızrak. *Harbi. harbi *Ateşlisilâhlarıniçinitemizlemektekullanılançubuk,harbe. *Doğru,hilesiz,temiz,mert. harbî *Savaşlailgili. *OsmanlıDevletiylehenüzbarışdurumundabulunmayan,birantlaşmayapmamışdevletlervebu devletlerinuyrukları. *Osmanlıülkelerindeticaretleuğraşanyabancıuyruklaraverilenad. harbibasmak *doğru,hızlıyürümek. harbikonuşmak *dosdoğru,gerçeğigizlemedenkonuşmak. harbilik *Doğruluk,temizlik,mertlik. *Ateşlisilâhlardaharbininyerleştirildiğiyer. harbiye *Savaşişleri. *(büyükHile)Subayyetiştirenyüksekokul,harpokulu. HarbiyeNezareti *OsmanlıİmparatorluğundaMillîSavunmaBakanlığınaverilenad. Harbiyeli *Harpokuluöğrencisi. harcama *Harcamakişi,parayıeldençıkarma,sarf. *Birşeyalmakiçineldençıkarılanpara,gider. harcamakalemi *Muhasebeişlemleriiçindeenfazlasatınalınanmaddelerinbütünü. harcamak *Birişgörmekveyabirşeysatınalmakiçinparayıeldençıkarmak,sarfetmek. *Birşeyyapmakiçinkullanmak,tüketmek. *Birinindeğerveonurunukırıcıbirdurumyaratmak. *Manevîyöndenkötüdurumadüşürmek,fedaetmek. *Yokolmasına,ölmesinesebepolmak. harcanabilir *Harcanmaözelliğiolan. harcanma *Harcanmakişi. harcanmak *Harcamakişiyapılmak,harcamakişinekonuolmak. harcayış *Harcamakişiveyabiçimi. harcı *Ucuz,herkeseyeuygun. harcıolmak *biriş,birininyapabileceğinitelikteolmak. harcıâlem *Herkesinalabileceği,herkesinkullanabileceği,herkesinişineyarayan,herkeseyeuygun. *Hiçbirözelliğiolmayan,yeniliğiolmayan,basmakalıp. harcırah *Yolluk. harç *Harcananpara,masraf. *Resmîişlerdedevletveznesineödenenpara. *Yapıdatuğlaveyataşlarınörgüsünüpekitmek,duvarlarısıvamakiçinkullanılan,toprak,samanveyakum, kireç,çimentogibişeylerisuilekararakyapılançamur,karışım. *Biryemeğinyapılmasındakullanılanvetatverenmaddelerinbütünü. *Giysilerdikilirkenkullanılantamamlayıcıveyasüsleyicişeyler. *Bahçıvanlıktadeğişikniteliktekitoprakvb.maddelerinkarıştırılmasıylahazırlanmıştoprak. harçlı *Yapılmasıiçinharçödenen. *Harçileörülmüş. *Süslerlebezenmiş(giysi). harçlık *Ufaktefekihtiyaçlariçinayrılmışpara. harçsız *Harcıolmayan. hardal *Turpgillerden100-150cmyükseklikte,sarıçiçekli,deriyiyakıcınitelikteolanvetohumuhekimlikte kullanılan,tadıacıvebiryıllıkbirbitki(Brassicanigra). *Butohumuntozdurumunagetirilmişveyasirkeilekarıştırılarakyapılmışmacunu. hardalrengi *Kirlisarırenkte. hardaliye *İçinehardalkatılarakyapılanüzümşırası. hardallı *Hardalıolan. hardallık *Hardalyapımındakullanılanmalzeme. *Hardalkonulankap. hardalsı *Uzunikiçenetlimeyve. hardalsız *Hardalıolmayan. hare *Bazınesne,canlı,gözvb.ndedalgalanırgibigörünenparlakçizgiler,meneviş,dalgır. *Üzerindedalgalıçizgilerbulunankumaş. *Çokserttaş,mermer. harekât *Davranışlar,işler. *Bellibiramaçgözetilerekbiraskerîbirliğeyaptırılanmanevra,çarpışma,çevirme,kovalamagibiişler. hareke *Arapharfleriyleyazılmışmetinlerdekısaünlülerigöstermekiçinkullanılanişaret. harekeleme *Harekelemekişi. harekelemek *Birünsüzeharekekoymak. harekeli *Harekekonulmuş. harekesiz *Harekekonulmamış. hareket *Bircismindurumununveyerinindeğişmesi,devinim. *Vücuduoynatma,kıpırdatmaveyakımıldanma. *Davranış. *Yolaçıkma. *Belirlibiramacavarmakiçinbirbiriardıncayapılanilerlemeler,akım. *Yersarsıntısı,deprem. *Devinim. *(demiryollarında)Katarlarındüzenlenmesivehangisaatlerdeyolaçıkıphangiduraklardakarşılaşacaklarını düzenlemeişleri. *Birparçanınyavaşlık,çabuklukderecesi. *Kasveeklemlerin,bellidoğalşartlariçersindeişlemelerisonucuvücutbölümlerindedüzenliveolumlu etkilerleoluşturduklarıyerdeğişimi. *Devinim. hareketdairesi *Demiryollarındahareketişlerinidüzenleyen,izleyendaire. hareketetmek *yolagitmek,yolaçıkmak. *vücuduoynatmak,kıpırdatmakveyakımıldamak,devinmek. *davranmak. *devinmek. hareketnoktası *Birişin,biryolculuğunvb.ninbaşladığıyer. *Birsorununincelenmesindebaşlangıçolarakalınannokta. hareketegeçirmek *birişinyapılmasınasebepolmak,kımıldatmak,canlandırmak. hareketegeçmek *birişiyapmayabaşlamak,bitirmekamacıilebirişegirişmek. hareketegetirmek *kımıldatmak,canlandırmak. hareketlendirme *Hareketlendirmekişi. hareketlendirmek *Hareketlenmesineyolaçmak. hareketlenme *Hareketlenmekişi. hareketlenmek *Hareketkazanmak,hareketegeçmek. hareketli *Hareketiolan,yerdeğiştirebilen,devingen,müteharrik. *Canlılıkgösteren,canlı,kıpırdak. hareketlilik *Hareketliolmadurumu,devingenlik. hareketsiz *Hareketetmeyen,yerindenkımıldamayan,durgun,durağan. hareketsizlik *Hareketsizolmadurumu. harekî *Hareketdurumunda,devinimdurumundaolan. harelenme *Harelenmekişi. harelenmek *Kımıldadıkçaüzerindeparlakçizgilergörünmek,dalgalanmak. hareli *Haresiolan. harem *Sarayvekonaklardakadınlaraayrılanbölüm. *Bubölümdeoturankadınlarınhepsi. *Karı,eş. haremağası *Osmanlısaraylarındavebüyükkonaklardaharemleselâmlıkarasındahizmetgörenhadım,zenciköle, hadımağası. haremkâhyası *Hareminalışverişinebakanerkekgörevli. haremlik *Sarayvekonaklardakadınlaraayrılanbölüm,selâmlıkkarşıtı. *Karılık,eşlik. haremlikselâmlıkolmak *biryerdekadınlarayrı,erkeklerayrıoturmak. Harezmîyolu *Bkz.algoritma. harf *Dildekibirsesigösterenvealfabeyioluşturanişaretlerdenherbiri. harfatmak *sözatmak,tanımadığıbirkadınauygunsuzsözlersöyleyerekyaklaşmayaçalışmak. harfçevirisi *Transliterasyon. harfendaz *Onurkırıcısözsöyleyen." }, { "text": "harfendazlık *Harfendazolmadurumu. harfiharfine *Tastamam,uygun,gerçekteolduğugibi. harfitarif *Arapçadaaddanöncegelenveadınbelirliolduğunugösterenelif,lâmharfleri,tanımlık. harfiyen *Harfiharfine,hiçbirdeğişiklikyapmadan. harharyas *Harharyasgillerden,boyu2m'yibulançoktehlikelibirköpekbalığıtürü(Carcharhinuslamia). harharyasgiller *Köpekbalıklarıtakımınagirenbirfamilya. harıbaşınavurmak *çokkızmak;azmak,kendinitutamayacakdurumagelme. harıgeçmek *kızgınlığı,sıcaklığı,hevesi,isteğiveyaöfkesiazalmak. harılharıl *Aralıksızolarak,durmaksızın,bütüngücüyle. harılanma *Harılanmakdurumu. harılanmak *(hayvan)Huysuzlanmak,huysuzluketmek. harıldama *Harıldamakdurumu. harıldamak *Gürültüylevesürekliolarakakmak;yanmak;çalışmak. harıltı *Harıldarkençıkanses. harım *Sebzevemeyvebahçesi. *Tarlavebahçeçevresindekiçit. harın *Birşeydenhuylanıpyürümeyen,gerigerigiden(hayvan). *Hain,huysuz. *Obur. haricen *Dıştan,dışarıdan. haricî *Dışlailgili,dıştanolan. hariciye *(devletyönetiminde)Dışişleri. *Ameliyatıveyatedaviyigerektirenhastalıklarlailgilenenhekimlikkolu. *Hastahanelerdebuhastalıklarlailgilenenbölüm. hariciyenazırı *Dışişleribakanı. hariciyeci *Dışsiyasetileuğraşanmeslekadamı. *Hariciyehastalıklarıuzmanhekimi. hariciyecilik *Hariciyeciolmadurumu. hariç *Dış,dışarı. *Yabancıülke,dışarı. *Dıştakalmaküzere,dışındasayılmaküzere. hariçolmak *oişiniçindeolmamak. hariçtengazelokumak(veyaatmak) *birkonuyuiyicebilmeden,üzerindegörüşvedüşünceilerisürmek. *birkonuşmayayersizvezamansızkatılmak. harika *Yaradılışınveimkânlarınüstündenitelikleriyleinsandahayranlıkuyandıran(şey). *Çokbüyükbirhayranlıkuyandıran,eksiksiz,kusursuz,tam,mükemmel. harikalaryaratmak *hayranlıkuyandıracakbaşarılarkazanmak. harikulâde *Eşigörülmemiş,şaşkınlıkyaratıcı,olağanüstü. *Çokgüzel. harikulâdelik *Harikulâdeolmadurumuveyaözelliği,olağanüstülük. harim *Girilmesiyabancıyayasakolan,kutsaltutulan,korunulanyer. harir *İpek. haris *İstekli,açgözlü,birşeyiçokfazlaisteyen,hırslı. harita *Coğrafya,tarih,dil,nüfusvb.olgularlailgiliyeryüzününveyabirparçasının,bellibiroranagöre küçültülerekdüzlemüzerineçizilentaslağı. haritacı *Haritayapankimse,kartograf. haritacılık *Haritacıolmadurumu. *Çeşitliamaçlarayönelikharitalarınyapımyöntemi,kartografi. haritadaolmak *gözönündebulundurulmasıgerekmek. haritadansilinmek *birülke,başkadevletinhâkimiyetialtınagirmek. *(birköy,kasaba)savaşveyadepremgibibirolaysonundayokolmak. haritalık *Haritalarınsaklandığıyer. hark *Bkz.ark. harlak *Harıltıileakansu,çağlayan. harlama *Harlamakişi. harlamak *(ateşiçin)Kuvvetlenmek,harlıbirbiçimdeyanmak. *Birdenöfkelenerekbağırmak,birineçıkışmak. harlatma *Harlatmakişi. harlatmak *(ateşi)Kuvvetlendirmek,alevlendirmek. harlı *Kuvvetli,harılharılyanan. harman *Tahıldemetlerininüzerindendüvengeçirilerektanelerinbaşaklarındanayrılmasıişi. *Buişinyapıldığıyerveyamevsim. *Birçokçeşittenbirerparçaalıpyenibirleşimoluşturmaişi. *(kâğıtçılıkta)Selülozaçılmasıaşamasındanbaşlayıpkâğıtveyakartonsayfasınınmeydanagelmesinekadar kullanılanbirveyabirkaçkâğıthamuruilediğermalzemelerinmeydanagetirdiğisulusüspansiyon. harmançevirmek *harmanlamak. harmançorman *Bkz.karmançorman. harmandövmek *ekintanelerinisaptanayırmakişiniyapmak. harmanetmek(veyayapmak) *birçokçeşittenbirerparçaalıpyenibirbirleşimoluşturmak. harmansavurmak *tahılısamandanayırmakiçindövülmüşünürüzgârakarşısavurmak. harmansonu *Harmandansonrakalan,topraklakarışmıştahıl. *Büyükbirvarlıkveyaiştensonrakalanbölüm. harmansonudervişlerin *birişinsonundaiyipayalanlariçinsöylenir. harmanyeri *Üzerindeharmandövülen,sıkıştırılmışserttoprakalan. harmancı *Harmanişiileuğraşankimse. harmancılık *Harmancıolmadurumu. *Harmancınınyaptığıiş. harmandalı *(Egebölgesinde)Birçeşitzeybekoyunu. harmani *Bütünvücudusaran,kolsuzvebazenkukuletalıbirçeşitüstgiysisi,pelerin. harmaniye *Bkz.harmani. harmanlama *Harmanlamakişi. harmanlamak *Harmanetmek. *Birçemberoluşturacakbiçimdedolaşmak. *(gemi)Azbirdümenaçısıylabüyükbireğriçizerekyürümek. harmanlanma *Harmanlanmakişi. harmanlanmak *Tütün,çay,içkigibişeylerinbirkaççeşidibirbirinekatılıpkarıştırmak. *(Ay)Çevresinde ağıloluşmak. harmanlatma *Harmanlatmakişi. harmanlatmak *Harmanyaptırmak. harmanlık *Harmaniçingereklieşya. *Harmanyeri. harmoni *Armoni. harmonyum *Dışgörünüşüpiyanoyabenzeyen,körüğüayaklaişletilenküçükorg. harnup *Keçiboynuzu. harp *Savaş. harp *Diktutularakparmaklaçalınan,üçköşelivetelli,büyükçalgı,arp. harpaçmak *Bkz.savaşaçmak. *Birkonudagüçlübiçimdemücadeleetmek,birkonuyuşiddetlesavunmak. harpakademileri *TürkSilâhlıKuvvetlerinekumandanvekurmaysubayyetiştirenokullar. harpdairesi *MillîSavunmaBakanlığındasavaşgereçleriileuğraşandaire. harpmalûlü *Savaştasakatkalmışasker. harpokulu *TürkSilâhlıKuvvetlerinesubayyetiştirenyüksekokul,harbiye. harpzengini *Savaşsırasındayolsuzkazançlarsağlayarakkısasüredezenginolankimse. Harputköftesi *Kıyma,incebulgurvefesleğengibideğişikkokuvebaharatlahazırlanansuluköfteliyemek. harrangürra *Gürültüileveözensizolarak. harrup *Harnup. hars *Tarlasürme. *Kültür. hart *(ısırmak,yemekvb.için)Birdenvesertbirbiçimde. harthart *Sertvekabasesçıkararak. harthurt *Ağızdolusuısırarakvesesçıkararak(yemek). harta *\"Sırasız,saygısızdavranışlardabulunmak\"anlamındahartasıhurtasıolmamakdeyimindegeçer. hartadak *Ansızınvesertçe(ısırmak,kapmak). hartadan *Bkz.hartadak. hartama *Kiremityerinekullanılanveyakiremitaltınakonulanincetahta. harttadak *Bkz.hartadak. hartuç *Mermininarkasındannamluyasürülenbezdenveyakartondanbarutkesesi. has *Özgü,mahsus. *Katışıksız,eniyicinsten;saf. *İyiniteliklerikendindetoplamışolan(kişi). *OsmanlıDevletindeyüzbinakçeyiaşandirlik. *Hükümdaraözgüolan. hasun *Kepeğindenbütünüyleayrılmışbirincisınıfun. hasa *Bkz.hasse. Hasanpaşaköftesi *Fırındakaşarvemaydanoz,soğankarışımıilehazırlanansoslapişirilenköfte. hasar *Herhangibirolayınyolaçtığı,kırılma,dökülme,yıkılmagibizarar. hasarauğramak *zarargörmek,yıkılmak,harapolmak. hasarlı *Hasarauğramış. hasat *Ürünkaldırma,ekinbiçmeişi. *Bubiçimdetoplanmışürün. hasatçı *Ürünkaldırma,toplama,ekinbiçmeişiileuğraşankimse. hasatçılık *Hasatçıolmadurumu. *Hasatçınınişi. hasbelkader *Rastlantısonucuolarak,tesadüfen. hasbetenlillâh *Tanrıiçin,Tanrıuğruna,Tanrırızasıiçin,hiçbirkarşılıkbeklemeksizin. hasbıhâl *Söyleşi,sohbet. hasbıhâletmek *söyleşmek,karşılıklıkonuşmak,sohbetetmek. hasbî *Gönüllüvekarşılıksızyapılan. *Sebepsiz. hasbîgeçmek *(birşeye)önemvermemek,ilgigöstermemek,kısakesmek. hasbîlik *Gönüllüvekarşılıksızişyapma,gönüllülük. hasebinesebi *Soyusopu. hasebiyle *Dolayısıyla,...-dan/-denötürü. haseki *OsmanlıDevletindebirgörevdeeskimişolanlaraverilenunvan. *Bostancıocağınınküçükderecelisubayları. *Osmanlısarayındakaravaşlararasındanseçilenpadişahgözdesi. hasekisultan *Padişahtançocuğuolankaravaş. hasekiküpesi *Düğünçiçeğigillerdenbirsüsbitkisi(Aquilegia). hasenat *Yararlı,iyi,güzelişler. hasep *Kişiselözellikler,nitelikler. haset *Kıskançlık,çekememezlik,günü. hasetetmek *kıskanmak,çekememek,günülemek. hasetçi *Kıskanç,günücü. hasetlenme *Hasetlenmekişi. hasetlenmek *Kıskanmak,çekememek. hasetli *Hasetdolu. hasetlik *Hasetolmadurumu,hasetçidavranış,kıskançlık,günücülük. hasıl *Yenibaşaktutmayabaşlamışyeşilekin. hâsıl *Olan,ortayaçıkan;görünen. hâsılolmak *ortayaçıkmak,türemek. hâsıla *Birişteneldeedilensonuç. hâsılat *Ürün. *Gelir,kazanç. hâsılatlı *Gelirgetiren;ürünveren. hâsılı *Sözünkısası,kısacası. hâsılıvelkelâm *Sözünkısası,kısacası,özetlersek. hâsılıkelâm *Bkz.hâsılıvelkelâm. hasım *Düşman,yağı." }, { "text": "*Biroyun,davaveyayarıştakarşıtaraf. hasımca *Hasımgibidavranarak. hasımlık *Hasımolmadurumu. *Düşmanlık,yağılık. hasır *Saz,kabuk,yaprakgibibirbitkimaddesiyleörülmüştabanveyatavanörtüsü. *Tamamıveyabirbölümüböylebirörgüdenyapılmışolan. hasır *Ayırma,(birşeyi)özgükılma. hasırotu *Hasırotugillerden,bataklıklardayetişendüz,inceuzunvedayanıklıolanyapraklarıkıtıkyapmaya,hasırve zembilörmeye yarayanbirsaz,zembilotu,semercisazı,sukamışı,kofa,kiliz(Typha). hasırotugiller *Sukıyılarındayetişen,örneğihasırotuolanbirbitkifamilyası. hasıraltı *\"Birişiisteyerek,bilerekvehaksızolarakyürütmemek,örtbasetmek\"anlamındahasıraltıetmekdeyiminde geçer. hasırcı *Hasırörenveyasatankimse. hasırcılık *Hasırörmezanaatıveyasatmaişi. hasırlama *Hasırlamakişi. hasırlamak *Hasırladöşemek,üstünühasırlaörtmek. hasırlanma *Hasırlanmakdurumu. hasırlanmak *Hasırladöşenmek,üstühasırlaörtülmek. hasırlı *Hasırıolan,hasırlakaplanmışolan. *Hasırlakaplanmışşişe. hasis *Cimri,pinti,kısmık. *Bayağı,insanıküçülten,alçak. hasislik *Hasisolmadurumu. *Hasisdavranış. hasisliketmek *cimricedavranmak. hasiyet *Özgülük,hassa. *(yiyecekveiçecekiçin)Yarar,etki. hasiyetli *(yiyecekveiçecekiçin)Yararlı,etkili. haslet *İnsanınyaradılışındangelenözellik,huy. haspa *Kızveyakadınlaraşakaveyaalayyollusöylenensöz. hasret *Özlem. hasretçekmek *özlemduymak. hasretgitmek *özleminiçektiği,sevdiğibiryereveyakimseyekavuşamadanölmek. hasretkalmak *özlemek. hasretiniçekmek *çoközlemek. *ihtiyaçduyduğuhâldeo şeyieldeedememeninüzüntüsüiçindebulunmak. hasretli *Hasretiolan,özlemli. hasretlik *Sevilenbirşeyveyakimsedenayrıkalmadurumu,ayrılık. hasretme *Hasretmekişi. hasretmek *Birşeyinbütününübirine,birşeyeayırmak,vermek. hasrolunma *Hasrolunmakdurumu. hasrolunmak *Birşeybütünüylebirineverilmek,ayrılmak. hassa *Özgülük,özellik,hasiyet. hassaaskeri *Hükümdarıkorumaklagörevliaskerîsınıf. hassas *Duyumveduygularıalgılayan. *Çabukduygulanan,duygun,duyar,duyarlı,içli,alıngan. *Çabuketkilenen. *Yapımıvebakımıözenisteyen,aksamadançokdoğruçalışan,kesinölçülergerektirenişlerdekullanılan (alet). hassasolmak *duyarlıbulunmak,çabukduygulanmak. hassasiyet *Hassaslık,duygunluk,duyarlık. hassaslık *Hassasolmadurumu,hassasiyet. hassaten *Ayrıca,özellikle,bilhassa. hasse *Birçeşitpamuklukumaş,patiska. hasta *Sağlığıbozukolan,esenliğiyerindeolmayan(kimse,hayvan). *Zihinselyetenekleribozulmuşolan. *Parasız,züğürt. hastabakıcı *Tedaviileilgilihekiminbuyruklarınıyerinegetiriphastayabakanhemşirelereyardımedenkimse. hastabakıcılık *Hastabakıcıolmadurumu. *Hastabakıcınınişi. hastaetmek *hastaolmasınayolaçmak. hastaolbenimiçin,öleyimseniniçin *kişikendisiiçinbirfedakârlıktabulunankimseyekarşısırasıgelincedahabüyükfedakârlıktabulunur. hastaolmak(veyadüşmek) *hastalanmak. hastahane *Hastalarınyatırılaraktedaviedildiklerisağlıkkurumu. hastahanelik *Hastahaneyekaldırılacakdurumdaolan. hastahaneliketmek *biriniaşırıderecededövmek. hastahanelikolmak *hastahaneyeyatmayıgerektirecekkadarhastalanmak. *çokdayakyemek. hastahaneyekaldırmak(veyayatırmak) *tedaviamacıylahastahaneyegötürmek. hastalandırma *Hastalandırmakişiveyabiçimi. hastalandırmak *Hastaetmek,hastalanmasınasebepolmak. hastalanış *Hastalanmakişiveyabiçimi. hastalanma *Hastalanmakişi. hastalanmak *Sağlığıbozulmak,esenliğiyerindeolmamak,hastaolmak. hastalık *Organizmadabirtakımdeğişikliklerinortayaçıkmasıylafizyolojigörevlerininbozulmasıdurumu,sayrılık, maraz,esenlikkarşıtı. *Ruhsağlığınınbozulmasıdurumu. *Bitkilerinyapılarındagörülenbozukluk. *Aşırıdüşkünlük,tutku. hastalıkalmak(hastalıkkapmakveyahastalığatutulmak) *bulaşıcıbirhastalığayakalanmak. hastalıktablosu *Hastanınyatağınınbaşındabulunanvehastalığınseyrinigösterenlevha. hastalıklı *Vücutdirenciazolan,çabukhastalanan,mariz. hastasıolmak *birşeyeçokdüşkünolmak. hastel *Dahaziyadegençlerinvearaştırmacılarınkonaklamasıiçinyapılmışvebelirlikurallaragöreyönetilen ekonomiktesisler. hasut *Kıskanç,günücü. haşa *Belleme(II). hâşâ *Birdurumveyadavranışınkesinliklekabuledilmediğinianlatır. *Dineaykırıgörülenbirihtimaldensözedilirken,zorunluolarakkullanılır. hâşâhuzurdan(veyahuzurunuzdan) *uygunsuzbirşeysöylemekzorundakalındığındabağışlanmadileğianlatır. hâşâsümmehâşâ *\"öyleolmasınaihtimalyok,öyledeğildir\"anlamındakullanılır. haşarat *Böcekler. *Değersizvezararlıkimseler. haşarı *Çokyaramaz,eleavucasığmayan(çocuk). *Huysuz,azgın(hayvan). haşarıca *Birazhaşarı. *Haşarıyayakışırbiçimde,haşarıgibi. haşarılaşma *Haşarılaşmakişi. haşarılaşmak *Haşarıdavranışlardabulunmak. haşarılık *Haşarıolmadurumu. *Haşarıcadavranış. haşat *Darmadağınık,işeyaramaz,bozuk,kötü. *Yorgun,bitkin. haşatetmek *bozmak,kullanılmazdurumagetirmek. *(birini)dövmek,perişanetmek,aşırıölçüdehırpalamak. haşatolmak *bozulmak,kullanılamazdurumagelmek. *yorulmak,perişanolmak. haşatıçıkmak *bozulmak,işeyaramazdurumagelmek. *çokyorulmak,bitkinleşmek. haşefe *Başçık. haşere *Böcek. haşhaş *Gelincikgillerden,kapsüllerindenafyon,tohumlarındanyağçıkarılanbiryıllıkveotsubirkültürbitkisi (Papaversomniferum). haşhaşyağı *Haşhaştançıkarılanveyiyecekolarakkullanılanyağ. haşhaşhane *Haşhaşınişlendiğiyer. haşıl *Dokumacılıktakullanılanunluveyaçirişlisıvı. haşıllama *Haşıllamakişi. haşıllamak *Dokumayıunluveyaçirişlisıvıyabatırmak. haşımhaşım *Haşlanmakfiiliilebirliktekullanılarakbufiilipekiştirir. haşırhaşır *(sertvekuruşeyleriçin)Haşırdayarak,haşırtılısesçıkararak. haşırhuşur *Haşırdayarak,haşırtılısesçıkararak. haşırdama *Haşırdamakişi. haşırdamak *Kâğıt,kolalıkumaşgibisertşeylerbirbirinesürtünürkenkalınveboğuksesçıkarmak. haşırtı *Haşırdarkençıkanses. haşırtılı *Haşırtısıolan,haşırdayan. haşin *Sert,kırıcı,gönülkırıcıolan. haşinleşme *Haşinleşmekişi. haşinleşmek *Sertleşmek,gönülkırıcıdavranışlardabulunmak. haşinlik *Haşinolmadurumu,haşindavranış. haşir *Toplanma,birarayagelme. *Kıyametgünündeölüleridiriltipmahşereçıkarma. haşirneşir *Kaynaşma,biraradaolma. haşirneşiretmek *kaynaştırmak,biraradabulundurmak. haşirneşirolmak *kaynaşmak,biraradabulunupuğraşmak. haşiş *Hintkenevirindençıkarılanesrar. *Kuruot. haşiv *Doldurma. *Yazıyıveyakonuşmayıgereksizayrıntılarlauzatma. haşiye *Biryazısayfasınınaltına,metninherhangibirnoktasıylailgiliolarakyazılanaçıklama,dipnot. haşlak *Kızgın,kaynar,çoksıcak. haşlama *Haşlamakişi. *Haşlanarakpişirilen. haşlamak *Birşeyinüstünekaynarsudökmekveyabirşeyikaynarsuyadaldırmak. *Sudakaynatarakpişirmek. *(kaynarsıvıiçin)Yakmak. *(don,kırağıiçin)Bitkilerezararvermek. *Dalamak. *Sertçepaylamak,azarlamak. haşlamlılar *Birhücrelilerden,vücutlarındahareketisağlayankirpiğimsititrektüyleriveyabeslenmeişinigören çekmeleriolan,çoğusulardayaşayanveancakmikroskoplagörülebilenhayvanlarsınıfı. haşlanış *Haşlanmabiçimi. haşlanma *Haşlanmakişi. haşlanmak *Haşlamakişiyapılmak. *Kaynarsuvb.dökülmek,kaynarsuvb.ileyanmak. haşlatma *Haşlatmakişi. haşlatmak *Haşlamakişiniyaptırmak. haşmet *Görkem. haşmetli *Görkemli. *Hükümdarlaraverilenunvan. haşviyat *Sözdeveyazıdahaşivolanbölümler. haşyet *Korku,korkma. hat *Çizgi. *Yazı. *Ulaşımsağlayanbirtaşıtınuğradığıyerlerinbütünü,yol,geçek. *Elektrikakımıtaşıyantelveyakablosistemi. *Telefon,telgraf,televizyongibiaraçlarlailetişimsağlayanyol,kanal. *Sınır. *Yüzübiçimlendirençizgiveyakırışıklık. *Vücutbiçimi. hatbekçisi *Demiryolunu,telefon,telgrafhatlarınıgözetleyipkoruyangörevlikimse. hatçekmek *telefon,telgraftellerinidöşemekveyadirekleregermek. hata *Yanlış,yanlışlık,yanılgı. *İstemeyerekvebilmeyerekyapılanyanlış,yanılma,yanılgı. *Suç,günah,kusur. hataetmek(veyaişlemek) *yanlışlıkyapmak;yanılgıyadüşmek. hatavuruşu *Cezaatışı." }, { "text": "hatalı *Hatasıolan,yanlışlığıbulunan. hatasız *Hatasıolmayan,yanlışlığıbulunmayan. hatayadüşmek *yanılmak. hatıl *Duvarıberkitmekiçintaşlarınarasınayatayolarakyerleştirilendirek. hatıllama *Hatıllamakişi. hatıllamak *Duvarıhatıllagüçlendirmek. hatır *Düşünme,akıldatutma,hafıza,zihin,akıl. *Gönül,kalp. *Birinekarşıduyulansaygı,sevgi. *Durum,keyif,hâl. hatıralmak *Bkz.gönülalmak. hatırbelâsı *Sevgi,saygıduyulanbiriiçinkatlanılansıkıntı. hatırgönülbilmemek(saymamakveyatanımamak) *saygı,sevgiduyduğukimseningücenmesinibilegözealarakdoğrubildiğiniyapmak. *kırıcıdavranmak. hatırhatır *Sertşeylerkesilir,yenilir,koparılırkençıkansesianlatır. hatırhutur *Bkz.hatırhatır. hatıriçinçiğtavukyemek *birkişiyigücendirmemekiçinyapılmasıgüçolan şeyleribileyapmak. hatırsenedi *Gerçekbirticarîişlemevebiralacağadayanmayan,gerçekdurumauymayan,yalnızherhangibirkişiye parasağlanılmasıamacıyladüzenlenerekimzalanansenet. hatırsormak *Bkz.hâlhatırsormak. hatıra *Geçmişteyaşanmışçeşitliolaylardanbelleğinsaklandığıhertürlüiz,anı. *Andaç,anmalık,yadigâr. hatıra(veyahatırvehayale)gelmemek *birşeyingerçekleşeceğini,olacağınıhiçdüşünmemek. hatıradefteri *İçinehatıralarınyazıldığıdefter. hatırat *Anılar,andaç. hatırıiçin *gönlühoşolsundiye. hatırıiçin *yüzünden,sebebiyle. hatırıkalmak *gücenmek,kırılmak. hatırısayılır *oldukçaçok. *önemli,saygın,saygıdeğer. hatırınabirşeygelmesin *birdüşüncede,sözdeveyadavranıştakötübiramaçgüdülmediğinianlatır. hatırınagelmek *hatırlamak,aklınagelmek. hatırındakalmak *unutmamak,hatırlamak. hatırındaolmak *unutmamışolmak. hatırındatutmak *unutmamak. hatırından(veyahatırvehayalinden)geçmemek *hiçaklınagelmemek,hiçdüşünmemek. hatırındançıkmamak *sevdiği,saydığıbirininisteğinireddetmeyipgönlünükırmaktançekinmek. hatırınıhoşetmek *sevindirmek,memnunetmek. hatırınıkırmak *üzmek,gücendirmek. hatırınısaymak *gereklisaygıyıgöstermek. hatırınısormak *hâlhatırsormak. hatırlama *Hatırlamakdurumunakonuolmak,anımsama. hatırlamak *Bilinipunutulanbirşeyiaklagetirmek,anımsamak. hatırlanma *Hatırlanmakdurumu,anımsanma. hatırlanmak *Hatırlamakdurumunakonuolmak,anımsanmak. hatırlatma *Hatırlatmakdurumu,anımsatma. hatırlatmak *Birisininunuttuğubirşeyiaklınagetirmek,anımsatmak. *Birininbirşeyiunutmamasınısağlamak,uyarmak. hatırlı *Hatırısayılan,etkili,saygın. hatırsız *Hatırısayılmayan,etkisiz,saygınolmayan. hatırşinas *Saygılı,hatırsayan,hatırkırmayan. hatif *Sesiişitilenfakatkendisigörülmeyen. *Gaiptenseslenirgibihaberverenmelek. hatiftengelmek *gaiptensesgelmek. hatim *Sonaerdirme,bitirme. *Kur'an'ıbaşındansonunakadarokumak. hatimindirmek *Kur'an'ıbaşındansonunakadarokuyupbitirmek,hatmetmek. hatimsürmek *bitirmekiçinKur'an'ıokumayadevametmek. hatime *Son,sonuç. *Bireserveyayazınınsonu,sonbölümü. hatimeçekmek *sonvermek. hatip *Toplulukkarşısındasözsöyleyenkimse,konuşmacı. *Birtoplulukkarşısındaetkili,açık,düzgünkonuşarakbirdüşünceyianlatmada,birduyguyuaşılamada yeteneklikimse. *Camilerdehutbeokuyanhoca. hatiplik *Hatipolmadurumu. hatmetme *Hatmetmekişi. hatmetmek *Sonaerdirmek,bitirmek. *Kur'an'ıveyaherhangibirkitabıbaştansonakadarokuyupbitirmek,sonaerdirmek. hatmi *Ebegümecigillerden,bazıcinslerininkökveçiçeklerihekimliktekullanılançokyıllıkotsubirsüsbitkisi, ağaçküpesi(Althaeaofficinalis). hatta *Bile,hemde,üstelik,ayrıca. hattat *Elyazısıçokgüzelolansanatçı. *Mesleğihattatlıkolankimse. hattatlık *Hattatolmadurumu. *Hattatsanatı. hattıhareket *Tutulanyol,tutulacakyol,davranış,tutum. hatun *Kadın. *Bayan,hanım. *Eş,zevce. *Yüksekmakamdakikadınlaravehakaneşlerineverilenunvan. hav *Kadife,çuha,yünvb.ninyüzeyindekiincetüy. hava *Havayuvarınıoluşturan,bütüncanlılarınsolunumunayarayan,renksiz,kokusuz,akışkangazkarışımı. *Meteorolojikolaylarınbütünü. *Canlılarüzerindekietkisinegörehavayuvarınındurumu. *Gökyüzü. *Çevreyikuşatanboşluk. *Gökyüzüdoğrultusunda. *Esinti. *Müzikparçalarındatür. *Müzikaletlerindençıkansesperdesi. *Keyif,âlem. *(görünüş,davranış,sözvb.için)Birkimsenindurumunubelirtenözellik. *Tarz,üslûp. *Durum,ortam,atmosfer. *Sonuçsuz,anlamsız,boşdurum,davranış,sözvb. *Çekicilik,albeni,alım,cazibe. havaaçmak(veyaaçılmak) *bulutlardağılmak. havaakımı *Değişiksebeplerleatmosferdehavanınyerdeğiştirmesi. hava alanı *Uçaklarınkalkıpinmesiiçinyapılmışdüz,açıkveasfaltlanmışgenişyer,uçakalanı. havaalmak *açıkhavadagezmek. *umduğunubulamamak,hiçbir şeykazanmamak. *ferahlamak,açılmak,hoşvakitgeçirmek. havaalmak *içinehavagirmek. *ferahlamak,açılmak,hoşvakitgeçirmek. havaatışı *Basketbolvefutboldahakeminikitakımdanbireroyuncununarasındatopuhavayaatarak,duranoyunu yenidenbaşlatması. havabasıncı *Yeryuvarınıçevreleyenhavanınyeryüzündekibiralanauyguladığıkuvvet. havabasmak *Bkz.havavermek. *büyüklenmek,gururlanmak. havabilgisi *Meteoroloji. havabirliği *Havakuvvetleriiçindeyeralanaskerîbirlik. havaboşaltmamakinesi *Boşaltaç. havaboşluğu *Yeryüzündekiengebelerinhavadadoğurduğuyoğunlukfarkları. havabozmak *havadayağmurveyafırtınabelirtilerigözükmek. havabulanmak *yağmuryağacakdurumagelmek. havaçalmak *herbiri,birbiriyleçelişen,birbirineuymayandavranışvedüşüncedebulunmak. havaçarpmak *iklimverüzgârolumsuzetkilemek. havadeğişimi *Hastalarındahaçabukiyileşmesi,yorgunluklarıngiderilmesigibiamaçlarlayapılançevredeğişikliği, tebdilihava. *Havanınkapanması,açması,ısınması,soğumasıgibideğişimleringeneladı. havadeğiştirmek *iklimideğişikbiryeregidipbirsüreoturmak. havadeliği *Birşeyiniçindekihavanınyenilenmesineyarayandelik. havadurumu *Metorolojiileilgiliolaylarınbütünü. havadüzenleyicisi *Kapalıyerlerdesıcaklıkyönündenistenilenhavaşartlarınısağlayanaraç. havagazı *Madenkömüründençıkarılan,yakılarakışıkveyaısısağlanangaz. *Boşlâf,önemsizşey. havagazıbeki *Havagazıileçalışanlâmbanınucu. havagazıfırını *Havagazıileçalışanfırın. havagazısayacı *Havagazısarfiyatınıölçenalet,gazsayacı. havaharitası *Havadurumlarınınişlendiğiözelyeryüzüharitası. havahoş *\"birşeyinolmasıylaolmamasıarasındafarkyok\"anlamındakullanılır. havahukuku *Havadaulaşımıdüzenlemekiçinkonulmuşhukukkurallarınınbütünü. havaindirme *Havakuvvetlerineaitbirliklerinhavayoluylagerçekleştirdiğiharekât. havaiyi(veyafena)esmek *ortamlailgilihertürlüşartuygun(veyakötü)durumdaolmak. havakaçırmak *(nesneleriçin)içindekihavayıtutamayıpdışarıyavermek. havakanalı *Havayıbiryerdenbaşkabiryereiletmektekullanılankanal(boru). havakapağı *Birkanaldangeçenhavanınniceliğiniayarlayankapak. havakapanmak *gökyüzübulutlarlaörtülmek. havakararmak *güneşinbatmasıylaortalıkyarıkararmak. *gökyüzüiyicebulutlanmak. havakesesi *Balıklarınaşağıveyukarıinipçıkmalarınısağlayan,havailedolupboşalankese. *Kuşlardavücudunçeşitliyerlerindebulunanveakciğerebağlıolanboşluklar. *Birçokböceklerdetrakeborularıüzerindeyeralmışolanhavadolu şişkinlikler. havaköprüsü *Zorunludurumlardaikişehirveyaülkearasındahavayoluylasağlanansürekliulaşım. havakuvvetleri *Ülkeninhavadansavunulmasınısağlamakiçinuçak,helikopter,balongibiaraçlardanvebunlarlailgiliyer hizmetlerinden,kuruluşlarındanoluşanteşkilât. havaküre *Havayuvarı. havalimanı *Şehirlerveyaülkelerarasıhavayoluulaşımıiçingerekliteknikveticarîkuruluşlarınbütünü. *Bualtyapınınyerleştirilmesini,işletilmesinivegeliştirilmesinisağlayankuruluş. havameydanı *Havalimanı. havamusluğu *Radyatörlerdeoluşansoğukhavanındışarıatılmasınısağlayanmusluk. havaoyunu *Birmalfiyatınınyükseleceğiumuduylaomaldan,sözdeilerideteslimalınmaküzere,birpartisatınalmak vevakitgelincebumalınpahalanıpucuzladığınagörefiyatfarkınısatıcıdanalmakveyaödemekşeklindegirişilenbir çeşittalihoyunu. havaparası *Biryerikirailetutabilmekiçinsahibineveyaiçindekikiracıyaaçıktanverilenpara. havapatlamak *fırtınaçıkmak. havaraporu *Havadurumu. havasahası *Birdevletinyalnızkendisininkullanmahakkıolduğu,başkadevletlerinancakilgilidevlettenizinalarak yararlanabileceğigökyüzüparçası. havasüzgeci *Otomobillerdemotoravehavakompresörünegidenhavayısüzmeyeyarayanalet. hava şartları *Havadurumu. havatahmini *Kısabirsüreiçinhavanınnasılolacağınıbulma. havataşı *Göktaşı. havatebdili *Havadeğişimi. havaulaşımı *Havayoluulaşımı. havaüssü *Askerîhavacılıklailgiliplânveprogramlarıdüzenleyenmerkez. havavermek *tekerlekvb.cisimlerihavaileşişirmek;şişkinliğiniartırmak,havabasmak. *akciğerlerebasınçaltındahavaveyaoksijendoldurmak. havayastığı *Taşıtlardakazariskiniazaltmayayönelikhavabasınçlıyastık. havayastıklı *Havayastığıolan. havayolu *Havataşıtlarınınuçuşsırasındaizlemeyezorunluolduklarıyol. havayoluile *uçakla. havayoluulaşımı" }, { "text": "*Havataşıtlarıylayolcu,yükvb.eşyalarıtaşımaişi. havayuvarı *Yeryuvarınıkuşatançeşitligazkatmanlarındanoluşanörtü,atmosfer. havacı *Havataşıtlarındagörevlikimse. *Havakuvvetlerinebağlıasker. havacılık *Havacıolmadurumu. *Havacınınyaptığıiş,havadauçmatekniği. *Havaseferlerinivebukonuileilgiliteknikleriinceleyenbilimdalı. havacıva *Sığırdiligillerden,Akdenizbölgesindeyetişenveköklerindenkırmızıboyaeldeedilençokyıllıkotsubir bitki(Alkannatinctoria). *Değerveönemiolmayan,boş. havadakalmak *yerdenyüksektebulunmak. *sonucaulaşmamak. *biriddiadayanaksızolduğundankanıtlanmamak. havadan *Emeksiz,açıktan. *Boş,değersiz. havadansudan(konuşmak) *gelişigüzel,deredentepeden(konuşmak). havadansudankonuşmak *önemsizkonularüzerinekonuşmak. havadar *Havasıbol,temizolan(yer),yeleken,yeleç. havadis *İlgiilekarşılanabilecekhaber. havaî *Havaileilgili,havadabulunan. *Açıkmavirengindeolan. *Dilediğigibidavranan,uçarı,hoppa. *Değersiz,boş. havaîfişek *Törenlerde,geceleriyakılarakhavayauçurulan,renkliışıklarsaçanfişek. *Geceleyindüşmanbölgeleriniaydınlatmakamacıylakullanılanfişek. havaîmavi *Göğünrengi,açıkmavi. *Burenkteolan. havaîlik *Havaîolmadurumu,uçarılık,hoppalık. havaiyat *Boş,değersizişvesözler. havalandırıcı *Kapalıbiryerinsüreklivedoğalolarakhavalandırılmasınısağlayanaletveyadüzen. havalandırılma *Havalandırılmakişi. havalandırılmak *Havalandırmakişiyapılmak. havalandırma *Kapalıbiryerinhavasınıdeğiştirmekamacıyladışarıdantemizhavagirişiniveyaçeşitliaraçlarlahava akımınısağlamaişlemi. *Herhangibirşeyiaçıkhavadabirsürebırakma. havalandırmacı *Havalandırmaişiniyapangörevlikimse. havalandırmak *Havalanmasınısağlamak. havalandırmalı *Havalandırmasıolan. havalanma *Havalanmakişi. havalanmak *Temizhavaalmasısağlanmak,havasıdeğiştirilmek. *Yerdenayrılıpgöğeuçmak. *(birşey)Havaakımıylayerdeğiştirmek. *Yerindeoturamazdurumagelmek. *Beğenilmeyendavranışlardabulunmak. havalarauçmak *çoksevinmek. havale *Birişibirbaşkasınınsorumluluğunabırakma,ısmarlama,devretme. *Banka,postahanevb.ninaracılığıylagönderilenpara. *Postahane,bankavb.ninaracılığıylaparagönderildiğinde,gönderenlealacakolanınadlarıveparamiktarı yazılıkâğıt,havalekâğıdı,havalename. *Gebelerde,küçükçocuklardagörülenbirçeşitçırpınmalı,bazenateşlideolabilenhastalık. *Birarsayıçevirmek,kapamakiçinçekilenperdeveyaduvar. *Yüksekvebüyükbirgörünüşüolma. havaleetmek *birşeyinalınmasını,yapılmasınıbirkimseyebırakmak,ısmarlamak,devretmek. *yollamak,göndermek. havalegelmek *postahaneveyabankayoluylaparagelmek. *gebeveçocuklaraçoğuzamanbayılma,yüksekateşleberaberçırpınmakrizlerigelmek. havalegöndermek(veyayollamak) *postahanebankavb.aracılığıylabirineparaödemesinisağlamak. havaleli *Havalesiolan. *Gereğindençokyüksek,yıkılacakgibiolan. havalename *Havale. havalı *Herhangibirniteliktehavasıolan. *İyi,temizhavaalan,havadar. *Birişigereğincebenimsemeyen,önemsemeyen. *Gözalıcı,çekici,albenisiolan. *Sıkıştırılmışhavaileçalışan(aletvb.). havalıdireksiyon *Motorlubirtaşıtındireksiyonsistemininhidrolikdüzenilekolaycahareketsağlayabilmesiözelliğiveya durumu. havalıfren *Havabasıncıileyönetilenpistonlufren. havali *Çevre,yöre,dolay. havan *İçindebirşeydövüpufalamayayarayan,tahta,taş,madenveyaplâstiktenyapılankap. *Tütünkıymamakinesi. havandövücününhınkdeyicisi *başkasınayardımedecekveyayüreklendirecekgücüolmadığıhâldeöylegörünüpyardakçılıkedenleriçin söylenir. havantopu *Üstünatışgücünesahipbirçeşitkısanamlulutop. havandasudövmek *boşunauğraşmak. havaneli *Havandabirşeyidövmeyeyarayantokmak. havanıngözüyaşlı *neredeiseyağmuryağacak. havarî *Yardımcı. *Hz.İsa'nınöğütveinançlarınıyaymakişiylegörevlendirdiğionikiyardımcısındanherbirineverilenad. *Birönderebağlı,onundüşünceveyainançlarınıyayankimse. havarîlik *Havarîninişiveyagörevi. havas *Nitelikler,özellikler. *Kendilerinihalktanayrıveüstünsayan,kendilerindebirçeşitayrıcalıkgören(kimseler),avamkarşıtı. havâs *Duyumlar,duygular. havasıolmak *birkimseninalbenisiveyacanayakınlığıolmak. havasıolmak *okimseyebenzemek,okimseyihatırlatmak. havasınauymak *bulunduğuçevreveortamıbenimsemekveyabirininhuyunualmak. havasınıbulmak *keyiflenmek,neşelenmek. havasız *Havasıolmayan,havaalmayan. *Havasıiyiveyayeterliolmayan. *Gözalıcı,çekiciolmayan. havasızlık *Havasızolmadurumu. havaya *boşuna,sonuçsuzolarak. havayagitmek *hiçbirşeyeyaramamak,boşagitmek. havayapala(veyakılıç)sallamak *boşuna,gereksizçabaharcamak. havayasavurmak *gereksizyereharcamak. havayauçmak *patlamadolayısıylazarargörmek. *havayagitmek. havayıbozmak *birtopluluğunkeyfinikaçırmak. havhav *(çocukdilinde)Köpek. havi *İçindebulundururan,kapsayan. haviolmak *içindebulundurmak,içinealmak,kapsamak,içermek. havil *\"korku,korkma\"anlamındacanhavliyledeyimindegeçer.\\343can. havlama *Havlamakişi. havlamak *(köpek)Bağırmak,ürümek. havlanma *Havlanmakdurumu. havlanmak *Üzerindehavoluşmak. havlatma *Havlatmakişi. havlatmak *Havlamasınasebepolmak. havlayış *Havlamakişiveyabiçimi. havlı *Havıolan. *Havlu. havlıcan *Zencefilgillerden,aynıadlaanılanköksaplarıbaharatolarakkullanılanıtırlıbirbitki(Galangaofficinalis). havlu *Kurulanmayayararhavlıbez. havluatmak *(oyunda)pesetmek. havlucu *Havludokuyanveyasatankimse. havluculuk *Havludokumaveyasatmaişi. havluluk *Havluasmakiçinözelolarakyapılmışaraç,havluasacağı. *Banyolardahavlularınkonulduğuküçükdolap. *Havluyapmayaelverişliolan,özeldokunuşlupamuklu(kumaş). havra *Yahuditapınağı,sinagog. *Çokgürültülüyer. havsala *Kuşkursağı. *Leğen. *Zihninbirşeyianlamavekavramayetisi. havsalasıalmamak *aklıkabuledememek. havsalasıgeniş *Hoşgörüsüolan,hiçbirşeyealdırışetmeyen. havsalasınasığmamak *aklıalmamak,kavrayamamak. *kabuledememek. havuç *Maydanozgillerden,konibiçimindekietliköküiçinsebzeolarakyetiştirilenikiyıllıkotsubirkültürbitkisi, yeregeçen,pürçüklü(Daucuscarota). havuçsuyu *Havuçmeyvesininsıkılmasıileeldeedilenmeyvesuyu. havuçlukek *İçindehavuçbulunankek. havuduylayutmak *Bkz.deveyihavuduylayutmak. havut *Devesemeri. havuz *Subiriktirmek,yüzmekveyaçevreyigüzelleştirmekgibiamaçlarlaaltıveyanlarımermer,betonvebenzeri şeylerdenyapılarakiçinesudoldurulan,genellikleüstüaçıkyer. *Kum,asitvb.konulançukuryer. *Büyükgemilerinonarılmakiçinçekildikleriyer. havuzcu *Oteldehavuzlailgiliişlerebakangörevli. havuzcuk *İdrarborularınınböbreklebirleştikleriyerdehunibiçimindekigenişlik. havuzlama *Havuzlamakişi. havuzlamak *(gemiyi)Onarmakiçinhavuzaçekmek. havuzlanma *Havuzlanmakişi. havuzlanmak *(gemi)Onarılmakiçinhavuzaçekilmek. havuzlu *Havuzuolan. havuzsuz *Havuzuolmayan. havvaanaeli *Küçükbeyazçiçeklibiryıllıkbirbitki(Anastaticahierochuntia). havya *Madenlerleyapılankaynakişlerindelehimieritmekiçinateşleveyaelektriklekızdırılarakkullanılan, çoğunluklaçekiçbiçimindeucubakıralet. havyar *Tuzlahazırlanmışyarıezmedurumunda,genelliklemersinbalığıyumurtası. havza *Dağveyatepelerlesınırlanmış,sularıaynıdenize,göleveyaırmağaakanbölge. *Madenbölgesi. *Tekne. hay *İyidilek,azarlama,şaşmavesevinçbildirmedekullanılır. hayAllah *iyidilek. hayhayıgitmekvayvayıkalmak *sağlığını,gençliğiniyitirereksağlığındanyakınırdurumagelmek. haya *Erbezi. hayâ *Utanmaduygusu,utanç,utanma,sıkılma. hayâperdesiyırtılmak *utançduymamak. hayal *Zihindetasarlanan,canlandırılanvegerçekleşmesiözlenenşey,düş,imge,hulya. *İmge. *Görüntü. *Bellibelirsizgörülenşey,gölge. *Aydınlatılanbirperdearkasındaderiveyakartondanyapılmış,hareketedebilenresimlereverilenadvebu resimlerleoynatılanoyun. hayal gücü *Zihninhayalyaratmayetisi,düşgücü,imgeleme,muhayyile. hayalbilim *Bilimkurgu. hayaldüzeyi *Hayaledebilmegücü,seviyesi. hayaletmek *birşeyizihindetasarlayıpcanlandırmak. hayalgibi *ince,zarif. hayalkırıklığı *Çokistenilenveyaumulanbirşeyingerçekleşmeyişindenduyulanüzüntü,düşkırıklığı. hayalkurmak *gerçekleşmesiistenen,özlenenşeyidüşünmek. hayalmeyal *Bellibelirsiz,açıkseçikolmayan(durumda). hayalolmak *gerçekleştirilememek. *geçmiştekalmak,hatıraolmak. hayaloyunu *Karagözoyunu. hayalseviyesi *Hayaldüzeyi. hayalât *Hayaller. hayalbaz *Hayalci,hayalî. hayalci" }, { "text": "*Birşeyigerçekleşmişgibikabuledipzihnindetasarlayankimse. *Karagözoynatankimse,hayalî. *Hayalekapılan,hayalkuran,hayalperest. hayalcilik *Hayalileuğraşankimse. hayaledalmak *dışdünyadanuzaklaşarakgerçekleşmesiistenilenşeyleriveyahatıralarıdüşünmek. hayalekapılmak *hayallerinetkisialtındakalmak. hayalen *Hayalîolarak. hayalet *Gerçektevarolmadığıhâldebazengörüldüğüsanılancin,peri,hortlakgibigörüntüler. *Gerçektevarolmadığıhâldevarmışgibigörünenşey,görüntü. *Bellibelirsizgörülen şey,gölge. hayalhane *Karagözoynatılanyer. *Hayalkurmayeteneği. hayâlı *Utangaç,sıkılgan. hayalî *Hayalniteliğindeveyahayalürünüolan,sanal. *Karagözoynatankimse,hayalci,karagözcü. hayalifener *Resimlicamlarıolanveburesimleriduvarayansıtanfenerebenzeraraç. *Çokzayıfolanlariçinşakayollukullanılır. hayalifeneredönmek *çokzayıflamak. hayalindengeçirmek *olmasınıistemek,düşünmek. hayalli *Hayaliolan. hayalperest *Süreklihayalkuran,hephayalpeşindekoşan(kimse),düşçü. hayalperestlik *Hayalperestolmaözelliği. hayâsız *Utanmasıolmayan,sıkılmayan. hayâsızca *Hayâsız(olarak),hayâsız(davranarak). hayâsızlık *Utanmazlık,sıkılmazlık. hayat *Yaşam,dirim. *Doğumdanölümekadargeçensüre,ömür. *Hayatbiçimi,içindeyaşanılanşartlarınbütünü,yaşantı. *Meslekvedurum. *Geçimşartlarınınbütünü. *Canlılığıgösterenhareket,kaynaşma. *Yazgı,kader. *Canlıvarlık;yaşamayısağlayanşartlarınbütünü. *Birkimsenintarihî biyografisi,hayatöyküsü,hayathikâyesi. hayat *Genellikleköyvekasabaevlerinde,üstükapalı,birveyabirkaçyanıaçıksofa. *Avlu. *Balkon. *Sundurma. hayatadamı *Zamanakolaycauyan,hertürlügüçlüğüyenmesinibilenkimse. hayatağacı *Soyağacı,soykütüğü. *Beyinciğinkesitindedıştakibozmaddebölümüneyayılarakdallanmagösterenakmaddeninoluşturduğu ağaçbiçimi. hayatarkadaşı *Eş,karıkocadanherbiri. hayatdolu *Yaşamaisteğiçokolan,neşeli,canlı. hayatfelsefesi *Hayatıanlamavealgılamabiçimi. hayatgeçirmek *yaşamak,varlığınısürdürmek. hayathikâyesi *Birkişininhayatıboyuncageçirdiğiönemliolaylarveevreler,özgeçmiş,biyografi. hayatkadını *Erkeklerincinselzevklerineparakarşılığıhizmetedenvebuişimeslekedinenkadın,fahişe,orospu. hayatkavgası *Hayatmücadelesi. hayatmemat *Bkz.ölümkalım. hayatmematmeselesi *Bkz.ölümkalımmeselesi. hayatmücadelesi *Yaşamakvegeçinmekiçinharcananemeklerinbütünü. hayatokulu *Yaşanılançevrevezamandakarşılaşılanolaylarıntümü. hayatpahalılığı *Yiyecek,içecek,giyecekgibigeçimmaddelerininpahalıolması. hayatseviyesi *Yaşamavegeçinmedüzeyi. hayatsigortası *Birkimsenin,yaşlılıkçağındatoptankendisineveyamirasçılarınaödenmekşartıylayaptığısigorta anlaşması,yaşamgüvencesi. hayatstandardı *Birtoplumdabireylerinmalvehizmetlerdenyararlanabilme,ihtiyaçlarınıkarşılayabilmedüzeyi. hayatşartları *Hayatboyuncakarşılaşılabilecekhertürlüsosyalveekonomikdurumlar. hayattarzı *Yaşayışbiçimi. hayatvermek *canlılıkvermek,canlandırmak. hayataatılmak *geçimsağlamaküzereçalışmayabaşlamak. hayatabağlamak *yaşamayısevdirmek,hayattankopmamak. hayatagözleriniyummak(veyakapamak) *ölmek. hayataküsmek *bezgin,kötümserolmak,yaşamaisteğiniyitirmek. hayatıkaymak *herişitersgitmek,mahvolmak. hayatınbaharı *gençlikçağı. hayatınagirmek *yaşamındayeralmak. hayatını(birine)borçluolmak *biritarafındanölümdenkurtarılmışolmak. *birininyaşamıbirbaşkasınındesteğiilesağlanmışolmak. hayatınıkazanmak *geçiminisağlamak. hayatınıyaşamak *hertürlübaskıdanuzak,dilediğince,gönlünceyaşamak. hayatî *Hayatlailgili. *Büyükönemtaşıyan,önemli. hayatiyet *Yaşamagücü,canlılık. hayatiyetli *Yaşamagücüyledolu,canlı. hayattaolmak *yaşamak. haybe *Boş,işeyaramaz,anlamsız. haybeci *İşsizgüçsüz,bedavadangeçinen(kimse). haybeden *Zahmetçekmeden,bedavadan. haybeyekürekçekmek *boşboşunauğraşmak. hayda *Hayvanlarıhareketegeçirmekiçinkullanılansöz. *Şaşkınlıkbelirtenünlem. haydalama *Haydalamakbiçimi. haydalamak *Hayvanıhızlandırmakiçinhaydadiyeseslenmek. haydalanma *Haydalanmakdurumuveyabiçimi. haydalanmak *Defedilmek,dehlenmek. haydama *Haydamakişi. haydamak *Çiftekoşulanhayvanısürmek,dehlemek. *Kovmak,defetmek. haydangelenhuyagider *kolayveemeksizkazanılanşeylereldenkolayçıkar. haydarî *Dervişleringiydiği,kolsuz,kısa,abahırka. haydarîyaka *Yelek,hırkagibigiysilerinaçıkVharfibiçimindekiyakası. haydi *İsteklendirmek,çabuklukbelirtmekiçinkullanılır. *Kabulveonamabildirir. *İhtimalbelirtir. *Hafifseme,alayetmebelirtir. *Hoşgörmeanlamındakullanılır. haydicanımsende *\"böyleşeyolmaz,sanainanmam\"anlamındakullanılır. haydihaydi *Bolbol,kolaykolay. *Olsaolsa,ençoğu. haydioradan *kovmak,azarlamakiçinkullanılır. *Bkz.haydicanımsende. haydin *İsteklendirme,davrandırmaiçinkullanılır;haydiünlemininbirdençokkişiyeseslenirkenemirkipinegöre aldığıbiçim. haydindi *\"Çabukol,aceleet\"anlamındakullanılır. haydisene *Haydiünlemininbuyurma,dilekbildirenpekiştirmelibiçimi. haydut *Silâhlısoygunyapankimse,eşkıya,şaki. *Yaramaz,sevimliçocuk. haydutgibi *insanakorkuveren,iriyarı(kimse). *yaramazvesevimliçocuklariçinkullanılır. haydutluk *Haydutolmadurumuveyahaydutçaiş,şakilik,şekavet. haydutluketmek *haydutgibidavranmak. hayfa *Eyvah,yazık,heyhat!. hayhay *\"İsteyerek,seveseve,elbette\"anlamlarındaonamabildirir. hayhuy *Herkesinaynıandakonuşmasındanveyaeğlenmesindenoluşangürültü. *Boşvesonuçsuzçaba. hayıf *Haksızlık,insafsızlık. *Acınma,üzülme. *Vah!Heyhat!Yazık!. hayıflanma *Hayıflanmakişi. hayıflanmak *Acınmak,üzülmek,yerinmek,esefetmek. hayın *Hain. hayır *İyilik,karşılıkbeklenmedenyapılanyardım. *İyi,hayırlı,yararlı,faydalı. hayır *Yok,öyledeğil,olmazanlamındaonamama,inkârkelimesi. *Olumsuzcümlelerdekiolumsuzanlamıpekiştirir. hayırbeklememek *iyilikummamak,yararlıolacağınısanmamak. hayırdememek *cevapvermemek,birşeyigeriçevirmemek. hayıretmemek *yararıolmamak. *iyileşmemek,düzelememek. hayırgelmemek *yararlıolmamak. hayırgörmemek *(oşey)kendisineyararlıolmamak. hayırişlemek *dineveinsanlığauygun,iyibirdavranıştabulunmak. hayırkalmamak *işeyarardurumukalmamak,artıkişeyaramazolmak. hayırsahibi *İyiliksever. hayıryok *(oşey)yararlıdeğil. hayırdırinşallah *anlatılanbirrüyayıiyiyeyormakiçinkullanılır. *şaşmavemerakverenolgularkarşısındasöylenir. hayırdua *İyidua. hayırduaetmek *iyidileklerdebulunmak. hayırhah *İyilikdileyen,iyilikisteyen,iyicil,hayırsever. hayırhahlık *İyilikistemedurumu. hayırlaanmak(veyayadetmek) *ölmüşbirkimseninardındaniyikonuşmak. hayırlaşma *Hayırlaşmakbiçimiveyadurumu. hayırlaşmak *Pazarlıktaanlaştıktansonrabirbirlerinehayırdilemek. hayırlı *Yararı,hayrıolan. *Uğurlu,iyi,güzel. hayırlı(veyahayırlısı)olsun *iyisi,hayırlıolanıolsun. hayırlısıile *hayırlıolanıdilemekiçinsöylenir. hayırperver *İyiliksever,yardımsever,hayırsever. hayırsever *Yoksullara,düşkünlere,yardımamuhtaçolanlaraiyilikveyardımetmesiniseven,iyiliksever,yardımsever. hayırseverlik *Hayırseverolmadurumu,iyilikseverlik,yardımseverlik. hayırsız *Yararıolmayan,hayrıolmayan. *Sevgivebağlılığınıyitiren,vefasız. hayırsızlık *Hayırsızolmadurumu. hayıt *Bkz.ayıt. hayız *Kadınlardaaybaşı. hayızdannifazdankesilmek *âdettenkesilmek,doğurmaözelliğiniyitirmek,menopozagirmek. haykırı *Bağırma. haykırış *Haykırmakişiveyabiçimi. *Haykırmasesi. haykırışma *Haykırışmakdurumu. haykırışmak *Birliktehaykırmak. haykırma *Haykırmakişi. haykırmak *Telâş,şikâyetvb.sebeplerleyüksekseslebağırmak. *Çağırmak,seslenmek. *(durumveyanitelik)Çokbelirginolarakgörünmek. haykırtı *Yükseksesleacıacıbağırma,haykırma. haykırtma *Haykırtmakbiçimiveyadurumu. haykırtmak *Haykırmasınasebepolmak. haylamak *Atvebenzerihayvanlarısürmekiçinseslenmek. haylaz" }, { "text": "*Hoşagitmeyendavranışlardabulunan(kimse),hayta. *Çalışmagücüvarkençalışmayan,aylaklıkeden,tembel. haylazca *Haylazgibi,haylazayakışırbiçimde. haylazlaşma *Haylazlaşmakdurumu. haylazlaşmak *Haylazbirdurumagelmek. haylazlık *Haylazolmadurumuveyahaylazcadavranış. haylazlıketmek *haylazcadavranışlardabulunmak. hayli *Epey,oldukçaçok. *Oldukça. haymana *Başıboşhayvanlarınsalındığıçayırlık. *Tembel. haymanabeygirigibidolaşmak *işsizgüçsüzdolaşmak. haymanamandası *Haymanaöküzü. haymanaöküzü *İriyarıvetembel,işeyaramazkimse. haymatlos *Vatansız. hayraalâmetdeğil *uğursuzsayılacakbirolayiçinkullanılır. hayrakarşı(olmak) *iyilikle,hayırlıolmasıdileğiyle. hayrayormak *rüyaveyaolayıiyibirdurumunbelirtisisaymak. hayran *Çokbeğenen,hayranlıkduyan. *Birinibeğenen,hayranlıkduyankimse. hayranetmek *(kendisini)beğendirmek. hayranhayran *Hayranolarak,kendindengeçerek. hayranolmak(veyakalmak) *(birşeyveyakimsenin)iyi,güzelveyaolağanüstüdurumvedavranışlarıkarşısındazevkvesaygıduymak. hayranlık *Hayranolmadurumu. *Tutku,aşırıistek. hayranlıkduymak *çokbeğenmek,tutkuylabağlanmak. hayranlıkla *çokbeğenerek,hayrankalarak. hayrat *Sevapkazanmakiçinyapılaniyilik. *Halkınyararlanmasıiçinyapılanokul,çeşme,hangibiyapılaraverilenad. *Sevapkazanmakiçinyapılmışolan. hayret *Beklenmedik,garipbirşeyinsebepolduğuşaşkınlık, şaşırma. *Şaşılacakbirşeykarşısındasöylenir. hayretetmek *şaşmak,şaşırmak,şaşakalmak. hayrete(veyahayretlere)düşmek *şaşakalmak,şaşırmak. hayretle *şaşkınlıkla,şaşarak. hayrette(veyahayretleriçinde)kalmak *şaşakalmak,şaşırmak. hayrettebırakmak *şaşmasınasebepolmak. hayrettendonakalmak *çokşaşırmak,inanamamak. hayrıdokunmak *yararlıolmak. hayrıolmamak *iyiliğidokunmamak,yararsağlamamak. hayrınıgör *yenialınanbirşeyiçin\"gülegülekullan\"veyakırgınlık,alayanlamındasöylenir. hayrola *\"Nevar\",\"neoluyor\"anlamındakullanılır. hayrülhalef *Hayırlıçocuk,hayırlıevlât. haysiyet *Değer,saygınlık,itibar. *Onur,özsaygısı,şeref. haysiyetdivanı *Onurkurulu. haysiyetinedokunmak *onuruincinmek. haysiyetiyle *Dolayısıyla,sebebiyle. *Onuruyla. haysiyetli *Değeri,saygınlığıolan. *Onurlu. haysiyetsiz *Değeri,saygınlığıolmayan. *Onursuz. haysiyetsizlik *Haysiyetsizolmadurumu,haysiyetsizcedavranış. *Onursuzluk. hayta *Osmanlılarınilkdönemlerindeeyaletaskerlerininuçboylarındagörevlisınıflarındanbiri. *Serseri,külhanbeyi,kabadayı,holigan. haytalık *Haytaolmadurumu,serserilik,başıboşluk,külhanbeyilik,kabadayılık. haytalıketmek *sersericedavranışlardabulunmak. hayvan *Bitkilerdenfarklıolarak,duyguvehareketyeteneğiolancanlıyaratık. *İnsandanfarklıolarak,dilveakıldanyoksuncanlıyaratık. *At,eşek,katırgibitürlühizmetlerdekullanılanyaratık. *Akılsız,duygusuz,kaba,hoyrat(kimse). *Birseslenmebiçimi. hayvanbilimci *Hayvanbilimiuzmanı,zoolog. hayvanbilimi *Biyolojinin,hayvanlarınyapı,görev,davranışvesınıflandırmaları,yeryüzündekidağılışlarıylauğraşanbilim dalı,hayvanlarbilimi,zooloji. hayvangibi *akılsız,duygusuz,kaba. hayvankoklaşakoklaşa,insankonuşakonuşa *insanlarkonuşarakdahaiyianlaşırlar. hayvankömürü *Kanvekemikgibiorganikmaddelerdenyapılıphekimliktekullanılankömür. hayvanat *Hayvanlar. *Hayvanbilimi,zooloji. hayvanatbahçesi *Genelliklehertürhayvanındoğalşartlardabeslendiği,korunduğu,sergilendiğibüyükbahçe. hayvanca *Çokkabavehoyrat(birbiçimde). hayvancağız *Kendisinekarşışefkatveacımaduyulanhayvan. hayvancık *Ancakmikroskoplagörülebilençokküçükhayvan. *Hayvancağız. hayvancılık *Evcilhayvanlarabakmaveyetiştirmeişi. hayvanî *Hayvanlailgili,hayvansal. *Hayvanca. hayvaniyet *Hayvanlık. hayvanlaşma *İnsanlıkerdemleriniyitirme,kabalaşma. hayvanlaşmak *İnsanlıkerdemleriniyitirmek,kabalaşmak. hayvanlaştırma *Hayvanlaştırmakdurumu. hayvanlaştırmak *Hayvandurumunagetirmek. hayvanlık *Hayvanolmadurumu,hayvaniyet. *Hayvancadavranma. hayvanlıketmek *hayvancadavranmak. hayvansal *Hayvanî. *Hayvandaneldeedilen. haz *Hoşagidenduygulanma,hoşlanma,zevk. *Birşeydenduyusalveyamanevîsevinçduyma. *Sürdürülmesiistenenılımlıvedoygunlukverencoşku. hazalmak *hoşlanmak,keyifalmak. hazduymak *hoşlanmak. hazvermek *hoşlanmasınısağlamak. haza *Bu,şu,o. *Etkisiz,kusursuz. hazakat *(hekimleriçin)Ustalık,uzluk. hazakatli *Hazakatsahibi. hazan *Güz,sonbahar. hazandide *Görmüş,geçirmiş. *Solgun,sararmış,solmuş. Hazar *VI.-X.yüzyıllararasındaHazarDenizi'ninveKafkaslarınkuzeyindeyaşamışbirTürkboyuveyabu boydanolankimse. hazar *Barış. Hazarca *HazarTürkçesi. hazarî *Barışlailgili. hazcı *Hazcılıkileilgiliolan. *Hazcılığıbenimseyenvesavunankimse,hedonist. hazcılık *Zevki,insanhayatınıntekdeğerveamacısayan,hazverenherşeyiniyiolduğunukabuledenöğreti, hedonizm. *Hazza,fizikselzevkehastalıkderecesindedüşkünlük,hedonizm. *Ekonomiketkinliğin,hazzınenyüksekderecesinevaracakbiçimdegeliştirilmesiöğretisi,hedonizm. hazfetme *Hazfetmekdurumuveyabiçimi. hazfetmek *Gidermek,kaldırmak,çıkarmak,silmek. hazık *(hekimleriçin)Usta,uz. hazım *Sindirme,sindirim. *Benimsenme,kabuledilme. hazımlı *Yersizdavranışlara,dokunaklısözlerealdırmayan,içigeniş(kimse). *Benimseyen,katlanan,kabullenen. hazımsız *Yediklerinikolaysindiremeyen. *Yersizdavranışlarakarşısusmakelindengelmeyen(kimse). *Benimseyemeyen,katlanamayan,kabullenemeyen. hazımsızlık *Sindirimsistemininiyiçalışmamasıdurumu. *Benimseyememe,katlanamama,kabullenememe. hazın *Kışlıkyiyecek. hazır *Birişyapmakiçingerekenherşeyitamamlamışolan,anık,amade,müheyya. *Bellibirişeyarayacak,kullanılacakbirdurumagetirilmiş. *Belirlibirbiçimdeyapılmışolaraksatılan,alıcıbekleyen,ısmarlamakarşıtı. *Başınagetirildiğifiilinbirfırsatsayıldığınıanlatır. hazırbulunmak(veyaolmak) *biryerdevarolmak,kendibulunmak. *birşeyihemenyapabilecekdurumdaolmak. hazırçorba *Öncedenhazırlanmışvepakethâlindesatışasunulmuşçorba. hazırdeğer *Öncedenbelirlenmişdeğer. hazıretmek *hemenkullanabilecekdurumagetirmek. hazırgiyim *Standartölçüleregöreseriolarakhazırlanmışvesatışasunulmuşgiyimeşyası. hazırkahve *Neskafe. hazırkıta *Gerektiğiandakullanılmakvegörevlendirilmeküzerehazırbulundurulanbirlik. hazırmezarınölüsü *herhizmetibaşkalarındanbekleyentembelleriçinsöylenir. hazırol *Askerlikteesasduruşdenilen,ayakta,başvevücutdik,gözlerileride,elleruyluklarayapışmışbirduruşa geçilmesiiçinverilenkomut. hazırolduruşu *Vücudunbaşdik,göğüsileride,omurgavebacaklargergin,topuklarbitişik,kollardoğalyerinde,avuçlar uyluklardaolarakayaktabulunduğudurum. hazırolmak *hazırdurumdabulunmak. hazırpara *Nakit,eldemevcutpara,likit. hazıryemek *Kısasüredehazırlananvegenellikleayaküstüyenilenhafifyiyecek. hazıryiyici *Öncedenkazanılmışvarlığıharcayan. hazıradağlardayanmaz *sürekliharcama,enbüyükbirikimleribileeritir. hazırakonmak *başkasınınemeğiyleortayaçıkmışbir şeydenyararlanmak. hazırcevap *Gerektiğindeçabuk,yerindecevaplarbulupveren. hazırcevaplık *Hazırcevapolmadurumu. hazırcı *Emekharcamadanherşeyihazırolarakeldeetmekisteyenkimse. *Hazırgiysisatılanyerveyasatankimse. hazırcılık *Herşeyihazırbulmayaveyaeldeetmeyedüşkünolmadurumu. hazırda *yararlanılabilecekbirdurumda,elaltında. hazırdanyemek *yenisinikazanmaksızınelindekiniharcamak. hazırlama *Hazırlamakişi. hazırlamak *Birşeyikullanılacak,yararlanılacakdurumagetirmek. *Birşeyiortayakoymak,gerçekleştirmek. *Öncedendüzenlemek. *Gelecekiçinönlemalmak,ihtiyaçlarıtespitetmek. *Sebepolmak,yolaçmak. *Biriniherhangibirşeyiyapabilecekveyabirşeyiyüklenebilecekdurumagetirmek. *Alıştırmak. *Birmaddeyieldeetmek. hazırlanış *Hazırlanmakişiveyabiçimi. hazırlanma *Hazırlanmakişi. hazırlanmak *Hazırolmak,kendinihazırlamak. *Hazırdurumagetirilmek. hazırlatma *Hazırlatmakişi. hazırlatmak *Hazırdurumagetirmek. hazırlayış *Hazırlamakişiveyabiçimi. hazırlık *Hazırlanmakiçingerekenşeylerveyadurumlar. hazırlıkdevresi *Hazırlıkdönemi. hazırlıkdönemi *Hazırlanmakiçingeçensüre." }, { "text": "hazırlıkgörmek *hazırolmakiçingerekenşeyleritoplamakveyadurumlarısağlamak. hazırlıksınıfı *Öğrencilere,bellibiröğretimprogramınıizlemekveyabellibirokuldaokumakiçingereklitemelanlayış, bilgivebecerilerikazandırmakamacıylabirokula,birüniversiteyebağlıolarakaçılansınıf. hazırlıklı *Birşeyiçinöncedenhazırlanmışolan. hazırlıklıolmak(veyabulunmak) *hazırlanmışolmak. hazırlıksız *Birşeyiçinöncedenhazırlanmamışolan. hazırlıksızolmak(veyabulunmak) *hazırlanmamışolmak. hazırlop *Sarısıkatılaşacakderecedekaynatılmış(yumurta). *Başkasıtarafındanhazırlanmış,sağlanmış,emeksiz,külfetsiz. hazin *Acıklı,üzüntüveren,dokunaklı,hüzünlü. hazine *Altın,gümüş,mücevhergibideğerlieşyayığını,büyükservet. *Değerlişeylerinsaklandığıyer. *Gömülüveyasaklıikenbulunandeğerlişeylerinbütünü. *Devletmalı,parasıveyabunlarınsaklandığıyer. *Kaynak. *Büyükbağlılıkduyulan,değerverilenşeyveyakimse. *Devletinaltın,döviz,bonovenakitişlemlerinimaliyeilebirlikte düzenlemegöreviniüstlenenmakam. hazinedar *Birhazineyibekleyen,yönetenkimse. hazinedarlık *Hazineyiyönetmegörevi. haziran *Yılın30günsürenaltıncıayı. haziranböceği *Mayısböceklerinden,tarımbitkilerineçokzararverenkınkanatlıbirböcek(Amphimallussolstitialis). hazire *Etrafıçitleçevrilivegirilmesiyasakyer. *Cami,türbe,tekkegibiyerlerdeçevresiparmaklıklarlaçevrilimezaryeri. hazletmek *Gidermek,kaldırmak,çıkarmak,silmek. hazmetme *Hazmetmekdurumu. hazmetmek *Sindirmek. *Hoşagitmeyenbirdavranışıkarşılıksızbırakmak,içineatmak. *Katlanmak,dayanmak,sabretmek. hazne *Hazine. *Birşeyintoplandığı,biriktirildiğiyer,depo. *Dölyatağı. hazret *Kutsalsayılankimselerinadlarınınbaşınagetirilenunvan. *Birseslenmesözü. *Adısöylenmeyenbirkimsedensözedilirkenkullanılır. hazretleri *eskidensaygıduyulankişilerinadlarınıveyamakamlarınıgösterensözebaşkaunvanlarlabirliktegetirilirdi. hazzetme *Hoşlanma. hazzetmek *Hoşlanmak. hazzınıçıkarmak *zevkiniçıkarmak. He *Helyum'unkısaltması. he *Türkalfabesininonuncuharfininadı. he *Evet. hedemek *onamak. heba *Hiçbirişeyaramadanyokolma,boşagitme. hebaetmek *boşunaharcamak,ziyanetmek. hebaolmak *boşagitmek,ziyanolmak. hebaolupgitmek hebenneka *Zekivebecerikliolmadığıhâldekendiniöylesanan. heccav *Yergici. hece *Birsoluktaçıkarılansesveyasesbirliği,seslem. heceölçüsü *Hecevezni. hecetaşı *Mezartaşı. hecevezni *Belirlisayıdakihecekümelerinedayanannazımölçüsü,parmakhesabı. heceyutumu *Kelimeiçindebenzerhecelerdenbirinindüşmesi. hececi *Heceölçüsüyleşiiryazan(şair). *MillîEdebiyatdönemindeheceölçüsüyleşiirleryazanbeşşairdenherbiri. hececilik *Hecevezniileşiiryazmayanlısıolankimse. heceleme *Hecelemekişi. hecelemek *Birkelimeninhecelerinitekertekersöylemek. *İlkbakıştaokuyamayıpheceleritekertekerokumak. heceletme *Heceletmekişiveyabiçimi. heceletmek *Hecelemesinisağlamak. heceli *Herhangibirsayıdahecesiolan. hecelik *Heceyiesasalansesbirimi. hecin *Çiftparmaklılartakımının,devegillerfamilyasından,uzunluğu3,yüksekliği2mkadarolan,sırtındabesin depoetmeyeyarayantekhörgücübulunan,hızlıyürüyenbirmemelitürü(Camellusdromedarius). hedef *Nişanalınacakyer. *Amaç,gaye,maksat. hedefalmak *Bkz.nişanalmak. *ulaşılmakistenenamacagöredavranmak. *(birkimseyi,biryeri)yıpratmak,eleştirmekamacıylakarşısınaalmak. hedefkitle *Verilmekistenenmesajınulaşmasıhedeflenenbirgrupveyatopluluk. hedefolmak *hoşolmayanherhangibirdavranışauğramak. hedefleme *Hedeflemekişi. hedeflemek *Hedefyapmak. hedeflenmek *Hedefdurumunagelmek. heder *Karşılığınıalamama,boşagitme,ziyanolma. hederetmek *boşunaharcamak,ziyanetmek. hederolmak *boşagitmek,boşunageçmek. hedik *Kaynatılmışbuğday,bulgur,mısırvb.şeyler. hediye *Armağan. *(kutsalkitaplariçin)Fiyat. hediye etmek *armağanolarakvermek. hediyelik *Armağanolarakverilecekdeğerdeolan. *Armağanolarakverilmekiçinhazırlanmışşey. hedonist *Hazcı. hedonizm *Hazcılık. hegemonya *Birdevletinbaşkabirdevletüzerindekisiyasîüstünlüğüvebaskısı. hekim *İnsanlardakihastalıklarıteşhisveonlarıilâçlarlaveyabazıaraçlarlatedaviedenkimse,doktor,tabip. hekimbaşı *Osmanlıİmparatorluğundasaraydahekimlikgöreviniyürütenenkıdemli,yetkilivepadişahınözeldoktoru olankimse. hekimlik *Hekiminyaptığıiş. hektar *Yüzar(10.000m²)değerindeyüzeyölçübirimi(ha). hektogram *Yüzgramlıkağırlıkbirimi,birkilogramınondabiri(hg). hektolitre *Yüzlitrelikhacimölçübirimi(hl). hektometre *Yüzmetrelikuzunlukölçübirimi,kilometreninondabiri(hm). helâ *Ayakyolu,yüznumara,abdesthane,tuvalet. helâk *Ölme,öldürme,yoketme,yokolma. *Bitkinbirdurumagelmeveyagetirme. helâketmek *öldürmek,ortadankaldırmak. *aşırıderecedeyormak,bitkindurumagetirmek. helâkolmak *yokolmak,ölmek. *yorulmak,bitkindurumagelmek. helâl *Dininkurallarınaaykırıolmayan,dinceyasaklanmamışolan,haramkarşıtı. *Nikâhlıeş. *Kurallara,geleneklereuygun(olarak). helâletmek *Tanrı'yıtanıktutarak(birşeyi)bağışlamak. helâlolsun *birhizmetveyaözverininistenilerekyapıldığını,bundanpişmanolunmadığınıgöstermekiçinkullanılır. helâlsütemmiş *doğruluktanayrılmayan. helâlî *Hamipektendokunmuşbürümceğepamukipliğikatılarakeldeedilenkumaş. helâlinden *Helâledilerekgönülhoşluğuile. helâlleşme *Helâlleşmekişi. helâlleşmek *Alışverişteveyaayrılmasırasındahakkınıbirbirinebağışlamak. helâlli *Nikâhlı(eş). helâlliğealmak *biriyleevlenmek. helâllik *Nikâhlıeş. *Helâlolanşey. helâllikdilemek *birindenhakkınıhelâletmesinidileme. helâllikvermek *helâletmek. helâlühoşolsun *yapılmışbiriyilikten,yardımdansözedilirkenbunapişmanolunmadığınıanlatmakiçinsöylenir. helâlzade *Nikâhlıbiranavebabadandoğmuşkimse. *Doğruluktanayrılmayan,helâlsütemmişkimse. hele *\"Özellikle\",\"hiçolmazsa\",\"herşeydenönce\"anlamıyla,birsözünbaşınaveyasonunagetirilerekbelirtilen şeyinayrıcalığınıanlatır. *\"Sonunda\"anlamıylagecikendavranışlarıbildirmekiçinkullanılır. *Uyarma,korkutmaveyavaatanlatır. helebak *şaşkınlıkveyadikkatiçekmekiçinsöylenir. helebir *Bkz.hele. helede *üstelik. helehele *Karşısındakinisöylemeyeisteklendirmekiçinkullanılır. *Birsözüpekiştirmekiçinkullanılır. hele şükür! *çokşükür. helecan *Yürekçarpıntısı,çırpıntı. helecanlanma *Helecanlanmakişi. helecanlanmak *Yürekçarpıntısınatutulmak. Helen *Grek. Helenist *Grekkültürü,tarihi,diliveedebiyatıkonularındauzmanolankimse. Helenistik *Büyükİskender'densonrakiYunansanatı,tarihi,kültürüileilgiliolan. Helenizm *Grekuygarlığı. *GrekolmayanuluslarınGrekdüşüncesininetkisiylegerçekleştirdiğiuygarlık. *Grekçeanlatım. helezon *Kıvrımlı,yılankavibiçim,helis. helezonî *Sarmal,yılankavi,helisel. helezonlaşma *Helezonlaşmakbiçimiveyadurumu. helezonlaşmak *Sarmal,kıvrımlıbiçimegelmek. helezonlu *Helezonuolan,sarmal. helik *Duvarörülürkenbüyüktaşlarınarasınakonulanufaktaşlar. helikoit *Helisbiçimindeeğriyüzey. helikon *Çalgıağızlığıvepistonuolan,boyundangeçirilerektutulan,çemberbiçimli,üflemelibakırçalgı. helikopter *Dikinişveçıkışyapabildiğiiçindaryerlerdedekullanılabilentepedenpervaneliuçantaşıt. helis *Birsilindirinanadoğrularınısabitbiraçıaltındakeseneğri. helisel *Helisbiçimindeolan,sarmal,helezonî. helke *Bakraç,kova,herke. hellim *Kıbrıs'tayapılanbirçeşitbeyazpeynir. helme *Fasulye,pirinç,buğdaygibitanelerkaynatıldığında,nişastanınçökelmesiyleoluşankoyusıvı. *Bazıbitkilerinkök,çiçekvetohumlarındabulunankoyukıvamlımadde. helmedökmek *(kaynatılmıştanelerinsuyuiçin)koyulaşmak. helmegibi *iyicepişmiş. helmelenme *Helmelenmekişi. helmelenmek *Helmedökmek,helmesiçıkmak. helmeli *Helmedurumundaolan(yemek). helmintoloji *Kurtbilimi. helva *Şeker,yağ,unveyairmikleyapılantatlı. helvacı *Helvayapanveyasatankimse. helvacıkabağı *Kabakgillerden,tatlısıyapılandışıboz,içisarırenkliiribirkabaktürükestanekabağı(Cucurbitamaxima). helvacıkökü *Bkz.çöven. helvacılık *Helvayapmaveyasatmaişi. helvahane *Genelliklehelvapişirmektekullanılangenişveazderintencere. *Saraydamutfakiçindetatlılarınyapıldığıözelbölümveyaoda. helvalaşma" }, { "text": "*Helvalaşmakdurumu. helvalaşmak *Helvadurumunagelmek. helvalık *Helvayapımıiçinkullanılanmalzeme. helyodor *Altınsarısırenginde,berildenoluşan,kuyumculuktakullanılanbirtaş. helyograf *Güneştenyayılanısımiktarınıölçmeyeyarayanalet. *Güneşinışıldadığısaatlerinsüresinitespitetmeyeyarayanalet. *Güneşışınlarındanyararlananoptiktelgrafaleti. helyoterapi *Güneşışınlarıylatedavi. helyum *Atomnumarası2,yoğunluğu0,13olan,havadaazmiktardabulunanbirsoygaz.KısaltmasıHe. hem *Birkimseyiuyarmak,birşeyiaçıklamakveyaanlamıgüçlendirmekiçin\"özellikle\",\"zaten\",\"birde\",\"şurası davarki\"anlamlarındakullanılır. *Açıklayıcınitelikteolanikincicümleyibirinciyebağlar. *Hem...hem...biçimindetekrarlanarakgörevdeşsözleri,cümlelerieşitlik,pekiştirme,birlikteolmaveya karşıtlıkanlamlarıylabağlar. hemde *anlamıgüçlendirmek,birveyadahaçokögeyebirbaşkasınındaeklendiğinibelirtmekiçinkullanılır. hemdenasıl *pekçok,üstünderecede. *özenebezene,büyükbirdikkatle. hem İsa'yıhemdeMusa'yımemnunetmek *istekleribirbirinekarşıtolanikikişiyibirdenhoşnutedecekbirdavranıştabulunmak. hemkaçarhemdavulçalar *çekinirgöründüğüişiyapmaktanvazgeçemez. hemkelhemfodul *ortadaolaneksiklikveyeteneksizliğinebakmayaraküstünlüktaslayanlariçinkullanılır. hemnalınahemmıhına(vurmak) *karşıtolanikiyanıdesteklemek. hemsuçluhemgüçlü *gerçeksuçlukendiolduğuhaldebaşkalarınısuçlamayaçalışanlariçinsöylenir. hemziyarethemticaret *biriylegörüşmeyegidenkimsenin,bugidiştenyararlanarakbaşkabirişideyapmasıdurumundasöylenir. hemati *Kanınhemoglobinlerenklenmişalyuvar. hematit *Kırmızıveyaesmerrenkteolandoğaldemiroksidindenoluşanbirmineral,kantaşı. hematolog *Kanbilimci. hematoloji *Kanbilimi. hemayar *Denk,eşit. hemcins *Aynıcinstenolan,türdeş,soydaş. hemdert *Dertortağı. hemen *Hiçvakitgeçirmeden,gecikmeden,çabucak. *Aşağıyukarı;yalnız,sadece. hemenhemen *Neredeise,azzamansonra. *Tamdeğilsebileonapekyakın. hemencecik *Çarçabuk,anında. hemfikir *Aynıdüşüncede,aynıgörüşteolan,oydaş. hemhâl *Aynıdurumdaolan. hemhâlolmak *bütünleşmek,birlikteliközelliğigöstermek. hemhudut *Sınırdaş. hemodiyaliz *Geçirgenbirzardansüzerek,zehirliartıklarıayıklamakvekanıtemizlemekiçinkullanılantedaviyöntemi. hemofil *Kanamasıdinmeyen,hemofilihastalığınatutulan(kimse). hemofili *Kanınpıhtılaşmasındakibirbozukluğabağlıkanamahastalığı. hemoglobin *Solukalmaaracıylaorganizmanınhücreleriarasındaoksijenvekarbongazınıiletmeyisağlayan, birleşimindedemir,azot,oksijen,hidrojen,kömürvekükürtbulunanalyuvarlarınenönemlimaddesi. hempa *Kötüişlerdeaynıamaçlavebirliktehareketedenkimse,ayaktaş,omuzdaş. hemşehri *Aynıildenolankimse,memleketli. *Arkadaş,ahbapanlamındabirseslenmesözüolarakkullanılır. hemşehrilik *Hemşehriolmadurumu. hemşire *Kızkardeş,bacı. *Diplomalıhastabakıcıkadın. hemşirelik *Kızkardeşlik. *Hastabakıcılık. hemşirezade *Kızkardeşinçocuğu. hemze *Gırtlakta,sestellerininbirbirineyapışmasısonucuhavanınakışınıbirdenbireengellemesiyleoluşanvebir kesintiizlenimiverenünsüz. hemzemin *Aynıdüzeydeolan. hemzemingeçit *Karayoluylaaynıdüzeydeolantrenyolugeçidi. hendek *Geçmeyeengelolacakbiçimdeuzunlamasınakazılmışderinçukur. hendese *Geometri. hendesî *Geometrik. hengâm *Hengâme. hengâme *Patırtı,gürültü,kavga. hentbol *Yedişerkişilikikitakımıntopueldenelegeçirerekveyasürerekgolatmalarıesasınadayananbirsportürü, eltopu. hentbolcu *Hentboloynayankimse. henüz *(olumlucümlelerde)Azönce,dahaşimdi,yeni. *(olumsuzcümlelerde)Daha,hâlâ. hep *Hiçbiridıştatutulmamakveyaeksikolmamaküzere,bütün,tümolarak. *Sürekliolarak,herzaman,daima. *(hepimiz,hepiniz,hepsibiçimindeiyelikeklerialarak)Birşeyioluşturanparçalarınbütününüanlatır. hep beraber *Birlikte. hepbirağızolmak *sözbirliğietmek,anlaşarakbirkonudaaynışeylerisöylemek. hepbirağızdan *aynıandapekçokkişiaynışeyi(söyleyerek,konuşarak). hepbirden *Topluolarak. hepatit *Sarılık. hepatoloji *Karaciğerinanotomisini,fizyolojisinivehastalıklarınıinceleyenbilimdalı. hepçil *Hemhayvansal,hembitkiselbesinlerlebeslenen. hepimiz *Bkz.hep. hepiniz *Bkz.hep. heplehiçilkesi *tür,cinsgibievrenselbirkonuüzerindeilerisürülenolumlu,olumsuzbiryargının,otürveyacinsinbütün bireyleriiçindoğruolmasıilkesi. hepsi *Bütünü,tamamı,tümü,cümlesi,hep. hepsihepsi *Tamamen,tamtamına. hepten *Tamamıyla,büsbütün. hepyek *Tavlaoyunundazarlarıntekbenekliyönlerininüstegelmesi. her *Tekilisimleretamlayangörevindegetirilerekbirerbirerolarak,\"...-inhepsi\"anlamınıverir. heraşınkaşığı *herşeyekarışan,herşeyeburnunusokan. herbiri *Ayrıayrıhepsi. herboyayagiripçıkmak *çeşitliişlerdekısasürede olsaçalışmışolmak. herboyayıboyadıbirfıstıkîyeşil(mi)kaldı? *yapılmasıgerekenbirşeyvarken,önemsiz,zorunluolmayanşeylerleilgilenildiğindesöylenir. herdaim *Herzaman,daima. herdemtaze(olmak) *yaşlıolduğuhâldegençgörünenleriçinsöylenir. *yılboyuncayeşilyapraklıolan(bitki). herderdedeva *birçokşeyeçareolan. herfiravununbirMusa'sıçıkar *herzalimdeninsanıkurtaracakbirkurtarıcıçıkar. hergördüğüsakallıyıbabasısanmak *görünüşealdanmak. hergün *Süreklice,sürekliolarak. hergünpapazpilâvyemez *Bkz.papazhergünpilâvyemez. herhâlde *Büyükbirihtimalle. *Herdurumda,neyapıpyapıp,kesinlikle,mutlaka. herhorozkendiçöplüğündeöter *herkesancakkendiçevresindebirdeğertaşırvesözünüoradageçirebilir. herihtimalekarşı *hertürlüolasılığıdüşünerek. herişin(herşeyin)başısağlık *insanınyapacağıher şeyvücutsağlığınabağlıdır. herkafadanbirsesçıkmak *birkonuüzerindeherkesrastgelekonuşmak. herkoyunkendibacağındanasılır *herkeskendidavranışlarındansorumludur,herkeskendihatasınıncezasınıkendiçeker. herkuşunetiyenmez *herkeszorbalığaboyuneğmez,bunakarşıgeleceklerdeçıkar. hernasılsa *beklenmeyenbirdurumubelirtmekiçinkullanılır. hernehâlise *uzatmayalım,geçelim. herneise(veyaherneyse) *neolursaolsun,nekadarise,tutarıneise. *konuyukapatalım,olanolmuş,uzatmayalım. hernekadar *başınagetirildiğişartlıcümledekiyargınındoğruveyadoğalgörüldüğunü,fakatbununyeterliolmadığını anlatır. hernepahasınaolursaolsun *Bkz.nepahasınaolursaolsun. hernedense *sebebibilinmez. herşeyinyenisi,dostuneskisi *dostlukeskidikçegüçvedeğerkazanır. hertaraktabeziolmak *Bkz.kırktaraktabeziolmak. herteldençalmak *herçeşitişiyapabilirdurumdaolmakveyabirçokkonudabilgisiolmak. heryerdelik *Tanrı'nınheryerdeveherzamanbulunduğunainanandinvefizikötesigörüş. heryiğidinbiryoğurtyiyişivardır *herkesinkendineözgübirçalışmayöntemi,birişyapmabiçimivardır. heryiğidingönlündebiraslanyatar *herkesinkendinegöreyüksekbiremelivardır. heryokuşunbirinişi,herinişinbiryokuşuvardır *hayatboyuncayükselmevedüşmegibidurumlarkesindeğildir,bunlarbirbirininardındangelebilir. herzaman *Aravermeden,sürekli,daima,sıksık. hercaî *Hiçbirşeydekararlıolmayan(kimse),yeltek,gelgeç. *Aşktadeğişken,vefasız. hercaîmenekşe *Menekşegillerden,mor,sarı,beyazrenkte,menekşeyebenzerçiçekleriolanyıllıkbirbitki,alacamenekşe (Violatricolor). *Bubitkininçiçeği. hercaîce *Hercaîgibi,hercaîyeyakışır(biçimde). hercaîlik *Hercaîolmadurumuveyahercaîcedavranış. hercümerç *Altüst,karmakarışık,darmadağınık,allakbullak. hercümerçetmek *altüstetmek,karıştırmak. herek *Asma,fasulyegibisarılganbitkilerintutunmasıiçinyanlarınadikilensırık,ispalya. herekleme *Hereklemekişi. hereklemek *Asmavefasulyegibisarılganveyadestekisteyenbitkilerihereğebağlamakveyabubitkilerinyanınaherek dikmek. hergele *Bineğeveyayüktaşımayaalıştırılmamışatveyaeşeksürüsü. *Terbiyesiz,görgüsüzkimseleriçinbirsövgüsözüolarakkullanılır. hergeleci *Yabanatlarınabakankimse,yabanîatçobanı. hergelelik *Hergeleolmadurumu. herhangi *Belliolmayan,özellikleriiyicebilinmeyen,rastgele. herhangibir *Belliolmayan,rastgelebir(kimseveyaşey). herhangibiri *Belliolmayan,rastgelebiri. herif *Güvenvermeyen,aşağıgörülen,bayağıkimse. *Adam. herifçioğlu *Kızılanveyabeklenmeyenbirişiyapanerkek. herik *Beyazrenkli,yağlıkuyruğuyukarıdagenişçeveaşağıyadoğrubirincelmegösteren,Karadeniz'ingeçit bölgelerindeyetiştirilen,kabakarışıkyapağılıbirtürkoyun. herk *Sürüldüktensonrabiryıldinlendirilen,nadasabırakılantarla. herketmek *tarlayısürüpdinlenmeyebırakmak. herke *Bakraç,kova. herkes *İnsanlarınbütünü. *Olurolmazkimseler,önünegelen. herkesgiderMersin'e,bizgideriztersine *birişinbilerektersyapıldığını,yolundayapılmadığınıanlatır. herkeskaşıkyapar,amasapınıortaya(veyadoğru)getiremez *herkesbirişyapar,amaistenildiğikadargüzelvekusursuzolmaz. herkesinarşınınagörebezvermezler *genelkurallarherkesinistekveihtiyacınagörebozulamaz. herkesingeçtiğiköprüdensendegeç *herkesintuttuğuyoldansendegit. herkesingönlündebiraslanyatar *Bkz.heryiğidingönlündebiraslanyatar. herkesintenceresikapalıkaynar *birkimsenindurumu,içindebulunduğuyaşayışşartlarıbaşkalarıncagereğigibibilinemez. herkesinyorulduğuyerehanyapılmaz *Bkz.herkesinarşınınagörebezvermezler. herkeslik *Alelâdelik,sıradanolmadurumu. herrü *Bkz.yaherrüyamerrü. hertz *Birsaniyedebirtitreşimyapandevirlibirolayınfrekansınaeşitfrekansbirimi.KısaltmasıHz. herze *Saçma,saçmasöz,zevzeklik. herzeyemek *yersizsözsöylemekveyagereksizdavranıştabulunmak." }, { "text": "herzevekil *Kendisiniilgilendirmeyenişlerekarışan(kimse). *Saçmasapan,gereksizkonuşan(kimse). hesabaalmak(veyahesabakatmak) *gözönündebulundurmak,işiniyürütürkenoşeyidedüşünmek. hesabaalmamak(veyakatmamak) *önemvermemek. hesabaçekmek *birkişiden,birkuruldanyaptığıişleriçinaçıklamavesavunmaistemek. hesabadökmek *sayıylailgilibirkonuyuaçıklığakavuşturmakiçinkâğıtüzerindehesaplamak. hesabagelmez *sayılamayacakkadarçok. *umulmadık,beklenmedik. hesabakatılmak(veyakatılmamak) *gözönünealınmak(veyaalınmamak). hesabakatmak *dikkatealmak,gözönündebulundurmak. hesabıkapamak *alacakverecekbırakmamak. hesabıkesmek *alışverişiveyailgiyikesmek. hesabıtemizlemek *borcunuödemek. hesabıyok *sayılamayacakkadarçok,sayısız. hesabına *yönünden,için,...adına,yararına. hesabınagelmek *yararınauygun,elverişliolmak. hesabını(kitabını)bilmek *tutumluolmak. hesabınıalmak *birişsonundahakkınıalmak. hesabınıgörmek *alacağınıveripilişiğinikesmek. *cezalandırmak. hesabî *Hesabınıiyibilen,elisıkı,hesaplı. hesap *Aritmetik. *Matematikselişlem. *Alacaklıveyaborçluolmadurumu. *Ödenecekücretintutarı. *Oranlama,tahmin. *Birgirişimin,birişinbaşarıyaulaşmasıiçinalınanönlemlerinbütünü. *(isimtamlamalarındatamlananolarak)\"Tutum\",\"durum\"veya\"anlayış\"anlamınagelir. hesapaçmak *(banka)gereğindeçekilmeküzereyatırılanparaiçinişlemyapmak. *birineborçlanmaimkânıtanımak,krediaçmak. hesapcetveli *Sayılararasındabirçokişlemlerinsonucunukolaycabulmayayarayan,içiçeyerleştirilmişvebiridiğerinin üzerindekayanikiparçadanoluşancetvel. hesapcüzdanı *Birbankadahesabıolanlaraverilen,yatırılanveçekilenparalarınyazılmasınayarayandefter. hesapçıkarmak *alacaklavereceğikâğıtüzerindekarşılaştırmak. hesapetmek *birişinkazancıylagiderinikarşılaştırarakbirsonucavarmak. *düşünmek,tasarlamak. hesapetmek,kitapetmek *bütünayrıntılarıyladüşünmek. hesapgörmek *alacaklavereceğikarşılaştırıpödeşmek. hesapgünü *Kıyametgünü. hesapişi *Birtürelişlemesi. *Hesabınıbilme,hesapkitabınıiyiyapma. hesapkitap *Hesapsonunda,düşünüptaşındıktansonra. hesapkitapyapmak(veyaetmek) *ayrıntılarıylahesapedipdüşünmek. hesapözeti *Hesapsahiplerininhesabınayatanvesözkonusuhesaptançekilenmiktarlarındökümünügösterencetvel. hesapsormak *birkonudaaçıklamavesavunmaistemek,sorumlututmak. *birini,birileriniyöntemveyayasadışıdavranışlarındandolayısorguyaçekmek. hesaptutmak *alışverişleilgilisayılarıbiryereyazmak. hesapuzmanı *VergiyükümlülerinindosyalarınıincelemeklegörevliMaliyeBakanlığınabağlıyetkili. hesapvermek(veyahesabınıvermek) *birişinsorumluluğunuyüklenmek. *herhangibirdavranışınsebebiniaçıklamak,anlatmak. hesapça *Hesabagöre,hesabauygunolarak,tahminî. hesapçı *Hesabınıiyibilen,tutumlu. *Çıkarınıkollayan,davranışlarınıbunagöredüzenleyen(kimse). hesaplama *Hesaplamakişi. hesaplamak *Hesapişleminiyapmak,hesapetmek. *Birşeyi,birdurumuayrıntılıbirbiçimdedüşünmek,hesapetmek. hesaplamakkitaplamak *ayrıntılarıylahesapedipdüşünmek. hesaplanış *Hesaplanmakişiveyabiçimi. hesaplanma *Hesaplanmakişi. hesaplanmak *Hesapedilmek. hesaplaşma *Hesaplaşmakişi. hesaplaşmak *Birbirindekialacaklavereceğinhesabınıyapmak. *Karşılıklıolarakkozlarınıpaylaşmak. *Birşeyinolumluveyaolumsuzyönlerinidüşünürek,tartışarakbiryargıyavarmak. hesaplatma *Hesaplatmakişi. hesaplatmak *Hesapettirmek. hesaplayış *Hesaplamakişiveyabiçimi. hesaplı *Satınalınabilen,bütçeyeuygun,ekonomik. *Parasınıölçülüharcayan,tutumlu. *Ayrıntılarıyladüşünülüptasarlanmış,plânlı,rasyonel. *Ölçülüdavranan,ölçülü. hesaplıhareketetmek *ölçülüdavranmak. hesaplıorun *Ekonomikmevki. hesaplıca *Hesaplı(birbiçimde). hesapsız *Hesabıtutulmayan. *Sayılamayacakkadarçokolan. *Öncedeniyidüşünülmemiş,sonubelliolmayan. *Ölçüsüz,tutumsuz,savruk,müsrif. hesapsızkitapsız *Defteregeçirmedenveyabelgeyebağlamadan. *Sorumsuz,ölçüsüz. hesapsızca *Hesapsız(birbiçimde). hesapsızlık *Hesapsızolmadurumuveyahesapsızcadavranış. hesaptaolmamak *dahaöncedüşünülenşeylerindışındaolmak. hesaptandüşmek *hesaptan,borçtan,alacaktanindirmek,çıkarmak. heterogen *Bkz.heterojen. heterojen *Ayrıcinsten. heterotrof *Dışbeslenen. heterotrofi *Dışbeslenme. hevenk *Biripegeçirilmişveyabirbirinebağlanmışyaşyemişveyasebzebağı. hevenkleşme *Hevenkleşmekbiçimiveyadurumu. hevenkleşmek *Hevenkdurumunagelmek. heves *İstek,eğilim,arzu,şevk. *Gelipgeçiciistek. hevesetmek *birşeyekarşıistekduymak,eğilimliolmak. hevesikalmamak *şevkikırılmak,isteğikalmamak. hevesikursağında(veyaiçinde)kalmak *istediği,imrendiğişeyieldeedememek. hevesinedüşmek *kuvvetleistemek. hevesinialmak *istediği,imrendiğişeyieldeederekonadoymak. hevesinikırmak *isteklerini,düşünceleriniengellemek. *zevkikaçmak,hevesikalmamak,şevkikırılmak. heveskâr *Hevesli,amatör. heveskârlık *Hevesliolmadurumu. hevesleniş *Heveslenmekişiveyabiçimi. heveslenme *Heveslenmekişi. heveslenmek *İsteklenmek,hevesetmek,çokistemek,eğilimduymak. hevesli *Birşeyeveyabirişeistekduyanveyameraksarmışolan,istekli. *Birsanatımeslekedinmeksizinyalnızzevkiçinyapankimse,özengen,amatör. heveslisi *çokisteklisi. hevessiz *Hevesiolmayan,istekduymayan. hey *Seslenmekveyailgivedikkatçekmekiçinsöylenir. *Sitem,yakınma,azar,beğenmegibiçeşitliduygularanlatancümlelerdedekullanılır. heygidi(hey) *çeşitliduygularıpekiştirirveyaözlemveacınmabildirir. heyamola *Gemicilerinveyaişçilerinbirliktebirşeyçekerken\"haydiçek,gayret\"anlamındabirağızdanyükseksesle vemakamlasöylediklerisöz. heyamolaile *birişinancakbüyükgüçlüklerekatlanılarakvebirçokkişininyardımıylayapılabileceğinianlatır. heybe *Binekhayvanınıneyeriüzerinegeçirilenveyaomuzdataşınan,içineöteberikoymayayarayan,kilimveya halıdanyapılmışikigözlütorba. *Sapıomuzageçirilebilentekgözlübirtürçanta. heybeci *Heybeyapanveyasatan(kimse). heybet *Korkuvesaygıuyandırangörünüş,mehabet. *Büyüklük,ululuk,azamet. heybetli *Görünüşükorkuvesaygıuyandıran. *Büyük,ulu,azametli. heybetlice *Oldukçaheybetli. heyecan *Sevinç,korku,kızgınlık,üzüntü,kıskançlık,sevgigibisebeplerleortayaçıkangüçlüvegeçiciduygu durumu. *Coşku. heyecanduymak *heyecanlanmak. heyecanvermek *heyecanduymasınasebepolmak. heyecanadüşürmek *heyecanlandırmak. heyecanagelmek *heyecanlanmak,heyecanduymak. heyecanakapılmak *aşırıderecedeheyecan,coşkuduymak. heyecanlandırma *Heyecanlandırmakişi. heyecanlandırmak *Heyecanduymasınasebepolmak. heyecanlanış *Heyecanlanmakişi. heyecanlanma *Heyecanlanmakişi. heyecanlanmak *Herhangibirsebeplegüçlü,geçicibirduygulanımdanetkilenmek. heyecanlı *Çabuk,kolayheyecanlanan(kimse),müteheyyiç. *Heyecanveren. *Heyecanlayapılan. heyecanlılık *Heyecanlıolmadurumu. *Aşırıduyarlıolma. heyecansız *Çabuk,kolayheyecanlanmayan. *Heyecanvermeyen. *Heyecanlayapılmayan. heyecansızlık *Heyecanvericiolmamadurumu. heyelân *Toprakkayması,kayşa,göçü. heyet *Kurul. *Astronomi. *Biçim,kılık,dışgörünüş. heyetiyle *Olduğugibi,bütünüyle. heyhat *Yazık,neyazık!. heyhey *Sinirbozukluğu,sinirlilik. heyheylergeçirmek *büyükheyecanlargeçirmek. heyheyleritutmak(veyaheyheyleriüstündeolmak) *çoksinirlenmek. heykel *Taş,tunç,bakır,kil,alçıgibimaddelerdenyontularak,kalıbadökülerekveyayoğruluppişirilerek biçimlendirileneser,yontu. heykelgibi *hareketsiz,duygusuz. *çokgüzel(vücut). heykelci *Heykelyapansanatçı,heykeltıraş,yontucu. heykelcikalemi *Heykelcilerintaş,kil,alçıgibigereçleribiçimlendirmekiçinkullandıklarıkesici,düzelticiveyontucuaraç. heykelcilik *Heykelyapmasanatı,heykeltıraşlık,yontuculuk. heykelleştirme *Heykelleştirmekişiveyabiçimi. heykelleştirmek *Heykeldurumunagetirmek. heykelli *Heykeliolan. heykeltıraş *Heykelci,yontucu. heykeltıraşlık *Heykelyapmasanatı,yontuculuk. heyulâ *Korkunçhayal. heyulâgibi *pekiri,iriyarı. hezaren *Düğünçiçeğigillerden,hekimliktekullanılanzehirlibirbitki(Delphinium). hezaren *Bambu. *Bambusaplarındanyapılmış. hezarenörgü *Bambukabuklarındansoyularakeldeedilenliflerleveyasentetikmalzemeyleyapılanözelbirörgü. hezel" }, { "text": "*Şaka,alay,mizah. *Birşiiriveyaşiirparçasınışakalıbiranlatımaçevirme. hezeyan *Saçmalama. *Sayıklama. *Sabuklama. hezeyanetmek *saçmalamak. hezimet *Bozgun,yenilgi. hezimeteuğramak *bozgunaveyabüyükbiryenilgiyeuğramak. hezliyat *Hezeltüründeyazılmışşiirler. Hf *Hafniyum'unkısaltması. Hg *Cıva'nınkısaltması. hı *Evet. hıçkırahıçkıra *Hıçkırarak,hıçkırıklarla. hıçkırık *Çokyemekyemeveyasinirselbirsebepleveistemsizolarakdiyaframkasınınkasılmasıylahavaakciğerlere geçerkenboğazdançıkanvedüzgünaralıklarlatekrarlananses. *Ağlarkençıkanses. hıçkırıktutmak *sürekliolarakhıçkırmak. hıçkırış *Hıçkırmakişiveyabiçimi. hıçkırma *Hıçkırmakişi. hıçkırmak *Boğazdanhıçkırıksesiçıkarmak. *İçiniçekerekağlamak. hıçkırtma *Hıçkırtmakişi. hıçkırtmak *Hıçkırmasınasebepolmak. hıdiv *OsmanlıİmparatorluğudönemindeKavalalıMehmetAliPaşadansonraMısırvalilerineverilenunvan. hıdivlik *Hıdivyönetimiveyamakamı. *Hıdivyönetimindekiülke. hıdrellez *Hızırveİlyaspeygamberlerinheryılbuluştuklarınainanılan6mayısgünü. *Heryılın6Mayısgünündekutlanangelenekselbayram. hıfz *Saklama. *Ezberleme,akıldatutma. hıfzetmek *saklamak. *aklındatutmak,bellemek. hıfzaçalışmak *Kur'an'ıezberlemeyeçalışmak. hıfzıssıhha *Sağlıklıyaşamakiçinalınmasıgerekliönlemlerinbütünü. *Sağlıkbilgisi,hijyen. hık *Hıçkırırkenboğazdançıkanses. hıkdemiş(anasının,babasının)burnundandüşmüş *herdurumuyla(anasına,babasına)çokbenziyor. hıkmık *Tereddütgösterme,çekingendavranma. hıkmıketmek *biriştenkaçınmakiçinbahanelerilerisürmeyeçalışmak. *sorulanbirsoruyaaçıkbiranlamıolmayan,belirsizcevaplarvermek. hıktutmak *Bkz.hıçkırıktutmak. hıltan *Topdurumundakiçiçeklerikuruduktansonrasaplarıkürdanolarakkullanılanyabanîbirbitki. hıltar *Davarvesığırların,boyunlarınatakılanipveyakayış. hımbıl *Uyuşuk,tembel. hımbıllaşma *Hımbıllaşmakdurumu. hımbıllaşmak *Hımbılgibidavranmak. hımbıllık *Hımbılolmadurumu. hımhım *Seslerigenizdençıkararakkonuşan(kimse). *Seslerigenizdençıkararak. hımhımlık *Hımhımolmadurumu. hımış *Kerpiçveyatuğlaylaörülmüşahşapduvar. hına *Bkz.kına. hıncahınç *Ağzınakadar,tıkabasadolu(olarak),dopdolu. hıncınıçıkarmak *öç(veyaöcünü)almak. hınç *Öçalmayıgüdenöfke,kin,gayz. hınç(veyahıncını)almak *öç(veyaöcünü)almak. hınçlı *Hıncıolan,öfkeli. hınçsız *Hıncıolmayan,öfkesiz. hınk *Bkz.kahvedövücüsününhınkdeyicisi. hınna *Bkz.kına. hınzır *Domuz. *Katıyürekli,kötüdüşünen,gaddar. *Genelliklehoşagidenbirdavranışvedurumiçinşakayollusöylenir. hınzırca *Hınzır(birbiçimde),kurnazca. hınzırlaşma *Hınzırlaşmakişi. hınzırlaşmak *Hınzırgibidavranmak. hınzırlık *Hınzırolmadurumu. *Muziplik. hınzırlıketmek *zararverici,sinirlendirici,tersdavranıştabulunmak. hır *Kavga,dalaş. hırçıkarmak *kavga,gürültüçıkarmak. hıra *Zayıf,çelimsiz,cılız. *Çokyiyen,obur. hırbo *İriyarı(kimse). *Sersem,salakvekabasaba. hırboluk *Sersemlik,salaklık. hırçın *Belirlibirsebebiolmadansinirleniphuysuzlukeden(kimse). *(sesiçin)Tiz,öfkeli. hırçınlaşma *Hırçınlaşmakişi. hırçınlaşmak *Hırçınlıketmek,hırçındavranmak. hırçınlık *Hırçınolmadurumuveyahırçındavranış. hırçınlıketmek(veyayapmak) *huysuzluk,tersliketmek. hırdavat *Kilit,reze,tel,çivigibimetaleşya. *Önemsiz,ufaktefekeşya,gereksizeşya. hırdavatçı *Hırdavatsatankimse,nalbur. hırdavatçılık *Hırdavatçınınişi,nalburluk. hırgür *Geçimsizlik,kavga. hırgürçıkarmak *kavgaetmek,kavgaçıkarmak. hırılhırıl *Hırıltılıbirsesçıkararak. hırıldama *Hırıldamakişi. hırıldamak *Hırıltılıbirsesçıkarmak. hırıldaşma *Hırıldaşmakbiçimiveyadurumu. hırıldaşmak *Hırlaşmak. hırıldayış *Hırıldamakişiveyabiçimi. hırıltı *Boğazdanherhangibirsebepleboğukçıkanses. *Gürültüyleçıkanses. *Geçimsizlik,kavga. hırıltıcı *Geçimsizlikçıkaran,geçimsiz(kimse). hırıltılı *Hırıltıçıkaran,hırıltısıolan. hırızma *Ayı,boğagibiazgınhayvanlarındudaklarınaveyaburnunageçirilendemirhalka. *Burunkanadınatakılansüslü,altınveyagümüşhalka. *Küpe. hırka *Öndenaçık,kollu,genellikleyündenüstgiysisi. *Dahaçoksoğuktankorunmakiçingiyilen,kumaştan,bazeniçipamuklabeslenmiş,ceketbiçimindegiysi. *Dervişleringiydikleriüstgiysisi. hırkalı *Hırkasıolan. hırkasız *Hırkasıolmayan. hırkayıbaşınaçekmek *birköşeyeçekilipçevresiyleilgisinikesmek. hırlama *Hırlamakişi. hırlamak *Hırıltıylasesçıkarmak. *(köpekiçin)Saldırmadanöncehırıltıylasesçıkarmak. *Kızgınlıklaterskonuşmak. hırlaşma *Hırlaşmakişi. hırlaşmak *Karşılıklıhırlamak. *Ağızkavgasınagirişmek. hırlatma *Hırlatmakişi. hırlatmak *Hırlamasınasebepolmak. hırlayış *Hırlamakişiveyabiçimi. hırlı *İşindedoğru,uslu,iyi(kimse). *Yaramaz,şımarık,kötü(kimse). hırlımıdır,hırsızmıdır *birkimseninâhlakı,kişiliğihakkındakuşkuduyulduğundakullanılır. hırpalama *Hırpalamakişi. hırpalamak *Örselemek. *Dövmek. *İtipkakmak,azarlamakveyayıpratmak. hırpalanış *Hırpalamakişiveyabiçimi. hırpalanma *Hırpalanmakişi. hırpalanmak *Hırpalamakişinekonuolmakveyahırpalamakişiyapılmak. hırpalatma *Hırpalatmakişi. hırpalatmak *Hırpalanmasınasebepolmak. hırpalayış *Hırpalamakişiveyabiçimi. hırpanî *Perişankılıklı,derbeder. hırpanîlik *Hırpanîolmadurumu. hırs *Sonugelmeyenistek,aşırıtutku. *Öfke,kızgınlık. hırsbürümek *Bkz.gözünühırsbürümek. hırsınıalamamak *öfkesiniyenememek. hırsınıyenmek *öfkelenmemekiçinkendinitutmak. hırsız *Çalan(kimse),uğru. *Birtüroltaiğnesi. hırsızadım *Çoksessiz,yavaş. hırsızanahtarı *Maymuncuk. hırsızfeneri *Karşısındakinigösterip,taşıyanıgöstermeyecekbiçimdeyapılmışönücamlıfener. hırsızgibi *kimseyegörünmeden,gizlice. hırsızkelepçe *Anasuborusunakaçaksualabilmakamacıylabağlananboruparçası. hırsızyatağı *Hırsızlarıngizlendiğiyer. *Çalınmışşeylerinsaklandığıyer. hırsızayolgöstermek *birinebilmeyerek,anlamadankötübirişteyardımcıolmak. hırsızlama *Gizlicealınanbaşkasınaait(şey). *Gizlice,kimseyesezdirmeden. hırsızlık *Çalma. *Çalmasuçu,sirkat. hırsızlıketmek(veyayapmak) *başkalarınınparasınıveyamalınıçalmak. hırslandırma *Hırslandırmakişi. hırslandırmak *Öfkelendirmek,kızdırmak. hırslanış *Hırslanmakişiveyabiçimi. hırslanma *Hırslanmakişi. hırslanmak *Çokkızmak,öfkelenmek. hırslı *Doymakbilmeyen,aşırıistekli,tutkulu,haris. *Öfkeli,kızgın. hırssız *Hırsıolmayan. hırt *Sersem,budala,ahmak. hırtapoz *Sersem,aptal,şaşkın. hırtapozluk *Hırtapozolmadurumu. hırtıpırtı *Eskipüsküveyaişeyaramaz,değersizeşya. hırtlamba *Perişan,derbederkılıklı. hırtlambagibigiyinmek *gereksizyereüstüstevegelişigüzelgiyinmek. hırtlambasıçıkmak *perişanbirbiçimdegiyinmişolmak. *(eşyaiçin)çokeskiyipdökülürdurumdaolmak. hırtlık *Sersemlik,budalalık,ahmaklık." }, { "text": "Hırvat *HırvatistanCumhuriyeti'ndeyaşayanbirhalkvebuhalkınsoyundanolankimse. *Hırvatlarlailgili,Hırvatlaraözgüolanşey. Hırvatça *HırvatlarınkullandığıSlavdili. hısım *Soycaveyaevliliksonucuaralarındabağbulunanlardanherbiri,akraba. *Dedevenineleribirolanlardanherbiri. hısımakraba *Yakınveuzakbütünakrabalar. hısımlık *Hısımolmadurumu,karabet. hışılhışıl *Hışıltısesiçıkararak,hışıldayarak. hışıldama *Hışıldamakişi. hışıldamak *Hışıltılısesçıkarmak. hışıldatma *Hışıldatmakişi. hışıldatmak *Hışıldamasınasebepolmak. hışıltı *Sertvesürekliçıkanses. hışıltılı *(sesiçin) Hışıltısıolan. hışıltısız *Hışıltısıolmayan. hışım *Öfke,kızgınlık. hışımınauğramak *(birinden)zulümgörmek. hışımlanma *Hışımlanmakişi. hışımlanmak *Öfkelenmek,kızgındurumagelmek. hışımlı *Öfkeli,kızgın,sinirli. hışır *Olmamışmeyve(dahaçokkavun,karpuziçinkullanılır.). *Coşkunlukgösteren,yaramaz(kimse). *Aptal,sersem. hışırhışır *Hışırtıçıkararak. hışırdama *Hışırdamakişi. hışırdamak *Kâğıt,meşin,kumaşgibinesnelerbirbirlerinesürtünürken,buruşturulurkensesçıkarmak. hışırdatma *Hışırdatmakişi. hışırdatmak *Hışırtıçıkartmak. hışırdayış *Hışırdamakişiveyabiçimi. hışırıçıkmak *(eşya)çokhırpalanıpörselenmek. *insanağırişlerleuğraşıpçokyorulmak. hışırlık *Hışırolmadurumu. hışırtı *İncecisimlerhışırdarkençıkanses,hışırdamasesi. hışırtılı *Hışırtısıolan. hışırtısız *Hışırtısıolmayan. hışlama *Hışlamakbiçimiveyaişi. hışlamak *Hışıldamak,hışıltısesiçıkarmak. hıyaban *İkitarafıdüzgünağaçlıyolveyabulvar. hıyanet *Kutsalsayılanşeylereeluzatma,kötülüketmeveyakarşıdavranma,hainlik,ihanet. *Güvenikötüyekullanma,aldatma,vefasızlık. *Vefasız. hıyanetlik *Hıyanet. hıyar *Kabakgillerden,uzun,irimeyveli,sürüngen,biryıllıkotsubirbitki(Cucumissativus). *Bubitkininürünü. *Kabasaba,görgüsüz,budala. hıyar *Birşeyiseçmekteveyayapıpyapmamaktaözgürlük. hıyarağa *Görgüsüz,kabasaba,yontulmamış. hıyarağalık *Hıyarağagibidavranma. hıyarağası *Hıyarağa. hıyarcık *Kasıklenfbezlerininiltihaplanması. hıyarcıl *Bkz.hıyarcık. hıyarlaşma *Hıyarlaşmakişi. hıyarlaşmak *Kabasaba,budalacadavranışlardabulunmayabaşlamak. hıyarlık *Kabasaba,budalacadavranmadurumu. hıyarlıketmek *hıyarlaşmak. hıyarşembe *Baklagillerden,siyahrenkteolanmeyvelerininiçindeçekirdeklerdenbaşka,hekimliktekullanılanbiröz bulunanbitki,Hinthıyarı(Cassiafistula). hız *Çabukluk,sür'at. *Birharekettendoğangüç,şiddet. *Çaba,güç,gayret,takat. *Alınanyolunharcananzamanaoranı,sür'at. hızalmak *atlamakiçingeriçekilipbirdenbirefırlamak. hızvermek *hızınıartırmak,hızlandırmak. *isteklendirmek. hızar *Tahtavekerestebiçmeyeyarayan,elektrikvesugücüyleçalışanbüyükbıçkı. hızarcı *Hızarişleten,hızarlakerestebiçenkimse. hızarcılık *Hızarcınınişi. hızınıalamamak *hızlagidişiniyavaşlatamamak. *öfkesiniyenememek,yatışamamak. hızınıalmak *şiddetiniyenmek,yatışmak. *yavaşlamak,hızınıyitirmek. hızınıkaybetmek(veyayitirmek) *etkisini,geçerliliğiniyitirmek,hükmükalmamak. Hızır *Halkinanışlarınagöreölümsüzlüğekavuşmuşolduğunainanılanulukimse. *(küçükhile)Çabukdavranankimse. Hızırgibiyetişmek *birininensıkışıkbirzamanında,beklemediğibiri,yardımınayetişmek. hızla *Çabucak,çabuk,sür'atle. hızlandırılma *Hızlandırılmakişi. hızlandırılmak *Hızverilmek,hızıartırılmak. hızlandırma *Hızlandırmakişi. hızlandırmak *Hızverilmek,hızıartırılmak. hızlanış *Hızlanmakişiveyabiçimi. hızlanma *Hızlanmakişi. hızlanmak *Hızalmak,hızıartmak. hızlı *Çabuk,seri,sür'atli. *Güçkullanarak,şiddetle. *Yükseksesle. *İvediolarak,ivedilikle. *Uçarı,çapkın,hovarda. hızlıakın *Basketboldakarşıtarafıntoparlanmasınafırsatvermeden,paslaşarakyapılanhızlıhücum,fastbreak. hızlıhızlı *Çabucak,ivedilikle. hızlıhücum *Hızlıakın. hızlısağanaktezgeçer *büyükbirhızlabaşlayanşeylerazsürer. hızlıyaşamak *eğlenceyeaşırıdüşkünolarakyaşamak. hızlılık *Hızlıolmadurumu,sür'at. hızölçer *İvmeölçer. hibe *Bağışlama,bağış. hibeetmek *bağışlamak. hicap *Utanma,utanç,sıkılma. hicapduymak(veyaetmek) *utanmak. hicaz *KlâsikTürkmüziğindedügâhperdesindekararkılanbirmakam. *KlâsikTürkmüziğindedodiyeznotasınıandıranperde. hicazkâr *KlâsikTürkmüziğinderastperdesindekararkılanbirmakam. hiciv *Yergi. hicran *Biryerdenveyabirkimsedenayrılma,ayrılık. *Ayrılığınsebepolduğuonulmazacı. hicret *Göç. *İslâmtakvimindetarihbaşısayılanHz.Muhammed'inMekke'denMedine'yegöçetmesi. hicretetmek *göçetmek. hicrî *Tarihbaşıolarakhicretikabuleden. hicrîtakvim *Hicretibaşlangıçolarakalantakvim. hicvetme *Hicvetmekişi. hicvetmek *Alayyoluylayermek. hicviye *Yergi,taşlama. hiç *Olumsuzyargılıcümlelerdefiilinanlamınıpekiştirir. *Sorucümlelerindebelirsizbirzamanıanlatır. *Birsoruyaaçıkbircevapverilmekistenmediğindecevapcümlesininbaşınagetirilir. *Boş,değersiz,önemsizolanşeyveyakimse. hiçde *kesinlikle,kat'iyen. hiçdeğil *asla,kesinlikle. hiçdeğilse(veyahiçolmazsa) *önemliolmasabile,başkabir şeyolmasabile. *enaz. *bari. hiçkimse *Ortalıktagörünmeyen,bulunmayaninsan. hiçmihiç *Kesinlikle,hiç. hiçyoktan *hiçbirsebepveyazorunlukyokken,sebepsizolarak. hiçbir *Birisimdenöncegetirilerekoisminbildirdiğivarlıktanbirtanesininbileolmadığınıanlatır. hiçbiri *Olumsuzcümlelerde\"birtanesibile\"anlamındakullanılır. hiççi *Hiççilikyanlısı,nihilist. hiççilik *Bütüngerçekvedeğerleriinkâreden,gerçeğin,nesnelbirtemeliolmadığınıilerisürengörüş;hertürlü gerçekvarlığıinkâredenaşırıbireycilik,yokçuluk,nihilizm. *Hertürlüsiyasîdüzeniinkâreden,toplumunbireyüzerindehiçbirbaskısınıkabuletmeyengörüş, yokçuluk,nihilizm. hiçesaymak(veyahiçeindirgemek) *önemsememek,önemvermemek. hiçleme *Hiçlemekdurumu. hiçlemek *Önemvermemek,yoksaymak. hiçleştirme *Kendinihiçleştirmekişi. hiçleştirmek *Kendibenliğindehiçliğikabuletmek. hiçlik *Hiçolmadurumu. *İnkârsonucu,gerçektekiözelliklerinin,durumlarınortadankaldırılmasısonucubir şeyinvarolmayışı, yokluk. hiçten *Çokdeğersiz,önemsiz. *Gereği,yararıyokkenveyakarşılıksızolarak,yokyere. hidatit *Birçokmemelilerinveinsanınkaraciğerindegelişenekinokoktenyasınınlârvası. hidayet *Doğruyol,hakolanMüslümanlıkyolu. hidayeteermek *Müslümanolmak,İslâmdininikabuletmek. *gerçeğigörüpkabullenmek,aklıbaşınagelmek. hiddet *Öfke,kızgınlık. hiddetetmek *öfkelenmek,kızmak. hiddetekapılmak *öfkelenmek,kızmak. hiddetlendirme *Hiddetlendirmekişi. hiddetlendirmek *Kızdırmak,öfkelendirmek. hiddetleniş *Hiddetlenmekişiveyabiçimi. hiddetlenme *Hiddetlenmekişi. hiddetlenmek *Kızmak,öfkelenmek. hiddetli *Kızgın,öfkeli. hiddetsiz *Kızgınlığı,öfkesiolmayan. hiddettenkudurmak *çoköfkelenmek,aşırıderecedekızmak. hidr-,hidro- *Birleşimindehidrojenveyasuyunbulunduğunugösterenönek. hidra *Hidralartakımından,1cmuzunluğundaki,vücudutorbabiçiminde,ağızçevresinde6-10dokunacıolan, tatlısuhayvanı(Hydra). hidralar *Örnekhayvanıhidraolanselenterelerbölümü. hidrasit *Hidrojenilebirmetalsininoksijensizbirleşmesindenoluşanasit. hidratı *Suilebircisminverdiğibirleşik. hidratlı *İçindehidratbulunan. hidrobiyoloji *Sulardayaşayancanlılarınhayatınıinceleyenbilimdalı. *Bubilimleilgili. hidrodinamik *Sıvıyabatırılmışkatıcisimlerüzerinde,onlarınhareketiyleilgiliolaraksıvılarıngösterdiğidirencivesıvıların hareketiniinceleyenbilimdalı." }, { "text": "*Bubilimleilgili. hidroelektrik *Sueldeedilen(elektrik),sugücüyleeldeedilenenerji. hidroelektriksantral *Sugücüyleçalışanmakinelerleelektriküretenmerkez. hidrofil *Sucul,susever. *Suböceği. hidrofobi *Bkz.Sukorkusu. hidrofor *Suyayapınınüstkatlarınaçıkacakbasıncıverendepo. hidrograf *Hidrografiuzmanı. hidrografi *Birbölgedekiyeraltıveyerüstüsularınındurumunuinceleyenbilim. *Birbölgeninakarsularıylagöllerininbütünü. *Birbölgedekikıyıların,adalarıntopografyası. hidrojen *Oksijenlebirleşereksuyuoluşturan,atomnumarası1,rengi,kokusuvetadıolmayanbirgaz.KısaltmasıH. hidrojenbombası *Ağırhidrojenatomlarıçekirdeklerininkaynaşarakhelyumdurumunagirmesiyleeldeedilenenerjitemeline dayananbomba. hidrojenleme *Hidrojenlemekişi. hidrojenlemek *Hidrojenilebirleştirmek. hidrojeoloji *Yeraltısularınınaraştırılmasınıveeldeedilmesiniinceleyenyerbilimikolu. hidrokarbon *Karbonvehidrojenbirleşiği. hidrokarbonat *Hidratlıbazikkarbonat. hidrokarbür *Hidrokarbon. hidroklorikasit *Hidrojenveklordanoluşan,renksiz,havadabeyazdumanlarsaçan,sudakolaycaeriyenvehayvan kemiklerindenjelâtin,fosforeldeedilmesinde,çeliğinpasınıgidermedekullanılankeskinkokulubirgaz,tuzruhu (HCl). hidroksil *Birmadenlebirleştiğizamanhidroksityapanatomgrubu(OH). hidroksit *Birmadenüzerinesuyunetkisiyle,yanibirhidroksilgrubuilebirmadeninkaynaşmasındanoluşanbirleşik. hidrolik *Suileilgili. *Suveyabaşkabirsıvıbasıncıylaişleyen(makine,cenderevb.). *Sularınakışınauygulananyasaları,suyundağıtılmasısırasındaortayaçıkansorunlarıinceleyenbilimve teknik. hidroliz *Birmolekülünsuetkisiyleikiyeayrılmasınısağlayantepkime. hidrolog *Subilimiuzmanı. hidroloji *Subilimi. hidrometre *Suölçer. hidrosefal *Hidrosefaliolan. hidrosefali *Beyinomuriliksıvısınınçoğalmasıyla,beyinkarıncıklarınınbüyümesineyolaçan,bazendekafatasının büyümesinesebepolanhastalık. hidrosfer *Suyuvarı. hidrosiyanik *Siyanojenilehidrojeninbirleşmesindenoluşanasit(HCN). hidroskopi *Yeraltındakisularıarayıpbulmaişi. hidrostatik *Sıvılarındengesinivekaplarüzerineyaptıklarıbasıncıinceleyenfizikdalı. *Sıvılarındengesiyleilgiliolan. hidroterapi *Bazıhastalıklarısuiletedavietme,sutedavisi. hidrozol *Sıvıdurumundakikoloitlereverilenad. hidrür *Birelementveyabirleşiklehidrojenbirleşimi. higrofil *Nemcil. higrometre *Nemölçer. higrometrik *Nemileilgili,nemeilişkin. higroskop *Birtürnemölçer. higroskopik *Nemçeker. higrostat *Nemdenetimi. higrotropizm *Nemeyönelim. hijyen *Sağlıkbilgisi;sağlıkkoruma,hıfzıssıhha. hijyenik *Sağlıkkorumaileilgili,sağlıkbilgisineuygun,sağlığayararlı. hikâye *Birolayınsözlüveyayazılıolarakanlatılması. *Gerçekveyatasarlanmışolaylarıanlatandüzyazıtürü,öykü. *Aslıolmayansöz,olay. hikâyebirleşikzamanı *Yalınzamanlıbirfiilingeçmişteyapıldığınıanlatankip.Türkçedebubirleşikzamanidi>-diekiyle kurulur. hikâyeetmek *ayrıntılarıylaanlatmak,söylemek. hikâyeci *Hikâyeyazan,öykücü. hikâyecilik *Hikâyeyazmaveyaanlatmasanatı,öykücülük. hikâyeleme *Anlatma,tahkiye. hikâyelemek *Anlatmak. hikâyeleştirme *Hikâyeleştirmekişi. hikâyeleştirmek *Hikâyedurumunagetirmek. hikem *Hikmetler. hikemî *Felsefeileilgili;felsefîsözveyadüşünce. hikmet *Bilgelik. *Felsefe. *Sebep,gizlisebep. *Tanrı'nıninsanlarcaanlaşılamayanamacı. *Özlüsöz,vecize. *Fizik. hikmetindensualolunmaz *sonucununsebebisorulmaz,araştırılmaz;Tanrı'nınyaratıcıgücükarşısındasebeparanmaz. hikmetli *Bilgece. hilâf *Aykırı,karşıt,ters. *Yalan. hilâfolmasın *yanılmıyorsam. hilâfyok *yalandeğil,yalanyok. hilâfet *Halifelik. hilâfetçi *Halifeliğinsürdürülmesindenyanaolankimse. hilâfetçilik *Hilâfetçiolmadurumu. hilâfıhakikat *Gerçekdışı. hilâfsız *Yalansız,inanılmazamagerçek. hilâl *Ayça,yeniay. *Çocuklarınokumaöğrenmeyebaşladıklarındasatırvesözlerişaşırmamakiçinsözüzerindegezdirdikleri ucusivri,uzuncabirgöstermearacı. hilâlgibi *incevedüzgün(kaş). hilâlî *Hilâlbiçiminde. hilâllemek *Hilâldurumunagetirmek. hil'at *Padişahların,gönülalmak,ödüllendirmekiçinbirinegiydirdiklerideğerlikumaşveyakürktenyapılmış kaftan. hile *Birinialdatmak,yanıltmakiçinyapılandüzen,dolap,oyun,desise,entrika. *Çıkarsağlamakiçinbirşeyedeğersizbirşeykatma. hilehurdabilmez *kimseyialdatmaz,doğru. hileyapmak *aldatmak. *çıkarsağlamakamacıylabir şeyinsaflığınıbozmak,değersizbirşeykarıştırmak. hilebaz *Hileci. hileci *Hileyapan,hilekarıştıran,hilebaz,hilekâr. hilecilik *Hileciolmadurumu,hilekârlık. hileişeriye *Çözümügüçbirhukukîsorunuhukukkurallarınızedelemedenhalletme. hilekâr *Hileci. hilekârlık *Hilecilik,dolandırıcılık. hileli *Hilesiolan,içinehilekarışmış,hileileyapılmış. hileliiflâs *Alacaklılarızararasokmakamacıylahileliişlemleryaparakgerçekleştirileniflâsyolu. hilesi,hurdasıyok *yalanı,dolanıyok. hilesiz *Hileyapmayan,düzenbilmeyen. *Hilesiolmayan,içinehilekarışmamış. hilkat *Yaradılış,fıtrat. hilkaten *Yaradılıştan. hilozoizm *Canlıözdekçilik. hilye *Hz.Muhammed'inşekilve şemailiyazılılevha. himaye *Koruma,gözetme,esirgeme,koruyuculuk. *Kayırma,elindentutma. himayeetmek *korumak,kayırmak,gözetmek. himayegörmek *(biritarafından)korunmak,kayrılmak,gözetilmek. himayeci *Korumacı. himayecilik *Korumacılık. himayesinealmak *koruyucusuolmak,korumak. himayesiz *Korumasız. himen *Kızlıkzarı. himmet *Yardım,kayırma. *Çalışma,emek,gayret. *Lütuf. himmetetmek *yardımetmek,emekvermek. himmetinvarolsun *teşekküriçinsöylenir. hin *Kurnaz,cinfikirli(kimse). *Zaman,zamane. hindi *Tavukgillerden,XV.yüzyıldaevcilleştirilerekAmerika'danbütündünyayayayılankümeshayvanlarınınen büyüğü(Meleagrisgallopavo). *Aptal,şaşkın. hindigibikabarmak *gururlanmak,kurumlanmak,büyüklüktaslamak. hindiba *Birleşikgillerden,yapraklarıhaşlanaraksalatagibiyenebilenbirkaçyıllıkotsubirbitki,güneğik(Cichorium endivia). hindici *Hindiyetiştirenvesatankimse. hindigiller *AnavatanıAmerikaolantavuksukuşlartakımı. Hindistancevizi *Palmiyegillerden,tropikalbölgelerdeyetişenbirağaç(Cocosnucifera). *Buağacınportakaldanbüyük,çoksertkabukluyemişi. Hindolog *Hindolojibilgini. Hindoloji *Hintdilinivekültürünükonualanbilim. Hindu *Hindistan'ınresmîdili. *Hindistan'ınMecusîhalkındanolankimse. Hinduizm *Tarihselolarakdahasonraortayaçıkan,niteliğibakımındanBrahmanizmdendahakatıolanbirdin. hinleşme *Hinleşmekdurumu. hinleşmek *Hinolmak,kurnazolmak. hinlik *Hin,kurnazolmadurumu,kurnazlık. hinoğlu *Kurnaz. hinoğluhin *Çokkurnaz,herdevrinşartlarınauyabilenkimse. Hintarmudu *Mersingillerden,sıcakbölgelerdeyetişen,meyvesiyenen,tahtasısertbirağaç(Psidium). Hintbademi *Kakao. Hintbaklası *Hintyağıağacı,keneotu. Hintbezelyesi *Baklagillerden,sıcakülkelerdeyetişen,tohumlarıfasulyeyebenzeyenbirbitki. hintbiberi *Kırmızıbiber. Hintçiçeği *Hindistanaözgübirtürçiçek. Hintdarısı *Buğdaygillerden,doğuülkelerindeekilen,taneleriyenilen,darıyabenzeyenbirbitki(Sorghumvulgare). Hintdomuzu *BüyükOkyanusadalarındayaşayan,köpekdişleriboynuzgibiyukarıdoğrukıvrık,iriyapılıbirdomuztürü (Porcusbabyrussa). *Kobay. Hintfıstığı *Kürkas. Hintfulü *Beyazrenklibirnilüfertürü,Mısırfulü(Nelubrium). Hintgergedanı *Hindistan'dabulunanbirgergedantürü. Hintgüreşi *Karşıtyöndeyanyanavesırtüstüyatanbirçiftin,içyandakibacaklarınıkenetleyerekbirbirleriniçevirme çabası. Hinthıyarı *Hıyarşembe. Hinthorozu *İspençhorozu. Hinthurması *Palmiyegillerden,tazefilizleriHindistan'dasebzegibiyenen,meyvesindenreçelyapılançoksertbirağaç (Borrassus). Hintinciri *Frenkinciri. Hintipeği *Hindistan'daüretilençokkıymetlibirtüripek." }, { "text": "Hintirmiği *Sagu. Hintkamışı *Bambu. Hintkeneviri *Yapraklarındanesrareldeedilenbirtürkenevir(Cannabissativa). Hintkertenkelesi *İguana. Hintkestanesi *Atkestanesi. Hintkirazı *Sumakfamilyasından,sıcakülkelerdeyetişen,zeytinbüyüklüğündeyenilirbirmeyvesiolanbüyükbirağaç, mango(Mangiferadomestica). Hintkobrası *Gözlüklüyılan. Hintkumaşı *Hindistan'dadokunanvebatıülkelerindeenderbulunanipeklibirkumaştürü. Hintmandası *Çiftparmaklılardan,uzunluğu2m,yüksekliği1-80civarında,ehlileştirilipçekimişlerindekullanılanbirtür memeli. Hintpamuğu *Hindistan'aözgübirpamuktürü. Hintpirinci *Buğdaygillerden,HindistanveEtiyopya'dayetiştirilen,taneleripirinçyerinekullanılanbirbitki. Hintsafranı *Zerdeçal. Hintsarısı *Mangoyapraklarıilebeslenmişineklerinsidiğindeneldeedilen,kehribarsarısınayakın,özellikleyağlıboya resimdekullanılanbirboya. Hinttavuğu *Brahmaırkındangelenbirtürtavuk. Hintyağı *Keneotununtohumlarındançıkarılan,hekimliktevesanayidekullanılanbiryağ. Hintyağıağacı *İkiçeneklilerden,tropikbölgelerde,8-10m.yüksekliğeulaşabilen,çokyıllık,tohumlarızehirliyağelde edilenbirbitki(Ricinuscommuna). Hint-Avrupa *Hint-Avrupadilailesindeyeralandiller. *Budillerikonuşanhalk. Hintçe *Hintdili. hinterlant *Bkz.içbölge,artbölge. Hintli *Hindistanhalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). hiper *Çok,aşırı,yüksek\"anlamındakullanılanönek. hiperbol *Birdüzleminodakdenilendurağanikinoktayauzaklıklarıdeğişmeyennoktalarıngeometrikyeriolaneğri. hiperbolik *Hiperbolbiçimindeolan,hiperbolileilgili. hiperboloidal *Hiperboloitbiçimindeolan. hiperboloit *Hiperbolebenzeyen. *Hiperbolünikieksenindenbiriçevresindedöndürülmesiyleortayaçıkanyüzey. hipermarket *Hertürlümalınsatıldığıgeniş,büyüksatışmerkezi. hipermetrop *Cisimleringörüntüleriağtabakanıngerisindekaldığıiçin,yakınıiyigöremeyen(göz). *Gözleriböyleolan(kimse). hipertansiyon *Normaldenyüksekolanatardamarbasıncı. hipnotizma *İpnotizma. hipnoz *Uyku,ipnos. hipoderm *Altderi. hipodrom *YunanveRoma'daatvearabayarışlarınınyapıldığıyer. *Atyarışlarıyapılanalan,koşualanı. hipoglisemi *Aşırıhâlsizliğe,aşırıterlemeye,hafifbaygınlığayolaçan,kandanormaldendahaaz şekerbulunması hastalığı. hipopotam *Suaygırı. hipopotamgiller *Suaygırıgiller. hipostaz *Bazıfelsefevedinkuramlarınındayandığıtemellerdenherbiri,uknum. hipotansiyon *Normaldendüşükolanatardamarbasıncı. hipotenüs *Birdiküçgende,dikaçınınkarşısındabulunankenar. hipotetik *Varsayımadayanan,varsayımlı,farazî. hipotez *İpotez,varsayım,faraziye. hippi *Toplumsaldüzenevetüketimekarşıçıkan,derbederceyaşayan,örgütlenmemişgençlertopluluğu. hippilik *Hippiolmadurumu. hirfet *Kunduracılık,duvarcılık,demircilik,marangozculuk,dokumacılıkvb.küçükelsanatlarınaverilenad. his *Duygu. *Duyu. *Sezgi,sezme. hisar *Birşehrinveyaönemlibiryerinkorunmasıiçintaştanyapılmışyüksekduvarlıvekuleli,çevresinde hendekler bulunanküçükkale,kermen,germen. hisar *KlâsikTürkmüziğindebirbirleşikmakam. *KlâsikTürkmüziğinderediyeznotası. hisarbuselik *KlâsikTürkmüziğindebirbirleşikmakam. hisleniş *Hislenmekişiveyabiçimi. hislenme *Hislenmekişi. hislenmek *Duygulanmak. hislerinekapılmak *duygusaldavranmak. hisli *Duygulu,içli. hisse *Pay. *Birolaydançıkarılanders. hissealmak *zararauğramak. hisseçıkarmak *kendisiyleilgilibulmak,alınmak. hissekapmak *birolaydanyararlıbiröğütçıkarmak. hissesenedi *Ortaklıksermayesininbelirlibirparçasınıdeğerlendirenbelge,paybelgiti,aksiyon. *Anonimveyakomanditortaklıklarda,ortaklıksermayesininbirbirineeşitbölümlereayrılmışparçasından herbirininkarşılığıolmaküzere,yasadagösterilenözelliklereuygunolarakdüzenlenmişdeğerlibelge,paybelgiti, aksiyon. hissedar *Hissesiolan,paydaş. hissedilme *Hissedilmekişi. hissedilmek *Hissetmekişinekonuolmak. *Sezilmek. hisseişayia *Ortakmülkiyetteayrılmamışpay. hisseişayialı *Payoranınagörebölümlereayrılmamışolan,bütünübirkaçkişininmalıolan. hisseli *İçindebirkaçkişininpayıolan,paydaşlı,paylı. hisset *Cimrilik,pintilik. hissetme *Hissetmekişi. hissetmek *Fizikselbiruyarıyıduymak. *Birşeydenetkilenmek,duymak. *Sezmek,farkınavarmak,anlamak. hissettirme *Hissettirmekişi. hissettirmek *Hissetmesinesebepolmak,duyurmak,sezdirmek. hissî *Duygusal. hissikablelvuku *Önsezi. hissinivermek *gibigelmek,...izleniminiuyandırmak. hissiselim *Sağduyu. hissiyat *Duygular,sezişler. hissiz *Duygusuz. hissizlik *Duygusuzluk. histerezis *Doğaolaylarınıngelişmesindekigecikme. histeri *Bkz.isteri. histerik *Bkz.isterik. histoloji *Dokubilimi. hiş *\"Hey,banabak,sanasöylüyorum\"anlamındaseslenmesözü. hişt *Hiş. hit *Listebaşı. hitabe *Söylev. hitaben *Sözübirineyönelterek,hitapyoluyla. hitabet *Etkilisözsöylemesanatı,sözsanatı. hitam *Son,bitim. hitambulmak *sonaermek,bitmek. hitamvermek *bitirmek. hitan *Sünnetetme. hitap *Sözübirineveyabirilerineyöneltme,seslenme. hitapetmek *seslenmek,...-ekarşısöylemek,sözyöneltmek. Hitit *M.Ö.XX.-XII.yüzyıllararasındaAnadolu'da,XII-VIII.yüzyıllararasındaHatayveKuzeySuriye'de devletlerkurmuşolaneskibirulus,Eti. Hititçe *Hitit(Eti)dili. Hititolog *Hitit(Eti)dili,kültürüvekalıntılarıileuğraşanbilimadamı. Hititoloji *Hitit(Eti)diliveeserlerinikonualanbilimdalı. hiyerarşi *Makamsırası,basamak,derecedüzeni. hiyerarşik *Hiyerarşiyeözgü. hiyeroglif *EskiMısırlılarınkullandığı,birresimilebirkelimeningösterildiğiyazı,resimyazı. hiza *Doğrubirçizgiüzerindebulunmadurumu. hizalama *Hizalamakişi. hizalamak *Hizayagelmek,hizasınıbulmak. hizayagelmek *düzgünsıraolmak. *davranışlarınıdüzeltmekyolagelmek. hizayagetirmek *birinindavranışlarınıdüzeltmek,yolagetirmek. hizip *Bölük,kısım. *Birtopluluk,birörgütiçindeinançvedüşüncebakımındanayrılıkgösterenyantutmayayönelikküçük topluluk,klik. hizipçi *Hizipoluşturanveyabirhizipiçindeyeralan(kimse),klikçi. hizipçilik *Örgütlenmişbirtopluluğuniçindebütünlüğübozacakbiçimdeyenibirtoplulukoluşturma. hizipleşme *Hizipleşmekişi,klikleşme. hizipleşmek *Hiziplereayrılmak,klikleşmek. hizmet *Birininişinigörmeveyabirineyarayanbirişiyapma. *Görev,iş. *Bakım,özen,ihtimam. hizmetakdi *İşsözleşmesi,işakdi. hizmeteri *Teğmenveyukarısıüstdüzeysubaylarınhizmetindebulunaner,emireri. hizmetgörmek(veyaetmek) *işgörmek,çalışmak. hizmetiçieğitim *Bkz.işbaşındaeğitim. hizmetçi *Hizmetgörenkimse. *Bellibirücretleevişleriniyapmakiçintutulankadın. hizmetçilik *Hizmetçininyaptığıişveyahizmetçiolmadurumu. hizmetegirmek *çalışmayabaşlamak. *görevalmak. hizmetidokunmak *görevdebulunmak,işyapmak. hizmetindeolmak *birininyanındaçalışmak,işleriniyapmak. hizmetkâr *Ücretleişgörengenellikleerkekişçi,uşak. hizmetkârlık *Hizmetkârınişi,uşaklık. hizmetli *Kapıcılık,odacılıkgibiişlerdekullanılankimse,müstahdem. Ho *Holmiyum'unkısaltması. hobi *Düşkü,aşırıölçüdeuğraşıalanı. hoca *Müslümanlıktadingörevlisi. *Öğretmen. *Medresedeöğrenimgörensarıklı,cübbelidinadamı. *Akılöğreten,öğütverenkimse. hocalık *Hocaolmadurumuveyahocanınyaptığıiş. hocalıketmek *öğretmenlikyapmak. *akılöğretmek,öğütvermek. hodan *Hodangillerden,çiçeklerihekimliktekullanılanvekökükavrularakyenilen,biryıllıkveotsubirbitki, sığırdili(Boragoofficinalis). hodangiller *İkiçeneklilerden,üzerisertdikenlerlekaplıotsuveağaçsıbitkilerfamilyası. hodbehot *Kendikendine,kendikafasıyla,kendiliğinden,kimseyedanışmadan. hodbin *Bencil,egoist. hodbinlik *Bencillik,egoizm. hodkâm *Bencil,egoist. hodkâmlık" }, { "text": "*Bencillik,egoizm. hodpesent *Kendinibeğenmiş,bencil. hodri *\"Kendinegüvenenortayaçıksın,iştemeydan\"anlamındahodrimeydandeyimindegeçer. hohlama *Hohlamakişi. hohlamak *Ağzınıyaklaştırıpsoluğunubirşeyinüzerinehızlavermek. hokey *Birucukıvrıksopalarlaçayırveyabuzüzerindeikitakımarasındaoynanılantopoyunu. hokka *Metal,camveyatopraktanküçükkap. hokkagibi *ufakvedüzgün(ağız). hokkagibioturmak *(giysiiçin)vücudaiyiceuymak. *heryandanaçıkçagörünmek. hokkabaz *Elçabukluğuilebirtakımşaşırtıcıolaylaryapmayımeslekedinenkimse. *Başkalarınıaldatarakyalandolanlaişgören. hokkabazlık *Hokkabazınyaptığıiş. *Yalandolanlagörüleniş. hol *Sofa. holding *Birçokortaklığınpaysenetlerinielindebulundurarakonlarıdenetimialtındatutansermayeyatırım ortaklığı,anaortaklık. holdingleşme *Holdingdurumunagelme. holdingleşmek *Holdingdurumunagelmek. holigan *Özelliklefutboldaaşırıfanatizmibesleyenveçevreyezararverentaraftarveyakimse,serseri,hayta. holiganlık *Holiganolmadurumuveyaholiganınyaptığıiş. Hollândaca *Hollândahalkınınkullandığıdil. Hollândalı *Hollândahalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). holmiyum *Atomnumarası67,atomağırlığı164,94, oksidiaçıksarırenkte,tuzlarıportakalsarısırengindeolan,seyrek bulunanbirelement.KısaltmasıHo. holosen *IV.çağınenyenidönemi. holotüritler *Denizhıyarları. homojen *Bağdaşık,mütecanis. *Bütünterimleriaynıderecedeolan(çokterimli). homojenlik *Bağdaşıkolmadurumu. homolog *Birbaşkasınıntamolarakyerinitutan. homologkromozom *Birianadandiğeribabadangelenveaynıgençiftinesahipkromozom. homonim *Eşadlı,eşsesli. homoseksüel *Eşcinsel. homoseksüellik *Eşcinsellik. homoteti *Merkezolarakalınanbirnoktayagörebirernoktasınıngeometrikyerlerikarşılıklıolarakaynıolanikinokta grubunundurumu. homotetik *Aralarındahomotetidurumubulunan. homurhomur *Homurdanarak. homurdanış *Homurdanmakişiveyabiçimi. homurdanma *Homurdanmakişi. homurdanmak *Öfke,kızgınlık,cansıkıntısıylaanlaşılmazseslerçıkarmak. *(taşıt,aletvb.için)Alışılmışındışındabozuksesçıkarmak. homurtu *Homurdanmasesi. *Ayınınçıkardığıses. homurtulu *Homurtusuolan. homurtusuz *Homurtusuolmayan. hona *Erkeksığır. Honduraslı *Hondurashalkındanolankimse. hop *Uyarmaamacıylakullanılır. *Birdenvehızlayapılanişlerianlatır. hophop *Birdavranışıengellemekveyauyarmakamacıylasöylenir. hopoturuphopkalkmak *öfke,heyecanvb.duygularsebebiyleyerindeduramazolmak. hoparlör *Elektrikdalgalarınısesdalgasınaçevirenvegerektikçesesiyükseltenalet. *Radyo,pikap,teypvb.araçlardasesiişitilebilecekdurumagetirenalet. hoparlörlü *Hoparlörüolan. hoparlörsüz *Hoparlörüolmayan. hoplama *Hoplamakişi. hoplamak *Sevinçten,korkudanveyaoyuniçin,bulunduğuyerdehavayadoğrufırlamak. *Büyükbiristekle. hoplatılma *Hoplatılmakişi. hoplatılmak *Hoplatmakişiyapılmak. hoplatış *Hoplatmakişiveyabiçimi. hoplatma *Hoplatmakişi. hoplatmak *Hoplamasınısağlamak. *Çocuğukoltuklarındantutuphafifçehavayafırlatarakeğlendirmek. hoplayazıplaya *Büyükbirsevinçle. hoplayış *Hoplamakişiveyabiçimi. hoppa *Yaşınauymayanhafiflikleryapan,delişmen,serbest,koket,ağırbaşlıkarşıtı. hoppaca *Hoppayayaraşır(biçimde),hoppagibi. hoppadak *Hemen. hoppala *Küçükçocuklaratlarkenonlarıyüreklendirmekiçinsöylenir. *Şaşmailebirliktekınamaanlatır. *Bebekleriniçinekonupzıplayarakeğlenmelerinisağlayanyaylıaraç. hoppalabebek *Çocukçadavranışlarıolankimseleresöylenir. hoppalık *Hoppaolmadurumuveyahoppacadavranış. hoppalıketmek *hoppacadavranışlardabulunmak. hopurdatma *Höpürdetme. hopurdatmak *Höpürdetmek. hor *Değersiz,önemiolmayan,aşağı. horbakmak(veyagörmek) *değersizsaymak,değervermemek. horgörmek *birkimseyedeğersizgözüylebakmak. horkullanmak *dikkatetmeyerekhoyratçakullanmak. hortutmak *birinekarşıküçümseyici,inciticidavranışlardabulunmak. hora *Birçokkişitarafındaneleletutuşarakoyunmüziğieşliğindeoynananbirhalkoyunu. horageçmek *beğenilmek,hoşagitmek,makbulegeçmek,kendisineverilenkimseninçokişineyaramak. horatepmek *horaoynamak. *ayaklarınıvurarakgürültüetmek. horanta *Ailehalkı. horasan *Kiremitvetuğlatozlarınınkireçvesuilekarıştırılmasındaneldeedilenbirçeşitharç. horasanî *Üstbölümüsarıktantaşacakbiçimdeyapılmışhocakavuğu. Horasanlı *Horasanhalkındanolankimse. horhor *Gürvesesçıkararakakansu. horlama *Horlamakişi(I)(II). horlamak *Uykusırasındasolukalırkenboğazveburundangürültülüseslerçıkarmak. horlamak *Biriningönlünüincitircesinedavranmak. horlanış *Horlanmakişiveyabiçimi. horlanma *Horlanmakişi. horlanmak *Horgörülmek. horlayış *Horlamakişiveyabiçimi. hormon *İçsalgıbezlerindenkanageçenveorganlarınişlemesinidüzenleyenadrenalin,insülin,tiroksingibiuyarıcı maddeleringeneladı. *Hormongörevindekullanılanyapaymadde. hornblent *Doğalalüminyum,kalsiyum,demirvemagnezyumsilikatındanoluşmuş,koyuyeşilveyakararenkteparlak biramfiboltürü. horon *Karadenizbölgesindekemençeileoynananhalkoyunu. horontepmek *horonoyununuoynamak. horoz *Tavukgillerden,tavuğunerkeğiolankümeshayvanı. *Ateşlisilâhlardaçakmaktaşınaveyamermininkapsülünevurmayayarayanmetalparça. *Kapızembereğininmandalı. *Kabadayıerkek. horozağırlık *Güreş,boksvehalterde51-57kgolaraktespitedilmişağırlıksınıfı,horozsiklet. horozakıllı *Akılsız. horozdövüşü *Özelolarakyetiştirilmişikihorozuneğlenceveyarışmaamacıyladövüştürülmesi. *Çömelikduruştakarşılıklıikikişininelleriyleitişmeleri. horozevlenir,tavuktellenir *yeriyokkenbaşkasınınsevincinekatılanlariçinsöylenir. horozfasulyesi *Birtürfasulye. horozgibi *kabadayıcadavrananerkekleriçinkullanılır. horozibiği *Horozuntepesindebulunanetlikırmızıkısım. *Bkz.horozibiği. *(renk)Koyu,pembe,kırmızı. horozibiği *Horozibiğigillerden,kırmızıçiçeklerihorozibiğiniandıranbirsüsbitkisi(Amaranthus). horozkafalı *Horozakıllı. horozkarası *Birçeşitüzüm. horozmantarı *Yenilebilenbircinsmantar(Cantherelluscibarius). horozölür,gözüçöplüktekalır *yaşanılmış,alışılmış,erişilmişbirdurumveyamakamyitirildiktensonra,yineodurumveyamakamdagözü kalankimseleriçinsöylenir. horozsiklet *Horozağırlık. horoz şekeri *Horozbiçiminde,çeşitlirenklerdeyapılmış,incetahtaçubuğatakılıpsatılanşeker. horozvakti *Sabahınerkensaati. horozayağı *Tüfektenboşkovanıçıkarmayayarayanburgu. horozbina *Horozbinagillerden,sırtyüzgeciuzunvegeniş,küçükbirbalık(Blemnius). horozbinagiller *Örnekhayvanıhorozbinaolan,kayalıkdenizkıyılarındayaşayankemiklibalıklarfamilyası. horozcukotu *Turpgillerden,eskidenkuduzunilâcısanılan,ıtırlıbirdağbitkisi,yabanteresi(Lepidiumcampestre). horozdankaçmak *(kadıniçin)erkeklerdenuzakdurmak,onlardankaçmak. horozgözü *Maydanozgillerden,beyazveyapembeçiçeklibirbitki(Seselitortuosum). horozibiğigiller *Ispanaklartakımından,örneğihorozibiğiolanbitkifamilyası. horozlanış *Horozlanmakişiveyabiçimi. horozlanma *Horozlanmakişi. horozlanmak *Kabadayıtavrıtakınmak,çalımsatmak. horozlarötmek *sabaholmak. horozlaşma *Horozlaşmakişi. horozlaşmak *Kabadayılaşmak,kabadayıgibidavranmak. horozuçokolanköydesabahgeçolur *karışanıçokolanişlerdengüçsonuçalınır. horst *Çöküntühendeğininyanındakiçıkıntılar. hortlak *Mezardançıkarakinsanlarıkorkuttuğunainanılanyaratık,hayalet. hortlama *Hortlamakişi. hortlamak *(yanlışbirinanışagöre)Ölümezardançıkmak. *Herhangibirsorunyenidenortayaçıkmak. hortlatma *Hortlatmakişi. hortlatmak *Hortlamakişiyapılmak. hortum *Fildevebazıböceklerdeborubiçimindeuzamışağızveyaburunbölümü. *Tulumbaveyamusluklaratakılangenellikleplâstiktenuzunboru. *Havaveyasuyunhızladönüpsütunbiçimindeyükselmesiyleoluşan,alanıdarbirsiklonçeşidi. hortum gibi *çokuzun(burun). hortumsıkmak *(yangına)susıkmak. hortumlu *Hortumuolan. hortumluböcekler *Eşkanatlıları,yarımkanatlıları,tahtakurularınıiçinealan,kanveyaözsuemicibirçokasalaktürübulunan böceklertopluluğu(Rhynchota). hortumlular *Pekçoktürününneslitükenmişolan,günümüzdefilleriiçinealanmemelihayvanlaralttakımı. horulhorul *Horlamasesiçıkararak. horuldama *Horuldamakişi. horuldamak *Horlamak(I). horuldayış *Horuldamabiçimi." }, { "text": "horultu *Horuldamasesi. hostes *Taşıtlardaveözellikleuçaklardayolcuağırlayangençkadın. *(birtoplulukta,kongredevb.yerlerde)Katılanlarıağırlayan,onlarakılavuzlukedengençkadın. hosteslik *Hostesolmadurumu. *Hostesingörevi. hoş *Beğenilen,duygularıokşayan,zevkveren. *Bununlabirlikte. *Beğenilen,duygularıokşayanbirbiçimde. hoşbulduk *\"hoşgeldiniz\"sözüneverilenkarşılık. hoşgeldiniz *gelenesöylenenesenlemesözü. hoşgörmek(veyakarşılamak) *gücenilecekveyakarşılıkverilecekbirdavranışıhoşgörüilekarşılamak,anlayışlakarşılamak,kusur saymamak. hoştutmak *birineiyivesevecenlikledavranmak. hoşagitmek *beğenilmek,birkişidenveyabirşeydenhoşlanmak. hoşaf *Şekerşurubunda,bütünveyadilimlerdurumundakaynatılmışmeyve,komposto. hoşafgibi *çokyorgun. hoşafınyağıkesilmek *söyleyeceksöz,verecekkarşılıkveyayapacakbirşeybulamayacakbirdurumadüşmek. hoşafınagitmek *hoşunagitmek. hoşaflık *Hoşafyapmayaayrılmışveyaelverişli. *Güçsüzlük,dermansızlık. hoşbeş *Buluşanlararasındahatırsormakamacıylasöylenenilksözler. hoşbeşetmek *sohbetetmek. hoşça *Hoşbirbiçimdeolan. *Hoşolarak,iyice,güzelce. hoşçakal(veyakalın) *ayrılankimsenin kalanlarasöylediğibiriyidileksözü. hoşgörü *Herşeyianlayışlakarşılayarakolabildiğikadarhoşgörmedurumu,müsamaha,tolerans. *Birboksörünağırlıksınıfındakiağırlığınınkabuledilecekkadarazlığıveyaçokluğu. hoşgörücü *Hoşgörülü,müsamahakâr,toleranslı. hoşgörülü *Hoşgörüsüolan,hoşgörüyledavranan,müsamahalı,toleranslı. hoşgörürlük *Hoşgörüiledavranmadurumu. hoşgörüsüz *Hoşgörüsüolmayan,hoşgörüiledavranmayan,müsamahasız,toleranssız. hoşgörüsüzlük *Hoşgörüsüzolmadurumu,müsamahasızlık,toleranssızlık. hoşhoş *(çocukdilinde)Köpek. hoşkuran *Çiçekleridallarııspanakgibipişirilenbiryıllıkotsubirbitki,tilkikuyruğu(Amaranthuslividus). hoşlanış *Hoşlanmakişiveyabiçimi. hoşlanma *Hoşlanmakişi. hoşlanmak *Hoşunagitmek,hoşbulmak,sevmek. hoşlaşma *Hoşlaşmakdurumu. hoşlaşmak *Hoşdurumagelmek. *İyilikhissetmek. *Birbirindenhoşlanmak. hoşlaştırma *Hoşlaştırmakişi. hoşlaştırmak *Hoşlaşmasınısağlamak. hoşluk *Hoşolmadurumu,letafet. *(birsıfatıyla)Herzamangörülmeyen,iyiyeyorulmazdurum. hoşnut *Birdavranış,birdurumveyabirkimsedenmemnunolan,yakınmasıolmayan. hoşnutetmek *memnunetmek. hoşnutolmak *memnunolmak,yakınmamak,şikâyetçiolmamak. hoşnutluk *Hoşnutolmadurumu. hoşnutlukgetirmek *memnunolduğunugöstermek. hoşnutsuz *Hoşnutolmayan. hoşnutsuzluk *Hoşnutolmamadurumu. hoşnutsuzlukgetirmek *memnuniyetsizlikgöstermek. hoşsohbet *Güzelvetatlıkonuşan(kimse). hoşt *Köpekleriürkütüpkaçırmakiçinçıkarılanses. hoşthoşt *Hoşt. hoşunagitmek *biribeğenmek. hoşur *Değersiz,kaba,bayağı. *Şişman,dolgun,güzel(kadın). hotzot *\"Sertvekötüdavranmak\"anlamındahotzotetmekdeyimindegeçer. Hotanto *GüneybatıAfrika'dayaşayanilkelbirboy. hotoz *Kadınlarınsüsiçinsaçlarınınüstünetaktıkları,çeşitlirenkvebiçimdeyapılmışküçükbaşlık. *Tavuskuşu,tavukgibikuşlarınbaşlarındabulunantüyler. hotozlu *Hotozuolan. hovarda *Zevkiiçinparaharcamaktankaçınmayan(kimse). *Çapkın. *Uygunsuzkadınınparalıâşığı. hovardaca *Hovardagibi,hovardayayaraşıryolda,cömertçe,bolbol. hovardalaşma *Hovardalaşmakişi. hovardalaşmak *Hovardagibidavranmayabaşlamak. hovardalık *Hovardaolmadurumu. *Hovardacadavranış. hovardalıketmek *çapkıncadavranmak,çapkınlıketmek. *zevkiiçinbolparaharcamak. hoyrat *Kaba,kırıcıvehırpalayıcı. *GüneydoğuAnadolu'daveIrak'takiTürklerarasındatekbaşınasöylenenbirçeşitezgilideyiş. hoyratça *Kaba(birbiçimde). hoyratlık *Hoyratolmadurumu. *Hoyratçadavranış. hoyratlıketmek *hoyratçadavranmak. hoyuk *Bostankorkuluğu. hozalma *Hozalmakişi. hozalmak *Kibirlenmek,burnubüyümek. hozan *Dinlenmeyebırakılmış,birkaçyılişlenmemiştarla. hödük *Görgüsüz,kaba,anlayışıkıt(kimse). *Korkak,ürkek. hödükçe *Hödükgibi,görgüsüzce. hödükleşme *Hödükleşmekbiçimi. hödükleşmek *Hödükçedavranmak. hödüklük *Hödükolmadurumu. *Hödükçedavranış. hödüklüketmek *görgüsüzcevekabadavranmak. höl *Yaşlık,nem. höllük *Bazıyerlerdekundakçocuklarınınaltınabezyerinekonulantoprak. höpürdetme *Höpürdetmekişi,hopurdatma. höpürdetmek *Birşeyiçerkensesçıkarmak,hopurdatmak. höpürtü *Höpürdetmekbiçimivetarzı. höpürtülü *Höpürtüilesesçıkarma. hörgüç *Deveninsırtındakitümsek,çıkıntı. *Hörgücebenzeyentümsek,çıkıntı. hörgüçlü *(deveiçin)Hörgücüolan. höst *At,katır,sığırgibihayvanları,özellikleöküzüdurdurmakiçinçıkarılanses. *Birkimseyiuyarmakiçinkullanılankabaseslenme. höşmerim *Tuzsuztazepeynirdennişasta,pirinçunukonarakyapılanbirhelva. höt *Korkutmakveyadikkatikendiüzerineçekmekiçinsöylenir. hötdemek *gözdağıvermek,korkutmak. höykürme *Höykürmekişi. höykürmek *Tarikattakikimselerduaederkenkendilerindengeçerekhepbirağızdanyüksekseslebağrışmak. höyük *Tarihboyuncatürlüsebeplerleyıkılanyerleşmebölgelerinde,yıkıntılarınüstüstebirikmesiyleoluşanve çoğukeziçindeyapıkalıntılarınıngömülübulunduğuyayvantepe. *Toprakyığını,küçüktepe. Hristiyan *İsaPeygamber'indinindenolankimse,İsevî,Nasranî. *Hristiyanlarlailgili,Hristiyanlaraözgüolan(şey). Hristiyanlaşma *Hristiyanlaşmakişi. Hristiyanlaşmak *Hristiyanolmak,Hristiyanlığıkabuletmek. Hristiyanlaştırma *Hristiyanlaştırmakişi. Hristiyanlaştırmak *BirkimseveyatopluluğuHristiyandininesokmak,Hristiyanyapmak. Hristiyanlık *Hristiyandini,İsevîlik,Nasranîlik. *Hristiyandünyası. *Hristiyanolmadurumu. hristo *\"Çaprazlamayapılanteyel\"anlamınagelenhristoteyelitamlamasındageçer,kazayağı. hristoteyeli *Kazayağı. hu *\"Neredesin!,banabak\"anlamındadahaçokkadınlartarafındankullanılanseslenmesözü. *Dervişlerarasındaseslenmesözü. *(büyükHile)Tanrı. huçekmek(veyademek) *(tekkelerde,dervişlerarasında)ayinsırasındasürekliolarakhudemek. hububat *Tahıl. Huda *Tanrı. huda *Hile,düzen. hudayinabit *Kendibiten,kendikendineyetişen(bitki). *Başıboşbüyümüş(kimse). *Eğitimgörmemiş,kendikendiniyetiştirmişolan(kimse). hudut *Sınır. *Uç,son. hudutboyu *Sınırboyu. hudutdışı *Sınırötesi,sınırdışı. hudutdışıetmek *sınırdışıetmek,ülkedendışarıçıkarmak. hudutlandırma *Hudutlandırmakişi. hudutlandırmak *Sınırlandırmak,sınırçekmek. hudutlu *Sınırlı,sınırlanmış. *Sınırsız,sonsuz. hudutsuz *Sınırsız. huğ *Çubukveyakamıştanyapılmışbağvebahçekulübesi. hukuk *Toplumudüzenleyenvedevletinyaptırımgücünübelirleyenyasalarınbütünü,tüze. *Buyasalarıkonualanbilim. *Yasalarıncezaileilgiliolmayıpalacakverecekgibidavalarıilgilendirenbölümü. *Haklar. *Ahbaplık,dostluk. hukukçu *Hukukumeslekedinen,hukuklauğraşan(kimse). hukukçuluk *Hukukçuolmadurumu. hukuken *Hukukîolarak. hukukî *Hukukileilgili,tüzel. hukukîmetroloji *Metrolojinin,hukukîkonularıngerektirdiğidurumlarda,ölçmemetotları,ölçmebirimleriveölçmealetleri ileilgiliolankısmı. hukuklu *Hukukfakültesiöğrencisiolan(kimse). hukuksal *Hukukî. hukuksuzluk *Hukuksuzolmadurumu. hulâsa *Özet,fezleke. *Öz. *Herhangibirmaddenin,alkol,etergibibireriticiileayrılmışveyabaşkabiryolileeldeedilmişetkiliözü. *Kısacası,sözünkısası. hulâsaetmek *özetlemek. hulâsaten *Özetolarak,kısaca. huligan *Holigan. hulliyat *Kadınsüseşyası,asımtakım, takı. hulûl *Gelme,gelipçatma. *Girme,sinme. *Geçişme,ozmos. *Tanrıruhununherhangibirbedenegirdiğineinanmak. hulûletmek *girmek,dahilolmak. hulûs *Gönültemizliği. hulûsçakmak" }, { "text": "*dalkavukluketmek,yaranmayaçalışmak. hulûskâr *Temizduygulu,içten. *Dalkavuk,şakşakçı. hulûskârlık *Temizduygululuk,içtenlik. *Dalkavukçadavranış. hulya *Kuruntu. *Tatlıdüş,hayal. hulyalaşma *Hulyalaşmakdurumu. hulyalaşmak *Hulyadurumunagelmek. hulyalaştırma *Hulyalaştırmakbiçimi. hulyalaştırmak *Hulyadurumunagetirmek. hulyalı *Hayalkuranveyainsanıhayalkurmayasürükleyen. hulyayadalmak *hayalkurmak. humar *İçkiveyauykusersemliği. humbara *Demirveyatunçtandökülmüş,yuvarlakveboşolaniçinepatlayıcımaddelerdolduruluphavantopuveya elileatılanyuvarlakbirtürbomba,kumbara. humbaraocağı *Humbarayapanveyasavaştahumbarakullananbölük. humbaracı *Humbarakullananasker,kumbaracı. humbarahane *Humbarayapılanfabrika,kumbarahane. *Humbaracıyetiştirmekamacıyla1739'daaçılanilkTürkaskerîokullarındanbiri. humma *Ateşlihastalık. *Sıtma. hummalı *Hummasıolan. *Sürekli,sıkı,yoğun,hararetli. humus *Bitkilerinçürümesiyleoluşankoyurenkteorganiktoprak. humus *İyiceezilmişnohut,tahinvebaharatlahazırlananbiryemek. hun *Kan. hunhar *Kanasusamış,kandökücü. hunharca *Hunharayakışırbirbiçimde. hunharlık *Kandökücülük,zalimlik. huni *Birsıvıyıağzıdarbirkabaaktarmakiçinkullanılankonibiçimindekiaraç. *Ağızlık. hunnak *Boğak,anjin. hunriz *Kandökücü,kanlı. hura *Bkz.hurra. hurafe *Dinesonradangirmişboşinanç. hurç *Genellikleyelkenbezindenveyameşindenyapılmışbüyükheybe. hurda *Parçalanmış,döküntüdurumunagelmiş. *İşeyarayamayacakderecedebozulupsakatlanmış,zarargörmüş. *Eskimadenparçası. hurdacı *Hurdaalıpsatankimse. hurdacılık *Hurdacınınyaptığıiş. hurdahaş *Onarılamayacakbiçimdekırılıpparçalanmış,paramparça. hurdahaşetmek *kırıpdökmek,parçalamak. hurdahaşolmak *kırıpdökülmek,paramparçaolmak. *aşırıölçüdeyorulmak. hurdalık *Hurdayığınıveyahurdanınatıldığıyer. hurdasıçıkmak *(eşyaiçin)kullanılmayacakdurumagelmek,eskimek. hurdayaçevirmek *işeyaramazdurumagetirmek. huri *Cennetteyaşadığınainanılankızlaraverilenad. hurigibi *çokgüzel(gençkadın). hurma *Hurmaağacınınyemişi. hurmaağacı *PalmiyegillerineskiçağlardanberiKuzeyAfrika'dakültürüyapılanörnekbitkisi(Phoenixdactylifera). hurmatatlısı *Hurmabiçimiverilerekyapılanbirçeşithamurtatlısı. hurmalık *Hurmaağacıçokolanyer. hurra *Batılıulusların\"yaşa!\"anlamındakullandıklarıünlem. huruç *Çıkma,çıkış. *Göç. hurufat *Harfler. *Basımda,baskıişindekullanılanmetalveyabaşkabirmaddedenyapılmışharf,rakamveyabaşkaişaret kalıpları. *Dizgiişindekullanılanharftürlerininbütünü. Hurufî *Hurufîliğemensupolankimse. Hurufîlik *Kur'an'ınharflerindenbirtakımanlamveyargılarçıkaranbirmezhep. huruşan *Coşkun. husuf *Aytutulması. husul *Olma,oluş,oluşma,meydanagelme. husulbulmak *olmak,oluşmak,doğmak,çıkmak,meydanagelmek. husumet *Hasımolmadurumu,düşmanlık,yağılık,hasımlık. husumetbeslemek *hasımolmak,düşmanolmak. husumetkâr *Düşmanlıkbesleyen,kingüden(kimse). husus *Konu,madde. *Özellik,yön. hususî *Özel. *Özelolarak,özelbirbiçimde. hususiyet *Özellik. *İleriderecedetanışıklık,ahbaplık,yakınlık. hususuyla *Özellikle,hele. husye *Erbezi,testis. huş *Gürgengillerden,kerestelikbirağaçcinsi(Betula). huşu *Alçakgönüllülük. *Tanrı'yaboyuneğme,gönlükorkuvesaygıiledoluolma. huşunet *Sertlik,kabalık,kırıcılık. hutbe *Cumavebayramnamazlarındaminberdeokunanduaveverilenöğüt. hutut *Çizgiler. huy *İnsanınyaradılışveruhözelliklerininbütünü,mizaç,tabiat. *İçgüdüdurumunualmışalışkanlık. huycanınaltındadır *doğuştangelenözelliklerdeğiştirilemez. huyedinmek *(birşeyi)alışkanlıkdurumunagetirmek. huylandırma *Huylandırmakişi. huylandırmak *Huylanmasınasebepolmak,huylanmasınayolaçmak. huylanış *Huylanmabiçimi. huylanma *Huylanmakişi. huylanmak *Kuşkulanmak,işkillenmek,pirelenmek,tedirginolmak. *(hayvan)Ürküpsinirlenmek. huylu *(herhangibirnitelikte)Huyuolan. *İşkilli,kuşkulu. *(binekhayvanlarıiçin)Ürkek,sinirli. huysuz *Huyuiyiolmayan,geçimsiz,şirret. huysuzca *Birazhuysuz;huysuz(birbiçimde). huysuzlanış *Huysuzlanmakişiveyabiçimi. huysuzlanma *Huysuzlanmakişi. huysuzlanmak *Huysuzluketmek,huysuzcadavranmak. huysuzlaşma *Huysuzlaşmakişi. huysuzlaşmak *Huysuzbirdurumagelmek. huysuzlaştırma *Huysuzlaştırmakişi. huysuzlaştırmak *Huysuzdurumagetirmek. huysuzluk *Huysuzolmadurumu. *Huysuzcadavranış. huysuzluketmek *huysuzcadavranışlardabulunma. huyuhuyunasuyusuyuna(uygun) *ikikişininheryöndenbirbirineuygunluğunuanlatmakiçinkullanılır. huyunasuyunagitmek *onukızdırmayacakveyaürkütmeyecekbiçimdeuysalcadavranmak,alışkanlıklarına,isteklerineuygun davranışlardabulunmak. huzme *Demet,ışındemeti. huzmeli *Işıksaçan. huzur *Dirlik,başdinçliği,gönülrahatlığı,rahatlık. *(bazıdeyimlerde)Ön,yan,kat,makam. *(biryerde)Bulunma. *Padişahkatı. huzurevi *Yaşlanmışkimselerinkaldığı,bakıldığıvebarındığıyer. huzurhakkı *Bellibirkonuyugörüşmekiçintoplananbirkurulunüyelerineödenenpara. huzurvermek *gönülrahatlığı,dirlikvermek,dinlendirmek. huzurlu *Huzuruolan,rahat. huzursuz *Huzuruolmayan,tedirgin,rahatsız. huzursuzca *Birazhuzursuz(birbiçimde). huzursuzluk *Huzursuzolmadurumu. *Huzursuzcadavranış. huzurunukaçırmak *tedirgin,rahatsızetmek. hüccet *Belgit. *Tanıt. hücre *İncebirzariçindekiprotoplâzmaveçekirdektenoluşmuş,birorganizmanınyapıvegörevbakımlarından enküçükbirliği,göze. *Küçükoda. *Tutuklularınveyahükümlülerinyalnızolarakkapatıldıklarıküçükoda. *Siyasî birinançlagizliolarakçalışanbirörgütüngenellikleaynıyerdeçalışanlarınınoluşturduğutopluluk. hücrebilimi *Biyolojinin,hücreninyapı,görev,çoğalmavehayatıylailgilidalı,gözebilimi,sitoloji. hücreyutarlığı *Vücudagirenmikroplarınyutarhücrelertarafındanyutulupyokedilmesi,gözeyutarlığı,fagositoz. hücrelerarası *Dokulardahücrelerinarasındayeralan,gözelerarası. hücum *Saldırma,saldırı,saldırış. *Üşüşme,biryeretoplanma. *Serteleştiri. *Golatmakveyasayıkazanmakamacıylayapılanakın,hamle. *İleri. hücumetmek *saldırmak. hücumoyuncusu *İleriuçtaoynayanoyuncu. hücumakalkmak *(asker)siperdendüşmanadoğrufırlamak. hücumbot *Birtürküçüksavaşgemisi. hücumcu *Hücumeden,saldıran. hükmevarmak *iyicedüşündüktensonrakararvermek. hükmen *Hakemkararıyla. hükmetme *Hükmetmekişi. hükmetmek *Egemenliğialtındabulundurmak. *Düşünmeveyayargılamasonundabirkanıyavarmak. *Aklınaesmek. hükmî *Hükümleilgili,tüzel. hükmîşahsiyet *Tüzelkişilik. hükmolunma *Hükmolunmakdurumu. hükmolunmak *Hükümverilmek. hükmügeçmek(veyahükümyürütmek) *gücüyetmek,sözügeçmek. *geçerli,etkilidurumunuyitirmek. hükmüolmak(veyaolmamak) *Önemi,geçerliliği,etkisibulunmakveyabulunmamak. hükmüparasınageçmek *parailedilediğiniyapabilmegücünükazanmak. hükmüvar(veyayok) *geçerliliği,önemiolmaveyaolmama. hükmündeolmak *yerindeolmak,yerinegeçmek,değerindeolmak. hükûmet *Devletingörevleriniyerinegetirmesinisağlayanyetkiliorgan,bakanlarkurulu,kabine. *Birülkeninyönetimkuruluşları. *Devletyönetimi. *Hükûmetkonağı. hükûmetdarbesi *Birülkeninyönetimdüzenindedeğişiklikyapmakiçinzoradayanarakyapılanyasadışıiş. hükûmeterkânı *İllerdevedahaküçükbeldelerdebaştavaliveyakaymakamolmaküzerehükûmetişleriniyürütenkimse veyakimseler. hükûmetetmek *birülkeninyönetiminielindebulundurmak. hükûmetgibi" }, { "text": "*güçlü,herdediğiniyaptıran. hükûmetkapısı *Devletdairesi. hükûmetkonağı *İllerdevedahaküçükyerlerde,baştavaliveyakaymakamolmaküzere,hükûmetgörevlilerininişgördüğü yapı. hükûmetkurmak *bakanlarkurulunuoluşturmak. hükûmetmerkezi *Başşehir,başkent. hükûmetsürmek *ülkeyönetimininbaşındabulunmak. hükûmetidevirmek *zorkullanarakdevletyönetimindedeğişiklikyapmak. hükûmetikurmak *başbakan,hükûmetişlerindegörevalacakbakanlarkurulunuseçmek. hüküm *Yargı. *Egemenlik,hâkimiyet. *Değer,aynıveyabenzernitelik. *Önem,geçerlilik. *Etki,hız,şiddet. *Karar. hükümgiymek *mahkemececezalandırılmak. hükümsürmek *işbaşındaolmak. *yaygınolmak. *(etki,hızvb.)sürmek,devametmek. hükümvermek *iyicedüşündüktensonrabirkararavarmak. *birsuçluyumahkûmetme. hükümyemek *mahkûmolmak. hükümdar *Padişah,kral,hakangibitahtsahibidevletbaşkanı. hükümdarlık *Hükümdarolmadurumu. *Hükümdarlayönetilenülke. hükümferma *Hükümsüren,hükümdar. hükümlü *Cezahükmüverilmişolan,mahkûm. hükümlülük *Hükümlüolmadurumu. hükümran *Egemen. hükümranlık *Egemenlik,hâkimiyet. hükümsüz *Yürürlüktençıkarılmış,yürürlüktenkaldırılmış,geçersiz,hükmükalmamış. hükümsüzkılmak *yürürlüktenkaldırmak,iptaletmek. hükümsüzlük *Hükümsüzolmadurumu,geçersizlik. hülle *Medenî Kanununkabulündenönce,kocasındanüçkezboşanankadının,yineeskikocasıylaevlenebilmesi içinyabancıbirerkeğebirgünlüğünenikâhedilmesi. hülleci *Hülleyoluylaevlenmeişinigerçekleştirenkimse. hümanist *İnsancıl. hümanistleşme *Hümanistleşmekdurumu. hümanistleşmek *İnsancıldavranışlarvedüşünceleriçindeolmak. hümanizm *İnsancılık,insanlarısevmeülküsü. hümanizma *Hümanizm. hümayun *Kutlu,mutlu. *Padişahlailgili. *Türkmüziğindedügâhperdesindekararkılanbirmakam. hüner *Beceriisteyenustalık,beceriklilik. hünergöstermek *becerisini,ustalığınıortayakoymak. *herkesinyapamayacağıbirişiyapmak. hünerli *Hüneriolan(kimse). *Hünerleyapılan(şey). hünersiz *Hüneriolmayan(kimse). *Hünerleyapılmayan,hüneristemeyen(şey). hüngürhüngür *Yüksekseslevehıçkırahıçkıra. hüngürdeme *Hüngürdemekişi. hüngürdemek *Yüksekseslevehıçkırarakağlamak. hüngürtü *Hüngürderkençıkanses. hünkâr *Osmanlılardayalnızpadişahlariçinkullanılanbirunvan. hünkârbeğendi *Üzerinesalçalıetkonulanpatlıcanezmesiylehazırlananbiryemek. hünnap *Hünnapgillerinörnekbitkisi,yenilenmeyvesiiçinözellikleBatıveGüneyAnadolu'dayetiştirilendikenli birağaç,çiğde(Zizyphusjujuba). *Bubitkininmeyvesi. hünnapgiller *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,örneğihünnapolanvesıcakülkelerdeyetişenbirbitkifamilyası. hünsa *Erdişi. hür *Özgür. hürteşebbüs *Özelgirişim. hürle *Bircinsburçak. hürlük *Hür,özgürolmadurumu. hürmet *Saygı. hürmetetmek *saymak,saygıgöstermek. hürmeten *Hürmetliolarak,saygılıca. hürmetkâr *Hürmetli. hürmetli *Saygılı. *Oldukçabüyükokkalı. hürmetsiz *Saygısız. hürmetsizlik *Saygısızlık. hürmettekusuretmek hürriyet *Özgürlük. hürriyetçi *Hürriyetibenimseyenkimse. hürriyetçilik *Hürriyetyanlısıolankimse. hürriyetiseçmek *baskıdankurtulmakveözgüryaşamakiçindavranıştabulunmak. hürriyetperver *Hürriyetçi. hürriyetsiz *Hürriyetiniyitirmiş. hürriyetsizlik *Hürriyetiniyitirmişolmadurumu. hürya *Hepbirden,cümbürcemaat. hüryaetmek *biryerdençıkmakveyabiryeregirmekiçinhepbirdenatılmak. hüryemez *Birçeşitelma. hüseynî *KlâsikTürkmüziğindedügâhperdesindekararkılanbirmakam. *KlâsikTürkmüziğindeminotası. hüsnükabulgöstermek *iyikarşılamak,güleryüzgöstermek. hüsnühâl *Birkimseninyaşayışındakötübir şeybulunmamadurumu,iyihâl. hüsnühâlkâğıdı *Birkimseninyaşamındakötübirşeybulunmadığınıgösterenresmîkuruluşlarca verilenbelge,iyihâl belgesi. hüsnühat *Güzelyazısanatı. hüsnükabul *İyikarşılama,güleryüzgösterme. hüsnükuruntu *Herhangibirdurumusafçakendindenyanaiyiyeyorma. hüsnüniyet *Herhangibirkimseveyakonudahiçbirkötüdüşüncebeslememe,temizyüreklilik,iyidilek,iyiniyet. hüsnüniyetle *İyiniyetle. hüsnütelâkki *İyikarşılama,iyiyeyorma. hüsnüteveccüh *Sevgivesaygıyla.yakınlıkgösterme. hüsnüyusuf *Karanfilgillerden,bazıtürleribahçeleresüsolarakdikilenbirbitki,guguçiçeği(Dianthusbarbatus). hüsran *Zarar,ziyan. *Beklenilenşeyineldeedilememesiyüzündenduyulanacı. hüsranauğramak *beklenilensonucuneldeedilmemesisebebiyleçoküzülmek,acıçekmek. hüsün *Güzellik. Hüt *\"Çokşişmek,kabarmak\"anlamındakullanılanHütdağıgibişişmekdeyimindegeçer. hüthüt *Çavuşkuşu,ibibik. hüve *\"Tamamıtamamına\"anlamındahüvesihüvesinesözündegeçer. hüvelbaki *\"Bakikalano'(Allah)dur.\"anlamındavegenelliklemezartaşlarınayazılanbirsöz. hüveyda *Besbelli,açıkça,meydanda,aşikâr. hüviyet *Kimlik. hüviyetcüzdanı *Kimlikbelgesi. hüzün *İçkapanıklığı,gönülüzgünlüğü. hüzünçökmek(veyaiçinebirhüzünçökmek) *hüzünlenmek. hüzünekapılmak *hüzünlenmek. hüzünlendirme *Hüzünlendirmekişi. hüzünlendirmek *Hüzünlüdurumagetirmek. hüzünleniş *Hüzünlenmekişiveyabiçimi. hüzünlenme *Hüzünlenmekişi. hüzünlenmek *Hüzünlüdurumagelmek,hüzünduymak. hüzünlü *Gönüleüzgünlükveren,içkapanıklığınayolaçan. hüzünsüz *Hüznüolmayan,şen(kimse). hüzünsüzlük *Hüzünsüzolmadurumu. hüzzam *KlâsikTürkmüziğindesegâhperdesindebirmakam. hüzzambeşlisi *KlâsikTürkmüziğindebirleşikmakamlarınbeşlilerindenbiri. -ı/ -i,-u/-ü *Fiillerdenisimtüretenek:yaz-ı,diz-i,doğ-u,öl-üvb. -ı/ -i,-u/-ü *Fiillerdensıklıkçatısıtüretenek:kaz-ı-mak,sür-ü-mekvb. -ı/ -i,-u/-ü *Belirlinesneyapanyükleme(akuzatif)eki:kapı-y-ı,ev-i,kutu-y-u,kötü-y-üvb. -ı/ -i,-u/ -ü *Ünsüzlebitenkelimelereeklenen3.kişiiyelikeki:kaş-ı,diş-i,kol-u,göz-üvb. ı,I *Türkalfabesininonbirinciharfi.Iadıverilenbuharf,sesbilimibakımındankalın,düz,darünlüyü gösterir. *MajüskülüRomenrakamlarında1sayısınıgösterir. -ıcı/-ici, -ucu/-ücü *Fiilden\"yapan,eden\"anlamındasıfattüretensıfat-fiileki:yap-ıcı,gid-ici,uç-ucu,böl-ücü.Buekleyapılmış isimlerdevardır:gör-ücü,sat-ıcıvb. ıcığıcıcığı *İçidışı,hepsi. ıcığınıcıcığınıçıkarmak *incelenmemiş,eldengeçirilmemişhiçbiryerinibırakmamak,didikdidiketmek. *birkonuyuenküçükayrıntılarınakadarincelemek,eleştirmek. ıcığınıcıcığınısormak *(birkimsenin)soyunusopunu,huyunusuyunuiyiceöğrenmekiçinaraştırmak. ığıl *Belliolmayacakkadaryavaşakansu. ığılığıl *Ağırağır,yavaşyavaş. ığrıp *Birtürdeliklibalıkağı,ırıp. *Yalan,düzen. ığrıpçekmek *balıkyakalamakiçinatılmışığrıbıyukarıçıkarmak. ığrıpçevirmek *yalandolanlabirşeydenyararlanmak. ığrıpkayığı *Beşçifteküreklibalıkçıkayığı. ıh *Deveyiçöktürmekiçinçıkarılanses. ıhı *İşte. ıhlama *Ihlamakişi. ıhlamak *Hastalıktanveyayorgunluktaninlergibiıhsesiçıkarmak. ıhlamur *Ihlamurgillerden,kerestesibeğenilen,büyükbirgölgeağacı(Tilia). *Buağacınkurutularakçaygibiiçilengüzelkokuluçiçeği. ıhlamurgiller *İkiçeneklilerden,örneğiıhlamurağacıolanbirbitkifamilyası. ıhma *Ihmakişi. ıhmak *(deve)Çöküpoturmak. ıhtırılma *(deve)Ihtırılmakişi. ıhtırılmak *(deve)Çöktürülerekoturtulmak. ıhtırma *(deveyi)Ihtırmakişi. ıhtırmak *(deveyi)Çöktürüpoturtmak. -ık/-ik,-uk/-ük *Fiillerdensıfattüretenek. ıkılıkıl *Boğulurgibi,sıkıntıilesoluyarak. *Güçlükle,zorla. ıkınasıkına *Büyükgüçharcayarak,kendinizorlayarak. *Çekinerek,sıkılarak. ıkınatıkına" }, { "text": "*Sıkılarak,zorlukçekerek. ıkındırma *Ikındırmakişi. ıkındırmak *Ikınmasınayolaçmak. ıkınıpsıkınmak *birişyapabilmekiçinkendiniçokzorlamak. ıkınma *Ikınmakişi. ıkınmak *Herhangibirsebeplesoluğunuiçindetutarakkendinizorlamak. *Peklikteveyadoğumsırasındakaslarızorlayaraksoluğunututmak. ıkıntı *Ikınmakişi. -ıkla-/ -ikle-,-ukla-/ -ükle- *Bazıfiillerdensıklıkçatısıtüretenek:say-ıkla-,did-ikle-,sür-ükle-vb. ıklama *Iklamakişi. ıklamak *Yükaltındagüçlüklesolumak. *Ağlarkenbunalırvesoluğukesilirgibiiççekmek. ıklayasıklaya *büyükçabaharcayarak,kendinieldengeldiğikadarzorlayarak. ıklımtıklım *Alabildiğindendeçok,ağzınakadardolu,çokkalabalık. -ıl *Bkz.-I(I). -ıl *Bkz.-I-(II). ılgama *Ilgamakişiveyadurumu. ılgamak *Atıdörtnalasürmek. ılgar *Dizginlerikoyuverilmişatındörtnalakoşması. *Atlaansızınyapılandoludizginsaldırı. ılgaretmek *ılgarlamak. ılgarcı *Ilgarladüşmantoprağınasaldırankimse. ılgarlama *Ilgarlamakişi. ılgarlamak *(birülkeye)Ilgarlasaldırmak. ılgım *Çölde,uzaktansugibigörünenışıkyanıltmacı,yalgın,pusarık,serap. ılgımsalgım *Bellibelirsiz. ılgın *Ilgıngillerden,Akdenizbölgesindeyetişenbirağaçveyaağaççıkcinsi(Tamarix). ılgıncar *Kuşkirazı. ılgıngiller *Örnekbitkisiılgınolan,ayrıtaçyapraklıikiçeneklibitkilerfamilyası. ılgıtılgıt *(esintiveakışiçin)Yavaşyavaş. -ılı/-ili,-ulu/-ülü *Filldensıfattüretenek:sar-ılı,ser-ili,kur-ulu,ört-ülüvb. ılıca *Suyusıcakolarakyerdençıkanhamam,kaplıca,çermik,kudrethamamı. ılıcak *Azılık,ılıkça. ılık *Soğuklasıcakarası,nesoğuknedesıcak. ılıkılık *Ilıkolarak. ılıkça *Birazılık. ılıklaşma *Ilıklaşmakişi. ılıklaşmak *Ilıkdurumagelmek. ılıklaştırma *Ilıklaştırmakişi. ılıklaştırmak *Ilıkdurumagetirmek, ılıtmak. ılıklık *Ilıkolmadurumu. ılım *İstekvetutkulardaölçülüdavranmaerdemi,ölçülülük,itidal. ılıma *Ilımakişiveyadurumu. ılımak *Ilınmak. ılıman *Sıcaklığıçokyüksekveyaçokdüşükolmayan(yer),mutedil. ılımlı *Aşırılığakaçmayan,ölçülü,mutedil. *Siyasetteaşırıgörüşlerarasındaortalamabirgörüşüsavunan. ılımlılık *Ilımlıolmadurumu,mutedillik. ılındırma *Ilındırmakişi. ılındırmak *Ilıkdurumagetirmek. ılınma *Ilınmakdurumu. ılınmak *Ilıkdurumagelmek,ılımak. ılıştırma *Ilıştırmakişi. ılıştırmak *Sıcaksuyasoğukveyasoğuğasıcaksukatarakılıkdurumagetirmek. ılıtma *Ilıtmakişi. ılıtmak *Ilıkdurumagetirmek. ılkı *Bkz.yılkı. ıltar *Çobanköpeklerininboğazınatakılançivilidemir. -ım *Bkz.-m(I). -ım *Bkz.-m(II). -ım *Bkz.-m(III). ımızganma *Imızganmakişi. ımızganmak *Uykuileuyanıklıkarasıbirdurumdabulunmak,uyuklamak. *Kararıpsönergibiolmak. -ımtırak *Bkz.-mtırak. -ın- *Bkz.-n-. -ın/-in,-un/-ün *Fiillerdenisimvesıfattüretenek:yığ-ın,ek-in,dol-un,sök-ünvb. -ın/-in,-un/-ün *Belirtiliisimtamlamasıkuranek. -ınca/-ince, -unca/-ünce *Fiillerdenzarf-fiiltüretenek:yap-ınca,gel-ince,ol-unca,gör-üncevb. ıncalız *Turşusuyapılanbirtürküçükyabansoğanı. -ıncı/-inci *Bkz.-ncı/ -nci. -ınç/-inç,-unç/ -ünç *Bkz.-nç. -ıntı *Bkz.-ntı/ -nti,-ntu/-ntü. -ıp/-ip,-up/-üp *Fiillerdenbağlamazarf-fiilitüretenek:yaz-ıp,gel-ip,otur-up,gül-üp,oy-na-yıp,bekle-yipvb. ıpılıpıl *Pırılpırıl. ıpıslak *Çokıslak,heryanııslak. ıpıssız *Çokıssız,ıssız. ır *Bkz.yır. -ır/-ir, -ur/-ür *Ünsüzlebitenbirçokfiileeklenengenişzamaneki:al-ır,ver-ir, ol-ur,gör-ürvb. ıra *Seciye,karakter. ırak *Uzak. ırak *KlâsikTürkmüziğinde,aynıadlaanılanvekalınfadiyeznotasınıandıranperdedekimakamlardanbiri. ırakça *Birazuzak,uzakgibi. ırakgörür *Dürbün. *Teleskop. ıraklaşma *Iraklaşmakişi. Iraklaşmak *Uzaklaşmak. Iraklı *Irakhalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. ıraklık *Uzaklık. ıraksak *Birbirindengittikçeuzaklaşan(ışınlar,çizgiler). ıraksakmercek *Üzerinedüşenbirbirineparalelışınlarıyanlaradoğrukırarakbirbirindenuzaklaştıranmercek. ıraksama *Iraksamakişi,istibat. *Iraksakolmadurumu. ıraksamak *Birşeyingerçekleşmesiniuzakgörmek,olacağınapekinanmamak,istibatetmek. ıraksınma *Iraksınmakişiveyadurumu. ıraksınmak *Uzakbulmak. ıralama *Iralamakişi. ıralamak *Belirlibirırailebelirtmek,karakterizeetmek. ırama *Iramakişi. ıramak *Uzaklaşmak,uzamak,araaçılmak. ırgalama *Irgalamakişi. ırgalamak *Yerindenoynatıp,sallamak,sarsmak. *İlgilendirmek. ırgalanma *Irgalanmakişiveyadurumu. ırgalanmak *Irgalamakişiyapılmak,sarsılmak,sallanmak. ırgama *Irgamakişi. ırgamak *Çabukolmak,davranmak. *Oynatmak,kımıldatmak. ırganma *Irganmakişiveyadurumu. ırganmak *Sallanmak,kıpırdanmak. ırgat *Tarımişçisi,rençber. *Yapıişçisi. *Gemilerdeveyapılardayataykollarlavebirkaçkişitarafındançevrilenbocurgat. ırgatgibiçalışmak *çokağırbirişteçalışmak. ırgatpazarınadöndürmek *karışıkvedağınıkbirdurumagetirmek. ırgatbaşı *Irgatlardansorumlukimse. ırgatlık *Irgatolmadurumu,rençberlik. ırıp *Bkz.ığrıp. ırk *Kalıtımsalolarak,ortakfizikselvefizyolojiközellikleresahipinsanlartopluluğu. *Bircanlıtüründeaynıkarakteritaşıyancanlılarınoluşturduğualtbölüm. *Soy. ırkayrımı *Bireylerin,toplumsalkümelerinveyatoplumlarınırközelliklerindendolayıeşitolmayanişlemlerkarşısında bırakılmaları,ayrıtutulmaları,dışlanmaları,sınırlandırılmalarıveyaüstüntutulmaları. ırkbilimi *Etnoloji,ırkiyat. ırkbirliği *Irkesasınadayalıbirlik. ırkçı *Irkçılıkyanlısıolan(kimse). ırkçılık *İnsanlarıntoplumsalözelliklerinibiyolojik,ırksalözelliklerineindirgeyerekbirırkınbaşkaırklaraüstün olduğunuönesürenöğreti. ırkî *Irklailgili. ırkiyat *Etnoloji. ırksal *Bkz.ırkî. ırktaş *Aynıırktanolankimse. ırlamak *Bkz.yırlamak. ırmak *Çoğunlukladenizedökülen,özelliklegenişliğivetaşıdığısuniceliğibakımındanenbüyükakarsu,nehir. ırmakroman *Birolayın,genişbirzamandilimindegeçtiğibirçağı,birtoplumungenişbirgörünümünüverençokuzun roman,nehirroman. ırmaklaşma *Irmaklaşmakişiveyadurumu. ırmaklaşmak *Irmakdurumunagelmek,ırmakgibiakmak. ırz *Birkimsenin,başkalarıtarafındandokunulmamasıvesaygıgösterilmesigerekeniffeti. ırzdüşmanı *Cinselzevkiiçinhertürlüyasavetöreleriçiğnemektençekinmeyenkimse. ırzehli *Namuslu,iffetli,temizkimse. ırzınageçmek *zorkullanarakbirkimseyicinselzevkinealetetmek,tecavüzetmek. ırzınıbozmak *ırzınageçmek. ısfahan *KlâsikTürkmüziğindedügâhperdesindekimakamlardanbiri. ısı *Bircisminuzamasına,genleşmesine,buharlaşmasına,erimesine,sıcaklığınınartmasına,birişyapmasına sebepolanfizikselenerji,hararet. *Doğalvücutsıcaklığı,hararet:İnsanvücudunundoğalısısı36,5°Cdir. *Hastalığınetkisiyleortayaçıkanvücutsıcaklığı. *Sıcaklık. ısıcam *İkicamplâkanınçevreselolarakmetalbiraraçıtasıyardımıylabirbirinebağlanmasıtemelinedayananbir madde. ısıdam *Hamam. ısıkuşak *Sıcakkuşak. ısıölçümü *Çeşitliolaylarsırasındaaçığaçıkan,ısımiktarınınölçülmesinikonualanfizikdalı,kalorimetri. ısıyayımı *Hareketedennesnelerlebellinicelikteısınıntaşınmasıolayı,iletim,konveksiyon. ısıyuvarı *Sıcaklığıngittikçeyükseldiği100-300kmyüksekliklerarasındakihavayuvarıkatmanı,termosfer. ısıalan" }, { "text": "*Oluşumusırasındaısıalan(birleşme,tepkime),endotermik. ısıcak *Sıcak. *Hamam. ısıdenetir *Biryerveyanesneninısısınıkendiliğindendüzenleyen,aynıderecedeolmasınısağlayancihaz,termostat. ısıl *Isıileilgili,termik. ısın *Birkilogramsuyunsıcaklığınıbirdereceyükseltmekiçingerekenısımiktarı,kalori. ısındırma *Isındırmakişi. ısındırmak *Isınmasınısağlamak,sıcaklıkkazandırmak. *Birininbirşeyealışmasını,ilgiduymasınısağlamak. ısınış *Isınmakişiveyabiçimi. ısınma *Isınmakişi. ısınma ısısı *Bircisminbirgramınınsıcaklığınıbirsantigratdereceyükseltenısımiktarı. ısınmakoşusu *Özellikleserinhavalarda,vücutçalışmalarınabaşlamadanöncekaslarıısıtmak,böylecekaskopmalarını önlemekiçinyapılanhazırlayıcıhafifkoşu. ısınmak *Sıcakdurumagelmek. *Üşümesinigidermek. *Yadırgamazolmak,hoşlanırolmak,alışmak. ısıot *Bkz.isot. ısıölçer *Cisimlerinısınmaısısınıöİçmeyeyarayanâlet,kalorimetre. ısıracakitdişinigöstermez *kötülükedecekkimseöncedenhabervermez. ısırgan *Isırgangillerden,hertarafıserttüylerlekaplı,tüylerikırılıncakarıncaasididenilençokkaşındırıcıbirmadde çıkartanbirot(Urtica). ısırgangiller *İkiçeneklilerden,örneğiısırganotuolan,yapışkanotu,ramigibibirtakımtürleriiçinealanbitkifamilyası. ısırgın *İsilik. ısırıcı *Isıran,dişlerinibatıran. *(kumaş,yüniçin)Dalayan,kaşındıran. *(rüzgâriçin)Sert,soğuk. ısırık *Isırılanyerdekalaniz. *Birkezdeısırılan. ısırılma *Isırılmakişi. ısırılmak *Dişleriarasındasıkılmakveyakoparılmak. ısırımlık *Birkezdeısırılacakmiktar. ısırma *Isırmakişi. ısırmak *Dişleriarasınaalıpsıkmak. *Dişleriylekoparmak. *(rüzgâr,soğukiçin)Sertesmek,keskinbirbiçimdeetkilemek. *(kumaşiçin)Dalamak,kaşındırmak. ısırtma *Isırtmakişi. ısırtmak *Isırmasınasebepolmak. ısıtıcı *Birnesnenin,dahaçokbirakışkanınsıcaklığını,kullanmadanöncearttırmayayarayanalet. ısıtılma *Isıtılmakişi. ısıtılmak *Isıtmakişiyapılmak. ısıtıpısıtıpönünekoymak *dahaöncegeçmişbirolayı,birişi,ilerisürülmüşbirdüşünceyisıksıktekrarlamak. ısıtış *Isıtmakişiveyabiçimi. ısıtma *Isıtmaişi,teshin. *Sıtma. ısıtmak *Sıcakdurumagetirmek. *Çekici,olumlu,hoşbir durumagetirmek. ısıveren *Isıaçığaçıkaran,çevresine ısısalan(birleşme,tepkime),ekzotermik. ısıyayar *Birakışkanda ısıyıhertarafaeşitolarakyaymayayarayanalet,konvektör. ıska *Boşaçıkarma,rastgetirememe. ıskageçilmek *gözdenkaçırmak,atlamak,değeriniveöneminianlamamak. ıskageçmek *hedeferastgetirememek. *üzerindedurmamak,önemvermemek,atlamak. ıskaça *Yelkenligemilerdedireklerinaltuçlarınıniçineoturtulduğuyuva. ıskala *Birbestedekullanılabilecekaynıtürdenseslerkümesi. *Genellikleölçüaletlerindegöstergeçizelgesi. *Gam. ıskalayapmak *çalgıperdelerineparmakalıştırmak. ıskalama *Iskalamakişi. ıskalamak *Hedeferastgetirememek. ıskara *Bkz.ızgara. ıskaralık *Bkz.ızgaralık. ıskarça *Birlimanıngemikalabalığıiçindekidurumu. *Birşeyitıkabasadoldurma. ıskarmoz *Gemilerinkaburgalarınıoluşturaneğriağaçlarınadı. *Kürektakmakiçinkayıkvesandalınyankenarınadikineyerleştirilmişağaççubuk. ıskarmoz *Vücuduyuvarlak,uzunca,pullu,burnusivri,küçükpalamutboyundabirbalık(Sphyraenasphyraena). ıskarpelâ *Bkz.iskarpelâ. ıskarta *Bazıiskambiloyunlarındakullanılmasıgerekmediğindenbiryanabırakılankâğıtlar. *Herhangibirsebepdolayısıyladeğerinikaybetmiş(mal). ıskartayaçıkarmak(veyaayırmak) *değersizbularakbiryanaatmak,işeyaramadığıiçinayırıpbiryanakoymak. ıskartayaçıkmak *değersizsayılarakbiryanaatılmak. ıskat *Düşürme,aşağıatma. *Düşürülme. *Ölenlerinkılınmamışnamazlarıvetutulmamışoruçlarıiçinverilensadaka. ıskatçı *Iskatverilenkimse. *Mezarlıkdilencisi. ıskonto *İndirim,tenzilât. *Süresidolmamışbirsenedin,faizvekomisyonudüşürülerekkarşılığındaneksiğinealınması,kırdırma. *Senedinsaymacadeğeriüzerindenyapılanindirim. *(söziçin)Birbölümünüsöylenmemişsayma. ıskontoetmek *indirimyapmak. *(söziçin)birbölümünüsöylenmemişsaymak. ıskontolu *İndirimli,tenzilâtlı. *Birbölümüsöylenmemişsayılan. ıskontosuz *İndirimsiz,tenzilâtsız. ıskota *Büyükyelkenleriyönetmekiçinkullanılanip. ıskuna *Briktenküçük,ikidireklibirçeşityelkenligemi. ıslah *Düzeltme,iyileştirme. *Birhayvanveyabitkitüründendahaiyiverimalabilmekamacıylayapılanişlem. ıslahetmek *iyibirdurumagetirmek,iyileştirmek,düzeltmek. *yolagetirmek. ıslahevi *Suçişleyençocuklarııslahetmekveeğitmekamacıylacezayasasınagöreişleyenkurum,ıslahhane. ıslaholmaz *düzelmez,iyileşmez. ıslahat *Dahaiyidurumagetirmekiçinyapılandeğişiklik,düzeltmeveyaiyileştirme,reform. ıslahatçı *Reformcu. ıslahatçılık *Reformculuk. ıslahhane *Islahevi. ıslak *Suyabatırılmışveyaüzerinesudökülmüşolan. ıslakkarga *Çokıslanmış,sırılsıklamolmuş. *Çokkorkan,çekingen,ürkek. ıslaksıçan *Islakkarga. ıslakzemin *İnşaatsektöründemutfak,banyo,tuvaletgibisuylatemasıolanbölümlerinyüzeyi. ıslaklık *Islakolmadurumu. ıslama *Islamakişi. ıslamak *Islatmak. ıslanış *Islanmakişiveyabiçimi. ıslanma *Islanmakişiveyadurumu. ıslanmak *Islakdurumagelmek. ıslatıcı *Yapıştırmadanöncepulları,zarfları,etiketleriıslatmayayarayanaraç. ıslatılma *Islatılmakişi. ıslatılmak *Islatmakişiyapılmak,ıslakdurumagetirilmek. ıslatış *Islatmakişiveyabiçimi. ıslatma *Islatmakişi. ıslatmasuyu *Bazımaddelerinçeşitliamaçlarlaişlenmesindekullanıldıktansonradeğişikyöntemlerleayrılanve çözünmüşbesinmaddeleriiçerensıvı. ıslatmak *Islakdurumagetirmek. *Dayakatmakveyaağırhakarettebulunmak. *Mutlubirolayıiçkiilekutlamak. ıslık *Dudaklarınbüzülerekveyaparmağındilüzerinegetirilmesiyleçıkarılanincevetizses. *İncevetizses. ıslıkçalmak *ıslıksesiçıkarmak. ıslıklama *Islıklamakişi. ıslıklamak *Birinekarşııslıkçalaraksevilmediğini,istenmediğiniveyabeğenilmediğinibellietmek. ıslıklanış *Islıklanmakişiveyabiçimi. ıslıklanma *Islıklanmakişi. ıslıklanmak *Islıklamakişiyapılmakveyaıslıklamakişinekonuolmak. ıslıklı *Islıkçıkaran. *Islıkgibiçıkan. ıslıklıünsüz *Dilinönortabölümününbirtürolukbiçiminialmasıylaoluşanünsüz:s,z,ş,j. ısmarlama *Ismarlamakişi,sipariş. *Ismarlanarakyaptırılan. *İçtenolmayan,baştansavma. ısmarlamak *Birşeyinyapılmasınıveyagetirilmesini,buişlerleuğraşanbirinesöylemek,siparişetmek. *Parasınıkendiödeyerekbaşkalarıiçinyiyecekveyaiçecekgetirilmesinisöylemek. *Kendiiçinbirşeyalınmasınıbaşkasınasöylemek. *Birşeyin,birkimseninbakılmasını,korunmasınıbirineveyabiriningözetilmesinebırakmak,emanet etmek. *Birişinyapılmasını,bırakılmasınıveyaoiştenvazgeçilmesinisöylemek. ısmarlanma *Ismarlanmakişi. ısmarlanmak *Birşeyinyapılmasıveyagetirilmesibirinesöylenmek. ısmarlatma *Ismarlatmakişi. ısmarlatmak *Ismarlamakişiniyaptırmak. ıspanak *Ispanakgillerden,yapraklarındansebzeolarakyararlanılanbirbitki(Spinaciaoleracea). ıspanakgiller *İkiçeneklilerden,örnekbitkisiıspanakolan,pazı,pancargibibaşkatürlerideiçinealanbirfamilya. ıspanaklar *Şekerciboyasıgiller,horozibiğigiller,ıspanakgillerfamilyalarınıiçinealanikiçeneklibitkitakımı. ıspanaklı *İçindeıspanakbulunan(yiyecek). ıspanaklıbörek *Haşlananıspanağınsuyusüzüldüktensonrasüzülmesi,yağ,soğanvesalçaylakarıştırılıphamuruniçine konulmasıylayapılanvepişirilenbörek. ıspanaklıyumurta *Haşlanmışveyağdahafifkavrulmuşıspanağıniçineyumurtakırılmasıilehazırlananyemek. ısparmaça *Deniziçindebirkaçzincirinbirbirinedolaşması. Ispartagülü *Ispartayöresindeyetişenkendineözgükokusuvedeğişikrenkleriiletanınanbirtürgül. Ispartahalısı *Ispartayöresindeeltezgâhlarındadokunanveçoktutulanbirtürhalı. ıspatula *Cerrahîde,evişlerinde,duvarcılıktavb.dekullanılan,birmaddeyikazımaya,yaymayayarayanküçükbir kürekveyaucukeskinolmayanbükülenbirbıçakbiçimindemetal,ağaç,kemikvb.maddelerdenyapılmışaraç. ıspavli *Gemilerdekullanılanbirçeşitkalınsicim. ıspazmoz *Aşırıtitreme,kasılma. ıspazmozatutulmak *aşırıderecedetitremeyebaşlamak. ısrar *Direnme,ayakdireme,üsteleme,üstündedurma. ısraretmek *birkonuda,birdüşüncedesüreklidirenmek,ayakdiremek. *çokistemek. ısrarla *ısrarlıbirbiçimde. ısrarlı *Üstündedurulan,çokistenen. ıssız *Kimsebulunmayanveyaazkimsebulunan,tenha. *Yalnız,kimsesiolmayan. ıssızkalmak *ıssızlaşmak,tenhalaşmak. ıssızlaşma *Issızlaşmakişi. ıssızlaşmak *Issızdurumagelmek,tenhalaşmak. ıssızlık *Issızolmadurumu,yalnızlık,tenhalık. ıssızlıkçökmek *ıssız,tenhadurumagelmek,tenhalaşmak. ıstaka *Bkz.isteka." }, { "text": "ıstakoz *Istakozlardan,sudayaşayan,birinciayakçiftigüçlüikikıskaçdurumundagelişmişbulunan,sevilenbeyaz etiiçinavlanan,iribirböcek(Homarusvulgaris). ıstakozağı *Kabukludenizhayvanlarınıavlamaktakullanılanküçükağ. ıstakozgibi *çokkırmızı. ıstakozlar *Onayaklılartakımınagiren,örnekhayvanııstakozolanbirfamilya. ıstakozluk *Istakozlarısaklamakiçindenizkıyısındayapılanözelbölümveyahavuz. ıstampa *Ağaç,metalvb.üzerineoyulduktansonrabiryerebasılanbiçim. *Butürbiçimveyaresimleribasmayayarayankalıp,damga,mühür. *İçinde,mühürveyadamgagibişeylerimürekkeplemeyeyarayanmürekkepliçuhabulunankutu. ıstamparesim *Ağaç,bakırgibiyüzeylereoyulanvetuvalebasılanresimsanatı. ıstampacı *Istampayapanveyasatankimse. ıstampacılık *Istampacınınişiveyamesleği. ıstampalama *Istampalamakişi. ıstampalamak *Hammadenisıcaktaveyasoğuktaistenilenkalıbasokarakşekillendirmek. ıstanbulin *Bkz.istanbulin. ıstar *Halı,kilimdokunantezgâh. ıstavroz *Bkz.istavroz. ıstıfa *Ayıklanma. ıstılah *Terim. *Herkesinanlamadığıözelanlamdakullanılansöz. ıstılahparalamak *herkesinanlamadığıağdalıbirbiçimdekonuşmak. ıstırap *Acı. *Üzüntü,sıkıntı,keder. ıstırapçekmek *ağrıveacıiçindekıvranmak,aşırıderecedeüzülmek. ıstıraplı *Istırapveren,acılı,sıkıntılı. ıstırapsız *Istırabıolmayan,acıveyaüzüntüvermeyen. ıstırar *Çaresizlik,mecburiyet,zorunluk. ıstırarî *Mecburî,zorunlu. -ış/-iş,-uş/ -üş *Fiillerdenisimtüretenek:al-ış,gel-iş,bul-uş,gör-üş,anla-y-ış,bekle-y-iş,solu-y-uş,yürü-y-üşvb. -ış/-iş,-uş/ -üş *Bkz.-ş-. ışığadoğrulum *Işıketkisiylebirbitkininbüyümehareketi,fototropizm(Işığadoğrulumbazenışığagöçüm,fototaktizm yerinekullanılır). ışığagöçüm *Birhücrelilerdebirdenbireaydınlanmasonucugörülentepkime,fototaktizm,fototaksi. ışığıaltında *birdurumveyadüşünceninkonuyuaydınlatmasındanyararlanarak,onugözönündetutarak. ışık *Cisimlerigörmeyi,renkleriayırtetmeyisağlayanfizikselenerji,erke,ziya,nur, şavk. *Yüksekderecedeısıtılancisimlerin(akkorluk)veyaçeşitlienerjibiçimleriyleuyarılancisimlerin(gazışı) yaydığıgözlegörülenışıma. *Biryeriaydınlatmayayarayanaraç. *Mutluluk,sevinçveyazekâdandoğan,özellikleyüzdevegözlerdebelirenparıltı. *Yolgösteren,aydınlatankimse,düşünce,eservb. *(resimsanatında)Işıklı,parlakyer. ışıkakısı *Birimyüzeyinden,birimzamandageçenışıkenerjisi. ışıkaylası *Herhangibirgökcisminiçevreleyenışıklıhalka. ışıkaynası *(fotoğrafçılıkta)Işığıyansıtmakiçinışıkkaynağınınönünekonulannesne. ışıkbacası *Yapılarıniçine ışığıniyigirebilmesiiçinbırakılanbaca. ışıkçanağı *Sahneyiaydınlatmakiçindeğişikaçılardan ışığıngelmesinisağlayançukurmadenîyansıtıcı. ışıkeğrisi *Değişkenbiryıldızınparlaklığınıngörünmesiniverengrafik. ışıkgöçüm *Bitkilerdeprotoplâzmanınışığagösterdiğitepki. ışıkgölge *(resimde)Işıklıvegölgelibölümlerinbirbirinegöredağılımınıgösterenkısımlar. ışıkhızı *Işığınbirsaniyedealdığıyol. ışık ışını *Yayılanışığınizlediğidoğru. ışıkkorkusu *Bazıcanlılarınışıktankorkmaduygusu. ışıkküre *Bkz.ışıkyuvarı. ışıkölçümü *Fiziğin,ışıkmiktarınınölçülmesinivecisimlerinışığıiletme,yansıtma,dağıtmagibiözellikleriniinceleyen bölümü,fotometri. ışıktutmak *biryeriışıklaaydınlatmak. *düşüncesiylekılavuzluketmek,konuyuaydınlatıcıdüşüncelersöylemek,tutacağıyolugöstermek. ışıkyılı *Işığınbiryıldaaldığıyol. ışıkyuvarı *Güneşte,dışarıyaışıkverenkatman, ışıkküre,fotosfer. ışıkçı *Sinemafilmlerininçekimindeveyatiyatro,opera,balegibigösterisanatlarındasahneninaydınlatılmasıiçin gerekliışıkveelektrikişleminidüzenleyipyapankimse. ışıkçılık *Işıkçınınişiveyamesleği. ışıkkesen *Karanlıkodalaragiripçıkarkenbuyerlereışıksızmasınıönleyendüzen. ışıklama *Çevirimsırasında,aydınlatılmışolankonunungörüntüsününduyarkatüzerinebelirlibirsüredüşerek etkilemesi. ışıklandırılma *Işıklandırılmakişi. ışıklandırılmak *Işıklandırılmakişiyapılmakveya ışıklanmasısağlanmak. ışıklandırma *Işıklandırmakişi,aydınlatma. ışıklandırmak *Işıklıdurumagetirmek,aydınlatmak. ışıklanma *Işıklanmakişi. ışıklanmak *Işıklıdurumagelmek,aydınlanmak,ışımak. ışıklı *Işığıolan,aydınlık,ışıklandırılmış,nurlu,nuranî. *Neşeveren,sevinçyaratan,mutlu. ışıklılık *Biroptikcihazda,cismeçıplakgözleveyacihazlabakıldığında,ağtabakadakibirimyüzeyietkileyenışık miktarlarıarasındakioran. ışıkölçer *Işıkşiddetiniveyaenerjisiniölçenaraç,fotometre. *Birışıkkaynağının,belliuzaklıktaoluşturduğuaydınlığıölçmeişindekullanılanaraç,fotometre. ışıksız *Işığıolmayan,karanlık. ışıksızlık *Işıksız,ışıktanyoksunolmadurumu. ışıl *Işıklı. ışılışıl *Titrekveparlakbirışıksaçarak. *Parıltılı,ışıltılı. ışılışılbakmak *sevinçtengözleriparılparılolmak. ışılküf *Sığır,domuzveinsanlarda ışılküflücehastalığınayolaçan,ışılküflerinörnektürüolanasalakmantar (Actinomycesbovis). ışılküfler *Çeşitlitürleri,insanvehayvanlardaasalakyaşayantallıbitkilertakımı. ışılküflüce *Evcilhayvanlarda,özelliklesığırlarda,ışılküflerdenilerigelenveinsanlaradabulaşabilenilkelmantar hastalığı. ışılak *Parıltı. ışılama *Işılamakdurumuveyabiçimi. ışılamak *Işıldamak,parlamak. ışılatma *Işılatmakişiveyabiçimi. ışılatmak *Parıldatmak. ışıldak *Karanlıktabirhedefiaydınlatmakiçinkullanılandar,uzunbirışındemetiçıkaranışıkkaynağı,projektör. *Parlayan,ışıltılı. ışıldama *Işıldamakişi. ışıldamak *Titrek,parlakbirışıksaçmak,parıldamak. ışıldatma *Işıldatmakişi. ışıldatmak *Işıldamasınısağlamak, ışılışılparlatmak,parıldatmak. ışıltı *Hafifışık. *Birşeyin ışıldarkensaçtığıışık. ışıltılı *Işıltısıolan,ışıltıyapan. ışıma *Işımakişi,ışıklanma,aydınlanma. *Işınım. ışımak *Işıklanmak,aydınlanmak. *Işıksaçmak. ışın *Birışıkkaynağındançıkarakheryöneyayılıpgidenışıkdemeti,şua. *Işınetkinözdeklerinsaçtıklarıalfa,beta,gamaışınlarındanherbiri. *Birnoktadançıkıpsonsuzagidenyarımdoğrulardanherbiri. ışınbilimci *Işınbilimiuzmanı,radyolog. ışınbilimi *Işık,elektrikveısıışınlarınınuygulamaalanlarınıinceleyenbilimdalı,radyoloji. ışınetkin *Işınetkinliğiolan,radyoaktif. ışınetkinlik *Alfa,betaveyagamaışınlarınıyaymaözelliği,radyoaktivite. ışınım *Işınveyatanecikyayımı,radyasyon. *Uzaydayayılanbirdalgayıoluşturanöğelerinbütünü,radyasyon. *Birenerjininışıkdemetidurumundayayılması,radyasyon. *Isının,birkaynaktan ışınvedalgahareketiyoluylayayılması,radyasyon. ışınımakısı *Birimdüzeydenbirimzamanageçenışınım. ışınımalıcısı *Işınımakarşıhassasaraçveyagereç. ışınımbasıncı *Işınımınbirimdüzeyebirimzamandayüklediğiitme gücü. ışınımdengesi *Biryüzeydeoluşanışınımındenkliği. ışınımölçer *Birkaynağınbütündalgaboylarındakitoplam ışınımınıölçenaraç,bolometre. ışınlama *Işınlamakişi. ışınlamak *Işın(bilimkurguyagöre)gücüylebirvarlığı,atomlaraayırarakgörünmezdurumagetirmekveyaatomlarını birleştirerekbirvarlığıyenidenyaratmak. *Virüslerdenbaşkamikroorganizmaların,özelliklemikroplarınbulaşmasınıazaltmakamacıylayiyecek maddelerinihafifiyonlaştırıcıışınlaratutmak. ışınlandırma *Işınlandırmakişi. ışınlandırmak *İnsan,hayvanveyaherhangibirmateryalinröntgen,gammaveyanötrongibiışınlarınınetkisindekalmak. ışınlanma *Işınlanmakişi. ışınlanmak *Işınlamakişinekonuolmakveyaışınlamakişiyapılmak. ışınlayıcı *Yapısındabirışımakaynağıbulunanvebirmaddeyiışınlamayayarayan(araç). ışınlı *Işınveren,ışınsaçan. ışınlılar *Birhücrelihayvanların,kökbacaklılarsınıfınagiren,protoplazmalarından,hareketveduyuorganıolarak yalancıayaksalantakım. ışınölçer *Işınlarınenerjiyedönüşmesinigösterenaraç,radyometre. ışıntı *Işıklı,ışıltı. ışıntılâmbası *Işıksaçanlâmba. ışıtım *İçineyağkonularakucundakifitilsayesindeışıkeldeedilenkandil. ışıtma *Işıtmakişi. ışıtmak *Işıksaçmak,ışıklandırmak. ışkı *Deri,tahtakazımaktakullanılan,ikiucusaplıeğribıçak. ışkın *Birraventtürü. ışkırlak *Karagöz'ünbaşlığı. ıştır *Ispanakgillerden,saplarıetlibirot,yabanpazısı(Blitumcapitatum). -ıt- *Bkz.-t-(III). -ıt/-it,-ut/-üt *İsimlerdensıfattüretenek:yaş-ıt,eş-itvb. -ıt/-it,-ut/-üt *Fiillerdenisimtüretenek:an-ıt,geç-it,um-ut,göm-ütvb. ıtır *Güzelkoku. *Itırçiçeği. ıtırçiçeği *Sardunyagillerden,yapraklarıgüzelkokulu,çiçekleritürlürenklerdebirsüsbitkisi(Pelargoniumradicula). ıtıryaprağı *Süslemesanatındaıtıryaprağıbiçimindeoluşturulanvekullanılanmotif. ıtırlı *Güzelkokulu,muattar,ıtrî. ıtlak *Salıverme,koyuverme. ıtlakolunmak *adverilmek,adıolmak. ıtlaküzre *genelolarak. ıtnap *Sözüboşyereuzatma. ıtrah *Dışarıçıkarma,dışarıatma. ıtrahetmek *vücuttandışarıatmak. ıtrışahî *Sultanlaraözgügüzelkoku. ıtrî *Itırlı,kokulu." }, { "text": "ıtriyat *(sürünülecek)Güzelkokular. ıtriyatçı *Güzelkokular,makyajmalzemesisatankimseveyayer. ıtriyatçılık *Itriyatçıolmadurumu. ıttıla *Bilgiedinme,öğrenme. ıttırat *Birbiriniizleme,birbiriarkasındangelme,düzenlisıralanma. ıvırzıvır *Küçük,önemsiz(şey). ıydiye *Bayramkutlaması. *Bayramlardadinvedevletbüyüklerinesunulankaside. -ız *Bkz.-z(I). -ız *Fiildensıfattüretenek:tık-ızvb. -ız/-iz,-uz/ -üz *İsimsoyundanyüklemlere,fiillerintürlükipvezamanlarınaeklenençokluk1.kişieki:iyiy-iz,yorgun-uz, üzgünüz,al-ır-ız,bil-ir-iz,gid-iyor-uz,görür-üz,al-acağ-ız,gör-eceğ-iz,çalış-malı-y-ızvb. ızbandut *Görünüşüvedavranışıilekorkuveren(iriyarıadam). *Rumkorsanlarınaverilenad. ızbandutgibi *çokiri,cüsseli(erkek). ızgara *Metalçubukların,ağaçdallarınınaralıklısıralanmasıylayapılanparmaklıkveyakafesbiçimindearaç. *Et,balık,köftegibiyiyecekleripişirmektekullanılanaraç. *Buaraçüstündepişmiş. *Pisliklerinsuyollarınıtıkamasınıönlemekveyahavalandırmakamacıylasuyollarınınveyahavalandırma çıkışlarıüzerine konulankafesliveyaparmaklıklıdemir. *Futbolayakkabısıaltındabulunaniribaşlıkabara. ızgarademiri *Kazanızgarasınımeydanagetirendemirçubuklardanherbiri. ızgaraköfte *Kıymaveözelbaharatlarınkarıştırılarakveyoğurularakhazırlanan,ızgaradapişirilenbirtürköfte. ızgaraparmaklığı *Yüzencisimleriveyapraklarıtutmakiçin,birbarajda,yüklemeodasındabasınçlıboruağzınınönüneeğik olarakyerleştirilendemirparmaklık. ızgarayatağı *Katıyakıtlımadenîbirocağın,içineızgaranınyerleştirildiğikısmı. ızgaralı *Izgarasıolan. ızgaralık *Izgarayapmayaelverişli(et). ızgarasız *Izgarasıolmayan. ızgın *Tohumlarındanyağçıkarılanbirbitki(Erucacappadocica). ızrar *Zararverme,zararasokma. ıztırap *Bkz.ıstırap. ıztırar *Çaresizlik,ihtiyaç. i *İyot'unkısaltması. -i *Bkz.-ı/ -i(II). -i *Bkz.-ı/ -i(III). -i *Bkz.-ı/ -i(IV). -i * \\343-ı/ -i(I). -ihâli *Bkz.belirtmedurumu,yüklemedurumu. i,İ *Türkalfabesininonikinciharfi.İadıverilenbuharf,sesbilimibakımındanince,düz,darünlüyügösterir. iade *Alınmışbirşeyigeriverme. *Verilenbirşeyialmayarakgeriçevirme,reddetme. *Karşılıklıolarakyapma,mukabeleetme. iadeedilmek *geriverilmek,geriçevrilmek. iadeetmek *gerivermek,geriçevirmek. *karşılıkolarakyapmak,mukabeleetmek. iadeiziyaret *Dahaönceyapılanziyaretinkarşılığınıverme. iadeli *Kendisineulaştırılankimseden,göndereneiletmekiçinimzaalınan. *Divanedebiyatındaherbeytinsonsözünüsonrakibeytinilksözüyapmabiçimindeortayaçıkansözsanatı, bunaiadededenilmiştir. iadelitaahhütlü *Bkz.iadeli. iane *Yardım. *Yardımamacıylatoplananpara. iare *Eğretiverme,ödünçverme. iaşe *Yediripiçirme,besleme,bakma. iaşeetmek *yediripiçirmek,beslemek,bakmak. iaşeveibate *Besleme,yediripiçirmevebarındırma. ibadet *Tanrıbuyruklarınıyerinegetirme,Tanrı'yayönelensaygıdavranışı,tapınma. *Âyin,kült. ibadetdegizli,kabahatde *yapılaniyilikleringöstermelikolmaması,işlenensuçların,ayıplarınınaçığavurulmamasıiçinkullanılır. ibadetetmek *Tanrıbuyruklarınıyerinegetirmek,Tanrı'yayönelensaygıdavranışlarındabulunmak,tapınmak. ibadetgâh *İbadetyeri,ibadethane. ibadethane *İbadetedilenyer,tapınak. ibadullah *Tanrı'nınkulları. *Pekbol,pekçok. ibare *Birdüşünceanlatanbirveyabirkaçcümleliksöz. ibaret *Oluşan,meydanagelen. ibaretolmak(veyakalmak) *-dan/-denoluşmak,meydanagelmek. *ancakbukadarolmak. ibate *Barındırma. ibateetmek *barındırmak. ibda *Yaratma,yoktanvaretme. ibdaî *Orijinal. ibibik *Çavuşkuşu,hüthüt. ibik *Horoz,hindivb.nintepesindebulunankırmızıderiuzantısı. *Bazıkemiklerdebulunanvekaslarıntutunmasınayarayan,çizgidurumundapürtüklüçıkıntı. *Emzik. *Köşe,kenar,uç. ibikli *İbiğiolan. ibiksi *İbiğebenzer. ibis *Leyleksilerden,AfrikaveBatıAsya'nınsulakyerlerindeyaşayanbirkuş,Mısırturnası(İbisaethiopica). ibiş *Ortaoyunundaçoğukezaptaluşakrolünüoynayankomik. *Şapşal,palyaço. ibişgibi *yüzvedavranışlarıgülünçolankimseleriçinsöylenir. iblâğ *Ulaştırma,eriştirme. *Birşeyinmiktarınıartırma. iblâğetmek *ulaştırmak,eriştirmek. *birşeyinmiktarınıartırmak. iblis *Şeytan. *Kötü,düzenci. iblisane *İblisgibi. iblisçe *Şeytanca,kötülükdüşünerek. iblisçilik *İblisebağlanmavetapınma. *İblisçedavranma. iblisçiliketmek *iblisçedavranmak. ibne *Eşcinselilişkidepasiferkek. *Kırgınlıklahakaretyollusöylenensöz. ibnelik *İbneolmadurumu. *İbnegibidavranmadurumu. ibra *Aklama,temizeçıkarma. ibraetmek *aklamak. ibraname *Aklamabelgesi. İbranca *İbranîce. İbranî *EskiYahudilereverilenad. İbranîce *Bugünİsrail'dekullanılanSamîdili. ibraz *Ortayakoyma,gösterme,meydanaçıkarma. ibrazetmek *ortayakoymak,göstermek,meydanaçıkarmak. ibre *Ölçüaletlerindesayıveyaişaretgöstermeyeyarayanhareketliiğne. *Çam,ardıç,sedirgibiağaçlarınyaprağı. ibret *Yanlış,kötüdavranışlardansakınmayısağlayanolguveyabugibiolgulardanalınmasıgerekensonuç,ders. *Çirkin,kötü,acayip. ibretalmak *dersalmak. ibretolmak *dersolmak. ibretamiz *İbretverici,ibretdolu. ibreten *İbretolsundiye. ibretiâlem *Herkes,başkaları. ibretiâlemiçin *başkalarınaörnekolsundiye. ibretinkudreti *çokacayipveçirkin. ibretlik *Dersalınacaknitelikteolan. ibrik *Suvesuluşeylerkoymayayarayankulplu,emziklikap. ibrikçi *İbriklesutaşıyan,dökenkimse. *İbrikyapanveyasatankimse. ibriktar *Sarayınleğen,ibrikgibieşyalarındansorumluolangörevli. ibriktarusta *Sarayınharemdairesindeleğenveibriklerebakanvepadişahınözelhizmetinigörenkimse, karavaş. ibrişim *Kalıncabükülmüşipekiplik. ibrişimkurdu *İpekböceği. ibzal *Esirgemedenbolbolverme,yapmaveyasöyleme. ibzaletmek *esirgemedenbolbolvermek,yapmakveyasöylemek. icabet *Birçağrıyıyerinegetirme,birçağrıyagitme. *Birbuyrukveyaisteğeuyma,kabuletme,razıolma. icabetetmek *çağrıüzerinegitmek. *birbuyruğa,biristeğeuygunolarakdavranmak. icabınabakmak *gereğiniyerinegetirmek. *birkimseyiyoketmek,ortadankaldırmak. icabında *Gerekince,gerekirse. icap *Gerek,gereklik,ister,lüzum. *Olumlama. icapetmek *gerekmek. icapettirmek *gerektirmek. icapçı *Nöbetihastahanededeğil,evdetutanveheranhastahanedençağrılacakvaziyettebekleyendoktor. icar *Kira. icaravermek *kirayavermek. icat *Yenibirşeyyaratma,bulma. *Gerçekmişgibigöstermeçabası. icatçıkarmak *hoşgörülmeyenyenibirhuy,davranışgöstermekveyayadırgananbiryoltutmak. *ortayagereğiolmayanbirsorunatmak. icatetmek *ilkkezyenibirşeyyaratmak. *birşeyigerçekmişgibigöstermek. icatçı *İcateden,bulan,kâşif,bulucu. icaz *Azsözleçokşeyanlatma. icazet *İzin,onay,onaylama. *Diploma. icazetalmak *izin,onayalmak. *diplomaalmak. icazetname *İzinbelgesi,onaybelgesi. *Diploma. icbar *Zorlama,zorundabırakma. icbaretmek *birineistemediğibirişizorlayaptırmak,zorlamak,zorundabırakmak. -ici- *Bkz.-ıcı. iciğiciciği *Bkz.ıcığıcıcığı. icmal *Özet,kısaltma. icmaletmek *özetlemek. icra *Yapma,yerinegetirme,(birişi)yürütme. *Birmüzikeserinioluşturannotalarıseseçevirme. *Borçlununalacaklıyakarşıyapmakveyaödemekleyükümlübulunduğubirşeyiadlîbirkuruluşaracılığıyla yerinegetirmeveadliyeninbuişlegörevlidairesi. icraetmek *yapmak. *birmüzikeserinisöylemekveyaçalmak. İcraveİflâsHukuku" }, { "text": "*Alacaklınındevletgücününyardımıylaalacağınanasılkavuşacağınıdüzenleyenhukukdalı. icravekili *Bakan. icraat *Yapılanişler,çalışmalar,uygulamalar. icraatageçmek *uygulamayaveyaçalışmayabaşlamak. icraatçı *Uygulayan,çalışan,yapankimse. icracı *Birbuyruğuyerinegetirenkimse. *İcranınverdiğikararlarıuygulayangörevli. *Birkonserdebireseriçalanveyasöyleyenkimse. icrayavermek *alacağınborçludanalınabilmesiiçinicraya başvurmak. iç *Herhangibirdurumun,cisminveyaalanınsınırlarıarasındabulunanbiryer,dahil,dışkarşıtı. *Oyukolanveyaoyuksayılabilenşeylerinboşluğu. *Cisimlerinyüzeyleriarasındakalanhernokta. *(toplubirdurumdabulunan)Kimseveyanesnelerinarasındabulunankimseveyanesne. *Teniledışgiysilerarası. *Kabuğuolanveyadışıkabukdurumundabulunanyiyeceklerdekabuğunsardığıbölüm. *Pirinç,soğanvebaharatlahazırlanan,dolmalardakullanılankarışım. *Mide,bağırsak,karın. *Akıl,gönül,iradegibiinsanınmanevîvarlığınıoluşturanşeylerdenherhangibiri. *Birülkede,şehirde,topluluktavb.deolanveyayapılan. *(somutkavramlarda)İkiveyaikidençokşeydemerkezedahayakınolan. *İnsanınmanevîvarlığıylailgiliolan. *Muhteva. *Değişikyemeklerdekullanılmaküzereetilesebzelerinincekıyımınınkarıştırılmasıveyoğrulmasıyla meydanagetirilenkarışım. içaçıcı *Gönlüferahlatıcı. *Umutveren,iyibirdurumdaolan. içaçmak *gönüleferahlıkvermek,gönlüferahlatmak. içağa *Vezirleringözdeuşağı. içasalak *Konakçınıniçindeyaşayanasalak. içbağlamak *Bkz.içtutmak. içbakla *Yaşbaklanıntanesi. içbarış *Ailedeveyatoplumdaiçhuzurusağlama. içbaşkalaşım *Püskürükmagmaların,soğurduklarıkültelerinetkisialtında,birleşimlerindenoluşanbaşkalaşım. içbellek *Bilgisayarıngirişçıkışkanallarıkullanılmaksızınerişebildiğibellek. içbölge *Birlimanıithalâtveihracatetkinlikleribakımındanbesleyen,onaçeşitliulaşımyollarıylabağlı,darveya genişbölge,hinterlant. içbulantısı *Midebulantısı. içbükün *BazıyabancıdillerdeArapçailim,muallim,âlim,talimsözlerindeolduğugibi kelimeniniçindeoluşan büküm. içcep *Palto,pardösü,ceketgibigiysilerinikiönparçasınaaçılancep. içcümle *Bircümleiçindetümleçgibikullanılanbaşkabircümle. iççamaşırı *Fanilâ,kilotgibitene,içegiyilengiysi. iççekmek *üzüntüylegöğüsgeçirmek;hıçkırıklaağlamak,ahlamak. iççokgen *Bütünköşeleriaynıçemberüzerindeolançokgen. içdenge *Ruhîdurum,psikolojikyapı. içdeniz *Boğazlarlaanadenizebağlıolandeniz. içderi *Bitkilerinkök,sapveyapraklarındakabuğuniçbölümü,endoderm. *Sindirimvesolunumkanallarınıniçyüzlerinivesindirimkanalınabağlıbezlerin(karaciğer,pankreas)içini örtentabaka,endoderm. içdonu *Tenegiyilendon. içdünya *Bireyinruhîyaşamınınbütünü. içek *Bazıdillerdekelimekökününiçinegirenek. içetmek *elinegeçenbirşeyisahibinebildirmeyerekkendinemaletmek. içevlilik *Evlenecekkimsenineşini,kendiboyveyasoyuiçindenseçmesikuralınadayalıevlilikbiçimi,endogami. içgeçirmek *derinsolukalaraküzüntüsünübellietmek,içiniçekmek. içgezegen *Yörüngesiyeryörüngesininiçindekalangezegen(Merkür,Venüs). içgıcıklamak *istekuyandırmak. *huylandırmak. içgöbek *Çiçeklerindişiorganındayumurtacıkilekabuğuarasındakibağ. içgüvey *Karısınınailesininevindeoturandamat. içgüveyi *Bkz.içgüvey. içgüveyigirmek *karısınınailesininevindeoturmaküzereevlenmek. içgüveyindenhâllice *\"nasılsın\"sorusunaşakayollu\"oldukçaiyiyim\"anlamındaverilenkarşılık. içgüveylik *İçgüveyiolmadurumu. içgüveysi *Bkz.içgüvey. içharp *İçsavaş. içhastalıkları *Bkz.dahiliye. içhastalıklarıuzmanı *Bkz.dahiliyeci. içhat *Yurtiçiulaşımyolu. *Yurtiçiiletişim. içısıtıcı *Mutlulukveren,neşelendiren. içiçe *Birbirininiçinde,karışıkbirdurumda,birbirineçokyakın. *Biriötekininiçindeveyabirineötekindengeçilen. içişleri *Birülkedeiçişleribakanlığınınsorumluluğundakiişler. *Birkurum,kuruluşvb.ninyönetimiyleilgiliişler. içkapak *Kitabındışkapaktansonragelen,adınıvebazıözellikleriniiçerensayfa. içkavuz *Buğdaygilçiçeğininerkekvedişiorganlarınıiçerisindetutanvebaşakçıkeksenineaşağıdanvedıştaraftan bağlanmışolankavuz. içkulak *Kulağınişitmesinirlerinin bulunduğubölümü. içkuyu *Yeraltında,ocakkatlarıarasındabulunanveağzıyerüstüneaçılmayankuyutürü. içlâstik *Arabalardadıştakikoruyuculâstiğin içindebulunanvehavailedoldurulanlâstik,şambriyel. içmerkez *Depreminbaşladığıyerolarakkabuledilennokta. içmimar *Biryapınıniçinisüsleyen,düzenleyenvedöşeyensanatçı,dekoratör. içmimarî *Biryapınıniçinisüslemevedöşemesanatı. içmimarlık *Biryapınıniçinisüslemevedöşemesanatı,dekoratörlük. içodun *Ağaçgövdesininkendiçevresindebulunan,sertleşmişveodunlaşmışhücrelerdenoluşan,genelliklekoyu renklibölümü. içoğlanı *Osmanlıİmparatorluğunda,saraylardatürlüdevlethizmetleriiçinadayolarakyetiştirilengençlereverilen ad,celep. içpazar *Ülkeiçindeyapılansatış. içpilâv *Tavlazarıbüyüklüğündedoğranmışkuzuciğeri,fıstık,pirinç,kuşüzümü,yağvebaharatkullanılarak pişirilenbirpilâvtürü. içplâzma *Birhücrelicanlılardaprotoplâzmanınmerkezbölümüneverilenad. içpolitika *Birdevletinkendisınırlarıiçindekamuişlerininörgütlenmesineveyönetimeilişkinuyguladığısiyaset. içsalgı *Vücuttakisalgıbezlerinindoğrudandoğruyakanakarışacakyoldaçıkardıklarısalgı,endokrin. içsalgıbezi *Salgısıbirboşaltımkanalıyerinedoğrudandoğruyakanakarışanbez. içsalgıbilimi *İçsalgıbezleriningelişmelerini,işlevlerini,hastalıklarınıinceleyenbiyolojivetıpdalı,endokrinoloji. içsavaş *Birülkeiçindeçıkansavaş,dahilîharp. içses *Kelimeninönsesvesonsesiarasındakalansesveyasesler. içsesdüşmesi *Kelimeiçindekibirünsüzünkaybolması. içsu *Denizlerdenuzakbölgelerdebulunangölveyagöletler. içtersaçı *İkiparaleldoğruyukesenüçüncübirdoğrununikiyanındaveparalelleriniçindealtlıüstlüortayaçıkan dörtaçıdanherbiri. içturizm *Halkınkendiülkesindeyaptığıgezi. içtutmak(veyaiçbağlamak) *yemişiniçioluşmak. içtümce *İçcümle. içtüreme *Kelimeninaslındabulunmayanbirünlününveyaünsüzüniçsestebelirmesi. içtüzük *Birkuruluş,meclis,kurumvb.niniçişlerinidüzenleyentüzük. içyarıçap *Düzgünbirçokgeniniçineçizilendaireninyarıçapı. içyüz *Herkesçebilinmeyen,anlaşılmayanvegörünendenbüsbütünbaşkaolansebepveyanitelik,mahiyet,zamir, künh. içzar *Çiçektozunusaranikizardaniçteolanı. içbükey *Yüzeyidüzgünvepürüzsüzçukurbiçimindeolan,obruk,mukaar,konkav. içebakış *Deneğinbilincindeolanlarıizleyerekruhsüreçlerinözellikveniteliklerihakkındabilgivermesidurumu. içedönük *Gerginlikveçatışmadurumlarındakendiiçinekapanarakbaşkalarındankaçan(kimse). içedönüklük *Kişinindikkatveilgisinin,dışçevredençok,önceliklekendiduyguveyaşantılarıüzerindetoplanması durumu. içekapanık *Dışdünyayakarşıilgiveilişkisigüçsüz,içinekapanık(kimse). içekapanıklık *İçekapanıkolmadurumu. içeyöneliklik *Gerçeklerdenkaçınarakhayalolaylarabağlılığıgeliştirmevedüşünceleri,dahaçokdileklerinyönetmesine bırakmakdurumu,otizm. içecek *İçilenherşey,meşrubat. *İçilmeyeelverişli. içeceksuyuolmak *oyeregitmesikısmetolmak. içeri *İçyan,içbölüm. *Belirtilendurumunda,iç,içyüzey. *İçyüzeyde,içbölümdeolan. *İçyana,içyanadoğru. *Gönül,yürek. *Hapishane. içerigirmek *birişveyaalışveriştezararetmek. *hapsegirmek. içerideolmak *zararetmişolmak,borçlanmışolmak. *hapishanedeolmak. içeridenevlenmek *Bkz.içevlilik. içerik *Birşeyiniçindebulunanögelerinbütünü,muhteva. *Biranlatımdaverilmekistenenöz;düşünce,duyguveimgelerinbütünü. *Herhangibirruhîsüreçveyadüşünselişlevioluşturanögelerinbütünü. *Bircümleveyayargıdaaçıkçasöylenmemeklebirliktevarolduğuanlaşılabilen,zımnî. içerikli *Herhangibirnitelikte,konudaiçeriğiolan. içerisi *Bkz.içeri. içeriyeatmak(almakveyatıkamak) *hapsetmek. içeriyedalmak *kapalıbiryerehızlıcagirmek. içeriyedüşmek *hapsegirmek. içerlek *Yanındakilerdendahaiçeride,dahageridebulunan. *İçineçökmüş,derindeolan. içerleme *İçerlemekişi. içerlemek *İçiniçinöfkelenmek;kırılmak. içerleyiş *İçerlemekişiveyabiçimi. içerme *İçermekişi,tazammun,ihtiva. içermek *İçinealmak,içindebulundurmak,ihtivaetmek. *Birşey,başkabir şeyinvarlığınıgerektirmek,biriötekiniisteristemezdüşündürmek,tazammunetmek. içgüdü *Bircanlıtürününbütünbireylerindeakılvedüşüncedenbağımsızolarak,doğuştangelenbilinçsizhertürlü hareketvedavranış,insiyak,sevkıtabiî. *Organizmayıotüreözgüolanbiramacaulaşmayasürükleyendavranışeğilimi. içgüdülü *İçgüdüsüolan,insiyakî. içgüdüsel *İçgüdüileilgili,insiyakî. içi(veyamidesi)kazınmak(veyakıyılmak) *açlıktanmidesindeeziklikduymak. içiaçılmak *güzelbirşeykarşısındasıkıntısıdağılmak,ferahlamak. içialaylı,dışıkalaylı *dışgörünüşüiyi,ancakiçibozuk(kimse). içialmamak *midesikabuletmemek. *sakıncalıgördüğündenveyabeğenmediğinden,birişiyapmakistememek. içibayılmak *çokacıkmak. *çokşekerliveyayağlıyiyecekağırgelmek. içibeniyakar,dışıeli(veyaseni)yakar *dışgörünüşüilebaşkalarınınhoşunagidenbir şeyveyadurumungerçektenkötüyönleriolduğunu belirtmekiçinkullanılır. içibulanmak *kusacakgibiolmak. içiburkulmak(veyaiçisızlanmak) *birşeyeçoküzülmek. içicızetmek *ansızıniçisızlamak. içiçekmek *istekduymak. içiçıfıtçarşısı *herişteaklındantürlükötülüklergeçiren. içidar *Beklemeyedayanamayan,tezcanlı,sabırsız. içidaralmak *sıkılmak,bunalmak." }, { "text": "içidayanmamak *Bkz.içigötürmemek. içidışıbir *düşündüğünüaçıkçasöyleyen,gizlibirdüşüncesiolmayan,ikiyüzlüolmayan,özüsözübir. içidışınaçıkmak *kusmaktançokrahatsızolmak. *birtaşıtta,kötüyolsebebiyleçoksarsılıpkusmak. içierimek *kaygıduymak,çoküzülmek. içiezilmek *üzülmek,yüreğiburkulmak. *sıkıntıveheyecaniçinedüşmek. içigeçmek *istemedenkısabir süreuyuyuvermek. *birişeyaramazdurumagelmek. *yaşlılıktan,güçsüzlüktenisteksizolmak,hiçbir şeyeilgiduymamak. *kavun,karpuzvb.yenmeyecekbiçimdeiçibozulmuşolmak. içigeniş *Sabırlı,rahat,huzurlu,gamsız,tasasız. içigitmek *içisürmek. *birşeyiyapmayıveyaeldeetmeyiçokistemek. içigötürmemek *(acıklıbirdurumkarşısında)dayanamamak. *kıskanmak,çekememek. *vicdanınasığdıramamak. içihopetmek *birdenbireheyecanlanmak. içi ısınmak *hoşlanmak,sevmek. içiiçinegeçmek *tedirginolmak. içiiçinesığmamak *telâş,sabırsızlık,coşkunlukgöstermektenkendinialamamak. içiiçiniyemek *istediğiniyapamamakyüzündenüzülmek;dertetmek. içikabuletmemek *(birşeyden)midesibulanmak. içikalkmak(veyakabarmak) *iğrenerekbulantıduymak. *taşkınbirağlamaduygusuiçindebulunmak. *duygulanmak,heyecanlanmak. içikanağlamak *çoküzüntüduymak. içikapanmak *sıkılmak,bunalmak. içikararmak *sıkılmak,bunalmak;hiçbirşeydentatalamazolmak. *umutsuzluğadüşmek. içiparalanmak(veyaparçalanmak) *birineacıyarakçoküzülmek. içipırpıretmek *Bkz.içivıkvıketmek. içirahatetmek *kaygıduyulacakbirkonubulamadığınıöğrenerekferahlamak. içisıkılmak *bunalmak. içisızlamak *birşeyveyakişiiçinçoküzülmek. içisürmek *ishalolmak. içitez *Aceleci,sabırsız,yavaşyapılaniştensıkılan. içititremek(veyatitrememek) *özengöstermek. *çoküşümek. *duygulanmak. içivıkvık(fıkfıkveyapırpır)etmek *sabırsızca,tedirgindavranmak. içiyağbağlamak *Bkz.yüreğiyağbağlamak. içiyanmak *çoksusamak. *büyükbiracıvb.sebebiyleçoküzülmek. içici *İçmekişiniyapan(kimse). *İçkici,ayyaş,akşamcı. içicilik *İçmeyialışkanlıkhâlinegetirmekişi. içiliş *İçilmekişiveyabiçimi. içilme *İçilmekişi. içilmek *İçmekişiyapılmak. içim *İçmekişiveyabiçimi,içiş. *Biryudumdaiçilecekmiktar. *Birşeyiçilirkenalınantat. içimli *İçimiherhangibirnitelikteolan. *İçimiiyi,lezzetli. içimlik *İçilecekmiktardaolan. için *Amacıyla,maksadıyla. *Sebepvesonuçbelirtir. *-dan/-dendolayı,...-dan/ -denötürü. *Özgü,ayrılmış. *Düşüncesince,kendince,göre. *Hakkında. *Oranla,gözönündetutulursa. *Karşılığında,karşılıkolarak. *Uğruna,yoluna. *Sürebelirtir. *Antdeyimleriyapar. içiniçin *İçinden,açığavuramayarak,yavaşyavaş,gizligizli. içiniçingülmek(veyagülümsemek) *bellietmeden,gizligizligülmek. içiniçinkaynamak *aşırıheyecan,gözüpeklikvehareketiçindeykenbunubellietmemek. içiniçinyanmak *yanmasısürmek;(ateşiçin)farkınavarılmadanyanmak. *dışavurmadançoküzülmek. içinde *Süresince,zarfında. *Ortamında. *Kendisindenöncekisöze\"çok\"anlamıverir. içindeduymak *hissetmek,varlığınıalgılamak. içindekaybolmak *gözeçarpmak. *(giysiiçin)çokbüyükgelmek. içindeyüzmek *olumluveyaolumsuzbirdurumunaşırıderecesindebulunmak. içindekiler *Birkitabınveyadergininbaşveyasonbölümünekonulan,kişi,konu,yeradıvb.niyernumarasıyla belirtenliste,fihrist. *Birkitap,dergi,gazete,mektupvb.niniçindebulunankonularveyakapsadığışeyler,münderecat. içindenbirşeylerkopmak *ruhundakigüzellikleryitmek,içacısıduymak. içindençıkmak *karışıkbirişingüçlükleriniyenebilmek,üstesindengelmek. içindengeçirmek *birşeyiyapmayıdüşünmek. içindengeçmek *düşünmek,aklındangeçmek. içindengelmek(veyagelmemek) *birşeyiyapmak içiniçtenbiristekduymak(veyaduymamak). içindengülmek *sezdirmedeneğlenmek. içindenkangitmek *Bkz.içikanağlamak. içindenkonuşmak(veyademek) *kimseninduymayacağıkadaryavaşseslekonuşmak. içindenokumak *sesçıkarmadanokumak. *sessizbirbiçimdesövmek. içindenpazarlıklı(veyaiçtenpazarlıklı) *sinsi. içindenyanmak *çokistemek,sabırsızlıkgöstermek. içinealmak *kapsamak. içineateşatmak *aşırıacı,sıkıntıveyaüzüntüverecekdavranıştabulunmak. içineateşdüşmek *büyükbiracıveüzüntününetkisialtınagirmek. içineatmak *sıkıntısınıkimseyebellietmemek. *yapılanbirkötülüğekarşısesiniçıkarmamaklabirlikte,bunuunutmamak. içinebaygınlıklarçökmek *sıkıntı,fenalıkbasmak. içineçekilmek *Bkz.kabuğunaçekilmek. içineçekmek *solukalmak. *bilincinevarmak,anlamak. içinedertolmak *birşeyiyapmamaktandolayıüzülmek. içinedoğmak *hiçbirbelirtiyedayanmadan,birişinolacağınıveyaolduğunuöncedensezinlemek,malûmolmak. içinedokunmak *dertlendirmek,üzmek. içineetmek *Bkz.içinesıçmak. içinehüzünçökmek *kederlenmek,hüzünlenmek. içineişlemek *duygulanmak,etkilenmek,dokunmak. içinekapanmak(veyaiçineçekilmek) *çevresindekikişilerleilgikurmamak,duygularınıkimseyeaçmamak. içinekurtdüşmek *kendisinezararıdokunacakbirdurummeydanageleceğindenkuşkulanmak. içineoturmak *çoketkilemek,çoküzmek. içinesıçmak *bozupberbatetmek,içineetmek. içinesinmek(veyasinmemek) *isteğinceolduğuiçinhuzurvemutlulukduymak(duymamak). *içirahatetmek(etmemek). içinesokacağıgelmek *biriniçoksevmek. içinetükürmek *birşeyibozupberbatetmek. içiniaçmak *derdinianlatmak,içinidökmek. içinibayıltmak(veyakıymak) *(tatlı)ağırgelipartıkyiyememek. *çokkonuşarakveyaağırdavranarakbiriniusandırmak. *yoğunolarakhissetmek. içiniboşaltmak *sıkıntıvederdinisöylemek;öfkesiniaçığavurmak. içiniçekmek(iççekmekveyaiçgeçirmek) *üzüntüyleveyaözlemlederinsolukalmak. içiniçürütmek *ruhunukarartmak,bezdirmek,yıldırmak. içinidökmek *derdinianlatmak,içdünyasındakiduyguvedüşüncelerinibirbiranlatmak. * ferahlamak,rahatlamak. içiniezmek *üzüntüsünü,sıkıntısınıduymak. içinikarartmak *bunalımaveyasıkıntıyasokmak,endişeyedüşürmek. içinikemirmek *birüzüntüdenrahatsızlıkduymak,tedirginolmak. içinikurtyemek(veyakemirmek) *süreklibirkaygıiçindebulunmak. içiniokumak *biriningizli,saklıdüşüncelerinianlamak. içiniparçalamak(veyaparçaparçaetmek) *çoküzülmek,aşırıderecedesıkılıpharapolmak. içinisarmak *süreklidüşünmek,heponunlameşgulolmak. içinisıkmak *sıkıntıvermek. içiniyakmak *çoküzülmek. içiniyemek *çoküzülmek. içinin(veyayüreğinin)yağıerimek *telâşveyakaygıileüzülmek. içininateşiküllenmek *acısı,hüznü,kederisonbulmamak,sürmek. içirik *Yatakdoldurmayayarayanyün,pamuk,kıtıkgibişeyler. içirilme *İçirilmekişi. içirilmek *İçmesisağlanmak. içiriş *İçirmekişiveyabiçimi. içirme *İçirmekişi. içirmek *İçmekişiniyaptırmak,içmesinisağlamak. içirtme *İçirtmekişi. içirtmek *İçmekişiniyaptırmak. içiş *İçmekişiveyabiçimi,içim. içit *İçilecekşey. içitim *Vücudaşırıngailesıvıvermeişi,zerk. içitme *İçitmekişi,zerk. içitmek *Sıvıyışırıngavb.ilevücudavermek,zerketmek. içki *İçindealkolbulunaniçecek. *İçkiiçmeişi. içkiâlemi *İçkiliyemekeğlentisi. içkimasası *İçkisofrası. içkipsikozu *Alışkanlıkhâlindeveaşırıderecedeiçkikullanmanınyarattığıağırbunalım. içkisefası *İçkiâlemi. içkisofrası *İçkiiçilensofra. içkici *İçkiyapanveyasatankimse. *İçkiyedüşkünkimse,içici. içkicilik *İçkiyapmaveyasatmaişi. *İçkiyedüşkünolmadurumu. içkili *İçkiiçmişolan. *İçkiiçilen. *İçkiiçmişolarak. içkin *Varlığıniçindebulunan,varlığınyapısınakarışmışolan,mündemiç. *Yalnızcabilinçtenolan,yalnızcabilinçiçeriğiolarakvarolan(şey),mündemiç. *Deneyiçindekalan,deneyiaşmayan(şey). *Dünyaiçinde,dünyadaolan(şey). içkinlik *İçkinolmadurumu. içkisiz *İçkiiçmemişolan. *İçkiiçilmeyen." }, { "text": "*İçkiiçmemişolarak. içkiyibırakmak *içkiiçmektenvazgeçmek. içlem *Birkavramınçağrıştırdığıkapsamagirenniteliklerinveyataşıdığıözelliklerinbütünü,tazammun. *Birnesneniniçeriğinioluşturanşey. içlendirme *İçlendirmekişiveyadurumu. içlendirmek *İçlenmekişiniyaptırmak. içleneiçlene *Sürekliiçineatarak. içleniş *İçlenmekişiveyabiçimi. içlenme *İçlenmekişi. içlenmek *Kimseyebellietmedenbirşeyikendinedertetmek,duygulanmak. *Tanelenmek,içtutmak. içler(veyayürekler)acısı *(durum,olayvb.)çokacıklı,çoküzücü. içleracısı *Çokacıklı,üzüntüveren,dramatik. içli *(tanelisebzeveyakuruyemişleriçin)İçidolu. *Kolayduygulanıpincinen,duygulu,hassas,hisli. *Duygulandıran,etkili. içlidışlı *Hiçgizliişiolmayan,apaçık,olduğugibi,senlibenli,aşırıteklifsiz. içlidışlıolmak *karşılıklıolarakcandanveiçtendavranmak,teklifsizgörüşmek. *kızveoğullarınıkarşılıklıolarakevlendirmek. *karşılıklıolarakresmîdavranışlardanuzaklaşmak,candanveiçtendavranmak. içlidışlılık *İçlidışlıolmadurumu. içliköfte *Yağsızkıymaileincebulguriyiceyoğrulupiçioyularakyumurtabiçimindehazırlananveiçerisine kavrulmuşsoğanlıkıymakonduktansonrahaşlananveyakızartılanbirçeşitköfte. içlik *İçegiyilençamaşır,içgömleği. içlilik *Duyguluolmadurumu,duygululuk. içme *İçmekişi. *Bkz.İçmeler. içmesuyu *İçilebileceknitelikteolansu. içmece *İçmeler. içmek *Birsıvıyıağzaalıpyutmak. *Sigara,nargilevb.nindumanınıiçeçekmek. *(birşeybirsıvıyı)İçineçekmek,emmek. *İçkikullanmak. içmeler *İçindebirtakımminerallervetuzlarbulunan,suyuilâçolarakveçoğunluklaiçsürdürmekiçiniçilen kaynak. içre *İçinde. *Arasında,içinde. içrek *Belirlibirinsantopluluğunundışındakimseyebildirilmeyen,yalnızcasınırlı,darbirçevreyeaktarılan(her türlübilgi,öğreti),batınî,dışrakkarşıtı. içsel *İçleilgili,içeilişkin,dahilî. içsiz *(tanelisebzeveyakuruyemişleriçin)İçiolmayan. *Muhtevasıolmayan,kuru,anlamsız. *İçlâstiğiolmayan,tubeless. içten *Yürekten,candan,samimî. *Enönemli,canalıcınoktasından. içtenevlilik *Bkz.içevlilik. içteniçe *Gizligizli,bellietmeden. içtenpazarlıklı *Gizliniyetiniaçıklamayan. içtenlik *İçtenolmadurumu,içtendavranış,samimîlik,samimiyet. içtenlikle *İçtenbirbiçimde,samimiyetle. içtenlikli *İçten,samimî. içtenliksiz *İçtenolmayan,samimiyetsiz. içtenliksizlik *İçtenliksizolmadurumu,samimiyetsizlik. içtensiz *İçtenolmayan,samimiyetsiz. içtensizlik *İçtenolmamadurumu,samimiyetsizlik. içtepi *Bkz.tepi. içtihat *Görüş,özelgörüş,anlayış,kavrayış. *Yasadaveyaörfveâdethukukundauygulanacakkuralınaçıkçavetereddütsüzolarakbulunmadığı konularda,yargıcınveyahukukçunundüşüncelerindendoğansonuç. içtiklerisuayrıgitmemek *sıkıfıkıdost,arkadaşolmak. içtima *Toplanma,toplantı. *Askerlerinsilâhlıvedonatılmışolaraktoplanmaları. *Kavuşum. içtimaetmek *toplanmak. içtimaî *Toplumlailgili,toplumsal,sosyal. içtimaiyat *Toplumbilimi,sosyoloji. içtimaiyatçı *Toplumbilimci,sosyolog. içtinap *Sakınma,çekinme,kaçınma. içtinapetmek *sakınmak,çekinmek,kaçınmak. içyağı *Gevişgetirenhayvanlarınkarınboşluğundaiçorganlarınısarankalınyağ,şahım. idadî *Eskidenlisederecesindekiokullaraverilenad. idadiye *İdadî. idam *Ölümcezası. *Ölümcezasıverilenkimseyeuygulananinfazişlemi. idamcezası *Ölümcezası. idametmek *verilenölümcezasıhükmünüyerinegetirmek. idamsehpası *Darağacı. idame *Sürdürme,devamettirme. idameetmek *sürdürmek,devametmesinisağlamak. idamlık *Ölümcezasıilecezalandırılmışolan(kimse). *Ölümcezasıgerektiren. idare *Yönetme,yönetim,çekipçevirme. *Ülkeişlerininyürütülmesi,kamuyailişkinhizmetlerinbütünü. *Birkurumveyakuruluşunyönetildiğiyer. *Birkurumunişleriniyürütenkurul. *Tutum. *İdarekandiliveyalâmbası. *Hoşgörme,yetinme,gözyumma. idareetmek *yönetmek,çekipçevirmek. *tutumlukullanmak. *yetmek,yetişmek. *(alışverişte)elvermek,yeterliolmak,kurtarmak. *gözyummak,hoşgörmek. *örtbasetmek. idarehukuku *Kamuyönetimiiçindeyeralankuruluşlarıvebunlarınişleyişlerini,kişilerleilişkilerinivesorumluluklarını inceleyen,düzenleyenhukukdalı. idarekandili *Azışıkverenküçükgazlâmbası. idarelâmbası *İdarekandili. idarece *İdareyönünden,idaretarafından. idareci *Yönetici. *İdareeden,hoşgörülü. *Becerikli,tutumlu. idarecilik *İdareciolmadurumu. *İdareciningörevi,yöneticilik. idarehane *Gazete,dergigibiyayımkurumlarındayazıişlerinebakılanyer,yönetimyeri. *Birişiveyakuruluşuyönetenlerinbulunduklarıyer,büro. idareimaslahat *Birişi,gerektiğigibideğildegününşartlarınagöreyapma;işiolurunabırakmak. idareimaslahatetmek *birişigelişigüzelyapmak. idareimaslahatpolitikası *Birişiolurunabırakmatutumu. idareimaslahatçı *Birişisağlambirtemeleoturtmadanogününşartlarınagöreyapan(kimse). idareli *İdareetmesinibilen,iyiyöneten. *Tutumlu. *Tutumaelverişli,ekonomik. idaresinibilmek *yerinegöreharcamak,tutumludavranmak. idaresiz *İdareetmesinibilmeyen,gevşek,beceriksiz(kimse). *Tutumsuz. idaresizlik *Gevşeklik,beceriksizlik. *Tutumsuzluk. idareten *İdareetmeküzere. idarî *Yönetimleilgili,yönetimsel. iddia *İlerisürülereksavunulandüşünce,sav. *Kendindeolmayanbiryeteneği,birdurumuvarmışgibigösterme. *Dediğindedirenme,inat. iddiaetmek *sözündedirenmek,biriddiailerisürmek. iddiacı *Dediğinde,iddiasındahaksızdaolsadirenen,inatçı(kimse). iddiacılık *İddiacıolmadurumu. iddialaşma *İddialaşmakişi. iddialaşmak *Karşılıklıiddiayagirmek. iddialı *Biriddiasıolan. *Kendineçokgüvenen. iddianame *Savcılığınsoruşturmasonundaeldeettiğikanıtlarıveiddialarınıiçindetopladığı,mahkemedeokunanyazı. iddiasız *Biriddiasıolmayan;alçakgönüllü,mütevazı. iddiasızlık *İddiasızolmadurumu. iddiayatutuşmak *karşıtiddialardabahsegirişmek. ide *Bkz.idea. idea *Uzayvezamanınötesinde,öznenindışında,kendiliğindenvarolan,duyularladeğil,yalnızcaruhen algılanabilenasılgerçeklik,düşünce,fikir. ideal *Ülkü,mefkûre. *Düşüncenintasarlayabileceğibütünüstünniteliklerikendindetoplayan. *Yalnızdüşünceilekavranabilen. idealist *Ülkücü. *İdealizmöğretisinebağlıfilozof. idealistlik *İdealistolmadurumu. idealize *İdealdurum. idealizeetmek * idealdurumagetirmek. idealizm *Ülkücülük. *Bilgidetemelolarakdüşünceyialanvevarlığıinsandüşüncesininkurduğunukabuledenöğretileringenel adı. idealleştirme *İdealleştirmekişi. idealleştirmek *İdealdurumagetirmek. idealsiz *İdealiolmayan. idefiks *Saplantı,sabitfikir. identik *Özdeş. ideolog *Birfelsefîveyatoplumsalöğretiyesistemlibiçimdebağlanankimse. *Birideolojininakılhocalığınıyapankimse. ideologlar *Düşselbiridealebağlıolankimseler. *Fransa'dafizikötesiniortadankaldırarakmanevîbilimleriantropolojiyevepsikolojiyedayandırmayı amaçlayan,Condillac'abağlıfelsefeokulununtaraftarlarınaverilenad. ideoloji *Siyasîveyatoplumsalbiröğretioluşturan,birhükûmetin,birpartinin,birgrubundavranışlarınayönveren politik,hukukî,bilimsel,felsefî,dinî,moral,estetikdüşüncelerbütünü. ideolojik *İdeolojiileilgili. idil *Kıryaşamıiçindeaşkkonusunuişleyenkısaşiir. idiopati *Kapanduygu. idiş *Bkz.iğdiş. idman *Vücudungücünüartırmakiçinyapılanalıştırma,spor,jimnastik. *Herhangibirdurumaveyaşeyealışkanlıkkazanma. idmanyapmak *bedenhareketleriyapmak. idmancı *İdmanyapansporcu. idmanlı *İdmanyaparakçeviklikkazanmışolan(kimse). *Herhangibirşeyealışmışveonuyadırgamazdurumagelmişolan(kimse). idmansız *İdmanyapmamışolan,idmanıolmayan,çevikliğiolmayan,ham. *Birişe,birdurumahenüzalışmamışolan,acemi. idrak *Anlamayeteneği,anlayış,akılerdirme. *Erişme,ulaşma. *Algı. idraketmek *akılerdirmek,anlamak,kavramak. *erişmek,ulaşmak. idraksiz *Anlayışsız,ahmak. idraksizlik *İdraksizolmadurumu,anlayışsızlık. idrar *Böbreklerdekandansüzülerekidraryollarıyladışarıyaatılansıvı,sidik. idrarzoru *İdrartorbasındabirikenidrarıdışarıatmadazorlukçekme,sidikzoru." }, { "text": "idrisağacı *Meyvesihoşkokulu,kerestesigüzelbirkiraztürü,kokulukiraz,mahlep(Prunusmahaleb). idrisotu *Birtürayrıkotu. ifa *Birişiyapma,yerinegetirme. *Ödeme. ifaetmek *yapmak,yerinegetirmek. *ödemek. ifade *Anlatım. *Deyiş. *Birduyguyuyüzaracılığıylaanlatanbelirtilerinbütünü. *Mahkemedetanıkvesanıklarınolayhakkındasözlüaçıklamaları. *Dışavurum. ifadeetmek *anlatmak. *önemtaşımak. ifadevermek *birolaylailgiliolarakgördüğünü,bildiğiniyetkiliveyailgilikimseyesöylemek. ifadelendirme *İfadelendirmekişi. ifadelendirmek *Anlamlandırmak,birşeyanlatırdurumagetirmek. ifadesinialmak *sorguyaçekmek. *görgütanığınınanlattıklarınıyazmak. *üstüngelmek;yenmek;tepelemek. iffet *Cinsîkonulardaahlâkkurallarınabağlılık,sililik. *Namus. iffetli *İffettinikoruyan,sili,afif. iffetsiz *İffetinikorumayan,silisiz. iffetsizlik *İffetsizolmadurumu,silisizlik. ifilifil *(rüzgâr,kariçin)Hafif,kesintiliveyavaşbirbiçimde. *Efilefil. ifildeme *İfildemekişiveyadurumu. ifildemek *Hafifçetitremek;ürpermek. iflâh *Kötü,güçbirdurumdankurtulma,iyibirdurumagelme,onma. iflâhetmek *kötübirdurumveyahastalıktankurtarmak. iflâholmak *onmak,düzelmek. iflâholmamak *onmamak. iflâhıkesilmek *çaresizkalmak. iflâhınıkesmek *gücünütüketmek,birdahadüzelemeyecekbirdurumagetirmek. iflâs *Borçlarınıödeyemediğimahkemekararıiletespitveilânolunantüccarındurumu,batkı. *Yenilgiyeuğramak,değeriniyitirme. iflâsanlaşması *İflâsileilgilialınankarardansonraborçlarınödenmesineilişkinanlaşma. iflâsbayrağınıçekmek(veyaborusunuçalmak) *(ticarette)batmak. *herşeyiniyitirmek. iflâsdavası *İflâsişlerinebakanmahkemelerdeaçılandava. iflâsetmek *(birkimseveyakuruluşiçin)mahkemekararıylaanaparasınıyitirdiğiaçıklanmak,batmak. *(düşünce,iddia,tez,kimsevb.)yenilgiyeuğramak,değeridüşmek. iflâsmasası *İflâsdavasınınaçıldığıandaborçlarınbirleştirildiğidurum. ifna *Yoketme. *Tüketme. ifnaetmek *yoketmek. *tüketmek. ifrağ *Birşeyibaşkabirbiçime,çevirme. *Boşaltım. ifrat *Herhangibirkonudaçokilerigitme,ölçüyüaşma,aşırıdavranma,taşkınlık. ifratderecede *Aşırıölçüde. ifrattefrit *Olumluveolumsuzanlamdaenuçnoktalar. ifrattefrittekalmak(veyabulunmak) *enuçnoktalardabulunmak. ifratakaçmak *çokilerigitmek,aşırıdavranmak. ifratavardırmak *birşeyinölçüsünükaçırmak. ifraz *Birarazininbölünmesi,parsellereayrılması. *Salgı. ifrazetmek *biraraziyibölmek,parsellereayırmak. *salgılamak. ifrazat *Vücuttançıkankan,irin,tergibişeyler,salgılar. ifrit *Doğumasalveefsanelerinde,kötüvekorkunçcin. *Öfkeli,ortalığıbirbirinekatankimse. ifritkesilmek(veyaolmak) *çoköfkelenmek,çokkızmak. ifritleşme *İfritleşmekişiveyadurumu. ifritleşmek *İfritolmak. ifsat *Düzenibozma,karışıklıkçıkarma. *Kargaşalık. ifşa *Herhangigizlibirşeyi,açığaçıkarma,yayma. ifşaetmek *gizlibirşeyiortayadökmek,açığavurmak,yaymak,ilânetmek,afişeetmek,reklâmetmek. ifşaat *Gizlibirşeyiortayaçıkarmakiçinyapılanaçıklamalar. ifta *Herhangibirişleminveyaeylemindinkurallarınauygunolupolmadığıkonusundailmiyemensuplarının fikirbeyanetmeyetkisi,fetvaverme. iftar *Oruçaçma,oruçbozma. *Oruçaçmazamanı. *Ramazandaakşamyemeği. iftaretmek *oruçbozmak. iftarsofrası *Ramazandaakşamezanıokununcaoruçaçmakiçinhazırlanmışsofra. iftartabağı *Ramazandagenelliklelokantalardayemeköncesiiftaraçmakiçingenişçebirtabağadizilmişyiyecekler. iftartopu *İftarzamanınıbildirmekamacıylapatlatılantop. iftarvakti *Ramazandaoruçaçmazamanı. iftaryemeği *Ramazandaoruçaçmakiçinhazırlananyiyecekveiçeceklerintümü,iftarsofrası. iftarzamanı *İftarzamanı. iftariye *İftariçinhazırlanmışçerezveyiyecek. iftariyelik *Ramazandaiftaraçmakiçinilkağızdayenilecekveiçileceklerintümü. iftarlık *Oruçaçmakiçinhazırlananyiyecek. *İftardayenmeyeelverişli. iftihar *Övünme,kıvanma,kıvanç,övünç. iftiharetmek *kıvançduymak,övünmek. iftiharlistesi *Övünççizelgesi. iftiharageçmek *okuldakibaşarısıveiyidavranışlarısebebiyleüstünöğrenciseçilmek,övünççizelgesindeyeralmak. iftira *Kasıtlıveasılsızsuçyükleme,karaçalma,bühtan. iftiraetmek(veyaatmak) *birsuçubirininüzerineatmak,karaçalmak,karasürmek. iftiracı *Karaçalan,iftiraeden(kimse),müfteri. iftiracılık *İftiracıolmadurumu. iftirayauğramak *kasıtlıveasılsızsuçyüklenmek. iguana *İguanagillerden,1-2mboyunda,Amerika'nıntropikalbölgelerindeyaşayan,sırtındadikenliçıkıntılar bulunan,pullu,büyüksürüngen,Hintkertenkelesi(Iguanatuberculara). iguanagiller *Sürüngenlersınıfından,örnekhayvanıiguanaolanbirfamilya. iğ *Pamuk,yüngibişeylerieğirmektekullanılan,ortasışişkin,ikiucusivrivebunlardanbiriçoğukezçengelli ağaçaraç,eğirmen,kirmen. *Arabaokununekseni. *Değirmentaşınınortasındabulunanveyukarıdakiüsttaşageçendemireksen. *Bkz.iğiplik. iğağacı *AnayurduAsya'nındağlıkbölgeleriolan,bazıtürlerindeyapraklarıkışındökülen,odunutornacılıkve kaplamacılıktakullanılan,kömürüilekarakalemresimyapılanküçükbirağaç(Evonymus). iğiplik *Mitozbölünmesırasındaoluşaniğbiçimindekiuzantı. iğyağı *Yüksekhızlıveazyüklüparçalarınyağlanmasındakullanılan,düşükviskozitelibiryağ. iğbirar *Gücenme,güceniklik,kırgınlık. iğci *İğkullanan,yapanveyasatan(kimse). iğde *İğdegillerinörnekbitkisiolanbirağaç(Elaeagnus). *Buağacınzeytinbiçiminde,kabuğukırmızıyaçalansarırenkte,beyazunlu,tadımayhoşyemişi. iğdegiller *İkiçeneklilerden,örneğiiğdeolanbitkifamilyası. iğdemir *Marangozluktaağaçdelmekiçinkullanılançelikaraç. İğdir *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. iğdiş *Erkeklikbezleriçıkarılarakveyaburularakerkeklikgöreviniyapamayacakdurumagetirilmişolan(hayvan ve özellikleat). iğdişetmek *hayvanlardaerkeklikbezleriniçıkarmakveyakörletmek,burmak,enemek. iğfal *Aldatma,ayartma,kandırma,baştançıkarma. *Birkadınıaldatma,baştançıkarma. iğfaletmek *aldatmak,kandırmak,baştançıkarmak. *birkadınıaldatmak,baştançıkarmak. iğlik *İçindeherhangibirsayıdaiğbulunan. iğmek *Bkz.eğmek. iğne *Dikişdikmeyeyarayan,ince,ucusivri,birucundaiplikgeçecekdeliğibulunançelikaraç. *İkişeyibirbirinetutturmayayararince,uzun,ucusivri,metalaraç. *Topluiğneninsüsolarakkullanılantürü. *Altındakiiğneiletutturulansüseşyası. *Bazıaraçlarınucusivriparçaları. *Kaslarveyadamaryoluylavücudasıvıbirilâcıvermekiçinkullanılanaraç,enjektör,şırınga. *Zerkyoluilevücudaverilenilâç. *Vücudabuyollailâçvermeişi. *Dokunaklısöz. *Bazıböceklerdebulunansavunmaorganı. *Oltanınucundakiküçükçengel. *Bitkilerdeyumurtacıklatepecikarasındakisapçık. iğneardı *İğneyi,çıkışnoktasınıngerisindensaplayıpdahaileridençıkararakyapılanaralıksızdikişveyanakıştürü. iğneatsanyeredüşmez *çokkalabalık. iğnedeliği *İğneninarkasındaiplikgeçirilendelik. iğnedeliğigibi *küçücük. iğnedeliğindenHindistan'ıseyretmek *küçükbirolaydanbüyükanlamlarçıkarmak. iğnedeliğinegirmek *kimseninbulamayacağıbirbiçimdegizlenmek,saklanmak. iğneilekuyukazmak *yetersizaraçlarla,süreklivesabırlıçalışmalarlaçokgüçolanveyaçokağıryürüyenbirişibaşarmaya çalışmak. iğneipliğedönmek *çokzayıflamak. iğneoyası *İğneyledeğişikbiçimliveyadüğümlüilmekleroluşturularakvebunlarbirleştirilerekyapılanoya. iğneüstündeoturmak *Bkz.dikenüstündeoturmak. iğneyapmak(veyavurmak) *iğneilevücudasıvıbirilâçvermek. iğneyaprak *Çamtürlerindegörülen,inceuzun,sivriuçluyaprak. iğneyapraklılar *Kozalaklılar. iğneyastığı *İğnelik. iğneyurdu *İğnegözü,iğnedeliği. iğneyutmuşite(veyamaymunadönmek) *zayıfvebitkindurumagelmek. iğneci *İğneyapankimse. iğnecik *Bazıomurgasızhayvanlardarastlanansilisveyakalkerdenoluşmuş,iğnebiçimindeküçükçıkıntı. *Denizteknelerindedümenmenteşesi. iğnecilik *İğnecininyaptığıiş. iğnedenipliğekadar *nekadareşyavarsa,herşey. iğnedenlik *İğnelik. iğneleme *İğnelemekişi. iğnelemek *İğneiletutturmak. *Üstükapalıolarakonurkırıcı,üzüntüvericisözsöylemek. iğnelenme *İğnelenmekişi. iğnelenmek *İğnelemekişiyapılmak,veyaiğnelemekişinekonuolmak. *İğnebatargibiacıduyulmak. iğneleyici *Kırıcı,dokunaklı(sözveyadavranış). *Kırıcıbirbiçimde. iğneleyiş *İğnelemekişiveyabiçimi. iğneli *İğnesiolan. *İğneiletutturulmuş,iğnelenmiş. *Kırıcı,gücendirici;dokunaklı,onurkırıcı,kinayeli. iğnelifıçı *Çoksıkıntıveüzüntüverendurumveyaşey. iğnelisöz *Dokunaklı,kırıcısöz. iğnelik *Üzerineiğnesaplananküçükyastık,iğnedenlik,iğneyastığı. iğneyikendine,çuvaldızıbaşkasınabatırmak *hoşlanılmayanbirdavranışıbaşkalarındanöncekendindedenemek. iğrenç *İğrenmeduygusuuyandıran,tiksindiren,müstekreh. iğrençlik *İğrençolmadurumu." }, { "text": "iğrendirme *İğrendirmekişi. iğrendirmek *İğrenmesineyolaçmak. iğrengen *Herşeydeniğrenmehuyuolan. iğrengenlik *İğrengenolmadurumu. iğrenilme *İğrenilmekişiveyadurumu. iğrenilmek *İğrenmekişiyapılmak. iğreniş *İğrenmekişiveyabiçimi. iğrenme *İğrenmekişi. iğrenmek *Birşeyitiksindiricibulmak,istikrahetmek. *Aşağılık,bayağıbulmak,tiksinmek. iğrenti *İğrenme. iğreti *Bkz.eğreti. iğretileme *Bkz.eğretileme. iğretilik *Bkz.eğretilik. iğri *Bkz.eğri. iğrilik *Bkz.eğrilik. iğrilmek *Bkz.eğrilmek. iğritmek *Bkz.eğritmek. iğtinam *Ganimetyoluylaalma,yağma. ihale *Birişiveyabirmalıbirçokistekliarasındanenuygunşartlarlakabuledenebırakma,eksiltmeveyaartırma. ihaleetmek *birişienuygungörülenebırakmak. ihaleyeçıkarılmak *eksiltmeye(veyaartırmaya)çıkarılmak. iham *Kuruntuyadüşürme. *İkianlamıolanbirsözünaklaenazgelenanlamınınamaçlanarakkullanılmasıveanlamıgüçlendirmesi sanatı. ihanet *Hıyanet,hainlik. *Sevgidealdatma,sadakatsizlik. *Gerektiğindeyardımdabulunmama,birkimseningüveniniyoketme. ihanetetmek *hainlik,kötülüketmek. *(karı,kocaiçin)aldatmak. ihaneteuğramak *aldatılmak,sadakatsizlikgörmek. ihata *Kuşatma,sarma,çevirme,çevreleme. *Kavrayış,anlayış. ihataetmek *çevirmek,çevrelemek,kuşatmak,sarmak. *kavramak,anlamak. ihatalı *Alanıgeniş. *Kavrayışlı,anlayışlı. ihbar *Bildirme,bildirim,haberverme. *Suçlusaydığıbiriniveyasuçsaydığıbirolayıyetkilimakamagizlicebildirme,eleverme. ihbaretmek *bildirmek,habervermek. *birsuçuveyasuçluyuyetkilimakamagizlicebildirmek. ihbartazminatı *Bildirimödencesi. ihbarcı *Haberveren,bildirenkimse. *Muhbir. ihbarcılık *Muhbirlik. ihbariye *Habervermekâğıdı,bildirim,ihbarname. *Habervermeücreti. ihbarlama *İhbarlamakişi. ihbarlamak *İhbaretmek. ihbarlı *Öncedenbildirilmiş,haberverilmiş. ihbarname *Habervermekâğıdı,bildirim,ihbariye. ihdas *Ortayaçıkarma,meydanagetirme. *Kurma. ihdasetmek *ortayaçıkarmak,meydanagetirmek. *kurmak. ihlâl *Bozma,zararverme. ihlâletmek *bozmak,zararauğratmak. ihlâs *Temizsevgiveyürektenbağlılık. *Safibadet. ihlâslı *İhlâsıyerindevesağlamolan(kimse). ihmal *Gerekenilgiyigöstermeme,boşlama,savsaklama,savsama,önemvermeme. ihmaledilmek *unutulmak,yoksayılmak,kaldırılmak. ihmaletmek *savsamak,savsaklamak,boşlamak,önemvermemek. ihmalci *Savsak,ihmalkâr. ihmalcilik *İhmalciolmadurumu. ihmalkâr *Savsak,ihmalci. ihmalkârlık *Savsaklama. ihnaklama *Sıkıştırma. ihracat *Birülkeninürettiğimallarıbaşkabirülkeyeveyaülkeleresatması,dışsatım. ihracatçı *İhracatişleriyleuğraşan,dışsatımcılık. ihracatçılık *İhracatişleriyleuğraşma,dışsatımcılık. ihraç *Çıkarma,dışarıyaatma. *Üretimfazlasınıyurtdışınasatma. ihraçedilmek *ilişkisikesilmek,çıkarılmak. ihraçetmek *çıkarmak,dışarıatmak. *üretimfazlasımalıyurtdışınasatmak. ihram *EskidenYunanlıların,Romalıların,günümüzdedeBerberîlerinbüründüklerigeniş,beyaz,yünlüçarşaftan giysi. *Kâbe'yegirerkenhacılarınörtündükleridikişsizbürgü. *Yünyaygı. ihramagirmek *hacgöreviniyerinegetirmeküzereihramgiymek. ihramdançıkmak *hacgörevinitamamladıktansonragiyilenihramıçıkarmak. ihraz *Kazanma,eldeetme,erişme. ihrazetmek(veyaeylemek) *kazanmak,eldeetmek,erişmek. ihsan *İyiliketme,iyidavranma. *Bağışlama,bağıştabulunma. *Bağışlananşey,kayra,lütuf,inayet,atıfet. *Karşılıkbeklemedenyapılanyardım,iyilik. ihsanetmek(veyabuyurmak) *bağıştabulunmak,bağışlamak. ihsanıhümayun *Padişahtarafındanyeteneğiveyabaşarısıdolayısıylabirineverilengörev,rütbeveyaödül. ihsas *Üstükapalıanlatma,sezdirme,ima. *Duyum. ihsasetmek *sezdirmek,imaetmek. ihtar *Uyarma,dikkatçekme,uyarı. *Birşeyibirinehatırlatma. ihtaretmek *hatırlatmak,uyarmak,dikkatiniçekmek. ihtarname *Resmîihtaryazısı,protesto. ihtida *Başkabir dindençıkıpMüslümanolma. ihtifal *Anmatöreni. ihtikâr *Vurgunculuk,vurgun,spekülâsyon. ihtilâç *Çırpınma. ihtilâçetmek *çırpınmak. ihtilâf *Ayrılık,anlaşmazlık,aykırılık,uyuşmazlık. ihtilâfadüşmek *anlaşamamak,bozuşmak,uyuşamamak. ihtilâl *Birdevletinsiyasî,sosyalveiktisadîyapısınıveyayönetimdüzeninideğiştirmekamacıylahukukkurallarına vekanunlarauymaksızıncebirvekuvvetkullanarakyapılangenişhalkhareketi,devrim. *Kargaşalık,düzensizlik,karışıklık. *Köklüdeğişim. ihtilâlci *İhtilâlyanlısıveihtilâlyapankimse,devrimci. ihtilâlcilik *İhtilâlciolmadurumu,devrimcilik. ihtilâm *Düşazması. ihtilâs *Aşırma,özellikleparaaşırma,aşırtı. ihtilât *(hastalık,başkabirhastalıkla)Karışma. *Karşılaşıpgörüşme. ihtilâtetmek(veyayapmak) *hastalıkbaşkabirhastalığadönmek. ihtimal *Birşeyinolabilmesidurumu,olabilirlik,olasılık. *Belki,olaki. ihtimalki *olabilirki,belki. ihtimalvermemek *birşeyingerçekleşeceğini,olabileceğinihiçdüşünmemek. ihtimalî *Olabilen,olasılı,belkili. *Belkili. ihtimaliyethesabı *Bkz.ihtimallerhesabı. ihtimallerhesabı *Olasılıklarhesabı. ihtimam *Özen,özenme,dikkatlidavranma,itina. *İyi,özenlibakım. ihtimametmek(veyagöstermek) *özengöstermek,dikkatledavranmak. ihtira *Yenibirşeybulma,türetme. ihtiraberatı *Bilinenaraç,gereçlerleveyaratıcıgüçleyenibirşeybulana,bulduğu şeydenbirsüreyalnızkendisinin yararlanmasıiçindevletçeverilenbelge. ihtiram *Saygı. ihtirambirliği *Devletbüyüklerini,yüksekmakamlardakikumandanlarıkarşılamakveuğurlamaklagörevlibirlik,tören birliği. ihtiramduruşu *Saygıduruşu. ihtiramkıt'ası *İhtirambirliği. ihtiras *Aşırı,güçlüistek. *Tutku. ihtiraslı *Aşırıistekli. *Tutkulu. ihtiraz *Çekinme,sakınma. ihtisap *Belediyememurununişivedairesi. ihtisar *Sözükısakesme,kısaltma. *Birmetindengereksizayrıntılarıçıkarma. ihtisas *Duygu. *Duygulanma. ihtisas *Uzmanlık,uzmanlaşma. ihtisasyapmak *bellibirkonudaözeleğitimgörmek,uzmanlaşmak,ihtisaslaşmak. ihtisaslaşma *İhtisaslaşmakişi. ihtisaslaşmak *Herhangibirkonudauzmanlaşmak. ihtişam *Büyüklük,gözalıcılık,gösterişlilik,görkem. ihtişamlı *İhtişamıolan. ihtiva *İçinealma,içindebulundurma,içerme. ihtivaetmek *içinealmak,içindebulundurmak,içermek,kapsamak. ihtiyacacevapvermek *ihtiyacınıkarşılamak. ihtiyacıolmak *gereksemek,gereksinmek. ihtiyaç *Gerekseme,gereksinme. *Güçlüistek. *İhtiyaçduyulanşey. *Yoksulluk,yokluk. ihtiyaçduymak *birşeyikendisiiçingereksaymak. ihtiyar *Yaşlı,kocamışolan(kimse). *Babaveyaanne. ihtiyar *Seçme. ihtiyaretmek *yaşlandırmak,kocaltmak. ihtiyaretmek *seçmek,üstüntutmak. *katlanmak. ihtiyarheyeti *Köytüzelkişiliğinde,muhtarbaşkanlığındagörevyapankişilerdenoluşanyetkiliorgan. ihtiyarmeclisi *Bkz.ihtiyarheyeti. ihtiyarolmak *yaşlanmak. ihtiyarcık *Yaşlılarakarşıacımaifadesiolarakkullanılır. *Zavallı,yaşlı(kimse). ihtiyarî *İsteğebağlı,seçmeliolan,seçimlik. ihtiyarlama" }, { "text": "*İhtiyarlamakişi,yaşlanma. ihtiyarlamak *Yaşıilerlemek,yaşlanmak,kocamak. *İhtiyargörünüşüalmak,ihtiyargörünmek. ihtiyarlatma *İhtiyarlatmakişi. ihtiyarlatmak *İhtiyarolmadurumunagelmesinesebepolmak. ihtiyarlayış *İhtiyarlamakişiveyabiçimi. ihtiyarlık *İhtiyarolmadurumu,yaşlılık. *Herbakımdangüçsüzlük,yetersizlik,zayıflık. ihtiyarlıksigortası *Bkz.yaşlılıksigortası. ihtiyarsız *Seçmesiz,iradedışı. *Düşünmeksizin,eldeolmadan. ihtiyat *Herhangibirkonudaileriyidüşünerekölçülüdavranma,sakınma. *Gereğindenfazlaolupsaklanan,yedek. *Savaşsırasındaharekâtıngelişmesineetkidebulunmakiçinheransavaşagirebilecekbiçimdehazır bulundurulanbirliklereverilenad. ihtiyatakçesi *Yedekakçe. ihtiyatkaydıile *doğruluğuşüpheligörülerek. ihtiyaten *Herduruma,herihtimalekarşı,ilerisinidüşünerek. ihtiyatî *İlerisidüşünülerekyapılan. ihtiyatîtedbir *İlerisidüşünülerekalınanönlem(ler). *Yargılamaöncesiyasalorganlarcaalınanönlem(ler). ihtiyatkâr *Sakıngan,ihtiyatlı. ihtiyatkârlık *İhtiyatlıolmadurumu. ihtiyatlı *Herhangibirkonudaileriyidüşünerekölçülüdavranan,önlemalan,sakıngan,ihtiyatkâr. ihtiyatlıbulunmak *beklenmediksonuçlarakarşıhazırlıklıolmak. ihtiyatlıdavranmak *uyanıkolmak,düşünerekdavranmak. ihtiyatlıolmak *herhangibirkonudaileriyidüşünerekölçülüdavranmak. ihtiyatsız *İhtiyatlıdavranmayan. ihtiyatsızlık *İhtiyatsızolmadurumu. ihtiyatsızlıketmek *önlemalmadandavranmak. ihtizaz *Titreşme,titreşim. ihvan *Yakındostlar,arkadaşlar. *Aynıokulveyatarikattanolankimseler. ihya *(yeniden)Canlandırma,diriltme. *Çokiyidurumagetirme,geliştirme,güçlendirme. *Yenibirgüç,umut,erinçverme. ihyaetmek *canlandırmak. *mutluluğakavuşturmak. *mamurbirdurumagetirmek. ihyaolmak *mutluluğakavuşmak;dahaiyibirdurumagelmek. *mamurbirdurumagetirilmek. ihzar *Hazırlama,hazıretme. ihzarî *Hazırlıkniteliğindeolan,hazırlayıcı. -ik *Bkz.-ık/-ik. ika *Yapma,etme. ikaetmek *yapmak,işlemek. ikame *Yerinekoyma,yerinekullanma. *Ayağakaldırma,ayaktadurdurma. *(davaiçin)Açma. *Yerinekonulan,yerinegeçen(şey). ikameetmek *yerinekoymak. *ayaktadurdurmak. *davaaçmak. ikamemallar *Birbirlerininyerinegeçen,konulabilenmallar. ikamet *Biryerdeoturmaeğleşme. ikametetmek *biryerdeoturmak,eğleşmek. ikametememuredilmek *sürgüncezasıverilmek. ikametgâh *İkametedilen,oturulanyer,konut. ikametgâhilmühaberi *Konutbelgesi. ikametgâhkâğıdı *Bkz.ikametgâhilmühaberi,konutbelgesi. ikaz *Uyarma,uyarı,dikkatçekme,ihtar,tembih. *Uyandırma. ikazetmek *uyarmak,dikkatçekmek. ikbal *Bahtaçıklığıveyayüksekbirmakama,durumaerişmişolmadurumu. *İstek,arzu. *Padişahaveyaşehzadeyeeşolmayaaday,gözdecariye. ikbaldüşkünlüğü *Önceiyibiryaşantısıvarkengözdendüşerekyoksulolmadurumu. ikbaldüşkünü *Önceiyibiryaşantısıvarkengözdendüşerekyoksulluğamecburkalankimse. ikbalisönmek *dahaönceiyiolandurumveyaişibozulmak. ikdam *Gayretleçalışma,sürekliuğraşma. ikebana *Bellikurallaragöreyapılançiçekdüzenlemesi. iken *Esnasında,...-dığı/-diğihâlde,...-dığı/-diğizaman. iki *Birdensonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,2,II. *Birdenbirartık. ikiahbapçavuş *heryerdehepbirliktegörülen,birbirindenayrılmayanikiarkadaşiçinşakayollusöylenir. ikianlamlı *İkianlamagelenveyaikişekildeyorumlanabilen. *Bkz.ikircil. ikianlamlılık *İkianlamagelmeveyayorumlanabilmedurumu. *İkircil. ikiaradabirderede(kalmak) *sıkışık,zorşartlaraltında(kalmak). ikiaradakalmak *birbirinekarşıtikikişiarasındaneyapacağınıbilemeyerekşaşırmak. ikiateşarasında(kalmak) *zorbirdurumdakararverememek. ikiayağınıbirpabucasokmak *birinibirişihemenyapmasıiçinçoksıkıştırmak. ikiayaklı *İkiayağıolan(hayvanveyaeşya). ikiayaklılık *İkiayaklıolmaözelliğiveyadurumu. ikibaşlı *İkibaşlıolan. ikibaşlılık *İkibaşlıolmadurumu. *Yönetimdebirdenfazlayetkiyesahipolma. *Yönetimdebirdençokkişininmüdahalesisonundaişlerinsarpasarması. ikibaştanolmak *birşey,herikitarafınaynışeyiistemesiyle,iyiniyetiylegerçekleştirilebilmek. ikibir *Oyunda,zarlardanbirininbir,öbürününikibenekliolanyüzününüstegelmesi. ikibuçukluk *Çeyrekliradeğerindepara. *Maçlardaoyunsahasınındışınaçıkantoplarıgetirenkimse,toptoplayıcı. ikibüklüm *Belibükük,önedoğrueğik. ikibüklümolmak *(yorgunluk,hastalık,yaşlılıkgibisebeplerle)belibükülmek,önedoğrueğilmek. *(riyakârlık,dalkavukluk,gerçekolmayansaygıgibisebeplerle)ikikatolupöneeğilmek. ikicambazbiripteoynamaz *kurnazlıktaeşitolanikikimsebirbirlerinialdatamaz. ikicamiarasındakalmışbeynamaz(veyabînamaz) *ikiyoldanhangisinitutacağınışaşırmışkimseleriçinkullanılır. ikicanlı *Gebe,yüklü,hamile. ikicanlılık *İkicanlıolmadurumu. ikicihan *Dünyaveahret,İslâminancınagörebudünyaveebedîolanötekidünya. ikicihanda *Budünyadaveötekidünyada. ikicinslikli *Bkz.ikieşeyli. ikiçenekliler *(Jessieu'nünbitkisınıflamasınagöre)Tohumlarındaikiçenekbulunankapalıtohumlubitkilersınıfı. ikiçenetli *Çatladığındakabuğuikiçeneteayrılan(meyve). *İkiparçalıkavkısıbirbirinekaslarlabağlıyassısolungaçlılardanmidye,istiridyegibi(hayvan). ikiçenetliler *İkiçenetlikabukluyumuşakçalarsınıfı. ikiçıplakbirhamamayakışır *ikiyoksulkimseninbirbiriyleevlenmesininuygunolmayacağınıanlatmakiçinkullanılır. ikiçiftlâf(lâkırdıveyasöz)etmek *birkaçsözsöylemek. ikiçifte *Kürekyarışlarındasancakveiskelesindeikişerküreğiolantekne. ikidilli *İkiayrıdildeolan. ikidillilik *İkiayrıdilesahipolmaveyaikiayrıdiliokuyupyazmagücündevebecerisindeolma. *İkidilinbiraradakonuşulduğubölgeveyaülke. ikidirhembirçekirdek *çokgüzelveözenligiyinmiş. ikidüzlemli *İkidüzleminkesişmesindenoluşan(açı). ikielbirbaşiçin *ancakkendigeçiminisağlayabilenler,başkalarınayardımedecekbirdurumdadeğildir. ikieli(birinin)yakasındaolmak *kıyametteondandavacıolmak. ikieliböğründekalmak *çaresizkalıpneyapacağınıbilememek. ikielikanda(veyakızılkanda)olsa *elindekiişnekadarönemliolursaolsun. ikielişakaklarındadüşünmek *derinderindüşünmek. ikieliyanınagelmek *ölerekTanrıkatınaçıkacağıiçinyalansöylemek. ikieşeyli *Erkekvedişieşeyorganlarıbiraradabulunan,ikicinslikli. ikievcikli *Erkekvedişiçiçekleriayrıayrıbitkilerdebulunan(bitki). ikifazlı *Aralarındadevrenindörttebirikadarfazfarkıolan(aynıfrekansvegenlikteikialternatifakımveya gerilim). ikigeçeli *Karşılıklıikisıraolarak,ikiyanlı. ikigönülbiroluncasamanlıkseyranolur *birbirinisevenleriçinzenginlikönemlideğildir. ikigözüikiçeşmeağlamak *sürekliveyaçokağlamak. ikigözüm(ikigözümünnuru) *okşayıcıbirseslenişolarakkullanılır. ikihırtı,birpırtı *aşırıyoksulluğuanlatır. ikikanatlılar *Çiftkanatlılar. ikikaptanbirgemiyibatırır *biriş,ikitaraftangelenbuyruklarlayürütülemez. ikikarpuzubirkoltuğasığdırmak *aynıandaikiişiveyagöreviyapmak. ikikatolmak *ikibüklümolmak. ikikatlı *Üstüsteikikatıolan. ikikereikidörteder *gerçekliğindenşüpheedilmeyecekkadaraçık. ikikulakbirdiliçin *çokdinleyipazsöylemeli. ikilâfıbirarayagetirememek *düşündüğünüdoğrudürüstifadeedememek. ikilâkırdıetmek *ikiçiftlâfetmek. ikilâkırdıyıbirarayagetirmek *Bkz.ikilâfıbirarayagetirememek. ikinokta *Üstüstekonmuşikinoktabiçimindekinoktalamaişareti(:). ikiparalık *Değersiz,önemsiz. ikiparalıketmek *değerini,onurunudüşürmek. ikiparalıketmek *değerini,onurunudüşürmek. ikiparalıkolmak *değerini,onurunuyitirmek. ikiparalıkolmak *değerini,onurunuyitirmek. ikiparmaklı *İkiparmağıolan(hayvan). ikirahmetten(veyaiyilikten)biri *(çokacıçekenağırhastalariçin)iyileşmeveyaölüm. ikisatırlâfetmek(veyakonuşmak) *dostçabirazsöyleşmek. ikiseksenuzanmak *birçarpma,vurmasonucuboyluboyuncaserilmek. ikisözbirpazar *uzunboylupazarlıketmeden. ikisözü(veyalâkırdıyı)birarayagetirememek *düşündüğünüdüzgünbirbiçimdeanlatamamak,ikilâfıbirarayagetirememek. ikişekilli *Birbirindenfarklıikibiçimdebillûrlaşan. ikişıktanbiri *ikiseçenekten,ikiçözümyolundanbiri. ikitek *Kürekyarışlarındasancakveiskelesindeayrıayrıoturaklardavesadecebirerküreğiolantekne. ikitekatmak *ikikadehiçkiiçmek. ikitelli *İkiteliolanbirçeşitsaz. ikiterimli *Toplama(+)veyaçıkarma(-)işaretiylebirbirinebağlananikiterimdenoluşancebirselanlatım. ikiterimli *Bkz.ikiterimli. ikiucubokludeğnek *neyöndenbakılırsabakılsınçözülmesiçokgüçişveyadurum. ikiucunubirarayagetirememek *gelirlegideridenkleştirememek,işleridüzenekoyamamak. ikiyakasıbirarayagelmemek *geçimsıkıntısındanbirtürlükurtulamamak,borçtankurtulamamak. ikiyakasınıbirarayagetirmek *maddîsıkıntıdankurtuluprahataermek. ikiyaşayışlı *Hemsuyuniçinde,hemkaradayaşayabilen,amfibi. ikiyüzlü *İkitarafıolanveyaikitaraflıkullanılan. ikici *İkicilikfelsefesinikabuleden,düalist." }, { "text": "ikicilik *Birbirindenayrı,birbirindenbağımsız,birbirinegerigötürülemeyen,birbirininyanındaveyakarşısında bulunanikiilkeninvarlığınıkabuledengörüş,düalizm. ikidebir(veyaikidebirde) *arasıra,sıksık. ikilem *İkiönermesibulunanveherikiönermeninvargısıolantasım,kıyasımukassim,dilemma:Fatih'in,babası II.Murat'ayolladığıbirhabergüzelbir ikilemörneğidir. *İnsanıistenmeyenseçeneklerdenbirini,çoğunluklaikiseçenektenbiriniizlemeyezorlayantartışma,sorun veyausavurmadurumu. ikileme *İkilemekişi. *Anlamıgüçlendirmekiçinaynıkelimenintekrarlanması,anlamlarıbirbirineyakın,karşıtolanveyasesleri birbiriniandırankelimelerinyanyanakullanılması:Yavaşyavaş,iriliufaklı,aşağıyukarıgibi. ikilemek *Birşeyinsayısınıikiyeçıkarmak. *Tekrarlamak,yinelemek. *Tarlayıikikezsürmek. ikilenme *İkilenmekişi. ikilenmek *İkilemekişiyapılmak. ikileşme *İkileşmekişi. ikileşmek *Sayısıikiyeçıkmak. ikiletme *İkiletmekişi. ikiletmek *İkilemekişiniyaptırmak. ikili *İkiparçadanoluşan,kendindeherhangibirşeydenikitanebulunan. *İskambil,dominogibioyunlardaikiişaretibulunan(kâğıtveyapul). *İkiyanarasındayapılmış. *İkiçalgıveyaikisesiçindüzenlenmişmüzikparçası,duo. *İkikişidenoluşmuştopluluk. *Atyarışlarındaaynıkoşununbirincisiileikincisinitahminederekoynananveyaalınanbilet. ikiliçatı *İkigörevdedekullanılabilençatı;alınmak,toplanmak,sanılmaksözlerininhemdönüşlü,hemdeedilgen çatıolarakkullanılmasıgibi. ikilikök *Hemisimkökü,hemfiilkökügibikullanılankök. ikili oynamak *karşıolanyanlardanhembirinihemöbürünüdesteklergörünmek. *atyarışlarındabirinciileikinciyitahminedipparayatırmak. ikiliünlü *Hecedeyanyanabulunanikiünlü,diftong. ikiliyatak *İkikişininyatabileceğitekparçayatak. ikilik *İkisibirarada,ikitanedenoluşmuş,ikitanealabilen. *Görüşveyadüşünceiçin,ikiyebölünmüşolmadurumu. *İkideğişikkullanımıveyauygulamasıolmadurumu. *Birliknotanınikidebiriuzunluğundanota. *İkikuruşlukgümüşakçe. ikinci *İkisayısınınsırasıfatı. *Sıradaönembakımındanbirincidensonragelen. *Yeni,birbaşka. *Birincidensonragelenkimseveyanesne. *Değervekalitecebirincidensonragelen. ikinciçağ *Yeryüzününyaklaşıkyüzellimilyonyıllıkçağı,mezozoik. ikinciferik *Tümgeneral. ikincigelmek *biryarışmadabirincidensonrakidereceyialmak. ikinciyarı *Futboldaikidönemdensonolanı. ikincizaman *İlkzamanolanpaleozoyikileüçüncüzamanarasındakijeolojiilezamanbirimi,mezozoyik. ikincizar *Bitkilerdetohumuörtenzarlarındıştanikincisi. ikincil *Sıradaönembakımındanikinciderecedeolan,tali,sekunder. ikincilgrup *Birbirleriyleilişkilerişahsîolmayan,resmîilişkileredayananetkileşmelerleilişkiiçinegirenikidenfazla insanınoluşturduğutopluluk. ikincilik *İkinciolmadurumuveyaderecesi. ikindi *Öğleileakşamarasındakisüre. *İkindivaktikılınannamaz. ikindiezanı *İkindinamazınaçağrıiçinokunanezan. ikindinamazı *İkindisüresiiçindekılınmasıgerekennamaz,ikindi. ikindivakti *İkindiiçinbelirlenensüre. ikindizamanı *Bkz.ikindivakti. ikindidensonradükkânaçmak *birişebaşlamaktageçkalmak. ikindiüstü *İkindiyedoğru. ikindiüzeri *Bkz.ikindiüstü. ikindiyin *İkindivaktinde. ikircik *İşkil. *Kararsızlık,tereddüt. ikirciklenme *İkirciklenmekişi. ikirciklenmek *İşkillenmek. *Kararsızolmak. ikircikli *İşkilli. *Kararsız,mütereddit. ikirciklik *İkircikliolmadurumu,tereddüt. ikircil *İkianlamadagelenveikitürlüyorumlanabileceknitelikteolan. ikircim *İkircik. ikircimli *İkircikli. ikircimlik *İkirciklik. ikisibirkapıyaçıkmak *aynısonucavarmak,aynısonucudoğurmak. ikisinibirkazanakoysalarkaynamazlar *aralarındakianlaşmazlıkokadarbüyüktürkionlarıuzlaştırmaçaresibulunamaz. ikişer *İkisayısınınüleştirmesıfatı,herdefasındaikisibiraradaolan,herbirineiki. ikişerikişer *Herdefasındaikisibiraradaolarak. ikişerolmak *ikişerikişersırayadizilmek. ikiyüzlü *Özüsözübirolmayan,riyakâr,müraî. *İkiyanıdakullanılabilen. ikiyüzlülük *İkiyüzlüolmadurumu,riyakârlık,müraîlik. *İkiyüzlüolmadurumu. ikiz *Birdoğumdadünyayageleniki(kardeş). *Aynıçiçekteoluşmuşbirbirineyapışıkikimeyve. *Birbirinetamamenbenzeyen,eş. ikizanlam *Biranlatımın,ikitürlüanlamverecekbiçimdekurulmuşolması. ikizanlamlı *İkizanlamıolan. ikizdoğurmak *herhangibirişteçoksıkıntıçekmek. ikizünlü *Aynıünlününyanyanabulunması:yok>yook. ikizünsüz *Aynıünsüzünyanyanabulunması:hissî. ikizkenar *İkikenarıeşitolan. ikizkenarüçgen *Yalnızikikenarıbirbirineeşitolanüçgen. ikizkenaryamuk *Paralelolmayanikikenarıeşityamuk. ikizler *Zodyaküzerinde,BoğaileYengeçburçlarıarasındabulunanburç,Zodyak. ikizleşme *İkidişarasındakibütündokularınbitişmesiyleoluşandişanomalisi. ikizli *İkizleriolan(ana). *İkikollu(araç). *Kendisindenikianlamçıkarılabilen,ikizanlamlı(anlatım). ikizlilik *İkizliolmadurumu. iklim *Yeryüzününherhangibiryerinde,havayuvarıolaylarınınortaklaşagerçekleştirdiklerietkilerinuzunyılların ortalamasınadayanandurumu. *Ülke,diyar. iklimbilimci *İklimbilimiuzmanı,klimatolog. iklimbilimi *İklimleriinceleyenbilim,klimatoloji. iklimleme *Yapılarınsıcaklık,nemvetemizliğinisağlamaya,gereklihavaakımınıgerçekleştirmeyeilişkinişlem. iklimlemecihazı *İstenileniklimlemeşartlarınısağlayanalet,klima. ikmal *Eksikbirşeyitamamlama,dahaiyidurumagetirme,bütünleme. *Bitirme. *Cümleninveyadizeninanlamınısonragelencümleveyadizeiletamamlama. ikmaletmek *bütünlemek,tamamlamak. *bitirmek. ikmal imtihanı *Bkz.bütünlemesınavı. ikmalebırakmak *bütünlemeyekalmasınasebepolmak. ikmalekalmak *okuldabütünlemeyekalmak. ikna *Birkonudabirinininanmasınısağlama,inandırma,kandırma. iknaetmek *inandırmak,kandırmak. iknaolmak *inanmak,kanmak. ikon *Ortodokslardaİsa,Meryemveyaermişlerintahtaüzerinemumluveyumurtalıboyalarlayapılmışdinî içerikliresimlerineverilenad. ikona *Bkz.ikon. ikonografi *İkonlarıntanıtılmasıveaçıklanması. ikrah *Tiksinme,iğrenme. ikrahetmek *tiksinmek,iğrenmek. ikrahgetirmek *tiksinmeye,iğrenmeyebaşlamak. ikrahlık *İkrahetmedurumu. ikram *Konuğuağırlama. *Birşeyiarmağanolarakverme,sunma. *Alışveriştesatıcınınalıcıyayaptığıindirim. *Sunulanşey. ikrametmek *(konuğu)birşeyleağırlamak,(konuğa)birşeysunmak. *fiyattaindirimyapmak. ikramgörmek *(konukiçin)ağırlanmak. ikramcı *İkramdabulunmayıseven,mükrim. ikramiye *Biryerdeçalışankimseleregenelliklekazançtandağıtılanveyaiyiçalıştıklarıiçinverilenaylıkdışıpara. *Piyangodabirkimseyeçıkanparaveyanesne. ikramiyeli *İkramiyesiolan. ikrar *Saklamayaraksöyleme,açıkçasöyleme. *Bildirme. *Benimseme,onama,kabul,tasdik. ikraretmek *açıkçasöylemek,kabuletmek. ikrarvermek *sözvermek. ikraz *Borçveyaödünçverme. ikrazetmek *ödünçvermek. iksir *Eskidenhayatıölümsüzleştirmek,madenlerialtınaçevirmekgibiolağanüstüetkileriolduğunainanılansıvı. *İçferahlatıcıilâçveyaiçki. *Aşkilhamedenbüyülüiçki. iktibas *Ödünçalma. *Alıntı. iktibasetmek *ödünçalmak. *alıntılamak. iktidar *Birişiyapabilmegücü,erk,kudret. *Birişibaşarabilmeyetkiveyeteneği. *Devletyönetiminielindebulundurmavedevletgücünükullanmayetkisi;buyetkiyielindebulundurankişi vekuruluşlar. iktidardandüşmek *devletyönetimindeyetkiyibaşkabirpartiyebırakmakzorundakalmak. iktidarsız *Gücü,yeteneğiolmayan,beceriksiz,yetersiz. *Cinsgücüolmayan(erkek). iktidarsızlaşma *İktidarsızlaşmakdurumu. iktidarsızlaşmak *İktidarsızdurumagelmek. iktidarsızlık *Güçsüzlük,beceriksizlik,yetersizlik. *(erkekiçin)Cinsîgücüolmamadurumu. iktifa *Yetinme;kanma. iktifaetmek *yetinmek;kanmak. iktiran *Yaklaşma. *(biryere)Ulaşma,erişme. iktiranetmek *ulaşmak,erişmek. iktisaden *Ekonomikolarak,ekonomibakımından. iktisadî *Ekonomik. iktisadiyat *Birdevletinekonomikdurumu. iktisap *Kazanma,edinme,edinim. iktisapetmek *kazanmak,edinmek. iktisat *Ekonomi. iktisatetmek(veyayapmak) *paraartırmak,tutumludavranmak,tasarrufetmek. iktisatçı *Ekonomiuzmanı,ekonomist. iktisatçılık *Ekonomiuzmanlığı. iktisatlı *Aşırıharcamayapmayanveyagerektirmeyen(kimse,şey),tutumlu." }, { "text": "iktisatsız *Aşırıharcamayapanveyagerektiren(kimse,şey),tutumsuz. iktiza *Gerekliolma,gerekme. iktizaetmek *gerekmek. il *Merkezîyönetimin,coğrafyadurumuna,ekonomik şartlara,kamuhizmetleriningereklerinegöre,ülke üzerindeyayılmış,birvaliyönetimindekienönemlibölümü,vilâyet. -il *Bkz.-ıl/-il. -il- *Bkz.-ıl-/-il. ilâ *-den...-ekadar. ilâç *Birhastalığıiyietmekveyaönlemekiçin,türlüyollardankullanılanmadde,em,deva. *Çare,önlem. ilâçiçin... yok... *hiçyok. ilâçyapmak(veyahazırlamak) *gereklimaddelerikullanarakreçetedebelirtilendozdailâcıortayakoymak. ilâçyazmak *reçeteyazmak. ilâçlama *İlâçlamakişi. ilâçlamak *İlâçsürmek. *Mikroplardanarındırmak,zararlıböceklerdenkorunmakamacıylailâçpüskürtmekveyasıkmak. ilâçlanış *İlâçlanmakişiveyabiçimi. ilaçlanma *İlâçlanmakişi. ilâçlanmak *İlâçlamakişiyapılmakveyailâçlamakişinekonuolmak. ilâçlı *İçindeilâçbulunan. *İlâçlanmış. ilâçlık *İlâç,yapmakiçinayrılmış,ilâçyapmayayarar. ilâçsız *İlâcıolmayan. *İlâçlanmamış. ilâçsızlık *İlâçsızolmadurumu. ilâh *Tanrı. *Biralandayaratıcılığıilehayranlıkuyandıran,çokbeğenilen,çoktutulan. ilâhgibi *çokyakışıklı(erkek). ilâhe *Tanrıça. ilâhi *\"Bunehâl\",\"netuhaf\"gibişaşma,sitembildirir. ilâhî *Tanrı'yaözgü,tanrısal. *Çokgüzel,mükemmel. *Tanrı'yıövmek,onaduaetmekiçinyazılıpmakamlaokunannazım. ilâhiyat *Allah'ınvarlığıvenitelikleriyleilgilikonularıelealanfelsefeninbirkolu,Tanrıbilimi,teoloji. ilâhiyatçı *Tanrıbilimci,teolog. ilâhlaşma *İlâhlaşmakişi. ilâhlaşmak *Yücelmek;çok beğenilmek,hayranlıkuyandıranbirdurumagelmek. ilâhlaştırma *İlâhlaştırmakdurumuveyabiçimi. ilâhlaştırmak *İlâhdurumunaveyabiçiminegetirmek. ilâm *Bildirme,anlatma. *Birdavanınmahkemecenasılbirhükmebağlandığınıgösterenresmîbelge. ilâmalmak *mahkemekararınıbildirenbelgeyialmak. ilâmetmek *bildirmek. ilâmaşallah *Sonugelmeyecekbirzamanakadar. *Sitemveyaalayyollu\"maşallah\"yerinekullanılır. ilân *Duyuru. *Açıkçabildirme,açıkçaduyurma. ilânetmek *birdurumuyayımyoluyladuyurmak. *birdurumuyaymak. *açıkçabildirmek. ilântahtası *Duyurularınüzerineyazıldığıveyayapıştırıldığıdüzlevha,pano. ilânvermek *çeşitlibasınyayınorganlarıylabirdurumuduyurmak,açıklamak. ilâncılık *Ticarîbiramaçlageniştopluluklaratanıtılmakistenenbirşeyibasınveyayımyoluyladuyurmaişi. ilânen *Duyuruyoluyla. ilânıaşk *Karşıcinseaşkınıbildirmekişi. ilânıaşketmek *(birerkekbirkadınaveyabirkadınbirerkeğe)kendisinisevdiğinisöylemek. ilânihaye *Sonsuzakadar. ilârya *Gümüşbalığınınküçüğü. ilâve *Katma,ekleme,ulama,ek. *Eklenmiş,katılmışparça. *Arttırma,büyütme,abartma. *Ek. ilâveetmek *eklemek,katmak,ulamak. ilâveli *Ekiolan. *Abartılmış,yalankatılmış,mübalâğalı. ilâveten *Ekolarak,ekyoluyla,ekleyerek. ilbay *Vali. ilca *Zorlama,zorundabırakma. ilcaetmek *zorlamak,zorundabırakmak. ilçe *Yönetimbakımındanyurtbölümlemesindeildensonragelenbölüm,kaymakamlık,kaza. ilçebay *Kaymakam. ile *Kelimeninsonunageldiğindebirliktelik,işteşlik,beraberlik,araç,sebepveyadurumanlatancümleler yapmayayarar. *Bazısoyutisimleregetirilincedurumbildirenzarflaroluşturur. *Cümleiçindeaynıgörevdebulunanikiögeyibirbirinebağlamayayarar. ilelebet *Sonsuzluğadeğin,sürgit. ilen *İle. ilenç *İlenmekamacıylasöylenensöz,ilenme,beddua. ileniş *İlenmekişiveyabiçimi. ilenme *İlenmekişi,beddua. ilenmek *Birkimseiçinkötüdilektebulunmak,bedduaetmek. ilertutaryeriolmamak(veyakalmamak) *çokdağınık,kötü,bozukveyaberbatbirdurumagelmek. ilerde *İleride. ileri *Herhangibirşeyegöredahaötedeolanyer,gerikarşıtı. *Birşeyinulaşılacakyönü. *Henüzgelmemişzaman,gelecek,sonra. *Öndebulunan. *Doğrusundandahaçokgösteren(saat). *Önceki,evvelki. *Benzerlerinigeridebırakmış. *\"Amacadoğrudurmadanyürü\"anlamına. *Önedoğru,ileridoğru. *Temelduruştaayakuçlarınıngösterdiğiyön. ileri(veyaöne)sürmek *önedoğruyürütmek. *birdüşünceyiveyatasarıyıönermek,serdetmek. ilerialmak *önealmak. *(saatiçin)öncekivaktealmak,öneayarlamak. ileriatılmak(veyaçıkmak) *önedoğruçıkmak. ilerigeçmek *önegeçmek. *üstünbirmakamageçmek. ilerigelenler *Birtopluluğunönemli,sözüdinlenir,saygınkişileri,eşraf. ilerigelmek *sebepolmak,oluşmak,bağlıbulunmak,doğmak,meydanagelmek. ilerigeri *Herhangibirkonudadikkatetmeme,ayrıntılarıdüşünmeme. ilerigerietmemek *uzunboylutartışmadan,sorgusualetmeden. ilerigerikonuşmak(lâflaretmekveyasöylemek) *yersizvegönülkıracakbiçimdekonuşmak. ilerigerisöz(etmekveyasöylemek) *yersiz,yakışıksızsöz. ilerigitmek(veyavarmak) *sözvedavranıştaölçüdışınaçıkmak,gereksiz,aşırıdavranıştabulunmak. ilerigörüş *Dahasonraolabilecekleridüşünmekişi. ilerigörüşlü *İlerigörüşüolan(kimse). ilerigötürmek *(birdurumveyadavranışiçin)ölçüyüaşmak. ileriuç *Futboldailerihat,hücummevkii,forvet. ileriuçoyuncusu *Futboldaileriuçtaoynayansporcu,golcü. ilerici *İlerlemedenyanaolan;ileridüzeydekitoplumsalvesiyasîgelişmeleribenimsemişolan(düşünce,kimse vb.),terakkiperver. ilericilik *İlericiolmadurumu,ilericidavranış. ileride *Gelecekte,gelecekzamanda. *Ötede. ilerisi *Dahaöntarafı. *Geleceği,ötesi. ilerisinegitmek *birişinsonunakadargitmek. ilerisinigerisinihesaplamamak(veyadüşünmemek) *herhangibirkonudaçokveayrıntılıdüşünmedenhareketetmek,tedbirsizce,ihtiyarsızcadavranmak. ileriyigörmek *Bkz.uzağıgörmek. ilerlek *İlerlemiş,ileriyevarmış. ilerleme *İlerlemekişi. *Terfi,terakki. *Dahaiyi,dahayetkin,dahadeğerli,dahayüksekbirdurumadoğrubasamakbasamakoluşangelişme, terakki. ilerlemek *Bulunduğuyerdendahaileriyegitmek;yolalmak. *(vakitiçin)Geçmek. *Dahagüçlü,dahaetkilidurumagelmek. *Dahaiyi,dahayüksekbirdüzeye,aşamayaerişmek,gelişmek,terakkietmek. ilerletme *İlerletmekişi. ilerletmek *İlerlemesinisağlamak,ilerlemesineyolaçmak. ilerleyici *İlerigiden,ilerleyen. ilerleyicibenzeşme *Kelimedeöncekisesinsonrakisesietkilemesi. ilerleyiş *İlerlemekişiveyabiçimi. ileti *Bildirmeyazısı,mesaj. iletici *İletmeözelliğiolan(şey). iletiliş *İletilmekişiveyabiçimi. iletilme *İletilmekişi. iletilmek *İletmekişiyapılmak. iletim *İletmekişi. *İletkenşeylerdenısıveyaelektriğingeçmesi. *Isıyayımı,konveksiyon. iletiş *İletmekişiveyabiçimi. iletişim *Duygu,düşünceveyabilgilerinaklagelebilecekhertürlüyollabaşkalarınaaktarılması,bildirişim, haberleşme,komünikasyon. *Telefon,telgraf,televizyon,radyogibiaraçlardanyararlanarakyürütülenbilgialışverişi,bildirişim, haberleşme,komünikasyon. iletişimağı *İletişimaraçlarınınbirbirleriyleortakbağlantıkurmaveyaişbirliğisağlamadurumuveyadüzeni. iletişimaraçları *Toplumdasözlüveyayazılıhaberalmaimkânınısağlayanteknikaraçlar. iletişimmerkezi *Bildirişimvehaberleritoplamvedeğerlendirmebürosu. iletişimortamı *Bildirişim,haberleşmeveyakomünikasyonimkânlarınınsağlandığıortam,medya. iletişme *İletişmekişiveyadurumu. iletişmek *Birdurumukarşılıklıolarakiletmek,karşılıklıolarakhaberalıpvermek. iletken *Akım, ısı,sesvb.geçiren(madde),nakil,yalıtkankarşıtı. *Elektrikakımı,ısı,gazvb.nibiryerdenbaşkabiryereaktaran(madde,şey). iletkendamarlar *Bitkilerdehücrelerebesinmaddeleriniiletenborucuklar. iletkenlik *İletkenolmadurumu. iletki *Biraçıyıölçmeyevebaşkabiryerdeaynıaçıyıçizmeyeyarayan,yarımçemberbiçimindekiaraç,minkale. iletme *İletmekişi. iletmek *Götürmek,ulaştırmak,nakletmek. *Elektrikakımı,ısı,gazvb.nibiryerdenbaşkabiryeregötürmek. ilga *(varlığını)Kaldırma. ilgaetmek *(varlığını)ortadankaldırmak. ilgeç *Edat:Evgibihuzurköşesiolmaz.Çocuksabahakarşıuyudu. ilgeçli *İlgeciolan,edatlı. ilgeçlitümleç *Edatlakurulmuştümleç,edatlıtümleç. ilgi *İkişeyarasındabulunanherhangibirbağlılık,ilişki,alâka,taallûk. *Dikkatiönceliklebelirlibirşeyüzerindetoplamaeğilimi. *Belirlibirolayveyaetkinliğeyakınlıkduyma,ondanhoşlanmaveonaönceliktanıma. *Kimyasalşartlareşveyabirbirineçokyakınolduğundaögelerinbirbirleriylebirleşmedegösterdiğiseçicilik. ilgialanı *Birkişiveyakuruluşunilgilendiğikonular. ilgiçekici" }, { "text": "*İlgiyi,dikkatiüzerindetoplayan. ilgiçekmek(toplamakveyauyandırmak) *çevresindeilgiyi,dikkativemerakıüzerinetoplamak,alâkaçekmek,alâkatoplamakveyaalâkauyandırmak. ilgiduymak *birişe,birolaya,birkimseyeönemvermek,yakınlıkduymak. ilgieki *Bağlantıkavramıverenek.Türkçedebukavramisimgörevlikelimeye-kiekininbağlanmasıylasağlanır.Bu ekünlüuyumlarınaaykırıdüşerveçoğukezkalmadurumuylakalıplaşır. ilgigörmek *ilgiçekmek. ilgigöstermek *ilgisiniesirgememek,bellietmek. ilgitoplamak *ilgisiniyoğunlaştırmak,bellietmek. *ilgigörmek. ilgileme *İlgilemekişi. ilgilemek *İkiparçayıbirbirineeğretiolarakdikmek,teyellemek. ilgilendiriş *İlgilendirmekişiveyabiçimi. ilgilendirme *İlgilendirmekişi. ilgilendirmek *İlgisiniçekmek,önemvermekveyabirşeyleilgilikılmak. *İlişkinolmak. *Elverişli,uygunbulmak. ilgileniş *İlgilenmekişiveyabiçimi. ilgilenme *İlgilenmekişi. ilgilenmek *Birinekarşıyakınlıkduymakveyagöstermek,alâkalanmak. *Birşeyekarşımerakduymak. *Birkonuüzerindeçalışmak,uğraşmak,birşeyiçekicibulmak. ilgili *İlgilenmişolan,ilgisibulunan,alâkalı,alâkadar,müteallik. ilgililik *İlgiliolmadurumu,mensubiyet. ilginç *İlgiuyandıran,ilgivedikkatçekiciolan,enteresan,alâkabahş. ilginçleşme *İlginçleşmekişiveyadurumu. ilginçleşmek *İlginçdurumagelmek. ilginçlik *İlginçolmadurumu. ilgisinikesmek *birkimseveyaşeylebütünbağlarınıkoparmak,ilişkisikalmamak,alâkayıkesmek. ilgisiz *İlgisiolmayanveyailgilenmeyen,kayıtsız,aldırmaz,alâkasız,lâkayt. ilgisizlik *İlgisizolmadurumu,aldırmazlık,alâkasızlık. *İlgigöstermemedurumu. *Gönlünsevgiveyanefretgibiduygulardansoyutlanmışolmasıdurumu,kayıtsızlık,lâkaydî. ilhak *Katma,bağlama,ekleme. *Egemenliğialtınaalma. ilhaketmek *katmak,bağlamak. *egemenliğialtınaalmak. ilham *Esin. *Tanrı'nın,peygamberlerinyüreğinedoldurduğutanrısalâlemeözgüduyguvedüşünceler. ilhamalmak *esinlenmek. ilhametmek(veyavermek) *içedoğmasınasebepolmak,esindirmek. ilhamkaynağı *Esinlenmeyiveiçedoğmayısağlayan şey. ilhamkaynağıolmak *hayaldünyasınıbeslemek. ilhamperisi *Sanatçılaraesinverdiğivarsayılanperi. ilhan *Birilhanlığınbaşındabulunanhükümdar,imparator. *İranMoğollarındahükümdarınunvanı. ilhanlık *İlhanolmadurumu. *Kenditopraklarındaoturançeşitliuluslarıegemenliğialtınatoplayandevletbiçimi,imparatorluk. *Böylebirdevletinyönetimialtındakiülkelerinbütünü. -ili *Bkz.-ılı/-ili. iliğine(veyailiklerine)kadar *herşeyini,bütünvarlığınıetkileyecekbiçimde. iliğineişlemek(veyageçmek) *çokıslanmak;çoküşümek. *bütünvarlığınıkaplamak,çoketkilenmek. iliğinekadarıslanmak *çokıslanmak. iliğini(veyailiğinikemiğini)kurutmak *canındanbezdirecekkadarsıkıntıvermek. iliğinikemirmek *çoketkilemek. *sömürmek. ilik *Giysilerin,yorgançarşaflarının,yastıkkılıflarınınvb.ningerekenbelirliyerlerineiplikleörülerek,parça geçirilerekveyabiyeileyapılanküçükyarık. ilik *Kemikleriniçboşluklarınıdolduranyağlımadde. ilikgibi *çoklezzetli,(genellikleetiçin)iyipişmiş. *çokgüzel,istekuyandıran(kadınveyakız). ilikçi *İlikaçankimse. ilikçilik *İlikaçmaişiveyamesleği. ilikleme *İliklemekişi. iliklemek *Birşeyindüğmesiniiliğinegeçirmek. iliklenme *İliklenmekişi. iliklenmek *İliklemekişiyapılmak. iliklerindeduymak *benliğindeiyiceduymak. ilikleyiş *İliklemekişiveyabiçimi. ilikli *İliğiolan. *İliklenmiş. iliksiz *İliği(I,II)olmayan. ilim *Bilim. *Ayrıntı,özellik,nitelik,hassasiyet. ilimadamı *Bilimadamı. ilimkadını *Bkz.bilimadamı. ilimcilik *Bilimcilik. ilinek *Birşeyemecburolarakbağlıolmayan,onunözündebulunmayan,rastlantıileolannitelik,araz. ilineksel *İlinekleilgiliolan,özleilgiliolmayan. ilinti *İkişeyarasındailgi,ilişki. *İnsanlararasındakibağ. *İçsıkıntısı. *Seyrekdikiş,teyel. ilintileme *İlintilemekişiveyadurumu. ilintilemek *İkiparçayıeğretiolarakseyrekdikişleeldedikmek,teyellemek,ilgilemek. ilintili *İlgisi,ilişkisi,bağı,ilintisiolan. ilistir *Süzgeç. ilişiğikalmamak *ilgisi,bağlılığıolmamak. ilişiğinikesmek *hiçbirilgisikalmamak,bağlantılarınıkoparmak. ilişik *İliştirilmiş,eklenmiş,bağlanmış,merbut. *Birşeyleilgili,ilişkin,ait. *İlgi,bağlılık,ilişki,münasebet. *Eklenmişolanbölüm. ilişikli *İlişiğiolan,ilişkin. ilişiksiz *İlişiğiolmayan. ilişilme *İlişilmekişi. ilişilmek *İlişmekişiyapılmak. ilişken *Denizdibindebatıkveatıklarınoluşturduğutabaka. ilişkenli *İlişkenözellikbulunduran. ilişki *İkişeyarasındakarşılıklıilgi,bağ,münasebet,temas. *Bağlantı,temas. ilişkikurmak *bağlantısağlamak,ilgisağlamak. ilişkilendirmek *İlişkilidurumagetirmek. ilişkili *İlişkisiolan. *İlgiliolarak. ilişkin *İlgisi,ilişiğiolan,bağlı,ilgili,ait,merbut,müteallik. ilişkisiz *İlişkisiolmayan. ilişkisizlik *İlişkisizolmadurumu. ilişme *İlişmekişi. ilişmek *Hafifçedokunmak,takılmak. *Elinisürmek,dokunmak. *Birşeyinkenarınakısabirsüreiçinoturmak. *Karışmak,rahatvermemek,müdahaleetmek. *Değinmek,sözünüetmek. *Şakaetmek. iliştirilme *İliştirilmekişi. iliştirilmek *İliştirmekişiyapılmak;eğretitakılmak,hafifçetutturulmak. iliştirme *İliştirmekişi. iliştirmek *İlişmesinisağlamak; bağlamak,tutturmak;eğretitakmak,hafifçetutturmak. ilk *Zaman,sıra,yerveönembakımındanötekilerdenöncegelen,sonkarşıtı. *Herhangibirşeyinenöndeolanı,öncegeleni. *Birinciolarak,enbaşta. ilkadım *Başlangıç. ilkağızda *Önce,öncelikle,ilkişolarak,herşeydenönce. İlkÇağ *Eneskizamanlardanbaşlayarakmilâdî476,BatıRoma İmparatorluğununçöküşyılınakadarsürençağ. ilkdördün *Ayın,yeniayevresindenbirhaftasonrayarımdairebiçimindegöründüğüevre. ilkelden *Baştanbaşlayarak;dolaysız,aracısız. ilkgösteri *Sahneyekonulanoyununilktemsili,prömiyer. ilkgözağrısı *ilkdoğanevlât. *ilksevilen,âşıkolunankimse. ilkkânun *Aralık. ilkönce *Önce,enönce,enbaşta. ilkörnek *Köktip. ilkplânda *önce,enönde. *başlangıçta. ilksezi *Birkonudaedinilenilkveyalınbilgi. ilkteşrin *Ekim. ilkveson *Tek,yegâne. ilkyardım *Tedavisigerekenkimselerinilkbakımlarındauygulananbasittedavi. *Tehlikeliveanîdurumlardauygulananilkveiveditedaviişlemi. *Buişleminuygulandığıyer. ilkyardımhastahanesi *Anîdenrahatsızlananlarveyakazadayaralananlarailktıbbîmüdaheleninyapılabileceğiniteliktedonatılan hastahane. ilkyarı *Futbol,basketbolvb.karşılaşmalardaikidevredenilki. ilkah *Dölleme,döllenme. *Aşılama. ilkahetmek *döllemek. *aşılamak. ilkbahar *(kuzeyyarımküreiçin)Mart,nisanvemayısaylarınıiçinealanzamanaralığı.Gökbiliminde21Martile22 Haziranarası,ilkyaz,bahar. ilke *Temeldüşünce,temelinanç,umde,unsur,prensip. *Temelbilgi. *Başka şeylerinkendisindentürediğiilkmadde,öge,unsur. *Hertürlütartışmanındışındasayılanöncül,mebde,prensip. *Davranışkuralı. ilkeci *İlkelerinebağlı(kimse). ilkecilik *İlkeciolmadurumu. ilkel *İlkdurumundakalmışolan,gelişmesininbaşındabulunan,iptidaî,primitif. *Zamanbakımındaneneskiolan,iptidaî,primitif. *(sanatta)Yalınbirnitelikgösteren,yapmacıksızolan,primitif. *ÖzellikleXIV-XV.yüzyıllardaİtalyanressamlarına,OrtaÇağsonlarındaAvruparessamlarınaverilenad. *Eğitimsiz,kültürsüz,görgüsüz. ilkelmemeliler *Bazısınıflandırmalaragörememelilersınıfınıntekdeliklilerilesoyutükenmişolan bazıilkelyapılı memelileriiçinealanbiraltsınıfı. ilkeltoplum *Yazılıkültürübulunmayan,sanayileşmemiş,şehirleşmemiştarımtoplumu. ilkelce *İlkel(birbiçimde). ilkelciler *İlkelcilikyanlısıolansanatçılar. ilkelcilik *Avrupasanatınınçağımızakadargeçirdiğigelişmelerdenhabersizgörünen,ilkeluluslarınsağlam,kaba,saf, yalınbiçimlisanatınıbenimseyengörüş,primitivizm. *İlkelliközleminiilerisürendüşünceakımlarınıngeneladı,primitivizm. ilkeleşme *İlkeleşmekişi. ilkeleşmek *İlkedurumunagelmek. ilkelleşme *İlkelleşmekişi. ilkelleşmek *İlkelbirdurumalmakveyailkelbirdurumagelmek. ilkelleştirme *İlkelleştirmekişiveyadurumu." }, { "text": "ilkelleştirmek *İlkeldurumagetirmek. ilkellik *İlkelolmadurumu,iptidaîlik. ilkesel *İlkeileilgili. ilkgüz *Eylülayı. ilkin *Başta,başlangıçta,önce,iptida. ilkokul *Zorunluöğrenimçağındakikızveerkekçocuklarınıntemeleğitimveöğretiminisağlamakiçindevletçe açılanveyaaçılmasınaizinverilenbeşyıllıkokul. ilköğrenim *İlköğretim. ilköğretim *Birkaçöğretimbasamağındanoluşanörgüneğitimsisteminin,okumayazmayı,aritmetiği,iyibiryurttaş olmakiçingereklitemelbilgivebecerilerikazandıransekizyıllıkilkbasamağı. ilkten *İlkönce. ilkyaz *İlkbahar,bahar. illâ *İlle. illâki *İlle. illâllah *Usançvebezginlikanlatır. illâllahdemek *usanmak,bıkmak,bezmek. illâllahetmek *usanmak,bıkmak. ille *Neolursaolsun,hangişarttaolursaolsun,herhâlde. *Hele,özellikle. *Yoksa,olmazsa. illevelâkin *Gelgelelim,bununlabirlikte. illegal *Yasadışı,yasayaaykırı. illet *Hastalık. *Hastalıkderecesinevaranalışkanlık. *Bozukluk. *Kızdıran,sinirlendirenşeyveyakimse. *Sebep. illetetmek *sinirlendirmek,kızdırmak. *sakatlamak. illetolmak *çoksinirlenmek,çokkızmak. illetineuğramak *hastalıkderecesindedüşkünveyatutkunolmak. illetli *Hastalığıolan. *İkidebiraksaklıkgösteren. illî *Nedensel. illiyet *Nedensellik. illüstrasyon *Resimlerlesüsleme. *Kitapiçindekibiryazıyıaçıklayanveyasüsleyenresim. illüzyon *Yanılsama. illüzyonist *Gözbağcı. illüzyonizm *Gözbağcılık. ilme *İlmek(II)işi. ilmek *İlmik. ilmek *Hafifbirdüğümyaparakbağlamak. *Halıdokurkendüğümleribağlamak. *Değmek,dokunmak. ilmekleme *İlmeklemekişi. ilmeklemek *İlmekdurumunagetirmek. ilmî *Bilimsel. ilmîahlâk *Törebilimi. ilmiahlâk *Bkz.ahlâkbilimi,etik. ilmihâl *Dinkurallarınıöğrenmekiçinyazılmışkitap. ilmik *Çözülmesikolaydüğüm,eğretidüğüm. ilmikatmak *ilmikyapmak. ilmikleme *İlmiklemekişi. ilmiklemek *Eğretidüğümlebağlamak. ilmiklenme *İlmiklenmekişi. ilmiklenmek *İlmikletutturulmak. ilmikli *Kolayçözülürbiçimdedüğümlenmiş. *Herhangibirsayıdadüğümü,ilmiğiolan. ilmiksiz *Kolayçözülemeyenbiçimdedüğümlenmiş. *İlmiğiolmayan. ilmindenanlamak *birişin,aracınveyakonununuzmanıolmak. ilminialmak *birişinözelliklerini,işleyişini,eninceayrıntılarınakadariyiceöğrenmek. ilmiye *Dinişleriyleuğraşanhocalarsınıfı. *Dinişleriyleuğraşanlarınmesleği. ilmühaber *Birininyer,hâl,medenîdurumuvb.nigösterenresmîbelge,hâlkâğıdı. *Birşeyinteslimalındığınıgösterenbelge,alındıkâğıdı. ilsizleşmek *Yurtsuz,vatansızkalmak. iltibas *Birbirineçokbenzeyenikişeyinkarışması,andırışma. iltibasayolaçmak *karışıklığasebepolmak. iltica *Güvenilirbiryeresığınma,sığınma. ilticaetmek *sığınmak. ilticahakkı *Bkz.sığınmahakkı. iltifat *Yüzünüçevirerekbakma. *Birinegüleryüzgösterme,hatırınısorma,tatlıdavranma,ilgilenme. *İlgigösterme,rağbetetme. *Sözsöylerken,dahaçoketkisağlamakiçinbeklenmedikbirandasözü,konuileçokyakındanilgilibirine veyabirşeyeyöneltme. iltifatetmek *ilgilenmek,saygıgöstermek. *beğenmek,rağbetetmek. iltifatlı *Yüzegülen,gönülalan. iltihabî *İltihaplailgili,yangılı. *İltihabıolan,yangılı,iltihaplı. iltihak *Katılma. iltihaketmek *katılmak. iltihap *Vücudunmikroplarakarşıkoymakiçinherhangibiryerinefazlakanhücumuileoradaşişkinlik,kırmızılık, ısıveağrıilebelirenirintoplaması,yangı. iltihaplanma *İltihaplanmakişi,yangılanma. iltihaplanmak *Birdokuveyabirorgandailtihaptoplamak,yangılanmak. iltihaplı *İltihabıolan,yangılı. iltihapsız *İltihabıolmayan,yangısız. iltimas *Haksızyere,yasavekurallarauymaksızınkayırma,arkaçıkma. *Birineherhangibirkonudaöncelikveayrıcalıktanıma. iltimasetmek(veyageçmek) *kayırmak;korumak. iltimasçı *Kayırıcı,arka. iltimasçılık *Kayırmaişi,kayırıcılıkveyakayırmacılık. iltimasıolmak *arkası,kayırıcısıolmak. iltimaslı *Kayırılan(kimse)veyakayırılarakyapılan(iş). iltisak *Kavuşma,bitişme,birleşmeileilgiliolan. *Bitişken(dil). iltisakî *İltisakolmadurumu. iltisakîdiller *Bitişkendiller. iltizam *Kayırma,birtarafıtutma. *Gereklibulma. *Kesenek. iltizametmek *keseneğealmak. iltizamcı *Kesenekçi,mültezim. iltizamî *İsteyerek,bilerekyapılan. ilzam *Cevapveremezdurumagetirme,susturma. ilzametmek *susturmak. im *İşaret. *Alâmet. -im *Bkz.-m(I). -im *Bkz.-m(II). -im *Bkz.-m(III). imbilimi *Göstergebilimi. ima *Dolaylıolarakanlatma,üstükapalıolarakbelirtme,işaretleme,anıştırma,ihsas. *Açıkçabelirtilmeyen,dolaylıolarakanlatılanşey. imaetmek *dolaylıanlatmak,anıştırmak,ihsasetmek. imaj *İmge. imal *Hammaddeyiişleyipmalüretme. *Yapım. imaletmek *hammaddeyiişleyerekbirmalüretmek. imalât *Hammaddeişlenerekyapılanhertürlümal. *İşlenerekyapılanüretim. imalâtresmi *Baskılıdevrelevhasınındelikler,yarıklar,profillerdesenlerveonlarınyerleriilesondurumlarıgibibazı özelliklerinibelirtenbirresim. imalâtçı *Hammaddeişleyerekmalüretenkimseveyakuruluş. imalâtçılık *İmalâtçınınişiveyamesleği. imalâthane *Hammaddelerinişlenerek,malolarakpiyasayasürülecekdurumagetirildiğiişyeri,yapımevi. imale *Birtarafayatırma,eğme. *Kısaokunmasıgerekenheceyiölçüyeuydurmakiçinuzunokuma. imaleetmek *eğmek,çevirmek. imaleyapmak *kısaheceyiuzunokumak. imalı *Üstükapalı,örtülü(sözveyadavranış). imam *Cemaatenamazkıldırankimse. *Müslümanlıktamezhepkurankimse. *Hz.Muhammed'densonraonunvekilliğigöreviniüzerinealanhalifelereverilenunvan. *Bazıküçükİslâmdevletlerinde devletbaşkanı. *Enöndebulunan,önder. imamevi *Kadınlaraözgücezaevi. imamkayığı *Tabut. imamnikâhı *İslâmdinîkurallarınagörekıyılandinînikâh. imamnikâhlı *İmamnikâhıolan. imamosurursa,cemaatsıçar *yöneticilerinkötübirişyapmaları,onlarınbuyruğundakilerindahakötübirişyapmalarınayolaçar. imamsuyu *Rakı. imambayıldı *Birçeşitzeytinyağlıpatlıcanyemeği. imame *Tespihlerinbaştarafınageçirilenuzuncaparça. imamet *İmamlık. imamlık *İmamolmadurumu. *İmamıngörevi. iman *Dininortayakoyduğudoğmalarainanma,dininancı,kutsalinanç,inanç,itikat. *İslâmdinineinanma. *Güçlüinanç,inan. imanetmek *Tanrı'ya,dineinanmak. *güçlübirinançduymak. imangetirmek *gönülrızasıylaMüslümanlığıkabuletmek. *yürekteninanmak. imansahibi *İnanmış,imanetmişkimse. imantahtası *Göğüskemiği. imanagelmek *Müslümanlığıkabuletmek. *ensonundadoğruyusöylemek. *sonradanbirşeyikabuledipuymak. imanagetirmek *Müslümanlığıkabulettirmek. *istenilenbiçimdedavranmayızorlakabulettirmek. imanıgevremek(kısasöyleyişle) *çokyorulmakveyasıkıntıçekmek. imanıyok(kısasöyleyişle) *acımasız,insafsız. *kahrolası!. imanım(kısasöyleyişle) *\"kardeş,arkadaş!\"anlamındabirsesleniş. imanınakadar(kısasöyleyişle) *ağzınakadar,sonkertesinekadar,tıkabasa,alabildiğince. imaniye *İnancılık,fideizm. imanlı *İmanıolan,inançlı,mutekit. *İnsaflı,vicdanlı. imansız" }, { "text": "*İmanıolmayan,inançsız,inansız. *İnsafsız,acımasız. imansızgitmek *Tanrı'yainanmadanölmek. imansızpeynir *Yağıalınmışsüt,peynirveyayoğurt. imansızlık *İmansızolmadurumu,inançsızlık,inansızlık. imar *Bayındırlık. *Bayındırdurumagetirme,geliştirme. imaretmek *bayındırdurumunagetirmek,bayındırlaştırmak,geliştirmek. imaret *İmarethane. imarethane *Yoksullaraveöğrencilereyiyecekdağıtmakiçinkurulmuşhayırkurumu. imbat *Yazın,gündüzdenizdenkarayadoğruesenmevsimrüzgârı,denizyeli. imbik *Damıtmayayarayan,damıtmaişindekullanılanaraç,damıtıcı. imbiktençekmek *damıtmak. imbisat *Yayılma,genişleme. imbisatetmek *yayılmak,genişlemek. imdada(veyaimdadına)koşmak(veyayetişmek) *çokzorvetehlikelibirandayardımetmek. imdat *Tehlikedeolanayapılanyardım. *Yetişin!Kurtarın. imdatetmek *tehlikedeolanbirineyardımetmek. imdatummak *yardımbeklemek. imdatçı *Yardımişindegörevlendirilmişinsan. *İmdadagelen,yardımakoşan. imdi *\"Bunagöre\",\"şuhâlde\",\"artık\",\"şimdi\"sözlerigibi,başınagetirildiğicümleyiöncekicümleninbirsonucu durumunasokar. imece *Kırsaltopluluklardaköyünzorunluveisteğebağlıişlerininköylülerceeşitşartlardaemekbirliğiyle gerçekleştirilmesi. *Birçokkimsenintoplanıpelbirliğiylebirkişininveyabirtopluluğunişinigörmesiveböyleceişlerinsıraile bitirilmesi. imek *Bkz.ekfiil. imge *Zihindetasarlananvegerçekleşmesiözlenenşey,düş,hayal,hülya. *Duyuorganlarınındıştanalgılandığıbirnesneninbilinceyansıyanbenzeri,hayal,imaj. *Duyularlaalınanbiruyaransözkonusuolmaksızınbilinçtebelirennesneveolaylar,hayal,imaj. imgeci *İmgeyiönealan,imgeyeönemveren(kimse,düşüncevb.). imgelem *Geçmişyaşantılaraözgüöğelerleşimdikiyaşantıarasındabağkurmagücü,muhayyile. *Birnesneyi,onesne(karşımızda)olmaksızıntasarımlamayetisi,muhayyile. imgeleme *İmgelemekişi,tahayyül. imgelemek *Birşeyinimgesinizihindecanlandırmak,tahayyületmek. imgelenme *İmgelenmekişi. imgelenmek *İmgelemekişinekonuolmak. imgeli *İmgeyedayanan,imgesiolan. imgesel *İmgeileilgili,hayalî. imha *Ortadankaldırma,yoketme. imhaateşi *Birsavaştadüşmanordusunuyoketmekamacıylakaradan,havadanvedenizdenaçılanateş. imhaetmek *ortadankaldırmak,yoketmek. imiğinesarılmak *(birişiçin)biriniçoksıkıştırmak. imik *Boğaz,gırtlak. imitasyon *Taklit,taklitetme. imkân *Yararlanılanuygun şartveyadurum,olanak. imkânvermek *uygunşartveyadurumsağlamak. imkânıyok *olanaksız,olamaz. imkânsız *İmkânıolmayan,olmaveyagerçekleşmedurumubulunmayan. imkânsızlaşma *İmkânsızlaşmakişi. imkânsızlaşmak *İmkânsızdurumagelmek,olanaksızlaşmak. imkânsızlık *İmkânsızolmadurumu,olanaksızlık. imlâ *Yazım. *Doldurma,doldurulma. imlâetmek *birinesöyleyipyazdırmak. *doldurmak. imlâyanlışı *Yazıdayapılanyanlış,yazımyanlışı. imlâyagelmemek *(birşeyveyadüşünce)düzenlenemeyecekkadarkarışıkolmak,yöntemeuyamayacakbirdurumdaolmak. imleç *Fizikselbirolayıkendiliğindentespitedipçizenaraç,kaydedici. imleme *İmlemekişi,ima. imlemek *İmkoymak,imlegöstermek. *Dolayısıylaanlatmak,imaetmek. immoral *Töretanımaz. immoralizm *Töretanımazlık. immünoloji *Bağışıklıkbilimi. imparator *Birimparatorluğuyönetenkimse,ilhan. imparatorotu *Maydanozgillerden,baharlıveyakıcıolankökühekimliktekullanılanbirot(Peucedaumimperatoria). imparatoriçe *İmparatorkarısı. *İmparatorluğuyönetenkadın. imparatoriçelik *İmparatoriçeolmadurumuveyaunvanı. imparatorluk *İmparatorolmadurumuveyaunvanı,ilhanlık. *Kenditopraklarındaoturançeşitlimilletleriegemenliğialtındatoplayandevletbiçimi. imrahor *Padişahahırlarınaveonlarlailgiligereçlerebakmaklagörevlikimse. imren *Görülenbirşeyiveyabenzeriniedinmeisteği,gıpta. imrence *Herkesçeimrenilenşeyveyakimse. imrendirme *İmrendirmekişi. imrendirmek *İmrenmesineyolaçmak. imrenilme *İmrenilmekişi. imrenilmek *İmrenmekişiyapılmak. imreniş *İmrenmekişiveyabiçimi. imrenme *İmrenmekişi,gıpta. imrenmek *Beğenilen,hoşlanılanbirşeyiedinmeveyabiryiyeceğiyemeisteğiniduymak. *Beğenilenbirkişiveyaşeyebenzemeyiistemek,gıptaetmek. imrenti *İmrenme,gıpta. imroz *Vücudubeyaz,başveayaklardasiyahlekelerbulunan,küçükcüsseli,uzunveincekuyruklu,kabakarışık veuzunyapağılı,GökçeadavekısmenÇanakkaleilindeyetiştirilenbirkoyuntürü. imsak *Birşeydenelçekereknefsinehâkimolma,perhiz. *(ramazanda)Orucabaşlamazamanı. *Cimrilik. imsaketmek *birşeydenelçekereknefsinehâkimolmak. imsakvakti *Orucunbaşlamasaativeyazamanı. imsakiye *Ramazandaimsakzamanınıyerelsaategöregösterençizelge. imsakli *Cimri. -imtırak *Bkz.-mtırak. imtihan *Sınav. *Direnme,dayanışma,güçgerektiren,sonuçtabirdeneykazandıranzordurum. imtihanetmek *bilgiderecesiniölçmek. *denemek,sınamak. imtihanolmak *bilgisiölçülmek. *denenmek,sınanmak. imtihanvermek *sınanmak;tehlikelivezorbirdurumdanzarargörmedeniyibirsonucaulaşmak. imtihanaçekmek *bilgisiniölçmek. *denemek,sınamak. imtina *Kaçınma,sakınma,çekinme. imtinaetmek *birşeyiyapmaktankaçınmak,çekinmek. imtisal *Birörneğegöredavranma,uyma,benzemeyeçalışma. *Alınanbuyruğabütünüyleuyma. imtisaletmek *uymak,benzemeyeçalışmak. imtisas *Emme,emerekçekmesoğurma. imtiyaz *Başkalarınatanınmayanözel,kişiselhakveyaşart,ayrıcalık. *Fabrikakurmak,madenişletmekvb.içinbirkişiveyakuruluşadevlettarafındanverilenözelizin. *Gedik. imtiyazlı *Ayrıcalığıolan,ayrıcalıktanınan,ayrıcalıklı. imtiyazsız *Ayrıcalığıolmayan,ayrıcalıktanınmayan,ayrıcalıksız. imtizaç *Karışabilme. *Birbirinitutma,uyumsağlama,uygunluk. *İyigeçinme,uyuşma. *Kaynaşma. imtizaçetmek *bağdaşmak,uyuşmak. imtizaçsız *Uyumsuz. imza *Birkimsenin,biryazınınaltınabuyazıyıyazdığınıveyaonayladığınıbelirtmekiçinherzamanaynıbiçimde yazdığıadveyaişaret. *İmzalamakişi. *Herhangibirdaldaünyapmışyazar,sanatçı. imzaatmak(veyabir şeyi)imzaetmek *imzalamak. imzagünü *Yazarlarınsatışaçıkaneserlerinihatıraolarakimzaladıklarıgün. imzakâğıdı *İşyerlerindeçalışanlarıngirişveçıkışlarınındenetlenmesiamacıileüzerineimzalarınıattıklarıkâğıt. imzasahibi *Biryereimzaatankimse. *Bazısanatvemeslekkollarındasağlambiryeriolan,değeriniherzamankabulettirmişkimse. *Gazete,dergigibiyayımlarda,adınıkullanarakyazıyazankimse. imzasirküleri *İmzaörneğininbulunduğuimza. imzatoplamak *birdilekçeyiveyaöneriyi,destekleyenlereimzalatmak. imzatöreni *Antlaşmaveyasözleşmelerdeilgilitaraflarınbelgelereimzaatmasıvebirbirlerinikutlaması. imzavermek *imzaatmak. imzalama *İmzalamakişi. imzalamak *Biryazıveyabelgeyeimzasınıyazmak,imzaatmak. *İmzaveyaişaretleeserinyazarıveyayaratıcısıolduğunubelirtmek. *Birkimseye,hatıraolaraksunulanesereimzaatmak. imzalanış *İmzalanmakişiveyabiçimi. imzalanma *İmzalanmakişi. imzalanmak *İmzalanmakişiyapılmak. imzalatma *İmzalatmakişi. imzalatmak *İmzaattırmak. imzalayış *İmzalamakişiveyabiçimi. imzalı *İmzaedilmiş. *(yazı,eseriçin)Yazarıbelirtilmiş. imzasız *İmzaedilmemiş. *Yazanbelirtilmemiş. imzayıbasmak(veyaçakmak) *imzalamak,imzaetmek. in *İndiyum'unkısaltması. in *Yabanhayvanlarınınkendilerineyuvaedindiklerikovuk. *Mağara. in *İnsan. -in *Bkz.-ın/-in(I). -in * \\343-ın/-in(II). incin *olumsuzfiillerlebirlikte\"hiçkimse,hiçbircanlıvarlık\"anlamınagelir. incintopoynamak(veyaincinyok) *hiçbircanlıvarlıkbulunmamak. ingibi *darvekaranlık(yer). -inhali *Bkz.tamlayandurumu. inmisin,cinmisin *genelliklemasallarda\"insanmısın,cinmisin?\"anlamındakullanılır. inadabinmek(veyabindirmek) *Bkz.işinadabinmek. inadıtutmak *çokdirenmek. inadına *Terslikolsundiye. *Gereğinin,istenilenintersine. inak *Dogma. inakçı *Dogmacı. inakçılık *Dogmacılık. inaksal" }, { "text": "*Dogmatik. inal *Kendisineinanılankimse. inam *Emanet,vedia. inan *İnanmakişi. *Birkimseveyaşeyindoğruluğunu,büyüklüğünüvegücünüsarsılmazbirduyguilebenimseme,iman, itikat. inanolmaz *güvenilmez. inanolsun *banainan,inanki. inanca *Güvence. inancılık *Temelgerçeklerinakıllakavranamayacağını,ancakinanyoluylaeldeedilebileceğinisavunanöğretilerin geneladı,imaniye,fideizm. inanç *Birdüşünceyegönüldenbağlıbulunma. *Tanrı'ya,birdineinanma,iman,itikat. *Birineduyulangüven,inanmaduygusu. *İnanılan şey,görüş,öğreti. inançlı *İnancıolan,imanlı,itikatlı,mutekit. inançlılık *İnançlıolmadurumu. inançsız *İnancıolmayan,imansız,itikâtsız. inançsızlık *İnançsızolmadurumu,imansızlık,itikatsızlık. inandırıcı *İnandıran,inandırmaözelliğiolan,mukni. inandırıcılık *İnandırıcıolmadurumu. inandırılma *İnandırılmakişi. inandırılmak *İnanmasısağlanmak. inandırma *İnandırmakişi. inandırmak *İnanmasınısağlamak. inanılma *İnanılmakişi. inanılmak *İnanmakişiyapılmak. inanılmaz *İnanılmasıçokgüçveyaimkânsızolan. *Azrastlanan,olağanüstü. inanırlık *İnanılabilirbir şeyinniteliği. *İnanmaeğilimi. inanış *İnanma. *İnanılan şey. inanlı *İnanıolan,birşeyebütünvarlığıylainanmışbulunan,imanlı,mümin,mutekit. inanma *İnanmakişi. inanmak *Birşeyidoğruolarakbenimsemek. *Birinidoğrusözlüolarakbilmek,güvenmek. *Birşeyinvarlığını,doğruluğunukabuletmek. *Sevecek,güvenecekvebağlanacakenyüksekvarlıkolarakbilmek,imanetmek. *Kanarakaldanmak. inanmazlık *İnanmazolmadurumu. inansız *İnanıolmayan,imansız. inansızlık *İnansızolmadurumu,imansızlık. inat *Birkonudadirenme,ayakdireme,diretme,direnim. *Birinekarşıçıkmak,karşıdüşünceilerisürme. *İnatçı. inatetmek *direnmek,diretmek,ayakdiremek. inatçı *Direngen,ayakdireyici. inatçılık *İnatçıolmadurumu,direngenlik. inatlaşma *İnatlaşmakişi,dayatışma. inatlaşmak *Karşılıklıinatetmek. *İnatetmek. inayet *İyilik,kayra,atıfet,ihsan,lütuf. inayetetmek(veyaeylemek) *iyilikveyardımetmek,kayırmak,lütfetmek. inayetola *\"Allahversin\"sözügibidilencilerisavmakiçinkullanılır. inayettebulunmak *inayetetmek. ince *Kendicinsindenolanlaragöre,darveuzunolan,kalınlığıazolan,kalınkarşıtı. *Taneleriufak,irikarşıtı. *Küçükayıntılarıçokolan,aşırıözengerektiren,kabakarşıtı. *(sıvılariçin)Akışkanlığıçokolan,yoğunvekoyuolmayan. *Düşünce,duyguveyadavranışbakımındaninsanınsevgivesaygısınıkazanan,zarif,kabakarşıtı. *(sesiçin)Tiz,peskarşıtı. *Hafif,gücüaz. *İyideniyiye,enikonuayrıntılı. -ince *Bkz.-ınca/-ince. inceağrı *Verem. inceayrım *Enküçükayrıntısınakadarinme,çalar,nüans. incebağırsak *Sindirimborusununmidedenkalınbağırsağakadarolanyiyeceklerinsindirilmesigöreviniyapanbölümü. incedonanma *Hafifgemilerdenkurulmuşdonanma. inceeleyip(veyaeğirip)sıkdokumak *birşeyienküçükayrıntılarınakadararaştırmak,gözdenveyaeldengeçirmek. incegülyağı *Subuharıdağıtmasıylaeldeedilensoluksarırenkli,gülkokulubirsıvı. incehastalık *Bkz.incehastalık. incehastalık *Akciğerveremi. inceince *Bellibelirsiz,pekbellietmeden,hafifhafif. inceiş *Nakış. *Özenlivehesaplıdavranış. incekesim *Kemikleriincevezayıf. incesaz *Türkmüziğindekeman,ney,tambur,kemençe,ut,kanun,dairegibiçalgılardanveokuyuculardanoluşan fasılyapantopluluk. inceses *Titreşimsayısıçokolanses;tizses. incesıva *Kabasıvaüzerineincekumveçimentokarışımıylayapılandüzgünsıva. incetutkal *Uygunsıvılarlaakıcılığıartırılmışsıvıtutkal. inceünlü *Dilinileriyesürülmesiyleöndamaktaoluşanünlü:e,i,ö,ü. inceyağ *Yakıtolarakveyayağlamadakullanılanakışkanniteliktekimineralyağ. inceyapılı *Narin,nazik,zayıf. incezar *Beyni,omuriliğisaranzarlarınenalttaolanı. incecik *Çokince. *İncebirbiçimde,inceolarak. incecikten *Bellibelirsiz. inceden *İnceyapılı. incedeninceye *Ayrıntılarainerek,önemvererek,titizlikle,titizce. *Hafif,belirsiz,tizolmayanbirsesle. inceleme *İncelemekişi,tetkik. *Birbilimveyasanatkonusunuheryönüylegenişbiçimdeaçıklayaneserveyayazılıtetkik. incelemeci *İncelemeyapankimse. incelemek *Birişiveyabirşeyielealıpözelliklerini,ayrıntılarınıincedeninceye,özenleanlamaya,öğrenmeyeçalışmak, tetkiketmek. inceleniş *İncelenmekişiveyabiçimi. incelenme *İncelenmekişi. incelenmek *İncelemekişiyapılmak. inceletiş *İnceletmekişiveyabiçimi. inceletme *İnceletmekişi. inceletmek *İncelemekişinibaşkasınayaptırmak,birininincelemesinisağlamak. inceleyici *İnceleyen,araştırmayapan(kimse),müdekkik. *Birşeyinözelliklerinianlamakamacıtaşıyanbakış. incelik *İnceolmadurumu. *İncedavranışgösterme,zarafet,nezaket. *Birişinherkesçegörülemeyennitelikleri. *Ayrıntı. inceliş *İncelmekişiveyabiçimi. incelme *İncelmekişi. incelmek *İncedurumagelmek. *Davranışlarıincelikkazanmak,kibarlaşmak. *Zayıflamak. *(sıvıiçin)Koyudurumdanakışkandurumagelmek,akışkanlığıartmak. inceltici *Boyalarınyoğunluğunuazaltmak,sulandırmakamacıylakullanılankimyasalbirleşimleringeneladı,tiner. inceltiş *İnceltmekişiveyabiçimi. inceltme *İnceltmekişiveyadurumu. inceltmeişareti *Düzeltmeişareti. inceltmek *İncedurumagetirmek. incerek *Zayıfayakın,incecik. inci *İstiridyegibibazıkavkılıdenizhayvanlarınıniçersindeoluşan,değerli,küçük,sert,sedefrengindesüs tanesi. *Yanlışlığısebebiylegülünçolansözveyacümle. *İncilerdenoluşantakı. -inci *Bkz.-ncı/ -nci. incibalığı *Sazangillerden,pullarındaninciyapılanküçükbirbalık(Alburnusalburnus). inciçiçeği *Zambakgillerden,temrenbiçimindekiyapraklarıarasındaincebirsapüzerindeküçükçanbiçimindebeyaz çiçekleraçanbirsüsbitkisi,müge(Convallaria). incigibi *küçük,temiz,güzelvedüzgün. incisaçmak *birbirindengüzelsözlersöylemek. incitaşı *Feldspatcinsinden,suyuazveeridiğizamaninciyebenzeyentaneleriolanyanardağkaynaklıcam. incik *Bacağın,dizkapağındantopuğakadarolanbölümü. *Bazıbölgelerdediz,ayakbileği,baldırveyakavalkemikleridebuadlaanılır. incikboncuk *Değersizufaktefeksüseşyası. incikkemiği *Dizkapağındantopuğakadarolankemik. İncil *Hz.İsa'yaindirildiğineinanılankutsalkitap. incinme *İncinmekişi. incinmek *Çarpma,sıkışma,burkulmagibietkenlerlevücudunbiryeriağrıverirdurumagelmek. *Birininherhangibirdavranışıyüzündenüzüntüduymak,gücenmek,kırılmak. incir *Dutgillerden,asılyurduAkdenizkıyılarıolan,yapraklarıgenişdilimlibirağaç(Ficuscarica). *Buağacınetli,tatlıyemişi. incirçekirdeğinidoldurmamak *çokazveyaçokönemsiz. incirkuşu *Kuyruksallayangillerden,ençokincirvebaşkayemişlerlebeslendiğiiçinzararlısayılanveavlanılanküçük birkuş(Anthustrivialis). incirlik *İnciryetiştirilenalan,incirbahçesi. *İncirağaçlarıçokolanyer. incirsimeyve *Gerçekbirmeyveolmayan,yumurtalıklardandeğil,çiçekliktenoluşanincirebenzermeyve. incitici *İnciten,dokunaklı,gönülkırıcı(sözveyadavranış). incitilme *İncitilmekişinekonuolmaveyaincitmekişiyapılma. incitilmek *İncitmekişiyapılmak. incitiş *İncitmekişiveyabiçimi. incitme *İncitmekişi. incitmebeni *Kanser. incitmek *İncitmesineyolaçmak. *Kötüsözveyadavranışlabirinikırmak,üzmek. incizap *Çekme,çekilme. *Cazibeyetutulma,ilgiduyma. inç *Uzunluğu2,540cmolan İngilizuzunlukölçübirimi,parmak,pus. -inç *Bkz.-nç. indeks *Dizin. *Birgelişimigösterenniceliklerveyadeğerlerarasındakiilişki. indeterminist *Belirlenmezci. indeterminizm *Belirlenmezcilik. indî *Herkesçekabuledilebilecekbirtemelebağlanamayıpyalnızbirkişininkendikanısınadayanan. indifa *(yanardağlarda)Püskürme. *Kızamık,kızılvb.hastalıklardavücuttakırmızılekelergörülme. *Başkaldırma,isyanetme,ayaklanma. indifaetmek *(yanardağ)püskürmek. indifaî *(yanardağiçin)Püskürten. *Döküntülü(hastalık). indikatör *Gösterge. indinde *(birkimseye)Göre,yanında. indirgeme" }, { "text": "*İndirgemekişi,irca. indirgemek *Dahakolayveyalındurumagetirmek. *Birmaddeninoksijeninialarakoksitözelliğiniyoketmek,ircaetmek. *Birişlemidahakısaveyadahayalınbirbiçimesokmak,ircaetmek. indirgen *Oksitdurumundakicisimlerinoksijeninialmaveyadahadüşükbiroksitlemederecesineindirmeözelliği olan(madde). indirgenebilir *Dahadüşükbiroksitlemederecesineindirilebilen. indirgeniş *İndirgenmekişiveyabiçimi. indirgenlik *İndirgenolmadurumu. indirgenme *İndirgenmekişi. indirgenmek *İndirgemekişiyapılmak. indirgeyici *İndirgemekişiniyapan,yapabileceközellikleritaşıyan(madde). indirilme *İndirilmekişi. indirilmek *İndirmekişiyapılmak. indirim *Fiyattayapılandeğerdüşürümü,tenzilât,iskonto. indirimyapmak *fiyattadeğerdüşürümüyapmak,iskontoyapmak. indirimli *Fiyatındadeğerdüşürümüyapılmış,tenzilâtlı,ıskontolu. indirimlisatışlar *Yılınbelirliaylarında,bellibirsüreiçin,sanayiodalarınınonayıylayapılandeğerdüşürümlüsatışlar. indiriş *İndirmekişiveyabiçimi. indirme *İndirmekişi. *İndirmekişi. indirme-bindirme *Trafikteminibüs,taksivb.küçükaraçlarayolcularınindikleriveyabindikleridurak. indirmek *Yüksekten,sarpvekötüyerdenveyayukarıdanaşağıyainmesinisağlamak. *Birtaşıtveyabinekhayvanındanaşağıyaalmak. *Azaltmak,düşürmek. *Hızlavurmak. *Kapamak. *(yağmur,sisiçin)Birdenbirebastırmak. *Kırmak,tahripetmek. indirtme *İndirtmekişi. indirtmek *İndirmekişiniyaptırmak. indis *Birharfüzerinekonulanişaret. *Birharf,benzerfakatyinededeğişikbiçimlerdeikiveyadahaçokkezkullanılmakistendiğinde,harfin üstüneveyaaltınaeklenenayırıcıişaret. *Birkökünderecesinigöstermekiçinkökişaretininkollarıarasınakonulansayı. individüalist *Bireyci. individüalizm *Bireycilik. indiyum *Atomağırlığı114,8olan,gümüşparlaklığında,kurşundandahakolayezilenyumuşakbirelement. Kısaltmasıİn. indükleç *İndüklemeakımıeldeetmeyeyarayanaraç. indükleme *İndüklemekişi,endüksiyon. *Tümevarım,endüksiyon. indüklemeakımı *İndüklemeyoluylaeldeedilenelektrikakımı. indüklememakinesi *İndüklemeyleoluşanelektrikakımlarınıüretenmakine. indüklemek *Kapalıbirdevreyi,şiddetiherandeğişenbirmanyetikalanıniçinekoyarakonunüzerindebirelektrik akımıoluşturmak. indüksiyon *Bkz.İndükleme. İnebolukütüğü *Karadeniz'dekerestetaşımaktakullanılanbirtürküçükmavna. ineç *Tekne. İnegölköftesi *İnegölyöresineözgübirtürköfte. inek *Dişisığır. *Aptal,bön. *Çokçalışanöğrenci. *İbne. inekyağı *İneksütündenyapılankatıyağ. inekçi *Sütünüvesütürünlerinisatmakiçininekbesleyenkimse. inekçilik *İnekbeslemeişi. inekhane *İneklerinbarındığıyer. inekleme *İneklemekişi. ineklemek *Çokçalışmak,çokçalışaraköğrenmek,hafızlamak. ineklik *İnekahırı. *Bönlük. *Aşırıçalışmayarağmenanlayamamadurumu. inen *Bkz.ilen. ineze *Bkz.eneze. infak *Nafakaveripbirkimseningeçiminisağlama. infaz *(biryargıyı)Yerinegetirme,uygulama. *Birinesözünügeçirme. infazetmek *yargıkararınıyerinegetirmek,uygulamak. infial *Birineiçerleme,gücenme,kızgınlıkduyma. *Herhangibirşeydenetkilenme. *Edilgi. infialuyandırmak *kızgınlığayolaçmak,öfkeyaratmak. infialekapılmak *kızgınlık,öfkeduymak. infilâk *Güçlübirbiçimdepatlama. infilâketmek *patlamak. *birdenbireşiddetleortayaçıkmak. infinitezimal *Sonsuzküçüknicelikleriinceleyen(matematikkolu). infirak *Ayrılma. infirat *Topluluktanayrıdurma. infiratçı *Yalnızcı. infiratçılık *Yalnızcılık. infisah *Bozulma,yürürlüktençıkma. *Dağılma. *Kokuşma. infisahetmek *yürürlüktençıkmak;bozulmak. *dağılmak. *kokuşmak. informatik *Bilişim. İngiliz *İngilterehalkındanolankimse. *İngiltere'yeveyaİngilizhalkınaözgüolan(şey). İngilizanahtarı *Somunlarıgevşetmeyeveyasıkıştırmayayarayanveçeneleriparalelolarakaçılıpkapanankıskaç. İngilizipi *Bkz.İngilizsicimi. İngilizsicimi *Çoksağlam,sıkbükümlüsicim. İngilizsicimi(veyaipi)ileasılmak *birişiustasınayaptırmak. İngilizsiyaseti *Soğukkanlılıkvekurnazlıklabirişiyapmaveyayaptırma. İngiliztuzu *İçsürdürücüolarakkullanılanmagnezyumsülfatı. İngilizce *Hint-Avrupadilailesinden, İngiltere'de,birazfarklıbiçimiyleA.B.D.,Kanada,Avustralyaveİngiliz uygarlığınıbenimsemişolanülkelerdekullanılandil. *Budileözgüolan. ingin *Çevresinegörealçaktabulunan,münhat. *Solunum,sindirimgibiaygıtlarınveyabazıorganlarıniçiniörtenincezarıniltihaplanıpsıvısalması, dumağı,nevazil,zükâm,nezle. inginlik *İnginolmadurumu. *Güçtendüşme,yaşlanma,inhitat. inha *Resmîbirgöreveatamaveyabirüstaşamaiçinyazılanyazı. inhaetmek *atamakiçinöneridebulunmak. inhibitör *Depolananbenzinlerdegazlaşmayı,yağlamayağlarındakirenkdeğişmesini,türbinyakıtlarındakorozyonun istenmeyenetkileriniönlemekveyageciktirmekgibiamaçlariçinkullanılan,petrolürünlerindedoğalolarakbulunan veyaçokküçükoranlardasonradankatılanbirmadde. inhidam *Çökme,yıkılma. inhilâl *Dağılma,bölünme,parçalanma. *(görev)Açılma. *Ayrışma,erime. inhilâletmek *dağılmak. *(görev)açılmak. inhimak *Birşeyeaşırıdüşkünlükgösterme,kapılma. inhina *Eğrilme,bükülme. *(birine)Başeğme,yumuşaklıkgösterme. inhiraf *Sapma,başkabirtarafameyletme. inhirafetmek *sapmak. inhisar *Tekel. *Tekbaşınasahipolma. inhisaretmek *yalnız...üzerineolmak,yalnız...içinolmak,...-dendışarıçıkmamak,birşeylesınırlanmak. *verilmek,tanınmak. inhisaraalmak(veyainhisarınaalmak) *tekelinealmak. inhisarcı *Tekelci. inhisarcılık *Tekelcilik. inhisarındaolmak *tekelindeolmak. inhitat *Çökme,gerileme,alçalma. *Güçtendüşme,inginlik,yaşlanma. inhitatetmek *çökmek,gerilemek. ini *Kayınbirader. inik *İnmiş,indirilmiş. inikdeniz *Gelgitsırasındasularçekildiğindedenizindurumu. inikâs *(ışıkiçin)Yansıma,yansı. *(sesiçin)Yankılama,yankılanma,yankı. *(piyasada)Tepkiveyaetki. inikâsetmek *yansımak. *yankılanmak. inikat *Toplanma,birleşim. *Anlaşma,kararlaştırma. inildeme *İnildemekişi. inildemek *İnlemek. inildetme *İnildetmekişi. inildetmek *İnlemesinesebepolmak. inildeyiş *İnildemeişi. inileme *İnilemekişi. inilemek *İnlemek. inilme *İnilmekişi. inilmek *İnmekişiyapılmak. inilti *İnlemesesi. iniltili *İnlemesesiyleyüklü,inlemeli. iniminim *Sürekliolarakinlemeyianlatır. iniminiminlemek *sürekliolarakinlemek. *çoksıkıntıdaolmak. iniminiminletmek *birinibüyüksıkıntıyasokmak. inisiyatif *Öncecilik,üstünlük. *Gereklikararlarıalmayıbilenkişininniteliği. inisiyatifielealmak(veyageçirmek) *önceliğe,üstünlüğesahipolmak. inisiyatifinikullanmak *gereklikararlarıönceliklealmak. inisyal *İlksatırınilkharfininbüyükpuntodavesüslüyazılarladizilmeişlemi. iniş *İnmekişiveyabiçimi. *Yukarıdanaşağıyagittikçealçalaneğimliyer,yokuşkarşıtı. *Gerileyiş,çöküş. *Araçlıjimnastikte,atlayarakveyahızlanarakaraçtanayrılmadurumu. inişaşağı *İnişteaşağıyadoğru. inişçıkış *Engebeliolan. inişyokuş *Heminişihemçıkışıolan. inişli *İnişiolan,bayıraşağı. inişliçıkışlı *Heminişihemçıkışıolan(yol). inişliyokuşlu *İnişliçıkışlı. inkâr *Yaptığını,söylediğini,tanıkolduğunusaklama,gizleme,yadsıma. inkâretmek(veyainkârdangelmek) *yaptığıbirişi,söylediğisözüveyatanıkolduğubirşeyiyapmadığını,bilmediğini,görmediğinisöylemek, yaptığınısaklamak,yadsımak. inkârcı *İnkâredenkimse. inkârcılık *İnkârcıolmadurumu." }, { "text": "inkıbaz *Toplanma,büzülme. *Sıkıntı,keder. *Peklik,kabızlık. inkıbazlık *İnkibazolmadurumu. inkılâp *Birdurumdanbaşkabirdurumageçiş,dönüşüm. inkılâpetmek *(birdurumdanbaşkabirduruma)dönüşmek. inkılâpçı *İnkılâpyanlısıveyainkılâpyapan(kimse). inkılâpçılık *İnkılâpçıolmadurumu. inkıraz *Batma,dağılma,çöküş,yokolma,sonbulma. inkırazbulmak *batmak,çökmek,dağılmak,yokolmak,sonbulmak. inkırazauğramak *batmak,dağılmak,çökmek,yokolmak. inkısam *Bölünme,taksimedilme. *Parçalanma. inkıta *Kesilme,kesinti. inkıtaauğramak *kesilmek. inkıyat *Boyuneğme,uyma. inkıyatetmek *boyuneğmek. inkisar *Kırılma. *Gücenme,gönlükırılma. *İlenme,ilenç. inkisaretmek(veyainkisardabulunmak) *ilenmek. inkisarıtutmak *ilencigerçekleşmek. inkisarıhayal *Beklediğini,umduğunubulamamaktandoğandüşkırıklığı,hayalkırıklığı. inkişaf *Gelişme,gelişim. *Açığaçıkma. *Açınım. inkişafetmek *gelişmek. inkişafettirmek *geliştirmek. inleme *İnlemekişi. inlemek *Acı,üzüntübelirtenkesikseslerçıkarmak. *Gür,uğultulu,yankılısesçıkarmak. inletme *İnletmekişi. inletmek *İnlemesineyolaçmak. *Çokeziyetvermek,eziyetçektirmek. inleyiş *İnlemekişiveyabiçimi. inme *İnmekişi. *Vücudunbirbölümündehareketvehissetmeninkalkması,felç,nüzul. inmeinmek *(vücudunbiryerinde)hareketvehissetmekalmamak,felçgelmek. inmek *Yukarıdanaşağıyadoğrugelmek,çıkmakkarşıtı. *Birtaşıtveyabinekhayvanındanyerebasmak. *Dağ,tepegibiyüksekbiryerdengelmek. *(biryerdenbaşkabiryere)Gitmek,varmak. *Konaklamak. *Alçalıpeskidurumunadönmek. *Fiyatıdüşürmek. *Değeridüşmek. *Vurmak. *Yıkılmak. *İnmegelmek. *Biryerikaplamak,basmakveyabiryerdenakmak,kaymak. *Uzamak,ulaşmak. *Ağmak. *Sayısıazalmak. inmeli *Birtarafındainmebulunan,meflûç. inorganik *Cansızolan. *Organikolmayan,anorganik. *Hücrelerincansızbölümleri. *Organlardakibozukluktanilerigelmeyenhastalık. inorganikkimya *Canlılarındışında,yerkabuğunuoluşturan,bütünkimyasalmaddeleriinceleyenkimyadalı. insaf *Merhamete,vicdanaveyamantığadayananadalet. *\"Acı,düşün\"anlamındakullanılır. insafetmek *acımak,hakkınıtanımak. insafagelmek *acımasızvehaksıztutumdanvazgeçmek. insafınakalmış *(birşeyin)birkimsenindoğruluğuna,adaletineveisteğinebağlıolduğunubelirtir. insaflı *İnsafıolan,acıyarak,hakkınıvererekdavranan,vicdanlı,imanlı. insaflılık *İnsaflıolmadurumu. insafsız *İnsafıolmayan,vicdansız,imansız. insafsızca *İnsafsızbirbiçimde,gaddarca. insafsızlık *İnsafsızolmadurumu,insafsızcadavranma,vicdansızlık. insafsızlıketmek *acımamak,insafsızca,vicdansızcadavranmak. insan *Memelilerden,ikieliolan,ikiayaküzerindedolaşan,sözleanlaşan,akılvedüşünmeyeteneğiolanen gelişmişcanlı. *Butürdenolancanlı. *Huyveahlâkyönündenüstünnitelikli(kimse). *Belirsizzamirgibidekullanılır. insanayağıdeğmemiş(veyabasmamış) *içineinsangirmemiş,içindeinsanolmayan. insanbiçimcilik *İnsanınniteliklerininbaşkabirvarlığa,özellikleTanrı'yaaktarılması,antropomorfizm. insanbilimci *Antropolog. insanbilimi *Antropoloji. insanbilimsel *Antropolojik. insancoğrafyası *Beşerîcoğrafya. insanelideğmemiş(veyadokunmamış) *bakımsızkalmışyer. insanetiyemek *biriniçekiştirmek. insanevlâdı *İyiinsan,iyikimse. insangibi *insanlarayaraşırbiçimde. insangönlününartığınısöyler *insanlarşakayaparkeniçlerindengeçeniyansıtırlar. insanhâli *Olabilir,hoşkarşılamakgerekir. insaniçineçıkmak *toplumiçinekarışmak,başkalarıylailişkikurmak. insankonuşakonuşa,hayvankoklaşakoklaşa *insanlarkonuşarakbirbirlerinidahaiyianlarlar. insankurusu *Çokzayıf. insankuşmisali *uzakçabiryeregidildiğindesöylenir. insanmüsveddesi *Birinsandabulunmasıgerekliniteliklerdenyoksunolan. insansarrafı *Bkz.adamsarrafı. insanbaşlı *İnsankafalı,androsefal. insanca *İnsanayakışırbiçimde,insanî. *İnsanbakımından. insancı *İnsancıl. insancıl *İnsanseven. *İnsanlailgili. *İnsanadeğerveren. *İnsancılıkyanlısıolan,hümanist. insancılık *EskiYunanveLâtinkültürünüenyüksekkültürörneğiolarakalanveOrtaÇağınskolâstikdüşünüşüne karşıXlV.yüzyıldadoğanfelsefe,bilimvesanatgörüşü,hümanizm,humanizma. *İnsanlıksevgisini,insanululuğunuenyüceamaçveolgunluksayanöğreti,hümanizm,humanizma. insancıllaşma *İnsancıllaşmakişi. insancıllaşmak *İnsancıldurumagelmek. insangiller *Fosilhâlindeyaşayaninsanıkapsayanfamilya. insanımsılar *İnsanabenzeryaratıklar,insansılar,antropoitler. insanınadıçıkacağınacanıçıksın *haklıveyahaksızyereadıbirdefalıkkötüyeçıktımı,ondansonrayaptıklarıhepogözledeğerlendirilir. insanî *İnsana,insanlığayakışan,insanca. insaniçincilik *İnsanıevreninmerkezisayan,bütünöbüryaratıklarıninsan içinyaratılmışolduklarınısöyleyendinî nitelikliöğreti,antroposantrizm. insaniyet *İnsanlık. insaniyetnamına *insanlığayakışırduygularauyarak. insaniyetli *İnsanlığıolan,insan,mürüvvetli. insaniyetsiz *İnsanlığıolmayan,mürüvvetsiz. insaniyetsizlik *İnsaniyetsizolmadurumu. insanlaşma *İnsanlarımaymunlardanayıranevrimsüreçlerininhepsi. insanlaşmak *İnsancadavranmaözelliğikazanmak,insanayaraşırbiçimdedavranmak. insanlık *Bütüninsanlarıiçinealanvarlık. *İnsanıinsanyapan,insanındoğasınıoluşturanniteliklerinhepsi. *İnsanındeğerini,saygınlığınıverenöz,insanayaraşıryaşamavedüşünmeilkesi. *İnsanısevme,insansevgisi,insancılolma. insanlıketmek *insanayaraşırbiçimdedavranmak. insanlıkhâli *Olabilir,hoşkarşılamakgerekir,insanhâli. insanlıktançıkmak *çokzayıflamışolmak. *insanaözgünitelikleriniyitirmek. insanoğlu *İnsan,âdemoğlu. insanoğluçiğsütemmiş *insanlardantambirdoğrulukbeklenmez. insansı *İnsanabenzeyen,insanıandıran,antropoit. insansılar *Maymunlarıveinsangilleriiçinealanmaymunlaralttakımı,insanımsılar,antropoitler. insanüstü *İnsangücünüveyetenekleriniaşan,fevkalbeşer. insektaryum *Bilimselamaçlarlaböcekinceleme,saklama,korumayeri. insicam *Düzgünlük,tutarlık,bağdaşım. *Tutarlık. insicamlı *Düzgün,tutarlı. insicamlılık *Tutarlılık. insicamsız *Birbirinitutmayan,tutarsız. insicamsızlık *İnsicamsızolmadurumu. insiraf *Bükün. insirafî *Bükülgen(dil). insiyak *İçgüdü,sevkıtabiî. insiyakî *İçgüdülü,sevkıtabiî. instantcoffee *Bkz.hazırkahve. inşa *Yapıkurma,yapıyapma,kurma. *(düzyazı,şiir)Kalemealma,yazıyadökme. *Düzyazı,nesir. inşaetmek *kurmak,yapmak. inşaat *Yapı,yapıişleri. *Yapmakişi,yapım. inşaatçivisi *Çapı2-7mm,boyu4-20cmarasındadeğişen,başlıvetepesitırtıllıçivi. inşaatçı *Yapıişleriniyönetenteknikgörevli. *Yapıustası. inşaatçılık *İnşaatişleriyleuğraşma. inşallah *Allah\"Tanrıdilerse\"anlamındadilekanlatır. inşallahlamaşallahla *çabaharcamadan,tevekkülle. inşat *Şiirokuma,şiirsöyleme. *Birşiiri,biredebiyateserinitoplulukönünde,yüksekseslevegerektiğibiçimdeokuma. inşatetmek *birşiiri,biredebiyateseriniyükseksesleokumak. inşirah *İçaçılması,gönülaçılması,ferahlık. inşirahbulmak *içaçılmak,ferahlamak. intaç *Birişisonuçlandırma,sonaerdirme,bitirme. intaçetmek *sonuçlandırmak,bitirmek. intak *Konuşturmasöyletme. *Kişileştirilenvarlıklara,hayalîyaratıklarasözsöyletmesanatı,dillendirme. intan *Mikroptanilerigelenhastalık. *Kokuşma,kötükokma. intanî *Mikroplaoluşan,mikroplu. intaniye *Mikroplabulaşanhastalıklar. intaniyeci *Mikropluhastalıklardoktoru,uzmanı. integral *Parçalardanoluşmuşbütün. *Türevibilinenfonksiyon. integraldenklemi *Birdeğişkeninbilinmeyenfonksiyonunuvebufonksiyonunbulunduğubelirliintegralibirbirinebağlayan denklem. integralhesapları *Sonsuzintegrallerinbulunmasıveonlarınuygulanmasıileilgiliyöntemlerikullananmatematikdalı. integrasyon *Bilinenbirdiferansiyelindenkleminiçözmeişlemi." }, { "text": "*Birdiferansiyeldenklemiçözmeişlemi. integre *Entegre. intelekt *Entelekt. intelektüalizm *Entelektüalizm. interferometre *Girişimölçer. interferometri *Girişimölçme. interferon *Hücrelerinvirüslerekarşıoluşturduklarıözelsavunmamaddesi. interkinez *Çekirdeğinikibölünmedevresiarasındakidinlenmedurumu. interkoneksiyon *Birçokelektrikşebekesiarasındabağlantıkurma. intermezzo *Serbestbirbiçimdeyazılmışolanvekendikendinebirbütünoluşturanmüzikeseri. -inti *Bkz.-ıntı/ -nti. intiba *İzlenim. intibah *Uyanma,uyanış. intibak *Çevreyeveyabirdurumauyma. *İkişeyinölçülerininbirbirinitutması. intibaketmek *uymak,alışmak. intibaksız *Yaşadığıçevreyeveyadurumauymaktagüçlükçeken. intibaksızlık *Çevreyeuymamadurumu. intifa *Yararlanma,faydalanma. intifahakkı *Başkasınaaitbirmaldanyararlanma,başkasınaaitbirmalıkullanmahakkı. intiha *Son,sonaerme,sonugelme. intihabat *Seçimler. intihal *Aşırma. intihap *Seçim,seçme. intihar *Birkimsenintoplumsalveruhsalsebeplerinetkisiilekendihayatınasonvermesi. *Hayatınıtehlikeyedüşürecekaşırıdavranışveyaiş. intiharetmek *kendiniöldürmek. intikal *Biryerdenbaşkabiryeregeçme,geçiş. *Anlama,kavrama. *Mirasolarakbabadanoğulakalma. intikaletmek *yerdeğiştirmek. *anlamak,kavramak. *mirasolarakbabadanoğulakalmak. intikam *Öç. intikamalmak *öçalmak. intikamcı *Öçalmayaçalışan. intisap *Bağlanma. *Girme. *Kapılanma. intisapetmek *bağlanmak. *girmek. *kapılanmak. intişar *Yayılma. *(gazete,dergi)Çıkma,yayımlanma. intişaretmek *yayılmak,dağılmak. *yayımlanmak. intizam *Düzenli,düzgünolma. intizamlı *Düzgün,düzenli. intizamsız *Düzensiz,düzeniolmayan,karışık. intizamsızlık *Düzensizolmadurumu,düzensizlik,karışıklık. intizar *Bekleme,gözleme. *İlenme,beddua,inkisar. intizaretmek *beklemek,gözlemek. *iIenmek,bedduaetmek. inzal *İndirme,indirilme. inzibat *Sıkıdüzen. *Silâhlıkuvvetlerde,ordudakidüzenisağlamakamacıylagörevlendirilmişer. inzibatî *Sıkıdüzenisağlayıcı,düzenebağlayıcı,insandavranışlarınısınırlayıcı,düzenleyici,baskıaltınaalıcı. inzibatsız *Sıkıdüzeniolmayan,düzensiz,başıboş. inzimam *Katılma,ulanma,eklenme. inzimametmek *katılmamak,eklenmek,ulanmak. inziva *Toplumhayatındankaçıptekbaşınayaşama. *DışdünyaylabütünbağlarınıkeserekTanrıylabirleşebilmekiçininsanınkendiiçinekapanması. inzivayaçekilmek *toplumdankaçıp,hiçbirşeyleilgilenmeyerektekbaşınayaşamak. ip *Dokumamaddelerininbükülmüşliflerindenyapılanbağ. *(bazıbölgelerde)İplik. *Asaraköldürmecezası. -ip *Bkz.-ıp/-ip. ipatlamak *ipinikiucununtutularakçevrilmesiyle,ipeayağınıvebaşınıdeğdirmedenzıplamak. ipcambazı *İkidirekarasında,yüksektegerilmişipüzerindegösterileryapancambaz. ipmerdiven *İptenörülmüş,çoğunluklagemilerdekullanılanmerdiven. iptakmak *birininkötülüğüiçinçalışmak. iptorba *Pazarfilesi. iptorbalı *Elindepazarfilesiolan. ipçi *İpüreten,yapanveyasatankimse. ipçik *Bitkilerinerkekorganlarındabaşçığıçiçeğebağlayanincesap. ipçilik *İpçininişiveyamesleği. ipeçekmek *asaraköldürmek. ipedizmek *boncukgibişeyleriipliğegeçirmek. ipegelesice *\"asılaraköl\"anlamındabirilenme. ipegitmek *ölümegitmek. ipesapagelmeyen(veyagelmez) *aklayakınolmayanveyabirbirinitutmayan. ipeunsermek *geçersizbirtakımsebeplerilerisürerekistenilenişiyapmaktankaçınmak. ipek *İpekböceğikozalarıçözülerekçıkarılanvedokumacılıktakullanılançokince,esnekveparlaktel. *Buteldenyapılmış. ipekağacı *Ekvatoralbölgelerdeyetişen,kerestesiipekgörünüşünde,sarıparıltılı,değerlibirmobilyaağacı. ipekböceği *Kanatlarıpulluböceklersınıfından,ördüğükozalardanipekeldeedilen,dutyaprağıilebeslenenbircins kelebeğintırtılı(Bombyxmori). ipekböceğikelebeği *Tırtıllarınınördüğükozalardanipekeldeedilenkelebeklereverilengenelad. ipekböcekçiliği *İpekipliğiveyaipekböceğiyumurtasıeldeetmekamacıylaipekböceğiyetiştirmekvekozaeldeetmekişi. ipekçiçeği *Semizotugillerden,güzelçiçekaçanbirbitkicinsi(Portulacagrandiflora). ipekgibi *çokince,parlakveyumuşak. *güzel,iyihuylu. ipekmatı *Cilâveyavernikleağaçüzerindeoluşturulan,ipeğiandıranyarıparlakgörünüş. ipeka *Altınkökü. ipekçi *İpekböceğiyetiştirenveyaipeksatankimse. ipekçilik *İpekböceğiyetiştirmeveyaipekalıpsatmaişi. ipekhane *Kozaların,ipekçilesidurumunagetirilmesiiçinişlendiğiyer. ipekli *İpektenyapılmışveyaiçindeipekbulunan(kumaş). ipham *Belirsizlik,kapalılık. *Etkisiniartırmakiçinanlamınbilerek,isteyerekkapalıbırakılması. ipi(birinin)elinegeçmek *yönetimibaşkasınınelinegeçmek,kontrolübaşkasınınelindebulunmak. ipiçözmek *ilgisinikesmek. ipiçürük *Güvenilmez(kimse). ipikırık *Serseri,sorumsuz. ipikırmak *savuşupgitmek. ipikoparmak *bağlıbulunduğukuruluşlaveyayakınlığıbulunankişiileilişkisinikesmek. ipisapıyok *birbirinitutmaz,yersiz,anlamsız. ipilipil *Parlakbirışıklayanarak,birsönüpbirparlayarak. ipileme *İpilemekişi. ipilemek *Azışıklayanmak. ipilti *Hafifesinti. ipinucunukaçırmak *yönetimdeveyabirşeyikullanmadagerekenölçüyüyitirmek. ipince *Çokince,incecik. ipiniçekmek *biriniölçülüdavranmayazorlamak. ipinikırmak *azmak,eleavucasığmazbirdurumalmak. ipinikoparan *başıboşkalan. ipipullah *Kimsesi,malımülküolmayankimse. ipipullah,sivrikülâh (kalmak) *yalnız,kimsesiz,hiçbirşeysiz(kalmak). ipiylekuyuyainilmez *kendisinegüvenilmez. ipka *Yerinde,öncekidurumundabırakma. *Sınıftabırakma. ipkaetmek *yerindebırakmak,kaldırmamak,değiştirmemek. ipkakalmak *sınıfgeçmemek. ipleçekmek *sabırsızlıklabeklemek. iplemek *Saygıgöstermek,değervermek. iplememek *saygıgöstermemek,değervermemek,önemvermemek,aldırışetmemek. ipleribirininelindeolmak *oişielaltındanyönetmek. iplicik *Sığırlarınsolukborularınayerleşenvearakonakçısızbulaşan,ençok8cmuzunluğundaakciğerkılkurdu (Dictyocaulusviviparus). ipliğipazaraçıkmak *kötünitelikvesuçlarıortayaçıkmak. iplik *Pamuk,keten,yün,ipek,naylonvb.dokumamaddelerininuzun,inceliflerindenherbiri. *Buliflerinbirliktebükülmüşveçekilmişdurumu. *Fasulyegibisebzelerinveyabazımeyvelerinlifi. iplikçekmek *kumaştaniplikçıkarmak. *iplikeğirmek. iplikiplik *Teltel. *Yolyol. iplikkurdu *İpsilersınıfınabağlıtürlerdenherbiri. ipliksolucanlar *İpsiler. iplikçi *İplikyapanveyasatankimse. iplikçilik *Dokumalifleriniiplikdurumunagetirmekiçinyapılanişlemlerinbütünü. *İpliksatmaişi. iplikhane *Hambitkiliflerininiplikyapıldığıyer. ipliklenme *İpliklenmekişi. ipliklenmek *Teltelolmak,liflifolmak. ipliksi *İpliğebenzer. ipnotize *İpnotizmayoluylauyutulmuş,etkialtındakalmış. ipnotizeetmek *ipnotizmayoluylabiriniuyutmak. ipnotizeolmak *ipnotizmayoluylaetkialtındakalmak;yarıuykuludurumagelmek. ipnotizma *Sözle,bakışla,telkinyoluylasağlananbirtüruyku. ipnotizmacı *İpnotizmaileuğraşankimse. ipnotizmalı *İpnotizmaedilmiş(kimse). ipnoz *Sözle,bakışlatelkinyapılaraksağlananbirçeşituykudurumu,hipnoz. ipotek *Birgayrimenkulünbirborcakarşıteminatoluşturmasınıgerektirenveaynîbirhakmahiyetindeolan gayrimenkulrehin,tutu,rehin. ipoteketmek *rehindebırakmak,rehinekoymak. ipotekli *Rehindebulunan,rehinekonulmuş. ipotetik *Varsayımadayanan,farazî. ipotez *Bkz.hipotez. ipsi *İpveyaiplikbiçimindeolan. ipsisolucanlar *Solucanların,çoğuinsanvehayvanlardaasalakolarakyaşayan,inceuzunvücutlubirsınıfı. ipsiler *İpsisolucanlarınbirdalı,ipliksolucanlar. ipsiz *İpiolmayan. *Haylaz,serseri,hayta." }, { "text": "ipsizsapsız *Birbirinitutmaz,yersizveanlamsız. *Serseri,hayta. iptal *Yararlıktan,kullanıştankaldırma,silme,bozma. *Herhangibirhükmüngeçersizolduğunugerekçeleriilegöstererekçürütme. iptaletmek *kullanıştankaldırmak;bozmak. *hükümsüzbırakmak,çürütmek. iptenkazıktankurtulmuş *hertürlükötülüğüyapacakyaradılıştaolan(kimse). iptenkuşakkuşanmak *yoksuldüşmek. iptida *Başlangıç. *Birişebaşlama. *(i'ptida:)Önceleri,enönce,ilkönce. iptidaî *İlkel. *İlkokul. iptidaîmektep *İlkokul. iptidaîlik *İptidaîolmadurumu. iptidaları *Önceleri. iptilâ *Düşkünlük,tiryakilik. iptizal *Bayağılaşma,ayağadüşme. *Birşeyisürekliolarakkullanma. ipucu *Aranılangerçeğeulaştırabilecekiz. ipucuvermek *aranılangerçeğeulaştırabilecekşeyleilgili,onubulmayayarayanbilgivermek. ir *İridyum'unkısaltması. -ir *Bkz.-ır/-ir. irade *İstek,dilek. *Buyruk. *Birşeyiyapıpyapmamayakararvermegücü. *İstenç. iradebeyanı *Birsonucayönelmişiradeaçıklaması. iradedışı *İradesiz. iradekaybı *Bkz.iradeyitimi. iradeyitimi *Kararverme,dikkat,isteklikımıldamagibizihinveyabedenetkinliğineilişkinişleriyapamamaktandoğan siniryorgunluğundagörülenbirbelirti,abuli,istençyitimi. iradeci *İradeyanlısı. iradecilik *İstenççilik. iradeli *İradeyedayanan,iradî. iradesiz *İradedışı,gayriiradî. iradesizlik *İradesizolmadurumu,istençsizlik. iradımesel *Birdüşünceyiatasözleri,özdeyişvb.ilegüçlendirme. iradî *İradeli,istençli. iradiye *Bkz.İstenççilik. İranist *İrandilivekültürüileuğraşankimse. İranistik *İrandilivekültürüaraştırmaları. İranlı *İranhalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). irap *Düzgünkonuşma. iraptamahalliyok *hiçbirdeğeriveönemiyok. irat *Gelir. *Gelirgetirenmülk. *Söyleme. iratetmek *söylemek. irca *Eskibiçiminesokma,çevirme. *Döndürme. *İndirgeme. ircaetmek *eskibiçimesokmak,çevirmek,döndürmek. *indirgemek. irdeleme *İrdelemekişi. irdelemek *Birkonununincelenmesiveeleştirilmesigerekenbütünyönlerinibirerbirerincelemek,araştırmak,tetkik vetetebbuetmek,mütalâaetmek. irfan *Bilme,anlama,sezme,kültür. *Gerçeğeulaştırıcıgüçlüseziş,varış,varışlılık. iri *Olağandandahahacimli,olağanıaşanbüyüklüğüolan. iriiri *büyük,çokiri. irikıyım *İrikıyılmış. *İriyapılı,gövdeli. irilâf *Abartılısöz. iriyarı *İriyapılı. iribaş *Kuyruksuzkurbağanınyumurtadanyeniçıkmışkurtçuğu. irice *İriyeyakın,biraziri(kimseveyaşey). iridyum *Atomağırlığı193,1atomnumarası77,yoğunluğu22,4olanveplâtinfilizlerindebulunandeğerlibir element.Kısaltmasıİr. irileşme *İrileşmekişi. *Bazıorganlarınhastalıksonucundaolağandışıbüyümesidurumu. irileşmek *İribirdurumagelmek. iriliufaklı *Büyükküçükkarışık. irilik *İriolmadurumu. irin *Organizmanınherhangibiryerindeiltihaplanmasonundaölmüşhücreartıklarındanvebozulmuşak yuvarlardanoluşan,mikropluveyamikropsuz,genelliklesarımtırakrenktekoyucasıvı,cerahat. irinlenme *İrinlenmekişi,iltihaplanma,cerahatlenme. irinlenmek *İrinoluşmak,iltihaplanmak,cerahatlenmek. irinli *İrintoplamış,cerahatli. irinti *Elekvekalburüzerindekalaniritaneler. *Hayvanlarınbeğenmeyerekyemedikleriirisaman. iris *Saydamtabakailegözmerceğiarasındabulunan,ince,kasılabilenbirzardanoluşan,gözünrenklibölümü, süsen. iriş *Arış. irkiliş *İrkilmekişiveyabiçimi. irkilme *İrkilmekişi. irkilmek *Ürkerekgeriçekilirgibiolmakveyaşaşırıpduraklamak. *(vücudunbiryeri)Dışarıdangelenbiruyarıcınınetkisiylekanlanıpşişmek,taharrüşetmek. *(akanbirşey)Birengelkarşısındaduraklayıpbirikmek. irkiltici *İrkilmeyesebepolan. irkiltme *İrkiltmekişiveyadurumu. irkiltmek *İrkilmesinesebepolmak. irkinti *Subirikintisi. *Ürperme,tiksinti. *Korku,çekinme. irkme *İrkmekişiveyadurumu. irkmek *Birikmek. *Biriktirmek,toplamak. *Tiksinmek. İrlandalı *İrlandahalkındanolan(kimse). irmik *Sertbuğdaydaneldeedilen,taneleriiri,glütencezenginun. irmikhelvası *İrmik,çamfıstığı,yağve şekerkarışımıylahazırlananbirtatlıtürü. ironi *Dolaylıvealaylıanlatım,mizah. irrasyonalizm *Hayattavebilgilerdeakıldışıögeleretekyanlıolarakağırlıkverensevgi,duyguveiçgüdüleri,bilginin kaynağısayangörüş,akıldışıcılık. irrasyonel *Akıldışı,gayriaklî,usdışı. irrealist * Gerçekdışı. irredantizm *Dil,gelenek,görenekveçeşitlikültürdeğerleribakımındanbirbirlikgösterdiğihâldeanayurtdışında kalmışhalkınyaşadığıtopraklarıanayurtsınırlarıiçinealmakdüşüncesi. irs *Kalıtım,soyaçekim. irsal *Gönderme,yollama. irsalât *Gönderilenşeyler,gönderiler. irsaliye *Biryeregönderileneşyanınlistesi,göndermebelgesi. irsen *Kalıtımyoluyla. irsî *Kalıtımlageçen,soydankalma,soydangeçme,kalıtsal. irsiyet *Soyaçekim,kalıtım,veraset. irşat *Doğruyolugösterme,uyarma. irşatetmek *doğruyolugöstermek,uyarmak. irtibat *Bağlantı,bağlıolma. irtibatkurmak *bağlantısağlamak. irtica *Gericilik. irticaî *Gericilikleilgiligerici(davranış,tutum). irtical *Birmanzumeyiveyasözübirdenbiredüşünmeden,içinedoğduğugibisöyleme,doğaç. irticalen *İçinedoğduğugibisöyleyerek,doğaçtan. irtifa *Yükseklik. *Yükselti. irtifak *Dayanma. irtifakhakkı *Başkasınınarsa,yol,bahçegibitaşınmazbirmalındanbelirlibiryoldayararlanmahakkı. irtihal *(öbürdünyaya)Göçme,ölme. irtihaletmek *ölmek. irtikâp *(kötüiş) Yapma,kötülüketme. *Yiyicilik,rüşvetalma. *Yalansöyleme,hileyapma. irtisam *Resmiçıkma,resmiçizilme. *İzdüşümü. irtişa *Rüşvetalma,rüşvetyeme. is *Dumanındeğdiğiyerdebıraktığıkaraleke. *Sürme. isabet *(biryönedoğruatılanşeyiçin)Hedefevarma,hedefivurma. *(piyangovb.)Şansoyunlarında,kazanma,çıkma,vurma. *(öneri,düşünce,söziçin)Yerindeolma,yanılmazlık. *Güzelrastlantı. *\"Çokgüzel\",\"iyioldu!\"gibianlamlardakullanılır. isabetalmak *vurulmak,yaralanmak. isabetetmek *nişanalınanyeredeğmek,rastlamak. *çıkmak. *yerindeişgörmüşolmak. isabetoldu *yerinde,tamisteğeuygun. isabetli *Yerinedüşmüş,yerinde,uygun. isabetsiz *Yerindeolmayan,uygunolmayan,yersiz. isaf *(birdileği,isteği)Yerinegetirme. isal *Ulaştırma. isale *Akıtma. is'at *Kutlama. is'atetmek *kutlamak. İsa'yıküstürdü,Muhammed'imemnun edemedi *iyilikedeyimderkenkimseyimemnunedemedi. ise isetutmak *dumanatutupkarartmak. İsevî *Hz.İsa'nınyaydığıdindenolan,Hristiyan. İsevîlik *Hristiyanlık. isfendan *Akçaağaç. *Akçaağaçtanyapılmışolan. isfenks *Bkz.Sfenks. ishakkuşu *Bataklıkbaykuşu. ishal *Sürgün,içsürme,ötürük,amel. ishalolmak *amelolmak,sürgünolmak. ishalli *İshaliolan. isilik *Terlemektenveyasıcaktanvücuttameydanagelenküçükpembekabartılar, ısırgın. isim *Ad. *Kişi,insan. *" }, { "text": "Canlıvecansızvarlıkları,duyguvedüşünceleri,çeşitlidurumlarıbildirenkelime. isimcümlesi *Yüklemiisimsoyundanolanveyaekfiilekurulancümle. isimçekimi *İsimlereiyelikekleriningetirilmesi. isimdurumu *İsimhâli. isimgövdesi *İsimvefiilköklerindenyapımekleriyletüretilenveisimolarakkullanılangövde. isimhakkı *Birticarethaneninveyamalınadınıkullanmakarşılığındatalepedilenhak,patenthakkı. isimhâli *Başkabirkelimeileilgikurmakiçin,isminyalınolarakveyaekolarakgirdiğidurum. isimkoymak * adkoymak,tesmiyeetmek. isimkökü *Birismineklerinebölünemeyenanlamlıenküçükparça. isimtabanı *İsimkökvegövdelerininçekimekialmamışhâli. isimtamlaması *İkiveyadahaçokisimsoyundankelimeilekurulmuşolantamlama. isimvermek * ad vermek. isim yapmak *biralandaünkazanmak,ünalmak. isimcilik * Adcılık. isimdentüremefiil *İsimkökündenfiilyapımekiyleyapılmışfiilgövdesi. isimdentüremeisim *İsimkökündenyapımekleriyletüretilenisimgövdesi:Ev-cil,göz-cü-lükvb. isimlendirme *İsimlendirmekişi. isimlendirmek * Adlandırmak,adkoymak. isimli *Adıolan,adalmış. isimlik *İsminyazıldığıplâketinkonulduğuyer. isimsiz *Adıolmayan,adalmamış. *Yaptığıişbilinmesinekarşılıkkendibilinmeyen,adsız. iskalârya *Çarmıhlarınhalatbasamakları. iskambil *Biryüzündesayılarveyaresimlerbulunan,çeşitlioyunlaroynamayayarayankart,oyunkâğıdı. *Bukartların52tanesindenoluşandeste. *Bukartdestesiyleoynananoyun. iskambilkâğıdı *İskambil. iskambilkâğıdıgibidevrilmek *birerbirervebirbiriardısıradevrilmek. iskân *Yurtlandırma,yerleştirme. *Yurtlanma,yerleşme. iskânetmek *(ev,yurt)kazandırmak,boşbiryereinsanyerleştirmek. iskandil *Denizinderinliğiniölçme. *Buişiçinkullanılanaraç. *İşiniçyüzünüöğrenme,bilgitoplama,sorupsoruşturma. iskandiletmek *denizderinliğiniölçmek. *birişiniçyüzünüaraştırmak,bilgitoplamak. *gözetlemek,çevreyikollamak. *sorupsoruşturmak,araştırmak. İskandinav *KuzeyAvrupayarımadalarınınbütünü. *İskandinavyalı. İskandinavdilleri *Germendillerininkuzeykolundakidillereverilenad. İskandinavyalı *İsveç,Norveç,DanimarkaveFinlandiya'daoturanhalkvebuhalkınsoyundanolan(kimse). iskarpelâ *Tahta,metalveyataşıişlemeyeyarayançelikaraç. iskarpin *Ökçeli,konçsuzayakkabı. iskarto *Yapağıkırıntısı. iskele *Deniztaşıtlarınınyanaştığı,çoğutahtavebetondanyapılmış,denizedoğruuzananyer. *Kıyıyayanaşandenizaracınadoğruuzatılaneğretiküçükköprüveyagemiyeçıkmayısağlayanmerdiven. *Vapuruğrağıolanşehirveyakasaba. *İçerlerdebulunanbiryerinkendineenyakınolandeniztaşıtıuğrağıveyademiryoludurağı. *Yapılarındışındasıvama,boyamaveyaonarımiçinkerestedenkatkatkurulan,çalışmasırasındaüstüne çıkılançatkı. *Gemininsolyanı. *Işıklarınyerleştirilmesi,ışıkçılarındolaşabilmesiiçinstüdyolardatavanayakınyerdeduvarıçepeçevresaran çıkıntı. iskelealmak *(gemi)merdivenlerikaldırılıphareketehazırlanmak. *birerkek,birkadınasarkıntılıketmek. iskelebabası *Yanaşangemileribağlamakiçinrıhtımakonmuşdökmedemirveyabetondansilindir. iskelekelepçesi *İnşaatındışyüzeyinekurulaniskeleyibirbirinebağlamayayarayanbağlantıparçaları. iskelekuşu *Yalıçapkını,emircik. iskelet *İnsanvehayvanbedenininkemikçatısı,teşrih. *Yumuşakbölümleridökülmüş,ölübirvücudunkemiklerininbütünü. *Birşeyioluşturantemelçatı. *Çokzayıf. *Bireseringenelplânı. *Kuru,çıplak. iskeletgibi *çokzayıf. iskeletmobilya *Esastaşıyıcıkısımlarımasifağaçmalzemedenyapılanveoturmagrubunagirenkoltuk,kanepe,sandalye, kolçaklısandalye,sallanankoltukvb.mobilya. iskeletiçıkmak *çokzayıflamak. iskemle *Arkalıksızsandalye. *Üstünesigaratablası,çiçekvazosugibişeylerkonulanküçükmasa. *Sandalye. iskerlet *Dikenlisalyangoz. iskete *Serçegillerden,gagalarıdişli,zararlıböcekvekurtlarlabeslenen,güzelseslibirkuş(Parusater). iski *Bkz.ski. İskitçe *İskitlerindili. İskitler *MÖ.Vlll-Vll.yüzyıllardaOrtaAsya'danGüneyRusya'yagöçedenbirkavim. İskoç *İskoçyahalkındanolankimse. *İskoçyayapısı,İskoçlaraözgüolan. İskoçça *İskoçdili. İskoçyalı *İskoçhalkındanolankimse,İskoç. iskolâstik *Bkz.skolâstik. iskonto *Bkz.ıskonto. iskorbüt *Cvitaminieksikliğindenilerigelenvedermansızlık,zayıflıkvedişetlerininiltihabıgibibelirtilerlekendini gösterenhastalık. iskorçina *Birleşikgillerden,lezzetliköklerisebzeolarakkullanılan,Akdenizbölgesindeçokyetiştirilenbirbitki (Scorzonera). iskorpit *İskorpitgillerden,iribaşlı,yüzgeçlerindeyakıcıdikenleribulunan,etibeğenilenbirbalık(Scorpaenascrofa). iskorpitgiller *Omurgalılardan,örnekhayvanıiskorpitolan,sırtyüzgeçlerizehirlibezlerebağlıgüçlüdikenlerledonanmış, bütündenizlerderastlananbalıklarsınıfı. iskota *Yelkenleriaçmakvetutmakiçinaltköşelerinebağlananhalat,zincirvepalangadanoluşandonanım. İslâm *İslâmiyet. *Hz.Muhammed'inyaydığıdindenolan(kimse),Müslüman. İslâmgizemciliği *Tasavvuf. İslâmhukuku *Dintemelinedayananhukuk,şeriat. İslâmcı *Müslümanlığınesaslarınısadecedinîhayattadeğil,hukukî,iktisadîvesiyasîdüzenlemelerdedegeçerli kılmakisteyenkimse. İslâmcılık *İslâmcıolmadurumu. İslâmî *İslâmdiniyleilgiliolan. İslâmiyet *Hz.Muhammed'inyaydığıdin,Müslümanlık. İslâmlaşma *İslâmlaşmakişi. İslâmlaşmak *Müslümanolmak. İslâmlaştırma *Müslümanolmasınısağlama. İslâmlaştırmak *Müslümanyapmak. İslâmlık *Müslümanlık. İslâv *Slav. İslâvca *Slavca. İslâvcılık *Slavcılık. İslâvist *Slavist. İslâvistik *Slavistik. İslâvlaştırmak *Slavlaştırmak. isleme *İslemekişi. islemek *İsetutupkarartmak. islenme *İslenmekişi. islenmek *İslidurumagelmek. isli *İsiolan,islenmiş,isbulaşmış. *İsverecekbiçimde. isliküf *Topraktavegübreliklerdeçürükçülyaşamaklabirliktekulak,burun,akciğerasalağıolarakdagelişebilen asklımantar(Aspergillusfumigatus). islim *Gücündenyararlanmakiçineldeedilenbuhar,istim. islimarkadangelsin *Bkz.istimarkadangelsin. İsloven *Sloven. ismen *Adınıbelirterek,adınısöyleyerek,adınıvererek. ismet *Ahlâkkurallarınabağlıkalmadurumu,sililik. *Dürüstlük,temizlik. ismetli *Ahlâkkurallarınabağlı,ismetsahibi. *Dürüstolan. ismetsiz *Ahlâkkurallarınaaykırıdavranan. *Dürüstolmayan. ismiçıkmak *ünlüolmak. *kötübirünyapmak. ismigeçmek *adındansözedilmek,bahsedilmek,adıgeçmek. ismivarcismiyok *sözüedilenbirkimseveyaşeyingerçektevarolmadığınıanlatır. *adıolmasınakarşılıkgörevini,etkinliğiniyerinegetirmeyen. isminicisminialmak *adını,kimliğinibelirleyipkaydetmek. isminicisminibilmemek *hiçtanımamak. ismiylecismiyle *Bkz.adıylasanıyla. isnaden *Dayanarak. isnat *Birdüşünceyi,birkonuyubirkişiveyasebebedayandırma,yükleme,atfetme. *Karacılık,iftira. isnatetmek *dayandırmak. *karaçalmak;iftiraetmek. isnatgrubu *Sıfatlarınisimdensonragelmesiyleoluşanvegenellikledeyimolarakkullanılankelimegrubu. ispalya *Herek. ispanya *Boyacılıktakullanılantebeşirtozu. İspanyol *İspanyahalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). *İspanyolhalkınaözgüolan. İspanyoldansı *İspanyollaraözgü,hareketlibirtürdans. İspanyolmüziği *İspanyollaraözgübirtürmüzik. İspanyolnezlesi *Paçavrahastalığı. İspanyolca *Hint-Avrupadillerinden, İspanya'da,BrezilyadışındakiLâtinAmerika'daveİspanyoluygarlığını benimsemişülkelerdekullanılandil. ispanyolet *Pencerekanatlarınıkapadıktansonrasürgülemeyeyarayanveortasındaherikiyanaişleyentutacakyeri bulunanuzundemirsürgü. ispanyoletkilit *Elbisedolabı,bürodolabıvb.eşyalarınkapaklarınatakılan,sürgükollarıilekapağınaltındanveüstünden kilitlemeyapangömmekilitçeşidi. ispari *İzmaritgillerden,kurşunrengindebirbalık(Sargusannularis). ispat *Tanıtvekanıtgöstererekbirşeyingerçekyönünüortayaçıkarma,tanıtlama,tanıt. ispatetmek *kanıtlamak. *tanıtlamak. ispati *İskambilkâğıdındasinek. ispatlama *Kanıtlama. *Tanıtlama. ispatlamak *Kanıtlamak. *Tanıtlamak. ispatlanış *İspatlanmakişiveyabiçimi. ispatlanma *İspatlanmakişi. ispatlanmak *Tanıtlamakişiyapılmak,tanıtlanmak. ispatlayış *İspatlamakişiveyabiçimi. ispatlı *Tanıtlanmış. ispatlışahitli *Gerçekyönügösterilen,tanıtlıvekanıtlı. ispazmoz" }, { "text": "*Bkz.spazm. ispenç *Bodurbircinshorozveyatavuk. *TarımlauğraşanHristiyanuyruktanalınanbirtürvergi. ispençhorozu *Ufaktefekolduğuhâldekabadayılıktaslayan. ispençiyari *Eczacılık. ispendek *Levrekbalığınınküçüğü. ispermeçet *Balinalardanveözellikleispermeçetbalinasınınbaşındançıkarılan,mumyapımıvekozmetiksanayiinde kullanılanbeyazbirmadde. ispermeçetbalinası *Balinalardan,büyüklüğübakımındanbalinayabenzeyen,altçenesindekigenişdişiyleondanayrılandeniz memelisi,kaşalot(Physetercatodon). ispinoz *İspinozgillerden,gagasıkısavekonibiçiminde,sırttüyleriyeşilimtırakmavi,boynuvekarnıkırmızırenkte, güzelseslibirkuş(Fringillacoelebs). ispinozgiller *Kanarya,saka,serçe,ispinozgibiötücükuşlarıiçinealangöçmenkuşlarfamilyası. ispir *Atveyaarabauşağı. ispiralya *Gemikamaralarınıaydınlatmakiçingüvertelerdeaçılanküçükyuvarlakcamlıkaporta. ispirto *Etilalkol. *İçki. ispirtoocağı *İspirtoluk. ispirtocu *İspirtoiçenkimse. ispirtolu *İspirtosuolan. ispirtoluk *İspirtoyakanküçükocak,ispirtoocağı,kamineto. ispirtosuz *İspirtosuolmayan. ispit *Jant. ispiyon *Birininsırlarını,davranışlarını,düşüncelerinigözleyipbaşkalarınabildirerekçıkarsağlayan(kimse). ispiyoncu *İspiyon. ispiyonculuk *İspiyonunyaptığıiş. ispiyonlama *İspiyonlamakişi. ispiyonlamak *Birininsırlarını,davranışlarını,düşüncelerinigözleyerekyetkilikişilerebildirmek. ispritizma *Ruhunölmediğineinanan,gereğindeölülerinruhlarıylailişkikurulabileceğiniilerisüreninanış,ruh çağırma. ispritizmacı *İspritizmaileuğraşankimse,ruhçağırımcı. ispritizmacılık *İspritizmacınınişi. israf *Gereksizyerepara,zaman,emekvb.yiharcama,savurganlık,tutumsuzluk. israfetmek *gereksizyereharcamak,savurganlıketmek,tutumsuzluketmek. israfakaçmak *gereksizyereaşırıharcamalardabulunmak. İsrafil *İslâminanışınagörekıyametgününüöttüreceğiboruilebildirecekolanmelek. İsrailli *İsrailhalkındanolan(kimse). istadya *Uzaktabulunanikinoktanınarasınıölçmektekullanılanaraç. istalagmit *Bkz.stalagmit. istalaktit *Bkz.stalaktit. İstanbulefendisi *Genellikleİstanbul'daoturankibar,saygılı,alçakgönüllü,olgun,çelebiveyardımseverkimse. İstanbulkekiği *Trakya,BatıveGüneyAnadolu'dayetişensıktüylü,beyazvepembeçiçekli,kuvvetlikokulu,çokyıllıkbir bitki(Origanumheradeoticum). istanbulin *Tanzimat'tanMeşrutiyet'ekadarTürkiye'dekullanılan,yakasıkapalıbirtürerkekceketi. istasyon *Trendurağı. *Araştırmakuruluşu. *Satış,bakım,aşıgibiişleryapılankuruluşveyayer. istasyonyapmak *duraklamak,beklemek. istatistik *Birsonuççıkarmakiçinolgularıyöntemlibirbiçimdetoplayıpsayıolarakbelirtmeişi,sayımlama. *Birdiziolayınveyasayıilegösterilenolgularınyöntemliöbekleştirilmesinedayananveilkeleriniolasılık kuramlarındanalan,matematiğinuygulamalıdalı,sayımbilimi. istatistikçi *İstatikuzmanı,sayımlamacı,istatikleuğraşan(kimse). istavrit *Uskumrugillerden,pulsuzveazkılçıklıbirbalık(Trachurustrachurus). istavritazmanı *Orkinosbalığınayanlışolarakverilenad. istavroz *Haç. *Sıhhîtesisattakullanılandörtgirişlibağlantıborusu. istavrozçıkarmak *Bkz.haççıkarmak. istediğigibiatkoşturmak(düz oynatmak) *keyfince,istediğigibidavranmak. istek *Birşeyeduyulaneğilim,arzu. *Yerinegetirilmesi(başkasından)istenilenşey,talep. *İstekveniyetkavramıverenistemekipi.Türkçedebukipfiilkökveyagövdesine-a/-eekigetirilerek kurulur. *Belirlibirihtiyacıkarşılayacağıdüşünülennesneveyadurumakarşıduyulanözlem,arzu. istekduymak *birşeyekarşıeğilimduymak,arzulamak. istekuyandırmak *İstemesine,arzuduymasınayolaçmak. istekyutumu *Köküvegövdesiünlüilebitenistemekiplerinde,aynıünlüdenbirinindüşmesi. isteka *Bilârdooyunundakullanılandeğnek. *Bkz.İstika. *Basımevlerindekitapformalarınıkırmak,katlamakiçinkullanılantahtaveyakemiktenyapılmışaraç. isteklendirici *İstekuyandıran,teşvikkâr. isteklendirme *İsteklendirmekişi,teşvik. isteklendirmek *Birinde,bir şeyyapmaisteğiniuyandırmak,özendirmek,teşviketmek. istekleniş *İsteklenmekişiveyabiçimi. isteklenme *İsteklenmekişi. isteklenmek *Birşeyekarşıistekduymak,heveslenmek. istekli *Birşeyekarşıisteğiolan. isteksiz *Birişiyapmayaisteğiolmayan,gönülsüz. isteksizce *İstekgöstermeden,isteksizolarak. isteksizlik *İsteksizolmadurumu. istem *Birkimsedenbirşeyiyapmasınıveyayapmamasınıisteme,talep,arzu. *İradeveyaisteğineylemdurumundabelirmesi. isteme *İstemekişi. istemekipleri *Dilek,istek,gereklikveemirkavramlarıverenkipler. istemek *İstekduymak,arzulamak. *Birşeyinkendisineverilmesiniveyayapılmasınısöylemek,dilemek. *Görmekistediğinibildirmek. *Gerekolmak. *Evlenmekdileğindebulunmak. istemeyeistemeye *İstemeyerek,gönülsüzce. istemli *Yapılıpyapılmamasıinsanınkendiisteğinebağlıolan. *Biristeküzerineveyaisteyerekyapılan. istemseme *İradeyietkileyebilecekgüçteolmayan,gelipgeçiciisteme. istemsiz *İstenmedenyapılan. *İstemeyerekyapılan. istemsizlik *İstemsizolmadurumu. istenç * İrade,istek. *Davranışlarlailgilitepilerdenbirbölümünütutupötekilerieylemedönüştürmegücü,irade. istençdışı *İradesiz,iradedışı,gayriiradî. istençyitimi *Bkz.iradeyitimi. istenççi *İstenççilikyanlısı. istenççilik *Aklavebilmeyedeğildeiradeyeüstünlüktanıyan,ruhsalolaylarınvebilgisürecinintemelindeiradeyi görenbilimdışıöğreti,iradiye,volontarizm. istençli *İradeyleyapılan,iradî. *Herhangibirdışzorunluluksözkonusuolmadanbelirlibirdurumkarşısındagirişilecekeylemi kararlaştıranveuygulayabilen,iradeli. istençsiz *İradeyleyapılmayan,istenciolmayan,istençdışı,iradedışı,iradesiz. *Yapılmasıistenmediğihâldeyapılan(davranış),iradedışı,gayriiradî. istençsizlik *İradesizolmadurumu,iradesizlik. istenilme *İstenilmek,istenmekişi. istenilmek *İstemekişiyapılmak. istenme *İstenmekişi. istenmek *İstenilmek. istenmeyendurum *Karşılaşılmasıbeklenilmeyendurum,karışıklık,komplikasyon. istenmeyenkişi *İyikarşılanmayankişi(Personanongrata). ister *Birşeyinyapılabilmesininveyaolabilmesininbağlıolduğuşey,gerek,icap,lüzum. *Cümledekigörevleriaynıolankelimelerinayrıayrıherbirininbaşınagetirilerekherhangibirinin onanmasındasakıncaolmadığınıanlatır. isteristemez *Zorunluolarak,elindeolmadan. *Yarıgönüllüolarak,birazmecburolarak. istermisin? *yaolursa. isteri *Duyubozuklukları,türlüruhkarışıklıkları,çırpınma,kasılmalarvebazeninmelerlekendinigösterenbir sinirbozukluğu,histeri. isterinöbeti *İsterisıkıntısınınyaşandığısüre. isterik *İsteriyetutulmuşolan,histerik. istetme *İstetmekişi. istetmek *İstemekişinibaşkasınayaptırmak. isteyenininbiryüzü,vermeyeninikiyüzükara *birindenbirşeyisteyenbirazutanıramaisteğiyerinegetirmeyendahaçokutanmalıdır. isteyiş *İstemekişiveyabiçimi. istiane *Yardımisteme. istianeetmek *yardımistemek. istiap *(içine)Alma,(içine)sığdırma. istiapetmek *içinealmak,sığdırmak. istiaphaddi *Deniz,karavehavataşıtlarınınyükveyolcumiktarlarınıbelirleyensınır. istiare *Ödünç,borçveyaeğretialma,ödünçleme,metafor. *Birşeyianlatmakiçinonabenzetilenbaşkabirşeyinadınıeğretiolarakkullanma,eğretileme:\"Buadam hayatınınsonbaharında\"cümlesindesonbaharkelimesiyaşlılığıanlatanbiristiaredir. istibat *Olmasınıuzakgörme,imkânvermeme,uzaksama,ıraksama. istibatetmek *uzaksamak,ıraksamak. istibdat *Uyruklarınahiçbirhakveözgürlüktanımayansınırsızmonarşi,despotluk,despotizm. istical *İvedilik,aceleetme,müstaceliyet. isticaletmek *ivmek,aceleetmek. isticar *Kirailetutma,kiralama. isticaretmek *kiralamak. isticvap *Sorguyaçekme,sorgu. istida *Dilekçe,arzuhal. istidaname *Resmîbirmakamayazılandilekçeyazısı. istidat *Yaradılıştangelenveyasonradanedinilmişyetenek. *Yeteneğiolankimse. istidatlı *İstidadıolan. istidatsız *İstidadıolmayan. istidlâl *Birkonudakanıtlaradayanaraksonuççıkarma. *Çıkarım. istidlâletmek *kanıtlaradayanarakbirsonucavarmak. istif *Üstüsteeşyakonularakyapılandüzgünyığın. *Kereste,tahtagibiağaçürünlerinikurutmakveyabekletmekamacıilebelirlidüzenlerdeüstüstedizerek yapılanyığın. *Stok. istifetmek *yıkılmayacakbirbiçimde,düzgünceyerleştirmek. *stoketmek. istifa *Kendiisteğiylegörevdenayrılma. *İştenayrılmaisteğinibildirendilekçe. istifaetmek *(işinden)çekilmek. istifade *Yararlanma,faydalanma. istifadeetmek *yararlanmak. istifaname *Birgörevdenkendiisteğiyleayrıldığınıbelirtendilekçe. istifayıbasmak *herhangibirsebeplegörevindenanibirkararlaçekilmek. istifçi *Malları,eşyayıistifedengörevli. *İstifçilikyapan,stokçu. istifçilik *İstifyapmaişi. *İleridebulunmayacağıveyapahalılaşacağıdüşüncesiyleçokmalyığarakpiyasadasıkıntıyayolaçma, stokçuluk. istifham *(zihindebeliren)Soru." }, { "text": "istifinibozmamak *aldırışetmeyipdurumvedavranışınıhiçdeğiştirmemek. istifleme *İstiflemekişi. istiflemek *Düzgünbirbiçimdeüstüsteyığmak. *Stoketmek. istifleniş *İstiflenmekişiveyabiçimi. istiflenme *İstiflenmekişi. istiflenmek *İstiflemekişiyapılmak. istifleyiş *İstiflemekişiveyabiçimi. istifrağ *Kusma. istifrağetmek *kusmak. istifsar *Birşeyinaçıklanmasını,aydınlığakavuşmasınıisteme,anlamayaçalışma,sorma. istifsarıhatır *Hâlhatırsorma. istiğfar *Tanrı'dansuçlarınınbağışlanmasınıdileme;tövbeetme. istiğfaretmek *tövbeetmek. istiğna *Önerilenbirişekarşınazlanma,nazlıdavranma. *Doygunluk,gönültokluğu. istiğrak *Dalma,içinegömülme,dalınç. istihale *Biçimdeğiştirme. *Başkalaşma. *Başkalaşım. istihaleetmek *biçimdeğiştirmek. *başkalaşmak. istihare *Birinanışagöre,girişilecekbirişinhayırlıolupolmadığınırüyadananlamakiçinabdest alıpduaokuyarak uyuma. istihareyeyatmak *girişilecekbirişinhayırlıolupolmadığınırüyadananlamakiçinabdest alıpduaokuyarakuyumak. istihbar *Habervebilgialma. istihbaretmek *haberalmak,duymak,öğrenmek. istihbarat *Yeniöğrenilenbilgiler,haberler. *Bilgitoplama,haberalma. istihbaratdairesi *Haberalmadairesi. istihbaratservisi * Haberalmaişleriniyürütenişyeri. istihdaf *Amaçlama,hedefalma. istihdafetmek *amaçlamak. istihdam *Birgörevde,biriştekullanma. istihdametmek *birişte,birgörevdekullanmak. istihfaf *Küçümseme,horgörme,hafifseme. istihfafetmek *küçümsemek,horgörmek,hafifsemek. istihkak *Hakkıolma,hakkazanma. *Hizmetkarşılığıkazanılanhak(para). istihkâm *Düşmansaldırısınıdurdurmak,düşmanakarşısavunmayapmakamacıyladüzenlenmişyer. *İstihkâmişleriyleuğraşma,istihkâmcılık. istihkâmsınıfı *Savaşanbirliklerinsaldırısınıkolaylaştıran,savunmagücünüartıran,yapıişleriyleuğraşanteknikaskerî sınıf. istihkâmcılık *İstihkâmsınıfınınyaptığıiş. istihkar *Horgörme,aşağılama. istihkaretmek *horgörmek,aşağılamak. istihlâk *Tüketim. istihlâketmek *tüketmek. istihraç *(anlam,sonuç)Çıkarma,çıkarsama. istihraçetmek *sonuççıkarmak. istihsal *Çıkarma,eldeetme. *Üretim,üretme. istihsaletmek *eldeetmek. *üretmek. istihza *Gizliveyaincealay. istihzaetmek *alayetmek,alayaalmak. istihzalı *İstihzasıolan. istihzar *Hazırlama. *Hatırlama,anımsama. istika *Ayakkabılarınaltınıparlatmakiçinkunduracılarınkullandığıkemik,isteka. istikamet *Doğrultu,yön. istikametvermek *yönvermek,yöneltmek. istikbal *Karşıçıkma,karşılama. *Gelecek(zaman),ati. istikbaletmek *karşılamak. istiklâl *Bağımsızlık. istikra *Tümevarım. istikrah *Tiksinme,iğrenme. istikrahetmek *tiksinmek,iğrenmek. istikrar *Aynıkararda,biçimdesürme,kararlılık. *Yerleşme,oturma. *Denge. *Ödemelerdengesinde,istihdamdadüzen. istikrarbulmak *kararkılmak. *yerleşmek. istikrarlı *İstikrarıolan,dengeli,kararlı. istikrarlılık *İstikrarlıolmadurumu. istikrarsız *İstikrarıolmayan,dengesiz,kararsız. istikrarsızlık *İstikrarsızolmadurumu,dengesizlik,kararsızlık. istikraz *Ödünçalma,borçlanma. istikrazetmek *ödünçparaalmak,borçlanmak. istikşaf *Araştırma. *Açınsama. istilâ *Birülkeyisilâhgücüyleelegeçirme. *Yayılma,kaplama,sarma,bürüme. istilâetmek *birülkeyisilâhgücüyleelegeçirmek. *yayılmak,kaplamak,sarmak,bürümek. istilâcı *İstilâeden(kimse,devlet). istilâcılık *İstilâcıolmadurumu. istilzam *Gerektirme,gerekme. istilzametmek *gereklibulmak. istim *İslim. istimarkadangelsin *önceistenilenişyapılsın,gereken şartlarsonradanyerinegetirilsin. istimüstündeolmak *(buharlaişleyenaraçlariçin)kalkmayahazırdurumagelmek. istimal *Kullanma. istimaletmek *kullanmak. istimara *Ölçme,değerlendirme. *Birkabınhacminiveyaalabileceğimiktarıhesaplama. istimator *Gümrüklerdemallaradeğerbiçengörevli. istimbot *Filikabüyüklüğünde,islimleişleyendenizteknesi,çatana. istimdat *İmdatisteme,yardımaçağırma. istimdatetmek *yardımaçağırmak,yardımistemek. istimlâk *Kamulaştırma. istimlâketmek *kamulaştırmak. istimna *Onanizm. istimrar *Sürüpgitme,süreklilik. istimzaç *Birkimseninhuyunu,kişiliğinitanımakiçinaraştırma. *Sorma,yoklama. istimzaçetmek *sormak,yoklamak. istinabe *Davanıngörülmekteolduğumahkemeyegönderilmekiçinbaşkabiryerdebulunanbirtanığınoradaki mahkemetarafındanifadesininalınması. istinaden *Birgörüşe,birdüşünceyedayanarak,dayanılarak,güvenerek. istinaf *Mahkemeninverdiğikararıkabuletmeyerek,bunuistinafmahkemesinegötürme. istinafmahkemesi *Sulhveasliyemahkemeleribenzeriilkderecemahkemeleriletemyizmahkemeleriarasındayeralanikinci derecedeyüksekmahkeme. istinas *Yadırgamazolma,alışma,ısınma. istinat *Dayanma,yaslanma. *Güvenme,kuvvetalma. *Birşeyikanıtsayma. istinatduvarı *Toprakveyayapınınkaymasınıönlemekiçinyapılan,dirençsağlayanduvar. istinatetmek *dayanmak,yaslanmak. istinatgâh *Dayanacak,güvenecek,sığınacakyer,dayanak. istinga *Yelkenleritoplamakiçinkullanılanhalat. istingaetmek *(yelkenleri)toplamak. istinkâf *Çekinme,geridurma,sakınma. istinkâfetmek *çekinmek,geridurmak,sakınmak. istinsah *Birşeyebakarakaynısınıyazma. istinsahetmek *birşeyebakarakaynısınıyazmak,kopyaederekörnekçıkarmak. istintaç *Sonuççıkarma. *Birbüyükönermedenküçüğevesonurguya,yasalardanolaylara,nedendensonucagidereksonuççıkarma. istintaçetmek *sonuççıkarmak. istintak *Sorgu. *Sorguyaçekme. istintaketmek *sorguyaçekmek. istirahat *Dinlenme,rahatetme. istirahatetmek *dinlenmek. istirdat *Gerialma. *(biryeri)Yenidenelegeçirme,gerialma,kurtarma. istirham *Yalvarma,merhametdileme. istirhametmek(veyaistirhamdabulunmak) *yalvarmak,dilemek,ricaetmek. istiridye *Yassısolungaçlılarsınıfından,güçlükaslarlabirbiriüzerinekapananikiçenetiolan,etibeğenilenbirdeniz yumuşakçası(Ostreaedulis). istiskal *Soğukdavranışlarlahoşlanmadığınıbellietme. istiskaletmek *hoşnutsuzluğunubelliedereksoğukdavranmak. istismar *İşletme,yararlanma. *Birininiyiniyetinikötüyekullanma. *Sömürme. istismaretmek *işletmek,yararlanmak. *birininiyiniyetinikötüyekullanmak. *sömürmek. istismarcı *Birininiyiniyetinikötüyekullanan(kimse). *Sömürücü. istismarcılık *İstismaretmeişi. istisna *Birkimseveyabirşeyibenzerlerindenayrıtutma. *Geneldenayrı,kuraldışıolma,ayrıklık. *Ayrıtutulankimseveyaşey. istisnaetmek *ayırmak. istisnaî *Benzerlerineuymayan,kuraldışıolan,ayrıklı. istisnasız *İstisnasıolmadan,ayrıksız,ayrıcasız,bilâistisna. istişare *Danışma. istişareetmek *danışmak. istişareheyeti *Danışmakurulu. istitrat *Sözarasında,sırasıgelmişken,antrparantez. istiva *Birdençokşeyinbirbirineeşitvedenkolması. istivahattı *Ekvator. istizah *Herhangibirkonudaaçıklayıcıbilgiisteme,birsorununaçıklanmasınıisteme. *Gensoru. istizahetmek" }, { "text": "*sorulansoruyaaçıklayıcıbilgiistemek,birsorununaçıklanmasınıistemek. istizan *Yetkiisteme,izinisteme. istizanetmek(veyaeylemek) *yetkiistemek,izinistemek. istop *Stop. *Ebenintopuhavayaatması,diğerlerininkaçışmasıveebetarafındantoplavurulmasıbiçimindeoynanan biroyun. istopetmek *durmak,çalışmamak. istor *Stor. istralya *Gemidedirekveçubuklarıbaştarafından,yaniburundantutanhalat. *Gemininkaburgalarınıbirbirinebağlayandemirkuşak. istrongilos *İzmaritgillerden,Akdeniz'deyaşayan,etilezzetlibirbalık(Smarisvulgaris). İsveççe *İsveçdili. İsveçli *İsveçhalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). İsviçreli *İsviçrehalkındanolan(kimse). isyan *Herhangibiramaçlakuruludüzeneveyadevletgüçlerinekarşıgelme,başkaldırma,ayaklanma. *Birdüzeneveyaemreboyuneğmeme,uymama,itaatetmeme. isyanbayrağınıaçmak *karşıgelmek,başkaldırmak. isyanetmek *ayaklanmak. *kabullenmemek,razıolmamak. isyancı *Başkaldırıcı(kimse),asi. isyancılık *İsyancınınişi. isyankâr *Başkaldırıcı,isyancı. isyankârlık *İsyankârolmadurumu,başkaldırıcılık,asilik. iş *Birsonuçeldeetmek,herhangibirşeyortayakoymakiçingüçharcayarakyapılanetkinlik,çalışma. *Birdeğeryaratanemek. *Birindenistenenhizmetveyabirineverilengörev. *Sanayi,ticaret,tarım,maliyevb.alanlarailişkinekonomiketkinliklerinbütünü. *Kamuyararınayapılanişler. *Herhangibiryeredüzenverici,günlükyaşayışısağlayıcıhertürlüçalışma. *Geçimsağlamakiçinherhangibiralandayapılançalışma,meslek. *İşyeri. *Ticarî anlaşma,alışveriş. *Herhangibirmaksatlakurulandüzen. *Bazıdeyimlerde\"yarar,çıkar\"anlamındakullanılır. *Yapılanşey,davranış. *Nakış,örgügibieldeyapılanşey. *Emek,işçilik,ustalık. *İşlem. *Sorun,konu,mesele,maslahat. *Gizlisebepveyamaksat. *Birkimseyeözgüolangörüş,anlayış. *Birkuvvetinuygulanmanoktasınıhareketettirirkenharcadığıgüç. -iş *Bkz.-ış/-iş(I). -iş *Bkz.-ş-/ -ş-. iş(birinden)bitmek *işinsonuçlanmasıhâliondanbeklenilmek. iş(birine)kalmak *işinbitmesiiçinasılgayretbirinedüşmek. iş(güç)edinmek *birşeyigörevolaraküstlenmek. işaçmak *uğraştırıcı,gereksizbirdurumunortayaçıkmasınasebepolmak. işadamı *Ticaretveyasanayialanındakazançsağlamakamacıylaparayatırankimse. *Kârsağlamadabeceriklivebaşarılıkimse. işakdi *Bkz.işsözleşmesi,hizmetakdi. işalanı *Çalışılacak,kazançsağlanacakdal. işayağadüşmek *iş,sorumsuzveyetkisizolanlarınelindekalmak. işbaşadüşmek *kendiişinikendigörmezorundakalmak. işbaşı *(işyerlerinde)İşebaşlama. işbaşıyapmak *(işyerinde)işebaşlamak. işbaşındaeğitim(görmekveyayapmak) *işçininişiniyaparkenuğraşısındaolduğukadarişgörgüsü,işgüvenliği,işçisağlığı,işyönetimikonularında dayetiştirilmesi,hizmetiçieğitim. işbırakımcı *İşbırakımıyapankimse,grevci. işbırakımı *İstekleriniişverenekabulettirmekiçinişçilerin,işlerinihepbirdenbırakması,grev. işbilenin,kılıçkuşananın *becerikliolanlarkazanır. işbilimi *İnsanınişineuymasını,amacagöreçalışmasınıdüzenleyenincelemevearaştırmalarınbütünü,ergonomi. işbilmek *becerikliolmak. işbirliği *Amaçveçıkarlarıbirolanlarınoluşturduklarıçalışmaortaklığı,teşrikimesai. *Birişinçeşitliişçilerceyapılması. işbirliğiyapmak *amaçveçıkarlarıbirolanlarcaçalışmaortaklığıkurulmak. işbirlikçi *Herhangibiralandaçıkarsağlamaamacınıgüdenkimseveyakuruluşlarlailişkikuran(kimse,kuruluşvb.). işbirlikli *İşbirliğiile,ortaklaşayapılan. işbitirmek *birişiiyibirsonucaulaştırmak. işbölümü *Birişi,ikiveyadahaçokkişiarasındabölme. *Birtoplumsalüretimdüzeniiçindekideğişikgörevvehizmetlerin,toplumunüyeleri,kümeleriarasında karşılıklıbağımlılıkilişkileriiçindebölünmesi. işçatallanmak *biriştegüçlüklekarşılaşmak. işçevirmek *gizli,dolambaçlıbirişyapmak. işçığrındançıkmak *amacındansaparakdüzeltilmesigüçbirdurumalmak. işçıkarmak *çokişyapmak. *gereksiz,uğraştırıcıbirişeyolaçmak,sorunlarasebepolmak. işdayıyadüştü *Bkz.gayretdayıyadüştü. işdeğil *birşeyinçokkolayolduğunubelirtir. *kınamabelirtir. işdonu *Şalvar. işdüşmek *birininişyapmasıgerekmek. işedinmek *birşeyigörev,meslekolarakkabuletmek. işeri *Elindeniyiişgelen,beceriklikimse. işetmek *aldatmak,birinebeklemediğibirdavranıştabulunarakonuzararasokmak. işgörmek *işyapmak. *işyapmayauygunolmak. işgöstermek *yapmasıiçinbirineişvermek,işbuyurmak. işgücü *Birinsanınyararlışeylerüretmekiçinhareketegeçirmekzorundaolduğufizikselvedüşünselyetilerinin tümü. işgüç *Yapacakbellibirşey,görev,meşguliyet. işgüçsahibi *Birişi,birgöreviolan. işgünü *Yasaylatespitedilmişolançalışmagünü. işhanı *Birdençokişyerininbulunduğuçokkatlıbina. işinadabinmek *birişiyapmaktadirenmek. işişlemek *nakışyapmak. işiştengeçmek *birişigerçekleştirmeimkânıkalmamışolmak. işkadını *İşadamı. işkarıştırmak *fesatsokmak. *zararlıbirişyapmak. işkazası *İşyerindemeydanagelenveişçiyibedenenveyaruhenetkileyenolay. işki *yeterki. işkolu *Ekonomiketkinliklerinsınıflandırılmasısonucubirbirinebenzeyenveyaaynınitelikteolançalışma dallarındanherbiri. *Budallarınherhangibirindeçalışanlarınbütünü. işmerkezi *İşyerlerininyoğunolduğubölge. *Birticaretortaklığınınyönetildiğiyer. işmi? *yapılanbirşeyinbeğenilmediğini,küçümsendiğinibildirir. işola *\"sankiişgörmüş!\"anlamındabirhafifsemesözü. işolacağınavarır *birsorunaaldırmamayı,neyapılırsayapılsınyineaynısonucaulaşılacağınıanlatır. işolsundiye *gereksizbirhareketibelirtmekiçinkullanılır. işsaatleri *Çalışmasaatleri. işsarpasarmak *iş,içindençıkılmasızorbirdurumagirmek. işsözleşmesi *İşçilerleişverenarasındakiilişkileridüzenleyenyöntemveşartlarıkapsayansözleşme,işakdi,hizmetakdi. iştutmak *işyapmak,çalışmak. işvermek *birineyapacakişgöstermek. *gönlüolduğunu gösterecekdavranışlardabulunmak,pasvermek. işyapmak *çalışmak. işyeri *Birgörevinyapıldığıyer. *İşçininişsözleşmesinegöreçalıştığıyer. işyok *oşeydenyararbeklememeli. iş'ar *Yazıilebildirme. işaret *Anlamyükletilenşey,anlamlıiz,im. *Belirti,gösterge,levha,tabelâ,alâmet. *El,yüzhareketleriylegösterme. işaretetmek *birşeyi,birdurumuel,yüzhareketleriyleanlatmak,göstermek. *belirtmek. işaretparmağı *Elde,başparmaktansonrakiparmak,şahadetparmağı,göstermeparmağı. işaretsıfatı *Bkz.göstermesıfatı. işaretvermek *biraraçkullanarakbirşeyibellietmek. işaretçi *İşaretverenkimse. işaretisaymak *belirtivegöstergeolarakkabuletmek. işaretleme *İşaretlemekişi. işaretlemek *Birşeyeişaretkoymak,bir şeyiişaretlebelirtmek. *Belirtecekbiçimdehareketetmek. işaretlenme *İşaretlenmekişi. işaretlenmek *Birşeyeişaretkonulmak. işaretleşme *İşaretleşmekişi. işaretleşmek *Birbirineişaretetmek. *Uzakbiryerden,bilgivermekiçinözelbirdüzenegöretürlüişaretlerkullanmak. işaretli *İşaretiolan,işaretlebelirlenmişolan. işaretsiz *İşaretiolmayan. iş'arî *İşaretleilgili. *Bilgiolarak. iş'arîoy *Parmakveyaelkaldırarakverilenoy. işba *Doyurma. *Doyma. işbu *Bu,özelliklebu. işçi *Başkasınınyararınabedenini,kafagücünüveyaeluzluğunukullanarakücretleçalışankimse. *Topluolarakyaşayanböceklerdeüremeyeteneğindeolmayan,topluluğunişlerinigörendişiveyaerkek. işçisigortası *Bkz.sosyalsigorta. işçilik *İşçiolma,işçiniteliğindeolmadurumu. *Yaptığıişkarşılığıişçiyeverilenücret. *İşçiemeği,yapılış,işlemeniteliği. işebak! *şaşırılacakbirdurumkarşısındakullanılır. işegirmek *görevebaşlamak. işekarışmak *herhangibirkonudakatkıdabulunmak,görevalmak. işekoşmak *birineişyaptırmak. işeuygun *Yapılanişeelverişli,işeyarar. işeyaramak(veyayaramamak) *elverişliolmak. işeyarar *Becerikli,elverişli,işeuygun. işeme *İşemekişi. işemek *İdrartorbasındabirikenidrarıdışarıatmak,çişyapmak. işenmek *İdrartorbasındabirikenidrardışarıatılmak. işetme *İşetmekişi. işetmek *İşemesinisağlamak,işemesineyolaçmak,çişyaptırmak. işgal *Biryerielegeçirme. *(birkimseyi)İştenalıkoyma,engelleme,oyalama. *Uğraştırma. işgaletmek *biryerielegeçirmek. *iştenalıkoymak,oyalamak. *Uğraştırmak. işgalci *İşgaleden,elegeçiren. işgalcilik *İşgaletmeişi. işgaliye" }, { "text": "*İşgaledilenyereödenenücretveyavergi. işgaliyeresmi *Pazaryerlerindeveyatopluticarîişyerlerindesatıcınınişgalettiğiyeriçinödediğiücretveyakirabedeli. işgüder *Maslahatgüzar. işgüderlik *Maslahatgüzarlık. işgüzar *Eliişeyatkın,becerikli. *Gereğiyokken,dahaçokkendinigöstermekiçinişekarışan. işgüzarca *İşgüzarbirbiçimde,işgüzarayakışırdurumdaolarak. işgüzarlık *İşgüzarolmadurumu. işgüzarlıketmek *işgüzarcadavranmak. işi(birşeye)vurmak *işideğiştirmek. işi...edökmek *işideğiştiripbirbaşkabiçimeçevirmek. işi...evurmak *gerekendenbaşkabiçimdedavranmak,...gibigörünmek. işiaksigitmek *istenilensonucueldeedememek. işiAllah'akalmak *güçşartlaraltında,kimsedenyardımumudununkalmadığıbirdurumdabulunmak. işianlamak *gizlibirşeyi, birsorunuanlamak. işiazıtmak *yanlışveaşırıyollarasapmak. işibaşındanaşmak(veyaaşkınolmak) *pekçokişiolmak. işibitmek *işisonaermek. *hâli,gücükalmamak. işibozmak *yapılananlaşmayı,verilensözütutmamak. işibozulmak *yapmaktaolduğuiştengereğikadarkazançsağlayamazolmak. işiciddîyealmak *sorunaönemvermek. işiçıkmak *başkabirişlemeşgulolmak. işiduman *İşivedurumukötü. işidüşmek *birininyardımınaihtiyaçduymak. işigücübırakmak *yaptığıiştenuzaklaşmak. işiilerigötürmek *beklenendendahaaşırıdavranışlariçinegirmek. işiişolmak *işiyolundaolmak. işine? *neişivar?. işiolmak *yapacakbirşeyibulunmak. *işiistediğigibibitirmek. *uğraşmazorundaolmak. işiolurunabırakmak *işibellibiramacagöredeğilde,kendiakışıiçindeyürütmek. işipişirmek *aralarındagizliceanlaşmak. işirastgitmek *şansyardımıylaişiiyi,istediğigibiolmak. işiresmiyetedökmek *(birişveyadurumiçin)resmîbiryolasokmak,resmîbirnitelikvermek. işisavsaklamak *işiyavaşlatmak,gerekenönemigöstermemek. işitatlıyabağlamak *sorunlubirişi,iyibirbiçimdeçözmek. işitemizlemek *sorunuçözmek. işitıkırında *İşiçokuygun,çokiyi. işiuzatmak *birişisonuçlandırmamak. işiüçnallabiratakaldı *elineönemsizbirimkângeçincebüyükişlerindüşünekapılanlariçinsöylenir. işi(m)işkaşığı(m)gümüş *işitamistediğiyolda. işinalayındaolmak *birişegerekenönemivermemek,dalgageçmek. işinbaşı *birişinenönemlinoktası. işiniçindeişvar *(birişin)içyüzübaşka. işiniçindençıkamamak *başaramamak,sorunuçözümleyememek. işiniçindençıkmak(veyasıyrılmak) *birşeyianlamak,birsorunuçözümlemek. *güçbirsorunuçözemeyincekestiripatmak. *birkonudanveyaiştenuzakdurmak,kaçmak. işinkolayınakaçmak *derinliğinearaştırmadanbasitolarakdüşünmek,yüzeydekalmak,tembelliketmek. işinkötüsü(veyafenası) *üstüstegelentersliklerdekullanılır. işinmiyok *\"önemlideğil,boşver\"anlamındakullanılır. işinrengideğişmek *konubaşkabiçimdegelişmek,öncekindenfarklıdavranmayabaşlamak. işintuhafı *\"Anlaşılamayan,garipolan\"anlamındakullanılır. işinucu *birişinkökeni. işinucubirinedokunmak *oiştendolaylıolarakzarargörmek. işinüstesindengelmek *güçbirişibaşarmak,sonuçlandırmak. işindenolmak *göreviniyitirmek;görevindenatılmak. işinebak! *görevini,işinisürdür. *senkarışma. işinegelmek(veyagelmemek) *çıkarına,amacına,düşüncesineuygunolmak(veyaolmamak). işinegöre *çıkarınauygun. işinekoyulmak *işiniyapmayısürdürmek. işinibilmek *nereden,nasılyararlanacağınıbilmek,çıkarınıbilmek. işinibitirmek *öldürmek. işinigörmek *göreviniyapmak. *dövmek. *öldürmek. işiniuydurmak *kurnaz,açıkgözdavranarakişineistediğigibibiçimvermek. işiniyolunakoymak *işiveyagöreviolumluolarakyürütmek,sıkıntıçekmedengerçekleştirmek. işininadamı *çalıştığıiştebaşarısağlayan,işiningerektirdiğinitelikleritaşıyankimse. işitilme *İşitilmekişi. işitilmek *Duyulmak. işitilmemiş *Ogünedeğinduyulmamış,şaşılacak,olağandışı(şey). işitim *İşitmeduyusu,işitmeyetisi. işitiş *İşitmekişiveyabiçimi. işitme *İşitmekişi. *Duyma,sema(II). işitmekesesi *Sudayaşayanbazıomurgasızhayvanlardan,işitmetaşınıiçindebulunduranakışkansıvılıorgan,otosist. işitmetaşı *Omurgalılardavebazıomurgasızlardadengeorganıolan, içkulaktabulunankalkerparçacıkları,otolit. işitmek *Kulaklaalgılamak,duymak. *Haberalmak. *Kendisinesöylenilmek. işitmemezlik *İşitmezlik. işitmezliğegetirmek(veyaişitmezliktengelmek) *işitmemiş,duymamışgibidavranmak,aldırmamak. işitmezlik *İşitmemiş,duymamışgibidavranmak. işitsel *İşitimleilgili. işittirme *İşittirmekişi. işittirmek *İşitmesinisağlamak,duyurmak. işkâl *Güçleştirme,zorlaştırma,çetinleştirme. işkâletmek *güçleştirmek,zorlaştırmak,çetinleştirmek. işkembe *Gevişgetirenlerinilkveenbüyükmidebölümü. *Kasaplıkhayvanlardamideyioluşturanbölümlerinbütünü. *İşkembedenyapılan. *Mide. işkembeçorbası *Temizlenmişveöncedenhaşlanmışişkembenintavlazarıbüyüklüğündedoğranmasındansonraun,sirke, sarımsakkarıştırılarakhazırlananbirçorbatürü. işkembesuratlı *Çopur. işkembeci *İşkembeveyaişkembeçorbasısatankimse. işkembecilik *İşkembeciolmadurumuveyaişkembecininişi. işkembedenatmak(veyasöylemek) *uyduraraksöylemek. işkembeli *İşkembesiolan. *(çorba,yemekiçin)İçindeişkembebulunan. işkembesigeniş *Hoşgörülmeyecekşeyidehoşgören,hazımlı. işkembesinidüşünmek *Önceliklekarındoyurmayıdüşünmek. işkembesinişişirmek *oburcayemekyemek. işkembesiz *İşkembesiolmayan. *Beğenilmeyecekniteliktekişeyleridebeğenen(kimse). işkence *Birkimseyemaddîveyamanevîolarakyapılanaşırıeziyet. *Düşünceleriniöğrenmekamacıylabirineuygulananeziyet. *Aşırıgerginlik,sıkıntılıdurum,azap. *Vidalıbirtürsıkıştırmaaracı. işkenceetmek(veyayapmak) *maddîveyamanevîeziyetçektirmek. işkenceci *İşkenceyapan. işkenceyesokmak *maddîveyamanevîsıkıntıvermek,zorasokmak. işkil *Kötübirdurumlakarşılaşmasanısı,kuşku,kuruntu,vesvese. işkillendirme *İşkillendirmekişi. işkillendirmek *İşkillenmesineyolaçmak. işkillenme *İşkillidurumagelme,pirelenme. işkillenmek *İşkillidurumagelmek,pirelenmek. işkilli *İşkiliçindebulunan,kuşkulu,kuruntucu,vesveseli,müvesvis. işkillibüzükdingilder *gizlibirayıbıolanlarınherhangibirsözdenalınarakkendilerinieleverdiklerinianlatır. işkilliolmak *işkilduymak,tedirgindurumdaolmak. işkillilik *İşkilliolmadurumu,vesveselilik. işkilsiz *İşkiliçindebulunmayan,kuşkusuolmayan,vesvesesiz. işkilsizlik *İşkilsizolmadurumu. işkine *Gölgebalığıgillerden,Akdeniz'deyaşayan,vücuduyassı,pullu,etilezzetlibirbalık(Sciaenaumbra). işlek *Çokişleyen,canlı,hareketli. *Özenmeden,çabukyazıldığıhâldeokunaklıvegüzelolan(yazı). işlekek *Kelimetüretmedesıkkullanılanyapımeki. işleklik *İşlekolmadurumu. işlem *Birişisonuçlandırmakiçinyapılanişveyauygulamalarınhepsi,muamele. *Sayılarıkarşıkarşıyagetiripbelirlibirtakımkurallarauygunolarak,birbiriüzerineetkilendirmeyöntemi. *Maddeüzerindehertürlüdeğişimyapmaişi,muamele. *Hamveyaaramallarıvemaddelerifiziksel,kimyasaldeğişikliklerledahauygun,kullanılırdurumagetirme, muamele. işlemhacmi *Borsadagerçekleştirilenalımsatımlarıntoplamtutarı. işlemci *Bilgisayarprogramlarınınherhangibirdilindeyazılmışprogramı,bilgisayardaişletmeyisağlayanprogramlar topluluğu. *Birbilgisayardaverilenkomutlarıyorumlayanveyürütenbirim. işleme *İşlemekişi. *İncevesüslüelişi,nakış. *Herhangibirkonuyuelealarakinceleme. *İncevesüslüişlenmiş. *Birfilmdekigizligörüntüyüortayaçıkarmakiçin,gümüşbromürlütabakanınlâboratuvardaçeşitlikimyasal işlemlerdengeçirilmesi. işlemeci *Elleoyma,nakışvb.yapankimse. işlemecilik *İşlemecininişi. işlemek *Birşeyeemekvererekonudahaelverişlibirdurumagetirmek. *(incevesüslüşeyleriçin)Yapmak,nakışlamak. *İçinegirmek,etkilemek,nüfuzetmek. *İyiçalışmak,müşterisibololmak. *Durağandurumdanhareketlidurumageçmek,çalışmak. *Herhangibirkonuyuelealarakincelemek,öğretmek. *Düşünceleriniherhangibirineetkiyaparakbenimsetmek. *İşlek,etkindurumdaolmak. *(çıban)Olgunlaşmayolundaolmak. *(yara)Kapanmak. *Gidipgelmek. *Hesaplarıveyakayıtlarıdüzenliolaraktutmakveyagerekenyereaktarmak. işlemeli *Üstündeişlemelerbulunan. işleniş *İşlenmekişiveya biçimi. işlenme *İşlenmekişi. işlenmek *İşlemekişiyapılmak. işlenti * İşlemeyöntemi. işleraçılmak *piyasacanlanmak. işlerbecermek *zararlı,gizliişleryapmak. işlerlik *Gerekensonucuvereceknitelikteçalışmadurumu. işletilme *İşletilmekişi. işletilmek" }, { "text": "*İşletmekişiyapılmak. işletiş *İşletmekişiveyabiçimi. işletme *İşletmekişi. *Tarım,sanayi,ticaret,bankacılıkgibiişalanlarında,kâramacıylabirsermayeyatırılarakkurulankurum. *Bukuruluşuverimlibirdurumagetiripkazançsağlamayöntemi. *İşyeri. işletmedefteri *Yalnızgelirvegiderlerinyazıldığıdefter. işletmeşirketi *Gaz,su,elektrikvb.hattınıveyadağıtımhattıvedonanımınıişleten,şahıs,firma,halkşirketiveyakuruluş. işletmeci *Birfabrikayıveyagelirgetirenbirkuruluşuyönetenkimse. *Yapımcıdanişletmehakkınıalarak,filmlerioynatanlarakiralayıpdağıtankimse. işletmecilik *Birişletmeyiyönetme. *Bağımsızbirbütçeileyönetilendevletişletmesi. işletmek *İşlemesinisağlamak,çalıştırmak. *Birşeyi,birkimseyi,biryerikullanarakveyaçalıştırarakyararsağlamak. *Şakavebirtakımyalanlarlasezdirmedenbirinikandırmakveyaonunlaeğlenmek. işletmen *Operatör. işletmenlik *Operatörlük. işlev *Birnesneveyabirkimseningördüğüiş,işgörmeyetisi,görev,fonksiyon. *Biryapınıngerçekleştirilebileceğiveonubaşkayapılardanayırtetmeimkânıvereneylemtürü,fonksiyon. işlevyitimi *El,kolvb.düzenlihareketleriyapmayetersizliği,apraksi. işlevci *İşleviyerinegetiren(kimseveyanesne). *Birişletmedeyapılacakişlerinkararlarınınalındığıbölüm. işlevcilik *Toplumu,herbiröğesibellibirişlevyapankarşılıklıbağlılıklarveetkileşmelerdüzeniolarakgören, toplumutekbaşınabelirleyenherhangibirtemelinbulunmadığınısavunanakım,görevcilik,fonksiyonalizm. *Algınınöncelikleihtiyaçlarvecoşkularadayalıetkinliklerinsonucuolduğunusavunangörüş,görevcilik, fonksiyonalizm. işlevsel *İşlevleilgili. işlevsiz *İşleviolmayan. işlevsizlik *İşlevsizolmadurumu. işleyim *Sanayi,endüstri. işleyiş *İşlemekişiveyabiçimi. işli *Üzerinakışlı. işlik *Atölye. *Gömlek. işlikorun *İşadamlarınaözgüyer,businesklâs. işmar *El,gözveyabaşileyapılanişaret. işmaretmek(veyageçmek) *el,gözveyabaşileişaretetmek. işporta *Gezicisatıcılarınmallarınıkoymayayarayanyayvansepetveyabuişigören,onabenzeraraç,sergi. *Açıktayapılansatış. işportamalı *Değersiz,niteliksizmal. işportacı *İşportailemalsatansatıcı. işportacılık *İşportadamalsatmaişi. işportayadüşmek *değeriniyitirmek,herkestarafındankullanılmak. işret *İçki. işsiz *İşiolmayan. işsizgüçsüz *Yapacakhiçbirişiolmayanveyaiştutmayan. işsizgüçsüzkalmak *bulunduğuişyerindenayrılarakgeçiminisağlayacakdurumdabulunmamak. işsizlik *İşsizkalma,işbulamamadurumu. *Birişyeriiçindurgunlukdönemi. iştah *Yemekyemeisteği. *İstek,arzu. iştahaçmak *yemekisteğiniartırmak. iştahkapamak(veyakesmek) *yemekisteğiniazaltmak. iştahagelmek *arzulamak. iştahıaçılmak *yemekisteğiartmak. iştahıkabarmak *isteğiçoğalmak,heveslenmek. iştahıkapanmak(veyakesilmek) *yemekisteğiyokolmak. iştahıolmak *yemekisteğifazlaolmak. iştahlandırma *İştahlandırmakişi. iştahlandırmak *İştahınıuyandırmak,iştahlanmasınısağlamak. iştahlanma *İştahlanmakişi. iştahlanmak *İştahıuyanmakveyaartmak. *İsteği,arzusuartmak. iştahlı *İştahıolan,boğazlı. *İstekli,arzulu. *İsteyerek. iştahlılık *İştahlıolmadurumu. iştahsız *Yemekyemeisteğiolmayan,boğazsız. *İsteksiz. iştahsızlık *İştahsızolmadurumu. işte *Gösterilirkenveyabirşeyeişaretedilirkensöylenir. *Anlatılanbirsözünsonucunagelindiğinigösterir. *Anlatılanşeyedikkatçekmekiçinkullanılır. işten(bile)değil *çokkolay. iştenelçektirmek(veyaçektirilmek) *görevdenuzaklaştırmak(veyauzaklaştırılmak). iştengüçtenkalmak *herhangibirsebepleçalışmamak,çalışamamak. işteş *Fiildeortakolan. işteşçatı *Birfiilinbirdençoköznetarafındankarşılıklı,ortaklaşayapıldığınıbelirtençatı,müşareket.Türkçedebu çatış-ekiylekurulur. işteşfiil *Birisimbirdençoköznetarafındankarşılıklı,ortaklaşayapıldığınıbelirtenfiil,müşareketfiili. işteşlik *İşteşolmadurumu. iştial *Tutuşma,parlama,alevlenme. iştialetmek *tutuşmak,parlamak,alevlenmek. iştigal *Uğraşma,ilgilenme,meşgulolma. iştigaletmek *uğraşmak,ilgilenmek,meşgulolmak. iştiha *İştah. *Cinselistekveyaarzu. iştihar *Ünsalma,tanınma. iştihasıyerindeolmak *yemesi,içmesiveyaşamasıdüzenliolmak. iştikak *Yarılmışbirşeyinbirbölümünüalma. *Aynıköktençıkma,türeme. *Aynıköktengelenkelimeleribiraradakullanmasanatı. iştira *Satınalma. iştiraetmek *satınalmak. iştirak *Ortaklık,ortakolma,ortaklaşma,paydaşlık. *(birişte)Yeralma,paydaşlıketme. *(birişe,birdüşünceye)Katılma. iştiraketmek *katılmak. *ortakolmak. iştirakçi *Ortaklıkeden,ortakolan,katılankimse. * Sosyalgüvenlikbakımdanbirsandığaveyabenzeribirkurumabağlıolanmemurişçi. iştiyak *Göreceğigelme,özleme. *Güçlüistek,arzu. iştiyakduymak *göreceğigelmek,özlemek. iştiyaklı *İştiyakıolan. işve *Kadınlarınilgiçekmek,gönülçelmekiçintakındıklarıhoş,aldatıcıtavır,kırıtma,naz,cilve,eda. işveli *Nazlı,cilveli,edalı. işveren *İşçileriücretleçalıştırangerçekveyatüzelkişi,patron. işyar *Birişlegörevliolankimse,görevli,memur. it *Köpek. *Değersiz,terbiyesizkimse. -it *Bkz.-ıt/-it(I). -it *Bkz.-ıt/-it(II). -it *Bkz.-t-. -it * \\343-ıt/-it(I). itcanlı *Zora,sıkıntıyadayanan,dayanıklı. itdişidomuzderisi *sevilmeyenikikişiarasındakianlaşmazlıktanduyulanhoşnutluğuanlatır. itelli *Ayaklarıdışarıyadönük(hayvan). itgibiçalışmak *çokçalışmak,yorulmak. ithıyarı *Acıelma,acıhıyar,ebucehilkarpuzu. itite(buyurur),itdekuyruğuna *yüksünülenbirişondanonabırakıldığındasöylenir. itizi,atizinekarışmak *Bkz.atiziitizinekarışmak. itkopuk *Değersiz,terbiyesiz,aşağılık(kimse). itkuyruğu *Kenarlarıdüzşeritgibiyapraklıvesaplarınınucukoçanıandıran,başakçiçekli,otsubirbitki(Phleum). itsürüsükadar *gereğindençok,oldukçakalabalık. itürür,kervanyürür *gerçekleşmesidoğalolanişlere,durumlarakarşıçıkılsadaengellenemez. itüzümü *Patlıcangillerden,20-50cmyüksekliğinde,bazıilâçlarınyapımındakullanılanbiryıllıkotsubirbitki,köpek üzümü,tilkiüzümü. *Böğürtlen(Solanumnigrum). ita *Verme,ödeme. itaâmiri *Ödemeyeyetkilikimse. itaemri *Hükûmetçeverilenödemeemri,verilebuyruğu. itaat *Sözdinleme,boyuneğme,buyruğauymak. itaatetmek *sözdinlemek,boyuneğmek,verilenbuyruğauymak. itaatkâr *Sözdinler,itaateder,itaatli. itaatli *Sözdinler,buyruğauyar,itaatkâr. itaatsiz *Sözdinlemez,buyrukdinlemez,kendibaşınabuyrukolan(kimse). itaatsizlik *İtaatsizolmadurumuveyaitaatsizcedavranış. itaatsizliketmek *sözdinlememek,boyuneğmemek,buyruğauymamak. italik *Üsttensağadoğrueğikolan(basımharfi). İtalyan *İtalyahalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). *İtalyanhalkınaözgüolan. İtalyanca *Hint-Avrupadilailesinden İtalya'dakonuşulandil. itap *Paylama,azarlama. itapetmek *paylamak,azarlamak. itboğan *Kaplanboğan. itburnu *Yabangülününmeyvesi. itçe *İtgibi,terbiyesizbirbiçimde,itebenzer. itdirseği *Arpacık. iteatsanyemez *çokkötü,berbat. itekaka *(kabavehoyratbirbiçimde)İterek;zorla. *Güçlük(ler)le. iteot,ataetvermek *Bkz.ataet,iteotvermek. iteği *Unelerkendökülmemesiiçinyereserilenörtü. itekleme *İteklemekişi. iteklemek *Sürekliitmek,kakmak. iteleme *İtelemekişi. itelemek *Sürekliitmek,arkaarkayaitmek. itelenme *İtelenmekişi. itelenmek *İtelemekişiyapılmak. itenek *Piston. iterbiyum *Atomnumarası70,atomağırlığı173,04olan,değerlibirelement.KısaltmasıYb. itfa *Söndürme. *Sönüm. *Birborcuazarazarödeyerekkapatma,sönüm. itfaetmek *söndürmek. *ödemek,sönümlemek. *sönümlemek. itfaiye *Yangınsöndürmekuruluşu." }, { "text": "*İtfaiyearacı. itfaiyearacı *Yangınsöndürmeküzereözelolarakdonatılmışmotorluaraçlar. itfaiyeci *Yangınsöndürmekuruluşundagörevlikimse,yangınsöndürücü. itfaiyecilik *İtfaiyecininişi. ithaf *(birinin)Adınasunma,armağanetme. ithafetmek *(birinin)adınasunmak,armağanetmek. ithafyazısı *Birkitabınveyaeserinbirkimseyesunulduğunubelirtenyazı,ithafname. ithafname *İthafyazısı. ithal *İçinealma. *Birülkeyebaşkaülkelerdenmalgetirmeveyasatınalma. ithaletmek *içinealmak. *birülkeyebaşkaülkelerdenmalgetirmek. ithalmalı *Yurtdışındangetirilenmal. ithalât *Birülkeyebaşkabirülkedenmalgetirmeveyasatınalma. *Birülkeyebaşkabirülkedenalınanmallarınbütünü. ithalâtçı *İthalâtyapankimse. ithalâtçılık *İthalatlauğraşma,dışülkelerdenmalsatınalmaveyagetirmeişi. itham *Suçlama,suçlugörme. ithametmek(veyaithamdabulunmak) *suçlamak,suçlugörmek. ithamname *Suçlamayazısı. iti *İticigüç,ilhamverici. itiöldürenesürükletirler *çığırındançıkmışolanbirişindüzeltilmesi,buişeyolaçankimseyedüşer. itibar *Saygıgörme,değerli,güvenilirolmadurumu,saygınlıkprestij. *Borçödemedegüvenilirolmadurumu,kredi. itibaretmek *saygıgöstermek,saymakdeğervermek. *gözönündebulundurmak,dikkatealmak. itibargörmek *sayılmak,kendisinedeğerverilmek. *aranmak,istenmek. itibarmektubu *(birkimseye)Krediaçılmasıiçinbiryereyazılanmektup. itibaraalmak *gözönündetutmak,hesabakatmak. itibardandüşmek *saygınlığınıyitirmek. itibaren *-...denbaşlayarak,...-densonra,...-denberi. itibarıyla *-densayılmaküzere. *Bakımından. itibarî *Gerçektenöyleolmadığıhâldeöylesayılan,saymaca. itibarîhizmetzammı *Ağırvetehlikeliişlerdeçalışangörevlilerinfiilîhizmetsürelerineeklenensüre. itibarîsayfa *Saymacasayfa. itibarlı *İtibarı,değeriolan,saygın. *Kredisiolan. *Gözdeolan,önemlisayılan. itibarsız *İtibarı,değeriolmayan. itibarsızlaşma *İtibarsızlaşmakişi. itibarsızlaşmak *İtibarsızdurumagelmek,saygınlığını,değeriniyitirmek. itibarsızlık *İtibarsız,değersizolmadurumu. itici *İtmeişiniyapan. *Soğuk,benimsenilmeyen,sevimsiz,sevilmeyen,beğenilmeyen. iticilik *İticiolmadurumu. itidal *Aşırıolmamadurumu,ılımlılık,ölçülülük. *Soğukkanlılık. itidalsahibi *Ölçülü,ılımlı(kimse). *soğukkanlı. itidalinikaybetmek *aşırılığakapılmaksoğukkanlılığınıyitirmek. itidalinimuhafazaetmek *kendiniaşırılığakaptırmamak;kendinitutmak. itidalli *Ölçülü,ılımlı,soğukkanlı,mutedil. itikâf *Kendinibirkonuyaverme. *Dünyaişlerindenvazgeçipbiryerekapanma,ibadetetme. itikâl *Aşınma,erozyon. itikat *İnanma,inan. *İnanç,iman. itikatlı *İtikadıolan,inançlı,imanlı. itikatsız *İtikadıolmayaninançsız,imansız. itikatsızlık *İtikatsızolmadurumuinançsızlık,imansızlık. itilâ *Yükselme,yücelme. itilâetmek *yükselmek,yücelmek. itilâf *Anlaşma,uyuşma,uzlaşma. itilâfetmek *anlaşmak,uyuşmak,uygunolmak. itilâfçı *Anlaşma,uyuşmayanlısıolan(kimse). *MeşrutiyetdönemindeHürriyetveİtilâfCemiyetiüyesiveyayanlısıolankimse. itilâfçılık *İtilâfçıolmadurumu. itiliş *İtilmekişiveyabiçimi. itilme *İtilmekişi. *İğrenç,ayıpveyaeldeedilemezgörünendüşüncelerinkişidebilinçaltınasürülmesi. itilmek *İtmekişiyapılmak. itimat *Güven,güvenç. itimatbeslemek *güvenduymak,güvenmek. itimatetmek *güvenmek. itimatmektubu *Güvenmektubu,itimatname. itimattelkinetmek *güvenvermek. itimatlı *Güvenilir. itimatname *Güvenmektubu,itimatmektubu. itimatsız *Başkalarınagüveniolmayan,güvensiz. *Güvenvermeyen. itimatsızlık *Güvensizlik. itingötüne(veyakıçına)sokmak *reziletmek. itinkuyruğunda *pekçok,pekbol. itina *Özen,ihtimam. itinaetmek *özenmek,özengöstermek. itinalı *Özenli. itinasız *Özensiz. itinasızlık *Özensizlik. itiraf *Başkalarıncabilinmesisakıncalıgörülenbirgerçeğisaklamaktanvazgeçipaçıklama,söyleme,bildirme. itirafetmek *başkalarıncabilinmesikendiiçinsakıncalıgörülenbirgerçeğisaklamaktanvazgeçipaçıklamak,söylemek, bildirmek. *kabuletmek. itirafçı *İtirafeden(kimse). itiraz *Birdüşünceveyakararıbenimsemeyerekkarşıçıkma. *Söyleneceksöz,karşısöyleme. itirazetmek *birdüşünceveyakararınkarşıtınıilerisürmek,karşıçıkmak. itirazcı *Herşeyekarşıçıkan,muteriz. itirazsız *İtirazetmeden,karşıçıkmadan,olduğugibi. itiş *İtmekişiveyabiçimi. itişkakış *İterek. itişipkakışmak *birbiriniitmek. *birbiriniiterekşakalaşmak. itişme *İtişmekişi. itişmek *Birbiriniitmek. *Birbiriniiterekşakalaşmak. itiştirme *İtiştirmekişi. itiştirmek *İtişmekişiniyaptırmak. *Kımıldatarakitmek. itiyat *Alışkanlık,huy. itiyatetmek(veyaedinmek) *alışkanlıkhâlinegetirmek. itizar *Özürdileme. itizaretmek *özürdilemek. itki *Tepi. itlâf *Öldürme,yoketme,telefetme. itlâfetmek *öldürmek,yoketmek,telefetmek. itlenme *İtlenmekişi. itlenmek *Terbiyesizcedavranmak. itleşme *İtleşmekişi. itleşmek *İtlenmek. itlik *İtolmadurumuveyaitçedavranış. itmam *Bitirme,tamamlama. itmametmek *bitirmek,tamamlamak. itme *İtmekişi. itmek *Birşeyigüçuygulayarakilerigötürmek. *(kapı,pencerevb.için)Güçuygulayarakaçmakveyakapamak. *Bulunduğuyerdenaşağıdüşürmek. *Sürüklemek,sevketmek. *Bircisim,bellibiryakınlıktakibaşkabircismikendisindenuzaklaşmayazorlamak,çekmekkarşıtı. itminan *İnanma,güvenme. itriyum *Atomnumarası39,atomağırlığı88,92olan,seryumfilizlerindebulunan,grirenkli,4,6yoğunluğunda değerlielement.KısaltmasıY. itriyumlu *Özündeitriyumbulunduran. ittırat *Tekdüzeolmadurumu,düzenlilik. ittifak *Anlaşma,uyuşma,bağlaşma. *Oybirliği. ittifaketmek *anlaşmak,uyuşmak,bağlaşmak. ittifakla *Oybirliğiile. ittihat *Birleşme,birlikkurma,birolma. ittihatetmek *birleşmek. ittihatçı *Birleşme,birlikoluşturmayanlısıolan(kimse). *MeşrutiyetdönemindeİttihatveTerakkiCemiyetiüyesiveyayanlısıolan(kimse). ittihatçılık *İttihatçıolmadurumu. ittihaz *Sayma,tutma. *Alma. ittihazetmek *saymak,tutmak,...olarakgörmek. *almak,gerekeniyapmak. ittirme *İttirmekişiveyadurumu. ittirmek *İtmekişiniyaptırmak. ittisal *Bitişme. *Dokunma,değme,temasetme. ivaz *Ödün. *Karşılık. ivazlı *Ödünlü. *Karşılığıolan. ivazsız *Ödünsüz. *Karşılıksız. *Edim. ivdirme *İvdirmekişi. ivdirmek *(hareketdurumundaolanbirnesneninhareketini)Çabuklaştırmak. ivecen *Çabukdavranmaalışkanlığındaolan,iveğen,evecen,aceleci,acul. ivecenlik *İvecenolmadurumu,acele,acelecilik. ivedi *Çabukdavranmazorunluluğu,acele. *Çabukyapılan,ivedili,acil,müstacel. ivedilenme *İvedilenmekişi. ivedilenmek *Tezcanlılıketmek,aceleetmek,isticaletmek. ivedileşme *İvedileşmekişi. ivedileşmek *İvedidurumagelmek. ivedileştirme" }, { "text": "*İvedileştirmekişi. ivedileştirmek *İvedidurumagetirmek. ivedili *Çabuk,hemenyapılmasıgereken,evgin,müstacel. ivedilik *Çabuk,hemenyapılmagerekliği,müstaceliyet,istical. ivedilikle *Tezelden,çabukyapılmagerekliliğiyle,müstacelen. iveğen *İvecen. *Çabukilerleyen,hâd,akut. ivesi *Beyazvücutlu,kahverengi,kirlisarıveyasiyah başlı,tekparçalıyuvarlakveyağsızbiruçlasonbulanyağlı kuyruklu,kabakarışıkyapağılı,yaygınolarakGüneyDoğuAnadolubölgesindeyetiştirilen,sütverimiyüksekbir koyuntürü. ivgi *Ağaçoymayayararkesiciaraç. ivinti *Çabukluk,hız,sür'at. ivintiyeri *Akarsuların,yataklarındakiçokeğimlibölgelerdeköpürerek,kayadöküntüleriarasındanhızlaaktıklarıyer. ivme *İvmekişi. *Hareketedennesneninküçükbirzamaniçindehızındaoluşandeğişmeninbuzamanaoranı. ivmek *Çabukdavranmak,aceleetmek. ivmeölçer *Birhareketinivmeniceliğinibelirten,taşıtınhızlanmasındandoğansarsıntıları,titreşimlerigösterenaraç, hızölçer,akselerometre. ivmeyazar *Birhareketinivmesiniçizerekbelirleyenaraç,akselerograf. iye *Kendisininolanbirşeyi,yasayauygunolarakdilediğigibikullanabilenkimse,sahip. iyelik *Kendisininolanbirşeyiyasaçerçevesiiçindeistediğigibikullanabilmehakkınıtaşımadurumu,sahiplik, mülkiyet. iyelikeki *İsimsoylukelimeyeeklenerekkimeveyaneyeaitolduğunubildirenek,mülkiyeteki. iyeliklitamlama *İyelikeklerindenbirinialmıştamlama. iyesiolmak *birşeyielindebulundurmak,yasayauygunolarakdilediğincekullanabilmek,sahipolmak. iyi *İstenilen,beğenilennitelikleritaşıyan,beğenilecekbiçimdeolan,kötükarşıtı. *Bol,yararlı,kazançlı. *Uğurlu,hayırlı,iyilikgetiren. *Esen,sağlıklı. *Yerinde,uygun. *Yeterli,yetecekmiktardaolan. *İstenilen,beğenilen,yerinde,yararlı,uygunbirbiçimde. iyi(veyatemiz)işaltıaydaçıkar *doğrudürüstyapılmasıistenenişuzunzamanister. iyietmek *iyileştirmek,hastalıktankurtarmak. *uygun,yerindebirdavranıştabulunmak. *soymak,parasını,malınıalmak. iyigelmek *yaramak. *(giyecekiçin)üstüneolmak,uygunolmak. *uğurlugelmek. iyigitmek *(biriş)yolundaolmak. *yakışmak. iyigözlebakmamak *hakkındaiyidüşünmemek. iyigün *Refahvehuzuriçindegeçenzaman. iyigündostu *Dostlarınınsıkıntılızamanlarındaonlardankaçankimse. iyigündostuolmak *sadeceiyigünlerdegörünmek. iyihâl *Birkimseninyaşayışındakötüvesakıncalıbirdurumolmamahâli,hüsnühâl. iyihâlbelgesi *Birkimseninyaşayışındakötübir şeybulunmadığınıveyasabıkasızolduğunugösteren,resmîkuruluşlarca verilenbelge,hüsnühâlkâğıdı. iyihoş(ama) *birgörüşekarşıtbirdüşünceyisöylerkenkullanılır. iyiiş(doğrusu) *beğenilmeyenbirolay,birdurumkarşısındaşaşkınlığıanlatır. iyikalpli *Başkalarıiçinhepiyilikdüşünen. iyiki *güzelbirrastlantıolarak,nemutlu. iyikötü *Neçokuygun,nedeçokaykırı,şöyleböyle. iyiniyet *Herhangibirkimseveyakonudahiçbirkötüdüşüncebeslememe,hüsnüniyet. iyiolmak *hastalıktankurtulmak,iyileşmek. *yerindeolmak. *uygungelmek. iyisaatteolsunlar *cinveperilerdensözedilirkenkullanılır. iyisöylemek *övmek. iyiyürekli *Bkz.iyikalpli. iyice *İyiyeyakın. *Çok,gereğigibi,nerdeysetamamen. iyicene *Tamolarak,adamakıllı. iyicil *İyiliketmeyiseven,hayırhah. *(hastalıkiçin)Sonuiyi,tehlikesiz,kötücülolmayan. iyideniyiye *Adamakıllı,çokiyi,gereğigibi. iyileşme *İyileşmekişi. iyileşmek *İyidurumagelmek. *Hastalıktankurtulmak,sağlığıyerinegelmek,salâhbulmak. iyileştirme *İyileştirmekişi,ıslah. iyileştirmek *İyileşmesinisağlamak,sağlığınakavuşturmak,tedavietmek. *Eksikliğini,bozukluğunugidermek, ıslahetmek. iyiliğidokunmak *yararlıolmak,yararınıgörmek. iyilik *İyiolmadurumu,salâh. *Karşılıkbeklenilmedenyapılanyardım,kayra,lütuf,kerem,ihsan,inaye. *Sağlığıyerindeolmadurumu,esenlik. *Yararveyaelverişlilik,nimet. iyilikbilmek *kendisineyapılaniyiliğiunutmamak. iyiliketmek(veya yapmak) *yararlıişleryapmak,yardımcıolmak. iyilikgörmek *maddî,manevîyardımgörmek. iyilikgüzellik *Sağlıklıolmadurumu,iyiliksağlık. iyilikperisi *Maddî,manevîyardımdabulunan(kimse). iyiliksağlık *Nasılsınızsorusunakarşılıkolaraksağlıklıveiyidurumdaolunduğunuanlatır. iyilikbilir *Değerbilir,kadirşinas. iyilikbilirlik *Değerbilirlik,kadirşinaslık. iyilikçi *Herkesiniyiliğiniisteyen,herkeseiyiliketmesiniseven,hayırhah,hayırsever. iyilikçilik *İyilikçiolmadurumu. iyilikle *Tatlıdille,iyidavranışla. iyiliksever *İyilikçi,hayırsever. iyilikseverlik *İyilikseverolmadurumu,hayırseverlik. iyimser *Genelolarakherdüşünceveişiiyiolarakdeğerlendiren,kötümserkarşıtı,nikbin,optimist. iyimserlik *Genelolarakherdüşünceveişiiyiolarakdeğerlendirenbirtutumveyakişiliközelliği,nikbinlik,optimizm. *Herşeyieniyiyanındangören,herdurumdaiyibirçıkışyoluumandünyagörüşü,nikbinlik,optimizm. *İnsanlığınilerlemesine,bütündurumveşartlarıniyiyegideceğineinananöğretileringeneladı. iyisi *endoğruolanı. iyisimi *yapılacakendoğru,enuygunolaniş. iyiyeçekmek *birdüşünceveyaolayıolumluyönüyledeğerlendirmek. iyiyeiyi,kötüyekötüdemek *hatıriçinsözsöylememek,dürüstolmak. iyodür *İyodunbirelementveyabirbirleşikleverdiğibirleşim. iyon *Birveyadahaçokelektronkazanmışveyayitirmişbiratomveyabiratomgrubundanoluşmuşelektrik yüklüparçacık,yükün. iyonyuvarı *Yeratmosferindekiatomvemolekülleringüneşışınlarıylaiyonlaştığı80-400kmyüksekliklerarasındaki katman. iyonik *İyonlardanoluşan,iyonlarlailgili. iyonlanma *İyonlaşma. iyonlaşma *Moleküllerinparçalanmasıylaveyaatomlara,moleküllere,molekülgruplarınaelektronkatılmasıveya çıkarılmasıylaiyonlarınoluşması. iyonlaştırma *İyonlaştırmakişi. iyonlaştırmak *Birortamdaiyonlaroluşturmak. iyot *Atomnumarası53,atomağırlığı126,92olan,tabiatta,denizsuyundasodyumiyodürdurumunda rastlanılan,bazıdenizbitkilerindedeçokçabirikmişolarakbulunan,mavimtırakesmerrenktekatıbirelement. KısaltmasıI. iyotlama *İçmesularındakimikroplarıniyotetkisiylegiderilmesi. *Organikbirbirleşiktehidrojeniniyotlayerdeğiştirmesi. iyotlutuz *Homojenkarıştırılmışenaz%0,007iyotiçerenyemektuzu(NaCl). iz *Birşeyingeçtiğiveyaöncebulunduğuyerdebıraktığıbelirti,nişan,alâmet. *Birşeyindokunmasıylageridekalanbelirti. *Birolayveyabirdurumdangeridekalanbelirti,ipucu,emare. *Birolay,birdurumveyayaşayıştangeridekalanbelirti,eser. *Birdüzleminbaşkabirdüzlemleveyabirdoğruilekesişmesindendoğanarakesit. -iz *Bkz.-z(I). -iz * \\343-z(II). -iz * \\343 -ız(III). izbırakmak *etkisinikalıcıdurumagetirmek. izdüşümlü *İzdüşümüolan. izdüşümsel *Birdüzlemüzerineizdüşürülenbiçimlerinbozulmasındankalan(özellikler). izdüşümü *Birışıkkaynağındançıkan ışınlarlaekranüzerindegörüntüoluşturma,projeksiyon. *Bubiçimdeoluşturulangörüntü,projeksiyon. *İzdüşümüdüzlemidenilenbirdüzlemüzerinde,bazıgeometrikurallarınauygularakbircismin gösterilmesi,irtisam,mürtesem. izsürmek *izlemek,arkasındangitmek,takipetmek. *avsırasındahayvanınayakizlerinebakarakgittiğiyeribulmayaçalışmak. izabe *Madenleriergitme,sıvıdurumunagetirme. izabefırını *Madenergitmeocağı. izabenoktası *Madeninsıvıdurumagetirildiğiderece. iz'aç *Bunaltma,tedirginetme,başağrıtma,cansıkma. iz'açetmek *bunaltmak,tedirginetmek,başağrıtmak. izafe *(birşeyeveyabirkimseye)Bağlama,maletme,yakıştırma. *Katma,ekleme,ilâveetme. izafeetmek *bağlamak,yüklemek,maletmek. *katmak,eklemek,ilâveetmek. izafet *Bağıntı,görelik. izafeten *(birşeyeveyakimseye)Bağlanarak,dayanarak,ilişikolarak,maledilerek. *(birkimseninadına)Saygıgöstermekamacıyla. izafî *Bağıl,bağıntılı,göreli,göreceli,nispîrölâtif. izafîlik *Bağılolmadurumu,bağıntılıolmadurumu,görelik,görecelik. izafiye *Bağıntıcılık,görecilik,rölâtivizm. izafiyet *Bağıntılılık,görelilik,bağıllık,görelik,rölâtivite. izah *Açıklama. izahetmek *açıklamak,ayrıntılıbilgivermek. izahat *Açıklamalar. izahatvermek(veyaizahattabulunmak) *açıklamalardabulunmak,ayrıntılıbilgivermek. izahlı *Açıklamalı. izale *Yoketme,giderme. izaleetmek *yoketmek,gidermek. izaleişüyu *Birmülküzerindekiortaklığıgiderme. izam *(birkimseyi)Gönderme,yollama. izam *Olduğundanbüyükgösterme,büyütme,abartma. izametmek *büyütmek,abartmak. izamik *Bağılolmadurumu,bağıntılıolmadurumu,görelik,görecelik. iz'an *Anlayış,anlamayeteneği. iz'anetmek *anlayışlıdavranmak,düşünmek. iz'anıyok *anlayışsız,kavramayeteneğizayıf. iz'anlı *Anlayışlı,düşünceli. iz'ansız *Anlayışsız,düşüncesiz. iz'ansızca *Anlayışsız(birbiçimde);akılsızca,düşüncesizce. iz'ansızlık *Anlayışsızlık,düşüncesizlik. izaz *Ağırlama. izazetmek *ağırlamak. izazüikram" }, { "text": "*Saygıgöstermeveağırlama. izbe *Basık,loş,nemli,kuytu(yer). *Sapa. izbelik *İzbeyer. izbiro *Çeşitliyükleriyukarıçekmekiçinhalattanyapılmışsapan. izci *İzgüderekaradığınıbulabilenkimse,keşşaf. *Dayanışmaveyardımlaşmaduygularınıgeliştirmek,ruhçavebedencegüçlendirilmekiçinkamplardave okullardaeğitilengenç. izcilik *İzciolmadurumuveyaizcininyaptığıiş. *Gençleriruhvebedencesağlamveyararlıbirbiçimdeyetiştirmeyiamaçlayandünyaçapındakisporve eğitimörgütü. izdiham *Aşırıkalabalıktasıkışma,yığılma. izdivaç *Evlenme. izdivaçetmek *evlenmek. izdüşüren *Birbiçiminbirdüzlemüzerindekiizdüşümünde,biçiminhernoktasınıizdüşümüylebirleştiren(doğru). izhar *Belirtme,gösterme,açığavurma. izharetmek *açığavurmak,belirtmek,göstermek. izibelirsizolmak *izbırakmadanortadançekilmek. izisilinmek *ortadanyokolmak,kaybolmak. izin *Birşeyyapmakiçinverilenveyaalınanözgürlük,müsaade,ruhsat,icazet,mezuniyet. *Birkimseyeçalıştığıyerceverilentatil. izinalmak *birşeyyapmakiçinonaysağlamak. izinçıkmak *birşeyyapmadaserbestbırakılmak. izinistemek *birşeyigerçekleştirmekamacıileonayalmayakalkmak. izinkoparmak *üstmakamdangüçlükleizinalmak. izinvermek *birinibirşeyyapmadaserbestbırakmak. *işinesonvermek,hizmetindençıkarmak. izindenyürümek *birineiçtenbağlanarakonunbaşladığıişiaynıanlayışlasürdürmek. izinebasmak *gözdenuzaklaştırmayarakneyaptığınıgözetlemek. izinedönmek *birkararveyayargıdangeridönmek,birkarardanvazgeçmek,rücuetmek. izinedüşmek *avhayvanlarının,gittiğiyoluizleyerekarkalarındangitmek. izineuymak *düşüncevedavranışlarınıbenimsemek. izinidüşürmek *izdüşümünüçıkarmak. izinikaybetmek *birkimsehakkındabilgialamamak. izinli *İzinalarakbellibirsüreiçinbiryerdenayrılmış,mezun. izinname *Bırakmaveyaçıkarmakâğıdı. *Birnikâhınkıyılmasıiçinkadıtarafındanverilenizinkâğıdı. izinsiz *Cezaolarakhaftasonuveyatatilgünüçıkmasınaizinverilmeyen(askerveyayatılıöğrenci). *Bucezanınadı. *İzinalmadan. izinsizlik *İzinsizolmadurumu. izlek *Keçiyolu,patika. izlem *İzlemekişi,izleme,takip. izleme *İzlemekişi,takip. izlemek *Birininveyabirşeyinarkasındangitmek,takipetmek. *(zaman,süre,sıravb.için)Sonragelmek,arkasındangelmek;olmak. *Birolayıngelişiminigözdengeçirmek. *Eğlenmek,görmek,öğrenmekiçinbakmak,seyretmek. *Belirlibiryöndegitmek. *Gözlemek,incelemek. *Belirlibirtutum,davranışveyadüşünceyibenimsemek. *Birşeyeuymak,bağlıolmak. *Herhangibirolaylailgilenmek. izlence *Program. izlenim *Birdurumveyaolayınduyularyoluileinsanüzerindebıraktığıetki,intiba. *Uyaranların,duyuorganlarıveilişkilisinirlerüzerindekietkileriveyabelirlibirdurumunkişiüzerindeki çözümlenmemişbütünetkisi,intiba. izlenimvermek *etkibırakmak. izlenimci *İzlenimcilikyanlısıolan(sanatveyasanatçı),empresyonist. *Kesinbirdoğruluğuolmayıpduyumlara,izlenimedayanan. izlenimcilik *Doğayı,gerçekteolduğugibibütünayrıntılarınabağlıkalarakdeğil,ondanedinilenizleniminölçüsünegöre anlatan;doğrudandoğruyagerçeği,nesneyideğilde,onunsanatçıdauyandırdığıduyumlarıverensanatakımı, empresyonizm. *Sanatta,dışetkileriniçeyansıması,içteizlerbırakmasıvebuizleredayanaraksanat eserleriniyaratması. izleniş *İzlenmekişiveyabiçimi. izlenme *İzlenmekişi. izlenmek *İzlemekişiyapılmak,takipedilmek. izletilme *İzletilmekişi. izletilmek *İzlenmesisağlanmak. izletme *İzletmekişi. izletmek *İzlemekişiniyaptırmak. izleyici *İzlemekişiniyapan(kimse). izleyiş *İzlemekişiveyabiçimi. izmarit *İzmaritgillerden,pulluvekılçıklıbirçeşitufakbalık(Maenasmraris).Küçükboyolanlarınakoncur, irilerinekanalizmaritidenir. *İçilmişsigaraartığı. izmaritgiller *Örnekhayvanıizmaritolankemiklibalıklarfamilyası. izmihlâl *Yıkılma,çökme. İzmirköfte *Kıyma,soğan,maydanoz,ıslatılmışekmekiçi,yumurta,domates,yeşilbiber,sarımsakveyağ kullanılmasıylahazırlananvekısıkateştepişirilenbiryemektürü. İzmirköftesi *İzmirköfte. izobar *Eşbasınç. izobareğrisi *Bkz.eşbasınçeğrisi. izohips *Eşyükselti. izohipseğrisi *Bkz.eşyükseltieğrisi. izolâsyon *Yalıtım,tecrit. izolâtor *Yalıtkan. izole *Yalıtılmış,tecritedilmiş. izolebant *Akımgeçirilecekçıplakelektriktellerini,birbirlerindenveyabaşkailetkenlerdenyalıtmakiçinkullanılan sargı. izoleetmek *yalıtmak. *yalnızbırakmak. izomer *Aynıoranlardabirleşmişaynıelementlerdenoluşan,fakatmoleküllerindeatomgruplaşmalarıdeğişik olduğuiçinbirbirlerindenfarklıözelliklergösteren(maddeler). izomeri *Cisimlerinniteliği. izomerik *İzomeriileilgiliolan. izomerleşme *Birmaddeninbununizomeriolanbaşkabirmaddeyedoğrudandoğruyaveyakimyasalbiretkiylegeçme. izometri *Eşölçüm. izomorf *Eşbiçim. izomorfik *Eşbiçimli. izomorfizm *Eşbiçimlilik. izomori *Eşbiçim. izomorlik *Eşbiçimli. izoterm *Eşsıcak. izotermeğrisi *Bkz.eşsıcakeğrisi. izotop *Yalnızatomlarınınkitleleriyönündenbirbirindenfarklıolan(aynıkimyasalelement). izzet *Büyüklük,yücelik,ululuk. izzetinefis *Onur,özsaygı. izzetinefsedokunmak *onurunadokunmak;gücünegitmek. izzetinefsineyedirememek *onursuzkalmayıkabuledememek,düşkünlüğüveyazavallılığıreddetmek. izzetüikbal *Saygınlık. izzetüikram *Ağırlama. jJ *Türkalfabesininonüçüncüharfi.Jeadıverilenbuharfsesbilimibakımındanfışıltılıötümlüdişeti ünsüzünügösterir. jagar *Bkz.jaguar. jaguar *Kedigillerden,OrtaveGüneyAmerika'dayaşayan,postu,iribeneklimemelitürü(Felisonca). jaketatay *Resmîziyaretvedavetlerdeerkekleringiydikleri,arkasıyırtmaçlı,etekleriuzunveönköşeleriyuvarlak kesilmişceket. jaketataylı *Jaketatayıolan. jakoben *Fransa'daAzizDominicustarikatınabağlırahipverahibelereverilenad. jakobenizm *Jakobenyanlısıolma. jakuzi *Sağlıkhavuzu. jale *Geceyağanveyapraklarakonanincenem,çiğ,kırağı. jalûzi *İçeridengörülmeksizindışarıyıgörmeyisağlayan,şeritbiçimindemetalveyaplâstiklevhalardanyapılmış birtürpencerekapamadüzeni,şeritperde. jambon *Tuzlamaveyadumanlamayoluylahazırlanmışdomuzbuduveyakolu,domuzpastırması. jambonluk *Jambonyapmayaelverişlidomuzeti. jandarma *Yurtiçindegenelgüvenliğivekamudüzeninikorumaklagörevli,yasavenizamlarınkoyduğuhükümlerin yürütülmesinivebunlaradayananhükûmetemirlerininyerinegetirilmesinisağlayansilâhlıaskerîkuvvet. *Bukuvvettegörevliolankimse. *Açıkgöz. jandarmalık *Jandarmanıngörevi. *Açıkgözlülük. janjan *Yanardöner,şanjan. janjanlı *Yanardönerolan. janr *Çığır,tarz,cins. jant *Taşıtlarda,lâstiklerintakıldığıtekerleğinçemberbiçimindekibölümü,ispit. Japon *Japonyahalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). *Japonhalkınaözgüolan(şey). Japonarmudu *İkiçeneklilersınıfındanolupJaponya'daveÇin'deyetişenbirbitkitürü. Japonbezi *Japonya'daüretilenbirbez. Japondenizi *BüyükOkyanus'taJapontakımadalarıKorekıyılarıveSovyetuzakdoğusuarasındayeralandeniz. Japonelması *Japonya'yaözgübirbitkitürü. Japongülü *Kamelya. Japonhurması *Trabzonhurması. Japonkaktüsü *Sütleğen. Japonsarmaşığı *Asmagillerden,anayurduÇinveJaponyaolan,sülüklerininucuduvarlaratutunmakiçingenellikledaire biçimindegenişlemişolansarılıcıbirsüsbitkisi(Ampelopsisjaponica). Japonca *Japondili. japone *Uzunkollukadıngiysisiiçinomuzkesimiolmayan,bolvegeniş. *(kadıngiysisiiçin) Kolsuz. jargon *Darbirçerçeveyeözgüdil,argo. jarse *Esnekdokunmuşipekliveyayünlübirkumaş. *Bukumaştanyapılanveyaesnekörülmüş(giyecek). jartiyer *Çoraplarıdizinaltındaveyaüstündetutmayayarayanlâstiklibağ. je *Türkalfabesininonüçüncüharfininadı. jel *Tedaviamacıylakullanılanjöleyapısındabirkremtürü. jelâtin *Dahaçokhekimlikvefotoğrafçılıktakullanılan,hayvanlarınkemikvekıkırdakgibidokularındanveya bitkiselyosunlardaneldeedilensaydam,renksiz,kokusuzbirmadde. jelâtinleme *Jelâtinlemekişi. jelâtinlemek *(biryeriveyaşeyi)Jelâtinilekaplamak. jelâtinli *Jelâtindenyapılmışveyajelâtinlekaplanmış. jeloz *Bkz.Agaragar. jen *Gen. jenerasyon *Kuşak,nesil. jeneratör *Üreteç,dinamo. jenerik *Bkz.tanıtmayazısı. jenosit *Soykırımı,katliam. jeodezi *Yerölçmebilgisi. jeodinamik *İç(volkan,depremvb.)vedış(aşınma)etkenlerleyerkabuğundaoluşandeğişikliklerinincelenmesi. jeofizik" }, { "text": "*Yeryuvarlağınıveatmosferietkileyendoğalfizikselolaylarınincelenmesi. jeofizikçi *Jeofizikuzmanı. jeokimya *Yerkabuğunuoluşturankimyasalögelerintümü. jeolog *Yerbilimci. jeoloji *Yerbilimi. jeolojik *Yerbilimiileilgili. jeomorfolog *Jeomorfolojiuzmanı. jeomorfoloji *Yeryüzüengebeleriniveaşınmaileilgiligelişimleriinceleyenbilim. jeopolitik *Coğrafya,ekonomi,nüfusvb.ninbirdevletinpolitikasıüzerindekietkisi. *Birdevlettebirbölgedeuygulananpolitikaylaoyerincoğrafyasıarasındakiilişki. *Birdevletinsaldırganniteliktekigenişlemesini,ekonomikvesiyasîcoğrafyaaçısındanhaklıkılmayayönelik siyasîöğreti. jeosantrik *Yerözekçil. jeosantrizm *Yerözekçilik. jeosenklinal *Yerkabuğununuzunbirsüreçöken,bunabağlıolarakkatkatkalıntortullarladolmuşbulunanbölümü. jeosismik *Birpatlamasonucu,derinlemesineyayılandalgalarınincelenmesiyoluyla(yeryüzükatmanlarındaki madenleri)araştırmayöntemi. jeotermal *Sıcaklığı,yeriçindekalmayaveyaburadangeçmeyebağlıolanısı. jeotermalenerji *Yeraltındançıkansıcaksuveyasıcaksubuharındaneldeedilenenerji. jeotermi *Yerküredeoluşanısıolaylarınınincelenmesi. *Yerküreyleilgiliısışartlarını(sıcaklıklarındağılımı,ısıalışverişivb.)inceleyenjeofizikdalı. jeotermik *Jeotermiileilgili. jeotropizma *Yereyönelim. jersey *Sarıvekahverengindenesmerekadardeğişenrenkteettutmayan,kemikleribelirgin,sakinbakışlıbirkültür ırkısığırı. jest *Herhangibirşeyiaçıklamakiçingenellikleel,kolveyabaşileyapılaniçgüdüselveyairadelihareket. *Genellikleyerindeyapılanvebeğenilendavranış. jet *Tepkiliuçak. jetgibi *hızla,sonsür'atle. jetmotoru *Yüksekbasınçlaveçokbüyükhızlagazakışınıpüskürtmesistemiyleenyüksekdüzeydeitmegücüyaratan motor,tepkilimotor. jetyakıtı *Jetmotorlarınınçalışmasisteminegöreayrıştırılmışrenksizbenzin. jeton *Telefonda,türlüoyunlardagarsonlarınkasailehesaplaşmasındaparayerinekullanılanküçük,metalveya plâstikmarka. jetongeçdüşmek *konuşulanveyasözüedilenkonuyugeçanlamak,geçintikaletmek. jetoncu *Jetonsatankimse. jig *BirOrtaÇağçalgısı. jigolo *Geçimiyaşlıvezenginbirkadıntarafındansağlanangenç,erkeksevgili,tokmakçı. jigolotutmak *(yaşlı,zenginbirkadın)gençbirerkekleilişkikurmak. jigololuk *Jigoloolmadurumu. jikle *Motorlutaşıtlarınyüksekdevirdeçalışmasıiçinfazlabenzinakışınısağlayanalet. jile *Dahaçokkadınlarınblûzüzerinegiydikleriyelek. jilet *İnceçeliktenyapılmış,ikiyanıkeskintıraşbıçağı. jiletgibi *çokkeskin. jimnastik *Vücuduçevikleştirmekvegüçlendirmekiçinyapılanalıştırmalarıntümü,idman,kültürfizik. *Erkeklerde,yeralıştırmaları,barparalel,barfiks,halkalarvekulplubeygir;kadınlardayeralıştırmaları,eşit olmayançubuklar,barfiks,dengekalasıalıştırmalarınıiçerenyarışmadisiplini. jimnastikyapmak *vücuduçevikleştirmekvegüçlendirmekiçinhareketyapmak. jimnastikçi *Jimnastikyapansporcu. *Jimnastiköğretmeni. jin *Bkz.cin. jinekolog *Jinekolojiuzmanıhekim,nisaiyeuzmanı. jinekoloji *Kadınorganizmasınıvecinselorganlarınıfizyolojik,morfolojikvepatolojikbakımdaninceleyenbilim, nisaiye. *Kadınhastalıklarınıkonuedinentıpdalı,nisaiye. jip *Bkz.cip. jips *Alçıtaşı. jiujitsu *Güçtençokyöntemedayanan,çıplakellesavunmatekniği;Japongüreşi. jiujitsucu *Jiujitsuyapansporcu. jogging *Kırda,ormandavb.yerlerdeyapılankoşusporu. jokey *Bkz.Cokey. jorjet *Bürümcükgörünüşlü,çokbükümlü,genelliklepamukiplikleriiledokunmuşbirkumaş. *Bukumaştanyapılmışolan. jöle *Meyvesuyununşekerlekaynatılmasıylaistenilenyoğunluktaeldeedilmişşekerleme. *Etsuyununsoğuduktansonragevşekveesnekbirkıvamalmışdurumu. *Saçındüzgünbirbiçimdeuzunsürekalmasınısağlayanyağlı,parlakveyapışkanmadde. jön *Genç. *Önemlirollerdeoynayangençoyuncu,jönprömiye. jönprömiye *Jön. judo *Jiujitsudangelişmiş,silâhsızolarak,tutmalara,fırlatmalara,hareketsizbırakmalaradayananJaponkökenli dövüşsporu. judocu *Judoyapankimse. jul *Bircisimüzerineuygulananbirnevtonlukkuvvetinuygulamanoktasını,kendidoğrultusundabirmetre değiştirenişbirimi. jurnal *Biriyleilgiliolarakyetkililereverilenkötüleme,ihbaryazısı. *Günlük. jurnaletmek *biriyleilgiliolarakyetkililerekötülemek,ihbaryazısıvermekveyaböylebirbilgiyiiletmek. jurnalci *Jurnalederekyetkililere,yöneticilereyaranmayaçalışan(kimse). jurnalcilik *Jurnalcininyaptığıiş. jurnalleme *Jurnallemekişi. jurnallemek *Şikâyetetmek,ispiyonlamak. juro *İkinciçağıntriaslakretasearasındakalandönemi. jübile *EskiAhit'egöre,Yahudilerde,elliyıldabirTanrı'yavedinlenmeyeayrılanyıl. *Katoliklerde,Roma'yahaccagidenlerin,kilisecegünahlarınıntamolarakbağışlandığıyıl. *Evliliğinellinciyılındadüzenlenenkutlamaşenliği. *Birmeslekteuzunbirsürebaşarılıolarakçalışanlariçindüzenlenentören. Jüpiter *GezegenlerinenbüyüğüveGüneş'eyakınlıkbakımındanbeşincisi,Erendiz,Müşteri. jüpon *Giysialtınagiyilenetek,içetek. jüri *Seçicilerkurulu,seçicikurul. *Yargıcılarkurulu. jüt *Ihlamurgillerden,HindistanveBangladeş'teyetişen,ipveçuvalyapımındakullanılan,liflerinden yararlanılanbirbitki(Corchoruscapsularis). *Bubitkininliflerindenyapılandokuma. K *Potasyum'unkısaltması. -k *Bkz.ık/ik,uk/ük. -k * \\343-ak/-ek. k,K *Türkalfabesininondördüncüharfi.Keadıverilenbuharf,sesbilimibakımındaninceünlülerleöndamak, kalınünlülerleartdamakpatlayıcıünsüzlerininötümsüzünügösterir. kaba *Özensiz,gelişigüzelyapılmış,zevksiz,sakil. *Taneleriiri. *Terbiyesi,görgüsükıt,nezaketsiz. *Terbiyeye,inceliğeaykırı,çirkin,kötü. *Hafifolduğuhâldekalınveyahacimli. *Kuyruksokumununikiyanındakişişkinyer. kabadüzen *Şöyleböyleüstünkörüyapılaniş. *Çalgılarıpesseslereakortetmekişi. kabaet *Kuyruksokumununherikiyanındakişişkinyer. kabakâğıt *Birşeysarmakiçinkullanılankalınkâğıt. kabakurgu *Filminsondurumunayervermeküzereseçilençekimlerinsenaryodakisıralanışagörebirbirineeklenerek oluşturulanilkkurgusu. kabakuşluk *Öğledenbirikisaatöncekizaman. kabakuvvet *Yasadışıişlerlebiramacaulaşmakiçinzorbalıkyaparakveyagüçkullanaraktutulanyol. kabasaba *Görgüsüz. *Özensiz. kabasakal *Gürvegenişsakallı. kabasıva *İncesıvadanönceduvarlardabulunanpürüzleridoldurupkapatmakiçinyapılansıva. kabasofu *Dinîkurallarıyanlışyorumlayarakibadetvedüşüncedeaşırılığakaçan. kaba şiş *Kabakulak. kabataslak *Birşeyinayrıntılarınagirmedenanaçizgilerinibelirten. kabaTürkçesi *Açıkçası,tamanlamıyla. kabayapı *Birbinayıdışetkenlerekarşıkoruyupayaktatutantemel,anaduvarlar,kirişler,çatıvb.ndenoluşanasıl gövde. kabayel *Lodos. kababurun *Sazangillerden,ırmakvegöllerdeyaşayan,etikılçıklıküçükbirbalık(Chondrostomanasus). kabaca *Kababirbiçimde. *İrice,büyükçe. *Yaklaşık. kabadayı *Korkusuz,iyidövüşen,kendineözgünamuskurallarınındışınaçıkmayankimse. *Babayiğit,koçak. *Birşeyineniyisi,baştageleni. kabadayıca *Kabadayıyayakışırbirbiçimde,kabadayıgibi. kabadayılanma *Kabadayılaşmak,kabadayılanmakişi. kabadayılanmak *Kabadayılıketmek,kabadayıgibidavranmak. kabadayılaşma *Kabadayılaşmakişi. kabadayılaşmak *Kabadayıgibidavranmak,kabadayılıketmek. kabadayılık *Kabadayıolmadurumuveyakabadayıcadavranış. kabadayılıketmek *kabadayıgibidavranmak. kabadayılıktaslamak *kabadayıgibidavranmak,kabadayıgibigörünmeyeçalışmak. kabahat *Uygunsuzhareket,çirkin,yakışıksızdavranış,suç,kusur,töhmet. *Hafifhapis,paracezasıveyameslekvesanattanalıkonulmailecezalandırılanhafifsuç. kabahatbulmak *birkusur,suçaramak. kabahatetmek(veyaişlemek) *suçolacak,kusursayılacakbirişyapmak. kabahatsamurkürkolsa,kimsesırtınaalmaz *hiçkimsesuçluolduğunukabuletmekistemez. kabahati(birineveyabirşeye)yüklemek *işlediğibirsuçubaşkasınınüzerineatmak. kabahatli *Kabahatiolan,kusurlu,suçlu,töhmetli. kabahatlilik *Kabahatliolmadurumu. kabahatsiz *Kabahatiolmayan,kusursuz,suçsuz. kabahatsizlik *Kabahatsizolmadurumu. kabak *Kabakgillerden,birçoktürleriolanbirbitki(Cucurbita). *Bubitkinintürlerinegöreyemeğivetatlısıyapılanürünü. *Esrarkeşlerinkullandığıbirçeşitnargile. *Bilgisiz,görgüsüz,kaba. *(kavun,karpuziçin)Ham,tatsız. *Tüysüz,dazlak. *(taşıtlâstikleriiçin)Tırtıllarıaşınarakyüzeyidüzleşmişolan. *Kabakkemane. *Kısaboynuzluhayvan. kabak(birinin)başına(veyabaşında)patlamak *birçokkimseninilgiliolduğubirolaydan,yalnızcabirkimsezararveyacezagörmek. kabakçekirdeği *Balkabağınıntohumu. *Genelliklevakitgeçirmekiçinyenilenkuruyemişçeşidi. kabakçıkmak(karpuz,kavunvb.için) *hamçıkmak. kabakçiçeği *Süseşyası. kabakçiçeğigibiaçılmak *utangaçlıktançabucaksıyrılarakaşırıölçüdeserbestlikgöstermek. kabakgibi *tüysüz,çıplak,hertarafıaçık. kabakkafalı *Saçlarıdökülmüş,dazlak. *Saçlarıusturailekazınmış. *Aptal,budala. kabakkemane *Gövdesiuzunlamasınaikiyebölünensukabağınınüzerineincebirderigerilerekyapılan,üçtelli,yayla çalınanbirhalkçalgısı. kabaktadı *Beğenilmeyen,bıkkınlıkverendurum. kabaktadıvermek *bıktırmak,usançvermek,tatsızgelmeyebaşlamak. kabaktadıvermek *bıkkınlıkveyasıkıntıoluşturmak. kabaktatlısı *Soyulmuş,çekirdekleriçıkarılmışveparmakkalınlığındabalkabağınınağırateşteuzunsürepişirilmesive üzerinecevizserpilmesiylehazırlananbirtatlıtürü. kabakçı *Kabakyetiştirenveyasatankimse. kabakgiller *İkiçeneklilerden,kabak,kavun,karpuz,hıyargibicinsleriiçinealan,genişyapraklı,sürüngenvesarılgan birbitkifamilyası. kabaklama" }, { "text": "*Kabaklamakişi. kabaklamak *Ağaçlarıngençleşmesiiçindallarınıbudamak. kabaklaşma *Kabaklaşmakişi. kabaklaşmak *Saçlarıdökülmek,dazlaklaşmak. *(taşıtlâstikleriiçin)Tırtıllarıaşınıpyüzeyidüzbirdurumagelmek. kabaklık *(karpuz,kavuniçin)Hamlık. *(başiçin)Tüysüzlük,dazlaklık. *Bilgisizlik,görgüsüzlük. kabakulak *Tükürükbezlerinin,özelliklekulakaltıbezlerininiltihaplanmasıylabelirenbulaşıcı,salgınveateşlibir hastalık. kabakulakolmak *buhastalığayakalanmak. kabakulakotu *Loğusaotu,zeravent. kabala *Yahudilerde,yazılıolarakkonulmuşolanTanrıkanunlarınınyanında,ağızdanağzageçendin buyruklarının,İbranîfelsefesininveefsaneyazılarınınbütünü. *Biröğretininyandaşlarınınbütünü. *Doğaüstüvarlıklarlailişkikurmasanatı. kabala *Götürü,toptan. kabalacı *Kabalakonusundauzmanlaşmışkimse,kabalaileuğraşankişi. kabalacı *Kabala(II)işyapankimse. kabalak *BirinciDünyaSavaşındaOsmanlıordusundakullanılmışolan, şapkayabenzeyenbirtürbaşlık. kabalak *Kabakyapraklarıbiçimindeetlivetüylüyapraklarıolan,kırlardavesukenarlarındayetişenbirbitki. kabalaşma *Kabalaşmakişi. kabalaşmak *Kababirdurumagelmek. *Kabalıketmek. kabalaştırma *Kabalaştırmakişi. kabalaştırmak *Kababirdurumagetirmek,kabalaşmasınasebepolmak. kabalık *Kabaolmadurumu. *Kabadavranış,nezaketsizlik,huşunet. kabalist *Kabalacı(I). kabalizm *Kabala(I)yanlısısanatakımı. kaballama *Kaballamakişi. kaballamak *Madenocaklarındagalerileriağaçlarlapekiştirmek. kaban *Dikyokuş. *Tepe. kaban *Kalçayakadaruzunluğuolan,paltoyabenzeyenüstgiysisi. kabana *Genellikleotelinanabinasınındışında,plâjveyahavuzkıyısındabiroda. kabara *Dayanıklılıksağlamakamacıyla,ayakkabılarınaltınaçakılan,iribaşlıdemirçivi. *Süsolarakodalarınahşapbölümlerine,türlübiçimleryapmakiçinçakılaniribaşlı,sarıçivi. kabarakabara *Gittikçekabararak,coşarak. *Böbürlenerek,gururlanarak. kabaralı *Kabaraçakılmışolan. kabarcık *İçisuveyahavadoluufakkabartıveyakürecik. *Vücuttaoluşansivilcegibiküçük şişkinlik. *(metalbiliminde)Sıvıveyakatılarıniçindeoluşangazhacmi. *Kabartı. kabarcıklı *Kabarcıklıolan. kabarcıklıdüzeç *İçindehavakabarcığıbırakılmışsudolubircamsilindirvebirtahtayataktanoluşan,düzlemveya doğrularınyataylığınıbelirleyenalet,tesviyeruhu. kabare *Çeşitligösterilerinyapıldığıeğlenceyeri. *Meyhane. kabaretiyatrosu *Dahaçokgüncelkonularıiğneleyici,yerici,taşlayıcıbiçimdeelealanskeçlerinoynandığı,monologların, şarkılarınveşiirlerinsöylendiğiküçüktiyatro. kabareci *Kabareoyuncusu. kabarecilik *Kabareişletmekveyakabaredeoynamakişi. kabarık *Kabarmışolan. *Çıkıntısıolan,tümsekli. kabarıkdeniz *Gelgitolayında,sularyükseldiğindedenizindurumu. kabarıklık *Kabarıkolmadurumu,şişkinlik. kabarış *Kabarmakişiveyabiçimi. kabarma *Kabarmakişi. *Duygulanma. *Kendiniüstüngörme,büyüklüktaslama. *AyveGüneş'inçekimetkisiyle,büyükdenizlerdesularınyükselmesi,met. kabarmak *Ağırlığıartmadanhacmibüyümek. *(sıvılariçin)Yağışlardanveyakaynamaktantaşmayayüztutmak. *Niceliğiartmak,büyümek. *Şişmek,genişlemek. *(hayvanlariçin)Tüyleridikilmek. *(kumaşiçin)Üzerindetüyleroluşmak,havlanmak. *Islanıpveya ısınıpyerindenkurtulmak. *(deniz)Dalgalanmak,büyükdalgalaroluşmak. *Bulanmak. *(öfke,sevgigibibazıduygulariçin)Gittikçegüçlenmek. *Kafatutmak,öfkelenipüstüneyürüyecekgibidavranmak. *Böbürlenmek,gururlanmak. kabartı *Tümsek,çıkıntı,kabarmışyer. kabartıcı *Kabartmamaddesi,kabartmatozu. kabartılı *Kabartısıolan. *Belirgin. kabartma *Kabartmakişi. *Birbiçiminveyabirsüslemenindüzyüzeyüzerindekiçıkıntısı. *Kil,alçı,taşgibiişlenebilirgereçlerigirintiliçıkıntılıyüzeylerdurumundabiçimlendirerekyapılmışolan eser,rölyef. *Kabartılarakyapılmışolan. kabartmatozu *Pasta,çörekvb.hamurişlerindekabarmayısağlayantoz,sodyumbikarbonat. kabartmak *Kabarmasınısağlamak,kabarmasınayolaçmak. *Toprağıtırmıkvb.biraraçlakarıştırmak,altüstetmek,yumuşatmak. kabartmalı *Kabartmasıolan. kabasınıalmak *biçimverilecekbirmaddeningereksizbölümlerinigidermek. *biryeriveyabirşeyigelişigüzel,üstünkörütemizlemek. kabınasığmamak *duygularınaengelolamayıptaşkındavranışlardabulunmak. kâbınavaramamak *değercebirindenpekaşağıolmak. kabız *Kavrama,tutma. *Alma. *Peklik,sürgünkarşıtı. kabızolmak *peklikolmak. kabızlık *Kabızolmadurumu. kabil *Olabilir,mümkün. kabil *Türlü,gibi,benzer. *Tür,cins. kabildeğil *imkânsız,imkânıyok. kabile *Ebe. kabile *Boy. kabilinden *gibi,türünden,çeşidinden. kabiliyet *Yetenek. kabiliyetli *Yetenekli. kabiliyetsiz *Yeteneksiz. kabiliyetsizlik *Yeteneksizlik. kabin *Küçük,özelbölme. *Gemilerde,uçaklarda,uzaygemilerindeküçükbölme. *Plâjdasoyunmayeri. kabine *Bakanlarkurulu. *Hekimmuayenehanesi. *Kabin. *Helâ. kabineçekilmek *bakanlarkurulugörevinibırakmak. kabinedüşmek *herhangibirsebeplebakanlarkurulugörevinibırakmakzorundakalmak. kabir *Mezar,sin. kabirazabı *Büyüküzüntü,sıkıntı. kabirazabıçekmek *çoksıkılmak,üzülmek. kabirsuali *Uzunvebıktırıcısoru. kabl *Önce,önceki. kablelmilât *Milâttanönce. kablelvuku *Olmadanönce. kablo *Elektrikakımıiletimindekullanılanveyalıtkanbirmaddeilesarılıbulunanmetaltel. kablocu *Kablodöşeyenkimse. kablolu *Kablosuolan. *Kabloaracılığıylaişleviniyapan(araç,gereç). kabloluyayın *Televizyonyayınınınkablo,camiletkenvebenzeribirfizikîortamüzerindenhalkınalmasımaksadıyla abonelereulaştırıldığıyayıntürü. kabotaj *Birülkeniniskeleveyalimanlarıarasındagemiişletmeişi. kabotajbayramı *Denizticaretiniteşvikamacıylaheryılıntemmuzayındakutlananbayram. kabotajgemisi *Kabotajhattındaçalışangemi. kabotajhakkı *Türkkarasularında,Türkiye'dekiakarsuvegöllerdegemibulundurma,bunlarlagidişgelişvetaşıma yapmahakkı. kabristan *Mezarlık,gömütlük,sinlik. kabuğudışınaçıkmak *içindebulunduğuortamveyadurumdanayrılmak. kabuğunaçekilmek *dışarısıileolanilişkilerinikesmek,kimseilegörüşmemek. kabuğunu çatlatmak(veyakabuğunukırmak) *içindebulunduğugüç,olumsuzveyakötüdurumdankurtuluprahatlamak. kabuk *Birşeyinüstünükaplayanveonudışetkilerekarşıkoruyan,kendiliğindenoluşmuş,sertçebölüm,kışır. *Ekmeğinpişmesırasındaiçindendahaçoksertleşendışbölümü. *Birsıvıveyaatmosferidıştansaran,sertkatman. *Birhayvanıdıştanörtenkitinli,kalkerli,silisli,kemiksiveyaboynuzsuörtü,kavkı. *Deriüzerindebiryaranınveyasivilceninkurumasıylaoluşansertçebölüm. kabukbağlamak(veyatutmak) *üstündekabukoluşturmak,kabuklanmak. kabukbilimi *Kabuklarıinceleyenbilimdalı. kabukböcekleri *Kınkanatlılartakımınagiren,kabuğunhemenaltındakiodunkatınıkemirerekoyanveböylecebirçok ormanvemeyveağacınınkurumasınayolaçanfamilya. kabukdeğiştirme *Yenilenme. kabukgibi *(kumaşiçin)sağlamsert. kabukkahvesi *Antepfıstığıkabuğununöğütülmüşvehafifçekavrulmuşuileyapılanvekahveyebenzeriçecek. kabukyönetim *İçi,içyapısıbelliolmayan,belirsizkalanyönetim. kabuklanma *Kabuklanmakişi. *Birlâvakıntısıveyabirlâvgölüyüzeyininkatılaşması. kabuklanmak *Kabukoluşmak. kabuklaşma *Kabuklaşmakişi. kabuklaşmak *Kabukdurumunualmak,kabukgibisertleşmek. kabuklu *Kabuğuolan. kabuklubit *Koşnil. kabuklular *Kabukları,yapılarındakikireçlituzlardolayısıylasertleşmişbulunan,solunumaygıtlarıbalıklarabenzeyen, çokhücrelihayvanlardaneklembacaklılarsınıfı. kabuksu *Kabuğabenzeyen. kabuksuz *Kabuğuolmayan. kabuksuzyumurtlatmak *birişiivedilikleyaptırıpeksikkalmasınayolaçmak. kabul *Birşeyeisteyerekveyaistemeyerekrazıolma. *(konuklarıveyaişiolanları)Yanınasokma,katınaalma. *Sunulanbirşeyi,armağanıalma. *Biröneriyiuygunbulma,onaylama. *Biryerealınma. *Rızaveyaizin,akseptans. kabuletmek *birşeyeisteyerekveyaistemeyerekrazıolmak. *yanına,katınaalmak. *birarmağanıalmak. *onaylamak. kabuleylemek *kabulettirmek. kabul günü *Evhanımlarınınkonukağırladıklarıbelirligün. kabulkredisi *Kabulünvadesindenöncepoliçeyikabuledenbankayabelirlibirtarihtebelirlibirmeblâğınödeneceğine dairanlaşmadansonrabankanınaçtığıkredi. kabulodası *Büyükkonakveyadairelerdekonuklarınoturtulduklarıbüyükoda. kabulsalonu *Resmîkonuklarınağırlandığıbüyükkonuksalonu. kabultöreni *Resmîkonuklarıkarşılamatöreni. kabulyeri" }, { "text": "*Bkz.kabulodası;kabulsalonu. kabullenme *Kabullenmekişi. kabullenmek *Kabuletmek. *Hakkıyokkenveyaistemeyerekkendinemaletmek. kaburga *Eğekemiklerininoluşturduğukafes. *Bkz.Eğe. *Gemilerdedışkaplamanındayandığıiskelet. kaburgalarıçıkmak(veyasayılmak) *çokzayıfolmak. kâbus *Karabasan. *Acı,sıkıntı,korkuveren. kâbusbasmak(veyaçökmek) *büyüksıkıntı,korkuduymak. kâbusgibi *kâbusabenzer,kâbusuandıran. kâbuslu *Karabasandolu,sıkıntılıvekorkulu. kabuz *Yalan,palavra. kabuzcu *Yalancı,palavracı. kabz *Eliletutma,kavrama. *Azrailtarafındanruhteslimalınma,ölme. *\"Alma\"anlamında\"ahzükabz\"terimindekullanılır. kabza *Tutulacakyer,tutak,sap. kabzımal *Meyvevesebzeüreticileriilesatıcılararasındaaracılıkedenkimse,komisyoncu. kabzımallık *Kabzımalolmadurumu. *Kabzımalınyaptığıiş. kacak *Bkz.kapkacak. kaç *Herhangibirşeyinniceliğinisormakiçinkullanılansorusıfatı. *(cümle,sorucümlesiolmadığında)Birçok. -kaç/-keç *Bkz.-gaç/-geç. kaçparaeder? *neyeyarar,nedeğerivar?. kaçparalık(adamveyaşey) *değersiz. kaçparçaolayım! *(birçokişlerkarşısında)hangibirineyetişeyim!. kaçzamandır *belirsiz,fakatçokzamandanberi,çoktanberi. kaça *(fiyatiçin)Nekadara?. kaçakaç *Biryarışmadataraflarınaldığısayıveyadereceninoranınıbelirtir. *Yarışma,tartışma,kavgavebenzerigibidurumlardataraflarınoranınıbelirtir. *İkikişininkarşılıklıolarakgizlicesayıyazıptahminetmesinedayananbiroyun. kaçapatlamak *nekadaramalolmak,fiyatıneolmak. kaçacakdelikaramak *korkuilesaklanacakyeraramak. kaçak *Bağlıbulunduğuyerdenveyayasadankaçan,uzaklaşankimse. *Yasacayapılmasıyasakolanveyayapılmasıiçingerekliizinalınmayan. *Yasacabelirtilmişgerekligümrükvevergileriödenmedenbiryeresokulanveyabiryerdençıkarılan. *Birkaptan,birborudangaz,sıvıveyabirteldenakımkaçması. *Yasalara,kurallarauymayarak,gizlice. *Gizlicekaçırılmışolanmalveyamadde. kaçakgüreşmek *asılkonuyagirmeksizinbaşka şeylerdensözetmekveyapolitikadasıksıkdüşüncedeğiştiripesasamacını gizlemek. kaçakçı *Yasalarakarşıgelerekbiryeremalsokan,biryerdenmalkaçıranveyabiryerdesatankimse. kaçakçılık *Birdevletinyasalarınakarşıgelerekyapılanticaret. *Birülkeyegizliolarak,gümrüğüödenmemiş,yasaklanmışmalsokmaişi. *Gizliolarak,sezdirmedenkaçırmaişi. kaçaklık *Kaçakolmadurumu. kaçamak *Hoşgörülmeyenbirşeyiarasırayapma. *Birşeyi bellietmeden,gizliceyapmayaçalışma. *Birşeydenkaçınmayolu. *Kaçacakyer,özellikleçobanlarınsürüyübarındırmak,saklamakiçinyaptıklarıyer. kaçamak *Mısırunundanyapılanyağlıbiryemek. kaçamakyapmak *hoşgörülmeyenşeyigizlicearasırayapmak. kaçamakyol *Birsorundankendisinikurtarmakiçingelişigüzelilerisürülenözür. kaçamakyolu *Kaçamakyol. kaçamaklı *Kesinolmayan,yargıbildirmeyenveherikitarafadaçekilebilen(söz,cevap,davranış). kaçanbalıkbüyükolur *eldenkaçırılanfırsatgözdebüyütülür. kaçankaçana *Peşpeşekaçma. kaçanınanasıağlamamış *tehlikedenkaçankazançlıçıkmış. kaçar *Kaçsorusıfatınınüleştirmebiçimi. kaçgöç *DinîbiranlayışlabazıMüslümankadınlarınerkekleregörünmemeleri,biraradaoturupkonuşmaktan kaçınmaları. kaçı *Nekadarı,kaçkişi. kaçık *(biryana)Kaçmış,kaymış. *İlmeğikaçmış(çorapvb.). *Bazıdavranışlarıdeliceolan. *(çorapvb.nin)İlmeğikaçmışyeri. kaçıköz *Uygunolmayanortamdabüyümesonucuağaçözününortadankaçıkbiçimdeoluşması. kaçıkça *Birazkaçık. *Kaçığabenzer,birazdeligibi,deliyebenzer. kaçıklık *Kaçıkolmadurumu. *Delice,kaçıkçadavranış. kaçılma *Kaçılmakişi. kaçılmak *Kaçmakişiyapılmak. *Çekilmek,savulmak. kaçımsama *Kaçımsamakişi. kaçımsamak *Birişiyapmamakiçinsözdesebepleryaratmak. kaçımsar *Kaçamakyoluarayan,kaçamağasapan. kaçınkur'ası *birininkolaykolayaldanmayacakkadargörmüşgeçirmişolduğunuanlatmakiçinsöylenir. kaçıncı *Kaçsorusıfatınınsırabiçimi. *(cümle,sorucümlesiolmadığında)Çokkez,birçokkez. kaçıngan *Geriduran,girişkenolmayan,insaniçinegirmekistemeyen,insanlardankaçan,çekingen. kaçınganlık *Geridurma,isteksizdavranma. *Kaçınganolmadurumu. kaçınılmaz *İstekveiradedışındaolan. kaçınma *Kaçınmakişi. kaçınmak *Herhangibirişiyapmaktanveyaözverilidavranmaktangeridurmak,imtinaetmek. kaçıntı *Erkendoğankuzu. *Sızıntı,kaçak. kaçırga *İşeyaramaz,yaşlıhayvan. kaçırılma *Kaçırılmakişi. kaçırılmak *Kaçırmakişiyapılmakveyakaçırmakişinekonuolmak. kaçırış *Kaçırmakişiveyabiçimi. kaçırma *Kaçırmakişi. kaçırmak *Kaçmasınısağlamakveyakaçmasınaimkânyaratmak. *Birişibelirlenenzamandayapamamak. *Zorkullanarakyanındagötürmek. *Yararlanamamak;birdahaelegeçmemeküzereyitirmek. *Gitmek,kaçmakzorundabırakmak. *Çalmak,kimseninhaberiolmadangötürmek,aşırmak. *Yasalolmayanyoldanbirülkeyemalsokmakveyaçıkarmak. *Ölçüyü,sınırıaşmak,fazlasınagitmek. *Sızdırmak. *İstemeyerekabdestiniyapmak. *Delirmek. *Biraraçveyaâletleişgörürkenaracıiyikullanamamayüzündenherhangibirzararayolaçmak. *Biriniveyabirşeyigöstermemek. *Yarışanbirkoşucudiğerbirkoşucutarafındanhızlageçiliparayıaçmak. *Futbolveyabasketboldasavunduğuoyuncuyuboşbırakmak,pasalmasınafırsatvermek. kaçırtma *Kaçırtmakişi. kaçırtmak *Kaçırmakişiniyaptırmak. *Birininkaçırılmasınasebepolmak. kaçış *Kaçmakişiveyabiçimi. *Yarışanbirkoşucununveyabirkümenindiğeryarışçılarıhızlageçmesi. kaçışılma *Kaçışılmakdurumu. kaçışma *Kaçışmakişi. kaçışmak *Hepbirdenkaçıpdağılmak. kaçkın *(isimtamlamalarındabelirtilenolarak)Biryerdenveyabiriştenkaçmışkimse. *İnsanlardanuzakdurmak,insaniçineçıkmamakisteyenkimse. kaçlı *Sayısıkaç,hangisayıdan. *Birkimseninhangitarihtedoğduğunu,okulubitirdiğiniveyaaskerolduğunubelirtmekiçinkullanılır. kaçlık *Kilo,lira,metre,adetgibiölçüanlatannesnelerinhangisindenolduğunubelirten(sorusözü). *Kaçyaşında. kaçma *Kaçmakişi,firar. kaçmak *Kimseyebildirmedenbulunduğuyerdenayrılmak,firaretmek. *Hızlakoşupbiryeresaklanmak. *Kendinigöstermemek,rastlatmamayaçalışmak. *Kaçınmak. *Sızmak. *İpliğikopmak. *Girmek. *Biryanadoğrukaymak. *Görünmedengitmek,savuşmak,sıvışmak. *Hızlıkoşmak. *Yokolmak. *Yaklaşmak,benzemek,andırmak. *(kadınlariçin)Kaçgöçeuymak. *(kız,kadıniçin)Yasalaraveaileisteklerinekarşıgelerekevlenmekiçinevindenayrılmak. *(renkiçin)Ağarmak,uçmak. *Yarışçıdiğerlerindenhızlaayrılıparayıaçmak. *Futbolveyabasketboldaengelleyenadamdankurtulmakveyapasalabilmekiçinboşalanakoşmak. *Bazınitelikbildirensözlerlebirlikte\"olmak\"anlamıylayardımcıfiilgibikullanılır. kaçmaklık *Kaçmakdurumu. kaçmaktankovalamayavakitolmamak *önemliişleryüzündenbaşkaişlereyetişememek. kaçmaz *İlmiklerinkaçmasınaimkânvermeyen. kaçta *(saatiçin)Nezaman?. kaçurga * \\343 kaçırga. kadana *Bircinsiriat. kadanagibi *iriyarı(kadın). kadar *Ölçüsünde,derecesinde. *Büyüklüğünde,genişliğinde. *Dek,değin. *Gibi. *Denli. *Sürebelirtir. *Miktar,derece. *Göstermesıfatlarındanbiriylebirsayıdansonrageldiğindekesinliklebelliolmayanbirniceliğibelirtir. kadastro *Birülkedekiherçeşitarazivemülklerinyerinin,alanının,sınırlarınınvedeğerlerinindevleteliylebelirlenip plânabağlanmasıişi. kadastrolama *Kadastrolamakişiveyadurumu. kadastrolamak *Kadastrosunuyapmak. kadastrolanma *Kadastrolanmakişiveyadurumu. kadastrolanmak *Kadastrosuyapılmak. kadastroyageçmek *kadastrosuyapılmak. kadavra *Tıpöğretiminde,üzerindeçalışmakiçinhazırlanmış,ölüinsanveyahayvanvücudu. kadavralaşma *Kadavralaşmakişi. kadavralaşmak *Kadavradurumunagelmek. kadayıf *Undanyapılan,tatlıolaraktüketilentürlübiçimlerdeyiyecek. kadayıfçı *Kadayıfyapanveyasatankimse. kadayıfçılık *Kadayıfyapmaveyasatmaişi. kadeh *İçkiiçmeyeyararküçükbardak. *Kadehtebulunaniçki. kadeharkadaşı *Birlikteiçkiiçilenkimse. kadeharkadaşlığı *Birlikteiçkiiçilenkimseyleoluşandostluk. kadehkaldırmak *herhangibiriniveyabirşeyionurlandırmakiçiniçmedenöncekadehleriyukarıkaldırmak. kadehtokuşturmak *içkiiçerkenkarşılıklıbirsevgiyibelirtmekamacıyla,içmedenöncekadehleribirbirinedokundurmak. kadehçik *Meşe,fındık,gürgengibiağaçlarda,meyvesapınıngenişlemesiyleoluşanvemeyveyiortasınakadariçine alanküçükkadehbiçimindekioluşum. kadehdaş *Birlikteiçkiiçmeyisevenkadeharkadaşı. kadem *Ayak,adım. *Ayak,fut. *Uğur. kademe *Aşama,basamak. *Motorluaraçlarınbakımveonarımişlerininyapıldığıbirim. kademeilerlemesi *Devletmemurununolumlusicilalmakşartıylabiryıllıkterfietmesi. kademekademe *Basamakbasamak,derecederece. kademeleme" }, { "text": "*Kademelemekişi. kademelemek *Kademelibirbiçimdedüzenlemek. kademelendirme *Kademelendirmekişi. kademelendirmek *Kademelidurumagetirmek. kademelenme *Kademelenmekdurumu. kademelenmek *Kademelidurumagelmek. kademeli *Aşamalı,basamaklı. kademesiz *Kademesiolmayan. kademhane *Ayakyolu,helâ. kademli *Uğurlu. kademliolsun! *uğurluolsun!. kademsiz *Uğursuz. kademsizlik *Uğursuzluk. kader *Alınyazısı,yazgı. *Genelliklekaçınılmazkötütalih. kaderbirliği *İyivekötügünleri,aynısonupaylaşmadurumu. kaderbirliğietmek *herzamanveheryerde,herdurumubirlikteyaşamak,herşeyipaylaşmak. kaderci *Alınyazısınainananveondanyanaolan,fatalist. kadercilik *Yazgıcılık,cebriye,fatalizm. kadereboyuneğmek *yazgısını,talihinikabuletmek. kaderincilvesi *talihin,beklenmedikbirandaortayadeğişikbirdurumuortayaçıkarması. kaderiye *Kaderanlayışınıinkârederek,insanlarıniradevehareketözgürlüklerininbulunduğunuilerisürenİslâm felsefesi. kadersiz *Kaderiolmayan. *Kötütalihiolan. kadı *Tanzimat'akadarhertürlüdavalara,Tanzimat'laMedenîKanunarasındakidönemdeiseyalnızevlenme, boşanma,nafaka,mirasdavalarınabakanmahkemelerinbaşkanlarınaverilenad. Kadıköytaşı *Kuvarsveopalliflerindenoluşan,mühürvesüseşyasıyapımındakullanılan,yarıbillûrsilis. kadılık *Kadıolmadurumuveyakadınıngörevi. *Birkadınındavalarınabaktığıilsınırlarıiçindekibölge. kadın *Dişicinstenerişkininsan,erkekveyaadamkarşıtı. *Evlenmişkız. *Bayananlamındakullanılanbirunvan. *Analıkveyaevyönetimibakımındangerekenerdemleriolan. *Hizmetçi. kadınavcısı *Kadınlarıbaştançıkaranerkek. kadınberberi *Kadınlarınsaçınıkesenvesaçtuvaletiyapanberber,kuaför. kadınevi *Yoksul,mağdurveyabaşkabirözelliğidolayısıylamuhtaçdurumdakalankadınlarıngeçiciolarak barındıklarıev. kadınhareketi *Bkz.feminizm. kadınhastalıkları *Kadıncinselorganlarınıvebunlarlailgilihastalıklarınıinceleyenbilimdalı,jinekoloji. kadınkadına *Yalnızkadınlararasında,kadınlarbaşbaşa. kadınkadıncık *Evininişiniiyiyöneten,hanımefendi,terbiyeli,ağırbaşlı(kadın). kadınolmak *kızlığınıyitirmek. *(kadın)evini,kocasınıyönetmesiniiyibilmek. kadınterzisi *Kadınelbiseleridikenterzi. kadınticareti *Kızçocuklarıilekadınlarınülkelerarasındagizlicekaçırılıpsatılması. kadınana *Tecrübeli,yaşlı,saygıgösterilenkadın. kadınbudu *Yumurtayabulanarakyağdakızartılanbirtürpirinçliköfte. kadınca *Kadınayakışır(biçimde). *Kadıngibi,kadınabenzer. kadıncağız *Kendisinekarşışefkatveacımaduyulankadın. kadıncık *Küçükkadın;zavallıkadın. kadıncıl *Kadınlaradüşkün,kadındüşkünü,zendost. kadındüğmesi *Süsbitkisiolarakyetiştirilen,düğmebiçimindeçiçekaçanotsubirbitki. kadıngöbeği *Kızartılarakyapılan,ortasıçukurca,birtüryumurtalıhamurtatlısı. kadınımsı *Kadınabenzeyen. kadınınfendi,erkeğiyendi *kadınlarkurnazlıktaerkeklerdenüstündürler. kadınınyüzününkarasıerkeğinelininkınası *yolsuzilişkilerkadınlariçinhoşkarşılanmadığıhâldeerkeklerbugibiilişkilerdenövünmepayıçıkarırlar. kadınlarhamamı *Herkesinaynıandaveyüksekseslekonuşmasıylaçokgürültüedilenyerleriçinsöylenir. kadınlaşma *Kadınlaşmakişi. kadınlaşmak *Kadınabenzerbirdurumalmak. kadınlı *Kadınıolan. kadınlıerkekli *Kadınerkekkarışıkolarak. kadınlık *Kadınolmadurumu. *Kadınıngereklierdemvenitelikleritaşımasıdurumu. kadınnine *Büyükanne. *Yaşıepeyilerlemişkadın. kadınsal *Kadınaözgüvekadınlailgili. kadınsı *Kadınaözgüolan,kadınayaraşır. *Kadındavranışlı,kadınabenzer(erkek). kadınsılaşma *Kadınsılaşmakdurumu. kadınsılaşmak *Kadınözelliğikazanmak. kadınsılık *Kadınsıolmadurumu. *Kadınözelliğikazanmak. kadınsız *Kadınıbulunmayan. *Karısıolmayan,eşsiz. kadıntuzluğu *Bkz.sarıçalı. kadırga *Hemyelken,hemkürekleyolalan,özellikleAkdeniz'dekullanılmışbirsavaşgemisi. kadırgabalığı *Bkz.ispermeçetbalinası. kadidiçıkmak *çokzayıflamak,birderibirkemikdurumunagelmek. kadife *Yüzeyibelirliuzunluktabırakılmışhammaddelifleriylekaplı,parlak,yumuşakkumaş. *Kadifedenyapılmış,kadifeilekaplanmış. kadifeçiçeği *Birleşikgillerden,çiçeklerigenellikleparlaksarırenktevekadifegörünümündebirsüsbitkisi(Tagetes). kadifegibi *(ses,tenvb.için)yumuşak,pürüzsüzveparlak. kadifeleşme *Kadifeleşmekişi. kadifeleşmek *Yumuşamak,samimîolmak. kadifeleştirme *Kadifeleştirmekişi. kadifeleştirmek *Kadifeleşmekişiniyaptırmak. kadifelik *Kadifegibiolmadurumu. *Kadifeyapmayaelverişliolan. kadifemsi *Kadifeyiandıran,kadifegörünümündeolan. kadim *Başlangıcıolmayan,eski,ezelî. kadimdost *Eskidost. kadimi *Sürekli. kadinne *Bkz.kadınnine. kadir *Değer,kıymet. *Biryıldızınparlaklıkbakımındanbulunduğubasamak. kadir *Güçlü,gücüyeter,erkli. *\"Herşeyegücüyeter\"anlamındaTanrı'nınsıfatlarındanbiri. KadirGecesi *Ramazanayınınkutsalsayılanyirmiyedincigecesi. KadirGecesidoğmuş *çokşanslı,kısmetlikimseleriçinsöylenir. kadirolmak *güçlüolmak,gücüolmak,gücüyetmek. kadirbilir *Değerbilir. kadirbilirlik *Değerbilirlik. kadirbilmez *Değerdenanlamayan,değerbilmez. kadirbilmezlik *Kadirbilmezolmadurumu. Kadirî *ŞeyhAbdülkadirGeylanî'ninkurduğutarikatagirmişolankimse. Kadirîlik *ŞeyhAbdülkadirGeylanîtarafındanXI.yüzyıldakurulanbirtarikat. Kadiriye *Kadirîlik. kadirşinas *Değerbilir,iyilikbilir. kadirşinaslık *Değerbilirlik,iyilikbilirlik. kadit *Çokzayıf. *Güneşteveyahafifalevdekurutulmuşet. kadmiyum *Atomnumarası48,atomağırlığı112,40olan,320°C'deergiyen,8.6yoğunluğunda,gümüşbeyazlığında, elektrikveseramiksanayiindekullanılanyumuşakçabirelement.KısaltmasıCd. kadmiyumlu *İçindekadmiyumbulunan. kadran *Saat,pusulagibiaraçlarda,üzerindeyazı,rakamveyabaşkaişaretlerbulunandüzlem. kadrat *(basımcılıkta)Dizgideharflerarasınakonulanyazısızmetalparçası. *(basımcılıkta)Dizgiişindekullanılanbiraralıkölçüsübirimi. kadril *Eskisalondanslarındanbiri. *Budansınmüziği. kadrinianlamak *değerininfarkınavarmak. kadrinibilmek *değerinibilmek,yararlanmak. kadro *Birkamukuruluşunun,birişletmenin,denetimveyayönlendirmeişlerinigerçekleştirenlervebunların taşıdığıödev,yetkivesorumluluklarınhepsi. *Bukişivesorumluluklarısayı,nitelikveaşamalarıylagösterençizelge. *Buçizelgedekiyer. *Bisikletvemotosikletteiskeletioluşturanmetalbölüm. kadrolandırma *Kadrolandırmakişiveyadurumu. kadrolandırmak *Kadrodayeralmak. kadrolaşma *Kadrolaşmakdurumu. kadrolaşmak *Yenidenkadrooluşturmak. kadrolu *Kadrosuolan,kadroyagirmişolan. kadrosuz *Kadrosuolmayan. kadrosuzluk *Kadrosuzolmadurumu. kadük *Değerini,öneminiyitirmiş,eskimiş. kadükolmak *yasamameclisinindeğişmesiileöncedensunulanyasatasarılarıdeğeriniyitirmek. kadüklük *Gerçekdurumusonradanortayaçıkanbirhukukîişleminsonbulması. kaf *Arapalfabesininyirmidördüncüharfi. kafa *Baş(özellikleinsanbaşı),ser. *Hayvanlardagenellikleağız,göz,burun,kulakgibiorganlarınbulunduğuvücudunenönbölümü. *Görüşveinançlarınetkisialtındabelirendüşünmeveyargılamayolu,zihniyet. *Kavramaveanlamayeteneği,zekâ,zihin. *Bellek. *Çocukoyunlarındakullanılanzıpzıptaşınınveyacevizinbüyükboyu. *Mekanikbirbütününparçası. kafaatmak *kavgasırasındakarşıdakininyüzüne,sertveşiddetlibirbiçimdekafaylavurmak. kafabulmak *içkiiçmek. *alayetmek. kafacilâlamak *içkiiçmek. kafaçekmek *Bkz.kafayıçekmek. kafaçıkışı *Futboldatopa,kafaileyapılanvuruş. kafadeğiştirmek *Bkz.kafayıdeğiştirmek. kafadengi *Görüşveanlayışlarıbirbirineuymuşkimselerdenherbiri. kafadinlemek *zihniyoransorunlardanuzakkalmak. kafaeskitmek *zihniyoransorunlarlasürekliuğraşmak. kafagözyarmak *beceriksizlikgöstermek. kafaiçi *Bkz.kafatası. kafaişçisi *Beyingücüileortayaeserkoyan,araştıran,inceleyipeleştirenkimse. kafakafayavermek *ikiveyabirkaçkişibirkenaraçekilipkonuşmak. *başbaşavermek. kafakâğıdı *Nüfuscüzdanı,nüfuskâğıdı,hüviyet. kafakalmamak *zihinyorularakçalışmazolmak. kafakoçanı *Bkz.kafakâğıdı. kafakol *Güreştebirtüroyun. kafakolaalmak *güreştekafavekolubirliktekavrayarakrakibiçevirmek. *etkisialtınaalıpkandırmak. kafapatlatmak *birkonuüzerindepekçokdüşünmek. kafasallamak" }, { "text": "*ikazetmekiçinbaşınıikiyanaveyaönearkayahafifçeeğmek. *başsallamak. *doğruveyayanlışher şeyeevetdemek. kafaşişirmek *gürültüveyagevezeliklebirkimseyitedirginetmek. kafatutmak *boyuneğmemek,karşıgelmek,diklenmek. kafaütülemek *çoklâfediptedirginetmek. kafayapmak *dalgageçmek. kafayok! *akıl,düşünceyok;akılsız!. kafayormak *biriş,birkonuüzerindeçokçadüşünmek. kafaca *Kafabakımından,düşünceyegöre. kafadan *zihinden,belleğinikullanarak. kafadanatmak *birkonuüzerindeincelemeyapmadan,rastgelekonuşmak,uydurmak. kafadanbacaklılar *Yumuşakçaların,başbölgelerindesertbirgagasıveçekmenlisekizkolubulunanönemlibirsınıfı. kafadangayrimüsellâh *akılsız,aklındabozuklukolan. kafadankontak *Düşüncesiz,mantıksızişgören. kafadar *Görüşveanlayışlarıbirbirineuyankimselerdenherbiri. kafadarlık *Kafadarolmadurumu. kafadaş *Kafadar. kafadaşlık *Kafadaşolmadurumu. kafalı *Kafasıolan. *Kafasıherhangibirbiçimdeolan. *Bilgili,kavrayışlıveanlayışlı. kafasıalmamak *anlayamamak,kavrayamamak. *zihinyorgunluğusebebiyleanlayamazdurumagelmek. *olabileceğineinanmamak. kafasıboş *Cahil. kafasıbozulmak *öfkelenmek,kızmak. kafasıbulanmak *birolaykarşısındaaklıkarışmak,anlayamaz,kavrayamazdurumagelmek. kafasıbulutlu *Biraz,sarhoş. kafasıçalışmak *Bkz.kafasıişlemek. kafasıçatlak *Yarıdeli,aptal. kafasıdönmek *(sıkışıkbirdurumda)sersemlemek. *kızıpöfkelenmek. kafasıdumanlanmak *çokdalgınolmak. *sarhoşolmak. *esrariçmişolmak. kafasıdumanlı *Hafifsarhoş. *Çözemediğikarışıkdüşüncelerlekafasıyorgun. kafasıdurmak *zihinyorgunluğundandüşünemezolmak. kafasıdüzelmek *doğruyuveiyiyibulmak. kafasıileoynamak *takımsporlarındaarkadaşlarınındurumunugözönündetutarak,eniyifırsatıdeğerlendirecek,iyice düşünerek,bedeninifazlayormadanoynamak. kafasıişlemek *aklı,zekâsıyerindeolmak,birkonuüzerindeiyidüşünebilirolmak,kafasıçalışmak. kafasıiyi *İçkidenveyaesrardansarhoşolan(kimse). kafasıkazanolmak *Bkz.kafasışişmek. kafasıkıyak *Kafasıiyi. kafasıkızmak *öfkelenmek. kafasıkontak *Deli,çıldırmış,çılgın. kafasıküflü *Çağınıngerisindekalmış,gerici. kafasıörümcekli *Düşüncesiz,kaba,anlayışsız. *Gerici. kafasısersemsepet(olmak) *gürültüveuğultudanzihniyorulmuş(olmak). kafasışişmek *zihniyorulmak. *gürültüdentedirginolmak. kafasıtakılmak *zihnisürekliolarakbirşeyleuğraşmak. kafasıtembel *Alık,budala,basiretiolmayan. kafasıyerindeolmamak *gereğigibidüşünecekdurumdaolmamak. kafasıyerinegelmek *kendinitoparlamak,kendinegelmek. kafasınadanketmek(veyademek) *birolaysebebiylebirdenayılmak,doğruyuanlamak. kafasınageçirmek *atıp,fırlatıpbaşınageçirmek. kafasınakoymak *kararınıöncedenvermişolmak,öncedenşartlanmak,birşeyyapmayakesinkararvererekzamanını beklemek. kafasınasığmamak *Bkz.akılerdirememek. kafasınasözgirmemek *çokaptalveyainatçıolmak. *önemsememek. kafasınauymak *Bkz.aklınauymak. kafasınavur,ekmeğinielindenal *uysalvesessizkimseleriçinsöylenir. kafasınavuravura *zorla,isteyipistemediğinebakmadan. kafasınavurmak *(içki)çoketkilemek. kafasındaşimşekçakmak * \\343 beynindeşimşekçakmak. kafasındatutmak *birşeyiunutmamak,aklındatutmak. kafasındançıkarmak *birşeyiunutmakveyaondanvazgeçmek. kafasındangeçirmek *bellibelirsizdüşünmek. kafasınıdinlemek *başınıdinlemek. kafasınıezmek *zararlıolabilecekbirhareketi,birdurumubaşlangıçtayoketmek,etkisizdurumagetirmek. kafasınıkaldırmak *karşıgelmek,başkaldırmak. *yoğunbirbiçimdedüşünmekveyaçalışmak. kafasınıkaşıyacakvaktiolmamak *Bkz.başınıkaşıyacakvaktiolmamak. kafasınıkırmak *iyicedövmek,pataklamak. kafasınıkullanmak *akıllıcadavranmak. kafasınıkurcalamak *zihninimeşguletmek,düşündürmek. kafasınısokmak *barınabilecekbiryereyerleşmek,başınısokmak. kafasınıtaştantaşaçarpmak *Bkz.başınıtaştantaşaçarpmak. kafasınıtoplamak *sağlıklıdüşünebilirolmak. kafasınıtütsülemek *Bkz.kafayıtütsülemek. *sarhoşetmek. kafasınıuçurmak *kellesiniuçurmak. kafasınıvurmak *birkimseninkafasınıkesmek. kafasınınbirtahtasınoksanolmak *akıldurumundabozuklukolmak. kafasınındikinegitmek *hiçbiröğüdekulakasmayarakaklınakoyduğunuyapmak. kafasınınetiniyemek *süreklirahatsızetmek. kafasınınkontağıatmak *çoksinirlenmek,öfkeiledolmak. kafasız *Kafasıolmayan. *Düşünüşü,anlayışıvekavrayışıkıtolan,anlayışsız,kavrayışsız. kafasızlık *Kafasızolmadurumu,anlayışsızlık,kavrayışsızlık. kafatasçı *Kafatasçılıktanyanaolankimse,görüş. kafatasçılık *İnsanlarıkafataslarınınbiçiminegöredeğerlendirengörüş. kafatası *İnsandaveomurgalılardaiçindebeyinbulunan,başınkemikbölümü. kafayaçıkmak *topakafaylavurmakiçinsıçramak. kafayı(yere)vurmak *hastalanıpyatağadüşmek. *uyumakiçinyatmak. kafayıbulandırmak *öncekidüşüncelerialtüstetmek,değiştirmek. kafayıbulmak *sarhoşolmak,neşesi,keyfiyerinegelmek. kafayıçalıştırmak *kafayıişletmek. kafayıçekmek *içkiiçmek. kafayıdeğiştirmek *düşüncesinikanaatinideğiştirmek. kafayıdinlemek *sessizvesakinkalıpdüşünmek. kafayıişletmek *doğruveiyidüşünmek. kafayıtütsülemek *sarhoşolmak. kafayıüşütmek *delirmek,çılgınlaşmak. kafayıyemek *aşırıyorgunluktanbunalımadüşmek. Kafdağı *Genelliklemasallardayeralan,dünyayıçevrelediğineinanılan,arkasındacinlerin,perilerinbulunduğuvar sayılan,zümrüttendağ. kafe *Bkz.kahve. kafein *Kahveveçaydaneldeedilen,hekimliktekullanılan,uyarıcıniteliğiolanbirmadde. kafes *Aralıklıtelden,metalveyaağaççubuklardanyapılmış,genellikletaşınabilirkoyacak. *Vahşîhayvanlariçindemirçubuklarlayapılmıştaşınabilirbölme. *Çaprazçubuklarlavearalıklıolarakyapılmış,pencereleretakılansiper. *Camivetekkegibiyerlerdekadınlaraayrılanyer. *Ahşapyapılarındirekveçatmalardanoluşankaplamatahtalarıdışındakalaniskeleti. *Hapishane. kafesgibi *zayıf,kuruveyadelikdeşik. kafesteli *Telçitlerdekullanılanveyabirmakinearacılığıylakafesyapımındagerekliolanince,galvanizlitel. kafesçi *Kafesyapanveyasatankimse. *Birinialdatarakçıkarsağlayan(kimse). kafesegirmek *aldatılıpkendisindençıkarsağlanmak. *hapsegirmek. kafesekoymak *aldatıpçıkarsağlamak. kafesleme *Kafeslemekişi. kafeslemek *Çıkarsağlamakiçinbirinialdatmak. kafesli *Kafesiolanveyakafesbiçimindeolan. kafeşantan *İçkili,çalgılıkahvehane. kafeterya *Müşterilerinkendikendilerineservisyaptıklarılokanta. *Kahvevebenzeriiçeceklersatılanyer. kâffe *Bütün,tamam,hep,cümle. kâffesi *Bütünü,hepsi,tamamı. kâfi *Yeterli,yetecekölçüdeolan. *Yeter,yetişir,artıkistemez!. kâfigelmek *yetmek,yetişmek. kafile *Birlikteyolculukedentopluluk. *Aynıyönegidentaşıtveyayolcutopluluğu,konvoy. *Sırailegönderilenşeylerinherbirbölüğü. kâfir *Tanrı'nınvarlığınıinkâreden(kimse). *GenellikleMüslümanolmayanlaraverilenad. *Acımasız,zalim. *Sevilenbirinetakılma,sitemyollukullanılır. kâfiristan *Kâfirülkesi,Müslümanolmayanlarınyaşadığıyer. kâfirleşme *Kâfirgibiolma. kâfirleşmek *Kâfirgibiolmak. kâfirlik *Kâfirolmadurumu. kafiye *Şiirdedizelerinsonundatekrarlananveaynısesiverenhecelerinbenzeşmesi,uyak,(halkedebiyatında) ayak. kafiyeli *Kafiyeliolmadurumu,uyaklı,mukaffa. kafiyesiz *Şiirdekafiyekuralınauymayan,uyaksız. Kafkasyalı *Kafkasyahalkındanolan(kimse). kaftan *Çoğuipekbirçeşituzun,süslüüstgiysisi. kaftancı *Kaftanyapanveyasatankimse. kâfur *Kâfurağacındaneldeedilen,hekimliktekullanılan,beyazveyarısaydam,kolaylıklaparçalanan,çokıtırlı birmadde. *Çokbeyaz. kâfurağacı *Defnegillerden,UzakDoğu'dayetişen,kâfureldeedilenağaç(Cinnamonumcamphora). kâfuru *Bkz.kâfur. kâgir *Taşvetuğladanyapılmışolan. kağan *(hakansözününeskibiçimi)Hanlarınbağlıolduğudevletbaşkanı,imparator. kağanlık *Kağanolmadurumu. *Kağanınyönetimindekiülke. kâğıdadökmek *yazıyageçirmek. kâğıt *Hamurdurumunagetirilmiştürlübitkiselmaddelerdenyapılan,yazıyazmaya,basmaya,birşeysarmaya" }, { "text": "yarayankuru,inceyaprak. *Yazılıkâğıtyaprağı,pusula,tezkere. *Yazılısınavkâğıdı. *İskambilkâğıdı. *Kâğıtpara. *Kâğıttanyapılmış. *Belgevedoküman. *Menkulkıymetlerborsasındaişlemgörentahvil,hissesenedigibimalîdeğeriolansenet. kâğıtaçmak *iskambilkâğıtlarınıoyuncularadağıttıktansonrakozolacakkâğıdınyüzünüçevirmek. kâğıtağacı *Kâğıtdutu. kâğıtbalığı *Kâğıtbalığıgillerden,gövdesikâğıtgibiincevesaydam,üzerindeüçsiyahbenekbulunankemiklibirbalık (Trachypterustrachypterus). kâğıtbalığıgiller *Kemiklibalıklardan,örnekhayvanıkâğıtbalığıolan,incegövdeli,gümüşîrenklibalıkfamilyası. kâğıtdutu *Dutgillerden,Çin'deveJaponya'dayetişen,kabuğundankâğıtyapılanbirağaç(Broussenetiapapyrifera). kâğıtgibi(olmak) *kanıçekilipbenzisolmak. kâğıthelvacı *Kâğıthelvasıyapanveyasatankimse. kâğıthelvası *Tekerlekbiçiminde,ince,yassıvegevrekbirçeşithelva. kâğıtkalemesarılmak *hemenyazmayabaşlamak. kâğıtkebabı *Kemiksizkoyuneti,domates,biber,soğanvebaharatkarışımınınyağlıkâğıtiçerisinekonarakfırında pişirilmesiyoluylahazırlananbirkebaptürü. kâğıtoynamak *iskambilkâğıtlarınıkullanarakçeşitlioyunlaroynamak. kâğıtoyunu *İskambilkâğıdıileoynananoyun. kâğıttorba *Ambalâjlamadakullanılan,gerektiğindeözelmakinelerdedikilerekhazırlananvekâğıttanyapılantorba. kâğıtüzerinde(üstünde)kalmak *yapılmasıdüşünülmüşolduğuhâldeyapılmamak. kâğıtçı *Kâğıtyapankimse. *Kâğıtveyazıgereçlerisatankimse. kâğıtçılık *Kâğıtçıolmadurumu. *Kâğıtsanayii. kâğıtlama *Kâğıtlamakişi. kâğıtlamak *Kâğıtlakaplamak,kâğıtyapıştırmak. kâğıtlanma *Kâğıtlanmakişi. kâğıtlanmak *Kâğıtlakaplanmak. kâğıtlı *Kâğıdıolan. kâğıtlık *Elaltındabulundurulacakkâğıtlarıkoymayayarayan,gözlereayrılmışbirçeşitkutu. *Kâğıtyapmayauygunolan. kâğıtsı *Kâğıdabenzer,kâğıtgörünüşünde. kağnı *İkitekerlekli,tekerlekleritekparça,dingilitekerleklebirliktedönenöküzarabası. kağnıgibi(gitmek) *çokyavaş(gitmek). kağnımazısı *Kağnınınikitekerleğinibirbirinebağlayanveonlarlabirliktedönen,baltaylakabacayontulmuşkütük. kağşak *Eskimiş,gevşemiş,dağılmayayüztutmuş(eşya,yapı). kağşama *Kağşamakişi. kağşamak *Eskimek,dağılmayayüztutmak. *Herhangibirşeyekyerlerindenayrılmak,oynamak. *İhtiyarlamak. *Zayıflamak,gevşemek,güçsüzleşmek. kâh *Bazen,kimivakit,bazıbazı,gâh. kahhar *Kahredici,kahreden,yokedici. kahır *Yoketme,ezme,perişanetme,mahvetme. *Derinüzüntüveyaacı,sıkıntı. kahır(veyakahrını)çekememek *birininhuysuzluğunaveyaverdiğisıkıntıyakatlanamamak. kahır(veyakahrını)çekmek *uzunsüresıkıntıyakatlanmak. kahıryüzündenlütfauğramak *birinekötülükolsundiyeyapılanbiriş,tersineonuniyiliğineyardımetmek. kahırlanma *Kahırlanmakişi. kahırlanmak *Çokveiçiniçinüzülmek,kederlenmek. kahırlı *Çoküzüntüsüveyaacısıolan. kâhil *Erişkin. kâhillik *Erişkinlik. kâhin *Doğaüstüyollardangizli,bilinmeyenşeyleri,geleceğibilmeiddiasındabulunankimse. kâhinlik *Kâhinolmadurumuveyakâhincesöz,kehanet. kahir *Kahredici,zorlayan. *Baskıngelen,ezen,ezici. kahirekseriyet *Eziciçoğunluk. kahirkuvvet *Ezici,baskıngüç. kahkaha *Gülerkençıkanses. kahkahaatmak *yüksekseslegülmek. kahkahaçiçeği *İkiçeneklilerden,çoğukenarlarımavibirçizgiileçevrilibeyaz,mavi,pembeveyamorumsuçiçekleraçan, birveyaçokyıllık,tırmanıcıveotsubirsüsbitkisi,gündüzsefası. kahkahadankırılmak *çokgülmek. kahkahayıbasmak(koparmakveyasalıvermek) *kendinitutamayıpyüksekseslegülmek. kahpe *Orospu. *Dönek. kahpedölü *Bkz.kahpenindölü. kahpefelek *(talihvekaderiçin)\"Rastgelmeyen,yârolmayan\"anlamındakullanılır. *Kaderevetaliheküskünlüğüanlatmakiçinkullanılır. kahpece *Kahpegibi,kahpeyeyaraşır(biçimde). kahpecik *Küçükkahpe. *Oynak,kırıtkan. kahpelenme *Kahpelenmekişiveyadurumu. kahpelenmek *Kahpeliketmek,kahpecedavranmak. kahpeleşme *Kahpeleşmekişiveyadurumu. kahpeleşmek *Kahpecedavranmak. kahpelik *Kahpeolmadurumu. *Kahpecedavranış. kahpeliketmek *sözündendönerekbirinekötülüketmek. kahpenindölü *Piç,soysuz. kahraman *Savaştaveyatehlikelibirdurumdayararlıkgösterenkimse,alp,yiğit. *Birolaydaönemliyeriolankimse. *Olağanüstüyararlıklargöstererekdüşmanıyenenkomutanlaraveyaşehirleredevlettarafındanverilenonur unvanı. *Roman,hikâye,tiyatrovebenzeriedebiyattürlerindeenönemlikişi. kahramanca *Kahramanayaraşır(birbiçimde),yiğitçe. kahramanlaşma *Kahramanlaşmakişi. kahramanlaşmak *Kahramandurumunagelmek,yiğitleşmek. kahramanlık *Kahramanolmadurumu. *Kahramancadavranış,yiğitlik. kahretme *Kahretmekişi. kahretmek *Ezmek,perişanetmek. *Çoküzmek. *Kendinedertetmek,içlenmek,çoküzülmek. *İlenmek,bedduaetmek. kahreyleme *Kahreylemekişi. kahreylemek *Üzülmesinesebepolmak. kahreyleyiş *Kahreylemekişiveyabiçimi. kahrıçekilir *katlanılabilir,katlanmayadeğer. kahrıçekilmez *huysuzveyaçoksıkıntılı. kahrındanölmek *çoküzülmek. *aşırıüzüntü,ölümünesebepolmak. kahrolası *Yokolası,perişanolası(kimse, şey,durum). kahrolma *Kahrolmakişi. kahrolmak *Çoküzülmek,içlenmek. kahrolsun! *\"yokolsun;mahvolsun\"anlamındailenmebildirir,yaşasınkarşıtı. kahroluş *Kahrolmakişiveyabiçimi. kahvaltı *Genelliklesabahlarıveikindiüstüyenilenhafifyemek. *Bubiçimdedüzenlenmişyemek. kahvaltıetmek *hafifyiyeceklerlekarındoyurmak. kahvaltıcı *Otellerdekahvaltıişleriniyapmaklagörevlikimse. kahvaltılık *Kahvaltıdayenen(yiyecek). kahve *Sıcakiklimlerdeyetişen,kökboyasıgillerdenbirağaç(Coffeaarabica). *Buağacınmeyveçekirdeği. *Buçekirdeklerinkavrulupdövülmesiyle,çekilmesiyleeldeedilentoz. *Butozlahazırlananiçecek. *Kahve,çay,ıhlamur,bira,nargileiçilen,hafifyiyeceklerbulunduran,tavla,domino,bilârdo,kâğıtoyunları vb.oynananyer,kahvehane,kafe. kahveağabeyi *Kahveağası. kahveağası *Kahvehanevebenzeriyerlerdesözügeçenveağırlığıolankimse. kahvecezvesi *İçindekahvepişirilenmetalkap. kahvedeğirmeni *Çekirdekdurumundakikahveyiöğütmeyeyarayan,elleveyaelektrikleişleyenaraç. kahvedibeği *Kahveçekirdekleridövmekveçöpleriniayıklamayayarayaniçioyuktaşveyaağaçkap. kahvedolabı *Kahvekavrulandönerkap. kahvedövücününhınkdeyicisi *Bkz.havandövücününhınkdeyicisi. kahvefalı *Kahveiçildiktensonrafincandakalantelveninaldığıbiçimlerebakarakgeleceğeilişkintahmin,varsayım veyagörüşleriaçıklama. kahvefincanı *Kahveiçmeyeyarayankulpluveyakulpsuzküçükkap. kahvekaşığı *Kahvekarıştırmakiçinyapılanvekullanılanküçükkaşık. kahvemakinesi *Kahveçekmekveyaöğütmeküzereözelyapılanotomatikmakine. kahveocağı *Kahve,işyeri,hangibiyerlerdekahvevb.pişirilenyer. kahveparası *Bahşiş. kahvetabağı *Kahvefincanınınaltınakonulmaküzereyapılmıştabak. kahvetakımı *Cezve,fincan,tabakvb.oluşantakım. kahvetepsisi *Üstündekahvefincanlarınıvb.nitaşımayayarayansapsız,düz,küçükkap. kahveci *Kahveüretenveyasatankimse. *Kahveişletenveyakahvepişiripsatankimse. kahvecilik *Kahveüretmeveyasatmaişi. *Kahvepişirmeveyakahveişletmeişi. kahvehane *Kahve,çay,ıhlamur,bira,nargileiçilen,tavla,domino,bilârdo,kâğıtoyunlarıvb.oynananyer,kahve. kahvehaneci *Kahvehaneişletenkimse. kahverengi *Kavrulmuşkahveninrengi. *Burenkteolan. kâhya *Konak,çiftlikvb.yerlerdetürlüişleriyapmaklagörevlikimse. *Esnafkuruluşlarındaloncabaşkanı. *Başkasınınişinekarışankimse. *(motorlutaşıtlariçin)Değnekçi. kâhyakesilmek *olurolmazherişinekarışmak. kâhyalık *Kâhyaolmadurumu. *Kâhyanıngörevi. *Kâhyayaverilenücret. *Kendisiniilgilendirmeyenişlerekarışmadurumu. kâhyalıketmek *kâhyalıkgörevindebulunmak. *herşeyekarışmak. kaide *Kural. *Taban,duraç,ayaklık. *Kalça. kaideci *Kurallarabağlı,kuralcı. kaideli *Kurallı. kaidesiz *Kuralsız. *Tabanıolmayan. kail *Söyleyen. *İnanmış,aklıyatmış. kailolmak *inanmak;razıolmak. kaim *(başkabir şeyinyerine)Geçen. *Ayaktaduran,varolan. *(Tanrıiçin)Herzamanvarolan. kaimolmak *yerinegeçmek. kaime *Buyruk,resmîkâğıt,ferman. *Kâğıtpara,kâğıtlira,kayme. kaimelik *Kâğıtparacüzdanı. kâin *Bulunan,olan." }, { "text": "kâinat *Evren. *Dünya. *Herkes. kak *Elma,armutgibimeyvelerinkurutulmuşu. *Zayıfvekuru. kak *(kayaveağaçoyuklarında)Subirikintisi. kaka *(çocukdilinde)Kötü,çirkin. *Pislik,dışkı. kakayapmak *(bebekiçin)büyükabdestyapmak. kakaç *Tuzlanıpkurutulmuşyiyecek. *Mandapastırması. kakalama *Kakalamakişi. kakalamak *Sürekliçekiştirmek,itmek,kakıpdurmak. *(alışverişte)Aldatmak,kötümalsatmak,kazıklamak. kakalamak *(bebek)Kakasınıyapmak. kakalanma *Kakalanmakişi. kakalanmak *Kakalamakişinekonuolmak. kakalanmak *Kakailekirlenmek. kakao *İkiçeneklilerden,Amerika'nınsıcakbölgelerindeyetişenbirağaç,Hintbademi(Theobromacacao). *Buağacınmeyveçekirdeği. *Buçekirdeklerinöğütülmesiyleeldeedilentoz. *Butozdansuveyasütlehazırlananiçecek. kakaolu *İçindekakaobulunan. kakaolukek *İçindeağırlıklıolarakkakaobulunankek. kakavan *Kendinibeğenmiş,sevimsiz,düşüncesiz,bilgisiz,budala. kakavanlık *Kakavanolmadurumu;kakavancadavranış. kakavanlıketmek *kakavancadavranmak. kakıç *Balıkavındakullanılan,ucudemirkancalıbirçeşitzıpkın. kakılıpkalmak *beklemekzorundakalmak,hiçbiryeregidememek. kakılma *Kakılmakişi. kakılmak *Kakmakişiyapılmak. kakım *Sansargillerden,yazınesmerkırmızı,kışınbeyazrenklikürküdeğerli,etçilhayvan,as,ermin(Mustela erminea). kakıma *Kakımakişi. kakımak *Birkimseninyaptığıişinbeğenilmediğinikendisinesertsözlerlesöylemek;öfkelenmek,kızmak,darılmak, paylamak. kakınç *Öfke,kızgınlık. *Bkz.başınakakınçetmek. kakıntı *Sözüdinlenmeyen,rezil,itilipkakılankimse. kakırkakır *Kakırtısesiçıkararak. kakırkakırgülmek *seslivesürekligülmek. kakırca *Fındıkfaresiadıylabilinenküçükmemelihayvan. kakırdak *Kuyrukyağınıneritildiktensonrakalangevrekposası,kıkırdak. kakırdakpoğaçası *Kakırdaktanyapılançörek. kakırdama *Kakırdamakişi. kakırdamak *Kakırkakırdiyesesçıkarmak. *Kurumak. *Ölmek. kakırtı *Kuruşeylerinbirbirinesürtünmesindenveyakırılmasındançıkanses. kakış *Kakmakişiveyabiçimi. kakışma *Kakışmakişi. *Bazısözlerde,sözöbeklerinde,çıkaklarıyakınseslerinartardagelmesisonucusöyleyişingüçlüğeuğraması, kulağırahatsızetmesi,tenafür,kakofoni. kakışmak *Dürtüşmek,itişmek. kakıştırma *Kakıştırmakişi. kakıştırmak *Süreklivehafifhafifkakmak. kaklık *(kayaveağaçoyuklarında)Subirikintisi. kakma *Kakmakişi. *Ağaçüzerindeveyadiğerahşapmalzemede,mobilyada,belirlenmişdesenveçizimleregöreoyulmuş yuvalaragümüş,sedefgibisüsmaddelerikakılıpoturtularakyapılan. kakmaaşı *Tepesidüzgünşekildekesilmişağacınbirkenarındaaçılanüçgenbiçimindekiyarığa,ucuaynışekilde yontulmuşkaleminyerleştirilipaşıbağıilebağlanmasıveaşımacunuileörtülmesi şeklindeuygulananbirkalemaşısı. kakmacı *Kakmaişleriyapanusta. kakmacılık *Kakmacıolmadurumu. *Kakmacınınişivesanatı. kakmak *İtmek,vurmak. *Kakmayapmak. *Vurarakdarbiryeresokmak. kakmalı *Üzerindekakmaişibulunan. kaknem *Çirkin,huysuz. *Kuru,sıska. kakofoni *Kakışma,tenafür. kaktüs *Kaktüsgillerden,yapraklarıyayvanvedikenli,güzel,parlakrenkteçiçekleraçanbirbitki,atlasçiçeği (Cactus). kaktüsgiller *İkiçelenklilerden,sıcakvekurakülkelerdeyetişen,gövdesi,yapraklarıetlivedikenlibirbitkifamilyası, atlasçiçeğigiller. kakule *Zencefilgillerden,sıcakiklimlerdeyetişenıtırlıbirbitki(Elettariacardamomum). *Bubitkininbaharolarakkullanılantohumu. kakuleli *İçinekakulekatılmış. kakum *Bkz.kakım. kâkül *Alnınüzerinedüşenkısakesilmişsaç,perçem. kâküllü *Kâkülüolan. kal *Biralaşımdakimadenlerinerimederecesifarkındanyararlanarakbunlarıbirbirindenayırmaişlemi. kal *Söz,lâkırdı,lâf. kala *(uzaklıkveyaherhangibirsaatbaşıiçin)Kalarak. kalakala *Bütünü,olupolacağı,ensonunda. kalaazar *Maltahumması. kalaba *Kalabalık. kalabalık *Çoksayıdainsantopluluğu. *Gereksiz,karışıkseylertopluluğu. *Sayıcaçok. kalabalıkağızlı *Geveze,bilirbilmezkonuşan. kalabalıketmek *gereksizolarakyerdoldurmak. kalabalıkça *Birazkalabalık. kalabalıklaşma *Kalabalıklaşmakişi. kalabalıklaşmak *Kalabalıkdurumagelmek. kalafat *Gemininkaplamatahtalarıarasınıüstüpüiledoldurupziftleyereksugeçirmezdurumagetirmeişi. *Aşağısıdar,yukarısıgenişbirçeşityeniçeribaşlığı. *Osmanlıİmparatorluğundavezirveyayüksekmevkidedevletadamlarınıngiydikleribirbaşlık. *Onarma,tamiretme. kalafatyeri *Gemivekayıklarınonarıldığıyer. kalafataçekmek *gemiyionarmakiçinkarayaçekmek. *azarlamak,paylamak. kalafatçı *Gemivekayıklarıkalafatedenkimse. kalafatçılar *Tersanehalkınıoluşturanbölüklerdenherbiri. kalafatçılık *Kalafatyapmaişi. kalafatlama *Kalafatlamakişi. kalafatlamak *Gemininkaplamasınıkalafatlaonarmak. *Onarılmak,çekidüzenverilmek. kalafatlanma *Kalafatlanmakişi. kalafatlanmak *Kalafatlanmakişiyapılmak. kalafatsız *Kalafatıçıkmış. kalak *Burun,burunucu. *Gelintacı. *Tezekyığını. kalakalma *Kalakalmakişi. kalakalmak *Birşeyveyadurumkarşısındaşaşırmak. *Güçdurumdakalmak. kalamar *Mürekkepbalığınınbirtürü(Loligovulgaris). kalamata *Birtüretlivebüyükzeytin. kalamin *Doğadaazbulunan,güçişlenen,hidratlıçinkosilikat. *Havada,yüksekısıdaişlenenmetalparçalarınyüzeyindeoluşanoksitkatmanı. kalamit *Amfibolcinsindenbirmineraltürü. *İlkÇağağaçtaşılı. kalan *Kalmakişiniyapan. *Artan,mütebaki. *Birçıkarmanınsonucu. *Bölmeişlemindebölünendenartansayı. kalandır *Dokunmuşkumaşvebezleribuharaltındaveyabellibirısıdasilindirarasındangeçirerekütüleme, parlatma,istenilenboyveenegöreçektiripgerme. kalandırmakinesi *Kalandırişiniyapanmakine. kalandırcı *Kalandırişinimakinearacılığıylayapankimse. kalanlıbölme *Bölünendenartanın,sıfırdanfarklıbirsayıolduğubölmeişlemi. kalantor *Gösterişiseven,varlıklı(kimse). kalantorca *Kalantorgibi,kalantorauygundüşenbiçimde. kalantorluk *Kalantorolmadurumu. kalas *Kalınbiçilmişuzuntahta. *Ahşapyapılardakirişolarakkullanılankalınbiçilmişuzuntahta. *Kaba,anlayışsız,kereste. kalasgibi *kaba,kibarveyanazikolmayan,inceliktenyoksunolarak. kalastra *Gemilerdecankurtaranfilikalarınıoturtmakiçingüvertelerekonulansehpa. kalavra *Ölçeksizayakkabı,yemeni. *Deridenyapılmışeşya. kalavrahane *Kunduraatölyesi. kalay *Atomnumarası50,atomağırlığı118,7olan,gümüşbeyazlığında232°C'deeriyen,7,29yoğunluğunda, kolayişlenebilen,yumuşakbirelement.KısaltmasıSn. *Kalaylanmışbirkabınüzerindekialaşımtabakası. *(insaniçin)Aldatıcıgörünüş. *Sövme,küfür. kalaybalık *Balıkavlamadaoltanınucunayerleştirilenmadde. kalaycı *Kapkalaylayankimse. *Üstünkörüişyapan,sahtekâr. kalaycılık *Kalaycınınişi. *Sahtekârlık. kalaydançıkmak *kalaylanmak. kalayhane *Kalaycınınçalıştığıyer. *Kalayişlerininyapıldığıyer. kalayıbasmak *adamakıllıküfretmek. kalaylama *Kalaylamakişi. kalaylamak *Oksitlenmedenkorumakiçinbirmetalparçasınıveyakabıkalaytabakasıilekaplamak. *Eksiklikleri,kusurlarıgörünüştegizlemeyeçalışmak. *Çoksövmek. kalaylanma *Kalaylanmakişi. kalaylanmak *Kalaylanmakişiyapılmakveyakalaylamakişinekonuolmak. kalaylatma *Kalaylatmakişi. kalaylatmak *Kalaylamakişiniyaptırmak. kalaylı *Kalaylanmış(kap). *İçindekalaybulunan. *Gösterişivesüsüyapayolan. kalaysız *Kalaylanmamış(kap). *Kalayıkalmamış(kap). *İçindekalaybulunmayan. kalbedoğmak *Bkz.içinedoğmak. *kalbinedoğmak. kalbedokunmak *acıveyaüzüntüvermek. kalbeişlemek *derinüzüntüuyandırmak. kalben *İçten,gönüldenolarak,yürekten. kalbî *İçten,yürekten,gönülden(gelen). kalbiağzınagelmek *çokheyecanlanmak,korkmak,endişelenmek." }, { "text": "*yüreğiağzınagelmek. kalbiçarpmak *kalbiçokvurmak. *çokheyecanlanmak. *yüreğiçarpmak. kalbidayanmamak *aşırıheyecan,üzüntü,yorgunlukveyaherhangibirhastalıkyüzündenkalbidurmak,ölmek. *yüreğidayanmamak. kalbiferahlamak *yüreğiferahlamak. kalbikararmak *inancınıkaybetmek. *yüreğikararmak. kalbikırık *Üzgün,ümitsiz. kalbiparçalanmak *çoküzülmek,yüreğiparçalanmak. kalbisızlamak *üzüntüduymak,acımak,yüreğisızlamak. kalbitemiz *Kötüniyetivedüşüncesiolmayan. kalbiyerindenoynamak *heyecanlanmak,yüreğiyerindenoynamak. kalbiyıkmakkolay,yapmakzordur *insanlarıkırmakveüzmek,mutluetmektendahakolaydır. kalbiyırtılmak *acıduymak. kalbinedoğmak *içinedoğmak. kalbinegirmek *sevgisinikazanmak. kalbinegöre *başkalarıiçinbeslediğiduygularagöre. kalbiniaçmak *duygularını,düşünceleriniaçıkaçıkbirinesöylemek;içinidökmek. kalbiniçalmak *sevgisinikazanmak,kendineâşıketmek. kalbinidoldurmak *yüreğinisevgiyleısıtmak. kalbinieritmek *merhametiniçekmek,yumuşatmak. kalbinikazanmak *kalpkazanmak. kalbinikırmak *üzmek,incitmek,kalpkırmak. kalbiniokumak *birininduyguvedüşüncelerini,niyetinianlamak. kalbiylekonuşmak *düşüncelerini,duyguağırlıklıbirbiçimdeanlatmak. kalbur *Tahılvebaşkairitanelimaddelerielemekiçinkullanılanbüyükdelikliveyaseyrektellielek. kalburgibi *delikleriolan,delikdeşik. kalburkemiği *Alınkemiğininarkasında,kalburgibiküçükdelikleriolan,kafatasınınaltveönbölümünüoluşturan kemik. kalburaçevirmek *delikdeşiketmek. kalburadönmek *delikdeşikolmak. kalburabastı *Bezebiçiminegetirilmişhamurparçasınınyassılaştırılıportasınaceviziçiveyağkonmasıylafırında pişirilenvepiştiktensonraüzerinesoğukşekerşerbetidökülenbirtatlıtürü. kalburcu *Kalburyapanveyasatankimse. *İşi,birşeyikalburdangeçirmekolankimse. kalburculuk *Kalburcununişi. kalburdangeçirmek *kalburyardımıylaayırmak,elemek. kalburlasu taşımak *verimsiz,sonuçsuzbirişleuğraşmak. kalburlama *Kalburlamakişi. kalburlamak *Kalburdangeçirmek. kalburlanma *Kalburlanmakişi. kalburlanmak *Kalburdangeçirilmek. kalburlatma *Kalburlatmakişi. kalburlatmak *Kalburdangeçirtmek. kalburüstü *Seçkin,sivrilmiş. *Değerli,güzel,başarılı. kalburüstünegelmek(veyakalburüstükalmak) *benzerleriarasındasivrilmişolmak,seçkindurumagelmek. kalcı *Kalişiyapankimse. kalça *Vücudunbacaklaböğürarasındakiikiyanadoğruçıkıntılıbölümü. kalçakemiği *Yassı,geniş,girintisiveçıkıntısıçokolan,leğenveyakemikçatınınönveyanbölümlerinioluşturanbirçift kemik,oma. kalçalı *Kalçasıolan. *Kalçasıgenişolan. kalçalık *Davulcuların,davulunsürtünmesinekarşıgiysilerinikorumakamacıylasolkalçalarınakoyduklarıderi parçası. kalçasız *Kalçasıolmayan. *Kalçasıdarolan. kalçete *Elleörülerekyapılanyassıhalat. kalçın *Üstünebaşkabirşeygiyilmekiçinabadanveyameşindenyapılançizmebiçimindeayakgiysisi. kalçıncı *Kalçınyapanveyasatankimse. kaldıki *Bundanbaşka,bununlabirlikte. kaldıraç *Azbirgüçilebüyükbiryükükaldırmayayarayan,birdayanmanoktasıüzerindehareketedebilen,inip kalkabilensertçubuk,manivelâ. kaldıran *Kaldırmakişiniyapan. *Bazıorganlarıyukarıyadoğrukımıldatankaslaraverilenad. kaldırıcı *Ağırbiryükükaldırmakveyaçokkısamesafelerdeyerinideğiştirmekiçinkullanılanaraç,kriko. kaldırılış *Kaldırılmakişiveyabiçimi. kaldırılma *Kaldırılmakişi. kaldırılmak *Kaldırmakişiyapılmak. kaldırım *Yollardataşlarlayapılandöşeme. *Yayakaldırımı,trotuvar. kaldırımçiğnemek *şehirdeyaşayarakgörgüsüartmak. kaldırımişçisi *Kum,çimentoveyahazırlanmışyataklarüzerineparketaşı,betonblok,tuğlaveyabordürtaşıdöşeyen kimse,kaldırımcı. kaldırımkabadayılığı *Adîvebasit,seviyesiz,yersizveyagereksizgüçgösterisi. kaldırımkabadayısı *Basit,seviyesizveyaucuzkahramanlıkgösterisindebulunankimse. kaldırımmühendisi *İşsizgüçsüzsokaklardadolaşankimse. kaldırımsüpürgesi *Sürtük. kaldırımtaşı *Kaldırımdöşemeyeelverişliolansertbirtaştürü. kaldırımyosması *Kaldırımsüpürgesi. kaldırımadüşmek *önemini,değeriniyitirmek. *ucuzfiyatlasokaktasatışaçıkarılmak. kaldırımcı *Kaldırımdöşeyenkimse. *Dolandırıcı,yankesici. kaldırımcılık *Kaldırımdöşemeişi. *Dolandırıcılık,yankesicilik. kaldırımlarıarşınlamak *işsizgüçsüzdolaşmak. kaldırımlı *Kaldırımıolan. kaldırımsı *Oluşu,kaldırımgörünüşünüandıran(doku). kaldırımsız *Kaldırımıolmayan. kaldırış *Kaldırmakişiveyabiçimi. kaldırma *Kaldırmakişi. kaldırmakolcusu *Haddelenmekteolansıcakmetaligelberiilekaldırıppasomakinesinegirişisağlayankimse. kaldırmak *Bulunduğuyerdenalmak. *Yukarıdoğruhareketettirmek. *Yükseltmek. *(ürüniçin)Toplamak,taşımak. *Çekmek,taşımak. *Katlanmak,tahammületmek. *Uygungelmek,götürmek,yakışmak. *Birkuruluşunçalışmasınasonvermek,feshetmek,lâğvetmek. *Hastayıhastahaneyeyatırmak. *(ölüiçin)Gereklitöreniyaparakgömmek. *Çalmak,aşırmak. *Alıpbaşkayeregötürmek;toplamak. *Uyandırmak. *Piyasadançekmek. *Elinulaşamayacağıyerekoymak;saklamak. *Kaçırmak. *İyietmek,iyileştirmek. *Birşeydençokçasatınalmak. *Tayinetmek,atamak. *Yoketmek,ortadansilmek. kaldırtma *Kaldırtmakişi. kaldırtmak *Kaldırmakişiniyaptırmak. kale *Düşmanıngelmesibeklenebilenyollarüzerinde,askerîönemtaşıyanşehirlerde,geçitvedarboğazlarda güvenliğisağlamakiçinyapılankalınduvarlı,burçlu,mazgallıyapı. *Genelliklebirdüşünceninsavunulduğu,sürdürüldüğüyer. *Takımlaoynananbazıtopoyunlarındatopunsokulmasınaçalışılanyer. *Satrançtahtasınındörtköşesinedikilen,tahtanınbirtarafındandiğertarafınakadardüzolarakboş hanelerdegidebilenkalebiçimindetaş. kalealmamak *önemvermemek,hesabakatmamak,ilgisizkalmak,sözünüetmeyedeğerbulmamak. kalebedeni *Kaleninburçlarıarasındayeralanüstümazgalvesiperlerleörülmüşkalınduvar. kaleçizgisi *Futbolvb.topoyunlarında,oyunalanınınsınırlarınıgösterenvekalehizasındaolançizgi. kalegibi *çokbüyük,sağlam(yapı). *kendisinegüvenilengüçlü(kimse). kalevuruşu *Futboldatopunkarşıtakımoyuncularıtarafındankaleçizgisidışınaçıkarılmasısonunda,genelliklekaleci aracılığıylaoyunayenidenbaşlanmasıiçinyapılanatış. kalebent *Kaledışınaçıkmamayahükümgiyensuçlu. kalebentetmek *suçluluğuyüzündenmahkûmetmek. kalebentlik *Kalebentolmadurumu. kaleci *Bazıoyunlardakaleninönündeduran,topunkaleyegirmesiniönlemeklegörevlioyuncu. kalecieldiveni *Toptutmayıkolaylaştırankalıneldiven. kalecilik *Kaleciolmadurumuveyakaleciningörevi. kalem *Yazmak,çizmekgibiişlerdekullanılançeşitlibiçimlerdearaç. *Resmîkuruluşlardayazıişleriningörüldüğüyer. *Yontmaişlerindekullanılanucusivriveyakeskinaraç. *Çeşit. *(bazıdeyimlerde)Yazı. *Yazar. kalemaçacağı *Kurşunkalemlerinucunuaçmayayarayanaraç,kalemtıraş. kalemaçmak *kaleminucunuyontupkullanılabilecekbirdurumagetirmek. kalemaşısı *Ucukalemgibikesilmişçubuklayapılanağaçaşısı. kalembeyi *Kalemefendisindendahaüstgörevli. kalemçekmek *gereksizolduğunubelirtmekiçinüstünüçizmek. kalemefendisi *Kalemdeçalışangörevliyazman,kâtip. kalemerbabı *Yazar. kalemişi *Elleyontularakveyaçizilerekişlenmiş. kalemkaşlı *İncevedüzgünkaşlı. kalemkavgası *Yazılarıylabirbirinesataşma,polemik. kalemkömürü *İyicinsmangalkömürü. kalemkulaklı *Kulaklarıdikvedüzgün(at,geyik,vb.). kalemkutusu *İçindekalembulunanküçükkutu. kalemoynatmak *yazıyazmak. *biryazıyıdüzeltmek. *biryazıdadeğişiklikyapmak. kalemparmaklı *Parmaklarıuzunca,düzgünveburuşuksuz. kalempil *İnce,uzunveküçükpil. kalemsahibi *İyiyazıyazabilen,edip. kalem şuarası *Divanşiiritarzındanetkilenenokuryazarhalkşairi. kalembek *Bircinskokulusandalağacı,yalancıödağacı. *Bircinsmısır. kaleme(veyakalemekâğıda)sarılmak *hemenyazmayabaşlamak. kalemealmak *(birkonuyu)yazıdurumunagetirmek,yazıylaanlatmak. kalemegelir *yazılabilirveyaanlatılabilir. kalemegelmemek *yazılırveyaanlatılırgibiolmamak. kalemiolmak *herhangibirnitelikteyazıyazabilmek. kalemindençıkmak *herhangibiritarafındanyazılmak. kalemindenkandamlamak *yazılarıacıvedokunaklıolmak. *etkiliyazmak. kalemis *Birtürmiskfaresi(Civettictis). kalemiyleyaşamak(veyageçinmek) *geçiminiyazılarıylasağlamak. kalemkâr *Tavanveduvarlarakabartmagibigörünenresimleryapansanatçı. kalemkârlık *Kalemkârolmadurumuveyasanatı. kalemlik" }, { "text": "*Kalemkoyacağı,kalemkutusu. kalemşor *Yazılarıylasürekliolarakbaşkalarınasaldıranyazar. kalemtıraş *Kamışkalemleriaçmakiçinkullanılan,uzunsaplıküçükbıçak. *Kurşunkalemlerinucunuaçmakiçinkullanılantürlübiçimlerdekikeski. kalender *Gösterişsiz,sadeyaşamaktanyanaolan,alçakgönüllü(kimse),ehlidil,rint. *Özensizgiyinmiş,kılıksız. *(kâğıtçılıkta)Aslındayalnızbirisitahrikliüstüstekonulmuşbelirlisayıdasilindirdenmeydanagelenve düzgünyüzeylikâğıtüretmekiçinkullanılanbirmakine. kalenderce *Kalendereyakışır(birbiçimde). kalenderî *Birhalkşiiritürü. *Buşiirin,halkşairlerinceyapılmışbestesi. Kalenderiye *Dünyamalına,gösterişeönemvermeyenbirİslâmtarikatı. kalenderleşme *Kalenderleşmekişi. kalenderleşmek *Kalendercedavranmakveyayaşamak. kalenderlik *Kalenderolmadurumu. kalensöve *Sivritepelikülâh. *Bitkilerdekökünucunuörtenkoruyucubölüm,yüksük. kaleska *Dörttekerlekli,hafif,birtürgezintiarabası. kalevî *Alkalik,antiasit. kalevra *Bkz.kalavra. kaleydoskop *Birucubuzlucamlakapatılan,metalveyamukavvadanbirboruiçineyerleştirilmişaynalarınaracılığıyla, boruiçinekonulmuşrenkliküçükcisimlerinvegörüntülerinoluşturduğuçeşitlibiçimlerigösterenaraç,çiçek dürbünü. kaleyiiçindenfethetmek *davasınıkarşıtaraftanbirininyardımıylakazanmak. kalfa *Aşamasıçıraklaustaarasındabulunanzanaatçı. *Ustalıktanyetişmemimaryardımcısı. *Saraylardavebüyükkonaklardahalayıklarınbaşındabulunankadın. *İlkokullardahocayardımcısı. *Çocuklarıevlerindenalarakokula,okuldanevlerinegötürenkimse. kalfalık *Kalfaolmadurumuveyakalfanınişi. *Kalfaücreti. kalgıma *Kalgımakişi. kalgımak *Sıçramak,fırlamak,şahakalkmak. *Öfkeylekalkmak. *Çapkınlık,serserilikyapmak. kalhane *Kalişiyapılanyer. kalıbadökmek *dökmecilikteerimişmadenikalıbıniçineakıtmak. kalıbavurmak *biçimibozulmuşbirşeyidüzeltmekiçinkalıbageçirmek. kalıbıdeğiştirmek(veyadinlendirmek) *ölmek. kalıbıkıyafetiyerinde *görünüşügösterişliolankimse. kalıbınıbasmak *birşeyigüvenledoğrulamak. kalıbınınadamıolmamak *görünüşündenbeklendiğigibiolmamak. kalıcı *Sürekli,daimi,geçicikarşıtı. *Herzamangeçerliğinisürdürecekolan. *Birsüreiçinbellibiryerdekalan,mihman. kalıcıruj *Uzunsüredayanıklılığınıkoruyanruj. kalıcılık *Kalıcıolmadurumu. *Mıknatıslayanetkikalktıktansonradamıknatısolarakkalabilencisimlerinözelliği. *Tözünkendibağımsızlığıiçindevarolmabiçimi,tözünvaroluşunusürdürmesiilkesi,ayrılmazlıkkarşıtı. kalıç *Orak. kalık *Kalmış,artmış,eskimiş. *Evlenmeçağıgeçmiş,evdekalmış(kız). kalıklık *Eksiklik,noksanlık. kalım *Kalmakişi. *Bkz.Ölümkalım. kalımlı *Kalıcı,yokolmayan,ölümsüz,zevalsiz,bakî, payidar. kalımlılık *Kalımlıolmadurumu. kalımsız *Kalımlıolmayan,kalıcıolmayan,yokolacak,fanî. kalın *(cisimlerde)Uzunlukvegenişlikdışındaüçüncüboyutuçokolan,incekarşıtı. *Enlivegür. *Düzlembiçimindekişeylerde,ikiyüzarasındakiuzaklıkkendicinsindekileregöreçokolan. *Yoğun,akıcılığıazolan. *Etli,dolgun. *(sesiçin)Gür. kalın *Gelinolacakkızaverilenparaveyaarmağan,ağırlık. kalın *Mayalıhamurunparçalaraayrılıpvetandırdapişirilmesiyleeldeedilenekmektürü. kalınbağırsak *Sindirimborusununincebağırsaktananüsekadarortalama1,5muzunluğundakibölümü. kalınkafa *Budala,aptal,anlayışsız. kalınkafalı *Geçveyagüçanlayan,gabi. kalınkafalılık *Kalınkafalıolmadurumu. kalınses *Titreşimsayısıazolan. kalınünlü *Dilingeriçekilmesiyleartdamaktaoluşanünlü:a,ı,o,u. kalınyağ *Hampetroldeneldeedilen,makinelerinhareketlibölümleriniyağlamaktakullanılanyoğunyağ,ağıryağ. kalınca *Kalınayakın. kalınlaşma *Kalınlaşmakişi. kalınlaşmak *Kalındurumagelmek. kalınlaştırma *Kalınlaştırmakişiveyadurumu. kalınlaştırmak *Kalındurumagetirmek. kalınlatma *Kalınlatmakişi. kalınlatmak *Kalınlaştırmak. kalınlık *Kalınolmadurumu. *(cisimleriçin)Uzunlukvegenişlikdışındaüçüncüboyut. kalınma *Kalınmakişiveyadurumu. kalınmak *(birkimseiçin)Kalmak. kalıntı *Artıpkalanşey,bakiye. *Birkenttenveyamimarlıkeserindenartakalanbölüm,yıkıntı,harabe,enkaz. *İz,işaret. *Birtoplum,kültür,uygarlıkvb.denartakalanşey. kalıp *Birşeyebiçimvermeyeveyaeskibiçiminikorumayayarayanaraç. *Genellikleküpbiçimindebirkalıbadökülerekyapılmışolan. *Biçkimodeli,patron. *Belirlibirbiçim. *Gösterişligörünüş. *Biçim,durum. kalıpgibi *durumunubozmadan. kalıpgibioturmak *(giysi)vücudatamuymak. kalıpgibiserilmek *(yorgunluktan)upuzunyatmak. kalıpgibiuyumak *kımıldamadanuzunvederinbiruykuuyumak. kalıpkesilmek *olduğugibikalmak. kalıpkıyafet *Dışgörünüş. kalıpsigarası *Sigarasarmamakinesindençıkmışsigara. kalıpçı *Kalıpyapanveyasatankimse. *Göreviherhangibirşeyikalıbavurmakolankimse. *(yapıişlerinde)Betonkalıplarınıyapankimse. kalıpçılık *Kalıpçınınyaptığıiş. kalıplama *Kalıplamakişi. kalıplamak *Biçimibozulmuşbirşeyidüzeltmekiçinkalıbageçirmek,kalıbavurmak. kalıplanma *Kalıplanmakişi. kalıplanmak *Bellibirkalıpverilmek,kalıbavurulmak. kalıplaşma *Kalıplaşmakişi. kalıplaşmak *Bellibirbiçimalmak,klişeleşmek. *Göreviniyitirmek:birisi,hepisikelimelerindeki-iiyelikekikalıplaşmıştır. kalıplaşmış *Durumunusürdüren,bellibirdurumundışınaçıkmayan. kalıplatma *Kalıplatmakişi. kalıplatmak *Kalıbavurdurmak. kalıplı *Kalıplanmışolan. *Düzgün,biçimli. kalıplıkıyafetli *Gösterişli,bakımlı. kalıpsız *Kalıplanmışolan. *Biçimsiz,düzgünolmayan. kalıpsızkıyafetsiz *Gösterişsiz,bakımsız. kalıptankalıbagirmek *çıkarsağlamakiçinherdurumauymak. kalıryeriyok *ayrımsız,farksız. kalış *Kalmakişiveyabiçimi. kalıt *Ölenbirkimsedenyakınlarınageçenmalveyamülk,miras. *Kalıtımyoluylageçmişolanşey. *Görenekleryoluylayerleşmişolantutumveyadavranışbiçimi. kalıtçı *Birkalıttanyasalargereğinceyararlanankimse,mirasçı,varis,muris. kalıtım *Çevreetkileriyleköklüolarakdeğiştirilemediğineinanılanözelliklerin,döllenmesırasında,dişiveerkeğin kromozomlarıyoluylabirkuşaktanötekinegeçmesi,soyaçekim,irsiyet,veraset. kalıtımbilimi *Bitki,hayvanveinsanlarınkalıtımolaylarınıinceleyenbilim,genetik. kalıtımsal *Soydangeçme,soydankalma,kalıtımlailgili,ırsî. kalıtsal *Kalıtımsal,ırsî. kalıtsallık *Kalıtsalolmadurumu. kaliborit *Hidratlıdoğalsodyumvemagnezyumboratı. kalibraj *Ayarlama. kalibrasyon *Ölçü,ayar. kalibrasyontesti *Doğruölçümiçinyapılan,uygulamaveyaişlem. kalibre *Mermilerde,ateşlisilâhlardaçap. kalifiye *Birşeyiyapabilmeniteliğiniveustalığınıkazanmışolan,nitelikli. kalifiyeişçi *İstenilennitelikleritaşıyan,iyiyetişmişustaişçi,nitelikliişçi,vasıflıisçi. kaliforniyum *Atomnumarası98,atomağırlığı244olan,aktinitgrubundanyapaybirradyoaktifelement.KısaltmasıCf. kaligrafi *Harflerigüzelbiçimlervererekyazmasanatı,güzelyazısanatı,hüsnühat. kaliko *Pamukiplikleriyleyapılanilkciltbezi. kalinis *Birtüryağmurkuşu,sutavuğu. kalinos *Levreğebenzerbirbalık. kalipso *Jamaika'danyayılmış,ikizamanlıbirdans. *Budansınmüziği. kaliptra *Kökünbüyümebölgesininüzeriniörtenyüksükşeklindekikoruyucudoku. kalite *Birşeyiniyiveyakötüolmaözelliği,nitelik. *(Fransızcadakullanılmaz)Üstünnitelikli. kaliteçemberleri *Birişyerindeişindahaetkiliveverimliyapılabilmesiiçin,bilgiakışınınhızlanması,bilgipaylaşımının artmasısâyesinde,gönüllülerinekipleroluşturması. kalitekontrolü *Hertürlümalınüretimininbaşlangıcındanmalçıkışınakadarnitelikveözelliğininbelirlenmesiiçinyapılan analizvedenetim. kaliteriski *Alıcının,varışyerinegelenmalınınkalitesiiçinyüklendiğiriziko. kaliteli *Nitelikli. kalitesiz *Niteliksiz. kalitesizlik *Niteliksizlik. kalkborusu *Birkıtayıveyabirgemidekitayfalarıuyandırmak içinbelirlisaatteboruileverilenişaret. kalkan *Oktanveyakılıçtankorunmakiçinsavaşçılarınkullandığıkorunmalık. *Toplumolaylarındagüvenlikgörevlilerininçeşitlisaldırıaraçlarındankendilerinivebaşkalarınıkorumak içinkullandıkları,özelolarakyapılmışkorumalık. *Koruyucu. kalkan *Yanyüzergillerden,büyük,yassı,derisidüğmeveyaçividenilenbirtakımsivrikemiklerleörtülü,beyazetli balık(Scophtalmusmaximus). kalkanbalığı *Kalkan. kalkanbalığıgiller *Denizlerinkumlu,çamurludiplerindeyaşayan,yassıbedenli,kemiklibalıklarfamilyası. kalkanbezi *Gırtlağınönvealtbölümündebulunan,salgısınıkanaveren,çokdamarlı,önemlibirbez,tiroit. kalkanböcekleri *Birçoktürü,tarımveormanbitkilerindeasalakolarakyaşayan,kınkanatlarıkalkanımsıböceklerfamilyası. kalkancık *Tohumiçerisindeembriyonubesidokuyabağlayan,onubesindeposundanayıranvebesinmaddelerini absorbeederekembriyonaverenzargibiincevekalkan şeklindebirparça. kalker *Kireçtaşı. kalkerleşme *Kalkerleşmekişi. kalkerleşmek *(toprak)Kireçlenmek." }, { "text": "kalkerli *Birleşimindekireçtaşıbulunan. kalkersiz *Birleşimindekireçtaşıbulunmayan. kalkık *Düzeyinegöreyüksekteolan. *Kabararakyerindenayrılmış. *Dikdurumda,ucuyukarıdoğruolan. kalkıklık *Kalkıkolmadurumu. kalkındırma *Kalkındırmakişi. kalkındırmak *Kalkınmasınısağlamak,kalkınmasınayolaçmak. kalkınış *Kalkınmakişiveyabiçimi. kalkınma *Kalkınmakişi. *İyileşme,şifabulma. kalkınmahızı *Belirliikitariharasındaekonomidebüyümeveyagelişmedurumu. kalkınmak *Durumunudüzeltmek,aşamalıbirbiçimdegelişmek,ilerlemek. kalkıpkalkıpoturmak *öfkesinivücutkımıldanışlarıylabellietmek. kalkış *Kalkmakişiveyabiçimi. kalkışageçmek *(uçak)havalanmakiçinpisttenayrılmak. kalkışılma *Kalkışılmakdurumu. kalkışılmak *Kalkışmakişinekonuolmak. kalkışma *Kalkışmakişi. *İsyan,ayaklanma,kıyam. kalkışmak *Yetenek,imkânvegücüaşanbirişegirişmek. *Girişmek,başlamak. kalkma *Kalkmakişi. kalkmak *Oturuşdurumundandikdurumagelmek,doğrulmak. *Uyanarakyataktanayrılmak. *Gitmeküzereyerindenayrılmak. *Yukarıdoğruyükselmek. *(taşıtlariçin)Yolaçıkmak. *Uçmak. *Yerindenayrılıpyolalmayabaşlamak. *(hayvan)İkiartayağıüzerindedikdurumalmak. *Kabarmak,ayrılmak. *(kapak,örtü)Kaldırılmak,alınmak. *Derlenipgötürülmek. *İyileşerekgezecekdurumagelmek. *Varlığı,hayatısonbulmak. *Yokolmak,artıkbulunmamak. *Girişmek,başlamak,davranmak,yeltenmek. *Geçerliolmamak,geçerliğiniyitirmek,geçmezolmak. *Uygulanmazolmak. *Güncelliğiniyitirmek. *Geçmek. *Başkayeregitmek,taşınmak. *Ayaktabeklemek. kalkojen *Periyodikdizgede,altıncıgruptakioksijen,kükürt,selenyum,tellür,polonyumelementleriningeneladı. kalkolitik *Bakırınkullanılmayabaşlamasıylanitelenen(tarihöncesidönem). kallavi *Vezirvesadrazamlarıngiydikleribirçeşitkavuk. *Çokiri,kocaman. kallavifincan *İri,kulpsuzfincan. kallem *\"Allemetmek,kallemetmek\"sözündegeçer. kalleş *Sözündedurmayıpbirişinyüzüstükalmasınayolaçan;birinegizlicekötülükeden. kalleşçe *Kalleşeyaraşır(biçimde). kalleşlik *Kalleşolmadurumuveyakalleşcedavranış. kalleşliketmek *sözündedurmayarakdönekliketmek;birinegizlicekötülüketmek. kalma *Kalmakişi. *Herhangibirkimsedenveyabirdönemdenkalmışolan. kalmadurumu *İsimsoyundanbirsözün,taşıdığıkavramdabulunuşunubildirendurum.Türkçedebudurum-da/-de,- ta/-teekleriilebildirilir, -dehâli,lokatif. kalmak *Olduğuyerivedurumukorumak,sürdürmek. *(zaman,uzaklıkveyanicelikiçin)Belirtilenmiktardabulunmak. *Konaklamak,konmak. *Oturmak,yaşamak,eğleşmek. *Hayatınısürdürmek,yaşamak. *Varlığınıkorumak,sürdürmek. *Oyalanmak,vakitgeçirmek. *Sınıfgeçmemek. *İşlemez,yürümezdurumagelmek. *Geriyeatılmak,ertelenmek. *Göreviveyayetkisiiçindeolmak,düşmek,durumuitibarıylaaşağıseviyedebulunmak. *Birşeylekaplanmak,birşeyebulanmak. *Birişibellibirnoktadabırakmak,aravermek. *Geçmek. *Gerikalmak,yapamamak. *Bellibirgelirlegeçinmekzorundabulunmak. *Yetinmek. *(olumsuzolarak)Olmak,meydanagelmek. *Olmak,herhangibirdurumdabulunmak. *Herhangibirdurumusürdürmek. *Kökveyagövdelerisonuna-e(-a)ekialmışfiillerlesürerlikbildirenbirleşikfiilleroluşturur. *Bazı-ipekiyleyapılmışzarffiillerdensonradagelereksürerlikbildirir. kalmalı *Kalmadurumundaolan. kalmalıtümleç *Çoğukezfiilin,bazendeisminanlamınıtümleyenvekalmadurumundabulunandolaylıtümleç. kaloma *Demiratmışbirgemininzincirininsuiçindekibölümü. kalomel *Tatlısülümen. kalori *Normalatmosferbasıncında,ısınmaısısı15°C'liksuyunkineeşitolanbircismin,birgramınınsıcaklığını 10°Cyükseltmekiçingerekli ısımiktarınaeşitolanısıbirimi. *Besinlerin,dokulariçindeyanarakvücudunsıcaklıkveenerjisinisağlamadeğerleridekaloriileölçülür. KısaltmasıKal. kalorifer *Merkezvedepodurumundaolanbirkazandançıkansıcakhava,suveyabuharı,borularladolaştırmak yoluylabiryapınınheryanınıısıtanaraçveyatesisat. *Radyatör. kaloriferborusu *Kaloriferısısınıiletenboru. kaloriferdairesi *Kaloriferkazanınınbulunduğubölüm. kaloriferkazanı *Kalorifersuyununiçindebulunduğukazan. kaloriferpeteği *Kaloriferısısınıodaiçindedağıtanmetalbölüm. kaloriferci *Kaloriferdöşeyenveyaonarankimse. *Kaloriferiyakankimse. kalorifercilik *Kaloriferdöşemeveyaonarmaişi. *Kaloriferiyakmagörevi. kalorimetre *Isıölçer. kalorimetri *Isıölçümü. kaloş * \\343galoş. kaloşsuz * \\343galoşsuz. kalotip *Yarısaydamdurumdakikâğıtüzerindefotoğrafnegatiflerieldeetmeyöntemi. kalp *Göğüsboşluğunda,ikiakciğerarasında,vücudunheryanındangelenkanıakciğerlereveoradangelen temizkanıdavücudadağıtanorgan,yürek. *Kalphastalığı. *Sevgi,gönül. *Birülkenin,birkuruluşunişleyiş,yönetimvevarlığınısürdürmebakımındanenöndegelenyeri. *Duygu,his. kalp *Birdurumdanbaşkabirdurumaçevirme,dönüştürme. kalp *Düzme,sahte,geçmez(para). *Yalancı,kendinegüvenilmeyen. *İşeyaramaz,tembel. kalpacısı *Büyüküzüntü. kalpağrısı *Aşktandoğanüzüntü. kalpakçe *Sahtemetalveyakâğıtpara. *Yaramazkimse. kalpaksesi *Kalpkrizi. kalpçarpıntısı *Kalbiveyakalbininçalışmasıbozukolankimse. kalpetmek *birdurumdanbaşkabirdurumaçevirmek,dönüştürmek. kalpkalbekarşıdır *sevgikarşılıklıdır. kalpkası *Kalbinanaduvarınıçevirenvedüzenlihareketedebkasörgüsü. kalpkazanmak(veyafethetmek) *incebirdavranışveyagüzelbirsözlebirininsevgisinikazanmak;ilgisiniçekmek. kalpkırmak *gönülkırmak,incitmek. kalpkrizi *Kalbinnormalçalışmasınıbirdenbireengelleyen,önlemalınmazsaölümeyolaçanrahatsızlık. kalpolmak *sahte,düzmeolmak. kalpolmamak *acımaduygusuolmamak. kalpsektesi *Kalbinbirdenbiredurması. kalpspazmı *İradedışıkalbinkasılıpgevşemesivebundandoğanrahatsızlık,kalpsıkışması. kalpyarası *Yürekyarası. kalpak *Kesikkonibiçimindederi,kürkveyakumaştanyapılmışbaşlık. kalpakçı *Kalpakyapanveyasatankimse. kalpakçılık *Kalpakyapmaveyasatmaişi. kalpaklı *Kalpakgiymiş. kalpaklık *Kalpakyapmayaelverişli. kalpazan *Sahteparabasanveyapiyasayasürenkimse. *Yalanvehileileişgören(kimse). kalpazanlık *Kalpazanolmadurumuveyakalpazancaiş. kalpçi *Kalphastalıklarıuzmanı(hekim). kalplaşma *Kalplaşmakişi. kalplaşmak *(birkimse)Çeviklik,doğrulukveyaçalışkanlığınıyitirmek. kalplık *Düzmelik,sahtelik. *İşyapmaisteksizliği. kalpli *Kalphastalığıolan. kalpsiz *Acımasıolmayan,katıyürekli,duygusuz,acımasız,merhametsiz. kalpsizlik *Katıyüreklilik,acımasızlık,duygusuzluk,merhametsizlik. kalsa(veyakalırsa) *herhangibirininkanısınca. *elindengelse,elindeolsa. kalseduan *Yapısındabillûrlaşmışkuvarsvebiçimsizsilisbulunan,mavimtırakbeyazrenktebircinsakik,Kadıköy taşı. kalsemi *Kandabulunmasıgereklikalsiyummiktarı. kalsifikasyon *Kireçtaşıhâlinedönüşme. kalsit *Billûrlaşmışdoğalkalsiyumkarbonatı. kalsiyum *Atomnumarası20,atomağırlığı40,80,yoğunluğu1,55olan,845°C'deeriyen,kireçvealçınınbirleşimine giren,sarımtırakbeyazbirelement.KısaltmasıCa. kalsiyumfosfat *ÜçkalsiyumatomuiçerenveformülüCa3(PO4)2.olanfosfat. kalsiyumkarbonat *Enaz%38kalsiyumiçerenbirürün. kalsiyumklorür *HidroklorikasidinkimyasalformülüCaCl2olankalsiyumtuzuvebununhidrotlaştırılmışbiçimi. kalsiyumoksit *KalsiyumunkimyasalformülüCaOolankireçtaşınınkalsinasyonürünü. kalsiyumlu *Birleşimindekalsiyumbulunan. kalsiyumsuz *Birleşimindekalsiyumbulunmayan. kaltaban *Namussuz. *Şarlatan,yalancı,hileci. kaltabanlık *Kaltabanolmadurumu. *Kaltabancadavranış. kaltak *Üzerimeşin,halıgibişeylerlekaplanmamışolaneyerintahtabölümü. *Kuskunsuzeyer. *İffetsiz,namussuzkadın. kaltakçı *Kaltaklıkyapankimse. kaltaklık *Toplumcahoşkarşılanmayandavranışlardabulunankadınındurumu. *Böylebirkadınayakışırdavranış. kalubelâ *Arapça\"evetdediler\"anlamında. kalubelâdanberi *dünyakurulalıberi,çokeskidenberi. Kalvenci *Kalvenizmibenimseyen. Kalvencilik *Tanrıilekularasınahiçbirotoriteningiremeyeceğini,HristiyanlığıneskisadeliğinedönmesinisavunanI. CalvintarafındanilerisürülenProtestanlığınözelbirkolu. Kalvenizm *Kalvencilik. kalya *Sadeyağilepişirilenbirçeşitkabakveyapatlıcanyemeği. kalyon *Yelkenlevekürekleyolalansavaşgemilerininenbüyüğü. kalyoncu *Kalyoneri. *Denizeri. kam *Bkz.şaman. kâm *Dilek. *Zevk,mutluluk,tat. kâmalmak *umduğunuveistediğinieldeetmek,dilediğibiçimdezevkalmak,keyfiniçıkarmak. kama" }, { "text": "*Silâholarakkullanılan,ucusivri,iki ağzıdakeskinuzunbıçak. *Açılmışolanboşluklardatavanveyanlardantaşveyacevherparçalarınındüşmesiniönlemekamacıyla tahkimatelemanlarıüstüneveyaarkasınayerleştirilenbirtahkimatparçası. *Kütüğüyarmakiçinkullanılanucusivri,yassı,enliçivi,takoz,kıskı. *Topungerisinikapayankapak. *Oyundakazanılanherparti. *Oyundasayı. kamabasmak *oyundayenmek. kamacı *Kamayapanveyasatan(kimse). *Topkamasıyapanveyaonarankimse. kamacılık *Kamacınınişiveyamesleği. kamalama *Kamalamakişi. kamalamak *Kamaileyaralamak. kamalı *Kamasıolan. kamamsı *Kamayabenzeyen,kamabiçimindeolan. kamanço *Yükleme,aktarma,eldenelegeçirme. kamançoetmek(veyaedilmek) *yüklemek,aktarmak,eldenelegeçirmek. kamara *Gemilerdeoda. *İngiltereyasamameclisi. kamaramsı *Kamarayabenzeyen,kamaragibi,kamarayıandıranyer. kamarillâ *Birbüyükgüçsahibiniperdearkasındanyönetenkimse. kamarot *Gemilerdeyolcularınhizmetinebakangörevli. kamarotluk *Kamarotungörevi. kamasız *Kamasıolmayan. kamaşma *Kamaşmakişi. kamaşmak *(göz)Güçlübirışıksebebiylebakamazolmak. *(diş)Ekşibirşeysebebiyleuyuşuptedirginlikvermek. kamaştırma *Kamaştırmakişi. kamaştırmak *Kamaşmasınasebepolmak. kamber *Sadıkköle. kambersizdüğünolmaz *hertoplantıdaveyaherişiniçindebulunmakmerakındaolanlariçinyarısitem,yarışakaolaraksöylenir. kambersizdüğünolmaz *hertoplantıdaveyaherişiniçindebulunanlariçinalayyollusöylenir. kambium *Çiftçeneklibitkileringövdevekökündeyeralan,yeniodunvesoymuktabakalarıoluşturarakbitkinin kalınlaşmasınısağlayanvemeristemhücrelerindenmeydanagelentabaka. kambiyo *İkiayrıülkeparasınınbirbiriyledeğiştirilmesi. *Herhangibiryerdekibiralacağıntahsili,birborcunödenmesiveyabiryerdentoplananparaveparayerine geçentaşınabilirdeğerlerinbaşkabiryereaktarılmasıiçinyapılanişleminbedeli. *Buişleminyapıldığıyer. kambiyoajanı *Borsalardamüşterilerinalımvesatımyapmalarınısağlayankişiveyakuruluş. kambiyocirosu *Dövizkurunun,poliçeninciroedilmesiilesabitdurumagetirilmesi. kambiyosenedi *Poliçeninbirincikopyasıveyaaslı. kambiyocu *Kambiyoişleriyleuğraşankimse. kambiyoculuk *Kambiyoişlemleri. kambriyen *BirinciÇağınilkdönemivebudönemdeoluşmuşyerkatmanları. kambriyenöncesi *YeryüzütarihindeBirinciÇağ'dandahaeski,dağlarınvemagmaolaylarınınoluştuğuuzunbirzaman süresi,prekambriyen. kambur *Belkemiğinin,göğüskemiğinineğrilmesiveyaraşitizmsonucusırttavegöğüsteoluşantümsek. *Bazıhayvanlarınsırtındakiçıkıntı. *Kamburuolan(kimse). *Yapıveyaeşyadadışarıyadoğrueğrilme. *Sıkıntı,dert. kambur felek *(talihvekaderiçin)Sitemyollukullanılır. kamburkambur * \\343kamburzambur. kamburüstünekambur(veyakamburkamburüstüne) *sıkıntıvetersliklerinüstüstegeldiğinianlatır. kamburzambur *Kamburveeğribüğrü. kambura *Kitaplarınciltlenmesiylesırtbölümündeoluşanyuvarlaklık. kamburamakinesi *Ciltçilikte,kitaplarınsırtınıyuvarlaklaştırmakvesırtkenarlarınıdüzgünceoluşturmaktakullanılanmakine. kamburavermek *ciltlenecekkitabınsırtını,formalardikildiktensonraçekiçveyamakineyardımıylayuvarlaklaştırmak. kamburayatmak *ayaktaduranbirinisırtüstüdüşürmekiçinarkasındaikibüklümolupgizliceeğilmekvebaşkabirininonu öndenüzerineitmesinisağlamak. kamburlaşma *Kamburlaşmakişi. kamburlaşmak *Kamburdurumagelmek. kamburlaştırma *Kamburlaştırmakişi. kamburlaştırmak *Kamburdurumagetirmek. kamburluk *Kamburolmadurumu. *Tümseklik. kamburuçıkmak *sırtıkamburolmak. *(eğilerekyapılanişleriçin)çokçalışmışolmak. *ihtiyarlamak. kamburumsu *Azkambur,kamburabenzer. kamburunuçıkarmak *(insan,kedivb.)sırtınıtümsekdurumagetirmek. kamçı *Birucunaip,derivb.bağlıvurma,dövmearacı. *Birucubiryerebağlı,öbürucuherhangibiriştekullanılmakiçinserbestbırakılanhalat. *Spermatozoitlerdevebazıtekhücrelihayvanlardahareketisağlayanipliksiorgan. kamçıçalmak(veyavurmak) *kamçılamak. kamçıkuyruk *İyicinskıvırcıkkoyun. kamçıbaşı *İpekartıklarındaneldeedilenvedokumacılıktakullanılaniplik. kamçılama *Kamçılamakişi. kamçılamak *Kamçıilevurmak. *(yağmur,kar,rüzgâr)Hızlaçarpmak. *Etkinliğiniartırmak;hızlandırmak;isteklendirmek,özendirmek,teşviketmek. kamçılanış *Kamçılanmakişiveyabiçimi. kamçılanma *Kamçılanmakişi. kamçılanmak *Kamçıiledövülmek. kamçılaşmak *Kamçıdurumunagelmek. kamçılatma *Kamçılatmakişi. kamçılatmak *Kamçılamakişiniyaptırmak. kamçılayış *Kamçılamakişiveyabiçimi. kamçılı *Kamçısıolan. *Zorkullanan. kamçılılar *Birhücrelihayvanların,hareketorganlarıkamçıbiçimindeolanbirsınıfı. kame *Değişikrenkliüstüsteikikatmandanoluşanveüsttekikatmanınakabartmabirdesenyapılandeğerlitaş. kamelya *Çaygillerden,büyük,beyaz,pembeveyakırmızırenkteçiçekleraçan,dayanıklıyapraklıbirbitki.Japon gülü.Çingülü(Camelliajaponica). kamer *Ay. kamerbalığı *Aybalığı. kamera *Alıcı,fotoğrafmakinesi. *Birçekimebaşlanırken,yönetmeninalıcıyıçalıştırmalarıiçinverdiğibuyruk. kameraman *Alıcıyönetmeni. kamerî *Aylailgili. kamerîay *Ayıntambirdevriylehesapedilenveyaayınhareketinegöredüzenlenensüre. kamerîtakvim *Bkz.aytakvimi. kamerîyıl *Bkz.ayyılı. kameriye *Bahçelerdeyazınoturulmakiçinyapılan,kafesbiçiminde,kubbeli,üstüyeşilliklerlesarılansüslüçardak. kameriyeli *Kameriyesibulunan. kamersiz *Aysız,ayıolmayan. Kamerunlu *Kamerunhalkındanolan. kamet *Boy,endam. *Camidenamazakalkmakiçinokunanezan. kametgetirmek *(cemaatinnamazakalkmasıiçin)müezzin,ezanın\"namazakalkınız\"anlamındakisözleriniokumak. kametiartırmak *bağırarakkonuşmak. kamga *Yonga. kamış *Buğdaygillerden,sulak,nemliyerlerdeyetişen,boğumlu,sertgövdesiolanbitkilereverilenad(Phragmites australis). *Bubitkidenyapılmış. *Erkeklikorganı,penis. kamışatmak(veyakoymak) *birineoyunetmek,arabozanlıketmek. kamışkalem *Yazıyazmakiçinkullanılanincekamıştanyapılmışkalem. kamışkemik *Baldırınarkatarafındayeralaninceuzunkemik. kamışkulak *Kulaklarıince,düzgünvedikat. kamışçık *Kuyumcularınkullandığıüfleç. kamışlı *Kamışıolan. kamışlık *Kamışıçokolanyer. kamışsı *Gövdesikamışgibiboşveboğumluolan. kamikaze *(İkinciDünyaSavaşıyıllarındaJaponya'da)İntiharuçağı. kâmil *Yetkin,erişkin,eksiksiz,ağırbaşlı,mükemmel. kâmilen *Büsbütün,toptan,hepbirden. kamineto *Küçükispirtoocağı,ispirtoluk. kamkaz *Kesmeözelliğiniyitirmiş,körleşmiş,keskinolmayanbıçak,orakvb.araç. kamp *Çadırveyabarakagibieğretiaraçlardanoluşturulankonakyeri. *Buyerdekonaklama. *Tutsaklarınveyasiyasîsürgünlerintoplanıldığıyer. *Bellibirdüşünceçevresindebirleşentopluluk. kampkurmak *kampiçinkalınacakyerdegereklidüzenisağlamak. kampagirmek(veyakampyapmak) *genellikleyarışmaöncesi,yarışmayagerektiğigibihazırlanmak. kampana *Çan. kampanaçalmak *(gemi,istasyongibiyerlerde)belirlivakitlerdeçançalmak. kampanacı *Düzenbaz,hilekâr,sahtekâr. kampanya *(politika,ekonomi,kültürgibialanlarda) Belirlibirsüredekietkinlikdönemi. kampanyacı *Kampanyayakatılankimse. kampçı *Kampkuran,kamptakalankimse. kampçılık *Kampkurmaişi. *Kamphayatı. kamping *Kampkurmayeri. kamplaşma *Kamplaşmadurumu. kamplaşmak *Kamplaraayrılmak,bölünmek. kampus *Şehirdışındakurulmuşbirüniversiteninalanıveyapıları,yerleşke. kamu *Hep,bütün. *Birülkedekihalkınbütünü,halk,amme. kamudavası *Kamuadınasavcınınaçtığıdava,ammedavası. kamudüzeni *Bütüntoplumuilgilendirendüzen. kamugüvenliği *Birdevlettezabıtahizmetleriylehalkasağlanancanvemalgüvenliği. kamuhizmeti *Devletveötekikamutüzelkişileritarafındanhalkıngenelveortakihtiyaçlarınınkarşılanması. kamuhukuku *Devletilekişiarasındakarşılıklıolarakhakveödevleridüzenleyenhukukkolu,ammehukuku. kamuidaresi *Kamuyönetimi. kamukesimi *Devleteliyleyürütülenekonomikişlerinbütünü. kamukurumu *Belirlikamuhizmetleriniyerinegetirmekamacıylaoluşturulankamutüzelkişisi. kamupersoneli *Devlethizmetindeçalışankişiler. kamusağlığı *Birtoplumdabüyükhalkkitlelerininsağlıkkoşullarıaçısındaniçindebulunduğudurum. kamusektörü *Bkz.kamukesimi. kamutanrıcı *Tümtanrıcı,panteist. kamutanrıcılık *Tümtanrıcılık,panteizm. kamuyararı *Devletinihtiyaçlarınacevapverenvebuihtiyaçlarıkarşılayan,devleteyararsağlayandeğerlerbütünü. kamuyönetimi *Devletinyönetimfaaliyetlerininfaydalıveverimlibirbiçimdedüzenlenmesiyleuğraşanbilimdalı,amme idaresi. kamuflâj *Örtme,saklama,gizleme,peçeleme,alalama. kamufle *Görünmeyecek,tanınmayacakbiçimdeörtülmüş,saklanmış,gizlenmiş,alalanmış,maskelenmiş. kamufleetmek *gizlemek,maskelemek,alalamak,peçelemek." }, { "text": "kamulaştırılma *Kamulaştırılmakişi. kamulaştırılmak *Kamulaştırmakişiyapılmak. kamulaştırma *Kamulaştırmakişi,istimlâk. *Devletleştirme. kamulaştırmak *Taşınmazbirmalısahibindensatınalarakkamuyamaletmek,kamuyararınaalmak,istimlâketmek. *Devletleştirmek. kamuoyu *Birsorunüzerinehalkıngeneldüşüncesi,halkoyu,ammeefkârı,efkârıumumiye. kamuoyuoluşturmak(veyayaratmak) *birdüşünceyiyaygınlaştırmakvehalkındikkatiodüşünceetrafındatoplamakveyoğunlaştırmak. kamus *Büyüksözlük. kamusal *Kamuileilgili. kamusallaşma *Kamusallaşmakişi. kamusallaşmak *Kamusaldurumagelmek. kamutay *(dilinkılâbınınilkyıllarında)TürkiyeBüyükMilletMeclisiningenelkurulu. kamyon *Motorlubüyükyüktaşıtı. *Kamyonuntaşıyabildiğimal,kimsevb. kamyoncu *Kamyonlataşıyıcılıkyapankimse. *Kamyonkullanansürücü. kamyonculuk *Sahipolduğukamyonubaşkasıaracılığıylaçalıştırtmaişi. *Kamyonsürücülüğü. kamyonet *1500kilogramyüktaşıyanküçükkamyon,pikap. kamyonetçi *Kamyonetkullanankimse. kamyonetçilik *Taşımacılıktakamyonetkullanmaişi. kan *Atardamarvetoplardamarlarıniçindedolaşarakhücrelerdeözümleme,yadımlamagörevlerinisağlayan plâzmaveyuvarlardanoluşmuşkırmızırenklisıvı. *Soy. -kan/-ken * \\343-gan/-gen. kanağlamak *büyükbirüzüntüiçindebulunmak. kanakçesi *Biriniyaralayandanalınıpyaralananaveyaöleninmirasçılarınaverilenpara. kanakıtmak *kurbankesmek. kanakmak *kanlıçarpışmaolmak. kanaktarımı *Hastaveyayararlıya,kendiveyauygunbaşkabirkangrubundandamaryoluylakanverme,kannakli, transfüzyon. kanalacakdamarıbilmek *neredenveyakimdençıkarsağlanabileceğinibilmek. kanalmak *birdamardanbirmiktarkançekmekveyaakıtmak. kanbağı *Aynısoydangelmedurumu. kanbankası *Gereğindehastalaraaktarmakiçinsağlamkimselerdenalınankanlarınsaklandığıyer. kanbasıncı *Bkz.tansiyon. kanbaşınasıçramak(veyabeynineçıkmak) *çoksinirlenipöfkelenmek. kanbeynineçıkmak *çoksinirlenmek,hiddetlenmek,kontrolüyitirmek. kanbilimci *Kanbilimiuzmanı,hematolog. kanbilimi *Kanınmorfolojik,fizyolojik,kimyasalvegenetikaçıdanincelenmesi. *Kanhastalıklarıbilimi,hematoloji. kanboğmak *beyninekanhücumuylaölmek. kançanağıgibi *Bkz.gözlerikançanağınadönmek. kançekmek *yüzvehuy,anaveyababatarafınınyüzünevehuyunabenzemek. *(akrabaiçin)yakınlıkduymak. kançıbanı *Kılkökündenbaşlayarakderialtıdokusunusaranvederideşişkinliklebelirenirinlikabartı. kançıkmak *kandökülmek,cinayetişlenmek. kandavası *Geçmişte,aralarındacinayetten, kanakmışolmaktanveyabaşkabirsebeptenkökleşmişbirdüşmanlık bulunanikiaileninkarşılıklıkangütmesi. kandoku *Plâzmasıvetaşıdığıyuvarlarbakımındanbirdokugibigörünenkana,dokubilimineverilenad. kandolaşımı * \\343dolaşım. kandökmek *ölümeyolaçmak,canakıymak. kangelmek *kanamak. kangitmek *büyükabdestiniederkenkangelmek. *(kadınlarda)aybaşıçokkanlıolmak. kangövdeyi götürmek *çokkandökülmüşolmak. kangrubu *Bireydeserumvealyuvarlarıntaşıdığıantijenveyaantikorlarıntürünegöreayırıcıözelliklertaşıyangrup. kangütmek *kandökereköçalmakistemek. kanistemek *öldürülenbirkimseninöcününalınmasınıistemek. kankanseri *Kandaakyuvarlarınolağanüstüçoğalmasıylabelirenbirhastalık,lösemi. kankardeşi *Birininkanınıemerekveyayalayarakkardeşlikandıiçmekyoluylakardeşolanlardanherbiri,antkardeşi. kankaybetmek *herhangibirsebeplevücuttançokkanakmak. kankırmızı *Çokkırmızı. *üstün,yaman. kankusturmak *çokeziyetçektirmek. kankusupkızılcıkşerbetiiçtim *çokeziyetçektiğihâldedurumunuiyigöstermek. kannakli * \\343kanaktarımı. kanolmak *insanöldürülmek. kanolmak *aralarındakandavasıbulunmak. kanotu *Gelincikgillerfamilyasındankankırmızırenkteçokyıllıkzehirlibirbitki. kanoturmak *birdamarınçatlamasıylasızankan,dokulararasınaakıpkalmak. kanparası *Diyet. kanplâzması *Kanınhücrelerarasısıvımaddesi. kanportakalı *İçikırmızıbirportakaltürü. kanrevaniçinde *heryanıkanabulanmış. kanserumu *Kanınçökmesindensonraüstündekalansıvıkısmı. kantaşı *Hematit. kanteriçinde(kalmak) *çokterli,yorgunveperişanbirdurumda(kalmak). kanterebatmak *kanteriçindekalmak. kantutmak *kangörüncebayılmak. *(adamöldürenkimse)şokgeçirmek. kanunu *Kıl,mideiçeriği,idrarvebenzeriyabancımaddedenarıtemiz,tazehayvankanındannormalişlemleelde edilmiş,genelliklekoyu,siyahabenzerbirrenkte,sudaçözünmeyenkurutulmuşbirürün. kanvermek *(hastaya,yaralıya)kanaktarmak. *kannakliiçinkanaldırmak. kanyürümek *birorgandaaşırıkanbirikmek. kana *Gemininçektiğisuyugöstermekiçinbaşvekıçbodoslamalarıüzerinekonulanişaretler. kanaboyamak(veyabulamak) *kaniçindebırakmak. kanakan *birininöldürülmesindensonra,öldüreninöldürülerekcezaverilmesi. kanakanistemek *öldüreninöldürülmesiniistemek. kanakana *Kanıncayakadar,doyadoya,içineçekeçeke. kanasusamak *öldürmehırsıduymak. kanaat *Elindekindenhoşnutolmadurumu,kanıklık,yeterbulma,yetinme,fazlasınıistememe,doyum. *Kanma,inanma. *Kanış,kanı,inanç,düşünce. kanaatetmek *yetinmek. kanaatgetirmek *kanmak,aklıyatmak,inanmak. kanaatkâr *Azlayetinen,elindekiileyetinen,kanık,kanaatli,yetingen. kanaatkârlık *Azlayetinmedurumu,kanıklık,yetingenlik. kanaatli *Elindekiileyetinen,kanık,yetingen. Kanadageyiği *KuzeyAfrika'dayaşayanirigövdeligeyiktürü(CervusCanadensis). Kanadakavağı *KuzeyAfrika'dayetişenuzunbirkavaktürü. Kanadalı *Kanadahalkındanolankimse. kanadıaltınaalmak(veyabirininüstüne)kanatgermek *korumak,himayesinealmak. kanadıkolu *akrabası,enyakınları. *koruyucusu,desteği. kanadiyen *Kanadalıtuzakavcılarınınceketlerinebenzeyeniçikürklüveyapamuklu,şalyakalı,kemerlikruvazeceket. *Yazaylarındagiyilenbolvegenişdikimliastarsızhafifceket. kanal *Bazıbölgelerisulamak,kurutmakamacıylaveyagemilerinişlemesineelverişli,insaneliyleaçılmışsuyolu. *İkikıyıarasındakidarvederindeniz. *İçindendamar,sinirveyabirsıvıgeçenyol. *Telefon,telgraf,televizyongibiaraçlarlailetişimisağlayanyol,hat. *Tahtanınliflerinedikyöndeaçılankırlangıçkuyruğubiçimligirinti. kanalcık *Küçükkanal. *Birorganizmadakiküçükkanal. kanalcıklı *Kanalcığıolan. kanalet *Küçükkanal. kanalıyla *Birkimseveyabirşeyaracılığıyla,yoluyla,eliyle. kanalizasyon *Pisveatıksularınözelkanallararacılığıylabellimerkezlerdetoplanıpatılmasınısağlayansistem,şebeke. kanama *Kanamakişi,nezif. kanamak *Vücudunherhangibiryerindenkanakmak,kangelmek,kankaybetmek. *(manevîacılariçin)Yenidenetkisiniduyurmak,depreşmek. kanamalı *Kanamasıolan. kanara *Bkz.kesimevi,mezbaha. kanarya *İspinozgillerden,yeşilimsiveyasarıtüylü,konibiçimindeküçükgagalı,ötücükuş(Serinuscanaria). kanaryaçiçeği *Çançiçeğigillerden,sarırenklibirçiçek(Tropaeolumperegrinum). kanaryaotu *Çuhaçiçeğigillerden,tohumlarıkafeskuşlarınayemolarakverilenbirbitki(Alsinemedia). kanaryalık *Kanaryayetiştirilenyer. kanasta *Birtürkâğıtoyunu. kanat *Kuşlardaveböceklerdeuçmayısağlayanorgan. *(balıklarda)Yüzgeç. *Biruçağınhavadadurmasınısağlayantaşıyıcıaerodinamikgüçlerinetkilediğiyatayyüzey. *Kapı,pencere,dolapgibidikineaçılıpkapananşeylerinkapağı. *Yan,taraf. *Meclis,partigibitopluluklardadüşünceyönündenözellikgösterentaraflardanherbiri. *Fırıldakbiçimindeolanşeylerdekol. *Bkz.Angıç. *Savaşdüzenindekiordununikiyanındanherbiri,cenah. *Futbol,hentbolvb.takımoyunlarındahücumhattınınsağvesoluçlarındayeralanoyuncular. kanataçmak *birinikorumak,himayeetmek. kanatalıştırmak *birişealışmayaçalışmak. kanata *Ağzıgeniştekkulplusukabı. kanatçık *Küçükkanat. *Baklagillerinçiçektacındabulunan,yanikitaçyapraktanherbiri. *Kuşlarıneğretikanadı;başparmakvebirinciparmakkemiklerinebağlıteleklerininbütünü. kanatış *Kanatmakişiveyabiçimi. kanatlandırma *Kanatlandırmakişi. kanatlandırmak *Çoksevinmesinesebepolmak. kanatlanış *Kanatlanmakişiveyabiçimi. kanatlanma *Kanatlanmakişi. kanatlanmak *Uçmayabaşlamak. *Uçmak,kanataçmak. *Çoksevinmek. kanatlı *Kanadıolan. kanatlılar *Böceklerinkanatlıolanlarınıiçinealanaltsınıf. kanatma *Kanatmakişi. kanatmak *Kanamasınayolaçmakveyakanamasınısağlamak. kanatsız *Kanadıolmayan. kanatsızlar *Böceklersınıfınınkanatsızolanenilkelbiçimlerinikapsayanaltsınıfı. kanava * \\343kanaviçe. kanaviçe *Elişleriiçinkullanılanseyrekdokunmuşketenbezi. *Bubezinüzerineyapılmışolanişleme. *Çuvalolarakkullanılankendirdenveyakenevirdenyapılmışseyrekbez. kanayanyaraolmak *süreklisıkıntı,üzüntüvezararverenbirdurumdaolmak. kanayış *Kanamakişiveyabiçimi. kanbiyit *Hidratlıdoğaldemirsilikat. kanca" }, { "text": "*Birşeyçekmeyeyararucudemirçengelliçubuk. kancabaş *Altıveyasekizçiftkürekleçekilen,dar,uzunbirçeşitkayık. kancacı *Metalzincirimalâtındapaletzincirlerinemonteedilebilmesiiçinpaletzincirlerininuçtakibaklalarınaözel kancatakankimse. kancalama *Kancalamakişi. kancalamak *Kancayıbirşeyetakmak. *Kancayıatıpçekmek. *Birkimseveyaşeyinüzerinebıktıracakkadardüşmek. kancalanma *Kancalanmakdurumu. kancalanmak *Kancailetutulmak,kancayatakılmak. kancalı *Kancasıolan. kancalıiğne *Çengelliiğne. kancalıkurt *İpsilerfamilyasından,10mmboyunda,ağzıçiftçengelli,incebağırsaklardayaşayanasalaksolucan. kancasız *Kancasıolmayan. kancayıtakmak(veyaatmak) *birkimseninkötülüğüiçinuğraşmak. kancık *(hayvanlarda)Dişi. *Dönek,güvenilmez. *Kadın. kancıkça *Döneklikederek,gizlicekötülüktebulunarak. kancıklık *Kancıkolmadurumu. *Kancıkçadavranış. kancıklıketmek(veyayapmak) *döneklik,kalleşliketmek. kancıl *Kandayaşayanasalak. kancur *İzmaritbalığınınküçüğü. kançılar *Elçiliklerde,konsolosluklardayazıveevrakişleriniyürütengörevli. kançılarlık *Kançılareliyleyönetilenişler. *Buişleringörüldüğüyer. kançılarya *Elçilikvekonsolosluklardayönetimleilgiligörevlilerinbütünü. *Bugörevlilerinçalıştığıyer. kandamlası *AsyaveAvrupa'daılımanbölgelerdeyetişenkırmızıveyasarıçiçekliotsubirbitki(Adonis). kandaş *Aynıkanıtaşıyan,aynısoydanolan. kandaşlık *Kanbirliği,soybirliği. kandelâ *Işıkyoğunluğubirimi,mum.Kısaltmasıcd. kandıraağacı *Mineçiçeğigillerden,ıtırlıbirsüsbitkisi(Lipiacitriodora). kandıraotu *Buğdaygillerden,çokyıllık,sürünücü,otsubirbitki(Calamagrostis). kandırıcı *İnandırıcı. *Aldatıcı. *İçmeisteğinigiderici. kandırıcılık *Kandırıcıolmadurumu. kandırılış *Kandırılmakişiveyabiçimi. kandırılma *Kandırılmakişi. kandırılmak *Kandırmakişiyapılmak. kandırış *Kandırmakişiveyabiçimi. kandırma *Kandırmakişi. kandırmaca *Kandırmakamacıylayapılandüzen. kandırmak *Kanmasınısağlamak,inandırmak,iknaetmek. *Aldatmak. *İçme,yemeisteğinikarşılamak. kandidoz *Pamukçuk. kandil *İçindesıvıbiryağvefitilbulunankaptanoluşmuşaydınlatmaaracı. *Çoksarhoş. *Kandilgecesi. kandilçiçeği *Civanperçemi. kandilçöreği *Kandillerdeyapılıpsatılangelenekselçörek. kandilgecesi *Berat,miraç,regaipvemevlit(Hz.Muhammed'indoğumyıldönümü)geceleri. kandilgünü *Kandilgecesindenöncekigün. kandilsimidi *Kandilgünlerindeyapılıpsatılanbolsusamlısimit. kandilyağı *Kötücinszeytinyağı. kandilci *Camiveminarelerinkandilleriniyakankimse. *Kandilyapanveyasatankimse. kandilinyağıtükenmek *hayatsonaermek,ölmek. kandilisa *Yelkenleriyerlerineçekmektekullanılanhalatlarıngeneladı. kandilleşme *Kandilleşmekişi. kandilleşmek *Birbirininkandilgününükutlamak. kandilli *Kandiliolan. *Çoksarhoş. kandilliküfür *İşitilmedik,çokağırbirsövgü. kandilliselâm *Eleteköperek,yerlerekadareğilerekverilenselâm. kandillitemenna *Elieğilipyerekadaruzatarakvebaşagötürerekverilenselâm. kandillik *Kandillerinkonulduğuyer. *Kandilgünüileilgili. kanepe *Birkaçkişininoturabileceğigenişliktekoltuk. *Genellikleçayvekokteylleriçinhazırlanan,peynir,sucuk,salamgibişeylerlesüslenençokküçükekmek. kangal *Tel,kurşunborugibiuzunvebükülebilirşeylerinhalkabiçimindesarılmasıylayapılanbağ. *Bubiçimdebükülmüşşeylerinherbirhalkası. kangal *Devedikeni. kangalköpeği *Çobanköpeğiolarakyetiştirilen,burnuveağzısiyah,kulaklarıdüşük,kuyruğısırtınadoğrudüzgünkıvrım yaparakduran,Anadolu'daSivasyöresindeyetiştirilenveçoktutulanbirtürköpek. kangallama *Kangallamakişi. kangallamak *Kangaldurumunagetirmek. kangallanma *Kangallanmakişi. kangallanmak *Kangaldurumunagetirilmek. kangren *Vücudunbiryerindekidokununölmesi. kangrenolmak *vücudunbiryerindekidokularölmek. *kangrenleşmek. kangrenleşme *Kangrenleşmekişi. kangrenleşmek *Kangrenolmak. *Birdurumveyaişdüzelmeyecekdurumagelmek,uzamak. kangrenleştirme *Kangrenleştirmekdurumuveyabiçimi. kangrenleştirmek *Kangrendurumununortayaçıkmasınasebepolmak. kangrenli *Kangreniolan. kanguru *Kangurugillerden,iri,otçul,memeli,önayaklarıkısa,artayaklarıilekuyruğuuzunvegüçlü,başıküçük, Avustralya'dayaşayankeselihayvan;dişisininkarnındayavrularınıtaşıyacakbirkesesivardır(Macropusgiganteus). kangurugiller *Memelilerden,sıçrayıcı,keselihayvanlarfamilyası. kanı *İnanılandüşünce,kanaat. kanıayaklı *Evlikadın. kanıbaşınaçıkmak(veyasıçramakveyatoplamak) *çoköfkelenmek. kanıbozuk *Soysuz. kanıdonmak *donakalmak;çokşaşırmak. kanıısınmak *(birinekarşı)yakınlıkduymak. kanıiçineakmak *derdinidışavuramamak. kanıkanlayumazlar,kanısuylayurlar *kötülük,kötülükyapılarakdüzeltilmez,ancakiyilikyapılarakortadankaldırılır. kanıkaynamak *coşkunvekıpırdakolmak. kanıkaynamak *çabucaksevgiduymak. kanıkurumak *çokusanmak,çokbıkmak. kanıpahasına *yaralanmayıveyaölümügözealarak. kanısıcak *Sevimli,kendiniçabuksevdiren. kanısulanmak *kansızlığauğramak. kanıtemizlenmek *öldürüleninarkasından,öldürenkişiveyayakınlarındanbiriniöldürereköçalmak. kanık *Elindekindenhoşnutolan,azlayetinen,yetingen,kanaatkâr. *Tokgözlü. kanıklanma *Kanıklanmakişi. kanıklanmak *Edindiğibirşeyiyeterbulmak,yetinmek,kanaatetmek. kanıklık *Elindekindenhoşnutolmadurumu,kanaat,kanaatkârlık. kanıkma *Kanıkmaişi. kanıkmak *Kanmak,gönlükanmak. kanıksama *Kanıksamakişi. kanıksamak *Çoktekrarlamasebebiyleetkilenmezolmak;alışmak. *Bıkkınlıkgetirmek,usanmak. kanıksayış *Kanıksamakişiveyabiçimi. kanımagöre(veyakanımca) *düşünceme,inancımagöre. kanınadokunmak *çoksinirlendirmek. kanınaekmekdoğramak *birininölümüneyolaçaraksevinmek. *biriniküçükdüşürmek,birinezararvermek. kanınagirmek *biriniöldürmekveyaöldürtmek. *(birkızın)kızlığınıbozmak. kanınasusamak *belâsınıaramak. kanınıemmek *insafsızcasömürmek. kanınıiçineakıtmak *sıkıntısınıbellietmemek. kanınıkaynatmak *heyecanlandırmak,coşturmak. kanınıkurutmak *canındanbezdirmek. kanınıyerdekoymak *biriniöldüreniölümlecezalandırmamak. kanırma *Kanırmakişi. kanırmak *(birşeyi)Eğipzorlayarakyerindençıkarmakveyaçıkarmayaçalışmak. kanırtma *Kanırtmakişi. kanırtmaç *Birşeyikanırmakiçinkullanılandeğnekveyaaraç,birtürkaldıraç. kanırtmak *Büküpzorlayarakyerindenoynatmak. kanısındaolmak *inancındaolmak,kanaatindeolmak. kanış *Kanı,kanaat. *Aldanış,kanma. kanıt *Birşeyindoğruluğu,gerçekliğikonusundakanıvericibelge,delil. *Sonurguyaulaşanbiruslamlamanındayandığıgerçek,delil. *Kanıvericiöğe;anlaşmazlıkkonusuolan şeyde,yargıcınkanılarınıoluşturanşey. kanıtlama *Kanıtlamakişi. kanıtlamak *Birşeyingerçekyönünükanıtlaortayakoymak,ispatetmek. kanıtlandırma *Kanıtlandırmakişi. kanıtlandırmak *Birdüşünceyi,birsavıyeterlidelillerledoğrulamak,belgelemekveaçıklamak. kanıtlanış *Kanıtlanmakişiveyabiçimi. kanıtlanma *Kanıtlanmakişi. kanıtlanmak *Kanıtlamakişiyapılmak,ispatedilmek. kanıtlı *Kanıtlagösterilmiş,müdellel. kanıtsama *Kanıtsamakişi. kanıtsamak *Kanıt,belgeveyadelilolarakkabuletmek. kanıyavarmak *bellibirkanıedinmişolmak. kanıylaödemek *yaptığınıncezasınıhayatıylaödemek. kani *Kanmış,inanmış. kaniolmak *inanmak,kanmak. kaniş *Uzun,kıvırcıktüylübircinsköpek. kankan *KadınlarınoynadığıhareketlibirFransızdansı. kankurutan *Adamotu. kanlama *Kanlamakişi. kanlamak *Kanabulamak. kanlandırma *Kanlandırmakişi. kanlandırmak *Kanlanmasınısağlamak. kanlanma *Kanlanmakişi." }, { "text": "kanlanmak *Kanbulaşmak. *Kanıçoğalmak. *Birorgandakanbirikmek. kanlı *Kanbulaşmış. *Kanıolan. *Kandökülmesinesebepolan. *İsteyerekkandökmüşolan(kimse),hunriz,katil. *Kanlanmışolan. *Kanıyoğunolan,demevi. *Kandavasındatarafolan. kanlıbasur *Dizanteri. kanlıbıçaklı *Birbirleriniöldürecekkadardüşmanolma. kanlıbıçaklıolmak *aralarındaherhangibirsebeptendolayıbirbiriniöldürecekkadardüşmanlıkbulunmak. kanlıcanlı *Sağlıklı,sapasağlam,vücutsağlığıyüzündenbelliolan. kanlıkatil *Çokinsanöldürmüşveyabirinivahşiceöldürmüşkatil. kanlıyaş(lar)dökmek *büyüküzüntüyleağlamak. kanlılık *Kanlıolmadurumu. kanlısıolmak *birininkatiliolmak. kanma *Kanmakişi. kanmak *Söylenilensözün,anlatılankonunundoğruluğunainanmak. *(tatlısözlere)Aldanmak. *(soyutveyasomutolarak)Birihtiyacını,biristeğiniyeterikadarkarşılamışolmak,doymak. *Yetinmek,iktifaetmek. kanmazlık *İhtiyacınıveyaisteğiniyeterikadarkarşıladığıhâldeyeterlibulmamak. kano *Kürekleyürütülendar,uzun,hafiftekne. kanon *Belirginaralıklarlailerleyenikiveyadahaçoksesintaklidiyleoluşanbütün. kanotiye *Düzkenarlışapka. kansa *Bkz.konsa. kanser *Birorganveyadokudakihücrelerindüzensizolarakbölünüpçoğalmasıylabelirenkötüur,incitmebeni. kanserbilimi *Kanserhastalıklarınıinceleyentıpdalı,kanseroloji. kanserleşme *Kanseredönüşme. kanserleşmek *Kanseredönüşmek,kanserdurumunualmak. kanserleştirme *Kanseryapıcı,kanserüretici. kanserli *Kanserniteliğindeolan. *Kansereyakalanmış. kanserojen *Kanserleştirici. kanseroloji *Kanserbilimi. kansız *Kanıolmayan. *Kandökmedenyapılan. *Kanıazolan,çokkankaybetmişolan,anemik. *Duygusuzvekorkak. kansızameliyat *Kanamaolmayacakderecedekandolaşımıdondurularakgerçekleştirilenameliyat. kansızcansız *Kanıazolan,zayıf,bitkin. kansızlaşma *Kansızlaşmakişi. kansızlaşmak *Kanıazalmak,kansızkalmak. kansızlık *Kandaalyuvarsayısınınvehemoglobinmiktarınınazalmasındanilerigelenbirhastalıkdurumu,anemi. *Duygusuzluk,korkaklık. *Soysuzluk. kant *Şekervelimonlaiçilensıcaksu. kantar *Ağırlıksıfırkenyatayduranbirkaldıraçkolunadikolaraktutturulmuşbiribreninsapmasıylakütleleri tartanaraç. *Tartılacakkütle,alttakiçengeletakılıncasarmalbiryayabağlıolanvenormalolaraksıfırıgösterenbir okun,yanlardagösterilmişağırlıkbirimlerihizasınagelmesiylekütleağırlığınıbelirleyenbirtürtartıaleti,elkantarı. *Baskül. *56,452kgağırlığındaveyakırkdörtokkalıkbirağırlıkvesığabirimi. kantarağası *Çarşıvepazarlardatartıaraçlarınıdenetleyengörevli. kantarkabağı *Sukabağı. kantarkolu *Üzerindekantartopununbulunduğuvehareketettiğidemirçubuk. kantartopu *Kantardabirağırlıktartılırken,dengeyisağlayankantarkoluüzerindehareketettirilebilenmetalküre. kantaraçekmek(veya vurmak) *(birşeyi)tartmak. *birinisınama. kantarcı *Kantaryapıpsatankimse. *Çarşıya,pazaragetirilenşeyleritartıpvergisinitoplayangörevli. kantarcılık *Kantarcınınyaptığıiş. kantarıbelinde *gözüaçık,aldatılmaz. kantarıntopunukaçırmak *ölçüyükaçırıpaşırıdavranmak. kantariye *Çarşıya,pazaragetirilenşeylerdenalınantartıvergisi. kantarlama *Kantarlamakişi. kantarlamak *Kantarlaağırlığınıölçmek. *Düşünüptaşınmak. *Birinidenemek,sınamak. kantarlı *Ağırsövgü,ağırsövmek\"anlamınagelenkantarlıküfürvekantarlıyısavurmakdeyimlerindegeçer. kantarlıküfür *Ağırsövgü. kantarlık *Kantarölçüsündeolan. kantarma *Azılıatlarızaptetmekiçindillerinibastıracakbiçimdeyapılmışdemiraraç. kantaron *Kızılkantarongillerden,hekimliktekullanılan,sarıçiçekli,acıköklü,küçükbirbitki(Gentianalutca). *Birleşikgillerden,sarı,mavi,kırmızıçiçeklitürleribulunanotsubirbitki(Centaurea).Bucinsintahıl tarlalarındasıkrastlananmaviçiçeklibirtürü,peygamberçiçeği,belemir(Centaureacyanus). kantat *Kahramanlıkveyadinkonularındayazılıpbestelenenşiirveyabuşiirinorkestraeşliğindekitekveyaçok seslibestesi. Kantçı *Kant'ınfelsefesineilişkinveyaKantfelsefesiyanlısıolan. Kantçılık *Kantfelsefesiöğretisi. kantin *Kışla,fabrika,okulgibiyerlerdeyiyecekveiçecekmaddelerininsatıldığıyer. *Bugibikurumlardaişletilenveyalnızokurumabağlıkimselerinyemekyediğilokanta. kantinci *Kantinişletenkimse. kantincilik *Kantinişletmeişi. kantiyane *Kızılkantarongillerden,hekimlikteiştahaçıcıolarakkullanılanbirtürbitki(Gentiana). kanto *Tulûattiyatrolarındaoyundanöncegenelliklekadınsanatçılarınşarkısöyleyipdansederekyaptığıgösteri. *Bugösterisırasındasöylenenşarkı. kantocu *Kantosöyleyenkadın. kantoculuk *Kantocununyaptığıiş. kanton *İsviçreKonfederasyonunuoluşturandevletlerdenherbiri. kantonit *Doğalbakırsülfürü. kanun *Yasa. *Geçerliolankural. kanun *Dikdörtgenbiçiminde,birköşesikesik,yassıbirsandıküzerinegerilmiştellerdenoluşan,tırnakadıverilen çalgıçlarlaçalınanincesazçalgısı. kânun *Yılınilk(kânunuevvel)veson(kânunusani)ayı. kanunadamı *Yöneticiliğisırasındakanunlarauymaktanvazgeçmeyenkimse. kanundışı *Yasadışı. kanunhükmündekararname *BakanlarKuruluncayayınlananvekanundeğerindeolankarar. kanunkoyucu *Kanunyapmaveyakanunkoymayetkisiolan. kanunlâhiyası *Kanuntasarısı. kanunmaddesi *Kanun,tüzükveyönetmeliklerininayrıayrıhükümleriningösterenbölüm,bent,fıkra. kanunsözcüsü * \\343yasasözcüsü. kanuntasarısı *HükûmetinBüyükMilletMeclisinesunulmaküzerehazırladığıonaylanmamış,yürürlüğekonmamışkanun. kanunteklifi *MeclisüyelerininBüyükMilletMeclisinesunulmaküzerehazırladıklarıkanunörneği. kanunyoluyla *kanunagöre,kanununbelirttiğigibi. kanuncu *Kanunçalankimse,kanunî. *Kanunyapanveyasatankimse. kanunen *Yasagereğince,yasalolarak. kanunî *Yasayauygun,yasal,yasalı. kanunî *Kanunçalan,kanuncu. kanuniyet *Yasaolmagücünükazanma. kanuniyetkespetmek *yasaniteliğinikazanmak,yasadurumualmak,yasalaşmak. kanunlaşma *Kanunlaşmakişi,yasalaşma. kanunlaşmak *Yasalaşmak. kanunlaştırılma *Kanunlaştırılmakişiveyadurumu. kanunlaştırılmak *Yasalaştırılmak. kanunlaştırma *Yasalaştırma. kanunlaştırmak *Yasalaştırmak. kanunname *Yasakitabı. kanunsuz *Yasasıolmayan,yasasız. *Yasayaaykırı. kanunsuzluk *Yasayaaykırılık,yasasızlık. kanunuesasi *Anayasa. kânunuevvel *Aralıkayı. kânunusani *Ocakayı. kanyak *İspirtoderecesiyüksek,özelkokulu,sarımtırakrenktebirtüriçkininpatentadı,konyak. kanyon *Birakarsuyunkalkerlibiralandaoyarakoluşturduğuderin,darboğaz,kapuz. kaolin *Arıkil. kaolinit *Arıkilintemelmaddesinioluşturanhidratlıalüminyumsilikat. kaolinli *Birleşimindearıkilbulunan. kaos *Evrenindüzenegirmedenöncekibiçimdenyoksun,uyumsuzvekarışıkdurumu. *Karışıklık,kargaşa. kap *İçigaz,sıvıveyakatıherhangibirmaddeyialabilenoyuknesne. *Kapkacak. *Türlüşeylerintaşınmasıveyasaklanmasıiçinkullanılantorba,kılıf,çanta,sepet,sandıkvb. *Kapak,cilt. *Kabıniçindekiyemek,çeşit. kap *Gövdeyiomuzlarınüstündençepeçevresaracakbiçimdeyapılmışolanbirtürüstgiysisi. *Kadınlarıngiydiğikolsuzüstlük. kâp *Aşıkkemiği. kapkacak *Tencere,tava,sahangibimutfakeşyası. kapacık *Bkz.kapakçık. kapağıatmak *sıkıntısız,rahatbiryeresığınmak,kaçıpkurtulmak. kapak *Hertürlükabınüstünüörtmeyeveyabirdeliğikapamayayarayannesne. *Dolap,sandıkgibişeyleriörtmeyeyarayanparça. *Kitap,deftergibi şeylerinenüstünegeçirilenkılıf. *Biçilenağaçkütüklerininikiyanındançıkandüzgünolmayantahta. *Zıvanadaikidışyanparça. kapakatmak *aşırı,tıkabasadolmuşolmak. kapakbıçkıcısı *Kapakbıçkısındaçalışanişçi. kapakbıçkısı *Kabatahtalarıboylamasınabiçenvedüzelten,birkaçtesterelibıçkıtezgâhı. kapakkızı *Resimlidergilerinkapakresimleriiçinpozverengençkız. kapaktahtası *Biçilentomruğuntahtalarındanendıştakalantahtaparçası. kapaktakımı *Alafrangatuvaletlerdetuvaletiörtenkapak,oturakvevidalarınbütünü. kapaktaşı *Lâğım,suyoluvb.ningerekenyerlerindebırakılandeliğinüzeriniörtengenişveyassıtaş. *Mezarlardaenüsttebulunantaş. kapakyıldızı *Resimlidergilerinkapaksayfalarıiçinfotoğrafıçekilenünlükimse. kapakçık *Küçükkapak. *Yürekteveyadamarlardakanınveyabaşkasıvılarıngeridönmesiniönleyensupapdurumundaküçük kapak. kapaklanma *Kapaklanmakişi. kapaklanmak *Bulunduğuyerdenyüzüstüdüşmek. *(yelkenlitekne)Güçlürüzgârveyaansızıngelensağanaketkisiyledevrilmek. kapaklı *Kapağıolan. *Bkz.gizlikapaklı. kapaklık *Kapaktaşı. *Kapakyapmağaözgü. kapaksız *Kapağıolmayan. *Görgüsüz,terbiyesiz. kapalı *Kapanmışolan,açılmamış,mestur. *Geçilmezdurumdaolan. *(işyeriiçin)Çalışmasüresisonaermiş. *Başıörtülü(kadın)." }, { "text": "*Açıkvekesinsözkullanmadansöylenen,müphem. *Gizli,saklı. *Dışadönükyaradılıştaolmayan. *(giyecekiçin)Açıkolmayan. *(havaiçin)Bulutlu,karanlık. kapalıbölge *Ulaşım,ekonomi,nüfushareketleriveiletişimbakımındandışarıylabağlantısıbulunmayanyer. kapalıçarşı *Dükkânvearayollarınınüzeritonozvekubbelerleörtülüçarşı. kapalıdevre *İçindensürekliakımgeçenelektrikdevresiveyatelevizyonsistemi. kapalıduruşma *Mahkemedegörevlilerdenveizinliolanlardanbaşkasınınbulunmadığıduruşma. kapalıduruşmayapmak *duruşmalarıgizlisürdürmek. kapalıgeçmek *(birkonuda)önemlinoktayadeğinmemek. kapalıgişe *Bütünbiletlerisatılmışolan. kapalıhava *Bulutluhava. kapalıhece *Ünsüzlebitenhece:Kalk,bakgibi. kapalıkalpameliyatı *Kalbinfizyolojikçalışmasıdurdurulmadanyapılankalpameliyatı. kapalıkutu *İçindekinibellietmeyen,sırsaklayan. *Niteliğigizlikalan. kapalıolmak *işyapmamak. *ilgisizkalmak. kapalıoturum *Gizlicelse. kapalırejim *Dışülkelerleilişkikurmayansiyasîdüzen. kapalıtohumlular *Açıktohumlularlatohumlubitkileriiçinealanbitkilerâlemininbiraltşubesi. kapalıtribün *Açıksahadakispormüsabakalarındaseyircileriyağmurdanvegüneştenkorumakiçinözelolaraküstü kapatılmışbölüm. kapalıyerkorkusu *Darvekapalıyerlerdeduyulankaygıveyakorku,klostrofobi. kapalıyetişmek *toplumhayatınagirmeden,karışmadanyetişmek. kapalıyüzmehavuzu *Kapalıbirmekâniçinealınmış,suyuısıtılan,yüzmesporununyapıldığıhavuz. kapalılık *Kapalıolmadurumu. *Anlatımınaçıkvekesinolmamaözelliği,ipham. kapama *Kapamakişi. *Tazesoğanvemarullapişirilmişkuzuetiyemeği. *Üstbaş,giyecektakımı. *Kapatma. kapamacı *Hazırgiysitakımısatankimse. kapamaç *Kilit,sürgü,tokagibiunsurlarıkapalıtutmayayarayandüzenek. kapamak *Biraçıklığıörtmekiçin,birşeyi,açıkyerinüzerinegetirmek. *(havaiçin)Bulutlarlakaplanmak,sıkıntılıbirhâlalmak,birşeyingörünmesineengelolmak. *Geçişiengellemek. *Tıkamak,içinidoldurmak. *(su,elektrikiçin)Gelişinikesmek. *Çalışamaz,görevveişyapamazdurumagetirmek. *Üzerindedurmamak,birşeyüzerindekonuşmayıbırakmak. *Biryeresokupdışarıçıkmasınaengelolmak,hapsetmek. *Ortalıktanalıpsaklamak. *Karşılamak,denkgelmek. kapan *Bazıhayvanlarıyakalamakiçinkullanılan,hayvanınayağınındeğmesiyleişleyentuzak. *Düzen,hile. *Pazarasatılmaküzeregelenyiyecekmaddelerinintartıldığıresmîbüyük kantarvebukantarınbulunduğu yer. kapanduygu *Yalnızbaşınailerleyen,öbürhastalıklıdurumlarabağlıolmayanhastalık,idiopati. kapankapana *Alıcısıçok. kapankapana *birşeyinyağmaedildiğiniveyaçokucuzfiyatlasatıldığınıanlatır. kapankurmak *birhayvanıtuzağadüşürmekiçinkapanhazırlamak. kapanadüşmek(girmek,kısılmak,kaymak,tutulmakveyayakalanmak) *içindençıkılmazbirdurumadüşmek,elegeçmek. kapanadüşürmek(veyakıstırmak) *hileileyakalamak. kapanasıkıştırmak *birinizordurumdabırakmak. *birinidüzenleelegeçirmek. kapanca *Küçükkapan. *Düzen,hile. kapanca *Tütünfideleriniörtmekiçinkullanılanhasırveyaottanörtü. kapancı *Kapanınbaşındabulunangörevli,tartıcı. kapanık *Kapanmış. *İçkarartıcı,ruhsıkıcı. *Kaçınık. kapanıklık *Kapanıkolmadurumu. *İçkarartıcıolmadurumu. kapanınelindekalmak *çokistenirvearanırolmak. *birşeydenancakçabukdavranabilenleryararlanmak. kapanış *Kapanmakişiveyabiçimi. kapaniçe *Padişahveyüksekrütbelidinvedevletgörevlileriningiydiğikolsuz,genişyakalıkürk. kapanma *Kapanmakişi. kapanmak *Kapalıdurumagelmek. *Dışarıileilişiğinikesmek. *Çalışamaz,etkinliğinisürdüremezdurumagetirilmek. *Sonverilmek,kesilmek. *Yüzü,gövdesibiryeregelecekbiçimdeeğilmek. *Tatilegirmek. *(yaraiçin)İyileşmek. *(göziçin)Körolmak. *Gökyüzübulutlanmak. kapantı *Patlayıcıünsüzünoluşmasındanöncekiboğumlanmanoktasınınkapanması:Kap,kat,topgibi. kapari *Yemişindenturşuyapılangebreotununbiradı. kaparo *Peyakçesi. kaparovermek *birkimseyepazarlığındaanlaşılmışbirparanınküçükbirbölümünüöncedenvermek. kaparolu *Kaparosuolan. kaparosuz *Kaparosuolmayan. kaparoz *Yolsuzcaveyazorlaeldeedilenmal. kaparozcu *Yolsuzcaveyazorlabirininmalınıelegeçiren(kimse). kaparozculuk *Kaparozcuolmadurumu. kaparozlama *Kaparozlamakişi. kaparozlamak *Yolsuzcaveyazorlabirininmalınıelegeçirmek. kapasite *(birşeyi)İçinealma,sığdırmasınırı,kapsamagücü. *Birkondansatörünelektrikyığmasınırı,sığa. *Anlama,kavramayeteneği. kapasiteli *Kapasitesiolan. kapasitesiz *Kapasitesiolmayan. kapatılış *Kapatılmakişiveyabiçimi. kapatılma *Kapatılmakişi. kapatılmak *Kapatmakişinekonuolmakveyakapatmakişiyapılmak. *Ortadankaldırılmak,feshedilmek. *Biryerdetutulmak,hapsedilmek. kapatış *Kapatmakişiveyabiçimi. kapatma *Kapatmakişi. *Birerkeklenikâhsızyaşayankadın,kapama,metres. *Yolsuzolarakdeğerindenaşağıeldeedilmiş(mal). *Basketbolda,elindetopolmayanbiroyuncunun pasalmasınaveyailerlemesineengelolma. kapatmak *Kapamak. *Yolsuzolarakbirmalıdeğerindenaşağıbirkarşılıklaeldeetmek. *Birkadınlanikâhsızyaşamak. *Yayımınıyasaketmek,yayımınasonvermek. *Bütünmasraflarıüzerinealıpisteğidoğrultusundavebaşkalarınıiçerialmadaneğlenmek. *Bitirmek,unutturmak,sözedilmesiniengellemek. kapattırma *Kapattırmakişi. kapattırmak *Kapatmakişinibirineyaptırmak. kapçak *Uzunsaplıbüyükkanca. kapçık *Küçükkap. *Kovan. *Tahıltanelerindeçanak. kapçıkmeyve *Meşepalamudu,cevizgibiaçılmayan,tektanelikurumeyve. kapçıklı *Kapçığıolan. kapelâ *Şapka. kapı *Biryeregiripçıkarkengeçilenveaçılıpkapanmadüzeniolanduvarveyabölmeaçıklığı. *Buaçıklıktakiaçılıpkapanankanat. *Gelir,geçim,kısmetsağlayanyer,kaynakveyaimkân. *Gidereyolaçanihtiyaç. *(tavlaoyununda)İkipulüstüstegetirilerekkarşıoyuncununohaneyikullanmasınaengelolanyer. *Evgezmesiiçingidilenyer. *Devletdairesi. *Çokyakınzaman. *Resmîdaire. kapı(bir)komşu *bitişikteoturankomşu. kapıaçmak *birşeyinsözünüetmekveyabirişebaşlamak. *pazarlığaçokyüksekbirfiyatlabaşlamak. kapıağası *Avdışındapadişahınyanındabulunaniçağalarınenbüyüğüolangörevli. *Sadrazamkapısınıniçdüzeninisağlamaklayükümlügörevli. kapıağzı *Kapınınhemenyanı. kapıalmak(veyayapmak) *tavlaoyunundabirhaneyeüstüsteikipulgetirmekveohaneninkarşıoyuncutarafındankullanılmasını engellemek. kapıaralamak *birkonuyagirişyapmak,karşısındakinihazırlamak. kapıaramak *evziyaretiyapmakistemek. kapıbacaaçık(veyakilitli) *korunmasızveyakorunmuş(yer). kapıçuhadarı *Osmanlıdevletteşkilâtındaayakişlerinde,özelliklepostacılıkgörevindekullanılankimse. kapıdışarıetmek *kovmak,dışarıatmak. kapıduvar *Çalındığındaaçılmayankapı;sessedaçıkmayanyer. kapıgibi *irivücutlu(kimse). kapıhalkı *Sadrazam,vezir,eyaletvalileri,beylerbeylerigibidevletbüyükleriyanındahizmetgörenkimselereverilen genelad. *Zenginvebüyükbirevdeçalışanlarınbütünü. kapıkadar *eniveuzunluğuçokolan. kapıkâhyası * \\343kapıkethüdası. kapıkapamaca *Tamamıyla,toptan,hepsi,hepbirden. kapıkapıaramak *heryeriaramak. kapıkapıdolaşmak(veyagezmek) *evevgezmek. *herdevletdairesinebaşvurmak. kapıkarşı *birbirineçokyakınikikomşudurumu. kapıkethüdası *Osmanlıegemenliğialtındakibeyliklerin,yabancıdevletlerin,eyaletvalilerinin,vezirvebeylerbeylerinin devletleilgiliişlerinebakangörevli. kapıkolu *Kapıyıaçmayaveyakapamayayarayan,genelliklemetaldenyapılmışnesne. kapıkomşu *Biribirineçokyakınveyaaynısokakiçindeeviolankomşu. kapıkulu *Osmanlılarda,devlettenödenekalan,sürekligörevyapanatlıveyayaaskerlerdenoluşanteşkilât. kapımandalı *Kapınınkapalıtutulmasınayarayandemirveyatahtadanaraç. *İşekarıştırılmayan,kendisineönemverilmeyenkimse. kapıoğlanı *Kapıçuhadarıyamağı. *Elçiliklerdeçevirmenyardımcısı. kapıperdesi *Rüzgârvesoğuktankorunmakiçin,kalınkumaştanveyaderidenyapılmışörtü,perde. kapıtokmağı *Kapıyıçalmaktakullanılanmetalparça. kapıyapmak *birşeyistemekveyasöylemekiçinkarşısındakiniöncedenbaşkasözlerlehazırlamak. *evgezmesiyapmak. *(tavlaoyununda)birhaneyeüstüsteikipulgetirerekkarşıoyuncununpullarınınilerlemesineengelolmak. kapıyoldaşı *Aynıyerdevegörevdeçalışanlardanherbiri. kapıcı *Daire,otel,apartmangibibüyükyapılardabekçilik,temizlik,alışverişgibiişlerlegörevlikimse. *Osmanlıdevletteşkilâtındasaraykapılarınıbekleyengörevlisınıfı. kapıcık *Yumurtacığıntepesindebulunanveyumurtacıkzarlarınıniyicebitişmemesindenoluşanağız. kapıcılık *Kapıcınınişi. kapıdakalmak *içerigirememek. kapıdançevirmek *geridöndürmek,kabuletmemek. kapıdankovsanbacadandüşer *yüzsüz,arsızkimseleriçinsöylenir. kapıkule *Eskikalevesaraylardaikiyanındakorunmakuleleribulunananıtsalkapı. kapılandırma *Kapılandırmakişiveyadurumu. kapılandırmak *Kapılanmasınısağlamak. kapılanma *Kapılanmakişi. kapılanmak *Birişegirmek;oişteuzunsürekalmak. kapılaryüzüne(üzerine,üstüne)kapanmak *istenilenşeyeulaşmaimkânıverilmemek. kapılarıaçıktutmak *herhangibirkonudailişkiyikesmedenanlaşmaortamınısürdürmeyeçalışmak. kapılarıkapamak" }, { "text": "*bütünilişkilerikesmekveyaanlaşmaortamınıortadankaldırmak. kapılgan *Kolaycaetkilenen,herşeyeçabukkapılan. kapılganlık *Kapılganolmadurumu. kapılı *Kapısıolan. *Birişteçalışan;özellikleresmî birişteçalışan. kapılış *Kapılmak işiveyabiçimi. kapılma *Kapılmakişi. kapılmak *Kapmakişinekonuolmak. *Sürüklenmek. *Birinegüvenipboşbulunarakaldanmak. *Tutulmak,bağlanmak. *Birşeyinveyakimseningüçlüetkisindekalmak. kapınınipiniçekmek *Bkz.kırkkapınınipiniçekmek. kapıpkoyuvermek *ihmaletmek. kapısıaçık *konuksever. kapısıaçık *Heristeyeningeldiği,konukolduğuyer. kapısınakilitvurmak *girilipçıkılmasınıönlemekiçinbiryerikapamak. *biryerinçalışmasınasonvermek. kapısınıaşındırmak *yanınaçoksıkgitmek. kapısınıçalmak *(birine)başvurmak. kapısınıyapmak *Bkz.kapıyapmak. kapısız *Kapısıolmayan. *Birişiolmayan. kapış *Kapmakişiveyabiçimi. *Kapışma. kapışkapış *Büyükbiristekgöstererek. kapışkapışgitmek *çokçabuksatılmak,çokistenirolmak. kapışkapışyapmak *üstüneatılmak,rağbetgöstermek. kapışılma *Kapışılmakişi. kapışılmak *Kapışmakişiyapılmak. *Çokistenilmek. kapışma *Kapışmakişi. kapışmak *Birliktebirşeyinüzerineüşüşüpaceleylealmak,kapmak. *Kavgayatutuşmak. *Kavgayagirmek. *(güreşte)Hırslagüreşegirmek. kapıştırma *Kapıştırmakişi. kapıştırmak *Kapışmakişiniyaptırmakveyabuişinyapılmasınasebepolmak. kapıyadayanmak *gelipçatmak. *birşeyeldeetmekiçinbiryeri,birkimseyizorlamak,gözkorkutmak. kapıyıaçmak *birişeveyabirkonuyaöncelikliolarakbaşlamak. *biriştebaşkalarınaörnekolmak. kapıyıbüyükaçmak *çokmasraflıbirişegirişmekveyahesapsızharcamak. kapıyıgöstermek *kovmak,uzaklaştırmak. kapik *Rubleninyüzdebirideğerindekipara. kapital *Sermaye,anamal. kapitalist *Sermayedar,anamalcı. kapitalistleşme *Kapitalistleşmekdurumu. kapitalistleşmek *Kapitalistdurumagelmek. kapitalistleştirme *Kapitalistleştirmekişi. kapitalistleştirmek *Kapitalistdurumagetirmek. kapitalizasyon *Anaparayadönüştürmekişi. kapitalizm *Anamalcılık. kapitone *İçipamukveyayünvatkailedoldurularakdikilmiş,döşemelikveyagiyimeşyasıyapımındakullanılan kumaş. *Bukumaştanyapılmışveyabubiçimdedikilmiş. kapitülâsyon *Birülkedeyurttaşlarınzararınaolarakyabancılaraverilenayrıcalıkhakları. kapkaç *Kapıpkaçmakyoluylayapılanbirçeşithırsızlık. kapkaççı *Bellietmedenparavb.şeyleriçalıpkaçan(kimse). *Üstünkörü işgören,işegerekenönemivermeyen,baştansavma,alelâde. kapkaççılık *Kapkaççıolmadurumu. kapkara *Heryanıkara. *Kömürgibikara,simsiyah. kapkaranlık *Çokkaranlık. kaplam *Birkavramınveokavramıdilegetirenteriminiçerdiğivarlıklarınvebireyselolaylarınbütünü,kapsam, şümul. kaplama *Kaplamakişi. *Birşeyindışınasüslemeveyakorumaamacıylageçirilenbaşkamaddedenkat. *Üstüherhangibirbaşkamaddeylekaplanmışolan. *Kalınlığı5mmdenaz,inceağaçlevha. kaplamacı *Gümüş,altıngibideğerlimadenlerlekaplamaişiyapankimse. kaplamacılık *Kaplamacıolmadurumu. *Kaplamacınınişiveyamesleği. kaplamak *Heryanınıörtmek,istilâetmek. *Çepeçevresarmak. *Birkabın,birkılıfın,birörtününiçinealmak. *Yayılıpdoldurmak,etkisindebırakmak. *Bastırmak. *Biryüzeyidöşemek,başkabirnesneileörtmek. *Kaplamaadıverileninceağaçlevhaları,değişikyöntemlerlehazırlanantablalarayapıştırmak. *Birmadenibirbaşkamadenlekimyasalbiryöntemleörtmek. *Birkimseninveyabirşeyinnitelikleriherkesçebilinirolmak. *(duygulariçin)Doldurmak. kaplamalı *Birşeylekaplanmış. kaplamalımobilya *Yüzeyleriağaç,plâstikvebenzerilevhalarlakaplanmışmobilya. kaplamlı *Birçokşeylerikaplamıiçinealan. kaplamsal *Kavramlailgilibütünözellikleribiraradabulunduran. kaplamsallık *Kaplamsalolmaözelliği. kaplan *Kedigillerden,eninesiyahçizgili,koyusarıpostuolan,Asya'dayaşayançevikveyırtıcıhayvan(Felistigris). kaplanatlaması *Çiftayaklasıçrayıpkazanılanuçmahızıylaaraçveyacanlıengellerüzerindenaştıktansonra,karşıdaki yardımcınınomuzlarınadayanıp,hızkeserekayaküstüdüşme. kaplanböcek *Başkaböceklerlebeslenerektarımiçinçokyararlıolankaplanböceklerfamilyasınınörnektürü(Cicindela campestris). kaplanböcekler *Çokzararlıböceklerioburcaavlayarak,bitki,hayvanveinsansağlığınayardımcıolan,güzelrenkli,kın kanatlıböceklerfamilyası. kaplanderisi *Derisanayiindeçoktutulanvekadıngiysisiyapımındakullanılanderi. kaplanboğan *Boğanotununbirtürü,itboğan(Aconitumnapellus). kaplanış *Kaplanmakişiveyabiçimi. kaplanma *Kaplanmakişi. kaplanmak *Kaplamakişiyapılmak. kaplatış *Kaplatmakişiveyabiçimi. kaplatma *Kaplatmakişi. kaplatmak *Kaplamakişiniyaptırmak. kaplayış *Kaplamakişiveyabiçimi. kaplı *Kaplanmışolan. *Altındakinigöstermeyecekkadarçokolan. *Kabıolan. kaplıca *Ilıca. kaplıca *Taneleriufakbircinsbuğday(Triticummonococcum). kaplıcalık *Kaplıcayauygun,kaplıcadakullanmayayarayan(şey). kaplık *Kapkacakkoymayayarayanyer. *Defter,kitapgibişeylerikaplamayayarayan. *Herhangibirkapdolduracakkadarolan. kaplumbağa *Kaplumbağalardan,çoksertvekemiksibirkabukiçindeyaşayan,ağıryürüyüşlü,dörtayaklı,sürüngen hayvan(Testudo). kaplumbağagibi *soğukkanlıveyavaşhareketedenkimseleriçinkullanılır. kaplumbağayürüyüşü *Çokağıryürüyüş. kaplumbağalar *Sürüngenlerden,karavedenizkaplumbağalarınıntürlücinsleriniiçinealantakım. kapma *Kapmakişi. *Hileileeldeedilen. kapmaca *Kapma. *Bkz.köşekapmaca. kapmak *Birdenbireyakalayarak,çekerekalmak. *Isırıpparçalamak. *Koparmak,kıstırmak. *İşitirişitmezveyagörürgörmezbellemekveöğrenmek. *(yeriçin)Ayırmak,tutmak. *Bulaşmışolmak,geçmek. kapnisit *Hidratlıdoğalalüminyumfosfat. kaporta *Kaputveyaönkapak(otomobilde). *Motorlutaşıtlardabütüntaşıtıörten,genelliklesacdanyapılmışörtü. *Gemiiçininaydınlanmasıvehavaalmasıamacıylagüvertedeaçılmışbulunancamekânlıyer. kaportacı *Otomobilkaportalarınıonaranusta. kaportacılık *Kaportayapmaveyaonarmaişi. kapriçyo *Çalgıveyasesiçinbestelenmiş,serbestbiçimdeparça. kapris *Geçici,düşüncesizce,değişkenistek. kaprisyapmak *değişken,geçiciisteklerdebulunarakhuysuzcadavranmak. kaprisli *Kaprisiolan. kaprissiz *Kaprisiolmayan. kapsam *Sınırlarıiçinebaşkakonularıveyaanlamlarıalmadurumu,şumul. kapsama *Kapsamakişi. kapsamaalanı *Telsiztelefonlardakonuşmanınyapılabileceğialan. kapsamak *İçinealmak,sınırlarıiçinealmak,şamilolmak. kapsamınaalma(veyaalınma) *içinealma(alınma), şümullendirme(şümullendirilme). kapsamınıgenişletmek *(birşeyin)sınırlarıiçinegirenöğelerigenişletmek,şümullendirmek. kapsamlı *Kapsamıolan. *Kapsamıgenişolan, şümullü. kapsayıcı *Bütünözelikleriveincelikleriiçinealantanım,kısırdöngükarşıtı. kapsız *Kabıolmayan. *Kaplanmamışolan. kapsül *Şişekapağı. *Ateşlisilâhlardahorozunveyaiğneninçarpmasıylaateşalan,birtürözelbarutladolu,küçük,yuvarlak metalparça. *Oyuncaktabancalardakullanılan,şeritbiçimindeikikâğıttabakaarasınakonmuşpatlayıcımadde. *Lâboratuvarlardakullanılanyarımkürebiçimindekikap. *Bazıbitkilerdetohumlarıiçindetaşıyankurukabuk. *Birorganıveyayapıyıçevreleyenkesebiçimindezar. *Bazıilâçların,kolayyutulmaküzereiçinekonulduğu,ilâcınyapısınıetkilemeyenjelâtindenkap. *Raflımobilyalardaraflarıtaşımakiçinyantablalaraaçılandeliklereçakılanortasıdelikvesilindirbiçimli metalveyaplâstikaraç. *Oturmamobilyalarının,masa,sehpagibieşyalarınayaklarınınaltınaçakılan,genellikleüçtırnaklıveya ortadançivili,tepesibombeli,kalınsacdanpresyapılarakeldeedilenaraç. kaptan *Gemiyönetimiyleilgilienyüksekgörevli. *(sporoyunlarında)Takımbaşı. *Kaptanpilot. *Balkanlardaçetesavaşıyapanmilisgücündeçarpışankimse,efe. kaptanköprüsü *Kaptanıngemiyiyönettiği,gemininüstkatındabulunanbölüm. kaptanköşkü *Kaptanköprüsü. kaptanpaşa *Bkz.kaptanıderya. kaptanpilot *Uçakkomutanı. *Şehirlerarasıyolcuotobüslerindesürücü. kaptanıderya *Osmanlıdevletindedenizkuvvetlerininenbüyükaskerîveidarîâmiri. kaptanlık *Kaptanolmadurumu. *Kaptanmesleğiveaşaması. kaptıkaçtı *Yolcutaşımaktakullanılanmotorluküçüktaşıt. *İskambilkâğıtlarıylaoynananbirtüroyun. *Kapıpkaçarakyapılanhırsızlık. kaptırma *Kaptırmakişi. *Marangozluktakullanılanküçükeltesteresi. kaptırmak *Elegeçirmesine,kapmasınayolaçmak. *Vücudunherhangibirorganı,birkazasonucundamakinetarafındanezilmekveyakoparılmak. *Yanlışbirdavranışsonucubirineuygunimkânısağlamak,fırsatvermek. *Elindenkaçırmak. kapuçin *Lâtinçiçeği. kapuska" }, { "text": "*Etlilâhanayemeği. kaput *Askerpaltosu. *Otomobil,kamyongibimotorlutaşıtlardamotoruörtenaçılırkapanırbiçimdeyapılankapak,kaporta. *Cinsî ilişkilerlegeçebilecekhastalıklardankorunmakveyakadınıngebekalmasınıönlemekiçinerkeklerin kullandığıince,saydambirçeşitkılıf,prezervatif,kondom. kaput *İskambildehiçelvermedenyenme. *Kötü,bozuk. kaputbezi *Pamuktandüzdokuma,Amerikanbezi. kaputetmek *kâğıtoyunundakarşısındakiniteksayıalmakimkânındanyoksunbırakmak. kaputgitmek(veyaolmak) *kâğıtoyunundahiçbirsayıalamamak. *hiçbirsınavıverememek. kaputluk *Kaputyapmakiçinkullanılacak(kumaş). *Kaputlarınkonulduğuyer. kapuz *Darvederinboğaz,geçit. *İçinegirilmeyensıkorman. kapüşon *Başlık. kar *Havadabeyazvehafifbillûrlarbiçimindedonarakyağansubuharı. kâr *Alışverişişlerininsağladığıparakazancı. *Yarar,fayda. *Maliyetfiyatıylasatışfiyatıarasındakifark. karbaykuşu *İskandinavyavekuzeyküredeyaşayankoyurenkbeneklibüyükbaykuş(Nyctesscandica). kârbırakmak *kazançgetirmek. karçiçeği *Süsengillerden,beyazvepembeçiçekleraçansoğanlıbitki(Leuconium). kardikeni *Dişotugillerden,pembeçiçeklibirtürçalı(Acantholimonechinus). kâretmek *kazançeldeetmek,yararsağlamak. *etkiyapmak. *iyigelmek,etkisiiyiolmak. kâretmemek *yararıolmamak,etkiyapmamak. kârgetirmek *birşeyparakazandırmak. kargibi *temiz,beyaz. kârhaddi *Kazançsınırı. karhelvası *Pekmezkarıştırılmışkar. *İcatedenlerinbilebeğenmediklerişey. karispinozu *AsyaveAvrupa'nınyüksekyerlerinde,karlıkbölgelerdeyaşayanserçeyebenzerküçükötücükuş (Montifringillanivalis). kârkoymak *birşeyinmaliyet fiyatıüzerinekârpayınıkatmak,kazançkoymak. karkuşu *Serçegillerden,karlıdağlarındoruklarındayaşayan,bacaklarıveparmaklarıtüylübirkuş(Plectrophenax nivalis). karkuyusu *Yazınkullanılmaküzereiçindekarsaklanankuyu,karlık. kârmerkezi *Birişletmeninveyaşirketinkendikârveyazararlarındansorumluolarakçalışan,yerinegöretamamen bağımsızdavranabilenbirimi. kârpayı *Herhangibirmalınmaliyetfiyatıüzerinekonulanvesatıcıyakalankazanç. *Birişletmeninmaliyetgiderlerivezararlarıçıkarıldıktansonrakalannetkârınpaysenedibaşınadüşen bölümü,temettühissesi. kârpaylaşımı *Birişletmeninveşirketinyılsonukârlarındançalışanlarına,birteşvikyöntemiolarak,payverilmesi. karsapanı *Kayarkenkayakuçlarınıbirbirineyaklaştırma,arkauçlarınıisebirbirindenuzaklaştırmaylasağlanan frenlemedurumu. karyağmak *karyeredüşmek. kârzararınkardeşidir *ticarettesadecekâretmekdüşünülmez,zarardaedilebilir. kara *Yeryüzünündenizleörtülüolmayanbölümü,toprak. kara *Enkoyurenk,siyah,ak,beyazkarşıtı. *Burenkteolan. *Esmer. *Çoğukeztürbelirtmeyeyarar. *Kötü,uğursuz,sıkıntılı. *Yüzkızartıcıdurum,leke. karaağızlı *Karaçalıcı,iftiraeden. karabaht *Karayazı. karaborsa *Piyasadaolmayanmalıngizliceyüksekfiyatlaalınıpsatılmasıişi. karaborsacı *Karaborsacılıkyapankimse. karaborsacılık *Karaborsacıolmadurumu. karaborsayadüşmek *birmalgizlicealınıpsatılırolmak. karaboya *Zaçyağı,sülfürikasit. karabulut *Koyuesmerrenktebüyükyağmurbulutu,nimbus. karacahil *Çokcahil. karacümle *Aritmetiktedörtişlem. karaçalmak *birineiftiraetmek. karaçavuş *Birtürüzüm. karadamaklı *İnatçı,aksi. karadavar *Heryaştakikılkeçiveyakılkeçisürüsü. karadüzen *Halkmüziğindebağlamaçalıştürlerindenbiri. karaelmas *Kayalarıdelmektekullanılansiyahelmas,karbonado. *Madenkömürü. karaet *Kastanoluşanyağsızet. KaraEvli *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. karafırın *İçindeodunyakılmaksuretiyleekmekpişirilen,yüksekateşedayanıklıtuğlalardanyapılmışvepişirme süresimodernfırınlardandahauzunolanfırın,taşfırın. karagün *Üzüntülü,sıkıntılızaman. karagündostu *Sıkıntılıgünlerdededostluğunusürdürenveyardımcıolankimse. karahaber *Ölümveyafelâkethaberi. *Kötü,üzücüveyasıkıntıyaratanhaber,bilgi. karahabertezduyulur *kötühaberçabukduyulur. karahumma *Tifo. karaiklimi *Geceilegündüz,yazilekışarasındalisıcaklıkfarkıçok,yağışıaziklim. karakafalı *BatıAvrupaülkelerindekiinsanlarınoralardaçalışanTürkişçilerinetaktıklarıad. karakalem *Resimyapmadakullanılankömürkalem. *Kömürkalemiyleyapılan(resim). karakaplıkitap *Tanıkolarakalınankitap. karakaradüşünmek *çoküzüntülüolmak,düşünceyedalmak. karakaş *Kaşlarıkaravegürolan. karakedigeçmek *birbirindensoğumak,aralarınasoğuklukgirmek. karakehribar *Süseşyasıyapımındakullanılanparlak,siyahlinyit,oksidiyontaşı. karakeme *Yermantarı. karakış *Kışortası,kışınen şiddetlizamanı,zemheri. *Çoksıkıntılıdurumveyazaman. karakoca *Saçıağarmamışyaşlıkimse. karakovan *Arılarınfennîkovanyerineiçinepetekoluşturduklarısazdan,çamurdanveyasepettenkovan. karakullukçu *Yeniçeriocağıbölüklerindeodalarıveodayagelenkonuklarınayakkabılarınıtemizlemek,yemekkaplarını yıkamakgibiişlerlegörevlier. karakurbağası *Kurbağalardan,karalardayaşayan,yumurtalarınısuyabırakanamfibyum. karakuru *Esmervezayıf. karakusmuk *İçindebolkarakanbulunankusmuk. karakutu *Uçaklardapilotlarınkonuşmalarınıvekuledengelenmesajlarıalıpsaklayanbiraraç. karakuvvet *Dinbağnazlığınınoluşturduğugericivetehlikeligüç. karakuvvetleri *Birülkeyikaradangeleceksaldırıvetehlikeyekarşıkorumakamacıilekurulanaskerîteşkilât. *Silâhlıkuvvetleriçindeyeralankaraordularınıntümü. karaliste *Zararlıveyasakıncalıdiyebelirlenenveyacezalandırılmalarıdüşünülenkimselerinlistesi. karamaşa *Zayıf,esmer,ufaktefekkadın. karamili *1609muzunluğundakiölçü. karamizah *Yalnızgüldürmeyideğil,dahaçokdüşündürmeyiveyergiyiamaçlayanmizah. karapara *Yasadışıyollardansağlanankazanç. karapazar *Piyasadaolmayanmallarıngizliolarakyüksekfiyatlasatıldığıyer. karasaban *Derineinemediğiiçintoprağınaltınıgereğikadarüstünegetiremeyenilkelbirsaban. karasarı *Sarıyaçalansiyah. karasevda *Umutsuzvegüçlüaşk. *Kişininbelirlibirsebepolmadançöküntüdurumunagiripçevredengelenuyaranlarakapanması,güçlüsuç vegünahduygularıiçinedüşmesidurumu,malihulya,melânkoli. karasevdalı *Karasevdayatutulmuş,melânkolik. karasu *Ağırakansu. karasuları *Birdevletindenizkıyılarıboyuncaegemenliğialtındatuttuğubelligenişliktesuşeridi. karasürmek *Bkz.karaçalmak. karatahta *Okullardatebeşirleüzerineyazıyazılan,çoğutahtadan,siyahvegenişlevha. karatren *Tren. karavapuru *Demiryolutaşıtı. karayağız *Sağlıklı,gürbüz,güçlü. karayazı *Kötütalih,karabaht. karayel *Kuzeybatıdanesen,genelliklesoğuk,bazenfırtınaniteliğindeyel,keşişlemekarşıtı. karayeli *Yazgecelerikaradandenizedoğruesenyel. karayer *Mezar,sin,gömüt. karayolu *Yerleşimmerkezlerinikaradanbirbirinebağlayanyol. karayosunları *Çiçeksizbitkilersınıfından,nemliyerlerdeyetişen,birleşimveyasporvermeyoluylaüreyen,pekçoktürleri bulunanbirbitkifamilyası. karayosunu *Çayırveormanlardayumuşakbirbitkioluşturançiçeksizbitki,temriye. karayüz *Utançverici,yüzkızartıcıdurum. karayüzlü *Suçlu,lekeli,günahkâr. karaağaç *Karaağaçgillerinörnekbitkisiolan,kerestesideğerlibirağaç(Ulmus). karaağaçgiller *İkiçeneklilerden,yapraklarıdişli,çiçekleridemetdurumundavemeyvelerikapçıkmeyveolan,karaağaç, çitlembikgibicinsleriiçinealanbitkifamilyası. karaardıç *GüneyAvrupa'dayetişenbirardıçtürü(Juniperussabina). karaasma *Loğusaotu,zeravent. karabacak *Pancarfidelerindegelişerek,fideninölümüneveyacılızkalmasınayolaçanveyerleştiğibölgelerikara beneklerleörtenasklımantar. *Bumantarınsebepolduğuhastalık. karabakal *Karatavukgillerden,kararenkliardıçkuşu(Tutrduspilaris). karabaldır *Baldırıkara. karabalık *Tatlısukayası. karaballık *Birtakımböceklerinçıkardıklarışekerlisıvıyayapışarakyaprak,filizvemeyvelerinkurumkarasıbirrenkte kaplanmasınayolaçanilkelmantar. *Bumantarınsebepolduğuhastalık. karabasan *Sıkıntılıvekorkuludüş,kâbus. *Birkimseniniçindebulunduğukarmakarışık,sıkıntılıruhdurumu. karabaş *Rahip,keşiş. *Evlenmemiş,evlenmekistemeyenerkek. *Çobanköpeği. *Kışadayanıklısertbuğday. *Ballıbabagillerden,çiçeklerimaviveyamenekşerengindebaşakçıklardurumundaolan ıtırlıbirbitki (Lvendulastaechas). *Birhücreliözelbirasalağın,hindininkaraciğerineyerleşerekyaptığı,büyükölçüdeölümlereyolaçan kümeshastalığı. karabatak *Karabatakgillerden,balıklabeslenen,gagasıuzunvesivri,karatüylübirdenizkuşu(Phalacrocorax). karabatakgibi *birgörünüpbirortadankaybolan(kimse). karabatakgiller *Leyleksilertakımının,örnekhayvanıkarabatakolanbirfamilyası. karabet *Yakınlık. *Hısımlık. karabiber *Karabibergillerinörnekbitkisiolan,zeytinsi,meyvelerintaneleriyuvarlak,yapraklarıkalpbiçiminde, tırmanıcıbirbitki(Pipernigrum). *Bubitkininbaharatolarakkullanılankuruvesiyahtanesi. *Sevimliveufaktefekesmergüzeli. karabibergiller *Taçsızikiçeneklilerden,karabiberletürleriniiçinealanbirbitkifamilyası. karabina *Namlusugenellikleyivli,kısavehafifbirtüfek. karabinyer *İtalyanjandarmalarınaverilenad. karabuğday *Karabuğdaygillerden,tohumlarıiçinyetiştirilen,biryıllıkbitki(Fagopyrum). karabuğdaygiller *Taçsızikiçeneklilerden,ravent,kuzukulağı,kurtpençesi,çobandeğneğivekarabuğdaygibisapları boğumlu,çiçekleribaşakveyasalkımdurumundabazıtürlerihekimliktekullanılanbitkileriiçindetoplayanbir" }, { "text": "familya. karaburçak *Baklagillerden,hayvanyemivegübreolarakkullanılanbirtür,küşne(Ervumervilla). karaca *Rengikarayayakınolan,esmer. karaca *Geyikgillerden,boynuzlarıküçükveçatallıbiravhayvanı(Capreolus). karaca *Üstkol. karacadarısı *Buğdaygillerden,hayvanlarayedirilmekiçinekilenbirbitki(Panicummilliaceum). karacakemiği *Bkz.kolkemiği. karacakuruca *Esmer,zayıfveçelimsizbirbiçimde. karacaot *Birçöplemetürü(Helloborusniger). *Çörekotu. karacı *Karakuvvetlerinebağlı(subay,astsubayveyaer). karacı *Birineişlemediğibirsuçuveyakendisindebulunmayanbirayıbıyükleyen,karaçalan,iftiracı,müfteri. karacılık *Karacıolmadurumu,müfterilik,iftira. karaciğer *Karınboşluğununsağındabulunan,ödsalgılayan,şekerdepolayan,iri,açıkkahverengiorgan. karaçalı *Hünnapgillerden,kurakyerlerdeyetişen,çiçeklerialtınsarısırenginde,dikenlibirbitki,çalıdikeni(Paliurus spinosa). *İkikişininarasınagirerekilişkileribozankimse. karaçalılık *Karaçalısıçokolanyer. karaçam *Birtürçam(Pinusnigra). Karaçayca *KaracaylılarınkonuştuğuTürkdilininbirkolu. karaçayır *Buğdaygillerden,çimenbiçimindeveyagenişçayırolarakyetiştirilenbirparkbitkisi(Lolium). Karaçaylı *Karaçayhalkındanolan(kimse). karadaölümyok *bundansonraherhangibirsıkıntıilekarşılaşmaihtimaliyok. Karadağlı *Karadağhalkındanolan(kimse). karadağlı *Birtürtoplutabanca. Karadeniz'degemilerinmibattı? *çokdüşüncelivedurgungörünenkimseleresöylenir. karadul *Sokmasıbüyükacıveren,iri,esmer,zehirliörümcek(Latrodectusmactans). karadut *Siyahrenkteolandut. karafa *Uzunboyunlu,kulpsuzküçükrakısürahisi. karafaki *Bkz.karafa. karafatma *Kınkanatlılardan,böcek,kurtvesümüklüböceklerlebeslenen,tarımayararlı,parlasiyahrenklibirböcek (Carabus). karagevrek *Birçeşitüzüm. karagöz *Devederisindenveyamukavvadankesilipboyanmışinsanbiçimlerinibeyazbirperdeüzerinearkadanışık vererekyansıtmayoluylaoynatılanoyun. *(ilkharfbüyük)Buoyundahalkgörüşünüveduyuşunuverenkimse. karagöz *İzmaritgillerden,25-30cmuzunluğunda,enli,bozrenkli,beyazetlibirbalık(Sargussargus). karagözoynatmak *komikbirdurumyaratmak. karagözcü *Karagözoyunuoynatankimse,hayalî. *Karagözoyunundakullanılanboyanmışinsanbiçimleriniyapıpsatankimse. karagözcülük *Karagözcününmesleği. karagözlük *Güldürüpeğlendirecekdavranış. karagözlüketmek *güldürüpeğlendirecekdavranışlardabulunmak. karagül *Karakul. karağı *Ateşkarıştırmayayarayan,eğriuçludemirçubuk. karağı *Tavukkarası. karahalile *DoğuHindistandayetişenbirbitkininolgunlaşmasındaöncetoplananvekurutulan1-3cmuzunuluğunda, iğbiçimindesiyahrenkli,sert,kokusuztaneleri(FructusMyrobalani). Karahanlı *OrtaAsya'dakurulmuşeskibirTürkdevletivebudevletikuransoy. karahindiba *Birleşikgillerden,uzunvedişliyapraklı,çiçeklerisarıvekömeçbiçimindebirbitki(Taraxacum). karaiğne *Birçeşitiğnelikarınca. Karaim *ÇoğunluğuTürksoyundanolanveçoğuPolonyaveLitvanyatopraklarındaoturanbirMusevîtopluluğu, Karay. Karaimce *KaraimTürkçesi,Karayca. karakabarcık *Karayanık,yanıkaraşarbon. karakaçan *Eşek. karakafes *Sığırdiligillerden,çiçekleribeyazvemenekşeyeçalarkırmızırenkte,eczacılıktakullanılanbirbitki,eşek kulağı(Symphytum). Karakalpakça *KarakalpaklarınkonuştuğuTürkdilininbirkolu. karakarga *Kuzgun. karakaş *Vücudubeyaz,ağız,burun,gözetrafı,kulakvetırnaklarısiyah,bazenvücutlarındadasiyahlekeler bulunan,yağlıkuyruğununuçkısmıakkaramanlaragörefazlasarkıkvedahaziyadeGüneyDoğuAnadolubölgesinde yetiştirlenbirtürkoyun. karakavak *35myekadaryükselebilen,kabuğukoyurenklibirkavaktürü(Populusnigra). karakavuk *Hindiba. karakavza *Yabanhavucu. karakeçi *Sazanabenzerbirtatlısubalığı(Barbusfluviatilis). *Kılkeçisi. karakılçık *Kılçıklarısiyaholan,kırmızıveyabeyaz,serttanelibuğday. karakol *Güvenliğisağlamaklagörevlikimselerinbulunduğukonut. *Huzuruvegüvenliğisağlamakiçinhükûmetebağlıhertürlüsilâhlıkuvvet,kol,devriye. karakolgemisi *Karasularındagüvenliğisağlamakvegözcülükyapmakiçindolaşanküçükgemi. karakolgezmek *karakolgöreviyledolaşmak,devriyegezmek. karakolluk *Karakollailgili. karakollukolmak *kavgasonucukarakolagitmekzorundakalmak. karakoncolos *Çocuklarıkorkutmakiçinkendisindensözedilen,gerçekdışıbiryaratık,umacı,hayalet. *Çokçirkinkimse. karakter *Birnesnenin,birbireyinkendineözgüyapısı,onubaşkalarındanayırantemelbelirtivebireyindavranış biçimlerinibelirleyenanaözellik,özyapı,seciye. *Birkimseninveyabirinsangrubununtutumu;duygulanmavedavranışbiçimi. *Üstün,manevîözellik. *Basımdaharftürü. *Bireyinkendikendisineegemenolmasını,kendikendisiyleuyumiçindebulunmasını,düşünüşve hareketlerindetutarlı,sağlamkalabilmesinisağlayanözelliklerbütünü. *Bireserdeduygu,tutkuvedüşünceyönlerindenelealınankimse. karakteristik *Birkimseveyanesneyeözgüolan(ayırıcınitelik),tipik. *Birlogaritmanıntambirimleranlatanbölümü. karakterize *Ayırıcıniteliğiortayakonulmuş,ayırtedilmiş. karakterizeetmek *ayırıcıniteliğiniortayakoymak,ayırtetmek. karakterli *Herhangibirkarakteriolan. *Karakterisağlamolan. karakteroloji *İnsanlardakarakteringelişmesiniveözellikleriniinceleyenbilimdalı. karaktersiz *Karakterikötüolan. karaktersizlik *Güvenilirkarakteriolmamadurumu. karakucak *KökeniOrtaAsya'yakadaruzanan,eneski,yağsürülmeden,serbestbiçimindekigelenekselTürkgüreşi. karakul *AsılyurduBuhara'daKarakulbölgesiolanveyurdumuzdadayetiştirilen,tüyleriuzunvekıvırcıkbircins koyun. karakulak *Kedigillerden,çakalabenzervahşîbirhayvan(Caracalmelanotis). karakulak *Osmanlıİmparatorluğundaemirçavuşu,haberci. karakuş *Kartaltüründenkarakuşlaraverilenad. karakuş *Atlarınayaklarındaşişyapanbirhastalık. karakuşî *Kanun,kural,mantıkölçülerinedayanmayan. karalâhana *Yapraklarıkoyuyeşilolanbirtürlâhana. karalâhanaçorbası *Karalâhanayapraklarınıninceincekıyılmasındansonratereyağı,kurufasulye,mısıryarmasıvebaharatile pişirilmesiylehazırlanansulubiryemek. karalama *Karalamakişi. *Elalıştırmakiçinçoktekrarlanarakyazılanyazı. *Üstündedüzeltmeleryapılan,temizeçekilmemişyazıtaslağı,müsvedde. *Lekesürme,kötülükyükleme. karalamadefteri *Karalamalarınyapıldığıdefter,müsveddedefteri. karalamak *Boyaveyakalemlebirtakımşekillerçizerekbiryerikirletmek. *Biryazınınüzeriniçizerekonugeçersizkılmak. *Taslakolarakyazmakveyaçizmek. *Lekesürmek,kötülükyüklemek,iftiraetmek. *Hızlıveaceleolarakyazmak. karalanma *Karalanmakişi. karalanmak *Karalamakişiyapılmak. *Karadurumagelmek. *Lekesürülmek,kötülükyüklenmek. karalarbağlamak(veyagiymek) *yastutmak. karalatma *Karalatmakişi. karalatmak *Karalamakişiniyaptırmak. karalayış *Karalamakişiveyabiçimi. karaleylek *Leylekgillerden,gagasıaşağıdoğrukıvrık,tüylerikara,uzunbacaklıbirkuş,çeltikgagası(Ciconianigra). karalı *Karası(II)olan. *Üzerikalemlekaralanmış. karalıbeyazlı *Üzerindehemkarahembeyazbulunan. karalık *Karaolmadurumu. *Karayaçalanleke. karaltı *Uzaklıkveyakaranlıksebebiylekimveyaneolduğuseçilemeyen,bellibelirsiz,koyurenklibiçim. *Hafifkaranlık,leke. karama *Karamakişi. karamak *Horgörmek. *Karalamak,karaçalmak,lekelemek. *Kötülemek,yermek. karaman *OrtaAnadolu'dayetiştirilen,kuyruğuiriveyağlıbirtürkoyun. karamandola *Dahaçokayakkabıyüzüyapılanbir çeşitsağlamveparlakkumaş. *Bukumaştanyapılmış. Karaman'ınkoyunusonraçıkaroyunu *birşeyetamgüvenmeyipileridenasılolacağınıbeklemekgerekir. karambol *Bilârdooyunundaistakailevurulanbilyeninöbürlerinedokunması. *Çarpışma,birbirineçarpma,karışıklık,karmaşa. karambolegetirmek *karışıklıktanyararlanarakbirinialdatmak. *birişiaşırıbirçabukluklayaparakgerekenözenigöstermemek. karamelâ *Eritilmişvebirazıyakılmışşekerleyapılanşekerleme. karamsar *Kötümser,bedbin,meyus,pesimist. karamsarolmak *kötümserliğekapılmak,bedbinolmak. karamsarlaşma *Kötümserleşme. karamsarlaşmak *Kötümserleşmek. karamsarlaştırma *Karamsarlaştırmaişi. karamsarlaştırmak *Karamsaretmek. karamsarlık *Kötümserlik,meyusiyet,bedbinlik,pesimizm. karamuk *Karanfilgillerden,ekintarlalarındabiten,yapraklarıkarşılıklı,çiçeğipembemorrenkte,zararlıbirbitki (Agrostemmagithago). *Vücuttakararenklikabarcıklarasebepolanbirhastalık. *Koyunlardagörülenbirtürhastalık. karamusal *Çiftedemiratıldığındageminindönmesiylezincirlerinkarışmasınıönlemekiçinkullanılanxbiçimindeve fırdondüyebağlızincirdüzeni. Karamusal(veyaKaramürsel)sepeti *önemsizkimseveyaşey. Karamusal(veyaKaramürsel)sepetisanmak *birkimseveyaşeyiufak,önemsizsaymak. karanfil *Karanfilgillerden,güzelrenkliçiçekleraçanbirsüsbitkisi(Dianthuscaryophyllus). *Mersingillerden,Molükadalarında,Filipinler'deveHindistan'dayetişenbirağaç(Caryophyllus aromaticus). *Buağacınkaranfilyağıeldeedilenvebaharatolarakkullanılan,ağızkokusunugideren,acımsı,koyurenkli, küçükçivibiçimindekitomurcuğu. karanfilyağı *Karanfilintomurcuklarındaneldeedilenuçucuyağ. karanfilci *Karanfilyetiştiricisi. karanfilgiller *İkiçeneklilerden,örnekbitkisikaranfilolan,çöven,karamuk,sabunotuvebenzericinsleriiçinealanbir familya. karanfilisıkmak *tehlikelerevegüçlükleregöğüsgerebilmek. karanlığagömülmek *koyukaranlıkiçindekalmak. *büyüksıkıntıvekederiçindekalmak. karanlığakalmak *varılacakyerevarmadanakşamolmak. karanlığıdeşmek(veyayırtmak) *karanlıktagörmeyeçalışmak,aydınlığaçıkmakiçinçabaharcamak. *Büyüksıkıntıveüzüntüdenkurtulmakiçinçabalamak. karanlık *Işığıolmayan,bütünüveyabirparçasıışıktanyoksunolan. *Işıkolmamadurumu. *Gereğinceanlaşılıpbilinemeyen,neolacağı,sonubelliolmayan(durum). *Yasalara,töreyeuygunolmayan;karışık. *Üzüntü,sıkıntı,perişanlık." }, { "text": "karanlıkbasmak(veyaçökmek) *(hava)kararmak. karanlıketmek *birşeyinönündedurarakgörünmesineengelolmak. karanlıkoda *Fotoğrafcamıbanyosu,röntgenmuayenesigibiişlerinyapıldığıışıksızoda. karanlıktagözkırpmak *birşeyianlatmakisterkenkarşısındakininanlayamayacağıbirişarettebulunmakveyabirsözsöylemek. karantina *Bulaşıcıbirhastalığınyaygınolduğubiryerdengelenkişileri,gemilerivemallarıgeçiciolarakayırma biçimindealınanönlem. *Hastahanelerde,yatacakhastalarınkayıtvekabuledildikleriyer. karantinamüddeti * \\343karantinasüresi. karantinasüresi *Karantinaiçingerekliolanveöngörülensüre. karar *Birişveyasorunhakkındadüşünülerekverilenkesinyargı. *(herhangibirdurumiçin)Tartışılarakverilenkesinyargı. *Buyargıyıbildirenbelge. *Değişmeyen,düzenlidurum,düzenlilik,yöntemlilik. *Türkmüziğinde,taksimyaparkenanamakamadönüş. *(havaiçin)Değişmezolma. *Tamölçüsünde,neazneçok. kararalmak *birdavayı,birsorunusonucabağlamak. kararaltınaalmak *kararvermek,kararlaştırmak. kararbulmak *kararlıbirdurumalmak;yatışmak. kararkılmak *birçokşeyideneyipbiriniseçmek. kararvermek *birsorunukararabağlamak,kararlaştırmak. kararabağlamak *birdavayı,birsorunuçözümlemek,sonuçlandırmak. kararakalmak *(davaiçin)görüşülmesibitipyargıcınkararınıbeklemek. kararavarmak *birkonudaanlaşmak,bir şeyikararlaştırmak. karargâh *Birbirlikveyakurumun,kumandanileyardımcışubevebölümlerindenoluşankuruluş. *Ordununuzunbirsüreveyageçiciolarakkonakladığıyer. *Durulanveyakalınanyer. kararınca *Gerektiğiölçüde. kararındabırakmak *ölçüyüaşmamak. kararış *Kararmakişiveyabiçimi. kararlama *Kararlamakişi. *Kararlayarak(yapılan),tahminî. kararlamadan *Kararlamayoluyla,görmeden. kararlamak *Ölçüvetartıyadayanmaksızın,gözleoranlayarakhesaplamak,tahminetmek. kararlaşma *Kararlaşmakişi. kararlaşmak *Birşeyiçinkararverilmek. kararlaştırılma *Kararlaştırılmakişi. kararlaştırılmak *Kararlaştırmakişiyapılmak. kararlaştırma *Kararlaştırmakişi. kararlaştırmak *Birkonunun,birişinherhangibiryoldayapılmasıylailgilikesindüşüncebelirtmek,tayinetmek. kararlı *Kararındadirenen,kararınıdeğiştirmeyen,kesinkararvermişolan. *Düzenli,dengeli,ölçülü,istikrarlı. kararlıdalga * \\343duraklıdalga. kararlıdenge *Birgüçetkisiylehareketettiktensonrageneaynıdurumagelencisimlerinkonumunuanlatır. kararlılık *Kararlıolmadurumu,istikrar. kararma *Kararmakişi. *Görüntüleringittikçekararıpgörünmezdurumageçmesinedayananbirnoktalamaçeşidi. kararmak *Rengikarayadönmek,siyahlaşmak. *(ışık)Sönmek,kısılmakveyagücüazalmak. *(ateş)Sönmeyeyüztutmak. *(iç,ruhgibisözlerle)Kederlenmek,canısıkılmak. *Niteliğiniyitirmek. kararname *Cumhurbaşkanınınonayladığıhükûmetkararı. *BakanlarKurulunaverilenyetkileredayanarakalınankarar. *Bukararıbildirenresmîyazı. kararsız *Kararıolmayan,kararvermektegüçlükçeken,birkarardadurmayan;duruksun,mütereddit. *Düzensiz,istikrarsız. kararsızdenge *Dengedurumundakicisminküçükbiryerdeğiştirmesiylebozulandenge. kararsızlık *Kararsızolmadurumu,tereddüt. *Düzensizlik,istikrarsızlık. karartı *Karaltı. *Kararmışyer,siyahlık. karartılma *Karartılmakişiveyadurumu. karartılmak *Karanlıkdurumagetirilmesinisağlamak. karartma *Kararmakişi. *Savaşdurumundadüşmanuçaklarındankorunmaamacıylaışıklarıörtmeveyasöndürmebiçimindealınan önlemlerinbütünü. karartmak *Renginikarayaçevirmek,esmerleştirmek,siyahlaştırmak. *Karanlıkdurumagetirmek. *(ışığı)Kısmakveyaörtmek. *Kötübirdurumagetirmek. karasakız *Zift. karasal *Kara(I)ileilgili,berrî. karasaliklim *Bkz.karaiklimi. karasalkumul *Denizkıyısındanuzak,çöllerdeoluşankumul. karasaloluşuk *Yerkabuğununkarabölümündekikatmanlarındaolanoluşuk. karasığır *OrtaAnadolu'dayetişen,sertvekurakiklimedayanıklı,küçükyapılıbirsığırtürü. karasinek *Böceklersınıfınınçiftkanatlılartakımından,insanveevcilhayvanlarınkanınıemen,görünüşüevsineğine benzeyenbireklembacaklıtürü(Stomoxyscalcitrans). karasu *Çoğunluklagözüniçbasıncınçoğalmasıylakendinigösteren,körlüğesebepolabilenbirgözhastalığı, glokum. karaşın *Esmer,sarışınkarşımı. karataban *İpekböceklerindegenişçaptaölümeyolaçankelebekhastalığı. karatavuk *Karatavukgillerden,tüylerikara,meyveveböceklerlebeslenenötücükuş(Turdusmerula). karatavukgiller *Omurgalıhayvanlarınkuşlarsınıfından,ardıçkuşlarınıvekızılkuyruklarıiçinealanbirfamilya. karate *Ayakveyumrukvuruşlarıüzerinekurulu,Japonkökenlibirdövüşyöntemi. karateci *Karateyapankimse. karaturp *Turpgillerden,etli,iribeyazköklüçokyıllıkbirbitki(Raphanussativusvarniger). karavan *Birotomobilinarkasınatakılan,insantaşımayayarayan,tekerlekli,üstükapalıaraç. karavana *Ençokordudaerlerinyemeğinidağıtmadakullanılan,çokmiktardayiyecekalan,kenarlarıdik,derince metalkap. *(genellikleordudaveyayatılıokulvecezaevlerinde)Yemek. *İnce,yassıelmas. *Atıştalimindehedeftahtasınıbilevuramama. karavanaborusu *Yemekvaktiningeldiğinibildirenborusesi. karavanaçıkmak *yemekhazırlanmakveyagelmek. karavanacı *Karavanayıtaşıyan(asker). *Hedeftahtasınıvuramayankimse. karavanadanyemek *topludurumdaaynıkaptanyemek. karavaş *Savaştatutsakedilenveyasatınalınanvesahibininüzerindetambirkullanmahakkıbulunankadın. karavaşlık *Karavaşolmadurumu. karavel *Çiftmotorlubiruçaktürü. karavelâ *Büyükdenizteknesi. *Gemilerdedenizcilikkurallarınaaykırıdurum. karavide *Bkz.kerevit. karaya *Eczacılıktakullanılanveçürümeyenbirbitki. karayaayakbasmak *deniz,gölvb.denkarayaçıkmak. *deniztaşıtındankarayaçıkmak. karayaçıkarmak *gölveyadenizdenkarayaçıkmasınısağlamak. karayadüşmek *(deniziçindebulunanbirşey)akıntıveyadalgailekıyıyaatılmak. karayaoturmak *(gemi)denizinsığbölümünesaplanıpkalmak. karayavurmak *denizdenkarayaatılmak. karayaka *DoğuKaradenizkıyıbölgesindeyetişen,uzunkuyruklu,beyazrenklikoyuntürü. karayandık *Devedikeni. karayanık *Karakabarcık,yanıkara,şarbon. Karayca * \\343Karaimce. karayılan *Boyuuzun,başıiripullarlaörtülü,zararıhayvanlarıyediğiiçintarımayararlı,tehlikesizbiryılan(Coluber). karbojen *Bileşimindeyüzde95oksijenveyüzde5karbondioksitbulunangazkarışımı. karboksil *Organikasitgrubundabulunan-COOHformülündekitekdeğerliköklereverilenad. karboksilik *Korboksilli. karboksilli *Yapısındabirveyabirçokkarboksilkokubulunan(maddeler),karboksilik. karbon *Atomnumarası6,atomağırlığı12olan,doğadaelmas,grafitgibibillûrlaşmışveyamadenkömürü,linyit, antrasitgibi şekilsizolarakbulunanelement.KısaltmasıC. karbondönemi *Birinciçağındördüncüdönemivebudönemdeoluşmuşyerkatmanları,karbonifer. karbonkâğıdı *Aynızamandahemyazmakhemdekopyaçıkarmakiçinyazıkâğıtlarınınarasınakonulanbiryüzüboyalı kâğıt. karbonado *Karaelmas. karbonat *Karbonikasidinbazlarlabirleşerekoluşturduğutuzlarıngeneladı. *Sodyumbikarbonat. *Genelliklesindirimikolaylaştırmakiçinsuyakatılankimyasalbirleşim. karbonatlama *Karbonikasitalabilenmaddelerebugazıvererekonlarıkarbonatdurumunadönüştürme. karbonatlamak *Karbonatdurumunadönüştürmek. karbonatlı *İçindekarbonatolan. karbondioksit *Renksiz,kokusuz,yoğunluğu152,0°Cdeve36atmosferbasıncındakolaycasıvılaşanekşimsitattabirgaz (CO2). karbonhidrat *Yağlarveyumurtaakımaddeleriyanısıra,insanvehayvanlarınorganikbesinlerindenenönemlisiolan organikkimyabirleşikleriningeneladı. karbonifer *Karbondönemi. karbonik *Karbonlailgiliolan. karbonikasit *Birkarbonlaikioksijeninbirleşmesiyleoluşanbirgazınsudaerimişdurumunaverilenad.Bugaz,organik veyabaşkakarbonlumaddelerinçürümesinden,yanmasından,bitkilerinvecanlılarınsolunumundanoluşur. karbonil *Birleşmedeğeri2olankarbonmonokside verilenad. karbonit *Karbongrubundanbasitmadde. karbonizasyon *Hayvansallifleriçindebulunanbitkiselkısımlarınveyaselüloziklifleringiderilmesiiçinasitlerlesıcaklık etkisialtındaişlemgörmesi. karbonlama *(metalürjide)Çeliğekarbonvermeişlemi. karbonlamak *Birmadenveyaalaşımıkarbonbakımındanzenginleştirmek. karbonlaşma *Karbonlaşmakişi. karbonlaşmak *Karbondurumunagelmek,kömürleşmek. karbonlu *Birleşimindekarbonbulunan. karbonmonoksit *0,97yoğunluğunda,renksiz,kokusuzbirgaz.Bolmiktardaısıaçığaçıkararakmavibiralevleyanarvehava ilebirleşerekbirçokuygulamaalanıolanpatlayıcıbirkarışımoluşturur(CO). karborundum *Aşındırıcımaddeolarakkullanılansilisyumkarbürünticarettekiadı. karbür *Karbonunbaşkabirelementlebirleşmesindenoluşanmadde. karbüratör *Patlamalımotorlardaakaryakıtıbuharlaştırıphavailekarışmasınısağlayancihaz. karbürleme *(metalürjide)Madenîbirürününkarbonbakımındanzenginleştirilmesi. karcığar *KlâsikTürkmüziğindehareketlibirmakam. kardayürüyüp(gezip)izinibellietmemek *kimseninsezemeyeceğibiçimdegizliişçevirmek. kardaş *Kardeş. kardelen *Nergisgillerden,bahardaçokerkençiçekaçanveeczacılıktakullanılan soğanlıbirbitki(Galanthusnivalis). kardeş *Aynıanababadandoğmuş,veyaanababalarındanbiriaynıolançocuklarınbirbirinegöreadı. *Yaşçaküçükolankardeş. *Aralarındaçokdeğerverilenortakbirbağbulunanlardanherbiri. *Seslenmesözüolarakkullanılır. kardeşkanı *Soyveırkbakımındanaralarındayakınlıkbulunma,kanbağı. kardeşkardeş *Dostlukla,dostça,sevgiyle. kardeşkardeşiatmış,yarbaşındatutmuş *kardeşlernekadargeçimsizolsa,kötübirdurumdabirbirlerineyardımederler. kardeşkavgası *Birülkedeyurttaşlarınbirbirlerinekarşıtdüşüncelerindendoğansilâhlıçatışma. kardeşokul *Birokulun,toplumsalvekültürelbakımdanyardımaihtiyaçduyduğuiçinseçtiğivetürlüyardımlarda bulunduğuokul. kardeşparti *Bellibirortakamacayönelensiyasîtopluluklarınherbiri." }, { "text": "kardeşpayı *Yarıyarıyabölüşme;eşitpaylarlabölüşme. kardeşşehir *Ülkemizdekibirşehirleyabancıbirülkedekibirşehirarasındailişkileriözelolarakgeliştirmeyive yakınlaştırmayıkabuledenşehirlereverilengenelad. kardeşçe *Kardeşeyaraşır(biçimde),dostça,içtenlikle. kardeşkanı *Kardeşkanıağacındanalınan,hekimlikteveboyacılıktakullanılan,koyurenktebirsakız. kardeşkanıağacı *Baklagillerden,ençokAsya'nınsıcakbölgelerindeyetişenbirağaç(Draceanedraco). kardeşlenme *Kardeşlenmekişi. kardeşlenmek *(ekiniçin)Birköktenbirkaçsapbirdenüremek. kardeşlik *Kardeşolmadurumu,uhuvvet. *Kardeşkadaryakınsayılankimse,yakındost. *Seslenmesözüolarakkullanılır. *Birlik,beraberlik. kardeşliketmek *kardeşgibihareketetmek,kardeşçedavranmak. kardırma *Kardırmakişi. kardırmak *Karmakişiniyaptırmak. kardinal *Papayıseçen,danışmanlığınıyapanbaşpapazlardanherbiri. kardinalkuşu *İspinozgillerdenparlak,kırmızırenkli,irigagalı,tepelikli,ötücübirkuştürü(Cardinaliscardinalis). kardinallik *Kardinalolmadurumu. *Kardinalingöreviveyamakamı. kardiyak *Kalpleilgili. *Kalphastalığıolankimse. kardiyograf *Kalbinhareketlerini,grafikbiçimindekaydedencihaz,elektrokardiyograf. kardiyografi *Kalphareketlerinikaydetmeyöntemi,elektrokardiyografi. kardiyogram *Kardiyografınkaydettiğikalphareketlerininçizgilerlegösterilmişgrafiği,elektrokardiyogram. kardiyolog *Kalphastalıklarındauzmanlaşmışhekim. kardiyoloji *Anatomi,fizyolojivepatolojininkalpileilgilibölümleri. kardiyopati *Kalphastalıklarınıngeneladı. kardiyoskleroz *Bazenatardamarsertleşmesiylebirliktegörülenkalpdokususertleşmesi. kardiyoskop *Kalpkasılmalarınınincelenmesineyarayancihaz. kardiyoskopi *Kalpkasılmalarınınkardiyoskopiledinlenmesi. kare *Kenarlarıveaçılarıbirbirineeşitolandörtgen,dördül,murabba. *Bubiçimdeolan. *İskambiloyunlarındaaynıtürdendörtkâğıdınbirarayagelmesi. karekare *Kareleriolan,kareli. karekök *Karesiverilenbirsayıyaeşitolansayı. karekökalmak *birsayınınkarekökünühesaplamak. kareleme *Karelemekişi. *Herhangibirçokgenleeşdeğerlibirkareçizme;eşdeğerbirkareilehesaplama. *Birresmin,büyüterekveyaküçülterekkopyasınıçıkarmayöntemi. karelemek *Karelereayırmak. *Birresmibüyütmeveyaküçültmeişlemindensonraasılörneğinoranlarınıkopyasındadaeldeetmekiçin birresmieşitsayıdakarelereayırmak. kareli *Karelerebölünmüş,üstündekareleriolan;damalı,satrançlı. kareselbölge *Kareninsınırladığıdüzlemselbölge. karesi *birsayınınkendisiyleçarpımı. karesinialmak *birsayıyıkendisiyleçarpmak. karfiçe *Ortaboydemirçivi. karga *Kargagillerden,kanatlarıgeniş,tüylerikararenkte,tarlavebahçelereçokzararverenkuş(Corvus). karga *Birşeyinasıldurumunuyitirerek,başaşağıolması. *Yelkenleritoplama. kargabokyemeden *çokerkenbirsaatte. kargaburun *Burnukargagagasınabenzeyen(kimse). kargadüleği *Acıhıyar. kargaetmek *tulumbanınkurumuşköselesupaplarınııslatarakşişirmekiçinüzerindensudöküpkoluişletmek. *birgemininserenlerinidahaazyertutsundiyeveyayasbelirtisiolarakeğikbirdurumagetirmek. kargagibi *çokzayıfveesmer. kargatulumba *Birkaçkişibiriniyakalayıpelleriüstündehavayakaldırarak. kargatulumbaetmek *birkaçkişi,birinikollarındanbacaklarındantutupkaldırmak. kargayürüyüşü *Çömelmişolarak,çiftayaklasıçrayarakyapılanyürüyüş. kargabeyni *Pekmezletatlıyoğurtkarıştırılarakyapılanyiyecek. kargaburnu *Uçlarıkargagagasıgibikıvrıkolanaraçlarınortakadı. *Telbükmektekullanılanveuçlarısivrikonibiçimindeolanmetaldenbirtürkıskaç. *Sanayideküçükveyuvaiçineyerleştirilmişvidalarısökmeyeyarayanince,uzunağızlıalet,kargaburun. *Kapımandalı. kargabüken *Bitişiktaçyapraklıikiçeneklilerden,yapraklarıkarşılıklı,çiçekleritalkımdurumundaolan,meyvesizehirli birağaç(Stryhnosnux-vomice). *Buağacınstriknineldeedilentohumu. kargacıkburgacık *(yazıiçin)Çarpık,düzensiz. kargadelen *Kabuğununçokgevrekolmasıdolayısıylakolaykırılanbirtürbadem. kargagiller *Kuşlarsınıfının,ötücükuşlartakımından,örnekhayvanıkargaolankuşlarfamilyası. kargasekmez *Çokıssız,sarp(yer). kargaşa *Kışkırtmavekarışıklıkyoluylatoplumdaortayaçıkandüzenbozukluğu,anarşi. *Karışıklık,düzensizlik. kargaşaçıkarmak *gürültüpatırtıyayolaçmak. kargaşacı *Kargaşaçıkaran(kimse). kargaşalık *Kargaşadurumu. kargı *Gövdesi5-6myüksekliğeerişebilençokyıllıkbirbitki(Arundodonax),kamışsaz. *Dalyanlardabüyükbalıklariçinkullanılandemirkanca. *Silâholarakkullanılan,ucusivrivedemirliuzunmızrak. kargılama *Kargılamakişi. kargılamak *Kargıileyaralamakveyaöldürmek. kargılık *Fişeklerinkonulduğumeşinkuşaklıfişeklik. *Kamışyetişenyer. kargıma *Kargımakişi,lânet. kargımak *Birine,Tanrı'nın,insanlarınsevgiveilgisindenyoksunkalıpnefretlerineuğramasıdileğindebulunmak, ilenmek,lânetetmek,lânetlemek. kargın *Eriyenkarlarınoluşturduğuakarsu. *Karlakarışıkyağanyağmur. kargın *Marangozluktakullanılanbirtürbüyükrende. Kargın *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. kargış *Kargımakişiveyabumaksatlasöylenensözler,lânet,telin,beddua,alkışkarşıtı. kargışetmek(veyavermek) *kargımak,kargışlamak,lânetetmek. kargışlama *Kargışlamakişi. kargışlamak *Kargımak. kargışlı *Tanrı'nınveinsanlarınnefretine,lânetineuğramış,mel'un,lânetli. kârgir *Bkz.kâgir. kargo *Yüktaşıyangemi. *Uçak,gemivb.birtaşıtlataşınaneşya,yük. kargocu *Kargoişiyleuğraşankimse. kargoculuk *Kargocununyaptığıiş. karha *Bkz.ülser. karı *(genellikleiyelikekleriyle)Birerkeğinevlenmişolduğukadın,eş,refika,zevce. *Kadın. *Yaşlı,ihtiyar. karıağızlı *Dedikoduyapan(erkek). karıgibi *korkak,dönek(erkek). karıkoca *Birbirleriyleevlenmişkadınveerkek. karıkocalık *Karıkocaolmadurumu. kârıolmamak *yapabileceğiişolmamak. karık *Karyağmışbiralanabakmasonucuortayaçıkangözkamaşması. *Karlıbiralanabakmasonucukamaşmış(göz). karık *Bağvebahçesulamakiçinaçılmışsuyolu,ark. *Buarklararasındakalantoprakparçası. *Sabanlaaçılançizi. karıklama *Meralardayüzeyakışınıönlemekvetoprakneminiuzunsürekoruyarakvejetasyonugeliştirmekiçin,1-1,5 maralıklarla10-15cmkesitindetesviyeeğrilerineparalelküçükhendeklerinaçılması. karıklamak *Karık(I)açmak. karıkma *Karıkmakişi. karıkmak *(göz)Fazlaışıktankamaşmak. *(göz)Karyağmışbiralanabakmaktankamaşmak. karılaşma *Karılaşmakişi. karılaşmak *(erkekiçin)Huylarıkadınhuylarınabenzemek,kadıngibidavranmak. karılı *(herhangibirnitelikveyanicelikte)Karısıolan. karılıkocalı *Karıkocabirlikte. karılık *Kadınolmadurumu. *Evlikadınınkocasınagöreolandurumuveyagörevi. karılıketmek *(evlibirkadın)kocasınaolangöreviniyerinegetirmek. *(erkekiçin)dönekliketmek,hileyapmak. karılma *Karılmakişi. karılmak *Karmakişiyapılmak,karışmak. *(hayvan)Çiftleşmek. karımköylü *Karısıköylü. *Kılıbık. karıma *Karımakişi. karımak *Yaşlanmak,kocamak,ihtiyarlamak. karın *İnsanvehayvanlardagövdeninkaburgakenarlarındankasıklarakadarolanönbölgesi. *Dölyatağı,rahim. *(bazışeylerde)Şişveiçiboşbölüm. *Mide. *İç,gönül,akıl,kafa. *gelenveyansımışdalgalarıngirişimiyleoluşanduraklıdalgalardaenbüyükgenliktetitreşennoktalar. karınağrısı *Karındaduyulanağrı. *Çekilmez,sevilmeyenkimseveyaadı,niteliğibilinmeyenşey. karınboşluğu *Kaburgakemikleriylekalçakemiklerininarasındavücudunherikiyanındabulunanbölge. karınçatlağı *Karınfıtığı. karındoyurmak *geçinmek. karınzarı *Karınboşluğununiçini,buboşluğuniçindebulunanbağırsakları,öbürorganlarıkaplayanvetutanzar, periton. karınzarıiltihabı *Bkz.karınzarıyangısı. karınzarıyangısı *Karınzarınınhadveyakronikiltihabı,peritonit,karınzarıiltihabı. karınca *Zarkanatlılardan,birçoktürübulunanböcekleringeneladı(Formica). *Madenlerde,dökümsırasındaaradahavakalmaktanveyapastanilerigelenufakboşluk. karıncaasidi * \\343formikasit. karıncabelli *Beliçokinceolan. karıncaduası *Bereketgetirdiğineinanılandua. karıncaduasıgibi *çokküçük,sıkveokunaksız(yazı). karıncakaderince *Bkz.karıncakararınca. karıncakararınca *Azdaolsa,elindengeldiğikadar. karıncakuşu *Karıncayiyen. karıncakuşugiller *Karıncayiyengiller. karıncayuvası *Karıncalarınbarındığıyer. karıncayuvasıgibikaynamak *çokkalabalıkvehareketliolmak. karıncaezmez *Çokmerhametli,inceduygulu(kimse),karıncaincitmez. karıncaincitmez *Bkz.karıncaezmez. karıncalanış *Karıncalanmakişiveyabiçimi. karıncalanma *Karıncalanmakişi. karıncalanmak *Biryere,birşeyüzerinekarıncaüşüşmek. *Vücudunbiryerindekiuyuşukluktansonra,kandolaşımınınbaşlamasıylaoyerdekarıncalardolaşırgibibir izlenimuyanmak. *(metalyüzeylerde)Pasyüzündenyeryerufakdelikleroluşmak. *Aşırızihinyorgunluğundandolayıbirşeyi,birdurumukavramadazorlukçekmek. karıncalar *Zarkanatlıların,karıncaadıaltındatoplananvebeşbinkadartürüsayılanbirdalı. karıncalı *İçinde,üstündekarıncabulunan. *(metaliçin)Paslıveyadökülmesonucuküçükdelikleriolan. karıncasever" }, { "text": "*Karıncayiyerekgeçinenvekarıncayuvasıçevresindeyaşayanböcek. karıncayıbileezmemek(veyaincitmemek) *çokmerhametli,inceduyguluolmak. karıncayiyen *Karıncayiyengillerden,Avustralya'dayaşayan,karıncaylabeslenenbirmemelitürü(Echidnaaculeata). karıncayiyengiller *Örnekhayvanıkarıncayiyenolan,vücutlarıkirpidikenli,ağızlarıborubiçimindeuzamış,karıncayla beslenenbirfamilya. karıncık *Vücudunçeşitliorganlarıiçindebulunanboşluk. *Kalbinaltbölümündebulunanvebiri(sağdaki)akciğerlere,öbürü(soldaki)vücudapompalanacakkanı almayayarayanikiboşluğaverilenad. karındanayaklılar *Karındanbacaklılar. karındanbacaklılar *Yumuşakçalardan,karınlarındakietli,yassıpulbiçimindekiuzantılarıbacakgibikullanarakvesürünerek yürüyensalyangoz,sümüklüböcekvb.yiiçinealankabukluhayvanlarsınıfı. karındaş *Kardeş. kârınıtamametmek *öldürmek. karınınsaçlısı,tarlanıntaşlısı *kadınınsaçlısıiletarlanıntaşlıolanımakbuldür. karınlama *Karınlamakişi. karınlamak *(gemiiçin)Yanınıdayamak. karınlı *Karnıbüyükveçıkıntılıolan. karınma *Karınmakişi. karınmak *Sallanarak,karışmak. *Çiftleşmek. karınsa *Kuşlarıntüydeğiştirmezamanı. karıntası *Pastırmacılıktahayvanıngöbeketlerineverilenad. karıntı *Anaforlardaoluşançevrinti. *Gemininyanındanvurarakgemiyisarsandalga. karısıağızlı *Karısınındüşüncelerinibenimseyipdavranışlarınıonauyduran(koca). karısıköylü *Karısınınyakınlarınıbenimseyipkendiyakınlarınıunutanerkek. *Kılıbık. karış *Parmaklarbirbirindenuzakduracakbiçimdegerginduranelde,başparmakveserçeparmaklarınuçları arasındakiaçıklık. karışkarış *Heryanınıveincedeninceye. karışanıgörüşeniolmamak *işinekimsekarışmamak,özgürolmak. karışık *Aynınitelikteki şeylerdenoluşmuş. *Karışmışolan,düzensiz,dağınık,intizamsız. *Safolmayan. *Halkinancınagörecinveperilerleilişkisiolan. *Çalkantı,kargaşa,gerginlikiçindeolan. *Anlaşılmasıgüçolan,açıkseçikolmayan. karışıklık *Karışıkolmadurumu,teşevvüş. *Kalabalık,düzensizlikvb.ninyolaçtığıkargaşa. karışılma *Karışılmakişi. karışılmak *Karışmakişiyapılmak,müdahaleedilmek. karışım *Karışmışolanındurumu. *Birdençokşeyinkarıştırılmasıylaeldeedilenşey. *İkiveyadahaçokmaddeninkimyasaltepkimeyegirmedenbirarayagelmesi,mahlût. karışlama *Karışlamakişi. karışlamak *Karışlaölçmek. karışma *Karışmakişi. *Engelleme,arayagirme,müdahale. *Düzenibozulma. karışmak *İkiveyaikidençokşeybirarayagelipbirbirininiçindedağılmak,birbirininiçinegirmek. *Düzensiz,dağınıkolmak. *Bulanmak,duruluğunuyitirmek. *Açıklığınıyitirmek,anlaşılmasıgüçleşmek. *Engellemek,arayagirmek;müdahaleetmek. *Birarayagelmek,katılmak. *İlgilenmek,müdahaleetmek,elatmak. *Yetkisindebulunmak,bakmak,işedinmek,işiolmak. karıştırıcı *İkiveyadahaçok maddeyibirbiriiçindedağıtmaya,karıştırmayayarayanaraçlarıngeneladı,mikser. *Çeşitlibesinmaddelerinikarıştırmaveyaçarpmaişindekullanılanaraçveyaâlet,mikser. *Ortalığıbirbirinekatan,fitneci,müfsit. karıştırıcılık *Karıştırıcıolmadurumu,fitnecilik. karıştırılma *Karıştırılmakişi. karıştırılmak *Karıştırmakişiyapılmak. karıştırış *Karıştırmakişiveyabiçimi. karıştırma *Karıştırmakişi. karıştırmak *Karışmakişiniyaptırmak. *İçindeneolduğunuanlamakveyaaradığınıbulmakamacıylaelleyoklamak. *Yemeğidibinintutmamasıiçinkaşıklaaltüstetmek. *Kurcalamak,oynamak. *Okumak,araştırmak,incelemek. *Gözatmak,üstünkörüokumak. *Ayırtedememek,tamolarakseçememek. kari *Okuyucu,okur. karides *Denizlerdeveyatatlısulardayaşayanyüzücü,ortabüyüklüktekabuklutürünadı. karidesağı *Karidesavlamaktakullanılanbirtürağ. karidesçi *Karidessatanveyayakalayan(kimse). kariha *Düşünmegücü. karikatür *İnsanvetoplumlailgilihertürolayıkonualarakabartılıbirbiçimdebelirten,düşündürücüvegüldürücü resim. *Beceriksizceyapılmışşey,taslak. karikatürcü *Karikatürçizensanatçı,karikatürist. karikatürcülük *Karikatürçizmesanatı. karikatürist *Karikatürcü. karikatürize *Karikatürdurumunagetirilmişolan. karikatürizeetmek *karikatürleştirmek. karikatürleştirme *Karikatürleştirmekişi. karikatürleştirmek *Karikatürdurumunagetirmek. *Birşeyin,birolayınbelirtilmesigerekenözelliklerinibozarak,yererek,gülünçdurumagetirerekanlatmak. karikatürlük *Karikatürçizmeyeyarayanaraç,gereç,karikatüryapmakiçinkullanılanmalzeme. *Karikatürkonusunuoluşturanolay. *Karikatürolmadurumu. karina *Gemiomurgası. *Gemiteknesininsuiçindekalanbölümü. karinaetmek(veyakarinayabasmak) *gemiyikarinasıortayaçıkacakbiçimdebiryanıüzerineyatırmak. karinalılar *Omurgalıhayvanlardankuşlarsınıfınınhemenbütünkuşlarıiçinealanbüyükbirbölümü. karine *Karışıkbirişveyasorununanlaşılmasına,çözümlenmesineyarayandurum,ipucu. *Belirti. karineileanlamak *sözüngelişindençıkarmak. kariyer *Meslek,uzmanlık. kariyeryapmak *uzmanlıkalanındaçalışmak,uzmanlaşmak,ihtisasyapmak. karizma *Büyüleyicilik,etkileyicilik. karizmatik *Büyüleyici,etkileyici. karkara *Uzunbacaklılardan,bataklıkbölgelerdeyaşayan,kışısıcakülkelerdegeçiren,başısorguçluturna. karkas *Demirlibetonlayapılmışyapı. *Kemiklisığıreti. karlama *Karlamakişi. karlamak *Karyağmak. karlanma *Karlanmakişiveyadurumu. karlanmak *Karileörtülmek,karilekaplanmak. karlı *Üstündekarbulunan. *Karyağan. kârlı *Kârıolan,kazançlı. kârlıiş *İyiparagetirenişveyaçalışmaalanı. karlık *Karkuyusu. *Dışıhasırörgüsüylekaplı,içindekarveyabuzkoymakiçinbölmesibulunan,soğutucuolarakkullanılan büyük şişe. Karluk *EskiTürkboylarındanbiri. karma *Karmakişi. *Ayrıtürdenolanöğelerinkarıştırılmasıylaoluşmuş,muhtelit. karmaeğitim *Erkekvekızöğrencilerinaynıokuldabiraradaokumalarınısağlayaneğitim. karmaekonomi *Özelvekamukesimlerinikaynaştırmaamacınıgüden,herikikesiminbirliktegirişimleriniöngören ekonomisiyaseti. karmaokul *Karmaeğitimuygulananokul. karmasergi *Birçokressamıneserlerinisergilediğiyer. karmatamlama *İsimtamlamasındakiisimlerdenbirininveyaikisininsıfatalmasıylakurulantamlama:Tokevinaçkedisi. Yeşilköşkünlâmbasıgibi. karmaç *Yapıişlerindeharcıkarmayayarayanalet,mikser. karmak *Karıştırmak,bibirinekatmak. *Tozdurumundakibirşeyisıvıilekarıştırarakçamurveyahamurdurumunagetirmek. karmakarış *Çokkarışık,karmakarışık. karmakarışetmek *çokkarışıkdurumagetirmek. karmakarışolmak *çokkarışıkdurumagelmek. karmakarışık *Dağınık,düzensiz,çokkarışık. *Huzursuz,kararsız,karmaşık. karmakarışıketmek *çokkarışıkdurumagetirmek. karmakarışıkolmak *çokkarışıkdurumagelmek. karmalık *Karmaolmadurumu. karmançorman *Çokkarışıkvedüzensiz. karmançormanetmek *çokkarışıkvedüzensizdurumagetirmek. karmançormanolmak *çokkarışıkvedüzensizdurumagelmek. karmanyola *Şehiriçindeıssızyoldaölümlekorkutarakyapılansoygunculuk. karmanyolacı *Karmanyolayoluylaadamsoyankimse. karmanyolacılık *Karmanyolacıolmadurumu. *Karmanyolayoluylasoygunyapmaişi. karmaşa *Karmaşıkolmadurumu. *Hastalıklıdavranışlarıortayaçıkaran,kişininbilinciniazçokşartlandıran,genellikleçocuklukdöneminde kazanılmış,baskıaltındatutulmuşhatıra,duyguvedüşüncelerinbütünü,kompleks. karmaşık *İçindeaynıcinstenbirçoköğebulunan,birbirineazçokaykırıbirçokşeylerdenoluşan,mudil. *Çözeltidekendisineoluşturulanparçalaraikiyönlüolarakayrışanbiriyonveyabirleşik,kompleks. karmaşıksayı *Kesirleriondalıksayınıntersineolarakçeşitlibirimleregörebölümlenmişsayı. karmaşıklaşma *Karmaşıklaşmaişi. karmaşıklaşmak *Karmaşıkdurumagelmek. karmaşma *Karmaşmakişi. karmaşmak *Birşeybaşkabirşeylebirleşerekkarışıkdurumalmak. karmaştırma *Kamaştırmakişi. karmaştırmak *Karmaşıkdurumagetirmek. karmık *Çayağzındayapılmışolanbalıkçıbüğeti. *Mersinbalıklarınındenizdennehirlereüremekiçingeçişlerisırasındaavlanmalarındakullanılanvenehir ağızlarınakurulançokiğnelibiroltatakımı. karmuk *Büyükkanca. karnabahar *Turpgillerden,çiçeklerietlivetaneciklibirgörünüşteolan,yapraklarılâhanayaprağınabenzeyen,sebze olarakkullanılanbirbitki(Brassicaoleraceabotrytis). karnabit *Karnabahar. karnaval *Hristiyanlarınbüyükperhizdenönceetkesiminderenkli,komikveşaşırtıcıkılıklaragirerekyaptıkları şenlikveeğlencedönemi. *Budönemdeyapılaneğlence. karnavalmaskarası *Karnavalakatılangülünçgiyimlikimse. *Gülünç,abartmalıgiyimli,süslükimse. karnavalmaskesi *Karnavaldatakılangülünçmaske,maskara. karne *Öğrencileredönemsonlarındaokulyönetimlerinceverilenveherdersinbaşarıdurumuiledevam,sağlık, yetenekvegenelgidişdurumlarınıgösterenbelge. *Gerektikçekoparılıpkullanılmakiçinhazırlanmışbiletlerinoluşturduğudefter. *Bkz.sağlıkkarnesi. karnıaç *Acıkmış. karnıburnunda *Gebeliğiçokilerlemiş,doğumuyakın. karnıbüyümek *hamilekalmak. karnıgeniş *Gamsız,tasasız. karnıtok *busözlerlekanılmadığını,önemverilmediğinianlatmakiçinkullanılır. karnıtoksırtıpek *geçimiiyi,parasıkıntısıolmayankimseleriçinkullanılır. karnızilçalmak *çokacıkmışolmak." }, { "text": "karnıkara *Börülce. *Kötüyürekli(kimse). karnındankonuşan * \\343vantrilok. karnındankonuşmak(veyasöylemek) *işitilemeyecekkadaralçakseslesöylemek. *uyduraraksöylemek. karnınıdoldurmak *gebekalmak. karnıyarık *Birtürkıymalıpatlıcanyemeği. *Matbaacılıktahersayfayıçiftsütunolarakdüzenleme. karni *Lâboratuvarda,damıtmaişlerindekullanılan,genişkarınlı,darveeğriboyunlucamkap. karnivor *Etobur,etyiyencanlı. karo *Oyunkâğıtlarınınküçük,kırmızı,baklavabiçimlibenekliolan,orya. *Betondan,dörtköşedöşemetaşı. karoser *Otomobilde,mekanizmayıoluşturanmotor,makine,tekerlekveşasigibibölümlerindışındakalan, görünendışbölüm. karpit *Asetilengazıçıkarmaktakullanılan,karbonlakalsiyumbirleşiğimadde(CaC2). karpitlâmbası *Karpitinsuetkisiyleasetilengazıvermesivebugazınyakılmasıylaışıkeldeedilenlâmba. karpuz *Kabakgillerden,sürüngengövdelibirbitki(Citrullusvulgaris). *Bubitkininirivesulumeyvesi. *Karpuzbiçimindeyuvarlakveirişey. *Kadınmemesi. karpuzfener *Şenliklerdekullanılantoparlakkâğıtfener. karpuzcu *Karpuzsatankimse. karpuzculuk *Karpuzyetiştirmeveyaalıpsatmaişi. karsak *Köpekgillerden,solukkahverengi,karnıbeyaztüylü,kısakulaklı,postundankürkyapılanbirmemelitürü (Vulpescorsac). kârsız *Kârıolmayan,kazançsız. karst *Kayaçlarınerimesiyleyeraltıakıntılarıolan,kireçtaşıvedolomitbölgesi. karstik *Karstözelliğitaşıyan,karstileilgili. karşı *Birşeyin,biryerin,birkimsenin,esastutulanyüzününilerisi. *Yol,deniz,ırmakvb.ninöbürkıyısıveyayanı. *Ön,kat,huzur. *Bulunanyeregöreönde,ilerideolan. *Karşıt,zıt,muhalif. *Yüzünübirşeyedoğruçevirerek. *Karşılıkolarak,mukabil. *İçin,hakkında. *(zamananlatankelimelere)Doğru,sularında. karşıakın *Karşıtakımınyaptığıbirakınıdurduruphemenakınageçmeişi,kontratak. karşıçıkmak *dışardangelenlerikarşılamayagitmek. *birdüşünceyekatılmamak,cephealmak. karşıdevrim *Birdevrimiyıkmayıveonunürünleriniortadankaldırmayıhedefleyenhareket. karşıdurmak *direnmek,dayanmak,boyuneğmemek. karşıdüşürüm *Anti-damping. karşıgelim *Karşıtlık. karşıgelmek *boyuneğmemek,başkaldırmak. karşıgörüş *Birtezekarşıveyaiddiayakarşıyenivedeğişikönermegetirme. karşıkarşıya *Yüzyüze. karşıkarşıyagelmek *birdenkarşılaşmak. karşıkoymak *direnmek,dayanmak,boyuneğmemek. karşıolmak *birineveyabirdüşünceyekatılmamak,karşıtolmak. karşıolum *Birbirininkarşısındabulunan,birbirinikarşılıklıolarakdıştabırakankavramveyayargıarasındakibağlantı, tekabül. karşıoy *Kırmızıoy. *Muhalefetetme,karşıgelme. karşısav *Birçatışkınınikinciteriminioluşturandüşünceveyaönerme,antitez. karşıcı *Karşılamayaçıkankimse,karşılayıcı. *Karşıdüşüncedeolan. karşıcılık *Karşıcıolmadurumu. karşıdankarşıya *Biryandanöbüryana. *Karışmazgörünerek,uzaktan. karşılama *Karşılamakişi,istikbal. *TrakyaveMarmarabölgesindeoynananbirhalkoyunuveyabuoyununmüziği. karşılamatöreni *(önemlibirkimseiçin)Biryeregelişisırasındaoyerinyöneticilerivehalkıncayapılankabultöreni. karşılamak *Dışardangelenbirkimseyekarşılayıcıolarakçıkmak,istikbaletmek. *Karşılıkolmak,denkgelmek,tekabületmek. *Söylenen,yapılan,bildirenbirşeyiolumluveyaolumsuzbulmak. *Önlemek,durdurmak. *Bokstakarşıoyuncununyumruklarınısavmak. karşılanış *Karşılanmakişiveyabiçimi. karşılanma *Karşılanmakişi. karşılanmak *Karşılamakişiyapılmak. karşılaşma *Karşılaşmakişi. *İkisporcuveyaikitakımarasında,karşılıklıolarakkazanmakamacıylayapılanyarışma,müsakaba. karşılaşmak *Karşıkarşıyagelmek,rastlaşmak. *(ikisporcuveyaikitakımiçin)Yarışmak. karşılaştırılma *Karşılaştırılmakişi. karşılaştırılmak *Karşılaştırmakişiyapılmak. karşılaştırma *Kişiveyanesnelerinbenzerveyaaynıyanlarınıincelemekiçinkıyaslama,mukayese. karşılaştırmaderecesi *Daha,çok,fazla,ziyadegibikelimelerlekavramlarınkarşılaştırılıpüstderecedegösterilmesi. karşılaştırmacı *Karşılaştırmalıedebiyatveyadilbilimiuzmanı. karşılaştırmak *Karşılaştırmakişiniyaptırmak. *Kişiveyanesnelerinbenzerveyaayrıyanlarınıincelemekiçinkıyaslamak,mukayeseetmek. *(dikişte)Giysininbiryanınayapılanişlemi,eşitliksağlamakamacıylaöbüryanındauygulamak. karşılaştırmalı *Karşılaştırmayoluileyapılmışolan,mukayeseli. karşılaştırmalıdilbilgisi *Akrabadillerivelehçelerikarşılaştırarakinceleyendilbilgisi. karşılaştırmalıdilbilimi *Karşılaştırmayöntemiyleçeşitlidillerarasındakiilişkileri,benzerlikleribelirleyipdilailelerinitespitetmeyi amaçlayaninceleme. karşılaştırmalıedebiyat *Karşılaştırmayöntemiyleçeşitliedebiyatlararasındakiilişkileri,benzerlikleritespitetmeyiamaçlayanbilim dalı,mukayeseliedebiyat. karşılayıcı *Gelenbirinikarşılamayaçıkankimse. *Önleyen. *Yerinegetiren,yapan. karşılayış *Karşılamakişiveyabiçimi. karşılık *Birdavranışınkarşıtaraftauyandırdığı,gerektirdiğibaşkadavranış,mukabele. *Birdildekibirsözübaşkabirdildeaynıanlamdakarşılayansöz. *Cevap,yanıt. *Birşeyalınırkenkarşıtarafaverilenbaşkaşey,bedel. *Birişiçinayrılmışpara,ödenek,tahsisat. karşılıkvermek *(küçükbüyüğüne)karşıgelmek. *cevapvermek,yanıtvermek. karşılıklı *İkikişiveyaikitopluluğunarasındageçenvekarşılaşılanhareketeeşdeğerbirhareketlebeliren,mütekabil. *Birbirinekarşıbulunan. *Birbirlerinekarşılıkolarak. *Birbiriyleilgiliolarak. karşılıklıyapraklar *Saplarınherdüğümündekarşılıklıolarakikişerikişerbulunanyapraklar. karşılıksız *Karşılığıolmayan. *Karşılıkgerektirmeyen. *Karşılıkverilmeyecek. karşılıksızaşk *Birtekkişininkendinceyarattığıaşk,tekyanlıaşk. karşılıksızçek *Ödenecekparanınbankadakihesaptaolmadığıçek. karşılıktabulunmak *cevapvermek. karşın *Rağmen. karşısınaalmak *birinindüşüncevetutumunakatılmadığınıbellietmek. karşısınageçmek *karşıdüşünceyekatılmak. *karşıpartiye,gurubagitmek. karşıt *Nitelikvedurumlarıbirbirinebüsbütünaykırıolan,zıt,kontrast. karşıtanlamlı *Anlamlarıbirbirininkarşıtıolan(söz):Aşağıyukarı,ilerigeri,siyahbeyaz,dargeniş,büyükküçükgibi. karşıtduygu *Bazıkişilere,veyavarlıklarakarşıduyulanvebelirlibirsebebedayanmayanhoşnutsuzlukdurumu,antipati. karşıtçı *Karşıçıkan,karşıolan,aleyhtar. karşıtçıllık *Birişe,davranışaveyadüşünceyekarşıolmadurumu,aleyhtarlık. karşıtlama *Karşıtlamakişi. karşıtlamak *Biriddiayazıtolarakbaşkabiriddiailerisürmek. karşıtlaşma *Karşılaştırmakişi. karşıtlaşmak *Birbirinekarşıtolmak. karşıtlı *Karşıtlık,zıtlıkgösteren,tezatlı. karşıtlık *Karşıtolmadurumu,zıddiyet,mübayenet,tezat,kontrast. *Birteoreminkarşıtınındadoğruolmasıdurumu. *İkiorgan,ikisistemarasındakigörevlerinzıtolmasıdurumu. *Başkalarınınistek,dilekveyabuyruklarınıntersinedavranmaeğilimi. kart *Gençliğivekörpeliğikalmamış. kart *Düzgünkesilmişincekartonparçası. *Birkimseninkimliğinigösteren,kutlamalardaveyakendinitanıtmadakullanılan,çoğunluklabeyaz,küçük, incekartonparçası,kartvizit. *Açıkmektuplaşmadakullanılan,biryüzüadrese,öbüryüzüyazıyaayrılmışolankartonparçası. *Kartpostal. *Bazıyerleregirmekveyabazışeylerdenyararlanmakiçinverilen,kimliğibelirtenbelge. *Oyunkâğıdı. kartbasmak *işçilerişyerinegirişveçıkıştagelipgittikleribirmakinearacılığıilebelirtmek. kartçıkarmak *hakemkuraldışıhareketedenoyuncuyauyarıveyacezalandırmaamacıilesarıveyakırmızıkartgöstermek. kartal *Kartalgillerden,genelolarakkızılsiyahtüylü,çokgüçlü,yuvasınıyüksekkayalıklarüzerinde kuran,iribir yırtıcıkuş(Aquila). kartalağacı *Dulaptalotugillerden,Hindistan'dayetişen,odunuödağacıgibikokanbirağaç. kartalgiller *Omurgalıhayvanlardankuşlarsınıfının,kartallartakımınıngündüzyırtıcılarıalttakımınagirenbüyükbir familyası. kartallar *Omurgalıhayvanlardankuşlarsınıfınınkarinalılarbölümünegirenbirtakım. kartallı *Kartalıolan. *Üzerindekartalresmibulunan. kartallıeğreltiotu *Yurdumuzunkıyıbölgelerindesıkrastlanan,yapraksapınıneninekesitimikroskopaltındaikibaşlıbir kartalıandıran,büyükyapraklıbireğreltitürü(Pteridiumaquilinum). kartalma *Kartalmakişi. kartalmak *Yaşlanmak,kartlaşmak. kartaloş *Kartlaşmış,yaşıgeçkin. kartaloz *Bkz.kartaloş. kartça *Gençliğiazalmış,yaşıgeçkince. karteksdolabı *Bilgikartlarınınbulunduğukutuveyaçekmeceleriniçindemuhafazaedildiği,ayrıcaönkısmıdüzveyastor kapakilekilitlenebilenmobilya. kartel *Tekelcisermayepiyasasında,birtakımticaret,üretimkuruluşlarının,dahaçokkazanmakveyabaşka kuruluşlarakarşıtutunabilmekgibiamaçlarlaaralarındakurduklarıdayanışmabirliği. kartel *Gemilerdeiçlerineiçmesuyukonulan,ortasıbasık,küçükfıçı. kartelâ *Tombalagibibazıoyunlarda sayılarınyazılıolduğukart. *Tulûattiyatrosununkapısınaasılantabelâ. kartelleşme *Kartelkurmaişi. kartelleşmek *Kartelkurmak. Kartezyen *Dekartçı. Kartezyenizm *Dekartçılık. kartlaşma *Kartlaşmakişi. kartlaşmak *Kartdurumagelmek. kartlık *Kartolmadurumu. kartograf *Haritacı. kartografi *Haritacılık. kartografik *Haritacılıklailgili. karton *Kâğıthamuruylayapılan,ayrıcaiçindebirveyabirkaçliftabakasıbulunankalınvesertkâğıt. *Onpaketsigarayıbirarayagetirenambalâj. *Tombalaoyunundaçekilennumaralarınişaretlendiğikart. *Kamukurumveyakuruluşlarındaimzayasunulanevraklarınyerleştirildiğiciltlibüyükdefter. *Serihâlindecanlandırılan,karakterlerihayvanolançizgifilm. kartoncu *Kartonişiveyaeşyayapanveyasatankimse. kartonlama *Kartonlamakişi. kartonlamak *Kartonyerleştirmekveyakartonlakaplamak. kartonpiyer *Yapılarıkabartmalarlabezemekiçinçoğunlukladuvarvetavanarakesitleriyletavangöbeklerinde kullanılan,sertleştirilmişmukavvaveyakıtıklıalçı. kartonumsu *Kartongörünümündeveyasertliğindeolan." }, { "text": "kartopu *Kardanyapılmışvesıkıştırılmışyuvarlak. *Beyazvetombul. *Hanımeligillerden,birçoktürüsüsbitkisiolarakyetiştirilen,zeytinimsi,meyvemsi,kırmızırenktebir ağaççık(Viburnum). kartotek *Kartlarüstüneişlenmişbilgilerindüzenlibirdizgeyegörederlenmesi. *Bubiçimdederlenmişkartlarınsaklandığıkutu,dolapvb. kartpostal *Genellikledikdörtgenbiçimindeincekartondanyapılmış,biryüzüresimlipostakartı,kart. *(fotoğrafçılıkta)9x12cmboyutlarındakiresim. kartpostalcı *Kartpostalbasanveyasatankimse. kartuk *Büyüktarlatarağı. kartuş *Merminin,içinebarutdoldurulmuşsilindirbiçimindekibölümü. *Dolmakalemiçineyerleştirilenmürekkepdolutüp. kartvizit *Kart(II). Karun *Dinkitaplarıveefsanelerdegeçen,çokzenginolduğusöylenenkişi. *(küçükkile)Çokzenginkimse. karyağdı *Üstübenekbenekbeyazolan(kumaş). karye *Köy. karyokinez *Çokhücrelicanlılardahücreninbellievrelerdengeçerekçoğalması,mitoz. karyola *Üzerineyatakyapılıpyatılantahtaveyametalkerevet. kas *Tellerdenoluşanvekasılarakvücuthareketlerinisağlayanorganvebuorganıntelsidokusu,adele. kasdoku *Canlınınhareketinisağlayan,kasılabilentellerikapsayanhücrelertopluluğu. kastutukluğu *İşealıştırılmamışkaslarınçalışmadurumundaduyulanağrıvesızı. kasa *Paraveyadeğerlieşyasaklamayayarayançelikdolap. *Ticarethanelerdeparaalınıpverilenyer. *Bazıoyunlardaoyunuyönetmeveyaparakarşılığındafişvermeişi. *Vagon,kamyonveyatraktörünyüktaşımakiçinşasiyebağlanmışüstbölümünüoluşturanparça. *Tahtaveyasentetikmaddelerdenyapılmış,dörtköşe,sağlamambalajparçası,sandık. *(basımcılıkta)Dizgiharflerininkonulduğugözlerdenoluşantabla. *Kapıvepencerelerinsabitolaraktutturulduğuasılçerçeve. *Biribiriüzerineistifedilerekyüksekliğiayarlanabilenatlamaaracı. kasadefteri *İşletmelerdegünlükalışverişhareketlerininkaydedildiğidefter. kasafişi *Satınaldığımalveyahizmetiçinödediğiparakarşılığındamüşteriyeyazarkasadançıkarılarakverilenküçük kâğıtbelge. kasasayımı *Günlükkasamevcudunun,kasanındevredilmesindenönce,sayılıpbelirlenmesi. kasaba *Şehirdenküçük,köydenbüyük,henüzkırsalözellikleriniyitirmemişolanyerleşimmerkezi. kasabacık *Küçükkasaba. kasabalı *Kasabahalkındanolan. kasacı *Veznedar,vezneci. kasadar *Ticarîkuruluşlardakasadaoturupparaalıpverenkimse. kasalama *Kasalamakişi. kasalamak *Kasalarayerleştirmek. kasalanma *Kasalanmakişi. kasalanmak *Kasalarayerleştirmek. kasalı *Kasasıolan. kasalık *Kasayapımınaelverişliincedilinmiştahta. kasap *Sığır,koyungibietiyenecekhayvanlarıkesenveyadükkânındaperakendeolaraksatankimse. *Bualışverişinyapıldığıdükkân. *Kandökücü,hunhar. kasaphane *Kesimevi,mezbaha,kanara. kasaplık *Kasapolmadurumuveyakasabınyaptığıiş. *Kesimevinegönderilipkesilmekiçinayrılmış(hayvan). *Kandökücülük,hunharlık. kasar *Bkz.kastar. kasara *Gemininbaşvekıçtarafında,asılgüvertedenyüksekolankısagüverte. kasatura *Süngügibi,tüfeğinnamlusuucunatakılanveyabelkayışınaasılıolaraktaşınanbirçeşitbıçak. kasavet *Üzüntü,tasa,kaygı,sıkıntı. kasavetçekmek *üzülmek,tasalanmak. kasavetetmek *üzülmek,kaygılanmak. kasavetlenme *Kasavetlenmekişi. kasavetlenmek *Kasavetsahibiolmak. kasavetli *Üzüntülü,sıkıntılı,tasalı,kaygılı. kasavetsiz *Üzüntüsüz,sıkıntısız,tasasız,kaygısız. kasayıdevretmek *işletmelerdenöbetleşeçalışankasadarlarkasamevcudunubirbirineaktarmak. kâse *Cam,çini,toprakvb.denyapılmışderinceçanak. kâsecik *Küçükkâse. *Kulağındolambacındabulunanvelenfiledoluolanküçükzarsıorgan. kâseletme *Kâseletmekişi. kâseletmek *Kâsekullanarakişyapmak. kasem *Antiçme,yeminetme. kaset *İçinde,görüntüveseslerinkaydedildiği,gerektiğindeyenidenkullanılmasınısağlayanbirmanyetikşeridin bulunduğuküçükkutu. kasetçalar *Seskaydetmeden,sadecekasetçalanaraç. kasetçi *Kasetsatankimse. kasetçilik *Kasetçininyaptığıişveyameslek. kasık *Vücudunkarınileuylukarasındakibölümü. kasıkbağcı *Kasıkbağıyapanveyasatankimse. kasıkbağı *Fıtığıiçeridetutmakiçinkullanılanbağ. kasıkbiti *Genellikleüremeorganlarıçevresindekikıldiplerindeyerleşenbirtürbit(Phthiruspubis). kasıkçatlağı *Kasıkfıtığı. kasıkotu *Karanfilgillerden,sazbiçimindeincesaplarıolan,güzelçiçekleraçan,kasıkyaralarınayararlısayılanbir bitki(Herniariahirsuta). kasıl *Kaslailgiliolan,adalî. kasılduyumlar *Kaslarıniradelikasılmasıylaortayaçıkanhareketlerindüzenlenmesineyardımedenduyumlar. kasılgan *(kasveorganikdokulariçin)Kasılmaözelliğiolan,kasılabilen. kasılganlık *Kasılganolmadurumu. kasılış *Kasılmakişiveyabiçimi. kasılma *Kasılmakişi,büzülme,takallus. kasılmak *Kasmakişiyapılmak. *Büzülüpkasılmak,takallüsetmek. *Büyüklenmek,kurumlanmak,gururlanmak. kasım *Yılın30günçekenonbirinciayı,sonteşrin,teşrinisani. *Kışınbaşlangıcısayılan8kasımgünübaşlayıphıdrellezinilkgünüolan6mayısakadaraltıaysürendönem. kasımkasım *Kasılmakhareketiylebirlikte\"çokbüyüklenmek,kurumsatmak,gururlanmak\"anlamındakullanılır. kasımpatı *Birleşikgillerden,çiçekleriiri,katmerlivetürlürenkte,sonbahardankışadeğinaçanbirsüsbitkisi, krizantem(Chyrsanthemum). kasınç *Kaslardaağrılıkasınma,kramp. kasınma *Kasınmakişi. kasınmak *Kasılıpkalmak. *Büyüklenmek,kibirlenmek,kendinibeğenmek. kasıntı *Giyeceğidaraltmakveyakısaltmakiçinyapılaneğretidikiş. *Büyüklenme,kurum,gurur. *Büyüklenen,gururlananvebunudavranışlarıylabellieden(kimse). kasıntılı *Kasıntısıolan. *Büyüklenen,kurumlu,kibirli,gururlu. kasıntısız *Kasıntısıolmayan. *Büyüklenmeyen,kurumlu,gururludavranmayan. kasıpkavurmak *baskıyaparakveyakıyıcıdavranışlarlabirtopluluğuezmek,zulmetmek. *çokzararvermek,mahvetmek. *çoketkilemek,hükümsürmek. kasır *Köşk. kasırga *Hızısaatte120kmyiaşançokgüçlüfırtına. *Duygularınpatlakverişi,büyükheyecan,coşku. kasıt *Amaç,istek,maksat. *Öldürme,yaralamaveyazararvermekisteme,kötüniyet. kasıtlı *İsteyerek,bilerekyapılan,maksatlı. kasıtsız *İsteyerek,bilerekyapılmayan,maksatsız. kaside *Onbeşbeyittenazolmayan,bütünbeyitlerinikincidizelerienbaştakibeyitilekafiyelibulunanveçoğu kezbüyükleriövmekiçinyazılandivanedebiyatımanzumesi. kasideci *Kasideyazanşair. *Birineyaranmakamacıylaaşırıövgüdebulunankimse. kasidehan *Kasideokumayımeslekedinmişkimse. kasis *Karayolundaoluşmuşçukurlarvetümsekler. *Biryolundoğrultusunudikkesenbiryandanöbüryanageçenark. kasiyer *Kasabaşındaoturarakparaalıpkasafişiverenkimse,kasadar. kask *Darbelerdenbaşıkorumakiçin,sertleştirilmişsentetikmaddelerdenyapılmışsağlambaşlık. kaskatı *İyikatı,çokkatı. *Acımasız,hoşgörüsüz. *Kıpırdamaksızın,hareketsizveyadonmuşolarak. kaskatıkesilmek *aşırıcoşku,soğuk,korku,üzüntüvb.karşısındahareketedemeyecek,birşeysöylemeyecekduruma gelmek,donupkalmak. kasket *Genellikleerkekleringiydiği,önüsiperlibaşlık. kasketçi *Kasketyapanveyasatankimse. kasketçilik *Kasketçininişiveyamesleği. kasketli *Kasketiolan. kasketsiz *Kasketiolmayan. kasko *Taşıtlarınuğrayacaklarıkazadandoğacakzararlarınkarşılanmasıiçinyapılansigorta. kaslaşma *Kaslaşmakdurumu. kaslaşmak *Kasdurumunagelmek. kaslı *Kaslarıgelişmişolan,adaleli. kasma *Kasmakişi. kasmak *Kısaltmak. *Daraltmak. *Baskısıaltındatutmak. kasnak *Enliçember. *Kalburvetelgibişeylerintahtaçemberi. *Nakışişlemekiçingergefgibikullanılan,kumaşıgermeyeyarayan,tahtadançember. *Pehlivanlarıngiydiklerikispetinbelegelenbölümü. *Makinelerde,birmildenbaşkamilehareketgeçirenkayışlarıntakıldığıdemirçember. *Kıyılarıolukbiçimindepervazlı,metalvetahtadanyapılmışçember. *Birsütunungövdesinioluşturansilindirbiçimindekitaşlarınherbiri. kasnakişlemek *kasnaktanakışişlemek. kasnakçı *Kasnak,elek,ölçekgibitahtaişleriyapankimse. kasnaklama *Kasnaklamakişi. kasnaklamak *Kasnakiçinealmak,çemberlemek. *Kollarınıdolayarakkavramak. *Yapılarda,betonunşişmesiniönlemekvedirenciniartırmakiçin,sıkıştırılmışbetonunçevresinimetalden birkasnakiçinealmak. kasnı *Çadıruşağı,şeytantersiağacıgibibitkilerdeneldeedilenbirzamk. kassız *Kasıolmayan. *Adelesiz. *Kaslarıgelişmemişolan. kast *Bkz.kasıt. kast *Ayrıcalıklarbakımındanyukarıdanaşağıyadoğrukesinölçülerlesınırlanmışbulunan,enkoyubiçimiyle Hindistan'dagörülentoplumsalsınıflarınherbiri. kastanyet *Parmaklaratakılarakçalınanbirtürzil. kastanyola *Birçarkındişlerinetakılıpgeriyedoğrudönmesiniönleyendil. *Akangemizincirinisıkarakdurdurmakiçinkullanılan,güvertelocasınınaltınakonmuş,hareketlidemir kol. kastanyolayuvası *Birçarkakastanyolaiçinaçılmışdişlerinarası. kastar *Pamukipliğiniveyabezinibolvesoğuksuileyıkayarakağartmaişi. kastarcı *Kastarişiniyapankimse. kastarcılık *Kastaryapmaişi. kastarlama *Kastarlamakişi. kastarlamak *Pamukipliğiniveyabezinibolvesoğuksuileyıkayarakağartmak. kastarlı *Kastarlanmışolan. kasten *Kasıtla,bilebileveisteyerek. kastetme *Kastetmekişi. kastetmek *Amaçlamak,amaçolarakalmak;demekistemek. *Kötülüketmek,kıymak,zararvermeyiistemek." }, { "text": "kastıolmak *onakarşıkötülüketmek,zararvermeisteğibeslemek. kastî *Kasıtlıolarak,bilerek,isteyerek(yapılan). kastor *Kunduz. *Kunduzkürkü. *Bukürktenyapılmış. kasvet *Sıkıntı,içsıkıntısı. kasvetbasmak(veyaçökmek) *çoksıkılmak,içidaralmak. kasvetvermek *sıkıntıvermek. kasvetli *İçsıkıcı,sıkıntılı. kasvetsiz *Sıkıntıolmayan,içsıkmayan. kaş *Gözlerinüzerindekemerlibirerçizgioluşturankısakıllar. *Kemerliveçıkıntılışeyveyayer. *Sarpkayalık,uçurum. *Eyerinönvearkasındakiçıkıntılıbölüm. *Duvar,bağvebahçelerdetoprakyığarakyapılansınır,set. kaşçatmak *kızmak,öfkelenmek. kaşgözetmek *kaş,gözişaretleriylebirşeyanlatmayaçalışmak. kaşgözişaretiyapmak *kaşvegözlebirşeyleranlatmak,dikkatçekmek. kaşilegöz,gerisisöz *yüzgüzelliğindekaşilegözünöneminibelirtir. kaşjölesi *Kaşındüzgüngörünmesinisağlayanbirmadde. kaşyapayımderkengözçıkartmak *işidüzelteyinderkenbüsbütünbozmak. kaşyıkamak *kaşçatmak. kaşağı *Hayvanlarıtımaretmekiçinkullanılan,sactan,dişliaraç. *Sırtıkaşımakiçinkullanılanuzunsaplı,ucukaşıkveyaekbiçiminde,tırnaklıaraç. kaşağılama *Kaşağılamakişi. kaşağılamak *Tımaretmekiçinhayvanakaşağısürmek. kaşağılanma *Kaşağılanmakişi. kaşağılanmak *Kaşağılanmakişiyapılmak. kaşağılatma *Kaşağılatmakişiveyadurumu. kaşağılatmak *Kaşağılamakişiniyaptırmak. kaşalot *İspermeçetbalinası. *Aptal,budala. kaşan *(hizmetveyabinekhayvanlarıiçin)Durupişeme. kaşanyeri *Uzunyoldahayvanlarındurupişediklerivebirazdinlendikleriyer. kaşandırma *Kaşandırmakişi. kaşandırmak *Hayvanıdurdurupişetmek. kâşâne *Büyük,süslüköşk,saraygibiyapı. kaşanma *Kaşanmakişi. kaşanmak *(hizmetvebinekhayvanlarıiçin)Durupişemek. kaşar *Koyunsütündenyapılan,tekerlekbiçiminde,sarımtırak,yağlıbirpeynir. *Oyundaaçıkgöz,kurnazolankimse. kaşarpeyniri * \\343kaşar. kaşarlanma *Kaşarlanmakişi. kaşarlanmak *Birişte,birhareketleçoktecrübekazanmak. *Hoşagitmeyenbirhareketeveyabirişealışarakartıkondanüzüntüduymazolmak. kaşarlı *Kaşarlayapılmış. *Kaşarlanmış. kaşbastı *Başavealnabağlananbağ,çatkı. kaşe *Damga,mühür. *Tozilâçlarıniçinekonulduğu,yutulmayauygun,güllâçtanküçükkap. kaşeksi *Bütünbeslenmeişlevlerininbozulmasıylaoluşanileriderecedezayıflık. kaşeleme *Kaşelemekişi. kaşelemek *Resmîbirbelgeyikaşeiledamgalamak,mühürlemek. kaşelenme *Kaşelenmekdurumu. kaşelenmek *Kaşelemekişiyapılmak. kaşeletme *Kaşeletmekişi. kaşeletmek *Damgalatmak,mühürletmek. kaşeli *Kaşesiolan. *İşverenin,kendisinebaşkacabiryükümlülüğüolmadan,çalışmasüresinegöreücretverdiği(kimse). kaşık *Suluveyabazıufaktaneliyiyecekleriağzagötürmeyeyarayan,saplısofraaracı. *Ucuiğnelikaşıkbiçimindekiolta. kaşıkatmak(veyaçalmak) *iştahlaveyaçabukyemek. kaşıkçalımı *Ortalığınkararmayabaşladığızaman,akşamyemeğizamanı. kaşıkdüşmanı *Kadın,eş. kaşıkhavası *OrtaAnadolubölgesindekaşıkçalınarakoynananbirhalkoyunuveyabuoyununmüziği. kaşıkkadar *çokküçük. kaşıkkaşık *Kaşıklaölçerek. *Birbiriardıncavekaşıkla. kaşıkotu *Turpgillerden,iskobütekarşıkullanılan,yapraklarıkaşığıandıran,güzelçiçekleraçanbirbitki(Cochlearla officinalis). kaşıkoyunu *Yurdumuzunbirçokbölgesinde,parmaklararasınasıkıştırılmıştahtakaşıklarileşıkırdatılarakçokhareketli birbiçimdeoynananhalk oyunu. kaşıksallamak *yemekyemek. kaşıkçı *Kaşıkyapanveyasatankimse. *Şimşir,kemik,bağagibişeylerdenkaşıkoyan,süsleyenzanaatçı. kaşıkçıkuşu *Pelikan. kaşıkçılık *Kaşıkyapmavesatmaişi. kaşıkçın *Ördekgillerden,gagasıkaşıkbiçiminde,tüyleriak,kara,kahverengi,ayaklarıkırmızıbirkuş(Spatula clypeata). kaşıklayediripsapıyla(gözünü)çıkartmak *yaptığıbiriyiliğihiçeindirecekkötülüktebulunmak. kaşıklama *Kaşıklamakişi. kaşıklamak *Kaşıklayemek. *(kaşıklayenenyemekiçin)Severek,iştahlayemek. kaşıklanma *Kaşıklanmakişiveyadurumu. kaşıklanmak *Kaşıklayenmek. kaşıklayış *Kaşıklamakişiveyabiçimi. kaşıklık *İçinekaşık,çatal,bıçakgibişeylerkonulankap. *Kaşıkyapmayaelverişli. *Kaşığınalabileceğiölçüde. kaşıma *Kaşımakişi. kaşımak *Tırnaklaveyabaşkabir şeylederiyihafifçeovmak. kaşındırma *Kaşındırmakişi. kaşındırmak *Kaşınmasınayolaçmak,kaşıntıvermek. kaşınınaltındagözünvardememek *Bkz.gözünüstündekaşınvardememek. kaşınış *Kaşınmakişiveyabiçimi. kaşınma *Kaşınmakişi. kaşınmakazığı *Meradaçeşitliböcek,sinekvearılartarafındanrahatsızedilenhayvanlarınkaşınarakrahatlatılmalarıiçin meranınelverişliyerlerinedikilenveüzerlerineantiseptikmaddeligresyağısürülenkazık. kaşınmak *Kaşıntısıolmak,kaşımaisteğiduymak. *Kendikendinikaşımak. *Kötübirkarşılıkgerektirendavranışlardabulunmak. kaşıntı *Vücuttakaşınmaisteğiuyandıranduygu. kaşıntılı *Kaşıntısıolan. kâşif *Bulucu. kaşkariko *Oyun,dolap,düzen. *Yalan. kaşkaval *Tekerlekbiçiminde,sarırenkte,kaşarabenzeyen,birtürpeynir. *Aptal,sersem. kaşkaval *Gabyavebabafingoçubuklarınıntopuktaraflarındaaçılandeliklerdengeçirilerekuçlarımavnalara dayanan,demirveyaağaçtakoz. kaşkol *Boyunatkısı. kaşkorse *Tenüzerinegiyilenincekadınfanilâsı. kaşlagözarası *kimseninsezmesineimkânvermeyecekkadarkısabirzamaniçinde,çokçabuk. kaşlama *Kaşlamakişi. kaşlamak *Yüzüğüntaşınıkaşaoturtmak. kaşlı *Herhangibirniteliktekaşıolan. kaşlıgözlü *Yüzügüzelolan. kaşmer *Maskara,soytarı. kaşmerlik *Soytarılık. kaşmir *İnce,sıkbirtüryün. *Buyündenyapılmış. kaşpusiye *Hafifüstlük. kat *Biryapıdaikidöşemearasındayeralandaireveyaodalarınbütünü. *Biryüzeyüzerineazveyaçokkalınbirbiçimde,düzgünolarakyayılmışbulunanşey;üstüstekonulmuş şeylerdenherbiri,tabaka. *(giyecekleriçin)Takım. *Daire. *Ön,yan,huzur,makam,nezt. *Bükülenveyakıvrılanbirşeyinherkıvrımı. *Makam,mevki. *Nicelikçekez,defa,misil. *Tekrarlananbirsayınıntoplamı. *Jeolojizamanlarındanbirdönemiçindeoluşmuşkatmanlıkayaçlar. kat *Kesme,kesilme. *İlgiyikesme. *Sonucabağlama,bitirme. *Kesme. katçıkmak *yapıyakateklemek. katkat *Çok,pekçok. *Üstüste. katsayı *Birniceliğinkaçkatıalındığınıgösterensayı. *Biryasayıanlatanformülünyazılışındayeralan,değişmeyensayı. *Cisimlerinfizikselözelliklerinibelirtendeğişmeyenbüyüklükler. katyuvarı *Yeratmosferinin10-60kmyükseklikleriarasındakalankatmanı,stratosfer. katabolizma *Canlıprotoplâzmayıyapanbüyükvekarmaşıkyapılımoleküllerinenerjiçıkararakyanması,yadımlama. katafalk *Önündengeçilerekkendisinesaygıgösterilmekistenenölününtabutukonulmakiçinyapılmışyüksekyer. katafot *Dışarıdangelenbirışığınetkisiylegeceleyin ışıklıgörünenreflektör. katakofti *KlâsikTürkmüziğinde8/8'likbirusul. katakomp *İlkHristiyanlarınkayalarıoyarakveyayeraltınıkazarakyaptıkları,uzundehlizlerbiçiminde;ölülerini gömdükleriveyatapınakolarakkullandıklarımezarlık. katakulli *Yalandolan,oyun,tuzak,düzen. katakulliokumak *yalansöylemek,palavraatmak. katalanca *İspanya'nınkuzeydoğusundaKatalanırkınınkonuştuğudil. katalepsi *İradeninyitimi,dışetkilerekarşıduygunluğunortadankalkmasıvehareketorganlarınaverilenherhangibir durumunolduğugibisürüpgitmesiylebelirensendrom. kataleptik *Katalepsiileilgili. *Katalepsiyetutulmuş. katalitik *Katalizleilgili,katalizniteliğindeolan. katalitiksoba *Tüpgazileçalışanveevlerde ısıtmaamacıylakullanılanbirtürsoba. kataliz *Birmaddeninkimyasalbirtepkimedehiçbirdeğişmeyeuğramadantepkimeninolmasınıveyahızının değişmesinisağlayanetkisi. katalizör *Kimyasaltepkimeninolmasınıveyahızınındeğişmesinisağlayan,katalitiketkiyeyolaçanmadde. katalog *Kitaplıktakikitaplarıveyabellibirdaldakigereçleri,nitelikleribakımındantanıtmak,arandıklarında bulunmalarınısağlamakamacıyla,yernumaralarıbelirtilerekhazırlanmışkitap,defterveyafiştenoluşanbütün,fihrist. *Kitapevi,yayınevi,kurumgibikuruluşlarınyayınlarını,ürettiklerimalları,eşyalarıtanıtan,gösterenliste veyakitap,fihrist. kataloglama *Kataloglamakişi. kataloglamak *Kitaplıktakiveyabellibirdaldakigereçleriyernumarası,bibliyografikkimlikvb.bakımındantespitetmek. katalpa *İkiçeneklilerden,yapraklarıçokirivekalpbiçiminde,çiçeklibirsüsbitkisi(Bignoniacatalpa). katana *Bkz.kadana. katar *Lokomotifilevagonlarınoluşturduklarıdizi,tren. *Taşıtdizisi. *Biraradagidenhayvandizisi. katarkatar *Birçokkatardanoluşmuş,dizidizi. katarakt" }, { "text": "*Aksu,akbasma,perde. katarlama *Katarlamakişi. katarlamak *Katardurumunagetirmek,arkaarkayadizmek. katarlanma *Katarlanmakişiyapılmakveyakatarlanmakişinekonuolmak. katarlanmak *Katarlanmakdurumunagetirmekveyakatarlanmakişinekonuolmak. katavaşya *Göçebebalıkların,ısıdüşmesisonucuKaradeniz'denMarmaradenizineveyaAkdeniz'egeçmeleri. katbekat *Katkat. katedral *Başkilise. kategori *Aralarındaherhangibirbakımdanilgiveyabenzerlikbulunanşeylerintamamı,grup,ulam. kategorik *Kesin,açık. *Kesinlikle,şartsızolarak. katetme *Katetmekişi. katetmek *Kesmek,bölmek. *Biryeriaşarakgeçmek,yololmak. katgüt *Ameliyatlardayaralarıdikmekiçinkullanılan,bağırsaktanyapılmışiplik. katı *Sert,yumuşakkarşıtı. *Hoşgörüsüz,acımasız,merhametsiz,zalim. *Düşüncevedavranışlarındabelliilkeleresıkısıkıyabağlıolan. *Sıvılarınvegazlarıntersine,içindebulunduğukabınveyaüstündebulunduğuyerinbiçiminialmayan,sulp. *Çok,aşırıderecede. katı *Taşlık,konsa. katıkalpli *Katıyürekli. katısöz *Sertvekırıcısöz. katıyağ *Donyağı,parafingibinormalsıcaklıktaikenkatıdurumdabulunanyağ. katıyumurta *Lopyumurta. katıyürekli *Acımasıolmayan,acımasız. katık *Ekmeklekarındoyurmakgerektiğinde,ekmeğekatılanpeynir,zeytin,helvagibiyiyecek. *Yağıalınmışyoğurt,ayran. katıketmek *ekmeğinçok,yemeğinazolduğudurumlardayemeğiölçülüyemek. katıklama *Katıklamakişi. katıklamak *Katıketmek. *Çorbayıyoğurtlamak. katıklı *İçindekatıkbulunan. katıklıaş *Bulgurveyayarmadanyapılanyoğurtluçorba. katıksız *Katığıolmayan. *Yabancıbirşeylekarışmamış. *Bellibiryerden,bellibirsoydangelen. *Niteliğibaşkahiçbiretkiylebozulmamışolan,tam. katılakatıla *Katılacakkadar,katılacakderecede. katılakatılagülmek *aşırıderecegülmek. katılaşma *Katılaşmakişi. *Birmaddeninsıvıdurumundankatıdurumageçmesi,tasallüp. katılaşmak *Katıdurumagelmek. katılaştırma *Katılaştırmakişi. katılaştırmak *Katıdurumagetirmek. katılgandoku *Hücrelerişekilsizbiraramaddeiçindebulunan,organlarınasıldokularınınaralarınıdoldurandoku. katılık *Katı(I)olmadurumu. *Birnesnenin,boyutdeğişikliklerinesebepolanetkiortadankalktıktansonradabuboyutlarıkoruma özelliği. *Acımasız,duygusuzolmadurumu. katılım *Katılmakişi,iştirak. katılış *Katılmakişiveyabiçimi. katılma *Katılmakişi. *İletişimveyaortakdavranıştabulunmayoluylabelirlibirtoplumsaldurumagirmesüreci,iştirak. katılmak *Katmakişiyapılmak. *Birtopluluğagirmek,iştiraketmek. *Ortakolmak,benimsemek. katılmak *Aşırıderecedegülmek,ağlamak,gıdıklanmak,korkmakgibitepkilersırasında,solunumkaslarınınkasılması üzerinesolukkesilmek. katıltma *Katıltmakişi. katıltmak *Katılmasınayolaçmak;katılacakkadargüldürmekveyaağlatmak. katım *Katmakişiveyazamanı. katımlık *Birdefadakatılacak(miktar). katıntı *Birbirinekatılmışkarışıkşeylerinherbiri. *Hayvansürüsünedışarıdangelipkatılan(hayvan). katır *Atgillerden,kısrakileerkekeşeğinçiftleşmesindendoğanmelezhayvan. *İnatçıvehuysuz. *Kaba,bayağı,görgüsüz(kimse). katırboncuğu *Çoğubinekhayvanlarınınboynunasüsolaraktakılan,mavicamdaniriboncuk. *Buboncuklarlabirliktedizilenküçükdenizkabukları. katırgibi *inatçı(kimse). katırkarı *Çocuğuolmayanevlikadın. *Kaba,görgüsüz(kadın). katırkutur *Sertvekabasesçıkararak. *Sertdurumagelmiş,sertleşmiş. katırkuyruğugibikalmak *birişteilerlemedenkalmak. katırtepmişedönmek *çokhırpalanmak,perişandurumadüşmek,felâketinneredengeldiğinianlayamamak. katıryılanı *Birtürengerek. katırcı *Katırlarınıkiraileişletenveyakatırlarlaeşyataşıyankimse. katırcılık *Katırkirayavermeveyakatırlayüktaşımaişi. katırkuyruğu *Baklagillerden,çiçeklerisarıveşemsiyedurumundaolanacıbirbitki(Anagyrisfoetida). katırlaşma *Katırlaşmakişiveyadurumu. katırlaşmak *Huysuzluketmek,inatlaşmak,katırgibidavranmak. katırlık *İnatçı,huysuzolmadurumu. katırtırnağı *Baklagillerden,dallarıçokince,çiçeklerisarı,bazıtürlerihekimlikteidrarsöktürücüolarakkullanılanbir bitki(Genistascoparia). katışık *İçinebaşkaşeylerkarışmışolan,karışık,karma,mahlût. katışıklık *Katışıkolmadurumu. katışıksız *İçinebaşkaşeylerkarışmamışolan,arı,saf. katışma *Katışmakişi. katışmaç *Benzerolmayanmaddelerdenoluşmuşbütün. katışmak *Birtopluluğakarışmak,katılmak. katıştırma *Katıştırmakişi. katıştırmak *Birşeyiniçinebaşkabirşeykatarakkarıştırmak. kat'î *Kesin. kat'îolarak *kesinlikle. kâtibe *Kadınyazman,kadınsekreter. kâtibiadil *Noter. katil *İnsanöldürenkimse,cani. *Öldürücü,ölümesebepolan. katil *Öldürme. katiletmek *Bkz.katletmek. kat'îleşme *Kesinleşme. kat'îleşmek *Kesinleşmek. katillik *Katilolmadurumu. kâtip *Sekreter,yazman. kâtiplik *Sekreterlik,yazmanlık. kat'iyen *Hiçbirzaman,asla. *Kesinolarak,kesinlikle. kat'iyet *Kesinlik. katkı *Birişinyapılmasına,gerçekleşmesineemek,bilgi,paravb.ilekatılma,yardım. *Birşeyekatılanbaşkabirmadde,ek. *Metalvealaşımlarınhazırlanmasısırasındaiçlerinekatılandeğişikniteliktekimaddeler. *Düğüngünüdavetlilerinöğleyekadargönderdikleriarmağan. katkımaddesi *Petrolürünlerinekatıldığızaman,bunlaraistenilenözelliklerisağlayanveyadoğalözelliklerini kuvvetlendirenuygunbirmadde. katkıpayı *Birişe,birortaklığagirişteödenenücret. katkıdabulunmak *birşeyinoluşmasına,gelişmesineveyagerçekleşmesineemek,bilgi,paravb.ileyardımetmek. katkılanma *Katkılanmakişi. katkılanmak *İçinebirkatkıkarışmak. katkılı *İçineyabancımaddekatılmışolan,karışık,safolmayan. katkısız *Üzerineveyaiçinehiçbirşeykatılmamış,katışıksız,saf. *Niteliğihiçbiretkiiledeğişmeyen,tam,bozulmamış. katlama *Katlamakişi. *Mayasızhamurdanyapılan,peynirliveyapeynirsizpide;yufka. katlamak *Kâğıt,kumaşgibinesneleriüstüstekatoluşturacakbiçimdebükmek. katlandırma *Katlandırmakişi. katlandırmak *Katlanmasınısağlamak. katlanılma *Katlanılmakişi. katlanılmak *Katlanmakişiyapılmak. katlanış *Katlanmakişiveyabiçimi. katlanma *Katlanmakişi. katlanmak *Katlamakişiyapılmak. *Hoşolmayanbirduruma,güçşartlaradayanmak,tahammületmek. katlatma *Katlatmakişi. katlatmak *Katlatmakişinibaşkasınayaptırmak. katlayış *Katlamakişiveyabiçimi. katletme *Katletmekişi. katletmek *İnsanöldürmek. katlı *Katlanmış,bükülmüş. *Katıveyakatlarıolan. katlıkur *Azgelişmişülkeekonomilerineözgübirdençokdövizkuruuygulamayöntemi. katliam *Toplucaöldürme,kırım,soykırımı. katma *Katmakişi,ilhak. *Katılmış,eklenmiş,ulanmış,munzam. *Kıldanveyayündenyapılmışip,sicim. katmabütçe *Özelgelirleriolanvegenelbütçedışındakalanbütçe,mülhakbütçe. katmadeğervergisi *Satınalınanmalveyiyecektenalınanpeşinvergi. katmak *Birşeyiniçine,üstüneveyayanına,niteliğinideğiştirmekveyaniceliğiniartırmakiçinbaşkabirşey eklemek,karıştırmak,ilâveetmek. *Birliktegöndermek. *Döllenmeyisağlamakiçinerkekhayvanıdişininyanınasalmak. katmak *birbirinedüşürmek,aralarınıbozmak. katmalı *Cisminüçanarenktekigörüntüsününtekbirfilmüzerindeyeraldığı,birrenklifilmişlemi. katman *Birbiriüzerindebulunanyassıcamaddelerinherbiri,tabaka. *Altındaveyaüstündeolankayaçlardangözleveyafizikselolarakazçokayrılabilen,kalınlığıbircmdenaz olmayantortulkayaçbirimi. *Birtopluluğuoluşturankümelerdenherbiri,tabaka. katmanbulut *Grirenkli,sisebenzeyenfakatyerekadarinmeyenbuluttabakası,stratus. katmanlaşma *Katmanlaşmakişi. katmanlaşmak *Üstüstegelmişkatmanlardurumundayerleşmek. katmanlı *Katmanlarıolan,katmanlardanolucan,tabakalı. katmer *Birşeyioluşturankatlardanherbiri. *Arasınayağveyakaymaksürülerekkatlanmışhafifateşte,kızartıldıktansonraüzerinefıstıktozuserpilmiş inceyufkaekmeği. katmerkaldırmak *karışıklıkçıkarmak. katmerkatmer *Katkat,üstüste. katmerci *Katmeryapıpsatankimse. katmercilik *Katmercininişiveyamesleği. katmerleşme *Katmerleşmekişi. katmerleşmek *Katmerlidurumagelmek. *Çoğalmak,artmak. katmerli *Arasınayağvekaymaksürülerekkatlanmışyufkaekmeği. *Katmeriolan,katkatolan. *(birdurum,birtutumiçin)Çokfazlaolan,aşırı." }, { "text": "katmerlibadem *Çiçeklerigüzelbirtürsüsçalısı. katmerlibirleşikzaman *Yalınzamanlıbirfiilleekfiilinikizamanınınbirliktekullanılması:Geliridiysemgibi. katmerliiyelik *Üstüstekullanılmışikiiyelikeki. katmerlikatmerligülmek *üstüstevearavermedenaşırıderecedegülmek. katmerliyalan *Yalanüstünesöylenmişyalan. katmersiz *Katmeriolmayan. Katolik *Romakilisesininkendineverdiğiad. *Katoliklikmezhebindenolankimse. Katoliklik *İsapeygamberinAzizPetrus'aaktardığıyetkilerinmirasçısıolanpapayıdinîbaşkanolaraktanıyan Hristiyanmezhebi. katolunma *Katolunmakdurumu. katolunmak *Kesilmek. katot *Eksiuç. katra *Bkz.katre. katrak *Marangozluktatomruklarıbiçmeyeyarayanvebirdençoktesteresiolanbiçmemakinesi. katran *Organikmaddelerdenkurudamıtmayoluylaeldeedilen,sıvıyağkıvamında,kararenkte,ağır,iskokulu, sudaerimeyenbirmadde.Bitkilerdençıkarılanınabitkikatranı,madenkömüründeneldeedileninedemadenkatranı adıverilir. katranağacı *LübnanveToroslardayetişenbirsedirtürü(Cedruslibani). katrançamı *Gemilerdekullanılankatranınçıkarıldığıçamtürü(Pinusrigida). katrangibi *karayayakınkoyurenkte. katranruhu *Kayınkatranınındamıtılmasıylaeldeedilenvehekimliktekullanılanrenksiz,keskinkokuluveyakıcıbir sıvı. katransuyu *Hekimliktekullanılankatranlısu. katrantaşı *Birleşimindekisumiktarıçokolanbirçeşityanardağcamı. katranyağı *Katrandaneldeedilenvehekimlikteilâçolarakkullanılansıvı. katrancı *Katransatanveyabiryeri,birşeyikatranlayankimse. katrancılık *Katrancınınişiveyamesleği. katranıkaynatsanolurmu şeker? *kişi,kendiözünüveyaasılözelliklerinideğiştirmişgibigörünsede,asladeğişmez. katranköpüğü *Çayırmantarlarından,şapkasınınaltyüzüdilimdilimvebirhalkaileçevrilibulunanbircinsmantar (Polyporusigniarius). katranlama *Katranlamakişi. katranlamak *Biryere,birşeyekatransürerekkatranlakaplamak. katranlanma *Katranlanmakişi. katranlanmak *Katranlamakişiyapılmak. katranlı *Üzerinekatransürülmüşolan. *İçinekatrankarışmışveyakarıştırılmışolan. *Birleşimindekatranolan. katre *Damla,damlayanşey. katrekatre *Damladamla,azarazar. katresikalmadı(veyakatresiyok) *hiçkalmadı,hiçyok. katrilyon *Trilyonkerebirmilyon(1024). katurkutur *Sertmaddeleriyerkençıkanses. katyon *Birçözeltininelektrolizisırasındakatottatoplananiyon,artın. kauçuk *Gövdesiodunsu,özsuyuyapışkan,sütkıvamında,yapraklarıovalbiçimli,parlakvekalın,sıcakülke bitkisi,lâstikağacı(Ficuselastica). *Amerika,AsyaveAfrika'nınçeşitliağaçlarından,özelliklelâstikağacındanveyabazıpetrolartıklarının birleşimiyleeldeedilen,dayanıklıveesnekmadde. *Bumaddedenyapılmış. kauçuklu *Kauçuklakaplanmışveyabirleşimindekauçukolan(nesne). kaurittutkalı *Üre. kav *Kavmantarlarındankurutularakeldeedilen,çabuktutuşan,süngerimsimadde. *Yılanınderideğiştirirkenattığıderi. kav *İçkimahzeni. kavgibi *kolaylıklatutuşacakdurumdaolanveyakuruvegevrek. kavmantarı *Bazitlimantarlardan,ağaçlarıngövdesindeveyadallarındayetişenvekurusukavolarakkullanılanbitki (Fomesfomentarius). kavaf *Ucuz,özenmedenvebayağıcinsayakkabıyapanveyasatanesnaf. kavafişi *Özensizvegelişigüzelyapılmışolan. kavaflık *Kavafolmadurumu. *Kavafınişi. kavait *Kurallar,kaideler. kavak *Söğütgillerden,sulakbölgelerdeyetişen,boyubazıtürlerindeotuzveyakırkmyedeğinçıkan, kerestesindenyararlanılanbirağaç(Populus). kavakinciri *Açıkmorrenklibirtürincir. kavakçılık *Kavakyetiştirmeişi. kavaklık *Kavaklarıçokolanveyakavakağacıyetiştirilenyer. kaval *Kamıştanyapılan,genellikleçobanlarınçaldığı,yumuşaksesli,perdelibüyükdüdük. kavalkemiği *Baldırdaolanikikemiktenkalını. kavaltüfek *Namlusuyivsiztüfek. kavalcı *Kavalyapan,satanveyaçalankimse. kavalye *Kadına,danstaeşolanveyabiryerde,toplantıdaarkadaşlıkedenerkek. *Kibarerkek. kavalyelik *Kadınadanstaveyabirtoplantıdaeşliketme. kavalyeliketmek *kadınadanstaveyabirtoplantıdaeşliketmek. kavanço *Yelkenibirbordadanöbürbordayageçirme. *Değiştirme,aynıtürdenbirşeyinyerinebirbaşkasınıkoyma. *Birişibaşkabirineyükleme,başınasarma. kavanoz *Topraktanveyacamdan,ağzıgeniş,ortaveyaufakboydakap. *...kavanozdolusu. kavanozdiplidünya *\"boşdünya,yalandünya,fanidünya\"anlamındaüzülmemeyi,birazboşvermeyi,acınmamayıanlatansöz. kavara *Balıalınmışpetek. *Kovandaözelliklekışaylarındaarılarınyemesiiçinbırakılanbal. kavara *Yel,gaz. *Gürültü,patırtı. kavaraçekmek *yellenmek. kavaracı *Gürültücü. kavas *Elçilikveyakonsolosluklardagörevyapanhizmetli. *Elçilikvekonsolosluklardakorumagörevlisi. *Banka,patrikhaneveotelgibiyerlerdehizmetliveyakorumagörevlisi. kavaslık *Kavasolmadurumuveyakavasıngörevi. kavasya *Acıağaç. kavat *Yolsuz,yasadışıveyagizli,cinsîbirleşmelerdearacılıkedenerkek,pezevenk. kavata *Oymaağaçkap. *Sertvefazlakızarmayanbirdomatestürü(Solanumcapsicumgrossum). kavelâ *Halatlarındikişlerindekullanılandemirveyaağaçkama. kavga *Düşmancadavranışveyasözlerleortayaçıkançekişmeveyadövüş,münazaa. *Savaş. *Herhangibiramacaerişmek,bir şeyieldeetmekveyabir şeyekarşıkoyabilmekiçinharcanançaba,verilen mücadele. kavgaadamı *Düşünceveinançlarınısonkerteyekadarhararetlesavunan(kimse). kavgabizimyorganınbaşınaimiş *başkalarıyüzündenzarargörenkimseninsöylediğisöz. kavgaçıkarmak *kavgayasebepolmak. kavgaçıkmak *dövüşmeydanagelmek. kavgaetmek *birbiriyleatışmak,dövüşmek. kavgakaşağısı *Arabozupkavgaçıkartan,kavgaarayankimse. kavgakopmak *dövüşbaşlamak. kavgacı *Kavgaetmeyiseven,kavgaçıkaran(kimse). *Biramaçuğrunaçabaharcayan,mücadeleveren(kimse). kavgacılık *Kavgacınıntutumuveyaalışkanlığı. kavgadayumruksayılmamak *kavgasırasındadayakdayenir,dayakdaatılır. kavgalaşma *Kavgalaşmakişi. kavgalaşmak *İkiveyadahaçokkimsebirbiriylekavgaetmek. kavgalı *Kavgaylayapılanveyaiçinekavgakarışan. *Birisiylekavgaederekdarılmışolan,dargın. kavgasız *Kavgasıolmayan. *Çatışma,kavgaolmadan. kavgasızlık *Kavgasızolmadurumu. kavgayagirişmek(veyatutuşmak) *kavgayabaşlamak. kavi *Dayanıklı,güçlü,zorlu. *Sıkı. kavil *Söz. *Sözleşme,anlaşma. kavileşme *Kavileşmekişi. kavileşmek *Sağlamlaşmak,pekişmek. kavileştirme *Kavileştirmekişi. kavileştirmek *Sağlamlaştırmak,pekitmek,pekiştirmek. kavilleşme *Kavilleşmeişi. kavilleşmek *Sözleşmek,sözbirliğietmek,anlaşmak. kavilya *Yelkeninkasavehalatdikişlerinde,kollararasınıaçmakiçinkullanılan,sivriağaçveyademirdenyapılmış sertparça. kavim *Aralarındatöre,dilvekültürortaklığıbulunanboyvesoybakımındandabirbirinebağlıinsantopluluğu, budun. kavimkardaş *Bütünakrabalar,tanıdıklar. kavis *Eğmeç,yay. kavisçizmek *yaybiçimindeyolizlemek. kavisli *Kavisiolan. kavkı *Bkz.kabuk. kavkılı *Kavkısıolan(hayvan). kavlağan *Çınarağacı. kavlak *Kabuğudökülmüş. *Güneştenderisisoyulan(kimse). *Yeraltıboşluklarınıntavanveyanduvarlarındabulunangevşemişveyadüşebilirkayaparçası. kavlama *Kavlamakişi. kavlamak *Kabarıpdökülmek,soyulmak. kavlanma *Kavlanmakişi. kavlanmak *Kavlamakişineuğramak. kavlaşma *Kavlaşmakişi. kavlaşmak *Kavdurumunagelmek. kavlatma *Kavlatmakişi. kavlatmak *Kavlamasınayolaçmak. kavletme *Kavletmekişi. kavletmek *Sözleşmek,anlaşmak,sözkesmek. kavlıç *Fıtık. *Fıtıklı. kavlık *İçinegenelliklekavkonulantorbaveyakap. kavlince *Kavlinegöre,sözünebakarak. kavlükarar *Söz,sözleşme. kavlükararetmek *kararvermek,plânlamak. kavmî *Kavimleilgili,etnik. kavmiyat *Etnografya. kavmiyet *Birkavminkendineözgüözellikleri. *Birkimseninbağlıolduğukavmegöredurumu. *Kavmebağlılık. kavmiyetçi *Kavmiyettenyanaolankimse. kavmiyetçilik *Kavmiyetçininişi. kavraç *Ağırtaşlarıtutupkaldırmayayarayan,ikitutaklıdemiraraç. kavrak *Ateşyakmakiçinkullanılankuruyaprakvb. kavram" }, { "text": "*Birnesneninzihindekisoyutvegeneltasarımı,mefhum,fehva,nosyon. *Nesnelerinveyaolaylarınortaközelliklerinikapsayanvebirortakadaltındatoplayangeneltasarım, mefhum,nosyon. *Karınzarı,periton. *Tutam,avuçdolusu. kavramkarmaşası *Anlaşılmazlık,anlamyetersizliğinedüşmek. kavrama *Kavramakişi,anlama,algılama. *Ağaçkuşak. *Küçükorak. *Otomobildemotorileviteskutusunubirbirinebağlayıpayıran,motordangelenhareketisarsıntısızolarak ötekiaktarmaöğelerineiletendüzen,debriyaj. *Budüzeniişletmeyeyarayanayaklık. kavramanoktası *Arabanınhareketegeçtiğianvedurum. kavramak *Ellesıkıcatutmak. *Heryönünüanlamak,iyiceanlamak,tamanlamak. kavramcılık *Kavramın,onubildirensözdenfarklıbirvarlıkolduğunuvegerçeğinzihindebulunmadığınıilerisüren öğreti,konseptüalizm. kavramlaşma *Kavramdurumunagelme. kavramlaşmak *Kavramdurumunagelmek. kavramsal *Kavramlailgili,kavramniteliğindeolan. kavranılma *Kavranılmakişi. kavranılmak *Kavranmak. kavranılmaz *Zihindeoluşturulamayanveyaoluşturulabildiğihâldegerçektenböylebirşeyinvarolmasıaklasığmayan. kavranma *Kavranmakişi. kavranmak *Kavranmakişiyapılmak. kavratma *Kavratmakişi. kavratmak *Kavramasınısağlamak. kavrayış *Kavrama,anlama,algılamayetisi. *Biralgınındoğrudandoğruyakavranması. kavrayışlı *Kolaycaanlama,algılamayetisiolan. kavrayışsız *Kavrayıcıolmayan. kavruk *Kavrulmuşolan. *Yaşınınilerlemesinekarşılıkiyigelişmemişolan. *Kurumayayüztutmuş. kavrukluk *Kavrukolmadurumu. kavrulma *Kavrulmakişi. kavrulmak *Kavurmakişiyapılmak. *İyigelişmemek,ufak,zayıf,cılızkalmak. kavruluş *Kavrulmakişiveyabiçimi. kavşak *Akarsu,yolgibiuzayıpgidenşeylerinkesiştikleriveyabirleştikleriyer. kavşakadası *Kavşakiçindekihareketleritanzimeden,üçgen,daire,dörtgen,damlavb.şekillerdeolabilenvedış kenarlarıbordürtaşıilesınırlandırılmışyapı. kavuk *İçiboşşey. *Sarıksarılanbaşlık. *İdrartorbası,mesane. kavuksallamak *birkimseyeyaranmakiçinonunsözveyadavranışlarınıuygunbulmak,onaylamak. kavukçu *Kavukyapanveyasatankimse. *Birineyaranmakiçinonunsözveyadavranışlarınıuygunbulan,onaylayankimse. kavuklu *Kavukgiymiş. *(ilkharfbüyük)Ortaoyunundahikâyeyianlatıpasılgöreviüstlenen,esprivekomiklikyapankişi. kavukluk *Kavukkoymayayarayanküçükraf. kavun *Kabakgillerden,sürüngengövdeli,irimeyvelibirbitki(Cucum). *Bubitkiningenelliklegüzelkokulu,suluveetlimeyvesi. kavuncu *Kavunsatankimse. kavuniçi *Pembeyeçalansarırenk. *Burenkteolan. kavunsu *Kavunabenzeyen,kavunuandıran. kavurga *Buğday,mısırgibitahıllarınkuruyemişgibiyenilmekiçinateştekavrulmuşu. kavurma *Kavurmakişi. *Tenceredepişirilipkendiyağıylakızartıldıktansonradondurulupsaklananet. *Kavrulmuşolan. kavurmacı *Kavurmayapanveyasatankimse. kavurmaç *Kavrulmuşbuğday. kavurmak *Birşeyibirkabıniçindesukatmadankızartarakpişirmek. *(rüzgâr,soğuk,sıcakvb.için)Kurutmak;yakmak. *Çoküzmek,yakmak,mahvetmek. kavurmalı *İçindekavurmabulunan. kavurmalık *Kavurmayapmayaelverişliyiyecek. *Kavurmaiçinayrılmış. kavurtma *Kavurtmakişi. kavurtmak *Kavurmakişiniyaptırmak. kavuruş *Kavurmakişiveyabiçimi. kavuşma *Kavuşmakişi,buluşma,telâki. *Erişme,eldeetme. *(güneşiçin)Batma. *Mantarveyosunsınıfındanbazıaşağıbitkilerde,yenibirbireyoluşturmakiçinikiayrıhücreninbirleşmesi. kavuşmak *Ayrıkalınan,sevilenbirkimseylebirarayagelmek,onuyenidengörmek. *Yokluğuçekilenveyaçokistenenbirşeyeerişmek,onueldeetmek. *Katılmak. *Birarayagelmek,birleşmek. *(güneşiçin)Batmak. *Varmak,ulaşmak. kavuştak *Şarkıvetürküdetekrarlanandize,nakarat. kavuşturma *Kavuşturmakişi. kavuşturmak *Kavuşmasınıveyakavuşmalarınısağlamak. kavuşulma *Kavuşulmakişi. kavuşulmak *Birarayagelinmek,birleşilmek. kavuşum *Yeryuvarlağıbiruçtakalmaküzere,yerin,güneşinveherhangibirgezegeninbirdoğruüzerinegelmeleri, içtima. kavuşumdevri *Birgezegeninikikavuşumuarasındageçenzamanaralığı. kavuşursuyosunları *Üremelerikavuşmayoluylaolansuyosunları. kavut *Kavrulmuşvedövülmüştahılununa şekerveyatatlıyemişkatılarakyapılanyiyecek. kavuz *Buğdaygillerinbaşağında,başakçıklarıveyaçiçeğisarankabuk. *İçiboş,kabukluyemiş. kavuzlular *Birçeneklilerden,çiçeklerinderenklitaçyaprağıyerine,kavuzdenilenyeşilrenkteyapracıklarbulunanbitki takımı. kavzama *Kavzamakişi. kavzamak *Sıkıtutmak,kavramak. *Korumak,muhafazaetmek. kay *Yağmur,yazyağmuru. kay *Kusma. kayetmek *kusmak. kaya *Büyükveserttaşkütlesi. *Kayaç. kayabalığı *Kayabalığıgillerden,kayalıkyerlerdeyaşayan,çoğukoyurenkliküçükbalık(Gobiusgobius). kayabalığıgiller *Kemiklibalıklardan,küçükboydairibaşlı,yüzgeçlerikarınüzerindetekerlekbiçimindeolanbirfamilya. kayagibi *çoksağlam. kayagüvercini *Güvercingillerden,Avrupa,AsyaveKuzeyAfrika'nınkayalıkyerlerindeyaşayanbirkuş(Columbolivia). kayahanisi *Lahos. kayahorozu *GüneyAmerika'dayaşayan,erkekleriportakalrenginde,başındatepeliğiolankuş(Rupicola). kayakeleri *Bukalemun. kayalifi *Taşpamuğu,asbest. kayaörümceği *Taşlararasındayaşayanbirörümcektürü. kayasansarı *Dağlıkyerlerdeyaşayanbirtürsansar. kayasarımsağı *Gençyapraklarısarımsakyerinekullanılanbirtüryabansarımsağı(Alliumampeloprasum). kayasarmaşığı *Kayalıklardabitensarmısak. kayasuyu *Kayadansızansu. kayatuzu *Doğadabillûrdurumundabulunantuz. kayauçmazsaderedolmaz *büyükihtiyaçlardabüyükfedakarlıkyapmakgerekir. kayabaşı *BirAnadoluezgisivebuezgiylesöylenenkoşma. *Türkhalkedebiyatındaçobantürküsü. kayaç *Doğadabüyükyertutan,yerkabuğununyapıgereciolanbirveyabirkaçmineraldenoluşankütle. kayağan *Üzerindekolaylıklakayılan,kaypak. kayağantaş *Killerinbaşkalaşımıileoluşmuş,yaprakbiçimindeayrılabilen,mavimsibirtaş,arduvaz. kayağanlık *Kayağanolmadurumu. kayak *Karveyasuüzerindekaymakiçinayağatakılanaraç,ski. *Buaracıkullanarakyapılanspor. kayakevi *Kayakbölgesindeyapılanküçükev. kayakçı *Kayakyapansporcu. kayakçılık *Kayakçıolmadurumu. *Kayaksporculuğu. kayalık *Kayasıçokolanyer. kayan *Kayarakyerdeğiştiren. *Yassı,düz,katkatoluşmuştaş. *Dağdaninensel. kayar *Hayvanlarıneskiyennallarınınçivilerinideğiştirmeişlemi. *Pay. kayarlama *Kayarlamakişi. kayarlamak *Hayvanıneskiyen nallarınıonarmak,eskiyennalınçivileriniyenilemek. *Atnalınıveyadüventaşlarınıyenidenkoymakveyaonarmak. *Sövmek,küfretmek. kayarto *Ahlâksızkimse,mel'un. kaybedilme *Kaybedilmekişi. kaybedilmek *Kaybetmekişiyapılmak. kaybetme *Kaybetmekişi,yitirme. kaybetmek *Yitirmek. *Yenikdüşmek,yenilmek. *Parabakımındanzararagirmek. *Ölümdolayısıylaayrılmak. kaybolma *Kaybolmakişi. kaybolmak *Yitmek. *Görünürolmaktançıkmak,görünmezolmak. kayboluş *Kaybolmakişiveyabiçimi. kaydadeğer *Önemli,dikkatiçeken. kaydageçirmek *ilişkilibulunduğudeftereyazmak. kaydedici *İmleç. kaydedilme *Kaydedilmekişi. kaydedilmek *Kaydetmekişiyapılmak,yazılmak. kaydetme *Kaydetmekişi. kaydetmek *Yazmak,bazıönemlinoktalarıtespitetmek. *Herhangibirşeyibiryeremaletmek,birşeyintarih,numaraveyaadınıbirdefteregeçirmek. *Hatırlamakiçinyazmak,notetmek. *Belirtmek,söylemek. *Sesiveyaresmimanyetikbantüzerinegeçirmek. *Olumlusonuçalmak. *Sıcaklık,basınçgibibirniceliğindeğişkenliğinitespitetmek. kaydettirme *Kaydettirmekişi. kaydettirmek *Kaydetmekişiniyaptırmak,yazdırmak. kaydıhayat *Kaydıhayatlavekaydıhayatşartıylasözlerinde\"yaşadığıkadar\",\"yaşadığısürece\"anlamındakullanılır. kaydıihtiyat *Temkinlidavranma,ihtiyatlıolma. kaydırak *Yassı,kaygançakıl. *Çocuklarınböylebirtaşıayaklakaydırarakoynadıklarıoyun. *Çocuklarınoturupkayarakeğlenmeleriiçin,çocukbahçelerindebulundurulanoyunaracı. *Tomruklarınkolaytaşınmasıiçindağdankaydırıldığıyer. kaydırılma *Kaydırılmakişi. kaydırılmak *Kaymasısağlanmak,kaymasınayolaçılmak. kaydırış *Kaydırmakişiveyabiçimi. kaydırma *Kaydırmakişi. *Alıcınınherhangibiraraçüzerindeçeşitliyönlerehareketettirilmesi. *Savunmanınbelirlibiranında,oyunungüçnoktasınıbirdenbiredeğiştirme. kaydırmak *Kaymasınısağlamak,kaymasınayolaçmak." }, { "text": "kaydırtma *Kaydırtmakişi. kaydırtmak *Kaymasınısağlatmak,kaymasınasebepolmak. kaydiye *Kayıtiçinalınanpara. kaydolma *Kaydolmakişi,yazılma. kaydolmak *Yazılmak. kaygan *Islakveyadüzolduğundan,kendisikayanveyaüzerindekayılan,kaygın. kaygana *Omlet. *Yumurtaçalkanarakyapılanbirçeşittatlı. kayganalık *Kayganaiçingerekenmalzeme. kayganlık *Kayganolmadurumu. kaygı *Üzüntü,endişeduyulandüşünce,tasa. kaygıçekmek *üzüntü,tasaduymak. kaygılandırma *Kaygılandırmakişi. kaygılandırmak *Kaygılanmasınasebepolmak. kaygılanış *Kaygılanmakişiveyabiçimi. kaygılanma *Kaygılanmakişi,üzülme. kaygılanmak *Kaygıduymak,üzülmek. kaygılı *Kaygısıolan,üzüntülü. kaygın *Kaygan. *Gebedeve. kaygısız *Kaygısıolmayan,kaygıduymayan,aldırmaz. kaygısızca *Kaygısız,aldırmaz(birbiçimde). kaygısızlık *Kaygısızolmadurumuveyakaygısızcadavranış. Kayı *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. kayık *Kürekveyayelkenleyürütülenufaktekne. *Biryanakaymış. kayıkgibi *kayığabenzerbiçimde,kayığındurumunauygunolarak. kayıksalıncak *Bayramyerlerindekurulankayıkbiçimindesalıncak. kayıktabak *Kayıkbiçimindeuzunvedüztabak. kayıkyaka *Açıklığıomuzlaradoğruolanovalyaka. kayıkyanaştırmak *birkonuyaveyasorunayavaşyavaşgirmek. kayıkçı *Kayıklainsanveyayüktaşıyankimse. kayıkçıkavgası *Sonucuolmayan,bıktırıcımünakaşa. kayıkçılık *Kayıkyapmavesatmaişi. *Kayıkişletmeişi. kayıkhane *Kayıklarınçekildiği,korunduğu üstüörtülüyer. kayın *Kayıngillerinörnekbitkisiolan,kerestesibeyazbirormanağacı(Fagusorientalis). kayın *Karıveyakocayagörebirbirlerininerkekkardeşi,kayınbirader. kayınbaba *Kaynata. kayınbirader *Kayın(II). kayınpeder *Kaynata. kayınvalide *Kaynana. kayınço *Kayınbiraderleresevgiyollusöylenensöz. kayıngiller *İkiçeneklilerden,palamutdiyeadlandırılanmeyveleriyüksüksübirkadehçikiçindeduran,kayın,meşe, kestanegibiçoğukerestelikormanağaçlarınıiçinealanbirfamilya,palamutlular. kayınlık *Kayınağaçlarıçokolanyer. kayınlık *Kayın(II)olmadurumu. kayıntı *Açlıkbastırmayayararyiyecek,atıştırılmayayararyiyecek. kayıp *Yitme,yitim. *Yitik,zayi. kayıpvermek *(ulus,toplum,kuruluşvb.için)değerlibireyleriniyitirmek. kayıplarakarışmak *bulunduğuyerdenayrılıpgitmek,gittiğiyeribildirmemek,görünmezolmak. kayır *Kalınkum. *İncekum. kayırıcı *Kayıran,koruyan,iltimasçı. kayırıcılık *Kayırmaişi,iltimasçılık. kayırılma *Kayırılmakişi. kayırılmak *Kayırmakişiyapılmakveyakayırmakişinekonuolmak. kayırış *Kayırmakişiveyabiçimi. kayırma *Kayırmakişi,koruma,himmet,iltimas. kayırmak *Koruyarakbaşarısınısağlamak,elindentutmak,himmetetmek. *Birini,başkalarınınveyaişinzararıpahasınatutmak,haksızyerekolaylıklarsağlamak\"iltimasetmek. kayırtma *Kayırtmakişi. kayırtmak *Kayırmakişiniyaptırmak. kayısı *Gülgillerdenbirağaç(Prunusarmeniaca). *Buağacınaçıkturuncurenkte,etisulu,güzelkokulu,tekvesertçekirdeklitatlımeyvesi. *Beyazıpişmiş,sarısıyarıpişmiş(yumurta). kayısıhoşafı *Kayısınınkaynatılmasıileyapılanhoşaf. kayısıkompostosu *Kayısınınşekerlekaynatılmasıileyapılankomposto. kayısıkurusu *Kurutulmuşkayısı. kayış *Bağlamak,tutmakveyasıkmakamacıylakullanılan,darveuzunköseledilimi. *Usturabilenencilâlıkösele. kayış *Kaymakişiveyabiçimi. kayışbalığı *Kâğıtbalığıgillerden,KuzeyAvrupadenizleriyleAkdeniz'inderinliklerindeyaşayankemiklibirbalık (Regalecusglesne). kayışdili *Kabaveçirkinsözlerkullanılarakkonuşulandil. kayışgibi *sert,koparılmayan. *kara,çokkirli. kayışaçekmek *aldatmak,kandırmak. kayışaçekmek *usturanınkılağısınıalmakiçinberberkayışınasürtmek. kayışçı *Kayışyapanveyasatankimse. *Aldatıcı,hileci. kayışkıran *Baklagillerden,kökleritoprağaderincegirerek,tarlalarsürülürkensabanıtutan,çiçeklerikırmızıbirbitki, sabankıran(Onosisspinosa). kayıt *Biryeremalederekdefteregeçirme. *Biryazının,birhesabıntarih,numaravb.ninveyakopyasınınbiryerdeyazılıbulunması. *Sınırlama,davranışlarınıçerçeveleme. *Şart. *Önemverme,gözetme. *Resmîbelge. *Sesveyaresmi,manyetikbantüzerinegeçirmeişlemi. kayıt *Pencereçerçevesi. *Araç,eşya. kayıtaltınagirmek *davranışlarısınırlandırılmak;birşeyyapmayazorlanmak. kayıtdefteri *Kayıtyapılandefter. kayıtkoymak *engellemek,sınırlamak,takyitetmek. kayıtkuyut *Sınırlandırmalar. kayıtım *Birolayınkendisebepleriüzerindekitepkisi,rücu. kayıtımlauslamlama *Geriyedönereksonuççıkarma. kayıtlama *Kayıtlamakişi,takyit. kayıtlamak *Birtakımşartlarlabağlamak,sınırlandırmak,takyitetmek. kayıtlı *Kaydıyapılmış,kaydageçirilmişolan. *Şartabağlı. kayıtma *Kayıtmakişi. kayıtmak *Birşeyiyapmaktanvazgeçmek,birkarardandönmek,nükuletmek,rücuetmek. kayıtsız *Kaydıyapılmamış,deftereveyayazıyageçirilmemişolan. *Birşartabağlıolmayan. *Aldırmaz,ilgisiz,umursamaz,lâkayt. kayıtsızkalmak *önemvermemek,umursamamak. kayıtsızolmak *kayıtedilmemişveyayazıyageçirilmemişolmak. *ilgisiz,umursamaz,önemvermeyendurumdabulunmak. kayıtsızşartsız *Hiçbirşartvebağıolmaksızın. kayıtsızca *İlgisiz,aldırmaz(birbiçimde). kayıtsızlık *Aldırmazlık,ilgisizlik,umursamazlık,lâkaydî. kayıttandüşmek(veyabirininkaydınısilmek) *biryeremalolmaktançıkararakdefterdebudurumubelirtmek. kaykay *Tahtadanyapılmış,altındatekerleklerbulunanüzerindekayılanalet. kaykılma *Kaykılmakişi. kaykılmak *Arkayadoğrueğilerek,yaslanarakoturmak. kaykıltma *Kaykıltmakişi. kaykıltmak *Kaykılmasınısağlamak,kaykılmasınasebepolmak. kayma *Kaymak(II)işi. *Herhangibirsebeplefilminatlamasıveyagörüntününperdeyetamolarakgelmemesi. kaymağınıalmak *birşeyinenbüyükpayını,kârınıelegeçirmek. kaymak *Sütünyüzündezardurumundatoplanan,açıksarırenkli,koyuyağlıkatman. *Sütüyayvankaplariçindevehafifateştetutarakeldeedilenkoyu,yağlıöz. *Yağmurveseldensonratoprağınüzerindekalanözlütabaka. *Birşeyineniyiveseçkinbölümü. kaymak *Düz,ıslakveyakayganbiryüzeyüzerindesürtünerekkolaycayerdeğiştirmek. *Kayganbiryüzeyüzerindebirdenbiredengesiniyitirmek. *Yerinideğiştirmek. *Yer,durumdeğiştirmek. *Görüş,düşünceveyatutumunudeğiştirmek. *\"İstemedenbirşeyyapmak\" anlamıylabazıdeyimlerdegeçer. *Anlamıdeğişmek. *Kurtulmak. kaymakbağlamak(veyatutmak) *sütünveyabirsıvıınınüzerindekaymakoluşmak,kaymaklanmak. kaymakgibi *bembeyazvepürüzsüz. *tadıgüzelveyumuşak. kaymakkâğıdı *Özenisteyenbaskılardakullanılan,düzgün,parlak,pürüzsüzkâğıt,kuşekâğıdı,papyekuşe. kaymaktabakası *Birtoplumunseçkinvezenginkesimi. kaymaktakımı * \\343kaymaktabakası. kaymaktaşı *Parlatılmayaelverişli,yumuşak,beyaz,yarısaydambirtürmermer,sumermeri,albatr. kaymakaltı *Yağıalınmışsüt. kaymakam *Birilçeninenbüyükyönetimgörevlisi,ilçebay. *Yarbay. kaymakamlık *Kaymakamolmadurumu. *Kaymakamıngörevi. *Kaymakamınmakamıvebumakamabağlıresmîdairelerinbütünü. *İlçe,kaza. kaymakçı *Kaymakyapanveyasatankimse. kaymaklanma *Kaymaklanmakişi. kaymaklanmak *Kaymakbağlamak,kaymaktutmak. kaymaklı *Kaymağıolan. *Üzerineveyaiçinekaymakkonulmuşolan. kaymaklıdondurma *Süttenyapılmışdondurma. kayme *Kâğıtpara,kaime. kaymelik *Herhangibirkaymedeğerindeolan. kaynaç *Volkanbölgelerinde,belliaralıklarlasuvebuharfışkırtansıcakkaynak,gayzer. kaynaçtaşı *Kaynaçlardaoluşansilisliçökelti,gayzerit. kaynağınıalmak *(biryerden)esasalmak,biresasaveyadesteğedayandırmak. kaynak *Birsuyunçıktığıyer,kaynarca,pınar,memba. *Birşeyinçıktığıyer,menşe. *Birhaberinçıktığıyer. *Araştırmaveincelemedeyararlanılanbelge. *Herhangibirenerjininoluşupçevreyeyayıldığıyer. *İkimetalveyayapayparçayıısılyollabirleştirmeyöntemi,kaynaştırıpyapıştırmaişi. kaynakkişi *Sağlam,güvenilir,doğrubilgileredinilenkimse. kaynakmakinesi *Kaynakyapımındakullanılanmakine. kaynak suyu *Kaynağınveyagözeminbaşındaalınansu. kaynakyapmak *ikimetalveyayapayparçayıısıyoluylabirleştirmek. kaynakça *Bellibirkonu,yerveyadönemleilgiliyayınlarıkapsayanveyaeniyileriniseçeneser,bibliyografya, bibliyografi. kaynakçacı" }, { "text": "*Kaynakçahazırlayankimse. kaynakçı *Kaynakyapankimse. kaynakçılık *Kaynakyapmaişi. kaynakhane *Kaynakişleriyapılanyer. kaynaklanma *Kaynaklanmakişiveyadurumu. kaynaklanmak *Kaynakhâlinialmak. kaynama *Kaynamakişi. kaynamanoktası *Safbirsıvınınbelirlibirbasınçtakaynamayabaşladığısıcaklık. kaynamak *Birsıvı,sıcaklığıbellibirdereceyibulunca,buhardurumunageçerekfokurdamak. *(böylebirsıvınıniçindebulunanşey)Fokurdamak. *(yemekiçin)Pişmek,haşlanmak. *Yerdençıkmak. *(kırık,çatlakkemikveyametalparçalarıiçin)Eskidurumunualmak,birbirineyapışmak. *(yaraiçin)Kapanmak,iyileşmek. *(mayalıbir şeyiçin)Kabarıpköpürmek. *(mideiçin)Ekşimek. *Çalkantıdurumundaolmak,dalgalanmak. *Çokmiktardabulunmak. *Gizlibirişçevirmek,içiniçinhazırlanmak. *(biryerde)Huzursuzluk,tedirginlikolmak. *İstenildiğigibiolmamak,gerçekleşmemek. *Aradakaybolmak. *Artmak,çoğalmak,yoğunlaşmak. kaynana *Kadınagörekocasının,kocayagörekarısınınannesi,kayınvalide. kaynanaağzı *İlerigeriveyayersizkonuşma,gereksizdedikoduyapma. kaynanazırıltısı *Birsapçevresindeçevrilen,çevrildikçetakırtılıbirsesçıkarançocukoyuncağı. kaynanadili *Dilbiçimindeyassıvedikenlidallarıolanbirkaktüstürünehalkınverdiğiad. *Biriğneoyasıörneği. kaynanalık *Kaynanaolmadurumu. *Kaynanayayakışırdavranış. kaynanalıketmek *(kaynana)gelineveyadamadakötüdavranmak. *biryakınınagereğindençokkarışmak. kaynar *Kaynamaktaolan. *Çoksıcak. *Kaynak,pınar. kaynarca *Kaynak. *Sıcaksukaynağı. *Hastalarakaynatılarakiçirilenpekmez,yağvebaharatkarışımı. kaynaşık *Birbirinekaynamış,kaynaşmış. *Kıpırdak,oynak(kadın). kaynaşma *Kaynaşmakişi. *Kalabalığınçokolduğubiryerdekıpırdanma,hareketlilik. *Huzursuzluk. kaynaşmak *Ayrılmayacakbirbiçimdebirleşmek. *Çokkalabalıkvekıpırdakolmak,hareketetmek. *Birbirineiyiceuymak. *Uyuşmak,yakınilişkikurmak,derinleştirmek. *Birleşmek. *Huzursuzlukolmak. kaynaştırma *Kaynaştırmakişi. *Kelimeveyabirleşikkelimeiçerisindebirarayagelenseslerinbirbirlerinietkileyerekkısalmayayolaçması olayı:Kayınana>kaynana,kayınata>kaynata,sütlüaş>sütlaçgibi. kaynaştırmasesi *Ünlüilesonaerenbirkelimeyeünlüilebaşlayanbirekgeldiğindearayagirenysesi:İki-y-i,oda-y-a,soru- y-uvb. kaynaştırmak *Kaynaşmasınısağlamak. kaynata *Kadınagörekocasının,kocayagörekarısınınbabası,kayınbaba,kayınpeder. kaynatalık *Kaynataolmadurumu. kaynatılma *Kaynatılmakişi. kaynatılmak *Kaynatmakişiyapılmak. kaynatma *Kaynatmakişi. kaynatmak *Kaynamasınısağlamak. *Kaynakyapmak. *Konuşmak,sohbetetmek. *Bellietmedenalmak;unutturmak. kaynayankazankapaktutmaz *içiniçingelişenolaylarveyaduygularbiryerdepatlakverir. kaynayış *Kaynamakişiveyabiçimi. kaypak *Kayagan,kaygan. *Sözündedurmaz,dönek. kaypakça *Birazkaypak. *Sözündedurmayarak,döneklikederek. kaypaklaşma *Kaypaklaşmakişi. kaypaklaşmak *Kaypakbirdurumagelmek. kaypaklık *Kaypakolmadurumu. *Sözündedurmazlık,döneklik. kaypama *Kaypamakişi. kaypamak *Ayağıkaymak. kayra *Yüksektutulanveyasayılanbirindengeleniyilik,lütuf,ihsan,atıfet,inayet. *Bkz.Tanrıkayrası. kayracılık *Evrendekibütünolaylarıtanrısalsebebedayandıran,insanlarınancakTanrıkayrasıyla,bağışıyla kurtulabileceğiniilerisürenöğreti,providansiyalizm. kayrak *Ekimeelverişliolmayan,taşlı,kumlutoprak. *Yassı,düztaş. *Bileğitaşı. kayran *Ormaniçindegenişveçıplakalan,düzlük. kayrılma *Kayrılmakişi. kayrılmak *Kayırmakişiyapılmak. kayser *Roma,BizansveAlmanimparatorlarınaverilenunvan. kayşa *Kayşamakolayı,kayma,göçü,heyelân. kayşama *Kayşamakişi. kayşamak *Kaya,toprakvb.yerindenkoparakaşağıyakaymak. kayşat *Kayşamasonucuyerindenkopmuşparça. kaytaban *Sürü,devesürüsü. *Başıboş,düzensiz. kaytak *Kuytu. *Sözündedurmayan. *Yağcı,dalkavuk,numaracı. kaytaklık *Kaytakolmadurumu. kaytan *Pamukveyaipektensicim. *Yelkeniyarıkapatmakiçinkullanılanörgühalat. kaytanbıyıklı *İnceveuzunbıyıklı. kaytanlı *Kaytanıolan,kaytanladikilmiş. kaytarıcı *İştenkaçankimse. kaytarış *Kaytarmakişiveyabiçimi. kaytarma *Kaytarmakişi. kaytarmacı *Kaytaran(kimse). kaytarmacılık *Kaytarmacınınişi. kaytarmak *Geriçevirmek,iadeetmek. *İştenkaçmak. kayyım *Bkz.kayyum. kayyum *Camihademesi. *Bellibirmalınyönetilmesiveyabellibirişinyapılmasıiçingörevlendirilenkimse. kayyumluk *Kayyumolmadurumu. *Kayyumungörevi. kaz *Perdeayaklılardan,uzun,beyazveyagriboyunlu,sudavekaradayaşayan,uçan,yabanîveyaevcilkuş (Anser). *Budala. kazayağı *Bkz.kazayağı. kazgelenyerdentavukesirgenmez *büyükçıkarlarbeklenenyerdeküçükfedakârlıklaryapılmalıdır. kazkafalı *Anlayışsız,kavrayışsız,kafasız. kaza *Canveyamalkaybınaveyazararınasebepolankötüolay. *Vaktindekılınmayannamazıveyatutulmayanorucusonradandinîkurallarauygunolarakyerinegetirme. *Yargı,yargılama. *Kadınıngörevi. *İlçe,kaymakamlık. kazadairesi *Yargıçevresi. kazaetmek *vaktindekılınmayannamazı,tutulmayanorucudinîkurallarauygunolarakyerinegetirmek. kazaile *kazara. kazakurşunu *Yanlışlıklagelenmermi. kazavekader *alınyazısı. kazaen *Kazara. kazağı *Kazımaktaveyatemizlemektekullanılandemiraraç. Kazak *KazakistanCumhuriyeti'ndeyaşayanTürksoyluhalkveyabuhalktanolankimse. *GüneyRusya'dayaşayanSlavlaşmışbirtoplulukvebutopluluktanolankimse. *Kazaklaraözgüolan,Kazaklarlailgiliolan. kazak *Genelliklekollu,baştangeçirilerekgiyilen,örmeüstgiysisi. *Cokeyleringiydiği,gözalıcırenklerdebirtürceket. kazak *Rusya'daveİran'daayrıbirsınıfoluşturanatlıasker. *Karısınasözgeçirebilen,dediğiniyaptırabilenerkek,kılıbıkkarşıtı. Kazakçömelmesi *Birbacaküzerindeçömelipdiziiyicebükerken,ötekibacağıöndetutmabiçimindeyapılanbirgüç alıştırması. Kazakça *KazakTürkçesi. kazaklık *Karısınasözgeçirme,dediğiniyaptırmadurumu. kazalı *Kazayayolaçan,sakıncalı,tehlikeli. *Kazageçirmişolan. *İlçesiolan. kazamat *Obüslerden,bombalardankorunmakiçinyerinaltınakazılmışsiper. kazan *Çokmiktardayemekpişirmeyeveyabirşeykaynatmayayararbüyük,derinvekulplukap. *Buharmakinelerinde,kalorifertesisatında,suyunkaynatıldığıkapalıkap. kazan(biri)kepçe *birkimsenin,biryeriiyicearaştırdığınıanlatır. kazandairesi *Çokkatlıyapılarda ısıtmasistemininyeraldığıbölüm. kazankaldırmak(veyadevirmek) *(yeniçeriler)yemekpişirilenkazanıkaldırarakayaklanmak,isyanetmek. *yöneticininbirtutumunakarşıhepbirdenayaklanmak,isyanetmek. kazankaynamayanyerdemaymunoynamaz *hiçbirişkarşılıksızyapılmaz. kazantaşı *Kalsiyumtuzlarıkapsayansuyunısıtıldığıkabıniçyüzeyindeoluşturduğukatman. kazancı *Kazanyapan,satanveyaonaranusta. *Kazanıateşleyenkimse,ateşçi. kazancılık *Kazancınınişiveyamesleği. kazanç *Satılanbirmal,yapılanbirişveyaharcananbiremekkarşılığındaeldeedilenpara,temettü. *Yarar,çıkar,kâr. kazançlı *Kazanmışolan. *Kazançgetiren,kazançsağlayan. kazançsız *Kazancıolmayan. kazandırma *Kazandırmakişi. kazandırmak *Kazanmasınısağlamak. kazandibi *Dibitutturularakhafifyanıkkokusuverilmişmuhallebi. kazanıkapalıkaynamak) *içyüzübilinmemek. kazanılma *Kazanılmakişi. kazanılmak *Kazanmakişiyapılmak. kazanım *Kazanmakişi. *Birişyerindeişçileresağlananhukuk,sosyalvemalîhertürhak. kazanış *Kazanmakişiveyabiçimi. kazanma *Kazanmakişi,edinme. kazanmak *Kazançsağlamak. *Olumlu,iyibirsonuçeldeetmek. *Çıkmak,isabetetmek. *Edinmek,sahipolmak. *Uğramak,yakalanmak. *Kendindenyanaçekmek. *Elegeçirmek,fethetmek. *Yenmek,galipgelmek. kazara *Kazasonucu,yanlışlıkla,bilmeden,kazaen. *Rastgele,tesadüfen. kazaratar *Eklemlibirkolüzerindehareketedenkepçelibirçarkveyazincirledonatılmışkazımakinesi,kazmaç, ekskavatör. kazasız *Kazayauğramadanyapılan. *Kazasızbirbiçimde. kazasızbelâsız *Kazayaveyagüçlüğe,sıkıntıtauğramadan. kazaska *KaynağıKafkasyaolanvehızlıoynananbirhalkdansı. kazasker" }, { "text": "*İlmiyesınıfınınyüksekderecesindebulunandevletgörevlisi. kazaskerlik *Kazaskerinyaptığıiş,kazaskerinrütbesivemakamı. kazayabırakmak *(namaziçin)vaktindekılınamayanıdahasonrakılmak. kazayakalmak *(namaziçin)vaktindekılınamamak. kazayarızagöstermek *yargıya,verilenhükümlereboyuneğmek. kazayağı *Ispanakgillerden,yapraklarıkazayağınabenzeyenbirbitki(Chenopodium). *Çokkolluçengel. *Çaprazlamayapılanteyel,Hristoteyeli. *Birucuna,ortasındanbirikincisibağlanarakyapılanüçuçluhalat. *Açıkturuncurenk. *Burenkteolan. kazaz *Hamipeğiiplikveibrişimdurumunagetirenkimse. kazazede *Kazayauğramış,kazageçirmişolan(kimse). kazboku *Kirlisarı(renk). *Burenkteolan. kazdığıçukura(veyakuyuya)kendisidüşmek *başkasıiçinhazırladığıkötülüğekendiuğramak. kazdırma *Kazdırmakişi. kazdırmak *Kazmakişiniyaptırmak. kazein *Süttebulunanproteinmaddesi. *Bkz.bitkiselkazein. kazeintutkalı *Ekşisüttenkireçyardımıileüretilenvesoğukolarakkullanılanağaçyapıştırıcısı. kazevi *Sazveyakamıştanörülmüşbüyüksepet,zembil. kazgıç *Tandırdanekmeğiçıkarmayayarayanbiraraç. *Bitkiköküçıkarmağayarayanucusivriltilmişsopa. kazı *Biryerikazmaişi,hafriyat. *Yeraltındakitarihîdeğeriolan şeyleri,yapılarıortayaçıkarmakamacıylaarkeologlarcatoprağınbelli kurallaraveyöntemleregörekazılması,araştırılması. *Tahta,madengibişeylerüzerineyazıveyaresimoymaişi,hak(II). kazıbilimci *Arkeolojiileuğraşankimse,arkeolojiuzmanı,arkeolog. kazıbilimi *Arkeoloji. kazıbilimsel *Arkeolojiileilgili,arkeolojik. kazıkozanlamak *söylenenşeyiçokyanlışanlamak. kazıcı *Kazıveyaoymaişiyapan. kazığavurmak *birkimseyiyeredikilmişucusivribirkazığaoturtaraköldürmek. kazık *Toprağaçakılmakiçinhazırlanmış,ucusivriçubuk. *Direk,sopa. *Yapılarıntemelindekullanılan,toprağaçakılanveyatoprakiçinegirentahta,madenveyabetonarmeden silindir,prizmavb.biçimindekiuzunparça. *İnsanıüzerineoturtaraköldürdükleri,yeredikçakılmışsivriuçluodunveyaşiş. *Kazığaoturtarakuygulananöldürmecezası. *Genellikleyağlıgüreşte,güreşçinin,elinihasmınınkispetiiçinesokarakyaptığıoyun. *Alışveriştealdatılma. kazıkatmak *aldatmak,kazıklamak. kazıkdikmek *devamlıkalmak,ebediyenyaşamak. kazıkgibi *dimdikvesert. kazıkkadar *kocaman(kimse). kazıkkakmak *umulduğundanpekçokyaşamak. kazıkkök *Havuçtaolduğugibitoprağadikinegirenkonibiçimindekök. *Toprağıniçindederinleredoğrudikbir şekildegelişen,üzerindençıkanikincilyankökleriçoğunluklaaz olankök. kazıkmarka *Çokpahalı. kazıkyemek *aldatılmak,kazıklanmak. kazıkyutmuşgibi *Bkz.bastonyutmuşgibi. kazıkazan *Kazındığında,aynıtutardanüçünübiraradabulmaesasınadayalıbirtürtalihoyunu. kazıkçı *Alışveriştealdatan,pahalımalsatan(kimse). kazıklama *Kazıklamakişi. kazıklamak *Birtarlaveyaarsanınsınırınıbelirtmekiçinkazıkçakmak. *Kazıkcezasınaçarptırmak. *Birmalı,birkimseyedeğerindençokpahalıyasatmak,alışveriştealdatmak. kazıklanma *Kazıklanmakişi. kazıklanmak *Kazığaoturtulmak. *Birmalıdeğerindençokpahalıyaalmak,alışveriştealdatılmak. kazıklayış *Kazıklamakişiveyabiçimi. kazıklı *Kazığıolan,kazıkladesteklenmişolan. kazıklıhumma *Tetanos. kazıl *Kıldanbükülmüşçuvaldikmektekullanılanip,sicim. kazılış *Kazılmakişiveyabiçimi. kazılma *Kazılmakişi. kazılmak *Kazmakişiyapılmak. kazım *Kazmaişi. kazıma *Kazımakişi. *Vücuttaboşluklariçindebulunanyabancıcisimleri,hastaveyazararlısayılandokularıkazıyarakalmak, kürtaj. kazımaresim *Ağaç,metalveyataşbiryüzeyeayrıkatlarhâlindedeğişikrenkliboyalarsürüldüktensonra,üsttekikatları yeryerkazıyarakalttakirenklerdenyararlanmatekniği,gravür. *Buteknikleyapılanresim,gravür. kazımak *Kesicibiraracısürterekbirşeyinyüzündekitabakayıkaldırmak. *Kesicibiraraçkullanaraksilmek,çıkarmak. *Sertçeovmak. *Vücuttakiyabancıbircismihasta,zararlıveyaistenmeyenbirorganıalmak,temizlemek,yoketmek. *Tıraşetmek. *Metalbiryüzeyüstünesertbiraraçlaşekilçizmek,yazıyazmak,nakşetmek. *Aslını,kökünüçokdetaylıaraştırmak. kazımık *Süt,muhallebiveyemekpişerkentencerenindibindeyananyapışkanbölüm. kazınayağıöyledeğil *birsorun,birdurumsanıldığıgibideğildir. kazınma *Kazınmakişi. kazınmak *Kendikendinikazımak. *Kazımakişiyapılmak. *Derisinikazırgibikaşımak. *Derisiniyüzercesinetıraşolmak. *Hertarafıiyicetemizlemek. *Varıyoğu,elindekibütünparasıalınmakveyaçalınmak. kazıntı *Kazıyarakçıkarılanparça. *Kâğıttakazımaizi. kazıntılı *Kazıntısıolan(kâğıt,yazı). kazıtma *Kazıtmakişi. kazıtmak *Kazımakişiniyaptırmak. kazıyış *Kazımakişiveyabiçimi. kaziye *Önerme. kazkanadı *Güreştehasmınınbaşınıkoltukaltınaalarakhasmıarkadan,yandansararak,ellerikoltuklarıaltından geçirdiktensonrasırtındaveyaensesindebirleştirmebiçimindekioyun. kazma *Kazmakişi. *Toprağıkazıpkaldırmak,düzeltmekgibiişlerdekullanılanağaçsaplıdemiraraç. *Kazılarakyapılmış. kazmadiş *Öndişleriuzunvedışarıdoğruçıkıkolan(kimse). kazma gibi *büyük,kocaman(diş). kazmacı *Kömürocaklarındakazmailekömürçıkaranişçi. kazmaç *Bkz.kazaratar. kazmak *Herhangibiraraçlatoprağıaçmak,oymak. *Buyollaçukur,kuyu,yolvb.oluşturmak. *Hakketmek. kazmir *Bkz.kaşmir. kazolit *Hidratlıdoğalkurşunveuranyumsilikat. kazulet *Kocaman. kazurat *Dışkı. ke *Türkalfabesininondördüncüharfininadı. kebap *Doğrudandoğruyaateşteveyakapiçindesusuzolarakpişirilmişet. *Kızartma,çevirmeveyakavurmayoluylahazırlananhertürlüyiyecek. *Kavrulmuş,kızarmış. *Yanmış,yanık. kebapçı *Kebapyapıpsatankimse. *Kebapyenilenveyasatılanyer. kebapçılık *Kebapçıolmadurumu. kebaplı *Kebabıolan,içinekebapkonulmuşolan. kebaplık *Kebapyapılmayaelverişli,kebapyapılmakiçinayrılmış. kebe *Kısakepenek. kebere *Gebreotu. kebir *Büyük,ulu. *Yaşçabüyük,yaşlı. kebze *Kürekkemiği. kebzeci *Koyunlarınkebzesinebakarakgelecektenhaberverdiğiniilerisürenkimse. keçe *Yapağıveyakeçikılınındokunmadan,yalnızcadövülmesiyleeldeedilenkabakumaş. *Bukumaştanyapılmışolan. *Yereserilenhalı,kilimgibiyünlüdöşemelik. keçekülâhetmek *aldatmak,kandırmak. keçekülâholmak *ordudanveyaresmîgörevdençıkarılmak. keçeci *Keçeyapanveyasatankimse. keçecilik *Keçeyapmaveyasatmaişi. keçeleme *Keçelemekişi. *Keçeleşmekişi. keçelemek *Birnesneyekeçegeçirmek. *Metalbiryüzeyikeçeyleparlatmak. keçelenme *Keçelenmekişi. keçelenmek *Keçeleşmek. keçeleşme *Keçeleşmekişi. keçeleşmek *Telleribirbirininiçinegiripkarışarakayrılmazolmak. *(deri)Pürüzlüdurumagelmek,keçegibiolmak. *Vücudunbiryeriuyuşupduyarlığıazalmak. keçeleştirme *Keçeleştirmekişi. keçeleştirmek *Keçeleşmesineyolaçmak. keçeli *Keçesiolan. keçesinisudançıkarmak *güçolanbirişi,durumuyolunakoyarakrahatlamak. keçeyisuyaatmak *arvenamusuhiçesaymak. keçi *Gevişgetirenlerden,eti,sütü,derisivekılıiçinyetiştirilen,memelievcilhayvan(Caprahircus). *Buhayvanındişisi. *İnatçı. keçiinadı *Birtürlüyumuşamayanvazgeçilmedensürdürüleninat. keçikömüreni *Yapraklarısoğanterinekullanılanbirtüryabansarımsağı. keçimantarı *Bkz.akmantar. keçipostu *Keçininderisininterbiyeedilmesiileyapılanpost. keçisakal *Sakalıyalnızçenedesivriveseyrekolarakbulunan. keçisöğüdü *Bataklıklardavenemliormanlardaçokbulunanbirsöğüttürü(Salixcaprea). keçiyemişi *Yabanmersini. keçiyolu *Engebeliyerlerdengelipgeçenlerinayakizlerindenoluşan,tekerlekliaraçişlemeyendaryol,çığır,patika. keçiboynuzu *Baklagillerden,kerestesimarangozlukta,kabuklarıtabaklıktakullanılanbirağaç,harnup(Ceratoniasiliqua). *Buağacınbaklamsı,şekerliolanyemişi,harnup. keçiboynuzugibi *işiçok,verimiazolan şeyleriçinsöylenir. keçiler *Keçileriveçeşitlikoyuntürleriniiçinealan,dağlık,kayalıkyerlerdeyaşayan,hafifyapılı,çevikgeviş,getiren hayvanlarsınıfı. keçilerikaçırmak *delirmekveyabirbunalımiçindebulunmak. keçileşme *Keçileşmekişi. keçileşmek *İnadıtutmak. keçilik *İnatçılık. keçiliketmek *inatetmek. keçimemesi *Sertkabuklu,iritaneli,uzunca,beyazveyakırmızımsıbirçeşitüzüm. keçisağan *Çobanaldatan,dağkırlangıcı. keçisakalı *Lâdengillerden,çayırlarda,nemliyerlerdeyetişen,topraklarımızraksıveçizgiliçiçeklerimavimtırakveya morrenktelâdenbitkisininbirtürü(Cistuscreticus). *Gülgillerden,beyazveyapenbeçiçekli,bahçelerdesüsbitkisiolarakyetiştirilenbirağaççık,erkeçsakalı," }, { "text": "çayırmelikesi(Spiraeaaruncus). keçisedefi *Keçisakalı. keçitırnağı *Kesiciağzıüçgenbiçimindeolanoymakalemi. keçiyecankaygısı,kasabaet(veyayağ)kaygısı *başkasınınbüyükzararıkarşısındakendiküçükyararınıdüşünenleriçinsitemolaraksöylenir. keçiyiyardanuçuranbirtutamottur *gözüdoymayanhırslıinsanlarküçükbirçıkariçinbütünvarlığınıtehlikeyeatar. keder *Acı,üzüntü,dert,sıkıntı,ıstırap,tasa. kederçekmek *acıduymak,ıstırapçekmek. kedervermek *üzüntüvermek,kederlendirmek,tasalandırmak. kederlendirme *Kederlendirmekişi. kederlendirmek *Keder,üzüntüduymasınayolaçmak,acıvermek. kederleniş *Kederlenmedurumu. kederlenme *Kederlenmekişi. kederlenmek *Kederliolmak,üzülmek,tasalanmak,mükedderolmak. kederli *Acılı,üzüntülü,mukedder. kedersiz *Acısız,üzüntüsüz. kedi *Kedigillerden,köpekdişleriiyigelişmiş,kaslarıçevikvekuvvetlievcilveyayabanî,küçükmemelihayvan (Felisdomesticus). kedi(veyaeti)ne,budune? *yaşıküçük. *imkânları,gücüsınırlı,parasıaz. kedibalı *Erik,kayısıgibiağaçlardansızanbirçeşitzamk. kedibalığı *Kedibalığıgillerden,dişlerivesolungaçyarıklarıküçükbirbalık(Scyiliorhinuscanicula). kedibalığıgiller *Balıklarsınıfınınköpekbalıklarıtakımınıiçinealanbirfamilya. kediciğerebakargibibakmak(veyasüzmek,seyretmek) *imrenerekbakmak. kedigibi *uysalvesokulgan. kedigibidörtayaküzerinedüşmek *engüçdurumdanzarargörmedenkurtulmak. kediilehararagirmek *geçimsizbiriileişbirliğiyapmak. kediileköpekgibi *birbirleriylegeçinemeyen,anlaşamayankimseleriçinsöylenir. kedinanesi *Ballıbabagillerden,kırlardayetişen,kedilerinkokusundançokhoşlandığıbirbitki,yabansümbülü(Nepeta cataria). kediolalıbirfaretuttu *şimdiyekadarbirtekbaşarılıişyapabildi. kediotu *İkiçeneklilerden,köksapıhekimliktekullanılanbirbitki(Valeriana). kediotugiller *Yapraklarısapsızolanotsubitkileri,seyrekolarakdaçalıdurumundakibitkilerikapsayanbitişiktaç yapraklı,ikiçeneklibitkilerfamilyası. kediyavrusunuyerkensıçanabenzetir *yolsuzolduğunubildiğibirişiyaparkenkendinimazurgöstermekiçinbahaneuydurur. kediyetişemediği(veyauzanamadığı)ciğerepis(veyamurdar)dermiş *eldeedemeyeceklerişeyihorgöstermeyekalkışanlariçinsöylenir. kediayağı *Birleşikgillereden,süsbitkisiolarakdayetiştirilen,beyazımsı,yumuşak,sıktüylübirbitki(Antennaria dioica). kedibastı *Bütünyüzeyetutkalsürmeyigerektirmeyenişlerde,fırçayıaralıklıbastıraraktutkalsürmeişi. kedidili *Genellikledondurmanınyanındayenilenbirtürtatlıbisküvi. kedigiller *Kedi,aslan,kaplan,parsgibihayvanlarıiçinealanetçilmemelihayvanlarsınıfı. kedigözü *Taşıtlarınarkasındakikırmızırenkliişaretlâmbası. *Yollardaışıkvurduğuzamanparlayantrafikişareti. kedininboynunaciğerasılmaz *birkimseye,kullanıpzararvereceği,kendinemalediportadankaldıracağışeyemanetedilmez. kediyaladı *Kadifeveyatiftiktenyapılmışbirürününyüzeyineverilenşekil. kediyepeynir(veyaciğer)ısmarlamak *güvenilmeyecekbirinesaklamasıiçinbirşeybırakmak. kefal *Kefalgillerden,ortabüyüklükte,çokpullu,kütbaşlı,gümüşrenkte,beyazetlibirbalık(Mugilcephalus). kefalet *Birininborcunuödememesiveyaverdiğisözüyerinegetirmemesidurumundabütünsorumluluğuüzerine almadurumu,kefillik. kefaleten *Kefaletyoluyla. kefaletname *Birkimseninkefilolduğunugösterenbelge,kefillikkâğıdı. kefalgiller *Kefallarlaonlarayakıntürlerikapsayankemiklibalıklarfamilyası. kefaller *Kefalgiller,kumbalığıgiller,cennetbalığıgiller,uskumrugillerfamilyalarınıiçinealankemiklibalıklar takımı. kefaret *BirgünahıTanrı'yabağışlatmakumuduylaverilensadakaveyatutulanoruç. kefaretiniödemek *cezasınıçekmek. kefe *Terazigözlerindenherbiri. kefe *Semercilerinkullandığıbirtüraraç. kefek *Kefeki. kefeki *Yapılardakullanılanaçıkrenkli,delikli,hafif,işlenmesikolay,ateşedayanıklıbirtürtaş. *Dişlerindiplerindevekaplardaoluşankireçtabakası. kefekitutmak *küflenmek. kefekiyedönmek *delikdeşikolmak. kefeleme *Kefelemekişi. kefelemek *(atı)Kefe(II)ilesiliptüyleriniparlatmak. kefeli *Kefesiolan. kefen *Gömülmedenönceölününsarıldığıbeyazbez,kefin. kefenci *Cenazegereçlerisatankimse. *Zorba. kefeniboynundaolmak *heranölümügözealmak. kefeniyırtmak *ağırbirhastalıktaölümtehlikesiniatlatmak. kefenincebiyok *malveyapara\"ölürkengötürülmez\"anlamındacimrileriçinsöylenir. kefenleme *Kefenlemekişiveyadurumu. kefenlemek *Ölüyekefensarmak,tekfinetmek. kefenleyiş *Kefenlemekişiveyabiçimi. kefenli *Kefenesarılmış. *Kefenesarılarak. kefenlik *Kefenolarakkullanılmayaelverişli(bez). kefenlikpara *Ölümdurumundagereklimasraflarıngörülmesiiçinayrılmışpara. kefensiz *Kefenesarılmamış. *Kefenesarılmadan. kefere *Müslümanolmayanlar,kâfirler. kefil *Borçluborcunuödemediğindeveyabirkimseverdiğisözüyerinegetirmediğindebütünsorumluluğu üzerinealankimse. kefilgöstermek *birişiçingerekliolankefilibulmak. kefilolmak *borçluborcunuödemediğindeveyabirkimseverdiğisözüyerinegetirmediğindebütünsorumluluğu üzerinealmak. kefillik *Kefilolmadurumu,kefalet. kefin * \\343kefen. kefir *Özelbirmayamantarıylakeçiveyaineksütününmayalanmasıylahazırlananekşiiçecek. kefiye *Araplarınkullandığıveomuzlarıdaörten,püsküllüerkekbaşörtüsü. kefne *Çuvaldızveyakalıniğneileişişleyenkimseninelinegeçirdiğidemirlikayış. kehanet *Birolayıngerçekleşeceğiniöncedenbilme,kâhinlik. kehanettebulunmak *kâhinlikyapmak. Kehkeşan *Samanuğrusu,Samanyolu. kehle *Bit. kehribar *Süseşyasıyapımındakullanılan,açıksarıdankızılakadartürlürenklerde,yarısaydam,kolaykırılırvebir yerehızlıcasürtüldüğündehafifcisimlerikendineçeken,fosilleşmişreçine,samankapan. *Bumaddedenyapılmış. kehribarbalı *Sarıvesaydambal. kehribargibi *sapsarı,koyusarı. kehribarcı *Kehribardantespih,ağızlıkgibişeyleryapanveyasatankimse. kek *Yumurta,unveşekerden,genellikleiçineçekirdeksizkuruüzümveyakakaovb.konularakyapılan,fırında pişirilentatlıçörek. *Tanevetohumların,etinveyabalığınyağınıveyadiğersıvılarınıçıkarmakiçinmekaniksıkılmalarıyla oluşanfizikselform. kekâ *Keyiflibirdurumanlatılırken\"negüzel,neiyi\"anlamındasöylenir. kekâh *Bkz.kekâ. keke *Kekeme. kekeç *Kekeme. kekeleme *Kekelemekişi. kekelemek *Damaksesleriylebaşlayankelimeleriveheceleritekrarlayarakvekeserekkonuşmak. *Nesöyleyeceğini şaşırıpkelimeleribirbirinekarıştırmak. kekeleyiş *Kekelemekişiveyabiçimi. kekelik *Kekemelik. kekeme *Damaksesleriylebaşlayankelimeleriveheceleritekrarlayarakbirdenbiresöyleyenvekeserekkonuşan, keke. kekemeleşme *Kekemeleşmekişi. kekemeleşmek *Kekemedurumunagelmek. kekemelik *Kekemeolmadurumu,rekâket. kekik *Ballıbabagillerden,karşılıklıküçükyapraklı,beyaz,pembe,kırmızıbaşakdurumundaçiçekleriolanve çiçeğibahargibikullanılan,odunsusaplı,kokulubirbitki(Thymusvulgaris). kekikyağı *Kekikteneldeedilenvegenelliklegelenekselhalktedavisindekullanılankokuluyağ. kekikli *Üzerineveyaiçinekekikkonulmuşolan. keklik *Sülüngillerden,güvercinbüyüklüğünde,etiiçinavlanan,tüyüboz,ayaklarıvegagasıkırmızırenktebirkuş (Perdrix). *Alımlı,güzelkadın. kekliketmek *aptallıketmek. keklikgibi *güzel,alımlı,hareketli. kekre *Tadıacımtırak,ekşimsiveburukolan. kekrelik *Kekreolmadurumu. kekremsi *Tadıazkekreolan. *(kokuiçin)Genziyakan,buruk. *Suratıasık,yüzügülmeyen(kimse). kekremsilik *(tatvekokuiçin)Kekremsiolmadurumu. *Asıksuratlıolma,yüzügülmeme. kekresi *Tadıkekreyebenzeyen. kel *Vücudunkıllıyerlerindeüreyenbirtürmantarın,kıllarındökülmesineyolaçtığıbulaşıcıbirhastalık. *Buhastalığatutularaksaçıdökülmüşolan(kimse). *Kalıtımabağlıolarakveyayaşlılıksebebiylesaçlarıdökülmüşolan. *(doğaiçin)Çıplak. *(bitkiiçin)Gelişmemiş,cılız. *İçindeazeşyabulunan. kelkâhya *ilgisiolsunolmasınherşeyekarışan. kelkâhya *Kendisiniağagibigöstermekisteyenzavallıkimse. kelölür,sırmasaçlıolur,körölürbademgözlüolur *Bkz.körölürbademgözlüolur,kelölürsırmasaçlıolur. kelâm *Söz. *Söyleyişbiçimi,söyleme. *Tanrı'nınvarlığınıve İslâmdininindoğruluğunukonuedinenbilim. Kelâmıkadim *Kur'anıkerim,Kur'an. kelâmıkibar *Özdeyiş. kelaynak *Leylekgillerden,yeryüzündeyalnızBirecik'te,Fıratvadisiniçevirenkayalardayaşayanuzungagalıbirkuş (Geronticuseremita). kelbaşaşimşirtarak *birçokihtiyaçvarkengereksizözentivegösterişibelirtir. kele *Boğa,tosun. kelebek *Pulkanatlılardan,vücudu,kanatlarıincepullarlavetürlürenklerleörtülü,dörtkanatlı,çoksayıdatürleri olanböceklereverilengenelad. *Gevişgetirenhayvanlarınkaraciğerlerindeyerleşipençoködyollarınıtıkayanbircinsasalakhayvanvebu hayvanınsebepolduğuhastalık. *Vida,somungibinesnelerdekolaycaçevrilmeyeyarayankelebekbiçimindekibölüm. *Kelebekbiçimindeolan. kelebekcamı *Otomobildeönkapıpenceresindeekseniçevresindedönerekaçılabilenveyasabitbulunanküçükcam. kelebekçiçeği *İkiçeneklilerden,aydınlıkodavesalonlardazenginrenkliveçokdallıbirsüsbirkisi. kelebekgözlük *Burundantutturularakkullanılansapsızgözlük. kelebekotu *Bircinsyabanyoncası. kelebekler *Pulkanatlılar. keleci *Özveyakusursuz,düzgünsöz. kelek *Olgunlaşmamışhamkavun. *Irmaklardaişleyenveşişirilmiştulumlarüzerinekurulanbirçeşitsal. *Yeryerçıplaklığıveyaboşluğuolan. *Kılsız. *Aptal." }, { "text": "keleklik *Kelekolmadurumu. *Aptallık. kelem *Lâhana. keleme *Sürülmedenbırakılmıştarla. *Bakımsızbırakılmışbağveyabahçe. kelep *Büyükiplikçilesi. *Bağlam,demet. kelepçe *Tutuklularınkaçmasınıönlemekiçinbileklerinetakılan,birzincirletutturulmuşdemirhalka. *Kablo,borugibişeyleribiryerebağlıtutmakiçinkullanılanhalka. kelepçevurmak(takmakveyakelepçeyevurmak) *bilekleredemirhalkageçirmek. kelepçeleme *Kelepçelemekişi. kelepçelemek *Kelepçetakmak. kelepçelenme *Kelepçelenmekişi. kelepçelenmek *Kelepçelemekişiyapılmak. kelepçeli *Kelepçesiolan. *Bileklerinekelepçetakılmışolan. kelepir *Değerindençokaşağıbirfiyatlaalınanveyaalınabilecekolan(şey). kelepirci *Herşeyikelepirolarakelegeçirmekisteyen(kimse). kelepircilik *Kelepircininişi. kelepirekonmak(veyayakalamak) *birşeyiçokucuzaalmak. kelepleme *Keleplemekişi. keleplemek *İpiçileyapmak. kelepser *Atınbaşvurmasınıengelleyenkayış. keler *Sürüngenlersınıfınınkelerlertakımındanolanhayvanlarıngeneladı. kelerbalığı *Kelergillerden,1,5muzunluğundabircinsköpekbalığı(Squalussquatina). kelergiller *Asılköpekbalıklarıylavatozlararasındageçitsayılabilecekbalıklarıkapsayankemiklibalıklarfamilyası. keleş *Yiğit,cesur,bahadır. *Çokyakışıklı,çokgüzel. *Vücutyapısıgösterişsiz. *Çirkin,kötü. *Kel. keleşlik *Keleşolmadurumu. keleyeçekmek *(inek)boğailecinselilişkidebulundurmak,boğayaçekmek. keligörünmek *kusuruortayaçıkmak. kelikızmak *(seyreköfkelenenleriçin)öfkelenmek. kelikörütoplamak *işeyaramazkimseleritoplamak. kelifit *Hidratlıdoğalmagnezyumsilikat. kelik *Eskiayakkabı. kelime *Anlamıolansesveyasesbirliği,söz,sözcük. kelimecambazı *Kelimecambazlığıyapankimse. kelimecambazlığı *Sözlerleoyunyapma. kelimehazinesi *Bkz.sözdağarcığı,sözvarlığı,vokabüler,kelimekadrosu. kelimekadrosu *Sözvarlığı. kelimekarışıklığı * \\343sözkarışıklığı. kelimeoyunu *Sözlerinçokanlamlıolmasındanveyabenzerliklerindenyararlanarakyapılannükteveyaaykırı anlamlandırma. *İkiveyadahaçokkişininherdefasındabirharfekleyerekanlamlıkelimeoluşturmaoyunu. kelimesıklığı *Dildebirsözünkullanılmaoranı,frekans. kelimetürü *Yapı,kavram,görevbakımındanaralarındakibenzerliğegöreayrılmışbulunankelimetürlerindenherbiri. Türkçedesekizkelimetürüvardır:isim,sıfat,zamir,zarf,edat,bağlaç,ünlem,fiil. kelimevurgusu *Birkelimedebirheceninötekihecelerdendahabaskılısöylenişi. kelimecik *Küçükkelime. kelimeişahadet *\"Tanrı'danbaşkaTanrıyokturveMuhammedonunkuluvepeygamberidir\"sözü; İslâmınbeşşartından biri. kelimeleritartarakkonuşmak *sonucuhesaplayarakkonuşmak. kelimeleşmek *Kelimedurumuna,sözvarlığıhâlinegelmek,sözedönüşmek. kelimenintamanlamıyla *birdurumuanlatmakiçinkullanılansözünkapsadığıtamkavramla. kelimesikelimesine *Hiçbirkelimesiniatlamadan,olduğugibi,tıpkı,harfiyen,aynen,motamot. kelimesiz *Sessiz,kelimelerikullanmadan. kelinmerhemiolsabaşınasürer(veyakelinmedarıolsakendibaşındaolur) *kendiişinihalledemeyenkişidenaynıdurumiçinyardımistendiğindesöylenir. kelle *Baş,kafa. *(bazıpeynircinslerivekülçedurumundakişekergibi şeyleriçin)İritane. *Ekinlerdebaşak. kellegötürmek *gereksizbiraceleylegitmek,koşturmak,aceledavranmak. kellekoltukta(gezmek) *gözünübudaktanesirgememek. kellekoparmak *olumsuzvebaşarısızbirdurumsonundaişe,görevesonvermek. kellekoşturmak *gereğindençokaceleetmek. kellekulakyerinde(olmak) *kanlıcanlıveiriyapılıolan. *gösterişli,itibarlısayılan. kellesindenolmak *canvermek,ölmek. kellesinikoltuğunaalmak *ölümügözealmak. kellesiniuçurmak *kafasınıkeserekkoparmak. kellesinivurdurmak *öldürmek. kelleşme *Kelleşmekişi. kelleşmek *Keldurumunagelmek. kelleyivermek *canınıfedaetmek. kelli *\"Sonra\"edatıgibi,çıkmadurumundakisözlerinardısırageldiğindebirbirinebağladığıikiyargıdan birincisinizorlayıcıbirsebepolarakgösterir. kellifelli *Kılığıkıyafetidüzgün,olgunvegösterişli(kimse),kerliferli,güngörmüş. kellik *Kelolmadurumu. *Çıplak,bitkisizyer. Keloğlan *Türkmasallarınınçoğundageçen,sonundazekâsıveyiğitliğiyleamacınaerenbirkahramanınadı. *(küçükkile)Biraileninkoruyuculuğunaveyabiryereçıraklığaalınanöksüzçocuklarıanlatmakiçinbir okşamasözügibidekullanılır. keloğlan *Hindi. kem *Noksan,eksik. *Kötü,fena. kemgöz *Kötü,baktığışeyenazardeğdirengöz. kemgözlebakmak *kötüniyetlebakmak. *nazardeğdirenbirbakışlabakmak. kemküm *Verecekcevapbulamayıpaçıkbiranlamıolmayangelişigüzelsözlersöylemek\"demekolankemküm etmekdeyimindegeçer. kemsözkemakçesahibinindir *kötüsözsöyleyenindir. kemakân *Öncedenolduğugibi,eskisigibi. kemal *Bilgiveerdembakımındanolgunluk,yetkinlik,erginlik,eksiksizlik. *Enyüksekdeğer. kemaleermek(gelmekveyakemalbulmak) *(kema:le)olgunlaşmak. Kemalist *Atatürkçü. Kemalizm *Atatürkçülük. Kemalpaşatatlısı *Un,yağveyumurtakarışımıkurabiyelerinsıcakşekerşerbetineatılarakyapılantatlı. keman *Yay. *Dörttelli,çeneninaltınadayayarakçalınanyaylıçalgı. kemangibi *ince,düzgün(kaş). kemanyayı *Kemanatakılansesvermeyisağlayantel. kemancı *Kemanyapanveyaçalankimse. kemancılık *Kemancınınişi. kemane *Kemanvekemençeyayı. *Ağaçgemilerdetalimarınüstucundakikıvrım. *Birtürhalkçalgısı. *Delgiveyaküçüktornaçevirmekiçinkullanılanokyayıbiçimindekiaraç. kemaneçekme *Yağlıgüreşte,ellerihasmınınarkasındangöğsüüzerindekilitlediktensonramidesivekarnıüzerinde kuvvetlibirbiçimdevebastırabastıragezdirme. kemanî *Alaturkamüziktekemançalankimse. kemankeş *Okatıcı,okçu. keme *Büyüksıçan. *Domalan. kemençe *Yayla,dizüzerindeçalınan,kemanabenzerüçtelliküçükbirçalgı. kemençeci *Kemençeçalanveyayapankimse. kement *Hayvanlarıyakalamakiçinkullanılan,ucuilmikli,kayganuzunip. *İdamiçinkullanılanyağlıkayış. kementatmak *kemendibirucueldekalacakbiçimdeileridoğrufırlatmak. kementlemek *Kementgeçirmek. kemer *Beledolayaraktokailetutturulan,kumaş,deriveyametaldenyapılanbelbağı. *Etek,pantolongibigiysilerinbelegelenbölümü. *Özellikleyolculuktakullanılan,üzerindealtınparayerleştirmeyeyarargözleriolanmeşinkuşak. *İkisütunveyaayağıbirbirineüsttenyarımçember,basıkeğri,yoncayaprağıgibibiçimlerdebağlayanve üzerinegelenduvarağırlıklarını,ikiyanındakiayaklarabindirentonosbağlantı. *Bkz.emniyetkemeri. *Kemiklerdenoluşmuşkemerbiçimindetavan. *Katmanlıkayaçlardabirkıvrımınkabarıktepeyeri,teknekarşıtı. *Tümsekli. kemerbağlama *Ailebüyüğünün,gelininbelinealtınveyagümüşkemerbağlamasıtöreni,kuşakbağlama. kemergözü *Kemerleayaklarıarasındakiboşluk. kemerpatlıcanı *Birçeşitinceuzunpatlıcan. kemere *Gemigüvertesinineninekonmuşkirişlerindenherbiri. kemeridoluolmak *çokzenginolmak. kemerinisıkmak *açlığaveyatutumludavranmayakatlanmak. kemerleme *Kemerlemekişi. kemerlemek *Ciltçiliktedikiştensonrakitabınsırtınayuvarlakbirbiçimvermek. kemerli *Üzerindekemeriolanveyakemertakılmışolan. *Kemerbiçimindeolan. *Kavisliolan. kemerlik *Bazıişçivesatıcılarınaraçveyagereçlerinikoymakiçinbellerinetaktıkları,gözlereayrılmış,tahta,meşin veyametalkemer. *Kemeryapımındakullanılan. kemersiz *Kemeriolmayan. kemha *Birçeşitipekkumaş. kemiğine(kemiklerine)kadar *iyice,ensonsınıradek. kemik *İnsanınveomurgalıhayvanlarınçatısınıoluşturantürlübiçimdekisertorganlarıngeneladı. *Kemiktenyapılmış. kemikatmak *susturmak,oyalamakiçinbiriniküçükbirşeyleavutmak. kemikbilimci *Kemikbilimiuzmanı,osteolog. kemikbilimi *Anatomininkemiklerleilgilibölümü,osteoloji. kemikdoku *Omurgalıhayvanlardaiskeletioluşturanbirbağdokusutürü. kemikgibi *pekkuru,katı,sert;sağlam. kemikrengi *Beyazilekremrengiarasındaolanrenk. kemikyalayıcı *Dalkavuk. kemikzarı *Kemiklerikapsayanbeyazımsıvesedefrengindezar. kemikçik *Küçükkemik. kemiklerisayılmak *çokzayıflamak. kemiklerisızlamak *(ölü)huzursuz.rahatsızolmak. kemiklerinikırmak *biriniçokdövmek,aşırıdayakatmak. kemikleşme *Kemikleşmekişi. kemikleşmek *Kemikdurumunagelmek. *Sert,değişmezbirdurumalmak. *Dokusukemikdokudurumunagelmek. kemikleştirme *Kemikleştirmekişi. kemikleştirmek *Kemiğedonüştürmek. kemikli *Kemiğiolanveyaçokkemiğiolan. *Kemikleriiyigelişmiş. *Çokzayıf,sıska. kemiklibalıklar *Balıklarsınıfından,iskeletlerikıkırdakdurumundakalmayıpkemikleşmişolanbalıklartakımı. kemiksi" }, { "text": "*Kemiğebenzeyen. kemiksibölge *Kıkırdağınkemiğedönüşmekteolduğukemiktabakası. kemiksiz *Kemiğiolmayan,kemiğiayrılmış. kemircik *Burun,kulakvb.debulunanküçükkıkırdak. kemirdek *Kuyruğuniskeleti. kemirgen *Kesicidişleriçokiyigelişmişolan(hayvan). kemirgenler *Tavşan,kobay,kirpi,sıçanvekunduzgibiköpekdişleriolmayanvekesicidişleriiyigelişmişmemeliler takımı. kemirici *Kemiren. kemiriciler *Kemirgenler. kemirilme *Kemirilmekişi. kemirilmek *Kemirmekişiyapılmakveyakemirmekişinekonuolmak. kemiriş *Kemirmekişiveyabiçimi. kemirme *Kemirmekişi. kemirmek *Sertbirşeyidişleriyleazarazarkoparmak. *Aşındırmak,yemek. *Birşeyiniçineişleyerekonuharapetmek. kemiyet *Nicelik. kemlik *Kötülük. kemliketmek *kötüdavranışlardabulunmak. kemoterapi *Hastalıklarınkimyasalmaddelerletedaviyöntemi. kemre *Gübre,tezek. kemreleme *Gübrelemekişi. kemrelemek *Gübrelemek. kemrelik *Gübrelik. -ken *Bkz.-gan/-gen. kenar *Birşeyin,biryerinbitişkısmıveyayakını,kıyı. *Birşeyiçevreleyençizgi. *Pervaz,çizgi,antika,baskıgibiçevresüsleri. *Birbiçimisınırlayançizgilerdenherbiri. *Merkezdenuzakolan,kuytu,ıssız,sapa,tenha. kenarbobini *(kâğıtçılıkta)Üretimmaksimummakinegenişliğindeolmasınısağlayabilmekiçinanabobinlerinyanında üretilendar,tekrarhamurlaştırmanındışındakullanımaimkânsağlayacakgenişliktekibobin. kenargezmek *birşeydenuzaklaşmışolmak. kenarmahalle *Şehrinmerkezindenuzakveçoğukültürsüz,görgüsüzvefakirhalkınoturduğusemt. kenarsemt *Bkz.kenarmahalle. kenarsuyu *Kenarsüslemesi. kenaraatmak *birşeyinüstündedurmamak,önemsememek. kenaraçekilmek *artıkhiçbirşeyekarışmamak. kenarcı *Denizkıyılarındaavlananbalıkçı. kenardakalmak *kendineyakışanyeritutamayarakönemsizbirdurumadüşmek. kenardaköşede *Dikkatiçekmeyenveyaumulmayanyerlerde. kenarıbastırmak *birkumaşınkenarlarınıkıvırıpelleveyamakineiledikmek. kenarındilberi *Kibarlığaözenengörgüsüazkadın. kenarlı *Herhangibirbiçimdekenarıolan. *Kenarısüslü,kenarıişlenmiş. kenarlık *Kenarbölümünüoluşturanşey. kenarortay *Birüçgendehertepedenkarşıkenarınortasınaindirilendoğruparçası. *Birdikdörtgeninkarşılıklıikikenarortasınıbirleştirendoğruparçası. kenarsız *Kenarıolmayan. kendi *İyelikeklerialarakkişilerinözvarlığınıanlatmayayarar. *Kişilerüzerindedirenilerekdurulduğunuanlatır. *Biriştebaşkalarınınetkisibulunmadığınıbelirtir. *\"Kendisi,kendileri\"biçimindebazensaygıduygusuylaveyasözkonusuolanlarıamaçlayarakoveonlar yerinekullanılır. *İyelikekialmışbulunanisimlerdenönceeksizolarakiyelikdüşüncesinipekiştirir,kişisel. kendiadına *saltkendiiçin,kendisihesabına. kendiağzıylatutulmak *suçu,yalanıveyaiddiasınınyanlışlığıkendisözüyleortayaçıkmak. kendibaşına *Kimseyesormadan. *Başkasınınpayıveyayardımıolmaksızın. kendibeslek *Özbeslenen. kendiderdinedüşmek *kendisorunusebebiylebaşkaşeyleilgilenememek. kendidüşenağlamaz *kendizararınakendisebepolanınyakınmayahakkıolmaz. kendigöbeğinikendikesmek *ihtiyaçduyduğuyardım,başkalarıncaesirgendiğindeişinikendigörmek. kendihâlinde *Hiçbirşeyekarışmayan,sessiz. kendihâlindebırakmak *üzerindeçalışmayarakgeliştirmemekveyabakımsızbırakmak;işlememek. kendihâlinebırakmak *ilgilenmemek,karışmamak. kendihavasındagitmek(veyahavasındaolmak) *yalnızbaşına,istediğigibidavranmak. kendihesabına *(para,düşünce,davranışvb.için)kendinegöre,kendince. kendiiçineçekilmek *başkasıylailişkikurmamak,kendiyalnızbaşınakalmak,inzivayaçekilmek. kendikabuğunaçekilmek *Bkz.kabuğunaçekilmek. kendikanatlarıylauçmak *hiçkimsenindesteğiveyayardımıolmaksızınyaşamakveyabirişiolumlusonucaulaştırmak. kendikendine *Kimseyedanışmaksızın;kimseyleilgisi,ilişkisiolmadan. *Yalnızbaşına. *Başkasınınyardımıveortaklığıolmadan. *Kendiliğinden. kendikendinegelingüveyolmak *ilgilininnasılkarşılayacağınıdüşünmedenbirişiolmuşbitmişsayaraksevinmek. kendikendiniyemek(veyakendiniyemek) *açığavurmadan,gizligizliüzülmek. kendiköşesindeyaşamak *yalnızbaşınayaşamak. kendikuyusunukendikazmak *kendinezararverecekdavranıştabulunmak. kendipayıma *kendiadıma,banagöre,banagelince. kendisöylerkendidinler *nesöylediğianlaşılmazveyasöylediğişeylereönemverilmez. kendiyağıylakavrulmak *olanıylageçinipkimseyemuhtaçolmamak. kendigelen *Umulmadıkbirzamandagelenvegelişindensevinçduyulankimseveyaşeyleriçinsöylenir. kendiliğinden *Başka şeylerinetkisiolmaksızınkendikendineortayaçıkan,bizatihi. *İradesizolarakgerçekleşen(hareket). *İnsaneliyleekilmedenyetişen,hudayinabit. *Dışetkilerinzorlamasıolmadan,içsebeplerleoluşansüreçleringerçekleşmeniteliği. kendiliğindenüreme *Hertürlübilimselüremeolaylarınındışında,yoktanvarolmayıanlatanbilimdışıkuram. kendiliğindenlik *Dıştanbirbelirlemeiledeğil,kendikendinegerçekleşenetkinlik. kendilik *Birnesneninvarlığınıveyatözünüoluşturanşey. kendince *Kendinegöre,kendibakımından. kendinde *Nesnenindoğalvarlığı,durumu. kendindeolmamak *bilinci,aklıyerindeolmamak. kendindetoplamak *kendiüzerindebulundurmak,kendivarlığıiçindeyeralmasınısağlamak. kendindetoplamak *kendiüzerindebulundurmak,kendivarlığıiçindeyeralmasınısağlamak. kendinden *Kendiaklından,kendikendine. kendindengeçmek *bilinciişlemezolmak,kendinikaybetmek,bayılmak. *birşeykarşısındacoşkuyakapılmak,duygulanmak. *uykuyadalmak,uyuyakalmak. kendine...süsüvermek *kendini...gibigöstermek. kendinegel! *aklınıbaşınatopla\"anlamındabiruyarmasözü. kendinegelmek *ayılmak. *aklıbaşınagelmek. *durumudüzelmek. kendinehas * \\343kendineözgü. kendinekıymak *kendiniöldürmek. kendinemahsus * \\343kendinehas. kendinemaletmek *benimsemekveyasaymak. kendineözgü *Birkimseveyaşeyeözgüolankendinemahsus,kendinehas. kendineyedirememek(veyaonurunayedirememek) *başkasınınkendisineyaptığıişi,onurkırıcısayaraktepkiilekarşılamak;kendisininbaşkasınayapmasısöz konusuolanişi,kişiliğiiçinonurkırıcısaydığındanyapmamak. kendineyontmak *çıkanbirfırsattanyararlanarak,başkalarınıhiçdüşünmeyerekhepkendiçıkarınısağlamak. kendini(kapıp)koyuvermek *kendineözengöstermemek,kötümserolmak. kendinialamamak *istemeyerekbirişiyapmadurumagirmek,kendinitutamamak. kendiniaşağıgörmek *kendinibaşkalarındandeğersizgörmek. kendiniateşeatmak *bilebiletehlikelibirişegirmek. kendiniatmak *vakitgeçirmedenhemengitmek. kendiniavutmak *oyalamak. kendinibeğendirmek *başkalarınahoş,iyi,yetenekligörünmek. kendinibeğenmek *başkalarınıküçümseyerekkendiniüstüngörmek. kendinibırakmak *kendineözengöstermemek. *çevreileilgisinikeserekyalnızbirkonuylauğraşmak. *gevşek,rahatbirbiçimdekalmak. kendinibilen(veyabilir) *ağırbaşlıveonuruolan. kendinibilmek *aklıvemuhakemesiyerindeolmak. *baliğolmak. *kendininveçevresininbilincinevarmak. *durumveonurunayakışacakbiçimdedavranmak. kendinibir şeysanmak *kendiniolduğundançokdeğerligörmek. kendinibiryerdebulmak *farkındaolmadanbiryereulaşmışolamak. kendinibulmak *kişilikkazanmak. *maddîveruhîkonulardadurumunudüzeltmek. *Bkz.kendinegelmek. kendinidaretmek *sıkıntıverenbiryerveyadurumdangüçlüklekurtulmak. kendinidevaynasındagörmek *kendiniolduğundançoküstüngörmek. kendinidinlemek *hastalıkkuruntusuiçindebulunmak. *yalnız,sakinkalmak. kendinidirhemdirhemsatmak *çoknazlıdavranmak, ağırdanalmak. kendinidüşünmek *daimakendiçıkarınıkollamak,egoistçedavranmak. kendinielevermek *yaptığıbirdavranışveyasöylediğibirsözlekendisuçunuortayaçıkarmak. kendinifasulyegibinimettensaymak *kendiniçokönemlibirigibigörmek. kendinigöstermek *beğenileceknitelikleriniortayakoymak. *ortayaçıkmak,belirmek. *pasalabilmekiçinboşalanakaçmak. kendiniharapetmek *sıkıntıveyaüzüntüdenperişanolmak. kendinihissettirmek *varlığınıbellietmek. kendinikapıdışındabulmak *kovulmak,iştenatılmak,biryerdenistenmedenuzaklaştırılmak. kendinikaptırmak *birşeyinetkisindenkurtulamayacakdurumadüşmek. *uğraşmayabaşladığıbiriştenkendinikurtaramamak. kendinikaybetmek *bayılmak. *aşırıduygulanmadolayısıylaçevredeolupbiteninfarkınavaramamak. kendinimatahsanmak *kendiniolduğundandahafazladeğerlikabuletmek. kendininazaçekmek *nazlanmak. kendiniparalamak *çokçabaveözengöstermek. kendinisatmak *kendisindeolmayaniyiniteliklerivarmışgibigöstermek. kendinisıkmak *kendinizorlamak,çabagöstermek. kendinitartmak *nedurumdaolduğunuöğrenmekiçinkendiniyoklamak. kendinitoparlamak(veyatoplamak) *herhangibirkonudaeskidenkötüolandurumunudüzeltmek. *birkonudadikkatiniyoğunlaştırmak. *şişmanlamak,sağlığınakavuşmak. kendinitutamamak *birdurumkarşısındasessizveheyecansızkalamamak;kendinehâkimolamamak. kendinitutmak *kendinehâkimolmak;dayanmak,sabretmek. kendinivermek(vurmakveyaçalmak) *birşeyebütünvarlığıylabağlanmak,başkaher şeyleilgisinikesip,tekşeyleaşırıölçüdeilgilenmek. kendiniyiyipbitirmek *Bkz.kendikendiniyemek. kendiniyoklamak *duygu,düşüncevebedenbakımındankontroletmek. kendir *Kenevir. *Kenevirdenyapılmış. kendircilik" }, { "text": "*Kendiryetiştirmeişi. kendirgiller *İkiçeneklilerden,kendir,şerbetçiotu,Hintkenevirigibibitkileriiçinealanbirfamilya. kendirik *Deridenveyaçadırbezindenyapılanvehamurtahtasınınaltınaserilenyaygı. kendisince *Bkz.kendince. kene *Koyun,köpek,atgibihayvanlarınveyainsanlarınderisindeasalakolarakyaşayan,bulaşıcıhastalıklara sebepolanböcekleringeneladı,sakırga. keneağacı *Keneotu. kenegibi yapışmak *istenmediğihâldebirininpeşinibırakmamak,yakasınıbırakmamak. kenegöz *Çokküçükgözlü(kimse). keneotu *Sütleğengillerden,tropikbölgelerdeyetişen,ağaçveyaağaççıkdurumunualabilen,tohumlarındankoyubir bitkiselyağeldeedilen,biryıllıkotsubitki(Ricinuscommunis). kenef *Ayakyolu. *Pis,berbat. keneler *Eklembacaklıhayvanlardan,örümceğimsilersınıfınagirenbirtakım. kenet *İkisertcismibirbirinebağlamayayarayan,ikiucusivrivekıvrıkmetalparça. kenetetmek *kenetlebirbirinebağlamak. kenetgibiyapışmak *çokyakındostolmak,sıkıfıkıolmak. kenetmili *Çatıveötekiparçalarınbirleştirilmesindekullanılanmetalperçinler. kenetleme *Kenetlemekişi. kenetlemek *Kenetletutturmakveyakenetlebirbirinebağlamak. *Birbirinegeçirerekbağlamak. *Sıkıcabirbirininüzerinekapamak. kenetleniş *Kenetlenmekişiveyabiçimi. kenetlenme *Kenetlenmekişi. kenetlenmek *Kenetlemekişiyapılmak. *Birkonudaaynıtutumvedavranışıgöstermek. *Açılamayacakbiçimdesıkıcabirbirininüzerinekapanmak. kenetli *Kenediolan. *Kenetlebirbirinebağlanmışbulunan,kenetlenmişolan. *Birbirininiçinegeçereksıkıcakapanmış. kenevir *Kendirgillerden,sapındakiliflerdenhalat,çuvalgibikabaörgüleryapılan,ikievciklibirbitki,kendir (Cannabissativa). kenevirhelvası *Kenevirveşekerkarışımıyapılanbirtürhelva. keneviryağı *Kenevirağacındanyapılanyağ. kenevircilik *Keneviryetiştirmeişi. kengel *Kenger. kengelsakızı *Kengersakızı. kenger *Birleşikgillerden,yapraklarıdikenliyabanbirbitki,eşekdikeni(Cynaracardunculus). kengersakızı *Kengelsütündenyapılanbirtürsakız,çengelsakızı. kent *Şehir. *Site. kentsoylu *Burjuva. kentsoyluluk *Burjuvazi. kental *100kgağırlığındakütlebirimi. kentçi *Kentçilikuzmanı,kentçilikleuğraşankimse,şehirci. kentçilik *Şehircilik. kentet *Beşli. kentilyon *Katrilyonkerebin. kentlerarası *Şehirlerarası. kentleşme *Kentleşmekişi. kentleşmek *Şehirleşmek. kentli *Şehirli. kentlileşme *Kentlileşmekişi. kentlileşmek *Kentliolmakdurumu. kentsel *Kentleilgili,şehirleilgili. kenttaş *Aynıkenttenolankimse. Kenyalı *Kenyahalkındanolankimse. kep *Başlık,sipersizşapka. *Hemşireleringiydiğibaşlık. *Bazıtörenlerdeprofesörveöğrencileringiydikleriözelbaşlık. kepaze *(nesneleriçin)Niteliğiiyiolmayan. *Utanmaz,rezil. *Gülünç,değersiz. *Talimyaparkenkullanılangevşekokyayı. kepazeetmek *utanılacakbirdurumadüşürmek. kepazeolmak *gülünçveyautanılacakdurumadüşmek. kepazelik *Kepazeolmadurumuveyakepazecedavranış,maskaralık,rezalet. kepbastı *Çiftkatlıbüyükdalyanağı. kepçe *Suluyiyeceklerikarıştırmaya,dağıtmayayarayan,uzunsaplı,yuvarlakvederincekaşık. *Erimişmadenikalıbadökmekiçinkullanılanbüyükkaşık. *Saplıbirçemberegeçirilmişolan,balıkveyakelebektutmadakullanılanağ. *Birkepçeninalabildiğimiktardaolan. *Tahıl,kömür,kumgibidökmeyüklerinyüklenipboşaltılmasındakullanılan,ikiveyadahaçokçeneden oluşmuşmotorluaraç. *Gemilerde,ortasındadümenevibulunanyuvarlakkıççıkıntısı. *Güreştehasmınarkasındanbacaklarıarasınaelsokmaoyunu. kepçegibi *kanatgibiönedoğruaçılmış(kulak). kepçekulak *Kocamanveönedoğrukulaklarıolan. kepçekuyruk *Başkalarınınsırtındanbedavageçinen. kepçesurat *Çokküçükyüzüolan. kepçeburun *Birçeşityabanördeği. kepçeleme *Kepçelemekişi. kepçelemek *İkielikepçebiçiminegetirerek,yeredüşmekteolantopueğilerekyeredeğmedenkurtarmak. kepçeli *Kepçesiolan. kepek *Unelendiktensonra,eleküstündekalankabukkırıntıları. *Saçlıderideoluşanpulcuklar. *Bazıderihastalıklarındaderidendökülenparçacıklar. kepekçi *Kepeksatankimse. kepeklenme *Kepeklenmekişi. kepeklenmek *Baştakepekoluşmak. *(elma)Susuzvetatsızdurumagelmek. kepekli *İçindekepeğiolan. *Üzerindekepekoluşmuşolan. *(elmaiçin)Ungibi,susuzvetatsız. kepenek *Çobanlarınomuzlarınaaldıklarıdikişsiz,kolsuz,keçedenüstlük. kepenek *Pervane. kepenekaltındaeryatar *insanlarıgiydiğinebakarakdeğerlendirmekyanlışlarayolaçar;bazendeğerlikişilereskigiymişolabilir. kepenk *Genellikledükkânlarıkapamakiçinkullanılan,saçlevhaveyatürlübiçimlerdedemirveyatahtakanat. kepenkleriindirmek *işitatiletmek. kepez *Yüksektepe,dağ. *Dağlarınoyuk,kuytuyerleri. *Gelinbaşlığı. *Tavukvekuşlarınibiğiveyabaşındakiuzuntüyler. kepir *Çorak,verimsiztoprak. *Çamurluçoraktoprak. kepme *Kepmekişi. kepmek *Çökmek,yıkılmak. kerahet *İğrenme,tiksinme. kerahetvakti *(akşamcılararasında)İçkiyebaşlamazamanı. keramet *Ermişkimseleringösterdiklerineinanılan,doğaüstü,şaşkınlıkuyandırıcıdurum. *Olağanüstüdurum. *Kerametsayılabileceknitelikteolanşey. kerametbuyurdunuz(veyakeramettebulundunuz) *\"çokdoğrusöylediniz\",\"çokgüzelyaptınız\"anlamlarındakullanılanbiryaranmasözü. kerametsahibi *kerametgösterebilen(kimse). kerametikendindenmenkul *başkabiretkenlekavuştuğuiyidurumukendiçabasınınverimiveyadeğerininkarşılığısaymak. kerametli *Doğaüstügücesahip. keramettebulunmak *doğaüstüolaylardabulunmak. kerata *Karısıtarafındanaldatılanerkek. *Sevgiilesöylenensitemsözü. *Ayakkabıçekeceği. keratin *Tırnak,boynuz,kılgibiüstderiürünüolanyapılarıoluşturanproteinlimadde. keratinleşme *Keratinleşmekişiveyadurumu. keratinleşmek *Protoplâzmaproteinlerkeratindurumunadönüşmek. keratinli *Keratiniolan. kerde *Sebzefideliği. kere *Kez,yol,defa,sefer. kerem *Soyluluk,ululuk,büyüklük,asalet. *Bağışolarakverme,iyilik,lütuf. kerembuyurun(veyaeyleyin) *\"izinverin,benidinleyin\"anlamındanezaketsözü. keremetmek *bağışta,iyiliktebulunmak. keremgibisevmek(veyayanmak) *büyükaşkyaşamak,aşkındanölmek. keremsahibi *İyihuylu,cömert. kerempe *Denizedoğruuzanantaşlıkburun. *Dağınenyüksekyeri. keres *Büyükvederinkaravana. kereste *Tomruklarınboyunabiçilmesiyleeldeedilenmarangozlukveinşaatodunu. *Kabasabakimse,kalas. *Ayakkabıyapımındakullanılangereç. keresteci *Kerestesatankimse. kerestecilik *Kerestealıpsatmaişi. keresteli *İriyapılı. kerestelik *Keresteyapılmayaelverişliağaç. kerevet *Üzerineşilteserilerekyatmayaveyaoturmayayarayan,tahtadanseki,sedir. kerevides * \\343kerevit. kerevit *Kabuklularsınıfından,çamurlutatlısulardayaşayanbireklembacaklı,tatlısuistakozu,karavide (Potamobiusfluviatilis). kereviz *Maydanozgillerden,kökleriveyapraklarısebzeolarakkullanılankokulubirbitki(Apiumgraveolens). kerh *Tiksinme,iğrenme. *Birişiistemeyerek,zorlayapma. kerhane *Genelev. kerhaneci *Kerhaneişletenkimse. *Sövgüsözü. kerhen *Tiksinerek,iğrenerek. *İstemeyerek,istemeyeistemeye,gönülsüz. kerih *Tiksindirici,iğrenç. kerim *Soylu,asil. *Eliaçık,cömert. *Allah'ınadlarındanbiri. kerime *(saygılıkonuşmada)Kızevlât. keriz *Geriz,çirkef,pislik. *Kumar. *Kolaycakandırılabilenoyuncu,aptal. *Eğlenti. kerizci *Çalgıcı. *Hileyapanoyuncu. kerkenez *Kartalgillerden,leşlebeslenen,35cmuzunluğunda,kızılımsıtüyleriolanbirkuş(Falcotinnunculus). kerkes *Akbaba. kerki *Keser. kerliferli *Kellifelli. kermen *Kale,germen. kermes *Birçalışmayayardımsağlamakiçin,genellikleaçıkhavadayapılaneğlentilitoplantı. *Küçükşehirlerdebayramveyapanayırgünlerindeyapılaneğlencelitoplantı. kerpeten *Bazınesnelerisıkmakveyaçekmektekullanılan,hareketlibireksençevresindeçaprazikiparçadan oluşmuş,kıskaçbiçimimdekiaraç. *Bubiçimdeolanvedişçekmektekullanılanaraç. kerpiç *Duvarörmektekullanılmakiçinkalıplaradökülüpgüneştekurutulmuşsamanvebalçıkkarışımıilkeltuğla." }, { "text": "*Kerpiçtenyapılmış. kerpiçdökmek *samanvebalçıkkarışımınıkalıplaraboşaltmak. kerpiçgibi *çoksertvekuru. kerpiççi *Kerpiçyapanveyasatankimse. kerpiçleşme *Kerpiçleşmekişi. kerpiçleşmek *Çoksertvekurubirdurumagelmek. kerrake *İncesoftanhafifvedarbirüstlük. kerrakeli *Kerrakesiolan. kerrat *Birçokkez. kerratcetveli *Çarpımtablosu. kerte *İşaretiçinyapılmışçentikveyaiz,kerti. kerte *Derece,radde. kertekerte *Azarazar,yavaşyavaş,tedrici. kerteleme *Kertekerte,azarazarilerlemedurumu,tedriç. kerteles *Tekeileikihörgüçlüerkekdeveningeriyemelezlenmesiyleeldeedilenbirdevetürü. kertenkele *Kertenkelelerden,uzunvücutlu,sivrikuyruklu,çevik,böcekçil,küçüksürüngenhayvan(Lacertus). kertenkeleler *Kertenkeleleri,bukalemunveiguanalarıiçinealandörtayaklısürüngenlertakımı. kerteriz *Biryerinpusulakertelerine(II)görebulunduğuyön. *Balıkçılarındenizdesığlıklarıbelirlemekiçinkullandıklarıişaretlerinbütünü. kerterizalmak(veyaetmek) *biryerinhangiyöndeveyagemininneredebulunduğunupusulaileölçmek. kerteriznoktası *Gemininbulunduğuyerianlamakiçinkerterizalmayayarayan,fenerkulesi,duba,şamandıragibişeylerin haritaüzerindekiyeri. kertesinegelmek *tamyerinivezamanınıbulmak. kertesinegetirmek *tamsırasını,enuygunzamanınıseçmek. kerti *Kerte(I). *(ekmek,etiçin)Bayat. kertik *Kertilmişolan. *Kertilmişyer,gedik,çentik. kertikkertik *Üzerikertiklerledolu. kertikleme *Kertiklemekişi. kertiklemek *Kertikaçmak. kertikli *Kertiğiolan. kertilme *Kertilmekişi. kertilmek *Kertmekişiyapılmak. kertme *Kertmekişi. *Çentik. kertmek *Birşeyinkenarındakertikaçmak,çentmek. *Sertçesürtünmek. kervan *Uzakyerlereyolcuveticareteşyasıtaşıyanyükhayvanıkatarı. *Topluolarakbirbiriardıncagelenşeyler. kervançulluğu *Uzunayaklı,uzunveeğrigagalıkuşlarsınıfı. KervanYıldızı *Çulpanyıldızı. kervanakatılmak *birtopluluğakarışmak. kervanbaşı *Kervanıyönetenkimse. kervancı *Kervansahibiveyakervangüdenkimse. Kervankıran *Çulpanyıldızı. kervansaray *Anayollardakervanlarınkonaklamasıiçinyapılanbüyükhan. kes *Genellikleyakmakiçinkullanılanirisaman. kes *Ayakbileklerinideiçinealankapalıjimnastikayakkabısı. kesafet *Çokluk,sıklık. *Yoğunluk. *Saydamolmamadurumu,bulanıklık. kesat *Alışveriştedurgunluk. *Yokluk,kıtlık. kesatlık *Kesatolmadurumu. *Kıtlıkzamanı. kese *Ceptetaşınan,içinepara,tütüngibişeylerkonulan,kumaştanveyaörgüdenküçüktorba. *Bazışeylerinüzerinegeçirilen,kumaştançantabiçimindekap. *Yıkanırkenkirçıkartmakiçinelegeçirilen,vücuduovmayayarayan,bürümcükten,cepbiçimindebez. *Birkimseninkendisineaitparasıveyaserveti. *Subitkilerindeiçihavailedoluolanvebitkininsudayüzerdurumdakalmasınısağlayanşişkinlik. *Herhangibirkesemiktarındaolan. *Organizmanınbazıboşluklarınaverilenad. *Beşyüzkuruşlukparabirimi. kese *Kısa,kestirme(yol). keseçiçeği *Süsiçinyetiştirilenvedemetolarakçiçekaçanbitki(Ceanothus). kesekâğıdı *İçinebazışeylerkonulmakiçinkâğıttanyapılmışkesebiçimindetorba. kesecik *Kulağındolambacındabulunanvelenfiledoluolanküçükzarsıorgan. kesedar *Zenginkimselerinparasınıyönetenvegerekliharcamalarıyapankimse. *Esnaflarıngelirlerinitoplayıpsatankimse. kesek *Bel,çapaveyasabanıntopraktankaldırdığıiriparça. *Tezek. *Çimenyapmakiçinüzerindekiotuylabirlikteçıkarılmışçayırparçası. keseklenme *Keseklenmekişi. keseklenmek *Toprak,parçaparçaolmak. kesekli *Parçaparçakabarmışolan(toprak). kesel *Gevşeklik,tembellik. keselgelmek *gevşemek,tembelleşmek. keselperdesi *Herhangibirmüzikölçüsünegirmeyen,insanıniçdünyasınıkarartanvebıkkınlıkverenbirsestonu. keseleme *Keselemekişi. keselemek *Kirçıkarmakiçinvücudukeseileovmak. keseleniş *Keselenmekişiveyabiçimi. keselenme *Keselenmekişi. keselenmek *Keselemekişiyapılmak. *Kendinikeselemek. keseletme *Keseletmekişi. keseletmek *Keselemekişiniyaptırmak. keseli *Kesesiolan. keselikurt *Genellikleomurgalılarda,kaslarıniçindegelişenşeritkurtçuklarınıngeneladı(Cysticercus). keseliler *Kangurugibi,dişilerininkarnındayavrularınıtaşımayayarayankesebulunanhayvanlartakımı. kesen *Kesmekişiniyapan. *Birşeklikesendoğru;özelliklebirüçgeninkenarlarınıkesendoğru. kesene *Sözleşme,yazılıanlaşma. *Götürü,toptaniş. keseneğealmak *gelirini,satınalmak,iltizametmek. keseneğevermek *birşeyingeliriniöncedengötürüolaraksatmak. kesenek *Görevlilerinaylıklarındanheraybelliorandakesilipbirsosyalgüvenlikkurumunayatırılanpara. *Fabrika,çiftlikgibigelirkaynaklarınıngelirinisatınalmaişi,iltizam. kesenekçi *Keseneğialankimse,iltizamcı,mültezim. keseninağzınıaçmak *bolparaharcamayabaşlamak. kesenindibigörünmek *paratükenmek. kesenizebereket *maddîkatkısıgörülenbirkimseye\"çokkazan,kazancınbololsun\"anlamındasöylenenteşekkürsözü. kesenkes *Kesinolarak,kesinlikle. keser *Tahta,ağaçyontmayayarayan,kısasaplı,biryanıkeskinağızlı,ötekiyanıçiviçakmayauygunçelikaraç. kesesielvermemek *bütçesielverişliolmamak. kesesinebir şeygirmemek *biryararveyaçıkarsağlamamak. kesesinegöre *parasına,malîimkânlarınagöre. kesesinegüvenmek *parasınagüvenmek. kesesinidoldurmak *fırsatlardanyararlanarakparakazanıpzenginolmak. keseyedavranmak *ödemekistemek. kesici *Kesmekişiniyapan,kesen. *Kasaplıkhayvanlarıkesenkimse. *Kesmeişindekullanılanaraç. kesicidiş *Altçeneninveüstçeneninontarafındabulunan,yiyeceklerikesmeyeyarayan,yassı,keskinöndişlerden herbiri. kesif *Yoğun. *Saydamolmayan. *Sık,kalın. kesifyem *Sindirilebilirbesinmaddeleriyüksek,selülozudüşükyem. kesik *Kesilmişolan. *Kesilerekbozulmuşolan. *Çiğsüttenyapılanyağsızpeynir,çökelek,ekşimik. *Kısa. *Gazete,dergivb.denkesilmişyazı,kupür. *Kesilmişolanyer. *Tarla,bağvebahçeçevresineaçılanhendek. kesikhava *Halkşiiridışındayanıkezgilideyiş. kesikkelime *Birbölümükesilerekkullanılansöz. kesikkerem *ÂşıkKerem'inezgilerindegörülenyanıktürküdalı. kesikkesik *Aravererekvekısakısa. kesikkoni *Birkoninintabanınaparalelbirdüzlemlekesilmesindeneldeedilencisim. kesikpiramit *Birpiramit,tabanınaparalelbirdüzlemlekesildiğindetabanyönündekalancisim. kesikprizma *Birprizmanınbütünyerayrıtlarınıkesenbirdüzlemleeldeedilen,kesitiiletabanıarasındakalancisim. kesikli *Kesikleriolan. *Aralıklarlasüren,duraklamalar yapan(elektrikakımı). kesiklik *Kesikolmadurumu. *Ansızınduyulanhâlsizlik,kırıklık,yorgunluk. kesiklikvermek *aravermek. *hâlsizlik,kırıklık,yorgunlukortayaçıkmak. kesiksiz *Kesilmedensüren,sürekli,süreli,devamlı,mütemadi. *Kesilmeden,aravermedensürüpgiden(elektrikakımı). kesiliş *Kesilmekişiveyabiçimi. kesilme *Kesilmekişi. kesilmek *Kesmekişiyapılmak. *Bitkindurumagelmek,gücü,takatikalmamak. *Gibiolmak,benzemek,dönmek. *İçindekimaddelerbirbirindenayrılıpbozulmak. *Dinmek,sonaermek. *Akmazolmak. *Kendindenöncekikelimeyi\"olmak\"anlamıylapekiştirir. *Sonveyaaralıkverilmek. *Kendiniherhangibirşeygibigöstermek. *Tutulmak,kapatılmak. *Makaslamak. *Durmak. *Çokbeğenmek,çokhoşlanmak. *Yoksunkalmak. kesim *Kesmekişi. *Bölüm,parça,kısım,sektör. *Bölge,bölüm. *Kesmezamanı. *Bellibirbölüm. *İşaretlenmişbelliyer. *Terzininbellibirölçüveörneğegörekumaşabiçimvermesiişi,fason. *Hazineyeaitherhangibirgelirinbellibirbedelkarşılığıkeseneğeverilmesi. *Boybos,endam. *Pazarlık,anlaşma. kesimevi *Kasaplıkhayvanlarınkesilipyüzüldüğüyer,kanara,mezbaha. kesimci *Kesenekçi,mültezim. kesimhane *Kesimevi,mezbaha. kesimlik *Kesimeelverişli(hayvan). kesin *Şüpheveduraksamayayerbırakmayanveyageridönülmeyen,değişmez,kat'i,maktu. kesinbilgi *Doğruluğundankuşkulanılmayanbilgi. kesinolarak *kesinbirbiçimde,kesinlikle. kesinleme *Kesinolanşey. kesinleşme *Kesinleşmekişi. kesinleşmek *Kesinbirdurumalmak,kat'ileşmek,kat'iyetkespetmek. *Değişmeolanağıolmadanyürürlüğegirmek. kesinleştirme *Kesinleştirmekişi. kesinleştirmek *Kesinbirdurumagetirmek. kesinlik *Kesinolmadurumuveyakesindavranış,kat'iyet." }, { "text": "*Birbilginin,birkanaatinşüpheyedüşmedenonaylanmasıdurumu. kesinlikle *Kesinbirbiçimde,kesinolarak,herhâlde,mutlaka,kat'iyen. kesinme *Kesinmekişiveyadurumu. kesinmek *Kendineveyakendisiiçinkesmek. kesinsizlik *Kesinolmamadurumu. kesinti *Kesilenparça,kırpıntı. *Birişinbirsüreiçindurması,inkıta,fasıla. *Ödenenbirparadanherhangibirgereklekesilenbölüm. kesintili *Araverilerekyapılan. *(paraiçin)Kesintisiolan. kesintisiz *Aralıksız. *(paraiçin)Hiçbirvergikesilmedenverilen. kesintiyealmak *biriylesezdirmedenalayetmek. kesintiyeuğramak *birsüreiçindurmak. kesip(veyakestirip)atmak *uzunuzadıyadüşünmedenkesinyargıyavarmak. *kesinolarakçözmek,bitirmek. kesipbiçmek *parçalamak,doğramak,ameliyatetmek. *ağzınagelenisöylemek,ilerigerikonuşmak. *zorbalıklakorkutmak. kesir *Birbiriminbölündüğüeşitparçalardanbiriniveyabirkaçınıanlatansayı. kesirölçek *Plânveharitalarınölçekleripayı1olanvekesirlisayılarlagösterilenölçek. kesirli *Kesirniteliğindeolan(sayı). kesirlisayı *1,5veya1,3gibikesriolansayı. kesirsiz *Kesirniteliğindeolmayan. kesiş *Kesmekişiveyabiçimi. kesişen *Birnoktaveyaçizgiüzerindebirbirinikesipgeçen(çizgilerveyayüzeyler). kesişme *Kesişmekişi. kesişmek *Birbirinikesmek. *Pazarlıkta,herhangibirfiyattauyuşmak. *Erkekvekadın,bakışlarlaanlaşmak. *Birnoktaveyaçizgiüzerindebirbirinekavuşmak. kesit *Birşeyiinceleyebilmekiçin,enlemesineveyaboylamasınakesildiğindeortayaçıkanyüzey. *Birtoplumunbölümü,kesim. *Bircisimdüzolarakkesildiğindeortayaçıkandüzleminbiçimi,makta. keskenme *Keskenmekişi. keskenmek *Elileveyabaşkabir şeylevuracakgibiyapmak. keski *Ağaç,taş,metalvb.yontmayayarayan,birucukeskinçelikaraç. *Demirvesaçkesmekiçinüzerineçekiçlevurularakyürütülenkeskinaraç,tırnak. *Pullukgövdesiönünetakılanvetoprağıkesipayıranbıçakveyadiskbiçimindeçeliktenyapılmışpulluk parçası. keskin *Çokkesici,iyikesen. *Etkili,sert. *Göreviniiyiyapan. *(sesiçin)Tiz. *Acı,üzüntüveren. keskinsirkeküpüne(veyakabına)zarar *öfkeli,sertkimseninzararıkendisinedir. keskinzekâkerametekıçattırır *zekikimse,birişinnereyevaracağınıkerametsahibikimsedendahaiyibilir. keskinleşme *Keskinleşmekişi. keskinleşmek *Keskindurumagelmek. keskinleştirme *Keskinleştirmekişi. keskinleştirmek *Keskindurumagetirmek. keskinletme *Keskinletmekişiveyadurumu. keskinletmek *Keskindurumagetirmek. keskinlik *Keskinolmadurumu. kesme *Kesmekişi. *Teneke,sacgibişeylerikesmekiçinkullanılanmakas. *Lokum. *Çizgiselikidoğruparçasıvebireğriyayıilesınırlanandüzlemyüzeyi. *İkiçekiminbirbirinedoğrudandoğruyabağlanmasından,ikiayrıçekiminbirbiriniizlemesindendoğan durum. *Küpbiçimindeveyaköşeliolarakkesilmişolan. *Kesin,değişmez,maktu. *Nazımdaveyanesirde,bircümleyisonuanlaşılacakbiçimdeyarımbırakmasanatı,kat. kesmeimi * \\343kesmeişareti. kesmeişareti *Özeladlaragetirilenekleriikisözünbirleşmesisırasındaortayaçıkansesdüşmesiniveyabazıyabancı sözlerinkesintiliokunacağınıbelirtmekiçinkullanılan(')işaretininadı. kesmekaya *Baskıaltındakalaraksertleşmiştoprak. kesmeşeker *Küpbiçimindeveyaköşelibirbiçimdeolanşeker. kesmetaş *Yoladizilmekamacıylaveyabiryapıiçinbiçimlendirilmiştaş. kesmece *Kesipbakarakbeğenmekşartıyla. *Aradakideğerayrımınıgözetmeksizinhepsibirfiyattan. *Kesilipmüşteriyegösterilereksatılan. kesmek *Bıçak,makasgibibiraraçlabirşeyiikiye ayırmak,parçalamak,doğramak,ameliyatetmek. *Dibindenayırmak. *Düzgünparçalaraayırmak. *Kesicibiraraçlayaralamak. *Ucunualmak. *(hayvaniçin)Başınıgövdesindenayırmak,boğazlamak. *Araveyasonvermek. *Birşeydenyoksunbırakmak,vermemek. *Akımıdurdurmak. *Belirtmek,kararlaştırmak. *(verilecekşeyinbirbölümünü)Alıkoyupvermemek. *(paraiçin)Basmak. *Azaltmak,güçleştirmek. *(iskambilkâğıtlarıiçin)Desteninüzerindenbirbölümünükaldırıpöteyanakoymak. *Gidermek. *Geçişiönlemek. *Susmak. *(hastaorganı)Ameliyatlaalmak. *Bölmek,ayırmak. *(yazı,filmiçin)Kısaltmak. *Uydurmak,yalansöylemek. *(rüzgâr,soğukvb.için)Çoketkiliolmak. *Biriniyermek,kötülemek. kesmelik *Kesmetaşçıkarılanocak. kesmik *Kesilmişsütünkoyubölümü. *Başaklakarışıkirisaman. *Taşgibiolmuştoprakparçası. kesmikli *İçindekesmikbulunan. kesp *Kazanma. kespetmek *kazanmak,eldeetmek. kesre *Esre. kesret *Çokolmadurumu,çokluk. kestane *Kayıngillerden,ılımaniklimlerdeyetişen,25-30mkadarboylanabilen,kerestesidoğramacılıktakullanılan birormanağacı(Castaneasabva). *Buağacınyenebilenmeyvesi. *Kestanerengi. kestanedorusu *Atdonlarındanaçıkkahverengiolan. kestanefişeği *İçindetanebarutvefitiliningeçmesineyarayanküçükbirkanalıolanbirtürşenlikfişeği. kestanekabağı *Helvacıkabağı. kestanekabuğundançıkmışdakabuğunubeğenmemiş *soyunuveyayetiştiğiyeri,çevreyihorgörenleriçinkınamayollusöylenir. kestanekargası * \\343alakarga. kestanerengi *Açıkkahverengi. *Burenkteolan. kestanesuyugibi *sulu(kahve). kestane şekeri *Kestaneninşekerşerbetiiçindekaynatılmasıylayapılanşekerleme. kestaneci *Kestanekebabıyapanveyasatankimse. kestanecik *Prostat. *Atlarınherbacağındabirertaneçıkan,boynuzdokusundaolankısaveyayvanuzantı. kestanelik *Kestaneağaçlarıçokolanyer. kestere *Kitre. kestiği(veyaattığı)tırnakolamamak *birkimse,sözkonusuolankimsedendeğerceçokaşağıolmak. kestirilme *Kestirilmekişi. kestirilmek *Kestirmekişiyapılmak. kestirim *Kestirmekişi,tahmin. kestiripatmak *ayrıntılıdüşünmedenkesinyargıyavarmak. kestiriş *Kestirmekişiveyabiçimi. kestirme *Kestirmekişi. *Alışılanyolundışındakısayol,kese. *Amacıfazlauzatmadananlatan. *Kısaca,özetolarak. *Kısayoldan. *Kaynatılaraklimonsıkarakkoyulaştırılmışşekerşerbeti. kestirmece *Kısayoldanolan,kısacaolan. *Yaklaşık,tahminî. kestirmeden *Enkısayoldan. kestirmedengitmek *enkısayoldangitmek. kestirmek *Kesmekişiniyaptırmak. *Akılyoluilegerçeğeyakınbiryargıyavarmak,tahminetmek. *Kesilmesinisağlamak,kesilmesineyolaçmak. *Kararvermek. *Kısabirsüreuyumak. *Anlamak,farkınavarmak. keş *Yağıalınmışsüttenveyayoğurttanyapılanpeynir. *Kışiçinkurutulanyağsız,tuzsuzyoğurt. *Aptal. keşen *Zincirdenyularveyaayakkösteği. keşfedilme *Keşfedilmekişi. keşfedilmek *Keşfetmekişiyapılmak. keşfetme *Keşfetmekişi. keşfetmek *Varolduğubilinmeyenbirşeyibulmak. keşfettirme *Keşfettirmekişi. keşfettirmek *Keşfetmesinisağlamak. keşide *(bankavehertürpiyangoikramiyeleriiçin)Çekme,çekiliş. *EskiArapharfliyazıdabazıharflerinbaştarafıyazıldıktansonrasüsiçinçekilenuzatma. keşideci *Çekveyapoliçedüzenleyenveimzalayankimse. keşif *Ortayaçıkarma,meydanaçıkarma,açma. *Varolduğudahaöncebilinmeyenbirşeyinortayaçıkarılması. *Birolayveyadurumunoluşsebeplerinianlayabilmekiçinyerindeincelemeyapma. *Gizliolanbirşeyhakkındagenişbilgiedinme. *Birşeyinolacağınıöncedenanlama,sezme,tahmin. keşifkolu *Düşmanındurumunuanlamak,araziveyollarhakkındabilgitoplamakiçingönderilenkol. keşik *Sıra,nöbet. keşikleme *Almaş,münavebe. keşikleşme *Keşikleşmekişi. keşikleşmek *Keşikleçalışmak. keşiş *Hristiyanlarda,manastırdayaşayan,hiçevlenmemişpapaz,karabaş,rahip. keşişhane *Keşişlerinbulunduğuyer,manastır. keşişleme *Güneydoğudanesenyel,akçayel,karayelkarşıtı. *Pusuladagüneydoğuyugösterenyön. keşişlik *Keşişolmadurumu. keşke *Dilekanlatancümlelerinbaşınagetirilerek\"neolurdu\"gibiözlemveyapişmanlıkanlatır,keşki. keşkek *İyicedövülmüşveuzunsürebirliktekaynatılmışetvebuğdaylayapılanbiryemek. keşkekçi *Keşkekpişirenkimse. keşki *Keşke. keşkül *Gezicibazıdervişlerinvedilencilerinellerindetuttukları,Hindistancevizikabuğundan,metaldenveya abanozdanyapılmışdilenciçanağı. *Üstü,dövülmüşfıstıkverendelenmişHindistancevizigibişeylerlebezenmişbirçeşitsüttatlısı, keşkülüfukara. keşkülüfukara *Keşkül. keşleme *Keşlemekdurumu. keşlemek *Aldırışetmemek,önemvermemek,ciddiyealmamak. keşmekeş *Karışıkolmadurumu,karışıklık. keşmekeşlik *Karışıklık,halledilmesi,içindençıkılmasızordurum. keşmir *Bkz.kaşmir. keşşaf *Bilinmeyençokönemlibirşeyikeşfeden. *Keşifkolu. *İzci. keşşaflık" }, { "text": "*İzcilik. ket *Engel. ketvurmak *engelolmak,güçleştirmek. ketal *Çirişlibirçeşitparlakbez. ketçap *Temelmaddesibaharatkatılmışdomatesolanİngilizsosu. kete *Yağlı,mayalıveyamayasızhamurdanyapılan,küldepişirilençörek. ketebe *Yazıcılar,kâtipler. *Elyazmasıkitaplardayazarınınadınıverdiğiyer. keten *Ketengillerden,çiçeklerimavirenktevebeştaçyapraklı,lifleridokumacılıktakullanılanbirbitki (Linumusitatissimum). *Bubitkininliflerindenyapılmış(dokumavb.). ketenhelva *Kavrulmuşşekerdenyapılan,pamukgörünüşündebirçeşithelva,ketenhelvası. ketenhelvacı *Ketenhelvayapanvesatankimse. ketenhelvası *Bkz.ketenhelva. ketenkuşu *İspinozgillerden,güzelsesli,13cmuzunluğundatarlaveçalılıklardayaşayanbirkuş(Carduelislinaria). ketentohumu *Ketenbitkisinin,yağıçıkarılanveyadövülerekhekimliktekullanılanküçüktaneleri. ketencik *Denizyosunununincebircinsi(Muscusarboreus). *Turpgillerden,küçüksarıçiçekli,yağlıbirbitki(Chamaelinasativa). *Bubitkideneldeedilen,sabunyapımındaveressamlıktakullanılanbiryağ. ketengiller *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,ketenvebenzeritürleriiçinealanbitkifamilyası. kethüda *Zenginkimselerinvedevletbüyüklerininbuyruğundaçalışan,onlarınbirtakımişlerinigörenkimse,kâhya. kethüdabey *Yeniçeriocağında,yeniçeriağasındansonragelenenyüksekmakamdakisubay. kethüdalık *Kethüdanınyaptığıiş. keton *Karbonilgrubunaikialkilkökününbağlanmasıylatüreyenbirleşik. ketum *Sırsaklayan,ağzısıkı,ağzıpek. ketumolmak *sırsaklamak,ağzısıkıolmak. ketumiyet *Ağzısıkılık,açmazlık,ketumluk. ketumluk *Ketumolmadurumu,açmazlık,ketumiyet. kevel *Kuzuveyakoyunpostundanyapılmışkürk. kevelci *Derivekürksatankimse. keven *Geven. kevgir *Uzunsaplı,yayvanvedeliklikepçe. *Haşlanmışyiyeceklerinsıvılarınıveyabazısıvılarısüzmekiçinkullanılan,delikli,genellikleyuvarlakbiçimli mutfakkabı,süzgeç. Kevser *Cennettebulunduğunainanılankutsalsu. kevsergibi *(içecekleriçin)tatlı,lezzetli. keyfetme *Keyfetmekişi. keyfetmek *Hoşveeğlencelivakitgeçirmek. keyfî *İsteğebağlıolan. *Gerçeğe,akla,yolveyöntemineuymayan. keyfi bozulmak *hastalanmak. *canısıkılmak,rahatıkaçmak. keyfibilmek(biri) *isterseyapmak,nasılisterseöyleyapmak. keyfigelmek *neşelenmek. keyfikaçmak *neşesikalmamak. keyfioluncayakadar *razıoluncayakadar. keyfisıra *(birinin)Kendiistediğigibi. keyfiyerinde *Neşesi,sağlığıyerinde. keyfiyerinde *sağlığı,neşesi,mutluluğubulunmak. keyfîlik *Keyfîolmadurumu. keyfince *İsteğinegöre,nasılisterse,dilediğince,keyfinegöre. keyfindenbayılmak(veyadörtköşeolmak) *birşeydençokkıvançduymak. keyfinebakmak *dilediğinceyaşamak,güzelvakitgeçirmek. keyfinegitmek *isteğineuygundavranmak. keyfiniçıkarmak *birşeydeniyicetatalmak. keyfinikaçırmak(veyabozmak) *üzmek. keyfiniyapmak *hertürlüistekvedileğiyerinegetirmek. keyfininkâhyasıolmamak *birinekarışmayahakkıolmamak. keyfiyet *Nitelik. *Durum. keyif *Vücutesenliği,sağlık. *Canlılık,tasasızlık,içrahatlığı. *Hoşvakitgeçirme. *İstek,heves,zevk. *Alkollüiçkivebaşkauyuşturucumaddelerkullanıldığındainsandagörülendurum. *Yolsuzvekuraldışıistek. *Esrar. keyifbenim,köyMehmetağanın *\"hiçbirşeyitasaetmiyorum,işlerimyolunda\"anlamındakullanılır. keyifçatmak *keyfetmek. keyifehli *Rahatınadüşkünkimse. keyifetmek *Bkz.keyfetmek. keyifhâli *İçkili,çakırkeyf. keyifsormak *birine\"iyimisiniz\",\"nasılsınız\"sorularınıyöneltereksağlığıhakkındabilgialmak;saygıgöstermek. keyifsürmek *sıkıntısız,rahatyaşamak. keyifvermek *neşevermek,sarhoşetmek. keyiflenme *Keyiflenmekişi. keyiflenmek *Keyiflidurumagelmek,neşelenmek. keyifli *Keyfiyerinde,neşeli. keyiflikeyifli *Keyiflibirbiçimde,keyifliolarak. keyifsiz *Sağlığıpekyerindeolmayan,rahatsız. *Neşesiz. keyifsizlenme *Keyifsizlenmekişi. keyifsizlenmek *Birazhastalanmak. keyifsizlik *Keyifsizolmadurumu. keylus *Bkz.kilüs. keymus *Bkz.kimüs. kez *Birolgunun,birolayıntekrarlandığınıbelirtir,defa,kere,sefer. keza *Tekrarlamalardansakınmakamacıyla\"aynı,aynıbiçimde\"anlamındakullanılır. kezalik *Bkz.keza. kezzap *Derişiknitrikasidinhalkarasındakiadı. -kı/-ki *Bkz.-gı/-gi. kıble *Namazdayönelinenyön. *Güneydenesenyel. *Sıkıntılıbirdurumdayardımumarakbaşvurulanyer. kıblenüma *Kıbleyönünügöstermekiçin,bulunulanyeregöreözelişaretiolanpusula. Kıbrıslı *Kıbrıshalkındanolankimse. kıç *Kuyruksokumubölgesi,popo,makat. *(bazıbölgelerde)Bacak,ayak. *(denizteknelerinde)Arttaraf. *Arkabölümdeolan. -kıç *Bkz.-gıç/-giç. kıçatmak *(hayvan)çifteatmak. *çokistemek. kıçattırmak *ondanüstünolmak. kıçıkırık *Önemsiz,değersizşeyveyakimse. kıçınkıçın *Gerigeri. kıçınkıçıngitmek *geriyedoğrugitmek,gerigerigitmek. *(henüzyürümeyenbebekiçin)kıçüstügitmek. kıçınabakarak(veyakıçınabakabaka) *başvurduğuyerdenolumlusonuçalamayarak. kıçınatekmeyiatmak(vurmakveyayapıştırmak) *kovmak. kıçınıyırtmak *bağırıpçağırmak. *bütüngücünükullanarakuğraşmak. kıçtanbacaklı *Kısaboylu(kimse). kıçtankara *Baştandemirleyen,kıçtandahalatlarlakıyıyabağlanangemi. kıçüstü *Kıçıyeregelmişdurumda. kıçüstüoturmak *kıçıyeregelirdurumadüşmek. *herhangibirkonudayenilmek,umduğunaulaşamamak. kıdem *Birgörevderütbeceeskilik. *Birgörevdegeçirilensüre. kıdemtazminatı *Belirlisüreçalıştıktansonraayrılanişçiyegörevsüresinebağlıolarakverilenpara. kıdemce *Biriştetecrübevesürebakımından,kıdemegöre. kıdemli *Birişteeskivetecrübesiçokolan. *Sınıftemsilcisi,mümessil. kıdemlibaşçavuş *Kıdemiolanbaşçavuşunrütbesi. kıdemliüstçavuş *Kıdemiolanüstçavuş. kıdemlilik *Kıdemliolmadurumu. kıdemsiz *Birişteyenivetecrübesiazolan. kıdemsizlik *Kıdemsizolmadurumu. kıdımkıdım *Azarazar. kığ *Koyun,keçiveyadevepisliği. kığı *Kığ. kığılama *Kığılamakişi. kığılamak *(koyun,keçi,deve)Pislemek. kıh *(çocukdilinde)Kir,kirli,pis. kıkırkıkır *İçindengelerek,seslibirbiçimde(gülmek). kıkırkıkırgülmek *içindengelerek,sesliseslibirbiçimdegülmek. kıkırdak *Kemikkadarsertolmayan,dayanıklı,esnek,bükülgen,damarsızbağdokusu. *Sığırvedanada,hayvanıngöğüsboşluğununarkatarafınınaltbölümündebulunanparça. kıkırdakbilimi *Kıkırdaklarıinceleyenbilimdalı. kıkırdakdoku *Kemiklerinbağlantıyerlerindebulunan,katı,esnekvesaydamdoku. kıkırdaklaşmış *Kıkırdakdurumunualmışhayvandokusu. kıkırdaklı *Yapısındakıkırdakbulunan. kıkırdama *Kıkırdamakişi. kıkırdamak *Kıkırkıkırdiyesesçıkararakgülmek. *Donacakkadarüşümek. *Soğuktandonmak. *Ölmek. kıkırdatma *Kıkırdatmakişi. kıkırdatmak *Kıkırdamasınasebepolmak. kıkırdayış *Kıkırdamakişiveyabiçimi. kıkırlık *İçtengülmedurumu. kıkırtı *Kıkırdarkençıkanses. kıl *Bazıhayvanlarınderisinde,insanvücudununbelliyerlerindeçıkan,üstderiürünüolanipliksiuzantı. *Keçitüyü. *Bitkilerdegörülen,genelliklesilindirimsi,içiboş,çokinceuzantı. *Keçitüyündenyapılmışveyadokunmuşolan. kıl(kadar)kalmak *çokazkalmak. kılburun *Deniziçineuzanmışincekaraparçası. kılçadır *Keçikılındandokunmuşparçalarlakurulançadır. kılgibi *ipince,incecik. kılkeçisi *Vücutrengibeyazdansiyahakadardeğişmekleberaber,telrenklilerarasındaençoksiyahrenklisigörülen yerlibirkeçitürü. kılotu *Dağlıkçayırlardayetişenincevesertyapraklıbirbitki(Nardus). kılpayı *(dahaçokkalmakfiiliile)Çokaz. kıltestere *Çokincebirtürtestere. kılyumağı *Saçyemealışkanlığıolankimselerinmidesindeoluşanur. kılabdan * \\343kılaptan. kılâde" }, { "text": "*Gerdanlık,boynatakılansüseşyası. kılağı *Taşüzerindebilenenbirkesiciaracınkeskinyüzüneyapışanvearacıniyikesebilmesiiçin,yağlanmış yumuşaktaşlakaldırılmasıgerekençokinceçelikparçaları,zağ. kılağılama *Kılağılamakişi. kılağılamak *Kesiciaraçlarınkılağısınıalarakkeskinliğiniartırmak. kılağılı *Kılağılanmış,keskindurumagetirilmişolan. kılağısınıalmak *kesiciaraçlarıbileğitaşınaveyakayışasürterekkeskinliğiniartırmak. kılağısız *Kılağılanmamış,keskinolmayan. kılâptan *Pirinç,bakır,kalaygibimadenlerdençekilerekgümüşvealtınyaldızvurulmuşincemetaliplik. *Pamukipliğinesırmakatılarakeğrilmişiplik. *Butüripliktenyapılmış. kılavuz *Genelolarakyolgösterenkimse,rehber. *Yolyöntemgösterenşey. *Evlenecekolanerkekveyakadınaeşbulankimse. *Ruhîvezihnîbakımdanyolgösteren,ışıktutankimse. *Somunveyaboruiçineyivaçmaktakullanılanaraç. *(dar,uzunbiryerden)Kolaylıklabükülebilenyaybiçimindetel,kablovb.geçirilirkenbunlarınucuna bağlanansertnesne. *Makaradakifilmlerinbaşındavesonundayeralan,filminalıcı,yıkamaaracı,basımaracı,göstericigibi araçlaratakılıpçıkarılmasındakolaylıksağlayan,asılfilmiçinpaybırakançeşitlirenklerdefilmparçası. *Birdevletinkılavuzalınmasımecburîolansularındagemilereyolgösterenkimse. kılavuzlama *Kılavuzlamakişi. kılavuzlamak *Kılavuzluketmek. kılavuzluk *Kılavuzolmadurumuveyakılavuzunişi,rehberlik. *Birgemiyilimanasokmakveyalimandançıkarmakişi. kılavuzluketmek *yolgöstermek,rehberliketmek. kılbaz *Dalkavuk. kılcal *Kılgibiolan,çokince. kılcalboru *Araştırmavedeneylerdekullanılançokinceboru. kılcaldamar *Bütündokulardabulunan,atardamarlarınsondallarını,toplardamarlarınilkdallarınabirleştirenince damar. kılcaletki *Birbirinedeğenbirsıvıilebirkatınınmolekülleriarasındakietki. kılcal kök *Ana,saçakveyanköklerdençıkanikincil,üçüncüköklerüzerindebulunanincekılşeklindekiemicikök paröaları. kılcallık *Kılcalolmadurumu. *Birkılcalboruveyatüpündurumu. *Kapsadığısıvılarbakımındankılcalborularınözellikleri. kılcan *Atkuyruğukılındanyapılmışkuştuzağı. kılçık *Balıklarınetiarasındabulunandikengibiinceveküçükkemik. *Fasulye,baklagibisebzelerinyeşilkabuğundaveekinbaşaklarındabulunansertvekılgibiuzunlif. *Alttakigüreşçinin,kuyruksokumunuhızlavebirdenbirehavayakaldıraraksırtınaabanmışolangüreşçinin dengesinibozupönveyayantarafınaaşırıpatması. kılçıkatmak *birkimseninişinikarıştırmak,bozmak. kılçıklı *Kılçığıolan. *Pürüzlü,çapraşık,karışık. kılçıksız *Kılçığıolmayan. kıldırma *Kıldırmakişi. kıldırmak *Kılmakişiniyaptırmak. *Namazkılınmasınısağlamak. kıldırtma *Kıldırtmakişi. kıldırtmak *Kıldırmakişiniyaptırmak. *Namazkılınmaişiniyaptırmak. kılgı *Birsanatvebilimdalınınilkelerinidüşüncealanından,uygulamaalanınageçiripgerçekleştirmeişi, uygulama,tatbik,ameliye,pratik. kılgılı *Hareketeilişkinolan,yalnızdüşüncealanındakalmayıphareketedönüşen,uygulamalı,amelî,tatbikî, pratik,kuramsalkarşıtı. *Maksadauygun,kullanışlı;gerçeklereuygun. kılgın *Kılgıdurumunageçirilebilen,amelî,pratik. kılgısal *Kılgılı,uygulamalı,pratik. kılıkılına *Tamıtamına. kılıkıpırdamamak *durumvedavranışınıdeğiştirmemek,aldırışetmemek,umursamamak. kılıkırkyarmak *titizveayrıntılıbirbiçimdeincelemek,önemleüstündedurmak. kılıbık *Karısınınbaskısıaltındabulunan(erkek),kazakkarşıtı. kılıbıklaşma *Kılıbıklaşmakişi. kılıbıklaşmak *Kılıbıkdurumagelmek. kılıbıklık *Kılıbıkolmadurumu. kılıbıklıketmek *kılıbığayakışandavranışlardabulunmak. kılıcına *(kalas,cetveltahtasıgibikalınlığıenindenazolanşeyleriçin)Keskinvedartarafıyukarıgelmeküzere, kılıçlama. kılıç *Uzun,düzveyaeğri,ucusivri,birveyaherikiyüzükeskin,kıniçindebeletakılan,çeliktensilâh. *Sabanökçesiniokabağlayanağaçparçası. kılıçalayı *Kılıçkuşanma. kılıçbacak *Bacaklarıeğriolan,çarpıkbacaklı. kılıçbalığı *Kılıçbalığıgillerden,burnundakılıçbiçimindebiruzantısıbulunan,kılçıksız,etibeyazvelezzetli,iribir balık(Xiphiasgladius). kılıçbalığıgiller *Hertürlükılıçbalığıolan,dişsizvepulsuzkemiklibalıklarfamilyası. kılıççalmak *kılıçlasavaşmak,kılıçileöldürmek. kılıççekmek *saldırmakveyaselâmlamakamacıylakılıcıkınındançıkarmak. kılıçgagalı *Yağmurkuşugillerden,çokinceveuzungagalı,tüyleriak,kanatlarıkarabirkuş(Recurvirostaavocetta). kılıçkınınıkesmez *sertveöfkelikişiyanındakilerezararvermez. kılıçkuşanma *TahtayeniçıkanOsmanlıpadişahlarınınİstanbul'dakiEyüpSultantürbesinegiderektörenlekılıç kuşanmaları. kılıçkuşanmak(veyatakmak) *kılıcıolmakveonutaşıyacakgüceveyetkiyehakkazanmak. kılıçoynatmak *egemenolarakyaşamak. kılıçoyuncusu *Kılıçoyunuoynayansporcu,eskrimci. kılıçoyunu *Dürtücükılıç,kesicikılıçvedelicikılıçadıverilensilâhlarlayapılanspor,eskrim. kılıçpabucu *Kılıçkınınınaşağıkısmı. kılıçsallamak *kılıçiledövüşmek,düşmanüzerinekılıçlasoldurmak. kılıçüşürmek *kılıççekereksaldırmak. kılıççı *Kılıçyapanveyasatan(kimse). *Kılıçsporuylauğraşan(kimse). kılıçhane *Kılıçyapılanyer. kılıçıkınınakoymak *savaşıbırakmak,savaştanvazgeçmek. kılıçkuyruk *Kemiklibalıklartakımındanuzunluğu8-10cm.olan,tropiksüsbalığı(Xiphophorushelleri). kılıçlama *Kılıçlamakişi. *Kılıcına. *Çaprazlama. kılıçlamakaçmak *yanyankoşarak,çaprazlamasınagitmek. kılıçlamak *Kılıçlaçoksayıdainsanıtoplucaöldürmek,kılıçtangeçirmek. kılıçlayış *Kılıçlamakişiveyabiçimi. kılıçlı *Kılıçtaşıyan. *Kılıcıolan. *Üzerindekılıçmotifiolan. kılıçtangeçirmek *çoksayıdainsanıkılıçlatoplucaöldürmek. kılıf *Birşeyikorumakiçinkendibiçiminegöre,çoğunluklayumuşakbirnesnedenyapılmışözelkap. *Yolsuzbirişebulunansudangerekçe. kılıfçı *Kılıflamaişiniyapankimse. *Kılıfyapanvesatankimse. kılıfınauydurmak *birdurumvetutuma,yöntemineuygunbiçimvermek. kılıflama *Kılıflamakişi. kılıflamak *Kılıfgeçirmek,kılıfakoymak. kılıflı *Kılıfıolanveyakılıfiçindebulunan. kılıfsız *Kılıfıolmayanveyakılıfiçindebulunmayan. kılığınaçekidüzenvermek *giyinişineözengöstermek. kılığınagirmek *onungibigiyinmek. kılık *Birkimseningiyinişi,giyim,üstbaş,kıyafet,kisve. *Birkimsenindışgörünüşü. *Birkimseninresmi,fotoğraf. kılıkkıyafet *Üstbaşvedışgörünüş. kılıkkıyafetdüşkünü *Giyeceklerieskimişveyakötüolan. kılıkkıyafetköpeklereziyafet *giyinişivegörünüşükötüvetiksindiriciolanlariçinsöylenir. kılıkkıyafetidüzmek *giysileriniyenilemek. kılıklı *Herhangibirkılıktaolan. *Güzel,temiz. *(birinin)huyundaolan,davranışlarınıtakliteden. kılıklıkıyafetli *İyigiyinmiş. kılıksız *Giyimidüzgünolmayan,sünepe,süflî. kılıksızlaşma *Kılıksızlaşmakişi. kılıksızlaşmak *Kılıksızdurumagelmek. kılıksızlık *Kılıksızolmadurumu. kılıktankılığagirmek *giysideğiştirmek. *sıksıkdüşüncedeğiştirmek. kılınadokunmamak *birkimseyedokunacak,zararverecekenufakbirdavranıştabilebulunmamak. kılınıbilekıpırdatmamak(veyaoynatmamak) *birolaykarşısındailgisizkalmak,enküçükbirtepkigöstermemek. kılınış *Kılınmakişiveyabiçimi. kılınma *Kılınmakişi. kılınmak *Kılmakişiyapılmak. kılır *Maydanozgillerden,biryıllıkveözelkokuluotsubirbitki(Ammivisnaga). kılış *Kılmakişiveyabiçimi. kılkapan *Kehribar. kılkıran *Bkz.saçkıran. kılkuyruk *Ördekgillerden,uzunluğu55-65cm,kuyruğusivritüyleriakyeşil,karışık,gagası,ayaklarımavibirkuştürü (Anasacuta). *Zayıf,çelimsiz. *Züğürt,niteliksiz,kılıksız. kıllanma *Kıllanmakişi. kıllanmak *Kıllarıçıkmak. *Bıyığı,sakalıçıkmak. kıllı *Kılıolan,kılilekaplı. kılma *Kılmakişi. kılmak *\"Etmek\",\"yapmak\"anlamındayardımcıfiilolarakkullanılır. *(namaziçin)Yerinegetirmek. kılsız *Kılıolmayan. kılükal *Dedikodu,söylenti. kımıl *Yarımkanatlılardan,sap,çiçek,yaprakvebaşaklarıemerekveyayiyerekekinhastalığınayolaçan,vücudu kalkanabenzeyenzararlıbirböcek(Aeliarostrata). kımılkımıl *Durmadankımıldamadanbirşeyindurumunuanlatır. kımıldama *Kımıldamak,kımıldanmakişi. kımıldamak *Yerindenbirazoynamak. *Yerindehafifçehareketlenmek. kımıldanış *Kımıldanmakişiveyabiçimi. kımıldanma *Kımıldanmakişi. kımıldanmak *Bkz.kımıldamak. kımıldatma *Kımıldatmakişi. kımıldatmak *Yerindenbirazoynatmak,hafifçehareketlendirmek. kımıldayış *Kımıldamakişiveyabiçimi. kımıltı *Hafifvesüreklikımıldama. kımız *Kısraksütününmayalanmasıylayapılan,azalkollü,ekşi,eskibirTürkiçkisi. kımkım *Ağırağırkonuşan(kimse). *Herişindeağırdavranan(kimse). kımkımetmek *birişiağırağıryapmak,oyalanmak. kımlanma *Kımlanmakişiveyadurumu. kımlanmak *(kuşiçin)Uçmayahazırlanmak. *Kalkacakmışgibikıpırdamak. kın *Bıçak,kılıçgibikesiciaraçlarınkabı. *Buğdaygillerdeolduğugibi,yapraklardasapınbirbölümünüuzunlamasınasaran,genişdışbölüm." }, { "text": "kınkanat *Kınkanatlıböcekleringövdeyikorumaklagörevliveçoksertyapıdabirinciçiftkanadı. kınkanatlılar *Böceklersınıfından,boynuzsubirkınbiçimindeolanbirinciçiftkanatlarıuçmaktakullananötekiiki kanadıörten,ağızparçalarıçiğnemeye,parçalamayaelverişli,bütünüylebaşkalaşmagösterenbirtakım. -kın/-kin *Bkz.-gın/-gin. kına *Kınaağacınınkurutulmuşyapraklarındaneldeedilen,saçveelleriboyamaktakullanılantoz. kınaağacı *İkiçeneklilerden,tropikalbölgelerdeyetişen,kurutulmuşyapraklarındankınaeldeedilen,beyazçiçekli, küçükbirağaç(Lawsoniainermis). kınaçiçeği *Kınaçiçeğigillerden,çiçekleritüylürenkteolan,birveyaçokyıllıkotsubitki(Balsaminahortensis). kınaçiçeğigiller *İkiçeneklilerden,örneğibahçelerdeyetişenkınaçiçeğiolanbirfamilya. kınagecesi *Düğündenbirgeceönce,kadınlarınkendiaralarında,gelininparmaklarınakınayakarkenkızevinde yaptıklarıeğlence. kınagibi *(tozdurumundakişeyleriçin)çokince. kınayakmak(koymak,sürmek,vurmakveyayakınmak) *kınayısuilekarıştırıpbulamaçkıvamınagetirerekboyanacakyeresürmek. kına(lar)yakmak *(birininuğradığıkötüduruma)çoksevinmek. kınacık *Buğdaypasımantarının,tahılbitkilerininsapveyapraklarındaoluşturduğupasrengindekihastalık. kınakına *Kökboyasıgillerden,asılyurduGüneyAmerikaolan,HindistanveEndonezya'dadayetiştirilen, kabuğundankininçıkarılanbirağaç(Cinchona). *Bubitkidenyapılaniçecek. kınalama *Kınalamakişi. kınalamak *Kınakoymak,kınaileboyamak. kınalanma *Kınalanmakişi. kınalanmak *Kınakonulmak,kınayakılmak. *Kınaileboyanmak. kınalı *Kınaileboyanmışolan. *Kınanınrengindeveyakızılrenkteolan. *Yapıncak. kınalıkeklik *Sülüngillerden,BalkanYarımadası,OrtaveDoğuAsya'dayaşayan,uzunluğu38cmolanbirkuştürü (Alectorisgraeca). kınalıyapıncak *Bkz.yapıncak. kınama *Kınamakişi,ayıplama,takbih. kınamacezası *Birgörevlininişyerindekidavranışınınyasavetüzüğeaykırıolduğunubildirenceza. kınamak *Yapılanbirişinkötüolduğunubelirtirbirbiçimdesözsöylemek,ayıplamak,takbihetmek. kınanma *Kınanmakişi. kınanmak *Kınamakişiyapılmak. kınasız *Kınaileboyanmamış. kınayış *Kınamakişiveyabiçimi. kındıra *Sulakyerlerdeyetişen,inceuzunyapraklarınınkenarlarıkeskin,koyurenklibirtürçayırotu. kındıraç *Olukveyayivaçmayayarayanaraç. Kınık *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. kınlama *Kınlamakişi. kınlamak *Birşeyekınyapmakveyabirşeyikınınageçirmek. kınlı *Kınıolan,birkınlasarılıolan. *Kınıçokgelişerekbağlıbulunduğusapıazveyaçoksaranyaprak. kınnap *Sicim. kınsız *Kınıolmayan. Kıpçak *Xl-XV.yüzyıllarda,HazarveKaradeniz'inkuzeyindekibozkırlardayaşamışbirTürkboyu,Kuman. Kıpçakça *KıpçakTürkçesi. kıpık *Yarıkapalı(göz). kıpıkgözlü *Gözleriyarıkapalıolan. kıpıklık *Kıpıkolmadurumu. kıpırkıpır *Yerindeduramayarak,süreklivearalıksızkımıldayarak. *Çokhareketli,hamarat. kıpırdak *Çokhareketli,yerindeduramayan,canlı. kıpırdaklık *Kıpırdakolmadurumu. kıpırdama *Kıpırdamak,kıpırdanmakişi. kıpırdamak *Kımıldamak,süreklivehafifçeoynamak. kıpırdanma *Kıpırdanmakişiveyadurumu. kıpırdanmak *Bkz.kıpırdamak. kıpırdaşma *Kıpırdaşmakişi. kıpırdaşmak *Kımıldamak,kıpırkıpıretmek. kıpırdatma *Kıpırdatmakişi. kıpırdatmak *Kımıldatmak,yerindenoynatmak. kıpırtı *Hafifvesüreklikımıldanma,kımıltı. kıpırtılı *Kıpırtısıolan. kıpırtısız *Kıpırtısıolmayan. kıpıştırma *Kıpıştırmakişi. kıpıştırmak *Gözkapaklarınıüstüstebirçokkezaçıpkapamak. kıpkıp *Gözünüçokkırpan(kimse). kıpkırmızı *Heryanıkırmızıveyaçokparlakkırmızı. kıpkırmızıkesilmek(veyaolmak) *(yüziçin)herhangibirsebepleçokkızarmak. kıpkızıl *Heryanıkızılveyaçokkızıl. *Aşırı,koyu. kıpma *Kıpmakişi. kıpmak *Gözkapaklarınıçabucakaçıpkapamak,kırpmak. kıprama *Kıpırdama,kıpramakişi. kıpramak *Kıpırdamak. kıprayış *Kıpramakişiveyabiçimi. kıprayışlı *Kıpırtılı. kıprayışsız *Kıpırtısıolmayan,kıpırtısız. Kıptî *Mısırhalkındanolankimse. *(yanlışolarak)Çingene. *Kıptîlerleilgiliolan. Kıptîlik *Kıptîolmadurumu. kır *Beyazlaazmiktardakaranınkarışmasındanoluşanrenk. *Burenkteolan. kır *Şehirvekasabalarındışındakalan,çoğuboşvegenişyer. *Orman,dağvb.yekarşıtolanaçıklıkyer. kırbekçisi *Kırlarınveovalarıngüvenliğiylegörevlikimse. kırboynunu! *defol!çekil!git!. kırçiçeği *Kırlardakendiliğindenyetişençiçek. kırdüşmek *gözeçarparderecedebeyazkıllarıbulunmak,kırlaşmak. kıreğlencesi *Kırdayapılaneğlence. kırgerillâsı *Dağlarda,köyvekasabalardaeylemyapançete. kırgülü *Çorakbölgelerdebitenvegüngülünebenzeyenbirtürçiçek(Fumana). kırkahvesi *Kırdabulunan,çoğunluklaküçükkahve. kırserdarı *Kırlardaeşkıyanınardınadüşüpyollarıngüvenliğinisağlamaklagörevlilerinbaşı. kıraat *Okuma. *Okumakitabı. *Kur'an'ınbellikuralveişaretleregöreokunması. kıraatetmek *okumak. kıraathane *Müşterilerininokumalarıiçingazetevedergibulundurangeniş,temizveiyidöşenmişkahvehane. *Kahve,kahvehane. kıraathaneci *Kıraathaneişletenkimse. kıracak *Nalbantlarınatıntırnağınıkesmekiçinkullandıklarıkeskindemiralet. kıraç *Verimsizveyasulanmayan,bitekolmayantoprak. kıraçlaşma *Kıraçlaşmakişi. kıraçlaşmak *Kıraçdurumagelmek,verimsizleşmek. kıraçlık *Kıraçolmadurumuveyakıraçyer. kırağı *Soğukhavalarda,subuğusununyerde,bitkiler,ağaçlarveötekinesnelerüzerindedonmasıylaoluşanince buzbillûru. kırağıçalmak(veyavurmak) *kırağı,dondurupbozmak. kırağıdüşmek(veyayağmak) *kırağıoluşmak. kırağılı *Kırağısıolan. kıran *Kırmakişiniyapan(kimse). *Bittopluluğunveözelliklehayvanlarınbüyükbirbölümünüyokedenhastalıkveyabaşkasebep,ölet,afet. kıran *Kıyı,kenar,çevre,uç. *Dağsırtı,tepe,bayır. *Kıraçtoprak. *Birbirineparelelolarakuzananikiakarsuarasındakalmışdağsırtı. kırangirmek *kısabirzamaniçindeçoksayıdaölmek. kırankırana *Çokmücadeleli,acımaksızınöldürürcesineyapılan(kavga,güreş). kıranta *Saçlarıağarmayabaşlamışortayaşlıerkek. *Ağırbaşlı,yaşınarağmenbakımlı,özenli(erkek). *(saçsakaliçin)Kırlaşmış. kırat *Elmas,zümrütgibideğerlitaşlarıntartısındakullanılanikidesigramlıkölçübirimi. *Nitelik,değer,düzey,seviye. kıratınyanındaduranyahuyundanyasuyundan(almak) *kişi,kiminlearkadaşlıkederse,ondanetkilenir. kıratınıölçmek *değerinibiçmek,kıymetinibelirlemek. kıratlık *Kıratıolan,herhangibirkıratdeğerindeolan(taş). *Herhangibirnitelikte,değerdeolan. kıray *Yolkesen,asi. *Genç,delikanlı. kırba *Sakalarıniçindesutaşıdıklarıağzıdar,altıgeniş,deridenyapılmışkap,sukabı,matara. *(çocuklarda)Karınşişmesiylebelirenbirhastalık. *Çoksuiçenkimse. kırbacık *Tulumcuk. kırbaç *Kıltekparçaderiveyauzunesnekbirdeğneğinucunasırımbağlanarakyapılmışvurmaaracı. kırbaçkurdu *Çeşitlitürleriinsanlarınvehayvanlarınkalınbağırsağındayaşayan,boyu5cmolaneni,gözlegörülmeyecek inceliktebirasalak,trikosefal(Trichuristrichiura). kırbaçkurtları *Örnekhayvanıkırbaçkurduolan,yuvarlaksolucanlarfamilyası. kırbaçlama *Kırbaçlamakişi. kırbaçlamak *Kırbaçlavurmak. *Canlandırmak,destekvermek,hareketegeçirmek. kırbaçlanma *Kırbaçlanmakişi. kırbaçlanmak *Kırbaçladövülmek. kırca *Hafifkırlaşmış. *Hafifkırlaşmışdurumda. kırcı *Dolu. *Ufakveserttanelikar. kırcımantı *Küçükveiçiiyidoldurulmuşmantı. kırcın *Hayvankıranı. kırç *Kışın,sislihavalarda,ağaçdallarını,toprakçıkıntılarınıvb.yerlerikaplayanbuztabakası. kırçıl *Kırlaşmayabaşlamış,kırrenkli. *Burenktesaçıolan. kırçıllanma *Kırçıldurumagelme. kırçıllanmak *Kırçıldurumagelmek,ağarmak. kırçıllaşma *Krıçıllaşmakdurumu. kırçıllaşmak *Krıçıldurumagelmek. kırçıllık *Krıçılolmadurumu. *Koyuatdonlarıüzerineakkıllarıntektekdağılması. kırdığıkoz(veyaceviz)kırkı(veyabini)aşmak *sürekliyakışıksızdavranışlardabulunmak. kırdırma *Kırdırmakişi,ıskonta. kırdırmak *Kırmakişiniyaptırmak. kırdırtma *Kırdırtmakişi. kırdırtmak *Kırdırmakişiniyaptırmak. *Düşükfiyatverdirtmek. *Ticarîbirsenedi,süresigelmedendüşükfiyatlabirinedevretmekveyasatmak. kırgın *Birkimseyegücenmiş,gönlükırılmışolan. *Topluölümlereyolaçanbulaşıcıhastalık. kırgınlık *Kırgınolmadurumu." }, { "text": "*Kırıklık. Kırgız *KırgızistanCumhuriyeti'ndeyaşayan,Türksoyluhalkveyabuhalktanolankimse. *Kırgızlaraözgüolan. Kırgızca *KırgızTürkçesi. kırıcı *Kırmakişiniyapan. *Kaba,sert,çevresindekileriinciten. *Senet,tahvil,bonovesüresigelmemişalacaklarlailgilialışverişveyaişleryapankimseveyakuruluş. *Birşeyingerektiğigibigelişmesini,oluşmasınıönleyici,engelleyici. *Kırınımoluşturan. kırıcılık *Kırıcıolmadurumu,huşunet. *Işığıkırmaözelliği. kırığıolmak *dönemsonualınankarnededersnotuzayıfbulunmak. kırığıolmak *yasavetörelereaykırıolarakkarşıcinstenbiriylesürekliilişkiiçindebulunmak. kırık *Kırılmışolan. *Melez. *Tamnotagöredüşükolan(not). *Gücenmiş,üzgün. *Kırılmışbirşeydenayrılanparça. *Kemiğinbiretkiilekırılması. *Birşeyinkırılanyeri. *Kırılmışbirşeyinparçası. *Tavlaoyunundaoyundışıbırakılanpul. kırık *Kadınınveyaerkeğinyasalaravetörelereaykırıolarakilişkikurduğuerkekveyakadın. kırık *Kayaçkütlelerininbirkırılmadüzlemiboyuncayerlerindenkayması,fay. kırıkçizgi *Birveyabirkaçnoktadadoğrultudeğiştirençizgi. kırıkdökük *Eski,sağlamolmayan,çürük,değersiz(şey). *Düzgünolmayan,parçaparça(söz). kırıkdölü *Evlilikdışıilişkidendoğançocuk. kırıkhava *Hareketlivecanlıoyunmelodisivetürküsü. kırıkplâkgibi *Durmaksızın,aynıtondatekrarlayarak. kırıkçı *Kırıkkemikleriveçıkıklarıtedaviedenkimse,sınıkçı,çıkıkçı. kırıkçılık *Kırıkçınınişi. kırıklama *Kırıklamakişi. kırıklamak *Kırıkdurumagetirmek,ufalamak. kırıklık *Kırıkolmadurumu. *Vücuttaduyulanağrı,yorgunluk,rahatsızlık,kırgınlık. *İsteksizlik,güceniklik,kırgınlık. kırılgan *Kolayveçabukkırılan. *Kolayveçabukgücenen. kırılganlık *Kırılganolmadurumu. kırılıpbükülmek *kırıtarak,kibarlığaözenerekkonuşmak. kırılıpdökülmek *kibargörünmeyeçalışmak. *çokeskimek. *kırıklıkduymak. kırılış *Kırılmakişiveyabiçimi. kırılma *Kırılmakişi. *Yürürkensalınma,nazlıyürüyüş. *Saydambirortamdanbaşkabirsaydamortama(örneğinhavadancama)geçenbirışınındoğrultusunu değiştirmesi. kırılmak *Kırmakişinekonuolmak,birveyabirçokparçaya ayrılmak. *Bükülerekkatyerioluşturmak. *(savaş,bulaşıcıhastalıksebebiyle)Çoksayıdainsanölmek. *(soğuk,rüzgârvb.için)Eskigücükalmamak,azalmak,yatışmak. *(cesaret,umut,onuriçin)Azalmak,yokolmak. *Birinekarşıkırgındurumagelmek,gücenmek,incinmek. *Kırıklıkduymak. *Ağaç,dalüzerindemeyve,çiçek,yaprakçokolmak. *Saydambirortamdanbaşkabirsaydamortamageçenbir ışın,doğrultudeğiştirmek. kırım *Savunmasızinsanlarınveyatutsaklarıntopluolaraköldürülmesi,katliam. *Hayvanlarınhastalık,soğukgibisebeplerleölmesi. kırımkırım *Kırıtarak,kırıtakırıta. Kırımlı *Kırımhalkındanolan(kimse). kırınım *Işık,sesveradyoelektrikdalgalarınınkarşılaştığıbazıengelleridolanarakgeçmesiolayı,difraksiyon. kırınma *Kırınmakişi. kırınmak *Yürürkensalınmak. *Oynamak,raksetmek. kırıntı *Birşeydenayrılanküçükparça. *Küçükkalıntı. *Kurumakiçinkesilipyerdebırakılanodun. kırıntıkülte *Kırıntılardanoluşmuşkülte. kırıntılı *Kırıntısıolan,kırıntılardanoluşmuş. kırıpdökmek *dikkatsizlikveyaöfkeylebirçokşeyinkırılmasınasebepolmak. kırıpgeçirmek *yakıpyıkarak,öldürerekbaskıveyaetkiyaparakbüyükzararvermek. *çoksertdavranarakdarıltmak. *tuhafsözvedavranışlarıylaherkesigülmektenkatıltmak. *hayranetmek. kırıpsarmak *birşeyiyapmakiçin,güçlüklehertürlüimkândanyararlanmak. kırışkırış *Kırışıklarıolan,çokkırışık;kırışıkbirbiçimde. kırışık *Kırışmışolan. *Derideesnekliğinkaybolmasındanoluşankıvrım. *Kırışmışyer,kırışıklık. kırışıklı *Kırışığıolan. kırışıklık *Kırışıkolmadurumu. *Kırışıkolanyüzeyindurumu. *Kırışmışolanyer,kırışık. kırışıksız *Kırışığıolmayan. kırışma *Kırışmakişi. kırışmak *Biryüzeyindüzgünlüğübozulmak,kırışıklıkoluşmak. *Birbirinikırmak,yoketmek,öldürmek. *Karşılıklıkırmak. *Pazarlıketmek. *Bahsetutuşmak. *Birşeyiyarıyarıyapaylaşmak. kırıştırma *Kırıştırmakişi. kırıştırmak *Kırışmasınasebepolmak. *Karşıcinstenbiriyleyakınilişkidebulunmak,flörtetmek. kırıtakırıta *Kırıtarak,cilveyaparak. kırıtım *Kırıtmakişi. kırıtımkırıtım *Kırıtarak. kırıtış *Kırıtmakişiveyabiçimi. kırıtkan *Herzamankırıtan. kırıtkanlık *Kırıtkanolmadurumu. kırıtma *Kırıtmakişi,cilve,işve. kırıtmak *Hoşgörünmekçabasıylacilvelijestvemimiklidavranışlardabulunmak. kırk *Otuzdokuzdansonragelensayınınadı,40,XL. *Dörtkereon,otuzdokuzdanbirartık. *Pekçok. kırk(veyabin)deredensugetirmek *birinikandırmakiçinbirçoksebepilerisürmek. kırkbasmak *kırkgündolmadan,doğumyapmışanneninvebebeğindışarıçıkarılmasınıntehlikeliolacağınıgeleneksel olarakkabuletmek. kırkbasması *Doğumdansonrakırkgüniçindeanneveyaçocuğunruhsalsebeplerlebağlananateşlibirhastalığa yakalanması. kırkbir(buçuk)maşallah *(ciddîveyaalaylı)\"nazardeğmesin\"anlamındakullanılır. kırkbirbuçuk *\"Allahnazardankorusun\"anlamındakikırkbirbuçukkeremaşallah\"sözündegeçer. kırkbirkeremaşallah! *pekçok,binlercekeznazardeğmesin!. kırkbudak *Bektaşîlikteerenlermeydanınakonulankırkkollubüyükşamdan. kırkevinkedisi *birçokevegiripçıkan(kimse). kırkhamamı *Doğumdankırkgünsonraanneninhamamagötürülmesivebuamaçlayapılantören. *Kadınınloğusallıktailkkırkgünüdoldurduktansonrabebeğiilebirliktetemizlenmesiiçinhamamda yapılantoplantı. kırkikindi *GenellikleOrtaAnadolu'daikindizamanıyağansürekliyağmurlaraverilenad. kırkkapınınipiniçekmek *birçokyereuğramak. kırkmerak *Çokmeraklı,herşeyianlamakisteyen. kırkpara *birkuruş. *(paraiçin)çokaz. kırkpara *Parabirimininkırktabirlikdeğerineverilenad. kırktaraktabeziolmak *birçokişiveyailişkisiolmak. kırkyıl *Çokuzunbirsüre. kırkyılkıranolmuş,eceligelenölmüş *ecelgelmedikçeölünmeyeceğiinancınıanlatır. kırkyıldabir *çokseyrekolarak. kırkyılınbaşı(veyabaşında) *çokuzunsüreiçindebirkez. kırkyıllık *Çokeski,köklü. kırkyıllıkyani,olurmukâni *eskimişbiralışkanlıkkolaykolaydeğişmez. Kırkağaçkavunu *Kabuğualacalısarırenkteolanbirtürkavun. kırkambar *İçindedeğişiktürdenşeylerbulunankapveyayer. *Birçokkonudabilgisiolankimse. *Çerçi. kırkar *Kırksayısınınüleştirmebiçimi,herbirinekırk,herdefasındakırkıbiraradaolan. kırkayak *Eklembacaklılarınçokayaklılarsınıfınagiren,taşlarınaltındayaşayan,vücuduyuvarlakveuzunbirböcek (Julusterrestris). *Kasıkbiti. kırkbayır *Gevişgetirenhayvanlarındörtgözlüolanmidelerininüçüncügözü. kırkbeşlik *Birtabancatürü. *Dönmehızıdakikadakırkbeşdevirolanplâk. kırkgeçit *Üzerindenbirçekkezgeçilmesigerekenveyabirçokgeçidibulunanırmak. kırkı *Kırkmakişi. *Davarlarınyünveyakıllarınıkırkmayayarayanmakasabenzeraraç. kırkıçıkmak *(loğusa,yenidoğanbebekveyaölüiçin)doğumdanveyaölümdensonrakırkgün geçmek. kırkıcı *Davarlarınyünveyakıllarınıkırkankimse. kırkılma *Kırkılmakişi. kırkılmak *Kırkmakişiyapılmak. kırkım *Davarlarınkırkılmasıişi. *Davarlarınkırkıldıklarımevsim. kırkımcı *Kırkıcı. kırkıncı *Kırksayısınınsırasıfatı,sıradaotuzdokuzuncudansonragelen. kırkındansonraatolupdakuyrukmusallayacak *\"vaktigeçmiş,artıkişeyaramayacakdurumdaolmak\"anlamındakullanılanbirsöz. kırkındansonraazmak *yaşlandıktansonrayaşınauymayandavranışlardabulunmak. kırkındansonrasazçalmak *yaşlandıktansonrauzunvegüçbirişegirişmek. kırkıntı *Kırpıntı. kırkikilik *Birtabancatürü. kırklama *Kırklamakişi. kırklamak *Loğusaveyayenidoğmuşbebekiçinkırkgünüdoldurmak. *Birşeyi kırkdefayapmakveözelliklebirçokdefasudangeçirmek,çokyıkamak. kırklanma *Kırklanmakişi. kırklanmak *Kırklamakişiyapılmak. kırklar *Kırkkişilikbirevliyatopluluğunaverilenad. kırklarakarışmak *birkimseartıkortalardagörünmez olmak. kırklarıkarışmışolmak *(çocuklariçin)aynıkırkgünlüksüreiçindedoğmuşolmak. kırklı *Kırkparçadanoluşmuş. *Kırkgününüdoldurmamış. *Birininkırkıçıkmadan,öbürüdoğanikiçocuktanherbiri. kırklık *İçindekırksayısıbulunan. *Kırkyaşdolaylarındabulunan(kimse). *Kırkpara. *Doğacakçocukiçinhazırlananbezveyagiysi. kırkma *Kırkmakişi. *Ucukesilipalnınüstünebırakılansaç. kırkmak *Birşeyiuçlarındankesmek. *(saçsakal,tüyiçin)Kesmek. *Birhayvanıntüylerinikesmek. kırkmerdiven * \\343kırkmerdiveni. kırkmerdiveni *Dikyokuş. kırktırma *Kırktırmakişi." }, { "text": "kırktırmak *Kırkmakişiniyaptırmak. kırlangıç *Kırlangıçgillerden,genişgagalı,çatalkuyruklu,inceuzunkanatlı,küçükgöçebekuş(Hirundo). *Öküzarabasındaarkadingilvetekerlekleriözeğebağlayançatalağaç. *Köyleridolaşarakgözhastalıklarınıveözellikleakbasmayıiyiettiğiniönesürensahtehekim. *Osmanlıdonanmasındayeralan,karakolvekeşifişlerindekullanılan,yelkenlivekürekliküçükbirtür savaşgemisi. kırlangıçbalığı *Kırlangıçbalığıgillerden,yüzgeçlerigenişveuzun,etibeyaz,kırmızırenklibirbalık(Triglahirundo). kırlangıçbalığıgiller *Kemiklibalıklartakımınındikenliyüzgeçlikleralttakımınagirenbirfamilya. kırlangıçdönümü *Ekimayınınilkgünleri. kırlangıçfırtınası *Nisanayınınilkgünlerindegörülenfırtına. kırlangıçotu *Gelincikgillerden,çiçeklerialtınvelimonsarısırengindeolan,tanelerindenasitsizbiryağeldeedilençok yıllıkveotsubirbitki(Chelidoniummajus). kırlangıçgiller *Omurgalıhayvanlardan,kuşlarsınıfınınötücükuşlartakımınınbirfamilyası. kırlangıçkuyruğu *Hayvanınkulağınıdelerekyapılanişaret. kırlaşma *Kırlaşmakişi. kırlaşmak *Rengikırolmak. kırlaşmak *Kırdurumunagelmek. kırlent *Çiçekveyayaprakişlemelisüs. *İşlemeliveyaişlemesizolarakyataküzerinekonulanyastık. kırlık *Kırolanyer,şehirdışındaaçıklıkyer. kırma *Kırmakişi. *Kumaşıkatlayarakyapılangiysisüsü,pli. *Kırılmışveyadövülmüştahıl. *Basılıkâğıtlarıformadurumunagetirmekiçinbelliyerlerindenbükmevekatlamaişi. *Ortasındankırılarakdoldurulan(çifteveyatüfek). *(hayvaniçin)Soyukarışmış,azma, melez,metis. *Yabancıetkilerleözgünniteliğiniyitirmişolan. kırmacı *Giysilerepliyapankimse. *Kırılmıştahılsatıcısı. *Değirmenişletenkimse,değirmenci. *Basılmışformalarıkatlayankimse. kırmak *Vurarakveyaezerekparçalamak. *İriparçalaraayırmak. *Belirlibirbiçimdekatlamak. *Öldürmek,yokolmasınasebepolmak. *Azaltmak,indirmek. *Gücünü,etkisiniazaltmak. *Yoketmek. *İndirimlealmak. *Dileğinikabuletmeyerekveyabeklenmeyenbirdavranışkarşısındabırakarakgücendirmek,incitmek. *(tavlagibioyunlarda)Karşıoyuncununpulunuoyundışındabırakmak. *Vücutkemiklerindenbiriniparçalamak. *(tahıliçin)İrivekabaöğütmek. *Hareketdurumundakicanlınınveyataşıtınyönünüdeğiştirmek,çevirmek,döndürmek. *Kaçmak,uzaklaşmak. *Dahaiyibirsonuçeldeetmek. kırmalı *Üstündekırmalarıbulunan(giysi). kırmasız *Kırmasıbulunmayan. kırmız *Kırmızböceğindençıkarılanparlakalboya,çiçekboyası. kırmızböceği *Zarkanatlılardan,küçükbirböcek(Coccusilicis). kırmızmadeni * \\343madenkırmız. kırmızı *Al,kızıl. *Burenkteolan. kırmızıçizgi *Özellikleçamtürüağaçlardagörülen,uygunsuzkoşullardakurutulanağacınçatlayangözezarındangiren mantarlarınyaptığıbirtürhastalık. kırmızıçürük *Zararlımantarlarınetkisisonucuçamtürüağaçlardakigöbekodununkırmızıkahverengiolması. kırmızıdiplimumladavetetmek *birinebiryeregelmesiiçinçokyalvarmak,ısraretmek. kırmızıet *Büyükbaşhayvanlarınyağıveproteiniyüksek,besleyicieti. kırmızıfener *Genelev. kırmızıgömlek *Saklanmayanekadarçalışılırsaçalışılsıngizlenemeyenşey. kırmızıkart *Kurallaraaykırıdavrananvedahaöncehakemlertarafındansarıkartgösterilerekikazedilmişoyuncuyu oyundançıkartmacezası. kırmızıkartgörmek *oyundançıkarılmacezasınaçarptırılmak. kırmızılâhana *Rengikırmızıolanbirtürlâhana. kırmızıoy *Biroylamada,karşıdurumalındığınıgösterenoy. kırmızıbiber *Patlıcangillerdenbirbibertürü (Capsicumannuum). *Bubitkininolgunlaşıncakızarıpyakıcıbiracılıkkazanan,yemeklerdebaharolarakkullanılantozu. kırmızılaşma *Kırmızılaşmakişi. kırmızılaşmak *Kırmızıbirrenkalmak,kızarmak. kırmızılık *Kırmızıolmadurumu,kızıllık. kırmızımsı *Kırmızıyıandıran,kırmızıyaçalan. kırmızımtırak *Kırmızımsı. kırmızıturp *Turpgillerden,kökükırmızıolanbirturptütü(Raphanussativusvarradicula). kırnak *Cariye. *Çalımlı,süslü(kimse). *Güzel,titiz. *Cilveli,oynak(kadın). *Boyluboslu;çevik. kırnav *Çiftleşmekisteyendişikedi. kırpık *Kırpılmışolan. *Bölükpörçük. kırpılma *Kırpılmakişi. kırpılmak *Kırpmakişiyapılmak. kırpıntı *Kırpılanşeydenkalanküçükparça. *Kırpıntıbiçimindeolan. kırpıntıbohçası *İçinekumaşkırpıntılarıkonulanbohça. kırpışma *Kırpışmakişi. kırpışmak *(gözkapakları)Çokışıktansıksıkkırpılmak. *(ışık)Yanıpsönergibiolmak. kırpıştırakırpıştıra *Kırpıştırarak,süreklivehızlıkırparak. kırpıştırma *Kırpıştırmakişi. kırpıştırmak *(gözkapaklarını)Çabukçabukaçıpkapamak,kıpmak,kırpmak. kırpma *Kırpmakişi. kırpmak *Parçalaraayırmak,kesmek,kırkmak. *(gözkapaklarını)Açıpkapamak,kıpmak. *Kesintiyapmak,tutumludavranmak. kırptırma *Kırptırmakişi. kırptırmak *Kırpmakişiniyaptırmak. kırsal *Kırileilgili. *Azinsanınbarındığı,dahaçokkırdurumundaolan(yer). kırsalalan *Üretimetkinlikleritarımadayalıolan,kırsalnüfusunyaşadığıveçalıştığıalan. kırsalbölge *Genellikletarımveyahayvancılıkyapılanveazinsanınyaşadığıyer. kırsalnüfus *Tarımlauğraşan,genellikle şehirsınırlarıdışında,köyvekasabalardayaşayannüfus. kırtkırt *Kırtsesiçıkararak. kırtasiye *Defter,kâğıt,kalem,mürekkepgibiyazıaraçvegereçlerininbütünü. *Kâğıtlayapılanişlemler. kırtasiyeci *Kırtasiyesatankimse. *Devletleilgiliişlerinyürütülmesinde,şeklegereğindençokönemveren,bürokrat,şekilci,formalist. kırtasiyecilik *Kırtasiyecininyaptığıiş. *Devletleilgiliişlerinyürütülmesindeşeklegereğindençokönemverme,bürokrasi. kırtıklı *Kirtikli. kırtıpil *Değersiz,bayağı,yarımyamalak. kırtıpilleşme *Kırtıpilleşmekişiveyadurumu. kırtıpilleşmek *Kırtıpildurumundaolmak. kıskıs *Gülmeninsessizvealaylıolduğunuanlatır. kıskısgülmek *sessizvealaylıgülmek. kısa *Boyu,uzunluğuazolan,uzunkarşıtı. *Azsüren,uzunolmayan. *Ayrıntısıçokolmayan. *Kısaca,kısaltarak. *Kısaolanşey. kısaçizgi *Satırsonunasığmayankelimelere,hecelerebölerkenkullanılannoktalamaişareti(-),tire. kısadalga *(radyoyayınıiçin)Dalgaboyuonileyüzmarasındadeğişendalga. kısadevre *Aralarındapotansiyelfarkıbulunanikinokta,direnciçokküçükolanbiriletkenlebirleştirildiğindeoluşan elektrikolayı. kısafar *Otomobildefarınverdiğiışığındahayakıngörmesi,karşıdangelenirahatsızetmemesiiçingetirdiği konum,uzunfarkarşıtı. kısagörüşlü *Dargörüşlü. kısagününkârı *\"hiçolmamaktansabukadarıdaiyidir\"anlamındakullanılır. kısakafalı *Kafatasınınön-artekseniyanekseninegörekısaolan(kimse),brakisefal. kısakesmek *sözüuzatmamak. kısakısa *Uzunolmayanbirbiçimde,azarazar. kısamesafe *Uzaklığıazolan. kısaömürlü *Ömrüazolanveyauzunsüreyaşamayan. kısatutmak *birşeyigerektiğikadaruzunyapmamak. *birkonuyugenişveayrıntılıbirbiçimdevermemek. kısaünlü *Boğumlanmasüresiuzunolmayanünlü:At,al,kırgibikelimelerindekiünlülerdeolduğugibi. kısavadeli *Süresiazolan. kısayoldan *Uzatmadan,süreyigeçirmeden. *Kesinbirbiçimde. kısaca *Oldukçakısa,birazkısa. *Kısaolarak,özetle. kısacası *kısasöylemekgerekirse. kısacık *Çokkısa. kısalık *Kısaolmadurumu. kısalış *Kısalmakişiveyabiçimi. kısalma *Kısalmakişi. kısalmak *Kısadurumagelmek. *Süresiazalmak. kısaltılma *Kısaltılmakişi. kısaltılmak *Kısadurumagetirilmek. kısaltım *Kısaltmakişi,taksir. *(güzelsanatlarda)Perspektifsebebiylebazıboyutlarıküçükgörülennesneleri,bugörünüşeuygunbir biçimdeçizmeyöntemi. kısaltış *Kısaltmakişiveyabiçimi. kısaltma *Kısaltmakişi,taksir. *Kısaltılmışadveyasöz,ihtisar. kısaltmak *Kısadurumagetirmek. *Kısagibigöstermek. kısaltmalı *Kısaltılmışolan. kısaltmalıkelime *Birdençokkelimeninbaşharfiylekurulmuşkelime. kısalttırma *Kısalttırmakişi. kısalttırmak *Kısaltmakişiniyaptırmak. kısarak *Birazkısa,kısaca. *Kısasüreli. kısas *Birsuçluyu,başkasınayaptığıkötülüğüaynıbiçimdeuygulayarakcezalandırma. kısas *Kıssalar,hikâyeler,öyküler:Kısas-ıenbiya. kısasetmek *birsuçluyabaşkasınayaptığıkötülüğüaynıbiçimdeuygulamak. kısasakısas *Yapılankötülüğüaynıbiçimde,yapankimseyeyapma,uygulama. kısık *Kısılmışolan. *(sesiçin)Boğuk,güçlükleçıkan. *(gözkapaklarıiçin)Hafifçearalanmış,yumulmuşolan. *Birkıvrımıkeserekikiyandakiçukurluklarıbirleştiren,darveboğazbiçimindekikoyak,darboğaz,klüz. kısıkça *Birazkısılmışolarak. kısıklık *Kısıkolmadurumu. kısılış *Kısılmakişiveyabiçimi. kısılma *Kısılmakişi. *Kalbin,içindekikanıdamarlaravermekiçinaçılıpkapanması. kısılmak *Hacmi,niceliği,gücüazalmak. *(gözkapaklarıiçin)Hafifçekapanmak. *Kaçıpkurtulmayolukalmamak. kısım" }, { "text": "*Avuç. kısım *Parçalaraayrılmışbirşeyinherbölümü,bölük,kesim. *Bircinstenveyameslektenolanlarıntümü. *Bölüm,kol,dal. kısımkısım *Ayrıayrı,bölükbölük. kısımlama *Kısımlamakişi. kısımlamak *Tekelleavuçlamak. kısınma *Kısınmakişi. kısınmak *Kendiihtiyaçlarınıkarşılamaktatutumludavranmak,imsaketmek. kısıntı *Hertürlüihtiyacıkarşılamadatutumludavranma,kısma,azaltma. kısıntıyapmak *tutumludavranmak. kısıntılı *Kısıntıyadayanan,kısıntısıolan. kısıntısız *Kısıntıyadayanmayan,kısıntısıolmayan. kısır *(insanvehayvaniçin)Üremeimkânıolmayan,dölvermeyen. *(toprakiçin)Ürünvermeyen. *Verimsiz,yararsız,sonuçsuz. *İçindehiçbirüremeolayıgeçmeyen(canlıhücre,çekirdekvb.). kısır *Haşlanmışbulgur,tazesoğan,maydanozvebaharatlayapılanbirtüryemek. kısırdöngü *Birönermeyiikincibirönermeile,bunudabirincisiyletanıtlama. *Aynıolumsuzsonucuveren,çözümgetirmeyendurumlarıntekrarlanması,sürdürülmesi. kısırgan *Esirgeyipvermeyen. kısırganma *Esirgeme. kısırganmak *Esirgeyipbirşeyivermektençekinmek. kısırlaşma *Kısırlaşmakişi. kısırlaşmak *Kısırdurumagelmek. kısırlaştırma *Kısırlaştırmakişi. kısırlaştırmak *Üremeorganlarınıameliyatladölveremezdurumagetirmek. kısırlık *Kısırolmadurumu. *Verimsizlik,akamet. kısış *Kısmaişi. kısıt *Kişininyurttaşlıkhaklarınıkullanmayetkisininyargıkuruluşlarıncakaldırılması. *Bunama,mahkûmolmagibisebeplerdendolayıkanunun,birkimseninmalını,parasınıistediğigibi kullanmasınaveharcamasınaengelolması,hacir. kısıtaltınaalmak *kısıtlamak. kısıtlama *Kısıtlamakişi,hacir. kısıtlamak *Öncedenverilmişolanhakvehürriyetlerinsınırlarınıdaraltmak,tahditetmek. *Biriniyasalyoldanmallarınıkullanmaktanyoksunbırakmak,kısıtaltınaalmak,haciraltınaalmak. *Sınırlamak,daraltmak. kısıtlanış *Kısıtlanmakişiveyabiçimi. kısıtlanma *Kısıtlanmakişi. kısıtlanmak *Kısıtlamakişiyapılmak. kısıtlayıcı *Kısıtlayan,kısıtaltınaalan. *Sınırlayan,daraltan. kısıtlayış *Kısıtlamakişiveyabiçimi. kısıtlı *Kısıtlanmış,kısıtaltınaalınmış,mahcur. *Sınırlanmış. kısıtlılık *Kısıtlıolmadurumu,hacir. kıska *Arpacıksoğanı. kıskacı *Soğantohumundanarpacıksoğanıyetiştirenkimse. kıskacılık *Soğantohumundanarpacıksoğanıyetiştirmeişi. kıskaç *Birşeyitutupsıkıştırmayayarayankerpeten,pensegibiaraç. *Açılıpkapananeğretimerdiven. *Böceklerdebesinmaddeleriniparçalamayavekendilerinisavunmayayarayanorgan. *Demircilerinkızgındemirituttuklarımaşagibiaraç. *Kıskaçbiçimindeolan. kıskaçgözlük *Kelebekgözlük. kıskaçlama *Kıskaçlamakişi. kıskaçlamak *Kıskaçdurumagelmek. kıskanç *Kıskanmahuyundaolan. kıskançlık *Birkimsebirüstünlükgösterdiğindeveyasevilenbirisinin,başkasıileilgilendiğikanısınavarıldığında takınılanolumsuztutumveyaacıduyma. kıskançlıketmek *kıskanmak. kıskandırma *Kıskandırmakişi. kıskandırmak *Kıskanmasınayolaçmak. kıskanılma *Kıskanılmakişi. kıskanılmak *Kıskanmakişiyapılmakveyakıskanmakişinekonuolmak. kıskanış *Kıskanmakişiveyabiçimi. kıskanma *Kıskanmakişi. kıskanmak *Sevgideveyakendisiyleilişkilişeylerdebirbaşkasınınortaklığınaveyaüstündurumdagörünmesine dayanamamak. *Herhangibirbakımdankendindenüstüngördüğübirininbuüstünlüğündenacıduymak,günülemek,haset etmek. *Esirgemek,çokgörmek. *Birşeye,enküçüksaygısızlıkgösterilmesinebiledayanamamak. *Yerindeolmayıistemek,imrenmek. kıskı *Türlümaksatlarlaikişeyinarasınasokuşturulan,kıstırılanparça,kama,takoz. kıskıvrak *Çözülemeyecekveyakurtulamayacakbirbiçimde. kıskıvrakyakalamak(veyabağlamak) *kurtulamayacakveyaçözülemeyecekbiçimdetutmak,sımsıkıtutmak. *tamamenetkisialtındakalmak,birşeylesüreklimeşgulolmak. kısma *Kısmakişi. kısmak *Azaltmak,alçaltmak. *(göziçin)Birazkapamak. *Boyunukısaltmakveyadaraltmak. *(lâmbaiçin)Işığınıazaltmak. *Sıkıştırmak. *(para,masrafvb.için)Azaltmak. *Pintiliketmek. *Verilenhakveözgürlüklerinsınırınıdaraltmak. kısmen *Bütündeğil,birbölümolarakveyabazıbakımdan,bazıyönden. kısmet *Tanrı'nınherkişiyeuygungördüğüyaşamadurumu,nasip. *(kızveyakadıniçin)Evlenmetalihi. *Olaylarınkötüsonuçlarınıtevekküllekarşılamadurumu. *Şimdidenbellideğil,yaoluryaolmazanlamında. kısmet(veyakısmeti)çıkmak *(kız,kadıniçin)evlenmeteklifialmak. kısmetağacı *Bütünsıcakülkelerdesıkrastlanantırmanıcıveirigövdeliağaç(Clerodendron). kısmetbeklemek *evlenmeyi,evleneceğikimseyibeklemek. kısmetkapısı *Gelir,geçimyerisağlayanyer. kısmetolmak *talihyardımetmek. kısmetiaçılmak *kazancıartmak,bolluğaermek. *kendisiyleevlenmekisteyenbiriçıkmak. kısmetiayağına(kadar)gelmek *beklenmeyenbirsebeplekazançlıbirdurumlakarşılaşmak. kısmetibağlanmak *istediğihâldeevlenememek. kısmetiçıkmak *olumlubirdurumakavuşmak. kısmetindenevarsakaşığındaoçıkar *kişinekadarçabalarsaçabalasınalınyazısındakişeyeulaşır. kısmetinemaniolmak *kazancınaveyaevlenmesineengelolmak. kısmetiniayağıylatepmek *kavuşacağıiyibirdurumu,değerinibilmeyerekistememek. kısmetinibağlamak *(büyüile)evlenmesineengelolmak. kısmetli *Kısmetiiyiolan. kısmetsiz *Kısmetiiyiolmayan. kısmetsizlik *Kısmetsizolmadurumu. kısmık *Cimri,pinti,hasis. kısmî *Birşeyinyalnızbirbölümünüiçinealan,tikel,cüz'î. kısmîfelç *Vücudunbirbölümününfelçlidurumagelmesi. kısmîseçim *1961AnayasasınagöreCumhuriyetSenatosuüyelerindensüresidolanlarınyenilenmesiiçinyapılanseçim. kısrak *Dişiat. kıssa *Hikâye,fıkra. kıssadanhisse *anlatılanbirolaydanalınacakders. kıssadanhissealmak(veyaçıkarmak) *anlatılanbirolaydandersalmak. kıstak *Biryarımadayıkarayabağlayan,ikiyanısu,darkaraparçası,berzah,dil. kıstas *Ölçüt. kıstastutmak *ölçüolarakalmak. kıstelyevm *Görevbaşınagelinmediğigünlerdekesilipödenmeyenpara. kıstırılma *Kıstırılmakişi. kıstırılmak *Kıstırmakişiyapılmak. kıstırma *Kıstırmakişi. *İçerisinepeynir,kıyılmışetvb.konularaksacüzerindepişirilenbörek. *Karnıyarıkyemeği. kıstırmak *İkişeyarasındabırakaraksıkıştırmak. *Kaçamayacakbirdurumagetirmek. kış *(kuzeyyarımküreiçin)Aralıkayınınyirmiikisindebaşlayıpmartınyirmibirinekadarsüren,yılınensoğuk mevsimi. *Çoksoğukhava. kış *Tavukgibikümeshayvanlarınıkovalamakiçinçıkarılanses. kışbasmak *kışın,şiddetlisoğuklarıbaşlamak. kışdönemi *Kışsüresinerastlayan,kışınyapılanşey. kışdönencesi *Bkz.Oğlakdönencesi. kışgünü *Kışın. kışkayıtı *Kışiçinsaklananyiyecekler. kışkıyamet *Çokzorlukış;yağmurlu,fırtınalısoğukhava. kışuykusu *Soğukvekurakmevsimlerekarşıkoyabilmekiçincanlıvarlıklarınyapısındagörülenolaylarınbütünü. *Ilımanvesoğukbölgelerde,özellikleyapraklarınıdökenağaçlardahamveongunbesisuyudolaşımının tamamenveyakısmendurması. *Durgunluk,hareketsizlikdönemi. kışyapmak *(hava)çoksoğukvekarlıgeçmek. kışıgeçirmek *kışmevsiminibiryerdegeçirmek. kışın *Kışmevsiminde,kışsüresince. kışır *Kabuk. kışkırtı *Kışkırtmakişi,tahrikât. kışkırtıcı *Kışkırtmakişiniyapan,muharrik. *Kışkırtmayapan,provokatör. kışkırtıcıajan *İnsanları,bazısuçlarıişlemeyesürüklemeklegörevlikimse. kışkırtıcılık *Kışkırtıcıolmadurumu. *Kışkırtıcıajanaözgüdavranış. kışkırtılma *Kışkırtılmakişi. kışkırtılmak *Kışkırtmakişiyapılmak. kışkırtış *Kışkırtmakişiveyabiçimi. kışkırtma *Kışkırtmakişi,tahrik,tahrikât. *Herhangibirkişiye,gruba,kuruluşaveyadevletekarşıgirişilenveonlarısonradanağırsonuçlarverecekbir karşıeylemdebulunmayazorlayan,öncedentasarlanmışgirişim,provokasyon. kışkırtmacı *Kışkırtmakişiniyapan(kimse). kışkırtmacılık *Kışkırtmacınınişi. kışkırtmak *(kümeshayvanlarını)Ürkütüpkaçırmak. *Birkimseyikötübirişyapmasıiçinhareketegeçirmek,tahriketmek. kışkışlama *Kışkışlamakişi. kışkışlamak *Genelliklekümeshayvanlarınıkovalamak. kışla *Askerlerintopluolarakbarındıklarıbüyükyapı. *Koyunvekeçisürüleriningecelediğiveyakışınbarındığıkapalıağıl. kışlak *Kışınbarınılanyer. *Kışınorduların,göçebeoymaklarınhayvanlarıylabirlikteyayladaninipkonakladıklarıyer. kışlama *Kışlamakişi. kışlamak *Kışolmak. *Kışı(biryerde)geçirmek. kışlamak *Kuşvekümeshayvanlarınıürkütmek. kışlatma *Kışlatmakişiveyadurumu. kışlatmak *Kışı(biryerde)geçirtmek. *Musallatetmek. kışlık *Kışaözgü,kışiçin." }, { "text": "*Kışınoturulanyapı. kıt *İhtiyacayetmeyecekkadaraz,bolkarşıtı. *(duygu,sözvb.için)Az. kıtkanaat *Yoksullukiçindevegüçlükle(geçinmek). kıt'a *Yeryüzündekibeşbüyükkaraparçasındanherbiri,anakara. *Silâhlıveyasilâhsızerlerin,birkomutanınemrindebirarayagelmesindenoluşanbirlik. *Dörtlük. *Parça,tane. kıt'asahanlığı *Karalarıçevreleyenvekaralardansayılan-ikiyüzmderinliğekadarolansığdenizdipleri. *Ülkekıyılarınabitişikolanve200mderinliğeveyabusınırınötesindekisuderinliğinindoğalkaynaklarının işletilmesineelverişliolduğunoktayakadar,karasularınındışındakalandenizaltıbölgelerinindenizyatağıvetoprak altıkesimininbütünü. kıtaat *Kıtalar,anakaralar. *Askerbirlikleri. kıtal *Vuruşma,birbiriniöldürme. *Savaş. kıt'alararası *Bütünkıt'alarıbirbirinebağlayan,kıt'alarlailgiliolandurum. kıtıkıtına *İhtiyacazoryetecekkadar. kıtık *Minder,yastıkgibişeyleridoldurmakiçinkullanılanvebazendesıvanıniçinekatılanketenvekendirlifleri. kıtıklama *Kıtıklamakişi. kıtıklamak *Kıtıkladoldurmak. kıtıklı *İçinekıtıkkonmuşolan. kıtıpiyos *Değersiz,bayağı,kötü. kıtıpiyozluk *Kıtıpiyozolmadurumu. kıtır *Uydurmasöz,yalan. *Patlamışmısır. *Kuruvegevrekses. kıtıratmak *yalanuydurupsöylemek. kıtırkıtır *Çokpişirilmektenveyakızartılmaktankuruvegevrekbirdurumagelmişolan. *Yemek,kesmek,doğramakgibifiillerlekullanıldığındaofiilingevrekbirsesçıkararakyapıldığınıbelirtir. kıtıraalmak *alayetmek. kıtırcı *Çokyalansöyleyenkimse. kıtırdama *Kıtırdamakişi. kıtırdamak *Kurubirşeykıtırsesiçıkarmak. kıtırdatma *Kıtırdatmakişi. kıtırdatmak *Kıtırdiyegevreksesçıkarmak. kıtırtı *Kıtırdamasesi. kıtlama *Şekeriağızdadişleküçükküçükısırarakçayiçmekiçinkullanılır. kıtlaşma *Kıtlaşmakişi. kıtlaşmak *İhtiyacıkarşılayamamak,kıtdurumagelmek. kıtlığınakırangirmek *birşeyhiçbulunmazolmak. kıtlık *İhtiyacayetmeyecekderecedeazlık. *Kuraklık,savaşgibisebeplerleürününyetişmemesivebundandoğanaçlık. *Yiyecekmaddelerindegörülendarlık. *(duygu,sözvb.için)Azlık. kıtlıktançıkmışgibi(yemek) *doymakbilmezcesine(yemek). kıvam *(sıvılariçin)Koyuluk;koyulukderecesi. *Birşeyinenuygunzamanveyadurumu. *Sporçalışmalarındabaşarılıolabilmekiçin,fizikvemoralyönündenistenileniyidurum. kıvamınıbulmak(veyakıvamınagelmek) *gerekliveistenilenşartlaryerinegelmek,enuygunanındaolmak. kıvamlanma *Kıvamlanmakişi. kıvamlanmak *(sıvılariçin)Kıvamınagelmek,koyulaşmak. *Olgunlaşmak,uygundurumagelmek. kıvamlaştırıcı *Sıvıbirmaddeyikıvamınagetirmeyisağlayanalet. kıvamlaştırma *Kıvamlaştırmakişi. kıvamlaştırmak *Birmaddeyisıvıdanayırarakkıvamlıdurumagetirmek. kıvamlı *Gerekenkıvamıbulmuşolan. kıvamsız *Kıvamlıolmayan. kıvanç *Övünç,iftihar. *Sevinç. kıvançduymak *övünmek. *sevinmekimutluolmak. kıvançlanma *Kıvançlanmakişi. kıvançlanmak *Kıvançduymak,övünmek. kıvançlı *Övünçduyan,iftihareden,övünçveren,iftiharedilecek. *Sevinçduyan,mutlu. kıvanış *Kıvanmakişiveyabiçimi. kıvanma *Kıvanmakişi,iftihar. kıvanmak *Övünülecekbirolaydandolayısevinmek,iftiharetmek,memnunolmak. kıvıl *Kıvılcım. kıvılkıvıl *Topluolarakhareketetmeyi,kaynaşmayıanlatır. kıvılcım *Yanmaktaolanbirmaddedensıçrayanküçükateşparçası,kıvıl. *Demirvetaşgibimaddeleringüçlüçarpışmasındasıçrayanateşdurumundakiküçükparça. *Hareketegeçirenetken. *Güneşyüzeyindegörülenkesikli ışımalaraverilenad. kıvılcımlanma *Kıvılcımlanmakişi. kıvılcımlanmak *Kıvılcımsaçarakyanmak,kıvılcımlıdurumagelmek. kıvılcımlı *Kıvılcımıolan,kıvılcımsaçan. kıvılcımsız *Kıvılcımıolmayan,kıvılcımsaçmayan. kıvırkıvır *Büklümleriolan,kıvrımlı. *Kıvrılmışdurumdasürekliharekethâlindeolarak. kıvırzıvır *Önemsiz,değersiz,dermeçatma. *Önemsizayrıntı. kıvırcık *Küçükküçükkıvrımlarıolan. *DahaçokTrakyaveMarmara'dayetiştirilen,beyaztüylü,incekuyruklubirtürkoyun. *Bukoyununeti. *Kıvırcıksalata. kıvırcıkkoyun * \\343kıvırcık. kıvırcıksalata *Yeşilsalata,yapraklarıkıvırcıkbirtürmarul,kıvırcık. kıvırcıklaşma *Kıvırcıklaşmakişi. kıvırcıklaşmak *Kıvırcıkdurumagelmek. kıvırış *Kıvırmakişiveyabiçimi. kıvırma *Kıvırmakişi. kıvırmak *Bükmek. *Kenarındankatlamak,bükmek. *Birgiysininveyakumaşınkenarınıbükerektersindendikmek. *Kalçalarınıikiyanasallayarakoynamakveyayürümek. *Başarmak,başaçıkmak,becermek,hakkındangelmek. *Uydurupsöylemek. *Sapmak. *Yapmakistememek,yançizmek. kıvırtma *Kıvırtmakişi. kıvırtmak *Kıvırmakişiniyaptırmak. kıvracık *Derlitopluveişikolay. *Ayağınaçabuk,hamarat. kıvrak *Canlı,hareketli,atik. *Akıcı,işlek. *Yerlidokumasıkarabezdenyapılmışköylükadınyeldirmesi. *İncetülbentveyaipeklibaşörtüsü. *Aceleci. *Güzel,şık,yakışıklı. kıvrakkıvrak *Kıvrakolarak,kıvrakça. kıvrakça *Kıvrakbirbiçimde. kıvraklaşma *Kıvraklaşmakişiveyadurumu. kıvraklaşmak *Kıvrakdurumagelmek. kıvraklık *Kıvrakolmadurumuveyakıvrakçadavranış. kıvrama *Kıvramakişiveyadurumu. kıvramak *Buruşuptoplanmak,kıvırcıkdurumagelmek. *Hızlıyürümek. *Hareketegeçmek. kıvrandırma *Kıvrandırmakişi. kıvrandırmak *Kıvranmasınasebepolmak. *Çoküzmek,acıçektirmek. kıvranış *Kıvranmakişiveyabiçimi. kıvranma *Kıvranmakişi. kıvranmak *Ağrı,sancıgibifizikselveyakorku,heyecangibiruhîsebeplerlevücuteğilipbükülmek. *Acıçekmek,üzülmek. *Birşeyeçokihtiyaçduymak. kıvrantı *Kararsızlık. kıvratma *Kıvratmakişiveyadurumu. kıvratmak *İpikatladıktansonraiyicebükmekveyatelgibi şeyleriburmak. kıvrık *Eğrilipbükülmüş;yuvarlakbirbiçimverilmiş. kıvrıklık *Kıvrıkolmadurumu. kıvrılış *Kıvrılmakişiveyabiçimi. kıvrılma *Kıvrılmakişi,bükülme. *Dağlarınoluşumunasebepolan,yerkabuğunungenişölçüdedalgalıbirbiçimalması. kıvrılmak *Eğrilipbükülmek. *Kıvırcıkbirdurumagelmek. *Yuvarlakbirbiçimalmak. *(darbiryere)Büzülerekyatmak. *Dönmek,sapmak. kıvrım *Birşeyinkıvrılanyeri,büklüm. *Kıvrılmasonundaoluşantoprakdalgası. *Birtürtatlı. kıvrımkıvrım *Kıvrımlarıolan,dalgalanmışbiryüzeyveyadalgalıbirçizgibiçimindeolan. kıvrımkıvrımkıvranmak *çokacıçekerekkıvranmak. *yalvarmaveyasıkıntıgibibirsebepleçokkıvranmak. kıvrımlanma *Kıvrımlanmakişi. kıvrımlanmak *Kıvrımlıdurumagelmek. kıvrımlı *Kıvrımıolan. kıvrıntı *Kıvrım. *Kıvrılanyer,dönemeç. kıya *Adamöldürmesuçu,cinayet. kıyacı *Cinayetişleyenkimse,cani. kıyafet *Kılık. *Resmîgiysi. kıyafetbalosu *Alışılmışgiysilerindışındaherçeşitözelgiysileringiyildiğibalo. kıyafetdüşkünü *Kötügiyimlikimse. kıyafetli *Herhangibirkıyafetteolan,kılıklı. kıyafetname *Birülkeninveyabirdönemingiyimlerinianlatankitap. *Yüzeveyadışgörünüşebakılarakruhîdurumuanlamabilgisindensözedenkitap. kıyafetsiz *Kıyafetidüzgünolmayan,kılıksız. kıyafetsizlik *Kıyafetsizolmadurumu,kılıksızlık. kıyak *Kıyıcı,zalim,gaddar. *Benzerlerindenüstünolan,çokgüzel,mükemmel. *Güzel,biçimli,yakışıklı,düzgüngiyimli. *Hoşgörü,ayrıcalıktanıma. kıyakkaçmak *çokuygundüşmek,yakışıkalmak. kıyakyapmak *maddîvemanevîdestekolmak,yardımetmek. kıyakçı *Gözüpekoyuncu,cesurkumarbaz. kıyaklaşma *Kıyaklaşmakişi. kıyaklaşmak *Kıyakdurumagelmek. kıyaklık *Kıyakolmadurumu. *Kıyakçıyayakışırdavranış. kıyam *Ayağakalkma,ayaktadurma. *Birişegirişme,kalkışma,teşebbüsetme. *Ayaklanma,başkaldırma,karşıgelme. *İslâminancınagöre,ölümdensonra,yenidendirilipayağakalkma. *(namazda)Ayaktadurma. kıyamet *Tektanrılıdinlerininanışınagöredünyanınsonuvebütünölülerindirilerekmahşerdetoplanacağızaman. *Gürültülükarışıklık,gürültü,patırtı. kıyametalâmeti *Kıyametinkopacağınıöncedengösterenbelirtiler. *İçindeyaşanılanzamanındurumunubeğenmeyenlerinkullandığıbirtamlama." }, { "text": "kıyametgibi(veyakıyametkadar) *pekçok. kıyametgünü *Dünyanınyokolacağı,ölülerindirilipayağakalkacağızaman. kıyametkopmak *kıyametgünügelmek. *(biryerde)çokgürültüvetelâşolmak. kıyametmikopar? *\"neolur,neçıkar,neönemivar\"anlamlarındakullanılır. kıyametekadar *dünyadurdukça,uzunsüre. kıyametekalmak *birsorununçözülemeyeceğinianlatır. kıyametlerikoparmak *birşeyeçokkızarakbağırıpçağırmak,feryatetmek;aşırıgürültülere,kargaşayayolaçmak. kıyas *Birtutma,denksayma. *Karşılaştırma,oranlama. *Benzetmeyolu,örnekseme. *Tasım. kıyasetmek *kıyaseylemek. kıyaseylemek *karşılaştırmak,mukayeseetmek. kıyaskabuletmez *ikişeyarasındakiayrımınçokfazlaolduğunubelirtmekiçinkullanılır. kıyasamuhalefet *Bkz.kuralaaykırılık. kıyasen *Kıyasedilerek,kıyasyoluyla. *Karşılaştırarak,oranlayarak. *Benzeterek. kıyasımukassem * \\343ikilem. kıyasıya *Canınıyakmak,öldürmekamacıyla. *Çokşiddetli,korkunç,muthiş. kıyasî *Uygulamavebenzetmeileeldeedilen. *Kuralagöreyapılmış,kurallı. kıyaslama *Kıyaslamakişi,mukayese. kıyaslamak *Karşılaştırmak,oranlamak,örneksemek,mukayeseetmek. kıyaslanma *Kıyaslanmakişi. kıyaslanmak *Kıyaslamakişiyapılmak,karşılaştırılmak. kıydırma *Kıydırmakişi. kıydırmak *Kıymakişiniyaptırmak. kıygı *Haksızlık,gadir. *Acımazlık,zulüm. kıygın *Haksızlığauğramış,mağdur. kıygınlık *Haksızlığauğramışolmadurumu,mağdurluk,mağduriyet. kıyı *Karailesuyunbirleştiğiyer. *Kenar,uç. *Karanındenizboyuncauzananbölümü,sahil. *Issız,tenhayer. kıyıbalıkçılığı *Kıyıdanfazlauzaklaşmadanbirgüniçindeavlanıplimanadönülmeşeklindeyapılanavcılık. kıyıbucak *Gözeçarpmayanyer. kıyıdili *Birkörfezinönünükapatan,denizleküçükbirbağlantısıkalabilen,kumveçakılkarışımıbirikinti,sahil kordonu. kıyıkıyı *Kıyıyayakınbirbiçimde,kıyıyıtakipederek,kıyıdan. kıyıtırmığı *Buğdaygillerinhasadındayararlanılantırmıkbenzeri,dişlerimetalvesapıdahauzunolan,kayalar üzerindekiköküzayıfdenizyosunlarınınkıyıboyuncayapılan hasadındakullanılanbiralet. kıyıcı *Kıymakişiniyapankimse. *Acımaduygusuolmayan,başkalarınakıyasıyakötülükeden,gaddar,zalim. kıyıcı *Kıyılaravuranenkazıdevlettenaldığıizinletoplayankimse. kıyıcılık *Kıyıcıolmadurumu. *Gaddarlık,zulüm. kıyıcılıketmek *gaddarlıketmek,gaddarcadavranmak. kıyıdabucakta *Bkz.kıyıdaköşede. kıyıdaköşede *Gözeçarpmayan,umulmayanyerlerde. kıyıdaköşedekalmak *gözeçarpmayanbiryerdeunutulmuşolmak. kıyık *Kıyılmışolan. kıyık *İğne,kalınyorganiğnesi. *Çuvaldız. kıyılama *Kıyılamakişi. kıyılamak *Kıyıboyuncagitmek. kıyılık *Sayanınkenarlarınısağlamlaştırmakvegüzelleştirmekiçindikilenşerithâlindekiparça. kıyılma *Kıyılmakişi. kıyılmak *Çokinceveküçükparçalarhâlindedoğranmak. *Kıymakişiyapılmak. *Ezilir,kıyılırgibiolmak. kıyım *Kıymakişi. *Kıyılmabiçimi. *Görevyönündenkötübirdurumasokma,haksızlığauğratma. kıyımkıyım *İnceimce. kıyımlı *Herhangibirbiçimdekıyılmışolan. kıyımlık *Birdefadakıyılacakmiktarda olan. kıyın *Güçlübirkimseninyasayaveyavicdanaaykırıolarakbaşkasınıuğrattığıkötüdurum,zulüm. kıyınkıyın *Kıyıdan,gizligizli. kıyınma *Kıyınmakişi. kıyınmak *Ezilmişveyakırılmışgibibirduyguduymak. kıyıntı *Açlıksebebiylemidededuyulaneziklik. *Herhangibirsebeplevücuttaduyulankırıklık. *İnceincedoğranmışküçükparça. kıyış *Kıymakişiveyabiçimi. kıyışma *Kıyışmakişi. kıyışmak *Karşılıklısözleşmek,anlaşıpkararvermek. *Biriyleyarışmayakalkmak. *Yüreklilikgöstermek,cesaretetmek. kıyıyaatmak *karayaçıkartmakveyasürüklemek. kıyıyaçıkmak *karayaçıkmak,gemidenkarayainmek. kıyma *Kıymakişi. *Kıyılmışet. *Küçükkuşbaşıetlerdenkavrularakyapılmışkışlıkkavurma. kıymak *Çokinceveküçükparçalardurumundadoğramak. *Acımadanvermek,esirgememek,fedaetmek. *Acımayıpöldürmek. *Acımayarakbüyükbirkötülüketmek,zulmetmek. *Bkz.nikâhkıymak. kıymalı *(yemekiçin)İçindekıymabulunan. kıymalıbörek *Soğanveçeşitlibaharatlarkatılmasıylahazırlanankavrulmuşkıymanıniçolarakkullanıldığıbörektürü. kıymalııspanak *İncekıyılmışıspanak,soğan,kıymavetereyağıilehazırlandıktansonrapirinç,salçavetuzeklenenbir yemektürü. kıymalımakarna *İçindekavrulmuşkıymabulunanmakarnayemeği. kıymalıpide *Etlipide. kıymalıyumurta *İçinekavrulmuşkıymakonularakhazırlananyumurtalıyemek. kıymalık *Kıymayapmayaelverişli. kıymasız *(yemekiçin)İçindekıymabulunmayan. kıymet *Değer. kıymetinibilmek *önemini,değerinibilmek. kıymetlendirme *Kıymetlendirmekişi. kıymetlendirmek *Değerlendirmek. kıymetlenme *Kıymetlenmekişi. kıymetlenmek *Değerlenmek. kıymetleşme *Kıymetleşmekişi. kıymetleşmek *Değerlidurumagelmek. kıymetleştirme *Kıymetleştirmekişi. kıymetleştirmek *Değerlidurumagetirmek. kıymetli *Değerli. kıymetlievrak *Senetniteliğindebirhakbildirenevrak,önemliyazı,belge. kıymetlilik *Değerlilik. kıymetsiz *Değersiz. kıymetsizlik *Değersizlik. kıymettar *Değerli. kıymık *Çokküçükvesivritahta,demirveyakemikparçası. kıymıklı *Üzerindeveyaiçindekıymıkbulunan. kıytırık *Değersiz,bayağı,basit. kıytırıklık *Kıytırıkdavranma. kıyye *Yaklaşık1300grlıkağırlıkölçüsübirimi,okka. kız *Dişiçocuk. *Cinsîilişkidebulunmamışdişi,kızoğlankız,erden,bakire. *Dişicinstenbirinedahayaşlıbiritarafındanseslenilirkenkullanılır. *İskambilkâğıtlarındakızresimlikâğıt. *Dişi. kızalmak *biraileninkızınıgelinolarakbirbaşkaaileyekatmak. kızbeşikte(veyakundakta),çeyizsandıkta *kızdahabeşikte(veyakundakta)ikençeyizdüzmeyebaşlamakgerekir. kızböceği *Eklembacaklılarınkızböcekleritakımından,başıbüyük,vücudunarin,zarkanatlıbirböcek(Libellula depressa). kızböcekleri *Örnekhayvanıkızböceğiolan,kanatlarıeşit,camsı,uçuşlarısüreklivehızlı,avcıböceklertakımı. kızevinazevi *kızevinazlıolur,kızınıağırsatar. kızgibi *kızabenzeyen. *utangaç. *çokgüzelveyeni. kızistemek *birkızıevlenmekiçinanavebabasındanveyayakınlarındanistemek. kızkaçırmak *birkızıkendininveyaailesininrızasıolmadanalıpgötürmek. kızkardeş *Birkimsenin,kendindenküçük,kendisiyleyaşıtolankadınveyakızkardeşi.Kendindenbüyükolanadaha çokabladenir. kızkızan *Çolukçocuk,evhalkı. kızkilimi *Göçebekızlarınişlediklerisüslüçeyizlikkilim. kızkurusu *Evlenmemişyaşlıkız. kızkuşu *Yağmurkuşugillerden,uzunluğu34cmolan,etiyenebilen,başısorguçlu,koyuyeşilimsirenkteesmer, küçükbirkuş(Vanellusvanellus). kızoğlan * \\343kızoğlankız. kızoğlankız *Cinselilişkidebulunmamış,bakire,erden. kızvermek *biraileninkızınıbirbaşkaaileyegelinetmek. kızağaçekmek *gemiyibakım,onarımiçinbirsüreveyahiçkullanılmamaküzerekızağaalmak. *birgörevliyietkinbirgörevdenalıpçalışmayıgerektirmeyen,pasifbirişevermek. kızak *Karveyabuzüzerindekaydırılantekerleksiztaşıt. *Üzerindegemiyapılan,onarılanveyagemiyisuyaindiripsudançıkarmayayarayanızgara. *Ağaçtablalarınkamburlaşmamasıiçinlifleredikeykonumdaaçılankanalageçirilenuzunparça. *Ambalâjındibineuzunluğunaçakılan,hemdiplevhasıelemanlarınıntutturulmasınıhemdeambalâjın yerdekolaycakaymasınısağlayankeresteparçası. kızakyapmak *(taşıtiçin)frengöreviniyerinegetirdiğihâldeduramayıpkaymak. kızaklama *Kızaklamakişi. kızaklamak *(taşıtiçin)Fren göreviniyerinegetirdiğihâldekaymak,kızakyapmak. kızaklık *Döşemetahtalarınınaltınaçaprazlamaolarakkonulanuzunveyassıdireklerdenherbiri. kızamık *Genellikleküçükyaşlardagörülen,kuluçkadönemibirikihaftasüren,bulaşıcı,ateşli,ufakkızıllekeler döktürenhastalık. kızamıkçık *Kızamığabenzeyen,onagörehafifgeçendöküntülübirhastalık. kızamıklı *Kızamığayakalanmış. kızan *Erkekçocuk. *Delikanlı;silâhlıköydelikanlısı. *Çolukçocuk. kızan *Dişiköpek,kedigibihayvanlarınçiftleşmeisteğigösterdikleridurumveyazaman. kızanagelmek *(dişikediveköpek)erkekistemek. kızanlık *Kızanolmadurumu. kızarık *Kızarmış. kızarıklık *Kızarıkolmadurumu. kızarıpbozarmak *utanç,öfkegibiduygularınetkisiyleyüzününrengideğişmek." }, { "text": "kızarış *Kızarmakişiveyabiçimi. kızarma *Kızarmakişi. kızarmak *Kırmızıveyaonayakınbirrenkalmak. *(bazısebzevemeyveleriçin)Olgunlaşmayabaşlamak,olgunlaşmak. *Utanç,öfkegibiduygularınetkisiyle,kanınyüzehücumusonucuyüzkırmızıbirrenkalmak. *(yiyecekleriçin)Tavadakızgınyağiçindeveyaateştekırmızılaşarakpişmek. kızartı *Kızarmışyer. kızartıcı *Kızarmayısağlayan,kızarmayasebepolan. *Karalayıcı,kirletici. kızartılı *Kızartısıolan,kızarmış. kızartılma *Kızartılmakişi. kızartılmak *Kızartmakişiyapılmak. kızartma *Kızartmakişi. *Kızartılarakhazırlanmışyemek. *Kızartılarakpişirilmiş. kızartmak *Kızarmasınasebepolmak. *Kızgınyağdapişirmek. kızcağız *Kendisinekarşışefkatveacımaduyulankız. kızdırılma *Kızdırılmakişi. kızdırılmak *Kızdırmakişinekonuolmakveyakızdırmakişiyapılmak. kızdırma *Kızdırmakişi. *Yüksekvücutısısı,ateş. *Üzümçubuklarınıköklendirmekiçinyeregömme,daldırma. kızdırmak *Kızmasınasebepolmak,kızmasınısağlamak. *Isıtmak. *Öfkelenmesinesebepolmak,öfkelendirmek,sinirlendirmek. kızgın *Çokısınmış,ısıtılmışveyakızdırılmış. *Kızmışolan,öfkeli,mütehevvir. *Kızışık,zorlu,sert,şiddetli. *Eşarayan(hayvan). kızgınbulut *Yanardağlardanfışkırıpyüksek ısıdasubuharıvebaşkagazlardanoluşmuş,içinekülvelâvkarışmışbulut görünüşündeyığın. kızgınlaşma *Kızgınlaşmakişi. kızgınlaşmak *Kızgındurumagelmek. kızgınlık *Kızgın,ısınmışolmadurumu. *Öfkeliolmadurumu. *Hayvanlarınçiftleşmeisteği. kızıgönlünebırakırsanyadavulcuyakaçar(veyavarır)yazurnacıya *evlenmeçağındakikızıbüyükleriuyarmazlarsauygunolmayanbirisiyleevlenir. kızıkısrağı *birininailesindekikızlarvekadınlar. Kızık *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. kızıl *Parlakkırmızırenk. *Burenkteolan. *Aşırıderecedeolan. *Komünist. *Dahaçokküçükyaşlardagörülen,bulaşıcı,yüksekateşli, kırmızırenktegenişlekelerdöktüren,kuluçka dönemiüçdörtgünsürentehlikelihastalık. *Altın. kızılboya *Kökboyası. kızılısı *Temmuzunçoksıcakolanikinciyarısı. kızıliblis *Çokkötüruhlu(kimse). kızılkıyamet *Büyükveaşırıgürültü,kavga,kızılcakıyamet. kızılötesi *Işıktayfındakırmızıalanınötesindekialandayayılmışısıışınlarındanoluşan,gözlegörülmeyenışınım, enfraruj. kızılsuyosunları *Denizlerinyaklaşık200mderinliklerindeyaşayankırmızırenklisuyosunları. kızılyara *Şirpence. kızılyel *Güneydenesenrüzgâr. kızılağaç *Gürgengillerden,dişiçiçekleriküçükvesarımtırak,erkekçiçekleripüskülbiçimindeolan,kerestesikolay işlenebilirbirağaç(Alnus). Kızılbaş *Şiîmezhebininbirkolundanolanlaraverilenad. Kızılbaşlık *Kızılbaşolmadurumu. kızılca *Kızılaçalar,azkızıl. *Kızılaçalanbirçeşitbuğday. *Aşırıderecede,kızıl. kızılcakıyamet *Aşırıbirbiçimdegürültülü,çekişme,kavga. kızılcakıyametkopmak *kavga,gürültüolmak. kızılcadişi *4-5myükseklikte,beyazçiçeklibirağaçcık(Cornussenguinea). kızılcık *Kızılcıkgillerdenbirağaç(Cornusmas). *Buağacıngüzünolgunlaşan,kırmızı,tekçekirdekli,reçeliveşerbetiyapılan,burukbirtadıolanyemişi. kızılcıkreçeli *Kızılcıkmeyvesindenşekerkatılarakyapılanvegenellikleishaleiyigelenreçel. kızılcıkşerbeti *Kızılcıkmeyvesindenyapılanbirtürşerbet.Busözkankusupkızılcıkşerbetiiçmişgörünmekdeyiminde geçer. kızılcıkşurubu *Kızılcıközüilehazırlananiçecek. kızılcıktarhanası *Kızılcıksuyuileyoğrularakyapılantarhana. kızılcıkgiller *İkiçeneklilerden,çoğuirigövdeli,yaklaşıkoncinstetoplananyüzkadartürüolanbirbitkifamilyası. kızılçam *Uzunboylubirçamtürü. *Birtürormanağacı. Kızılderili *Amerikayerlilerineverilenad. Kızılelma *OsmanlılarcaRomaveViyana şehirleriiçinkullanılansembolikad. *YeryüzündekibütünTürkleribirleştiripbüyükbirimparatorlukkurmayıamaçolarakalanülkü. kızılış *Kızılmakişiveyabiçimi. kızılkanat *Sazangilleredn,yüzgeçlerikırmızı,25-30cmboyunda,etikılçıklıbirtatlısubalığı(Scardinus eryhrophthalmus). kızılkantaron *Kızılkantarongillerinörnekbitkisiolan,10-50cmyükseklikte,kırmızıçiçekli,karşılıklıyapraklı,sapve yapraklarıhekimliktekullanılan,ikiyıllıkotsubirbitki(Eryhraeacentaurium). kızılkantarongiller *İkiçeneklilerden,kızılkantaron,acıyoncagibicinsleriiçinealanbirbitkifamilyası. kızılkök *Bkz.kökboyası. kızılkurt *Atveeşeklerinkalınbağırsaklarındayerleşipkanlarınıemenkırmızıbirkurt. kızılkuyruk *Karatavukgillereden,kışıngöçen,küçük,güzelbirkuş(Phoenicurus). kızıllaşma *Kızıllaşmakişi. kızıllaşmak *Kızıldurumagelmek. kızıllık *Kızılolmadurumuveyakızılrenkteyer. *Pudra,allık,düzgün. kızılma *Kızılmakişi. kızılmak *Kızmakişiyapılmak,kızgın,öfkelidurumagelmek. kızılşap *Açık,eflâtunrenk. *Burenkteolan. kızıltı *Biryerdenyansıyanhafifkızılrenk,solgunkızıl. kızılyaprak *Gülgillerden,yolkenarlarındabiten,sarıçiçekaçanbirbitki(Agrimoniaeupatorium). kızılyörük *Yılancık. kızımsanasöylüyorum(veyadedim)gelinimsenişit *doğrudandoğruyakendisinesöylenemeyendüşünceveuyarıların,okimseninçokyakınınasöylendiğinde kullanılır. *herhangibirinedolaylıolaraksöylenecekuyarısözkonusuolduğundakullanılır. kızını(veyaevlâdını)dövmeyendizinidöver *kızını,çocuğunugerektiğigibieğitmeyen,ilerideçokpişmanolur. kızıpdurmak *sürekliolarakkızmakvesöylenmek. kızış *Kızmakişiveyabiçimi. kızışık *Kızışmışolan, şiddetli. kızışma *Kızışmakişi. kızışmak *Yüksekbirdereceyibulmak,çokısınmak. *(bitkileriçin)Islaklıkvemikroplarınetkisialtındaçürürkenısınmak. *Zorlu,sert,kızışıkbirdurumalmak, şiddetlenmek. *Hızlanmak,hareketlenmek. *(hayvaniçin)Eşistemezamanıgelmek,kösnümek. kızıştırış *Kızıştırmakişiveyabiçimi. kızıştırma *Kızıştırmakişi. kızıştırmak *Kızışmasınısağlamak. *İsteklendirmek,gayretvermek. kızkalbi *Şahteregillerden,kalpbiçimindepembeçiçeklibirsüsbitkisi(Dicentra). kızlarağası *Osmanlısarayındakiharemağalarınınbaşı. kızlık *Kızolmadurumu,erdenlik,bekâret. *Birkadınınevlenmedenöncekiyaşantısıylailgili,odönemeözgü. *Üveykız. kızlıkzarı *Cinselilişkidebulunmamışkızlarındölyolunukısmenkapayanzar,himen. kızma *Kızmakişi. kızmabirader *Zarlaoynanan,karelerdetaşyürütüpçeşitliengellerledolukarelerdenoluşanyolubiranöncebitirmeye dayananbirtüroyun. kızmaca *Kızmaya,öfkelenmeyedayanandavranış. kızmak *Isıtılanveyaısınanbirnesneninsıcaklığıçokartmak. *Öfkelenmek,sinirlenmek. *(at,eşekgibihayvanlariçin)Çiftleşmekistemek,kösnümek. *(dişikuşlariçin)Zamanıgelipkuluçkayayatmaisteğigöstermek. kızmemesi *Altıntop,greypfurt. *Birtürşeftali. ki *Anlambakımındanbirbirleriyleilgilicümleleribirbirinebağlar. *Özneyi,tümlecigüçlendirerekcümlenintemelbölümünebağlar. *\"Öyle,okadar,odenli\"gibiöğelerdensonra,kullanıldığıcümleyegüçkatar. *İkincicümledekiyargınınbirincidekihareketinyapılışısırasındagörülerekşaşıldığınıbildirir. *İkicümledeanlatılandurumlarınuyuşmazlığınıbildirir. *Yakınmaveyakınamagibiduygularanlatmakiçinbircümleninsonunagetirilir. *Birsorucümlesininsonunagetirildiğindeşüpheveyaendişeanlatır. *Bazıkelimelerinsonunabirekgibieklenerekbirtakımzarflar,yeniedatlaroluşturur:Belki,çünkü,halbuki, mademki,sankigibi. -ki *Bkz.-gı/-gi. -ki *İsimsoyundankelimeleregetirilerekoisminkimle,neyleilişkiliolduğunubelirtirveeklendiğiismisıfatve zamirdurumunagetirir,ilgieki:Benimgiysimkırmızı,yaseninki?Evde-ki,odada-ki,bahçede-ki,akşam-ki,sabah-ki. Buekbirkaçkelimeye -kübiçimindeeklenir:bugün-kü,dün-kü,çün-kü. kibar *Davranış,düşünce,duygubakımındanince,nazikolan(kimse). *Şık,seçkin,değerli. *Zengin,soylu,köklü(kimse,aile). *Büyükler,ulular. kibardüşkünü *Varlığını,saygınlığınıyitirmişkimse. kibarlokması *Gösterişli,görkemlidurumveyaortam. kibarca *Kibarbirinsanayakışacakbiçimde. kibarlarâlemi *Yükseksosyete. kibarlaşma *Kibarlaşmakişi. kibarlaşmak *Kibardurumagelmek,kibarlıkkazanmak. kibarlığıtutmak *birolaykarşısındageneldavranışlarıdışındaincelikgöstermek. kibarlık *Kibarolmadurumu,incelik. *Kibarbirinsanayakışacakbiçimdekisözveyadavranış. kibarlıkakmak *aşırıderecedekibardavranmak. kibarlıkbudalası *Kibarbirigibigörünmeyeçalışırkengülünçdurumadüşenkimseiçinkullanılır. kibarlıkdüşkünü *Kibarlığaaşırıderecedeönemverenkimse. kibarlıketmek *kibarcadavranmak. kibarlıktaslamak *kibarolmadığıhâldekibargibigörünmeyeçalışmak. kibarzade *Soylubirailedengelme,kibarçocuğu. kibernetik *Güdümbilimi,sibernetik. kibir *Büyüklük,ululuk. *Kendinibüyükgörme,başkalarındanüstüntutma,büyüklenme. *Onur,gurur. kibirleniş *Kibirlenmekişiveyabiçimi. kibirlenme *Kibirlenmekişi. kibirlenmek *Kendinibüyükgörmek,büyüklenmek. kibirli *Kendinibüyükgören,büyüklenen. kibirsiz *Kendinibüyükgörmeyen,büyüklenmeyen. kibrinedokunmak *gururuzedelenmek. kibrineyedirememek *büyüklenmesini,gururlanmasınıuygungörmemek. kibrit *Eczalıbirucusürtünmesonucuyanabilecekbirleşimdeolan,küçüktahtaveyakartonparçası. *İçindekibritçöplerinibulunduranküçükkutu. *Kükürt. kibritçakmak *kibritiyakmakiçinbiryeresürtmek. kibritsuyu *Zehir. kibritçi" }, { "text": "*Kibritsatankimse. *Cimri. kibritlik *Kibritkoymayayararyerveyakap. kibutz *İsrail'deortakçalışmaesaslarınagöreoluşturulmuştarımsaltopluluk. kifaf *Ancakyetecekkadarazıcık. kifafınefs *Doyuracakmiktarda. kifafınefsetmek *ancakyaşayacakkadaryemek. kifaflanma *Kifaflanmakişi. kifaflanmak *Eldenevarsaonunla,çokazyiyeceklekarındoyurmak,çokazşeyleyetinmek. kifayet *Yetişirmiktardaolma,yetme,kâfigelme. *Birişiyapabilecekyetenekteolma,yeterlik,liyakat,iktidar. kifayetetmek *yetmek,yeterliolmak. kifayetli *Yeterli. kifayetsiz *Yetersiz. kifayetsizlik *Yetersizlik. kik *Dar,uzunvehafifbiryarışkayığı,futa(II). kikirik *Zayıf,inceuzunboylukimse. kiklâ *Lâpinagillerden,güzelrenkli,50cmuzunluğundabirbalık(Labrusberggylta). kiklon *Siklon. kiklotron *Atomaraştırmalarında,elektriklenmişcisimlereyüksekhızverenbiraygıt. kil *Islandığızamankolaycabiçimlendirilebilenyumuşakveyağlıtoprak. kile *Genellikletahılölçmedekullanılanbirölçek. kiler *Yiyecek,içecekveerzakınsaklandığıoda,ambarveyadolap. *Ambar. kilerci *Saraylarda,büyükkonaklardakilerişleriniyönetenkimse. kilermeni *Eczacılıktakullanılmışolankırmızırenklikil. kilidiküreğiolmamak *(herşeyi)açıktabulunmak,kilitliyeresaklanmamışolmak. kilim *Döşeme,divangibiyerlereserilen,genellikledesenli,havsız,kalın,kılveyayündokuma. kilimci *Kilimdokuyanveyasatankimse. kilimciilekörhacı *herhangibirkimse. kilimcilik *Kilimdokumaveyasatmaişi. kilise *Hristiyantapınağı. *Hristiyanmezheplerindenherbiri. *Hristiyanlıklailgilidinîkuruluş. *Hristiyanlığınöğretilmesi,dinîişlerinyönetimivb.ileilgilipapavepiskoposlartopluluğu. kiliseçanı *Kiliselerdebulunan,saatbaşlarındavedinîtörenlerdeçalınanbüyükçan. kilisedireğigibi *çokkalın(ense). kilisehukuku *Kiliseninkuruluşunuveiçdüzeninisağlayankurallar. kilit *Anahtar,düğmegibitakılıpçıkarılabilenbirparçayardımıylaçalışankapatmaaleti. *Biryanıdeğirmi,öbüryanınademirçubukgeçirilmişolanyarımhalka. *Atlarınalnındanaltçenesineuzananbeyazlık. kilit(kürek)altınaalmak *birşeyikilitlibiryerekoyaraksaklamak. kilitdili *Kilidinanahtarlasürülenparçası. kilitgibiolmak *birbirineçokbağlıvedayanışmalıolmak. kilitkürekolmak *(biryeri)korumak,oyeringüvenilir,sağlamadamıolmak. kilitmevkii * \\343kilitnoktası. kilitnoktası *Bütünişlerinbağlıolduğuönemlinokta,makamveyayer. kilitsarma *İkiveyadahaçokbağboyunduruklarıaltınakarşılıklıolarakatılmışvebiribirinefırçalarlabağlanmışolan birçiftsarma. kilittaşı * \\343anahtartaşı. kilitvurmak *Bkz.kapısınakilitvurmak. kilityeri *Kilidinyerleştiğiyuva. kilitleme *Kilitlemekişi. kilitlemek *Anahtarlakilidikapamak. *Birnesneveyabirkimseyikilitlibiryerekapamak. *(karşıklıçıkıntıvegirintileriolanşeyleri)Birbirinegeçirmek,kenetlemek. *Sıkıcatutmak. kilitlenme *Kilitlenmekişi. kilitlenmek *Kilitlemekişiyapılmak. *Fiziksel,ruhîvb.sebeplerlehareketedemez,kıpırdayamazdurumagelmek. kilitletme *Kilitletmekişi. kilitletmek *Kilitlenmesinisağlamak. kilitleyici *Kilitlemeişlerigören. kilitli *Kilidiolan. *Kilitlenmiş. kilitsiz *Kilidiolmayan. *Kilitlenmemiş. kilitsizküreksiz *Açık,kilitlenmemiş. kiliz *Hasırotu,saz,kamış,kofa. kilizbalığı *Sazangillerdenbirbalıktürü(Tincatinca). kilizman *Sazlık,kamışlık. killeme *Killemekişi. killemek *Kirliçamaşırlarıkilkullanaraktokaçlayıkamak. killi *İçindekilbulunan. kilo *Önünegetirildiğibirimibinleçarpanönek. *Kilogramkelimesininkısabiçimi. kiloalmak *beslenerekvücudunağırlığıartmak,şişmanlamak. kilovermek *vücudunağırlığıazalmak,zayıflamak. kiloamper *Değeri1000amperolanakım şiddetibirimi. kilogram *Uluslararasıbingramlıkağırlıkbirimi,kilo(kg). kilogramağırlık *BirkilogramlıkbirkütleninYertarafındançekilmesinisağlayangüceeşitolangüçbirimi,9,81newton'a eşittir. kilogramkuvvet *Kilogramağırlık. kilogrammetre *Birkilogramağırlığındakibirgücün,uygulandığımaddîbirnoktayıgüçdoğrultusundabirmetreyer değiştirmesiyleyapılanişeeşitişbirimi. kilohertz *Birsaniyede1000titreşimiolanelektromanyetikdalgaboyuölçüsübirimi. kilojul *Binjuldeğerindeişbirimi. kilokalori *Büyükkalori. kilolu *Ağır. *Şişman. kiloluk *Herhangibirkiloağırlığında. *Birkiloağırlığında. kilometre *1000mlikuzunlukölçübirimi(km). kilometrekare *Kenarlarıbirerkilometreuzunluğundaolanbirkareninalanınaeşityüzeyölçübirimi,(km). kilometretaşı *Karayollarındaüzerindekilometrelerigösterendikilitaş. *Önemlibirdurumubelirleyen,üzerindedurulmasıgerekennokta. kilometrelerce *Mesafeceuzunsüren. kilosikl *Saniyedebindevirolanelektrikakımınınfrekansınıölçmekiçinkullanılanbirim. kiloton *Değeribintonolankütlebirimi. kilovat *Değeribinvatolangüçbirimi. kilovatsaat *Birkilovatlıkbirgücünbirsaatteverdiğiişveenerjibirimi. kilovolt *Değeribinvoltolanelektrikgerilimiveyapotansiyelfarkıbirimi. kils *Kireç,sönmemişkireç. kilüs *Bağırsaktangelen,içindeyağdamlacıklarıbulunanakkan,keylus. kim *Hangikişianlamındacümlede,özne,tümleç,nesne,yüklemgörevindekullanılır. kim *Ki. kimbilir *belirsizlik,bilinmezlikbildirir. *olabilirlikbildirir. kimkime,dumduma *kimseninkimseyleilgilenmediği\"kimseyeönemvermediği,çokkarışık birdurumuanlatır. kimoluyor? *\"kendininesanıyor,nehakkıvar?\"anlamındakullanılır. kimvurduyagitmek *birkalabalıkarasındaöldürülenveyavurulankimseninkimintarafındanöldürüldüğüveyavurulduğu anlaşılamamak. kimene *başkasınıilgilendirmez. kimesne *Kimse. kimi *Birtakımı,bazısı. *Bazı. kimikimsesiolmamak *yakınları,koruyucusubulunmamak. kimiköprübulamazgeçmeye,kimisubulamaziçmeye *insanlarınnasipleriarasındakitutarsızlıklarıbelirtir. kimizaman *Arasıra,bazen. kiminarabasınabinerseonuntürküsünüçağırır *kimdenbirçıkarsağlarsa,onunhoşunagidecekbiçimdedavranandönekvedalkavukkimseleriçin kullanılır. kiminnesi? *\"kiminyakını\"anlamındakullanılır. kiminehayhay,kiminevayvay *kiminintalihininiyi,kiminindekötügittiğinianlatır. kimininparası,kimininduası *birişyapılırkenveyayapıldıktansonrakimindenpara,kimindenduaalınabilir. kimisi *Bazısı,birtakımı,kimi. kimlik *Toplumsalbirvarlıkolarakinsanaözgüolanbelirti,nitelikveözelliklerle,birininbelirlibirkimseolmasını sağlayan şartlarınbütünü. *Kimolduğunutanıtlayanbelge,hüviyet. *Herhangibirnesneyibelirlemeyeyarayanözelliklerinbütünü. kimlikbelgesi *Kimlik,hüviyetcüzdanı. kimlikkartı * \\343kimlikbelgesi. kimono *Japonlarınöndençaprazolarakkavuşanuzunvegenişkolluulusalgiysisi. *Genişkollusabahlık. kimse *Herhangibirkişi,kimolduğubilinmeyenkişi,şahıs,nefer. *(olumsuzcümlelerde)Hiçbirkişi. kimsekendimemleketindepeygamberolmaz *insanlarkendiçevrelerindeolankimseyideğerlendiremezler. kimseyoğurdumekşidemez *herkessattığımalıherkeskendiişini,tutumunuvedavranışınıöver. kimsecik *(olumsuzcümlelerde)Hiçkimse. kimsecikler *(olumsuzcümlelerde)Hiçkimse. kimsedenkimseyehayıryok(veyagelmez) *insan,yapacağıiştebaşkasınınyardımınagüvenirse,hayalkırıklığınauğrar. kimsesiz *Anasıbabası,yakını,koruyucusuolmayan(kimse). *Hiçkimsebulunmayan,boş. kimsesizlik *Kimsesizolmadurumu,yalnızlık. kimüs *Yemeklerinmideözsuyuylakarıştıktansonraaldığıdurum,keymus. kimya *Maddelerintemelyapılarını,birleşimlerini,dönüşümlerini;çözümleme,birleşimveüretimyöntemlerini inceleyenbilim. *Üstünözelliklertaşıyançokdeğerlişey. kimyadoğrulumu *Kimyasalmaddelerinetkisiilebitkilerdegörülen,maddeyedoğruveyatersyöneyönelmedurumu, şimiotropizm. kimyagöçümü *Birhücrelivarlıklarda,kimyasalmaddelerinetkisialtındayanaşmaveyauzaklaşmabiçimindegörülenyer değiştirmedurumu,şimiotaksi. kimyaolmak *bulunmazolmak. kimyacı *Kimyaileuğraşankimse,kimyager. *Kimyaöğretmeni. kimyacılık *Kimyacıolmadurumuveyamesleği,kimyagerlik. kimyager *Kimyacı. kimyagerlik *Kimyacılık. kimyasal *Kimyayaait,kimyaileilgili,kimyevî. kimyasalsavaş *Kimyasalmaddevesilâhlarınkullanıldığısavaş. kimyasalsilâh *İnsan,hayvanvebitkilerüzerindezehirlimaddelerleölümcülolaylarasebepolansilâh. kimyevî *Kimyasal. kimyon *Maydanozgillerden,50cmkadaryükseklikte,beyazveyapembeçiçekli,biryıllık, ıtırlıveotsubirbitki (Cuminumcyminum). *Bubitkinintohumundaneldeedilenvebaharolarakkullanılantoz. kimyonî *Kahverengiyeçalanyeşilrenkteolan. kimyonlu *İçindekimyonbulunan." }, { "text": "kin *Öçalmayıamaçlayangizlidüşmanlık,garez. -kin *Bkz.-gın/-gin. kinbağlamak *birinekarşıöçalmaduygusuduymak. kinbeslemek(veyatutmak) *birinekarşıöçalmaduygusunusürdürmek. kinduymak *birinekarşıöçalmaduygusunuyaşatmakveyabuduyguyuhissetmek. kingütmek *öcünüalıncayakadarkinindenvazgeçmemek. kinaye *Düşünüleni,dolaylıolarakanlatansöz. *Üstükapalı,sitemli,dokunaklısöz. *Sözüngelişiyle,gerçekanlamlarındışındabirkavramadeğinmesanatı. kinayeli *İçindekinayebulunan(söz). kinayelikinayeli *Dolaylıolarak,iğneli. kinci *Öçalmakisteyen,kintutan,kindar. kincilik *Kinciolmadurumu,kintutma. kindar *Kinci,kinli. kindarlık *Kindarolmadurumu. kinematik *Cisimlerinhareketleriniyörünge,hızveivmegibikonularbakımındaninceleyenmekanikkolu,sinematik. kinestezi *Devinduyum. kinetik *Hareketleilgili,hareketsebebiyleoluşan. *Hareketolaylarınıinceleyenbilimdalı. *Kimyasaltepkimelerinhızlarınıinceleyenbilimdalı. kinetikenerji *Hareketdurumundaolancisminenerjisi;bircisminhareketinisağlayanveyahareketedencisimlerde bulunanenerji. kinik *Kinizmtaraftarı(kimseveyagörüş),sinik. kinin *Kınakınadaneldeedilenvesıtmanıntedavisindekullanılanbeyazalkaloit.Halkarasında,tuzlarındanbiri olankininsülfatısözündenkısaltılaraksülfatadenir. kiningibi *çokacı. kininsülfatı *Kinin. kininli *İçindekininbulunmak. kiniş *Marangozluktatahtaüzerineboydanboyaaçılan,kesitikareveyadikdörtgenbiçimindekanal. kinizm *İnsanınerdemvemutluluğa,hiçbirdeğerebağlıolmadan,bütüngereksinmelerdensıyrılarakbağımsız olarakerişebileceğinisavunanAntisthenes'inöğretisi,sinizm. kinlenme *Kinlenmekişi. kinlenmek *Öçalmakistemek,kintutmak. kinli *Öçalmakisteyen,kintutan. kinsiz *Kiniolmayan,kintaşımayan. kip *Örnek,kalıp. *Değişebilen,geçicinitelik,sankarşıtı. *Fiillerdebelirlibirzamanlabirliktekonuşanın,dinleyeninvehakkındakonuşulanın,teklikveyaçokluk olarakbelirtilmişbiçimi,sıyga. *Uygun,tıpatıpgelen. kipgelmek *tıpatıp,uygungelmek. kipe *Hızlabükülenkalçanınsertvebirdengerilişiyle,vücudunyatıştanayaküstüduruşaveyaasılmadan dayanmayageçmesi. kipkirli *Çokkirli,çamuravepisliğebulaşmış. kiplik *Önermelerinyalın,belkiliveyamecburîolmanitelikleri. kir *Herhangibirşeyinveyavücudunüzerindeoluşan,birikenpislik. *Utanılacakdurum,leke,şaibe. kirgötürmek *kirinibellietmeyecekbirrenkteolmak. kirgötürmek *birşeyçokkirliolmak. kirpas *Kir. kirtutmak *kirinihemenbelliedecekbirrenkteolmak,çokkirlenmek. kira *Birkonutun,birmülkünveyataşıtgibiherhangibirşeyinbellibirbedelkarşılığında,birsüreiçinsahibi tarafındanbaşkasınaverilmesi,icar. *Bubiçimdetutulanbirşeyiçinkarşılıkolaraködenenpara. kiraarabası *Kiralıkkullanılanaraba. kirabedeli *Kiralananmaliçinödenenkarşılık. kirakontratı *Kiralamakişindekarşılıklıyükümlülükleribelirtenresmîbelge. kiracı *Birşeyi,biryerikirailetutankimse,müstecir. kiracılık *Kiracıolmadurumu. kiradaolmak(veyaoturmak) *kirakarşılığındaverilmişolmak. *kirailetutulmuşbiryerdeoturmak. kiralama *Kiralamakişi. kiralamak *Kirailevermek. *Kirailetutmak. kiralanma *Kiralanmakişi. kiralanmak *Kirayaverilmek. *Kirailetutulmak. kiralayan *Kirayaveren. kiralayıcı *Kiralayankimse. kiralı *Kiralanmışolan. kiralık *Kirayaverilecekolan. kiralıkadam *Birişyaptırmakiçintutulanadam. kiralıkev *Kiralanmaküzerehazırlanmışolanev. kiralıkkadın *Paraveyabaşkabirçıkarıkarşılığındaerkeklerlecinselilişkikurankadın. kiralıkkasa *Bankalardamüşterilerindeğerlieşya,senetgibişeylerininsaklandığıkasa. kiralıkkatil *Birkimseyiöldürmekiçinbirbaşkasıtarafındantutulankimse. kiralıkkız * \\343kiralıkkadın. kirayavermek *kirakarşılığındavermek,icaravermek. kiraz *Gülgillerdenbirmeyveağacı(Cerasusavium). *Buağacınkırmızıvebeyazrenkte,etli,sulu,tekçekirdeklimeyvesi. kirazelması *Kırmızı,küçükvesertbirelmatürü. kirazreçeli *Kirazınşekerilekaynatılmasısonucueldeedilenreçel. kirazzamkı *Kiraz,badem,erik,kayısıveşeftaligibiağaçlarıngövdevedallarındameydanagelenzamk. kirazlık *Kirazağaçlarıçokolanyer,kirazbahçesi. kirde *Genelliklemısırunuylayapılanbirtürpide. kirdeci *Kirdeyapanveyasatankimse. kirebolu *Arılarınkovandeliğinikapamakiçinkullandıklarısarıveyumuşakmadde. kireç *Mermer,tebeşir,kireçtaşı,alçıtaşıgibibirçoktaşınmaddesinioluşturankalsiyumoksit,(CaO). *Kalsiyumhidroksit,Ca(OH). kireçfabrikası *Kireçüretenfabrika. kireçgibi(olmak) *yüzündehiçrenkkalmamak,rengisolmak. kireçkaymağı *Bazıeşyaveyerlerimikroplardanarıtmakta,çamaşırlarıağartmaktakullanılan,sarımsıbeyazrenkteveklor kokusunda,tozveyasulandırılmışkireçklorürü. kireçkuyusu *İçindekireçsöndürülengenişçukur. kireçocağı *Kireçyapmakiçinkireçtaşlarınınyakıldığıfırın. kireçsöndürmek *kirecikullanmadanönceüzerinebolcasudökerekkalsiyumhidroksitdurumunagetirmek. kireçsuyu *İçindeerimişbirdurumdakireçbulunansu. kireçsütü *Badanaiçinhazırlanmışsulukireç. kireçtaşı *Kireçeldeetmektekullanılan,kalsiyumkarbontuzundanbileşikkayaç,kalker,kireç. kireççi *Kireçtaşındankireçeldeedenveyasatankimse. kireççil *(bitkiiçin)Kireçlitopraktanhoşlanan,kireçlitopraktayetişen,kireçyerenkarşıtı. kireçleme *Kireçlemekişi. kireçlemek *Kireçkatmakveyakireçsürmek. *Kireçkullanarakbadanayapmak. kireçlenme *Kireçlenmekişi. *Organikdokularıniçindekireçbirikmesidurumu. kireçlenmek *Kireçdökülmekveyasaçılmak. *Kireçsürülmek. *Kireçbulaşmak. *Bitkilerinhücrezarlarındakalsiyumkarbonatvekalsiyumoksalatgibikalsiyumtuzlarıtoplanmak. *(kalsiyumtuzlarıiçin)Organikdokularda,dokunungörevineengelolacakderecedebirikmek. kireçleşme *Kireçleşmekişi,kireçlenme. kireçleşmek *Kireçdurumunagelmek,kireçlenmek,kalkerleşmek. kireçli *Birleşimindekireçolanveyakireciçokolan. *Kirecesürülmüş,kireçbulaşmış. kireçlik *Kireçkonulanyer. *Kireciçokolan. kireçsileme *Kireçsilemekişi. kireçsilemek *Isıyardımıylakireceçevirmek. *Yüksekısıilekurutmak. kireçsiz *Birleşimindekireçolmayanveyaçokazolan. *Birleşimindekarbontuzlarınınoranıdüşükolan(su). kireçsizlenme *Kayaçlarıniçindebulunankalsiyumkarbontuzununsularlaeritilerekalınması. kireçsizleştirme *Kireçtenarıtma. kireçsizleştirmek *Kireçsizdurumagetirmek. kireçyeren *Kireçlitopraktanhoşlanmayan,kireçlitopraktayetişmeyen,kireççilkarşıtı. kiremit *Yapılarınçatılarınıörtmektekullanılan,yanyanadizilerek,suyuaşağıyageçirmedendışarıakıtacakbiçimde yapılmış,kızıltoprağınrenginde,pişmişbalçıklevha. kiremitfabrikası *Modernusullerlehazırlanmışbalçığınkiremidedönüştürüldüğüişyeri. kiremitrengi *Kahverengineçalankızılkırmızırenk,kiremidinrengi. *Burenkteolan. kiremitçi *Kiremityapan,satanveyadöşeyenkimse. kiremitçilik *Kiremitçiolmadurumuveyakiremitçininyaptığıiş. kiremithane *Kiremityapılanyer. kiremitli *Kiremitiolan. kirikabarmak *nem,ısıgibisebeplerlekir,üzerindebulunduğuyüzeydenayrılabilirdurumagelmek. kirilalfabesi *YunanbüyükharfitipindedüzenlenmişSlavalfabeveyazısı. kiriş *Bazıtellimüzikaraçlarındakullanılan,hayvanbağırsaklarındanyapılantel. *Okatılanyayınikiucuarasındakiesnekbağ. *Dörtköşekalınkeresteden,demirdenveyabetonarmedenyapılmışyataydestekparçası. *Bireğrininikinoktasınıbirleştirendoğruparçası. *Kaslarınuçlarındabulunan,kaslarıkemiklerevebaşkaorganlarabağlayanbeyazımsıkordon. kirişçi *Kirişyapanveyasatankimse. kirişhane *Kirişinyapıldığıişlik. kirişikırmak *bulunduğuyerdenayrılmak,kaçıpgitmek. kirişleme *Kirişlemekişi. *Ahşapdöşemelerdeyaklaşık50cmarailekirişlerkoyma. *Çaprazolarak,kılıçlama. kirişlemek *(yayiçin)Kirişiçekipgermek. *Kiriş,olarakkullanılankeresteyidöşemek. kirişli *Kirişiolan. *Kirişyapısındaolan. kirişlik *Kirişolarakkullanılmayauygun. kirişsiz *Kirişiolmayan. kirizma *Toprağıderincekazarakaltınıüstünegetirme. kirizmayapmak(veyaetmek) *toprağıderincekazarakaltınıüstünegetirereksürmek. kirizmalama *Kirizmalamakişiveyadurumu. kirizmalamak *Kirizmayapmak. kirizme * \\343kirizma. kirkit *Dokumacılıktaatkıipliğinisıkıştırmakiçinkullanılan,demirdenveyaağaçtanyapılmışdişliaraç. kirlenme *Kirlenmekişi. kirlenmek *Kirlidurumagelmek,pislenmek. *Onurulekelenmek. *(kadıniçin)Irzınageçilmek,iffetibozulmak,lekelenmek. *(kadın)Aybaşıolmak. kirletme *Kirletmekişi. kirletmek *Kirlidurumagetirmek,pisletmek. *Küçükveyabüyükabdestiniyapmak,pislemek. *Namusuna,onurunazararverecekbirsuçyüklemek,lekelemek. *(kadıniçin)Irzınageçmek,namusunazararvermek. kirli *Leke,tozvb.ilekaplı,pis,murdar,mülevves. *(kadıniçin)Aybaşıdurumundabulunan. *Toplumundeğeryargılarınaaykırıolan. kirliçamaşır" }, { "text": "*Yasalolmayan,saklıgizliiş. kirliçamaşırlarınıortayadökmek *(birinin)ayıp,kusurveyasuçlarınıaçıklamak,söylemek. kirliçıkı *Cimriliklezenginolmuşkimseleriçinsöylenir. kirliçıkın *Bkz.kirliçıkı. kirlikan *Toplardamarlarınkalbegötürdüğükan. kirlisarı *Koyuvedonuksarırenk. kirlihanımpeyniri *Yumuşakveyağlıbirtürpeynir. kirlilik *Kirliolmadurumu,pislik. kirliyeatmak *yıkanmakiçinbirkenarakoymak,biryerdebiriktirmek. kirloş *Kirlivepasaklı. kirloz *Kirloş. kirmen *Eldeyüneğirmeyeyarayantahtadanyapılmışaraç. kirpi *Kirpigillerden,uzunluğu25-30cmolan,sırtıdikenlerlekaplımemelihayvan(Erinaceuseuropaeus). kirpigiller *Böcekçillertakımının,örnekhayvanıkirpiolan,sırtlarıdikenlerlekaplımemelihayvanlarfamilyası. kirpiğikirpiğinedeğmemek *hiçuyumamak. kirpik *Gözkapağınınkenarındakikıllarveyabukıllardanherbiri. *Tüygibi,küçükveinceuzantıveyauzantılar. kirpikbesleyici *Kirpiklerindökülmesiniönleyenvebesleyicinitelikleriolanşeffaf,sıvımadde. kirpikli *Herhangibirniteliktekirpiğiolan. *Üzerindekirpikveyakirpiğebenzeruzantılarolan. kirpikliler *Birhücrelihayvanlardan,üzerlerihareketlerinisağlayankirpikbiçimindekiuzantılarlakaplıorganizmalar sınıfı. kirpiksi *Kirpiğebenzer. kirpiksicisim *gözdedamartabakanınöndışbölümü. kirş *Kirazınmayalanmasıvedamıtılmasıylayapılanbirtüriçki. kirtikli *Kenarlarıgirintiliçıkıntılıolan. kirtil *Büyükkabukludenizhayvanlarınıavlamaktakullanılan,incedallardanörülmüşsepet. kirve *Sünnetolançocuğunbütünmasraflarınıüstlendiktensonrasünnetsırasındaçocuğukucağınaalarakelini, kolunututanvebütünhayatıboyuncaçocuküzerindebabasınayakınhaktaşıyankimse. kirvelik *Kirveolmadurumu. kirveliketmek *kirvegöreviniyüklenmek. kisbî * \\343kispî. kisedar *Parahesabınıyapan,parayıtoplayankimse,vekilharç. kispet *Yağlıgüreştepehlivanlarıngiydikleri,beldenbaldırakadaruzanan,darpaçalımeşinpantolon. kispetçıkarılması *Yağlıgüreşteyenilgininenkötüsüsayılan,kispetinhasımtarafındançekilipçıkarılmasıveyaboydanboya yırtılması. kispî *Sonradaneldeedinilmiş,sonradankazanılmış. kist *İçikoloitveyayağgibisıvıveyayarısıvıbirmaddeiledolupatolojiktorba. *Tekhücrelilerinveyaçokhücreliküçükhayvanlarınuygunolmayanşartlardaveyaçoğalmasırasında çevrelerinesaldıklarıkendilerinikorumayayarayandayanıklıkapsül. *Sporlubitkilerde,özelliklemantarlarveyasuyosunlarındagörülen,birveyabirkaçhücredenoluşmuş organ. kistleşme *Kistleşmekişi. kistleşmek *Yabancıbircisimveyapatolojikbirurunçevresindekatılgandokusertleşmek. kisve *Kılık. *HacılarınKâbe'degiydikleribeyazüstlük. kisvesialtında *herhangibirnitelikteveyabiçimde. kişi *İnsan,kimse,şahıs. *Eş,koca. *Erkek. *Bireserde(oyun,roman,hikâye)yeralankimse. *Çekimlifiillerdevezamirlerdekonuşan,dinleyen,sözüedilenvarlık,şahıs. kişieki *Fiilçekimlerindekullanılanvekişiyigösterenek,şahıseki:Geldi-m,gelmiş-singibi. kişirefikindenazar *kötüarkadaş,kişiyikötüyolasürükler. kişizamiri *Kişilerinyerinekullanılanzamir. kişilerarası *Bütüninsanlarıgözönünealan. kişilerarasıilişki *Bireylerarasındakitoplumsaletkileşimveyakarşılaşma. kişileşme *Kişileşmekişi. kişileşmek *Kişilikkazanmak. kişileştirme *Cansızvarlıklarıveyahayvanlarıinsanmışgibigösterme,canlandırmasanatı,teşhis. kişilik *Birkimseyeözgübelirginözellik;manevîveruhîniteliklerininbütünü,şahsiyet. *İnsanlarayakışacakdurumvedavranış. *Bireyintoplumsalhayatıiçindeedindiğialışkanlıklarınvedavranışlarınbütünü. *Herhangibirkişiiçin,herhangibirkişiyeyetecekmiktarda. *Herhangibirsayıdakişidenoluşan. *Bayramgibiönemligünlerdeveyakonuklarınyanınaçıkarkengiyilenyenigiysi,yabanlık,adamlık. kişilikdışı *Kişiselolmayan,gayrişahsî. kişilikkazanmak *birkişininözyapısı,kişiliğibelirginleşmek. kişilikli *Kişiliğiolan,şahsiyetli. kişiliksiz *Kişiliğiolmayan,şahsiyetsiz. kişioğlu *İnsanoğlu,insan. *Soylukimse. kişisel *Kişiileilgili,kişiyeilişkin,kişininkendimalıolan,şahsî,zatî. kişiyeözel *Sadeceokişiyeait,okişitarafındankullanılabilen(şey). kişizade *Soylu. kişmirî *Çekici,albenili. *Esmer. kişmiş *Küçüktanelibirtürçekirdeksizsiyahüzüm. kişneme *Kişnemekişiveyasesi. kişnemek *(atiçin)Bağırmak. kişneyiş *Kişnemekişiveyabiçimi. kişniş *Maydanozgillerdenyapraklarımaydanozuandıran,20-60cmyükseklikte,tüysüz,biryıllıkveotsubirbitki (Coriandrumsativum),karakimyon. *Bubitkininbaharatolarakkullanılankurutulmuşmeyvesiveyatohumu. kişnişşekeri *İçindebirkişniştanesibulunanufakşeker. kit *Macun. kitaba(veyakitabına)uydurmak *kanunolmayanbirişihile,düzenvb.ilekanunauygungibigöstermek. kitabaelbasmak *kutsalkitapüzerineelinikoyarakantiçmek. kitabe *Taş,mermervb.gibisertcisimüzerindekioymaveyakabartmayazı,tarih,yazıt. kitabet *Yazmanlık,kâtiplik. *Kompozisyon,tahrir. kitabıkapamak *herhangibirkonuileilgiyikesmek. kitabî *Kitaplailgili;kitabauygun. *Kitababağlıkalan,özgürdüşünemeyen(kimse). *Düzgün,dilbilgisikurallarınauygun(anlatım). kitap *Ciltliveyaciltsizolarakbirarayagetirilmiş,basılıveyayazılıkâğıtyapraklarınbütünü. *Herhangibirkonudayazılmışeser. *Kutsalkitap. kitapaçacağı *Sayfalarınınbirveyaikikenarıkatlıolankitaplarıaçmakamacıylakullanılan,tahta,fildişi,gümüşgibi maddelerdenyapılanaraç. kitapdolabı *Önyüzüaçık,yatayvedikeybölümleriolanbazıtürlerindeçekmecedebulunan,kitapkoymayayarayan mobilya. kitapehli *Dörtkutsalkitaptanbirineinanan,imaneden,bağlanankimse. kitapevi *Kitapsatılanyer,kitapçıdükkânı. kitapkurdu *Kitaplarıyiyerekzararverenbirböcek. *Çokkitapokuyankimse. kitapsarayı *Halkınyararlanmasıiçinkurulmuşbüyükkitaplık. kitapça *Kitabınyazdığınagöre. kitapçı *Kitapsatanveyakitapbastırıpsatankimse. kitapçılık *Kitapbastırmaveyasatmaişi. kitaplaştırma *Kitaplaştırmakişi. kitaplaştırmak *Kitapdurumunagetirmek,kitapolarakyayımlamak. kitaplık *Kitaplarınyerleştirildiğiraflardanoluşanmobilya,kütüphane. *Kuruluşamaçvegörevineuygunkitap,film,plâkgibihertürlüdüşüncevesanatürününütoplayan, düzenleyenvegenelolarakilgilenenokurlarasunankuruluş,kütüphane. *Kitapyapmayaelverişli. *Herhangibirsayıdaveyakitapolabilecekkadar. *Bellibirsayıdakitabıolan. *Evlerdeveişyerlerindeiçindekitaplarınbulunduğuoda. kitaplıkbilimci *Kitaplıklardaişlerinyürütülmesinisağlayan,kitaplıkbilimiöğrenimigörmüşkimse,kütüphaneci. kitaplıkbilimi *Kitapsayısınıçoğaltmanın,kataloglayıpsınıflandırmanınveokuyucularıkitaptanyararlandırmanın yollarını,kurallarınıbelirtenbilimdalı,kütüphanecilik. kitaplıkgörevlisi *Kütüphaneciliköğrenimigörmemişolanvebirkitaplıktabilimselişlerdışındakalanişleriyürütenkimse, hafızıkütüp. kitapsever *Özvebiçimyönündeniyiniteliklikitaplarıseçen,kitabatutkuylabağlıkimse,bibliyofil. kitapseverlik *Kitapseverolmadurumu. kitapsız *Kitabıolmayan. *Dörtkutsalkitaptan(Kuran,İncil,Zebur,Tevrat)hiçbirineinanmayan,dinsiz. *Zalim,insafsız. kitaptayeriolmak *dinveyayasakitaplarındabulunmak,konusugeçmek. kitara *Bkz.gitar. kitaracı *Kitaraçalankimse. kitin *Eklembacaklılarınvekabuklularınörteneğinioluşturan,dayanıklıveesnekorganikmadde;bazımantarve likenlerdederastlanır. kitle *İnsantopluluğu. *Kütle. kitlehaberleşmesi *Kitleiletişimi. kitleiletişimi *Genişdağınıkinsantopluluklarının,aynızamanda,örgütlenmişbirkaynaktaniletilenhaberlereveya uyarılaramaruzkalması,birtakımkaynaklardaneldeedilenbilgivehaberlerindeğişikaraçlarlagenişhalk topluluklarınayaygınolarakduyurulması. kitlemek *Kilitlemek. kitli *Kilitli. kitre *Gevendençıkarılanbirtürzamk,kestere. kivi *Kivigillerden,kanatlarıkütolduğuiçinuçamayan,bacaklarıgüçlü,YeniZelanda'dayaşayanbirkuş, apteriks(Apteryxaustralis). kivi *Kahverenklitüylükabuğusoyularakyenenyeşilrenklisulu,Cvitaminibakımındanzenginmeyve. kivigiller *Omurgalıhayvanlardankuşlarsınıfınagirenbirfamilya. kiyanus *Doğadaserbestolarakbulunmayan,fakatbirçokcisminbirleşiminegiren,karbonveazottanoluşanbir gaz. kiyaset *Akıllıcadavranış,akıllılık. kizir *Köymuhtarıyardımcısı;köykâhyası;köybekçisi. klâkson *Korna. klâksonçalmak *kornaçalmak. klân *Boy. klâpa *Yakanıngöğüsedoğruinendevrikbölümü. klâpe *Birpompada,birkörükte,birmotorda,bazımüzikaraçlarındavb.debirakışkanıngeçmesinisağlamak veyaengellemeküzerebireksenetrafındayaptığıaçvalhareketleaçılıpkapananbirkapak. klârnet *Tahtadan,metalperdeli,orkestradaönemliyeriolanbirüflemeliçalgı. klârnetçi *Klârnetçalankimse. klâs *Sınıf. *Üstünnitelikli,üstünyetenekli. klâsik *EskiYunanveRomaçağıdilivesanatıileilgiliolan. *XVll.yüzyılFransızdili,sanatıveyazarlarıileilgiliolan. *Üzerindeçokzamangeçtiğihâldedeğeriniyitirmeyen,türündeörnekolarakgörülen(eserveyasanatçı). *Sanattakuralcı. *Alışılmışolan,yenilikgetirmeyen,geleneksel. *EskiYunan,RomaveyaXVII.yüzyılFransızsanatıylailgilisanatçıveyaeser. klâsikleşme *Klâsikleşmekişi. klâsikleşmek *(herhangibirsanat,sanatçı,eser)Klâsikdurumagelmek,zamanakarşıdeğeriniyitirmemek. *Alışılmışdurumdakalmak,biryenilik,özellikgetirmemek. klâsiklik *Klâsikolmadurumu. klâsisizm *EskiYunan,Romasanatından,edebiyatındankaynaklanan,XVll.yüzyıldaFransa'danyayılansanatve edebiyat çığırı. klâsman *Bölümleme,sınıflama,tasnif. klâsör *İçindebellibirsırayagörekâğıtlarkonacakbölmeleriolandosyaveyadolap,musannif,cilbent,sıralaç. klâvsen *Klâvyelivetellibirçalgı. klâvsenci *Klâvsençalankimse. klâvye" }, { "text": "*Parmaklarlahareketettirilenpiyanoveorggibiçalgılardaveyayazıvehesapmakinelerindedeğişmezbir eksençevresindeinipkalkabilen,istenilenişegöredüzenlenmişbazımekanizmalarıçalıştırankaldıraçkollarının,tuş sıralarınınbütünü. klâvyeli *Klâvyesiolan. kleptoman *Kleptomaniyeyakalanmışkimse. kleptomani *Dayanılmazbirruhsaldürtüyle,kişininhırsızlıkyapmaihtiyacıduymasıilebelirenhastalık. klerikalizm *Dininvedinkurumlarınıntoplumhayatınınçeşitlikesimlerindekiyerinigüçlendirmeyiamaçlayan toplumsal,ekonomikakım,dinerkçilik. klik *Hizip. klikçi *Hizipçi. klikleşme *Hizipleşme. klikleşmek *Hizipleşmek. klima *Soğukveyasıcakhavavermeyoluylakapalıbirmekânınhavasınıdeğiştirenaraç,iklimlemearacı. klimatolog *İklimbilimci. klimatoloji *İklimbilimi. klinik *Hastabakılanyer. *Hekimolacaköğrencilerinhastabaşındauygulamalıolarakdersgördüklerihastakoğuşu. *Vücutmuayenesindegörülen(hastalıkbelirtisi). klinker *Çimentoyapımındafırındanezilmedençıkanpişirmeürünü. klinometre *Eğimölçer. klip *Görüntüleme. klips *Yaylıbirpensletutturulmuşküpe,iğnevb. kliring *Dışticarette,ikiülkearasındayapılanalışverişinkarşılıklıolarakmallaödenmesi,takas. klişe *Baskıdakullanılmakamacıyla,üzerinekabartmaresim,şekil,yazıçıkarılmışmetallevha. *Basmakalıp(söz,görüşvb.). klişeci *Klişeyapankimse. klişecilik *Klişeyapmaişlemiveyasanatı. klişehane *Klişeyapılanyer. klişeleşme *Klişeleşmekişi. klişeleşmek *Klişedurumunagelmek,kalıplaşmak. klitoris *Bızır. klor *Halojenlerden,atomnumarası17,atomağırlığı35,5olan,normalsıcaklıktagazdurumundabulunanbir element.KısaltmasıCl. klorhidrat *Azotluorganikbirbazilehidroklorikasittentüreyentuz. klorhidrik *Klorlahidrojenbirleşiğiolanklorhidrikasitterimindegeçer(HCl). klorik *Klordantüremişoksijenliasitolanklorikasitterimindegeçer(HCIO3). klorikasit * \\343klorik. klorlama *Klorlamakişi,klorkatma. klorlamak *Mikroplardanarındırmakamacıylasuyadüşükorandaklorkatmak. *Özellikleyünlükumaşlara,ipliklereparlaklıkvermekiçinklorgazınatutmak. *(savaşta) İnsanlara,hayvanlaravebitkilerezararlıolması,öldürmesiiçinklorpüskürtmek. klorlanma *Klorlanmakişi. klorlanmak *Klorlamakişiyapılmak. klorlu *Birleşimindeklorbulunan. klorofil *Güneşışığınısoğurarakbitkilerdekarbonözümlemesinisağlayanvebitkilereyeşilrenkleriniverenmadde. kloroform *Renksiz,hoşkokulu,dahaçokanestezidekullanılan,yatıştırıcıveuyuşturucubirleşik(CHCI3). klorometri *Klorölçer. kloroplâst *Yeşilbitkilerdehücreleriniçindebulunan,klorofilmoleküllerindenoluşan,karmaşıkyapılıkromoplâst. kloroz *Kandaalyuvarsayısınınazalmasındanilerigelen,genelliklegençkızlardagörülenkansızlık. *Yapraklarınsarımtırakbirrenkaldığıbitkihastalığı,sararmahastalığı,sarıcalık. klorölçer *Birsıvınıniçindekierimişbulunanklormiktarınıölçmeyeyarayanalet,klorometri. klorür *Klorun,oksijenveflüordışındakielementveyabirleşiklerleyaptığıbirleşik. klorürlendirme *Klorürlendirmekişi. klorürlendirmek *Klorlabirleştirmek,klorüredönüştürmek. klorürleştirme *Birorganikmolekülde,hidroksilOHgrubuyerineklorürClgetirmeişlemi. klorürleştirmek *Klorürleşmekdurumunagetirmek. klostrofobi *Bkz.kapalıyerkorkusu. kloş *Alttarafıçanbiçimindegenişleyen(etekbiçimi). klozet *Alafrangatuvalet. klüz *Kısık. know-how * \\343yöntembilgisi. koalisyon *Çeşitligüçlerinbirarayagelmesiyleoluşturulanbirlik. koalisyonhükûmeti *Birçoksiyasîpartiveyagrubunortaklaşakurduğuhükûmetveyönetimbiçimi,ortakyönetim. koaptör *Cebire. kobalt *Atomnumarası27,atomağırlığı59olan,boyacılıktakullanılan,nikelvedemirebenzeyen,gümüşîrenkte birelement.KısaltmasıCo. kobaltbombası *Kobalttanveyadolaysızolarakradyoaktiflenebilenbirmadendenyapılan,hekimliktekansertedavisinde kullanılanbomba. kobay *Kobaygillerden,bilimselaraştırmalardakullanılanbirdeneyhayvanı,Hintdomuzu(Caviaporcellus). *Deneykonusu. kobaygiller *Omurgalıhayvanlarınmemelilersınıfınagirenbirfamilya. kobra *Kobragillerden,AfrikaveAsya'nınsıcakbölgelerindeyaşayan,çokzehirli,kızıl,esmervesarırenklerdebir yılantürü,gözlüklüyılan(Naja). kobragiller *Sürüngenlersınıfınınzehirliyılanlarınçoğunuiçinealanbirfamilyası. koca *Birkadınıneşi, zevç. koca *Büyük,geniş,iri. *Kocaman. *Yaşlıihtiyar. *Büyükulu. kocabebek *Yaşındandahaküçükdavranışlargösteren(kimse). kocabulmak *kızveyakadınkendisiileevlenecekbirerkekbulmak. kocakoca *Büyükbüyük. *Büyük,iriparçalardurumunda. kocakuşluk *Öğleyeyakınzaman. kocayemiş *Fundagillerden,3-6myükseklikte,çiçekleribeyazveyapembe,kışınyapraklarınıdökmeyenbirağaççık (Arbutusuneda). *Buağacın1-2cmçapında,kırmızırenklimeyvesi. kocabaş *İspinozgillerden,onsekizcmuzunluğunda,sırtıkahverengi,karnıpembebirkuştürü(Cocothraustes coccothraustes). *Pancar,şekerpancarı. *Eti,sütüvederisindenyararlanılansığır,mandavb.hayvanlarıngeneladı,büyükbaş. *DoğuAnadolu'da,yolvetarlakenarlarındayetişen,30-150cmyükseklikte,ikiyıllıkotsubirbitki (Onopordonacanthium). kocabaşı *Köyihtiyarheyetininbaşı,muhtar. kocakarı *Yaşlıkadın. *Anne. kocakarıilâcı *Hekimolmayankimselerinyaptıklarıveyasalıkverdikleri,hekimliktekullanılmayanilâç. kocakarımasalı *Avutucuveeğlendiriciniteliklimasal. kocakarısoğuğu *İlkbahardabelligünlererastlayansoğukhavalar. kocakarılığıtutmak *geçimsiz,inatçı,şirretbirkocakarıgibidavranmak. kocakarılık *Kocakarıolmadurumu. *Aksi,suratsız,geçimsiz,yaşlıbirkadıngibiolma. kocalı *Kocasıolan,evli(kadın). kocalık *Birkadınakocaolmadurumu. *Yaşıilerlemişolmadurumu. kocalma *Kocalmakişi. kocalmak *Yaşlanmak,kocamak. kocaltma *Kocaltmakişiveyadurumu. kocaltmak *Kocamasınayolaçmak,yaşlandırmak. kocama *Kocamakişi. kocamak *Yaşıilerlemek,yaşlanmak,ihtiyarlamak. kocaman *Çokiri,büyük,koca. *Yaşçabüyükolan. kocamankocaman *Büyükbüyük,kocakoca. kocamanca *Birazkocaman,irice. kocamanlaştırma *Kocamanlaştırmakişi. kocamanlaştırmak *Kocamandurumagetirmek. kocaoğlan *Ayı. kocasız *Kocasıolmayan(kadın). kocasızlık *Kocasızolmadurumu. kocatma *Kocatmakişi. kocatmak *Kocaltmak. kocayagitmek *evlenmek. kocayakaçmak *(kıziçin)ailesininizniolmadanvenikâhlanmadanbirerkeklekaçmak. kocayavarmak *(kız,kadın)evlenmek. kocayavermek *(kızveyakadını)evlendirmek. kocayış *Kocamakişiveya biçimi. Koç *ZodyaküzerindeBalıkileBoğaburçlarıarasındabulunanburç.Zodyak. koç *Damızlıkerkekkoyun. *Sağlıklı.gürbüzgençerkek. koç *Çalıştırıcı. koçburunlu *Burnualnıylaaynıdoğrultudavekemerliolan. koçkatımı *Koçlarıngüzünçiftleşmekiçinkoyunlarınarasınasalınması,buişinyapıldığımevsim. koçkatımıfırtınası *Koçkatımıgünlerindeçıkanfırtına. koçyiğit *Yakışıklı,gençvegürbüzdelikanlı. koçyumurtası *Kasaplıkhayvanlarınerkeklikbezleri. koçak *(erkekiçin)Yürekli,yiğit,kabadayı. *Eliaçık,cömert. koçaklama *Halkedebiyatındabiçimineolursaolsun,konusuyiğitlik,savaş,kahramanlıkolanveyabirkahramanı öven,kahramanlıkduygularınıcanlandıranşiir,yiğitleme. koçan *Marul,lâhanagibisebzelerdeyapraklarınçıktığısertgövde. *Mısırıntanelerinitaşıyan,üzeriyapraklasarılı,püsküllümeyvesi;mısırıntaneleriatıldıktansonrakalansert bölüm. *Defterbiçimindekimakbuzvebiletlerinzımbalıbölümükoparıldıktansonracildebağlıkalanparçası. *Tapusenedi. koçanbağlamak *(mısıriçin)koçanoluşmak. koçancı *Koçanişleriyleuğraşankimse. koçancılık *Koçancınınişi. koçbaşı *XV.yüzyılınsonunakadarkullanılan,kuşatılanbirşehrinveyakaleninsurvekapılarınıyıkmayayarayan, öntarafıkoçbaşınabenzeyenağırdirek. koçboynuzu *Üzerineipiliştirmeyeyarayan,ikikulaklıağaçveyametalçengel. koçkar *Dövüşiçinyetiştirilmişirikoç. koçlanma *Koçlanmakişi. koçlanmak *Gelişerekkoçdurumunagelmek. *Koçgibisertveatakdurumagelmek,yiğitlenmek. koçma *Koçmakişiveyadurumu. koçmak *Kucaklamak. *Cinselilişkidebulunmak. koçsama *Koçsamakişiveyadurumu. koçsamak *(dişikoyun)Koçistemek. koçu *Süslübirçeşitgezmearabası. *Direklerüzerine,yüksektekurulmuşzahireambarı. koçuşmak *Kucaklaşmak. kod *Bkz.kot. kodaman *İlerigelen,paraveyamakamsahibikimseleriçinalayyollusöylenir. kodamanlık *Kodamanolmadurumu. kodein *Afyondançıkarılanveöksürüğükesmeyeyarayanbiralkaloit. kodeks *İlâçlarınformüllerinigösterenresmîkitap." }, { "text": "kodes *Tutukevi,hapishane,karakol. kodesetıkmak *hapsesokmak. kodesiboylamak *tutukevinegirmek,hapsegirmek. kodifikasyon *Düzenleme. kodlama *Bkz.kotlama. kodlamak *Bkz.kotlamak. kodoş *Gizliveyasalolmayancinselilişkiöncesindearacılıkedenkimse,pezevenk. *Buanlamdakullanılansövgüsözü. kodoşluk *Kodoşolmadurumu. kof *Kuruyarakveyaçürüyerekiçiboşalmışolan. *Boş,değersiz,bilgisiz,yetkisiz(kimse). *Güçsüz,dermansız. kofçıkmak *birkimseninbilgisiz,değersiz,işeyaramazbiriolduğuanlaşılmak. kofa *Hasırotu,saz,kamış,kiliz. kofalık *Kofanınçokbulunduğuyer. kofana *Lüferbalığınınirisi. koflaşma *Koflaşmakişi. koflaşmak *Kof,değersizbirdurumagelmek. kofluk *Kofolmadurumu. *İçiboşyer. *Bilgisizlik,ahmaklık. *Güçsüzlük,dermansızlık. kofra *Binagirişlerindeelektrikşebekehattınısigortasistemiiledüzenleyenkutu. koful *Bitkihücreleriyaşlandıkçaplâzmalarındaoluşanveiçihücresuyuiledolubulunanboşluk. koğ *Kov. koğalamak *Kovalamak. koğalanmak *Kovalanmak. koğcu *Kovcu. koğculuk *Kovculuk. koğdurmak *Kovdurmak. koğma *Kovma. koğmak *Kovmak. koğulmak *Kovulmak. koğuş *Kışla,okul,tutukevi,hastahanegibikalabalıkyerlerde,içindebirçokkimseninyattığıveyabarındığıbüyük oda. *OsmanlıDevletindedevşirilençocuklaraacemiocağındaeğitimveöğretiminverildiği,birbiriniizleyen yedioda. Koh *\"Verembasili(mikrobu)\"anlamınagelenKohbasiliterimindegeçer. Kohbasili *Veremhastalığınayolaçanbirbasil(mikrop). kohenit *Göktaşlarındabulunandemir,nikelvekobaltkarbür. kohezyon *Bkz.yakınlıkderecesi. *Moleküllerarasındakiçekimkuvveti. kok *Madenkömürünündamıtılmasıylaeldeedilen,birleşimindekömürdençokdahaazorandauçucumadde bulunankatıyakıt,kokkömürü. kokkömürü *Kok. koka *İkiçeneklilerden,çiçekleriküçükvesarımtırak,zeytinebenzermeyvesikırmızırenkteolan,yapraklarından kokainçıkarılan,ençokPeru'dayetişenbirbitki(Erytrroxyloncoca). *Bubitkininyapraklarındançıkarılanmadde. kokain *Kokayapraklarındançıkarılanuyuşturucubiralkaloit. kokainci *Kokainüreten,içenveyasatankimse. kokainman *Kokainbağımlısıolankimse. kokainoman *Burnunakokainçekmeakışkanlıgıolan(kimse). kokainomani *Kokainbağımlısıolankimse. kokak *Kötü,piskokan. kokakağaç *Aylandız(Ailanthusglandulosa). kokarağaç *Uzakdoğudayetişen,piskokulu,büyükağaç(Ailantthus). kokarca *Etoburlardan,ortaboyda,kendinikorumakiçindüşmanınapisbirsıvıfışkırtan,inceuzunbirkürk hayvanı(Mustelaputorius). kokart *Askerşapkalarınatakılanverengiuluslaragöredeğişenişaret. *Bellibirtopluluğaözgüolanişaret. kokartlı *Kokardıolan(kimse). kokbit * \\343kokpit. koket *Yosma. koketlik *Koketolmadurumu. koketri *Sevimlilik,hoşluluk,süsdüşkünü. kokimbit *Hidratlıdoğaldemirsulfat. koklama *Koklamakişi. koklamak *Kokusunuduymakiçinbirşeyiburnunayaklaştırmakveyabiryerinhavasınıiçineçekmek,kokualmak. koklaşma *Koklaşmaişi. koklaşmak *Birbirinikoklamak. *Anlaşmak,birbirinisevmek. koklaştırma *Koklaştırmakişi. koklaştırmak *Koklaşmakişiniyaptırmak. koklatma *Koklatmakişi. koklatmak *Koklamakişiniyaptırmak. *Yararlandırmak,birazvermek. *(olumsuzbiçimiyle)Hiçvermemek. koklayış *Koklamakişiveyabiçimi. kokma *Kokmakişi. kokmak *Kokuçıkarmak. *Çürüyüpbozularakkötübirkokuçıkarmak,kokuşmak. *Olacağıylailgilibelirtilergöstermek,olacağıhissedilmek. *Koklamak. kokmuş *Çürüyüpbozularakkötükokan,kokuşuk. *Yerindenkımıldamayaüşenen,tembel,miskin. *Çokbilinen,değersiz,önemsizanlamındaküçümsemesözü. kokona *Hristiyankadınlarınaverilenad. *Süsünedüşkünkadın. kokonagibi *çoksüslüyaşlıkadınabenzerbiçimde. kokoreç *Şişesarılarakkordakızartılan,kekiklikuzubağırsağı. kokoreççi *Kokoreçyapanveyasatankimse. kokoreççilik *Kokoreççininişiveyamesleği. kokoroz *Mısır. *Sivriuçluuzunşey. *Çirkinkimse. kokorozlanma *Kokorozlanmakişiveyadurumu. kokorozlanmak *Gözkorkutmak,meydanokumak. kokot *Aşüfte. kokoz *Parasıolmayan,züğürt. kokozlanma *Kokozlanmakişi. kokozlanmak *Parasınıtüketmek,parasızkalmak. kokozluk *Parasız,züğürtolmadurumu. kokpit *Uçaklardauçakmürettebatınaayrılanveuçağınönkısmındabulunanyer. kokteyl *Türlüiçkilerkarıştırılarakyapılaniçki. *İçkilitoplantı. koku *Nesnelerdenyayılanküçücükzerrelerinburunzarıüzerindekiözelsinirlerdeuyandırdığıduygu. *Güzelkokmakiçinsürülenesans. *Belirti,işaret. kokualmaduyusu *Koklama. kokualmaorganı *Burun. kokucu *Kokuyapanveyasatan(kimse). kokulandırma *Kokulandırmakişi. *Özelbirkokuvermekiçinbirürünekokulubirmaddekatarakarıtmaişlemi. kokulandırmak *Özelbirkokukazandırmak. kokulanma *Kokulanmakişi. kokulanmak *Kokusürünmek. kokulu *Kokusuolan. *Güzelkokan. kokuluçayırotu *Buğdaygillerden,çayırlardayetişen,hayvanlariçiniyibiryemolanıtırlıbitki(Anthoxanthumodoratum). kokulukiraz * \\343idrisağacı. kokulusabun *Yapılırkeniçinekokumaddesikatılmışsabun. kokurdan *Kalkerlivekarstiközelliğiağırbasanyerlerdeçukurluklarıbol,engebeliarazi. kokusuçıkmak *(gizlitutulanbiriş)anlaşılmak. kokususinmek *(insanveyanesnede)birkokununetkisikalmak. kokusunu(veyakoku)almak(veyaduymak) *birnesneninkokusunualgılamak. *gizlitutulanbirşeyisezmek. kokusuz *Kokusuolmayan. kokuş *Kokmakişiveyabiçimi. kokuşma *Kokuşmakişi. kokuşmak *Çürüyüpbozularakkötübirkokuçıkarmak,kokmak,taaffünetmek. *(kişi,toplumvb.için)Bozularaközelliğiniyitirmek,tefessühetmek. *Koklaşmak. kokuşturma *Kokuşturmakişiveyadurumu. kokuşturmak *Kokuşmasınasebepolmak. kokuşuk *Kokuşmuş,bozulmuşolan,müteaffin. *Kokmuş. kokutma *Kokutmakişi. kokutmak *Hoşolmayanbirkokubırakmak. *Bozulupkokmasınasebepolmak,kokuşturmak. *Birişiuzatarakçıkmazasokmak. kol *İnsanvücudundaomuzbaşındanparmakuçlarınakadaruzananbölüm. *(koyun,dana,kuzuvb.için)Önayağınüstbölümü. *Giysininkolusaranbölümü. *Ağaçlardagövdedenayrılankalındal. *Makinelerdetutupçevirmeyeveyaçekmeyeyarayanağaçveyametalparça. *Bazıçalgılarınelletutulansapbölümü. *Birkoltukta,birdivandakoldayamayayarayanparça. *Birşeyinayrıldığıbölümlerdenherbiri,dal,kısım,branş. *Güvenliğisağlamakamacıyladolaşanpolis,jandarmaveyaaskertopluluğu,karakol,devriye. *İştakımı,ekip,grup. *Kanatkol. *Dizi,düzen. *Birhalatoluşturanbükülmüşlifdemetlerindenherbiri. kolakımı *Birelektrikakımınayololanbirdevrenin,ikinoktasıarasınaeklenenikincibirdevreüzerindekiakım. kolatmak *(bitkiiçin)gövdesindenayrılanbirdalbiryöneuzanmak. *çevreyeyayılmak,genişlemek,ulaşmak,uzanmak. kolbağı *Kadınbileziği. kolböreği *Yufkabölünmedenuzuncasarılaraktepsiyedöşenenbirbörektürü. koldeğirmeni *Bulgur,yarma,kahvegibitahıllarınöğütülmesindekullanılan,kolgücüileçalışantaşdeğirmen. koldemiri *Birkapıyıkapadıktansonra.dışarıdanaçılmamasıiçinarkasınavurulandemirdestek. kolgezmek *güvenlikamacıyladolaşmak. *(kötüdurumvedavranışlariçin)çokçaolmak. *dolaşmak. kolkanatolmak(veyagermek) *yardımetmek,korumak,himayeetmek. kolkapağı *Giysivegömlekkolununbileğiörtenbölümü. kolkemiği *Kolunomuzbaşındandirseğekadarolanbölümündekitekveuzunkemik,pazıkemiği. kolkola *Yanyanavekollarınıbirbirinegeçirerek. kolnizamı *Mangalarınyanyanadeğildearkaarkayayürümedurumu. kolsaati *Bileğetakılansaat. koluzatmak *yayılmak,ulaşmak. kolvermek *destekolmak. kolvurmak *dolaşmak. kola *Çamaşırkolalamaktakullanılanözelnişasta. *Kâğıtveyabezyapıştırmaktakullanılankaynatılmışnişastabulamacı. *Kolalama. kola *Kolagillerden,Afrika'nınsıcakbölgelerindeyetişenvekolaceviziadıylaanılan,çekirdeklerikahvedendaha" }, { "text": "uyarıcıolanbazıiçeceklerdevehekimliktekullanılanbirbitki(Colaacuminata). *Bubitkininyaprağındançıkarılankokulubirmaddeylekokulandırılanveiçineşeker,karbonatkatılarak yapılaniçecek. kolacevizi *Kolabitkisininçekirdeği. kolaçıkma *Kamudüzenininkorunmasıiçin,kollukkuvvetlerininbirşehirçevresindeatladolaşmaları. kolaçıkmak *Kamudüzenininkorunmasıiçin,kollukkuvvetleribirşehirçevresindeatladolaşmak. kolacı *Geçiminigiysilere,bazıörtü,çarşafgibişeylerekolayaparaksağlayankimse. *Buişlerinyapıldığıyer. kolacılık *Kolacınınişiveyamesleği. kolaçan *Herhangibiramaçlaçevreyidolaşıppekbellietmeksizingözdengeçirme. kolaçanetmek *çevredeolupbitenianlamakamacıyladolaşmak. *birşeyeöğrenmekamacıylakısacabakmak,gözatmak. kolagiller *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,büyükveküçükkolaağaçlarıgibibirçoktürüiçinealanbirbitki familyası. kolağası *Osmanlıordusunda,yüzbaşıilebinbaşıarasındayeralanrütbe. kolağzı *Giysikolununuçbölümü. kolâj *Kumaş,tahtagibimalzemelerleyapılan,kâğıtveyakartonayapıştırılanresimveyakompozisyon. kolalama *Kolalamakişi,kola. kolalamak *Sertveparlakolmasıiçingömlek,örtügibişeyleri,içindekolaeritilmişsuyabatırıpütülemek. kolalanma *Kolalanmakişi. kolalanmak *Kolalamakişiyapılmakveyakolalamakişinekonuolmak. kolalatma *Kolalatmaişi. kolalatmak *Kolalamakişiniyaptırmak. kolalayış *Kolalamakişiveyabiçimi. kolalı *İçindekolabulunan. *Kolalanmış. *Kolalanarakkullanılan. kolan *Hayvanınsemeriniveyaeyerinibağlamakiçingöğsündenaşırılaraksıkılanyassıkemer. *Dokuma,deri,kenevirgibimaddelerdenyapılanyassıveenlicebağ. *Yündenveyaipliktenyapılmış,üzeriişliincekuşak. kolanbalığı *Mersinbalığı(Acipensersturio). kolançekmek *kayığıkaradanhalatlaçekmek,yedekçiliketmek. kolanvurmak *salıncaktahızlanmakiçinayaktadurupvücududoğrultarakileriyeatılırcasınahareketetmek. *hayvanıneyerveyasemerinikolanabağlamak. kolancı *Kayığıkaradanhalatlaçekenkimse,yedekçi. kolancılık *Kolancıolmadurumuveyakolancınınişi. kolay *Sıkıntıçekmeden,yorulmadanyapılabilen,emeksiz,zahmetsiz,güçvezorkarşıtı. *Kolayca,sıkıntısızbirbiçimde,basit. *Kolaylık. kolaydeğil *elbette,tabiîki. kolaygele!(veyagelsin!) *birişyapmaktaolanlarasöyleneniyidileksözü. kolaykolay *(olumsuzcümlelerde)Kolaybiryoldan,kolayca. kolayca *Oldukçakolayolan. *(kola'yca)Kolaylıkla,sıkıntıçekmeden. kolaycacık *Çokkolay. *(kola'ycacık)Çokkolaybirbiçimde. kolaycı *Kolayakaçmaişiniyapan(kimse). kolaycılık *Kolaycınındavranışı. kolayda *Kolaybulunabiliryerde,elaltında. kolayıvar *çaresivar. kolayınabakmak(veyakolayınakaçmak) *birişiyapmakiçinkolayvekestirmeyoluseçmek. kolayınagelmek *birişinherhangibirbiçimdeyapılmasınıdahakolaybulmak. kolayınıaramak *birşeyiyapmak,çözmekiçingereklikolayvekestirmeyöntemiaraştırmak. kolayınıbulmak *kolaylıklayapabilmeyisağlamakveyayapmayolunubulmak. kolaylama *Kolaylamakişi. kolaylamak *Birişibitirmeküzereolmak,birişinsonunayaklaşmak. kolaylanma *Kolaylanmakişi. kolaylanmak *Birişsonunayaklaşmak,bitmeküzereolmak. kolaylaşma *Kolaylaşmakişi. kolaylaşmak *Kolaydurumagelmek. *(engelvegüçlükleriçin)Ortadankalkmak. kolaylaştırma *Kolaylaştırmakişi. kolaylaştırmak *Kolaybirdurumagetirmek,güçlükleriortadankaldırmak. *Birişisonunayaklaştırmak. kolaylık *Kolayolmadurumu. *İşlerinkolaycayapılmasınısağlayanşey,konfor. *Birişiyapabilmedurumuveyaimkânı. kolaylıkgöstermek *yapabilmeyolu,imkânısağlamak. kolaylıkla *Sıkıntıçekmeden,güçlüklereuğramadan,kolayca. kolbastı *Güreşteayağıkapılangüreşçinin,rakibininayağınıtutmasıylaortayaçıkangeçersizlikdurumu. kolbaşı *Herhangibirkolabaşkanlıkedenkimse,kolbaşkanı. *Ortaoyunundakolunbaşındaolanvekolaadınıverenoyunlarıdüzenleyen,yönetenkimse. kolbaşılık *Kolbaşıolmadurumuveyakolbaşınıngörevi. kolcu *Birşeyikorumakiçinbekleyenveyakolgezengörevli,muhafız. *Hizmetçilereçalışacakevbulankimse. kolculuk *Kolcuolmadurumuveyakolcununişi. kolçak *Yalnızbaşparmağıayrı,diğerdörtparmağıbirörülmüşyüneldiven. *İskemleninkolkonacakparçası. *Ceketveyagömlekkollarınınkirlenmesineengelolmakiçinbilektendirseğekadargeçirileneğretikolluk. *Kolageçirilenişaretlibağ,pazubent. *Zırhınkolageçirilenparçası. *Genelliklekoltuklarda,bazendesandalyelerdebulunankoldayamayayarayankısım. *Sadecekolundayanmasınısağlayacakçıkıntısıolansandalye. kolçaklısandalye *Birkişininoturmasınauygunolan,esastaşıyıcıkısımlarımasifmalzemedenyapılan,oturmayüzeyive arkalığıelâstikveyaelâstikolmayanmobilya. koldaş *İşarkadaşı. koldaşlık *İşarkadaşlığı. koledok *Ödkanalı. kolej *Öğretimprogramındayabancıbirdilöğretimineağırlıkverenlisedengiokul. *Bazımeslekokullarınaverilenad. kolejli *Kolejöğrencisi. koleksiyon *Öğrenme,yararsağlamaveyazevkamacıylabirarayagetirilmişveözelliklerinegöresınıflaraayrılmış nesnelerinbütünü. *Modaevleriningiyimdekiyenilikleritanıtmakiçindüzenlediğidefilelerdegösterilenmodellerinbütünü. koleksiyoncu *Koleksiyonyapmayameraklıkimse. koleksiyonculuk *Koleksiyoncununyaptığıiş. kolektif *Birçokkimseyiveyanesneyiiçinealan;birçokkişive nesneninbirarayagelmesisonucuolan. *Ortaklaşa. kolektifortaklık *Bütünortaklarınsorumluluğutamvesınırsızolanortaklık. kolektifşirket * \\343kollektifortaklık. kolektifleşme *Kolektifleştirmekişi. kolektifleşmek *Kolektifdurumagelmek. kolektifleştirme *Kolektifleştirmekişi. kolektifleştirmek *Ortaklaştırmak. kolektivist *Ortaklaşacı. kolektivizm *Ortaklaşacılık. kolektör *Elektrikdinamolarındahareketlibölümünüzerindekiiletkendevrelerdeoluşanakımıtoplayıptekbir devreyeverenaraç,toplaç. kolemanit *Hidratlıdoğalkalsiyumborat. kolera *Şiddetlisürgünvekusmalarlakendinigösteren,çokbulaşıcı,salgınveöldürücübirhastalık. koleralı *Kolerayatutulmuş. *Koleramikrobuolan. kolesterin *Kolesterol. kolesterol *Kandavebüyükölçüdeöddebulunan,besinlerlealınansterol. kolhoz *EskidönemlerdeRusya'daköylülerinortakolarakçalıştıklarıtarımişletmesi. koli *İçindetürlüeşyabulunanpostapaketi. kolibasil *Toprakta,insanvehayvanbağırsaklarında,bazensularda,sütte,yiyeceklerdebulunanveuygunbirortam buluncainsandahastalıkyapabilen,yuvarlakuçlu,çomakbiçimindebakteri. kolibri *Kolibrigillerden,Amerika'dayaşayan,çokrenkli,geriyedoğruuçmaözelliğiolan,uzungagalı,küçük göçmenkuş. kolibrigiller *Omurgalıhayvanlardan,kuşlarsınıfınagirenbirfamilya. kolik *Kalınbağırsakta,genelliklekarınboşluğundaaralıklıduyulangüçlüsancı. kolit *Kalınbağırsakiltihabı. kollama *Kollamakişi. kollamak *Olmasını,ortayaçıkmasınıbeklemek,gözetmek. *Gözönündetutmak,gözlemek. *Korumak,gözetmek. kollanma *Kollanmakişi. kollanmak *Kollamakişinekonuolmakveyakollamakişiyapılmak. kolları(veyakolvepaçaları)sıvamak *birişyapmayagüçlübirbiçimde,isteklehazırlanmak. kollarıkopmak *ağırbirşeytaşımaktanveyaçokişyapmaktanyorulmak. kollarınıaçmak *içtenliklekarşılamakveyakucaklamayahazırlanmak,sevgisinivedostluğunugöstermek. *korumak,yardımetmek. kollarınısallayasallayagelmek *hiçbirşeygetirmedengelmek. kollarınınarasınaalmak *kucaklamak. kollu *Koluolan. *Herhangibirbiçimdekoluolan. kolluk *Gömlekkollarınınucundakiiliklenenbölüm,manşet. *İşyaparkengiysiyikorumakiçinbilektendirseğekadarkolageçirilen,ekserikoyurenklibirkumaştan dikilmişparça. *Kollaratakılanvedikkatiçekmesiistenengörevlilerinkimliklerinigösteren şerit. kolluk *Güvenliğisağlamaklagörevlipolisveyajandarma,zabıta. kollukkuvveti *Güvenlikgüçlerininoluşturduğubirlik. kolodyum *Fotoğrafcamıyapımındavecerrahlıktakullanılan,alkolleeterkarışımıiçindesıvıdurumunagetirilen nitroselüloz. kolofan *Hidratlıdoğalkalsiyumsülfat. kolofan *Çamsakızınındamıtılmasıylaoluşan,saydam,sarırenklireçine. koloidal *Zamk,jelâtinyapısındaolan,koloitnitelikleritaşıyan. koloit *Jelâtinniteliğindeolanvesudadağılmışızarlardangeçmemeklebillûrsulardanayırtedilenmaddeleringenel adı. kolokyum *Bilimselbirsorunuincelemekveyasiyasî,ekonomik,diplomatiksorunlarıtartışmakiçinyapılanakademik toplantı,konuşu,bilimseltoplantı. *Doçentliksınavı. kolombiyum *Niyobyum. kolon *Sütun. *Katlardakidöşemeleribirbirlerinebağlayandüşeyboru. *Kalınbağırsağıngödendenöncekibölümü. koloni *Sömürge,müstemleke. *Göçmentopluluğuveyabutopluluğunyerleştiğiyer. *Birülkedebulunanküçükyabancıtopluluğu. *Birlikdurumdayaşayanaynıtürdenorganizmalarınoluşturduğutopluluk. kolonya *Hafifkokulutuvaletispirtosu. kolonyal *Sıcağıgeçirmeyeniçimantarlıbirtürşapkaiçinkullanılır. kolonyalama *Kolonyalamakişi. kolonyalamak *Kolonyaileişlemyapmak,kolanyasürmek. kolonyalanma *Kolonyalanmakişi. kolonyalanmak *Kolonyasürmekveyasürünmek. kolonyalı *Kolonyalanmış,kolonyasürmüş. kolonyalist *Sömürgeci. kolordu *Değişiksayıdatümenvesavaşdestekbirliklerindenkurulubüyükbirlik. koloridye *Kolyozbalığınınküçüğü. kolorimetre *Renkölçer. kolorimetri *Renkölçme. kolostrum *Gebekadınınveyamemelihayvanlarınmemesalgısı. kolsuayaklılar" }, { "text": "*Erginkengenelliklebiryeretutunarakyaşayanvegövdeleriikiçenetlikabukiçindeolandenizhayvanları. kolsuz *Koluolmayan. *(giysiiçin)Kolgeçirilmemişolan. koltuğagirme *Düğünsırasındagelinindamadınkolunagirmesinisağlamamerasimi. koltuğagirmek *evlenmek. koltuğudoldurmak *aldığıgörevitamolarakbaşarabilecekyetenektebulunmak. koltuğunagirmek(veyakoltuğununaltınasığınmak) *birininkoruyuculuğunasığınmak. koltuk *Omuzbaşınınaltında,kolungövdeilebirleştiğiyer. *Koldayayacakyerleriolangenişverahatsandalye. *Eskidüğünlerdegüveylegelininkonuklararasındankolkolageçmeleritöreni. *(yapıcılıkta)Yandestek. *Demirlediktensonragemiyiiskeleye,rıhtımaveyabaşkabirgemiyebağlayanip. *Koltuklamaveyakoltuklanma. *Kayırma,destek. *Kenar,tenhayer. *Yüksekmevki,makam. *Genelev. *Mısırvebuğdayfidesininyanlarındançıkanfilizler. koltukaltı *Kolunomuzlabirleştiğiyerinaltındakiçukurluk. *Kayırma. koltukbaşı *Otomobillerdekoltuğunsırtbölümünetakılmışanîdarbelerdeboyunveyabaşınzarargörmesiniönleyen başlık. koltukdeğneği *Ayakvebacaklarısakatolanlarınyürürkenkoltuklarıyladayandıklarıuzundeğnek. *Başkalarıncasağlananyardım. koltukdüşkünü *Mesleğinden,yaptığıiştençokoturduğumakamıgözetenkimse. koltukgözü *Sürgünvegençdallarınyapraksaplarınınkoltuğundabulunantomurcuk. koltukkapısı *Evlerdebüyükkapıdanbaşkaküçükhizmetkapısı. koltukkavgası *Kişilerarasındageçen,birmakamaoturmamücadelesi. koltukmeyhanesi *İşleksemtlerde,yolüzerindebulunan,azmezeyleayaküstüiçkiiçilenucuzmeyhane. koltukvermek *yüzünekarşıövmek,pohpohlamak. koltukçu *Koltukyapanveyasatankimse. *Eskieveşyasıalıpsatankimse. *Koltukmeyhanesiişleten. *Koltuğunaltınaelbisevehalıatıpsokaksokakdolaştıraraksatankimse. *Yüzekarşıövmeyihuyedinme. *Düğünlerdeevdüzenlenmesineyardımedipgelinledamadadestekolankimse. koltukçuluk *Koltukyapmavesatmaişi. *Yüzekarşıövmeyihuyedinme. koltuklama *Koltuklamakişi. *Yaranmakiçinbirinesöylenenövücüsöz,kompliman. koltuklamak *Koltuğualtınaalmak. *Koltuğagirmek. *Kıvançverecekbiçimdeövmek,koltuklarınıkabartacaksözlersöylemek,pohpohlamak. koltuklanma *Koltuklanmakişi. koltuklanmak *Övücüsözlerlekoltuklarıkabartılmak,pohpohlanmak. koltuklarıkabarmak *kendineveyayakınlarınayapılanövgüdenkıvançduymak. koltuklu *Koldayayacakyeriolan. koltukluk *Terden,giysininlekelenmemesiiçinkoltukaltınaiçtendikilenparça,subra. *Koltukyapmayavekaplamayaelverişliolan(kumaş). koltuktaolmak *baskasınınkonuğuolupkendimasrafetmemek. kolukanadıkırılmak *birşeyyapamayacakdurumagelmek,çaresizkalmak. koluuzun *Gücüyeter,sözügeçer. kolunagirmek *kolunubirininkoltuğu altındangeçirmek. kolunakuvvet *işyapanbirkimseye,isteklendirmek,coşturmakiçinsöylenir. kolundaaltınbileziğiolmak *kazançsağlayanbirmesleği,zanaatıolmak. kolye *Gerdanlık. kolyoz *Uskumrugillerden,uzunluğu30-35cmolan,AkdenizveKaradeniz'deyaşayanbirbalıktürü(Scomber colias). kolza *Turpgillerden,yağlıtohumlumevsimlikbitki;tohumlarındaneldeedilenyağ,yapaykauçukyapımında kullanılır(Brassicanapus). kom *Ağıl,davarağılı. *Yaylaevi. *Birkimseyeaitküçükyerleşimyeri,koy,çiftlik. koma *Bazıhastalıklarsırasındagörülenanlama,duymavehareketinbüsbütünveyaazçokkaybolmasıylabeliren derindalgınlıkdurumu. koma *EskiYunanlılarda,eşitolmayanikisesarasındakulaklaseçilebilecek enküçükaralık. komadançıkmak *komayagirenhastabudurumdankurtulmak,ölümdendönmek. komak *Bkz.koymak. komalık *Komadurumunagelmiş. komalıketmek *döverekkıpırdamayacakdurumagetirmek. *çoksinirlendirmek. komalıkolmak *çokyorulmak. komandit *Birkomanditşirketsermayesininbirveyabirçokortaktarafındansağlananbölümü. komanditortaklık *Alacaklılarakarşı,enazbirsınırlı,birdesınırsızsorumluortağıbulunmasıgereken,tüzelkişiliğiolan ortaklık. komandit şirket *Bkz.komanditortaklık. komandite *Komanditşirkettesınırsızsorumluolanortak. komanditer *Komanditşirketteancakkendikoyduğuparakadarsorumluolanortak. komando *Baskın,sabotajgibiözelgörevleryapan,azsayıdaaskerdenkurulubirlik. *Komandobirliğindegörevliasker. *Vurucukuvvet. komandoer *Askerliğinikomandoolarakyapaner. komar *KuzeyAnadoludağlarındayetişen,3-5mboyunda,kışınyapraklarınıdökmeyen,irivemorçiçekleriolan birağaççık(hododendronponticum). komayagirmek *duyma,anlamavehareketkabiliyetlerinikaybederekyarıölüdurumagelmek,kendindengeçmek. *kendindengeçecekkadarsinirlenmek,şaşırmak,üzülmek. kombi *Isıtmadakullanılanyakıtıdüzenliveayarlıyakanaraç. kombina *Birkaçsanayikurumununtekyönetimdebirleşmesi. kombinezon *Birişibaşarıyaulaştırmakiçinalınanönlemler,düzenleme. *Kadınlarıngiydiklerikısavekolsuziççamaşırı. kombiyum *Dışodunilekabukarasındabulunan,ağacınyaşamasınıvebüyümesinisağlayanbölüm. komedi *Güldürü. *Yalanveyapmacıksözveyadavranış. *Gülmeyesebepolanolayveyaolaylar. komediyazarı *Dahaçokkomeditüründeeserverenkimse. komedya *Komedi. komedyacı *Komedyen. komedyen *Güldürülerdeoynayanoyuncu. *Sözleri,davranışlarıyalanveyapmacıkolan(kimse). komi *Otelvb.yerlerdeayakişlerinebakankimse. *Lokantalardagarsonyamağı. komik *Gülmeduygusuuyandıran,güldürücü,gülünç. *Güldürülerdeoynayanoyuncu. komikleşme *Gülünçleşme. komikleşmek *Gülünçleşmek. komiklik *Komikolmadurumu. *Güldürücüdavranış. *Gülünçdurum. komiser *Güvenlikteşkilâtınınmeslekaşamalarıiçindeyeralan,enazliseöğrenimigörmüşveyapolisokullarının ortaveyüksekbölümlerinibitirmiş,üniformalıveyasivilmemur. *Ortaklıklarıvetoplantılarıhükûmetadınadenetlemeklegörevlikimse. komiserlik *Komiserolmadurumu. *Komiserinmakamı. komisyon *Altkurul,encümen,komite. *Biriştearacılıkyapankimseyebırakılanyüzdelik,simsariye. komisyoncu *Komisyonişleriyapankimse,simsar. komisyonculuk *Komisyoncununyaptığıiş,simsarlık. komita *Siyasîbiramacaulaşmakiçinsilâhkullanangizlitopluluk. komitacı *Siyasîbiramacaulaşmakiçinsilâhlımücadeleyapangizlitoplulukveyaörgütebağlıkimse. komitacılık *Komitacıolmadurumu. *Komitacıyavergidavranış. komite *Altkurul,encümen,komisyon. komodin *Karyolanınyanıbaşınakonulanüstümasabiçimindekiküçükdolap,komot. komodor *Amiralyetkisiylegörevlidenizsubayı. *Birkuruluşabağlıyolcugemilerinineneskikaptanı. komot *Komodin. kompaktdisk *Yoğunteker. kompartıman *Yolcutrenlerindevagonlarınbölmelerleayrılmışbölümlerindenherbiri. kompas *Küçükuzunlukları,çaplarıvekalınlıklarıdoğruolarakölçmeyeyarayanbirölçüaracı. kompetan *Uzman,yetkili. kompetitif *Tekabetçi. kompilâsyon *Derleyiptoparlama;dermeçatmayapılaniş. komple *Dolu. *Eksiksiz,gerekliherşeyitamamolan,tam. *Aynımadde,kumaşvb.denyapılmışolan. *Üstünniteliklerikendindetoplayan,mükemmel. komplekilit *Birmobilyanınsadecebirçekmeceveyakapağınatakılan,kilitlendiğizamanmobilyanınbütünkapakve çekmecelerinikilitleyebilenözel birkilitçeşidi. kompleks *Hemenkavranamayan,çözümügüçolan,karmaşık. *Karmaşıklık,karmaşa. *Aynıekonomiketkinliğeaçıksanayinintesislerbütünü. *Karmaşık. *Karmaşa,ruhkarmaşası. kompleksli *Kompleksiolan. komplikasyon *Karışıklık. *Yanetki. komplike *Öğelerininveyagerekliişlemlerinsayısınınçokluğu,çeşitliliğiyüzündenanlaşılması,yapılmasıgüçolan, (şey),karışık. kompliman *Gönülokşayıcısöz,ilgi,göstericisöz. *Koltuklama. komplo *Birkimseye,birkuruluşakarşıtopluolarakalınangizlikarar,gizlidüzen. *Toplucavegizliceyürütülenherhangibirplân. *Tuzak. komplohazırlamak *birkimseninaleyhineçalışmak,onunkötüdurumadüşmesinisağlamak. komplokurmak *birkimseyekarşıgizlice,topluolarakzararvericikararalmak,tuzakkurmak. komplocu *Komplokurankimse. komposto *Hoşaf. *Bitkiartıklarındanyapılangübre. kompostoluk *Kompostoveyameyvedağıtımıyapmakiçinkullanılan,genellikleyüksekayaklıtabak. *Kompostoyapmayaelverişliolan(meyve). kompoze *\"Öğelerinibirleştirmek,bütünleştirmek,yenidenoluşturmak\"anlamındakompozeetmeksözündegeçer. kompozisyon *Ayrıayrıparçalarıbirarayagetirerekbirbütünoluşturmabiçimiveişi. *Öğrencilereduyguvetasarımlarınısırayakoyupaçık,etkilibirbiçimdeanlatmalarınıöğretmekamacını güdenders,budersleilgiliyazılıçalışma,tahrir,kitabet. kompozitör *Besteci. komprador *Aracı. *UzakDoğuülkelerindeyabancıortaklıklarhesabınaişsözleşmesiyapanyerliaracı. kompres *Yaralarınbakımındaveyabaşkabirmaksatlakullanılan,birkaçkatkatlanmışbez. kompresör *Birakışkanıveyagazı,gerekenbasıncagöresıkıştırmayayarayanalet,sıkmaç. *Yolyapımında,dökülençakılları,kumlarıbastırıpsıkıştırmakiçinkullanılanağırsilindirliaraç. komprime *Çoğukezyassıveyasilindirbiçimindekatıilâç,hap. *Birkonuylailgiliolarakderinliğiolmayankalıplaşmışbilgi. kompüter *Bilgisayar. komşu *Konutlarıyakınolankimselerinbirbirinegörealdıklarıad. *Sınırortaklığıbulunan,mücavir. komşuaçı *Tepelerivebirerkenarlarıortakolanikiaçıdanherbiri. komşuhatırı *Komşulararasındagözetilensaygı. komşukapısı *Pekyakınsayılanyer. komşukapısınaçevirmek *yakınolmadığıvesıksıkuğranılmasıgerekmediğihâldebiryereçoksıkgitmek. komşukomşununkülüne(veyatütününe)muhtaçtır *komşularbirbirlerineenküçükşeyiçinbilemuhtaçtırlar. komşudapişer,bizededüşer *insanların,çevresindekilerinkazancındanyararlanmaumudunuanlatır. komşuluk *Komşuolmadurumu. *Komşularlaolanilişki. komşuluketmek(veyayapmak) *komşulararasındailişkikurmak,görüşmek." }, { "text": "komşununtavuğukomşuyakaz(karısıkız)görünür *başkabirkimseninmalıbizeolduğundandahadeğerligörünür. komut *Askerlere,izcilere,öğrencilerejimnastikçalışmalarındaveyabirtörensırasındabirdurumdanbaşkabir durmageçmeleriiçinverilenbuyruk,emir. komutvermek *herhangibirdavranış,hareketvb.içinbuyruktabulunmak. komuta *Askerîbirliğiveonunlailgiliişleriyönetmegörevi,kumanda. komutaetmek *(askerlikte)yönetmek,kumandaetmek. komutan *Biraskertopluluğununbaşı,kumandan. komutanlık *Komutanıngöreviveyamakamı,kumandanlık. komünikasyon *İletişim,haberleşme. komünist *Komünizmyanlısı. komünistlik *Komünizm. komünizm *Bütünmallarınortaklaşakullanıldığıveözelmülkiyetinolmadığıtoplumdüzeni. *Böylebirdüzeninkurulmasınıamaçlayansiyasî,ekonomikvetoplumsalöğreti. komütatör *Birelektrikakımınınyönünüdeğiştirmeyeyarayanaraç,anahtar,çevirici. konagöçe *Durakalka. *Yolculuktakonaklayarak,geziyezamanzamanaravererek. konak *Büyükvegösterişliev. *Hükûmetişleriningörüldüğüyapı. *Arabaveyahayvanlabirgündealınanyol. *Yolculuktageceyigeçirmekiçininilen,konaklanılanyer. *Konakçı. *Misafir. konak *Kundakçocuklarınınbaşlarındagörülenkepektabakası. *Gözdeoluşanincetabaka. konakgibi *büyükvegösterişli(ev). konakyavrusu *Konağıandıranev. konakçı *Topluolarakyapılanyolculuktakonakyerisağlamaklagörevlikimse. *Sefereçıkanaskerlerinönündengidipkonakyerisağlamaklagörevlisubay. *Asalağınergininiveyagelişimevrelerindenherhangibirinitaşıyancanlı,konak. konaklama *Konaklamakişi. konaklamak *Yolculuksırasındabiryerdekalıpgeceyigeçirmek. konaklık *Konakolmayauygunyer. *Konakkadaralınanyol. konalga *Göçebeveyolcularınyolculukveyagöç sırasındakonakladıklarısuluveotluyer,konakyeri. konargöçer *Göçebebirhayatsüren,süreklibiryereyerleşmeyen(aşiret,obavb.). konca *Bkz.gonca. koncolos *karakoncolossözündegeçer. konç *Ayağagiyilenşeylerdeayakbileğindenbaldıradoğruolanbölüm. konçerto *Birlikteçalınmaküzerebirçalgıveorkestraiçinbestelenmişmüzikeseri. konçina *Oyunkâğıtlarındaikilidenaltılıyakadarolankâğıtlar. konçlu *Koncuolan. konçsuz *Koncuolmayanveyakoncukısaolan. kondansatör *İçindeakımsızelektrikyükübiriktirilencihaz,yoğunlaç. kondenseleşme *Yapayreçinelerinoluşumunuvedeğişiminisağlayankimyasaltepkime. kondisyon *\"Şart,durum\"anlamlarındabazıterimlerdekullanılır. *Fizikselveruhsalbakımdanbirsporcunundurumu. *Erk. kondisyonaleti *Vücutsağlığınıkorumakvegeliştirmekiçinkullanılankondisyonbisikleti,koşubandı,kürekgibiaraç. kondisyonbisikleti *Vücutsağlığınıkorumakvegeliştirmekamacıylasabit,tekerleksiz,üzerinde,pedallarındirençderecesini ayarlayanbirmekanizmanınbulunduğuaraç. kondom *Kaput,prezervatif. kondurma *Kondurmakişi. kondurmak *Konmakişiniyaptırmak. *Gelişigüzeltakmak,iliştirmek. *Üzerineyormak. *Birdenyapıvermekveyasöyleyivermek. kondüit *Sahneyeçıkmasırasıgelenkişileriuyarmaklagörevlikimse. kondüktör *Yolcutrenlerindebiletleridenetleyenvevagonişlerinebakangörevli. kondüktörlük *Kondüktörolmadurumuveyakondüktörüngörevi. konektör *(demiryollarında)Frenkumandakollarınıdingilinüzerinebağlayanveherikiucundakumandakolunun girmesineuygundeliğibulunanparçaveyadüzen. konfederasyon *Devletlerbirliği. *Çeşitliortaklıkların,dahaçoksendikalarınkümeleşmesi. konfederatif *Konfederasyonlailgiliolan. konfedere *Birleşmişdevletlerin,topluluklarınherbiri. konfeksiyon *Hazırgiyimeşyası. *Hazırgiyimeşyasıdikensanayikolu. konfeksiyonmağazası *Giyimevi. konfeksiyoncu *Konfeksiyonişleriyleuğraşankimse. konfeksiyonculuk *Hazırgiyimeşyasıyapmaveyasatmaişi. konferans *Dinleyicilerebilim,sanat,edebiyatgibibirkonudabilgivermekiçinyapılankonuşma. *Milletlerarasıbirsorununçözülmesiiçinyapılantoplantı. konferansçekmek *karşısındakinibıktıracakbirbiçimdeuzunveyaöğütverircesinekonuşmak. konferansvermek *herhangibirkonudabilgiverecekbiçimdekonuşmayapmak. konferansçı *Konferansverenkimse,konuşmacı,hatip. konferansçılık *Konferansvermeişi. konfeti *Düğün,balogibieğlencelerdeserpilen,küçükyuvarlakpulbiçimindekesilmişrenklikâğıtparçaları. konfor *Günlükhayatıkolaylaştıranmaddîrahatlık. konforlu *Konforuolan. konformizm *Bkz.uymacılık. konforsuz *Konforuolmayan. konforsuzluk *Konforsuzolmadurumu. konglomera *Yığışım. Kongolu *Kongohalkındanolan(kimse). kongövde *Palmiyelerdeolduğugibi,üzerindeyaprakkalıntıları,izleribulunandalsız,budaksızgövde. kongövdeli *Gövdesikongövdeolan(bitki). kongre *Çeşitliülkelerdenyöneticilerin,elçilerin,delegelerinkatılmasıylayapılantoplantı. *Birkuruluşun,temelsorunlarıkonuşmaküzerebellisürelerleyaptığıgeneltoplantı,kurultay. *AmerikaBirleşikDevletlerindeTemsilcilerMeclisiileSenatonunbiraradaikenaldıklarıad. koni *Durağanbirnoktadangeçenvekapalıbireğriyedayanarakhareketedenbirdoğrununçizdiğiyüzey, mahrut. *Buyüzeylesınırlıkatıcisim. *Konibiçimindeolan. *Çemberselbölgeüzerindekihernoktanınçemberdüzlemidışındakibirnoktailebirleşimindenoluşan geometrikcisim. konik *Konibiçimindeolanveyakoniileilgiliolan,mahrutî. *Tabanıdairebiçimindeolanbirkonininbirdüzlemlearakesiti. koniklik *Konikolmadurumu. konişmento *Bkz.konşimento. konjonktür *Birülkeninekonomikhayatınınyükselmevealçalmayönündegösterdiğiinişliçıkışlı,dalgalıhareketlerin bütünü. *Hertürlühâlinveşartlarınortayaçıkardığıdurum. konkasör *(yapıcılıkta)Yol,yapıvb.yapımındakullanılacakçakılveyataşlarıeldeetmekiçin,büyükkayalarıkırıp ufalamayayarayanmakine,kırmamakinesi. konkav *İçbükey,obruk,mukaar. konken *Birçeşitiskambiloyunu. konkordato *Batıkdurumundaalacaklıların,alacaklarınıbellibirplânagörealmalarıiçinaralarındayaptıklarısözleşme, iflâsanlaşması. *Papalıkmakamıylabaşkahükûmetlerarasındayapılananlaşma. konkre *Somut,müşahhas. konkret * \\343Konkre. konkur *Yarış,yarışma. konkurhipik *Yalnızsporamacıylayapılanatyarışı. konma *Konmakişi. konmak *(kuş,kelebek,uçak,tozvb).Biryereinmek. *Yolculuktageceyigeçirmekiçinbiryerdekalmak,konukolmak. *Kısabirsüreiçinbiryereyerleşmek,biryeriyurtedinmek. *Birşeyiemeksizedinmek. konmak *Koymakişiyapılmak. konnektörpensi *Birdenfazlakablonunbirbirinetutturulmasınısağlayanaraç. konsa *Taşlık,katı. konsantrasyon *Birsıvıiçindekisuveyasıvımiktarıazalarakkoyulaşma,derişme,yoğunlaşma. *Bkz.dikkattoplaşımı. konsantre *Yoğunlaştırılmış,yoğun. *Derişik. konsantreetmek(veyaolmak) *düşünceyi,duyguyu,gücübirnoktadatoplamak. *bilenmek. konsensüs *Uzlaşma,mutabakat. konsept *Kavram. konseptüalizm *Kavramacılık. konser *Sanatçılarınmüzikeserlerinibirtopluluğaçalmasıveyasöylemesi. *Sürekligürültü. konservemek *dinleyicilere,müzikeserleriniçalmakveyasöylemek. konserto *Bkz.konçerto. konservatör *Tutucu,muhafazakâr. konservatuvar *Müzik,tiyatrovebaleöğretimininyapıldığıokul. konserve *(yiyecekiçin)Isıilesterilizeedilerekuzunzamansaklanabilecekbiçimdekutulanan. *Buyollahazırlanmışyiyecek. konservecilik *Konserveyapmaveyasatmakişi. konsey *Yönetimgöreviyüklenmişkimselerdenoluşmuş,topluluk. *Bazısorunlarıgörüşüptartışmakiçintoplananmeclis. konsol *Duvarkenarınayerleştirilen,üstüneaynavebaşkasüseşyasıkonulan,çekmeceli,yüksekmobilya. *Yalnızbiryanındakidayanaktarafındantaşınan,diğerbölümleriboşluktaolanyatayyapıöğesi. konsolsaati *Konsolgibidüzyerlereoturtulacakbiçimdeyapılmışsaat. konsolidasyon *Kısavadelibirdevletborcununyerineuzunvadelibirborcunalması,tahkim. konsolide *Vadesiuzatılan(borç),pekiştirilmiş. konsolidebütçe *Desteklibütçe. konsolit *Vadesibelliolmayanveyalnızcafaiziödenendevlettahvili. *Birtüriskambiloyunu. konsolitçi *Tahvil,hissesenedivb.şeylerialıpsatankimse. konsolos *Yabancıülkelerde,oradabulunanyurttaşlarınınhaklarınıkoruyan,bağlıbulunduğuhükûmetesiyasalve ticarîbilgileriverendışişlerigörevlisi,şehbender. konsoloshane *Konsoloslukişleriningörüldüğüdaire,konsolosluk. konsolosluk *Konsolosolmadurumu. *Konsolosunmakamıveyagörevi,şehbenderlik. *Buişingörüldüğüdaire,konsoloshane. konsomasyon *Gazino,bargibieğlenceyerlerindeyenilipiçilenşey. *Böyleşeyleriyiyipiçme. konsomatris *Gazino,bargibieğlenceyerlerinde,müşteriilebirlikteyiyipiçerekçalıştığıyerekazançsağlayankadın. konsomatrislik *Konsomatrisolmadurumu. konson *Ünsüz. konsonant *Ünsüz. konsorsiyum *Uluslararasıkuruluşlarınvebazıhükûmetleriniktisadîvemalîyardımlarıyürütmeküzereoluşturdukları yardımkuruluveşirketlerbirliği. *Köprü,yol,barajvb.büyükprojeleringerçekleştirilebilmesiiçinbirdenfazla şirketinbirarayagelmesi. konstrüksiyon *Yapma,yapım. konstrüktivizm *Kurmacılık. konsulto *Konsültasyon. konsül *Roma'daheryılseçilenikidevletbaşkanındanherbiri. *1799'dan1804'ekadarFransa'dabirliktegörevalanüçdevletbaşkanındanherbiri. konsültasyon *Birhastalığabirkaçhekiminteşhiskoymasıişi,konsulto. konsültasyonyapmak *birkaçhekimbirhastalığateşhiskoymakiçinbirarayagelmek. konşimento *Taşınmakiçingemiyeteslimedilenbirmalakarşılıkolarakverilenalındı. kont *Romaimparatorunundanışmanolarakseçtiğikimse. *Derebeylikdüzenindederebeyi. *Batıtoplumundadördüncüderecedebirsoylulukunvanı." }, { "text": "kontgibi *şıkgiyinmiş(adam). kontgibiyaşamak *bollukiçindeyaşamak. kontak *Karşıtelektriktaşıyanikimaddeninbirbirinedokunması,temas. *Bağlantı,ilgi. *Ruhsağlığıyerindeolmayan,dengesiz. kontakaçmak *birtaşıtınmotorunuçalıştırmakiçinkontakanahtarınıçevirerekelektrikdevresiniaçmak. kontakanahtarı *Birtaşıtınmotorunuçalıştırmakiçinkullanılananahtar. kontakatmak *elektrikdonanımındakarşıuçlarınbirbirinedokunmasıylaelektrikakımıkesilmek. *dengeyikaybetmek,sinirlenipolağandışıdavranmak. kontakkapama *Bkz.kontakkapatmak. kontakkapatmak *birtaşıtınçalışanmotorunudurdurmakiçinkontakanahtarınıçevirerekelektrikdevresinikapamak. *birolayıprotestoetmekiçinsürücülertrafiğeçıkmamak,taşıtlarıylatrafiğiengellemekveyabirsüre bulunduğuyerdekalıpmotorudurdurmak. kontakkurmak *(biriyleveyabirolayla)bağlantısağlamak. kontaklens *Gözünsaydamtabakasınınüzerinedoğrudanuygulanan,görmeyidüzeltici mercek. kontakyapmak *karşıtelektriktaşıyanikimaddebirbirinedokunmak. kontekst *(birmetiniçinde)Sözüngelişi,sözünönüarkası,bağlam. *Olaylar,durumlar,ilişkilerörgüsü,bütünlük,bağlam. kontenjan *Biryükümlülükveyayararlanmaişinde,oişinkapsamınagirenlerinoluşturduğubelirlisayıdakitopluluk. *Birmalın,alımsatımveyadağıtımişinde,ilgililerinherbirinedüşenpayoranı. *Birkuruluşunveyabirkimseninseçipalmaktayararlanabileceğiölçü,sayı. kontenjansistemi *Dışarıdanyurdagetirilecekmallarıntürveniceliklerinisınırlandıranyöntem. kontes *Kontunkarısınıntaşıdığıunvan. konteyner *Çeşitlieşyalarıtaşımakiçinuluslararasıstandartlaragöreyapılmışbüyüksandık. kontluk *Kontunvanınahakkazandıranyurtluk. kontör *Konuşumluk. kontra *Karşıt,karşı,aksi. *Kontrplâk. kontragitmek *birinezıtgitmek. kontramizana *Dörtdirekligemilerdeenarkadakidirek. kontralto *Kadınseslerininenkalını. *Sesiböyleolansanatçı,alto. kontrasomun *Kapıtokmağınıtersdöndürensomun. kontrast *Karşıt,aykırı,zıt. *Karşıtlık,aykırılık,zıtlık. kontrat *Sözleşme. kontratyapmak *sözleşmeyapmak. kontratabla *(marangozlukta)Ağacınçalışmaoranınıazaltmakvezararsızdurumagetirmekiçinçaprazyapıştırma yöntemiilehazırlanantabla. *Ağaçmalzemeninbiçimdeğiştirmesiniönlemekiçinkörağacınikiyüzüne,elyafyönlerikörağacaçapraz veya45°eğik,aynıkalınlıktaastarkaplamaveyüzkaplamayapıştırılarakeldeedilentabla. kontratak *Karşıakın,karşısaldırı. kontratlı *Sözleşmeli. kontratsız *Sözleşmesiz. kontrbas *Kemantüründen,enkalınsesliyaylıçalgı. *Kontrbasçalankimse,kontrbasçı. kontrbasçı *Kontrbasçalansanatçı. kontrfile *Kesimhayvanlarında,belkemiğindekidikensiçıkıntınınikiyanındabulunanetdilimi. kontrgerillâ *Gerillâgüçlerinekarşıoluşturulmuşgüç. kontrol *Birişindoğruveusulüneuygunolarakyapılıpyapılmadığınıinceleme,denetim,denetleme. *Bir şeyingerçeğeveaslınauygunluğunabakma. *Yoklama,arama. *Denetçi,kontrolör. kontrolaltınaalmak *hastalığıdurdurmak. *yangınısöndürmek. kontroletmek *denetlemek. *yoklamak,gözdengeçirmek. kontrolkalemi *Herhangibirelektrikdevresininaçıkveyakapalıolduğunuiçineyerleştirilmişküçükbirlâmbanınyanıp sönmesiylegösteren,ucutornavidalı,kalembiçimindearaç. kontrolkulesi *(havaalanında)Havatrafikkontrolüişlerininyönetilmesiiçinyapılmış,çevreniniyicegöründüğüoldukça yüksekkule. kontrolsaati *Bekçilerinbelirliyerlerdengeçişzamanlarınıbelirleyenalet. kontrolcü *Kontrolyapan,denetçi,kontrolör. kontrolör *Denetçi. kontrolörlük *Denetçilik. kontrpiye *Sporcununyanılmahareketi. kontrpiyedekalmak *futboldakalecininterstarafagitmesiveyahamleyapması. kontrplâk *Telleribirbirinetersgelecekbiçimdeenazüçkaplamanınüstüstetutkallanmasındanoluşan,ince,esnek vedayanıklıtahta. kontrpuan *Çeşitlimelodileribirbirineuydurmasanatı. kontur *(resimde)Çevreçizgisi,nesneyibelirgingösterençizgi. kontuvar *Birmemleketin,yabancıbirmemlekettekiticaretacentası. konu *Konuşmada,yazıda,eserdeelealınandüşünce,olayveyadurum,mevzu. *Üzerindekonuşulanşey,bahis. konukomşu *Bütünkomşular,birbirineyakınyerdeoturankimseler. konumankeni *Geçmişbirolayıngelişmesinivesonucunuaynıbiçimdeyansıtmaküzerecanlandırankimse. konuğuolmak *birinekonukolarakgidipkalmak. konuk *Biryereveyabirininevinekısabirsürekalmakiçingelenkimse,misafir,mihman. *Konakçıyagöreasalak. konuketmek *birinievindebirsüreağırlamak. konukevi *Resmîveyaözelkuruluşlarınkendigörevlilerininyararlanmasıiçinyaptırdığıkonut,misafirhane. konukgelmek *biryereveyabirininevinekısabirsürekalmakiçingelmek. konukköşesi *Konuklarınoturmasıiçinhazırlanmışözelyer,yiğitbucağı. konukolmak *biryerdekısabirsüreağırlanmak. konuksanatçı *Asılprogramdaolmayan,programdışıetkinliğekatılansanatçı. konukçu *Yabancıkonuklarınyanınaverilen,onlarıgezdiren,onlarlailgilenenkılavuzveyaarkadaş,mihmandar. konukçuluk *Konukçununişi,mihmandarlık. konuklama *Konuklamakişi. konuklamak *Konukalmak. *Yemeğeçağırmak. konukluk *Konukolmadurumu,misafirlik. konuksever *Konuklarınaiyidavranan,onlarıiyiağırlayanvekendisinekonukgelmesindenhoşlanan,misafirperver, mükrim. konukseverlik *Konukseverolmadurumu,misafirperverlik. konulma *Konulmakişi. konulmak *Koymakveyakonmakişiyapılmak. konulu *Konusuolan,mevzulu. konum *Birkimseninveyabirşeyinbiryerdekidurumuveyaduruşbiçimi,pozisyon. *Durum,yer,vaziyet,pozisyon. *Yeryüzündebirnoktanın,enlemveboylamlarınyardımıylabulunanyeri. *Birşehrinuzakveyakınçevresiylehertürlüilişkisinisağlayanveşehringelişmesinietkileyencoğrafî şartlarınınbütünü. konumlama *Konumlamakişi. konumlamak *Konumdurumunukazanmak. konumlandırma *Konumlandırmakişi. konumlandırmak *Birürünüveyahizmetirakiplerindenayırmakiçinpazarlamaçalışmasıyapmak. konumlanma *Konumlanmakişi. konumlanmak *Yerleşmek,yeralmak. konur *Esmer,açıkkestanerengindeolan. konural *Kumral. konusuz *Konusuolmayan,mevzusuz. konuş *Konmakişiveyabiçimi. *Konum. *Bütünimkânlargözönündetutularakkara,havavedenizbirliklerininyerleştirilmesibiçimi. konuşkan *Konuşmayı,lâkırdıyıseven,çokkonuşan. konuşkanlık *Konuşkanolmaözelliği. konuşlandırma *Konuşlandırmakişiveyadurumu. konuşlandırmak *Savaşaraçvegereçlerinistratejikbirbölgedetoplamak. konuşlanma *Konuşlanmakişiveyadurumu. konuşlanmak *Bellibiryereveyabölgeyemevzilenmek. konuşma *Konuşmakişi. *Görüşme,danışma,müzakere. *Dinleyicilerebilim,sanat,edebiyatgibibirkonudabilgivermekiçinyapılankonuşma,konferans. konuşmabozukluğu *Bazıseslerigereğigibiçıkaramamaktanilerigelensöyleyiş,kötütelâffuzetme. konuşmadili *Günlükyaşayıştakullanılanveyazıdilindenazçokfarklarlaayrılmışbulunandil. konuşmagüçlüğü *Bazıkonuşmaorganlarınıngereğigibiçalışmamasısebebiylerahatifadeedememe. konuşmakorkusu *Tutukluk. konuşmamerkezi *Beynin,konuşmaişlevinidenetleyenbölümü. konuşmayapmak *toplulukkarşısındabirkonudakonuşmak. konuşmayetersizliği *Beklenendüzeydeveyayeterliölçüdekonuşamama. konuşmacı *Birtopluluktakonuşankimse,hatip,konferansçı. konuşmak *Birdilinkelimeleriyledüşüncesinianlatmak. *Bellibirkonudansözetmek. *Birkonudakarşılıklısözetmek,sohbetetmek. *Söylevvermek,konuşmayapmak. *Konuşmadiliolarakkullanmak. *Düşüncesiniherhangibiraraçkullanarakanlatmak. *İlişkikurmakveyailişkiyisürdürmek. *Bellibirbiçimdesöylemek. *Geçerliolmak,etkinolmak. *Şıkvezarifgörünmek. *Flörtetmek. *Becermek,uzmangibiyapabilmek. *Dargınbulunmamak. konuşmamahakkı *Adlîmakamlardasuçluyatanınanifadevermemehakkı. konuşmayadalmak *başkaşeylerleilişkiyikeserekbellibirkonudansözetmek. konuşturma *Konuşturmakişi. konuşturmak *Konuşmasınısağlamak,konuşmasınayolaçmak. *Birmüzikaracınıçokgüzelçalmak. konuşu *Kolokyum. konuşucu *Kusursuz,düzgün,güzel,tatlısözsöylemesinibilen. konuşulma *Konuşulmakişi. konuşulmak *Konuşmakişinekonuolmak. *Herhangibirikonuşmak. konuşumluk *Birkonuşmasüresimiktarı. konut *Birinsanınyatıpkalktığı,işzamanıdışındakaldığıveyatüzelkişiliğiolanbirkuruluşunbulunduğuev, apartmangibiyer,mesken,ikametgâh. konut *Birbiliminkuruluşundatemelgörevigörmeklebirliktebelik'tendahaazolmavetanımlanmayanilkel gerçek,koyut,postulat:Eukleides'in\"birnoktadanbirdoğruyaancakbirparelelçizilebilir\"yolundakikonutugibi. konutbelgesi *Yurttaşlarınbazıresmîişleriniyürütürkengerekliolan,oturduklarıyerinmuhtarındanaldıklarıbelge, ikametgâhilmühaberi. konutdokunulmazlığı *Bellihukukîşartlarındışında,kişilereaitkonutlaragirilmemesi,aramayapılmamasıveeşyayael konulmamasıdurumu. konutfonu *Toplukonutyapımıiçindevletçeoluşturulanfon. konutkredisi *Konutalmakiçinbankavb.kurumlardanbellibirvadeyeyayılmışolaraködünçalınanpara. konutlanmak *Konutolarakkullanmak. konvansiyon *Anlaşma. *Biranayasayapmakveyabiranayasayıdeğiştirmekiçintoplananolağanüstügeçicimeclis. konvansiyonel *Anlaşmaileilgili,uzlaşmaileilgili. konveks *Dışbükey,muhaddep. konveksiyon *Isıyayımı,iletim. konvektör *Isıyayar. konvensiyonelsilâh *Taraflarcagücü,niteliğibilinenveklâsikolarakkabuledilennükleervekimyasalsilâhdışındakalansavaş aracı. konvertibilite *(paraiçin)Serbestçedövizeçevrilebilirlik. konvertibl *(paraiçin)Serbestçedövizeçevrilebilir. konvertisör" }, { "text": "*Değiştirgeç. konveyör *Yükühavadanveyayerdentaşımayayarayanvekapalıdevreçalışanalet. *Koruyucugemi,refakatgemisi. konvoy *Aynıyeregidentaşıtveyayolcutopluluğu,kafile. *Savaşgemilerincekorunanyükgemilerikatarı. konyak *İspirtoderecesiyüksek,özelkokulu,sarımtırakrenktebirtüriçkininpatentadı. kooperatif *Ortakihtiyaçlarıelverişlişartlarlakarşılamakiçinkurulan,kâramacıolmayanortaklık. *Üreticilerin,aracıyıortadançıkararakürünlerinidahaiyişartlardapazarlamakiçinkurduklarıortaklık. kooperatifçi *Kooperatifüyesi. *Kooperatifyöneticisi. kooperatifçilik *Kooperatifkurmaveişletmeişi. kooperatifleşme *Kooperatifleşmekişi. kooperatifleşmek *Ekonomiyikooperatifleredayamak. koordinasyon *Bellibiramacaulaşmakiçinçeşitliişlerarasındabağlantı,uyum,düzensağlama,eşgüdüm. koordinat *Belirlibirmoleküliçindeözelbirkonumasahipbiratomabağlıolanatomveyaatomgrubu. koordinatlar *Apsis,kotveordinatınortakadı. koordinatör *Çeşitliişlerarasındadüzenveuyumsağlayankimse,eşgüdümcü. koordine *Koordinasyonlailgili. koordineetmek *uyumvedüzensağlamak. kopal *Tropikbölgelerdeyetişen,bazıerguvangillerdençıkarılanvecilâyapmaktakullanılanbirçeşitreçine. kopanaki *Elilebirçeşitdantelörmekiçinkullanılansilindirbiçimliaraç. *Buaraçüstündeörülenbirtürdantel. koparan *Kollarıgeriyesarkıkcepkenbiçiminde,beyazkeçedenyapılmışkaytanlaişlemelibirçeşitceket. koparılma *Koparılmakişi. koparılmak *Koparmakişiyapılmak. koparıpatmak *koparmak. *ilgisinikesmek,önemvermemek. koparış *Koparmakişiveyabiçimi. koparma *Koparmakişi. *Çömelikbirdurumda,ayaklarıoynatmadan,halterigöğüshizasınakaldırdıktansonraayaklarıaçarak kalkma. koparmak *Kopmasınısağlamak,kopmasınayolaçmak. *Daldan,ağaçtanalıptoplamak. *Güçlükleeldeetmek. *Birdenvegüçlübirbiçimdebaşlamakveyabaşlatmak. *Zorkullanarakalmak. *Birliktekoşanyarışçıyıüstünbirçabailehızlanıpgeçmek. kopartılma *Kopartılmakişi. kopartılmak *Kopartmakişiyapılmak. kopartma *Kopartmakişi. kopartmak *Koparmakişiniyapmak. koparttırma *Koparttırmakişi. koparttırmak *Kopartmakişiniyaptırmak. kopça *Birgiysininikiyanınıbitiştirmeyeyarayanvemetalbirhalkailebirçengeldenoluşanaraç. kopçalama *Kopçalamakişi. kopçalamak *Kopçaileiliklemek. kopçalanma *Kopçalanmakişi. kopçalanmak *Kopçaileiliklenmek. kopçalı *Kopçasıolan,kopçaileiliklenen. kopçasız *Kopçasıolmayan. kopek *Rubleninyüzdebirideğerindeparabirimi. kopil *Arsızsokakçocuğu. *Piç. kopkoyu *Çokkoyu. kopma *Kopmakişi. kopmak *Herhangibiryerindenikiyeayrılmak. *Yerindenayrılmak. *Gövdedenayrılmak. *(gürültülüveyatehlikeliolaylariçin)Birdenbirebaşlamakveyaortayaçıkmak. *Bütünilişkilerikesilipbüsbütünayrılmakveyauzaklaşmak. *Uzaklaşmak,kurtulmak. *Çokağrımak. *Koşmak,hızlagitmek. kopolimer *Kopolimerleşmeileeldeedilenmadde. kopolimerleşme *Doymamışbirleşiklerkarışımınınbüyükmoleküllervererekpolimerleşmesi. kopoy *Ortaboylu,düşükkulaklı,tüylerikısabirtüravköpeği. kopuk *Kopmuş. *Toplumkurallarınaaldırmayanerkek,işsiz,güçsüz,serseri. kopukluk *Kopukolmadurumu. *Kopuğayaraşırdavranış. kopuksuz *Aravermeden,durmaksızın. kopuntu *Kopmuşparça,diaspora. kopupgelmek *uzakbiryerdenayrılarakgelmek. kopuz *OzanlarınçaldığıtelliTürksazı. kopuzcu *Kopuzçalankimse. kopya *Birsanateserininveyayazılıbirmetnintaklidi. *Suretçıkarmaişi. *Birsınavdasorularıcevaplamakiçinbaşkabirindenveyayerdengizliyoldanyararlanma. *Yazılısınavdagizlicebakmakiçinhazırlanmışkâğıt. *Taklitedilmişolan. kopyaçekmek(veyayapmak) *(genellikleyazılısınavlarda)sorularıcevaplamakiçingizlicebirkaynağabakmak. kopyadefteri *Mektupkopyalarınınçıkarıldığıinceyapraklıdefter. kopyaetmek(yapmakveyakopyasınıçıkarmak) *(biryazıveyaeseriçin)aslınabakarakaynınıveyabenzerinioluşturmak. kopyakâğıdı *Birkaçkopyaçıkarmakiçinbeyazkâğıtlarınarasınakonulankarbonlukâğıt. kopyakalemi *Yazısıkopyakâğıdıylabirkaçkâğıdabirdençıkansert,morrenklibirtürkalem. kopyamürekkebi *Yazısı,üzerinekonulankâğıdaancak ıslatılıncaçıkanmürekkep. kopyavermek *sınavdasorularacevapvermesiiçinbirkimseyegizliceyardımdabulunmak. kopyacı *Yazılısınavlardakopyayapanöğrenci. *Özgüneservermeyipbaşkalarınıneserlerinikopyaedenkimse. kopyacılık *Kopyayapmaişi. kopyalama *Kopyalamakişi. *Geliştirilmişözelyöntemlerlebircanlınınikizini,tıpkısınıyapma. *Basılıbirmalzemeyitıpkıbasımyöntemiyleaynençoğaltma. kopyalamak *Aynısınıveyabenzeriniçoğaltmak. *Bircanlınıngeliştirilmişözelyöntemlerleikiziniveyabenzeriniyapmak. kopyalanmak *Özdeşleşmek,bütünleşmek. kopye *Bkz.kopya. kor *İyiceyanarakateşdurumunagelmişkömürveyaodunparçası. *Kırmızı. *Büyükacı,üzüntü,sıkıntı. kor *Kolordukelimesininkısaltması:Korgeneral. kordökmek *yanıncadayanıklıkordurumunagirmek. korgibi *kıpkırmızı,ateşgibi. korgibiyanmak *çokparlamak. kora *Başlıcabelirtisikısa,çabuk,değişkengüçteiradedışıhareketlerolanbirhastalık. koral *Dinîezgiveyakaynağıdinîezgiolanorkestraparçası. koramiral *Denizkuvvetlerinde,tümamiralileoramiralarasındaki,karakuvvetlerindekikorgeneralindeniz ordusundakidengiolanamiralrütbesi. koramirallik *Koramiralinrütbesi. *Koramiralinmakamıvegörevi. kordalılar *Sölomlarıiyigelişmişçokhücrelihayvanlartopluluğu. kordiplomatik *Biryerdebulunanelçiveelçilikgörevlilerinintopluluğu,elçilertopluluğu. kordon *Çoğuipektenyapılmışkalınip. *Saatveyamadalyongibişeyleriasmayayarayançoğunluklaincezincir. *İncetellerdenörülenveözellikleevaraçlarındakullanılanelektrikiletkeni. *İnceuzunsıralardurumundayapılmışoymalıduvarveyamobilyasüsü. *Tenekeveçinkodanyapılaneşyalarınüstünesüsyapmakiçinkullanılanaraç. *Biryeregiripçıkmayıdenetimaltınaalmakiçingörevlilerdenoluşturulandizi. *Kabarandenizinkumsaldabıraktığıdöküntükatmanı. kordonaltınaalmak *biryeregirişçıkışıönlemekiçinoyerigörevlilerce,korumak. kordonboyu *Denizekıyısıolanşehirlerdekıyıboyuncauzananimarlıyol. kordone *Sim,gümüşveyaipekipliklerinbükülmesiylehazırlananveelişlemelerindekullanılanincekordon. *Üçkatlıbükülmüşipekipliği. Korece *Koredili. koregraf *Baleyioluşturanadımvefigürleridüzenleyensanatçı. *Koreografieserleriyazarı. koregrafi *Dansadımlarınınkâğıdageçirilmesi. *Birbaleyioluşturanadım,figürveanlatımlarınbütünü. korekt *Doğru. korelâsyon *Bağlılaşım. Koreli *Korehalkındanolan(kimse). koreograf *Koregraf. koreografi *Koregrafi. korgeneral *Karavehavakuvvetlerindegörevikolordukomutanlığıolan,tümgeneralleorgeneralarasındakirütbe. korgenerallik *Korgeneralrütbesi. *Korgeneralinmakamıvegörevi. korida *Boğagüreşi. koridor *Biryapıyagirmeyisağlayanveyaodalarıbirleştirengenellikledargeçit,geçenek. *Geçmeyeyarayandarveuzunaralık,dehliz. *İkidevletarasındakidartoprakparçası. korindon *Birleşimialüminyumoksitolan,camparlaklığında,saydamvetürlürenklerde,elmastansonraensert mineral. korkaprilinbeşinden,öküzüayırıreşinden *eskidenhalkarasındanisanayıiçinkullanılanaprilayınınbeşindeçiftsürenikiöküzübirbirindenayıracak kadarhavasoğukolur. korkakorka *Korkarak. korkak *Çokçabukveolmayacak şeylerdenkorkan(kimse,hayvan). korkakbezirgannekâredernezarar(veyaziyan) *işyapmayakorkantüccar,kendisinizarardankorumuşolur,amakazançdasağlayamaz. korkakça *Korkakbirbiçimde. korkaklık *Korkakolmadurumu. *Korkakçadavranış. korkaklıketmek *korkakdavranmak. korkalama *Korkalamakişi. korkalamak *Korkargibiolmak,birazkorkmak. korkma *Korkmakişi. korkmak *Korkuduymak,ürkmek,dehşetekapılmak. *Kaygıduymak,endişeetmek. *Çekinmek,sakınmak,saygıduymak. *Yapamamak,cesaretedememek. korktuğubaşınagelmek(veyakorktuğunauğramak) *düşünülenkötüdurumgerçekleşmek. korku *Birtehlikeveyabirtehlikedüşüncesikarşısındauyanankaygıduygusu. *Kaygı,üzüntü. *Kötülükgelmeihtimali,tehlike,muhatara. *Gerçekveyabeklenenbirtehlikeileyoğunbiracıkarşısındauyananvecoşku,benizsararması,ağız kuruması,kalpvesolunumhızlanmasıgibibelirtileriolanveyadahakarmaşıkfizyolojikdeğişmelerlekendinigösteren duygu. korkudağlarıbekler(veyaaşırır) *korkuheryerdevarlığınıduyurur. korkudamarı *Kasıklardaolduğusanılan,korkuyuatlatmakiçinsıkılmasıgerektiğineinanılandamar. korkudüşmek(veyakorkuyakapılmak) *endişelenmek,korkmak. korkusaçmak *herkesikorkutmak. korkuvermek *korkutmak. korkudançıldırmak *aşırıkorkuyüzündenaklınıyitirmek,delirmek. korkulma *Korkulmakişi. korkulmak *(herhangibiri)Korkmak. *Kaygıduyulmak. korkulu *Korkuveren,korkutan. *Kendisindenkötülükgelebilen,tehlikeli. korkulurüya(veyadüş)görmektenseuyanıkyatmakevlâdır(veyayeğdir) *tehlikelibirişegirişmektenseoişinsağlayacağıkazançtanvazgeçmekdahaiyidir. korkuluk *Tarlalarda,bağ,bahçevebostanlardakuşlarınzararvermesiniönlemekiçinkonulan,insanabenzeyen kukla. *Düşmetehlikesiolanyerlereçekilenduvarveyaparmaklık. *Kendisineverilenişiyapmayanveyaancakyerdoldurmayayarayankimseveyatopluluk." }, { "text": "korkunç *Çokkorkulu,korkuveren,dehşetedüşüren,müthiş. *(herhangibirözelliğiyle)şaşkınlıkveren. *Çokaşırı,pekçok,güçlü,şiddetli. korkunçlaşma *Korkunçlaşmakişi. korkunçlaşmak *Korkunçbirdurumagelmek,korkunçbirdurumalmak. korkunçlaştırma *Korkunçlaştırmakişi. korkunçlaştırmak *Korkunçbirdurumagetirmek. korkunçluk *Korkunçolmadurumu. korkununecelefaydasıyoktur *kişikorkmaklakendisinegelecekbirkötülüğüönleyemez. korkusuz *Korkusuolmayan,yürekli,pervasız. *Korkuvermeyen,tehlikesiz. korkusuzca *Korkusuzolarak,korkmadan. korkusuzluk *Korkusuzolmadurumu. korkutma *Korkutmakişi. korkutmaca *Korkutmaamacıylayapılan(şeyveyadavranış). korkutmak *Korkmasınayolaçmak. *Kaygıyadüşürmek. *Gözdağıvermek. korkutucu *Korkuveren. korkuyakesmek *korkmak. korlanma *Korlanmakişi. korlanmak *Kordurumunagelmek. korlaşma *Korlaşmakdurumuveyabiçimi. korlaşmak *Korhâlinegelmek. korluk *Korolmadurumu. *Mangal. korna *Motorlutaşıtlarda,bisikletlerdesesleişaretvermekiçinkullanılanveiçindenhavageçirilerekçalınanboru, klâkson. *Buborudançıkanses. kornea *Gözdesaydamtabaka. korner *Köşe. korneratışı * \\343köşeatışı. kornerdireği *Futboldaköşeatışınınyapılacağıyeribelirleyenbayraklıdirek. kornet *Pistonluorkestraçalgısı. kornetçi *Kornetçalankimse. korniş *Perdeleriasmayayarayantahtaveyametaldenaraç. *Çerçevebiçimindeoymalıçıkıntı. *Sarp,kayalıkçıkıntı. kornişçi *Kornişyapanveyasatankişi. kornişçilik *Kornişçininişiveyamesleği. kornişon *Kabuğununüzeripürtüklü,lezzetlibirtürturşulukhıyar. korno *Savaşlardaçağrıaracıolarakkullanılan,boynuzveyafildişiboru. *Birağızlık,kendiüzerinedolanmışkonibiçimindeuzunbirboruveağzıgenişçeaçılanbirkulaklıktan oluşanüflemelibakırçalgı. koro *Tekveyaçoksesliolarakyazılmışbirmüzikeseriniuygulamakiçinbirarayagelentopluluk. *Böylebirtopluluğunsöylediğisözveyaşarkı. korohâlinde *toplubirdurumda,hepbirlikte;gürültülübirbiçimde. koroner *Kalbitaçşeklindekuşatıpbesleyen(damarlar). korporasyon *Lonca. korporatif *Korporasyonlailgili. korsan *Düşmanveyakendiulusunungemilerinesaldırandenizhaydudu. *Başkalarınınhakkınızorkullanarakalankimse. *Birhakkıizinsizolarakkullanan. korsanlık *Korsanolmadurumu. *Birhakkıizinsizolarakkullanma. korse *Güzellikveyasağlıkgayesiylekullanılanesnekiçgiysisi. korseci *Korseyapanveyasatankimse. korsecilik *Korseyapmaveyasatmaişi. korseli *Korsesiolan. korsesiz *Korsesiolmayan. kort *Tenisoynananalan. korte *Âşıktaşlık,flört. korteetmek *âşıktaşlıketmek. kortej *Birdevletbüyüğününyanındabulunankimseler,maiyet,maiyetalayı. *Bayram,cenazegibitörenlerdesırahâlindegideninsantopluluğu,alay. korteks *Beyinzarı. kortizon *Böbreküstübezikabuğununsalgıladığıhormonlardanbiri. kortizonlu *Birleşimindekortizonolan. kortizonluilâç *İltihaplanmada,alerjilerdevebazıkanhastalıklarınıntedavisindekullanılan,birleşimindekortizonolanilâç. koru *Bakımlıküçükorman. korucu *Ormanveyakırbekçisi. *Kırsalbölgedegüvenlikgüçlerineyardımcıolansivilgörevli. korucuk *Küçükkoru. koruculuk *Korucuolmadurumuveyakorucununişi. korugan *Ağaçgövdeleriyleyapılmışveçevresindekazılıçukurubulunan,korunmayaelverişli,karebiçimindekiev. *Ateşetmeyeimkânverecek şekildehazırlanmışdelikvemazgallarıbulunanyer. koruk *Henüzolgunlaşmamışekşiüzüm. koruklüferi *Ağustostaavlananturfandalüfer. koruksuyu *Koruğunezilmesiyleeldeedilensıvı. koruk şerbeti *Koruktanyapılmışbazennaneveyaoğulotukatılanşerbet. koruluk *Korudurumundaolansıkağaçlıyer. koruma *Cangüvenliğinintehlikedeolduğudüşünülenbirkimseyisaldırılardankorumaküzeregörevlendirilmişkişi. korumapolisi *Cangüvenliğitehlikedeolduğudüşünülenbirkimseyikorumaküzereeğitilmişvebazıözelaletlerle donatılmışemniyetgörevlisi. korumaünsüzü *Bağlantıünsüzü. korumak *Birkimseyiveyabirşeyidışetkilerden,tehlikedenveyazorbirdurumdanuzaktutmak,muhafazaetmek, vikayeetmek,sıyanetetmek. *Güçlübirkimseveyakuruluş,güçsüzbiriniveyabir şeyihertürlütehlikedenesirgemek,onudesteklemek, himayeetmek. *Tehlikeyekarşıdenetimialtındabulundurmak,savunmak,müdafaaetmek. *Tehlikeli,zararlıdurumlarıönlemek. *Birşeyineskimesini,yıpranmasınıönlemekiçingerekendikkatveözenigöstermek. *Süregelenbirdurumundeğişikliğeuğramasınıönlemek. *Karşılamak,denkgelmek. korumalık *Korumasağlayanşey. korun *Üstderininendıştabakası. korundokusu *Koruntabakasınıvebutabakanındeğişimiyleoluşantırnak,boynuzvb.yiyapandoku. korunak *Korunmakiçinyapılmışyer;sığınılan,saklanılanyapı,mağaragibiyer. *Koruyan,esirgeyen,saklayanyerveyakimse. korunaklı *Korunağıolan. korunaksız *Korunağıolmayan. koruncak *Ambalâjlananmalıdışetkilerekarşıkorumakiçinambalâjçatısınaçakılantahta,kontrplâkvb.malzeme, mahfaza. korunga *Yabanîyonca,tirfil. korungalık *Tirfiltarlası. korunma *Korunmakişi. korunmagörmek *anlayışveyahoşgörüilekarşılanmak. korunmak *Kendinikorumak,sığınmak,sakınmak. *Korumakişinekonuolmak. korunum *Korunmakişi,muhafaza. korunumlu *Mekanikenerjisinideğişmezkalan(sistem). koruyucu *Korumakişiniyapan,gözetici,hami. *Koruyankimse,muhafız. *Asalağıdışortamdayokeden,onunkonakçıyaulaşmasınaengelolan(ilâçveyaişlem). koruyucuhekimlik *Hastalıkortayaçıkmadanöncealınacakönlemlerleilgilenenhekimlikdalı. koruyucuünsüz *Türkçedeünlüilebitenbirkelimeyeünlüylebaşlayanbirekgetirilincearayagiren-y-ünsüzü:Anne-y-e, evde-y-izgibi. koruyuculuk *Korumakişi,himaye. koruyuş *Korumakişiveyabiçimi. korvet *Denizaltılarakarşıözelolaraksilâhlandırılanbirçeşitküçüksavaşgemisi. korza *Deniziniçindeikizincirinbiribirinedolaşması. kosa *Birçeşituzunsaplıorak. kosinüs *Tümleraçınınsinüsü,(cos). koskoca *Çokbüyük,muazzam. *Boycauzun. koskocaman *Çokbüyük,çokiri,muazzam. *Geniş,büyük,kalabalık. kosmos * \\343kozmos. kostak *Zarif,kibar,çalımlı,güzelgiyinmiş,yakışıklı. *Yiğit,kabadayı,yürekli. kostaklanma *Kostaklanmakişi. kostaklanmak *Zarif,kibargörünmeyeçalışmak,çalımsatmak,gösterişyapmak. koster *Kıyılimanlarıarasındaseferleryapmaküzereinşaedilmişvedonatılmışküçükyükgemisi. kostik *Hayvanvebitkidokularınıyakan,aşındıran. kostüm *Ceket,pantolonvebazendeyelektenoluşanerkektakımgiysisi. *Çoğunluklasokaktagiyilmekiçindikilmişkadıngiysisi. kostümcü *Kostümdiken,hazırlayanveyasatan(kimse). kostümlü *Kostümgiymişolan. *Alışılmışvegünlükgiysilerindışındabazıözelgiysilergiyilen. kostümlük *Kostümyapmayaelverişli. koşa *Çift,eş,ikiz. *Hepbirlikte. koşakarımak *birlikteyaşlanmak(yenievlenenleredilekolaraksöylenir). koşakoşa *koşarak. koşaç *İsimcümlelerindeözneileyüklemibirleştiren,yüklemeolumlulukveyaolumsuzluk,süreklilik,kesinlik, güçlüihtimalkavramlarıveren-dır/-direkiveyadeğilkelimesi. koşalık *Koşaolmadurumu. koşaltı *İkihayvanıbirbirinekoşmaveyabağlama. koşam *Avuç. *İkiavuçdolusu. koşamlama *Koşamlamakişi. koşamlamak *İkielleavuçlamak. koşaradım *Toplujimnastikteyapılanhafiftempolukoşu. *Hızlıadımlarla,koşarcasına. koşin *Ağır,hareketsiz,bolvekabarıktüylübirtavukırkı. koşma *Koşmakişi. *Sazlaokunmakiçinheceölçüsüileyazılmış,ilkparçasınınbirinci,ikincivedördüncüdizeleriyleöteki parçalarındördüncüdizeleribirbiriyle,kalandizelerdekendiaralarındauyaklı,konularısevgivedoğaolaylarıolanbir halkşiiri. *Birhalatı,ağacıpekiştirmekiçinyanınakonulanhalatveyaağaç. koşmaca *Birbirinikovalayarakoynananbirçocukoyunu. koşmak *Adım atışlarınıartırarakileridoğruhızlagitmek. *Biryereivediliklegitmek. *Birişleçokilgilenmek,koşuşturmak. *Koşuyaçıkmak. *(ardındanveyapeşindenzarflarıyla)Kovalamak,üstünedüşmek,izlemek. koşmak *Birlikteişgörmesiiçinbirşeyibaşkabirininyanınakatmak,arkadaşolarakvermek. *Hayvanıçekeceğişeyebağlamak. *Şartilerisürmek. *Birini,biriştegörevlendirmek. koşnil *Kırmızböceğiningüzellâlboyaçıkarılanbirtürü,kabuklubit(Coccuscoeti). koşturma *Koşturmakişi. koşturmak *Koşmakişiniyaptırmak. *Çabucakgöndermek. *Çabalamak,uğraşmak." }, { "text": "koşturulma *Koşturulmakişiveyadurumu. koşturulmak *Koşmakişiyaptırılmak. koşu *Koşarakyapılanyarış. *Atyarışı. koşuatı *Koşuiçinyetiştirilmişat. koşukoparmak *hızlakoşuvermek,çabucakatılıpgitmek. koşuyolu *Sağlıklıyaşamiçinormaniçlerindeveyayolkenarlarındaözelolarakdüzenlenmişşerithâlindetoprakyol. koşucu *Koşuyakatılanyarışçı. koşuk *Nazım,manzume. *Koşma,türkü. koşul *Şart. *Birantlaşmadabelirlenenhükümlerdenherbiri. *Birşeyinkendiözelliğinikazanmasıiçin,bulunmasıgerekendurum,gerekliolanözellik. koşullama *Şartlamakişi. koşullamak *Şartlıdurumagetirmek. koşullandırma *Şartlandırmakişi,şartlandırma. koşullandırmak *Şartlandırmasınasebepolmak,şartlandırmak. koşullanma *Şartlanmakişi. koşullanmak *Şartlarabağlıkalmak,şartlanmak. koşullu *Şartlı,meşrut. *Şartlanmışolan(şey). koşullutepke *Doğalolmayan,sonradankazandırılantepkeninbiruyarankarşısındaortayaçıkmasıbiçimindebeliren tepke,şartlırefleks. koşulluyancümle *Şartlıyancümle. koşulma *Koşulmakişi. koşulmak *Koşmak(II)işiyapılmak. *Sürülmek,gönderilmek. *Herhangibirikoşmak(I). koşulsuz *Şartsız. koşulsuztepke *Herhangibirşartlandırmasürecininbaşındabelirlibiruyaranlasağlanandoğaltepke,şartsızrefleks. koşum *Arabahayvanınınkayıştakımı. *Hayvanınarabayakoşulması. koşumatı *Arabayakoşulanatveyahayvan. koşumhayvanı * \\343koşumatı. koşumtakımı * \\343koşum. koşumcu *Arabahayvanlarınınkayışbölümünüyapankimse. koşumlu *Koşumgeçirilmiş,koşulmuş(hayvan). koşun *Asker,yanyanadurmuşaskerdizisi,saf. *Yanyanadizilmişinsanlarınoluşturduğudizi. *Koşu,yarış. koşunbağlamak *koşundurumunagirmek,saftutmak. koşunkoşun *Dizidizi,sırasıra. koşuntu *Biradamınyanındabulunanlar,yardakçılar,tayfa. koşuşakoşuşa *Koşuşarak. koşuşma *Koşuşmakişi. koşuşmak *Birliktevebirdenkoşmak. *Koşuşturmak. koşuşturma *Koşuşturmakişi. koşuşturmak *Birişiizlemekveyabirçokişiyapmakamacıylasürekliolarakgidipgelmek,koşuşmak. koşut *(ikiveyadahaçokdoğruiçin)İkişerikişeraynıdüzlemiçindebulunanvekesişmeyen,muvazi,paralel. *Aynızamaniçindegelişen,aynıözelliklerigösteren(olay,düşüncevb.),paralel. koşutçuluk *Kişide,ruhsalolaylarla,bedenselolaylararasındakoşutlukbulunduğunuilerisürenöğreti,paralelizm. koşutlaştırma *Koşutlaştırmakişi. koşutlaştırmak *Birinekoşutdurumagetirmek,paralelleştirmek. koşutluk *İkiçizgininkoşutolması,paralellik,muvazat. *(olay,düşüncevb.için)Aralarındabenzerlikbulunmasıdurumu. kot *Giysiyapılanbirtürpamuklukumaş. *Bukumaştanyapılan(giysi). kot *Temelilezeminarasındakiyükseklik. kota *Birülkedekontenjansistemindenithaledilecekmallarınçeşitleriniveçeşitoranlarınıveyamiktarlarını gösterenliste. *Bazıülkelerde,sinemalardabelirlibirsüreoynatılmasızorunluolanyerlifilmsayısınınyabancıfilmlere oranı. kotan *Pulluk,büyüksaban. kotarılma *Kotarılmakişi. kotarılmak *Kotarmakişiyapılmak. kotarma *Kotarmakişi. kotarmak *Pişenyemeğibaşkakababoşaltmak. *Birişitamamlamak,bitirmek. *Yemekiçinhazırlıkyapmak. kotlama *Kotlamakişi. kotlamak *Kotlarlagöstermek. *Birharitaveyataslaktakimiktarınkotlarınıkoymak,rakamlamak. kotlet *Pirzola. kotletpane *Galetaununabulanarakyağdakızartılmışpirzola. koton *Pamuktanyapılmışolan(kumaşvb.). kotonperle *İbrişimgibiparlakvekalınca,bircinspamukiplik. kotra *Çoğunluklabirdirekli,randasıolan,incegövdeliyelkenli. kotra *Irmakvegölağızlarındakurulanveincekazıklarlakamışlardanyapılmadalyan. kov *Yeripçekiştirme,gıybet. kovetmek *yeripçekiştirmek. Kova *ZodyaktaOğlakileBalıkburçlarıarasındabulunanbirburç.Zodyak. kova *Genelliklesuveyasuluşeyleriiçinekoyuptaşımaya,kuyudanveyadenizdensuçekmeyeyarayanüstünden kulplukap. *Futboldaçokgolyiyenkaleciveyatakım. kova *Bataklıklardayetişenbirçeşitsaz,hasırotu. kovakova *Kovalardolusu,kovaüstünekovadolusu. kovaolmak *çokgolyemek. kovalama *Kovalamakişi. kovalamaca *Ebenin,yanınagizlicesokulupkolunavuranıkovalayıpyakalamayaçalışmasıbiçimindeoynananbirçocuk oyunu. kovalamak *Kovmak. *Kaçanınarkasındankoşmak,yakalamayaçalışmak. *Birşeyinarkasınadüşüpeldeetmeyeveyabirsonucabağlamayaçalışmak,izlemek,takipetmek. *Yarışta,kaçmaktaolankoşucuveyakoşucularıyakalamayaçalışmak. kovalanış *Kovalanmakişiveyabiçimi. kovalanma *Kovalanmakişi. kovalanmak *Kovalamakişinekonuolmak. kovalayış *Kovalanmakişiveyabiçimi. kovalık *Sazlıkyer. kovan *Fişeğinkapsül,barutvekurşuntaşıyanyuvabölümü,kapçık. *Arılarabarınakolarakyapılan,türlübiçimdekitahta,sepetveyasandık. *Yayık. kovananahtar *Altıvesekizköşecıvatalarısıkmakvesökmekiçinkullanılananahtar. kovanotu *Oğulotu. kovanlık *Bkz.arılık(II). kovboy *Amerika'dasığırçobanlarınaverilenad. kovboyculuk *Kovboycularaözenmedurumu. kovcu *Sözgetiripgötüren,arkadançekiştiren,fitneci,fitçi,gammaz. kovculuk *Kovcuolmadurumu,fitnecilik,fitçilik,gammazlık. kovdurma *Kovdurmakişi. kovdurmak *Kovmakişiniyaptırmak. kovlama *Kovlamakişi. kovlamak *Birininyaptığıişi,söylediğisözüyermek,kötülemek,birisiniyeripçekiştirmek,fitlemek,gammazlamak. kovma *Kovmakişi. kovmak *Sertveyaküçükdüşürücüsözlerlegitmesinisöylemek,savmak. *Biryerdensürüpçıkarmak,kovalamak. *İşinesonvermek,görevindenatmak,uzaklaştırmak. *Varlığınasonvermek,ortadankaldırmak. *İzlemek. kovucuk *Bitkilerde,mantartabakasıüzerinde,süngerdokununkalınlaşmadığıyerlerdeoluşanvebitkinin solunumunayardımedenküçükdeliklereverilenad,adese. kovuk *Birşeyinoyukdurumundabulunaniçbölümü. kovulma *Kovulmakişiveyabiçimi. kovulmak *Kovmakişinekonuolmakveyakovmakişiyapılmak. kovuluş *Kovulmakişiveyabiçimi. kovuntu *Kovulmuşkimse,matrut. kovuş *Kovmakişiveyabiçimi. kovuşturma *Kovuşturmakişi. *Suçlusanılanbiriiçinyapılansoruşturmavearaştırma,takibat,takip. kovuşturmaaçmak *kovuşturmakişleminebaşlamak. kovuşturmayapmak *kovuşturmaişleminiyürütmek. kovuşturmak *Suçluolduğuilerisürülenbiriiçingerekliaraştırmavesoruşturmayıyapmak,takipetmek. koy *Denizin,gölünküçükgirintilerbiçimindekarayadoğrusokulduğuyer,küçükkörfez. koyacak *İçineöteberikoymayayarayanşey. koyak *İkidağınarasındakalanbüyükçukur,vadi. *Dağlarvekayalıklardaoluşmuşdoğalçukur. *Karalardaakarsuaşındırmasıylaoluşmuş,biryönedoğrueğimli,uzunluğunaçukurluk. koyar *İkiakarsuyunbirleştiğiyer. koycuk *Küçükkoy. koyduğumyerdeotluyor *uzunsüredirhiçbirilerlemegöstermeyenleriçinsöylenir. koydunsabul! *arandığıhâldebulunamayanşeylerveyabulunmasıgerekenyerdebulunmayankimseleriçinkullanılır. koydurma *Koydurmakişi. koydurmak *Birininbirşeyibiryerekoymasınısağlamak. koygun *Dokunaklı,etkili,içli,acıklı. koyma *Koymakişi. koymaakıl *Tecrübeedilmemiş,etkisikısasüren,oaniçinortayaatılmışbirtürnasihat. koymak *Birşeyibiryerebırakmak,bellibiryereyerleştirmek. *Birkimseyiişeyerleştirmek,birineişsağlamak. *Bırakmak. *Katmak,eklemek. *Yazmak(imza,tarih,adres). *Uyulmasıgerekenkurallarıbelirlemek,ortayaçıkarmak. *Etkilemek,dokunmak. *(bütçede)Birşeyveyakimseiçinkullanmayıbelirlemek,ayırmak. *Bırakmak,terketmek. koynunaalmak *biriyleberaberyatmak. *biriylesevişmekiçinyatmak. koynunagirmek *biriyleyatıpsevişmek. koynundayılanbeslemek *biryakınındanihanetgörmek. koyu *Yoğunluğundandolayıgüçakan,sulukarşıtı. *Karayakaçan(renk),açıkkarşıtı. *(bazınitelikleriçin)Aşırı. *Derin,hareketli. koyugri *Açıksiyahayakıngri,grininbirtonkoyusu. koyukahverengi *Karayayakınkahverengi,kahverenginibirtonkoyusu. koyukır *Kırlaşmanınilkdevresindemeydanagelenkoyurenkliatdonu. koyukırmızı *Bordoyayakınkırmızı,kırmızınınbirtonkoyusu. koyukoyu *(renkiçin)İyicekoyu. koyukoyudüşünmek *uzunuzunveyaderinderindüşünmek. koyulâcivert *Karayayakınlâcivert,lâcivertinbirtonkoyusu. koyumavi *Mavininbirtonkoyusu. koyupembe *Pembeninbirtonkoyusu. koyusarı" }, { "text": "*Sarınınbirtonkoyusu. koyuyeşil *Karayayakınyeşil,yeşilinbirkaçtonkoyusu. koyulaşma *Koyulaşmakişi. koyulaşmak *Koyudurumagelmek. *Derinleşmek,hararetlenmek,aşırıdurumagelmek. koyulaştırma *Koyulaştırmakişi. *İyibirgörüntüveremeyecekkadarzayıfolanbirfilmparçasınınkimyasalişlemlerlegüçlendirilmesiişi. koyulaştırmak *Koyudurumagetirmek. koyulma *Koyulmakişi. koyulmak *Koymakişinekonuolmak. *Koyulaşmak. *Girişmek,başlamak,teşebbüsetmek. koyultma *Koyultmakişi. koyultmak *Koyudurumagetirmek. *Birkonuşmayıtatalınırbiçimdeuzatmak. koyuluk *Koyuolmadurumu. koyun *Gevişgetirenlerden,eti,sütü,yapağısıvederisiiçinyetiştirilenevcilhayvan(Ovisaries). *Verilenbuyruklarauyan,kendikişiliğinigösteremeyenkimse. koyun *Göğüslegiysiarası. *(yatmaktaiken)Kollararası,kucak. *Koruyucu,şefkatliçevre. koyunbakışlı *Bönbakışlı,budala,şaşkın. koyuncan derdinde,kasapyağderdinde *Bkz.keçiyecankaygısı,kasabaet(veyayağ)kaygısı. koyundede *Alık,aptal. koyuneti *Kesilmişkoyununparçalanıpsatılaneti. koyungibi *budala,şaşkın. *kararvedavranışlarındabaşkasınabağımlıolan,başkasınauyan. koyunkavaldinlergibidinlemek *hiçbirşeyanlamadandinlemek. koyunkoyuna *(yatmaktaiken)Birbirinesarılmışbirdurumda. koyunmantarı *Birçeşitmantar,koyungöbeği. koyuncu *Koyunbesleyenveyaalıpsatankimse. koyunculuk *Koyunbeslemekveyaalıpsatmakişi. koyungöbeği *Birçeşitmantar,koyunmantarı. koyungözü *Birleşikgillerden,beyazveiribirpapatyatürü(Matricariaparthenium). koyuntu *Sıkıntı,üzüntü,keder. *Sopa,bastonkoymayayarayanyer. koyununbulunmadığıyerdekeçiyeAbdurrahmançelebiderler *istenilenniteliktekişeybulunamayıncaonundahadüşüknitelikteolanınadarazıolunur. koyunyünü *Birtürsünger,balpeteği. koyut *Konut(II). koyuverme *Koyuvermek,koyvermekişi. koyuvermek *Salmak,serbestbırakmak. *Olurunabırakmak. koyverme *Koyuvermek. koyvermek *Koyuvermek. koz *Ceviz. *İskambiloyunlarındadiğerkâğıtlarıalabilen,onlaraüstüntutulanbelirlirenkveişarettekikâğıt. *Başarıfırsatıolanelverişlidurum,saldırışvesavunmafırsatı. kozhelva *Cevizveşekerleyapılanağdalıbirtürhelva. kozhelvacı *Kozhelvasıyapanveyasatankimse. kozhelvası *Kozhelva. kozkırmak *oyundaelindekikozlardanbirinikullanmak. kozvermek *imkântanımak,elverişlidurumsağlamak. koza *İçindetohumveyakrizalitbulunankoruncak. kozaçekmek *kozayıtemizleyipayıklamak. kozacı *İpekkozasıalıpsatankimse. kozacılık *Kozaişlemeişi. *İpekkozasıalıpsatmaişi. kozak *Kozalak. *Metaldenyapılmışiçineantlaşmavepadişahmektuplarınınkonulduğukutu. kozalak *Koza. *Kozalaklılarınçoğudibiyuvarlak,tepesikonibiçimindeveodunsudokulumeyvesi. *Balmumuüzerinebasılmışmührünbozulmamasıiçinüzerineyapıştırılanfildişindenkapakçık. *Olmamış,kuru,hammeyve. kozalaklılar *Açıktohumlulardan,yapraklarıiğnemsi,yemişlerikozalakbiçiminde,porsukgilleri,servigilleri,çamgilleri içinealanbirbitkitakımı,iğneyapraklılar. kozalaksı *Kozalağabenzeyen,kozalakgörünüşündeolan. kozalaksıbez *Beyninaltındabulunanküçükbirbez. kozalı *Kozasıolan. kozasınaçekilmek *çevreyleilişkisinikesmek,hiçbirşeyekarışmamak. kozasız *Kozasıolmayan. kozmetik *Cildivesaçlarıgüzelleştirmeye,diritutmayayarayanhertürlükokulumadde. kozmik *Evrenleveonungeneldüzeniyleilgili. *Haberalmaileilgili. kozmik ışınlar *Yıldızlararasıuzaylardangelerekatmosferegiren,kaynaklarıkesinliklebilinmeyenışınlar. kozmikmadde *Evrenioluşturanmadde. kozmogoni *Evrendoğumu. kozmogonik *Evrenindoğumuylailgili. kozmografya *Gökbiliminin,matematikvefiziğinyalnıztemelkavramlarındanyararlanarakenbellibaşlıolaylarıelealan dalı. kozmoloji *Evrenbilimi. kozmolojik *Evrenbilimsel. kozmonot *Uzayadamı,astronot. kozmopolit *Çeşitliuluslardankimseleribarındıran,içindebulunduran. *Kozmopoliteözgüolan. *Ulusalözellikleriniyitirmişkimse. kozmos *Evren. kozukaybetmek *istediğiniyapabilmeimkânınıyitirmek. kozunuoynamak *elindekienüstünvesonimkânıkullanmak. kozunupaylaşmak(veyapayetmek) *aralarındakianlaşmazlığızorabaşvurarakçözümlemek,sonaerdirmek. köçek *Kadınkılığınagiripçengigibioynayanerkeklereverilenad. *Ağırbaşlıdavranışlarıolmayankimse. köçekçe *Çoğukarcığarveyaağırlamamakamında,kıvrakveşenoyunhavası. köçeklik *Köçekolmadurumuveyaköçeğinyaptığıiş. *Köçekgibidavranmadurumu. köfte *Genelliklekıyılmışetten,bazendetavuk,balıkveyapatatestenyapılan,türlübiçimlerdepişirilenyemek. köfteci *Köfteyapıpsatankimse. *Köftesatılanveyayenilenyer. köftecilik *Köftepişiripsatmaişi. köftehor *Sevgiylesöylenenpaylamasözü. köftelik *Köfteyapmayaelverişli(kıyma). köfter *Üzümşırasıylanişastakaynatılarakvetepsileredökülüpkesildiktensonrakurutulanbirçeşitpestil. köfterlik *Köfteryapmakiçinözelolarakayrılanüzümveyaşıra. köftün *Sığırlarayedirilensusamveyaketenküspesi. köhne *Eskiyipyıpranmış,bakımsızkalmış. *İçindeyaşanılanzamanagöregeridekalmış,eskimiş,çağdışı. köhneleşme *Köhneme. köhneleşmek *Köhnemek. köhnelik *Köhneolmadurumu. köhneme *Köhnemekişi. köhnemek *Eskimek,modasıgeçmek. *Geçersizbirdurumagelmek,çağdışıkalmak. kök *Bitkileritoprağabağlayanveonların,topraktakibesimaddeleriniemmesineyarayanklorofilsizbölüm. *(bazışeylerde)Dipbölüm. *(köküylevesapıylaçıkarılanbitkilerde)Tane. *Dip,temel,esas. *Kaynak,köken. *Birkimseyibiryerebağlayanmanevîtemelgüçlerinbütünü. *Kelimeninhertürlüeklerçıkarıldıktansonrakalananlamlıbölümü:Yaptırmakkelimesindekök,yap- bölümüdür. *Olağanşartlardaçevresindenyalıtılamayan,ancakbirçoktepkimedenitelikdeğiştirmedengeçebilenatom kümesi. *(denklemde)Bilinmeyeninyerinekonulduğundauygundüşengerçekveyabirleşikdeğer. kök *Sazıkurmayayarayanburgu,kulak. *Sap. *Süsendeolduğugibi,heryılköksürenveyerüstünesapçıkarançokyıllıkyeraltıgövdesi. kökbacaklılar *Kökbiçiminde,yalancıayakdenilenprotoplâzmauzantılarıylahareketlenen,besinlerinibulan,amipleri, günsüleri,deliklileriveışınlılarıiçinealantekhücrelilerdenbirsınıf. kökbilgisi *Kökenbilimi. kökboyası *Kökboyasıgillerden,1-2muzunluğunda,çalıgörünüşünde,gövdesisertdikenli,çokyıllıkbirbitki,kızıl boya,kızılkök(Flubiatinctorum).Bubitkininsürüngenvekırmızırenktekiköksaplarıboyacılıktakullanılır. *Bubitkininköklerindeneldeedilenkırmızımsısarıbirboya,kökkırmızısı,alizarin. kökboyasıgiller *Bitişiktaçyapraklıikiçeneklilerden,yapraklarıkarşılıklı,meyvelerizeytinsiolanvekahveağacı,kökboyası, kınakına,yoğurtotu,altınkökügibibirçokcinslerivebunlarabağlıdörtbinkadartürüiçinealanbirfamilya. kökdoğrayıcısı *Yedekbesinmaddeleriniköklerindetoplayan,pancar,şalgamgibikökyemlerindoğranmasıiçinkullanılan, bazentemizlemekafesidebulunanözelbiralet. kökişareti *Herhangibirkuvveteüçüncükuvvetdiyelim,yükseltildiğindeörneğin\"8sayısınıveren2sayısı8'inüçüncü kuvvettenköküdür\"denir;böylece,4(cid:141)81gibibirifadede81indördüncükuvvettenkökünü,yani3sayısınıanlatır. Birasayısıverildiğindea=b2eşitliğinisağlayanbsayısına,\"a'nınkarekökü\"veya\"ikincikuvvettenkökü\",bueşitlik a=b3biçimindeolursa\"a'nınküpkökü\"veya\"üçüncükuvvettenkökü\"denirvebunlarşöylegösterilir: 2(cid:141)a,3(cid:141)a buifadelerdekullanılankırıkçizgibiçimindekiişaretekökişaretidenir. kökkaplama *Ağacınköklerindeneldeedilen,güzeldesenlibirkaplamaçeşidi. kökkırmızısı *Kökboyası,alizarin. kökkurdu *Danaburnu. kökmantar *Meşe,çamvefındıkgibiağaçlarınköklerindeyerleşen,iplikgörünüşündebirmantarınemeciyle,kökün ortakyaşamabiçimindekibirleşmesindenoluşanmantar. köksalmak *iyicetutunmak,sağlamlaşmak,yayılmak,köklenmek. *biryereiyiceyerleşmek. köksap *Süsendeolduğugibi,heryılköksürenveyerüstünesapçıkarançokyıllıkyeraltıgövdesi. köksaplı *İnciçiçeğibeyaeğreltigibiçokyıllıkköksapıbulunanbitki. köksökmek *çokçetinişgörmek. köksöktürmek *uğraştırmak,güçlükçıkarmak. kökçü *İlâçyapımındakullanılantürlükök,kabuk,çiçek,yaprakgibişeylerisatankimse. kökçük *Anakökündallanmasıylaoluşanikincilkök. köken *Kavun,karpuz,kabakgibibitkilerintopraküstündeyayılandalları. *Birşeyinçıktığı,dayandığıtemel,biçim,sebepveyayer,menşe. *Soy,asıl. *Birmalınüretildiğiveyayapıldığı,alındığı,getirildiğiyer,menşe,orijin. *Tulumbacıhortumlarınınuçkısmındakisarımadensap. kökenbelgesi *Birmalınhangiülkedengetirildiğinigösterenbelge,menşeşahadetnamesi. kökenbilimci *Kökenbilimiileuğraşandilbilimi,etimolog. kökenbilimi *Birdildekikelimelerinkaynağınıgösteren,nezamanortayaçıktıklarını,neredengeldiklerini,hangi evrelerdengeçtikleriniaraştıran;kelimelerinhembiçimhemanlamtarihinielealandilbilimidalı,etimoloji. kökenbilimsel *Kökenbilimiileilgili,etimolojik. kökenlenme *Kökenlenmekişi. kökenlenmek *Kökeniolmak,kökenesahipbulunmak. kökenli *Kökeniolan. *Bellibirkaynaktançıkmışolan,birkaynağadayanan. kökensel *Kökenleilgiliolan. kökensiz *Kökeniolmayan. kökertme *Kökertmekişiveyadurumu. kökertmek *Köklemek. *Fide,sebzeveyaasmaçubuğununufaklarınıköküyleçıkararakbaşkayeredikmek. kökleme *Köklemekişi. *Tarlayapmakiçinormandaaçılanyer. köklemek *Ağaçveyabitkiyiköküilebirliktetopraktançıkarmak,kökertmek. *Topraktakalanbitkikökleriniayıklamak. *Bağçubuklarınıveyafidanlarıköklendiripdikmek. *Minder,şiltegibişeylerinikiyüzünüyeryerdikişlerletutturmak. *İncesaçörgülerindenbirkaçınıyenidenbiraradaörmek. köklemek *(sazı)Kurmak. köklendiriş" }, { "text": "*Köklendirmekişiveyabiçimi. köklendirme *Köklendirmekişi. köklendirmek *Birağacınaşıyerini,aşıfilizininköksalmasıiçintoprağagömmek. *Kökvermesinisağlamak. kökleniş *Köklenmekişiveyabiçimi. köklenme *Köklenmekişi. köklenmek *(bitkiiçin)Kökoluşmak;köksalmak,köktutmak. *Köklü,temellibirbiçimdeyerleşmek. kökleşme *Kökleşmekişi. kökleşmek *Güçlübirbiçimdeyerleşmek,yeretmek,köksalmak. kökleştiriş *Kökleştirmekişiveyabiçimi. kökleştirme *Kökleştirmekişi. kökleştirmek *Kökleşmesinisağlamak. köklü *Köküolan. *Kökleşmiş,iyiyerleşmiş,kalıcıolan,esaslı. *Soylu,soyusopubelli,iyitanınan. köklüaile *Eskidenberibilinenveiyitanınanaile. köknar *Çamgillerden,yüksekbölgelerdeyetişen,iğneyapraklarıkısa,yassıolan,reçinelivekozalaklıbirorman ağacı(Abies). köknarsakızı *Köknarkozalaklarındaneldeedilensakız,köknarreçinesi. köksel *Kökleilgili. köksü *Ciğerotlarındaveyosunlardaköküandıran,bitkinintutunmasınayarayanbölüm. köksüz *Köküolmayan. *Temeli,dayanağıveyagerçekliğiolmayan. köksüzlük *Köksüzolmadurumu. kökten *Yüzeydekalmayıpderineinen,asılkonuyudaiçinealan,köklü,cezrî,radikal. köktençiçekli *Çiçekleriköksaptanveyakökyanındansürenbitkiçeşitlerinedenir. köktendinci *Köktendincilikyanlısıolankimse. köktendincilik *Kuruludüzenintemellerinidinîkuralveinançlardoğrultusundadeğiştiripuygulamadanyanaolantutum veyaöğreti. köktensürme *Niteliğinisoydanalmış,türediolmayan,soylu. köktenci *Köktenciliktenyanaolan,köktencilikyanlısı,radikal. köktencilik *Bilimde,dinde,siyasetteköktenyenilikleryapmaeğilimi,radikalizm. *Elealınankonununtemelsebeplerine,köklerinekadarinendüşüncebiçimi,radikalizm. *Yaşamabiçimlerini,yaşamailişkilerinieleştiripköktendeğiştirmeeğilimindesonunakadargidengörüş. *Kuruludüzenintemellerineyöneliktoplumsalveekonomikdeğiştirmelerdenyanaolantutumveyaöğreti, radikalizm. kökteş *Aynıköktengelençeşitliyapıvegörevdekikelimeler:Sevgi,sevinç,sevme;vergi,verim,veri;başlık, başlangıç,başarıgibi. kökteştümleç *Fiilleaynıköktenolantümleç:Çalgıçalmak.Ekinekmekgibi. Köktürkçe *Göktürkçe. kökükazınmak *birdahaortayaçıkamayacakbiçimdeyokedilmek. kökündenhalletmek *herhangibirkonuyuveyasorunutemeldençözümlemek. kökünekibritsuyu *\"yerindibinebatsın!\",\"ölsün,kahrolsun!\"anlamlarındailenmesözü. kökünekibritsuyudökmek(veyakökünükurutmak) *birdahaortayaçıkamayacakbiçimdeyoketmek. kökünü(veyakökünden)kazımak *birdahaüreyemezdurumagetirmek,hiçbirkalıntısınıbırakmamak,yoketmek. kölçer *Tanelerezararverenbirbuğdayhastalığı. köle *Savaştatutsakalınan,yabancıülkelerdenzorlakaçırılıpözgürlüktenmahrumbırakılanveyabaşkasından satınalınanerkek,kul,esirI. *Birininemrialtındabulunan,özgürolmayankimse. *Herhangibirşeyeaşırıderecedebağlıolankimse. köleci *Karıncalarınbaşkatürlerinyuvalarınıtalanetmesidurumu. köleleşme *Köleleşmekişi. köleleşmek *Köledurumunagelmek. köleleştiriş *Köleleştirmekişiveyabiçimi. köleleştirme *Köleleştirmekişi. köleleştirmek *Köledurumunagetirmek. köleli *Kölesiolan. kölelik *Köleolmadurumu,esirlik,kulluk,esaret. kölelikdüzeni *Eskiçağlardakölelerinbaşüretimgücüolarakkullanıldığırejim. kölemen *Kölelerdenkurulanbiraskersınıfı. *Birininsahipolduğuköleveyakaravaş. kölenolayım! *yalvarmaanlatır. köleniz(veyaköleleri) *sözsöyleyenerkektarafındansözsöylenenkimseyeaşırıbirsaygıgösterilmişolmakiçinbenzamiriyerine kullanılırdı. *saygıamacıyla,biri,yakınlarındansözederkenonlarıanlatankelimeleredebusözkatılır. kölesiz *Kölesiolmayan. kölük *İşveyükhayvanı. kömbe *Un,tuzveyağileyoğurulanhamurunkızgınkülegömülmesiyoluylaeldeedilenekmek. kömeç *Papatyaveayçiçeğindeolduğugibi,sapınyassılaşmışvegenişlemişucuüzerindeçiçeklerinyanyana toplanmasıbiçimindekiçiçekdurumu. kömür *Karbonlumaddelerinkapalıvehavasızyerlerdeiçiniçinyanmasındanveyaçokuzunsürederintoprak katmanlarıaltındakalıpbirtakımkimyasaldeğişmelereuğramasındanoluşan,siyahrenkli,bitkiselkaynaklı,içinde yüksekorandakarbonbulunankatıyakıt. *Koyukararengibelirtmekiçinkullanılır. kömürbaşavurmak *kömürüniyiyanmamasındançıkankarbonoksidiylezehirlenmektenbaşağrımak. kömürgibi *simsiyah. kömürkalem * \\343füzen. kömürkayası *Kayabalığıcinsindenkararenklibirbalık. kömürcü *Kömüralıpsatanveyaodunkömürüyapankimse. *Vapurda,fabrikadavb.deocağakömürtaşıyanişçi. kömürcüçırağınadönmek *yüzü,üstübaşısiyahlekeleriçindekalmak. kömürcülük *Kömürcüolmadurumuveyakömürcününyaptığıiş. kömüren *Sarımsağabenzerbiryabanotu,yabansarımsağı(Alliumrotuntum). kömürleşme *Kömürleşmekişi. *Bitkikalıntılarınınkömüredönüşmesineyolaçandoğalolay. kömürleşmek *Kömürdurumunagelmek. kömürleştirilme *Kömürleştirilmekişi. kömürleştirilmek *Kömürdurumunagetirilmek. kömürleştiriş *Kömürleştirmekişiveyabiçimi. kömürleştirme *Kömürleştirmekişi. kömürleştirmek *Kömürdurumunagetirmek. kömürlü *Birleşimindekömürolan. *Yakıtolarakkömürkullanan. kömürlük *Kömürsaklananveyakonulanyer. kömüş *Manda,susığırı,camız. köpeğeatsanyemez *(yiyecekiçin)çokkötü. köpeğehoşt,kediyepiştdememek *kendisinezararverenlerdenkorunmakiçinenküçükbirtepkidebulunmamak. köpeğibağlasandurmaz *yaşamayaelverişsizyerleriçinkullanılır. köpeğinağzınakemikatmak *karşıgelerekbağırıpçağıranbirinisusturmakiçinonabirçıkarsağlamak. köpek *Köpekgillerden,boyvebiçimbakımındanpekçokcinsleriolan,çokiyikokualan,sadık;bekçilik,avcılık gibiişleriçinbeslenenmemelihayvan(Canisfamiliaris). *Aşağılıkniyetlerleyaltaklananveyadavranışlarıkötüolankimseiçinsövgüsözüolarakkullanılır. köpekbalığı *Köpekbalıklarından,gövdesimekikbiçiminde,burunkısmısivri,solungaçyarıklarıboynunikiyanında bulunan,kıkırdaklı,yırtıcıbalıklarıngeneladı(Mustelusmustelus). köpekbalıkları *Omurgalıhayvanlardanbalıklarsınıfınagirenbirtakım. köpekdişi *Azıdişleriilekesicidişlerarasında,ikiyandavealtlıüstlübirertanebulunansivridiş. köpekgibi *çokyaltaklananlariçinsöylenir. köpekmemesi *Koltukaltındaçıkaniltihaplıçıban. köpeksarımsağı *Yabansarımsağı. köpeksoğanı *Yabansarımsağı. köpeksoyu *\"Alçak,soysuz\"anlamınagelenbirsövgü. köpeküzümü *İtüzümü. köpekyesekudurur *çokağırveonurkırıcısözleriçinsöylenir. köpekayası *Ballıbabagillerden,çiçeklerisapçevresindedemetdurumundatoplanmış,ıtırlıbirçoktürüolanbirbitki (Marrubiumvulgare). köpekgiller *Köpek,kurt,çakal,tilkigibietoburmemelileriiçinealanhayvanfamilyası. köpekkuyruğu *Alttakigüreşçi,sarmadankurtulmaküzeredönerken,rakibininsırtınıyeregetirmekiçin,onuçenesinden, alnındanveyagırtlağındanelleçekipsırtınıyeregetirmeyeçalışma. köpekleyatanpireilekalkar *uygunsuzkişilerleilişkidebulunmanındoğalolankötüsonucunuanlatır. köpekleme *Köpeklemekişi. köpeklemek *Çokyorulmak. *Varlık,güçvesağlıkyönündendüşkünleşmek. köpekleniş *Köpeklenmekişiveyabiçimi. köpeklenme *Köpeklenmekişi. köpeklenmek *Yalvarıpyaltaklanarakaşağılıkbirdurumadüşmek. köpekleşiş *Köpekleşmekişiveyabiçimi. köpekleşme *Köpekleşmekişi. köpekleşmek *Onurunuyitiripyaltaklanmak. köpekli *Köpeğiolan. köpeklik *Köpekçedavranma,köpekgibiyaltaklanma. köpekoğlu *Bkz.köpoğlu. köpekoğluköpek *Köpoğlusövgüsününpekiştirilmişbiçimi. köpeksiz *Köpeğiolmayan. köpeksizköybulmuşdaçomaksız(veyadeğneksiz)geziyor *kendisineengelolacak,karşıçıkacakkimseolmadığıiçinistediğigibidavrananlarasöylenir. köpeksizköye(veyasürüye)kurtiner(veyagirer) *koruyucusuzkalanyereveyaülkeyedüşmangirer. köpoğlu *\"Hain\",\"düzenbaz\"anlamındakullanılansövgü. *Kurnaz,işinibilir,zekikimseleriçinsevgiylesöylenir. köpoğluluk *Kurnazlık,düzencilik. köprü *Herhangibirengelleayrılmışikiyakayıbirbirinebağlayanveyatrafikakımının,başkabirtrafikakımını kesmedenüsttengeçmesinisağlayan,ahşap,kâgir,betonveyademiryapı. *Gemininönünüiyicegörecekbiryükseklikte,sancaktaniskeleyekadarkurulankumandayeri. *İkişeyarasındabağveyailişkiyisağlayan şey. *Olmayandişlerinyerinitutmakveyatakmadişleriağızdakidişleresağlamtutturmakamacıylayapılandiş protezi. *Güreşteomuzlarıyeredeğdirmemekiçinayaklarıvealnıyeredayayıpbeliyukarıkaldırarakalınandurum. *Vücudun,sırtyeredönükolarakel,başveyadizyeredayanarakyaybiçimialdığıdurum. köprüaltıçocuğu *Kimsesivegideceğiyeri olmayankimseleriçinkullanılır. köprübaşı *Birköprününbaşlangıçveyabitişnoktası. *İlerlemekiçinçıkılanelverişlikıyıveyatutulanönemlinokta. *Önemlimevki. köprübaşını(veyaköprübaşlarını)tutmak *çokönemlibirmevkii(veyamevkileri)elegeçirmek. köprükurmak *akarsuveyagölvb.üzerindeköprüinşaetmek. *elleriarkadanyeredayayıpayakuçlarınabasarakvücuduyaygibigermek. köprüyol *Vadiler,koyaklarveyaderindereyataklarıüzerinekurulanvebetondirekleriüzerindedurankarayolu köprüsü,viyadük. köprücü *Köprüyapankimse. *Tombazlarlaköprükuran(istihkâmkıtası). *Osmanlıülkelerinde,özellikleordunungeçeceğiyollarüzerindekiköprülerionarmakvekorumaklagörevli takım. köprücük *Bkz.köprücükkemiği. köprücükkemiği *Omuzbaşıylagöğüskemiğininüstucuarasındabulunanvederininaltındabelliolanuzuncakemik. köprücülük *Köprüyapmaişi. köprüden(veyaköprüyü)geçinceyekadarayıyadayıderler *kişiişinigördürünceyekadaryardımbeklediğikimseyedildöker. köprüleniş *Köprülenmekişiveyabiçimi. köprülenme *Köprülenmekişi. köprülenmek *Köprülüdurumagelmek,köprüsüolmak. köprüleriatmak *biriştenvazgeçmeveyageridönmeimkânıkalmayacakbiçimdekesinbirdavranıştabulunmak. köprülü *Köprüsüolan. *İkibölümübirköprüilebirbirinebağlanmış(yapı). köprünün(veyaköprülerin)altındançoksu(veyasular)aktı(veyageçti) *\"zamanlaşartlarçokdeğişti,eskidurumkalmadı\"anlamındakullanılır. köpük *Çalkanan,kaynatılan,mayalanan,yukarıdandökülensıvılarınüzerindeoluşanhavakabarcıklarıyığını. *Yapayolarakeldeedilen,yumuşakveesnekdolgugereci." }, { "text": "*Gazvebuharlarınsıvıkatmanlarıilekuşatılmasındanoluşanyığın. *Hayvanların,bazıkezdeinsanlarınağzındagörülensalyamsıkabarcıklar. köpükgibi *beyaz,hafifveköpükgörünüşündekişeyleriçinkullanılır. köpükleniş *Köpüklenmekişiveyabiçimi. köpüklenme *Köpüklenmekişi. köpüklenmek *Üstüköpükbağlamak. köpüklü *Köpüğüolan,köpüklenen. köpüksüz *Köpüğüolmayan,köpüklenmemiş. köpüleme *Köpülemekişi. köpülemek *Şilte,yastık,yorgangibişeylerikalınvearalıklı,sıkıcadikmek. köpüreköpüre *Köpürerek. köpürme *Köpürmekişi. *Sinirlenme,öfkelenme. köpürmek *Köpükyapmak,köpükoluşmak,köpükçıkararakkabarmak. *Ekşiyipköpüklenmek. *Çokkızmak,birdenbireöfkeleniptaşmak,feveranetmek. köpürtme *Köpürtmekişi. köpürtmek *Köpürmesinisağlamak. köpürtücü *Köpürtmeözelliğitaşıyan. köpürtüş *Köpürtmekişiveyabiçimi. köpürüş *Köpürmekişiveyabiçimi. kör *Görmeduygusuolmayan,görmez. *Keskinliğiyeterliolmayan. *Azaydınlıkveren. *Arkasıtıkalıolanveyaişlekolmayan. *Olgularısezmevekavramayetisi,dikkatiolmayan. *Duyarlığınıyitirmiş. *Bukelimebazıdeyimlerdekötüleyicibirsıfatgibikullanılır. körağaç *Kontratabladaortakatıoluşturanvegenellikleyumuşakağaçlardanhazırlananbölüm. *Kontratablanınortakısmındatablakalınlığınınenazyarısınıoluşturan,yumuşakağaçlardandeğişik yöntemlerleeldeedilenmasifağaçtabakası. köralan *Trafiktesürücününgeridengelenleriaynasındagöremediğibölge. körbaca *Herhangibirçıkışıbulunmayanbaca. körbağırsak *Kalınbağırsağınilkparçası. *Kalınbağırsağınincebağırsaklabirleştiğiyerdebulunançıkıntıbölümü. körboğaz *Yemekihtiyacı,yemeğedüşkün,boğazadüşkün. *Mide. *Pisboğaz,obur(kimse). körçapa *Topraktopaklarınıdağıtmaktakullanılan,ucukütçapa. kördeğneğinibellergibi *hepaynıbiçimdedavranıphiçbiryenilikveyadeğişiklikyapmayıdüşünmeyenlerintutumununiteler. kördövüşü *Aynışeyigerçekleştirecekkimselerinbirbirindenhabersizvebirbiriniengelleyecekbiçimdekidüzensiz çabaları. körduman *Çokyoğunsis. kördüğüm *kördüğüm. körfare *Körfaregillerden,toprakaltındayuvayapanbirmemelihayvan(Spalaxtyphlus). körfaregiller *Kemiricilersınıfınagiren,gözleriküçükbirderiileörtülü,kuyruksuz,örnekhayvanıkörfareolanbir familya. körhat *Demiryollarındaarkasıkesikhat. körkadı *Hatıragönülebakmadandoğrubildiğiniherkesinyüzünesöyleyen,sözünüesirgemeyen. körkandil *Işığıçokazolankandil. *Aşırıderecedesarhoş,gökkandil. körkaya *Denizyüzüneçokyakınolantehlikelikayaveyasığlık. körkörparmağımgözüne *çokbelli,gözebatacakkadarortada. körköstebek *Körfaregillerdenkemiricibirmemelihayvan. körkurşun *Birbaşkasınaveyaamaçsızatıldığıhâldebirkimseninölmesineveyayaralanmasınasebepolankurşun, serserikurşun. körkurttanbilevazgeçmemek *enküçükvarlığıbilehorgörmedenkorumak. körkuyu *Suyukurumuş,suçıkmayan,susuzkuyu. körnişancı *Hedefirastlantıilevurankimse. körnişancılık *Hedefi,iyinişanalmasınıbilerekdeğil,rastlantıilevurma. körnokta *Köralan. körocak *Çocuksuzaile. köroğlu *Bkz.Köroğlu. körolası(veyakörolasıca,olsun) *birilenmesözüolarakkullanılır. körölürbadem gözlüolur,kelölürsırmasaçlıolur *birkimseveyabirşeyyokoluncadeğerkazanır. körsatıcınınköralıcısıolur *\"herkesdengiyleişyapar\"anlamındakullanılır. körsıçan *Köstebek. körşans *Kötütalih. körşeytan *Kötükader. körşeytandanbulmak *ilenmesözüolarakkullanılır. körtalih *Kötükader. körtapa *Borununkullanılmayanveyakullanılmasıistenilmeyendeliğinetakılandişlitapa. körtopal *Yarımyamalak,iyikötüidareedecekbiçimde. köruçuş *Uçağıkaranlıktaveyasisiçindesadeceuçuşaletlerinikullanarakyönetme. köryılan *Köryılangillerden,solucanlabeslenen,yılanabenzer,ayaksızbirsürüngen(Typhlopsvermicularis). köryılangiller *Omurgalıhayvanlardansürüngenlersınıfınagiren,bütünsıcakbölgelerderastlanan,kayganpullu,1m boyundakiyılanlarfamilyası. körcesine *Gerçeklerdenbüsbütünhabersizolan(olarak),gerçeklerigörmeyen(görmeyerek). kördüğüm *Çözülemeyen,ilmiksizdüğüm. *Çözülmesihemenhemenimkânsızolansorun. köre *Karıncayuvası. *Demircikörüğünün,kömürlerinyandığıbölümeaçılandeliği. körebe *Gözleribağlıolanebenin,oyunakatılanötekiçocuklarıyakalamayaçalıştığıçocukoyunu. köreliş *Körelmekişiveyabiçimi. körelme *Körelmekişi. *Görevikalmadığıiçinveyabaşkasebeplerlebirorganınbeslenemeyerekküçülmesi,dumur. körelmek *Keskinliğiniyitirmek. *Suyuçekilmek. *(ateşveyaışıkiçin)Sönecekdurumagelmek. *Değer,önemveyayeteneğiniyitirmek. *Soyutükenmek. *Görevikalmadığıiçinveyabaşkasebeplerdendolayıbirorganbeslenemeyerekküçülmek,dumura uğramak. köreltme *Köreltmekişi. köreltmek *Körelmesinisağlamak. *Dumurauğratmak. *Yeteneğinikaybettirmek. köreşe *Yerdekikarınyüzündebuztutmuşolantabaka. körfez *Karanıniçinesokulmuşdenizparçası. *Kuytu,işlekolmayan. körfezcik *Küçükkörfez. körkütük *Kendinibilmeyecekkadarçok(sarhoş,âşıkvb.). körleyatanşaşıkalkar *değersiz,kötükimselerleilişkikuranlarkötühuylaredinirler. körlemeden *Bilmeden,anlamadan,bilmeksizin. *Nişanalmadan. körleniş *Köreliş. körlenme *Bkz.körleşme. körlenmek *Bkz.körleşmek. körlermahallesindeaynasatmak *birşeyionahiçihtiyaçduymayacakolançevreyegötürmek. körleşme *Körleşmekişi. körleşmek *Kesmez,işlemezveyayararlanılmazdurumagelmek. *Değer,önemveyayeteneğiniyitirmişdurumagelmek. körleştiriş *Körleştirmekişiveyabiçimi. körleştirme *Körleştirmeişi. körleştirmek *Körleşmesineyolaçmak. körletiş *Körletmekişiveyabiçimi. körletme *Körletmekişi. körletmek *Keskinliğinazalmasınaveyayitirilmesinesebepolmak. *Değerveyeteneklerininyitirilmesinesebepolmak. körlük *Körolmadurumu. *Kesmezolmadurumu. *Dikkatsizcevebeceriksizceyapılaniş. *Gerçeğigörememedurumu. *Bitkilerintomurcukvermemesidurumu. Köroğlu *Kocanınkarısınaverdiğiad. körpe *(bitkiiçin)Dalındanyenikoparılmış,tazeliğiüstünde,dahabüyümemiş,kartkarşıtı. *(insaniçin)Yeniyetişmekteolan. *(hayvaniçin)Büyümemiş. *Genç,hoş,güzel,yeniyetişmiş,henüzbozulmamış,yıpranmamış. körpecik *Çokkörpe,çoktaze. körpelik *Körpeolmadurumu,tazelik,taravet. körükörüne *Davranışınıngerekçesinivenasılsonuçlanacağınıbilmeden,düşünüptaşınmadan. körük *Ateşicanlandırmakiçinkullanılanveaçılıpkapandıkçaiçindekihavayıüfleyenaraç. *Bazıaraçlarınaçılıpkapanabilirüstüstekatlanmışbölümü. *Bazımüzikaraçlarındahavavermeyeyarayan,elveyaayaklaişletilenmeşinveyakâğıtbölüm. körükgibi *körüğebenzeyenbirbiçimde,körüğüandırırcasına. körükçü *Körükyapanveyasatankimse. *Körükkullanankimse. *Körükleyici. körükçülük *Körükçününyaptığıiş. körükleme *Körüklemeişi. körüklemek *Körükleüflemek. *Kızıştırmak,kışkırtmak,şiddetlendirmek. körüklenme *Körüklenmekişi. körüklenmek *Körüklemekişinekonuolmakveyakörüklemekişiyapılmak. körükleyici *Kışkırtıcı. körüklü *Körüğüolan. körüksüz *Körüğüolmayan. körünistediğibirgöz,Allahverdiikigöz *istenilenşeyfazlasıylaeldeedildi. körüntaşı *rastlantısonucubirinezararveren,hesaptaolmayaniş. körünükırmak *hevesinialmak. körünüöldürmek *gururunukırmak,güçsüzlüğünükabuletmek. kös *Savaşlarda,alaylardaat,deveveyaarabaüzerindetaşınanveişaretvermekiçinkullanılanbüyükdavul. kösdinlemek *türlüolaylaryaşadığıiçinbilgivetecrübesahibiolarakbenzerveyadahabasitolaylarkarşısındaaldırış etmemek. kösdinlemiş *birçokolaylargörüpgeçirdiğindenbunabenzerşeylerealdırışetmeyen(kimse). köskös *Başıönde,sağasolabakmadan,yorgun,üzgün,düşüncelibirdurumda. kösçü *Mehtertakımındakösçalankimse. köse *Bıyığı,sakalıçıkmayan(erkek). *Kösebuğday. kösebuğday *Başağıkılçıksızbirçeşitbuğday. kösesakal *Çokseyreksakallı. köseği *Ateşkarıştırmayayarayanodunveyademir. *Ucuyanıkodun,eğsi. kösele *Ayakkabıtabanı,bavul,çantayapımındakullanılan,büyükbaşhayvanlarınişlenmişderisi. *Köseledenyapılmışolan. köselegibi *(aslındayumuşakolanşeyleriçin)çoksert,çiğnenmesigüç,koparılamaz. köselesuratlı *Utanmaz,sıkılmaz. köseletaşı *Mermerleriparlatmaktakullanılankefekitaşı. *Kunduracılarınüstündeköseledövdükleritaş. *Avadanlıklarınağızlarındakipürüzleridüzeltmekveinceltmekiçinkullanılanbirtürtaş. köselik *Köseolmadurumu. kösem *Kösemen. kösemen *Sürününönündengiderekonakılavuzlukedenkoçveyateke. *Dövüşkenirikoçveyateke. *Yolgösterenkılavuz. *Borsadaöncülükyapanhisse. kösemenlik *Yolgösterme,kılavuzluk." }, { "text": "kösemenliketmek *yolgöstermek,kılavuzluketmek. köseylealayedenintopsakalıkaragerek *başkasınıneksikleriyleeğlenenkimseninkendisikusursuzolmalıdır. köskelmek *Biryereyaslanarakoturmak. köskötürüm *Büsbütünkötürüm. kösnü *Erkekvedişininbirbirinekarşıduyduklarıcinselistek, şehvet. kösnük *Eşistemezamanıgelmiş(hayvan). kösnül *Kösnüyleilgili,şehvanî,şehevî,erotik. *Cinselduyumlarveyaonlarabağlıolanduyumlarınuyandırdığıduyguvecoşkularlailgiliolan,erotik. *Özelliklecinselaşkıişleyen,şehvetuyandıran(resim,heykel),erotik. kösnüllük *Kösnülolmadurumu, şehvaniyet,erotizm. *Cinseluyararılarakarşıaşırıduyarlıkgöstermedurumu,erotizm. kösnülme *Kösnülmekişiveyadurumu. kösnülmek *(hayvaniçin)Eşistemezamanıgelmek. kösnülü *Aşırıcinselisteğiolan,şehvetli. köstebek *Köstebekgillerden,toprakaltındaoyduğuyuvalardayaşayan,gözlerihemenhiçgörmeyen,derisindenkürk yapılanküçükbirhayvan,sokur,yersıçanı(Talpa). köstebekilleti *Atlarınensesindeoluşanhücredokusuiltihabı. köstebekgiller *Omurgalıhayvanlardan,memelilersınıfınınböcekçillertakımınagirenbirfamilya. kösteğikırmak *çocukyürümeğebaşlamak. *bağlıbulunduğuyerleilişiğinikesmek. köstek *Hayvanınkaçmasınıönlemekiçinikiayağınabağlanankısaipveyazincir. *Saat,kılıç,anahtargibişeylerinucunatakılanzincir. *Koşulanatlarıntepmesiniönlemekiçinkuskunkayışınaeklenenkayış. *Balıkiğnesinioltayabağlayan,birikikarışuzunluğundakılveyamisinaparçası. *Engel. köstekolmak *engelolmak. köstekvurmak *hayvanınayağınaköstekbağlamak. *kösteklemek. *güreştehasmınbirveyaikiayağınısımsıkıyakalamak. köstekleme *Kösteklemekişi. kösteklemek *(hayvanın)Ayağınaköstekvurmak. *(birişi)Yürümezdurumagetirmek,engellemek. köstekleniş *Kösteklenmekişiveyabiçimi. kösteklenme *Kösteklenmekişi. kösteklenmek *Ayağınaköstekvurulmak. *Ayağınabirengeltakılarakdüşergibiolmakveyadüşmek. *(biriş)Yürümezdurumagetirilmek,engellenmek. köstekleyiş *Kösteklemekişiveyabiçimi. köstekli *Kösteğiolan. *Ayağınaköstekvurulmuşolan. kösteksiz *Kösteğiolmayan. köstere *Tahtarendesi. köşe *Birbirinikesenikiçizginin,ikidüzleminoluşturduğuaçı,zaviye. *İkiduvarınbirleştiğigirintiliveyaçıkıntılıyer. *İkisokağınveyacaddeninkesiştiğiyer. *Bölüm,yerveyayan. *Kuytu,tenhaveyaücrayer. *Kimseninuğramadığı,aramadığıyer. *Futbolalanınıoluşturanyanvekaleçizgilerininkesişmenoktalarındanherbiri,korner. köşeatışı *Futboldabiroyuncu,topukendikaleçizgisidışınaçıkarırsa,karşıtaraflehinekaleçizgisiileyançizgisinin kesiştiğinoktadanverilenserbestvuruşhakkı,korneratışı. köşebaşı *Birsokağınbaşkabirsokaklaveyacaddeylekesiştiğiyer. köşebaşınıtutmak *etkiliolabilecekenönemlimakamdabulunmakveyayerielegeçirmek. köşebucak *Gözeçarpmayanyer. köşebucakkaçmak *kimseyegörünmekistememek. köşedemiri *Dikaçıbiçimindeüretilmişdemir. köşedolabı *Köşeyereyerleştirilendikaçıbiçimindeyapılmışdolap. köşedönmeci *Köşedönücü. köşedönücü *Çıkarını,enkısazamandasonuçalacakbiçimdedüşünenkimse. köşedönücülük *Kısasüredeçıkarsağlamakişi. köşekadısı *İşyapmayısevmeyen,rahatınadüşkünkimse. köşekapmaca *Çocuklarınköşeleritutupbunlarıbirbirlerinekaptırmamayaçalışarakoynadıklarıoyun. köşekapmacaoynamak *biribaşkasınagidipbulamadığısırada,odakendisinegelipbulamamak,birbiriniarayıpdurmak. köşekoltuğu *Odanınveyasalonunköşesinikaplayacakbiçimdeüretilmişkoltuk. köşeminderi *Köşeyeyerleştirilmişkabarıkbüyükminder. köşepenceresi *Duvarlararasındakiköşedebulunanpencere. köşerafı *Köşeyikaplayacakbiçimdeyapılmışraf. köşetaşı *Binalardatekparçabiçimindeköşeleritutantaş. köşetutmak *karışmak,kendinibellietmek,görünmek. köşevuruşu *Köşeatışı. köşeyastığı *Köşeminderiüzerinedikolarakkonanveköşelerituranyastık. köşeyazarı *Fıkrayazankimse. köşeyazarlığı *Fıkrayazarlığı. köşeyazısı *Fıkra. köşebent *Biryerefotoğrafyapıştırmayayarayan,üçgenbiçimindearkasızamklıküçükkâğıt. *Birleşenikikerestevb.nitutturmayayarayan,dikaçıbiçimindebükülmüşdemir,Ldemiri. köşedebucaktakalmak *ilgisizliktengözdenuzaktabulunmak. köşegen *Birçokgendeardışıkolmayanveyabirçokyüzlüdeaynıdüzlemüzerindebulunmayanikiköşearasına çekilençizgi,kutur,diyagonal. köşek *Deveyavrusu. köşekleme *Köşeklemekişi. köşeklemek *Deveyavrulamak. köşeleme *Köşelemekişi. *Köşeyeçaprazgelecekbiçimde. köşelemek *Köşeyegelecekbiçimdekoymak. köşeli *Köşesiveyaköşeleriolan. köşeliayraç *İçindebulunanbiranlatımda,ayrıcaparanteziçinealınmasıgerekenbiraçıklamaiçinkullanılanköşeleri kırık,düzayraç. köşeliparantez *Köşeliayraç. köşelik *İkiduvarınkesiştiğiyerearalarındakiaçıyıdoldurmakiçinuygulananahşapveyakâgirişçiliği. *Kapıveyapencerearalığınınköşesinioluşturantaş. *Duvarköşelerinde,üstünelâmbavb.şeylerkonanelyapımı,ahşap,süslüeşya. köşesiz *Köşesiolmayan. köşeyeatılmak *önemvermemek,gözdenuzaktatutmak,ilgilenmemek. köşeyeçekilmek *hiçbirişekarışmayarakyaşamak. köşeyeoturmak *(kıziçin)gelinolmak,evlenmek. köşeyesinmek *kimseningörmeyeceğibiryeresaklanmak,gizlenmek,sesiçıkmazolmak. köşeyidönmek *hiçbirçabagöstermedenkısasüredezenginolmak. *kısayoldanvebüyükbiremekharcamadansosyalveekonomikgüçedinmek. köşk *Bahçeiçindeyapılmışsüslüev,kasır. köşker *Yemenici,ayakkabıtamircisi. köşkerlik *Köşkerinyaptığıiş. köşklü *Yangınlarıhabervermesiiçinyangınkulelerindevebaşkauygunyerlerdebekletilengözetleyici. kötek *Baston,sopa. *Sopaylaatılandayak. kötek *Büyük,beyazpullubirçeşitbalık,taşlevreği,minakop. kötekatmak(veyaçekmek) *dövmek,dayakatmak. kötekyemek *dövülmek,dayakyemek. kötü *(nesneleriçin)İstenilen,beğenilennitelikteolmayan,fena,iyikarşıtı. *Zararlı,tehlikeli. *Korku,endişeveren. *Hoşagitmeyen. *Kabavekırıcı. *Az,yetersiz. *Kişiveyatoplumüzerindeolumsuzetkileriolan. *(insaniçin)İyi,gereklinitelikleresahipolmayan. *İstenilmeyen,gereksizdavranışlarıolanveyabudavranışlaraeğilimliolan(kimse). *İstenilmeyen,beğenilmeyen,yararsız,uygunolmayanbirbiçimde. *Aşırı,çok. kötüadam *Filmlerdeizleyiciyesevimsizgelen,filminkahramanıylaçekişmedurumundaolanvesonundaçoğukezalt olankimse. kötügöz *Baktığıkimseyezararverenveyanazardeğdirengöz,kemgöz. kötügözlebakmak *birkimseiçiniyiolmayandüşüncelerbeslemek,bunubelliedercesinebakmak. *cinselduyguilebakmak. kötühabertezduyulur *Bkz.karahabertezduyulur. kötükadın *Orospu. kötükişiolmak *bazıkimselerbirtakıminsanlarındüşmanlığınıkazanmak. kötükötüdüşünmek *üzüntülüdüşünceleredalmak. kötüolmak *olumsuzbirdurumalmak. *beğenilmemek,takdiredilmemek. *(kadın)kötüyoladüşmek. kötüsöylemek *birtakımolumsuz,beğenilmeyen,istenmeyentutumvedavranışlarıolduğunusöylemek,kötülemek. kötüyoladüşmek *kötükadınolmak. kötüyolasapmak *doğruluktanayrılıpistenilmeyenveyanlışişleryapmak. kötüyolasürüklemek(veyasaptırmak) *yasadışı,uygunsuzveyahoşagitmeyenbiryaşayışiçinesokmak. kötücül *Kötülükisteyen(kimse). *Kötülükeden,zararveren. *(hastalıkveyaruhiçin)Tehlikesiolan,habis. kötüleme *Kötülemekişi. kötülemek *Biriveyabir şeyiçinolumsuz,aşağılayıcı,hoşolmayansözlersöylemek. *(insaniçin)Sağlığıbozulmak. *(nesneleriçin)Niteliğibozulmak,kalitesibozulmak. kötüleniş *Kötülenmekişiveyabiçimi. kötülenme *Kötülenmekişi. kötülenmek *Kötülenmekişiyapılmakveyakötülemekişinekonuolmak. kötüleşme *Kötüleşmekişi. kötüleşmek *Kötüdurumagelmek. *(kadın)Toplumunahlâkkurallarınaaykırıdavranmayabaşlamak. kötüleştiriş *Kötüleştirmekişiveyabiçimi. kötüleştirme *Kötüleştirmekişi. kötüleştirmek *Kötüdurumagelmesineyolaçmak. kötüleyici *Kötüleyen,yeren(söz,yazıvb.). kötüleyiş *Kötülemekişiveyabiçimi. kötülük *Kötüolmadurumu. *Zararverecekdavranışveyasöz. *Kemlik,şer. kötülüketmek(veyayapmak) *kötüdavranmak,zararvermek. kötülükçü *Hertürlükötülüğüyapacakahlâktaolan,şerir. kötülükçülük *Kötülükçüolmadurumu,şerirlik. kötümseme *Kötümsemekişi. kötümsemek *Birolayı,birkonuyuvb.yiyalnızolumsuzyönleriyledüşünmekveyaelealmak. kötümser *Herşeyikötüyanıylaelealan,herdurumukaranlıkgören,hepenkötüyübekleyen,kötüyeyorumlayan, karamsar,bedbin,pesimist,iyimserkarşıtı. kötümserleşme *Kötümserleşmekişi. kötümserleşmek *Kötümserdurumagelmek,karamsarlaşmak. kötümserlik *Kötümserolmadurumu,karamsarlık,bedbinlik,pesimizm. *Herşeyienkötüyanındanelealan,herdurumukaranlıkgörenvehepenkötüyübekleyendünyagörüşü, pesimizm. kötürüm *Yaşlılıkveyasakatlıksebebiyleyürüyemeyen. *(bacakiçin)Yürüyemeyecekderecedesakat. *İşleyemeyen,işyapamayan. kötürümolmak(veyakalmak) *yaşlılıkveyasakatlıksebebiyleyürüyememek. *güçsüzkalmak. kötürümleşme *Kötürümleşmekişi. kötürümleşmek *Kötürümdurumagelmek. kötürümlük *Kötürümolmadurumu. kötüyeçekmek *yanlış,beğenilmeyenbiranlamvermek." }, { "text": "kötüyekullanmak *yetkisiniyasalaraaykırıyoldakullanmak. *birininiyidavranışındanistenilmeyenyoldayararlanmak. köy *Yönetimdurumu,toplumsalveekonomiközellikleriveyanüfusyoğunluğuyönündenşehirdenayırt edilen,genellikletarımsalalandaçalışmakgibiişlevlerlebelirlenen,konutlarıveötekiyapılarıbuhayatıyansıtan yerleşmebirimi. *Köyhalkı. köyağası *Köyde,malı,toprağıvb.çokolan,sözüdinlenenkimse. köyekmeği *Tandırdaveyasacdapişirilenbirtürpideveyasomun. köyihtiyarheyeti *Muhtarlabirlikteköyünsorunlarınıhalletmeklegörevlikurul,köyihtiyarmeclisi. köyihtiyarmeclisi *Köyihtiyarheyeti. köyimamı *Köydedinişleriylegörevlikimse. köykoruculuğu *Köykorucusununişi. köykorucusu *Köyünçevresininvekırsalemniyetiilegörevlendirilmişkimse. köyköy *Hertaraf,pekçokyer. köymeydanı *Genellikleköyünortasındabulunangenişalan. köymuhtarı *Köyüidareedenkimse,mutar. köyodası *Köylülerinçeşitlitoplantılaryaptıklarıveyakonuklarınköydekalmasıiçinhazırlanmışyer. köyoyunu *Kırsalkesimdeköylülerinhazırlayıpsunduğuseyirlikoyun. köyromanı *Konusunuköyünvekırsalhayatınözelliklerindenalanroman. köytürküsü *Köyveyaköylülüközelliğiolantürkü. köyyeri *Köy,kırsalkesim. köycü *Köysorunlarınıkendineişedinen,köylerinveköylülerinkalkınmasıyolundaçalışankimse. köycülük *Köysorunlarıileilgilenmeanlayışıveyaköyükalkındırmaçalışması. köydeş *Aynıköydeoturankimselerinbirbirinegöreherbiri. köyleşme *Köyleşmekişi. *Köydenşehrenüfusgöçüdolayısıylakırsalalanlaraözgüdavranışvetutumlarınşehirlerdegörülmesi. köyleşmek *Köydurumunagelmek. köyleştirmek *Köydurumunagetirmek. köylü *Köydeyaşayanveyaköydedoğmuşolan. *Köyhalkı. *Aynıköydenolan. *Kaba,anlayışsızkişi. köylüçorbası *Tavuketi,pırasa,patates,kereviz,havuçveşalgamkullanılarakunveyağkarışımınayedirilmesisonucunda hazırlananmalzemeninbolsuiçerisindepişirilmesiyleyapılanbirçorbatürü. köylükentli *Çeşitliyerleşimyerlerindenolan(kimse). köylük *Köybulunanyer. köylülük *Köylüolmadurumu. *Köylülereözgüdavranış. köz *Küçükkorparçası. közleme *Közlemekişi. *Közüzerindepişirilenyiyecek,özellikteateşlepişirilenet,külbastı. közlemek *Et,sebze,meyve,hamurvb.yiközüzerindepişirmek. közleşme *Közleşmekişi. közleşmek *Közdurumunagelmek. Kr *Kripton'unkısaltması. kraça *İstavritbalığınınküçüğü. kraftkâğıdı *Dayanıklıambalajkâğıdı. kral *Enyüksekdevletotoritesini,bütündevletbaşkanlığıyetkilerinikalıtımveyasoylularca seçilmeyoluyla elindebulundurankimse. *Herhangibiralandabaşkalarındanüstünolankimse. *Çokbaşarılıvezenginişadamı. *Üstün,çokiyi. kralcı *Krallıkyanlısı(kimsevb.). kralcılık *Krallıkyanlısıolma. kraldançokkralcıolmak *birinindavasınıondançoksavunurolmak. kraliçe *Kralkarısıveyakrallığıyönetenkadın. *Kendicinsleriarasındaherhangibirbakımdanüstünlüğüolan. *İngilizsterlini. kraliçegibi *gösterişliveağırgiyinmiş,güzel(kadın). kraliçelik *Kraliçeolmadurumu. kraliyet *Krallık. krallaralâyık *çoküstünniteliklişeyleribelirtmekiçinkullanılır. krallık *Kralolmadurumuveyagörevi. *Kraltarafındanyönetilendevletvebudevletintoprağı. kramp *Birveyabirkaçkasıniradedışı,ağrılıvegeçiciolarakkasılması,kasınç. krampgirmek *kasılmak. krampon *Futbolayakkabılarınınaltındaki,çimenderahathareketetmeyisağlayan,deriveyasentetikkabara. *İkiparçayısıkıcatutupsıkmayayarayanmetalparçası. *Tuğlabacalarınsağlamcadurmasıiçinçevresinesarılankuşak. kraniyoloji *Kafatasınıniçgüdüveyeteneklerleolanilgisiniinceleyenbilimkolu. krank *Birmotordabilyelerinalmaşıkhareketinidaireselhareketeçevirendingil. *Saç,çinko,dökmedemir,bakırvb.borununyönünüdeğiştirmeyeyarayankıvrım. krater *Yanardağağzı. kratergölü *Kraterağzındaoluşmuşgöl. kravat *Boyunbağı. kravatlı *Kravatıolanveyakravattakmışolan. kravatsız *Kravatıolmayanveyakravattakmamışolan. kravl *Dizleribükmeksizinbacaklarıhızlahareketettirerekkulaçlayüzme. kreasyon *Yaratmakişiveyayaratılanşey,yaratı. *Birterzininveyamodaevininyarattığıhertürlüyenimodel. kreatör *Birşeyiyaratan,ortayakoyan(kimse). kredi *Borçödemedegüvenilirolmadurumu. *Ödünçalınanveyaverilenmal,para. *Güven,saygınlık,itibar. *Bellibiröğrenimintamamlanmasıiçinöğrencilerdenistenenhertürlükuramsalveuygulamalıçalışmalar gözönündetutularak,biryarıyılveyabiröğretimyılıokutulanherhangibirdersin,okulprogramıbütünlüğüiçindeki değerininicelikolarakgösterenbirim. krediaçmak *birinepeşinparaistemedenbelirlibirölçüyekadarmalvermeyikabuletmek. *ödünçparavermeyiüstünealmak. kredianlaşması *Kredialınmasıiçinyapılananlaşma. kredikartı *Günlüksatınalmalardanakitparaveçekkullanımınıazaltmayıamaçlayanbirödemebiçimi. kredilimiti *Açılankredininazamîmiktarı. kredimektubu *Bankalarınveyamalîkuruluşlarınmüşterilerineticarîişlemlerleilgilikredihesabıaçtırmakiçinşubelerine veyamuhabirlerinegönderdikleriyazı,akreditif. kredisözleşmesi *Bankaveyamalîkuruluşlarınkrediaçarkenmüşteriyleyaptıklarısözleşme. kredileme *Kredilemekişi. kredilemek *Krediaçmak. kredilendirme *Kredilendirmekişi. kredilendirmek *Kredilemekişiyaptırmak. kredilisatış *Peşinolmayanvekrediaçmaesasınadayananvadelisatış. kredisidüşmek *güvenilirliği,saygınlığıyitmek. krem *Teneyumuşaklıkvermekveyagüneş,yağmurgibidışetkilerdenkorunmakiçinsürülengüzelkokulu merhem. *Kremkıvamındahazırlanmışolan. *Açıksamanrengi. *Burenkteolan. krema *Birçeşityumurtalısüttatlısı. *Sütünyüzündentoplananyağlıkatman. *Kevgirdengeçirilmiş,kremaveyasütlekoyulaştırılmışçorba. kremalı *Kremasıolan. kremasız *Kremasıolmayan. krematoryum *Ölülerinyakıldığıyer. kremleme *Kremlemekişi. kremlemek *Kremsürmek. kreozot *Çeşitlikatranlarındamıtılmasındaneldeedilen,hekimliktekullanılan,keskinkokulubirsıvı. krep *Çokbükümlüiplikledokunmuşbirçeşitincekumaş. *Yumurta,süt,uniletavadakızartılarakyapılan,küçükyuvarlaktatlıveyatuzluyiyecek. krepdöşin *Çinkrepi. kreplin *Çokincebirtüripeklikumaş. krepon *Kıvrımlarıolanyün,pamukveyaipekkumaş. *Kreponkâğıdı. kreponkâğıdı *Süslemedekullanılan,çabukyırtılmayan,esnekbirtürkâğıt. krepsaten *İpekli,parlakvekayganbirtürincekumaş. kreş *Çocukyuvası. kreşendo * \\343crescendo. kretase *Genelliklealtbölümükillivekumlu,üstbölümütebeşirolanll.çağınsondönemi. kreten *Kretenizmetutulmuş(kimse). kretenizm *Tiroitbezininkanayeterincesalgıvermemesisonucuoluşan,fiziksel,ruhsalveduygusalgelişimin duraklamasıylabelirenhastalık. kreton *Birtürketen,patiskaveyabasma. krezol *Tolüendentüreyenüçfenolizomerindenbiri,lizol. kriket *Onbirerkişilikikitakımarasında,küçükveağırbirtopu,ucukıvrılmışsopalarlavurarakkarşıkaleye sokmakamacıylaoynananbiroyun. kriko *Ağırbiryükü,özelliklealttarafındayapılacakbirçalışmadaotomobilvb.taşıtlarınyerdenyükseltilmesini sağlayanalet,kaldırıcı. krikocu *Krikoyapan,tamiredenveyasatankimse. krikoculuk *Krikocununişiveyamesleği. kriminolog *Kriminolojiileuğraşankimse. kriminoloji *Toplumsalbirolguolaraksuçvesuçluluğuinceleyenbilim. kripto *Siyasîinancınıgizleyenkimse. kriptolog *Kriptolojiuzmanı. kriptoloji *Gizliyazılar,şifrelibelgelerbilimiveyaincelemesi. kripton *Atomnumarası36,atomağırlığı83,8olan,atmosferdeyarımmilyondabiroranındabulunan,renksiz, kokusuzbirsoygaz.KısaltmasıKr. kristal *Billûr. *Billûrdanyapılmış. kristalcam *Potasyum,kireçvesilisinyüksekısıdaergitilerekhamurhâlinegetirilmesi,sonradabiçimlendirilmesiile eldeedilencam. kristalmavisi *Kristalinyansıttığıaçıklıkveparlaklıktakimavirengi. kristalleşme *Billûrlaşma. kristalleşmek *Billûrlaşmak. kristaloit *Billûrsu. kriter *Ölçüt,kıstas. kritik *Tehlikeli,endişeveren(durum). *Eleştiri. *Eleştirmen. kritiketmek *eleştirmek. kritisizm *Eleştiricilik. kriyoskopi *Tuzlueriyiklerindonmayasalarınıinceleyenfizikkolu. kriz *Bunalım,buhran. *Birtoplumun,birkuruluşunveyabirkimseninyaşamındagörülengüçdönem,bunalım,buhran. krizgeçirmek *birorgandabirdenbirefizyolojikdeğişiklikolmak. *bunalımiçindebulunmak. krizmasası *Anidenortayaçıkanbirafetigeçiştirmekiçinyetkililerdenveuzmanlardanoluşturulankurul. krizyöneticisi *Zordakalanişletmeyebelirlibirsüredeyardımedereksorunuçözentecrübelikimse. krizyönetimi *İşletmelerdehatalıüretim,hammadde,kalitedüşüklüğü,pazarlamavb.sebeplerleortayaçıkansorunlu dönemdeişbaşınagetirilenyöneticilerindavranışı. krizalit *Kelebekolmadanöncebirböceğin,kozaveyakozasızolarakgeçirdiğibaşkalaşmadurumu. krizantem *Kasımpatı. krizolit *Zebercet. kroki *Birkonuveyanesneninbaşlıcaözellikleriniyansıtacakbiçimdehazırlanmıştaslağı. krokodil *İşlenmiştimsahderisi. *Buderidenyapılmışolan. krom" }, { "text": "*Atomnumarası24,atomağırlığı52,01olan,ısıyadayanıklı,15140Cdeeriyen,6,92yoğunluğunda,havada oksitlenmeyenbirelement.KısaltmasıCr. *Kromdanyapılmış. kromaj *Metalyüzeylerikromlakaplamaişlemi. *Buişlemlekaplanmışyer. kromatik *Renklerleilgili,renkser. *Kromozomlarlailgili. *Yarımtonlardanoluşan(sesdizisi). kromatikiplik *Karyokinezsırasındakromatinmaddesininiplikbiçimindekidurumu. kromatin *Hücreçekirdeğindeküçüktanecikler,düzensizkitlelerveyaağbiçimindebulunan,soyaçekimolaylarını sağlayan,bazıboyalarlahemenboyanabilenmadde. kromatit *Birkromozomunuzunlamasınaikiyarısındanherbiri. kromatofor *Plâzmasıpigmettanecikleriyledolu,çokgenveyayıldızbiçiminde,belirliuzunluktaveyakısalabilir uzantılarıbulunanhücre. krome *Kromdanyapılmışveyakromkaplama. kromlu *Birleşimindekrombulunan. kromoplâst *Değişikrenklertaşıyankromatofor. kromosfer *Renkyuvarı. kromotropizm *Canlıbirvarlığın,bellirenktebirnesneyedoğruyönelmehareketi. kromozom *Karyokinezbölünmesırasındahücreçekirdeğininiçindebelirenvekromatinipliklerininparçalara ayrılmasıylaoluşan,bazıyeteneklerinyenibireyleregeçmesineyarayan,kıvrıkçubukbiçimindekicisim. kron *Çekparabirimi. kronaksi *Birelektrikakımınınbirsinirveyakaslauyarımoluşturabilmesiiçingerekenkısasüre. kronik *Olaylarınbirbiriardıncasıraileyazıldığıtarih,vekayiname. *Süreğen. *Uzunsüredirbirçözümgetirilmemiş. kronikçi *Kronikyazarı. kronikleşme *Kronikleşmekişi. kronikleşmek *Kronikbirhâlalmak. kronograf *Süreyazar. kronoloji *Zamanbilimi. kronolojik *Zamanbilimsel. kronometre *Süreölçer. kros *Kırlardaveormanlarda,hendeklerden,yükseltilerden,çukurlardanveakarsulardangeçerekyayayapılan koşu. kroşe *Bokstabiryumrukvuruşşekli. kruasan *Ayçöreği. krupiye *Birkumarhanedeveyaoyunoynananbiryerdeoyunuyönetenkimse. krupiyelik *Krupiyeolmadurumuveyakrupiyeninişi. kruvaze *(ceket,yelekiçin)önparçalarıbirbiriüzerinegelecekbiçimdeyapılmışolan. kruvazör *Denizyollarınıgözetme,denizvehavafilolarınakılavuzluketmeamacıyla,toplasilâhlandırılmışhızlısavaş gemisi. ksenofobi *Yabancıdüşmanlığı. ksenon *Atomnumarası54,atomağırlığı131,30olan,havadaonmilyondabiroranındabulunan,renksiz,kokusuz asalgaz.KısaltmasıXe. ksilofon *Değişiksayıdaakortlutahtaveyametalçubuklarıngamsırasıyladizilmesindenoluşan,ikideğnekle vurularakçalınanbirçalgı. Ku *Kurçatovyum'unkısaltması. -ku *Bkz.-gı/-gi. kuaför *Kadınberberi. *Erkekberberi. *Güzelliksalonu. kuartet *Dörtlü. kubarma *Kubarmakişi. kubarmak *(hindi,güvercin)Tüylerikabarmak. *Çalımlıbirtavırtakınmak. kubaşma *Kubaşmakişi. kubaşmak *İmeceileişyapmak,yardımlaşmak. kubat *Kaba,biçimsiz. *Davranışlarıkabaolan. kubatlık *Kubatolmadurumu. kubbe *Yarımkürebiçimindeolanveyapıyıörtendam. *Kubbebiçimindeolan. Kubbealtı *TopkapıSarayında,Osmanlıvezirlerinin,devletişlerinigörüşmekiçintoplandıklarıalan. kubbeli *Kubbesiolan. *Kubbebiçimindeolan. kubbelidelik *Trakeitgözelerininuçlarındabulunanvebesinsuyunundüşeyyöndeilerlemesinisağlayangeçişyolu. kubbelifırın *Üzerindekubbesiolanfırın. kubbesiz *Kubbesiolmayan. kubur *Ayakyoludeliğindenlâğımainenboru. *Borubiçimindekap. *Birçeşittabanca,dolmatabanca. kubursıkmak *silâhatmak,tabancasıkmak. kuburluk *Tabancakılıfı. *Sadak. kucağınadüşmek *düşman,felâket,sefaletgibikötüşeylerinveyadurumlarıniçinedüşmek,onlarlakarşılaşmak. kucağınaoturmak *dizlerininüstüneoturmak. kucak *Açıkkollarlagöğüsarasındakibölüm. *Açıkkollarlagöğüsarasınasığabilenmiktardaolan. *Herhangibirdurumunveyaşeyinsınırlarınınarası,iç. kucakaçmak *korumak;sığınacakyervermek. kucakçocuğu *Yürüyemeyen,kucaktagezdirilençocuk. kucakdolusu *Pekçok,pekbol. kucakkucağa *Birbirinesarılmışveyabirbirineyüzyüzesokulmuşbirdurumda. *İçiçe,yanyana,beraberce. kucakkucak *bolbol. *kucaklanabilecekmiktardaolan. kucaklama *Kucaklamakişi. kucaklamak *Kollarlasarıpgöğüsuzerinebastırma. *Kucağınaalmak,kucağındataşımak. *İçinealmakveyaçepeçevresarmak. kucaklanış *Kucaklanmakişiveyabiçimi. kucaklanma *Kucaklanmakişiveyadurumu. kucaklanmak *Kucaklamakişiyapılmak. kucaklaşma *Kucaklaşmakişi. kucaklaşmak *Birbirinikucaklamak. kucaklayış *Kucaklamakişiveyabiçimi. kucakta *henüzyürüyemeyen,küçük(çocuk). kucaktankucağa *Pekçokkişiileilişkikurarak. kucaktankucağadolaşmak(veyagezmek) *(kadın)pekçokkişiyleyasalolmayanilişkidebulunmak. kuçukuçu *Köpekleriçağırmakiçinkullanılır. kuçukuçu *(çocukdilinde)Köpek. kudas *İsaPeygamber'inhavarileriylebirlikteyediğisonyemeğianmakiçin,Hristiyanlarınkilisedebirkapiçinde ekmekve şarabıkutsayarakyaptıklarıtören,liturya. kudema *Eskiler,eskiinsanlar. *Eskiliğibakımındanilerigelenler,öneçıkanlar. kudret *Güç,erk,erke,iktidar. *Yetenek. *Maddîgüç,zenginlik. *Tanrıyapısı. *Tanrı'nınezelîgücü. kudrethamamı *Ilıca. kudrethelvası *Türlübitkilerden,özsularınınkurutulmasıylaeldeedilenmacun;hekimlikteiçsürdürücüolarakkullanılır. *Beyazçiçekli,5,9yaprakçıklı,20mkadaryükselebilen,KuzeybatıveBatıAnadolu'dayaygınolanbirağaç (Fraxinusornus). kudretnarı *Sarıçiçekli,parçalıyapraklı,tırmanıcıvebiryıllıkotsubirbitki(Momordicacharantia). *Bubitkinin10,15cmuzunlukta,iğbiçiminde,üzeripürtüklü,önceyeşilvesonraparlaksarıveyaturuncu renklimeyvesi. kudretli *Gücüolan,güçlü. *Başarılı,üstün. kudretsiz *Gücüolmayan,argın,takatsiz. kudretsizlik *Güçsüzolmadurumu,argınlık,takatsizlik. kudretten *İnsanelideğmedenoluşmuş. kudurgan *Azgın. kudurganlık *Azgınlık. kudurma *Kudurmakişi. kudurmak *Kuduzhastalığınayakalanmak,kuduzolmak. *Aşırıdavranışlardabulunmak,taşkınlıkgöstermek. *Çokyaramazlaşmak,eleavucasığmamak. *Gücünüartırmak,tehlikelibirdurumalmak,tehlikelibirdurumagelmek. *Çokkızmak,öfkelenmek. kudurtma *Kudurtmakişi. kudurtmak *Kudurmasınasebepolmak. *Öfkelenmesineyolaçmak. kudurtucu *Kudurmasınasebepolan. kuduruk *Kudurmuş(insanveyahayvan). *Azgın,saldırgan. *Çokyaramaz. kuduruş *Kudurmakişiveyabiçimi. kuduz *Köpek,kedi,tilkigibibazımemelihayvanlardaninsanageçen,genellikleçırpınma,sudankorkma,inmeile beliren,ölümlesonuçlananhastalık. *Azmış. *Kuduzhastalığınayakalanmış(hayvan). kuduzböceği *Kınkanatlılardan,hekimlikteyakıyakmakiçinkullanılan,2cmuzunluğunda,parlakyeşilrenklibirböcek, kunduzböceği(Cantharis). kuduzböcekleri *Ateşböceklerinebenzemeklebirlikte,onlargibi ışıkvermeyen,kuduzböceğitürleriniiçinealankın kanatlılarfamilyası. kuduzotu *Bkz.deliotu. kuduzluk *Kuduzolmadurumu. kudüm *Mehtertakımlarındavetekkelerdekullanılmışolan,metalkâseli,küçükikidavuldanoluşmuşusulvurma aracı. kudümzen *Kudümçalan. kûfî *Arapyazısınındüzveköşeliçizgilerleyazılaneskibirbiçimi. kuğu *Perdeayaklılardan,yabanveevciltürleribulunan,çokuzunvekıvrıkboyunlu,genişgagalı,genişkanatlı birsukuşu(Cygnusolor). kuğu(gibi) *inceuzun,narin(boyun). kuğurma *Kuğurmakişi. kuğurmak *Güvercinötmek. kuhi *Issız. kuintet *Beşli,kentet. kuka *Dantelveyanakışipliğiyumağı. *Birçocukoyunu. kuka *Tespih,sigaraağızlığıgibişeylerinyapımındakullanılan,siyahveyasütlükahverengindeHindistancevizi kökü. *Buköktenyapılmışolan. kukla *Hareketliyerleriipliklesanatçınınparmaklarınabağlanarakveyaeldivenbenzeribirkesitikullanarak,bir perdeninüzerindenoynatılan,bezvekartongibihafifnesnelerdenyapılmışbebek. *Ayaklarıolmayan,alttaniçineelsokularakoynatılançeşitlinesnelerdenyapılmışbebek. *Bubebeklerleoynatılanoyun. *Kendiistekvekararıylaişgörmeyipbaşkasınınetkisindeolankimse. kuklagibi *ufaktefek,çelimsiz. *kişiliksiz. kuklagibioynatmak *birineheristediğiniyaptırmak. *birininistediğiniyapıyorgörünerekonuoyalamak. kuklahükûmet *birülkede,yabancıbirdevlettarafındankendiamaçlarınıgerçekleştirmekiçinkurulmuşsözdehükûmet. kuklaoyunu *Yapmabebeklerinalttanelsokularakveyabaşkayollarlahareketlendirilerekoynatıldığıoyun,gösteri. kuklatiyatrosu *Kuklaoyunununyapıldığıtiyatro. kuklacı *Kuklaoynatankimse. kuklacılık *Kuklaoynatmaveyayapıpsatmaişi. kuklalık *Başkasınınisteğinegöredavranma. kuklavari *Kuklagibi,kuklayabenzerbiçimde." }, { "text": "kukuleta *Yağmur,soğukgibidışetkilerekarşıbaşageçirilen,giysiyedikiliveyaayrıolarakkullanılanbaşlık. kukuletalı *Kukuletasıolan. kukuletasız *Kukuletasıolmayan. kukumav *Baykuşgillerden,Avrupa,AsyaveKuzeyAfrika'dayaşayanbirkuş(Athenenoctua). kukumavgibi *tekbaşına,kimsesiz. kukumavgibidüşünüpdurmak *çoküzüntülübirdurumdadüşünmek. kul *Tanrı'yagöreinsan. *Yabancıülkelerdentutsakolarakgetirilenvealınıpsatılabilenköleveyakaravaş. kulcinsi *Osmanlılardaköleveyakaravaşlıktanyetişenkadınlaraverilenad. kulhakkı *İnsanlarınbirbirlerinegeçenemekleri,hakları. kulkâhyası *YeniçeriOcağındayeniçeriağasındansonragelenenyüksekdüzeydekisubay,kulkethüdası. kulköle(veyakulkurban)olmak *tambirdoğrulukveözveriilebağlanarak,bütünistekleriniyerinegetirmeyehazırolmak. kuloğlanı *Vergitoplayanbelediyetahsildarı. kuloğlu * \\343kuloğlu. kulolmak *aşırıderecedebağlanmak,boyuneğmek. kulsıkılmayıncaHızıryetişmez *sıkıntıdaolanlarıavutmakveyüreklendirmekiçinsöylenir. kultaksimi *Eşitolarakyapılanüleştirme. kulyapısı *İnsaneliyleyapılmışolan. kula *Gövdesisarıveyakirlisarırenkte,yele,kuyrukvebacağınaltkısmındakikıllarınkoyurenkteolduğuat donu. *Burenkteolanat. kula kulolmak *birkimseninbuyruğualtındabulunmak. kulacık *Bkz.kulakçık. kulaç *Gerilerekaçılmışikikolunparmakuçlarıarasındakiuzaklık. kulaçatmak *yüzerkenkolları,sıraylaüsttenileriyedoğruatıpsuyuarkayadoğruçekmek. kulaçlama *Kulaçlamakişi. kulaçlamak *Kaçkulaçolduğunuölçmek. *Kulaçatarakyüzmek. kulaçlayış *Kulaçlamaişiveyabiçimi. kulağakaçan *Düzkanatlılardan,karnındaçatalbiçimindeikiuzantıbulunan,meyvevesebzelerezararverenotçulbir böcek(Forficulaauricularia). kulağı(birşeyde)olmak *dikkatini(birşeye)vermek. kulağı(veyakulaktan)çınlasın *konuşulanyerdebulunmayan,sevilenbirianıldığındasöylenir. kulağıağırişitmek *kulağıiyiişitmemek. kulağıdelik *Olupbitenleriçabukhaberalan. kulağıdikilmek *konuşulanlarıdinlemekiçindikkatkesilmek. kulağıduvarolmak *sağırolmak. kulağıkirişte(olmak) *söyleneceksözü,gelecekhaberibekleyerek(beklemekte). kulağıkirişte(veyatetikteolmak) *söyleneceksözü,gelecekhaberibekleyerek(beklemek). kulağıokşamak *kulağahoşgelmek. kulağıterstaraftangöstermek *kolayyoluvarkenbirişidahazorveuzunyollarkullanarakyapmak. kulağıtıkalı *Sağır,ağırişiten. *dinlemekistemeyen,dinlemeyen. kulağınaçalınmak *başkasınasöylenirkenkendisideduymuşolmak. kulağınaçarpmak *duyulmak. kulağınafısıldamak *çokalçakvehafifbirsestonuylakulağınaeğilipkonuşmak. kulağınagelmek *kulağınaçalınmak. *biritarafındanduyulmak. kulağınagirmek *söylenilensözlereönemvermek,söylenenlerianlamak,benimsemek. kulağınainanmamak *duyduklarınındoğruluğundanşüpheetmek. kulağınakarsuyukaçmak *sıkışıkbirdurumadüşmek. kulağınakoymak(veyasokmak) *birdurumaveyasözehazırlamakiçinöncedenkısacaanlatmak;düşünceaşılamak,telkinetmek. kulağınaküpeolmak(veyaetmek) *başagelenbirdurumdanalınandersihiçunutmamak. kulağınasöylemek *fısıldamak. kulağınıaçmak *dikkatledinlemek. kulağınıbükmek *birsorunkarşısındadikkatlidavranmasıiçinuyarıdabulunmak. kulağınıçekmek *cezaolarakkulağınıtutupbükerekçekmek. *uyarmakiçinhafifbircezavermek. kulağınıçınlatmak *birinianmak. kulağınıdoldurmak *birkimseye-başkasındanbilgialmadanöncekonuüzerindebilgiverirkenkendidüşüncesiniaşılamak. kulak *Başınherikiyanındabulunanişitmeorganı. *Buorganın,sesleritoplayıpiçeriyealmayayarayandışbölümü. *Balıklardabaşınikiyanındabulunanveağızdanalıpsolungaçlardangeçirdiğisuyudışarıyavermeyeyarayan yarıklardanherbiri. *Telliçalgılardatelgermeyeyarayanburgu. *Seslerinuygunluğunuseçebilmevedeğerlendirebilmeyeteneği. *Sabanıntoprağagirenkısmınınikiyanındabulunanvetoprağıyollaradökmeyeyarayanparça. *Akarsularınveözelliklegöllerinkarayagirenvedurgunlaşanyerleri. kulak *VarlıklıeskiRusköylülerineverilenad. kulakaltıbezi *Kulağınyakınındabulunan,tükürükbezlerininenbüyüğü. kulakardıetmek *dikkatealmamak,gözönündetutmamak. kulakasma! *\"önemseme,dimleme!\"anlamındauyarısözü. kulakasmak(veyaasmamak) *önemvermek(vermemek),dinlemek(dinlememek). kulakçivisi *Kağnıdatekerleğinçıkmamasıiçinmazınınucunatakılançivi. kulakdavulu *Kulakzarı. kulakdemiri *Pulluklarda,uçdemirininkaldırdığıtoprağıtersçevirendemir. kulakdolgunluğu *İşiterekeldeedilenbilgi. kulakerimi *Sesinişitilebileceğıuzaklık. kulakkabartmak *bellietmemeyeçalışarakdinlemek. kulakkepçesi *Sesitoplayarakortakulağagöndermeyeyarayan,kulağın,yarımdairebiçimindekibölümü. kulakkesilmek *büyükbirdikkatledinlemek. kulakkıvırmak *tarımdadomatesinolgunlaşmasısırasındayapılanbirişlem. kulakkulağa *Gizlice,başkasıduymaksızın. kulakmemesi *Kulağınyumuşakvekıkırdaksızolanaltucu. kulakmisafiri *Yanındakonuşulanbirşeyi,konuşmayakatılmadandinleyenkimse. kulakmisafiriolmak *yanındakonuşulanbirşeyikonuşmayakatılmadandinlemek. kulaktıkacı *Çokşiddetlisesleri,gürültülerihafifletmekiçin,kulağıniçineveyaüzerinekonulanaraç. kulaktıkamak *birşeyiduymazlıktangelmek. kulaktırmalamak *(sesiçin)kulağırahatsızetmek. kulaktırmalayıcı *Kulağırahatsızeden. kulaktozu *Kulağınarkasındakitümseklik. kulaktozunavurmak *tamkulağınüstünevurmak. kulaktutmak *dinlemek,işitmekistemek. kulakvermek *merakedipdinlemek,işitmeyeçalışmak. kulakzarı *Dışkulaklaortakulağıbirbirinebağlayanzar,kulakdavulu. kulakçı *Kulak,burun,boğazhekimi. kulakçık *Kalbinüstbölümündebulunanvebiri(sağdaki)anatoplardamarlardan,öbürü(soldaki)akciğer toplardamarlarındankanıalıpkarıncıklaraverenikiboşluğunadı,kulacık. kulaklarıdolmak *aynışeyidinlemektenusanmak. kulaklarıpaslanmak *çoktanberimüzikdinlememişolmak. kulaklarınakadarkızarmak *çokutanmak. kulaklarınıdikmek *(hayvan)dikkatkesilmek. kulaklarınıtıkamak *dinlemek,istememek. kulaklarınınpasınıgidermek *çoktanberidinlememişkenmüzikdinlemek. kulaklı *Kulağıherhangibirbiçimdeolan. *Kulağabenzerçıkıntısıolan. *Sapınınucundakulakbiçimindeikigenişçatalıbulunanbirçeşityatağan. *İkitarafındatutulacakyeriolanyayvantencere,kazan. kulaklısomun *Yanlarındakanatgibiçıkıntılarıolanbirsomuntürü. kulaklık *Kulaklarısoğuk,rüzgârgibidışetkilerdenkorumakiçinkulakkepçesiniörtecekbiçimdeyapılmışkılıf. *Radyo,telefonveyatelsizdekulakilevericiarasındasesbağlantısıkurmayayarayanalıcı. *Ağırişitenlerinkullandıklarıpilliaraç. kulaksız *Kulakkepçesiolmayan. kulaktan *Sadeceduyarak,dinleyerek. kulaktandolma *Başkalarındanişitilerekedinilenbilgi. kulaktankulağa *Birkimsedenbirbaşkasına,gizlicesöyleyerek. kulampara *Oğlancı. kulamparalık *Oğlancılık. kule *Çoğunluklakareveyasilindirbiçimindekiyüksekyapı. *Cihannüma. kulis *Tiyatroda,sahneningerisindeveyanlarındabulunanbölüm. *Birişin,birhareketiniçyüzü,bilinmeyenyönleri. *Borsadışındaalışverişyeri. kulisçalışması *Kulisfaaliyeti. kulisfaaliyeti *Toplantıyerlerinde,oturumdışındaçeşitligruplarınyaptığıgizligirişimveyaçalışma. kulisyapmak *herhangibirtopluluktaoturumlardışındagizliçalışmalaryapmak. kullandırma *Kullandırmakiş. kullandırmak *Kullanmakişiniyaptırmak. kullanılma *Kullanılmakişi. kullanılmak *Kullanmakişinekonuolmak. kullanılmış *Azveyaçokbirzamaniçinbaşkasınınmalıolmuş,yeniolmayan,müstamel. kullanım *Kullanma,yararlanma,tasarruf. kullanış *Kullanmakişiveyabiçimi. kullanışlı *Rahatçakullanılabilen. kullanışsız *Kullanılmasıgüç,kullanılmayaelverişliolmayan. kullanma *Kullanmakişi,istimal. kullanmak *Birşeydenbellibiramaçlayararlanmak. *Birkimseyibirhizmettebulundurmak,çalıştırmak. *İşletmek,değerlendirmek. *Giymek,takmak. *Birşeyealışmışolmak,içmek. *(kelimeiçin)Yazmak,söylemek. *Harcamak,sarfetmek. *(birindenveyabirşeyden)Amacınaulaşmakiçinyararlanmak,onuamacınaaletetmek,sömürmek, istismaretmek. *Araçveyaaletiişletmek,yönetmek. kullap *İpliküzerinesırmasarmayayararbirdolap. *Birtürmenteşe. kullaşma *Kullaşmakişiveyadurumu. kullaşmak *Kuldurumunagelmek. kulluk *Kulolmadurumu,kölelik. *Kulunyaptığıiş. *Kamudüzeninikorumaklagörevlidaire,karakol. kulluketmek *kulolmak. kullukkölelik *Birininbuyruklarınaboyuneğerekyaşamadurumu. kullukçu *Kulluktagörevliyeniçeri. kuloğlu *Ölenevliyeniçerilerin,babalarıgibi,ocaktaaskerlikyapançocukları. kulp *Kapların,sapgibihalkabiçimindeolantutulacakyeri. *Uydurmasebep,bahane. kulptakmak *birkimseyi,birşeyikusurlugöstermekiçinbahane,kusurbulmak. kulplu *Kulpuolan,kulpubulunan. kulplubeygir *Jimnastikalıştırmalarındadestekolarakkullanılan,gövdesininortasındagereğindesökülüptakılabilen yarımhalkabiçimindearalıklıikikulpuolanaraç. kulpsuz *Kulpuolmayan. kulpunubulmak *yapılacakuygunsuzbirişiçin,yasallığıtartışılabilecekbirçözümyolubulmak. kuluçka *Civcivçıkarmış,yumurtayayatmışveyayatmaküzerekızmışdurumdaolandişikuşveyadişikümes hayvanı,gurk. kuluçka devri *" }, { "text": "\\343kuluçkadönemi. kuluçkadönemi *Civciv,yavruçıkarmakiçin,hertürkuşunyumurtalarıüstüneyatmasıgerekensüre. *Döllenmedensonracanlıbirorganizmaoluncayakadargeçensüre. *Birmikrobunvücudagirmesiylehastalığınbelirmesiarasındageçensüre. kuluçkamakinesi *Gerekensıcaklığısağlayacakdüzenibulunanveçoksayıdacivcivçıkarmayayarayanaraç. kuluçkaolmak *(dişikuş)yumurtayayatmazamanıgelmek. kuluçkahane *Kuluçkalık. kuluçkalık *Kuluçkaolmadurumu. *Kuluçkadakullanılmayaelverişli. kuluçkayaoturmak(veyayatmak) *dişikuşcivcivçıkarmakicinyumurtalarınüzerineyatmak. kulun *Doğumdanaltıaysonrakadarolanerkekveyadişiatveyaeşekyavrusu. kulunatmak *(kısrakveyaeşek)yavrudüşürmek. kulunç *Şiddetliağrıveözellikleomuzağrısı. kulunçgirmek *(birorgandaveyavücutbölgesinde)birdenbireveyaşiddetlisancıoluşmak,tutulmak. kulunçkırmak *ağrıyanyeriovmak. kulunlama *Kulunlamakişi. kulunlamak *Kısrakveyaeşekyavrulamak. kulunluk *Kısrakveyaeşekgibihayvanlardadölyatağı. kulunuz *alçakgönüllülükgöstermişolmakiçinbenzamiriyerinekullanılırdı. kulübe *Kerpiç,samanveyaağaçtanyapılmışküçük,basit,ilkelev. *Biryeribeklemeklegörevlikimseniniçindebulunduğuküçükbarınak. *Hayvanlariçinyapılmışbarınak. *Alçakgönüllülükgöstermekamacıyla\"ev\"anlamındakullanılır. kulüp *Görüşmek,konuşmak,okumak,sporyapmakgibiamaçlarlayalnızüyeolanlarıntoplandıklarıyer. *Sporderneği. kulüpçü *Kulüpişletenkimse. kulüpçülük *Kulüpyanlısıvekulüpişleriyleuğraşankimse. kulüplerarası *Birçokkulübüntakımlarınıkarşıkarşıyagetirensportiffaaliyetleriçinkullanılır. kulvar *Bazıyarışlardakoşucuveyayüzücününkoştuğu,yüzdüğüyarışşeridi. kulyuç *Genişvederinağızlımağara. kum *Silislikütlelerin,kayaların,doğaletkenlerleparçalanarakufalanmasındanoluşanufak,serttaneciklerin bütünü. *Armut,ayvagibibazımeyvelerinetlibölümlerindekiserttanecikler. *Vücuttakibezlerin,özellikleböbreğinürettiğiincevekatıtanecikler. kumbalığı *Kumbalığıgillerden,dişlerivekarınyüzgeçleriolmayanküçükbirbalık(Ammodytes). kumbalığıgiller *Kemiklibalıklartakımının,kefallaralttakımınagirenbirfamilya. kumçölü *İncekumlaörtülüçöl. kumengereği *ÖzellikleBalkanlardagörülenüçgenkafalıiriengerek(Viperaammodytes). kumfırtınası *Çöllerdekumuhavayakarıştırankasırga. kumgibi *pekçok. kumgrisi *Kumrengindeolan. kumhavucu *Kumlukyerlerdeyetiştirilenbirtürhavuç. kumhavuzu *Atletlerinatlamadaincinmemeleriiçindüştükleriyereyapılmış,içikumladoldurulmuşalan. kumkamyonu *Karoserivediğermekanikparçalarıkumtaşımayauygunbirbiçimdedüzenlenmişkamyon. kumkayası *Sıcakveılıkdenizlerdeveözelliklekayalıkyerlerdeyaşayankemiklibalık(Neogobius). kumotu *Uyuzotu. kumsaati *Darbirboğazlabirbirinebağlanmışikicamkaptanoluşanveüsttekikaptabulunankumunaşağıya akmasındanyararlanarakzamanıanlamaya,ölçmeyeyarayanaraç. kumtaşı *Kumtanelerininkaynaşmasıylaoluşmuşbirçeşittortulkayaç. kumtorbası *İçinekumdoldurupboksantremanlarındakullanılantorba. *Savaştaveyaselsırasındakorunmasıgerekenyerlereyığılaniçikumdolutorba. *Çokşişman,dayanıksız,lapacı(kimse). kuma *Aynıerkekleevliolankadınlarınbirbirinegöreadı,ortak. kumalı *Kumasıolan. Kuman *Kıpçak. Kumanca *Kıpçakça. kumanda *Komuta. kumandaetmek *komutvermek. *yönetmek. kumandan *Komutan. kumandangemisi *Kumandanınkomutaettiğidonanmagemisi. kumandanlı *Kumandanıolan. kumandanlık *Komutanlık. kumandansız *Kumandanıolmayan. Kumandı *KuzeyAltaylardayaşayanbirTürkboyuvebuboydanolankimse. kumanya *Yolculukiçinhazırlananyiyecek,azık. *Seferdurumundakiaskerleriçinhazırlananyiyecek. kumanyacı *Kumanyahazırlayanveyadağıtan(kimse). kumanyacılık *Kumanyacınınişi. kumar *Ortayaparakoyarakoynanantalihoyunu. kumarebesi *Kumaroynatankimseveyakumarcı. kumaroynamak *ortayaparakoyaraktalihoyunuoynamak. *olumlusonuçlanmasışüpheliolanbirişebilebilegirişmek. kumarbaz *Kumarcı. kumarbazlık *Kumarcılık. kumarcı *Kumaradüşkün,süreklikumaroynayan(kimse),kumarbaz. kumarcılık *Kumarcıolmadurumu,kumarbazlık. kumarhane *Kumaroynananyer. kumarhaneci *Kumarhaneişletenkimse. kumarhanecilik *Kumarhaneişletmeişi. kumasız *Kumasıolmayan. kumaş *Pamuk,yün,ipekgibişeylerdenmakinededokunmuşhertürlüdokuma. *Birvarlığıveyakişiliğioluşturannitelikveyamalzeme. kumaşmengenesi *Yenidokunmuşveyayıkanmışkumaşlarınütülenmekamacıylaiçindengeçirildiğisilindiralet. kumaşçı *Kumaşfabrikasıolanveyakumaşsatankimse. kumaşçılık *Kumaşüretenveyasatankimse. kumaşlı *Kumaşıolan. kumaşsız *Kumaşıolmayan. kumbara *Parabiriktirmekiçinkullanılan,bozukveyakâğıtparaatılandeliğiolan,metal,toprak,plâstiktenyapılmış küçükkap. *Humbara. kumbaracı *Humbaracı. kumbarahane *Humbarahane. kumbaşı *Kumsal. kumcu *Kumgetiripsatankimse. kumcul *(bitkiiçin)Kumlutopraktayetişen,kumlutoprağıseven. kumdaoynamak *birfırsatkaçırarakumulanıeldeedememek. kumkazan *Kemirgenlerden,Afrika'nıngüneyindeyaşayanbirmemelitürü(Bathyergusmaritimus). kumkuma *Küçüktesti,çömlek. *Kötü,olumsuzbirözelliğikendindefazlasıylatoplayankimse,olay,olguveyayer. kumla *Kumlukyer,genişkumsal,plâj. *Güneşbanyosuyapmakiçindüzenlenmişkumsal. kumlama *Çamtürüağaçlardayılhalkalarıarasındakigörüntüayrımınıdahadabelirtmekiçinyüzeye,hava basıncındanyararlanarakkumpüskürtme. *Oymaişlerinde,çukurdakalanyüzeyleriözeldişliaraçlarlapütürlendirme. kumlamak *Kumlakaplamakveyakumdökmek. kumlu *İçindekumbulunan. *Çokufakvesıkbenekli. kumluk *Kumuçokolan. *Kumsal. *Kumlukyer. kumpanya *Dahaçokyabancısınaî,ticarîortaklık. *Tiyatrotopluluğu. *Aynıgörüşüpaylaşan,aynıeylemiyapankimselertopluluğu. kumpas *Dizicilerinharflerisatırdurumunagetirirkeniçineyerleştirdikleriayarlanabilirdemiryuva. kumpaskurmak *gizlibiriş,düzenhazırlamak. kumpir *Kaynamışvekabuğusoyulmadanözelfırındapişirilmişiripatates. kumral *(saç,bıyık,sakaliçin)Koyusarıveyaaçıkkestanerengi. *Burenkteolan(kimseveyaşey). kumru *Güvercinlertakımından,güvercindenküçük,boz,grirenklibirkuş(Streptopelia). kumrugibi *kendidünyalarınaçekilmiş,sevecen. kumsal *Sukıyılarındaoluşankumluyer,plâj. *Kumlu. kumsallık *Kumsalolmadurumu. kumsuz *Kumuolmayan. kumuç *Sivrisineğebenzerçokküçükbirtürsinek. *İçineetveyapeynirkonarakyapılanbirçeşitsigaraböreği. Kumuk *Dağıstan'dayaşayanbirTürkboyuvebuboydanolankimse. Kumukça *Kumukdili. kumul *Çöllerdeveyadenizkıyılarındarüzgârlarınyığdığıkumtepesi. -kun * \\343-gın/ -gin. kunda *Birçeşitbüyükvezehirliörümcek. kundak *Yenidoğmuşçocuğuilkaylardasıkıcasarıpsarmalamayayarayangenişbez. *Kundağasarılmışbebek. *Yangınçıkarmakiçinbiryerekonulantutuşmuşyağlıbezparçasıvb. *Saçlarıyemenininiçinealıpbağlama. *Tüfekgibibazıateşlisilâhlardabunlarıçeşitliyönlereçevirmeyeyarayan,namlununaltındabulunanağaç veyametalbölüm. *Arabozma,fitne,fesat. *Arabalardadingilyatağı. *Korunmakiçinsıkısıkıyasarılmışşey. kundaksokmak(veyakoymak) *yangınçıkarmakiçinbiryeretutuşmuşyağlıbezparçasıkoymak. *arabozacakbirsözsöylemekveyaböylebirdavranıştabulunmak. kundakçı *Yangınçıkarmakiçinkundakkoyankimse. *Tüfekkundaklarıyapankimse. *Arabozucu. kundakçılık *Yangınçıkarmakiçinkundakkoymaişi. *Arabozuculuk. kundaklama *Kundaklamakişi. kundaklamak *Bebeğikundağasarmak. *(biryeri)Kundaklayakmak. *Saçlarıyemenininiçinetoplayarakbağlamak. *Tüfeknamlusunukundağabağlamak. *Arabozmak,aldatmak. kundaklanış *Kundaklanmaişiveyabiçimi. kundaklanma *Kundaklanmakişi. kundaklanmak *Kundaklamaişiyapılmakveyakundaklamakişinekonuolmak. kundaklayış *Kundaklamaişiveyabiçimi. kundaklı *Kundağıolan,kundağasarılmışolan. kundaksız *Kundağıolmayan. kundura *Kabaişlenmiş,bağsız,konçsuzayakkabı. kunduracı *Kundurayapanveyasatankimse. kunduracılık *Kunduracınınişi. kunduru *Başağıdörtsıradanoluşan,birtürsert,sarı,iyibuğday. kunduz *Kemirgenlerden,kuyruğugenişveyassı,artayakparmaklarınınarasıperdeli,ağaçlarıkemirerekbeslenen, sukıyılarındayaşayan,yuvalarvesusetlerikuran,postudeğerlibirhayvan(Castorfiber). kunduzböceği * \\343kuduzböceği. kungfu *Kendinisavunmatemelinedayalı,karateyebenzeyenÇinkökenlispor. kunt *Ağır,kalın,dayanıklıvesağlam. kup *Giysikesimi,kesimleverilenbiçim. kupa *Genelliklegenişliğiderinliğindençokolan,altın,gümüş,bronzveyakristaldenyapılmışayaklıkap. *Bardak. *Yarışmaödülüolarakverilenherhangibirsanateseri. *İskambilkâğıtlarınındörtgrubundanbeneklerikırmızı,kalpbiçimindeolanı. *Birkupanınalabileceğimiktardaolan." }, { "text": "kupa *Kapalıveyalnızarkadaoturulacakyeriolan,dörttekerlekliaraba. kupes *İzmaritgillerden,ılımandenizlerdeyaşayanbirbalık(Boopsboops). kupkuru *Çokkuru. *Belirgin,net. kupkuruetmek *çokkurutmak. kupkurukesilmek *çokkurumak. kupon *Piyangobiçimindedüzenlenmiş,çekilişlerdekesilerekkullanılanbasılıparça. *Değerlikâğıtların(devlettahviliveyahissesenetleri)üzerindebulunanvebelirlizamanlardasahibinefaiz veyakazançpayıolarakbelirlibirgelirsağlayankesilmişparça. *Yalnızbirgiysilikdokunmuş,üstünnitelikte(kumaşparçası). kupür *Kesik. kur *Yabancıparalarınulusalparacinsindendeğeri. *Kursdeğeri(II). kur *Karşıcinstenbirineilgigöstererekonunhoşunagitme,gönlünükazanmayaçalışma. *Birininduygularınıokşayacakbiçimdedavranarakonueldeetmeyeçalışma. kuryapmak *karşıcinstenbirineilgigöstererekonunhoşunagitmek,gönlünükazanmayaçalışmak. *birininduygularınıokşayacakbiçimdedavranarakonueldeetmeyeçalışmak. kur'a *Adçekme. kur'açekmek *adçekmek. kur'aefradı *Kur'açekerekyeniaskerolanerler. kurabiye *Un,yağveyabadem,fıstıkgibişeylerleyapılan,şekerliküçükçörek. kurabiyegibi *çokgevrek,ağızdadağılıveren(yiyecek). kurabiyeci *Kurabiyeyapanveyasatankimse. kurabiyecilik *Kurabiyeyapmaveyasatmaişi. kur'acı *Askerealınacakgençlerinbelliolmasıiçinonlarakur'açektirensubay. kurada *İşeyaramaz,yıpranmış,eskimiş,bozulmuş(eşya). *Gelişmemiş,cılız(insanvehayvan). kurak *(hava,mevsim,yıliçin)Yağışsız. *(toprakiçin)Nemtutmayan,çabukkuruyuveren,çorak. kurakçıl *(bitkiiçin)Kurakyerdeyetişen,kurakyerdenhoşlanan. kuraklık *Kurakolmadurumu,kurakhava,yağışsızlık. kural *Birsanata,birbilime,birdüşüncevedavranışsisteminetemelolan,yönverenilke. *Davranışlarımızayönveren,uyulmasıgerekenilke. kuraldışı *Bkz.kuraldışı. kuraldışı *Kuralauymayan,kuralaaykırıolan,ayrık,müstesna,şaz. kuralaaykırı *Bkz.kuraldışı. kuralaaykırılık *Dilkurallarınaaykırıolarakkelimekullanma,kıyasamuhalefet. kuralcı *Kurala,kurallarabağlıolan,kaideci. kuralcılık *Kuralcıolmadurumu. kurallaşma *Kurallaşmakişi. kurallaşmak *Kuraldurumunagelmek. kurallaştırma *Kurallaştırmakişi. kurallaştırmak *Kuraldurumunagetirmek. kurallı *Kuralıolan,kuralauygunolan,kaideli,kıyasî. kurallıcümle *Yüklemisondayeralancümle. kuralsız *Kuralıolmayan,kuralauygunolmayan,kaidesiz,gayrikıyasî. kuram *Uygulamalardanbağımsızolarakelealınansoyutbilgi. *Belirlibirkonudadüşüncelerin,görüşlerinbütünü. *Sistemlibirbiçimdedüzenlenmişbirçokolayıaçıklayanvebirbilimetemelolankurallar,yasalarbütünü, nazariye,teori. Kurama *Türkistan'dayaşayanbirtoplulukvebutopluluktanolankimse. kuramcı *Kuramortayakoyankimse,kuramabağlıolankimse,teorisyen. kuramcılık *Kuramortayakoyma,kuramabağlıolmadurumu. kuramlaştırma *Kuramlaştırmakişi. kuramlaştırmak *Kuramdurumunagetirmek. kuramsal *Kuramlailgili,kuramdurumundabulunan,kuramniteliğindeolan,nazarî,teorik. Kur'an *İslâmdininintemelilkelerini,Hz.Muhammed'egönderilenTanrıbuyruklarınıiçeren,Müslümanlığın temelkitabı,Kur'anıkerim,Kelâmıkadim,Mushaf. Kur'an(veyaekmek)çarpsın! *karşısındakinidediğişeyeinandırmakiçinedilenyemin. kurander *Havaakımı,cereyan. Kur'anıkerim *Kur'an. kur'asıolmak *oyılaskerlikçağınagirenlerdenolmak. kurbağa *Kurbağalardan,yumurtaileüreyen,yavrularıgelişimlerinidurgunsulardatamamladıktansonrakuyruğuve solungacıkörelerekkaradayaşayabilen,sıçrayarakyurüyenvesudaiyiyüzenküçükhayvan. kurbağaadam *Balıkadam. kurbağabalığı *Sıcakveılıkdenizlerdeyaşayankemiklibalık(Uranoscopusscaber). kurbağabalığıgiller *Sıcakveılıkdenizlerdeyaşayankemiklibalıklarfamilyası. kurbağaotu *Düğünçiçeğigillerdenbirbitki(Bufonia). kurbağatesti *Kadınıngebeolupolmadığınıanlamakiçin,idrarınınkurbağakarnınaşırıngaedilmesiyoluylayapılantest. kurbağazehiri *Kurbağazehirigillerden,tatlısulardayaşayan,beyazçiçekli,yürekbiçimiyapraklıbirsüsbitkisi (Hydrocharis). kurbağazehirigiller *Birçeneklilerden,bütünüveyabirkesimisuiçindeyaşayan,kurbağazehrivebenzerisubitkileriniiçine alanbirfamilya. kurbağacık *Kurbağayavrusu,küçükkurbağa. *Ağıztabanındaçıkanbirçeşitküçükur. *Küçükİngilizanahtarı. *Ayarlanabilirsomunanahtarı. *Pencereçerçevesigibiyukarıyasürülen şeylerinaltkenarlarınayerleştirilentutacak. kurbağalama *Kurbağanın yüzmesinebenzeryatayhareketleryaparakyüzme. *Birbirineparelelikitırmanmasırığınabaldırlarıveayaksırtlarınıkenetleyerekveyadışarıdandizaltına sıkıştıraraktırmanma. kurbağalar *Omurgalıhayvanlardan,amfibyumlarsınıfınagirenbirtakım. kurban *Dininbirbuyruğunuveyabiradağıyerinegetirmekiçinkesilenhayvan. *Müslümanlardakurbanbayramı. *Birülküuğrundafedaedilenveyakendinifedaedenkimse. *Birkazadaveyafelâketteölenkimse. *Maddîvemanevîbakımdanfelâketesürüklenmişveyainsanîdeğerleriniyitirmekzorundakalmışveya bırakılmışkimse. *Bazıbölgelerdeseslenmesözüolarakkullanılır. KurbanBayramı *ArabîtakvimegöreZilhicceayınınonundabaşlayıpdörtgünsürenvebusüreiçindeyoksullaradağıtılmak içinkurbankesilendinîbayram. kurbaneti *Kesilenkurbanındağıtılanparçaları. kurbanetmek *Bkz.kurbankesmek. *kendiçıkarıiçinbiriniveyabirşeyi fedaetmek. kurbangitmek *suçsuzyereölmek,zararauğramak. kurbankesmek *dinbuyruğunuyerinegetirmekiçinbirhayvanıkesereketinidağıtmak. kurbanolayım! *aşırısevgivehayranlıkanlatır. *yalvarmakiçinsöylenir. kurbanolmak *birkimseveyabirşeyiçinkendinifedaetmek. kurbanvermek *cankaybınauğramak. kurbanıolmak *uğrunaıstırapveyabüyüküzüntü,sıkıntıçekmek,zararagirmek,ölmek. kurbanlık *Kurbanedilmekiçinayrılmış,kurbanedilmeyeuygun. kurbanlıkkoyun *Kurbanolmayaelverişlikoyun. *Başınageleceklerdenhabersiz. kurca *Karıştırma,kaşıma. kurcaçıbanı *Kaşıyıpkurcalamaktanazançıban. kurcalama *Kurcalamakişi. kurcalamak *Ellemek,karıştırarakbakmak. *Sivribirşeysokupkarıştırarakzorlamak. *Karıştırıpazdırmak,tahrişetmek. *Meşgulverahatsızetmek. *Birkonuyuaraştırmak,üstündedurmak,eşelemek. kurcalanış *Kurcalanmaişiveyabiçimi. kurcalanma *Kurcalanmakişi. kurcalanmak *Kurcalamakişiyapılmak. kurcalayış *Kurcalamakişiveyabiçimi. kurçatovyum *Atomnumarası104,atomağırlığı260olanyapayelement.KısaltmasıKu. kurdele *Genişipeklişerit. kurdelebalığı *Kurdelebalığıgillerden,uzun,yassıvücutlu,pullarıçokküçük,kuyrukyüzgeciipliğebenzeyen,kemiklibir Akdenizbalığı,flândrabalığı(Cepolarubescens). kurdelebalığıgiller *Örnekhayvanıkurdelebalığıolanbalıklarfamilyası. kurdeleli *Kurdelesiolan. kurdelesiz *Kurdelesiolmayan. kurdeşen *Ciltteçeşitlisebeplerleoluşankaşıntılıdöküntüler,ürtiker. kurdunoğluakıbetkurtolur *sonundakendikarakterini,aslını,düşüncesiniatalarınabenzer şekildeortayakoyar. kurdunukırmak *hevesinialmak,isteğiniyerinegetirmek. kurdurma *Kurdurmakişi. kurdurmak *Kurmakişiniyaptırmak. kurdurtma *Kurdurtmakişiveyadurumu. kurdurtmak *Kurmakişiniyaptırmak. kurgan *İlkÇağdamezarüzerinetoprakyığılarakyapılanküçüktepe. *Kale. *(arkeolojide)Tepebiçimindemezar,höyük. kurgu *Birşeyinzembereğinikurmakiçinkullanılanaraç,anahtar. *Zembereğinkurulmuşolmadurumu. *Birbütünoluşturmakiçinparçalarıtakıpbirleştirmeişi,montaj. *Birfilmindeğişiksüreveyerlerdeçekilenbölümlerini,biranlamveuyumbütünlüğüsağlayarak birleştirme,montaj. *İşalanınageçmeyipyalnızbilmekveaçıklamakamacınıgüdendüşünce,kuramsalaraştırma,spekülâsyon. *Birişehazırlamakiçinyapılantelkin. kurgubilimi *Teknolojidekigelişmeleregöreileridüzeydesayılabilecekbuluşlarabağlıkalarakdüşünülenveyayapılaniş. kurgucu *Kurguişiniyapankimse,montajcı. kurguculuk *Kurguişiniyapma,montajcılık. kurgulama *Kurgulamakişiveyadurumu. kurgulamak *Birfilmindeğişikyerlerdeçekilenbölümlerinibirbütünoluşturmakiçinbirleştirmek. kurgulanma *Kurgulanmakişi. kurgulanmak *Kurgudurumunagelmek. kurgulu *Kurgusuolan. kurgusal *Kurguileilgili,spekülâtif. kurgusuz *Kurgusuolmayan. kurk *Kuluçka,gurk. kurlağan *Etyaran. kurma *Kurmakişi. *Kurularak,parçalarıbirleştirilerekoluşturulan,prefabrike. kurmaca *Tasarlanıpüretilen,tasarlayarak. kurmacılık *Resimveheykelde,eserigeometrikögeleriilekurmayıtemelalananlayış,konstrüktivizm. kurmak *Birşeyinoluşmasınayardımedenparçalarıbirleştirerekbütündurumunagetirmek,monteetmek. *Hazırlamak. *(yaylı,zemberekli şeylerde)Yayıveyazembereğigermek. *Gerekenşartlarıhazırlayıpkendikendineolmayabırakmak. *(etkisiveönemigeniş,süreklişeyleriçin):Meydanagetirmek,tesisetmek. *Yapmak,inşaetmek. *Yapmak,oluşturmak. *Ortaklıksağlamak. *Bellibirişteberaberçalışacakkimseleribelirlemek. *Birarayagetirmek,toplamak. *Gizlicehazırlamak,tasarlamak. *Düşünmek. *Aklınakoymak. *Zihindebüyütmek. *Birkimseyidedikoduveyatelkinlerlebaşkasınakarşıöfkelendirmek. *Sağlamak,oluşturmak. kurmay *Harpakademilerinegirerekeğitimlerinibaşarıylabitirmişsubay,erkânıharp. *Kurmaylıkyetkisiveniteliğiolan(subay). kurmaybaşkanı *Ordu,tümen,tugaygibibirliklerdeveaskerîakademilerdekarargâhsubayı. kurmaylık *Kurmayolmadurumu. kurna *Hamamlarda,muslukaltında,içindesubiriktirilen,yuvarlakveçoğunluklamermerveyataştekne. kurnalı *Kurnasıolan. kurnasız *Kurnasıolmayan." }, { "text": "kurnaz *Kolaykanmayan,başkalarınıkandırmasınıveufaktefekoyunlarlaamacınaerişmesinibeceren,açıkgöz. kurnazca *Kurnazbirbiçimde,kandırarak,aldatarak. kurnazlaşma *Kurnazlaşmakişi. kurnazlaşmak *Kurnazdurumagirmek. kurnazlık *Kurnazolmadurumuveyakurnazcaiş. kuron *Korumakiçindişüzerinedişçitarafındangeçirilenmetalkaplama. kurs *Yuvarlakveyassıbiçimlinesne,ağırşak. *Birgökcisminintekerbiçimdegörülenyüzü,çörek. kurs *Resmîveözelkuruluşlarcailgililerebelirlibirkonudabilgi,becerivedavranışlarkazandırmakamacıyla düzenlenenvekısasürelidersleredayananeğitimetkinliği,kur. kursağındakalmak *istenilenbirşeygerçekleşememek,yarımkalmak. kursak *Kuşlarınyemekborusuüzerindebulunan,yiyeceklerintoplandığıtorbabiçimindeşişkinorgan. *Kuşkursağışişirilipkurutularakyapılanveyaonabenzetilenşişkinşey. *Mide. *Kursakzarıileyapılmış. *Böceklerinvesolucanlarınsindirimkanallarındabulunan,kuşlarınkursağınabenzeyenyapı. kursaklı *Kursağıolan. *Guatrhastalığıolan(kimse). kursaksız *Kursağıolmayan. kursiyer *Kursöğrencisi. kurşun *Atomnumarası82,atomağırlığı207,21,yoğunluğu11,3olan, 327,4°Cdeeriyen,yumuşakvebükülgen, mavimtırakesmerrenktebirelement.KısaltmasıPb. *Tüfek,tabancagibihafifateşlisilâhlardakullanılanmermi. *Kurşundanyapılmış. kurşunatmak *silâhlamermiatmak. *düşmanlıketmek. kurşundokunmak *mermiisabetetmek. kurşundökmek *halkinanışınagöreerimişkurşunu,hastanınüstünde,içindesubulunanbirkabadökerekortayaçıkan şekillerinyorumuylanazar,büyü,hastalıkvb.şeyleriönlemek,iyileştirmek. kurşunerimi *Mermininençokulaşabildiğiuzaklık. kurşungibi *çokağır. kurşungrisi *Koyugrirenk. kurşunkalem *Dışıtahta,içigrafitlikalem. kurşunotu *Bkz.dişotu. kurşunrengi *Kurşununrengi,koyukülrengi. *Burenkteolan. kurşunsıkmak *silâhıateşlemek,mermiyakmak. kurşuntutmak *kurşunahedefolmak,kurşundeğecekgibiolmak. kurşunyağdırmak *çoksayıdakurşunatmak. kurşunyağmurunatutmak *çoksayıdavesüreklikurşunatmak. kurşunyemek *vurulmak. kurşunadizmek *verilenölümcezasınıaskerîbirkıtanınattığıkurşunlarlayerinegetirmek. kurşuncu *Kurşunsatanveyaişleyenkimse. *Kurşundökenkimse. kurşunculuk *Kurşunsatmaveyaişleme. *Kurşuncununişi. kurşungeçirmez *Ateşlisilâhlardanatılanmermileringirmesiniengelleyecekyapıdaveözellikteolan(yelek,camvb.). kurşunî *Koyukülrengi,kurşunrengi. *Burenkteolan. kurşunîleşme *Kurşunîleşmekişi. kurşunîleşmek *Kurşunîbirdurumagirmek. kurşunlama *Kurşunlamakişi. kurşunlamak *Kurşunlakaplamak. *Kurşunlamühürlemek. *Kurşunileateşetmek,vurmak. kurşunlanma *Kurşunlanmakişi. kurşunlanmak *Kurşunlamakişiyapılmak. kurşunlaşma *Kurşunlaşmakişi. kurşunlaşmak *Kurşungibiağırlaşmak. kurşunlu *İçindekurşunbulunan. *Kurşunlanmışolan. *Kubbesikurşunlaörtülü. kurşunsuz *Kurşunuolmayan. kurt *Köpekgillerden,Avrupa,AsyaveKuzeyAmerika'dayaşayan,grisarırenkli,yırtıcı,etçilmemelihayvan (Canislupus). *Biryeri,birşeyiiyibilen. *İşiniiyibilen,aldanmaz,kurnaz. kurt *Yumuşakvücutlu,uzungövdeli,omurgasız,bacaksız,ayaksızveyaçokilkelayaklıküçükhayvan. *Bazıböceklereveyabazıböceklârvalarınaverilenad. kurtbaklası *Acıbakla. kurtbilimci *Kurt(II)bilimiileuğraşankimse. kurtbilimi *Solucanlarınyapılarını,yaşayışlarınıveyaptıklarıhastalıklarla,buhastalıklarakarşımücadeleyianlatan asalakbilimidalı,helmintoloji. kurtdumanlıhavayısever *kötüniyetlikimselerinortalıktakikarışıklıklardanyararlandıklarınıanlatır. kurtgibi *işinibilir,girişken(kimse). kurtgibikemirmek(veyayemek) *aşırıderecedekuşkuvetedirginligedüşürmek. kurtkapanı *Güreştehasmıaltadüşürdüktensonraüstüneoturarakuyluklarıarasındaayakbağlama,biryandandaiki kolualtındanelgeçirerekağırlığıbelüzerineverme. kurtkocayıncaçakallara(köpeklere)maskaraolur *güçveyeteneğiniyitireninsanlar,basitvekendinibilmezlerceaşağılanırlar. kurtköpeği *Çobanköpeği,koyunköpeği. kurt kuş *Bütünyaratıklar,bütüncanlılar. kurtkuyusu *Dibineucusivribirkazıkçakılmışvekonibiçimindekazılmış,tuzakolarakkullanılanderinçukur. kurtmantarı *Tazeykenyenebilen,olgunlaştığındabasılıncasporlarsaçan,beyazrenkli,yuvarlakbiçimli,bazitlibir mantar(Lycoperdon). kurtmasalı *Birinioyalamak,kendinisuçsuzgöstermekiçinilerisürülengereksiz,inandırıcıolmayansözler. kurtsineği *Kurtlaradayananbirsinektürü. kurtyeniği *Kurttarafındanyenilenyer. *Bkz.bityeniği. kurtağzı *Gemivesandallardahalatıngeçmesiiçintekneninkenarınatutturulmuş,açıkağızbiçimindemetal parçalaraverilenad. *Doğramanınbirbirinegeçendişleri. kurtarıcı *Kurtaran,halâskâr. *Kendihayatınıtehlikeyeatarakbirkimseyi,birtopluluğugüçbirdurumdanveyayokolmaktankurtaran kimse. kurtarıcılık *Kurtarmaişiveyabiçimi. kurtarılma *Kurtarılmakişi. kurtarılmak *Kurtarmakişiyapılmakveyakurtarmakişinekonuolmak. kurtarım *Kurtarmakişi. kurtarış *Kurtarmakişiveyabiçimi. kurtarma *Kurtarmakişi. kurtarmaaracı *Trafiktearızalanan,kazageçirenaracıyerindenkaldırıpistenenyeregötürenözeldonanımlımotorluaraç, kurtarıcı. kurtarmagemisi *Deniztrafiğindearızalanan,kazageçirengemi,şilepvb.araçlarıuygunbiryereçekipgötürenözel donanımlıdenizaracı. kurtarmakazısı *Yenikurulacakolanbaraj,gölveyerleşimyerlerigibiyapılarınarazileriiçindebulunanarkeolojikeserlerin çıkarılması. kurtarmak *Bircanlıyıbirfelâkettentehlikedenveyazordurumdanuzaklaştırmak. *Kurtulmasınısağlamak;uzaklaştırmak. *Kazandırmak,yenidenelegeçirmek. *Birşeyezarargelmesiniönlemek. *Birinincezalandırılmasınaengelolmak. *(olumsuzolarak):Birşeyindeğerinikarşılamamak. kurtayağı *Damarlıçiçeksizlerden,küçükyapraklarlaörtülüincebirsapgörünüşündeolanbirbitki(Lycopodium clavatum). kurtayağıtozu *Kurtayağınınsporlubaşaklarındaneldeedilen,hekimliktekullanılansarıbirtoz. kurtbağrı *Zeytingillerden,yapraklarımızrağabenzer,çiçekleribeyaz,kokuluvesalkımdurumundaolan,çit yapmaktakullanılanbirsüsbitkisi(Ligustrumvulgare). kurtboğan *Çokyıllıkotsubirbitki,boğanotununbirtürü(Aconitumnapellus). kurtçuk *Bazıhayvanların,özellikleböceklerinyumurtadançıktıktansonra,krizalitveyaerginkarakterlerini kazanmadanöncekievresi,sürfe,lârva. kurtçul *Kurtçuklarlabeslenen(hayvan). kurtkıyan *Afrika'dayaşayansığırcıkgillerfamilyasınıngeneladı. kurtlandırma *Kurtlandırmakişiveyadurumu. kurtlandırmak *Kurtlanmasınasebepolmak. kurtlanış *Kurtlanmakişiveyabiçimi. kurtlanma *Kurtlanmakişi. kurtlanmak *İçindeveyaüzerindekurtüremek. *Rahatoturmayıptelâşvesabırsızlıkgöstermekveyasüreklikımıldanmak. *Biryerdeçokoturmaktanbıkarakgezmegereğiduymak. kurtlarınıdökmek *çoktanberiözlediğibirşeyibolbolyapıphevesinialmak. kurtlaşma *Kurtlaşmakişi. kurtlaşmak *Kurtdurumunagelmek,kurtgibiolmak. kurtlu *İçindekurtbulunan,kurtlanmış. *Yerinderahatduramayan,süreklikıpırdanan(kimse). kurtluca *Ballıbabagillerden,tırmanıcısarıçiçekleriolan,kokususarımsağıandıran,gölveakarsukıyılarıgibinemli yerlerdeyetişenbirbitki,meşecik,yermeşesi,yerpalamudu,susarımsağı. *Loğusaotu,zeravent. kurtluk *Kurtolmadurumu. kurtpençesi *Karabuğdaygillerden20-50cmyükseklikte,pembeçiçeklerisalkımbiçiminde,sapvekökündeboltanen bulunançokyıllıkotsubirbitki(Polygonumbistorta). kurtsuz *Kurduolmayan. kurttırnağı * \\343kurtpençesi. kurtulma *Kurtulmakişi. kurtulmak *Tehlikeliveyakötübirdurumuatlatmak. *İstenmeyen,sıkıntıveren,hoşlanılmayanbirkimseden,biryerden,birdurumdanuzaklaşmak. *Doğurmak. *(birşey)Bulunduğuveyabağlıolduğuyerdenayrılmak. *Bağınıkoparıpkaçmak. kurtulmalık *Tutsakveyarehineolanbirinikurtarmakiçinverilenpara,fidye,fidyeinecat. kurtuluş *Birşeyden,biryerdenkurtulma,halâs, necat. *Biryerindüşmanişgalindenkurtulmagünü. kuru *Suyu,nemiolmayan,yaşvenemlikarşıtı. *Yağışalmayanveyaüzerindebitkiolmayan. *Dahasonrakullanılmakiçinkurutulmuş,tazeveyeşilkarşıtı. *(bitkiiçin)Canlılığınıyitirmiş. *Arık,sıska,lâgar,kaknem. *Salgısıolmayan. *Döşenmemiş,çıplak. *Katıksız,yanındabaşkaşeyolmayan(yiyecek). *Etkisivesonucuolmayan. *Bazıdeyimlerde\"yoksunluk,yoksulluk,yalnızlık\"bildirir. *Heyecanı,tadıolmayan,tekdüze. *Akıcıolmayan;duygudanyoksun. *Kuruolanşey. *Kurufasulyeyemeğininkısasöylenişi. kurubaşınakalmak *hayatındaveyayanındakimsesikalmamak,kimsesiz,yalnızkalmak. kuruçay *Yeşilçayyapraklarınınçeşitliişlemlerdensonrasatışahazırdurumu. kuruçayır *Yazaylarındabitkilerininçoğununkuruduğutabiîçayır. kuruçeşme *Suyuçekilmişçeşme. kurudere *Suyuolmayandere. kuruduvar *Taşlarınarasınaharçkonulmadanörülenduvar. kuruekmek *Katıksızekmek. kuruerik *Eriğinkurutulmuşu. kurufasulye *Fasulyebitkisininbeyaztohumu. *Fasulyetohumundanyapılanetliveyaetsizsalçalı,suluyemek. *Yeşilkabuklarındanayıklanıpkurutulmuşfasulye. kurufiltre *Havaiçindekikirleri,bezdentorbalaryardımıylaayıransüzgeç. kurugürültü *Gereksiz,önemsiz,sonualınamayacaksözveyadavranış. kurugürültüyepabuçbırakmamak *birdurumkarşısındatelâşsız,korkusuz,dilediğincedavranmak. kuruhasır(veyakilim)üstündekalmak *aç,parasız,evsizkalmak. kuruhava *Nemiçokazolanhava. kuruiftira *Gerçeklehiçbirilişiği,hiçbirdayanağıolmayaniftira. kuruincir" }, { "text": "*Özelolarakgüneştekurutulanincir. kurukafa *Başiskeleti. *Akılsızkafa. *Tırtıllarıpatatesyaprağıyiyen,altkanatlarısarı,üstükahverengibirtürkelebek(Acherantiaadrophos). kurukahve *Dövülmüşveyaçekilmişkahve. kurukahveci *Kurukahvehazırlayıpsatankimse. *Kurukahvesatılanyer. kurukahvecilik *Kurukahveyapmaveyasatmaişi. kurukalabalık *Hiçbirişyapmayaninsantopluluğu. *Hiçbirişeyaramayan,kırıkdökükeşya. kurukayısı *Kayısınınkurutulmuşu. kurukemik *Çokzayıfkimse. kuruköfte *Kıymaveekmekiçiileyapılıptavadakızartılanköfte. kurukuruya *Boşuna,boşuboşuna,yararsızyere. *Kuruolarak,yanındabaşkabiriçecekveyayiyecekolmaksızın. kurukuyu *Pissuyuntoprakaltınasızdırılmasındakullanılan,duvarlarıharçsızkuyu. kurulâf *Gerçekleşmeyeceğibelliolanboşveanlamsızsöz. kurumeyve *Yaşmeyveninkurutulmuşu. *Olgunlaşıncadışkabuğukuruyanmeyve. kuruöksürük *Balgamçıkarılmayanöksürük. kurupasta *Tuzluveyatatlı,kremasızçörek. kurupil *Akıntıyapmamasıiçinelektrolitisoğurucubirmaddeylekaplıpil. kurusebze *Yaşsebzelerinkurutulmuşu. kurusıkı *Yalnızbarutlasıkılanmıştüfekveyafişekdolgusu. *Korkuvermekveyayıldırmakiçinsöylenensöz,yapılandavranış,blöf. kurusoğan *Toprakaltındakalanyumrusoğanınkurutulmuşu. kurusoğuk *Yağışsızhavadakisertsoğuk. kurusöz *Gerçekleilgisiolmayan,değertaşımayanboşsöz. kurutahtadakalmak *eşyasıelindengitmek,çıplakevdeoturmadurumundakalmak. kurutarım *Kurakveyayarıkurakbölgelerde,sulamayapmadantarladanürünalınmasıyollarınıgösterentarımsal tekniklerinbütünü,kuruziraat. kurutemizleme *Kimyasalmaddelerleveyabuharlagiysi,eşyavb.yitemizleme,ütüleme. kurutemizleyici *Kurutemizlemeyapankimse. kuruüzüm *Haşlanıpardındangüneştekurutulmaksuretiylehazırlananiriveyaküçüktaneliüzüm. *Yaşüzümünkurutulmuşu. kuruyemiş *Fındık,fıstık,leblebigibiyemekdışındayenilenyiyecekler. kuruyemişçi *Kuruyemişsatankimseveyakuruyemişsatılanyer. kuruyük *Karavedeniztaşıtlarıylanakledilenkatımadde,ticarîeşya. kuruyükgemisi *Deniztaşımacılığındakatımaddeleritaşımaözelliğinegöreimaedilengemi. kuruziraat *Kurutarım. kurucu *Birkurumun,birişinkurulmasınısağlayan,müessis. *Birkuruluşuoluşturankimse. kuruculuk *Kurmaişiniyapmak. kurudakalmak *denizalçaldığında(gemi)karayaoturmak. kurul *Birişiyapmakveyayönetmekiçingörevlendirilmişkişilerdenoluşmuştopluluk,heyet,konsey. kurulama *Kurulamakişi. kurulamak *Birşeyinüzerindekiıslaklığıgidermek. kurulanış *Kurulanmaişiveyabiçimi. kurulanma *Kurulanmakişi. kurulanmak *Kurulamakişiyapılmakveyakurulamakişinekonuolmak. *Kendinikurulamak. kurulaşma *Kurulaşmakişi. kurulaşmak *Kurudurumagelmek. *Yoksullaşmak,yozlaşmak,muhtevasızlaşmak. kurulayış *Kurulamakişiveyabiçimi. kurulma *Kurulmakişi. kurulmak *Kurmakişinekonuolmakveyakurmakişiyapılmak. *Övünürbiçimdedavranışlardabulunmak,kasılmak. *Rahatçaoturmak,yerleşmek. kurultay *Ulusaltoplantı. *Birkuruluşun,temelişlerikonuşmakiçinbellisürelerleveyagerektikçeyaptığıgeneltoplantı,kongre. *EskiTürklerdedevletişleriningörüşülüpkararabağlandığımeclis. kurulu *Kurulmuşolan,yerleşmiş,oturmuş. kuruludüzen *Yerleşmiş,içindebulunantoplumsaldüzen. kuruluk *Kuruolmadurumu. kuruluş *Kurulmaişi,yoluveyatarihi. *Toplumahizmetamaçvegöreviylekurulanherşey,kurum,tesis,müessese. *Yapı,yapılış,bünye. *Birseferkuvvetinioluşturanbirliklerinyapısı. kuruluşlarbütünü *Kompleks. kurum *Ocakbacalarındabirikenveyaçevredesavrulankalınis. kurum *Kuruluş,müessese,tesis. *Evlilik,aile,ortaklık,mülkiyetgibiinsanlartarafındanoluşturulanşey,müessese. kurum *Kendinibüyükveönemligöstermedavranışı,büyüklenme,tekebbür,azamet. kurumkurumkurumlanmak(veyakurulmak) *büyüklenmek,böbürlenmek. kurumsatmak *böbürlenmek,büyüklenmek. kuruma *Kurumakişi. kurumak *Islaklığını,neminiyitirerekkurudurumagelmek. *(bitki)Suyuçekilipcansızdurumagelmek. *Cılızlaşmak,sıskalaşmak,zayıflamak. *(akarsu,göliçin)Susuzkalmak. *(bazınesneleriçin)Yumuşaklığınıyitirmek,sertleşmek. kurumlanış *Kurumlanmakişiveyabiçimi. kurumlanma *Kurumlanmakişi. kurumlanmak *Gururlanarakkasılmak. *Kurum(I)tutmak. kurumlaşma *Kurumniteliğikazandırma,kurumniteliğiverme. *Özelliklepolitikveekonomikalanlardadenetimörgütlerinin,kurumlarınçoğaltılmasıeğilimi. *Herhangibirdavranış,düşünüş,inanışbiçiminintariholarakdurağanvetoplumcadeğerverilenkalıplara dönüşmesisüreci,müesseseleşme. kurumlaşmak *Kurumdurumunagelmek,müesseseleşmek. kurumlaştırma *Kurumlaştırmakişi. kurumlaştırmak *Kurumdurumunagetirmek. kurumlu *Kurum(II)tutmuşolan. kurumlu *Gururlanarakkasılan,mağrur. kurumsal *Kurumlailgili. kurumsallaşmak *Kurumsaldurumagelmek. kurumsuz *Kurumuolmayan. kuruntu *Yanlışveyersizdüşünce. *Birkonuylailgilikötüihtimalleriaklagetiriptasalanma,işkil,evham,vesvese. *Olmayacakbirşeyinolacağınısanma,vehim. kuruntuetmek *kötüihtimalleridüşünüpüzülmek. kuruntucu *Süreklikuruntuyakapılan(kimse),işkilli,müvesvis. kuruntulu *Kuruntusuolan(kimse),evhamlı,mütevehhim. kuruntusuz *Kuruntusuolmayan. kuruntuyakapılmak *boşyeretasalanmak. kuruptakma *araçvecihazlarıntesisatabağlanmasıişi,montaj. kuruş *LiranınyüzdebirideğerindeTürkparası. kuruş *Kurmakişiveyabiçimi. kuruşkuruş *Kuruşubilehesapederek. kuruşlandırma *Kuruşlandırmakişi. kuruşlandırmak *Birlistedeyeralanhermaddeninfiyattutarınıhesapedipbelirtmek. kuruşluk *Herhangibirkuruşakarşılıkolan. kuruşukuruşuna *Hesaptamçıkartılarak. kurut *Kurutulmuşsütürünü. kurutaç *Kurutmakabı. kurutma *Kurutmakişi. kurutmakabı *İçindenemçekerbirkimyasalmaddebulunanvebazımaddelerikurutmakveyanemlenmeleriniönlemek içinkullanılankapaklıcamkap,desikatör. kurutmakâğıdı *Yazıdamürekkebinıslaklığınıgidermekiçinkullanılannememicibirtürkâğıt. kurutmamakinesi *Yıkanmışvesıkılmışçamaşırlarısıcakhavaiçindedöndürerekkurutanaraç. kurutmaç *Mürekkebikurutmakiçinkullanılankurutmakâğıdıvebununtakılıbulunduğuaraç. kurutmak *Suyunuveıslaklığınıgideripkurudurumagetirmek. *(bitkileriçin)Canlılığınıyitirmek. *Bazısebzevemeyvelerinbuharlaştırılmasıylakurubirdurumalmasınısağlamak. *Cılızdurumagetirmek,zayıflatmak. *Yiyecekveiçecekleriyiyipbitirmek. *Uğursuzlukgetirmek,yoketmek. kurutmalı *Kurutmasistemiolan. kurutmalık *Kurutmayayarar,kurutmakiçinayrılmış. kurutucu *Nemi,ısıveyahavaakımıylauzaklaştırıpiçinekonulanmaddelerikurutanalet. *Boyaveparlatıcılarınçabukkurumalarınısağlamakamacıylaiçlerinekatılanmadde. kurutulma *Kurutulmakişi. kurutulmak *Kurutmakişiyapılmakveyakurutmakişinekonuolmak. kurutuş *Kurutmaişiveyabiçimi. kuruyasıca *İşeyaramaz,kötüanlamındabirilenmesözü. kuruyuş *Kurumaişiveyabiçimi. kurvaziyer *Belirlibirprogramagöredenizyoluileyapılanturistikniteliktegezi. kurya *Vatikanıyönetenyürütmeveyargılamaorganlarınınbütünü. kurye *Genellikleelçilikpostasınıyerineulaştırmaklagörevlikimse. *Uçaklagönderilenmektup,koliveyahavale. *Düzenliolarakticarîbirhizmetgörentaşıtaracı. kuryelik *Kuryeningörevi. kuskun *Hayvanınkuyruğualtındangeçirilerekeyerebağlanankayış. kuskunlu *Kuskunuolan. kuskunsuz *Kuskunuolmayan. *Perişan,derbeder. kuskunudüşük *Kuskunyerisağrıdanaşağıolanat. *Gözdendüşmüşkimse. kuskus *Un,süt,yumurtaileyapılanufakveyuvarlaktanelerbiçimindekurutulmuşhamur. kuskusçorbası *Kuskuskullanılarakyapılançorba. kuskuspilâvı *Kuskuskullanılarakyapılanpilâv. kusma *Kusmakişi,istifra. kusmak *Midesininiçindekileriniağızyoluiledışarıatmak,kayetmek,istifraetmek. *Reddetmek. *(boyananveyatemizlenenşeyleriçin)Yenidenortayaçıkmak,dışarıyavermek. *Birikmişöfkesinisöylemek. kusmuk *Kusulanşey. kusturma *Kusturmakişi. kusturmak *Kusmasınayolaçmak. kusturucu *Kusturan,kusmayayolaçan. *Kısasüreiçindekusmayasebepolanilâç. kusturuş *Kusturmaişiveyabiçimi. kusuntu *Kusmuk. kusur *Eksiklik,noksan,nakısa. *Özür. *Bilerekveyabilmeyerekbirişigereğigibiyapmamak. *Elverişsizdurum. *Birşeydenartankısım,üst,küsur. kusuraramak *yanlışını,eksikliğini,elverişsizliğiniaramak. kusurbulmak *birşeyinözrünügörmek. *gereğindençoktitizvehoşgörüsüzdavranmak. kusuretmek(veyaetmemek) *hoşkarşılanmayacakbirdavranıştabulunmak(veyabulunmamak). kusurişlemek *yanlışdavranıştabulunmak. kusurabakmamak(veyakalmamak) *hoşgörmek. kusurlu" }, { "text": "*Kusuruolan. kusurluluk *Kusurluolmadurumu. kusursuz *Kusuruolmayan,mükemmel. kusursuzluk *Kusursuzolmadurumu. kuş *Yumurtlayanomurgalılardan,akciğerli,sıcakkanlı,vücudutüylerleörtülü,gagalı,ikiayaklı,ikikanatlı uçucuhayvanlarınortakadı. kuşbakışı *Yüksekbiryerdenaşağıyadoğru,bütüngenişliğiiçinealacakbiçimdebakma. *Genelolarak. kuşbeyinli *Akılsız,aptal. kuşbilimci *Kuşbilimiuzmanı,ornitolog. kuşbilimi *Kuşlarıinceleyenbilim,ornitoloji. kuşdili *Dahaçokçocukların,kelimelerinbiçimlerinideğiştirerekkelimelerinbaşına,hecelerinarasınabaşkakelime veyaheceekleyerekuydurduklarıbirtürkonuşma. kuşgibi *çokhafif. *çabukişgören,elineayağınaçabuk. kuşgibi(veyakadar)yemek *çokazyemek. kuşgibiçırpınmak *çaresizlikiçindetelâşlıdavranmak. kuşgibiuçupgitmek *çokkısasürenbirhastalıklaölmek. *çokkısasürmek,geçmek. kuşkadarcanıolmak *küçük,cılız,güçsüzbiryaratıkolmak. kuşkafesi *Kuşuniçindebarındırıldığıyuva. kuşkafesigibi *ufakvegüzel(yapı). kuşkanadıylagitmek *çokhızlıgitmek. kuşkirazı *Gülgillerden,yaprakaçmadanöncebeyazçiçekveren,kaplamacılıktakullanılanyabanîağaç,ılgıncar, gelinfeneri(Cerasuspadus). *Buağacınreçelivelikörüyapılanmeyvesi. kuşmukonduracak? *\"yapacağışeygörülmemişbirsanateserimiolacak?\"anlamındakullanılır. kuşotu *Yolkenarları,duvardiplerivebahçelerdeyetişenbiryıllıkveotsubirbitki(Stellariamedia). kuşsütü *\"Bulunmayanşey\"anlamındabazıdeyimlerdegeçer. kuşsütüilebeslemek *hiçeksiksiz,özenlebeslemek. kuşsütündenbaşkaherşeyvar *hertürlüyiyecekvar. kuştüyü *Yatak,yorgan,yastıkdoldurmayayarayanbazıkuşlarıntüyü. *Butüylerledoldurulmuşolan. kuştüyügibi *çokyumuşak(oturacak,yatacakyer). kuşuçmaz,kervangeçmez *kimseninuğramadığııssızvesapakıryeri. kuşuçurmamak *hiçbirşeyinveyakimseninkaçmasına,geçmesineimkânvermemek. kuşuçuşu *İkinoktaarasındadoğrultuyönündealınanmesafe. kuşuykusu *Hafifuyku,tavşanuykusu. kuşüzümü *Siyah,çokufaktaneliçekirdeksizbirüzümçeşidi. kuşyuvası *Kuşuniçindebarındığıyer. kuşabenzemek(veyadönmek) *birşeydüzeltilmekistenirkenkomikveyabiçimsizbirdurumagelmek. kuşak *Belesarılanuzunveenlikumaş. *Sağlamlığınıartırmakiçin,birşeyinçevresinegeçirilenağaçtanveyametaldenbağ. *Yaklaşıkolarakyirmibeş,otuzyıllıkyaşkümelerinioluşturanbireyleröbeği,göbek,nesil,batın. *Yaklaşıkolarakaynıyıllardadoğmuş,aynıçağınşartlarını,dolayısıylabirbirinebenzersıkıntıları,kaderleri paylaşmış,benzerödevlerleyükümlüolmuşkişilerintopluluğu. *Birküreyüzeyi,paralelikidüzlemlekesildiğindeikikesitinarasındakalanbölüm. *Yeryüzününkutuplar,kutupdairelerivedönencelerlebelirlenenbeşbölümündenherbiri. *Yeryüzündeveyaherhangibirgökcismindebellişartlarısağlayanbölge. *Henüzbirleştirilmemişsesvegörüntütaşıyanfilmler. kuşakbağlama *Düğünsırasındagelinekoltuğaverilmesitörenindenöncebabaveyabaşkabirbüyüktarafındangelininşal kuşakdolama,bağlama,kemer. *Tarikatlarda,medreselerdebellibirdüzeyegelenöğrencilerekuşaktakmatöreni,kemerbağlama. *Karate,judogibiUzakDoğuoyunlarındaaşamakaydetme. kuşaklama *Kuşaklamakişiveyabiçimi. *Kuşakdurumundaolan. kuşaklamak *Kuşaklarlasağlamlaştırmak. kuşaklı *Kuşağıolan. kuşaksız *Kuşağıolmayan. kuşam *Bkz.giyimkuşam. kuşamlı *Bkz.giyimlikuşamlı. kuşane *Yayvanküçüktencere. kuşanılma *Kuşanılmakişi. kuşanılmak *Kuşanmakişiyapılmak. kuşanış *Kuşanmakişiveya biçimi. kuşanma *Kuşanmakişi. kuşanmak *Belinekuşak,kılıç,kemergibişeylerbağlamak. *Giyinmek. kuşantı *Giyecek,kuşanılacakşey. kuşatılma *Kuşatılmakişi. kuşatılmak *Kuşatmakişiyapılmak,çevresisarılmak. kuşatış *Kuşatmakişiveyabiçimi. kuşatma *Kuşatmakişi,çevirme,çevreleme,sarma,abluka,ihata. kuşatmak *Çevresinisarmak,çevrelemek,çevirmek,ablukayaalmak,ihataetmek,muhasaraetmek. *Çevrelemek,çokçabulunmak. *Kaplamak. *Belesarılıpbağlananşeyleribaşkasınınbelinebağlamak. kuşbaşı *Küçükbirkuşunbaşıbüyüklüğündeolan(parça). kuşbaşılı *İçindekuşbaşıolan. kuşbaz *Süskuşlarıyetiştirenkuşmeraklısı. *Padişahlarınavkuşlarınıyetiştirengörevli. kuşburnu *Yabangülüağacıve meyvesi(Rosacanina). kuşçu *Süskuşlarıyetiştiripsatankimse. *Saraylardaşahin,doğangibiavcıkuşlarınbakımıylagörevlikimse. *Suçişleyensarayhasekilerinicezalandırmakveyolagetirmeklegörevlihasekisubayı. kuşçubaşı *Kuşçulardansorumluolanüstgörevli. kuşçuluk *Kuşyetiştirmemerakıveyakuşyetiştiripsatmaişi. kuşdili *Birtürdişbudak. kuşe *Kaymakkâğıdı. kuşekâğıdı *Kuşe. kuşekmeği *Turpgillerden,çorakyerlerdeyetişen,beyazveyamorçiçekli,eskidenhekimliktekullanılmışolanotçulbir bitki,çobandağarcığı(Thlaspi). kuşet *Gemiveyatrenyatağı. kuşetli *Kuşetiolan. kuşetsiz *Kuşetiolmayan. kuşgömü *Pastırmanınfiletobölümü. kuşhane *İçindesüskuşlarıbeslenilenveüretilenküçükodaveyabüyükkafes. kuşkanadı *Gözakızarınıngözbebeğinedoğrubirokucubiçimindeilerlemesi. kuşkonmaz *Zambakgillerden,uçdallarıyapraksıgörünüşte,toprakaltıköksaplarındançıkantazesürgünleriyenenbir bitki(Asparagusofficinalis). *Aynıfamilyadan,saksılardayetiştirilen,uzunsaplı,inceveküçükyapraklıbirsüsbitkisi(Asparagus plumosus). kuşku *Birolguylailgiligerçeğinneolduğunukestirmemektendoğankararsızlık,işkil,şüphe. *Başkalarınıniyiniyetveamaçlarınıkötüyeyorarakişkillenmeduygusu. kuşkubeslemek(veyakuşkuduymak) *kuşkulanmak. kuşkuuyanmak *işkillenmek,kuşkulanmak,şüpheuyanmak. kuşkucu *Açıkbirbiçimdekanıtlanmamışherşeydenkuşkuyadüşen,şüpheci,septik. *Kuşkuculukyanlısıolan,septik. kuşkuculuk *Özellikledoğaötesikonulardaolumluveyaolumsuzyargıdabulunmaktançekinmetemelinedayanan öğreti,şüphecilik,septisizm. kuşkulandırma *Kuşkulandırmakişi. kuşkulandırmak *Kuşkuyadüşürmek,kuşkulanmasınayolaçmak,şüphelendirmek. kuşkulanma *Kuşkulanmakişi. kuşkulanmak *Kuşkuiçindebulunmak,kuşkuduymak,şüphelenmek. kuşkulu *Kuşkubelirten,kuşkuanlatan,şüpheli. *Kuşkuiçindeolan,şüpheli. *Kuşkucu. kuşkulukuşkulu *Kuşkuiçindeolarak,şüphelenerek. kuşkusukalmamak *birkonudaherşeyibilmek,şüpheduymamak. kuşkusuz *Kuşkusuolmayan,işkilsiz. *Elbette,şüphesiz. kuşkuyadüşmek *kuşkulanmak,kuşkubeslemek,kuşkuduymak,şüpheyedüşmek. kuşlak *Avkuşlarıbololanyer. kuşlar *Çokhücrelihayvanlardan,omurgalılarıngenişbirsınıfı. kuşlokumu *Yumurta,unveşekerleyapılanbirtürkurabiye. kuşluk *Gününsabahlaöğlearasındakibölümü. kuşluknamazı *Vaktindekılınmayansabahnamazıiçingüneşbirmızrakboyuyükseldiktensonrakazaedilennamaz. kuşlukvakti *Gününilkışıklarıilegüneşinbirmızrakboyuyükselmesiarasındakalansüresi. kuşlukyemeği *Kuşlukvaktiyenilenyemek. kuşmar *Kuşavlamakiçinhazırlanmıştuzak,kuştuzağı. kuşpalazı *Difteri. kuşyemi *Buğdaygillerden,durgunsulardayetişenbirbitki(Phalariscanariensis). *Bubitkinintaneleri. *Kuşlarayedirilençişitlitahıltaneleri,dane. kut *Uğur,baht,talih. *Mutluluk. kutan *Sakakuşu. kutlama *Kutlamakişi,tebrik. *Kutlamatöreni. kutlamak *Mutlubirolaysebebiylebunasevinildiğinibirinesöz,yazıveyaarmağanlaanlatmak,tebriketmek. *Önemlibirolayıngerçekleşmesiyıldönümüdolayısıylatörenyapmak,tes'itetmek. kutlanış *Kutlanmakişiveyabiçimi. kutlanma *Kutlanmakişi. kutlanmak *Kutlamakişiyapılmak,tebrikedilmek. kutlayış *Kutlamakişiveyabiçimi. kutlu *Uğurgetirdiğineinanılan,uğurlu,ongun,mübarek. kutluolsun *\"uğurluolsun,bollukveiyilikgetirsin\"anlamındabirkutlamasözü. kutlulamak *Kutlamak. kutluluk *Kutluolmadurumu. kutnu *Pamukveyaipeklekarışıkpamuktandokunmuşkalın,ensizkumaşçeşidi. kutsal *Güçlübirdinîsaygıuyandıranveyauyandırmasıgereken,kutsî,mukaddes. *Tapınılacakveyayolundacanverilecekderecedesevilen,kutsî,mukaddes. *Bozulmaması,dokunulmaması,karşıçıkılmamasıgereken,üstünetitrenilen. *Tanrı'yaadanmışolan,tanrısalolan. kutsallaşma *Kutsallaşmakişi. kutsallaşmak *Kutsaldurumagelmek. kutsallaştırış *Kutsallaştırmakişiveyabiçimi. kutsallaştırma *Kutsallaştırmakişi,kutsama. kutsallaştırmak *Kutsaldurumagetirmek,kutsamak. kutsallık *Kutsalolmadurumu,kutsiyet. kutsama *Kutsamakişi,takdis. kutsamak *Kutsallaştırmak. *Kutlulukdilemek,takdisetmek. kutsî *Kutsal. kutsîleşme *Kutsîleşmekişiveyadurumu. kutsîleşmek *Kutsaldurumagelmek. kutsiyet *Kutsallık. kutsuz *Uğursuz,kötü,menhus. *Mutsuz,zavallı. kutsuzluk *Kutsuzolmadurumu. kutu *İncetahta,mukavva,teneke,plâstikvb.denyapılmış,genelliklekapaklıkap. *Elektrikakımıdevrelerindebirleştirmeyapmakveyaakımıbirveyadahafazlakollaraayırmakiçin kullanılanaraç,buat. *Elektrikveyatelefontellerinintoplanıpbağlandığıkap. *(birkimsede,biryerdeveyaşeyde)İyiveyakötübirözelliğinfazlalığınıbelirtir." }, { "text": "*Kutununalabildiğikadarolan. kutugibi *küçükfakatkullanışlıveşirin. kutukutu *1'den10'akadarsayılarıngizliceyazılması,tahminedilmesinedayananveikiçocukarasındaoynananbir oyun. kutucu *Kutuyapanveyasatankimse. kutuculuk *Kutuyapmakveyasatmakişi. kutulama *Kutulamakişi. kutulamak *Kutuyayerleştirmek,kutuyakoymak. kutulanış *Kutulanmakişiveyabiçimi. kutulanma *Kutulanmakişi. kutulanmak *Kutulamakişiyapılmak. kutulayış *Kutulamakişiveyabiçimi. kutulu *Kutusuolan. kutulutelefon *Halkınkullanımınasunulan,para,jetonveyamanyetiközelliğiolankartlaçalışantelefon,ankesörlü telefon. kutup *Yeryuvarlağının,ekvatordanenuzakolanyerekseniningeçtiğivarsayılanikinoktasındanherbiri. *Birbiriylekarşıtolanşeylerdenherbiri. *Birkonudayüksekbilgisiveyetkisiolankimse. *Gökküresinin,dolayındadöndüğüvarsayılanekseninikiucundanherbiri. *Elektrikakımınıoluşturangerilimayrılığınınenyüksekdereceyibulduğuikinoktadanherbiri. *Birmıknatısdemirininikiucundanherbiri. kutupengel *Birpildeelektromotorkuvvetidüşürenpolormaolayınakarşıgelmekveelektirkakımınındurmasını önlemekiçinkullanılan(kimyasalmaddelerdenherbiri). KutupYıldızı *Gökküresininkutbunaenyakınolanküçükayıdenilentakımyıldızınenucundabulunan,kuzeyi belirleyen,durağanyıldız,Demirkazık,KuzeyYıldızı. kutuplanma *Kutuplanmakişi,polârizasyon. kutuplanmak *İkikutuptatoplanmak. *(pusulaibresiiçin)Kutbadoğruyönelmek. kutuplaşma *Kutuplaşmakişi. kutuplaşmak *(birtopluluk)Birbirinekarşıtgruplaraayrılmak. kutupsal *Kutuplailgili. kutur *(dairevekürede)Çap. *(bazıgeometrikşekillerde)Köşegen. kuvars *Billûrlaşmışsilisindoğadaçokyaygınbirtürü. kuvarsit *Yalnızkuvarstanelerindenbirleşikbirkayaç,kumtaşı. kuvertür *Örtü. kuvöz *Özellikleerkenveyayenidoğmuşbebeklerin,bulaşıcıhastalıklardankorunmasıamacıylaiçine yerleştirildiği,belirlisıcaklığıolanaraç. kuvve *Düşünce,niyet. *Birdevletinsilâhlıkuvvetlerinindurumuveyagücü. *Yeti. kuvvedenfiileçıkarmak *düşünülen,tasarlananşeyigerçekleştirmek. kuvvet *Fizikselgüç,takat. *Güç. *Şiddet,zor,cebir. *Yetke,erk,nüfuz. *Dayanıklıolmadurumu,tahammül,mukavemet. *Birniceliğinkendisiileçarpılarakyükseltildiğiderecelerdenherbiri:2x2x2=23denkleminde,3sayısı2'nin kuvvetinigösterir. *Birülkeninsavaşçısilâhlıkuruluşlarıveyagücü. *Durgunluğuhareketeveyahareketidurgunbirdurumaçevirenetken,direncikıranveyadirençdoğuran özellik. kuvvetalmak *herhangibiryardımlagücüartmak,kuvvetlenmek. kuvvetbulamamak *cesaretedememek. kuvvetçifti *Birbirineparaleltersyöndeveeşitağırlıktaikikuvvetinoluşturduğukuvvettakımı. kuvvetkomutanları *Kara,denizvehavakuvvetlerikomutanlarınatopluolarakverilenad. kuvvetvermek *birkonuyaçokönemvermek. kuvvetinitoplamak *gücünüartırmak,kuvvetlenmek. kuvvetle *güçlüvesağlambirbiçimde. *üzerindedurarak,direnerek. kuvvetlendirici *Gücüartıran,güçlendirici. *(fotoğrafçılıkta)Negatifleringüçlendirilmesinisağlayanbanyo. kuvvetlendiriş *Kuvvetlendirmekişiveyabiçimi. kuvvetlendirme *Kuvvetlendirmekişi. kuvvetlendirmek *Güçlenmesinisağlamak,gücünüartırmak. kuvvetleniş *Kuvvetlenmekişiveyabiçimi. kuvvetlenme *Kuvvetlenmekişi. kuvvetlenmek *Güçkazanmak,direnciveyagücüartmak. kuvvetli *Gücüçokolan,zorlu,şiddetli. *Sağlam,dayanıklıolan. *Göreviniiyiyapan,keskin. *Çoketkileyici,inandırıcı,önemli. *Saygın,nüfuzlu. *Üstün. *Etkili. kuvvetlice *Oldukçagüçlü,kuvvetli. *Birazgüçlü,birazkuvvetli. kuvvetölçer *Kuvvetleriölçmeyeyarayancihaz,dinamometre. kuvvetsiz *Gücü,kuvvetiolmayan,güçsüz. *Etkisiz. kuvvetsizlik *Kuvvetsizolmadurumu,güçsüzlük. kuvvettendüşmek *gücüazalmak. kuymak *Mısırunununerimişteryağıylakavrulması,suilâveedilmesi,birmiktarpeynirkatılmasıvebirsüre kaynatılmasıylaeldeedilenyemek. *KaradenizbölgesindeveözellikleTrabzon'dayapılanbirtüryemek. kuyruğagirmek *ayaktaarkaarkayadurulandiziyegirmek. kuyruğudikmek *(hayvan)koşmaya,başlamak. *(insan)bulunduğuyerdenuzaklaşmayabaşlamak. kuyruğukapanakısılmak(veyasıkışmak) *çokzordurumadüşmek. kuyruğutitretmek *ölmek. kuyruğunabasmak *biriniincitipsaldırıdabulunmasınayolaçmak,tahriketmek. kuyruğunatenekebağlamak *biriyleaşırıderecedealayetmek. *birini,herkesinalayedeceğibiçimdekovmak. kuyruğunukısmak *korkupsinmek. kuyruğunukıstırmak *birinigüçbirdurumadüşürmek. kuyruğunutavasapınaçevirmek *haddinibildirmek,gerekendersivermek. kuyruk *Hayvanlarınçoğunda,gövdeninartyanındabulunan,omurganınuzantısıolanuzunveesnekorgan. *Kuşlardagövdeninartyanındabulunantüydemeti. *Koyununbazıtürlerindeeritilerekyağıalınanbiruzantısı. *Bazışeylerdekuyruğabenzeyenuzantıveyabaştarafınaksiyönündekalanbölüm. *Birisininarkasınatakılıphiçayrılmayankimse. *İnsanlarınsırabeklemekiçin,artardadurarakoluşturduğudizi. *Başınarkasınatoplanmışsaçdemeti. *Birharfinbitişçizgisineyakınyerde,birdenbirdönüşyapankısaçizgi. kuyrukacısı *Hınç,alınacaköç. kuyrukçekmek *gözünçevresinekalemveyasürmeileçizgiçekmek. kuyrukkemiği *Omurganınaltucundabulunan,kuyruksokumukemiğiileeklemlenen,öndenarkayadoğruyassı,üçgen biçimindekemik. kuyrukolmak *arkaarkayadizilmek,sıralanmak. kuyruksallamak *yaltaklanmak. kuyruksokumu *İnsandaomurganınaltucununbitimyeri. kuyruksokumukemiği *Omurganınbitiminde,beşkuyrukomurununkaynaşmasındanoluşan,üçgenbiçimindekemik. kuyrukyağı *Koyunkuyruğununeritilmesindeneldeedilenyağ. kuyrukyapmak *uzunvepeşpeşebirsıraoluşturmak. kuyrukkakan *Karatavukgillerden,böcekvemeyveilebeslenenküçükötücübirkuş(Saxicola). kuyruklu *Kuyruğuolan. *Akrep. kuyruklukelebek *KanatlarısiyahbeneklisarırenktebirAvrupakelebeği(Papilliomachaon). kuyruklukurbağa *Yumurtadanyeniçıkmışveevrimgeçirmemişyavrukurbağa. kuyruklupiyano *Duvarpiyanosugibidikolmayan,gövdesiüçayaküstündeyatıkbirdurumdabulunanpiyano. kuyrukluyalan *Çokbüyükyalan. kuyrukluyıldız *Güneşçevresindebüyükyuvarlakbirelipsveyabirparabolçizen,kuyrukdenilenışıklıbiruzantısıolan gökcismi. kuyrukluyıldızbaşı *kuyrukluyıldızınöndegidenyuvarlakparçası. kuyrukluyıldızçekirdeği *kuyrukluyıldızbaşınınortasındayıldızabenzeyenparlaknokta. kuyrukluyıldızsaçı *kuyrukluyıldızçekirdeğinisaranışıklıgazyuvarı. kuyruklular *Omurgalıhayvanlardan,amfibyumlarsınıfının,vücutvekuyruklarıuzun,bacaklarızayıf,birçoksemender türleriniiçinealanbiralttakımı,urodel. kuyruksallayan *Kuyruksallayangillerden,kanatlarıvevücudununüstbölümükülrengi,altbölümüdeğişiksarıolan,uzun kuyruklu,küçük,ötücükuş,yontkuşu(Motacilla). kuyruksallayangiller *Kuyruksallayan,incirkuşugibiötücükuşlarıiçinealanfamilya. kuyruksuz *Kuyruğuolmayan. kuyruksuzlar *Kurbağalar. kuyruksüren *Birkuş. kuytu *Issız,sessizvegözeçarpmayan(yer). *Uğrakolmayan,içerlek,sapa(yer). *Sessiz,ıssız,tenhayer. *Günışığıalmayan. kuytuluk *Kuytu,sessizyer. kuyu *Sukatmanınavarıncayakadarderinliğinekazılan,genelliklesilindirbiçiminde,çevresineduvarörülen, suyundanyararlanılançukur. *Toprağakazılanderinceçukur. *İçindençıkılamayandurumveyayer. *Yeraltındakiişyerlerineulaşmakiçinaçılmışvekesitboyutlarıderinliğineoranlasınırlı,düşeyveyadüşeye yakınbağlantıyolu. kuyuaçmak *kuyuyapmak. kuyubileziği *Sukuyusununağzınaoturtulantekparçayontmataş. kuyufındığı *Yeşilkentoprağagömülerekayrıbirçeşniverilenfındık. kuyugibi *çokderin. *basıkvekaranlıkyer. kuyukebabı *Toprakaltındaözelolarakkazılıphazırlanmışkuyudapişirilençebiçveyakuzukebabı. kuyusuyu *Kuyudançıkarılaniçmevesulamadakullanılansu. kuyutopuğu *Kuyununyapısınıveyakuyubaşındakitesisleri,çökmesırasındaoluşabilecekhasaraveyazararakarşı korumakamacıylakuyuçevresindebırakılangüvenliktopuğu. kuyucu *Kuyukazmayıişedinmişkimse. kuyuculuk *Kuyucununişiveyakuyukazmaişi. kuyudanadamçıkarmak *olumsuz,uygunsuzveyayasalolmayanbirdurumdasonvererekbirinihaklarınakavuşturmak. *unutulmaktankurtarmak. kuyudat *(resmîdefterdeki)Kayıtlar. kuyum *Değerlimetalvetaşlardanyapılansüseşyası. kuyumcu *Değerlimetalvetaşlardanbilezik,küpegibisüseşyasıyapanveyasatankimse,mücevherci. kuyumcuterazisi *Hassasterazi. kuyumculuk *Kuyumcununişivezanaatı,mücevhercilik. kuyusunukazmak *birininyıkımınaçalışmak,kötüdurumadüşmesiniistemek. kuz *Gölgedekalan(yan). kuzen *Teyze,dayı,halaveyaamcanınerkekçocuğu,erkekyeğen. kuzey *Sağınıdoğuya,solunubatıyaverenkimsenintamkarşısınadüşenyön,dörtanayöndenbiri,şimal,güney karşıtı. *Bulunduğunoktayagörekuzeydekalanyer. *Buyönedüşen,buyönleilgiliolan,şimalî. KuzeyKutbu *İkikutuptanekvatorunkuzeytarafındayeralankutupbölgesi. kuzeynoktası *Ufuktakuzeydoğrultusunungökküresinideldiğinokta. KuzeyYıldızı *KutupYıldızı. kuzeybatı *Ufkunkuzeyevebatıyaeşituzaklıktaolannoktası. *Buyönleilgiliolan. kuzeydoğu *Ufkunkuzeyevedoğuyaeşituzaklıktaolannoktası. *Buyönleilgiliolan. kuzeyli *Kuzeyülkelerihalkındanolan(kimse). kuzgun *Birçokkargatürüne,özelliklekarakargayaverilenad(Corvuscorone). kuzgungibi *çokkara,çokkoyu. kuzgunayavrusuşahin(veyaanka)görünür *herkesinkendiyarattığışeyçirkindeolsa,gözünegüzelgörünür. kuzguncuk *Hapishanekapılarındakidemirkafeslipencere. kuzgunî *Çokkoyu,kara." }, { "text": "kuzgunîsiyah *Çokkoyu,kararenkli. kuzgunkılıcı *Süsengillerden,uzun,ensizvesivriyapraklıbirsüsbitkisi,glayöl(Gladiolusillyricus). kuzin *Teyze,dayı,halaveyaamcanınkızçocuğu,kızyeğen. kuzine *Hemısıtmaya,hemdeüzerindeyemekpişirmeyeyarayanbüyükmutfaksobası. *Gemilerdeyemekpişirilenyer,mutfak. kuzu *Koyunyavrusu. *Birmeyveveyasebzeyebitişikolanküçükmeyveveyasebze. *Kuzuetindenyapılmışolan(yiyecek). kuzuçevirmek *kuzunungövdesinişişegeçiripateşkorununüzerindeçevirerekpişirmek. kuzudişi *Sütdişi. *İleriyaşlardaçıkandiş,peynirdişi. kuzueti *Kesilmişkuzununparçalanıpsatılaneti. kuzugibi *çokuysal. kuzugibiolmak *uslanmak,sessizleşmek,sakinleşmek. kuzukapama *Kemiklikuzuetinin,arpacıksoğanı,yeşilsoğan,havuç,dereotuilebirlikteağırateştepişirilmesiyleyapılan biryemektürü. kuzukapısı *Büyükbirkapınıniçindeveyayanındabulunanküçükkapı,kuzuluk. kuzukesilmek *uysallaşmak,sessizleşmek,sakinbirdurumalmak. kuzukestanesi *Yabanîağaçlardaneldeedilen,küçük,lezzetlibirkestanetürü. kuzukuzu *Hiçsesçıkarmadan,karşıgelmeden,uysalbirbiçimde. kuzumantarı *Bazitlimantarlardan,çayırlarda,sulakyerlerdeyetişen,şapkasıetli,kalın,konibiçiminde,pürüzlü,yenilir birmantar(Boletusedulis). kuzupostunabürünmek *karşısındakinialdatmakiçingerçekkişiliğinisaklamak,kendinizararsızveuysalgöstermek. kuzusarmaşığı *Boyu3mkadarolabilen,tırmanıcı,beyazsütlü,çokyıllıkveotsubirbitki(Canvolvulusarvensis). kuzugöbeği *Sulakçayırlardayetişen,şapkasıkalınveetli,yenirbirmantarçeşidi(Agaricuscampestris). kuzukulağı *Karabuğdaygillerden,sulakyerlerdeyetişen,çiçekleriikievciklivekırmızımtırakbirbitki,yapraklarısalata olarakkullanılır(Rumexacetosa). kuzukulağıasidi *Oksalikasit. kuzulama *(koyun)Yavrulama. *Kuzuyürüyüşügibiemekleme. kuzulamak *(koyun)Yavrulamak. *(çocuk)Elleriniyeredayayarakdizleriüstündeemeklemek. kuzulaşma *Kuzulaşmakişi. kuzulaşmak *Kuzugibiuysalvezararsızdurumagelmek. kuzulu *(koyuniçin)Kuzusuolan. *(meyvevesebzeiçin)Kendisinebitişikolarakaynıcinstenküçüktanesiolan. kuzuluk *Kuzubarınağı,ağıl. *Yumuşakhuyluluk. *Büyükkapılarınortasındakiküçükkapı,kuzukapısı. kuzulukkapısı *Hanlardabüyükkapıüzerindekiküçükkapı. kuzum! *okşamalık,yalvarmaveyadikkatçekmeanlamlarıtaşıyanbirünlem. -kü *Bkz.-ki. Kübalı *Kübahalkındanolan. kübik *Küpvekesmebiçimindeolan. *Kübizmakımınauyularakyapılmışolan. *Küp(II)biçimindeolan. kübist *Kübizmleilgiliolan. *Kübizmiuygulayan,kübizmyanlısı(kimse). kübizm *Nesnelerigeometrikbiçimlerdegösterenbirsanatakımı. -küç *Bkz.-gıç/-giç. küçücük *Çokküçük. küçük *Boyutları,benzerlerininkindendahaufakolan,büyükkarşıtı. *Eni,boyuaz. *Dahaazyaşlı. *Niceliğiazolan. *Niteliğiaşağıolan,bayağı. *Geriaşamada. *Üstünyeteneğiolmayan. *Büyümesini,gelişmesinihenüztamamlamışolan. *Çocuk. *(ses)Kısık,parlakolmayan. *Yaş,makam,rütbe,derecebakımındandahaaşağıolan(kimse). *Küçükabdest. küçükabdest *İşemeihtiyacı,çiş,idrar. küçükad *İlkad,soyadıolmayanönad. KüçükAsya *Anadolu. küçükay *Şubatayı,gücükay. küçükbey *Evinküçükerkekçocuğu. *Çıtkırıldım, şımarıkgenç. küçükburjuva *Gelirdüzeyidüşükşehirlihalk. küçükçaplı *Değeriveağırlığıaz. küçükçapta *Belirlibirölçüde. *Yaygınolmayan. küçükdağlarıbenyarattımdemek *çokböbürlenmek,kibirlenmek. küçükdalga *Ortadalga. küçükdil *Damaketeğininortasındabulunanküçükuzantı. küçükdilünsüzü *Akciğerlerdengelenhavanınartdamaktaküçükdilinçevresindensızarakçıkmasıylaoluşanünsüz:ğ. küçükdiliniyutmak *şaşırmak,donakalmak. küçükdüşmek *değeriveyaonurusarsılmak. küçükdüşürmek *değeriniveyaşerefinisarsmak. küçükgezegen *Bilinendokuzbüyükgezegenegöreçokküçükolangezegen. küçükgörmek *değer,önemvermemek. küçükhanım *Evinkızıveyagençgelini. küçükharf *Büyükharflerdenayrıbiçimdeyazılanharf,minüskül. küçükHindistancevizi *İkiçeneklilerden,sıcakiklimlerdeyetişenbirağaç(Myristicafrangrans). *Buağacınbaharatolarakdakullanılancevizbiçimindekiyemiş. küçükkandolaşımı *Çeşitliorganlardangelentoplardamarlarınkanısağkulakçıkvesağkarıncığataşıması,oradanda atardamarlarlakanınakciğerlereulaştırılmasıveoradansolkulakçığataşınmasıdüzeni. küçükkarga *Kargacinsibirtürkuş. küçükköprü *Vücudun,sırtyeredönükolarakavuçlarvedizlerüstündedayalıvegerginbulunduğudurum,eldiz köprüsü. küçükköyünbüyükağası *büyüklüktaslayanlariçinsöylenir. küçükkumru *Kumrucinsibirtürkuş. küçükmartı *Martıcinsibirtürkuş. küçükmevlitayı *Kamertakviminindördüncüayı,rebiyülâhır. küçükoynamak *kumardaazparaileoynamak. küçükönerme *Birtasımda,küçükterimitaşıyanöncül,minor. küçükparmak *Bkz.serçeparmak. küçüksakarca *Sakaryacinsibirtürkuş. küçüksesliuyumu *Bkz.küçükünlüuyumu. küçükşalgam *Turpgillerden,çiçeklerikokulu,tohumlarındanışıkaraçlarındavesabunyapımındakullanılanbiryağ çıkarılan,kolzayabenzeyenbirbitki,yağşalgamı(Brassicarapa). küçüktansiyon *Kanınbeyiniçindekibasıncı. küçükterim *Birtasımda,vargınınkonusuolanterim. küçüktövbeayı *Kamertakvimininaltıncıayı,cemaziyülâhır. küçükünlüuyumu *Türkçebirkelimededüzünlülerden(a,e,ı,i)sonradüzünlülerin,yuvarlakünlülerden(o,ö,u,ü)sonradar yuvarlak(u,ü)veyadüzgeniş(a,e)ünlüleringelmesi:Evler.Etek.Salkımlar.Ördek,Okul,Sucularıngibi. Küçükayı *Göğünkuzeykutupbölgesinde,BüyükAyı'nıntersidurumda,birtakımyıldız,Dübbüasgar. küçükbaş *Kasaplıkhayvanlardankoyunvekeçiyeverilenortakad. küçükçe *Birazküçük. küçükleküçük,büyüklebüyükolmak *heryaştakikişilerekarşıdostça,arkadaşçadavranmak. *hermakamvedurumdakikişilerekarşıdostçaveanlayışgösterekdavranmak. küçükleşme *Küçükleşmekişi. küçükleşmek *Değeriniyitirmek. küçüklübüyüklü *\"Küçüğüdebüyüğüdebirlikte\"anlamındakulanılır. küçüklük *Küçükolmadurumu. *İnsanayakışmayacak,insanındeğeriniazaltacakdavranış. küçüksemek *Küçümsemek. küçülme *Küçülmekişi. küçülmek *Büyükkenherhangibirsebepleufakdurumagelmek. *Büzülmek,hacimceufalmak. *Değerveonurunuazaltacakdavranıştabulunmak. küçültme *Küçültmekişi,tasgir. *Birşeyinküçüğünügösterensözbiçimi. küçültmeeki *Kelimelerinanlamınaküçüklük,azlık,sevgi,acımakavramlarıkatanekler.Türkçedebukavramlarşu eklerlesağlanır. küçültmek *Büyükkendahaküçükdurumagetirmek. *Değeriniveonurunuazaltmak. *Yaşınıgizleyerekküçükgöstermek. küçülüş *Küçülmekişiveyabiçimi. küçümen *Benzerlerindendahaküçükolan,pekküçük. küçümencik *İyiveküçük. küçümseme *Küçümsemekişi. küçümsemek *Değerveönemvermemek,küçükgörmek,küçümsemek. küçümsenme *Küçümsenmekişi. küçümsenmek *Küçümsemekişiyapılmak. küçümseyiş *Küçümsemekişiveyabiçimi. küçürek *Birazküçük. küf *Ekmek,peynirgibiorganikmaddelerinüzerinde,nemveısınınetkisiyleoluşan,çoğuyeşilrenklimantar. *Pas. küfbağlamak(veyatutmak) *küflenmek. *unutulmak. *bitmek,kalmamak. küfkokmak *kapalı,nemliyerlergibiağırkokmak. küfkokusu *Ağır,pisvebunaltıcıkoku. küfyeşili *(renkiçin)Açıkyeşil. küfe *Genelliklesöğütveyabaşkaağaçdallarındanörülen,yüktaşımayayarayan,kabavedayanıklısepet. *Kabaet,kıç. *Birküfeninalabildiğimiktar. küfeci *Küfeyapanveyasatankimse. *Küfeilesırtındaöteberitaşıyanhamal. küfecilik *Küfecininişi. küfelik *Birküfeyidolduracakmiktarda. *Kendikendineyürüyemeyecekderecedesarhoş(kimse). küfelikolmak *çoksarhoşolmak. küffar *Müslümanolmayanlar,kâfirler. küflendirme *Küflendirmekişi. küflendirmek *Küfbağlamasınayolaçmak. küflenme *Küflenmekişi. küflenmek *Küfoluşmak. *Zamanıgeçmek,köhneleşmek. *Çalışmafırsatıbulamayaraközellikleriniveyayeteneğiniyitirmek. küfletme *Küflendirme. küfletmek *Küflendirmek. küflü *Küflenmişolan. *Zamanıgeçmiş,köhne. *Saklanmışaltınpara. küflüce *Bkz.mantarhastalığı. küfran *Nankörlük. küfretme *Küfretmekişi,sövme. küfretmek *Sövmek. küfür *Sövme,sövmekiçinsöylenensöz,sövgü. *Tanrı'nınvarlığıvebirliğigibidinintemellerindensayılaninançlarıinkâretmevebuyoldasöylenensöz. *Olumluişlerikötügösterme,varlıklarıinkâretme. küfürküfür *(rüzgâriçin)Tatlı,serinvehafifbirbiçimdeeserek. küfürsavurmak *küfretmek. küfüryemek" }, { "text": "*kendisineküfredilmek. küfürbaz *Kabasövgüleriçokkullanan,ağzıbozuk. küfürbazlık *Küfürbazolmadurumu. küfürübasmak *küfretmek. küfüv *Birbirinebenzeyenveyayakışan,denk. küheylân *SoyluArapatı. kükre *Öfkeveyacinselistekyüzündensaldırıcıbirdurumalan(hayvan). kükreme *Kükremekişi. kükremek *(aslan)Bağırmak. *Coşmak,taşkınlıkgöstermek. *(deniz,nehiriçin)Kabarmak,taşmak. *Kızgınlıkveöfkeileyüksekseslebağırmak. *Coşkuylasaldırmak. *Mayalanıpkabarmak. *Gürbirbiçimdeyetişmek. kükreyiş *Kükremekişiveyabiçimi. kükürt *Atomnumarası16,atomağırlığı32,06olan,doğadasafveyabaşkacisimlerlebirleşikolarakbulunan,sarı renkli,119C°deeriyenve444C°dekaynayanelement,sulf. KısaltmasıS. kükürtçiçeği *Kükürtbuharınınbirdenbiresoğutulmasıylaeldeedilenkükürt. kükürtatar *Kükürtlübuharçıkaranveüzerindekükürtbirikenalan. kükürtleme *Kükürtlemekişi. kükürtlemek *Tozkükürtserpmek. kükürtlenme *Kükürtlenmekişi. kükürtlenmek *Kükürtlemekişinekonuolmakveyakükürtlemekişiyapılmak. kükürtlü *İçindekükürtbulunan. kükürtsüz *İçindekükürtbulunmayan. kül *Yananşeylerdenartakalantozmadde. *Yanmışbiryapınınkalıntısı. kül *Bütün,tüm. külbağlamak *(ateşiçin)sönmek. *gücünü,etkisiniyitirmek. külçöreği *Küldepişirilençörek. kületmek *yakmak,kavurmak. *birininvarınıyoğunuyoketmek. külgibi *(betbeniziçin)soluk,renksiz. külkesilmek *heyacandanrengisolmak. külolmak *bütünüyleyanmak. *varınıyoğunuyitirmek. külrengi *Odununyanmasıylaoluşan,külünaklakaraarasındakirengi,gri. *Burenkteolan. külrengietsineği *Eklembacaklılarınböceklersınıfından,larvalarınıhayvanölüsüveyaetüzerinebırakanbirtürsinek (Sartophagacarnaria). kültablası *Sigarakülünün,içinedökülüpbiriktirildiğicamveyametalkap. külufakolmak *çokküçükparçalaraayrılmak. külyemek(veyayutmak) *kurnazcayapılanbiroyunadüşmek,aldatılmak. külâh *Erkekleringiydiğigenelliklekeçeden,ucusivriveyayüksekbaşlık. *İçinebazışeylerkoymakiçinhunibiçimindebükülmüşkâğıtkap. *Bukabınalabileceğimiktar. *Oyun,hile. külâhgiydirmek *hileile,oyunlaaldatmak. külâhkapmak *düzen,dalavereilebirişinbaşınageçmek. külâhpeşindeolmak *yalanvedolanlabirişinbaşınageçmeyeçalışmak. külâhtakmak *hileile,oyunlakandırıpparasınıalmak. külâhçı *Külâhyapanveyasatankimse. külâhımaanlat! *söylediklerinehiçinanamıyorum,benikandıramazsın. külâhımsı *Külâhabenzer,külâhıandıran. külâhınıhavayaatmak *pekçoksevinmek. külâhınıtersgiydirmek *çokkurnazolmak. külâhlarıdeğiştirmek(veyadeğişmek) *\"bozuşmak\"anlamıylavetehditolarakkullanılır. külâhlı *Külâhıolan. *Konibiçimindetavanıolan. külâhsız *Külâhıolmayan. külbastı *Izgaradapişirilenkemiksizet. külbastılık *Külbastıyapmayaelverişliolan(et). külçe *Eritilerekkalıbadökülmüşmadenveyaalaşım. *Yığındurumundakinesnelerinoluşturduğuküme. *Külçedurumundaolan. külçegibioturmak *yorgunveyabitkinbirdurumdaçöküvermek. külçeleşme *Külçeleşmekişi. külçeleşmek *Külçedurumunagelmek. *Çokyorulmak. küldöken *Kadın,eş. küldür *Bkz.paldırküldür. külek *Bal,yağ,yoğurtgibişeylerkoymayayarartahtakova. külfet *Sıkıntılızorluk,yorgunluk. *Büyükmasraf. külfetekatlanmak *sıkıntıya,zorluğaönemvermemek. külfetli *Sıkıcı,zor,yorucu,özenisteyen. *Büyükmasrafgerektiren. külfetsiz *Sıkıntısız,kolay,özenistemeyen. *Azmasraflayapılan. külfetsizce *Külfetaltınagirmeden,külfetekatlanmadan. külhan *Hamamlarıısıtan,hamamınaltındabulunankapalıvegenişocak,cehennemlik. külhanmakinesi *Enerjiüretenmakinelerdeyanmayısağlayananabölüm,yanmahücresi. külhanbeyce *Külhanbeyebenzerbiçimde,külhanbeygibi. külhanbeyi *Kendilerineözgügiyinişvekonuşmabiçimleriolan,argokullanan,başıboş,haylazdelikanlı,kabadayı, serseri,hayta,külhanî,apaş. külhanbeyiağzı *Külhanbeyeyakışırbiçimdekonuşma. külhanbeylik *Külhanbeyiolmadurumu,kabadayılık. *Külhanbeyineyakışırdavranış. külhancı *Hamamocağınıyakankimse. külhanî *Külhanbeyi,kabadayı,serseri,hayta,apaş. *Hafifsövgüanlamıtaşıyanbirokşamasözü. külkedisi *Çoküşüyen,ateşinyanındanayrılmayan(kimse). *Uyuşuk,miskin(kimse). *Pasaklı,görgüsüz(kadın). külleme *Küllemekişi. *Birmantarınyaptığıbağhastalığı. küllemek *Genellikleateşinüzerinikülleörtmek. külleniş *Küllenmekişiveyabiçimi. küllenme *Küllenmekişi. küllenmek *Genellikleateşinüzerindeküloluşmak. *Biracı,birsıkıntıunutulurgibiolmak. küllî *Bütünevegeneleilişkin. *Tümel. külliyat *Biryazarınbütüneserleriniiçerendizi. külliye *Bircamininçevresindecamiilebirliktekurulmuşmedrese,imaret,sebil,kitaplık,hastahanegibiçeşitli yapılarınbütünü. külliyen *Bütünüyle,tamamıyla,tamamen. külliyet *Bütünlük,tümlük. *Çokluk,bolluk. külliyetli *Pekçok,birhayli. küllü *İçindeveyaüzerindekülbulunan. küllüsu *İçindeküleritilipsüzülerekeldeedilensu. küllük *Külvesüprüntüatılanyer,çöplük. *Sigaratablası. *Kazanvesobadaküllerindöküldüğüyer. küllükağzı *Külhanbeylerininkullandığıdil,argo. külot *Kısa,belilâstikliiççamaşırı,don. *Dahaçokbinicileringiydikleri,paçasıdar,üstbölümügenişpantolon. külotpantolon *Bkz.külot. külotluçorap *Kalçalarıdaiçinealabilecekbiçimdeüretilmişçorap. kült *Tapma,tapınma. *Din. *Dinîtören,ibadet,âyin. külte *Külçe. *Kayaç. *Demet,bağlam. kültivatör *Toprağıyüzeydenişlemeyeyarayandişlialet. kültür *Tarihî,toplumsalgelişmesüreciiçindeyaratılanbütünmaddîvemanevîdeğerlerilebunlarıyaratmada, sonrakinesillereiletmedekullanılan,insanındoğalvetoplumsalçevresineegemenliğininölçüsünügösterenaraçların bütünü,hars,ekin. *Birtoplumaveyahalktopluluğunaözgüdüşüncevesanateserlerininbütünü. *Muhakeme,zevkveeleştirmeyeteneklerininöğrenimveyaşantılaryoluylageliştirilmişolanbiçimi. *Bireyinkazandığıbilgi. *Uygunbiyolojikşartlardabirmikroptürünüüretme. *Tarım. kültürakımı *Birtoplumunkültüründenbazıöğelerinbaşkabirtoplumageçişi. kültürbalıkçılığı *Bellimerkezlerdeözelolarakhazırlanmışhavuzlardabilimselyöntemlerlebalıküretmeişi. kültürbitkileri *İnsanlarcayetiştirilenbitkilerinbütünü. kültürçevresi *Birulusunkültürünü,başkauluslarınkültürleriyleilişkiiçindegelişerekkatmanlaşmışvebağlılaşmışbir özelliklerbütünüolaraktanımlayankuram. kültürgöçü *Birkültürmotifininveyakültürelbiruygulamanınbirbaşkakültüregeçmesi. kültürortamı *Canlıveyauykudurumundaolanbelirlimikroorganizmalarınyetiştirmekvegeliştirmeküzereaşılandığı besinmaddeleriortamı. kültürsarayı *İçindeçeşitlikültürçalışmalarıiçinayrılmışsalon,işlik,kitaplıkvb.yerlerbulunanbüyükbina. kültürsitesi *Kültürevekültürüngelişiminehizmetetmekamacıylakurulmuşopera,tiyatro,sergisarayıvb.binalar topluluğu. kültürvarlıkları *Birbölgedebulunanmaddîkültürürünleriveyaeserleri. kültürealma *Küfmantarıçeşitlerivebakterigibimikroorganizmalarınbirkültürortamındaüretilmesiişlemi. kültürel *Kültüreilişkin,kültürleilgili. kültürelantropoloji *Bkz.sosyalantropoloji. kültürfizik *Jimnastik. kültürlenme *Kültürlenmekişiveyadurumu. kültürlenmek *Biraradabulunanikibireyinveyaetnikgrubundeğeryargılarıilekültürelbirikimininözellikleribirbirinden etkilenerekdeğişikliğeuğramak. kültürlü *Kültürügelişmişolan. kültürlülük *Kültürlüolmadurumu. kültürsüz *Kültürüolmayan. kültürsüzlük *Kültürsüzolmadurumu. külünk *Taşları,kayalarıparçalamaktakullanılansivrikazma. külünüsavurmak *birşeyibütünüylebitiripyoketmek. külüstür *Yıpranmış,eskigörünüşlüolan. *Bakımsız. külüstürlük *Külüstürolmadurumu. külyutmaz *Aldanmaz,kolayinanmaz. kümbet *Kubbe. *Damıkubbebiçimindeolanyapı. *Kubbebiçimindetoparlakkabartı. küme *Tümsekbiçimindekiyığın. *Birçokcanlınınveyanesneninoluşturduğutopluluk,grup. *Kümebiçimindeolan,kümeyiandıran. *Takımlarındurumveniteliklerigözönündebulundurularakbellisayıdakitakımdanoluşturulantopluluk, lig. *Koşularda,kendiliğindenoluşanyarışçıgruplarınınherbirineverilenad. *Birdershanedeöğrencilerin,bellibireğitimveyaöğretimamacıylabirsüreiçinoluşturduklarıtakımveya öbek. kümebulut *Üstbölümleribembeyazvekümedurumunda,tabanıdaçoğukezyatayveesmerbulut,kümülüs. kümeçalışması *Öğrencilerin,aralarındaseçtikleribirbaşkanınkılavuzluğualtındaişbirliğiyaparakortakamaçlar doğrultusundaçalışmalarınaimkânsağlayaneğitimyöntemi. kümeküme *Kümelerdurumunda." }, { "text": "kümedendüşme *Bulunduğukümedekitakımlardanenazpuanalarakveyapuaneşitliğindedahakötüaverajasahipolması yüzündenbiraltkümeyeinme,ligdendüşme. kümeleme *Kümelemekişi. *Filmyapımınıkolaylaştırmakamacıylaaynıdekoriçindekiçekimleribirarayatoplama,oyuncularınçalışma durumlarınıdüzenleme. kümelemek *Kümedurumunagetirmek,yığmak,biriktirmek. kümeleniş *Kümelenmekişiveyabiçimi. kümelenme *Kümelenmekişi. kümelenmek *Biryeretoplanmak,yığılmak. kümeleşim *Birhastalığakarşıaşılanmışolanveyahastalıkgeçirmişbircanlınınkanındabulunanmaddenin,hastalığın mikroplarınıkümedurumunagetirmeolayı,aglütinasyon. kümeleşme *Kümeleşmekişi. kümeleşmek *Kümedurumundatoplanmak. kümeli *Kümesiolan. kümes *Tavuk,hindigibievcilhayvanlarınbarınmasınayarayankapalıyer. *Ufakev. kümülâtif *Katlanmış,birikmiş,yoğun,kümeli. kümültü *Kırlarda,ormanlardaeğretiolarakyapılmışbekçiveyaavcıkulübesi. kümülüs *Kümebulut. -kün *Bkz.-gın/-gin. küncü *Susam(taneleri). künde *Suçlularınayağınabağlanandemirhalka,köstek. *Güreşçinin,hasmınıaltınaalıpbireliniönden,ötekiniarkadangeçirerekkilitlemesi. *Düzen,tuzak,oyun,hile. kündedenatmak *aldataraktuzağadüşürmek. kündeleme *Kündeoyununuyapma. kündelemek *Kündeoyununuyapmak. kündeyegelmek *aldanmak,tuzağadüşmek. kündeyegetirilmek *aldatılmak,tuzağadüşürülmek. kündeyegetirmek *kündededurumunagirmesinisağlamak. *oyunagetirmek,tuzağadüşürmek. künefe *Sıcakyenilenbirçeşitpeynirlitelkadayıf. küney *Güneşebakanyan,güney,kuzeykarşıtı. küngüldeme *Küngüldemekişi. küngüldemek *Uyuklamak. *Eldenayaktandüşmek. küngürdemek *Küngüldemek. künh *Öz,kök,içyüz. künhünevarmak *birşeyinözünü,aslınıanlamak. künk *Pişmiştoprakveyaçimentodanyapılmışkalınsuborusu. künye *Birkimseninadı,soyadı,ülkesi,doğumu,mesleğigibiözelliklerinigösterenkayıt. *Buözelliklerinyazılıolduğubilezik,kolyegibimetaldeneşya. *Soyusopuileilgilikimlikbilgileri. künyesibozuk *Kötüdurumlarıgörülmüşolan,sabıkalı. künyesigelmek *(savaşta)Biraskerinölümhaberikendievinebildirilmek. künyesiniokumak *ayıplarınıyüzünevurarakbirkimseyesövmek. küp *Su,pekmez,yağgibisıvılarıveyaun,buğdaygibitahıllarısaklamayayarayan,genişkarınlı,dibidartoprak kap. *Sarhoş. *Bazıdeyimlerdeçokluk,fazlalıkbildirir. küp *Birbirineeşitkarelerdenoluşanaltıyüzlüdikdörtgen,mikâp. *Bircisminhacmininölçübirimi. *Birsayınınüçüncükuvveti:(43)=4x4x4=64. *Küpbiçimindenesne. küpgibi *pekşişman. küpşeker *Küpbiçimindealtıyüzüolanşeker,kesmeşeker. küpe *Kadınlarınkulakmemelerinetaktıklarısüstakısı. *Bazıhayvanlarınboyunlarınınikiyanındansarkanderiuzantıları. küpeçiçeği *Küpeçiçeğigillerinörneğiolansüsbitkisi(Fuchsia). *Bubitkininkırmızı,pembe,morveyabeyazrenkliçiçeği. küpeçiçeğigiller *Ayrıçanakyapraklıikiçeneklilerden,küpeçiçeği,yakıotu,gölkestanesigibibitkileriiçinealanbirfamilya. küpedönmek *çokşişmanlamak. küpeli *Küpetakmışolan. *Küpeyebenzerbirderiuzantısıolan. küpelik *Dalyandireklerinidikerkenaltucunbatmasınısağlamakiçinbağlanantaşveyazincir. küpeşte *Gemilerdegüvertehizasındaıskarmozbağlarınatutturulandikmelerindışyüzlerinekaplanankaplamaların oluşturduğusiperler,bordakaplamalarınınenüstü,güvertedenyukarıkalanbölümler,parapet. *Duvarlarınüzerine,balkonveyapencereleriniçineçimentovemozayikkarışımıileyapılandolguset. küpleği *Küreğin,baltanınsaptakılanyeri. küpleme *Karındasubirikmesisebebiyleolan,şişmeylebelirenhastalık. küplerebinmek *çoköfkelenmek. küplü *Küpüolan. *Rakısıbol,ucuzmeyhane. *Çokrakıiçen,ayyaş. küpünüdoldurmak *elinefırsat geçmişkençokçaparabiriktirmek. kür *İyibakımveilâçtedavisi. *Özeltedaviyöntemi. küryapmak *sağlığıkorumakamacıylaherhangibiryöntemibirsüreuygulamak. kürar *GüneyAmerikayerlilerininoklarınasürdükleribitkiselzehir. küraso *Acıportakalkabuğundanyapılanbiriçki. kürdan *Dişleritemizlemekiçinkullanılanküçükaraç. kürdangibi *çokzayıf,incecik,çelimsiz. kürdanlık *Kürdankoymayayarayankap. kürdî *KlâsikTürkmüziğindesibemolnotasınıandıranperde. *Dügâhperdesindekibirmakam. kürdîlihicazkâr *KlâsikTürkmüziğinde,rastperdesindebirmakam. küre *Bütünnoktalarımerkezdenaynıuzaklıktabulunanbiryüzeylesınırlıcisim. *Yeryüzü,dünya. küre *Madenciocağı,madenfırını. kürekuşağı *Bkz.kuşak. kürek *Toprak,kömürgibişeyleribiryerdenbiryerealıpatmaya,taşımayayarayanveyayvanbirbölümü,buna bağlıuzunbirsapıbulunanaraç. *Küçükdeniztekneleriniyürütmeyeyarayan,birucuyassı,uzunağaç. *Kürekcezası. kürekayaklılar *Pelikanları,karabatakgilleriiçinealankuşlartakımı. kürekcezası *Gemilerdekürekçekmeyoluylauygulananceza. *(dahasonra)Ağırhapiscezası. kürekçekmek *denizteknesiniyürütmekiçinküreğikullanmak. kürekkadar(veyapapuçkadar)diliolmak *saygısızcadavrananlariçinsöylenir. kürekkemiği *Omzunartbölümündebulunan,üçgenbiçimindegenişveincekemik. kürekkürek *Küreklerdolusu,pekçok. kürekçi *Kürekyapanveyasatankimse. *Sandalvb.dekürekçekenkimse. *Fırın,tren,vapurgibiyerlerdeocağaküreklekömüratankimse. kürekçilik *Kürekyapmaveyasatmaişi. *Sandalvb.dekürekçekmeişi. *Fırın,tren,vapurgibiyerlerdekürekleocağakömüratmaişi. küreleme *Kürelemekişi. kürelemek *Kürekleatıptemizlemek. kürelenme *Kürelenmekişi. kürelenmek *Kürekleatılmak,kürekleyığılmak. küreme *Küremekişi. küremek *Kürekleatıptemizlemek,kürelemek. küremsi *Küreyebenzeyen. *Eğriliğiazarazardeğişenvebiçimiküreyeyakınolankatıcisim. küresel *Küreileilgiliolan. *Kürebiçimindeolan,kürevî. küreselgökbilimi *Gökküresindekicisimlerinyerlerindensözedenbilim. küreselüçgen *Birküreyüzeyiüzerineçizilenvekenarlarıüçbüyükçemberyayıolanüçgen. küreselvalf *Doğalgazsistemindegazakışınıkesmeyeyarayanâlet. küreselleşme *Küreselleşmekdurumu,globalleşme. küreselleşmek *Dünyamilletleri,ekonomi,siyasetveiletişimbakımlarındanbirbirineyaklaşmavebirbütünolmaya götürmek,globalleşmek. kürevî *Küresel,toparlak. küreyici *Cevherveyaposayı,sabitbirmakaraüzerindendönüşyapansonsuzhalataracılığıylaarkayadoğruküreyen mekanikdüzen. küreyve *Yuvar. kürit *Atomnumaraları96ile103arasındabulunanelementleringeneladı. küriyum *Aktinitlerden,plütonyum239'unhelyumçekirdekleriylebombardımanındaneldeedilen,atomnumarası 96atomağırlığı248olan,radyoaktifbirelement.KısaltmasıCm. kürk *Bazıhayvanların,giyecekyapmakiçinişlenmişpostu. *Kürktenyapılmış. kürkböceği *Kınkanatlılardan,esmeruzunkıllı,kürk,halı,keçeveyünlülerikemirenbirböcek(Attegenuspellio). kürkas *Sütleğengillerden,meyveçekirdeklerizehirlibirbitki,Hintfıstığı(Jatrophacurcas). kürkçü *Hayvanpostlarındankürkhazırlayanveyabuişinticaretiniyapankimse. kürkçülük *Kürkhazırlamasanatı. *Kürkticareti. kürklü *Kürküolan,kürkgiymiş. *Kürklesüslenmiş. *Postukürkolarakkullanılan(hayvan). kürneme *Kürnemekişi. kürnemek *(hayvanlariçin)Sıcağınveyasoğuğunetkisiylebirbirinesokuluptoplanmak. kürsü *Kalabalığakarşısözsöyleyenlerinüzerineçıktıklarıyüksekçeyer. *Birfakültedearaştırmaveöğretimbirimi. *Sandalye. kürsübaşkanı *Üniversitedebirbölümünidarîişlerindenveeğitim,öğretim,araştırmagörevlerindensorumluöğretim üyesi. kürsühocası *Camilerdekürsidenvaazverenhoca. *Üniversitedebirkürsüdegörevliolanöğretimüyesi. kürsüşeyhi *Bkz.kürsühocası. Kürt *ÖnAsya'dayaşayanbirtoplulukvebutopluluktanolankimse. kürtaj *Vücuttaboşluklariçindebulunanyabancıcisimleri,hastaveyazararlısayılandokularıkazıyarakalma, kazıma. *Dölyatağınıniçinikazıyıpdölütüalmaişi. kürtajcı *Kürtajyapan(kimse). kürtün *Yükhayvanlarınavurulansemer,palan. kürtün *Rüzgârınetkisiylekuytuyerleretoplanmışkaryığını. kürüme *Kürümekişi. kürümek *Küremek. küs *Küsmüş,dargın. küsküs *Sessizcevebüzülmüşbirdurumda. küseğen *Çabukvesıksıkküsen(kimse). *Küstümotu. küskü *Taşaveyaduvaradelikaçmakiçinkullanılanuzun,ağırvebirucusivridemir. *Taşkaldırmaktakullanılan,uzundemirçubukveyabasit,ağaçtankaldıraç. küskün *Küsmüşolan,gücenik,muğber. *Gelişmemiş,küçükkalmış. *Küstümotu. küskünküskün *Gücenik,dargınbirbiçimde. küskünleşme *Küskünleşmekişi. küskünleşmek *Küskündurumagelmek. küskünlük *Küskünolmadurumu,küsü. küsküt *Çitsarmaşığıgillerden,inceuzunipliksisaplarıyla,asma,baklagillervebazımeyveağaçlarınasarılarak onlarısömüren,klorofilsizbirasalakbitki,şeytansaçı(Cuscuta). küskütük *Çoksarhoş,körkütük. küslük *Küsolmadurumu,dargınlık. küsme *Küsmekişi." }, { "text": "küsmek *Darılmak. *Gelişememek,büyüyememek. *Göreviniyerinegetirememek. *Birmadde,herhangibirsebepleistenilenniteliğiniyitirmek. küspe *Hayvanyemi,yakacakvegübreolarakkullanılan,yağıveyasuyuçıkarılmışhertürlüyağlıtohumvebitki artığı. *Özüalınmışmeyvelerinkalanbölümü. küstah *Sıra,saygıtanımadandavranan(kimse). küstahça *Küstah,saygısız(birbiçimde). küstahlaşma *Küstahlaşmakişi. küstahlaşmak *Küstahdurumagelmek. küstahlık *Küstaholmadurumuveyaküstahçadavranış. küstahlıketmek *küstahçadavranışlardabulunmak. küstere *Birçeşituzunrende. *Değirmentaşıyapılantaş. *Bileğiçarkı. küstümotu *Baklagillerden,dokunulduğundayapraklarıpörsüyenbirbitki,küseğen(Mimosapudica). küstürme *Küstürmekişi. küstürmek *Küsmesineyolaçmak. küsuf *Güneştutulması. küsur *Artanbölümler,geriyekalanbölümler,kesirler. *Tamsayıdansonragelenkesirlisayı. küsurat *Artan,geriyekalanparçalar,kesirler,küsur. küsurlu *Küsuruolan. küsursuz *Küsuruolmayan. küsü *Küskünlük. küsülü *Aralarındadargınlık,küskünlükbulunan. küsüşme *Küsüşmekişi. küsüşmek *Birbirineküsmek,karşılıklıdarılmak. küşade *Açık,açılmış. küşat *Açma,açılış. *Güzellik,hoşluk. *Tavladabirçeşitoyun. küşayiş *Açıklık,ferahlık. küşne *Karaburçak. küşüm *Kuşku. *Kaygı. küşümlenme *Küşümlenmekişi. küşümlenmek *Kuşkulanmak. *Kaygılanmak. küt *Kısavekalınca;sivriveuzunolmayan. *Keskinolmayan. küt *Tahtagibikatışeylerevurulduğundaçıkansesianlatır. kütküt *Üstüstekütsesiçıkararak. kütikül *Yapraklarınherikiyüzündebulunanvesuyusızdırmadığıiçinbitkininkurumasınaengelolanincezar. *Kabuklularınveböceklerinörteneğininkoruyucu,kitinlikatmanı. kütin *Bitkilerinkutiküllerinioluşturan,geçirgenolmayanbalmumuyapısındamadde. kütinleşme *Selülozunkütinbiçiminedönüşmesi. kütle *(katımaddeleriçin)Büyükparça,küme,yığın. *Biryerdetoplanmış,birarayagelmişinsantopluluğu,kitle. *Belirliişleviyleözellikgösterenbüyükinsantopluluğu. *İnsanlarınbüyükçoğunluğu. *Birnesneyeuygulanankuvvetle,oluşanivmearasındakiorantıyıverenkatsayıveyanesneniceliği. kütleme *Kütlemekişi. kütlemek *Biryereçarpıpkütdiyesesçıkarmak. kütlesel *Kütleileilgiliolan. kütleşme *Kütleşmekişi. kütleşmek *Kütdurumagelmek. kütleştirme *Kütleştirmekişiveyadurumu. kütleştirmek *Kütdurumagetirmek. kütletme *Kütletmekişi. kütletmek *Kütdiyesesçıkartmak. kütlü *Çekirdekli,çiğitli(pamuk). kütlük *Kütolmadurumu. küttedek *Birdenbirevekütdiyesesçıkararak. kütüğegeçirmek *anadeftereyazmak. kütük *Kalınağaçgövdesi. *Kesilmişağaçgövdesi. *Kesimdensonraağaçgövdesinintopraktakalanbölümü. *Asmafidanı. *Resmîkayıtdefteri,anadefter. *Görgüsüz,kaba(kimse). kütükgibi *çokşişmiş. *çoksarhoş. kütükleşme *Kütükleşmekişi. kütükleşmek *Sertveduygusuzbirdurumagelmek. kütüklük *İçineşarjöregeçirilmiştüfekfişeğikonulanvepalaskakayışınageçirilenköseleçanta,fişeklik. kütüphane *Kuruluşamaçvegörevineuygunkitap,film,plâkgibihertürlüdüşüncevesanatürününütoplayan, düzenleyenvegenelolarakilgilenenokurlarasunankuruluş. *Kitapsatılandükkân,kitapevi. kütüphaneci *Kitaplıktagörevlikimse. *Kitaplıkbilimci. *Kitapevisahibi,kitapçı. kütüphanecilik *Kitaplıkgörevlisininişi. *Kitaplıkbilimi. kütürkütür *Elma,ayva,karpuzgibigevrekmeyvelerkesilirveyaısırılırkençıkansesianlatır. *Butürlüsesçıkaran,taze. kütürdeme *Kütürdemekişi. kütürdemek *Kütürkütürdiyesesçıkarmak. kütürdetme *Kütürdetmekişi. kütürdetmek *Kütürkütürdiyesesçıkartmak. kütürtü *Kütürkütürdiyeçıkanses. küvet *İçindebazışeylerveyaelyıkanankap. *Banyodaiçindeyıkanılantekne. Küveytli *Küveythalkındanolan. L *Romenrakamlarıdizisinde50sayısınıgösterir. -l *İsimdensıfattüretenek:yeşilsıcak,ısıtma>sırmagibi. önsezi *Hiçbirbelirtiyokkenbirşeyinolacağınısezme,içedoğma,hissikablelvuku,altıncıduyguveyahis. *Temellendirilmeyenduygu;verilmemişolanın,bilinmeyenin,özelliklegelecekleilgiliolanınönceden duyulması,doğrusayılması. önsezili *Önsezisiolan. önsoruşturma *Yapılacaksoruşturmaylailgiliolaraköncedenyapılansoruşturma. önsöz *Bireserinkonusunutanıtan,amacını,işlenişbiçiminiaçıklayan,bazenhazırlanmadaemeğigeçenkişileri belirtenyazı,mukaddime. önsözleşme *Gelecektekibirsözleşmeningerçekleştirilmesiamacıylageçiciolarakyapılansözleşme,akitvaadi. önşart *Birişinçözümlenmesindeilkönceyerinegetirilmesigerekenşart,önkoşul. öntasar *Herhangibirtasarınilkbiçimi. öntasım *Vargısıbaşkabirtasımdaküçükveyabüyükönermedurumundaolantasım. önteker *Araçlarınöndüzenindeyeralantekerlek. *Önder,lider,başıçekenkişi. öntüreme *Aslındakelimedebulunmayanbirünsüzünveyaünlününönsestebelirmesi:urmak>vurmak,Rum> Urumgibi. önuyum *Bircanlıvarlığınbellibirortamakendiniuydurmayatkınlığı. önvurgu *Yeradlarında,zarf,bağlaçveünlemolarakkullanılanbazıkelimelerde,ilkhecedebulunanvurgu:A'nkara, Ka'yseri,a'nsızıngibi. önyargı *Birkimseveyabirşeyleilgiliolarakbelirlişart,olayveyagörüntüleredayanaraköncedenedinilmişolumlu veyaolumsuzyargı,peşinyargı,peşinhüküm. önyargılı *Önyargılarıolan,önyargıilekararveren. önyaylak *Esasyaylaktandahaaşağıdabulunanyaylağaçıkarkenveyayaylaktandönerkenbirsüreotlatılanvebir miktarotbiçilipkurutulanyaylak. önyüzbaşı *Kıdemiikirütbeartırılmışyüzbaşı. önayak *Birişteöncü,işiyürüten(kimse). önayaketmek *birişe,birininbaşlamasını,girişmesiniistemek. önayakolmak *birişeilkinbaşlayıpherkesiarkasındansürüklemek. önce *İlkolarak,başlangıçta. *(zamananlatankelimelerdensonragetirilerek)Şukadarzamanıngeçmişbulunduğunuanlatır. *Baştaki,geçmiştekibölüm,geçmişzaman. öncebilim *Bkz.önbilim. öncecansonracanan *insanlarınbencilolduklarını,öncekendilerini,sonrayakınlarınıvesevdiklerinidüşündüklerinibelirtir. öncecilik *Birşeyibaşkalarındanönceyapmaişi,insiyatif. *Öndegelmekişi. önceden *Başlarken,başlangıçta,dahaönce,evvelce. önceki *Önceolan,evvelki,mukaddem,sabık. öncel *Birgörevde,meslektekandindenönceyerinitutmuşolankimse,selef,ardılkarşıtı. *(çoklukolarak)Bizdenönceyaşamışolanlar. *Sonucunçıkarıldığıönermeveyaönermeler. öncelbelirleme *Tanrınınherşeyiöncedenbildiğidogmasınadayanılarak,her şeyinöncedenTanrıcadüzenlenmiş olduğunuanlatanterim. önceldüzen *RuhlabedenarasındakiilişkininTanrıcaöncedendüzenlendiğiniilerisürenöğreti. önceleme *Öncelemekişi. öncelemek *Birşeyiöncedenyapmak,geribırakmakmak,önealmak,takdimetmek. önceleri *Öncekizamanda,başlangıçta. öncelik *Birşeyinöbüründenönceolmasıdurumu,takaddüm. öncelikle *Önealınarak,dahaönceolarak. öncelikli *Önceliğiolan. öncesiz *Zamandabaşlangıcıolmayan,ezeli. öncesizlik *Öncesiolmadurumu,ezeliyet. *Başlangıcıolmadığıdüşünülenzaman,ezel. öncü *Öndegidiphaberulaştırankimse. *Birsanatveyadüşünceakımını,çağınagöreyenibirgörüşübaşlatankimseveyaeser,müjdeci,avangart. *Önder,kılavuz. *Yürüyüştekolunilerisindengidenkıta,pişdar,artçıkarşıtı. öncüoyun *Gelenekseltiyatrodanayrılan,kuruluşveanlatımyönündenyeniliklergetirmekisteyenoyun. öncütiyatro *Herhangibirakımda veyadönemdebirtakımyeniliklergetirentiyatro. öncül *Birçıkarımınöncüllerkümesinioluşturanönermelerdenherhangibirimukaddem. *Birtasımdasonucuhazırlayanilkikiönermedenherbiri,mukaddem. *Birbilimselçalışmadaişekoyulurken,araştırmayakonuedilmeksizindoğrusayılanönerme. *Kılavuz,öncü. öncülolmak *Kılavuzluk,öncülükyapmak. öncülük *Öncüolmadurumu. *Önderlik. öncülüketmek *birişibaşlatmak,birişinbaşlamasınaönayakolmak. öndegelmek *önemlidurumdaolmak. öndelik *Anlaşmayagöre,yapılacakbirhizmetveyasatınalınacakbirmalkarşılığıgerçekleşecekborçtan,öncelikle ödenenbölüm,avans. önder *Gücü,ünüveyatoplumsalyeridolayısıyla,bellizamanvedurumlariçinde,ilişkilibulunduğukümeveya toplumuntutum,davranışveetkinliklerinideğiştiripyöneltmeyeteneğinigösterenkimse,lider,şef. önderlik *Önderolmadurumuveyaöndereyakışırdavranış,öncülük,liderlik. önealmak(veyaalınmak) *birşeyveyabirkimseyeönceliktanımak(tanınmak). önedüşmek *öndenyürümek. *kılavuzluketmek. önesermek *ortayakoymak,meydanaçıkarmak,göstermek. önesürmek *(birini)ilkinhareketegeçmesiiçinönermek. *ilerisürmek. önel *Birişintamamlanmasıiçintanınaneksüre,mehil. *İşsözleşmesinegöreişçininiştençıkarılmasıdurumundatanınansüre. önem *Birşeyinnitelikveyanicelikbakımındandeğeriolmadurmu,ehemmiyet. önemvermek *değervermek,önemlisaymak. önemli *Önemiolan,mühim,ehemmiyetli. önemlice *Önemlisayılabilecekkadar. *Ciddî. önemseme *Önemsemekişi. önemsemek *Önemlisaymak,önemvermek,mühimsemek. önemseniş *Önemsenmekişiveyabiçimi. önemsenme *Önemsenmekişi. önemsenmek *Önemverilmek,üzerindedurulmak. önemseyiş *Önemsemekişiveyabiçimi. önemsiz *Önemiolmayan,ehemmiyetsiz. önemsizce *Önemlisayılmayacakkadar. önemsizlik *Önemsizolmadurumu. önerge *Meclis,kongregibiresmîbirtoplantıda,herhangibirkonuveyasorunlailgiliolarakbirönermede bulunmakiçin,üyelerdenbiriveyabirçoğutarafındanbaşkanlığaverilen,oyakonularakkararverilmesiistenenyazılı kâğıt,takrir. önergevermek *butürbiryazıyıilgilimeclisveyakongrebaşkanlığınasunmak,takrirvermek. öneri *Birsorunuçözmeküzereönesürülengörüş,düşünce,teklif. öneridebulunmak *önermek,teklifetmek. öneriş *Önermekişiveyabiçimi. önerme *Önermekişi. *Kabuledilmesiiçinönesürülendüşünce,teklif. *Birsavıönesürenveyabirdurumudilegetirencümle;bellibiryorumdabellibirdoğrulukdeğerikazanan düzgündeyim,kaziye. önermek *Birsorunuçözmeküzerebirşeyönesürmek,teklifetmek. önerti *Şartlıbirönermeninşartıanlatanönbülümü:\"Dumançıkıyorsaateşvardır\"sözünde\"dumançıkıyorsa\" şartıbirönertidir. öneze *Avcılarınavbeklemekiçintaşyığınlarındanyaptıklarıpusu,evsin. *Sürekavındapusudaavbekleyenavcı. öngörme *Öngörmekişi. öngörmek *İlerisiiçinkararlaştırmak,gözönündetutmak,derpişetmek. öngörü *Birişinilerisinikestirmeveyabirişinnasılbiryolalacağınıöncedenanlayabilmeveonagöredavranma. öngörülme *Öngörülmekişiveyadurumu. öngörülmek *İlerisiiçinkararlaştırılmak,gözönündetutulmak. öngörülü *Birişinileridenasılolacağınıkestirerekonagöredavranan,öngörüsüolan,durendiş. önlem *Birşeyisağlayacakönleyecekyol,tedbir. önlemalmak *kötüveyayanlışbirşeyiortadankaldırmakveyaengelolmakamacıylahazırlıkyapmakvebuamacı gerçekleştirmekiçinbirtakımçarelerebaşvurmak,tedbiralmak. önleme *Önlemekişi. önlemek *Birşeyinolmasınaveyayapılmasınaengelolmak. *Ortayaçıkanveyaçıkacağıdüşünülenbirtehlikeyidurdurmak,önünegeçmek. önleniş *Önlenmekişiveyabiçimi. önlenme *Önlenmekişi. önlenmek *Önlemekişiyapılmak. önleyici *Önlemekveyaengelolmakamacıylayapılmış. önleyiş *Önlemekişiveyabiçimi. önlük *İşyaparkengiysininönükirlenmesindiyebelebağlananörtü. *İlkokulöğrencileriningiydiğibirörneküstlük. *İşyaparken,çalışırkengiysiyikorumakiçingiysiüzerinegiyilenöndenveyaarkadanilikli,kollugiyecek. *Küçükçocuklarayemekyedirirkenüstlerinikorumakiçinboyunlarınabağlananörtü. önlüklü *Önlükgiymişolan. önlüklük *Önlükyapmayaelverişi(kumaş). önsel *Hiçbirdenemeyedayanmadanveyalnızakılyoluyla,apriori. önsellik *Önselolmadurumu. önüalınmak *önlenmek. önüsıra *Önünden,çokuzakolmayanbiraralıkla. önünce(veyaönünden) *-denbirazönce. önündeardındagidilmez *arkadaşlığınagüvenilmez. önündeperendeatılmamak *aldatılmamak. önünearkasınabakmadan *iyihesapetmeden,düşüncesizce. önünebakmak *utanmak,utancındancevapvermemek. önünebirkemikatmak *Bkz.ağzınabirkemikatmak. önüneçıkmak *rastlaşmak,karşılaşmak,karşısınaçıkmak. *ilkdefagörmek,yüzyüzegelmek. *yolunukesmekiçinbirdenbirekarşıdurmak. önünedikilmek *gelipkarşısındadurmak;karşısınadikilmek. *karşısındakineengelolmakistediğinisözveyadavranışıylagöstermek. önünegeçmek *birininönündenyürümek. *birinekılavuzluketmek. önünegeçmekönünegeçmek *yolunukesmek. *önlemek. önünegelen *karşısınaçıkan,rasgele,olurolmazkimse. önünegelenikapar,ardınageleniteper *arsız,huysuz,geçimsiz(kimse). önünekatmak" }, { "text": "*öndenyürütüpkendisiardısıragitmek. önünüalmak *önlemek. önünüardınıdüşünmemek *sonucunneolacağınıhesaplamamak,ilerisinigerisinidüşünmemek. önünükesmek *yolunukesmek. *(akarsuiçin)akmasınaengelolmak. öpbabanınelini *beklenmedik,elverişsizbirdurumkarşısında\"şimdeneolacak?\"anlamındakullanılır. öperkenısırır *gösterdiğigüleryüzegüvenilmemesigerekenkimseleriçin söylenir. öpme *Öpmekişi. öpmek *Sevgi,saygı,bağlılık,teşekkürbelirtmekamacıyadudaklarınıbirşeyedeğdirmek. öptürme *Öptürmekişi. öptürmek *Öpmekişiniyaptırmakveyaöpmesineizinvermek. öpücük *Öpme,öpüş,buse. öpücükgöndermek(veyayollamak) *parmaklarınıniçucunuöpüpbirineatargibiyaparakonuselâmlamak. öpücükkondurmak *hafifçeöpmek. öpülme *Öpülmekişi. öpülmek *Öpmekişinekonuolmak. öpüpbaşınakoymak *birnimetiveyakutsalsayılanbirvarlığısaygıylaelüstündetutmak,yüksektetutmak. *birşeyimemnunluklakarşılamak,saygıduymak,saygıylakarşılamak. öpüş *Öpmekişiveyabiçimi. öpüşme *Öpüşmekişi. öpüşmek *Birbiriniöpmek. *(nesnelerinparçaları)Biribiriyletamolarakyanyanabulunmak,temasıolmak. örcin *İpmerdiven. ördek *Perdeayaklılardan,evcilveyabanîtürleribulunansukuşu(Anas). *Erkekhastalarınyataktankalkmadaniçineidraryapmakiçinkullandıklarıboynueğrikap. *Uzakyolculuklardasürücülerinyollardanaldıklarıyolcu. ördekbalığı *Lapinagillerden,AkdenizveAvrupakıyılarındayaşayan,25-35cmuzunluğunda,çeşitlivegüzelrenkleri olanbirbalık(Labrusmixtus). ördekyürüyüşü *Ördekgibibadibadiyürüme. ördekbaşı *Yeşillelâcivertarasırenk:Elâdeğil,yeşil!Ördekbaşıgibi. *Burenkteolan. ördekgagası *Açıkturuncurenk. *Burenkteolan. ördekgiller *Kısabacaklı,perdeayaklı,süzgeçgagalısukuşlarıfamilyası. ördürme *Ördürmekişi. ördürmek *Örmekişiniyaptırmak,örmesinisağlamak. örek *Duvar. öreke *Eğrilmekteolanyün,ketengibi şeylerintutturulduğu,birucuçataldeğnek. ören *Eskiyapıveyaşehirkalıntısı,harabe,virane. örenlik *Örendurumunagelmişyer,harabelik. örf *Yasalarlabelirlenmemişolan,halkınkendiliğindenuyduğugelenek,âdet. örfî *Örfleilgili. örfîidare *Sıkıyönetim. örge *Motif. örgen *Organ,uzuv. örgensel *Örgenleilgili,organik,uzvî. örgü *Örmekişiveyabiçimi. *Tığveşişlerle,özelmakinesiyleilmiklerinyanyanagetirilmesiyleörülerekyapılmışşey. *Örülmüşsaçbölüğü,belik. *Dokumacılıktaatkıveçözgüipliklerinin,dokumayıoluşturacakbiçimdebellibirdesenegörekesişmesi. *Bazısinirveyadamarlarınbirbirinegeçipdolaşmasındanortayaçıkanoluşum. *İletişim,ulaşımvb'ninülkeyüzeyindeyayılmışbiçimi,ağ. *Konununanaçizgisi,oyununişlenişiveyaçatısı. *Örülerekyapılmışolan,örme. *Yapı. örgücü *Örgüsüolan,örülmüş. *Örgügörünüşündeolan. *Örgüörüpsatankimse. örgülü *Örgüsüolan,örgübiçimindebulunan. örgülüpilâv *Tavukvetavukciğerininkısıkateştepişirilmesindensonrapirinç,tereyağı,fıstık,unveyumurta karışımıylahazırlananbirpilâvtürü. örgün *Birişigerçekleştirmekamacıylatürlüvedüzenligörevleryapanorganlardanoluşan. örgüneğitim *Kişilerinhayataatılmadan,işvemeslekkollarındaçalışmayabaşlamadanönceokulveyaokulniteliği taşıyanyerlerde,genelveözelbilgilerbakımındanyetişmelerinisağlamakamacıylabellikanunlaragöredüzenlenen eğitim. *Düzenli,plânlı,yöntemlibiçimdeverilenherhangibireğitim. örgüsüz *Örgüsüolmayan. örgüt *Ortakbiramaçveyaişigerçekleştirmekiçinbirarayagelmişkurumlarınveyakişilerinoluşturduğubirlik, teşekkül,teşkilât. *Birkuruluşabağlıaltbölümlerinbütünü. örgütkurmak *teşkilâtoluşturmak,birliğidüzenlemek. örgütçü *Örgütlemeişleriyleuğraşan,buişlerdeyeteneklikimse,teşkilâtçı. örgütçülük *Örgütkurmaişi,teşkilâtçılık. örgütleme *Örgütlemekişi,teşkil,teşkilâtlandırma. örgütlemek *Bellibirişingereğigibigörülebilmesiiçinörgütkurmak,teşkilâtlandırmak. örgütlendirilme *Örgütlendirilmekişi,teşkilâtlandırılma. örgütlendirilmek *Örgütlendirmekişiyapılmak,teşkilâtlandırılmak. örgütlendirme *Örgütlendirmekişi,teşkilâtlandırma. örgütlendirmek *Örgütlenmesinisağlamak,teşkilâtlandırmak. örgütleniş *Örgütlenmekişiveyabiçimi. örgütlenme *Örgütlenmekişi,teşkilâtlanma. örgütlenmek *Örgütlemekişinekonuolmak,teşkilâtlanmak. *Örgütdurumunagirmek. örgütleyiş *Örgütlemekişiveyabiçimi. örgütlü *Örgütlenmişolan,teşkilâtlı. örgütsel *Örgütleilgili. örgütsüz *Örgütlenmişolmayan,teşkilâtsız. örgütsüzlük *Herhangibirörgütlenmeninbulunmamasıdurumu. örk *Hayvanlarıçayırabağlamayayarayankalınip,örük. örkleme *Örklemekişiveyadurumu. örklemek *Hayvanlarıotlamalarıiçinuzunbiripleçayırabağlamak,örüklemek. örme *Örmekişi. *Örülerekyapılmış. örmekepenek *Dükkânlarınöncephesineçekilençubukdemirleyapılmışkorumalık. örmek *İplik,yün,tel,sazgibişeylerieldeşiş,tığyardımıylabirbirinedolayarakişlemekveyatezgâhtadokumak. *Kumaşlardakideliklerieldeipliklebesleyerekkapatmak. *(saç,yelegibişeyleriçin)Telleribirkaçbölümeayırıpbirbirinegeçirmekyoluiledağınıklıktankurtarmak. *Duvaryapmakveyaonarmak. *(müzik,edebiyatvb.için)Birözelliğioluşturmak,ortayakoymak. *Estetikkaygıyla,duygulubiçimdebirgüzelliğiortayakoymak. örneğin *Sözgelişi,sözgelimi,sözmisali,örnekolarak,meselâ. örneğinialmak *biçimini çizmek. örneğiniçıkarmak *benzeriniyapmakveyaçizmek. örnek *Benzeriyapılacakolan;benzetilmekistenenşey,model. *Birbütününniteliğinianlatmakiçinbütündenayrılarakverilenküçükparça,göstermelik,numune. *Birşeyinbenzeri,tıpkısı,misil. *Birdüşünceyi,kuralı,gözlemiveyasavıdesteklemekveaçıklamakamacıylailerisürülensöz,yapılan davranış,misal. *Durumveniteliğibenimsenmeyedeğer kimseveyaşey. *Eniyibiçimdeolan. örnekalmak *birkimseyehuyvedavranıştauymak,biriniölçüolarakbenimsemek. *birşeydenkendisiiçindersçıkarmak. *incelemeküzereinsanvehayvanvücudununveyabitkininherhangibiryerindendokuparçasıalmak. örnekolmak *hayırvedavranışyönündenbaşkasınınkendisinebenzemesiyolundaetkiliolmak. örneklem *Biraraştırmadabütünüanlamakiçinbütündenseçilenaraştırmatekniklerininuygulanacağıgrup. örnekleme *Örneklemekişiveyadurumu. örneklemek *Örnekvermek. örneklendirme *Örneklendirmekişiveyadurumu. örneklendirmek *Örneklerlegöstermek,örneklerleaçıklamak. örneklenme *Örneklenmekişiveyadurumu. örneklenmek *Örnekverilmek. örneklik *Örnekolarakayrılmışbulunan,numunelik. örnekliketmek *örnekalınmak,örnekolarakkabuledilmek. örnekseme *Örneksemekişi. *Birkelimeörnektutularakbaşkakelimelerinyaratılması,kıyas,analoji. örneksemek *Örnekolarakalmak. örs *Biçimleriyapılacakişegöredeğişen,üzerindemadendövülen,çelikyüzeyli,demiraraç. *Üzerineçiviçakılacakayakkabıgeçirilenkunduracıaracı. örskemiği *Ortakulaktaçekiçkemiğiyleüzengikemiğiarasında,örsebenzeyenkemik. örsveçekiçarasındakalmak *aynıderecedegüçlüveyazorluikikişiveyadüşüncearasındabulunmak. örseleme *Örselemekişi. örselemek *Yıpratmak,eskitmek,hırpalamak,zedelemek. *Gücünüazaltmak,canlılığınıgidermek,sarsmak. örseleniş *Örselenmekişiveyabiçimi. örselenme *Örselenmekişi. örselenmek *Örselemekişinekonuolmak. örseleyiş *Örselemekişiveyabiçimi. örtkiölem *çokönemlişeylerieldeedemeyenkişilerce\"nasılyaşarım\"anlamındakullanılır. örtbas *\"Birdurumunduyulmamasını,yayılmamasınısağlayanönlemleralmak\"anlamınagelenörtbasolmak, örtbasetmekdeyimlerindegeçer. örtenek *Hayvanlarınvücudunuörtenderi,kıl,tüy,pulgibidokularınbütünü. *Bazıorganlarıörtenzarlaraverilenad. örtme *Örtmekişi. *Başörtüsü. *Üstükapalı,önüaçıkyer. örtmece *Söylenmesikaba,çirkinveyasakıncalıgörülennesnelerin,kavramların,başkakelimelerledahauygun biçimdeanlatılması,edebikelâm. *Kandırma,gizlemeyoluile. örtmek *Korumak,görünmezdurumagetirmekveyagizlemekiçinüstünebirşeykoymak. *Kapamak. *Kaplamak. *(kötübirdurumu)Bellietmemek,gizlemeksaklamak. örttürme *Öttürmekişi. örttürmek *Örtmekişiniyaptırmak. örtü *Örtmekiçinkullanılanşey. *Yapılardaçatı,dam. örtük *Örtülü,kapalı. örtülme *Örtülmekişi. *BirgökcismininYer'dekigözlemciyegöre,başkabirgökcismininarkasındangeçmesi. örtülmek *Örtmekişinekonuolmak. örtülü *Örtüsüolan. *Örtülmüş,birşeyilekaplanmış. *Açıklamayapmadankapalıolarak,müphem. örtülüomurgalılar *Vücutlarıyassı,göğüsyüzgeçleribüyük,omurlarındakatkatkireçlenmişçemberleriolan,köpek balıklarınınbiralttakımı. örtülüödenek *Gizlitutulanişlerdeharcanmakiçinyetkililerinemrineverilenpara,tahsisat mesture. örtünme *Örtünmekişi. örtünmek *Kendiüzerinebirşeyörtmek. *(kadın)Erkeğingörmemesiiçinbaşınıveyüzünüörtmek. örtüsüz *Örtüsüolmayan. *Örtülmemiş. *Açıkseçik,gizlenmeyen. örtüş *Örtmekişiveyabiçimi. örtüşme *Örtüşmekdurumuveyabiçimi. örtüşmek *Aynınoktalardavedüzlemlerdekesişmek. örü *Örmekişi. *Yamaolarakyapılanörgü. *Tarlalardaselekarşıtaştanyapılmışset. örü" }, { "text": "*Otlak. örücü *Örmeişiyapankimse. *Kumaşveyaörgülerdekiyırtıkları,deliklerionarankimseveyabuişlerinyapıldığıyer. *Duvaryapanveyaonarankimse,yapıustası. örücülük *Örücününyaptığıiş. örük *Örülmüşolanyer. *Saçörgüsü. örük *Örk. örükleme *Örüklemekişiveyadurumu. örüklemek *Örklemek. örülme *Örülmekişi. örülmek *Örmekişiyapılmak. örülü *Örülmüşolan. örülüolmak *herşeyiylemükemmel,eksiksizveestetikbütünlüğesahipbulunmak. örülüş *Örülmekişiveyabiçimi. örüm *Sürününgeceveyasabahakarşıotlaması. örümce *Örümcek. örümceğimsiler *Karadayaşayanakrepler,örümcekler,kenelerveuyuzböcekleriniiçinealan,dörtçiftayaklıeklem bacaklılarsınıfı. örümcek *Örümceklertakımındaneklemlihayvan(Aranea). *Buhayvanınördüğüağ. *Yürüteç. örümcekbağlamak *üzerindeörümcekağıolmak. *birşeyuzunsürekullanılmadankendihâlinebırakılmışolmak. örümcekkafalı *Eskiyesaplanıpyenilikleredüşmanolaneskiyebağlanıpkalmışolan,geridüşünceli. örümcekkuşu *Örümcekkuşugillerden,ortaboyda,tüylerikoyukülrengi,siyah,beyaz,bazısındapembeveyakoyu kırmızıbeneklerbulunanötücükuş(Lanius). örümcekkuşugiller *Örümcekkuşuvebenzerleriniiçinealanötücükuşlarfamilyası. örümceksarmak *biryerörümcekağlarıiledolmak. örümceklenme *Örümceklenmekişi. örümceklenmek *(biryer)Örümcekağlarıyladolmak. *Bakımsızveterkedilmişbulunmak. *Ateşlihastalıklardagöz,ağızgibiyerlerkurumuşsalgılarlaperdelenirgibiolmak. örümcekler *Örümceklerleakrepleriiçinealanbireklembacaklılartakımı. örümcekli *Örümcekağlarıylakaplanmış,örümcekbağlamış. *Eskimiş,modasıgeçmiş,köhne,çağdışı. örümceksi *Örümcekağıgibiinceveseyrekdokuluolan. örümceksizar *Beyniveomuriliğiörtensertzarileincezararasındabulunanağgibiince,seyrekdokuluzar. örüş *Örmekişiveyabiçimi. östaki *Burunboşluğuileortakulağıbirleştirenborubiçimindekiyolanlamındaöstakiborusuterimindegeçer. östakiborusu *Bkz.östaki. öşür *Aşar,ondalık. öşürcü *Öşüralan,toplayangörevli. öt *Bkz.öd(I). öte *Konuşanıntemelolarakaldığıbir şeydendahauzakolanyerveyaşey,mavera. *Birşeyinarkadangelenbölümü. *Öbüryan. *(yerveyazamaniçin)Konuşanagöreuzaktakalan. *Dahafazla,çok. *Bulunulanyeregörekarşıyandaolan. öteberi *Türlü,önemsiz,ufaktefekşeyler. ötegün *Geçengün,yakıngünlerdenbirinde. öteyandan *Diğertaraftan,başkabiryönden,karşılıkolarak. ötedeberide *Çeşitliyerlerde,şuradaburada. ötedenberi *Dahaöncedenolduğugibi,başındanitibaren. ötedenberiden *Çeşitliyerlerdenveyaşeylerden,şundanbundan,şuradanburadan. öteki *Bilinenden,sözüedilendenayrı,öbür. *Sözüedilenveyabenzerikinesnedenönemveyakonumbakımındanuzaktaolan. ötekiberiki *Olurolmazkimseler,şubu. ötekisi *Ötedebulunan,diğeri,başkası. öteleme *Bircismin,bütünnoktalarınıneşit,paralelveyöndeşyollarçizmesiylebelirenhareketi,intikal. ötelenme *Öteleme. ötesi(varmı?) *korkumyok,dahadiyecekvarmı?. ötesiberisi *Neyivarsa,bütüneşyaları. *Çeşitliyerleriveyaşeyleri. ötesindeberisinde *Çeşitli,dağınıkyerlerde. öteyeberiye *Türlüyerlere. öteyiberiyi *Çeşitliyerleri. ötleğen *Ötleğengillerden,kızılaçalansarı,bozrenkliötücükuş,çalıbülbülü(Sylviacommunis). ötleğengiller *Örnekhayvanıötleğenolanötcükuşlarfamilyası. ötleği *Bircinskartal. ötme *Ötmekişi. ötmek *(kuşveböcekleriçin)Değişiktondasesçıkarmak. *(üflemeçalgıların)Sesiçıkmak. *Yankıveyayankılısesvermek. *Anlamsız,boşkonuşmak. *(sarhoş)Kusmak. ötre *Arapyazısındabirsesinyuvarlak,darvekalın(u),Türkçededeyuvarlak(o,ö,u,ü)okunacağınıgösteren işaret. öttürme *Öttürmekişi. öttürmek *Ötmesinisağlamakveyasesçıkartmak. ötücü *Güzelöten,ötüşügüzelolan. ötücükuşlar *Kuşlarsınıfınıngenişbirtakımı. ötümlü *Ciğerlerdengelenhavanınsesyolundakisivrilmişvegerilmişkapalıbirengeleçarpmasıylaoluşan, titreşimlisesveren(ünsüz),sürekli,yumuşak,tonlu,sedalı:b,c,d,g. ötümlüleşme *Ötümlüleşmekişi. ötümlüleşmek *Kelimelerinsonsesindebulunanötümsüzünsüzler,ünlüilebaşlayanbirekaldığındaötümlüduruma gelmek:Ekmek-i>ekmeği;ağaç-a>ağaca;kanat-ı>kanadı;dip>dibigibi. ötümlülük *Ötümlüolmadurumu. ötümsüz *Ciğerlerdengelenhavanınağızboşluğundakitamkapalıveyayarıkapalıengellereçarpmasıylaoluşan, titreşimsizsesveren(ünsüz),süreksiz,tonsuz,sedasız:ç,f,h,k,p,s,ş,t. ötümsüzleşme *Ötümsüzleşmekişiveyadurumu. ötümsüzleşmek *Ötümsüzdurumagelmek. ötümsüzlük *Ötümsüzolmadurumu. ötürme *Ötürmekişiveyadurumu. ötürmek *(hayvanveyainsan)İshalolmak. ötürü *Birşeydendolayı,birşeyyüzünden. ötürük *İshal,sürgün,amel. ötürüklü *İshalli,amelolmuş(insanveyahayvan). ötüş *Ötmekişiveyabiçimi. ötüşme *Ötüşmekişi. ötüşmek *Birlikteveyakarşılıklıötmek. öveöve *Sürekliöverek,çoköverek. öveç *İkiüçyaşındakierkekkoyun. övgü *Biriniveyabirşeyiövmekiçinsöylenensözveyayazılanyazı,methiye. övgücü *Biriniveyabirşeyiöven(kimse). *Birinigereğiyokkenveyaaşırıolaraköven(kimse). övgücülük *Övgücüolmadurumu. övme *Övmekişi,sena,medih. övmek *Birininveyabirşeyiniyiliklerini,üstünlüklerinisöyleyerekdeğeriniyüceltmek,methetmek,senaetmek, yermekkarşıtı. övülme *Övülmekişi. övülmek *Övmekişinekonuolmak. övülüş *Övülmekişiveyabiçimi. övünce *Övünmeyeyolaçanveyahakkazandıranşey,mefharet. övünç *Övünme,kıvanç,iftihar. övünççizelgesi *Birokuldadavranışlarıvederslerindekibaşarılarıiledikkatçekenseçkinöğrencilerinadlarınınyazılıdığı çizelge,iftiharlistesi. övünçduymak *iftiharetmek,kıvanmak. övündürücü *Övünmeyesebepolan,övünmeyisağlayan. övündürücülük *Övündürücüolmadurumu. övünek *Övünülecekşey,övünçkaynağıveyasebebi. övüngen *Çokövünen,farfara. övüngenlik *Çokövünmedurumu. övünme *Övünmekişi,kıvançiftihar. övünmek *Birniteliğisebebiylekendiniyücelmişsayarakbundanabartmalıbirbiçimdesözetmek,iftiharetmek. *Kendikendisiniövmek,tefahüretmek. övünmekgibiolmasın *kendiniövmeyehazırlanankimselerce,övünmesinihoşgöstermekveyaalçakgönüllügörünmekiçin kullanılır. övüntü *Övünülecektutumveyadavranış. övür *Bkz.öğür. övüş *Övmekişiveyabiçimi. öykü *Ayrıntılarıylaanlatılanolay. *Hikâye. öykücü *Hikâyeci. öykücülük *Hikâyecilik. öyküleme *Tahkiye. öykülemek *Tahkiyeetmek. öyküleştirmek *Öyküdurumunagetirmek. öykünce *Fabl. öykünme *Öykünmekişi,taklit. öykünmeci *Öykünen,benzemeyençalışan,taklitçi. öykünmek *Birininyaptığıgibiyapmak,birineveyabirşeyebenzemeyeçalışmak,taklitetmek. öyle *Onungibiolan,onabenzer. *Oyolda,obiçimde,otarzda. *Odenli,okadar,oderece. *İçinde\"ne\",\"nasıl\"gibisorularbulunancümlelerinsonunageldiğinde,ocümledeanlatılanşeyinhoş karşılanmadığınıveyaona şaşıldığınıanlatır. öyle(veyaöyleyağma)yok! *\"öylebirşeyolmaz,öylebirşeyyapılmamalı\"anlamındakullanılır. öylegelmek *sanmak,zannetmek. öyleolsun *peki,pekâlâ. öyleöyle *Böylece,yavaşyavaş. öyleveyaböyle *neolursaolsun,herhâlde,budurumda. öyleya *kuşkusuz,tabiî,elbette. öylece *Obiçimde,tamöyle. *Öylelikle. öylelikle *Oyoldan,obiçimde,sonunda,öylece. öylemesine *Öylesine. öylesi *Onabenzer,onungibisi. öylesine *Aşırıbirbiçimde,fazla,okadarçok. öz *Birkimseninbenliği,kendimanevîvarlığı,nefis,derun. *Birşeyintemelöğesi,künh,zübde. *Kendi,zat. *\"Kendi\"anlamındabirleşikkelimelertüretir. *Birşeyin enkuvvetliveyakıvamlıbölümü,hulâsa. *Bitkilerinkök,gövdevedallarınınboydanboyaortasındabulunan,hafif,gevrekveçoğuyumuşakbölüm. *Çıbanlarıniçindeölmüşdokudanoluşan irinlebirlikteçıkanparça. öz *Kanbağıilebağlı,üveyolmayan. *İçine,arılığını,saflığınıbozacakhiçbirşeykarışmamışolan,saf,arı. öz *Dere,çay. *Sulak,verimliyer." }, { "text": "özbağışıklık *Bireyin,kendivücudundanolanöğelerekarşıantikoryapması. özbeslenen *Besininibağımsızolaraksağlayan,inorganikazot,azotlumaddeveCO2'denproteinvekarbonhidratların senteziniyapabilen(bitki),kendibeslek,ototrof. özbeslenme *Besininibağımsızolaraksağlama,inorganikazot,azotlumaddelervekarbonhidratlarınsentezini yapabilme,ototrofi. özdenetim *Dahaönemlibiramacaulaşabilmekiçinkişinintepkilerini,davranışlarınıveyabaşkaamacayönelme eğiliminidenetleyipkısıtlaması. özdevim *Endüstride,yönetimvebilimselişlerdeinsanaracılığıolmadanişlerinotomatikolarakyapılması, otomasyon. özdevinim *Biraleteotomatikbirişleyişkazandırmakiçingerekliolandüzen,otomatizm. özdeyiş *Birdüşünceyi,birduyguyu,birilkeyikısavekesinbirbiçimdeanlatan,genelliklekimtarafındansöylendiği bilinenözlüsöz,vecize,kelâmıkibar. özdışı *Özdeolmayan,dıştakalan. özdikeni *Dikenli,tırmanıcıvekışınyapraklarınıdökmeyenbirbitki,dikenotu(Smilaxaspara). özdirenç *Hercisminelektrikakımınakarşıgösterdiğidirenç. özeleştiri *Birkişininkendidavranışlarıüzerineyönelttiğiyargı,otokritik. özgeçmiş *Birkişininkendisininanlattığıhayatı,tercümeihâl,hâltercümesi. özgüven *İnsanınkendinegüvenmeduygusu. özışın *Ağaçgövdesindeyatayyöndebesiniletimiyapanveözkesitteparıltılıgörünenhücrelertopluluğu. özindükleme *Birelektrikdevresindeiçindengeçtiğiakımındeğişmeleriyleoluşanindükleme. özitme *İçineyerleştirilenözitmelidüzenekyardımıylaotomatikolarakçalışma. özitmeli *Atmosferdeveyauzaydaotomatikolarakçalışandüzeneğininiticiliğiylehareketeden(cihazvb.). özkardeş *Anababalarıveyayalnızbabalarıbirolankardeşlerdenherbiri. özkedibalığıgiller *Köpekbalıklarınınörtülüomurgalılaragirenbirfamilyası. özkesit *Tomruğunboyuyönündenalınanveözündengeçenkesityüzeyi. özodun *Olgunlaşanağaçgövdesininözeyakınbölümü. özöğrenim *Kendikendiniyetiştirmeişi. özöğrenimli *Birokulagitmedenkendikendiniyetiştiren,otodidakt. özsaygı *İnsanınkendineduyduğusaygıonur,haysiyet,izzetinefis. özsu *Bitkivehayvandokularındabulunansıvılaraverilenad,usare. *Salgıileoluşanveiçindeenzimlerbulunanorganiksıvı. öztahta *Tomruğunözündengeçecekbiçimdekesilerekalınantahta. özyapı *Karakter. özyaşam *Birkişininyalnızkendiniilgilendirenözel yaşamı. özyaşamöyküsü *Birkişininkendiyaşamöyküsüüzerineyazdığıyazıveyaeser;hayathikâyesi,otobiyografi. özyönetim *Öğretimkuruluşlarında,öğrencilerinyönetmeliklereveokulkurallarınagöresözvekararsahibiolmaları ilkesinedayananyönetim. Özbek *ÖzbekistanCumhuriyeti'ndeyaşayanTürksoyundanbirhalkvebuhalktanolankimse. *Özbeklereözgüolan,Özbeklerleilgiliolan. Özbekpilâvı *Havuç,et,üzümkarıştırılarakyapılanpirinçpilâvı. Özbekçe *Özbekdili. özbeöz *Gerçek,öz. özcesi *Özetolarak,kısacası,sözünözü,sözünkısası. özdek *Duyularlaalgılanabilen,bölünebilen,ağırlığıolannesne,madde. *Kullanılmaya,harcamayauygun,taşınmasıkolayeşya,ayniyat. *İşyerlerindeeşyavemalzemeişleriyleilgilenenbölüm,ayniyat. *İnsanınçalışmasıylabiramaçuğrunabiçimverdiğiveyayararlandığıdoğalcisimler,nesneler. özdekçi *Materyalist,maddeci. özdekçilik *Maddecilik,materyalizm. özdeksel *Özdekleilgili,özdekniteliğindeolan,maddî,materyalist,tinselkarşıtı. özden *Özle,özvarlıkla,gerçekleilgili. *Timüs. özdenlik *Özdenolmadurumu. *Varlığıkendindenolma,kendiözüylevarolmadurumu. özdeş *Hertürlünitelikbakımındaneşitolan,ayırtedilmeyecekkadarbenzerolan,aynı. *Birveaynıolan,birveaynıanlamagelen. *Kendindeözdeşlikbulunan,identik. özdeşleme *Özdeşlemekişi. özdeşlemek *Özdeşdurumagetirmek. özdeşleşme *Özdeşleşmekişi. özdeşleşmek *Özdeşdurumagelmek. özdeşleştirme *Özdeşleştirmekişi. özdeşleştirmek *Özdeşdurumagetirmek. özdeşlik *Özdeşolmadurumu,ayniyet,aynılık. *Değişendurumlardaaynıkalma,aynıolma. *İkiyanıbirbirininaynıolanveyaharflerleverilensayısaldeğerlerneolursaolsunikiyanıdasayıcaeşit değerleralaneşitlik. özdeştirme *Özdeştirmekişiveyadurumu. özdeştirmek *Başkabirininvebirgrubunölçülerini,beklentilerinibenimsemek. öze *Birtürdeveyabireydebulunan,aynıcinstenbaşkahiçbir türdeveyabireyderastlanılmayan,has. özek *Birşeyinçevredenaynıuzaklıktaolanyeri,merkez. özekağacı *Arabalardaönvearkadingilibirbirinebağlayanuzuntahta. özekdemiri *Özekağacınıarabayabağlayandemir. özekdoku *Selülozçeperlerikalınlaşmış,odunlaşmamışolan,değişikgörevleryapanhücrelerinoluşturduğudoku, parankima. özel *Yalnızbirkişiye,birşeyeaitveyailişkinolan. *Birkişiyiilgilendirenveyakişiyeaitolan,hususî,zatî. *Devletedeğil,kişiyeaitolan,hususî,resmîkarşıtı. *Dikkatledeğer,istisnaî. *Herzamangörülenden,olağandanfarklı. özelad *Tekvarlığıbildirenad:Ali,Ayşe,Ankara,Sakarya,Kızılırmakgibi. özelaf *Yaşlılık,hastalıkgibisebeplerlebirsuçlununcezasınınkaldırılması. özeldil *Aynımeslektenolanlarınveyaaynıişalanındaçalışanlarınkendiaralarındakonuştuklarıdil. özelgirişim *Ekonomialanındaözelkişilerinveyakuruluşlarınyaptığıişlerinbütünü,kamukesimidışındakalanişalanı, hürteşebbüs. özelgirişimci *Özelgirişimcilikyanlısı(kimseveyagörüş). özelgirişimcilik *Ekonomikalandaözelgirişimitercihetme. özelhayat *Kişininkendineözgüyaşayışıyaşamatarzıkendisiniilgilendirentutumvedavranışı. özelkesim *Resmîkesimdenayrıvebağımsızçalışangrup. özelmülkiyet *Kişininsahipolduğumenkûlveyagayrımenkûl. özelokul *Devletyönetiminindenayrımülkiyetikişiyeveyabirözelkuruluşaaiteğitimöğretimyeri. özelradyo *Kişiveyakuruluşlaraaitradyoistasyonu. özelsayı *Bellibirsüreliyayının,birkonuyaayrılmışbirsayısı. özelsektör *Özelteşebbüs. özeltelevizyon *Kişiveyakuruluşlaraaittelevizyonkanalı. özelteşebbüs *Bkz.özelgirişim. özeltiyatro *Kişiveyakuruluşlaraaittiyatro. özelulak *Geldiğipostahanedehiçbekletilmeden,özelbiraraçveyagörevliileyerineulaştırılan(mektup,paketvb.), ekspres. özelyaşam *Özelhayat. özelik *Herhangibirdurumugösterebilmeyeteneği. özelleşme *Özelleşmekişi. özelleşmek *Özelbirdurumagelmek. özelleştirme *Devleteaitmenkûlveyagayrimenkûllerinteklifalmayadaihaleyoluylasatışınıyapma,özelleştirmekişi veyadurumu. özelleştirmek *Birşeyiözeldurumagetirmekveyaözelolarakkullanmak. özellik *Birşeyinbenzerlerindenveyabaşkaşeylerdenayrılmasınısağlayannitelik,hususiyet. özellikle *Özelolarak,herşeydenönce,hele,bilhassa,hususuyla. özeme *Özemekişiveyadurumu. özemek *Yoğurt,pekmezgibikoyuşeylerisuylainceltmek,sulandırmak. özen *Birişineldengeldiğinceiyiolmasınaçabalama,özenme,itina,ihtimam. özengöstermek *birşeyiözenerek,eldengeldiğinceiyiolmasınagayretederekyapmak,itinaetmek. özenci *Özengen,amatör. özenç *İstek. *İmrenme. özendirme *Özendirmekdurumu,işi,teşvik. *Promosyon. özendirmek *Özenmesinisağlamak,teşviketmek. özenebezene *Özenileitinaile,istekle. özengen *Birişikazançgözetmeksizinyalnızvezevkiçinyapankimse,özenci,hevesli,amatör. özengenlik *Özengenolmadurumu,amatörlük. özeni *Özenmeişi. özenilme *Özenilmekişi. özenilmek *Birşeyeözentiduyulmak. özenipbezenmek *birişiayrıntılarınavarıncayadeğinbüyükbirözenlevetitizlikleyapmak. özeniş *Özenmekişiveyabiçimi. özenli *Özengösterilerekyapılan(iş),itinalı. *Özenleçalışan(kimse). özenme *Özenmekişi,özen. özenmek *Birşeyiyaparkeneldengeldiğinceiyiyapmayaçabalamak,birşeyebüyükdikkatveilgigöstermek,itina etmek. *Kendisindeolmayanveyayapısınauymayanbeğendiğibirdurumdaolmaya,beğendiğişeyebenzemeye çalışmak,yapmayakalkışmak. *Biriniveyabirşeyitaklitetmeyeçalışmak. özensiz *Özenmeden,kaba,baştansavma,gelişigüzelyapılan(iş),itinasız. *Özenmeden,isteksizceişyapan(kimse). özensizlik *Özensizolmadurumu,itinasızlık. özenti *Beğendiğibirdurumdaolma,beğendiğişeyebenzemeçabası. özentici *Birineveyabirşeyebenzemeyeçalışan. özenticilik *Özenticiolmadurumu. özentili *Özentiileyapılan. özentisiz *Özentiolmadanyapılan,özentigösterilmedenyapılan,özenmedenyapılan. özerk *Ayrıbiryasayabağlıolarakkendikendiniyönetmeyetkisiolan(kuruluş),muhtar,otonom. özerkleşme *Özerkleşmekişiveyadurumu. özerkleşmek *Özerkdurumagelmek. özerkleştirme *Özerkleştirmekişiveyadurumu. özerkleştirmek *Özerkdurumagetirmek,özerklikvermek. özerklik *Birtopluluğun,birkuruluşunayrıbiryasayabağlıolarakkendikendiniyönetme,hakkımuhtariyet, otonomi. *Birkişinin,birtopluluğunkendiuyacağıyasayıkendisininkoyması. özet *Biryazıveyasözünanlamınıdahakısaveözlübiçimdeverenyazıveyasöz,hulâsa,fezleke. *Filminkonusunuenkısabiçimdeanlatan,birsenaryo çalışmasınınilkbasamağıolanmetin. özetleme *Özetlemekişi. özetlemek *Biryazıveyasözüdahaazsözle,dahakısabirbiçimdeanlatmak,özünüvermek,kısaltmak,hulâsaetmek. özetlenme *Özetlenmekişi. özetlenmek *Özetdurumunagetirilmek,hulâsaedilmek. özezer *Özezerlikleilgiliolan,mazoşist. *Özezerliksapıncıgösterenkimse,mazoşist. özezerlik *Fizikselacıveyaaşağılatıcıdavranışlarladoyumaulaşmabiçimindebelirencinselsapkınlık,mazoşizm. özge *Başka. özgeci *Kişiselyarargözetmeksizinbaşkasınayararlıolmayaçalışan(kimse)diğerkâm. özgecil *Özgecitutumuolan. özgecilik *Özgeciolmadurumu,diğerkâmlık. özgü *Özelliklebirineveyabirşeyeaitolan,bellibirkimsedeveyaşeydebulunan,has,mahsus. özgül *Birtürleilgili,birtüreilişkin. özgülağırlık *Bircismin1cm³hacmindekiparçasınınağırlığı. özgüleme *Özgülemekişi. özgülemek" }, { "text": "*(birşeyveyabiryeri)Birine,bir şeyeayırmak,vermek,hasretmek,tahsisetmek. özgüllük *Özgülolmadurumu. özgülük *Özgüolmadurumu,hasiyet. özgün *Yalnızkendineözgübirniteliktaşıyan,orjinal. *Birbuluşsonucuolan,nitelikleribakımındanbenzerlerindenayrıveüstünolan. *Çeviriolmayan,asılolan(metin). özgünleşme *Özgünleşmekişi. özgünleşmek *Özgündurumagelmek. özgünleştirme *Özgünleştirmekişi. özgünleştirmek *Özgündurumagetirmek. özgünlük *Özgünolmadurumu,orjinallik. özgür *Herhangibirkısıtlamaya,zorlamaya,şartabağlıolmayan,serbest,hür. *(ulus,ülkeiçin)Yönetimbakımındanyabancıbirgücünetkisialtındabulunmayanbaşkabiryönetimebağlı olmayan,bağımsız,hür. *Kendikendinehareketetmedavranma,kararvermegücüolan. *Tutukluolmayan,hür. *Başkasınınkölesiolmayan,hür. *Siyasîbirgüçtarafındandenetlenmeyen,engellenmeyen. *Toplumsalbaskılara,özelliklegörgükurallarınaboyuneğmeyen,tavırvedavranışlarındaserbestolan. özgürce *Özgürbirbiçimde. özgürleşme *Özgürleşmekişi. özgürleşmek *Özgürdurumagelmek. özgürleştirme *Özgürleştirmekişi. özgürleştirmek *Özgürdurumagetirmek,özgürhâlegelmesinisağlamak. özgürlük *Herhangibirkısıtlamaya,zorlamayabağlıolmaksızındüşünmeveyadavranma,herhangibirşartabağlı olmamadurumu,serbestî. *Hertürlüdışetkidenbağımsızolarakinsanınkendiiradesine,kendidüşüncesinedayanarakkararvermesi durumu,hürriyet. özgürlükçü *Özgürlükyanlısı. özgürlükçüdemokrasi *Bireylerinhertürlüdüşüncelerinesaygıgösteren,yasakkoymayandemokrasibiçimi. özgürlükçülük *Özgürlükçüolmadurumu. özlem *Birkimseyiveyabirşeyigörme,kavuşmaisteği,hasret,tahassür. özleme *Özlemekişi,iştiyak. özlemek *Birkimseyiveyabirşeyigörmeyi,kavuşmayıistemek,göreceğigelmek. özleminiçekmek *Arzulamak,çoközlemek,hasretiniçekmek. özleminiduymak *yürektenistemek,arzuetmek. özlemli *Özlemiolan,özleyen,hasretli. özlenme *Özlenmekişi. özlenmek *Özlemekişinekonuolmak. özlenti *Özlem,hasret. özlentili *Özlemtaşıyan,özlemdolu. özleşme *Özleşmekişi,arılaşma. *Ağacınçoğunluklaözeyakınbölümlerininartıközsuiletmemesivebununsonucundakuruyupsertleşmesi olayı. özleşmek *Özdurumunaveyaözlübirdurumagelmek,arılaşmak. *(tahıliçin)Olgunlaşmak. özleştirme *Özleştirmekişi,arılaştırma. özleştirmeci *Özleştirmedenyanaolankimse. özleştirmecilik *Birdiliyabancıögelerdenarıtarakarı,katışıksızbirdurumagetirmevekendiimkânlarıylageliştirmeyi amaçlayançalışma. özleştirmek *Özdurumunagetirmek,özlüdurumkazandırmak,arılaştırmak. özletme *Özletmekişi. özletmek *Özlemesineyolaçmak. özleyiş *Özlemekişiveyabiçimi. özlü *Özüolan,özbölümüçokçaolan. *Benliğinde,varlığında,yapısındaherhangibirnitelikbulunan. *(toprakiçin)Yapışkan,verimli. *Gereksizsözkullanmadandüşünceyibildiren. özlüçamur *Yapışkançamur. özlüsöz *Gereksizayrıntılardanarınmışsöz. özlüun *Hamuruyapışkanolanun. özlük *Birşeyindurumu,mahiyet. *(görevli)Kişi,zat. özlükhakkı *Genelmemurstatüsüiçindekişinin,kanunlarınöngördüğüşekilveşartlarabağlıolduğuhakkı. özlükişleri *Birkuruluştagörevlilerinatanmaları,yükselmeleriveemekliliklerigibikişiselişlemlerinbütünüvebuişleri yürütenbölüm,zatişleri. özne *Bircümledebildirilenişiyapanveyayükleminbildirdiğidurumuüzerinealankimseveyaşey,fail:Çocuk uyudu.Çocuksevildi.Çocukhenüzküçüktürcümlelerindeçocuksözüöznedir. *Bilinci,sezgisi,düşgücüolan,bazıfilozoflaragörededışdünyayakarşıtolanbirey. öznegrubu *Birdençokkelimedenoluşanvecümlelerlebütünüyleöznegörevindebulunansözler. özneöbeği *Özneyleilgiliolarakkullanılansözlerinbütünü. öznel *Özneyeilişkinolan,öznedeoluşan,nesneleringerçeğinedeğil,bireyindüşünceveduygularınadayanan, enfüsî,sübjektif,nesnelkarşıtı. öznelci *Öznelcilikyanlısı,öznelciliğibenimseyenvesavunan(kimse),sübjektivist. öznelcilik *Bütünbilgilerinözneyeilişkinvedeğeryargılarınınbireysel,öznelolduğunuilerisürenöğreti, sübjektivizm. öznellik *Öznelolmadurumu,sübjektivite,nesnellikkarşıtı. özrükabahatindenbüyük *birsuçveyakabahatiçinözürdilerkendahabüyüksuçişleyenkimseleriçinsöylenir. özsel *Özileilgili. özsever *Kişininkendibenliğinekarşıduyulanbağlanma,hayranolma,narsist. özseverlik *Kişininkendibedenselveruhsalbenliğinekarşıduyduğuhayranlıkvebağlılık,narsisizm. özüsözübir *düşündüğügibisöyleyenveyadavranan. özümleme *Özümlemekişi,temessül,temsil,asimilasyon,anabolizma,yadımlamakarşıtı. *Edinilmişolanbilgilerikendiözmalıdurumunagetirme. özümlemedokusu *Bitkilerde,havadakikarbondioksidikarbonhidrataçeviren,dahaçokyapraklardabulunandoku. özümlemek *(canlıvarlıklar)Dışarıdanaldıklarıbesinleri,değişikliğeuğratarakyenibirbirleşimle,organizmanın gereksinmeduyduğumaddelerdurumunagetirmek,temsiletmek. *Edinilmişolanbilgileribireyinözmalıdurumunagetirmek. özümlenme *(besiniçin)Özümlemekişi. *Edinilmişolanbilgilerbireyinözmalıdurumunagelme. özümlenmek *Özümlemekişinekonuolmak. özümseme *Özümsemekişiveyadurumu. özümsemek *Özümlemek. özümsenme *Özümsenmekişiveyadurumu. özümsenmek *Özümlenmek. özünerosluk *Kişininkendivücuduüzerindecinseletkinliklerdebulunmasapıncı,otoerotizm. özünlü *Birşeyinaslındaveyagerçeğindeolan,ilinekleilgiliolmayıpözdebulunan,derunî,zatî,dışınlıkarşıtı. özür *Birkusurun,birsuçuneldeolmadanyapıldığınıilerisürmeveyabukusurunhoşgörülmesinigerektiren sebep,mazeret. *Sakatlık,bozukluk,eksiklikveyaelverişsizlik,kusur,defo. özürdilemek *özrünüilerisürerekbirişiyapmayıistememek,biriştenbağışlanmasınıistemek. *yaptığıbiryanlıştanötürübağışlanmasınıistemek. özürlü *Özrüolan. *Eksiklik,sakatveyakusuruolan,defolu. özürsüz *Özrüolmayan. *Özrüolmaksızın. özüt *Ekstre,hulâsa. özveren *Özverili. özveri *Biramaçuğrunaveyagerçekleştirilmesiistenenherhangibirşeyiçinkendimenfaatlerindenvazgeçme, fedakârlık. özverili *Özveriiledavranan,özverisiolan,fedakâr. P *Fosfor'unkısaltması. p,P *Türkalfabesininyirminciharfi.Peadıverilenbuharf,sesbilimibakımındanötümsüz,patlayıcıçiftdudak ünsüzünügösterir. Pa *Protaktinyum'unkısaltması. pabucubüyüğeokutmak *akılsızcadavrananlariçinalaylıbiröğütolarakkullanılır. pabucunakumdolmak(veyataşkaçmak) *ortayaçıkandurumkarşısında tedirginolmak. pabucunudamaatmak(veyapabucudamaatılmak) *kendindenüstünbirininçıkmasıylagözdendüşmek. pabucunuelinevermek *kovmak. pabucunutersgiydirmek *güçbirduruma sokaraktelâşlakaçırmak. pabuç *Ayakkabı. *Masa,sandalyegibimobilyalarınayaklarınatakılanmetalveyaplâstikeklenti. *İletkentellerielektrikbirimlerinebağlayanveyacivatalıbağlantıyısağlayanparça. *Binakolonlarınıntemeldekibasmayüzeyiningenişvedahagüçlüolarakyoğunlaştırılmışbölümü. pabuç bırakmamak *yılmayıp,yapacağındanvazgeçmemek,aldırmamak,korkmamak. pabuçeskitmek(veyaparalamak) *birişiçinbiryereçokgidipgelmek,işitakipetmek. pabuçkadardiliolmak *kabacaveterbiyesizcekarşılıkvermek. pabuçpahalı *birininuğraşmayakalktığıkimsenin,kendindengüçlüçıkmasıdurumundasöylenir. *herhangibirdurumveyagirişilenişinsonundazararlıçıkmaihtimalibulunduğunubelirtir. pabuççu *Ayakkabıyapanveyasatankimse,ayakkabıcı. *Ayakkabıçıkarılarakgirilenyerlerdeayakkabılarıbekleyenkimse. pabuççuluk *Ayakkabıcınınişi,ayakkabıcılık. pabuçlarınıçevirmek *dolaylıolarakkovmak. pabuçlu *Ayağındapabucuolan. pabuçluk *Evlerdeveyacamigirişlerindekapıdangirilinceayakkabıçıkarılanveyakonulan,genellikleraflarıolanyer. pabuçsuz *Ayağındapabucuolmayan. pabuçtanaşağı *aşağılık. paç *Baç. paça *Pantolon,don,şalvargibigiyeceklerdebacaklarınçıktığıaşağıbölüm. *Kasaplıkhayvanlarınkesilmişayağı. *Kasaplıkhayvanlarınayaklarındanyapılançorba. paçagünü *Düğününpaçaçorbasıziyafetiçekildiğiertesigünü. paçakasnak *Yağlıgüreşte,güreşçininbirelinihasmınınpaçasından,ötekielini deapışarasındangeçirerekkispetin belindenkavrayıpkarşısındakiniyenmekiçinsırtüstüçevirmesibiçimindeuygulananbiroyun. paçacı *Kasaplıkhayvanlarınayaklarınısatankimse. *Paça,işkembepişirilendükkân. paçacılık *Paçacınınişiveyamesleği. paçal *Ekmekyapmakiçinçeşitlitahıllarınyasayagörebelirlenengereklikarışımoranı. *Çeşitlişeylerinkarışımı. paçaları(veyakolları)sıvamak *birişegirişmekiçinhazırlanmak. paçalarındanakmak *pislikvekirinçokluğunubelirtmekiçinkullanılır. paçalı *Herhangibirbiçimdepaçasıolan. *Tüyleriayaklarınakadaruzanan(kuşveyakümeshayvanı). paçalık *Pantolon,şalvarveyauzunkülotpaçasınınayakbileğinisaranbölümü. *Paçaçorbasıyapmakiçinayrılmış. *Gelininpaçagünügiydiğigiysi. *Otomobildetekerleğintaş,çamuratmasınıönleyenvetekerlekarkalarınatakılanlâstikveyaplâstikten yapılmışaraç. paçarız *Çapraz. paçasıdüşük *Giyiminedikkatetmeyen,pasaklı. paçasındantutupatmak *hakaretlekovmak. paçasınıçekecek(veyatoplayacak)hâliolmamak *güçsüz,beceriksizolmak. paçasız *Paçasıolmayanveyaiçindepaçabulunmayan. paçavra *Eskimişbezveyakumaşparçası,çaput. *Değersizveiğrençşeyveyakimse. paçavragibi *değersizkimseveyaşeylerinitelerkenkullanılır. paçavrahastalığı *Grip,nezle,enflüenza. paçavracı *Paçavratoplayıpsatankimse. paçavracılık *Paçavratoplayıpsatmaişi. paçavralaşma *Paçavralaşmakişiveyadurumu. paçavralaşmak *Paçavradurumunagirmek. paçavrayaçevirmek(veyapaçavrasınıçıkarmak) *çokhırpalamak,dağınık,bozukveyaberbatbirdurumagetirmek. paçayıkaptırmak *yakalanmak,elegeçirmek. *karıştığı,amasonradanayrılmakistediğibiriştenkendinikurtaramamak. *dilediğigibidavranamamak." }, { "text": "paçayıkurtarmak *kendinibirdertten,tehlikedenveyazordurumdankurtarmak. paçoz *Kefaltüründenbirbalık(Mugilcephalus). *Fahişe. padalya *Öldürüldüktensonrasüsamacıylaiçidoldurulmuşhayvan. padişah *Osmanlıİmparatorluğundadevletbaşkanınaverilenunvan,hükümdar,sultan. padişahî *Padişahileilgili,padişahaait. padişahlık *Padişaholmadurumu,hükümdarlık,sultanlık. *Padişahıngörevi. *Padişahınyönetimi. *Padişahınsaltanat dönemi. *Padişahtarafındanyönetilenülke. padok *(hipodromda)Yarışatlarınınyedektegezdirildikleriyer. pafta *Büyükharita,plânveyamodelioluşturanayrıparçalardanherbiri. *Metalçubukveborularadişaçanâlet,yivaçar. *Süsiçinattakımlarınaveyabaşkayerleretakılanmetalpulveyaçakılaniribaşlıçivi. *Büyükbenek,leke. paftalı *Paftasıolan. paftasız *Paftasıolmayan. pagan *Çoktanrılıdindenolan(kimse). paganizm *Çoktanrıcılık. pagoda *Çin,JaponyagibiUzakDoğuülkelerindekitapınaklaraverilenad. pah *Eğikolarakkesilmişkenar. *Biryapıelemanındaeğikbiryüzeyeldeetmekamacıylakeskinliğigiderme. paha *Değer,fiyat. pahabiçilmez *değeriölçülemeyecekkadaryüksek. pahabiçmek *değerinitahminetmekveyabelirlemek. pahacı *Pahalımalsatankimse. pahacılık *Pahacıolmadurumu. pahal *Ters,aksi. pahalanma *Pahalanmakişi. pahalanmak *Pahalıdurumagelmek,fiyatıartmak,pahalılaşmak. pahalı *Pahasıyüksekolan,ucuzkarşıtı. pahalıca *Biraz,pahalıgibi. pahalılaşma *Pahalılaşmakişi. pahalılaşmak *Pahalanmak. pahalılık *Birşeyinfiyatınınyüksekolmasıdurumuveyapahalıolmadurumu. *Fiyatlarıngenelolarakyükselmesifiyatartışı. pahalıyaoturmak(veyapahalıyamalolmak) *çokpara,özveri,emekgerektirmek,kolayeldeedilememekveyazarara,sıkıntıyayolaçmak. pahasına *karşılığındauğruna,...için. pahayaçıkmak *pahalanmak,pahalılaşmak. pahayageçmek *değerlibirşeymişgibiesirgenmek. pahlama *Pahlamakişi. pahlamak *Birparçanınkeskinkenarınıkeserekpahdurumunagetirmek,keskinliğinigidermek. pak *Temiz. paket *İçindebirveyabirçokşeybulunan,kâğıdasarılarakhazırlanmış,eldetaşınacakbüyüklüktenesne. *Yiyecek,ilâçgibişeylerinkâğıdasarılarakveyabirkutuyakonularaksatışahazırdurumagetirilmişbellibir miktar. paketetmek *paketlemek. paketprogram *Bandaveyafilmealınıpgerektiğinderadyovetelevizyondayayımlamakiçinhazırlanmışprogram. pakettaşı *Dörtköşeyontulmuşkaldırımtaşı. pakettur *Birveyabirdenfazlayereyönelikolarakdüzenlenenulaşım,konaklamagibiihtiyaçlarıkapsayantur. paketleme *Paketlemekişi. paketlemek *Birveyabirkaçşeyikağıdasararakveyakutuyakoyarakbağlamak. *Birinibaştansavmak,atlatmak. paketleniş *Paketlenmekişiveyabiçimi. paketlenme *Paketlenmekişi. paketlenmek *Paketlemekişinekonuolmak. paketletme *Paketletmekişi. paketletmek *Paketlemekişiniyaptırmak. paketleyiş *Paketlemekişiveyabiçimi. Pakistanlı *Pakistanhalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. paklama *Paklamakişi. paklamak *Temizlemek. paklanma *Paklanmakişi. paklanmak *Temizlenmek. paklık *Temizlik. pakt *Antlaşma. pal *Bircinsgüvercin. pala *Kavisli,kısa,uçbölümügeniş,kabzasınadoğrudaralanbirtürkılıç. *Kürekgibibazıaraçların,enliveyassıbölümü. *Biryereçaprazlamakonulanyassıkirişveyakereste. pala *Bezparçalarındandokunanbasitkilim,yazgı. *Eski,kullanılmışeşyaveyagiysi. palabıyık *Gür,uzun,yanaklaradoğrukıvrıkbıyık. *Palabıyıklarıolan,palabıyıklı. palabıyıklı *Gür,uzunvekıvrıkbıyıklarıolankimse. palaçalmak(veyasallamak) *uğraşmak,didinmek,çabalamak. palaçekmek *palayıbelindençıkarıpvurmak. palasürtmek *çabalamak,uğraşmak. paladyum *Atomnumarası46,yoğunluğu11,4olan,1500C°deeriyen,teldurumunagetirilebilen,başlıcaözelliği hidrojenisoğurmakolançoksertbirelement.KısaltmasıPd. palalık *Çatıkirişininyanı. palamar *Gemileriiskele,rıhtımveyaşamandırayabağlamayayarayankalınhalat. palamarboyu *Denizmilininondabiri,120kulaç. palamarparası *Gemilerinbiriskeleyeyanaşmakiçinödedikleripara. palamarresmi *Bkz.palamarparası. palamarcı *Görevi,gemilerinyanaşma,kalkmavb.sırasındagemidenverilenpalamarıiskeleye,şamandırayatakmak, çıkarmakolankimse. palamarıkoparmak(veyaçözmek) *kaçmak,sıvışmak. palamut *Uskumrugillerden,ortalama1veya2kggelen,etiesmer,kılçıksızvepulsuzbirbalık(Pelamyssarda). Büyüklüğünegöretürlüadlaralır. palamut *Yurdumuzdayetişenmeşetürlerininuzunca,fındığabenzeyen,sertvepürüzlü,biryüksükiçindebulunan, tanenbakımındanzenginmeyvesi,pelit. palamutmeşesi *Yurdumuzunbatıbölgesindeyetişen5-10myüksekliğinde,kışınyapraklarınıdökenbirmeşetürü (Valonea). palamutlama *Palamutlamakişi. palamutlamak *Deriyisepilemekiçinpalamutmaddesidoldurulmuşçukurayatırmak. palamutlular *Kayıngiller. palan *Genellikleeşeklere,bazendeatlaravurulan,kaşsız,enli,yayvanveyumuşakbirçeşiteyer. palanvurmak *palanıhayvanınsırtınakoyupbağlamak. palandız *Çeşmeninmusluktaşı. palandöken *Taşlıkyokuş. palanga *Birhalatlamakaralardanoluşturulan,ağırcisimlerikaldırmaya,sağasoladöndürmeyeyarayandonanım. palangalı *Palangasıolan. palangasız *Palangasıolmayan. palanka *Ağaçvetopraklayapılmış,hendekleçevrilmişküçükhisar. palas *Lüksotelveyagösterişliyapı. *Kolay,rahat. *Kolaylıkgösteren,hoşagiden(nesne,kimse,yer). palas *Keçikılındandokunmuşkabakilim,yaygı. palaspandıras *Gereğigibiderleniptoparlanmayavakitbulamadan,çarçabuk. palaska *Askerlerinbellerinebağladıklarıveyagöğüslerineçaprazlamataktıkları,üzerindefişek,kasaturavb. koymakiçinyerleribulunan,genellikleköseledenyapılmışkayış. palaspare *Pasaklı,yırtıkgiysi. palavra *Herhangibirkonudagerçeğeaykırı,uydurmasözveyahaber;uzunveboşkonuşma,martaval. *Genelliklepostavapurlarındaüstgüverteninaltındakigüverte. palavrasavurmak(atmakveyasıkmak) *uydurma,asılsızbirsözveyahaberigerçekmişgibiortayaatmak;abartarakkonuşmak,büyükbaşarılardan sözetmek. palavracı *Uydurmasözveyahaberortayaatan,yaptığıişleriabartan,budavranışlarıhuyedinmişolan(kimse), tıraşçı. palavracılık *Palavrasöylemealışkanlığı. palaz *Kaz,ördek,güvercingibibazıkuşyavrularınıncivcivliktensonrakidurumu. palazlama *Palazlamakveyapalazlanmakişi. palazlamak *(kuşyavrusu)İrileşipsemirmek. *(küçükçocuk)Gelişmek. *Varlığıartmak,zenginlemek. palazlanma *Palazlanmakişiveyadurumu. palazlanmak *Gelişmek,iridurumagelmek,büyümek. *Varlığıartmak,zenginleşmek. palazlaşma *Palazlaşmakişi. palazlaşmak *İrileşmek,gelişmek,büyümek. paldım *Yükvebinekhayvanının,semerveyaeyerininilerikaymasınıönlemekiçinarkaayaklarınınkabaetleri üzerindengeçirilenkayış. paldımıaşmak *başaramayacağıbirişegirişmek. paldırküldür *Kababirgürültüçıkararak,gürültüile. *Ansızınvekurallarauyulmaksızın. paleograf *Eskielyazılarıuzmanı. paleografi *Eskielyazılarınıokumabilgisi. paleontoloji *Jeolojikdevirlerdeyeryüzündeyaşamışvarlıklarıinceleyenbilimdalı. paleozoik *Eneskifosillerinoluşturduklarıjeolojikzaman. *Buzamanlailgili. palet *Ressamlarınboyalarıüzerinedizerekfırçaile karıştırdıklarıtahtaveyaporselenlevha. *Sanayideçeşitliamaçlarlakullanılanyayvanvegenişlevha. *Hızlıyüzmekiçinayağageçirilenaraç. *Tankınhertürlüarazideyolalmasınısağlayanikiyanındakitekerlekleriniiçinealanmetalşerit,tırtıl(II). paletli *Paletiolan(taşıt). paletsiz *Paletiolmayan(taşıt). palıt *Bkz.pelit. palikarya *KabadayıRumdelikanlısı. *(yermeliolarak)Yunanlı. palisat *Özümlemeişiniyapanyapraklarınüstyüzündekidokununadıolanpalisatdokusuterimindegeçer. palisatdokusu *Palisat. palmitat *Palmitikasidintuzuveyaesteri. palmitik *DoymuşbiryağasidiCH3-(CH2)14-CO2Hvebuasittentüreyenbirleşikleriçinkullanılır. palmitikasit *Yağlımaddelerinpekçoğundapalmitindurumundabulunan,sudaçözünmeyen,alkolveeterdeçözünen beyaz,tatsızbirkatı. palmitil *PalmitikasittentüreyenC15H31-COformülündekitekdeğerlikök. palmitin *Gliserininpalmitikesteri. palmiye *Palmiyegillerdenolanağaçlarıngeneladı. palmiyegiller *Genelliklesıcakbölgelerdeyetişen,basitbirkongövdevebugövdenintepesindeyelpazebiçimindetelek damarlıyapraklarıolan,hurmaveHindistanceviziağaçlarınıiçinealanbirfamilya. palmiyelik *Palmiyesiçokolanyer. palto *Soğukhavalardaöbürgiyeceklerinüstünegiyilenkalınkumaştangiysi. paltolu *Paltosuolan. paltoluk *Paltoyapmayaelverişlikumaş. paltosuz *Paltosuolmayan. palûze *Birçeşitpelte. palûzegibi *beyaz,dolgunvetitrek(ten). palyaço *Genelliklepanayırtiyatrolarında,sirklerdegüldürücüroloynayanacayipkılıklı,yüzüaşırıvekomik" }, { "text": "makyajlıoyuncu. palyaçogibi *gülünçolacakderecedeacayipkılıklı. palyaçoluk *Palyaçoolmadurumuveyapalyaçonunyaptığıiş. *Tavırvedavranıştagüldürücülük. palyatif *Yeterlietkinliğiolmayan,birsüreiçinolan,geçici,muvakkat. palyoş *Kısaveikiyanıkeskin,düzkılıç. pampa *GüneyAmerika'dakibozkırlaraverilenad. pamuk *Ebegümecigillerden,kozabiçimindekimeyvesiüç,dört,beşdilimliolan,sıcakbölgelerdeyetişentarım bitkisi(Gossypium). *Bubitkinintohumlarınınçevresindeoluşmuşince,yumuşaktellerinadı. *İşlenmişpamuk. *(dokumacılıkta)İşlenmişpamuktanyapılmış. pamukatmak *yayvetokmaklapamuğuditmek. pamukbalı *Beyazbal. pamukbalığı *Ilımandenizlerdeyaşayan,sırtımavi,karnıbeyaz,tehlikelibirköpekbalığı(Carchariusglaucus). pamukbezi *Pamuktandokunanbez. pamukelması *Pamuktellerivetohumladolubirkapsüldenoluşanpamukbitkisininmeyvesi. pamukgibi *çokyumuşak. *iyihuylu,munis. pamukipliği *Pamuktanyapılanmatveparlakdikişvenakışipliği. pamukipliğiylebağlamak *etkisiazsürecekbirçareilegeçiştirmek. pamuktaş *Birtakımkaynaksularınındibindebiriken,kalkerliveyasilislitortu,traverten. pamukyağı *Pamukçekirdeklerindeneldeedilen,zeytinyağınabenzerbitkiyağı. pamukaki *Beyazişişlemektekullanılanbirçeşitparlakpamukipliği. pamukçu *Pamukyetiştirenkimse. *Pamukalıpsatankimse. pamukçuk *Genelliklebebeklerdegörülenvebirmantardanilerigelen,sindirimorganında,ağızdaortayaçıkaniltihaplı hastalık,aft. pamukçuluk *Pamukyetiştirmevesatmaişi. pamuklanma *Pamuklanmakişi. pamuklanmak *Üstüincecikpamukbiçimindeküfbağlamak. *(toziçin)Pamukgibiolmak. pamuklu *Pamukipliğiveyabaşkaipliklerkarıştırılarakdokunmuş(kumaş). *Yüzüyleastarıarasınapamukyayılarakdikilenhırka. panama *OrtaAmerika'dayetişenbirbitkininyapraklarındanörülmüşyumuşakhasırşapka. *Özelolarakdokunmuşbirkumaştürü. Panamalı *PanamaCumhuriyetihalkındanolankimse. panayır *Bellizamanlardavegenellikleküçükyerleşmebirimlerindekurulan,serginiteliğinidetaşıyanbüyükpazar. panayıryeri *Panayırınkurulduğualan. *Çokkalabalıkyer. panayırcı *Panayırdasatışyapankimse. panayırcılık *Panayırcınınişiveyamesleği. pancar *Ispanakgillerden,vitamincezenginbirbitki(Betavulgaris). *Bubitkininşekereldeedilenkalınveetlikökü. pancargibi olmak(veyapancarkesilmek) *kanhücumedipçokkızarmak. pancarcı *Pancaryetiştirenvesatankimse. pancarcılık *Pancaryetiştirmevesatmaişi. pancarlaşma *Pancarlaşmakişiveyadurumu. pancarlaşmak *Pancarrenginialmak. pancur *Bkz.panjur. panda *Etçillerden,AvustralyaileHimalayaormanlarındayaşayan,tüylerisıkvepaskırmızısırenginde,karnı, bacaklarıkara,postubeğenilenbirhayvan(Ailurusfulgens). pandantif *İncebirzincirleboynatakılandeğerlitakı. pandispanya *Yumurtakatılarakyapılanşekerli,kabarık,yumuşakbirtürpasta. pandispanyagazetesi *Uydurulmuşyalanlar,hikâyeler. pandomima *TanzimatveMeşrutiyetdönemlerindekitiyatrolarınçoğundaizlenenoyunlararasınasıkıştırılansözsüz oyun. *Pantomim. pandomimakopmak *izleyenleriçineğlendiricibirkavgaçıkmak. pandufla *Bkz.pantufla. pandül *Sarkaç,rakkas. panel *Dinleyicilerönünde,seçilmişbirkonuşmacıgrubununbirkonuyutartışmakamacıyladüzenlediğitoplantı, toplugörüşme,açıkoturum. *Yerleştirileceğiyüzeyinbirbölümüneuyan,çoğunlukladikdörtgenbiçimindedüzgünparça. panelköprü *Aşılacakbirengelinbiryanındaoluşturularaköbüryanaulaşımısağlayan, taşıyıcıküçükelemanlardan oluşanköprü. paniğekapılmak *çokkorkmak. paniğevermek *büyükbirdehşetedüşürmek,çokkorkutmak. panik *Topluluğukaplayananîdehşetduygusu,büyükkorku,ürkü. panikolmak *büyükkorkuyaratanbirolaybirdenbireortayaçıkmak. panikyaratmak *korku,dehşetuyandırmak. panikleme *Paniklemekişiveyadurumu. paniklemek *Paniğekapılmak. Panislâmcı *Panislâmizmyanlısı. Panislâmcılık *Panislâmizmakımınıbenimseme. Panislâmizm *BütünMüslümanlarıaynıyönetimaltındatoplamaamacınıgüdenpolitikakım. panjur *Gereğinegöregüneşiverüzgârıönlemeye,ışığıazaltmayayarayan,açılırkapanırdarveyataytahtarlardan, plâstiktenveyametalgereçlerdenyapılmış,pencereninikiyanınatakılankapatmakanadı. pankart *Toplantıvegösterilerdetaşınan,üzerindebenimsenenamacınbirkaçsözlegösterildiğikartonveyabezden levha. pankartlı *Pankartlıolanveyapankartbulunduran. pankras *Güreşleboksuveyayumrukdövüşünübirleştirensporkarşılaşması. pankreas *Mideninarkasındabulunan,boşaltıcıkanallarıylaonikiparmakbağırsağınabağlı,içvedışsalgılarıolaniri birbez. pano *Üzerinebildiri,açıklamaveyatanıtmakâğıtlarıtutturmakiçinhazırlanmışlevha. *Elektrikleçalışanaraçlarınkontrolvekomutadüğmeleri,ekran,sinyallâmbasıgibiparçalarınınbirarada toplandığıbölüm. *Ağaçduvarkaplamalarınaveyatavanlarasüsişinkonulanresim. *Hafifmalzemedenyapılanveikiyüzükontrplaklakaplananlevha. *Öncedenbelirlenmişsınırlariçerisindeçalışancevheralanı. panorama *Yüksekbiryerdenbakılıncagözönüneserilengenişgörünüş. *Genelgörünüm. panoramik *Genişgörüşalanınıkaplayan. pansiyon *Bütünüveyabirbölümüsürekliveyabellibirzamaniçinkirayaverilen,isteğegöreyemekdeverenev. *Ücretliöğrenciyurdu. pansiyoncu *Pansiyonsahibi. *Pansiyonişletenkimse. pansiyonculuk *Pansiyonsahibiolmadurumu. *Pansiyonişletmeişi. pansiyoner *Birpansiyondaoturankimse. Panslavizm *Slavasıllıbütünhalklarıaynıyönetimaltındatoplamaamacıgüdenpolitikakımvehareket. pansuman *Yaratemizliğivebakımı. pansumanyapmak *yaranıntemizlikvebakımınıyapmak. pansumancı *Pansumanyapmayımeslekedinmişkimse. pansumancılık *Pansumanyapmaişi. panteist *Panteizmyanlısı. panteizm *Tanrıileevrenibirleştiripözleştirenfelsefeöğretisiveyasistemi. panteon *YunanlıveRomalılarınenbüyüktapınaklarınaverdikleriad. *Birhalkın,birulusunbütüntanrıları. *Büyükyararlıkgöstermişkimseleringömüldüğüulusalanıt. panter *Pars. pantograf *Birbiçimibüyülterekveyaküçülterekkopyaetmekiçinkullanılankollu,eklemlibirtürcetvel. pantol *Pantolon. pantolon *Beldenbaşlayanvegenelliklepaçalarıayakbileklerinekadarinengiyecek. pantoloncu *Pantolondikenterzi. pantolonculuk *Pantolondikmeveyasatmaişi. pantomim *Düşünceveduygularımüzikveyatürlüeşyalareşliğindebazendansla,bazendegövdeveyüz hareketleriyleyansıtmayıamaçlayanoyun,sözsüzoyun. pantufla *Abaterlik. pantuflacı *Pantuflayapanveyasatankimse. *Dolandırıcı,yankesici. pantuflacılık *Pantuflayapmaveyasatmaişi. Panturanizm *Bkz.Turancılık. Pantürkizm *Bkz.Türkçülük. panzehir *Zehrinetkisiniortadankaldırabilmeözelliğiolanmadde,antidot. panzehirotu *Küçük,beyazçiçekli,köküzehirli,çokyıllıkveotsubitki(Cynanchumacutum). panzehirtaşı *Antilopgibihayvanlarınmidesindeoluşan,zehiriönleyicietkisiolankütle. *Bkz.opal. panzer *İkinciDünyaSavaşındaAlmanordusununkullandığı,günümüzdepolisinkanunsuzsokakgösterilerigibi hareketleribastırmakiçinyararlandığı,yüksektekerlekli,zırhlı,hafifsilâhlarladonatılmışaraç. papa *Katolikkilisesinin,birmeclistarafındanseçilen,Vatikan'daoturanveİsaPeygamber'invekilisayılan başkanı. papağan *Papağangillerdenolankuşlaraverilenad. *Duyduklarınıdüşünmedenolduğugibitekrarlayankimse. papağananahtarı *Sacdanyapılmışküçükçaplıboruvebağlantıparçalarınınsökülüptakılmasındakullanılananahtar. papağangibiezberlemek *anlamınıbilmedenezberlemek. papağangibitekrarlamak *peşpeşe,artardasöylemek. papağanyemi *Bkz.aspur. papağangiller *Ayaklarıtırmanmayauygun,canlı,zıtrenkli,basitkonuşmayaalıştırılabilen,papağan,muhabbetkuşugibi sıcakülkekuşlarınıiçinealanfamilya. papağanlar *Tekfamilyasıpapağangillerolan,papağanolarakbilinenbütünkuşlarıkapsayantakım. papağanlık *Duyduklarınıdüşünmeden,anlamınıbilmedentekrarlamadurumu. papak *Uzuntüylükalpak. papalık *Papanınmakamıveyagörevi. *Başındapapanınbulunduğusiyasîvedinîkurum. papalina *Sardalyeyavrusu. papara *Ekmek,peynirveetsuyuveyasütileyapılanbirtüryemek. *Azar. papara *Ortaoyunundazurnayaverilenad. papara(veyazılgıt)yemek *çokazarlanmak. papatya *Birleşikgillerden,20-50cmyükseklikte,bahardaçiçekaçan,taçyapraklarıbeyaz,ortasısarıkömeçli,bir yıllıkotsubirbitki(Matricariachamomilla). papatyafalı *Niyettutup\"olacak,olmayacak\"diyepapatyanınyapraklarınıbirerbirerkopararakbakılanfal. papatyalı *Papatyasıolan. papatyasız *Papatyasıolmayan. papaya *Birtürmeyve. papaz *Hristiyandinadamı. *Üzerindepapazresmiolaniskambilkâğıdı. papazbalığı *Küçükbirçeşitkayabalığı(Chromischromis). papazbalığıgiller *Ilımandenizlerdeyaşayankemiklibalıklarfamilyası. papazhergünpilâvyemez *insanınönüneherzamanaynınitelikteelverişlibirimkânçıkmaz. papazkarası *Kırmızışarapyapımındakullanılanbirtürüzümcinsi. *Buüzümdenyapılankırmızışarap. papazuçurmak *içkilieğlencedüzenlemek. papazyahnisi *Soğanlı,sarımsaklı,şaraplıveyasirkelibiretyemeği. papazadönmek *saçlarıvesakalıuzamak,darmadağınolmak. papazakızıporuç(veyaperhiz)bozmak *başkasınakızıpkendisinezararverecekişgörmek. papazi *Birtürince,ipeklikumaş. papazkaçtı *Birtüriskambiloyunu. papazlık *Papazolmadurumuveyapapazıngörevi. papazlıketmek *dersvermek,iknaedicisözlerlekandırmak. papel *Birliralıkkâğıtpara." }, { "text": "*Para,özelliklekâğıtpara. papelci *Sokaklardaiskambilkâğıtlarıylahalkıdolandıranbirtürdolandırıcı,zarfçı. papelcilik *Papelcininyaptığıiş. papikçi *Sokaksatıcısı. papirüs *Papirüsgillerden,Nilkıyılarındayetişenbirbitki(Cyperuspapirus). *EskiMısırlılarınpapirüssaplarındanyaptıklarıkâğıt. *Bukâğıdayazılmışelyazması. papirüsgiller *Birçeneklilerden,örneğipapirüsolanotsubitkilerfamilyası. paprika *Acısıazbirçeşitkırmızıbiber. papura *İkiçiftöküzleçekilenağırsaban. papyekuşe *Bkz.kuşekâğıdı. papyon *Kelebekbiçiminde,birçengelleveyalâstikbağlayakayatutturulankravat,papyonkravat. parpar *Birparıltıyıveyatitremeyianlatır. parparyanmak *yüksekateşiolmak. para *Devletçebastırılan,üzerindesaymacadeğeriyazılıkâğıtveyametaldenödemearacı,nakit. *Kuruşunkırktabiri. paraalımsatımı *Paradeğişimi. parababası *Parasıçok,varlıklıkimse. parabasma *Piyasayayeniparaçıkarma. *Çokparakazanma,işleriiyigitme. parabasmak *darphanedeveyabasımevindemetaliveyakâğıdıparadurumunagetirmek. *kumardaortayaparakoymak. parabozmak *büyükparayıufakparalarladeğiştirmek. paracanlısı *Parayadüşkün,paragözlü. paracezası *İşlenenbirsuçunparakarşılığınındevleteödenmesiniöngörenceza. paracüzdanı *Parakoymayayarayancüzdan. paraçantası *Parataşımayayarayanözelçanta. paraçekmek *biryereyatırılmışparadanbirbölümünügerialmak. *parasızdırmak,birindenbirtakımgerekçelerleparaalmak. paraçıkarmak *parabasmak. *başkayerdebulunankimseyepostaveyabankaileparagöndermek. paraçıkışmamak *parayetişmemek. paradarlığı *Paraşişkinliğinekarşıönlemolarakparanınpiyasadaazalmasıylasatınalmagücününartması,deflâsyon. paradeğişimi *Paradeğiştirmeişlemi. paradökmek *birişiçinçokparaharcamak. paradönmek *rüşvetleişyapılmak. paraetmek *değeriolmak. paraetmemek *değeripahasınasatılamamak. *etkisiolmamak,işeyaramamak. paragetirmek *kazançsağlamak. parailedeğil *çokucuz. paraile değil,sıraile *herişinparaylayapılmayacağınıanlatır. parakesmek *parabasmak. *çokparakazanmak. parakırmak *çokkazanmak. parakısıtlaması *Piyasadalikitparadolaşımınısınırlandırma. parakısıtlayıcı *Parakısıtlamaişlemini yapankimse. paraolmak *kazançsağlamak. paraparayıçeker *eldeparabulunursaonunlayeniparalarkazanılır. parapeşin,kırmızımeşin *herişinkarşılığıanındaödenmeli,anlamındabirsöz. parapul *Paraveyaparaedenşey. parasaymak *ödemek. parasızdırmak(veyakoparmak) *zorlayarakveyakandırarakbirindenparaalmak. paraşişkinliği *Dolanımdakiparamiktarıyla,mallarınvesatınalınabilirhizmetlerintoplamıarasındakiaçığın büyümesindenortayaçıkanvefiyatlarıntoplamyükselişi,paranındeğerinindüşmesibiçimindekendinigösteren ekonomikparasalsüreç,enflâsyon. paratutmak *parabiriktirmek. parayapmak *parakazanıpbiriktirmek. parayatırmak *gerektiğindealmaküzerebiryereparavermek. parayedirmek *gereksizolarakbaşkasınaçokparaharcamak. *rüşvetvermek. parayemek *gereksizolarakçokparaharcamak. *görevlibulunduğuyerinimkânlarındanyararlanarakparaçalmak,rüşvetalmak. parabellum *EskidenAlmanordusundakullanılantabanca. parabol *Birdüzleminodakdenensabitbirnoktadanvedoğrultmandenensabitbirdoğrudaneşituzaklıktaki noktalarınıngeometrikyeri. parabolik *Parabolbiçimindeolan,parabolleilgili. paraboloit *Odağıolmayan,yalnızbirsimetrieksenibulunanikinciderecedenyüzey. paraca *Paraileilgiliolarak,parabakımından. paraçol *Gemiçatmasındaeğriparça. *Cumbavb.altınadestekolarakkonulaneğriağaç. *Tekatkoşturularakçekilen,üzerikapalı,yanlarıaçıkbirtüraraba,paraşol. paradançıkmak *paraharcamakzorundakalmak. paradi *Birtiyatrodaenüstbalkon. paradigma *Dizi. paradoks *Kökleşmişinanışlaraaykırıolarakilerisürülendüşünce. paradoksal *Aykırıdüşünceniteliğindeolan. paraf *Yalnızbaşharflerleyazılankısaimza. parafazi *Bkz.sözkarışıklığı. parafe *Parafkonulmuş,paraflaimzalanmış. parafeetmek *adınınvesoyadınınyalnızbaşharfleriyleimzalamak. parafeleme *Parafelemekişiveyadurumu. parafelemek *Parafeetmek. parafin *Katran,petrol,neftgibimaddelerdençıkarılan,katı,beyaz,yarısaydam,buharıparlakbiralevleyanan, kimyasaletkenlerekarşıilgisiz,katıhidrokarbon,alkan. parafinli *Birleşimindeparafinbulunan. *Parafinebatırılmış. parafinsiz *Birleşimindeparafinolmayan. paraflama *Paraflamakişiveyadurumu. paraflamak *Adınınvesoyadınınbaşharflerinikullanarakimzalamak. paragöz *Parayıçokseven,parayaçokdüşkün. paragraf *Herhangibiryazınınbirsatırbaşındanötekisatırbaşınakadarolanbölümü. *Kanunmaddelerininkendiiçlerindesatırbaşlarıylaayrıldıklarıufakbölümlerdenherbiri. *Çengelişaretinin(§) birbaşkaadı. Paraguaylı *Paraguayhalkındanolankimse. paraka *İğneliuzunbalıkoltası. parakete *Gemininsaattekihızınıanlamakiçinkullanılanaraç. *Üzerindeyüzlerceiğneliköstekbulunanuzunbalıkoltası. paraketeci *Paraketeilebalıkavlayan(kimse). paralâks *Biriyerküreninmerkezinden,öbürüyeryüzündebulunanbirkimseningözündençıkanikidoğrunun,bir gökcismininmerkezindebirleşerekoluşturduklarıdüşünülenaçı. paralama *Paralamakişi. paralamak *(genellikleyırtıcıhayvanlariçin)Parçalamak. *Yıpratıpeskitmek. paralanma *Paralanmak(I,II) işi. paralanmak *Parasızikenparaeldeetmek. paralanmak *Parçaparçaolmak. *Sıkıntıveüzüntüiçinde,olmayacakbirişleuğraşmak,didinmek. *Birişteçokçabaveözengöstermek. paralatma *Paralatmakişi. paralatmak *Paralamak(II) işiniyaptırmakveyaparalamasınasebepolmak. paralayıcı *Paralamakişiniyapan(kimse). paralel *Yanyanavebirbirinikesmeden,birbirinekavuşmadanuzanıpgiden(şeyler),koşut,muvazi. *Yerküresiüzerindeçizildiğivarsayılan,ekvatoraparalelçemberlerdenherbiri. *Birdönelyüzeyin,eksenedikbirdüzlemlekesiti. paralelakım *Birparalelbağlantıdangeçenakım. paralelkaidesi *Aynınoktayauygulananikivektörünbileşkesinibulmakiçinherbirininbitimucundanöbürüneparalel birerçizgiçizilerekbirparalelkenaroluşturduktansonravektörlerin uygulamanoktasından(bileşkelitemsiletmek için)birköşegençekmeyolu. paralelyüz *Heryüzübirparalelkenarolanbiçme. paralelizm *Koşutçuluk. paralelkenar *Karşılıklıkenarlarıparalelolandörtgen. paralelleştirme *Paralelleştirmekişiveyadurumu. paralelleştirmek *Koşutlaştırmak. paralellik *Paralelolmadurumu,koşutluk. *Benzerlik. paralı *Parasıçokolan,zengin(kimse). *Parakarşılığındasağlanan,bedavaolmayan. *Üzerindeyuvarlakveiricebenekleriolan. paralıca *Birazparasıolan(kimse). paralık *Herhangibirparadeğerindeolan. *Genellikledeğersizlikbelirtir. paralizi *Felç. paralojik *Mantıksalsistembozukluğu. paralojizm *Akılsüzgecindengeçirirkenbilmeyerekdüşülenyanılgı;mantığauymazlık. parametre *Cebirdebirdenkleminkatsayılarınagirendeğişkennicelik. *Geometride,birkonininodağındançıkandikeyinkoniklekesiştiğinoktayakadarolanparçanınuzunluğu. parametreleme *Parametrelemekişi. parametrelemek *Parametrelibireğriveyayüzeybelirlemek. parametreli *Birveyabirçokparametreileilgili. parametrik *Parametreli. paramparça *Pekçokparçalaraayrılmış,parçaparçaolmuş. paramparçaolmak *pekçokparçalaraayrılmak,kırılmak. paranınüstü *satınalınanşeyintutarındanartanpara. paranınyüzüsıcaktır *paranınçekiciliğinivegeriçevrilemeyeceğinianlatır. parankima *Özekdoku. paranoya *Abartılıgurur,kuşku,güvensizlik,bencilliklebelliolanbirruhhastalığı. paranoyak *Paranoyaileilgili. *Paranoyayatutulmuşkimse. parantez *Cümleiçindegeçenbirsözümetindışıtutmakiçinosözünbaşınavesonunagetirilenyaybiçimindeki işaret,yayayraç. *Konunundışındakalansözveyazı. parantezaçmak *sözveyayazınıniçine,sözüedilenkonuileilgilibirbölümkoymak. parantezkapatmak *sözü,konuşmayıbitirmek. parapet *Küpeşte,korkuluk. *Yapılardapencereönlerinde,beton,mozaik,mermer,tahtagibi şeylerdenyapılmışdarçıkıntı. parasal *Paraileilgili,parabakımından,nakdî. parasempatik *Parasempatiksinirsistemiileilgiliolan. parasempatiksinirsistemi *Yaşatkansinirsisteminioluşturanikisistemdenbiri;kalbinatışlarınıyavaşlatır,sindirimsistemini,salgıları düzenler. parasınıçıkarmak *anaparayıkurtarmak,masrafınıçıkarmak. parasınısokağaatmak *değeriolmayanbirmalaparavermek. parasınıyemek *hiççalışmadanbedavadangeçinmek,birininsırtındangeçinmek. parasıylarezilolmak *paravererekyaptırdığıbirşeyiyiçıkmamak,parasınınkarşılığınıalamamak. parasız *Parasıolmayan. *Yoksul. *Paraverilmedeneldeedilen,bedava. *Paraverilmeksizin,parasızolarak,bedavadan,bedava." }, { "text": "parasızpulsuz *Yoksul,züğürt. *Hiçparaharcamadan. parasızyatılı *Öğrenimgiderleri,yatacakyerveyemeğidevletçekarşılanan(öğrenci). parasızlık *Parasızolmadurumu. paraşol *Bkz.paraçol. paraşüt *Yüksekbiryerdendüşenveyainenbircismin,birinsanın,düşüşünüağırlaştırarakyereinmesinisağlayan genellikleipektenaraç. paraşütbirlikleri *Paraşütleinişyapmakiçinyetiştirilmişaskerbirlikleri. paraşütileatlama *paraşütkulesindenatlama. *taktikamaçlarlabellibirbölgeyehavadaninmeveyabirtehlikedenkurtulmakiçinuçaktanparaşütle atlama. paraşütkulesi *Paraşütleatlamaeğitimininyapıldığıkule. paraşütçü *Biruçaktanparaşütleatlamakveyereinerinmezsavaşabilmekamacıylaeğitilmişasker. *Birhavataşıtındanparaşütleatlayarakyereinenkimse. paraşütçülük *Paraşütkullanmaveyaparaşütleatlamaişi. paraşütlü *Paraşütüolan. paratoner *Yıldırımsavar, şimşeksavar. paratüberküloz *Gevişgetirenlerdeasidedirençlibirbakterininsebepolduğuhastalık. paravan *Menteşelerlebirbirinebağlıbirkaçparçadanoluşanveyapılardabazıbölümleriayırmaktakullanılan, katlanır,taşınırçerçeveliperde. *Adından,yetkisinden,gücündenkendisinebellietmedenyararlanılan(kimseveyakuruluş). paravanmenteşesi *Düzyaprakmenteşelerininbenzeri,üçyapraklıveikimillimenteşe. paravanyapmak *başkasınınadından,yetkisinden,gücünden,kendinibellietmeyerek,yararlanmak. paravana *Paravan. parayaçevirmek *herhangibirşeyiparailedeğiştirmek. parayadüşkün *parayıçoksevenkimse. parayakıymak *gerekenyerdeparaharcamaktankaçınmamak. parayaparadememek *çokparakazanırolmak. *eldeedilenparayıazbulmak. *bolparaharcamak. parayapuldememek *parakazancıpekçokolmak. *herhangibirparayıazbulmak,küçümsemek. parayıarayadeğil, parayavermeli *parayıgerekliyereharcamalı. parayıdenizeatmak *boşunaharcamak,israfetmek. parayıverendüdüğüçalar *paraharcayıncainsanistediğinieldeedebilir. parazit *Asalak. *Radyoyayınınakarışanyabancısesveyacızırtı. *Başkalarınınsırtındangeçinenkimse,asalak. parazitlenme *Parazitlenmekişiveyadurumu. parazitlenmek *Radyo,telsizgibicihazlarınyayınlarınayabancıseskarışmak. parazitli *Parazitiolan. parazitlik *Asalaklık. parazitoloji *Asalakbilimi. parazitsiz *Parazitiolmayan. parça *Birbütündenayrılan,ayrısayılanveyaartakalanşey. *Birbütündenkopmak,kırılmak,yırtılmakvb.yoluylaayrılmışbölüm. *Birkaçıbirarayagelincebirbütünüoluşturanşeylerinherbiri. *Sayısıfatıyla\"tane\"anlamınagelir. *Biredebiyatveyamüzikeserininbirbölümü. *(isimtamlamalarında)Belirtilendurumundabazenküçümsemevedeğersizsaymaanlatır. *Azbirmiktar. *ayparçası,elmasparçasıgibideyimlerde\"benzeri\",\"birörneği\"gibianlamlardakullanılır. *Azmiktarda. parçaalmak *biyopsiyigerektirenincelemelerdecanlınınbellibiryerindendokuparçasıçıkarmak. parçabaşına *herparçaiçin. parçabohçası *Biçkidenartançeşitçeşitkumaşparçalarınıniçinekonulduğubohça. parçabölük *Kısımkısım,azarazar,oradanburadan. parçaparça *Parçalanmışbirdurumda,limelime. *Azarazar,bölümbölüm. parçaparçaetmek *parçalaraayırmak. parçapürçük *Az,önemsiz. parçacı *Kumaştoplarındanartmışparçalarısatankimse. *Makineyedekparçalarısatankimse. parçacık *Elektron,proton,nötrongibiatomuoluşturanparçalarınherbiri,partikül. parçacılık *Parçacınınişi. parçalama *Parçalamakişi,parçalaraayırma. parçalamak *Parçalaraayırmak,bütünlüğünübozmak,parçaparçaetmek. *Birliğibozmakamacıylabölmek. parçalanış *Parçalanmakişiveyabiçimi. parçalanma *Parçalanmakişi. parçalanmak *Parçalanmakişinekonuolmak,parçalaraayrılmak. *Başkasınımutluetmekiçineldengelenherşeyiyapmak,didinmek. parçalatma *Parçalatmakişi. parçalatmak *Parçalamakişiniyaptırmak. parçalayıcı *Parçalaraayıran. parçalayış *Parçalamakişiveyabiçimi. parçalı *Birdençokparçadanoluşmuş. parçalıbohça *Renkrenkveçeşitçeşitkumaşparçalarıbirbirineeklenerekyapılanbohça. parçalıbohçagibi *birbirinitutmazparçalardanoluşan. pardon *\"Özürdilerim\",\"affedersiniz\"anlamındakullanılanbirsöz. pardösü *Serinhavalardaöbürgiysilerinüzerinegiyileninceüstlük. pare *Parça,kısım. *Tane,adet. parepare *Parçaparça. parfüm *Güzelkoku. parfümcü *Parfümeriürünleriüretenveyasatankimse. parfümcülük *Parfümcününmesleği. parfümeri *Çeşitlikozmetiklerinvekokularınyapımıvesatımı. *Kozmetiklerinvekokularıntümü. *Bunlarınsatıldığıdükkân. parılparıl *Parıldayarak,ışıksaçarak. parıldama *Parıldamakişi. parıldamak *Işıksaçmak. *Gelişmek, yükselmek. parıldatma *Parıldatmakişi. parıldatmak *Parıldamasınısağlamak. parıldayıcı *Parıldamaözelliğiveyaniteliğibulunanmadde. parıldayış *Parıldamakişiveyabiçimi. parıltı *Parıldama,gözeçarpanparlaklık. parıltılı *Parlaklığıolan,parıldayan, ışıltılı,yalabık. parıltısız *Parlaklığıolmayan. parite *İkiülkeparasınınkarşılıklıdeğeri. park *Biryerleşmemerkezindehalkıngeziphavaalmasıiçindüzenlenmişağaçlıkveçiçeklibüyükbahçe,millet bahçesi. *Otopark. *Trafikzorunluklarıdışındadurmabiçimi. *Cephane,makineveyaotomobillerinbulunduğuyer. parketmek(veyayapmak) *taşıtlarıtrafikkurallarıbakımındanuygunbiryerdebellisürebırakmak,parkyapmak. parksaati *Paralıparkyerlerindeparkedenaracınkaldığısüreyibelirleyensaat,parkmetre. parkyeri *Taşıtlarıntrafikbakımındanuygunolanvebellibirsürebırakıldıklarıaçıkveyakapalıyer. parka *Genellikleaskerinaçıkhavaeğitimivemanevrasırasındakaputyerinegiydiğisoğuğakarşıkoruyucu, başlıklıbirçeşitüstlük. parkçı *Otoparkıişletenkimse. parkçılık *Parktagörevyapankimse. parke *Küçük,ince,uzunca,ölçülerieşittahtaparçalarınınbelirlibirdüzenegöreyerleştirilmesiyleyapılan döşeme. *Düzgünbirbiçimdeyontulmuş,köşelitaşlarlayapılmışkaldırım. parketaşı *Yolyapımındakullanılan,düzgünveköşelitaş. parkeci *Parkeyapan,satanveyadöşeyenkimse. parkecilik *Parkeciolmadurumu. *Parkecininişiveyamesleği. parkeleme *Parkelemekişi. parkelemek *Parkeiledöşemek. parkeletme *Parkeletmekişi. parkeletmek *Parkeiledöşetmek. parkmetre *Parksaati. parkur *Binicilik,bisiklet,atletizmgibiyarışmalarınyapıldığıözelyol. parlak *Parlayan,ışıldayan. *Temizveışıklı. *Gözeçarpacakkadarbaşarılı. *Yüzügüzel(oğlan). parlaklaşma *Parlaklaşmakişi. parlaklaşmak *Parlakdurumagelmek. parlaklık *Parlakolmadurumu,revnak. *İlgivedikkatçekiciolmadurumu. *Birışıkkaynağının(yıldızın)verdiğiışığın,alıcı(göz)üzerindeyaptığıetki. parlama *Parlamakişi. parlamak *Güçlübirışıkçıkarmak,ışıksaçmak. *Birışıkkaynağındangelenışınlarıyansıtmak. *Tutuşupalevçıkarmak. *Ün,sankazanmak;herkesçetanınmak,mevkiiyükselmek. *Birdenbireöfkelenmek. *Işıldamak. parlâmentarizm *Yürütmeorganının,seçimlekurulmuşyasamaorganlarınakarşısorumluolduğupolitikdüzen. parlâmenter *Parlamentoüyesi. *Parlâmentoyadayanan,parlamentoileilgili. parlâmento *Başlıcagöreviyasama,devletbütçesiniçıkarma,hükûmetidenetlemeolanveüyelerihalkoyuilebelirlibir süreiçinseçilenmeclisveyameclisler. parlatıcı *Parlatmaözelliğiolan(nesne),cilâ. parlatma *Parlatmakişi. parlatmak *Biryüzeyidüzgünveparlakdurumagetirmek,parlamasınısağlamak. *(içkiiçin)İçmek. parlayış *Parlamakişiveyabiçimi. parmağıağzındakalmak *şaşakalmak,şaşmak,hayretetmek. parmağıolmak *birişiolumsuzyöndeetkilemek,birişekarışmışolmak. parmağıvar *(birişle)ilgisivar,(işe)karışmış. parmağınadolamak *birkonuyu,birkimseyielealıpsürekliuğraşmak,dilinedolamak. parmağındaoynatmak *heristediğiniyaptırmak,kuklagibikullanmak. parmağınıaramak(birinin)parmağıolmak *ilgisini,bağlantısınıaramak,kurulandüzeniaraştırmak. parmağınıbilekıpırdatmamak(veyaoynatmamak) *birişiçinhiçbirdavranıştabulunmamak. parmağınıyaranınüzerinebasmak *asılderdiveyabirderdinasılsebebinigöstermek. parmağınınucuyla(veyaucunda)çevirmek *birişikolaycaveustalıklayapabilmek. parmak *İnsandavebazıhayvanlardaellerinveayaklarınsonbölümünüoluşturan,boğumlu,oynak,uzunca organlarınherbiri. *Birtekerleğinmerkezindençemberinekadaruzanançubuklarınherbiri. *İngilizuzunlukölçüsüolanayak'ın(fut)onikidebiri,inç,pus.25,4mmyeeşittir. *Ziravearşın'ınyirmidörttebiri; 3cmkadargelir. *Elparmağınınenikadarolan. *Koyusıvılaradaldırıpçıkarılıncaparmağabulaşan(miktar). *Birişekarışmışolmailgisi. parmakatmak *sorunyaratmak. parmakbasmak *imzayerineparmağınımürekkebebatırarakbiryerebastırmak. *birkonuüzerinedikkati,ilgiyiçekmek. parmakbozmak *(çocuklararasında)arkadaşlığısonaerdirmek,küsmek. parmakhesabı *Parmaklarıkullanarakyapılanhesap. *Heceölçüsü. parmak" }, { "text": "ısırmak *büyükşaşkınlıkduymak. parmak ısırtmak *herhangibirdavranışıylaşaşkınlıkiçindebırakmak, şaşırtmak. parmakizi *Genelliklekimlikbelirlemedeyararlanılan,parmakuçlarınıniçitarafındakiderininherkişidedeğişikolan izi. parmakkadar *yaşçaçokküçük. parmakkaldı *azkaldı,azkalsın,neredeyse. parmakkaldırmak *birtopluluktasözistemekiçinişaretparmağınıaçıkbırakarakkapalıeliyukarıkaldırmak. parmakparmak *Parmakbiçiminde. *Parmaklayarak,parmakparmakyemekparmaklayarakyemek. parmaktatlısı *Parmakbiçimindeyapılanbirtürhamurtatlısı. parmaküzümü *Uzuntanelibirüzümtürü. parmakyalamak *kendine,hakkıolmaksızınbirçıkarsağlamak. parmaklagösterilmek *birşeyazbulunmak. *seçkin,ünlüolmak. parmaklasayılmak *çokazolmak. parmaklama *Parmaklamakişi. parmaklamak *Parmaklayemek;parmakladokunmak. *Dürtmek. parmaklarını(birlikte)yemek *yediğiyemeğiçokbeğenmek. parmaklık *Dikvebirazaralıklıolarakyanyanadizilmiştahta,demirvb.çubuklarlayapılmışbölmeveyakorkuluk. *Kesikveyayarabulunanparmağıkorumakiçinüzerinegeçirilen,çoğunluklaplâstikkılıf. parmaklıklı *Parmaklığıolan. parmaklıksız *Parmaklığıolmayan. parmaksı *Elinparmaklarınıandırırbiçimdeolan. parmıcan *Birçeşitİtalyanpeyniri. parodi *Ciddîsayılanbireserinbirbölümüveyabütününüalayaalarak,biçiminibozmadanonabambaşkabiröz vererekbiçimleözarasındakibuayrılıktangülünçetkiçıkarantür. parola *Askerlerinveyagizliderneklerintoplantılarınakatılankimselerinbirbirlerinitanımalarınısağlayanvekendi aralarındaöncedenkararlaştırdıklarıkelimeveyasöz. *Varılmakistenenamacıözetleyensöz. *Gizlilikortamındainsanlarınbirbirinitanımalarınıveanlaşmalarınısağlayanişaret. parpa *Kalkanbalığınınyavrusu. pars *Kedigillerden,genellikleAsyaveAfrika'nınsıcakbölgelerindeyaşayan,postubenekli,bazendedüzsiyah, çevik,yırtıcı,etçilmemelihayvan,leopar(Felispardus). parsa *Birizleyicitopluluğuönündeyapılangösteridensonratoplananpara. parsatoplamak *gösteridensonrabirkutu,tepsivb.gezdirerekizleyicilerdenparaistemek. parsayıbaşkasıtoplamak *biremeğinkarşılığınıoemeğiçekendeğil,başkabirialmak. parsel *İmaryasalarınagöreayrılıpsınırlanmışaraziparçası. parselâsyon *Parselleme. parselleme *Parsellemekişi. parsellemek *Parsellereayırmak. *Çeşitlikişilerbelirlibirtoprağıaralarındapaylaşmak. *Çeşitlikuruluşveyaişyerlerindemevkivemakamlarasahipçıkmak,paylaşmak. parsellenme *Parsellenmekişi. parsellenmek *Parsellenmekişiyapılmak. parselletme *Parselletmekişi. parselletmek *Parsellereayırtmak. *Paylaştırmak. parselli *Parsellereayrılmış. parşömen *Yazıyazmak,resimyapmakiçinözelolarakhazırlananderi,tirşe. parşömenkâğıdı *Parşömenebenzetilerekyapılan,mat,dayanıklıvehafifçesaydamkâğıt. partal *Çokkullanılmaktanyıpranmış,eskimiş. *Abartılmışsöz,yalan. partenojenez *Döllenmesizüreme,döllenmesizçoğalma. parter *Tiyatro,sinemagibiyerlerde,sahneninbulunduğuilkkataveburadabulunankoltuklaraverilenad. parti *Ortakdüşüncevegörüştekikişilerinoluşturduklarısiyasîtopluluk,fırka. parti *Birbütününparçası,kısım. *Bazıoyunlardabirkez. *Birkişi,birkuruluşveyabirtopluluğun,çoğubellibirşeyikutlamaamacıyladüzenlediklerieğlence. *Çokucuzaeldeedilenşey,kelepir. *Vurgun,kazanç. *Armoniyioluşturanezgilerdenherbiri. partiçevirmek *kâğıtoyunları,tavlavb.içinbirpartioynamak. partivermek *birşeyikutlamakveyaeğlenmekiçinbirçokkimseyibirarayatoplamak. partici *Partiüyesi. *Birpartiyeçokbağlıolan,opartininöğretisinisavunmayı,onunçıkarlarınıkorumayıamaçedinen. *Siyasîgücünüyalnızkendiyandaşlarınaçıkarsağlamakiçinkullanan(kimse). particilik *Birpartidenyanaolma,fırkacılık,partizanlık. partikül *Parçacık. partileşme *Partileşmekişiveyadurumu. partileşmek *Partidurumunagelmek. partili *Birpartidenolankimse. partisip *Fiilinsıfatgibikullanılabilenşekli,sıfat-fiil,ortaç. partisyon *Birorkestraeserindebölümlerinbütününüiçinealannotadefteri. partiyikaybetmek *eldeetmeyeçalıştığıbirkazancıkarşısındakinekaptırmak. *başkasıylaçekiştiğibirkonudayenilmek. partiyivurmak *büyükbirkazançsağlamak. partizan *Partici. *Düşmanlarınakarşımücadeleverirkensilâhlıhareketekatılankimse. partizanca *Partizanayakışır(birbiçimde). partizanlık *Partizanolmadurumuveyapartizancadavranma. *Particilik. partner *Eş. *İşarkadaşı,ortak. *Cinselliktetaraflarınherbiri. partöner *Tiyatro,sinemavb.sanatkollarındaözelliklebaşroloynayansanatçınınrolarkadaşı. *Kâğıtoyunlarındaortak. *Birliktedansedenkimse. parttaym *Yarıgün. parya *Hindistan'dakastdışıolanlaraverilenad. *Herkestarafındanhorgörülenveaşağılanankimse,ayaktakımı. pas *Suiçindevenemlihavadametallerin,özellikledemirinyüzeyindeoksitlenmesonucundaoluşanmadde. *Genelliklemideninbozulmasındanötürüdilinüzerindeoluşanbeyaztabaka,bar. *Bazıasalakmantarlarınçeşitlibitkilerdeoluşturduğuportakalsarısıveyakahverengilekeler;bulekelerden ilerigelenbitkihastalığı. pas *Bazıtopoyunlarındaoyunculardanbirinintopubaşkasınageçirmesi. *Bazıiskambiloyunlarındasırasıkendisinegelenoyuncununoyunaoeldekatılmayacağınıbelirtir. pasaçmak *birşeyinpasınıgideripparlatmak. pasalmak *bazıtopoyunlarındabiroyuncuöbüroyuncudangelentopukullanmak. pasgeçmek *bazıiskambiloyunlarındao elekatılmamak. *vazgeçmek,caymak,aldırışetmemek. pasmantarı *Pasmantarıgillerden,buğdaygillerdevebaklagillerdepashastalığınasebepolanmantar(Uromyces). pasmantarıgiller *Bitkilerinüzerindeyaşayarakpasdenilenlekeleryapanasalakbirmantartakımı. pasrengi *Kırmızıylakahverengiarasındakirenk. *Burenkteolan. pastutmak *paslıdurumagelmek,paslanmak. *çalışamazdurumagelmek. pasvermek *bazıtopoyunlarındabiroyuncuöbüroyuncuyatopgeçirmek. *kadın,bakışıvedavranışıileerkeğeumutvecesaretvermek. pasaj *İçindedükkânlarbulunan,üzerikapalıveyaaçıkçarşı. *Biryazıdan,bireserdenalınanbölüm,parça. pasak *Kir. pasaklı *Giyimineveyaeşyanıntemizliğine,düzenineönemvermeyen,çapaçul. pasaklılık *Pasaklıolmadurumu. pasaparola *Birbirliğeverilenveağızdanağızabütünaskerlereyayılanemir. pasaport *Yabancıülkeleregidecekolanlarayetkilikuruluşçaverilen,yabancıülkeyetkililerininkimlikincelemesinde geçerliolanbelge. pasaportunuelinevermek *kovmak,iştenatmak. pasata *Birtürkumaroyunu. pasavan *TürkiyeCumhuriyetiilesınırlarıolanülkelerinsınırbölgeleriiçindeoturanTürkvatandaşlarınaserbestçe gidipgelmeleriiçinverilenbelge. pasif *Birşeyekarşıtepkigöstermeyen,etkinliğiolmayan,başkasınınetkisinekatlanan,edilgin. *Edilgen. *Birmalvarlığıüstündeetkiyapan,parailedeğerlendirilebilirborçveyükümlülüklerintoplamı. *Çekingen,durgun. pasifkorunma *Savaşsırasındadüşmansaldırılarındankorunmakiçinyapılanalalama,gizlenmegibiyöntemlerinbütünü. pasifik *Birokyanusçukuruylasınırlı,dengesizvedepremleilgilikıtakenarı. *BüyükOkyanus. pasifleşme *Pasifolmadurumu. pasifleşmek *Pasifdurumagelmek. pasifleştirme *Pasifleştirmekişi. pasifleştirmek *Etkisizdurumagetirmek. pasiflik *Pasifolmadurumu. pasiyans *İskambilleaçılanbirfal. paskal *İnsanıgüldürüpeğlendiren(kimse). paskallık *İnsanıgüldürüpeğlendireceksözvedavranış. paskalya *Hristiyanların,heryılİsaPeygamberindirildiğineinanılangününyıldönümündekutladığıbayram. paskalyaçöreği *Paskalyadayapılanbirçeşittatlıçörek. paskalyayumurtası *PaskalyadaHristiyanlarınçeşitlirenklereboyadıklarıyumurta. paskalyayumurtasıgibi *yüzüneçokallıksürenleriçinkullanılır. paslandırma *Paslandırmakişi. paslandırmak *Paslanmasınayolaçmak. paslanış *Paslanmakişiveyabiçimi. paslanma *Paslanmakişi. paslanmak *Üzerindepasoluşmak. *İşsizlikten,tembellikten,hareketsizliktencanlılığınıyitirmek,uyuşupkalmak. paslanmaz *Paslanmayakarşıdayanıklılığıolan(alaşımveyametal). paslanmazçelik *Paslanmayakarşıözelolarakdayanıklılığısağlanmışolançeliktürü. paslaşma *Paslaşmakişi. paslaşmak *Bazıtopoyunlarındaoyunculartopubirbirinegeçirmek. *Bakışlarlaanlaşmak. paslatma *Paslatmakişiveyadurumu. paslatmak *Paslanmasınasebepolmak,paslandırmak. paslı *Üzerinepasoluşmuş,pastutmuş,paslanmış. *Hastalıkdolayısıyladilinbeyaztabakaylapaslanmışolması. *Huzursuz,sıkıntılı,üzgün,kararsız. paso *Birkimsenin,herhangibirücretinbütünündenveyabirbölümündenbağışıktutulduğunugösterenbelge. pasör *Topoyunlarındatopubaşkasınageçirenkişi. paspal *Çokkepekliun. *Buunkarıştırılarakhazırlananyem. *Kötücinsesrar. *Bakımsız,dağınık,pis(kimse,kılıkvb.). paspallık *Bakımsızlık,dağınıklık. paspartu *Aynıboydabaskı,desenvefotoğraflarınyerleştirildiğikartonçerçeve. paspas *Ayakkabılarınaltınıtemizlemekiçinkapıönlerinekonulankıl,plâstikvb.denyapılmışyüzütırtıklısilecek. *Yersilmektekullanılan,özelolarakyapılmışbirsopaveonageçirilmişbezdenoluşantemizlikaracı. paspasyapmak *paspaslamak. paspasçı *Paspaslayerlerisilenkimse. paspasçılık *Paspasçınınişi. paspaslama *Paspaslamakişi. paspaslamak *Paspasileyerlerisilmek. paspaslanma *Paspaslanmakişiveyadurumu. paspaslanmak *Paspaslamakişinekonuolmak. paspaslatma *Paspaslatmakişi. paspaslatmak" }, { "text": "*Paspasyaptırmak. passız *Pasıolmayan. pasta *İçinekatılmıştürlümaddelerleözelbirtatverilmiş,fırındaveyabaşkabiryollapişirilerekhazırlanmışbir türhamurtatlısı. pasta *Giysilerdedikişlikıvrım. pastakalıbı *İçindepastahamurununpişirildiğideğişikşekillerdekikalıp. pastacı *Pasta(I)yapanveyasatankimse. *Pastahane. pastacılık *Pastayapmaveyasatmaişi. pastahane *içindepastasatılan,oturularakveyaayaktapastayenilenyer,pastacı. pastahaneci *Pastayapanveyasatan(kimse). pastahanecilik *Pastahanecininişiveyamesleği. pastal *Tütünyaprağıdizisi. pastalı *Üzerindepastabulunan. pastav *Çuhakumaşınınsarıldığıtop. pastavmakinesi *Kumaştoplarınınüstüstekatlanarakyığılmasınıyapanalet. pastavlapazarlık *Toptanpazarlık. pastel *Resimyapmaktakullanılanrenkliboyakalemi. *Böylekalemlerleyapılanresim. *Solukrenk. pastırma *Tuz,çemen,kırmızıbiberkarışımınınetüzerinesürülerekgüneşteveyaistekurutulmasıyoluylayapılan yiyecek. pastırmaayazı *Pastırmayazı. pastırmayazı *Güzünsonundakisıcakgünler. pastırmacı *Pastırmayapanveyasatankimse. *Pastırmasatılanyer. pastırmacılık *Pastırmayapmaveyasatmaişi. pastırmalı *İçindepastırmabulunan(yemek). pastırmalıyumurta *İçinekavrulmuşpastırmaveyumurtakonularakhazırlananbirtüryemek. pastırmalık *Pastırmayapmayaelverişli. pastırmasınıçıkarmak *birkimseyiiyicedövmek,hırpalamak,pestiliniçıkarmak. pastil *Ağızdaeritilmekiçinyapılmışşekerliilâçtableti. pastis *Anasonkokulubirtüralkollüiçki. pastiş *Başkasanatçılarıneserlerinitaklityoluylameydanagetirilensanateseri. *Birekolünözelliklerinegöremeydanagetirilmişeser. pastişçi *Pastişyazarı. pastoral *Kırhayatınıvetörelerinianlatan. pastoraloyun *Kişilerikadınveerkekçobanlarolantiyatroeseri. pastörizasyon *Süt,bira,meyvesuyugibimaddelerinmikroplarınıöldürmekiçinözelaletlerde ısıtılarakbirdenbire soğutulmakyoluylauygulananişlem. pastörize *Özelaletlerde750Cyekadarısıtılarakbirdenbiresoğutulmakyoluyla,içindekimikroplarıöldürülmüşolan (süt,biravb.). pastörizeetmek *(sütvb.için)mikroplardanarınmışdurumagetirmek. pastra *Birtüriskambiloyunu,pişti. paşa *Osmanlıİmparatorluğuzamanındayükseksivilmemurlaravealbaydanüstünrütbedebulunanaskerlere verilenunvan. *Cumhuriyetdönemindegeneral. *Uslu,ağırbaşlı. paşaağacı *Kerestesiaçıksarı,yeşilimsirenkte,irigözenekli,genelliklekaplamaolarakkullanılandeğerlibirmobilya ağacı. paşaçayı *Çokaçıkveılıkçay. paşagibiyaşamak *bollukiçindeyaşamak,beygibiyaşamak. paşakapısı *Hükûmetkonağı. paşaolmak *fazlacaiçkiiçmişolmak. paşapaşa *Usluuslu,güzelgüzel. paşababa *Paşalıkyapmışbüyükbaba. paşaçadırı *Begonyagillerden,kalpbiçimindekiyapraklarınınaltıkırmızımtırak,üstükoyuyeşil,gövdesisürünücüve etlibirsüsbitkisi(Begoniafeasti). paşalı *Paşasanınıalanbüyükdevletadamlarınınyakınhizmetindebulunangedikliağa. paşalık *Paşaunvanıveyapaşaolmadurumu. *Birpaşanınyönetimindekibölge. paşazade *Paşaoğlu. *Rahatınadüşkün,gösterişiseven. paşmak *Bkz.başmak. paşmakçı *Bkz.başmakçı. pat *Yassı,basık. pat *Yassıbirşeylevuruluncaçıkanses. pat *Birleşikgillerden,kasımpatınabenzeyenbirçiçek. *Buçiçekbiçimindeelmasiğne. patdiye *birdenbire,ansızın. patkrem *Patakrem. patküt *Sopagibibirşeyleveyaelleüstüstevurmayıbelirtmekiçinkullanılır. patpat *Elveyayassıbirşeylebirçokkezvurmayıanlatır. patsat *Zamanzaman,arasıra,tektük. pata *Oyundayenenveyenilenolmaması,beraberekalma. pataçakmak *askerceselâmvermek. patagelmek *kâğıtoyunlarındaberaberekalmak. *ödeşmek,razıolmak. patakrem *Yüzveboyundakibozukluklarıvepürüzlerigiderenpudrailefondötenkarışımıbirmadde. pataolmak *rakibinegöreüstünlükkazanmak. patadak *Birdenbire,anîden. patak *Dayak,kötek. pataklama *Pataklamakişi. pataklamak *Rastgelevurarakdövmek. pataklanma *Pataklanmakişi. pataklanmak *Dövülmek. patalya *Herikiküreğibirkişitarafındançekilen,birdenüççifteyekadarsavaşgemisisandalı. patates *Patlıcangillerden,yapraklarıvesürgünleriacıbirbitki(Solanumtuberosum). *Bubitkinintoprakaltındaoluşan,nişastacazengin,yenebilenyumruları. patatesböceği *Patatesvepatlıcangilleredadanansarıvekızılrenkliböcek. patatesçorbası *Haşlanıprendelenmişpatates,salça,tereyağı,nanevekırmızıbiberkarışımınınpişirilmesiyleyapılanbir çorbatürü. patatesköftesi *Haşlanmışverendelenmişpatates,bayatekmekiçi,rendelenmişkaşarpeyniri,yumurta,maydanoz,tuzve biberkarışımınınköftebiçimindefırındapişirilmesiyleyapılanbiryemektürü. patatesperonosporası *Patatesinsürgünlerineveyapraklarınadadanan,yumrularınıçürütenperonospora. patatespüresi *Haşlanmışveezilmişpatatesisüt,yağveetsuyuilekarıştırarakeldeedilenyiyecek. patatessalatası *Haşlanmışvefındıkbüyüklüğündedoğranmışpatateslere,soğan,nane,reyhankarışımınıneklenmesinden sonrayağ,limonsuyu,tuzvebaharatlahazırlananbirsalatatürü. patatessufle *Yumurtaakıilesarısıçırpılarakvepatatesezmesikarıştırılarakkabarıncayakadarpişirilenyemek. patatesli *İçindepatatesolan,patatesleyapılmış. patavatsız *Sözlerininnereyevaracağınıdüşünmedensaygısızcakonuşan,davranışlarınadikkatetmeyen. patavatsızca *Patavatsız(birbiçimde). patavatsızlık *Patavatsızcadavranış. paten *Buzüstündekaymakiçinkullanılan,çoğunluklatabanına,daruzunbirçeliktakılıayakkabı. *Buayakkabınındüzyerlerdekaymaktakullanılantekerleklitürü. patenci *Buzpateniyapanveyapatenlekayankimse. patent *Birbuluşunveyaobuluşuuygulamaalanındakullanmahakkınınbirkimseyeaitolduğunugösterenbelge. *Uyruklukbelgesi. *Gemilereayrıldıklarılimanınsağlıkdurumuiçinverilenbelge. *Birdurumveyabirişiyalnızcakendiyetkisialtındagörme. patentdamgası *Altın,gümüşgibimaddelerinaltınavurulanveoranınıbelirtendamga. patenthakkı *İmalâtizni. patentininaltınaalmak *egemenliğialtınaalmak. patetik *Dokunaklı,etkili. patırkütür *Genellikleyürüme,düşme,dökülmegibihareketleringürültülü,güçlübirbiçimde,aceleileyapıldığınıveya ortayaçıktığınıanlatır. patırpatır *Genellikleyürüme,düşme,dökülmegibihareketlerolurkengüçlü,gürültülüsesçıktığınıanlatır. patırdama *Patırdamakişi. patırdamak *Patırtılısesçıkarmak. patırdatma *Patırdatmakişiveyadurumu. patırdatmak *Patırtılısesçıkartmak. patırtı *Herhangibirbiçimdeçıkarılanveyaayaklarıyerekuvvetlebasarakyürümesonucuçıkangürültü. *Gürültülüçalışma,arbede. patırtıçıkarmak *kavgayasebepolmak,kavgaçıkarmak. patırtıkopmak *kavgaçıkmak,kargaşalıkolmak. patırtılı *Patırtısıolan. patırtısız *Patırtısıolmayan. patırtıya(veyagürültüye)vermek *telâşvekarışıklığayolaçmak. patırtıyapabuçbırakmamak *önemlibirtehlikeyaratmayacağınıbildiğikışkırtmalara,yıldırmalaraaldırmayıpbildiğiniyapmak. pati *(kedi,köpekiçin)Önayak. *Küçükçocukayağı. patik *Altıyumuşakveyaincederiden,genellikleüsttenbağlıküçükçocukayakkabısı. patika *Keçiyolu,çığır. patinaj *Patenlekaymaişi. *Yolunkayganolmasıdolayısıylatekerleklerdönmeksizinbirtaşıtınkaymasıveyatekerleklerindönmesine rağmentaşıtınilerleyememesi. patinajyapmak *tekerlekiçin,yapışmaeksikliğisebebiyleilerlemeksizinaynınoktadadönmek. patinajzinciri *Patinajıönlemekiçintekerleğetakılanzincir. patis *Patiskanınkısaltılmışşekli. patiska *Çoğupamuktandokunmuşsıkvedüzgünbez. *Bubezdenyapılmış. patlak *Patlayarakaçılmış,yırtık,yarık. *Patlamışyer. *Bkz.galon. patlakgöz *Dışarıyadoğrubirazfırlamışgöz. *Gözleriirivedışarıfırlamışkimse. patlakvermek *gizlikalmasıistenenveyabeklenmedikbirolay,ansızınortayaçıkmak. patlakça *Patlakgibi,patlağabenzer. patlama *Patlamakişi. *Birdenbiregelişme. patlama *\"sabret,sakinol\"anlamındayatıştırıcıbirsöz. patlamak *(nesneleriçin)İçbasıncınetkisiyleveçoğunluklabüyüksesçıkararakdağılmak,infilaketmek. *Yırtılıpaçılmak. *Genellikleiçbasıncınartmasıyüzündenbirşeyyarılmak. *Görünürdurumagelmek,ortayaçıkmak,yeşermek. *Ansızın,tehlikelivegürültülübirşeybaşgöstermek. *Çoksıkılmak,sıkıntıvesabırsızlığınıbellietmek. *Zorlutepkigöstermek. *Ansızınbirgürültüduyulmak. *Herhangibirdurumveyabirdeğerinyitirilmesineyolaçmak,malolmak. patlamalı *Havaetkisiylebenzinin,petrolün,alkolünhızlıyanmasısonucubeslenen(motor). patlangaç *Kamışveyaağaçdalındanyapılıptabancagibisesverenpistonluçocukoyuncağı. *Yerevurulmakyoluylapatlatılarakeğlenilenbirçeşitşenlikfişeği. patlangıç *Patlangaç. patlatma *Patlatmakişi. patlatmak *Patlamakişineyolaçmak. *Birsilâhıveyapatlayıcıbirmaddeyiateşlemek. *Birinsanınsabrınıtüketmek,birkimseyinispetvererekkızdırmak. *Tokatatmak. patlayıcı *Patlamaözelliğiolan(madde). patlayıcıünsüz *Ciğerlerdengelenhavanın,ağızdakitamkapalıengellereçarparakpatlamasıileoluşanünsüz,patlamalı ünsüz:b,p,d,t,c,ç,k,g. patlayış *Patlamakişiveyabiçimi. patlıcan *Patlıcangillerden,kalınsaplı,uzuncayapraklıotsubitki(Solanummelongena). *Bubitkininmorrenkli,uzuncaveyatoparlakürünü." }, { "text": "patlıcanböreği *Hafifpişirilmişveboylamasınaikiveyaüçebölünmüşmaydanoz,domates,yumurtavekıymakarışımının eklenmesivefırındapişirilmesiyleyapılanbiryemektürü. patlıcaninciri *İncirinirivemorbirtürü. patlıcankebap *Fındıkbüyüklüğündedoğranmışkemiksizkoyunetinindomates,patlıcan,soğankarışımıylabirliktekısık ateştepişirilmesindensonrakarabiber,yenibaharvetuzlakarıştırılıportasıcaklıktakifırındapişirilmesiyleyapılanbir yemektürü. patlıcankızartması *Kabuğusoyulduktansonraincedilimlenmişpatlıcanınkızarmışsıvıyağdayapılankızartması. patlıcanoturtması *Dilimlenmişvekızartılmışpatlıcanınüzerinekavrulmuşkıyma,domatesvesebzeeklenerekpişirilen yemek. patlıcansalatası *Közlenipsoyulmuşveincekıyılmışpatlıcanlarasarımsak,domates,yeşilbiber,maydanozkarışımının eklenmesiylehazırlananbirsalatatürü. patlıcangiller *İkiçeneklilerden,örnekbitkisipatlıcanolan,içinedomates,biber,patates,tütüngibibirçokbitkilerialan familya. patlıcanî *Patlıcanrengindeolan. patlıcanlı *Patlıcanlayapılmış. patojen *Hastalıkoluşturan. patolog *Özelliklepatolojiileuğraşandoktor. patoloji *Hastalıklarbilimi. patolojik *Patolojiileilgili. patpat *Köküyumruşekildeşişkin,DoğuAnadolu'dayetişenbirbitki. patriarkal *Ataerkil. patrik *OrtodoksveDoğukiliselerininbaşkanlarınaverilenad. patrikhane *Patriğingörevyeri. patriklik *Patrikolmadurumu. *Patriğingöreviveyamakamı. patron *Birticaretveyasanayikurumununsahibi,başı,işvereni. *Birkuruluşta,birişyerindemakambakımındanyetkilikimse. *Sözügeçenparalıkimse. patron *Kumaşınbiçilmesineyarayan,birgiysiörneğindekiparçalarınbiçiminegörekesilmişkâğıt,kalıp. patronçıkarmak *patronlarıçiziliolduğumodeldenkopyayoluilebirkâğıdageçiripkesmek. patrona *Osmanlıdevletindetümamiraleyakınbirdenizsubaylığıunvanı. patronaj *Cezaevindenserbestbırakılansuçlununtoplumyaşantısınayenidenuyabilmesinisağlamakamacıyla yapılanyardımçalışması. *Yönetim,gözetim. patronca *Patrongibi,patronayakışırbirbiçimde(davranmak). patroncu *Örneğegöreölçüpbiçerekilkpatronuçıkarannitelikliişçi. patronculuk *Patroncununyaptığıiş. patronluk *Patronolmadurumu. *Patronolmayaelverişlikâğıtvb. pattadak *Ansızın,beklenmedik(birbiçimdeveyaanda). pattadan *Pattadak. pavkırma *Pavkırmakişiveyadurumu. pavkırmak *(tilkiveyaçakal)Ulumak. *Ateş,alevalevyanmak;alev,biryeredoğruyönelmek. *Çoköfkelenmek. pavurya *Bircinsiriyengeç. pavyon *Birkuruluşun,birkurumun,birbahçeiçindekiyapılarındanherbiri. *Geceleriaçık,içkilieğlenceyeri. pavyoncu *Pavyonişletenkimse. pavyonculuk *Pavyonişletmeişi. pay *Birdenfazlakişiarasındabölüşülmüşbirbütünden,bukişilerinherbirinedüşenbölüm,hisse. *Eşitbölüm. *Bayağıkesirlerdenbirinineşitparçalardankaçtanealındığınıgösterensayı:paydanınüstüneyazılarakyatık birçizgiileondanayrılır. paybırakmak *kesme,biçme,yapmasırasında,bir şeydedahasonrakullanılmak içinfazlalıkbırakmak. *birilişkidefazlasamimîolmamak,mesafebırakmak. paybiçmek *durumubirkişiveyabirşeyindurumuilekarşılaştırıpyargıyavarmak. payçıkarmak *birolayveyadurumdangerekentecrübeyikazanmak,tutulacakyolubelirlemek. payetmek *bölüşmek,üleşmek. payvermek *hissevermek,bölüşmedebulunanparçalardanayırmak. *(küçükbüyüğe)karşılıkvermek,saygısızcadavranmak. payam *Badem. payan *Son,sonuç,nihayet. payanolmamak *sevinç,zevkvb.içinsınırsızlığıbelirtir. payanda *Yerindenoynamışbirşeyindüşmemesiiçinkonulaneğikveyadüzdestek,dayak. *Maddîvemanevîdestek. payandavurmak *payandalamak. payandalama *Payandalamakişi. payandalamak *Biryeriveyaşeyipayandalarlasağlamlaştırmak. payandalarıçözmek *ayrılmak,kaçmak,uzaklaşmak. payandalı *Payandasıolan. payansız *Sonuolmayan. payansızolmak *sonsuz,bitmeztükenmezolmak. payansızlık *Sonsuzluk. payda *Bayağıkesirlerdebiriminkaçeşitparçayabölünmüşolduğunugösterensayı,mahreç;payda,payınaltına yazılarakyatıkbirçizgiileondanayrılır. paydaş *Birortaklıkveyamalüzerindepayıolankimse,hissedâr. paydaşlı *Birdenfazlapaydaşınmalıolan,paylı,hisseli. paydaşlık *Paydaşolmadurumu,iştirak. paydos *İşiveyaçalışmayıgeçiciolarakbırakma. *Herhangibirişibıraktırmakiçinsöylenir. paydosborusu *Paydoszamanınıngeldiğinibildirenborusesi. paydosborusuçalmak *işibırakmazamanıgelmek. paydosdemek *yapılagelenbiriştenvazgeçmek. paydosetmek *işidurdurmak,çalışmayıbırakmak. paydosvakti *İşibırakmazamanı. paye *Rütbe,dereceaşama. paye vermek *değer,önemvermek. payelendirme *Payelendirmekişiveyadurumu. payelendirmek *Payevermek,bellibirpayeyeulaştırmak. payen *Bkz.pagan. payet *Giysivb.işlemekiçinkullanılanküçük,pırıltılıpul. payınadüşmek *bölüşmedehisseayrılmak,belirlibirbölümverilmek. payınıalmak *kendineayrılanıalmak. *azarlanmak,paylanmak. payidar *Kalımlı,kalıcı,sabit. payidarolmak *kalmak,yokolmamak,yaşamak. payitaht *Başşehir,başkent. paylama *Paylamakişi,azarlama,tekdir,tevbih. paylamak *Birinekusurundanötürüsertsözlersöylemek,azarlamak. paylanma *Paylanmakişi. paylanmak *Paylanmakişiyapılmak. paylaşılma *Paylaşılmakişi. paylaşılmak *Paylaşmakişiyapılmak. paylaşma *Paylaşmakişi. paylaşmak *Aralarındabölüşmek,payetmek,üleşmek. *Katılmak. paylaştırma *Paylaştırmak işi. paylaştırmak *Herkesekendipayınadüşenialdırmakveyavermek. paylatma *Paylatmakişiveyadurumu. paylatmak *Birinin,başkasınıpaylamasınasebepolmak. paylı *Hisseli,hissedarlarıolan. payplayn *Boruhattı,boruyolu. payreks *Sıcaklığadayanıklıbirtürlücam. paytak *Çarpık,eğribacaklı,satrançoyunundapiyadetaşı. paytakadım *İkiyanasallanarakyürüme. paytakpaytak *İkiyanasallanarak. paytakça *Birazpaytak,paytakgibi,paytağabenzer. paytaklık *Paytakolmadurumu. payton *Fayton. paytoncu *Faytoncu. pazar *Satıcılarınbelirligünlerdemallarınısatmakiçinsergiledikleribelirligeçiciyer. *Bellibirşeyinsatıldığıyer. *Haftanınbirincigünü,cumartesiilepazartesiarasıolangün. *Alımsatım,alışveriş. pazarkayığı *İstanbul'daeşyataşıyanbüyükkayık. pazarkayığıgibi *çokyüklenmiştaşıtlariçinsöylenir. pazarola! *satıcılara\"satışınbololsun!\"anlamındasöylenenbiriyidileksözü. pazaryeri *Pazarkurulanyer. *Yabancıbirülkeninmallarınısatmaolanağınısağladığıülke. pazaryerinedönmek *kalabalıklaşmak. pazaraçıkarmak *satılığaçıkarmak. pazarbaşı *Pazarıyöneten,onadüzenverenkimse. pazarcı *Değişikgünlerdekurulanpazarlardamalsatankimse. pazarcılık *Pazarcınınişi. pazarlama *Pazarlamakişi. *Birürünün,birmalın,birhizmetinsatışınıgeliştirmekamacıylatanıtmayı,paketlemeyi,satışelemanlarının yetişmesini,piyasaihtiyaçlarınıtespitetmevekarşılamayıiçerenetkinliklerinbütünü. pazarlamacı *Pazarlamaişiileuğraşangörevli,pazarlamauzmanı. pazarlamacılık *Pazarlamacınınişi. pazarlamak *Malısatacakuygunpiyasabulmak. pazarlanma *Pazarlanmakişiveyadurumu. pazarlanmak *Satışasunulmak. pazarlaşma *Pazarlaşmakişiveyadurumu. pazarlaşmak *Birfiyatüzerindeanlaşmak,pazarlıketmek. pazarlığagirişmek *pazarlıkyapmayabaşlamak. pazarlığıpişirmek *pazarlıktauyuşmasağlayacakdurumagelmek. pazarlık *Biralışveriştetaraflarınkendileriiçinenelverişlifiyatıkarşısındakinekabulettirmekamacıylayaptıkları görüşme. *Özelliklepazargünlerigiyilenşık,gösterişligiysi. *Bazıkolaylıklareldeetmekveyadahaiyibirçözümevarmakamacıylayapılangörüşme. pazarlıketmek *birşeyinfiyatıüzerindekarşılıklıçekişmek. *birkonudaanlaşmakiçingörüşmeyapmak. pazarlıkçı *Pazarlıkyapmayısevenkimse. pazarlıklı *Pazarlığabağlı. pazarlıklı *sinsi. pazarlıklıalışveriş *Pazarlaşmaksuretiyleyapılanalımsatım. pazarlıksız *Pazarlıkyapılmadan. pazartesi *Haftanınikincigünü,pazarilesalıarasıolangün. pazen *Dokumasıkalın,sıkveyumuşak,birtürpamuklubez. pazı *Ispanakgillerdenyapraklarısebzeolarakkullanılanbirbitki,yabanpancarı,yabanîıspanak(Betavulgaris varcicla). pazı *Kolunomuziledirsekarasındakibölümündebulunan,şişkincekaskitlesi. pazı *Birekmeklikhamurtopağı,beze. pazıkemiği *Bkz.kolkemiği. pazıbent *Bellibiramaçlakolageçirilenenlikuşak,kolçak." }, { "text": "pazıbentli *Pazıbendiolanveyapazıbenttakan. pazılı *Pazısıolan. pazısız *Pazısıolmayan. pazval *Kunduracılarınçalışırkenkundurayıdizleriüzerindetutmakiçinkullandıklarıkayış. pazvant *OsmanlıimparatorluğundaRumeli'degecebekçilerineverilenad. Pb *Kurşun'unkısaltması. Pd *Paladyum'unkısaltması. pe *Pharfininadı. peç *Rusmimarîsindeodalarıısıtmakiçinyapılanfırıntarzıocak. peçe *Eskidenülkemizde,bugünbazıülkelerdekadınlarınsokaktayüzlerineörttükleriincesiyahörtü,nikap. *Birşeyigizlemekiçinüzerineçekilenörtü. *Maske,sır,giz. *Yıldızresimlerininalındığıplânlarınyüzeyindegörülenhafifkarartı. peçeleme *Peçelemekişi. peçelemek *Birşeyiörtmek,gizlemek. *Uzaktanseçilmesindiyebirşeyinüzerineağaçdalı,çalıgibişeylerörtmek,alalamak,kamufleetmek. peçelenme *Peçelenmekişiveyadurumu. peçelenmek *Peçelemekişiyapılmak. peçeli *Yüzünüörtmekiçinpeçetakmışolan. Peçenek *VIII-XI.yüzyıllararasındaTürkistan'da,GüneydoğuAvrupaveBalkanlardayaşamışolanbirTürkkavmi. Peçenekçe *PeçenekTürkçesi. peçesiz *Peçetakmamışolan. peçete *Yemekyerkensofraörtüsünüveyagiysiyikorumak,ağızkurulamakiçinkullanılanince,küçükkâğıtveya kumaşparçası. peçiç *Zaryerineyeditaneküçükdenizhayvanıkabuğuatılarakbunlarınaçıktaraflarınınüsteveyaalta gelmelerinegöretaşilerleterekoynananbiroyun. *Birtürkâğıtoyunu. pedagog *Eğitimci,terbiyeci. pedagoji *Eğitimbilimi. pedagojik *Pedagojiveyaeğitimleilgiliolan,eğitimsel. pedal *Birmakinede,biraraçtaayakyardımıyladönmeyiveyahareketisağlayandüzen,ayaklık. pedavra *Köknarvelâdinağaçlarındaneldeedilen,çatıörtüsüolarakkullanılanincetahta. pedavragibi(veyapedavrasıçıkmış) *kaburgakemiklerisayılacakkadarzayıfinsanlariçinsöylenir. peder *Baba. pederane *Babayayakışırbiçimde. pederşahî *Soyda,temelolarakbabayıalanveailedeçocuklarıbabasoyunamaledentoplulukdurumu,ataerkil. pederşahîlik *Pederşahîolmadurumu,ataerki. pediatri *Çocukhastalıklarıileilgilihekimlikdalı. pediatrik *Çocukhastalıklarıileilgili. pedikür *Deriyebatmıştırnaklarıdüzeltmek,nasırlarıyumuşatmakveyaçıkarmakgibiişlerleuğraşma,ayakbakımı. pedikürcü *Pediküryapankimse. pedikürcülük *Pedikürcününişi. pedodonti *Dişhekimliğindeçocukdişlerinintedavisineağırlıkverenuzmanlıkalanı. pedolog *Toprakbilimci. pedoloji *Çocukbilimi. pedoloji *Toprakbilimi. pedometre *Adımsayar. peganit *Hidratlıdoğalalüminyumfosfat. pegmatit *Başlıcakuvars,feldspatveMoskofcamındanoluşan,açıkrenklibirtürmagmataşı. pehlivan *Güreşçi. *Boyluposluvegüçlükimse. pehlivanduası *Yağlıgüreştegüreşebaşlamadanöncecazgırtarafındansöylenilenuyaklısözler. pehlivanyakısı *Keskinyakı. pehlivanane *Pehlivaneyakışırbiçimde,pehlivanca,yiğitçe. pehlivanlık *Pehlivanolmadurumu. *Güreşçilik. *Güçlülük. pehpeh *Beğenme,şaşmaanlatır. pehpehleme *Pehpehlemekişi. pehpehlemek *Pohpohlamak. pejmürde *Eskipüskü,yırtık. *Dağınık,perişan. pejmürdelik *Pejmürdeolmadurumu. pejoratif *Küçümseyici,aşağılayıcı,kötüleyici,yerici,yermeli. pek *Sert,katı. *Sağlam,dayanıklı. *Gereken,beklenenveyaalışılmışolandançok. *Hızlıolarak. pekbaşlı *İnatçı. pekcanlı *Dayanıklı. pekçok *Yeterindenfazla,birhayli. pekdoku *Selülozçeperlerideğişikkalınlıkta hücrelerdenoluşan,dallarındikdurmasınısağlayandoku. pekgözlü *Yılmaz,yürekli,gözüpek. pekpek *Olsaolsa,enüstünolarak. peksöylemek *kırıcıvesertkonuşmak. pekyürekli *Acımasıolmayan,yüreksiz,merhametsiz. pekyüzlü *Karşısındakilerinkırılacağınıbildiğihâldeduygularınıveyaisteklerinisöylemektençekinmeyen. *Utanmasıolmayan,sıkılmaz. pekâlâ *Benzerlerindenaşağıolmayan. *\"Dediğingibiolsun\",\"öylekabuledelim\"anlamındagenelliklebiritirazcümlesindenöncegetirilir. *Karşıdurumalınacağınıanlatancümlelerinbaşınagetirilir. *Çokiyi. pekçe *İstekle,iyice. pekent *Kolaycageçitvermeyen,aşılmasıçokgüçdoğalengel. peki *Verilenbuyrukveyasöylenensözünonaylandığını,kabuledildiğinianlatır. *İtirazcümlelerine\"pekâlâ,mademöyle\"anlamındakullanılır. Pekinördeği *ÇinkökenliözellikleAmerika'dayaşayanbirtürördek. pekişme *Pekişmekişi. pekişmek *Sertleşmek,katılaşmak. *Sıkışmak,tıkanmak. *Güçlenmek,artmak,çoğalmak,kuvvetlenmek. pekiştirme *Pekiştirmekişi. pekiştirmeünlüsü *Pekiştirmelikelimelerdekavramıgüçlendirmekiçintüreyenünlü:Yap-a-yalnız,çep-e-çevre,güp-e-gündüz gibi. pekiştirmek *Sertleşmek,katılaştırmak. *Sağlamlaştırmak,tahkimetmek. *Güçlendirmek. pekiştirmeli *Pekiştirilmişolan. pekiştirmeliisim *Pekiştirmelikelimebiçimindekurulmuşisim. pekiştirmelikelime *Türkçedeçoğukezsıfatın,bazendeisminilkhecesindekiünlünün,baştakiünsüzlebirlikte,-p,-m-,-r-,-s- ünsüzlerindenbiriyleveyaünlüylebaşlayanbirisminveyasıfatınyalnız-p-ünsüzüylekapatılmasıylaortayaçıkan hecenin,aynısıfatınveyaisminbaşınaeklenmesiylekurulankelime. pekiştirmeliözne *Kendikendisidönüşlüzamirlekuvvetlendirilmişözne. pekiştirmelisıfat *Pekiştirmelikelimebiçimindekurulmuşsıfat. pekiştirmelizarf *Pekiştirmelikelimebiçimindekurulmuşzarf. pekitme *Pekitmekişi,tekit. pekitmek *Güçvermek,güçlendirmek,tekitetmek. *Dahaönceistenipdeyerinegetirilmemişbirişiçinyenidenresmîbiryazıyazmak,tekitetmek. pekiyi *Öğretimde,öğrencinindeğerlendirilmesinde kullanılanenyüksekbaşarıderecesi. pekleşme *Pekleşmekişi. pekleşmek *Sertleşmek,katılaşmak. *Güçlenmek,sağlamlaşmak. pekleştirme *Pekleştirmekişi. pekleştirmek *Pekleşmesineyolaçmak,pekleşmekişiniyaptırmak. *Güçlenmesinisağlamak. peklik *Pekolmadurumu. *Dışkınınkatılığıyüzündenbüyükabdestbozamamaveyagüçlüklebozmadurumu,inkıbaz,kabız. *Sağlamlık,dayanıklılık,direnç. peklikçekmek *(sürekliolarak)güçlüklebüyükabdestbozmak. pekmez *Genellikleüzüm,dutgibimeyvelerinkaynatılarakkoyulaştırılmışsuyu. pekmezhelvası *Eritilentereyağındaununhafifçekavrulmasındansonrapekmezlekarıştırılmasıylayapılanvecevizle sunulanbirtatlıtürü. pekmezkaynatmak *pekmezyapmak. pekmezköpüğü *Pekmezkaynatılırkenkazanınüzerindeoluşantatlıköpük. pekmeztoprağı *Üzümşırasınıkestirmekiçinkullanılan,kililekarışıkkireçlitoprak,marn. pekmezci *Pekmezyapanveyasatankimse. pekmezcilik *Pekmezyapmakveyasatmakişi. pekmezkefi *Kulailedoruarasındabiratdonu. pekmezköpüğü *Açıkkahverengi. pekmezli *Pekmeziolanveyaiçindepekmezbulunan. *Tadıfazlaolan,çoktatlı. pekmezlik *Pekmezyapmakiçinayrılmış. *Pekmezyapmayaelverişli. *Köyevlerininyanındapekmezyapmakiçinkullanılan,şaraphaneveocağıbulunanözelbinaveyabölme. peksimet *Pişirildiktensonradilimlerhâlindekesilerekısıilekurutulmuş,uzunsüredayanabilenekmek. pektin *Bitkidokularındabulunanrenksiz,amort,metilgrubundanmadde. *Gözezarınınpeltemsikabuğu. *Özelliklebitkihücrelerininortalâmelindebulunanbüyükmoleküllükarbohidratkarışımımadde. pektoral *Göğseait. *Göğseveyaakciğerhastalıklarınaait,göğüshastalıklarınailişkin. peleme *Irmaklardaişleyen,birçeşitaltıdüzkayık. pelemir *Bkz.belemir. peleng *Panter. pelerin *Omuzlardanaşağıdökülen,geniş,kolsuzbirçeşitüstlük,harmani. pelesenk *Türlübitkilerdençıkarılankokulubirreçine. *Pelesenkağacındaneldeedilendeğerlikereste. pelesenkağacı *Kızıldeniz'inAfrikaveAsyakıyılarındayetişenvekışınyapraklarınıdökmeyen,değerlikerestesi kahverengi,morveyaesmer,hattavişneçürüğüolabilen,doğramacılıktakullanılanbirağaç.(Commiphora opobalsamum). pelikan *Pelikangillerden,pembeyeçalanbeyaztüylü,kanatlarıgrirenkli,altgagasındaderidenbirkesesiolaniri kuş(Pelecanusonocrotalus). pelikangiller *Omurgalıhayvanlarınkuşlarsınıfının,leyleksilertakımınınbiraltfamilyası. pelikansılar *Bazısınıflandırmalaragöre,pelikangiller,karabatakgillervesümsükgillerfamilyalarınıiçinealanbirtakım. pelikül *Boşfilm,filmşeridi. pelin *Birleşikgillerden,yapraklarındaveötekibölümlerindeçokacı,ıtırlıbirmaddebulunan,hekimlikte kullanılançokyıllıkveotsubirbitki,pelinotu,acıpelin,akpelin(Artemisiaabsinthium). pelit *Meşeağacınınmeyvesi,palamut. pelte *Nişasta,şekervesukarışımınınpişirilereksoğutulmasıylayapılanbirtürtatlı. *Bukıvamdaolanmadde. *Koloidalbirkatıiçinebirsıvınınişlemesindensonra,yabusıvıyadaldırılankoloidindoğrudandoğruya şişmesiyleyadasıcaktahazırlananoldukçakonsantreçözeltininsoğultularakkıvamlaşmasıylaoluşanesnekmadde. *Denizanası. peltegibi *çokgevşek. *çokyorgun. peltek *Dilinidişlerininarasınaalırgibikonuşanvebuyüzdens,zgibiseslerikusurlusöyleyen. *(konuşmaiçin)Tutuk,titrekbirbiçimde. peltekdişünsüzü *Dilucunun,öndişlerinarasınagirmesiyleoluşanünsüzü. peltekleşme *Peltekleşmekişi. peltekleşmek *Peltekdurumagelmek. pelteklik *Peltekolmadurumu,peltekkonuşma. peltelenme *Peltelenmekişiveyadurumu. peltelenmek *Peltekıvamındaolmak. pelteleşme *Pelteleşmek. *Bitkiselhücrezarlarındakiselülozundeğişmesivejelâtinkıvamınıalması." }, { "text": "pelteleşmek *Peltekıvamınıalmak. *Çokyorulmak. *Donuklaşmak,yumuşamak,ağırlaşmak. pelür *Daktilodayazıyıçoğaltmakiçinkullanılanincekâğıt. pelüş *Biryüzüuzuntüylü,yumuşakveparlak,kadifeyebenzerbirkumaştürü. pembe *Beyazlabirazkırmızınınkarışmasındanoluşanaçıkrenk. *Burenkteolan. pembegemre *Birçeşitüzüm. pembegörmek *çokiyimserolmak,herşeyiiyimserbirgözlegörmek. pembekurt *Pamukvebamyatarlalarındazararayolaçankırmızımsıtırtıl. pembeleşme *Pembeleşmekişi. pembeleşmek *Pembebirrenkalmak. pembeleştirme *Pembeleştirmekişi. pembeleştirmek *Pembebirdurumagetirmek. pembelik *Pembeolmadurumuveyapembeyer. pembemsi *Rengipembeyeyakınolan,pembeyeçalan. pembezar *Genelliklegömlekyapımındakullanılanbirtürinceveyumuşakbez. *Bubezdenyapılan. pena *Tellisazlarıçalmayayarayanvekemik,boynuzgibişeylerdenyapılançalmaaracı,mızrap,çalgıç. penaltı *Futboldacezaolaraktopunyalnızkalecininkoruduğukaleyeortadanvetamkarşıdanonikiadım uzaklıktakinoktadanşutlanması. penaltıalanı *Futboldacezaalanıiçindepenaltınınkullanılması. penaltıatışı *Futboldacezaalanıiçindepenaltınınkullanılması. penaltınoktası *Penaltıatışınınyapıldığınokta. pencere *Yapılarıveulaşımaraçlarını(tren,vapurgibi)aydınlatmak,havalandırmakamacıylayapılan,çerçeve,cam, panjur,perdegibieklentilerledahakullanışlıbirdurumagetirilenaçıklık. pencereaçmak *yenibirgörüşaçısıkazandırmak. pencereeteği *Pencereiledöşemearasındakibölüm. pencerekanadı *Sabitveyamenteşeyardımıylaaçılıpkapananpencereelemanı. pencereli *Penceresiolan. pencik *Askeryetiştirilmekiçinsavaştutsaklarındanbeştebiroranındaayrılanacemioğlanadaylarınaverilenad. *Birköleninkimeaitolduğunugösterensatışsenedi,kölelikkâğıdı. pencüdü *Tavlaoyunundazarlarınüstyüzününbirininbeşli,öbürününikiligelmesi. pencüse *Tavlaoyunundazarlarınüstyüzününbirininbeşli,öbürününüçlügelmesi. pencüyek *Tavlaoyunundazarlarınüstyüzününbirininbeşli,öbürününbirligelmesi. pençe *Yırtıcıhayvanlarınönayaklarınınparmaklarıylatırnakları. *Etkisindenkurtulmakolanaksız,etkisiçokolangüç. *Ayakkabınıntabanındakikösele. *El. pençeatmak *(yırtıcıhayvan)önayaklarıylasaldırmak,vurmak. *gücünegüvenerekbirşeyieldeetmeyeçalışmak. pençepençe *Genişçevesıklekelerdurumunda,yeryerkırmızı(yanak). pençepençeyegelmek *kıyasıya,öldürürcesinedövüşmek. pençevurmak *pençelemek. *ayakkabıyapençeçekmek. pençeleme *Pençelemekişi. pençelemek *Pençesiylekapmak,yakalamak,pençevurmak. *Ayakkabıyapençevurmak. pençelenme *Pençelenmekişi. pençelenmek *Pençelenmekişinekonuolmakveyapençelemekişiyapılmak. pençeleşme *Pençeleşmekişi. pençeleşmek *Pençepençeyegelmek,kavgaetmek,dövüşmek. *Çokuğraşmak,mücadeleetmek. pençeletme *Pençelemekişiniyaptırmak. pençeletmek *Pençelemekişiniyaptırmak. pençeli *Pençesiolan. *Pençevurulmuş(ayakkabı). *Güçlü. *Sataşkan. pençesinedüşmek *yakalanmak. pençesiz *Pençesiolmayan. pençgâh *KlâsikTürkmüziğinderastvebayatîdizilerindenoluşanbirleşikmakam. pençik *Gümrükidaresincebelirlibirvergikarşılığındakölesahibineverilensahiplikhakkınıgösterirsenet. pendname *Öğütkitabı. peneplen *Erozyonetkisiyleoluşmuş,yumuşakengebeliyeryüzüparçası,yontukdüz. penes *Süsolarakkullanılan,ziynetaltınıtaklidi,sarıtenekedenpul. pengö *İkinciDünyaSavaşısonunakadarkullanılanMacarparabirimi. penguen *Penguengillerden,GüneyKutbundayaşayan,sırtıkara,göğsüak,iyiyüzen,denizhayvanlarıylabeslenen kısakanatlıdenizkuşu(Aptenodytespatagonica). penguengiller *Omurgalıhayvanlardan,kuşlarsınıfınınpenguenlertakımınınbirfamilyası. penguenler *Penguengillerfamilyasınıiçinealantakım. peni *Sterlininyüzdebirideğerindekiparabirimi. penis *Erkeklikorganı. penisilin *Metabolizmaürünlerindeneldeedilenantibiyotik. pens *Pense. pense *Çeşitlibiçimvebüyüklüktemaşaveyakıskaç. *Giysilerdebazıyerlerdeniçeriyedoğrudaraltılarakdikilmişbölüm. pentan *FormülüC5H12olandoymuşhidrokarbon. pentatlon *EskiYunan'dakoşu,uzunatlama,ciritatma,diskatmavegüreşikapsayanatletizmyarışması. *Modernpentatlondabeşspordalını(uzunatlama,mızrakatma,200mkoşusu,diskatma,1500mkoşusu) kapsayanatletizmyarışması. penuar *Birtürsabahlık. penye *Dokumacılıktaözelaraçlaapresiyapılmışolan(kumaş). pepe *Dudaksesleriylebaşlayankelimelerinilkseslerinigüçlüklesöyleyenvebirkaçkeztekrarladıktansonra arkasınıgetirebilentutukdilli. pepeleme *Pepelemekişi. pepelemek *Pepegibikonuşmak. pepelik *Pepeolmadurumu. pepeme *Pepe. pepemelik *Pepelik,rekâket. pepsin *Midemukozasınınsalgıladığıalbüminlibesinleripeptonaçevirenenzim. pepton *Vücutçaözümlenebilecekdurumagelmişalbüminlibesin. perakende *Düzenliolmayan,ayrıayrı,dağınık,perişan. *Mallarıntekertekerveyabirkaçparçadurumundaazarazarsatılmasınadayanan(satışbiçimi),toptan karşıtı. *Bubiçimdealınanveyasatılan. perakendeci *Malınıperakendeolaraksatantüccar. perakendecilik *Perakendeolarakyapılanalışveriş. perçem *Başlarınıtıraşedenlerintepedebıraktıklarısaçtutamı. *Yele. *Kâkul. perçemli *Perçemi,kâkülüolan. perçin *İkiveyadahaçoklevhayıbirbirinebağlamakiçingeçirilençivinin,ezilerekbaşdurumunagetirilenucu. perçintabancası *Levhaolaraküretilmişparçalarıbirbirineüstüstekoyarakbirleştirmek,kaynaştırmakiçinkullanılanelâleti. perçinleme *Perçinlemekişi. perçinlemek *Birbağıntıyıperçinletutturmak. *İkiveyadahaçokparçayı,karşılıklıbölümlerinibirbiriüzerindeezerekbirleştirmek. *Sağlamlaştırmak,güçlendirmek. perçinleniş *Perçinlenmekişiveyabiçimi. perçinlenme *Perçinlenmekişi. perçinlenmek *Perçinlenmekişinekonuolmak. perçinleşme *Perçinleşmekişi. perçinleşmek *(arkadaşlık,dostlukilişkileriiçin)Çokgüçlenmek,pekişmek,sağlamlaşmak. perçinleştirme *Perçinleştirmekişiveyadurumu. perçinleştirmek *Perçinlidurumagetirmek,perçinleşmeyisağlamak,sağlamlaştırmak. perçinleyiş *Perçinlemekişiveyabiçimi. perçinli *Perçinyapılaraksağlamlaştırılmış. perçinsiz *Perçinyapılmamışolan. perdah *Parlatma,parlaklıkverme. *Sakaltıraşındansonrakılçıkışyönününtersineyapılanikincitıraş. perdahçekmek *sakalıbirdahavekılçıkışınıntersyönündeolmaküzeretıraşetmek. perdahvurmak(veyaetmek) *parlatmak. perdahçı *Bazıparlatıcımaddelerlecilâyapankimse. *Biriniasılsızsözlerlekandırmayaçalışankimse. perdahçılık *Perdahçınınişi. perdahlama *Perdahlamakişi. perdahlamak *Parlatmak. *Biriniasılsızsözlerlekandırmayaçalışmak. *Sövmek,küfretmek. perdahlanma *Perdahlanmakişi. perdahlanmak *Parlatılmak. perdahlı *Parlatılmış,perdahedilmiş. perdahsız *Parlatılmamış,perdahıolmayan. perde *Görüşü,ışığıengellemekveyabirşeyigizlemekiçinbiraçıklığınönünegerilenörtü. *Üzerinebircismingörüntüsüyansıtılansaydamolmayanyüzey. *İkiyeribirbirindenayıranbölme. *Doğruyugörmeyeengelolanşey. *Katarakt,aksu,akbasma. *Birsahneeserininbüyükbölümlerininherbiri. *Birmüzikparçasınıoluşturanseslerdenherbirininkalınlıkveyaincelikderecesi. *Busesderecelerinisağlamakiçinçalgılardabulunupparmaklarlabasılanyer. *(sesiçin)Pesperde. *Kaz,ördek,martıgibihayvanlarınparmaklarınıbirbirinebitiştirenzar. *Utanmaduygusu. perdearkası *Birşeyingörünürdeolmayangizliyanı. perdearkasında(veyaarkasından) *olayıyöneteninkendisiolduğunubellietmeyerek,gizlidengizliye. perdeayaklılar *(eskisınıflandırmalaragöre)Kaz,ördek,martıgibisudayüzenveparmaklarıarasındaperdebulunan kuşlartakımı. perdeçekmek *(birşeyinönünde)perdegermek. *gözlemek,örtmek. perdeinmek *gözdekataraktolmak. *gizlemek,örtmek. perdekurmak *Karagözoyununabaşlamak. perdeperde *Yavaşyavaş,azarazar. perdeci *Perdesatanveyadikenkimse. *Sahneperdeleriniaçıpkapamaklagörevlikimse. *Osmanlılardayüksekmakamlıkimselerinkapılarındabekleyenvegirmeyeizniolanlarıiçerialangörevli, perdedar. perdecilik *Perdecininişi. perdedar *Perdeci. perdeleme *Perdelemekişi. *Biroyuncununrakipoyunculardanbirinintopualmasınaengelolmaamacıylaönündebulunmakişi. perdelemek *Birşeyinönüneperdeçekmek,perdeileörtmek. *Birdurumun,birolayınanlaşılmasınaengelolmak,gizlemek. *Basketboldarakibinönünegeçerektopalmasınıengellemek. perdelenme *Perdelenmekişi. *Söyleyiştesesindeğişikbirperdedençıkması. perdelenmek *Perdelemekişinekonuolmak. perdeleriniaçmak *tiyatroyenimevsimdetemsillerinebaşlamak. perdeli *Perdesiolanveyaperdeileörtülübulunan. *Duvaklı. *Perdesağlamakiçinparmaklarlabasılacakyerleriolan(çalgı). perdelipilâv *Tavuketi,bademiçi,pirinç,kuşüzümü,unveyumurtakullanarakhazırlananbirpilâvtürü. perdelik *Perdeyapmayaelverişlikumaş. *Perdedenoluşan. perdesisıyrık *Bkz.perdesiyırtık. perdesiyırtık *Utanmaz,arlanmaz. perdesiz *Perdesiolmayan." }, { "text": "*Utanmaz,hayâsız. perdesizlik *Perdesiolmamadurumu. *Utanmazlık,hayâsızlık. pereme *Gondolabenzeyenbirkayık. peremeci *Peremekullananveyayapankimse. peren *Ülkeryıldızı. perende *Havadaçarkgibidönerekatılantakla. perendeatamamak *herhangibirkonudabirindenaşağı,beceriksizolmak. *oyunçevirememek,aldatamamak. perendeatmak *havadaçarkgibidönerektaklaatmak. perese *Duvarcılarındoğrultubulmaktakullandıklarışakulipi. *Durum,derece,kerte. peresesinegetirmek *tamsırasını,uygunzamanınıbulmak,biçiminegetirmek. pereseyealmak *birişidüşünmek,gözönünealmak. perestijetmek *sevmek. perestiş *Tapınma,taparcasınasevme. perestişkâr *Taparcasınaseven,tapınan. perforaj *Delme. performans *Başarım,takatsınırı. pergamentkâğıdı *Sülfürikasitliişlemilesüreklidokuoluşturularak,yüzeysertliğiarttırılmışveorganiksıvılarıngenellikle belirlikatıyağların,sıvıyağlarınvegresyağınınkâğıdanüfuzetmesinekarşıyüksekderecededayanıklılık kazandırılmışkâğıt. pergel *Yayveyaçemberçizmekteveölçmektekullanılanaraç. pergelhareketi *Pergeleözgüvepergelyönündehareketetme. pergelleme *Pergellemekişi. pergellemek *Pergelleölçmek. pergelleriaçmak *uzunadımlarlayürümek. pergola *Kazıklarınvebellikalınlıktakidikmelerinüzerinebindirilmişbirtürdemirveyaahşapçardak. perhiz *Sağlığıkorumak,düzeltmekveyafazlaparaharcamamakamacıylauygulananbeslenmedüzeni,imsak, riyazet,diyet,rejim. *HristiyanlarınveYahudilerinbelligünlerdeet,yağgibibazıyiyecekleriyemedentuttuklarıoruç. perhizyapmak(veyaetmek) *sağlığıkorumakveyadüzeltmekamacıylaazveyaözelbirbeslenmedüzeniuygulamak. perhizkâr *Perhizyapan,perhizeuyan. perhizkârlık *Perhizkârolmadurumu. perhizli *Perhizyapan(kimse). perhizsiz *Perhizyapmayan(kimse). peri *Doğaüstügüçleriolduğunainanılan,hayaldışıvarlık. *Çokgüzel,alımlı,beceriklikadın. peribacası *Kolaycaaşınabilentaşvekayalardanoluşmuş,sivrikuleveyapiramitgörünüşlüyerbiçimi. perigibi *çokgüzel. perihastalığı *Saraveisterigibibazıhastalıklar. perimasalı *Kahramanlarınıperilerinoluşturduğubirtürmasal. perimasası *Diktaşlarınüstüneyerleşmiş,masabiçimindekiyassıkaya. perioyunu *Olağanüstüunsurlaravebüyüyeağırlıkverenbirtürsahneeseri. peripiramidi *Birtaşyığınıilebununaltındakalmıştopraktanoluşan,piramitbiçimindetümsek. pericik *Kilitdili. *Perihastalığı. peridot *Olivin. peridotit *Olivinvepiroksendenoluşmuşmagmataşı. perikart *Kalbinüzerinisaranzar. perileribağdaşmak *uyuşupanlaşmak,yıldızlarıbarışmak. perili *Kötüruhlarbulunduğunainanılan,tekinolmayan(yer). peripatetizm *Gezimcilik. perisihoşlanmamak *yakınlıkduymamak, ısınamamak. periskop *Denizaltılarda,tanklarda,siperlerdekullanılan,gözlemciningözünüçevirmeksizinçevreyiaraştırmasını sağlayanoptikaraç. perişan *Dağınıkolmadurumu,dağınık,düzensiz,karmakarışık. *Acınacakdurumdaolan,zavallı. perişanetmek *dağıtmak,düzeninibozmak. *acınacakdurumagetirmek. perişanolmak *dağılmak,düzenibozulmak. *acınanacakdurumagelmek. perişanlık *Perişanolmadurumu. perişanlıkvermek *perişandurumagetirmek,perişanetmek. periton *Karınzarı. peritonit *Karınzarıiltihabı. periyodik *Belliaralıklarlatekrarlanan,süreli. *Süreliyayın. periyot *Dönem. *Devir. perki *Tatlısulevreği(Percafluviatilis). perlit *Erimişsodyumpotasyumalüminyumsilikattanibaretolancamgibibirvolkanikkayadankabartılarak pudrahâlinegetirilmişbulunan,yemmaddelerininpreslenmesindeyardımcımaddeveyakekleşmeyiönleyicibir madde. *Feldspatcinsindensuyuazveeridiğizamaninciyebenzeyentaneleriolanyanardağkaynaklıcam,incitaşı. *Bkz.incitaşı. perlitli *Özündeperlitbulunduran. perlon *İlkolarakAlmanya'dayapılansentetikdokumaipliği. *Buiplikledokunmuşkumaş. perlonfırça *Boyaişlerindekullanılanperlondanyapılmışfırça. permanant *Saçlarınuzunsüredalgalıkalmasınısağlamakiçinuygulananişlem. permanganat *Mikropöldürücüolarakkullanılan,sudaeriyiğimenekşerengindebulunanpotasyumpermanganatınkısa adı. permeçe *Yedekolarakkullanılanincehalat. permi *Yazılıizinbelgesi. *Özellikledışticareteilişkinolarakdevletçeverilenizin. *DevletDemirYollarındapaso. permiyen *Birinciçağınaltıncıvesonuncudönemivebudönemdeoluşmuş(yerkatmanları). peroksit *Birleşimindenormaloksitlerdendahaçokoksijenbulunanoksitleringeneladı. peron *Trenistasyonlarındatrenyoluboyuncauzanan,inilipbinilen,yüksekçedöşeme. peronospora *Patates,pancar,asmavedahabaşkabitkilerdemildiyuhastalığınayolaçanmikroskobikmantar. persenk *Konuşurkengereksiztekrarlanansöz. personel *Birhizmetveyakuruluşungörevlileri,birişyerindeçalışanlarıntümü. *Devletvediğerkamukuruluşlarındaçalışan,etkinliğeçeşitligörevleriylekatılangerçekkişiler. perspektif *Eşyavenesnelerinuzaktangörünüşü. *Nesneleribiryüzeyüzerinegörüldüklerigibiçizmesanatı. perşembe *Haftanınbeşincigünü,çarşambailecumaarasıolangün. perşembeningelişiçarşambadanbellidir *birişinsonununnasılolacağışimdikigidişindenbelliolur. pertavsız *Büyüteç. peruk *Bkz.peruka. peruka *Takmasaç. perukacı *Perukayapan,hazırlayanveyasatankimse. perukacılık *Perukacınınişiveyamesleği. perukâr *Berber. Perulu *Peruhalkındanolankimse. perva *Çekinme,sakınma,korku. pervane *Geceleriışıkçevresindedönenküçükkelebek. *Döndüğündebirmekanizmayıişletenbireksenedikeyolarakbağlanmış,ikiveyaikidençokkanattan yapılmışalet. *Selçuklulardaveİlhanlılardahas,zeamet,tımarileilgiliolarakverilenferman. pervanebalığı *Aybalığı. pervanegibi *süreklidönenşeylerinitelendirmekiçinkullanılır. *birkimseninyanındanhiçayrılmayankimseleriçinkullanılır. pervanekesilmek *saygıduyduğubirkişiyehizmetedebilmekiçindevamlıetrafındaolmak,didinipdurmak. *heristeğiyapmakiçinçevrededörtdönmek. *dönüpdurmak. pervaneolmak *büyükbirbağlılıklayanındanayrılmamak. pervaneci *Selçukludivanındabulunan,arazidefterlerinebakangörevli. pervaneli *Pervanesiolan. pervanesiz *Pervanesiolmayan. pervasıolmamak *korkmamak,çekinmemek. pervasız *Çekinmez,sakınmaz,korkusuz. pervasızca *Pervasız(birbiçimde),çekinmeden,sakınmadan. pervasızlık *Çekinmezlik,sakınmazlık,korkusuzluk. pervaz *Kapı,penceregibiyerlerinkenarlarınageçirilenensizparça. *Giysilerinyaka,kol,etekgibiyerlerineveyakumaştanyapılmışdiğereşyalarınkenarlarınageçirilmiş,dar, uzunparça. *Ciltkapağınıniçtarafınakonulanderiparçası. *Uçuş. pervazetmek *uçmak. pervin *Ülkeryıldızı. pes *Yenilgiyikabulettiğinibelirtmekiçinveyabirininsaşkınlıkverendavranışlarınakarşılıkolarakkullanılır. pes *Hafif,yavaşseslesöylenen. pesdemek *karşısındakininkendisindendahaüstünolduğunukabuletmek,boyuneğmek. pesetmek *yenilgiyikabuletmek,pesdemek. *yenileceğinianlayıpsırtınınyeregelmesiniistemeyenpehlivan,yenildiğinikabulanlamınaya\"pes ediyorum\"demek,yadahasmınınkispetineeliylevurarakişaretvermek. *birininaşırıkurnazlığıkarşısındaancakbukadarolurinancınavarmak. pesperdeden(konuşmak) *alçakvekalın(sesle). *alttanalarak,yumuşakbirdilkullanarak. pesek *Dişkiri,dişpası. peseta *İspanyolparabirimi. pesimist *Kötümser,karamsar,bedbin,optimistkarşıtı. pesimizm *Kötümserlik,karamsarlık,bedbinlik. pesleşme *Pesleşmekişi. pesleşmek *(sesiçin)Hafif,yavaşdurumagelmek. peso *BirçokGüneyAmerikadevletindekullanılanparabirimi. pespaye *Alçak,soysuz,aşağılık. pespayelik *Alçaklık,soysuzluk. pespembe *Çokpembe. pest *Pes(II). pestenkerani *Saçma,değersiz,önemsiz,uydurma. pestil *İnceyufkabiçimindekurutulmuşmeyveezmesi. *Çokyorgun,güçsüz. *Hasta. *Tavanilekömürdamarıarasındayeralanince,yumuşakkillitabaka. pestilgibi *kımıldayamayacakkadargüçsüz,bitkin. pestileçevirmek *çokyormak. pestiliçıkmak *çokyorulmak. pestiliniçıkarmak *çokyormak. *çokdövmek. pestilleşme *Pestilleşmekişiveyadurumu. pestilleşmek *Pestildurumunagelmek. *Yorgundurumagelmek. pesüs *İçindeyağyakılantoprakkandil. peş *Arka. peş *Bazıgiysilerinbololmasıiçinyanlarınaeklenenkumaşparçası. peşpeşe *Birbiriardından,arkaarkaya. peşipeşine *Arkaarkaya. peşisıra *Arkasından,ardından,ardısıra. peşin *Biralışverişte,alışverişyaplıdığıanda,alınanşeyinteslimindenönceveyateslimiylebirlikteödenen, veresiyekarşıtı. *Çalışmadanverilen(ücret,aylık)." }, { "text": "*Dahaönce,önceden. *Tutarın,ücretinöncedenödenmesi şartı. peşincevap *Sonradansöylenecekbirşeyiöncedenbildirme. peşinfikir *Önyargı,öndüşünce. peşinhüküm *Önyargı. peşinpazarlık *Sonradanolacağıhatıragelenşeylerüzerindeöncedenkonuşup anlaşma. peşinpeşin *Öncedenbenimsenmişolarak. peşinpiyasa *Peşinsatışabağlıalışverişdüzeni. peşinsatış *Bedelipeşinödenerekyapılansatış. peşinyargı *Bkz.önyargı. peşinat *Peşinolarakverilenpara,avans. peşinatsız *Peşinparaalmadan. peşinci *Malıpeşinparailesatanveyasatınalan(kimse). peşinde *çokistenilenşeyibelirtir. peşinde *Sürekliizinde,takibinde. peşinde(veyapeşinden)koşmak *eldeetmekiçinuğraşmak. peşindedolaşmak(veyagezmek) *biramaçlabirisiniizlemek. peşindegitmek *birkimseyiizlemek. peşindegitmek *birkimseyiizlemek. *düşüncevegörüşlerinibenimsemek. peşindensürüklemek *birininveyabirçoklarınınarkasındangelmesinisağlamak. peşindenyürümek *birininarkasınadanyürümek,gitmek. *birkimseyeherkonudauymak. peşinedüşmek(veyagitmek) *arkasındangitmek,izlemek. *biristeğingerçekleşmesinisağlamayaçalışmak. peşinetakılmak *ardındangitmek. peşinetakılmak *arkasındangitmek,hiçayrılmamak. peşinetakmak *yanındagötürmek. peşinen *Peşinolarak,önceden. peşinibırakmak(veyabırakmamak) *birkimseyiveyaşeyiizlemektenvazgeçmek(veyavazgeçmemek). peşkeş *Armağan. peşkeşçekmek *başkasınınmalınıbirinebağışlamak;verilmemesigerekenbir şeyiuygunsuzbiramaçlaveyayersizolarak birinevermek. peşkir *(genelliklepamukipliğindendokunmuş)Havlu. *Yemekyerkenkullanılan,elkurulanan,büyükmendilbiçimindepamukveyaketenbez,peçete. peşkirci *Peşkirdokuyanveyasatankimse. peşkircilik *Peşkircininişi. peşli *Peş(II)eklenerekgenişletilmiş(giysi). peşmelba *Şeftalili,kremalıbirçeşitdondurma. peşrev *KlâsikTürkmüziğinde,faslıngiriştaksimindensonrailkçalınandörthanelivedörtteslimliparça. *Güreşetutuşmadanöncepehlivanlarınellerinibirbirineveuyluklarınavurarakvehafifçesıçrayarak yaptıklarıgösteri. *Halkhikâyelerinde,türkülerinokunupçalınışısırasındatürküaralarınakatılanmanitüründenküçük türküler. peşrevlenme *Peşrevlenmekişi. peşrevlenmek *Güreşetutuşmadanöncepehlivanlar,ellerinibirbirineveuyluklarınavurarak,hafifçesıçrayarak gösteri yapmak. peştahta *İşmasasıgibikullanılançekmece. *Sarraflarınüzerindeparasaydıklarıtahta. peştamalkuşanmak *birzanattaustalıkkazanmak. peştemal *Hamamdaörtünmekvekurulanmakiçinkullanılanincedokuma. *İşyaparkenbele bağlananuzun,genişdokuma. *Başaörtülendokuma. peştemalcı *Peştamal,futa,havlugibişeylerdokuyanveyasatankimse. peştemalcılık *Peştamalcınınişi. peştemallı *Peştemalıolan. peştemallık *İşlekbirdükkânıkiralamakisteyeninodükkânıişleteneverdiğipara. peştemalsız *Peştamalıolmayan. Peştuca *Afgankabilelerininkullandığıdil. petşişe *Naylondanyapılmışiçecekkabı. petek *Arılarınyumurtalarınıbırakmakvebaldepoetmekiçinyaptığı,düzgünaltıgenağızlıbalmumuyuvacıklar topluluğu. *Buyuvacıklartopluluğununbalolmayanı. *Balçıktanyapılanvedikineduransandıkbiçimindekitahılambarı. *Arıkovanı. *Minarelerdekülâhileşerefearasındakibölüm. *Isıtmatesisatındaısıdağıtımını,içindensıcak sugeçereksağlayandilim,radyatör. petekdokuma *Üzerindeküçükpetekmotifleribulunanpamukludokuma. petekgöz *Eklembacaklıhayvanlardagörülen,birçokgörmehücresindenoluşangöztürü. petekgüvesi *Arıkovanlarındapeteklerezararverenikiasalağınadı. petografi *Taşbilimi. petrifikasyon *Taşhâlinedönüşme. petrokimya *Petroldenorganikkimyasalürünlereldeetmedekullanılansanayidalı. petrokimyacı *Petrokimyadalındauzmanlaşmışkimse. petrol *Yoğunluğu0,8'den0,95'ekadardeğişebilen,hidrokarbürlerdenoluşmuş,kendisineözgükokusuolan, koyurenkli,arıtılmamış,doğalyanıcımineralyağ,yeryağı. petrollâmbası *İçindepetrolürünleriyakılarakaydınlatmayısağlayanaraç. *Gazyakanaydınlatmaaracı. petrolmavisi *Koyumavirenk. petrolcü *Petrolarama,bulmaişiyleuğraşankimse. *Petrolvetürevlerinialıpsatankimse. petroloji *Yerbilimindekayaçlarınoluşummekanizmalarınıinceleyenuzmanlıkalanı. petunya *Patlıcangillerden,çeşitlirenkteçiçekleraçan,kokulubirsüsbitkisi(Petunia). pey *Birsözleşmedetaraflardanbirininöbürüneiştencaymayacağınıbelirtmekamacıylaöncedenverdiği güvenceparası. peyakçesi *Sözleşmeyapılırken,taraflarınbağlandıklarınıgöstermekamacıylabirinindiğerineverdiğipara,kaparo. peysürmek *artırmailesatılanbirşeyiçinöncebir miktarparavermekveyaönermek. *rekabetetmek. peyda *Belli,açık. peydaetmek *çıkarmak,oluşturmak,ortayaçıkarmak,edinmek. peydaolmak *çıkmak, ortayaçıkmak,oluşmak. peydahlama *Peydahlamakişi. peydahlamak *Genellikleistenmeyenveyayolsuzgörülenşeyleredinmek. *Görünmek,ortayaçıkmak. peydahlanma *Peydahlanmakişi. peydahlanmak *Çıkmak,oluşmak,ortayaçıkmak,peydaolmak. peyderpey *Azarazar,bölümbölüm,yavaşyavaş. peygamber *Tanrı'nınbuyruklarınıbildiren,habergetirenkimse,yalvaç,elçi,resul,nebi. *HazretiMuhammed. peygamberağacı *Yabanîkimyongillerden,AntilAdalarındaveVenezuela'dayetişen,10-15myükseklikte,kışınyapraklarını dökmeyen,reçinesindengayakolçıkarılanbirağaç(Guaiacumofcicinale). peygamberbalığı *Bkz.dülgerbalığı. peygamberçiçeği *Mavikantaron,belemir(Centaureacyanus). peygamberdikeni * \\343devedikeni. peygamberüzümü *Birçeşittatlı,iriüzüm. peygamberane *Peygambereyaraşırbiçimde. peygamberdevesi *Sıcakveılımanülkelerdeyaşayan,genellikleyeşilrenkteveortalama5cmboyunda,düzkanatlı,çokobur böcek(Mantisreligiosa). peygamberlik *Peygamberolmadurumu,yalvaçlık. peygamberöküzü *Ahmak,budala. peygambervari *Peygamberce,peygambergibi. peyk *Uydu. *Birbaşkasınabağımlılığıolan. peyke *Genellikleeskikahvelerdeveevlerdebulunan,duvarabitişikalçak,tahtasedir,kerevet. peyklik *Peykolmadurumu,uyduluk. peyleme *Peylemekişi. peylemek *Paravererekbirşeyiöncedenkendineayırtmak. peylenme *Peylenmekişi. peylenmek *Peylemekişiyapılmak. peynir *Peynirmayasıilekatılaştırılaraksüttenyapılanvebirçoktürüolanbesin. peynirağacı *Ebegümecigillerden,tropikalbölgelerdeyetişen,kozalarındakısaliflipamukbulunanağaç(Bombax criodendron). peynirdişi *Bazenileriyaştaçıkandişlerdenherbiri,kuzudişi. peynirekmekgibi *çokkolaybiçimde,çabucacık. *çokrevaçta,çoktutulan,beğenilen. peynirhelvası *Rendelenmişyağlıvetuzsuzbeyazpeynire,yumurtakarıştırdıktansonraun,yağveşekereklenmesive kısıkateştepişirilmesiyleyapılanbirtatlıtürü. peynirşekeri *Ağızdakolaycaeriyen,donukbeyazbirtürşeker. peynirtatlısı *Tuzsuztazepeynirveirmikleyapılanbirçeşittatlı. peynirci *Peyniryapanveyasatankimse. peynircilik *Peynircininişi. peynirhane *Peyniryapılanyer. peynirleşme *Peynirleşmekişi. peynirleşmek *(sütiçin)Kesilmek,peynirdurumunagelmek. peynirli *İçinepeynirkonulmuş. peynirlibörek *Maydanozvepeynirinkarışımınınyufkalararasınaserilmesiyleyapılanbörektürü. peynirlipide *Mayalanmışveyağileyumurtakarıştırarakhazırlanmışhamurapeynir,maydanoz,yumurtaeklenmesiyle hazırlananbirpidetürü. peynirsiz *İçinepeynirkonulmamış,peyniriolmayan. peyrev *(başkasının) İzindengiden,izleyen,izleyici. peyzaj *Kırresmi. pezevenk *Erkeklereyasadışıyollardankadınbularakparalıbirleşmelerearacılıkedenkimse. pezevenklik *Pezevenginyaptığıiş. *Yolsuzdavranış. pezo *Peso. pH *Birsıvınınasitveyabazlıkderecesi,sertlikderecesi. pıhtı *Koyulaşarakyarıkatıdurumagelmişsıvı. pıhtılanma *Pıhtılanmakişi. pıhtılanmak *İçindepıhtılarolmak. pıhtılaşma *Sıvıdurumdanpıhtıdurumunageçme,pıhtılaşmakişi. pıhtılaşmak *Pıhtıdurumunagelmek. pıhtılaştırma *Pıhtılaştırmakişi. pıhtılaştırmak *Pıhtıdurumunagetirmek. pılıpırtı *Eskieşya. *(hafifsemeamacıyla)Eşya. pılıyıpırtıyı(veyapılıpırtıyı)toplamak *gitmeküzereeskipüsküleriylebirliktebütüneşyalarınıtoplamak. pıllımpıllım *Köhneveeskimişolmayıanlatır. pıllımpıllımolmak *köhneleşmek. pınar *Yerdenkaynayarakçıkansu,kaynak. *Busuyunçıktığıyer,kaynak,memba. pır *(rsesiuzatılaraksöylenir)Kuşkanatlarınınçıkardığısesianlatır. *Biryerdenkaçıpgitmedüşüncesinianlatır. pırpır *Genelliklekuşkanadınınçıkardığısesiandırırseslerianlatmakiçinkullanılır. pırpıretmek *(ışıkiçin)yanıpsönmek. pırasa" }, { "text": "*Zambakgillerden,sapındanyararlanılan,çokyıllıkbirkışsebzesi(Alliumporrum). pırasabıyıklı *Uzun,gürbıyıklı. pırazvana *Kılıç,bıçakgibisaplışeylerinsapiçindekalanbölümü. pırılpırıl *Çokparlak,çokışıklı. *Çoktemiz,tertemiz. *Çokyeni. *Kusursuz,eksiğiolmayan,tam. pırıldak *Işıkaçıpkapamakyoluylaişaretlervererekanlaşmayısağlayanaraç. pırıldakçı *Pırıldakkullanmasınıbilenvebuişteçalışankimse. pırıldama *Pırıldamakişi. pırıldamak *Işıksaçmak,ışıldamak. pırıltı *Pırıldayanşeyinçıkardığıışık. pırıltılı *Pırıltısıolan,parlak. *Süslü,özentili. pırlak *Doğan,atmacagibiyırtıcıkuşlarıyakalamadaçağırtkanolarakkullanılan,avcılarcabirkafesiçindeav yerinebırakılankuş. pırlama *Pırlamakdurumuveyabiçimi. pırlamak *(kuşiçin)Herhangibirşeydenürküpuçmak. *(insaniçin)Hemenuzaklaşmak,bulunduğuyerdenkoşarakuzaklaşmak. pırlangıç *Sesçıkararakdönentopaç. pırlanmak *(yavrukuş)Uçmayaçabalamak. pırlanta *Birçokfaçetasıolacakbiçimdeyontulmuşfoyasızparlakelmas. *Üzerindepırlantaolan. pırlantagibi *çokiyinitelikleriolan,değerli,saf,temiz. pırlantalı *Pırlantasıolan. pırnal *Kışınyapraklarınıdökmeyenbirtürmeşeçalısı(Quercusilex). pırnalkömürü *Çalıdanyapılan,kaliteli,iyikömür. pırnallık *Pırnalçalılığı. pırpı *Yılansokmasınakarşıilâçolduğunainanılanbirtürtaş,yılantaşı. pırpırı *Yeniçerisalmaerleriningiydiklerikırmızıçuhadanyapılmışcübbe,pirpiri. *BirtürBizansaltını. *Uçarı,hovarda. pırpırlama *Pırpırlamakişiveyadurumu. pırpırlamak *Yanıpsönmek. pırpırlanma *Pırpırlanmakişiveyadurumu. pırpırlanmak *Pırpırlanmakişinekonuolmak. pırpıt *Eskipüskü,değersiz,işeyaramayan. *Eltezgâhındadokunmuşkabayünlü. *Pehlivanlarıngüreştekispetyerinegiydikleri,kalınbezdenyapılmışveyakeçikılındanörülmüşdon. pırpıtçı *Pıtpıtişiileuğraşankimse. pırtı *Değersizşey,eşya. *Ufaktefekeveşyası. *Basmaveketendenyatak,yorganyüzü,giysilikkumaş. pırtık *Bkz.yırtıkpırtık. pırtlak *Pırtlamış,dışarıfırlamış,patlak. *Kolaycakabuğundandışarıçıkabilen. pırtlama *Pırtlamakişiveyadurumu. pırtlamak *Bulunduğuyerdenkayıpdışarıçıkmak. pısırık *Tutuk,sünepe,aşırıçekingen,yüreksizvebeceriksiz. pısırıkça *Pısırıkgibi,pısırığayaraşırbiçimde. pısırıklaşma *Pısırıklaşmakişi. pısırıklaşmak *Pısırıkolmak,pısırıkdurumagelmek. pısırıklık *Pısırıkolmadurumuveyapısırıkçadavranış. pısmak *Bkz.pusmak. pışpışlama *Pışpışlamakişi. pışpışlamak *Bebeğikucaktayavaşyavaşsallayarakuyutmayaçalışmak. pışt *Islıklıses. pıştdemek *rahatsızedicibirsözsöylemek. pıt *Çokküçükbirnesnenin,sudamlasınınyereveyaherhangibirşeyüzerinedüşmesiyleçıkanhafifses. pıtpıt *Pıtsesiçıkararak. pıtpıtatmak *korkuveheyecangibibirsebeplekalbifazlaçarpmak. pıtırpıtır *Hafifsesçıkararaksıkvedüzgünbirşekilde. pıtırdama *Pıtırdamakişi. pıtırdamak *Pıtırtıçıkarmak,pıtırtıetmek. pıtırdatma *Pıtırdatmakişi. pıtırdatmak *Pıtırtıçıkarmasınayolaçmak. pıtırtı *Çokhafifpatırtı,hafifgürültü. pıtırtıetmek *çokhafifgürültüçıkmasınayolaçmak. pıtrak *Dikenlitohumlarıhayvanlarınkıllarınaveinsanlarıngiysilerinetakılanbiryıllıkveotsubirbitki(Xantium spinosum). *Çoktaneli,sık. pıtrakgibi *ağaçvedalüzerindeçoksayıdameyvebulunduğunubelirtir. *çoksayıda,tanecikli. pıyrımpıyrım *Çokeskimiş,çokyıpranmış. pisayısı *Çemberçevresininuzunluğununçapınınuzunluğunabölünmesiileeldeedilensabitsayı(3,1416). pianta *Ayakkabınınaltkenarı. piç *Anasıilebabasıarasındaevlilikbağıolmadandünyayagelençocuk. *Terbiyesiz,arsızçocuk. *Herşeyinküçüğü,aslınabenzemeyeni. *Biranabitkininçevresindeyenidenbelirensürgünvefilizler. piçetmek *yapayımderkenbozmak,çıkmazasokmak. *tadınıkaçırmak,tatsızbirdurumyaratmak. *boşgeçirmek,boşaharcamak. piçkurusu *Soysuzveyaramazçocuk. piçolmak *tadıbozulmak. *boşagitmek. piçsinek *Birtüroltaiğnesi. piçleşme *Piçleşmekişi. piçleşmek *Yozlaşıpbozulmak. piçlik *Piçolmadurumu. *Kalleşçeyapılankötüdavranış. piçuta *Palamutbalığınıniribirtürü. pide *Mayalıhamurdanyapılan,gereğindeüzerineyumurta,kıyma,peynir,pastırmavb.konarakpişirilen,ekmek yerinitutan,ince,yayvanyiyecek. pidegibi *yamyassı. pideci *Pideyapanveyasatankimse. pidecilik *Pidecininişiveyamesleği. pideli *Pidesiolan,pideyleyapılan. pigme *Boyortalaması150cmaltındaolanAfrikakökenlibirzencitopluluğunbireyi. pigment *Canlıbirorganizmanınoluşturduğu,onaözelbirrenkverenkimyasalmadde. pijama *Ceketvepantolondanoluşanyatakgiysisi. pik *Dökmedemir,font. pik *Gemininkıçtarafındakibayrakserenineaçılanüçgenbiçimindekiyelken. pik *Bkz.maça. pikboru *Kalındemirveyadökmeboru. pikaj *Bilgisayardadizilenyazılarımilimetrikkartonayapıştırıpdüzenlemeişi. pikajcı *Pikajyapankimse. pikajcılık *Pikajcınınyaptığıiş. pikap *Elektrikleveyapilleçalışan,plâkdinlemektekullanılanaraç. *Küçükkamyon,kamyonet. pike *Kabartmalıpamuklukumaş. *Bukumaştanyapılan. *Bukumaştanyapılanyatakörtüsü. pike *(uçak)Yüksekten,hedefüzerinebüyükbiraçıileinme;yüksektenhedefinüzerinedikolaraksaldırma. pike *İyiayrılamamasebebiyleunveyairmikiçerisindekalmışolan,gözlegörülebilen,irivekoyurenklikepek vb.parçacık. pikeyapmak *uçakdikbiçimdeinmek. *bilârdoda,masayadikeydurumdatutulmuşistekailetopavurmak. piket *İki,üçveyadörtkişiarasındave 32kâğıtlaoynananbirtüriskambiloyunu. piknik *Kırdayenenyemek. piknikalanı *Piknikyapmayaelverişligenişveyeşilalan. pikniktip *Ortaboylu,şişmanca,genişveyumuşakyüzlü,kalıncaboyunlu,yukarıdoğrudaralanşişkingöğüslüveiri göbeklikimse. pikniktüpü *Piknikteyemekısıtmakveyapişirmekiçinkullanılanküçükbütangazıtürü. piknikyapmak *kırdayemekyemek. piknikçi *Piknikyapmayısevenkimse. piknometre *Özgülağırlığıölçmeyeyarayanalet. piko *Makinedeyapılanbirtürantika. pikocu *Pikoyapankimseveyapikoyapılanyer. pikoculuk *Pikocununişiveyamesleği. pikoyavermek *pikoyapılmasıiçinbazıörtü,çarşaf,çamaşırvb.nipikocuyagötürmek. pikrikasit *Nitrikasidinanilin,ipek,yünvb.maddelereetkimesiyleeldeedilenasitOH-C6H2(NO2)3. pil *Kimyasalenerjiyielektrikenerjisineçevirenaraç. pilâki *İçinesoğan,sarımsak,maydanozvehavuçgibi şeylerkatılarakzeytinyağıylapişirilenvesoğukolarak servisiyapılanyemek. *Aptal,ahmak. pilâv *Genelliklepirinçtenveyabulgurdanyapılanbiryemek. pilâvyiyenkaşığınıyanında(veyabelinde)taşır *birşeydenyararlanmakisteyenkişi,bununiçingerekenaracıelialtındabulundurmalıdır. pilâvdandöneninkaşığıkırılsın *yararlıbirşeyieldeetmekiçinsonunakadaruğraşılacağını,direnileceğinianlatmakiçinkullanılır. pilâvlık *Pilâvyapmayaelverişli. piliç *Tavuğunküçüğü;erginleşmemiştavukveyahoroz. piliçgibi *genç,diri,güzelvealımlı(kız). piling *Cildinölühücrelerdenarındırılmasınısağlayan,kandolaşımınıhızlandıranbirkremtürü. pilli *Piliolan,pilleçalışan. pilot *Birhavataşıtınıkullanmakveyönetmeklegörevlikimse. *Denemeniteliğindeolan. pilotbölge *Tarım,tıp,endüstri,eğitimgibiherhangibirçalışmaalanında,devletinvehalkınortakçalışmasıyla kalkınmahareketinikolaylaştırmakveörnekolmakiçinayrılmışbölge. pilotkabini *Pilotköşkü. pilotköşkü *Uçaklarınöntarafındapilotileuçuşteknisyenininbulunduğuuçağınyönetildiğiözelbölüm,kokpit. pilotaj *Birhavataşıtınıyönetme. pilotluk *Pilotungörevi. pim *İçiçegeçenveyabirbiriüzerinegelenparçalarıtutturmayayarayanbirtürtahtaveyametalçivi. *Mobilyalardakicamraflarıtaşımakiçinyantablalarayerleştirilenkapsülleriniçinetakılansilindirik,yassıve Lbiçimliraftaşımaaleti. pimpirik *Çokyaşlıvegüçsüz(kimse). *Harap,bozuk,virane. pinekleme *Pineklemekişi. pineklemek *Uyuklamak,uyuklargibihareketsizoturmak. *Biryerdehiçbirişyapmadanoturmak. pinel *Rüzgârınestiğiyönügöstermekiçindirekşapkalarınınüstünekonulanyelkovanbiçimindekiaraç. pines *Yumuşakçalardan,midyebiçiminde,ondandahabüyükkavkılıbirdenizhayvanı(Pinnanobilis). pingpong *Masatopu,masatenisi. pinhan *Gizli,saklı,gizlenmiş. pinpon *Yaşlı,çökmüş. pinti *Aşırıderecedecimri, kısmık. pintileşme *Pintileşmekişi. pintileşmek *Pintidurumagelmek. pintilik" }, { "text": "*Pintiolmadurumuveyapinticedavranış,hisset. pipet *Sıvıları,soluklaiçineçekipkaptankabaaktarmayayarayancamboru. pipi *(çocukdilinde)Erkeklikorganı. pipiriklenme *Pipiriklenmekişiveyadurumu. pipiriklenmek *Kuruntulu,vesveselibirdurumadüşmek. pipo *Ucundakilüleiçinetütünkonulanveyakılarakdumanıçekilenkısa,çubukbiçimidekitütüniçmearacı. pir *Yaşlı,koca,ihtiyar. *Birtarikatveyasanatınilkkurucusu. *Herhangibirkonuda,birmeslektetecrübekazanmış,eskimişkimse. *Adamakıllı,iyice. piraşkına *karşılıkgözetmedenveyakarşılıkgörmedentaminançla,gerçekbirsevgiile. pirol! *\"çokyaşa,varol\"anlamındaşakayollubirbeğenmesözü. piramidal *\"çokyaşa,varol\"anlamındaşakayollubirbeğenmesözü. piramit *Tepeleriortakbirnoktadabirleşen,tabanlarıdaherhangibirçokgeninbirerkenarıolanbirtakım üçgenlerdenoluşmuşcisim,ehram. *Mısırfiravunlarınınmezarlarınaverilenad. *Gösterijimnastiklerinde,jimnastikçilerin,araçlıveyaaraçsızolarakbirbirlerininomuzlarında,dizlerinde oluşturduklarıgösterişlivedüzenlibiçimler. piramitçik *EskiMısırpiramitlerindevedikilitaşlarındatepelikolarakyeralanküçükpiramit. piramitli *Piramitbiçimindeolan. piramitsi *Piramidebenzeyenveyapiramidiandıran. pire *Pirelerden,insanınvebazıhayvanlarınkanınıemerekyaşayan,iyisıçradığıiçinkolayyakalanamayan,küçük asalakböcek(Pulex). piregibi *çevik,çokhareketli,yerindeduramayan. pireiçin(veyapireyekızıp)yorganyakmak *önemsizbirdurumkarşısındakızarakkendisinedahabüyükzararverecekdavranıştabulunmak. pireotu *Yaklaşık25-50cmyükseklikte,parçalıyapraklı,otsubirbitki(Tanacetumcoccineum). pirekapan *Pireotu. pirekateşin *Ağacınkimyasalyöntemleboyanmasında,ilkboyagereciolarakkullanılanrenksiz,billûrsucisim. pirekıran *Pireyiyoketmeyeveöldürmeyeyarayanilâç. pirelendirme *Pirelendirmekişi. pirelendirmek *Kuşkulandırmak,işkillendirmek,şüphelendirmek,huylandırmak. pirelenme *Pirelenmekişi. pirelenmek *Üzerindepireolmak. *Pireleriniayıklamak. *İşkillenmek,huylanmak. pireler *İnsanlarlahayvanlardadışasalağıolarakyaşayan,ağızyapılarısokupemmeyeelverişli,birçokfamilyaya ayrılankanatlılartakımı. pireli *Pirebulunan. *Herşeydenbiranlamçıkaran,kuşkulu,işkilli,vesveseli. pireyideveyapmak *önemsizbirolayıbüyütmek. pireyigözündenvurmak *keskinbirnişancıolmak. pirifanî *İhtiyar(kimse). pirina *Zeytinin,sıkıldıktansonrayağbakımındanzenginliğiniyitirmeyen,gübreveyahayvanyemiolarak kullanılanküspesi. pirincegiderkenevdekibulgurdanolmak *büyükbirkazançarkasındankoşarkeneldekinidekaçırmak. pirinci(çok)sukaldırmamak(veyagötürmemek) *alıngan,çabukdarılırolmak, şakadananlamamak. pirincintaşınıayıklamak *\"ayıklapirincintaşını\"sözündegeçenbudeyimyapılacakişinzorvekarmaşıkolduğunuanlatır. pirinç *Buğdaygillerden,kökleribolsuiçindeyetişenbirbitki(Oryzasativa). *Bubitkininbesinolarakkullanılantanesi. pirinç *Bakıraçinkokatılarakeldeedilensarırenktebiralaşım. *Bualaşımdanyapılmış. pirinççorbası *Pirinçsuyuilepişirilençorba. pirinçörgü *İlmekleribirtersbirdüzörüparkasırayıdabunauygunörmebiçimi. pirinçpilâvı *Pirinçtenyapılanpilâv. pirinçtaneleri *Güneş'inküresininYer'dengörünenyüzündekitanecikler. pirinçunu *Kurutulmuşpirinçtanelerininöğütülmesiyleeldeedilenun. pirinçsi *Pirinçiriliğindeveyabiçimindeolan. pirit *Bualaşımdanyapılmış. pirogravür *Bkz.dağlamaresmi. piroksen *Doğalkalsiyum,magnezyumvedemirsilikatlarınaverilenad. pirometre *Çokyükseksıcaklıklarıölçmeyeyarayanalet. pirometri *Çokyükseksıcaklığıölçmeyöntemi. pirosfer *Barisfer. pirpiri *Bkz.pırpırı. piruhi *Birçeşithamuryemeği. pirüpak *Tertemiz,lekesiz. pirüpakolmak *tamamenkurtulmak,rahatlamak,huzurakavuşmak. piryol *Üzerindekümbetbiçimindebirkapağıbulunan,oldukçabüyükbirtürcepsaati. pirzola *Kasaplıkhayvandaomurganınikiyanındakibölge. *Bubölgedendilimlerdurumundaçıkarılankemiklietparçası,kotlet. pirzolalık *Pirzolayapmayaelverişli. pis *Leke,tozveyakirlekaplıolan,kirli,iğrendirici,murdar,mülevves. *Kendindepislikolanveyapislenmişolan. *Beğenilmeyecekdurumdaolan,kötü,zararlı. *Kendindepislikveyakirolmamasınarağmenbazısebeplerdendolayıiğrenilen. *Çirkin,sevimsizolan. *(söziçin)Dinleyenleriutandıracakdurumdaolan. *İçindençıkılmasıçokgüç,karışık. pisbıyık *Kıllarıgürolmayanvebiçimegirmeyenbıyık. *Yakışıksızveseviyesizkimse. pislâkırdı *Ayıpsayılanveyahakaretolarakkabuledilen,yakışıkalmayansöz. pispis *Hoşagitmeyecekyolda. pispisdüşünmek *derinveüzüntülüdüşünceyedalmak. pispisgülmek *başkalarınıkızdıracak,sinirlendirecekbiçimdegülmek. pissöz *Bkz.pislâkırdı. *Ayıpsayılansöz. pissu *Ayakyolu,banyo,mutfakgibiyerlerdengelenkirlenmiş,sularınkarışımı,lâğımsuyu. pissuborusu *İçinde,ayakyolundangelenpissuvepisliklerinaktığıboru. pis sutesisatı *Pissularıyapıdandışarıtaşıyanboruağı. pisboğaz *Zamansızveayırtetmeden,elinegeçeniyiyen(kimse). pisboğazlık *Pisboğazolmadurumuveyapisboğazcadavranış. pisi *(çocukdilinde)Kedi. pisibalığı *Kemiklibalıklardan,uzunluğu40cmkadarolan,sırtıpürtüklü,esmerrenkli,yassıbirtürbalık(Limanda limanda). pisipisi *(çocukdilinde)Kedi. *Kedileriçağırmakiçinkullanılır. pisipisiotu *Buğdaygillerden,tarlaveyolkenarlarındakendikendinebitenbirtürarpa;fazlakılçıklıolduğundan hayvanyemibileolmayaelverişlideğildir(Hordeummurinum). pisipisine *Boşyere,boşuna. pisik *Kedi. pisin *Yüzmehavuzu. piskopos *Katoliklerde,birbölgenindinişlerinebaşkanlıkeden,papazlığınen yüksekaşamasındaolandingörevlisi. piskoposhane *Piskoposluk. piskoposluk *Piskoposunyönettiğibölge. *Piskoposunoturduğubina. *Piskoposungörevi. pisleme *Pislemekişi. pislemek *Büyükveyaküçükabdestinietmek,kirletmek. *Pisletmek. pislenme *Pislenmekişi. pislenmek *Pisolmak,pisliğebulaşmak. pisletme *Pisletmekişi. pisletmek *Pisdurumagetirmek,kirletmek. *Kötübirdurumasokmak. pislik *Kir. *Dışkı,necaset. *Pisolanındurumu. *Kötü,zararlıdavranışveyaiş. *Kötüdurum. pislikböceği *Bokböceği. pislikgötürmek *oyer,çokpisolmak. pislikparmağından(veyapaçalarından)akmak *çokkirliolmak. pislikçil *Dışkısal. pist *Kediyikovmakiçinkullanllır. pist *Gösteriyapmak,dansetmekvb.içindüzenlenmiş,genellikleyuvarlakyer. *Birhavaalanındauçaklarınkalkıpinmesine,parkyerlerinegidipgelmesineyarayanözelolarakhazırlanmış şerit. *Yarışlarvekoşulariçinözelolarakdüzenlenmişyer,yarışlık. piston *Bazıaraçlarda,motorlardabirsilindiriçindedüzenlihareketedendahaküçükçaplısilindir,itenek. *Kayırankimse,arka,iltimas. *Pistonabenzeyen,pistongöreviyapan. pistonlu *Pistonuolan. *Arkalı,iltimaslı. pisuvar *Sudökmeyeri. pişdar *Öncü,öndegidenkimse. pişeğen *Kolaypişen. pişek *Pişeğen. Pişekâr *Ortaoyunundakavukluilekarşılıklıkonuşarakoyunuaçankimse. pişi *Mayalıhamurdanyapılan,yağdakızartılarakpişirilenbirtüryiyecek. pişik *Apışyeri,koltukaltıgibiteninbirbirinesürtünenyerlerindeterinyakmasıylaoluşankızartı. pişim *Pişmekişiveyabiçimi. *Pişirim. pişirgeç *Ocaktabörekpişirmeyeyarayanalet. pişirici *Pişirmeyisağlayan. *Fırınlardaekmekpişirmeişiniyapankimse. pişiriliş *Pişirilmekişiveyabiçimi. pişirilme *Pişirilmekişi. pişirilmek *Pişirmekişinekonuolmak. pişirim *Birkezpişirmeyeyetecekölçüdeolan,pişim. pişirimlik *Pişirim. pişiripkotarmak *birişisonuçlandırmak,tamamlamak. pişiriş *Pişirmekişiveyabiçimi. pişirme *Pişirmekişi. pişirmek *Birbesinmaddesinigerektiğikadarısıdatutarakyenebilecekbirdurumagetirmek. *Isıetkisiylebelirlibirkullanımaelverişlidurumagetirmek. *Çalışaraköğrenmek. *Olgunlaştırmak,yolunakoymak. *Bunaltacakkadarısıtmak,yakmak. pişirtme *Pişirtmekişi. pişirtmek *Pişirmekişiniyaptırmak. pişkin *Gereğincepişmiş. *Çabukpişen,pişeğen,pişek. *Saygısızcadavranarakişiniyürüten. *Girgin. *Tecrübesiolan,herhangibirşeyealışmışolan,olgun. pişkince *Birazpişkin. *Pişkineyakışır(biçimde). pişkinliğevurmak *kötübirdavranışaveyasözealdırmamak. pişkinlik *Pişkinolmadurumuveyapişkincedavranış. pişman *Yaptığıbirişinveyadavranışınolumsuzsonucunugörereküzülen,nadim. pişmanetmek *pişmanolmasınısağlamak. pişmanolmak *yaptığıbirişinyanlışveyauygunsuzsonuçverdiğinianlamak. pişmaniye *Telleriinceinceayrılabilenbirtürhelva. pişmaniyeci *Pişmaniyeyapanveyasatankimse. pişmanlık *Pişmanolmadurumu,nedamet." }, { "text": "pişmanlıkduymak(veyagetirmek) *pişmanolmak. pişme *Pişmekişi. pişmek *Ateşte,fırında,kaynarsudaveyayağdaısıetkisiyleyenilebilirdurumagelmek. *Isıtmasonucubelirlibirkullanımauygundurumagelmek. *(meyveiçin)Olgundurumagelmek. *Pişikoluşmak. *Birkonuyuiyiceöğrenmek. *İşealışıpbeceriveustalıkkazanmak,zorluklarıgöğüslemek. *(iş)Konuşuluphazırlanmak. *Bunalacakkadarsıcaklıkduymak. pişmişarmutgibi(birinin)elinedüşmek *Bkz.olmuşarmutgibibirininelinedüşmek. pişmişaşa(soğuk)sukatmak *yolunagirmişolanbirişibozmak. pişmişkellegibisırıtmak *dişlerinigöstererekyersizveaptalcagülmek. pişmiştavuğunbaşınagelmemek *Hertürlüzarara,kötülüğe,felâketeuğramak,çoksıkıntıçekmek. pişpirik *Birçeşitiskambiloyunu. pişpirikçi *Pişpirikoynayankimse. pişt *Söylenensözünonaylanmadığınıifadeedenbirhareket. pişti *Birçeşitiskambiloyunu,pastra. piştov *Birtürtabanca. pitipiti *(adımiçin)Zorlukla,yavaşyavaş. piton *Boagillerden,AfrikaveAsya'dayaşayan,zehirsiz,çokgüçlübüyükyılan(Python). pitoresk *Durumuvegörünüşüresimkonusuolmayadeğer(görünüş). piyade *Yayasavaşanaskerlerinoluşturduğusınıf. *Busınıftanolanasker. *Piyon. *Birçiftkürekleyönetilenbirtürhafifkayık. *Yaya. piyale *Şarapbardağı,içkikadehi. piyan *Mantarabenzeyenkabarcıklarlaortayaçıkan,ciltteyaralaryapan,bulaşıcısıcakbölgehastalığı. piyango *Düzenleyenlercebastırılmışnumaralıkâğıtlarısatınalanlariçinden,kazananlarınkur'ailetespitedildiği talihoyunu. *Beklenmedikolayveyadurum. piyangoçekmek *talihoyunuiçinhazırlanmışkâğıtlardanbirinibulunduğuyerdenalmak. piyangovurmakveyaçıkmak *piyangodaikramiyekazanmak. *beklenmedikbiryerdenbüyükkazançsağlamak. piyangocu *Piyangosatılanyerveyapiyangosatankimse. piyangoculuk *Piyangosatmaveyadüzenlemeişi. piyangolu *Şanslı,talihlikimse. piyanist *İyipiyanoçalankimse. piyano *Klâvyeli,telli,değişiktuşlarabasılarakçalınanağırvebüyükçalgı. *Yavaş,seslerihafifleterek. piyanomenteşe *Boymenteşe. piyanocu *Piyanoyuakortedenveyaonarankimse. piyanoculuk *Piyangocununişi. piyasa *Satıcılarınmalsatmakiçinbirarayageldiğiyer,pazar. *Biryolüzerindegidipgelerekgezinme. *Alışverişfiyatı,geçerlifiyat. *Arzvetalebinkarşılaştığıalan. *Ortalık. piyasaekonomisi *Üretiminbirplânagöredeğil,isteğegöreyapıldığı,fiyatınınarzvetalebe görebelirlendiğiekonomi. piyasaetmek *dolaşmak. piyasacı *Piyasayapankimse. piyasayadüşmek *çokbulunurolmak. *(kadıniçin)kötükadınolmak. piyata *Yassıvebüyükyemektabağı. *Yassı. piyataeğe *Yassıeğe. piyatatabağı *Düzvebüyükyemektabağı. piyaz *Haşlanmışkurufasulyeninüzerineincedoğranmış,tuzlaovulmuşsoğanvemaydanozkatıldıktansonra zeytinyağı,sirkedökülerekyapılanfasulyesalatası. *Kebap,ızgaraköfte,balıkgibisusuzyemeklerinyanınakatılan,incedoğranmışvetuzlaöldürülmüş maydanozlusoğan. *Birçıkarsağlamakdüşüncesiylesöylenenövücüsöz. piyazcı *Piyazyapıpsatankimse. *Yüzegülücü,içtenolmayandavranışlardabulunan. piyazcılık *Piyazcınınişi. piyazlama *Piyazlamakişi. piyazlamak *Etipişirmedenbirkaçsaatöncesoğanvekarabiber,tarçıngibibaharatlaovupbirsürebırakmak. *Birçıkarsağlamakamacıylabiriniaşırıövmek. piyes *Oynanmakiçinyazılmışeser,tiyatroeseriveyaoyunu,oyun. piyon *Satrançtaoyunbaşındaönsırayadizilen,bulunduklarısıraüzerindeilkhamledeisteriki,isterbirhane gidebilensekizküçüktaş,piyade. *Birçıkarsağlamakiçinyararlanılan,istenildiğigibikolaycakullanılabilenkimse. piyore *Dişetiiltihabı. pizolit *Kalsiyumkarbonatbirleşimli,nohutbüyüklüğünde,yuvarlağımsıkalsittanecikleriveyabunların bağlanmasıylataşdurumunageçenkireçtaşı. pizza *Üzerinekonulmaküzere,genellikledomates,zeytin,peynir,mantar,ançuez,çeşitlietvesebzetürleri karışımıylahazırlanıpfırındapişirilenpide. pizzacı *Pizzayapanveyasatankimse. pizzacılık *Pizzacınınyaptığıiş. pizzicato *(yaylıçalgılarda)Tellerinparmakçekişleriyleseslendirilmesi. plâçka *Çapul,vurgun. plâçkacı *Çapulcu. plâj *Denizbanyosuiçindüzenlenmişgenelliklekumlukalan,kumsal. *Kumla. plâjiyoklâz *Dilinimleribirbirinegöreeğikbirdurumdakalsiyumvesodyumiçerenfeldspat. plâk *Metalyaprak,plâka. *Seslerikaydetmekvekaydedilensesleriyenidenpikapveyagramofondadinlemekamacıylahazırlanan plâstikdairebiçimindeyaprak. plâkbozulmak *cansıkmak,bıkkınlıkverecekbiçimdekonuşmak,dırdıretmek. plâka *Metalyaprak. *Plâk. *Kamyon,otomobilgibikarataşıtlarınatakılannumaralevhası. plâkacı *Plâkayapıpsatankimse. plâkacılık *Plâkayapmakveyasatmakişi. plâkalı *Üzerindeplâkabulunan. plâkasız *Plâkasıolmayan. plâkasızotomobil *Trafiğetesciliyapılmamış,kaydedilmemişaraç. plâkçı *Plâkhazırlayan,yapanveyasatankimse. plâkçılık *Plâkçınınişiveyamesleği. plâket *Metalden,türlübiçimlerdeyapılan,küçük,alçakkabartmalevha. plân *Birişin,bireseringerçekleştirilmesiiçinuyulmasıtasarlanandüzen. *Birşehrin,biryapının,birmakineninçeşitlibölümlerinigösterençizim. *Çekim. *Düşünce,niyet,maksat,tasavvur. plânkurmak *biramacıgerçekleştirecekşeyleridüşünmek,tasarlamak. *birdüzenhazırlamak. plâncı *Plânhazırlayanveyayapankimse. plâncılık *Plâncınınişiveyamesleği. plânçete *Haritaçıkarmayayarayanbiralet. plândatutmak *birişeveyakimseye...kadarönemvermek. plânerit *Hidratlıdoğalalüminyumfosfat. plânet *Gezegen. plânetaryum *Gökevi,yıldızevi,yıldızlık. plânkton *Sulardabulunan,ancakmikroskoplagörülebilenyaratıklartopluluğu. plânlama *Plânlamakişi. *Hükûmettarafındanulaşılacakamaçlarıbelirleyen,bazıkesimlerdekiartışölçüsünütespitedenve uygulanmasıgerekliçareleriöncedengösterenekonomik,sosyalprogramınbellisüreleriçinhazırlanmasıişi. plânlamacı *Plânlamaişlerindeçalışan,plânlamayapankimse. plânlamacılık *Plânlamacınınişiveyamesleği. plânlamak *Yapılacakbirişibelliplânagöredüzenlemek. plânlanış *Plânlanmakişiveyabiçimi. plânlanma *Plânlanmakişi. plânlanmak *Plânlamakişiyapılmak. plânlı *Belirlibirplânagöreyapılan,yürütülen,düzenlenen. *Öncedenbelirlenerekyapılan,ölçülü,hesaplı. plânlıbüyüme *Plânlıbirgelişmeylemalvehizmetleringittikçebollaşması. plânlıekonomi *Toplumunihtiyaçlarınınkarşılanmasıvegelişmesiamacınıgüdenekonomi,piyasaekonomisikarşıtı. plânör *Havaakımlarındanyararlanarakuçan,uçağabenzermotorsuzhavataşıtı. plânörcü *Plânörkullanankimse. plânörcülük *Plânörcününişi. plânsız *Belirlibirplânıolmayan. *Öncedendüşünülmeyen,ölçüsüz,hesapsız. plânsızprogramsız *Düzensiz,bellibiryöntemebağlıkalmaksızın. plântasyon *Sanayidekullanılanbazıbitkilerin(kahve,kakao,kauçukgibi)genişölçüdeyetiştirildiğiişletme. plânya *Ağaçrendelemektekullanılanuzunmarangozrendesi. plânyacı *Plânyaileişgörenusta,plânyaustası. plânyalama *Plânyalamakişiveyadurumu. plânyalamak *Ağacıplânyatezgâhındarendelemek. plâse *Atyarışlarındakimüşterekbahislerde,sekizatınkatıldığıyarışlardailküç,dörtatınkatıldığıyarışlardaise ilkikidereceyikazanacak atınbilinmesibiçimindeoynananoyun. *Futboldakavisverilerekyapılanyumuşakvuruş. plâseetmek *kavisliveyumuşakvuruşyapmak. plâseleme *Plâselemekişi. plâselemek *Topukavislivuruşlailerigöndermek. plâsenta *Etene,son,meşime. plâsman *Yatırım. plâster *Yaraüzerineyapıştırılan,genellikleilâçlıözelbant. plâstik *Biçimverilmeyeelverişliolan. *Organikvesentetikolarakyapılanmadde. *Bumaddedenyapılan. plâstikameliyat *Vücudungerekenyerlerinidüzgünleştirmekveyagüzelleştirmekiçinyapılanameliyat. plâstikboru *Plâstiktenyapılanboru. plâstikcam *Testereilekesilebilen,rendelenebilen,esnek,camgörünüşündesaydammalzeme. plâstikcerrahî *Vücutveyüzbozukluklarınıgidermekamacıylayapılanoperasyon,plâstikameliyat. plâstiksanatlar *Heykel,seramikgibiüçboyutluolansanatlar. plâstiktutkal *Mobilyacılıktakullanılanağaçyapıştırıcı. plâstikçi *Plâstikişiyapankimse. plâstikçilik *Plâstikçininişiveyamesleği. plâstomerplâstik *Isıtıldığındayumuşayanvebiçimlendirilebilenplâstiktürü. plâstron *Erkekgiyiminde,gömleğingöğüstarafınınüzerinetakılanparça. *Kılıçoyunuoynarkenkullanılanmeşingöğüslük. plâterina *Gümüşbalığı. plâtform *Yüksekçeyer. *Büyükçaplıtabakalarınçarpılmasıvebununsonucundaoluşanhafifeğimlerlenitelenenjeolojikyapıtipi. *Birsiyasetprogramında,dayanılandüşünceveyadüşüncelerintümü. plâtika *Kemiklibalıklardan,15-25cmuzunluğunda,sırtızeytunîbirtatlısubalığı(Acerinacernua). plâtin *Atomnumarası78,atomağırlığı195,23olan,21,4yoğunluğunda,1755C°deeriyen,kolayişlenen,çok dayanıklı,değerlibirelement.KısaltmasıPt. plâto *Yayla. *Dekorunkurulduğuyer. Plâtoncu *Plâtonculukyanlısı. Plâtonculuk *Plâton'unkurduğu,sonradankendisinebağlıöğrencileringeliştirdiği,duyudünyasındanvezihin ürünlerindenfarklı,kavranabilirbirgerçekliğinvarlığınıkabuledenöğreti. plâtonik *Gerçektevarolmayan,düştekalan,hepöylekalmasıistenilen(sevgiveilgiyibelirtmekiçinkullanılır). Plâtonizm *Plâtonculuk." }, { "text": "play-back *Bkz.pleybek. plâza *Toplumiçinayrılmışgenişalan. plâzma *Kandaalyuvarlarlaakyuvarlarıniçindebulunduğusıvı. *Elektrikyüküyansızolangazmoleküllerinden,pozitifiyonlardanvenegatifelektronlardanoluşanakışkan. plâzmakimyası *Plâzmayıkimyasalaçıdaninceleyenbilimdalı. plâzmalaştırma *Plâzmalaştırmakişi. plâzmalaştırmak *Birgazıplâzmayagönüştürmek. plebisit *Devletlerhukukundabirulusunhangidevletebağlanacağıylailgilioylama. *Birkimseveyabirsoruniçinhalkınolumluveyaolumsuzkanısınınbelirmesiamacıylayapılanoylama. pleistosen *Bkz.buzuldönemi. plevra *Göğüsboşluğununiç yüzünüveakciğerlerisaranzar,göğüszarı. pleybek *Öncedenkaydedilmişbir şarkıçalınırken,seslendirmeyeuygunolarakçeşitlimimikvehareketlerin yapılması. pleybekyapmak *pleybekişinigerçekleştirmek. pli *Kumaş,kâğıtvb.debirbölümünöbürününüzerinegelmesiyleoluşankıvrım. *Bubiçimdekıvrımıolan. plili *Plisiolan. plisiz *Plisiolmayan. pliyosen *Üçüncüçağınensondönemi. plonjon *Topuyakalamakamacıylasavunmadakibiroyuncununyatayolaraksıçraması. plüralist *Çoğulcu. *Çokçu. plüralizm *Çoğulculuk. *Çokçuluk. plütokrasi *Zenginleriktidarı,zenginlerinyönetimi. Plüton *GüneşsistemindeNeptün'dendahauzaktaolan,1930yılındabulunmuşolanküçükbirgezegen. plütonyum *Atomnumarası94olan,neptünyumdaneldeedilenradyoaktifbirelement.KısaltmasıPu. plüviyometre *Bkz.yağışölçer. Pm *Prometyum'unkısaltması. Po *Polonyum'unkısaltması. poca *Bkz.boca. podösüet *Yumuşak,yüzüincehavlıbirtürderi,süet. *Buderidenyapılmışolan. podyum *Genellikleatletizmyarışmalarındaderecealanatletlerinveyagiysilerisergilemekiçinmankenlerinçıktıkları merdivenli,yüksekçeyer. pof *Yeredüşenkabaveyumuşakçabirşeyinveyahavasıboşalanbirnesneninçıkardığısesianlatır. pofurpofur *Sürekli,düzenliolarakçıkanpofsesinianlatır. *Bolvesürekliçıkandumanıbelirtir. pofurdama *Pofurdamakişi. pofurdamak *Cansıkıntısısebebiyleseslinefesvermek. pofurdatma *Pofurdatmakişi. pofurdatmak *Pofurdamasınasebepolmak. pog *(bıyıkiçin)Gürveuzun. pogrom *Katliam,soykırım. poğaça *İçinepeynir,kıymavb.konarakhazırlananbirtürtuzluçörek. poğaçacı *Poğaçayapanveyasatankimse. poğaçacılık *Poğaçacınınişiveyamesleği. pohpoh *Pohpohlamaişi. pohpohçu *Pohpohlamaktanhoşlanan(kimse). pohpohlama *Pohpohlamakişi. pohpohlamak *Birini,yüzünekarşıgereğindençokövmek,koltuklamak;pehpehlemek. pohpohlanma *Pohpohlanmakişi. pohpohlanmak *Pohpohlamakişiyapılmakveyapohpohlamakişinekonuolmak. poker *Birtürkâğıtoyunu. pokerçevirmek *pokeroynamak. pokerci *Pokeroynayankimse. pokercilik *Pokeroynamaveyaoynatmaişi. polargı *Polarıcı. polarıcı *Işığıpolarmayayarayanalet. polarılma *Polarılmakişiveyadurumu. polarılmak *Polarmaolayınauğramak. polarimetre *Polarölçer. polarimetri *Polarmasistemindeetkinmaddelerdengeçerkenoluşandönmeninölçülmesi. polariskop *Birışığındoğalveyapolarılmışolupolmadığınıbelirlemeyeyarayanalet. polarite *Birelektriküretecininkutuplarınıbirbirindenayırtetmeyisağlayannitelik. polarizasyon *Kutuplanma. *Polarma. polarma *Doğrudandoğruyakendikaynağındançıkanbirışığın,yansıdıktanveyakırıldıktansonragösterdiği özelliklerintümü. *Kimyasaltepkimelerdolayısıylabirpildekigerilimindüşmesi. polarmadüzlemi *Polarılmışışıkta,ışıktitreşimlerinindoğrultusunubelirleyendüzlem. polarmak *Polarmaolayınauğratmak. polaroit *Geçirdiğiışığıpolaransaydamyaprak. *Çekimvebaskıişlemleriniçokçabukveotomatikolarakyapanfotoğrafmakinesi. polarölçer *Birışığınpolarmaoranınıölçmeyeyarayanalet. polemiğegirmek(veyagirişmek) *siyasî,bilimselveyaedebîkonulardaserttartışmalaryapmak. polemik *Siyasî,bilimsel,edebîkonulardaserttartışma. polemikçi *Polemikyapankimse. polemikçilik *Polemikçininişi. poli *Bazıkelimelerinbirleşiminegirerek\"çokfazla\"anlamıverenönek. poliandri *Çokkocalılık. poliasit *Birleşimindebirçokasitfonksiyonubulunanmadde. poliçe *Belirlibirsüreninsonundabelirlibirparayıkendiadınaveyabirbaşkasınınemrineödemesiiçinalacaklının borçluyayazdığıbildiri. *Sigortasenedi. poliçeçekmek *birmüşteriyeödemeyapmasıiçinbildiridebulunmak. polietilen *Etileninçeşitliyöntemlerlepolimerleştirilmesindeneldeedilen,dayanıklı,parlak,birçokkimyasalmadde etkisiylebozulmayansaydamkatı. polifoni *Çokseslilik. polifonik *Çokseslilikleilgili,çoksesliliğeilişkin. *Çokyönlü. poligam *Çokeşli. poligami *Çokeşlilik. poligon *Ateşlisilâhlarlaatışyapılanyer,ateşyeri,atışyeri. *Çokgen. polijini *Çokkarılılık. poliklinik *Çeşitlihastalıklarınbakıldığıklinik. polimer *Tekrarlananyapısalkümelerinoluşturduğuyüksekmolekülağırlıklı(birleşikler). polimeri *Polimerlik. polimerleşme *Polimerleşmekişiveyadurumu. polimerleşmederecesi *Birplâstiğinmakromolekülünühazırlamakiçingerekliolanmolekülsayısı. polimerleşmek *Benzerveyafarklıbirçokküçükmolekül\"polimer\"denilenbüyükmoleküllerbiçimindebirleşmek. polimerleştirme *Polimerleştirmekişi. polimerleştirmek *Birmaddeyipolimerdurumunadönüştürmek. polimerlik *Biri,diğerininpolimeriolanikimolekülarasındakibağıntı. polip *Selenterelerden,topluveyatekbaşınayaşayabilenbasityapılıhayvan. *Mukozailekaplıboşluklariçindegelişen,yumuşak,telsel,genelliklesaplıbirarmutbiçimindeur. polis *Şehirdekamudüzenini,huzurvegüvenliğisağlayankuruluş,kolluk,zabıta. *Bukuruluştayeralangörevli,kollukçu. polisarabası *Polisleringörevsırasındakullandığıaraba. polisevi *Polishizmetindebulunanlarındinlenmevebarınmaamacıylakullandığıbina. polishafiyesi *Suçsayılanbirişiveyabuişiyapanıortayaçıkarmaklagörevlikimse,detektif. polisnoktası *Polisgörevyeri. polisaj *Dokunmuşkumaşlardakitarakizleriniyoketmekiçinbukumaşlarıbirbıçaktangeçirmeişlemi. *Parlaklıkverme. polisiye *Konusupolisinilgilendiğialanlardaolan. polisiyefilm *Polismesleğiniönplândatutanfilm. polisiyeroman *Polisiyeolaylarıişleyenmaceraromanı. polislik *Polisolmadurumu. *Polisingörevi. politeist *Çoktanrıcı. politeizm *Çoktanrıcılık. politik *Politikaileilgili,siyasî,siyasal. politika *Devletişlerinidüzenlemeveyürütmesanatı,siyaset,siyasa. *Yöntem. *Birhedefevarmakiçinkarşısındakilerinduygularınıokşamak,zayıfnoktalarındanveyaaralarındaki uyuşmazlıklardanyararlanmakgibiyollarlaişiniyürütme. politikagütmek *politikaizlemek. politikayapmak *politikayoluylabirişiçözümlemekistemek. politikacı *Politikaileuğraşankimse,siyasetçi. *Karşısındakininduygularınıokşayarakçıkarsağlayan(kimse),siyasetçi. politikacılık *Politikaileuğraşmaişiveyatutkusu. poliüretan *Yoğunluğuçokdüşükcam,vernik,kauçukveyaköpükgörünüşündekilâstiğebenzeyenmadde. polka *BirçeşitPolonyadansı. *Budansınmüziği. polo *Çevgen. Polonez *Polonyalı. *(küçükharfle)Birçeşitdans. *Budansınmüziği. Polonyalı *Polonyahalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. polonyum *Atomnumarası84,atomağırlığı210olan,ilkradyoaktifelement.KısaltmasıPo. polyester *Tahtaüzerinesürüldüğündekoruyucu,parlakbirkatmanoluşturanpoliasidindoymamışalkollereveya glikollereetkimesiyleeldeedilenkimyasalmadde. Pomak *Rumeli'deBulgarcakonuşanbirTürkveMüslümantopluluğu. Pomakça *Pomakdili. pomat *Genelliklesaçasürülenyağlıvekokulumerhem. pomelmenteşe *Yaprakları,milleridüzyaprakmenteşelerdendahakalınvemilyataklarıpalamut,mermi,yumurtave silindirbiçimlerindeolanmenteşe. pompa *Havaveyaherhangibirakışkanıbiryerdenbaşkabiryereaktarmaya(basmaya)yarayanmakine. *Birkaptaboşlukoluşturmakiçin,okaptakihavayıemmeyeyarayanalet. pompaj *Pompalama. pompalama *Pompalamakişi. pompalamak *Pompaileşişirmekveyatulumbailesuyuçekmekveyavermek. *Kızıştırmak,şiddetlendirmek,körüklemek. pompalanma *Pompalanmakişi. pompalanmak *Pompalamakişiyapılmak. pompalı *Pompasıolan. pompalısilâh *Pompasıolan,içindekimermiyimekanikolarakveyabasınçlıhavayardımıylafırlatansilâh. pompalıtüfek *Havanınsıkıştırılmasıvebasıncınınartmasıylapatlayıcımaddeatansilâh. ponje *Düz,incevesıkdokunmuşbirtüripekli. ponjepatis *Ponjegibiparlakveincepatis. ponksiyon *Vücudunherhangibirboşluğundabulunanbirsıvıyıakıtmakveyaçekmekiçin,içiboydanboyaaçıkbir iğneyibatırmaişi. ponpon *Yuvarlakpüskül. *Pudrasürmekiçinkullanılanyumuşak,tüylütuvaletgereci. ponton *Batmışgemileriaskıyaalmakişindekullanılanbüyükduba. *Tombaz." }, { "text": "ponza *Bazıyüzeylerintemizlenmesinde,mermerlerinparlatılmasında,ovmaişlerindekullanılan,çokgözenekli, çokhafifkaya,süngertaşı,ponzataşı. ponzataşı *Bkz.ponza. ponzalama *Ponzalamakişi. ponzalamak *Ponzailesilmek,ovmak,temizlemek. ponzalanma *Ponzalanmakişi. ponzalanmak *Ponzalamakişiyapılmak. pop *Halkınarasındayaşayanmotiflere,ögelereyerveren,onlardanyararlanan(kültür)\"halkaait\"kelimesinden kısaltma. popmüzik *İngilizveAmerikalılarınbaşlattıkları,hareketli,ritmli,yerelmotiflerdenyararlanılarakyapılanmüzik. popçu *Popmüziğiileuğraşan,ilgilenenvebunusevenkimse. popçuluk *Popçununişi. poplin *Pamuk,ketenveyaipektensıkdokunmuşincebirtürkumaş. *Bukumaştanyapılmışolan. popo *Kabaet,kıç. popülarite *Halktarafındansevilme,tutulma. popülaritekazanmak *halktarafındansevilmek,tutulmak. popüler *Halkınzevkineuygun,halktarafındantutulan. *Herkesintanıdığı. popülerlik *Popülerolmadurumu. popülizm *Halkçılık. porfir *Feldspatgibibüyükminerallerdenveyaçokincetanelerdenoluşaniçkaya,kayaç. porfirit *Andazitbirleşimindebirçeşitpüskürüktaş. porno *Pornografiksözününkısaltılmışı. pornografi *Açıksaçıkyayınveyaresim;edebeaykırıkitapveyaresim. pornografik *Pornografiileilgiliolan. porselen *Kaolindenyapılma,beyaz,sertveyarısaydamçömlekhamuru. *Buhamurdanyapılmış(çanak,çömlek). porselenci *Porselenyapanveyasatankimse. porselencilik *Porselenyapmakveyasatmakişi. porsiyon *Herhangibiryemektenbirkimseyeverilenbelirlimiktar. porsuk *Sansargillerden,sukıyılarındakazdıklarıdeliklerdeyaşayan,otveetlebeslenen,piskokulu,memelibir hayvan(Meles). porsuk *Porsumuş,pörsümüş. porsukağacı *Porsukgillerden,yapraklarıiğnebiçiminde,kışınyapraklarınıdökmeyenbirormanvesüsağacı(Taxus baccata). porsukgiller *Açıktohumlulardan,örneğiporsukağacıolanbirfamilya. porsuma *Porsumakişiveyadurumu. porsumak *Pörsümek. portakal *Turunçgillerden,Akdenizülkelerindeyetişenbirağaç(Citrusaurantium). *Buağacınkırmızıyaçalansarı,toparlakveyasöbe,kabuğugüzelkokulumeyvesi. portakalbahçesi *Portakalyetiştirilenyer. portakalrengi *Portakalınkabuğununrengi. *Burenkteolan. portakalsuyu *Portakalsıkılarakeldeedilensu. portakallık *Portakalbahçesi. portatif *Kolaytaşınabilen,katlanaraktaşınabilirdurumagetirilebilen,seyyar. *Sökülüpbaşkayerdekurulmaimkânıbulunan. portbagaj *Otomobil,bisikletgibitaşıtlardaeşyakonacakyer,yükyeri,bagaj. portbebe *Bebeklerikucakta,eldevesırttataşımakiçinkullanılançanta. porte *Birişingenişlik,önemderecesi,etkialanı. *Birişiçingerekenparatutarı. *Notaların,üzerindeveyaarasındayazıldığıbeşparalelçizgi. *Değer,önem. Portekizce *Hint-Avrupadillerinden,Portekiz'de,Brezilya'davePortekizuygarlığınıbenimsemişülkelerdekullanılan dil. Portekizli *Portekizhalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. portföy *Paracüzdanı. *Banka,simsarveyabiraracıkuruluşunkendielindetuttuğu,istediğigibitasarrufettiğimenkuldeğerler toplamı. portmanto *Palto,şapkagibişeyleriasmakiçinyapılmış,raflı,bazılarıaynalıaskıyeri. portmone *Bozukparacüzdanı. porto *Portekiz'deyapılanünlübirşarap. portör *Taşıyıcı;dağıtıcı. portörlük *Portörolmadurumu. *Taşıyıcınınişiveyamesleği. portre *Birkimseninyağlıboya,fotoğrafvb.biryollayapılmışresmi. *Birkimsenin,birşeyinsözlüveyayazılıtasviri. portreci *Portreressamı. portrecilik *Portrecininişi. pos *(bıyıkiçin)Gürveuzun. posbıyık *Uzunvegürbıyık. posbıyıklı *Posbıyığıolan. posa *Suyualınmışhertüryiyecekmaddesininartığı. *Tortu,çökelti. *Ezilmişpancarınsoğuksudabirkaçkezsıkılmasındansonrageriyekalanvesudaerimeyenartık. posalanma *Posalanmakişi. posalanmak *Tortudurumunagelmek,tortulanmak. posalı *Posasıolan. posasınıçıkarmak *birkişiveya şeyisonunakadarsömürmek. *biriniçokdövmek. posasız *Posasıolmayan. post *Tüylühayvanderisi. *Tarikatlardaşeyhlikmakamı. *Makam. *Bazıdeyimlerde\"can\"anlamındakullanılır. posteldengitmek *öldürülmek. *bulunduğuyüksekmakamdanayrılmakzorundakalmak. postit *Hatırlanmaküzereüstünenotyazılan,kendindenyapışkanıolanküçükpusula. postkavgası *İktidarıveyabirmakamıelegeçirmeçekişmesi. post vermek *canınıvermek,ölmek. posta *Biryeregelenveyabiryerdengönderilenmektupveemanetlerintümü. *Buemanetleritoplayanvedağıtankuruluşvebukuruluşunbulunduğuyer. *Genelliklepostagötürentaşıt. *Takım,kol. *Hizmetnöbetindebulunaner. *Kez,defa,sefer. *Vapur,tren,uçakgibitaşıtlarlayapılanyolculuk. *24saatlikçalışmagününün,çalışmabölümlerindenherbiri,vardiya. *Birsanayiveyaticaretişletmesindeaynısüreiçindeçalışanlarıntümü. *Tatar. postaetmek *görevliler,biriniresmîbirdaireyegötürmek. *birini,gönlüolmasadabirkimseyeteslimedipbiryeregöndermek. postakartı *Sertvedayanıklıkâğıttanyapılan,birtarafıhaberleşmeiçinvediğertarafınınyarısıalıcınınadresi,pulveya postalamaişaretleriiçinayrılmışbulunan,zarfsızpostalanarakkullanılanbirhaberleşmemalzemesi. postakoymak(veyaatmak) *birinikorkutmak,gözdağıvermek. postakutusu *Postahanelerdeveyahalkınkolaycaulaşabileceğiyerlerdebulunanmektup,kartgibihaberleşmeevrakının konulduğuözelkutu. postaposta *Grupdrup,ayrıayrı,öbeköbek. postapulu *Postailegönderilenşeylereyapıştırılanveparakarşılığındaalınanpul. postatreni *Dahaçokticarîmalveyapostaulaşımınısağlayantren. postayapmak *biryeregidipgelmek,seferyapmak. postacı *Mektup,gazete,havale,paketgibimaddeleri,gönderilenyeregötürenpostaidaresigörevlisi. postacılık *Postaişletmeişi. *Postacınıngörevı. postahane *Postailegönderilenmaddelerinkabuledildiği,postayaverilmişmaddelerinayrımvedağıtımınınyapıldığı kamuhizmetiyapısı. postal *Konçluvekabapotin. *Düşkünkadın. postalama *Postalamakişi. postalamak *Postayavermek. *Herhangibirsebeplebiriniyanındanuzaklaştırmak. postalanma *Postalanmakişi. postalanmak *Postalamakişiyapılmak. postayaatmak(veyavermek) *(mektup,gazete,paketvb.için)gideceğiyereulaşmasıiçinpostakuruluşunavermek,postalamak. postayıkesmek *ilgiyikesmek. *birşeyiyapmaktanvazgeçmek. poster *Duvaraasılmaküzerekullanılanbüyükboyresim. postiş *Kadınlarıngenelliklebaşlarınınarkasınataktıklarıeksaç. postlu *Postuolan. postnişin *Posttaoturan,tekkeninşeyhiolankimse. postrestant *Alıcısıtarafındanpostahanedenalınmaküzeregönderilenmektupveyapaket. post-scriptum *Mektupkâğıdınınsonlarınadoğru,boşbiryerineyazılanek,hamiş. postsuz *Postuolmayan. postudeldirmek *kurşunlavurulmak. *ölmek. postukurtarmak *öldürülmektehlikesiniatlatmak. postusermek *gittiğiyerde,saygısızcavesorumsuzcauzunbirsürekalmak. postulât *Konut(II),koyut. postundanolmak *bulunduğumakamıyitirmek. poşet *Küçüktorba. poşetleme *Poşetlemekişiveya durumu. poşetlemek *Poşetiçinesokuppaketlemek. poşu *Birtürkenarlarısaçaklıipek,pamuk,yünvb.denyapılmışbaşörtüsü. poşulu *Poşusuolan. pot *Kötüdikişsebebiylekumaştaoluşanbüzülmeveyakıvrım. *Yanlışlık,hata,gaf. *Pokergibiiskambiloyunlarındaoyuncularıntümünceortayasürüleneşitmiktardakiparaveyafiş. pot *Irmaklarıgeçmekiçinkullanılansal. potbaşı *Irmaktapotunyanaştığıkıyıyeri. potgelmek *sonuiyiolmamak,tersgelmek. potkırmak *yersizvekarşısındakinedokunacaksözsöylemek,gafyapmak. potyapmak *(dikişte)kabarıklıkveyabüzülmeolmak. potyeri *Bozukveyakötüdikişyüzündenelbisedeoluşankıvrımveyabüzülmeyeri. pota *İçindemadeneritilenkap. pota *Basketboldadüşeybirlevhayamonteedilmişyatayçemberileağdanmeydanagelenkale. potalı *Potasıolan. potalıatış *Basketboldatopupotayaçarptırarakçemberesokma. potansiyel *Varlığı,gücüortayaçıkmamışolan,gizil. *Gizilgüç. potansiyelfarkı *Bkz.gerilim. potansiyelsuçlu *Suçluolduğuvarsayılanveyatahminedilenkimse. potas *Potasyumhidratı,potasyumkarbonatıgibipotasyumbirleşiklerineverilengenelad. potaskostik *Bkz.potasyumhidroksit. potasyum *Potasyumhidroksitiçindebulunan,atomnumarası19,atomağırlığı39,10olan,0,87yoğunluğunda,62,5 C°deeriyen,15C°demumgibiyumuşak,soğuktasertvekırılganelement.KısaltmasıK. potasyumhidroksit *Akkorderecedeuçucuolan,360°Cdeeriyen,sudaısıaçığaçıkararakçözünen,beyazbirkatımadde (KOH). potasyumklorür *Öbürpotasyumbirleşiklerininçoğununhazırlanmasındakullanılan,susuzdurumda768°Cdeeriyen, renksizküplerbiçimindebillûrlaşanmadde(KCI). potasyumnitrat *Bkz.güherçile. potasyumsülfat *Potasyumklorürüstünesülfürikasidinetkisiyleeldeedilen,tarımdagübreolarakkullanılanmadde (K2SO4). potasyumsülfür" }, { "text": "*Kükürtlühidrojeninpotasyumhidroksiteetkimesiyleoluşanbirleşik(KHS). potin *Koncuayakbileğiniörtecekkadaruzunolan,bağcıklıveyayantarafılâstikliayakkabı,fotin. potkal *Kazaveyabaşkabirolayıkaradakilerebildirmekiçingemilerdendenizesalınan,içindemektupolan şişe. potlaç *Kızılderililerinbirbirlerinearmağanlarverdikleridinîbayram. potlanma *Potlanmakişi. potlanmak *Potyapmak,potuolmak,kıvrımıolmak. potpuri *Sevilenmüzikeserlerindenseçilmişbölümlerinsıralanmasıylaoluşanmüzikparçası. potrel *Bkz.putrel. potuk *Kırmalıvegeniş. potuk *Deveyavrusu. potur *Kırmalıvepotlu. *Arkatarafındakırmalarıçok,bacaklarıdarbirtürpantolon. poturlu *Poturgiymişolan. pound *Yüzpenidenoluşanİngilizparabirimi. poy *Tohumlarıkırmızıbiberebenzeyen,10-50cmyükseklikte,karabiberlekarışırılarakpastırmaçemeninde kullanılanbirbitki,çemenotu(Trigonellajoenumgraecum). poyra *Ortasında,parmaklarınsokulduğuçevresidelikliağırşak. poyraz *Kuzeydoğudanesensoğukrüzgâr. *Kuzeyyönü. poyrazlama *Poyrazlamakişi. poyrazlamak *(havaiçin)Poyrazesmeyebaşlamak. poz *(resimvefotoğrafta)Duruş. *Fotoğraftaobjektifinaçıkkaldığısüre. *Kurum,çalım. pozvermek *resimyaptırmakveyafotoğrafçektirmekiçindurumalmak. pozisyon *Birşeyin,birkimseninbiryerdebulunuşdurumu,konum. *Birkimsenintoplumsaldurumu. pozitif *Olgulara,deneyleredayalıolarakbazınitelikleribelliolan,olumlu,müspet. pozitifbilim(ler) *Deneysonuçlarınadayananbilim(ler),müspetilim(ler). pozitifelektrik *Camçubuğununbirkumaşasürtünmesisonucuoluşan,artı(+)işaretiylegösterilenelektrik. pozitiffilm *Filmüzerinealınansiyahbeyazgörüntülerin,renklerininaslınauygunolarakoluşmasınısağlamakiçin kopyayapılandüşükduyarlıktafilm,kopyafilm. pozitifgörüntü *Renklivesiyahbeyazfilmlerdedoğadakirenklerinasıllarınauygunolarakbelirlendiğigörüntü. pozitifhukuk *Belliimkânvezamandakonulmuşkurallarbirliği. pozitifkutup *Elektrikyüküartı(+)olankutup. pozitifsayı *Kendisindenönceartı(+)işaretibulunansıfırdanbüyüksayı. pozitiflik *Pozitifolmadurumu. *Pozitifelektriklenmeolaylarıgösterenbircismindurumu. pozitivist *Olgucu. pozitivizm *Olguculuk. poziton *Bkz.pozitron. pozitonyum *Bkz.pozitronyum. pozitron *Pozitifelektron. pozitronyum *Negatifbirelektronlabirpozitrondanoluşan,hidrojenatomunabenzeyenkararsızyapı. pozsuz *Pozvermeksizin. *Kurumsuz,çalımsız. pöç *Kuyruksokumukemiği. pöçük *Kuyruksokumu,kuyruk. pöf *İğrenmeanlatır. pörsük *Gevşeyipsarkmış,yıpranmış. pörsüklük *Pörsükolmadurumu. pörsüme *Pörsümekişi. pörsümek *Gevşeyipsarkmak. pörtlek *(göziçin)Dışarıyadoğruçıkık,patlak. *Cıvıkşeylerinçatlayankabuktan,deliktendışarıyaçıkmışdurumu. pörtleme *Pörtlemekişi. pörtlemek *(göz)Çeşitlisebeplerleaçılmak,dışarıyadoğrufırlamak. *Meyvekabuğuyarılıpiçidışarıyadoğruçıkmak. pösteki *Koyunveyakeçipostu. pöstekisaydırmak *içindençıkılmazbirişyükleyipuğraştırmak. pöstekinisermek *döverekkımıldamayacakdurumagetirmek,pestiliniçıkarmak. pöstekiyikurtarmak *hoşolmayanbirdurumdankurtulmak. pötibör *Tereyağlıküçükbisküvi. pötifur *Kuruhamurdanhazırlananveyaarasınakremadoldurulanküçükpasta. pötikare *Küçükkarelikumaş. *Bukumaştanyapılmışolan. Pr *Praseodim'inkısaltması. prafa *İskambilkâğıtlarıylaoynananbirtüroyun. pragmacı *Pragmacılığıkendineöğretiolarakkabuleden,pragmatist. pragmacılık *Doğruluğuvegerçekliğitekyanlıolarakyalnızcahareketlerinsonuçlarıvebaşarılarıiledeğerlendiren öğreti,pragmatizm. pragmatist *Pragmacı. pragmatizm *Pragmacılık. pranga *Ağırcezalılarınayaklarınatakılankalınzincir. prangacezası *Prangailecezalandırma. prangakaçağı *Azılıhaydut. prangamahkûmu *Prangacezasıalmışkimse. prangalı *Prangayavurulmuş. prangasız *Prangasıolmayan. prangayavurmak *ayağınaprangabağlamak,zincirevurmak. praseodim *Atomnumarası59,atomağırlığı140,92olan,soluksarırenklibirelement.KısaltmasıPr. pratik *Teoriyedayanmayan,davranışveuygulamaileilgiliolan,kılgılı,uygulamalı,tatbikî,amelî. *Kolaylıklauygulanabilir,kullanışlı. *Birşeyiyapmayöntemiveyabiçimi,teamül. *Birsanatvebilimdalınınilkelerinin,kurallarınınuygulanışı,kılgı,uygulama,tatbik,ameliye. pratika *Kıyısağlıkidaresinegemilereverilengirişçıkışizni. pratikleşme *Pratikleşmekişi. pratikleşmek *Pratikdurumagelmek. pratiklik *Pratikolmadurumu. pratikte *Günlükyaşayışta,uygulamada. pratisyen *Mesleğini,sanatınıpratikyoluylaöğrenipuygulayankimse. prefabrikkonut *Duvar,kapı,pencerevediğerelemanlarıfabrikasyonolaraküretilenvekonutunyapılacağıbetonplâtform üzerinemonteedilenkonut. prefabrikasyon *(ev,gemivb.şeylerin)Öncedenhazırlanmışbirplânagöre,birbütünolarakbirleştirilmesiyöntemi. prefabrike *Parçalarıöncedenhazırlanıp,konulacağıyerdebirbütünoluşturan,kurma. prehistorik *Tarihöncesineilişkinveyabudönemdenkalma. prehistorya *Tarihöncesi. prekambriyen *Kambriyenöncesi. prelüt *Sesveyaçalgıileilgilibirkompozisyonagirişisağlayanyazılıveyadoğaçtanolanmüzikparçası. prematüre *Vaktindenönce,erkendoğmuş(bebek). prens *Hükümdarailesindenolanerkeklereverilenunvan. *Birprensliğinbaşındabulunankimse. *Bazıülkelerdeenyükseksoylulukunvanı. prenses *Hükümdarailesindenolankadınveyakızlara verilenunvan. *Hükümdarkarısı. prenseslik *Prensesolmadurumuveprensesingörevi. prensip *İlke,umde. prenslik *Prensolmadurumuveyaprensingörevi. *Birprensinyönetimindeolanülke. preparat *Müstahzar. pres *İşletme,onarma,düzletmegibiişlemlerinuygulanmasıiçinbirnesneyi,ikiağırlıkarasındamekanikolarak sıkıştırmayayarayanalet,mengene. *Üzüm,elma,zeytingibimeyvasebzelerisıkaraksuyunu,yağınıçıkarmaktakullanılanaletveyaaraç, cendere. presyapmak *birtakımınkarşıkaleyedoğruakınısırasındaötekitakımınoyuncularıtarafındanengellemeyegeçmek, baskıyapmak. presbit *Presbitliğeuğramış(gözveyakimse). presbiteryen *Prensbiteryenlikleilgili. presbiteryenlik *Protestanmezhebinindemokratikkurallaragörekurulmuşbirkolu. presbitlik *Gözdeuyumgücününazalmasıyüzünden,yakındakinesnelerinetgörememedurumu. presçi *Preskullanankimse. presçilik *Presyapmak,satmakveyakullanmakişi. prese *Sıkıştırılmış,sıkılmışolan. presesyon *Bkz.devinmeolayı. presleme *Preslesıkıştırma. *Kumaşlarıbasınçaltındatutarakyapılanişlem. preslemek *Preslesıkıştırmak. preslenme *Preslenmekişi. preslenmek *Preslemekişiyapılmak. prestij *Saygınlık,itibar. presto *Çabuk,çokçabukbirtempoile. *Butempoileçalınanmüzikparçası. prevantoryum *Vücutlarınaveremmikrobugirmesinerağmenhenüzhastalığayakalanmamışzayıfkimselerin,vereme yakalanmasınıönlemekamacıylabakıldıklarısağlıkkurumu. prezantabl *Sunulabilir. prezantasyon *Tanıtma,takdimetme. prezante *\"Tanıtmak,takdimetmek\"anlamındaetmekyardımcıfiiliilebirliktekullanılır. prezanteetmek *takdimetmek,sunmak. prezervatif *Kaput. prezidyum *BütünyetkilerinieskiS.S.C.Banayasasınaözgübirtarzdakullananörgüt. prim *(işverence)İşhacmiyleorantılıolarakveişyapanıisteklendirip,işhacminiveverimiartırmakveyasonuca dahakolayveçabukulaşmakamacıylaverilenpara. *SosyalSigortalaryasasınabağlıolanişçilerinvebunlarıçalıştıranişverenlerinSosyalSigortalarKurumuna ödemekzorundaolduklarıücretinbellibiryüzdesiylebelirlenenparayaverilenad. *Paysenetlerininasılfiyatıilepiyasafiyatıarasındakiartış. primadonna *Operadabaşkadınrolünüoynayanoyuncu. primat *Bütünmaymuntürlerinivebazıbilginlerinsınıflamasınagöre,insanlarıiçinealanmemelilertakımı, primatlar. primatlar *Maymunlar. primitif *İlkel,iptidaî. primitivizm *İlkelcilik. printer *Bilgiyazar,yazıcı. priz *Elektrikakımıalmakiçinfişinsokulduğuyuva. prizma *Biçme. *Işıkışınlarınısaptıranveayrıştıran,saydammaddedenyapılmışüçgenprizma. probabilizm *Olasıcılık. problem *Teoremlerveyakurallaryardımıylaçözülmesiistenensoru. *Mesele,sorun. *Davranışlarınormalolmayanveözelolarakeğitilmesigereken. problematik *Problemli,sorunlu. problemli *Meselesi,sorunuolan. problemsiz *Meselesi,sorunuolmayan. prodüksiyon *Yapım. prodüktivite *Verilenemeğeveyapılanmasrafaoranlaüretilenmiktarürünvermegücü,üretkenlik. prodüktör *Yapımcı. *Üretici. prodüktörlük *Prodüktörünişi. profesör *Üniversitedeveyükseköğretimkuruluşlarındaenüstderecedeolanöğretimüyesi." }, { "text": "profesörlük *Profesörolmadurumuveyaprofesörüngörevi. profesyonel *Birişikazançsağlamakamacıylayapan(kimse)meraklı,hevesli,amatör,özengenkarşıtı. profesyoneliolmak *birişin,biruğraşınbütünincelikleriniveyaaçıklarınıkavramışolmak. profesyonelleşme *Profesyonelleşmekişi. profesyonelleşmek *Profesyoneldurumagelmek. profesyonellik *Profesyonelolmadurumu. profil *Yandangörünüş. *İnsanınyüzününyandangörünüşü. *Yanay. proformafatura *Birmalınsatınalınmasınısağlayabilmekamacıylaödemeninöncedenyapılmasıiçinkesilenfatura. program *Belirlişartlarvedüzenegöreyapılmasıöngörülenişlemlerinbütünü. *Bilgisayarabirişlemiyaptırmakiçinyazılankomutlardizisi. programcı *Programhazırlamaklagörevlendirilmişkimse,yapımcı. *Tiyatro,konsergibiyerlerdeprogramsatanveyadağıtankimse. programcılık *Programyapmaveyahazırlamaişi. programlama *Programlamakveyaprogramlaştırmakişi. programlamak *Programabağlamak,birşeyinprogramınıyapmak. programlanma *Programlanmakişiveyadurumu. programlanmak *Programlıdurumagelmek,programabağlanmak. programlaştırma *Programlaştırmakişi. programlaştırmak *Birişinprogramınıyaptırmak. programlı *Programıolan. *Programabağlanmış,bellibirprogramagöredüzenlenmiş. programsız *Bellibirprogramıolmayan. *Bellibirprogramagöredüzenlenmemiş,programabağlanmamış. proje *Tasarlanmışşey,tasarı. *Malsahibininisteğinegöreyapılacakbiryapıyı,bellibirprogramagöreinşaedilecekbiryapıbütününü,bir makineveyabirkuruluşuplândurumundagösterençizim. *Değişikalanlardaöncedenplânveprogramaalınmış,maliyetihesaplanmış,kurumvekuruluşlarınyönetim organlarıncaonaylanmış,kısaveuzunvadeyebağlanaraközelkurumveyadevletadınagerçekleştirilmesikabul edilmişbilimselçalışmatasarısı. projeyapmak *tasarlamak. projeci *Projesahibiveyaprojeyapankimse. projeksiyon *İzdüşüm,irtisam,mürtesem. *Gösterim,görüntüleribirekranüzerineyansıtmaişlemi. projektör *Işıldak. *Gösterici,projeksiyonaleti. projektör ışığı *Işıldağınetrafasaçtığıışık. projektör ışığındaolmak *gözönündebulunmak,ortadaolmak. projelendirme *Projelendirmekişiveyadurumu. projelendirmek *Projedurumunagetirmek,projesinihazırlamak. proletarya *Çalışanlarınoluşturduğusosyaltopluluk. proleter *Çalışan,emekçi. proleterleşme *Proleterleşmekdurumu. proleterleşmek *Emeğeönemverensınıfıgeliştirmek. prolog *Öndeyiş. prometyum *Atomnumarası61,atomağırlığı145olan,nadirtopraklargrubundanbirelement.KısaltmasıPm. promosyon *Özendirme. promönat *Gezintiyeri. propaganda *(biröğreti,düşünceveyainancı)Başkalarınatanıtma,benimsetmeve yaymaamacıylasöz,yazıgibiyollarla gerçekleştirilençalışma. propagandacı *Propagandayapankimse. propagandacılık *Propagandayapmaişi. propagandist *Tanıtıcı. prosedür *Biramacaulaşmakiçintutulanyolveyöntem. proses *Süreç. prospektüs *Tanıtmalık,tarife. prostat *Erkeklerdeidrartorbasınınaltındabulunan,siyeğinbaşlangıçbölümünüçevreleyenvemeniyapımında görevalan,içsalgıdasalgılayanbez,kestanecik. *Buorgandaoluşanhastalık. prostelâ *Önlük. prostelâlı *Önlüğüolan. protaktinyum *Aktinitgrubundan,atomnumarası91,atomağırlığı231olanradyoaktifbirelement.KısaltmasıPa. protein *Canlıhücrelerinanamaddesinioluşturan,genelliklesülfür,oksijenvekarbonöğeleribulunanaminoasit birleşimindenoluşmuşkarmaşıkyapılıdoğalmadde. proteinli *Proteiniolan. proteinsiz *Proteiniolmayan. Protestan *Hristiyanlıktareformhareketisonucudoğanmezhep. *Bumezhebebağlıolankimse. Protestanlık *Protestanolmadurumu. *Anglikan,Lüterci,Kalvencivb.gibitürlükollarıiçinealan,papanındinîbaşkanlığınıveKatolikkurallarını tanımayankilisebirliği. protesto *Birdavranışı,birdüşünceyi,biruygulamayıhaksız,yersiz,gereksizbularakkarşıçıkma,kabuletmeme. *Herhangibirdavranışınhaksız,yersiz,gereksizgörülerekonaylanmadığınıbildirenresmîaçıklama. *Değerlievrakniteliğindekiborçsenedininödenmemesidurumunda,özelbirbiçimebağlıvebellihukukî sonuçlardoğuranbildirim. protestoçekmek *protestoyollamak. protestoetmek *itirazetmek,reddetmek. *protestoyollamak. protez *Eksikbirorganınyerinitutmak,birorganınsakatlığınıörtmekamacıylayapılanyapmaorganveyaparça. *Buamaçlayapılıpkullanılan(organ). *Öntüreme. protezci *Protezyapankimse. protezcilik *Protezyapmaişi. protojin *Gnaysyapısında,genellikleAlpdağlarındarastlananbirgranit. protokol *Birtoplantı,oturum,soruşturmasonundaimzalananbelge. *Diplomatlararasındayapılananlaşmatutanağı. *Diplomatlıkta,devletlerarasındakiilişkilerdegeçenyazışmalarda,resmîtörenlerde,devletbaşkanlarıile onlarıntemsilcileriarasındakigörüşmelerdeuygulanankurallar. *Resmîilişkilerdeveişlemlerdeciddiyet. protokolcü *Protokolişleriyleuğraşankimse. *Kurallarasıkısıkıyabağlıolankimse. protokoledahil *resmîtörenlerekatılmahakkıolan(kimse). proton *Atomçekirdeğindeherbiri(+1)pozitifelektrikyükütaşıyantanecik. *Hidrojenatomununçekirdeği. protonema *Yosunsporlarınınçimlenmesindenoluşaniplikbiçimindekiorgan. protoplâzma *Yapıbakımındançekirdekvesitoplazmadanoluşan,yansıvı,saydamvecanlıhücreninmetabolizma olaylarınınoluştuğuyer. prototip *İlkörnek,ilktip. prova *Birşeyin amacınauygun,istenilendüzeydeolupolmadığınıanlamakiçinyapılandeneme. *Birgiysiyesonbiçiminivermedenöncegiysiyigiyecekkişininüzerindeyapılandüzeltme. *Yazarveyadüzeltmentarafındanüstündedüzeltmeleryapılanbasılımetin. provayapmak *gözdengeçirmek. *oyunusahnelemekiçinöncedendenemek. providansiyalizm *Kayracılık. provizyon *Birçekinparaolarakkarşılığı. provizyonsuz *Bankadakarşılığıolmayan(çek). provokasyon *Kışkırtma. provokatör *Kışkırtıcı. provoke *\"Kışkırtmak\"anlamındagelenprovokeetmekşeklindekullanılır. prozodi *Birşiirbestesinde,hecevurgularınınmüzikvurguveyükselişleriyleiyiceuyuşmuşolmasıvebuyoldaki kurallarınbütünü. prömiyer *Yenioynanmayabaşlayantiyatrooyunununilktemsili. Prusyalı *Almanya'nınPrusyabölgesindenolankimse. pruva *Gemininveyasandalınöntarafı,başbölümü. pruvahattı *Gemilerinbirbirininardısıragitmekiçinaldıklarıdurum. psikanaliz *Freud'ungeliştirdiği,insanınuyumluveyauyumsuzdavranışlarınınkaynağısayılan,bilinçaltıçatışmave güdüleriaraştırıpbilinceçıkararakdavranışsorunlarınıçözmeyöntemi,ruhîçözümleme. psikanalizci *Hastalarınıpsikanalizletedaviedenhekim. *Psikanalizleuğraşankimse. psikasteni *Saplantılarınçoğununkökündebulunanakılveruhzayıflığı. psikiyatr *Psikiyatriuzmanı,ruhbilimci. psikiyatri *Ruhvesinirhastalıklarıyla,kişidegörülenönemliuyumsuzluklarıönleme,teşhisvetedavietmeyleuğraşan uzmanlıkdalı. psikolog *Ruhbilimci. psikoloji *Ruhbilimi,ruhiyat. *Birgrubu,birbireyibelirleyenhareketetme,düşünme,duygulanmabiçimlerininbütünü. *Herhangibiredebiyatürününde,kişilerinkişiliklerinibelirleyenduyuş,düşünüş,davranışbiçimi. psikolojik *Ruhbilimsel,ruhbilimiileilgili. *Ruhsal. *Ruhuokşayan,hoşagiden,iyikarşılanan. psikolojiksavaş *Temelipropagandayadayanan,karşıdüşünceligruplarınbirbirlerinietkileyebilmekvekendidüşüncelerini kabulettirmekiçintehdit,şantaj,yıldırmagibipsikolojiköğelerinkullanıldığımücadeletürü. psikolojizm *Ruhbilimcilik. psikometri *Ruhölçümü. psikopat *Ruhveyasinirhastalığınatutulmuşkimse,ruhhastası. psikopati *Akılhastalığı. psikopatoloji *Akılveruhsağlığınıinceleyenbilim. psikopatolojik *Psikopatolojiileilgili. psikoterapi *Hekiminhastayıetkilemekiçinkullandığıpsikolojikyöntemlerinbütünü. psikoz *Türlüsebeplerlekişiliğinbütünlükveuyumgücünügenişölçüdeyıkanruhîbozukluklar;akıl hastalıklarınıngeneladı. *Toplumsalbirsarsıntıyabağlıolarakdoğanruhdurumu. psişik *Ruhlailgiliolan,ruhî,ruhsal. Pt *Plâtin'inkısaltması. ptiyalin *Nişastanınsindirilmesineyarayan,tükürüktebulunanbirenzim. Pu *Plütonyum'unkısaltması. puan *Çeşitlisporlardakullanılanölçüsüvedeğerideğişkenbirim. *Genellikletestbiçimindekisınavlardacevaplandırılacaksorularınsayıolarakdeğeriveyacevaplayanın başarıdeğeri. *Kumaşlardakibenek,nokta. puanalmak(veyakazanmak) *sporkarşılaşmalarındabaşarılıbiroyunçıkararakkendinesayısağlamak. *genellikletestbiçimindekisınavdaherhangibirpuaneldeetmek. puanhesabıylayenmek *rakibininaldığındandahaçokpuanalarakoyunukazanmışsayılmak. puantutturmak *gerekensayıdaparakazanmak. puanvermek *değerbiçmek,notvermek. puanlama *Puanlamakişi. puanlamak *(testkâğıtlarında)Sorularaverilencevaplarıpuanolarakdeğerlendirmek,puanvermek. puanlandırma *Puanvermekişi. puanlandırmak *Puanvermek. puanlı *Üzerindepuanbulunan. puanlık *Puandeğerindeolan. puantaj *Birşeyindenetlendiğiniveyagörüldüğünübelirtmekiçinişaretleme,işaretkoyma. puanter *Biravköpeğiırkı. puantör *Çalışanlarıngirişçıkışsaatleriniişaretleyenkimseveyaalet. puding *Meyve,bisküvivb.ileyapılanbirİngiliztatlısı. *Çakılvetaşkırıntılarınınkendikendineçimentolaşmasındanoluşmuşkütle. pudra *Bazımineralürünlerinkarışımıileeldeedilen,cildikorumak,düzgünvegüzelgöstermekveyakırışıklıkları, pürüzlerigizlemekamacıylayüzevetenesürülen,kokuluincetoz. pudraşeker *Dövülerekinceundurumunagetirilmişşeker. pudralama *Pudralamakişi. pudralamak *Pudrasürmek. pudralı *Pudrasürülmüşolan(yüz,cilt). pudralık *Pudrakutusu. pudriyer" }, { "text": "*Pudralık. puf *Arkalıksız,alçak,yumuşak,ayaklarıgözükmeyenoturacak. *Kaba,kabartılmış,yumuşakminder. puf *Bezginlik,usançanlatır. pufböreği *Mayalıhamurdaneldeedilenyufkanınarasınapeynirveyakıymakonularakyapılanvetavadakızartılanbir çeşitbörek. pufla *Perdeayaklılardan,KuzeyKutbu'nayakınyerlerde,İskandinavyakıyılarındayaşayan,inceveyumuşak tüyleriiçinavlananbirkuş(Somateria). *Bukuşuntüyleriyledoldurulmuş. puflagibi *çokyumuşakvekabarık. puflama *Puflamakişi. puflamak *Pufdiyesesçıkararaksıkıntıveyaüzüntüsünübellietmek. puhu *Baykuşgillerden,orman,dağvekayalıklardayaşayan,uzunluğu65cm,sırtıkoyukahverengibirkuştürü (Bubobubo). pul *Postaparasıkarşılığımektuplara,damgaresminekarşılıkkâğıtlarayapıştırılan,basılıküçükkâğıtparçası. *Eskidenkullanılanakçedenküçükmetalpara. *Bazıgiysilerdesüsolarakkullanılanparlak,incecik,genelliklemetallevhacık. *Tavlaoyunundakullanılan,plâstik,tahtavb.denyapılmışyassıyuvarlaklevhacık. *Vida,cıvatavb.şeylerinboynunageçirilen,ortasıdelikmetallevhacık. *Balıkların,sürüngenlerinvebazıkuşlarlamemelilerinvücudunukaplayanboynuzsu,sertlevhacık. *Üzerindebulunduğuorganayapışık,biçimveyapıcaçokbasityapraklarınherbiri. *Propagandaamacıylakullanılanyazılıküçükkâğıt. *Pulabenzeyen,puluandıran. pulbiber *Kurutulduktansonradövülerekpulpulolanbiber. pulkanatlılar *Eklembacaklılardan,kanatlarıgenişvesayısızküçükpullarlaörtülü,sıvılarıemmekiçinhortumbiçiminde ağzıolan,başkalaşmayauğramışböcekleri,kelebekleriiçinealanböceklertakımı. pulpul *Küçükparçalardurumunda. pulşişe *Yeşilcamdanyapılançokinceçeperlişişe. pulat *Çelik. pulatgibi *çelikgibi,güçlükuvvetli. pulcu *Pulsatankimse. *Pulderleyenveyaderleyenlerepulsatankimse,pulkoleksiyoncusu. pulculuk *Pulsatmaişi. *Pulderleyiciliğiveyaderleyenleresatmaişi. pullama *Pullamakişi. pullamak *Üzerinepulyapıştırmak. *Pullarlasüslemek. pullanma *Pullanmakişi. *Dışderininboynuzsuküçükpullarveyabüyükgenişparçalardurumundadökülmesi. pullanmak *(zarf,mektup,evrakvb.için)Üzerinepulyapıştırılmak. *Pulpulolmak. pullaştırma *Pullaştırmakişiveyabiçimi. pullaştırmak *Pulhâlinegetirmek. pullu *Üzerinepulyapıştırılmış. *Üzerinepulişlenmiş. *Puluolan. pullusazan *Birtürbalık. pulluk *Toprağısürmekiçinkullanılantarımaracı. pullukçu *Pullukyapan,hazırlayanveyasatankimse. pulman *Yatarkoltuk. pulsuz *Puluolmayan. puluç *Cinselgücüolmayan(erkek). puluçluk *Puluçolmadurumu,ananet. puma *Kedigillerden,uzunluğu120cm,kuyruğu70cm,sırtıkahverengi,karnıbeyaz,Amerika'dayaşayanbir memelitürü,YeniDünyaaslanı(Feisconcolor). pumba *Kabartılmış,yumuşakdurumagetirilmiş. pumpa *Bkz.pumba. punç *Çay,şeker,tarçın,limonkarışımınaromveyakanyakgibidamıtılmışbiralkollüiçkiyleyapılanvebu içkininbuharlaşanalkolüyakıldıktansonraiçileniçki. pundunagetirmek(veyapundunubulmak) *birşeyiyapmakiçinuygunzamanıseçmek. punt *(birşeyiçin)Uygunzaman,fırsat. punto *Basımcılıktaharflerinbüyüklükveküçüklüklerinegörealdığıad. puntolu *Herhangibirbüyüklüktepuntosuolan. pupa *Gemininarkası,kıç. *Arkadan. pupayelkenilerlemek(gitmek...) *yelkenler,arkadanesenrüzgârlaşişmişolarak,tamyolla. *alabildiğince,hiçbirşeyebağımlıolmadan. puro *Yapraktütünleyapılmışkalınveuzunsigara. pus *Görüşuzaklığınıçokazaltmayanbirtürhafifsis. *Bazımeyvelerinüzerindeoluşan,zamkveyasakızabenzeyenmadde. *Yapraklarınüzerindegörülen,örümcekağınıandıranböcekveyakurtyuvası. *Ağaçlarınkütükvedallarındakiyosun. *Bazenmemebaşındaoluşankabuk. pus *Parmak,inç. pusarık *Puslu,puslanmış,sisli. *Ilgım,yalgın,serap. pusarma *Pusarmakişi. pusarmak *Pusludurumagelmek,sislenmek. pusat *Araç. *Silâh,zırhgibisavaşaracı. *Giysiveyagiysilikkumaş. pusatçı *Ortaoyunundaşakşakvetahtakılıçvb.kullananoyuncu. pusatlandırma *Pusatlandırmakişiveyadurumu. pusatlandırmak *Pusatlanmasınısağlamak,teçhizetmek. pusatlanma *Pusatlanmakişiveyadurumu. pusatlanmak *Gerekenaraçveyasilâhlarıedinmek. pusatlı *Pusatıolan. *Zırhgiymiş. puselik *Bkz.buselik. puset *Ellesürülen,hafif,küçükçocukarabası. pusetçi *Pusetyapan,satanveyaonarankimse. pusla *Bkz.pusula(I),(II). puslandırma *Puslandırmakişiveyadurumu. puslandırmak *Pusludurumagetirmek. puslanma *Puslanmakişi. puslanmak *Havahafifsislibirdurumalmak. *Buğulanmak. puslu *Puslanmış,pusarık,hafifsisli. *Üzerindepusbulunan. pusma *Pusmakişi. pusmak *Sinmek. *Birşeyikendinesiperedipsaklanmak. *Ortalığıhafifsiskaplamak,pusarmak. pusu *Birinesaldırmakiçinsaklanarakbeklenenyer. *Birinesaldırmakiçinhazırlanmadurumu. pusukurmak *saldıracağıkimseyegörünmemekiçinbiryerdegizlenipbeklemek. pusucu *Pusukuranveyapusuyayatankimse. pusula *Üzerindekuzey-güneydoğrultusunugösterenbirmıknatısiğnesibulunanveyöntespitetmekiçin kullanılankadranlıaraç. pusula *Küçükbirkâğıdayazılmışkısamektup,tezkere. *Üzerindealacakhesabıyazılmışkâğıt. pusulalı *Pusulasıolan. pusulama *Pusulamakişiveyadurumu. pusulamak *Pusukonumunaveyadurumunagetirmek. pusulasız *Pusulasıolmayan. pusulayışaşırmak *güçbirdurumadüşerekneyapacağınıbilememek. *doğrututumvedavranıştanayrılmak. pusuluk *Pusukurulanyer. pusuyadüşmek *pusukurankimseninsaldırıalanıiçinegirmek. pusuyadüşürmek *yolunugizlicebekleyipkötülüketmek. pusuyayatmak *pusudabeklemek. pusval *Yemenicilerinkullandığıölçü. puşt *Eşcinselerkeklerincinselzevklerinehizmetedensapıkerkekçocuk. *Ağırvekabasövgüsözü. puştolmak *birininilencineuğrayıpkötüleşmek,mahvolmak. puştluk *Puştolmadurumu. put *Bazıilkeltoplumlardadoğaüstügüçveetkisiolduğunainanılancanlıveyacansıznesne,tapıncak,sanem, fetiş. *Haç. put *Üçdörttelipektenbükülmüşiplik. putgibi *sessiz,anlamsızbirbakışlavekımıldamaksızın. putkesilmek *sessizvehareketsizbirdurumalmak. putlaşma *Putlaşmakişi. putlaşmak *Gereğindençokdeğerkazanmak. putlaştırma *Putlaştırmakişi. putlaştırmak *Birşeyiolağanüstügörerek,gereğindençokdeğervermek,putdurumunagetirmek. putperest *Putatapan. putperestlik *Putatapmadurumu,fetişizm. putrel *Yapılarda,demiryollarındakullanılandemirkiriş. putrelli *Putreliolan. puya *Anddağlarındayetişen60-70yıldabirengörklütekçiçeğiniverenbitki. püf *Birateşisöndürmek,canlandırmakiçindudaklarıhafifçebüzerekdışarıverilensoluğunçıkardığıses. püfdesenuçacak *çokzayıfkimseleriçinkullanılır. püfnoktası *Birişinenince,hassasveönemlinoktası. püfkürme *Püfkürmekişi. püfkürmek *Üfleyerekpüskürmek. püfleme *Püflemekişi. püflemek *Söndürmekveyasoğutmakiçinüflemek. püfürpüfür *(rüzgâriçin)Hafifveserinbirbiçimdeeserek. püklü *Bkz.eklipüklü. pülverizatör *Püskürteç. pünez *Raptiye. pür *dolu,çok\"anlamındabirleşiksıfatlaryapar:pürhiddet,pürneşevb. pür *Çam,ardıç,lâdinağaçlarınıniğnegibiinceyaprakları. pürçek *Şakaklardansarkansaç,zülüf. *Bitkilerinsaçaklıköküveyapüskülü. pürçeklenme *Pürçeklenmekişi. pürçeklenmek *Pürçeklidurumagelmek,püsküllenmek. pürçekli *Pürçeğiolan. pürçeksiz *Pürçeğiolmayan. pürçük *Pürçek. pürçüklü *Havuç. pürdikkat *Dikkatli. püre *Sebzeveyaetiezerekveyasüzgeçtengeçirerekeldeedilenezme. püren *Süpürgeotu. pürhiddet *Hiddetli. pürik *Pürindentüreyenbaz. pürin *Fosforoksiklorününürikasideetkimesiyleoluşantrikloropürininindirgenmesindeneldeedilenbaz. püriten *Kutsalkitaplarıyenidenvedeğişikbiranlayışlaokumayaözengösterenkatıpresbiteryen. püritenlik *Püritenolmadurumu. *Ahlâkî,siyasîvb.konulardakatıtaassub. pürizm *Dilbilgisine,günlükkullanışauymayankelimevedeyimlerikullanmamaveyaeskidenkullanılanüslûba dönmeisteği. pürmelâl *Hüzüntülü,üzüntülü." }, { "text": "pürneşe *Neşeli. pürsıhhat *Sıhhatli,sağlıklı. pürtelâş *Telâşlı. pürtük *Herhangibirşeyinüzerindekiçıkıntıbiçimindeküçükkabarcık,çıkıntı. *(sesiçin)Cızırtı. pürtüklenme *Pürtüklenmekişi. pürtüklenmek *Herhangibirşeyinüzerindepürtükleroluşmak. pürtüklü *Pürtükleriolan. pürüz *Birşeyindüzgünlüğünübozacakçıkıntı,gedikveyakusur. *Engel,güçlük. pürüzalır *Birborununağzınabiçimvermek,genişletmekveyaçapaklarını,pürüzlerinialmakiçinkullanılan, çevresindekesiciyüzübulunanalet,rayba. pürüzlenme *Pürüzlenmekişi. pürüzlenmek *Pürüzoluşmak,pürüzlüdurumagelmek. *(ses)Boğukvebozukçıkmak. *Karışıkvegüçbirdurumagelmek. pürüzlü *Pürüzüolan. *Boğukvebozuk(ses). *Karışık,güç(durum,iş). pürüzsüz *Pürüzüolmayan. *Düzgün,falsosuzses. pürüzsüzlük *Pürüzsüzolmadurumu. püskü *Bkz.eskipüskü. püskül *Birucundanbazışeyleresüsolaraktakılan,diğerucuserbestsaçakbiçimindekiiplikdemeti. püskülkuyruklular *Vücutlarıiki,üçtüysüuzantıylasonuçlanan,kanatsız,ince,yumuşak,enbilinentürügümüşçünolan böceklertakımı. püskülcük *Güneşkursununbazıtekrenkliresimlerindegörülenparlakbulut. püsküllü *Püskülüolan,püskültakılmışolan. püsküllübelâ *Büyüksıkıntı,zararverenkimseveyaşey. püskülsüz *Püskülüolmayan. püskürgeç *Sıvılarıvetozdurumundakimaddeleridumanhâlindesaçmayaveyaatmayayarayantulumbaveyakörük biçimindekiaygıt. püskürme *Püskürmekişi. *Sıkvetektekbeneklerdurumunda. *Yanardağın,duman,külvelâvçıkarması,indifa. püskürmebenli *Biraradairiliufaklıbenleriolan. püskürmek *Ağzındabulunanbirsıvıveyatozdurumundakibirşeyihızlasavurtarakdışarıçıkarmak. *(yanardağiçin)Lâvçıkarmak,indifaetmek. *(öfkevb.için)Patlarcasınadışarıvurmak. püskürteç *Sıvılarıvetozdurumundakimaddelerigazveyatozdurumundasaçmayayarayanalet,pülverizatör. püskürtme *Püskürtmekişi. *Suluboyapüskürterekçeşitlitonlardayüzeylereldeetmetekniğiveyabuteknikleyapılmışresim. *Püskürtülerekyapılmış. *Sıçramış,fırlamış. püskürtmemakinesi *Püskürteç. püskürtmetabancası *Vernikveyaboyasıvılarınıbasınçlıhavayardımıilepüskürtereksürmektekullanılantabancabiçiminde araç. püskürtmek *Hızlavesavurtarakçıkarmak. *Fışkırtmak. *Geridönmekzorundabırakmak. püskürtü *Püskürmedurumundabulunanyanardağdançıkanmaddelerinbütünü,lâv. püskürtücü *Püskürtmekişiniyapanaraçveyakimse. püskürtülme *Püskürtülmekişi. püskürtülmek *Püskürtmekişiyapılmak. püskürtüş *Püskürtmekişiveyabiçimi. püskürük *Yanardağınpüskürmesiyleortayaçıkan. püskürükkülte *Yanardağındanpüskürmesonucukatılaşmışdurumagelentaş. püskürüktaş *Püskürük. püslü *Bkz.süslüpüslü. püstül *İrinledolukabarcıkveyasivilce. püsür *Birşeyincansıkıcı,karışıkayrıntısıveyapürüzü. *Cansıkıcı,istenmeyenkimse. *Tembel,kalpazan. *(ip,saçvb.için)Karışık,dolaşık. *(işiçin)Karışık,kusurlu. *Bkz.bokpüsür. püsürlü *Püsürüolan,pürüzlü. püsürsüz *Püsürüolmayan,pürüzsüz. pütür *Küçükkabarcık,çıkıntı,pürüz,pürtük. pütürpütür *Üzerindepekçokpütürbulunan. *Sertleşipçatlamış. pütürlenme *Pütürlenmekişi. pütürlenmek *Pütürlüolmak. pütürlü *Pütürüolan,pürüzlü,pürtüklü. pütürsüz *Pütürüolmayan. pütürsüzlük *Pütürsüzolmadurumu. -r *Ünlüilebitenfiillereeklenengenişzamaneki. r,R *Türkalfabesininyirmibirinciharfi.Readıverilenbuharf,sesbilimibakımındanötümlü,sürtünücüdişeti ünsüzünügösterir. Ra *Radyum'unkısaltması. -ra/ -re *İsimlerdenyervezamanzarfıtüretenek. Rab *Tanrı. rabbanî *Tanrı'dangelen, şeytanîkarşıtı. *Tanrı'yaulaşmış. Rabbena *Tanrı,Tanrım. rabbenahakkıiçin *antiçerkeninandırmakiçinkullanılır. rabbim *Tanrım. rabıt *Bağ,bağlama. rabıtedatı *Bağlaç. rabıta *Bağlayanşey,bağ. *İlgi,ilişki. *Bağlılık. *Birbirinitutma,tutarlık. *Düzen,sıra. rabıtalı *Düzgün,düzenli. *Sözünübilen,tutarlı,ağırbaşlı. rabıtasız *Düzensiz,birbirinitutmaz. *Ağırbaşlıolmayan,tutarsız. *Birbirinebağlıveyatutarlıolmadan. rabıtasızlık *Rabıtasızolmadurumu. raca *Hindistan'daprenslereverilenunvan,mihrace. raci *Geridönen. *Dokunan,ilgilendiren,dayanan. raciolmak *dokunmak,dayanmak,ilgilenmek. racon *Yol,yöntem,usul. *Gösteriş,fiyaka. raconkesmek *görünüşegörehükümvermek. *gösterişyapmak. radansa *Yelkenlereaçılandeliklerevehalatilmiklerinegeçirilenmetalhalka. radar *Radyodalgalarınınyankısınıalarakcisimlerinyeriniveuzaklığınıbulabilen,genellikleuçakvegemilerde kullanılancihaz. *İçgüdü,seziş. radarcı *Radarkullananveyaradarınbakımveonarımıylagörevlikimse. radarcılık *Radarcınıngörevi. radde *Derece,kerte. raddelerinde *(zamaniçin)Sıralarında,sularında. radika *Yapraklarısalataolarakyenenbaharlı,çokyıllıkbirbitki(Taraxacumofficinale). radikal *Köklü,kesin,kökten. *Köktenci. radikalizm *Köktencilik. radikalleşme *Radikalleşmekdurumu. radikalleşmek *Köktenciolmak. *Kesindurumalmak. radon *Atomnumarası86,atomağırlığı222olan,radyumtuzununsuileişlenmesinden,hidrojenveoksijenle karışımdurumundaeldeedilen,boruyardımıylasıvıhavaiçindengeçirilerekkarışımdanayrılanradyoaktifelement. KısaltmasıRn. radyan *Birdairedeyarıçapuzunluğundakiyayparçasınıgörenmerkezaçıyaeşitaçıölçmebirimi. *Işınveyaısıyayan. radyasyon *Işınım. radyatör *Birakaryakıtınyanmasındanveyasıcakbirakışkandanaldığıısıyıdışarıiletendilimliborulardanoluşan ısıtmaaracı. *Bağlıbulunduğumotordakiısıderecesininyükselmesiniönleyensoğutucu. radyatörcü *Radyatöryapan,satan,onaranveyadöşeyenusta. radyo *Elektrikdalgalarınınözelliğindenyararlanaraksesleriniletilmesisistemi. *Elektrikdalgalarıyladüzenliolarakyayınyapanistasyonvebuistasyonunprogramlarınıdüzenlemekle görevlikuruluş. *Radyoistasyonlarınınyayınlarınıalanaraç. radyoetkinliği *Işınetkinlik,radyoaktivite. radyoevi *Radyoyayımıyapılanyapı. radyogazetesi *Radyoaracılığıileyayımlananhaber,yorumveropörtajlarıntümü. radyoistasyonu *Radyovericilerininbulunduğumerkez. *Radyodaalınanveyabulunanherbiryayın. radyomuhabiri *Radyohaberveröportajlarınıhazırlayangazeteci. radyooyunu *Radyodaoynanmakveseslendirilmeküzereyazılanoyun. radyotaksi *Telsiztelefonağıilebir şirketeveyadurağabağlıolarakçalışantaksi. radyoyayını *Doğrudankamuyaseslenenvesesliprogramlarıyayaniletişimaracı. radyoaktif *Işınetkinliğiolan,ışınetkin. radyoaktifizotoplar *Bazıhastalıklarınteşhisindeveiyileştirilmesindeyararlanılanizotoplar. radyoaktifleştirme *Birelementiradyoaktifdurumagetirmek. radyoaktiflik *Radyoaktifolmadurumu. radyoaktivite *Alfa,beta,gamaışınlarınıyaymaözelliği,ışınetkinliği. radyobiyoloji *Xışınlarınıncanlıdokularüzerindekietkisiniinceleyenbilim. radyocu *Radyoyapan,onaranveyasatankimse. *Radyodagörevlikimse. *Radyoyapılanveyaonarılanyer. radyoculuk *Radyoyapma,onarmaveyasatmaişi. *Radyokuruluşlarınıişletmeveyönetmeişi. radyoelektrik *Fiziğinelektromanyetikdalgalarınaraştırılmasıveuygulanmasıileilgilibölümü. radyoelektriksel *Radyoelektriğeilişkin. *Radyofrekans. radyoelektronik *Elektroniğinradyoelektriğeuygulanması. radyofizik *Radyoelektriğeilişkinolaylarıinceleyenbilimdalı. radyofizyoloji *Radyobiyoloji. radyofoni *Elektromanyetikdalgalarınözelliklerindenyararlanaraksesleriiletensistem. radyofonik *Radyoileilgili,radyoileverilen. radyofonikses *Radyodakonuşmayapmayauygunses. radyofoto *Fotoğraf,yazıgibigörüntülerinradyodalgalarıylauzaktaniletilmesinisağlayansistem. *Busistemlealınanfotoğraf. radyografi *Xışınlarındanyararlanılarakresimçekme. *Butekniklealınanfotoğraf. radyogram *Telsiztelgraflaverilenhabervebununyazılıolduğukâğıt. radyoizotop *Doğalbirelementinradyoaktifizotopu. radyokimya *Radyoaktifcisimleriveonlarınkimyasalözellikleriniinceleyenbilimdalı. radyolink *Radyo,telefon,televizyonveteleksgibiiletişimaraçlarınınkablobağlantısıolmaksızın,istasyonlararasında veyastüdyoilevericiistasyonarasındayüksekfrekanslıradyodalgalarıilebağlantıkurmayayarayansistem. radyolog *Işınbilimiuzmanı,ışınbilimci. radyoloji *Işık,elektrikveısıışınımlarınınuygulamaalanlarınıinceleyenbilimdalı,ışınbilimi. radyometre" }, { "text": "*Işınölçer. radyometri *Işımaşiddetininölçümü. radyometrik *Radyometriileilgili. radyoskopi *Birorganveyacisminışınlaraltındamuayenesi. radyoteknoloji *Elektrofilmiçekmetekniği. radyotelefon *Telsiztelefon. radyotelgraf *Telsiztelgraf. radyoterapi *Xışınlarınınbiyolojiketkisinedayanantedaviyöntemi. radyum *1898yılında PierreCurieveeşitarafındanbulunan,atomnumarası88,atomağırlığı226,05olan,700°C deeriyen,soğuktasuyuayrıştıran,ışınetkinliğiçokbirelement.KısaltmasıRa. raf *Üstüneöteberikoymakiçindolabaveyabirdolabıniçinebirbirineparalelolaraktutturulmuş,genellikle geniş,uzuntahtaveyametallevha. rafakoymak(veyakaldırmak) *savsamak,artıküstündedurmamak,ihmaletmek. rafadan *Kaynarsudakabuğuileazpişirilmiş(yumurta),alakok. Rafızî *Rafızîliğibenimseyenkimse. Rafızîlik *Şiîmezhebininbirkoluvebukoldanolanlarıninancı. rafinaj *Arıtım. rafinatör *Odunlifleriniiçindebulunabilecekyabancımaddelerdenarıtmaünitesi. rafine *İncelmiş,ince,arıtılmış,saflaştırılmış. *Hassas,duygulu,nazik,ince,seçkin. rafineri *Arıtımevi,tasfiyehane. rafit *Bazıhayvanvebitkihücrelerindebulunan,iğnebiçimindebillûrmadde. rafting *Özellikleırmaklardaazgınsulararasındayapılansalcılık,salyarışı. rafya *AfrikaveAmerika'dayetişen,irigövdeli,uzunyapraklıpalmiye(Raphie). *Bupalmiyenindokumaişlerindekullanılanlifleri. *Palmiyeliflerindenyapılmışolan. ragbi *Bkz.rugby. rağbet *İstek,arzu. *Beğenme,itibar. rağbetetmek(veyagöstermek) *istemek,beğenmek,isteklekarşılamak. rağbetgörmek(veyakazanmak) *istenilmek,beğenilmek,isteklekarşılanmak. rağbetli *İstekgören,rağbetgören,rağbetedilen. rağbetsiz *İsteksiz,gönülsüz,rağbetetmeyen. *İstenilmeyen,rağbetedilmeyen. rağbetsizlik *İsteksizlik,gönülsüzlük,rağbetetmeme. *İstenilmeme,rağbetedilmeme. rağm *İnadınadavranma. rağmen *Karşın. rağmına *\"birşeyekarşıterslikolsundiye,inadına\"anlamıylakullanılır. rahat *İnsandaüzüntü,sıkıntı,tedirginlikolmamadurumu,huzur. *Üzüntü,sıkıntıvetedirginliğiolmayan. *Sıkıntıveyayorgunluk,tedirginlikvermeyen. *Aldırmaz,gamsız. *Kolaybirbiçimde,kolaylıkla. *\"Hazırol\"durumundabulunanlara,olduklarıyerdeserbestbirdurumalmalarıiçinverilenkomut. rahatbatmak *iyibirdurumdaykenbudurumuolmayacaksebepleryüzündenbırakanlariçinsitemyollusöylenir. rahatbırakmamak(veyavermemek) *tedirginetmek. rahatdöşeği *Ölüyükaldırıncayadeğiniçindeyatırdıklarıdöşek. *Birkimseninöldüğüyerdensözedilirkendeniz,savaşalanıgibiyerlerekarşıtolarakevindekiyatağınıve dolayısıylaevinianlatır. rahatdurmak *yaramazlıketmemekveyakımıldamamak. rahatduruş *Vücudunalıştırmalararasındadinlendirilmesiiçin,ellerarkayadikolarakbirleştirilmiş,bacaklaröndeveya yanayarımadımduruşundaaldığıgevşekdurum. rahatetmek *sıkıntısızdurumdaolmak,ferahlanmak,dinlenmek. rahatkıçınabatmak *bulunduğurahatdurumundeğerinibilmemek. rahatolmak *üzüntülü,sıkıntılıveyatedirgindurumdaolmamak. rahatrahat *Rahatbirbiçimde,kolaylıkla. rahatyüzügörmemek *hiçrahatetmemek. rahatça *Rahat(birbiçimde). rahatıkaçmak *rahatsız,tedirginolmak,üzülmek. rahatınabakmak *hiçbirşeyealdırışetmeyerekrahatınısağlamayaçalışmak. rahatlama *Rahatlamakişi. rahatlamak *Üzüntü,sıkıntı,tedirginlikverenveyabirihtiyacıngiderilmesidurumunortadankalkması,azalmasıyla rahatakavuşmak. rahatlatma *Rahatlatmakişi. rahatlatmak *Rahatlamasınısağlamak,ferahlatmak. rahatlık *Üzüntüsü,sıkıntısı,tedirginliğiolmamadurumu,rahat. *Yorgunlukveyasıkıntıvermemedurumu. rahatlıkla *rahatbirbiçimde,kolaylıkla. rahatsız *Rahatolmayan,tedirgin,huzursuz. *Rahatkullanılmayan,sıkıntı,tedirginlikveren. *Hasta,keyifsiz. rahatsızetmek *rahatınıbozmak,rahatını,keyfinikaçırmak. rahatsızolmak *rahatıbozulmak,keyfikaçmak,sağlığıbozulmak. rahatsızlanma *Rahatsızlanmakişi. rahatsızlanmak *Sağlığıbozulmak,hastalanmak,rahatsızolmak. rahatsızlaşma *Rahatsızlaşmakişiveyadurumu. rahatsızlaşmak *Rahatsızlanmak. rahatsızlık *Rahatsızolmadurumu,tedirginlik. *Hastalık. rahatsızlıkduymak *tedirginolmak,huzurununverahatınınkaçtığınıhissetmek. rahatsızlıkvermek *rahatınıbozmak,rahatını,keyfinikaçırmak. rahibe *Kadınrahip. rahibelik *Rahibeolmadurumu. *Rahibeningörevi. rahim *Dölyatağı. rahîm *Koruyan,acıyan,merhameteden. rahip *Hristiyanlardagenelliklemanastırdayaşayandinadamı,keşiş. rahiplik *Rahipolmadurumu. *Rahibingörevi. rahle *Üzerindekitapokunan,yazıyazılan,bazılarıaçılıpkapanabilenalçak,küçükmasa. rahleitedrisinde *yetişme,eğitim,düşüncebakımından\"okimseninetkisinde\"anlamındakullanılır. rahman *Herkese,hercanlıyamerhametedenTanrı. rahmanî *Tanrıileilgili,tanrısal,şeytanîkarşıtı. rahmet *Birininsuçunubağışlama,yarlıgama,merhametetme. *Yağmur. rahmetokumak *Tanrı'nınmerhametvebağışlamasıiçinduaetmek. *biri,kötübirkimsedendahakötüçıkmak. rahmetolsuncanına *\"Allahrahmeteylesin\"anlamındaölüleranılırkenkullanılaniyidileksözü. rahmetli *\"Tanrı'nınrahmetinekavuşmuş,yarlıganmış\"anlamındaölmüşkimselerisaygıylaanmakiçinadveya unvanlarınınbaşınagetirilir,merhum. *Ölmüşbirkimseninadıyerinekullanılır. rahmetliolmak *ölmek. rahmetlik *Rahmetli. rahmetlikolmak *ölmek. rahne *Gedik,yarık. raht *Attakımı. *Yoldalâzımolacakşeyler. *Döşemevb.takımları. *Pencerevekapıkanatlarınıçerçeveyetutturanmenteşetakımı. rahvan *Koşarkenbiryandakiikibacağınıaynıandaatanbinekhayvanlarınınbiniciyisarsmayankoşmabiçimi. *Bubiçimdekoşan(binekhayvanı). *(binekhayvanıiçin)Bubiçimdekoşarak. -rak/ -rek *Sıfatlarınkarşılaştırmaderecesinitüretenek:ufarak\"ufakça\",küçürek\"dahaküçük\"vb. rakam *Sayılarıgöstermekiçinkullanılanişaretlerdenherbiri. *Buişaretlerleyazılmışsayı. *Nicelik,miktar. rakamlama *Rakamlamakişi. rakamlamak *Basnotalarınınüstüneakortlarınıbelirtenrakamkoymak. rakamlı *Rakamıolan,içinderakambulunan. raket *Pingpong,tenisgibioyunlardatopavurmakiçinkullanılan,ovaltahtabirkasnağagerilmişbirağlaveya lâstiklekaplanmışolan,uzuncasaplıaraç,vuraç. rakı *Üzüm,incir,erikgibimeyvelerinalkollemayalanarakdamıtılmasıylaeldeedileniçki. rakıâlemi *Rakımeclisindegerçekleştirileneğlence. rakıbardağı *Rakıiçmekiçinözelolaraküretilen,darveuzuncabardak. rakımeclisi *Rakıveyabaşkaiçkiiçipyemekler,mezeleryiyerekvakitheçirilen,çalınıpsöylenerekeğlenilentoplantı. rakıcı *Rakıyapanveyasatankimse. *Rakıiçen(kimse). rakıcılık *Rakıyapmakveyasatmakişi. rakım *Yükselti. rakibe *Kadınrakip. rakik *İnce,narin. *Merhametli,yufkayürekli. rakip *Herhangibirişte,biryarışta,birbirinigeçmeyeçalışan,aynışeyieldeetmeyeuğraşan(kimse). rakiplik *Birbirinerakipolmadurumu,rekabet. rakipsiz *Dahaüstünü,dahaiyisibulunamayan(kimseveyaşey). rakit *Durgun(su). rakkas *Sarkaç,pandül. *Raksımeslekedinmişerkek. rakkase *Raksımeslekedinmişkadın. rakkaslı *Sarkacıolan. rakor *Sıhhîtesisattaikiboruyudöndürmedenbirbirinebağlanmasınısağlayanbağlantıparçası. rakorlumusluk *Hortumbağlamakiçinkullanılanmusluk. raks *Dans. *Salınım. raksaksağı *KlâsikTürkmüziğindebirküçükusul. raksetme *Raksetmekişi. raksetmek *Oynamak,dansetmek. ralli *Yarışmacılarınotomobillebelliyollarıizleyerekveözelkurallarauyarakbelirlibiryereulaşmalarına dayananotomobilyarışması. rallici *Ralliyekatılanyarışmacı. ram *Boyuneğen,kendinibaşkasınınbuyruğunabırakan. rametmek *boyuneğdirmek,itaatettirmek. ramolmak *boyuneğmek,itaatetmek. ramak *\"Birşeyinolmasınaçokazkalmak\"anlamınagelenramakkalmakdeyimindegeçer. ramazan *Aytakviminindokuzuncuayı,üçaylaradıverilenrecep,şabanveramazanaylarınınsonuncusu,oruç tutulanay. RamazanBayramı *ŞekerBayramı. ramazandavulu *Ramazangünlerindeoruçtutacaklarısahurakaldırmakiçinmahallearalarındaçalınandavul. ramazankeyfi *Oruçtutanlardaiftarsaatineyakıngörülensinirlilik. ramazanpidesi *Ramazanayındaözelolarakyaptırılansusamlıpide. ramazantopu *Ramazangünlerindesahurveiftarvakitlerinihalkaduyurmakiçinatılantop. ramazaniyelik *Ramazandaiftarvesahurdayenmekiçinalınanyiyecekler. ramazanlık *Ramazaniçinayrılmış(yiyecek). rambo *Dövüşçü. rami *Isırgangillerden,Çin,VietnamveMalezya'dayetişendeğerlibirbitki(Boehmerianivea). *Bubitkinindokumacılıktakullanılanlifi. *Atıcı,atankimse. ramp *Birtiyatrosahnesininönünde,ışıkveışıldaklarınyerleştirildiği,izleyiciyeenyakınyer. rampışığınaçıkarmak *biroyunusahnelemek. rampa *Birarazinin,birkarayolunun,birdemiryoluhattınınyataydoğrultuyagöreyokuşolanbölümü." }, { "text": "*Özellikleistasyonlarda,vagonlaraeşyayüklemekveyaboşaltmakiçinyapılan,ambarınönündebulunanset. *Birvagonurayasokmakveyaraydançıkarmakiçinkullanılanaraç. *Birgemininbirbaşkagemiye,dubaya,iskeleyeveyasaladeğecekbiçimdeyanaşması. *İkiağacıveyatakozlarıbirbirinekenetlemekiçinkullanılan,uçlarıeğriltilmişvesivriltilmişdemirçubuk. *Füzelimermiveyamakinelerin,havayafırlatılmakiçinüstüneyerleştirildiklerieğikdestek. rampaetmek *taşıtbiryere,bir şeyeveyabirbaşkataşıtayanaşmak. *birininiçkimasasınaçağrılmadığıhâldeoturmak. rampacı *Denizsavaşlarında,bordabordayasavaşıldığındakarşıgemidengelensaldırılarıönleyenveyadüşman gemisineatlayıpsavaşaner. rampalama *Rampalamakişi. rampalamak *Rampaetmek. rampalı *Yokuşuolan. randa *Gemilerinmizanadireğiningerisindekiyelken. randevu *Bellibirsaatte,bellibiryerdeikiveyadahaçokkişiarasındakararlaştırılanbuluşma. randevualmak *birkimsedenbellibirsaatveyerdebuluşmakiçinsözalmak,günalmak. randevuevi *Gizlifuhuşamacıylaişletilenev. randevuvermek *bellibirsaatte,bellibiryerdebiriylebuluşmakiçinsözvermek. randevucu *Randevueviişletenkimse. randevuculuk *Randevucununişi. randevulaşma *Randevulaşmakişi. randevulaşmak *İkiveyadahaçokkişibellibiryerdeveyazamandabuluşmakiçinsözleşmek. randevusuolmak *bellibirsaatte,bellibiryerdebuluşmakiçinbiriylesözleşmişolmak. randıman *Verim. randımanlı *Verimli. rant *Birmalveyaparanın,belirlibirsüreiçindeemekverilmedensağladığıgelir,getirim. rantabilite *Yatırılmışsermayeninbirkuruluşunveyabirplâsmankonusunungelirsağlayabilmeolanağı,verimlilik. rantabl *Gelirgetiren,kârsağlayan,verimli,getirimli. rantçı *Rantişiyleuğraşankimse. rantçılık *Rantçınınyaptığıiş. rantiye *Bankadabulunanparanınfaiziyleveyasahibibulunduğudeğerlievrakın(hissesenedivb.)geliriyleyaşayan kimse,getirimci. rantiyeci *Rantçı. rantiyecilik *Rantçılık. ranza *Gemi,tren,kışla,yatılıokulgibiyerlerdeüstüsteyapılanyatakyeri. rap *\"Birdenbiredurmak\"anlamındarapdiyedurmakdeyimindegeçer. raprap *Birbirliğin,yürüyüşdüzeninegirmişbirtopluluğun,uygunadımyürürkençıkardığıses. rapor *Herhangibirişte,birkonudayapılanincelemevearaştırmasonucunu,düşünceleriveyagözlemleribildiren yazı. *Hastalığınteşhisini,hastanındurumunungerektirdiğidinlenmevb.nigösteren,doktorveyadoktorlar kuruluncaverilenyazı. raporvermek *herhangibirkonudayapılaninceleme,araştırmasonucu;düşünceveyagözlemleriyazıylabildirmek. raporcu *Birişi,birkonuyuinceleyerekonunlailgiliraporvermeklegörevlikimse. raporlama *Raporlamakdurumu. raporlamak *Raporabağlamak,raporhâlinegetirmek. raporlu *Raporuolan. *Hastalandığıiçinraporalarakişindenayrılmışolan. *Ruhsağlığınınbozukolduğunubildirenraporuolan,kaçık. raportör *Sözcü. raportörlük *Sözcülük. rappadak *Ansızın,beklenmedikbirbiçimdeveanda. rapsodi *İçinde,Homeros'unşiirlerindekiolaylardanbiriniişleyen şarkıveyaparça. *Millîveyamahallîkonulardanesinlenerekoluşturulmuşmüzikeseri. rapten *Bağlıolarak,tutturulmuşbiçimde. raptetme *Raptetmekişi. raptetmek *Birşeyibiryereiliştirmek,tutturmak. raptiye *Düz,genişbaşlı,kısabirçivigörünüşünde,kâğıtveyakartongibi şeyleribiryeretutturmakiçinkullanılan araç. raptiyeleme *Raptiyelemekişi. raptiyelemek *Raptiyeiletutturmak. raptiyelenme *Raptiyelenmekişi. raptiyelenmek *Raptiyeiletutturulmak. rasat *Gözlem. rasatçı *Gözlemci. rasathane *Gözlemevi,observatuvar. rasıt *Gözleyici. raspa *Demir,tahtayüzeylerdekiboya,pasgibişeyleriçıkarmak,pürüzlerigidermekiçinkullanılaniridişlibir törpü. *Kunduracılıktaköseleninyüzünüsıyırmayaveperdahlamayayarayanalet. raspaetmek *raspalamak. raspataşı *Gemigüvertelerinitemizlemekiçinkullanılansüngertaşı. raspacı *Raspayapan(kimse). raspalama *Raspalamakişi. raspalamak *Raspakullanarakboyaları,paslarıkazımak,pürüzlerigidermekveyaikiyüzeyibirbirineyapıştırmak, oturtmak. raspalanma *Raspalanmakişi. raspalanmak *Raspalamakişinekonuolmak. rast *Doğru. *Tesadüf. *(atılanşey)Hedefivurma. rast *KlâsikTürkmüziğindebirmakam. rastgelmek *düşünmediği,ummadığıhâldekarşılaşmak,rastlamak,tesadüfetmek. *düşünmediğiveyadüşülmediğihâldepayınadüşmek. *(atılanşey)hedefibulmak. *tesadüfetmek,denkgelmek. rastgetirmek *rastgelmesinisağlamak. *kollamak,seçmek. *aranmaktaolanbirşeyiveyakimseyiumulmadıkbiryerveyazamandabulmak. *(Tanrı)uygungetirmek,başarılıkılmak. rastgitmek *uygundüşmek,istenilenbiçimdegelişmek. rastgele *Herhangibir,gelişigüzel. *Seçmeden,iyisinikötüsünüayırmadan,gelişigüzel,lâlettayin. *\"İşinizrastgitsin\"anlamındakullanılaniyidileksözü. rastgeliş *Rastgelmekişiveyabiçimi. rastık *Kadınlarınkaşlarınıveyasaçlarınıboyamakiçinsürdüklerisiyahboya. *Sürmemantargillerinyolaçtığıvetaneleriniçinikurumkarasıbirtozladolduranekinhastalığı,sürme. rastıkçekmek *rastıksürmek. rastıklı *Rastıksürülmüşolan(kaşveyasaç). rastlama *Rastlamakişi. rastlamak *Birkimseilekarşıkarşıyagelmek,karşılaşmak,rastgelmek,tesadüfetmek. *(atılanşey)Hedefibulmak,rastgelmek. rastlanma *Rastlanmakişiveyadurumu. rastlanmak *Karşılaşmak,rastgelinmek,tesadüfedilmek. rastlantı *Bilgiye,isteğe,kuralaveyabellibirsebebedayanmaksızınoluverenkarşılaşma,tesadüf. rastlaşma *Rastlaşmakişi. rastlaşmak *Birbiriylekarşılaşmak,birbirinerastlamak,tesadüfetmek. *Aynızamandaolmak,üstüstegelmek. rastlayış *Rastlamakişiveyabiçimi. rasyon *Birhayvanın24saatlikbirperiyotiçinbesinmaddeleriveenerjiihtiyacınısağlayantoplamyemmiktarı. rasyonalist *Akılcı,usçu. rasyonalite *Ussallık. rasyonalizasyon *Ussallaştırma,akladayattırma. rasyonalizm *Akılcılık,usçuluk. rasyonel *Usadayanan,ölçülü,ussal,hesaplı. rasyonelsayı *Tamveyakesirlisayılarınortakadı. rasyonelleşme *Rasyonelleşmekdurumu. rasyonelleşmek *Rasyoneldurumagelmek. rasyonelleştirme *Rasyonelleştirmekişi. rasyonelleştirmek *Rasyoneldurumagetirmek. raşe *Titreyiş,ürkme. raşelenme *Raşelenmekdurumu. raşelenmek *Titremek,ürpermek. raşî *Rüşvetverenkimse. raşitik *Raşitizmhastalığınayakalanmış(çocuk). raşitizm *Çocuklardakalsiyum,fosforeksikliğindenveyadengesizliğindenilerigelen,biçimbozukluğunasebepolan kemikhastalığı. ratanya *Karabuğdaygillerden,20-40cmyükseklikte,basityapraklı,köküsürgünkesiciolarakkullanılanağaççık (Krameriatriandra). rate *Büyükfare. *Yaşlı,verimsiz,geçimsiz(kimse). ratıp *Yaş,nemli. rating *Reyting. raunt *Bkz.dönem. ravent *Karabuğdaygillerden,1-2myükseklikte,büyükyapraklı,beyazçiçekli,çokyıllıkveotsubirbitki(Rheum officinale). ray *Tren,tramvaygibitaşıtlardatekerleklerinüzerindehareketettiğidemiryol. rayba *Pürüzalır. raydan(veyarayındançıkmak) *düzenibozulmak,altüstolmak. rayınagirmek *(biriş,birgirişim)düzenesokulmak,iyibirdurumagetirilmek. rayınaoturtmak *birişiyoluna,yönteminekoymak,düzgünişlerdurumagetirmek. rayiç *Birparaveyabirimininmalınsatışvesürümdeğeri. rayiçfiyat *Birparabirimininmalınsürümdeğeri,piyasafiyatı. rayiha *Koku,güzelkoku. rayihalı *Güzelkokulu. razakı *Kalıncakabuklu,iriveuzuncataneli,şekeriçokbirtürüzüm. razı *Uygunbulan,benimseyen,isteyen,kabuleden. razıetmek *kabuletmek. razıgelmek *uygunbulmak,kabuletmek. razıolmak *uygunbulmak,beğenmek,benimsemek,istemek,kabuletmek. razmol *İri,Kepekliun. Rb *Rubidyum'unkısaltması. Re *Renyum'unkısaltması. re *Reharfininadı. re *Gam(II)dizisindedoilemiarasındakises. *Busesigösterennotakısaltması. -re *Bkz.-ra/ -re. reaksiyon *Tepki,aksülâmel. *Tepkime. reaktör *Yakıtolarakçevrehavayıkullananvepervanelerinyardımıolmaksızındoğrudandoğruyatepkiileçalışan, ikiucuaçıkborubiçimindeitici. *Birkatalizöryardımıylakimyasaltepkimeyaparaküretimeldeedilenendüstrikuruluşu. realist *Gerçekçi. realistolmak *gerçekçiolmak. realite *Gerçek,gerçeklik. realizm *Gerçekçilik. reasürans *Birsigortaortaklığınınsigortaettiğiparanınbirbölümünü,olabilecekzararakarşı,başkabirortaklığa yenidensigortaettirmesiişi. reaya *Birhükümdarınyönetimialtındakihalk. *Tanzimat'tanönceOsmanlıİmparatorluğununMüslümanolmayanuyrukları. *Hristiyan." }, { "text": "rebabî *Rebapçalankimse. *İnce,duygulu. rebap *GövdesiHindistancevizikabuğundanyapılmışuzunsaplısaz. rebiyülâhır *Aytakviminindördüncüayı,küçükmevlitayı. rebiyülevvel *Aytakvimininüçüncüayı,büyükmevlitayı. recep *Aytakvimininyedinciayı,üçaylarınbirincisi. recim *Taşatutma,taşatutaraköldürme. recmetme *Recmetmekişi. recmetmek *Taşatutmak,taşatutaraköldürmek. reçel *Meyvelerişekerlekaynatarakhazırlanantatlı. reçelci *Reçelyapanveyasatankimse. reçelcilik *Reçelyapmavesatmaişi. reçellik *Reçelyapmayauygunveyareçelyapmakiçinayrılmışolan(meyve). reçete *Üzerindedoktorunhastasıiçingerekligördüğüilâçlarla,bunlarınkullanılışbiçimleriyazılıolankâğıt. *Yol,yöntem,çare. *Yemekveyahalktedavisindekullanılanilâçtarifesi. reçetegibi *okunaksız(yazı). reçeteli *Reçetekarşılığındasatılan(ilâç). reçetesiz *Reçetearanmaksızınsatılan(ilâç). reçeteyiyaptırmak *reçetedeyazılıolanilâçlarıhazırlatmakveyasatınalmak. reçine *Bazıbitkilerde,özellikleçamlardaoluşan,katıveyayarıakışkanorganiksalgımaddesi. *Sonsuzpolimerleşmeileeldeedilen,büyükmoleküllüyapaymadde. reçinekanalı *Genellikleçamtürüağaçlardabulunan,başkesitte(gözeneklerebenzeyen)küçüknoktalarhâlindegörülen, içireçinedolubölüm. reçinekesesi *Ağacınyılarasındagörülen,içireçinedolukesebiçimindekibölümler. reçineyağı *Reçinedençıkanyağ. reçineli *Özündereçinebulunduran. redaksiyon *Yazılmışbirmetinüzerindegerekendüzeltmeleriyaparakyazıyıyayımahazırdurumagetirme. *Yazıyazma,kalemealma. redaktör *Yazılmışbirmetinüzerindegerekendüzeltmeleriyaparakyazıyıyayımahazırdurumagetirenkimse. *Yazıyazan,biryazıyıkalemealankimse. redaktörlük *Redaktörüngörevi. reddedilme *Reddedilmekdurumuveyabiçimi. reddedilmek *Reddetmekişinekonuolmak. reddediş *Reddetmekişiveyabiçimi. reddetme *Reddetmekişi. reddetmek *Verilenveyayapılmasıistenenbirşeyikabuletmemek,geriçevirmek. *(ailedenolanbirini)Ailedenbirkişiolaraksaymamak,tanımamak. *Yalanlamak,çürütmek. reddeyleme *Reddeylemekişiveyadurumu. reddeylemek *Reddetmek. reddiye *Birdüşünceyi,biröğretiyiçürütmekiçinyazılanyazı. reddolunma *Reddolunmakişiveyadurumu. reddolunmak *Verilenveyayapılmasıistenenbirşeykabuledilmemek,geriçevrilmek. redevans *Birberat,lisanshakkıveyaticarîmarkasahibininbunudevrettiğifirmalardanaldığımaddîkarşılık. redif *SondönemOsmanlıordusunda,askerlikgörevinibitirdiktensonrayedeğeayrılaner. *Şiirdeuyaktansonratekrarlananaynıanlamdakikelimeveyaek,yedek. redingot *Arkasıyırtmaçlı,etekleriuzun,çiftsıradüğmeli,resmîerkekceketi. redingotlu *Redingotgiymişolan. redoks *Biratomveyamoleküldenötekinebirveyadahaçokelektronungeçişiolayı. redresör *Doğrultmaç. redüksiyon *İndirgeme. reel *Gerçek. reenkarnasyon *Ruhgöçü,tenasuh. reeskont *Birbankanınelindebulundurduğu,vadesigelmemişsenetlerinbirbaşkabankayaiskontoettirmesi. refah *Bolluk,varlıkverahatlıkiçindeyaşama,gönenç. refahlı *Müreffeh,rahat,huzurlu. refakat *Arkadaşlıketme,birliktebulunma. *Eşliketme. refakatetmek *beraberindegitmek,arkadaşlıketmek,eşliketmek. *eşliketmek. refakatçi *Hastahanelerdehastanınyanındakalan,hastayayardımcıolankimse. referandum *Halkoylaması. referans *Birkimseninyararlığını,yeteneğinigösterenbelge. *Başvurulmasıgerekenkaynak. refetme *Refetmekişi. refetmek *Yukarıkaldırmak. *Ortadankaldırmak,gidermek. refik *Arkadaş,dost. *Koca,eş,zevç. refika *Eş,karı,zevce. refleks *Dıştangelenbiruyarımsonucudoğanhareket,salgıgibiiçtepkilereyolaçaniradedışısiniretkinliği, tepke,yansı. refleksyayı *Uyarınınalınması,duyusiniriilemerkezeiletilmesi,merkezdenverilencevabınmotorsinirilekasa aktarılmasısonucundameydanagelenbirsinirsistemimekanizması. reflektör *Gelenışıklarıyansıtanaraç,yansıtaç. reform *Dahaiyidurumagetirmekiçinyapılandeğişiklik,iyileştirme,düzeltme,ıslahat. reformcu *Reformyanlısı,ıslahatçı. reformculuk *Eldekiimkânlarla,ihtilâlebaşvurmadantoplumdüzeninindahaiyidurumagetirilebileceğini,sosyal adaletinsağlanabileceğiniilerisürensiyasîsistem,ıslahatçılık. reformist *Reformyanlısıolan. reftiye *OsmanlıİmparatorluğundaTanzimat'akadarihraçedilenmaldanalınanvergi. refüj *Taşıttrafiğininyoğunolduğuyollardayayalarınkarşıdankarşıyageçmesiiçinyolunortasındadüzenlenmiş kaldırım,ortakaldırım. regaip *AmineHatununHz.Muhammed'egebekaldığıgece. *Recepayınınkandilolarakkutlananilkcumagecesi. RegaipGecesi *Recepayınınilkcumagecesi. RegaipKandili *Hz.Muhammed'inanarahminedüştüğükabuledilengece. reglân *Pelerinlibirçeşitpalto. *Omuzlardangeçerekboynakadaruzanan(kol). regresyon *Diğerbirolayınbelirlibirbüyüklüğünekarşılıkbulanbirolayınyaklaşıkbüyüklüğünübulmaamacını güdenişlem. regülâtör *Düzenleyici. reha *Kurtuluş,kurtulma. rehabilitasyon *Birkimseninişyapmayaengelolansakatlığınıveyayetersizliğinigidermek amacıylauygulanantedavi, iyileştirme. rehavet *Vücuttagörülengevşeklik,ağırlık,tembellik. rehavetçökmek(veyabasmak) *gevşeklik,ağırlıkduymakveuyumakistemek. rehber *Kılavuz. *Birinindoğruyubulmasınayardımcıolan,yolgösterenkimseveya şey,delil. rehberöğretmen *Öğrencilerinözeldurumlarıylayakındanilgilenenveöğrenciye,zorluklarkarşısındayardımcıolan öğretmen. rehberli *Rehberiolan. rehberlik *Kılavuzluk. *Öğrencilerininsorunlarınıöğrenerekonlarayardımdabulunma. rehberliketmek *yolgöstermek,kılavuzluketmek. rehbersiz *Rehberiolmayan. rehin *Birborcunödeneceğineteminatolarak,ödenince,gerialınmak şartıylaborçlununalacaklıyaverdiğideğerli şey,tutu,ipotek. rehinetmek *rehinolarakvermek. rehine *Biranlaşma,sözleşmeveyaisteğinyerinegetirilmesinisağlamakiçinteminatolarakelegeçirilenkimse, tutak. rehinekoymak(veyavermek) *ödünçparaalmakiçindeğerlibirşeyirehinolarakvermek. reis *Başkan,ser. *Küçükteknekaptanı. reisbey * \\343başkan. reisefendi * \\343reisülküttap. reisicumhur *Cumhurbaşkanı. reislik *Başkanlık. *Küçükteknekaptanlığı. reisülküttap *XVII.yüzyılakadarOsmanlılardapadişahdivanıkâtiplerininbaşı,reisefendi. *Tanzimat'tanönceOsmanlıİmparatorluğununDışişleribakanı. reji *Tekelidaresineverilenad. *Sinema,tiyatro,radyovetelevizyonoyunlarındaoyunuyönetme. rejimasası *Rejisörünoyunuyönlendirdiğiyer. rejiodası *Yönetmeninçalıştığıoda. rejim *Yönetme,düzenlemebiçimi,düzen. *Perhiz,diyet. *Birdevletinyönetimbiçimi. *Akarsudebisininyılboyuncagösterdiğideğişikliklerintümü. rejimyapmak *sağlığıkorumakveyazayıflamakamacıylabelirliyiyecekleriyemek. rejisör *Tiyatrovesinemaoyunlarındaoyuncularınrollerinidağıtıpoyunudüzenleyen,metin,yorum,dekor,müzik gibiögelerarasındabirliksağlamayaçalışansanatçı,yönetmen. rejisörlük *Rejisörüngörevi,yönetmenlik. rejisörlüketmek *tiyatrovesinemasanatındayönetmenlikyapmak. -rek *Bkz.-rak/ -rek. rekabet *Aynıamacıgüdenkimselerarasındakiçekişme,yarışma,yarış. rekabetetmek *yarışmak. rekabetçi *Rekabetyanlısıolankimse,yarışçı. rekâket *Kekemelik,pepemelik. rekât *Namazdabirkıyam(ayaktadurma),birrükû(ayaktaykeneğilme)veikisecdeden(yerekapanma)oluşan bölüm. reklâm *Birşeyihalkatanıtmak,beğendirmekveböyleliklesürümünüsağlamakiçindenenenhertürlüyol. *Buamaçiçinkullanılanyazı,resim,filmvb. reklâmetmek *herhangibirkimseyiveyaolayı,durumuaçığavurmak,ilânetmek,afişeetmek,ifşaetmek. reklâmfilmi *Herhangibirürünütanıtmakamacıylaçevrilenkısametrajlıfilm. reklâmışıntısı *Bkz.spot. reklâmkuşağı *Reklâmlarınyayımlandığıbelirlisaatveyadakikalar. reklâmlevhası *Herhangibirürünütanıtan,duvara,özelhazırlanmışçerçevelereveyayerlereyapıştırılan,asılanveya tutturulanilân. reklâmyapmak *hertürlüaracıkullanarakbirşeyihalkatanıtmak,ünlenmesinisağlamak. reklâmcı *Reklâmişiileuğraşankimse. reklâmcılık *Reklâmcınınişi. rekolte *Tarımdabiryıldaderlenenürünlerinbütünü. rekonstrüksiyon *Yenidenkurma. rekor *Birspordaerişilmişderecelerinenüstünü. *Dahaönceeldeedilmemişolansonucuaşanyenisonuç. rekorkırmak *dahaiyibirdereceveyaeskirekoruaşıpyeni,üstünbirsonuçeldeetmek. rekortmen *Rekorkırankimse. rekortmenlik *Rekorkırmaişi. rekreasyon *İnsanlarınboşzamanlarında,eğlencevesporamacıilegönüllüolarakkatıldıklarıfaaliyetler,yeniden yapma. rekreasyonalanı *Rekreasyonamacıylaözelolarakdüzenlenmişalan. rektör *Üniversitenintüzelkişiliğinitemsileden,yönetimden,öğretimindüzenliyürütülmesindensorumlukimse. rektörlük *Rektörüngörevi. *Rektörünmakamı. rektum *Göden,gödenbağırsağı. rekzetme *Rekzetmekişi." }, { "text": "rekzetmek *Dikmek,saplamak,kurmak. remel *Aruzölçülerindenbiri. *KlâsikTürkmüziğindebirusul. remi *İskambillerleoynananbirtüroyun. remil *Kumdabirtakımçizgilerçizerekfalabakma. *Bubiçimdebakılanfal. remilatmak(veyadökmek) *kumdabirtakımçizgilerçizerekfalabakmak. remilci *Kumlafalabakankimse. remilcilik *Remilcininişi. remiz *Sembol,rumuz. Rengeyiği *GeyikgillerdenKuzeyKutbunayakınsoğukbölgelerdekoşumhayvanıolarakkullanılanveetinden, sütünden,derisindendeyararlanılanevcilbirmemelitürü(Flangifertarandus). rencide *İncinmiş,kalbikırılmış. rencideetmek *incitmek,kalbinikırmak. rencideolmak *incinmek,kalbikırılmak. rencidelik *Rencideolmadurumu. rençper *Tarla,bağ,bahçe,yapıvetoprakişlerindeağırişlerigörengündelikçi, ırgat. *Çiftçi. rençperlik *Rençperolmadurumu,rençperinişi,ırgatlık. rende *Tahtayüzeyleripürüzsüzdurumagetirmek,biçimvermekiçinmarangozlarınkullandığıaraç. *Üzerindeküçükdelikvekesiciçıkıntılarıbulunan,peynir,soğan,havuçvb.ufakparçalaraayırmakiçin kullanılanmutfakâleti. *Buâletleufakparçalaraayrılmışşey. rendeleme *Rendelemekişi. rendelemek *Rendeilepürüzlerinigidermek,istenilenbiçimivermek. *Rendeileufakparçalaraayırmak. rendelenme *Rendelenmekişi. rendelenmek *Rendelemekişiyapılmak. rendeli *Rendesiolan,rendelenmiş. rendesiz *Rendesiolmayan,rendelenmemiş. rengârenk *Çeşitlirenkleriolan,renkrenk. rengiatmak(kaçmakveyauçmak) *solmak. *korku,heyecangibisebeplerlebenzisararmak. renk *Cisimlertarafındanyansılananışığıngözdeoluşturduğuduyum. *Nitelik. renkalmak *yenibirrenkkazanmak. renkbilimi *Rengiverenkolaylarınıinceleyenbilimdalı. renkcümbüşü *Türlürenklerinoluşturduğukarışım. renkgelmek *renklenmek,canlanmak. renkkörlüğü *Bütünrenkleri veyabirkaçrengi,özelliklekırmızıileyeşilibirbirindenayırtetmeyeengelolangörme bozukluğu,daltonizm(Akromatopsi). renkkörü *Renkkörlüğünetutulmuş(kimse). renkölçme *Sıvıların,dağıtıcıyüzeylerin,canlılarınvb.ninrenklilikderecesiniölçme,kolorimetri. renkrenk *Rengârenk,herrenkteolan,çokrenkli,türlürenklerdegörünen(şey). renkvermek(veyakatmak) *neşe,canlılıkveyadeğişiklikkazandırmak. renkvermek(veyarenginibellietmek) *duygularını,düşünceleriniveyabaşkabirdurumunubellietmemek,birşeyibildiğihâldebilmezgibi görünmek. renkyuvarı *Güneşinyuvarınısaran,yaklaşıkolarak10.000kmkalınlığındakikürekabuğu,kromosfer. renkçi *Işığı,gölgeyivebiçimlerirenkyoluylaverenressam. *Renklendirenkimse. renkgideren *Bazımaddelerinrenginiyoketmektekullanılankimyasalmadde. renkleme *Renklemekişi. renklemek *Boyamak,renkvermek. renklendirici *Renkveren(madde). renklendirme *Renklendirmekişi. *Kimyasalişlemlerletekrenklipozitifgörüntüdedeğişikrenklisonuçlareldeetme. renklendirmek *Birşeyinrenklenmesinisağlamak. *Neşelendirmek,canlılıkvehareketkazandırmak. renklenme *Renklenmekişi. renklenmek *Renklidurumagelmek. *Canlılık,hareketkazanmak. renkli *Rengiolan. *Beyazdışındabaşkarengiveyarenkleriolan. *Neşeli,canlı,ilgiçekici. *Kendineözgü,ilginç,çarpıcınitelikleriolan(kimse). *Doğadakirenkleriolduğugibigörüntüyeaktarmayıgözetenfilm. renklibasın *Bkz.boyalıbasın. renklifilm *Renkleriyansıtanfilm. renkliişitme *Sesduyumusırasındagözebirtakımrenkleringörünmesidurumu. renklitelevizyon *Renkleriolduğugibiekranayansıtantelevizyonsistemiveyaaleti. renklilik *Renkliolmadurumu. renkölçer *Birsıvınınrenkderecesiniölçmeyeyarayanaraç,kolorimetre. renksemez *Beyazışığıçözümlemedenveren,akromatik. *Hücredeboyayıkabuletmeyen. renkser *Renklerleilgiliolan,kromatik. renksiz *Rengiolmayan. *Gereğigibirengiolmayan,solgungörünen,soluk. *Davranışvedüşünceyönündenbellibirniteliğiolmayan. renksizlik *Renksizolmadurumu. *Kendinibelirtecek,gözeçarpıcıniteliğiolmamadurumu. renktaş *Aynırenkteolanlar. renktaşlık *Aynırengebağlıolmaveyaaynırengitaşıma,renktaşolmadurumu. *Birhayvanlayaşadığıortamdarenkbenzerliğisağlayarakhayvanıngörülmesini,hiçdeğilseinsangözüyle görülmesinizorlaştıranrenk(vedahagenişanlamdagörünüş) özdeşliği. renktenrengegirmek *korkudanveyautançtanyüzününrengideğişmek,sıkılmak. renyum *Atomnumarası75,atomağırlığı186,2,yoğunluğu21olan,parlakbeyazrenkteve3150C°deeriyenbir element.KısaltmasıRe. reomür *Suyunbuztutması0°C,kaynaması80°Cesasalınıpikisiarasısekseneşitparçayabölünerekeldeedilen sıcakölçer. reorganizasyon *Yenidendüzenlenme,yenidendüzenverme. reosta *Elektrikakımınınşiddetiniazaltıpçoğaltmayayarayanaraç,dimmer. repertuar *Birtiyatrokurulununoynamakiçinseçiphazırlamışolduğuoyunlarınlistesi. *Biroyuncununezberlediğiveoynadığırollerinlistesi. *Birmüziktopluluğununveyasanatçınınhazırlamışolduğuparçalar. *Birikim. replik *Oyuncununsözükarşısındakinebırakırkensöyleyeceğisonsöz. *Oyunda,karşısındakininsözünegereklikarşılığıverme. replikalmak *oyuncununkarşısındakindenkendiyapacağıespriyehazırlıkmahiyetindebirsözveyacümlealmak. repo *Bankalararasıişlemlerdebirgecelikfaizuygulaması. *Faiz. repocu *Repouygulayanveyarepoyaparayatıran(kimse). repoculuk *Repocuolmadurumu. reprodüksiyon *Aynısınıyapma,tıpkısınımeydanagetirme. resen *Kendibaşına,kendiliğinden. *Bağımsızolarak,kimseyebağlıolmaksızın. resepsiyon *Kabul,kabuletme. *Resmîziyafet,kabultöreni. *Birkuruluştamüşteriileilgilibürovebürodaçalışankimselerinhepsi. reseptör *Almaç. resesif *Çekinik. resesyon *Durgunluk. resif *Sudüzeyindekisırakayalar. resim *Varlıkların,doğadakigörünüşlerininkalem,fırçagibiaraçlarlakâğıt,bezvb.üzerindeyapılanbiçimleri. *Bunuyapmakiçingerekliyöntemleriöğretensanat. *Fotoğraf. *Bazıeşyadanveişlerdenalınanvergiveyaharç. *Tören. resimalmak *birşeyinresminiyapmak. *resimçekmek. *vergiödetmek. resimçekmek(veyaçıkarmak) *fotoğrafmakinesiylebir şeyinbiçiminikâğıdageçirmek. resimgibi *çokgüzel. resimyazı *Eskiçağlarda,bazıuygaruluslarcakullanılan,nesnelerinyalınlaştırılmışresimlerinedayananyazı, hiyeroglif. resimci *Fotoğrafçı. *Resimöğretmeni. *Nakkaş. resimleme *Resimlemekişi. resimlemek *Biryazınınkonusuileilgiliresimlerioyazınınuygunyerinekoymak. *Herhangibirkonuyuresimlerleanlatmak. resimlendirme *Resimlendirmekişi. resimlendirmek *Resimlemek. resimleşme *Resimleşmekişi. resimleşmek *Resimdurumunagelmek. resimli *İçinderesimlerbulunan,musavver. resimliroman *Konusubirdiziresimleanlatılanromanveyahikâye. resimlik *Resimtakmayayarayançerçeve. *Albüm. resimsi *Resmeözgüolan,resmebenzeyen. resital *Tekbirsanatçınıntekbirçalgıileverdiğikonser. resmen *Devletadına,devletçe,resmîolarak. *Kanuna,yöntemeuygunolarak,yöntemince. *Kesinlikle,açıkça,kesinolarak. resmetme *Resmetmekişi. resmetmek *Birşeyinresminiçizmek. *İzyapmak,işlemek,nakşetmek. resmî *Devletinolan,devleteait,devletleilgili. *Devletinöngördüğüyöntemlereuygunolarakyapılan. *Samimîolmayan,teklifli,ciddî,içtenolmayan. resmîdil *Birülkedekanunlakabuledilendil. resmîelbise *Üniforma. *Bazıbayram,toplantı,yemekvb.degiyilmekzorundaolunanbelliniteliklerdekigiysi,kıyafet,resmîgiysi. resmîgiysi *Resmîelbise,üniforma. resmînikâh *Kanunlarauygunolaraknikâhmemurununkıydığı,devletkayıtlarınageçennikâh. resmigeçit *Geçittöreni. resmikabul *Kabultöreni. resmîleşme *Resmîleşmekdurumuveyabiçimi. resmîleşmek *Resmîbirdurumagirmek. resmîleştirme *Resmîleştirmekişi. resmîleştirmek *Resmîbirdurumagetirmek. resmîlik *Resmîolmadurumu,resmiyet. resmiyet *Resmîlik. resmiyetedökmek *(birişveyadurumiçin)resmîbiryolasokmak,resmîbirnitelikvermek. ressam *Resimyapansanatçı. ressamlık *Ressamolmadurumu. *Resimyapmasanatı. rest *Pokerde,biroyuncununönündekiparanıntümü. restçekmek *(oyuncuiçin)önündekiparanıntümünüortayakoymak. *herhangibirkonudasertvekesinolaraksonsözüsöylemek. restigörmek *ilerisürülenparanınmiktarınıkabuledipaynımiktardaparayıortayakoymak. restitüsyon *Yenidentasarımlama. restleşme *Restleşmekişiveyadurumu. restleşmek *Karşılıklırestinigörmek. restoran *Lokanta. restorasyon *Eskibiryapıdayıkılmış,bozulmuşolanbölümleriaslınauygunbirbiçimdeonarma,yenileme. restore" }, { "text": "*Eskidurumunaveyailkbiçiminegetirilmiş. restoreetmek *(eskivedeğerlibiryapıyı)onarıpeskidurumunagetirmek. resul *Haberci. *Kendisinekitapindirilmişolduğunainanılanpeygamber,yalvaç. resülmal *Anamal,anapara. reşit *Ergin. reşitolmak *erginleşmek. reşme *Hayvanınbaşlığı,yularıvegemi. ret *Uygunbulmama,geriçevirme,kabuletmeme. *(ailebireylerindenbirinin) Sorumluluğunuüstündenatma,varlığınıtanımama,ailedensaymama. retina *Ağtabaka. retorik *Güzelsözsöyleme,hitabetsanatı. *Sözsanatlarınıinceleyenbilimdalı,belâgat. reva *Yakışır,yerinde,uygun. revagörmek(veyagörmemek) *birdavranışı,birolayıbirkimseiçinuygungörmek(veyagörmemek). revaç *Geçerlivedeğerliolma,sürüm. revaçbulmak *geçerlivedeğerlisayılmak. revaçtaolmak *değerli,üstünveyageçerliolmak. revak *Üstüörtülü,önüaçıkyer,sundurma. revakiye *Stoacılık. revalüasyon *Birparanındeğerinialtınavedövizleregöreyenidenayarlama,değerkatma. revan *Giden,yürüyen. revanolmak *gitmek. revani *Yumurtaveirmikleyapılan,fırındakabarıppiştiktensonraşerbetdökülenbirtürtatlı. revanici *Revaniyapıpsatankimse. revanicilik *Revanicininişiveyamesleği. revanlaşma *Revanlaşmakişiveyadurumu. revanlaşmak *Yürüyüpgitmek,uyumsağlamak. reverans *Selâmveyateşekküriçineğilerekveyadizlerikırarakyapılanhareket. revir *Okul,kışlagibiyerlerdehastalariçinayrılmışbölüm. reviş *Gidiş,yürüyüş. *Üslûp. *Tutum,yol. revize *\"Düzeltmek,yenilemek\"anlamındarevizeetmeksözündekullanılır. revizyon *Yenidengözdengeçirme,düzeltme,yenileme,yenilenme,inceleme,kontroletme. revizyoncu *Revizyonist. revizyonculuk *Revizyonizm. revizyonist *Biröğretinin,biranayasanın,birantlaşmanınyenidengözdengeçirilmesiiçinsavaşan(kimse)veyayeniden gözdengeçirmeyigerektiren(görüş),revizyoncu. revizyonizm *Biröğretinin,biranayasanın,birantlaşmanınanatemellerinitartışmakonusuyapanlarıntutumu. revnak *Parlaklık,gözalıcılık. revnakvermek *hoşluk,güzellik,renklilikkatmak. revnaklı *Revnakıolan,renkli,popüler,gözalıcıolan. revolver *Fişekkoymayayarayanbölümüsilindirbiçimindevenamlugerisindeolan,tekparçadanoluşmuştabanca, altıpatlar. revü *Çeşitlidansveoyunlardanoluşmuş,zengingörünümlüsahnegösterisi. rey *Oy. *Düşünce,görüş,fikir. reyvermek *oykullanmak. reybî *Şüpheci. reye *Çizgiliçubukluçizgileriolan(kumaş). reyepantolon *Çizgilikumaştanyapılmışpantolon. reyhan *Fesleğen. reyhanî *İncenakışlı. *Arapharfleriyleyazılanbiryazıtürü. reyon *Birmağazanınyalnızbirtüreşyasatılanbölümü. reyting *Kitleiletişimaraçlarındaizlenmedurumu,değerlendirme,takdir,rating. rezalet *Toplumunduygularınıincitenolayveyadurum,kepazelik,maskaralık,rezillik. rezaletçıkarmak *rezaletsayılacakbirdurumunortayaçıkmasınayolaçmak. reze *Menteşe. *Kapıyıiçeridenvedışarıdanaçıpkapamayayarayanvebaşparmaklabasılarakişletilendüzen. rezede *Muhabbetçiçeğigillerden,1,5myüksekliğinde,tohumlarındankandilyağı,çiçeklerindensarıboyaçıkarılan otsubirbitki(Resedaluteola). rezedeçiçeği *Rezede. rezeksiyon *Sağlamkısımlarıkorumakvegerekiyorsaokısımlarınbağlantısınıyenidenkurmaksuretiylebirorganınbir parçasınıkesipçıkarmakiçinyapılancerrahîmüdahale. rezeleme *Rezelemekişi. rezelemek *Rezeilekapamak. rezene *Maydanozgillerden,1-1,5myüksekliğinde,sarıçiçekli,yapraklarıiplikbiçimindeparçalıhoşkokulu, baharlımeyvelerianasongibiyemeklerdevebazıiçkilerdetatvericiolarakkullanılan,hekimliktegazsöktürücüolarak yararlanılançokyıllıkotsubirbitki(Foeniculumvulgare). rezerv *Saklanmış,biriktirilmişşey. *Yedek,ihtiyat. *Yatağındaveyahavzasındabulunduğuhesaplanan,henüzişletilmemişkömür,demir,petrolvb. rezervasyon *Otel,gazino,lokanta,taşıtgibiyerlerdeyerayırtmaişi. *Butürkuruluşlardamüşterilereyerayırmaişiniüstlenenbölüm. rezervuar *Tuvaletlerdekullanılmayayarayansudeposu. rezidans *Yüksekdevletgörevlileri,elçilervb.ninoturmalarınaayrılankonut. rezil *Alçak,aşağılık. reziletmek *isteyerekveyaistemeyerekbiriniçokutanacakgüçbirdurumasokmak. rezilolmak *çokutanacakbirdurumagelmek. rezilrüsvaolmak(veyarezilkepazeolmak) *toplumiçindeayıplanacakbirdurumadüşmek. rezilce *Aşağılık,alçakbirnitelikteolan. *Rezilbirbiçimde. reziliçıkmak *çokeskimek,bozulmak,parçalanmak. rezilleşmek *Rezildurumagelmek. rezillik *Rezilolmadurumu,rezalet. rezistans *Bkz.direnç. rezonans *Düzgünitmelerinetkisiylebirsalınımgenliğininartışı. Rh *Rodyum'unkısaltması. rıh *Yazıdakimürekkebikurutmakiçindökülençokinceverenklibirtürkum. rıhdan *Yazıkurutmakiçinkullanılan,özelkumunkonduğuüzerideliklikap. rıhtım *Birakarsuveyadenizkıyısındadoldurularakyapılmış,gemilerinindirmebindirmeveyayüklemeboşaltma yapabileceğiyer. rıza *Razıolma,isteme,istek. rızagöstermek *razıolmak,onamak,uygunbulmak. rızasıolmak *izniolmak,müsaadesiolmak. rızasınıalmak *onayınıalmak,müsaadesinialmak. rızk *Yiyecek,içecekşey,azık. *Tanrı'nınherkeseverdiğineinanılannimet. *Yaşamakiçingerekliyiyecek,doygu. rızkınıçıkarmak *günlükyiyecekparasınıçıkarmak. riayet *Sayma,saygı,ağırlama,itibaretme. *Uyma,boyuneğme. riayetetmek *uymak. riayetkâr *Uyan,saygıgösteren,riayeteden. riayetsiz *Saygısız,kaba. riayetsizlik *Saygısızlık. *Uymazlık,dinlemezlik. rica *Dileyiş,dileme,dilek. ricacı *Birininadınaricadabulunan,birşeyisteyenkimse. ricadabulunmak(veyabirindenricaetmek) *dilemek. rical *Erkekler. *Yüksekmakamlardakidevletadamları. ric'at *Vazgeçme. *Gerileme,geriçekilme,gerikaçma. ric'atetmek *gerilemek,geriçekilmek. rik'a *Arapharflerininençokkullanılanelyazısıbiçimi. rikabdar *Osmanlılardahükümdarınatabinerkenüzengisinitutankişi. rikkat *İncelik,naziklik. *Sevecenlik,acıma. rikkatvermek *duygulandırmak,etkilemek. rikkatli *Duygulu,sevecen. rimel *Kadınlarınkirpiklerinikıvırmakvedahauzungöstermekiçinfırçailesürdükleriyağlısürme,maskara. rimelleme *Rimellemekişi. rimellemek *Gözerimelsürmek. rimellenme *Rimellenmekişi. rimellenmek *Rimellemekişiyapılmak. rimelli *Rimelsürülmüş. rina *Tırpana. rindane *Rindgibi,rindeyakışırbiçimde. ring *Üzerindeboksyapılan,çevresikordonlaçevrilmişyer. ringseferi *Geneltaşıtlarınşehirdebiryerdenkalkıpyaklaşıkolarakbirdaireçizdiktensonraaynıyeregelmesi. ringa *Kemiklibalıklardan, ılıkdenizlerdebüyüksürülerhâlindedolaşanvetütsüilekurutulmuşusıkçatüketilen, uskumruiriliğindebirbalık(Clupeaharengus). rint *Hoşgörüsügeniş,açıkyürekli,güvenilirkimse,gönüleri,kalender. *Dünyaişlerinihoşgören,aldırışsız,kalenderkimse. rintlik *Rintolmadurumu. risale *Küçükkitap,broşür. risk *Riziko. riskli *Riskiolan. risling *Birçeşitüzümveyabuüzümdenyapılanbeyaz,hafifburuk,hoşiçimlişarap. ritm *Olaylarındüzenliaralıklarlatekrarlanmasıniteliği,dizem,tartım. ritmik *Düzenliaralıklarlatekrarlanan,dizemli,tartımlı. ritmiksayma *Birkuraldahilindesayıaralıklarınıdeğiştirmedenileri,gerisayma. ritmli *Düzenliaralıklarlatekrarlanan,dizemli,tartımlı,ritmik. ritmsiz *Ritmiolmayan,düzensizaralıklarlatekrarlanan. rituel *Ayin. rivayet *Söylenti. *Birolay,birhaberveyasözünakletme. rivayetbirleşikzamanı *Yalınzamanlıbirkipleekfiilinbelirsizgeçmişzamankavramıimiş(>-miş)ekininbirliktekullanılmasından oluşanbirleşikzaman:Gelmişmiş,gelecekmişgibi. rivayetolunmak(veyaedilmek) *(birolay,birhabervb.için)anlatılmak. riya *İnandığı,düşündüğügibidavranmama,özüsözübirolmamahuyu,ikiyüzlülük. riyakâr *İkiyüzlü,yüzegülen,müraî. riyakârane *İkiyüzlülükle. riyakârlık *İkiyüzlülük,müraîlik. riyal *Peseta'nındörttebirideğerindeİspanyolparası. *İran,SuudîArabistanveYemen'dekullanılanparabirimi. riyala *Osmanlıdonanmasındatümgeneraleeşbirrütbe. riyaset *Başkanlık. riyasız *Olduğugibigörünen,ikiyüzlüdavranmayan. riyazet *Nefsinisteklerinikırma. *Perhiz. riyazî *Matematik,geometrigibibilimlerleilgiliolan. riyaziyat" }, { "text": "*Matematikbilgisi. riyaziye *Matematik. riyaziyeci *Matematikçi,matemetiköğretmeni. riyolit *Granitleaynıkimyasalyapıda,içindemikrolitlerolankayaç,liparit. riziko *Zararauğramatehlikesi. Rn *Radon'unkısaltması. roba *Giysi,giyecek. *Birgiyeceğingöğüsleomuzarasındakalanbölümüneeklenenparça. robalı *Robasıolan. robdöşambr *Bkz.ropdöşambr. robot *Belirlibirişiyerinegetirmekiçinmanyetizmailekendisineçeşitliişleryaptırılabilenotomatikaraç. *Başkasınınbuyruğuileişyapan,kendiakılveiradesinikullanmayankimse. robotik *Birtakımişlevlerdeinsanınyerinialabilecekdüzeneklerinhazırlanmasıylailgiliçalışmavetekniklerin bütünü. robotlaşma *Robotlaşmakdurumu. robotlaşmak *Robotdurumunagelmek. robotlaştırma *Robotlaştırmakişiveyadurumu. robotlaştırmak *Robotdurumunagetirmek. robotluk *Robotgibimekanikhareketetmedurumu. roda *Yöntemineuygundüzgünsarılmışhalatyumağı. rodaj *Birmotorunyavaşyavaşçalıştırılarakalıştırılması. rodeo *BirbinicininyabanîatveyaöküzüzerindedurabilmesinedayananAmerikanoyunu. rodeocu *Rodeoyapankimse. Rodezyalı *Rodezyahalkındanolankimse. rodyum *Atomnumarası45,atomağırlığı102,91olan,1970°Cdeeriyen,12,33yoğunluğunda,gümüşrenginde, sert,kırılganbirelement.KısaltmasıRh. roka *Turpgillerden,yapraklarısalatagibiyenen,20-40cmyüksekliğinde,sebzeolarakbahçelerdeyetiştirilen kokulu,1-2yıllıkbirbitki(Erucasativa). roket *Atışsırasındamekanikolarakyönverilen,yörüngesininbaşlangıcındaözitmeliolarakyolalanvedaha sonrayalnızbalistikkanunlarınabağlıkalanmermi. *Birçeşitfüze. roketatar *Özitmelimermiatan,zırhlıaraçlarakarşıyakınsavaşsırasındakullanılanhafifsilâh. rokfor *Koyunsütündenyapılan,mahzenlerdeolgunlaştırılan,içiözelküflüpeynir. rokforpeyniri *Bkz.rokfor. rokoko *XVIII.yüzyılınbaşındaFransa'daçokgeçerliolan,kavisliçizgileribol,gösterişlibirbezemeüslûbu. *Buüslûptaolan. rol *Birkişiliğicanlandıranoyuncununsöylemesiveyapmasıgerekenhareketleringeneladı. *Biriştebirkimseveyaşeyinüstünedüşengörev. *Gerçekolmayandavranış,gösteriş. rolalmak *biroyundagörevalmak. rolçatışması *Toplumunstatülerebağlıolarakbeklediğiveyabuyurduğuikiveyadahafazlaşeykarşısındaferdin gösterdiğiçelişikistekler,davranışlar. roliflâsı *Buyruklarınveyabeklentilerinyönelttiğidurumdaortayaçıkandavranışsızlık. rolkesmek *yalan,uydurmasözsöylemekveyaiçtenolmayandavranışlardabulunmak. roloynamak *oyundarolalmak. *(birininbirişte)önemlietkisiolmak. rolyapmak *davranışlardaiçtenlikbulunmamak. rolcü *Rolyapankimse. rolcülük *Rolyapmadurumu. rolüolmak *etkisibulunmak. rolüneçıkmak *oyundabellibirkişiliğisahnedeoynamak. rom *Şekerkamışındanşekeryapılırkeneldeedilenözsuyun,melâsveartıklarınmayalandırılarakkurutulmasıyla eldeedilenalkollüsertiçki. Romalı *Romahalkındanolan. roman *İnsanınveyaçevreninkarakterlerini,görenekleriniinceleyen,serüvenlerinianlatan,duyguvetutkularını çözümleyen,itibarîveyagerçekolaylaradayananuzunedebiyattürü. Roman *Çingene. Romandilleri *Lâtincedentüremişyaşayandiller. romancı *Romanyazarı. romancılık *Romanyazmasanatı. romanesk *Romanözelliğiolan. *Romanlailgiliolan. *Duygusal,düşçü. romanist *Romandilleriuzmanı. romanlaştırma *Romanlaştırmakişi. romanlaştırmak *Birkonuyuromanbiçimindeyazmak. Romanoloji *Romandilleribilimi. romans *Sekizhecelikdizelerdenoluşmuşbirİspanyolşiirtürü. *Şarkıtüründevepiyanoiçinhazırlanmış,genelliklekıt'alarbiçimindebeste. romantik *Davranışlarındaduyguvecoşkununaşırıölçüdeetkisibulunan. *Romantizmileilgili. *Romantizmçığırındanolanyazar. romantiklik *Romantikolmadurumu. romantizm *XVIII.yüzyılsonundabaşlayan;duygu,coşkuvesemboleaşırıyerverensanatakımı. *Duygusaleğilim. *Romantikortamveyadurum. Romanyalı *Romanyahalkındanolankimse. romatizma *Kaslardaveözellikleeklemlerdekendinigösterenağrılıhastalıklarıngeneladı. romatizmasıtutmak *romatizmaağrılarıbaşlamak. Romen *Romahalkındanolankimse. Romenrakamları *Romalılardankalma,sayılarıgöstermekiçinkullanılanI,V,X,L,C,DveMişaretleri;sırasıyla1,5,10,50, 100,500ve1000rakamlarınıgöstermeyeyarayanişaretler. rondelâ *Ortasıdelikyuvarlakparça. rop *Çoğutekparçakadıngiysisi. ropdöşambr *Eviçindegiyilenüstlük. rosto *Haşlandıktansonraveyadoğrudandoğruyakızartılarakpişirilen,dilimdilimkesilenet. rostoluk *Rostoyapmayaelverişli(et). rot *Motorlutaşıtlardadireksiyoniletekerlekarasındakibağlantıyısağlayandemirçubuk. rota *Birgemiveyauçağıngidişyönü,izleyeceğiyol. *Görüşveyatutumagöregidilen,izlenenyol. rotasyon *Birbirimdeçalışangörevlilerindüzenlibirbiçimdeyerdeğiştirmeleri. rotatif *Büyükbirçabuklukladönerekişleyenvesaattebinlerceadetbasanbirtürbasımmakinesi. rotatifçi *Rotatifteçalışankimse. rotayıdeğiştirmek *gidilenyoludeğiştirmek. *tutumunudeğiştirmek,izlediğiyoldanayrılmak. rotil *Otomobilinöndüzenindeyeralanparça. rotor *Bkz.döneç. roza *Birtürpembeelmas. *Buelmaslayapılmışolan(takı). rozbif *Kızartılmakamacıylahazırlanmışveyakızartılmışsığıretiparçası. roze *Birtürpembeşarap,gülşarabı. rozet *Yakayatakılmakiçinçeşitlibiçimlerdeyapılan,birkuruluşunsembolüsayılacakufakkâğıtveyametal nesne. *Musluğun,gizlidöşenmişboruyavidalandığıyerinçirkingörünüşünükapatmakamacıylakullanılannikel veyakromkaplanmışçemberbiçimlisacparça. *Kapıkolununaltınamonteedilenmetalparça. *GüneyAnadolusahillerindeyetişenpembevebeyazçiçekleriolansüsbitkisi. röfle *(saçiçin)Değişiktonlardaboyanma;yansıma. rölâns *Pokergibioyunlardakonuşmadanöncezamankazanmakveyasürülmüşolanparayıartırmakiçinsöylenen söz. rölânti *Motorlutaşıtlardamotorunenazyakıtlaçalışmaayarı. rölântidedurmak(veyaçalışmak) *moturlutaşıtlarda,motorboştaçalışmak. rölântiyealmak *(motorlutaşıtta)motoruboşaalmak,boştaçalıştırmak. *herhangibirişiyavaşlatmak. rölâtif *Bağıntılı,izafî,nispî. rölâtivist *Bağıntıcı. rölâtivite *Bağıntı,görelik,izafet. rölâtivizm *Bağıntıcılık,görecelik,izafiye. röle *Değiştirgeç. rölyef *Kabartma. römork *Başkabirtaşıttarafındançekilenmotorsuztaşıt. römorkör *Yedeğindebaşkataşıtlargötürentaşıtveözellikledeniztaşıtı. Rönesans *XV.yüzyıldanbaşlayarak İtalya'davedahasonradiğerAvrupaülkelerindehümanizminetkisiyleortaya çıkan,klâsikİlkÇağkültürvesanatınadayanarakgelişenbilimvesanatakımı. röntgen *Xveyagamaışınlarınınmiktarölçümübirimi.KısaltmasıR. *Herhangibirorganındurumunutespitetmekiçinçekilenfilm. röntgençekmek *herhangibirorganındurumunutespitetmekiçinfilmçekmek. *birolayınbütüngeçmişinivedurumunubelirlemek. röntgenci *Röntgenışınlarıuzmanı. *Kadınlarıgizlicegözetlemealışkanlığıolanerkek,dikizci. röntgencilik *Röntgenışınlarıuzmanlığı. *Kadınlarıgizlicegözetlemealışkanlığı,dikizcilik. röntgenleme *Röntgenlemekişiveyadurumu. röntgenlemek *Kadınlarıgizlicegözetlemek. röportaj *Konusubirsoruşturma,araştırmaolangazeteveyadergiyazısı. *Radyovetelevizyonhabercisininaraştırmavesoruşturmasonucundahazırlamışolduğuprogram,mülâkat. röportajcı *Röportajyazanveyapankimse. röportajcılık *Röportajcınınişi. röportör *Röportajyazanveyayapankimse. röprodüksiyon *Çoğaltma. *Aslınıbozmadanyapılantaklit. *Birsanateserininkopyasıveyataklidi. rötar *Gecikme. rötarlı *Gecikmeli,tehirli. rötuş *Fotoğrafçılıktaresimleribasmadanöncecamüzerindedüzeltmeişi. *Düzeltmeamacıylayapılandeğiştirme. rötuşetmek(veyayapmak) *kusurlarıgidermeamacıyladüzeltmek,değiştirmek. rötuşçu *Rötuşyapankimse. rötuşlama *Rötuşlamakişi. rötuşlamak *Rötuşyapmak. rötuşlu *Rötuşyapılmış,düzeltilmiş. rövanş *Spordaveyaoyundayenilmişolanınaynırakipleoynadığıikincioyun. rövanşıalmak *ikincikarşılaşmayıkazanmak. Ru *Rutenyum'unkısaltması. ruam *Ençokatlardagörülen,insanlaradabulaşanölümcülbirhayvanhastalığı,sakağı. ruba *Giysi,giyecek. rubaî *Divanedebiyatındadörtdizedenoluşanvebelirliaruzkalıplarıileyazılanşiir,dördül. rubidyum *Atomnumarası37,atomağırlığı85,48olan,1,53yoğunluğunda,39°Cdeeriyen,çabukoksitlenen,tütün, pancargibibazıbitkilerde,madensularındabulunan,potasyumabenzerkimyasalelement.KısaltmasıRb. ruble *BirleşikDevletlerTopluluğu'ndageçerliolanparabirimi. rubu *Dörttebir. ruf *Çatı,dam. Rufaî *Rufaîliktarikatındanolankimse. Rufaîlerkarışır *buişöylekarışıkkibunukimseçözemez. Rufaîlik *AhmedRifaî'ninkurduğuSünnîbirtarikat. rugan *Ayakkabı,çantavb.yapımındakullanılanparlakderi. *Buderidenyapılmış. rugby *Onbeşerkişilikikitakımarasındaovalbirtoplaoynananoyun. ruh *Dinlerinvedincifelsefelerininsandavücuttanayrıbirvarlıkolarakkabulettiğiöz,tin. *Canlılık,duygu. *Enönemlinokta,öz. *Esans. *Bedenietkinkılancanlılıkilkesi,bedeninhayatgücü. *Hayalet,görünmeyecekkadarzayıf." }, { "text": "ruhbilgini *Ruhbilimiuzmanı. ruhbilimci *Ruhbilimiileuğraşanuzman,ruhiyatçı,psikolog. ruhbilimcilik *Özellikledin,sanat,ahlâkgibiolaylarıtekyanlıolarakyalnızcaruhbilimselaçıdanincelemeveaçıklama, psikolojizm. *Ruhbiliminibütünbilimlerinvefelsefenintemeliyapmaeğilimi. *Mantıklaruhbilimininbirbirinekarıştırılması. ruhbilimi *Duyum,heyecan,düşünmegibiolgularıvebunlarınyasalarınıinceleyenbilim,ruhiyat,psikoloji. ruhbilimsel *Ruhbilimiileilgiliolan,psikolojik. ruhçöküntüsü *Ruhsalsıkıntıvebunalım. ruhdoktoru *Ruhhekimi. ruhgöçü *Ruhunbirbedendenbaşkabirbedenegeçerekvarlığınısürdürdüğüinancı,tenasüh,reenkarnasyon. ruhhastası *Ruhveyasinirhastalığınatutulmuşkişi,psikopat. ruhhekimi *Ruhhekimliğiileuğraşanuzman,sinirhastalıklarıuzmanı. ruhhekimliği *Ruhvesinirhastalıklarıylakişidegörülenönemliuyuşmazlıklarıönleme,teşhisvetedaviileuğraşan uzmanlıkdalı. ruhkarmaşası *Ruhsalsıkıntı. ruhkazandırmak(veyavermek) *herhangibiryeriveyaşeyicanlı,hareketli,neşelibirdurumagetirmek. ruhölçümü *Ruhsalsüreçlerinölçülmesindekullanılan,araçlarıveyöntemlerigerektirenbirruhbilimidalı,psikometri. ruhötesi *Ruhlarlailişkikurma,gelecektenhabervermegibiruhbilimininkapsamınagirmeyenveonundışında incelenenolaylarıkapsayan(alan),metapsişik. ruhsağlığı *Ruhîbakımdansağlıklıolma. ruhanî *Ruhlailgili. *Dinvemezhepişlerinielealan,bunlarlailgilibulunan. *Manevî. ruhaniyet *Ruhtanibaretolmadurumu. *Ölmüşkutsalbirkimsenin,birinanışagöresürüpgitmektebulunanmanevîgücü,manevîlik. ruhban *Rahipler. ruhbaniyet *Rahiplerinevlenmeyerekvedünyadaneletekçekerekyaşamalarıdurumu. *Ruhbanlık. ruhbanlık *Ruhbanolmadurumu. *Ruhbansınıfı. ruhen *Ruhbakımından. ruhî *Ruhlailgili,ruhsal. ruhiyat *Ruhbilimi,psikoloji. ruhiyatçı *Ruhbilimiuzmanı,psikolog. ruhiyatçılık *Ruhbilimiileuğraşma. ruhlu *Görünüşüveyaruhîdurumuherhangibirnitelikteolan. *Canlı,etkili. ruhsal *Ruhlailgiliolan,ruhî,psişik. *Ruhbilimiileilgili,ruhbilimsel,psikolojik. ruhsat *İzin,müsaade. *İzinbelgesi,ruhsatname. ruhsatiye *Birizinbelgesigerektiğidurumlardaizninverilmesidolayısıylaalınanpara. ruhsatlı *Yapılmasıvekullanılmasıvb.içingerekliizniolan,ruhsatıolan. ruhsatname *Bellietkinliklerdebulunabilmek,kamuhizmetvemallarındanyararlanabilmekiçinkişilere,önceden belirlenmişbazışartlarauymakaydıylaidareceverilenizin,ruhsat. ruhsatsız *Yapılması,kullanılmasıvb.içingerekliizniolmayan,ruhsatıolmayan. ruhsuz *Cansız,güçsüz,etkisiz,miskin. ruhsuzlaşma *Ruhsuzlaşmakişiveyadurumu. ruhsuzlaşmak *Ruhsuzdurumagirmek. ruhsuzlaştırma *Ruhsuzlaştırmakişiveyabiçimi. ruhsuzlaştırmak *Ruhsuzdurumagetirmekveyasokmak. ruhsuzluk *Ruhsuzolmadurumu. ruhu(bile)duymamak *hiçhaberiolmamak,anlamamak. ruhuşadolsun! *(ölüleriçin)sevinsin,mutluolsun. ruhum! *sevgianlatanbirsöz. ruhundagüneşaçmak *rahatlamak,huzuraermek. *sevinmek,neşelenmek,coşmak. ruhunuşadetmek *ölmüşbirkimseyianarakonunruhunumemnunetmek. ruhunuteslimetmek *ölmek. ruj *Dudakboyası. rujlama *Rujlamakişiveyadurumu. rujlamak *Rujsürmek. rujlanma *Rujlanmakişiveyadurumu. rujlanmak *Rujsürmek. rulet *Birbilyenin,dönmektebulunanderintepsideyazılınumaralarındanvesiyahilekırmızırenklerdenbirinin üzerindedurmasıylakazananıbelirtenkumararacıvebununlaoynanankumar. *Pastacıların,terzilerinvb.ninkullandığıdişli,küçükdemirçark. rulman *Mekanikveelektriklisistemlerdekaymasürtünmesiyerinebiryuvarlanmasürtünmesisağlayarakenerji kayıplarınıazaltmakiçinyataklarilemuylulararasınayerleştirilenparça. rulo *Dürülerekborubiçimiverilmişderiveyakâğıttomar. *Boyaişlerindekullanılanemiciözelliğesahipsüngerveyasentetiksilindir. *Silindirbiçiminde,içinedeğişikmalzemekonularakhazırlanmışköfte,pasta,dondurma. Rum *MüslümanülkelerdeoturanYunanasıllıkimse. *Rumlarailişkin,Rumlarlailgili. *DoğuRomaİmparatorluğusınırlarıiçindeyaşayan,Romayurttaşıhaklarınasahipolanhalk. *Anadolu. Rumateşi *DenizdeveyakaradakisavaşlardaBizanslılarcakullanılanvesürekliyananateş,grejuva. rumba *Küba'danAmerikaveAvrupa'yayayılanbirdans. *Budansınmüziği. Rumca *RumlarınkullandığıyeniYunanca. Rumelili *OsmanlıİmparatorluğuzamanındaAvrupatopraklarındayaşayanTürklerdenolankimse. Rumen *Romanyahalkındanveyabuhalkınsoyundanolankimse. *RomanyaveRumenlerleilgiliolanşey. Rumence *Rumendili. Rumî *Miladîtakvimden13güngeribirgüneştakvimiolanRumîtakvimadındakullanılır. *Anadoluileilgili,Anadolu'yabağlı,Anadolu'dayaşayan. *Bizansİmparatorluğunavebuimparatorluğunegemenliğialtındakikimselereilişkin. *AnadoluSelçuklularınınüslûplaştırdıklarıfiliz,yaprakvehayvanmotiflerindenoluşmuşdolaşıksüsleme. Rumlaşma *Rumlaşmakişiveyadurumu. Rumlaşmak *Rumdilinibenimsemek. Rumlaştırma *Rumlaştırmakişiveyadurumu. Rumlaştırmak *Rumdilinivekültürünübenimsetmek. Rumluk *Rumolmadurumu. rumuz *Sembol,simge,remiz. *Gizlianlamlarıolanişaretlervesözler. rumuzlu *Rumuzuolan. run *Bkz.rün. runik *Bkz.rünik. rupi *Hindistan'daveAsyadevletlerindeparabirimi. Rus *RusyaFederasyonu'ndayaşayanDoğuSlavhalkıveyabuhalkınsoyundanolankimse. *RusyaveyaRuslarlailgiliolan(şey). Rusruleti *Toplutabancadabirtekmermibırakılaraktopungelişigüzeldöndürülmesivebaşadayayıptetiğinbirkez çekilmesiylekarşılıklıveikikişininkarşılıklıoynadığıölümoyunu. Russalatası *Patates,bezelye,pancar,havuç,hıyarturşusu,kapari,mayonezileyapılansalata. Rusça *Rusdili. Ruslaşma *Ruslaşmakişiveyadurumu. Ruslaşmak *Rusdilinibenimsemek. Ruslaştırma *Ruslaştırmakişiveyadurumu. Ruslaştırmak *Rusdilinivekültürünübenimsetmek. Rusluk *Rusolmadurumu. rustaî *Köyleilgili,köylü. rutenyum *Atomnumarası44,atomağırlığı101,07,yoğunluğu12,3olan,2400°Cdeeriyen,sertvekırılgan,havada kolaycaoksitlenenbirelement. KısaltmasıRu. rutherfordyum *KurçatovyumelementineAmerikalılarınverdiğiad.KısaltmasıRf. rutin *Alışılagelen,sıradan,sıradanlık,çeşitlilikgöstermeyen,alışılagelmişdüzeniçindeyapılan. *Alışkanlıklaeldeedilmişbeceri. rutubet *Yaşlık,nem. rutubetlendirme *Rutubetlendirmekişi. rutubetlendirmek *Rutubetlenmesineyolaçmak. rutubetlenme *Rutubetlenmekişi. rutubetlenmek *Nemlenmek,ıslanmak. rutubetli *Rutubetiolan,nemli. rutubetsiz *Rutubetiolmayan. ruz *Gün. ruziklenmek *Sefilbirbiçimdegüngeçirmekveyageçinipgitmek. ruznamçe *OsmanlıDevletindedefterdarlıktagünlükhâdiselerinyazıldığıküçükdefter. ruzname *Günlükolaylarınyazıldığıdefter. *Gündem. *Olaylarınzamansırasınagöreyazılmışbulunduğudefter. ruznametutmak *günlükolaylarıbirdeftereyazıptoplamak. ruzuşeb *Gecegündüz,sürekli. rübap *Bkz.rebap. rücu *Geridönme,sözünügerialma,cayma,tersinme. *Kayıtım. rücuetmek *geridönmek. rücuhakkı *Birödemedebulunmuşolankimseninbuödemeiçinbundanyararlananlarageridönüpbaşvurabilmesi. rüçhan *Üstünlük,yeğlik. rüçhanhakkı *Birhakkınsırabakımındankendindensonragelenhakkaönceliktanıması. rüesa *Başkanlar. rüfeka *Arkadaşlar. rükû *Önedoğrueğilme. *Namazdaelleridizleredayayıpönedoğrueğilme. rükün *Birşeyinengüçlüvesağlamyönü. *Birkurulun,birtopluluğunenönemliüyelerindenherbiri. rüküş *Gülünçbirbiçimdegiyinipsüslenen(kadın). rüküşlük *Rüküşolmadurumu. rün *Rünikyazıdaki harflerinherbiri. rünik *Rünyazılardakibiçimleriandıranyazıstili. rüpingsistemi *Kapalıkazanlardaöncebasıncıartırıpsonradüşürerekuygulananağacakoruyucusıvıemdirmeyöntemi. rüstik *Köyeviveyaköygörünüşüveren,kırsal. *Pencereüstlerinetakılanahşapkorniş. rüsum *Vergiler. rüsumat *Bazımallardandevletçealınanvergiler. rüsup *Tortu,çökel,çökelti. rüsva *Ayıplanacakhâldeolan,rezil. rüsvalık *Rüsvaolmadurumu. rüşdünüisbatetmek *kanunlaragöreerginsayılacakyaşagelmişolmak. rüşeym *Oğulcuk,embriyon. rüşt *Erginlik. rüştiye *Ortaokulderecesindeolaneğitimkurumu. rüşvet *Yaptırılmakistenenbirişteyasadışıkolaylıkveyaçabukluksağlanmasıiçinbirkimseyemalveyapara olaraksağlanançıkar. rüşvetalmak *rüşvetolarakverilenparayıveyamalıkabuletmek. rüşvetvermek *birgörevliyebirişiyaptırmakiçinparaveyamalvermek. rüşvetyemek *birişiyapmakiçinbirindenrüşvetalmak. rüşvetçi *Rüşvetalarakişgörenkimse. rüşvetçilik *İşgörmekiçinrüşvetalmatutumu. rütbe *Mertebe,derece,paye." }, { "text": "*Subay,astsubayvepolislerinsahipolduğuderece,mevki. rütbeli *Rütbesiolan. rütbesiz *Rütbesiolmayan,kıdemsiz. rüya *Düş. *Gerçekleşmesiimkânsızdurum,hayal. *Gerçekleşmesibeklenenveistenenşey,umut. rüyagibi *olağandışı,çokgüzel. rüyalarınagirmek *rüyasındagörmek. *birşeydençoketkilenmek,çokkorkmak. rüyasıçıkmak *(görülenrüya)gerçekleşmek. rüyasındagörememek *olacağını,gerçekleşeceğinihiçdüşünememek. rüyasındagörsehayrayormamak *hatırvehayalindengeçirmemek,olacağınainanmamak. rüyet *Görme. rüzgâr *Havanınyerdeğiştirmesindenoluşanesinti,yel. rüzgâralmak *yelesenbiryerdebulunmak. rüzgâraltı *Poca. rüzgârekipfırtınabiçmek *yaptığıbirkötülüğünçokdahakötüsüilekarşılaşmak. rüzgârgelecekdelikleritıkamak *istenmeyenbirdurumveyagelişmeyekarşıhertürlüönlemialmak. rüzgârgibi *çabucak,çokhızlı. rüzgârgülü *Pusulakadranınayapıştırılan,rüzgârlarınyönünüveadınıgösterenlevha. rüzgârtutmak(veyatutmamak) *rüzgâraaçıkvekapalıbulunmak. rüzgârüstü *Bkz.orsa. rüzgârlama *Rüzgârlamakişi. rüzgârlamak *Estirmek,savurmak. rüzgârlanma *Rüzgârlanmakişi. rüzgârlanmak *Yelesmeyebaşlamak. *Yelekarşıdurmak. rüzgârlı *Yelesen,yelinestiği,yelli. rüzgârlıhavanınkuytusu,yağmurluhavanınuykusu *rüzgârlıhavadakuytubiryer,yağmurlubirhavadadauykutercihedilir. rüzgârlık *Kapıüstlerinekonulaneğiksaçakbiçimindekiörtme. *Rüzgârdankorunmakiçingiysilerinüstünegiyilenbirtürüstlük. rüzgârsız *Rüzgârıolmayan,rüzgârtutmayan,yelesmeyen. S *Kükürt'ünkısaltması. s,S *Türkalfabesininyirmiikinciharfi.Seadıverilenbuharfsesbilimibakımındanötümsüzsızıcıdişeti ünsüzünügösterir. -sa/-se *Dilekeki:(param)ol-sa,(bahar)gel-sevb. -sa/-se *Şarteki:(ise'denkısalma,vurgusuz)çalışır-sa(kazanır),okur-sa(adamolur)vb. -sa/-se *İsimdenfiiltüretenek:umur-sa-mak,mühim-se-mek,önem-se-mekvb. saadet *Mutluluk,ongunluk,mut,kut. saadetasrı *Hz.Muhammed'inyaşadığıdönem. *Devrisaadet. saadetzinciri *Birdizimutluluk. saadethane *Yüksekrütbelikimselerinevi. *Mutluvehuzuriçindeyaşanılanyer. saadetle *gülegüleyerinekullanılanbiruğurlamasözü. saadetle *\"Gülegüle\"anlamındaesenlemesözü. saadetlu *Osmanlıdönemindekorgeneralilealbayarasındakirütbelisubaylaravebuderecedekivezirlereverilen unvan. saat *Birgünlüksüreninyirmidörttebirineeşit,altmışdakikalıkzamandilimi,zamanparçası. *Vakit,zaman. *Birişinyapıldığıbellibirzaman. *Yürüyerekbirsaattealınanyol. *Gününhangisaatiolduğunugösterenalet. *Sayaç. saat camı *Saatkadranıverakamlarınıdışetkilerdenkoruyanözelyapılmışcam. saataçısı *Konumüçgenininiçindebulunulanyerinsaatiniverenaçısı. saatayarı *Vaktinvesaatindüzenliakışınısağlamakamacıylayapılanayar. saatbaşı *Hersaatinilkdakikaları,tamsaat. saatbaşıgaliba! *birtoplantıda,herkesindalıpsustuğunda,budurumufarkedenbirkimseninsöylediğişakasözü. saatbusaat *elegeçenfırsattanyararlanmanıntamzamanı. saatcebi *Saatkonulmaküzerepantolonlaraözellikleyeleklereyapılancep. saatçiçeği *Birtürçiçek. saatdairesi *Biryıldızdanvegöğünkutuplarındangeçenbüyükdaire. saatdilimi *Greenwichbaşlangıçboylamındanitibarenyeryüzünü24parçayaayıran,15'lıkbölümlerdenherbiri. saatfarkı *Dünyanındönüşündenvemeridyenfarklığındanoluşanzamanaralığı. saatgibi *tambirdüzgünlükte,dakik. saatgibiişlemek *hiçaksamadan,aravermedençalışmak. saatkulesi *Bkz.kule. saatonbirbuçuğuçalmak *yaşıçokilerlemişbulunmak. saatçi *Saatyapan,onaranveyasatankimse. saatçilik *Saatyapma,onarmaveyasatmaişi. saatiçalmak *birşeyinvaktigelmek. saatisaatine *Tamvaktinde. saatisaatine(veyadakikasıdakikasına)uymamak *sıksıkdurumu,huyudeğişmek. saatitutmak *saatebakarakbirişinnekadarsürdüğünühesaplamak. saatlerce *Uzunsüre,uzunuzadıya. saatli *Saatiolan,saatibulunan. saatlibomba *İstenilensaattepatlamasıöncedenayarlanmışbomba. saatlik *Herhangibirsaatsüresinceyapılanveyaolan. saba *KlâsikTürkmüziğindebirbirleşikmakam. saba *Bkz.kabasaba. saba *Sabahleyingündoğusundanesenhafifveyumuşakrüzgâr. sabarüzgârı *Sabahvaktigündoğusundanesenyumuşakvehafifrüzgâr,sabahyeli,saba. sababuselik *KlâsikTürkmüziğindebirbirleşikmakam. sabah *Gündüzün,gününbaşlangıcı. *Güneşindoğduğuandanöğleyekadargeçenzaman,sabahleyin,sabahvakti. sabahakşam *Hervakit,daima,sürekli,devamlı. sabahezanı *Sabahnamazıvaktiniduyuranezan. sabahkahvaltısı *Sabahvaktiyenilenyemek. sabahkeyfi *Sabahleyingeçkalkma,yatakkeyfiyapma. sabahkoşusu *Sabahleyinsporamacıylayapılankoşu. sabahnamazı *Gündebeşvakitkılınannamazdanilkiolanvesabahleyinedaedilennamaz. sabahola,hayırola *\"Sabaholsun,ovaktekadarişbelkidüzelir\"anlamındakullanılır. sabahsabah *Sabahleyin,erkenden. sabahyeli *Sabahleyingündoğusundanesenhafifveyumuşakyel,sabarüzgârı. sabahaçıkmamak *sabahakadaryaşayamamak,sabahtanönceölmek. sabahadoğru *Geceninsabahayakınbirzamanında. sabahçı *Nöbetisabahadoğruolanveyasabaharastlayankimse. *Uyumadansabahıbulankimse. *Okulaöğledenöncegidenöğrenci. sabahçıkahvesi *Sabahakadaraçıkkalanveyasabahakarşıaçılankahve. sabahıbulmak(veyaetmek) *sabahakadaruyumamak,sabahlamak. sabahınköründe *sabahınenerkensaatinde,erkenden,ortalıkiyiceaydınlanmadan. sabahki *Sabaholan,sabahyapılan. sabahlama *Sabahlamakişi. sabahlamak *Biryerdesabahakadarkalmak. *Herhangibirsebeplebütüngeceyiuyumadangeçirmek. sabahlarhayrolsun! *günaydın!. sabahları *Sabahvaktinde. *Hersabah. sabahlatma *Sabahlatmakişi. sabahlatmak *Sabahlamakişiniyaptırmak. sabahleyin *Sabahvaktinde,sabahınilksaatlerinde. sabahlı *Bkz.akşamlısabahlı. sabahlık *Sabahlarıyataktankalkıncageçiciolarakgiyilenüstlük. *Sabahlailgili,sabahaözgü;sabahayetecekkadar. *Sabahaözgüolmaküzere. sabahtan *Sabahleyin,sabahsabah. sabahtanakşama *bütüngün. sabahyıldızı *Afrika'dayetişensertvekabadokulu,turuncusarırenkliağaç(Naucleadidemichii). saban *Tarlayıekilirdurumagetirmekiçinçiftsürenhayvanlarınkoşulduğudemiruçlutarımaracı. sabanbalığı *Devköpekbalığıgillerden,boyu5mkadarolabilen,kuyruğusabanabenzerbirköpekbalığı,deniztilkisi (Alopiasvulpes). sabandemiri *Sabanıntoprağıyarmayayarayantabankısmınatakılandemir. sabankemiği *Burunboşluklarınıbirbirindenayırançeperiarkasındabulunaninceuzunkemik. sabankulağı *Sabanın,toprağınaltınıüstünegetirenbölümü. sabansürmek *toprağısabanlakazıpaltüstetmek. *güreşte,yüzükoyunhasmıayaklarındantutupyerdesürümek. sabanıntutağınayapışanelaçkalmaz *çiftçilikyapanveyaçalışanaçkalmaz. sabankıran *Kayışkıran. sabık *Geçen,önceki,eski. sabıka *Geçmişbulunanşey,geçmişbulunanolay. *Geçmişteişlenmiş,mahkemeceispatlanıpcezalandırılmışolansuç. sabıkakaydı *Adlîsicildenverilenbilgiyegörebirkimseninsabıkadurumunugösterenyazı. sabıkalı *Sabıkasıolan. sabıkasız *Sabıkasıolmayan. sabır *Acı,yoksulluk,haksızlıkgibiüzücüdurumlarkarşısındasesçıkarmadanonlarıngeçmesinibeklemeerdemi, dayanç. *Olacakveyagelecekbirşeyitelâşgöstermedenbekleme. sabıracıdır,meyvesitatlıdır *sabretmeninzorbirişolduğunuancakgüzelsonuçverdiğinianlatır. sabıretmek *Bkz.sabretmek. sabırtaşı *Çoksabırlıkimse. sabırla *Sabırgöstererek,sabırlıdavranarak. sabırlı *Sabırgösteren,katlanan,sabreden. sabırsız *Sabırgöstermeyen,sabrıolmayan. sabırsızlanış *Sabırsızlanmakişiveyabiçimi. sabırsızlanma *Sabırsızlanmakişi. sabırsızlanmak *Sabırlıdavranmamak,sabırsızlıkgöstermek. sabırsızlık *Sabırgöstermeme,sabırlıdavranmamadurumu,sabırsızolmadurumu. sabırsızlıkla *sabırgöstermeyerek;merakla. sabi *Küçükçocuk. sabit *Yerindenoynamayan,yerdeğiştirmeyen,durağan. *Gerçekliğitespitedilmiş,kanıtlanmışolan. *Değişmeyen,hepaynıkalan,öncedenayarlanmış. sabitfikir *Saplantı. sabitkalem *Kopyakalemi. sabitolmak *bir şeyinvarlığı,gerçekliğikesinolarakbelliolmak. *durağandurumdabulunmak. sabite *Birformüldegeçenveöncedenbelirlenmişbulunandeğişmeznicelik. *Durağanyıldız. sabitkadem *Süreklilikgösteren. *Sözünesadık,sözünütutanveyerinegetiren. sabitleşme *Sabitleşmekişi. sabitleşmek *Sabitdurumagelmek. sabitleştirme *Sabitleştirmekişi." }, { "text": "sabitleştirmek *Sabitdurumagetirmek. sabitlik *Sabitolmadurumu. sabo *GenelliklebirçokAvrupaülkesindegiyilentahtaayakkabı. *Üzerindederivb.birbantbulunanbirtürsandal. sabotaj *Baltalama. sabotajyapmak *yıkmak,tahripetmek,kullanılırdurumdançıkarmak. *birişikısıtlıolarakbozmak,baltalamak. sabotajcı *Sabotajyapankimse,baltalıyıcı. sabotajcılık *Sabotajyapma. sabote *Baltalama. saboteetmek *baltalamak. sabredendervişmuradınaermiş *beklemesinibilenkimsesonundaamacınaulaşır. sabretme *Sabretmekişi. sabretmek *Sabırgöstermek,sabırlıdavranmak. sabreyleme *Sabreylemekişiveyadurumu. sabreylemek *Sabırgöstermekdurumu. sabrıtaşmak(veyatükenmek) *artıkkatlanmaz,dayanmazdurumagelmek,sabrıkalmamak. sabuh *Sabahvaktiiçileniçki. sabuk *Bkz.abuksubuk. sabuklanma *Bazıhastalıklardagörülenabuksabukkonuşma,anlamsızdavranışlardabulunmagibibelirtilergösteren ruhbozukluğu,hezeyan. sabuklanmak *Abuksabukkonuşma,anlamsızdavranışlargöstermebiçimindebelirtileriolanruhsalbozukluğa yakalanmak. sabun *Kirliveyağlışeyleritemizlemektekullanılan,türlüyağlarlaalkalilerbirleştirilerekyapılanmadde. *Bumaddeninkalıpdurumundaolanbiçimi. sabunağacı *Özsuyuköpürenağaçlaraverilenad(Sapindaceae). sabunbalığı *Atlasokyanusukıyılarındayaşayanvebolmiktardamukussalgılayanküçükbedenlibalık(Rypticus saponacens). sabunköpüğügibisönmek *gösterişliolmaklabirlikteenhafifbiretkiileyokolmak. sabunotu *Çöven. sabuntaşı *Terzilerinkumaşıişaretlemekiçinkullandıkları,yeşilimsiveyabeyazrenkli,sertliği1olanmagnezyum silikat. sabuntozu *Tozdurumundaolansabun. sabuncu *Sabunyapanveyasatankimse. sabunculuk *Sabunyapmaveyasatmaişi. sabunhane *Sabunyapılanyer. sabuniye *Birtürnişastahelvası. sabunlama *Sabunlamakişi. sabunlamak *Herhangibirşeyisabunsürerekyıkamak. sabunlanış *Sabunlamakişiveyabiçimi. sabunlanma *Sabunlanmakişi. sabunlanmak *Sabunlayıkanmak. sabunlaşma *Bitkiselveyahayvansalyağlarınsabundurumunadönüşmesi. sabunlaşmak *Sabundurumunagelmek. sabunlaştırma *Sabunlaştırmakişi. sabunlaştırmak *Birmaddeyisabundurumunadönüştürmek. sabunlayış *Sabunlamakişiveyabiçimi. sabunlu *İçindesabuneritilmiş. *Sabunsürülmüşfakatdurulanmamış. sabunluk *İçinesabunkonulanküçükkap. *Sabunyapımınaelverişliolan. sabunsuz *İçindesabunbulunmayan. *Sabunsürülmeden. sabur *Çoksabırlı. sabura *Gemisafrası. sac *Yassıdemirçelikürünü. *Bunesnedenyapılmışdışbükeypişirmearacı. *Sactanyapılmışolan. sacböreği *Mayalanmışhamurunyufkahâlindeaçılıpiçinekıyma,ıspanak,kavrulmuşsoğangibimalzeme konulmasıylayapılanvesacdapişirilenbirtürbörek. sacekmeği *Mayalanmışhamurunoklavailedaireşeklindeaçılıpsacüzerindepişirilmesiyleeldeedilenekmek. sackavurması *Ortayağlıvefındıkbüyüklüğündedoğranmışkoyunetininağırateştepişirilmesivesonrasoğan,domates, yeşilbiber,dereotueklenmesiylehazırlanankarışımıntekrarkısıkateştepişirilmesiyleyapılanbiryemektürü. sackebabı *Sacüzerindeateştepişirilenkebap. sacayağı *Üzerinetencere,tavagibişeylerkoymayayarayan,ateşüzerineoturtulan,üçayaklıçemberveyaüçgen biçimindedemirdestek. sacayak *Bkz.sacayağı. saç *Başderisinikaplayankıllar. saç *Kuyrukluyıldızçekirdeğinisaranışıklıgazyuvarı. saçağartmak *Bkz.saçsakalağartmak. saçbaş *Saçlarıntümü. saçörgüsü *Nakışişlerindebirtürmotifadı. saçsaça *Saçlarındantutarak. saçsaçabaşbaşa(saçsaçabaşbaşagelmekveyadövüşmek) *(dahaçokkadınlariçin)kıyasıyahırpalayarakkapışmak. saçsakalağartmak *oişteuzunzamançalışmış,emekvermişolmak. saçsakalakarışmış *saçıvetıraşıuzamış,özensizbirdurumda. saçak *Bazıgiyimeşyalarındaveyadöşemeliklerdekumaşkenarlarınadikilensüslüipliktenpüskül. *(havlu,halıvb.için)Kenarlardakiiplikpüskülü. *Biryapınınherhangibirbölümünügüneşveyağmurdankorumasıiçin,obölümdendışataşkınvealtı boştaolarakyapılanörtü. *Birgazortamayerleştirilenveyüksekbirpotansiyelverilenvenesneninyüzeyindeoluşanışıkolayı. *Görünüşüsaçağıandıran,püskül. saçakbulut *İnce,tüygibisaçaklıgörünüşüolanbuzparçalarındanoluşmuşbeyazbulut,sirrus. saçakkök *Buğdaydaolduğugibiasılkökünçevrisindekiekkökleringelişmesiyleoluşanköktopluluğu. *Kökboğazınınhemenaltkısmındanbaşlayıpçokdallanmışolaraktopraktayüzeyselşekildegelişenkök. saçaköpmek *saraydabayramlaşmatöreninekatılanbüyükler,padişahıntahtındansarkıtılmışhalısaçaklarınıöpmek. saçaklanma *Saçaklanmakişi. saçaklanmak *Kenarlarısaçakgibiolmak. saçaklı *Saçağıolan. saçalama *Saçalamakişi. saçalamak *Saçmak,serpmek. saçalanma *Saçalanmakişi. saçalanmak *Saçılmak,dökülmek. saçı *Gelininbaşındanaşağısaçılançiçek,şeker,arpa,paragibişeyler. *Düğünarmağanı. saçıbaşıağarmak *yaşlanmak. saçıbitmedik(yetim) *doğalıçokolmamış(yetim). saçıkılmak(veyasaçıatmak) *gelininbaşındançiçek,şeker,arpa,parasaçmak. saçısakalıakargibi *üstübaşıperişanbirhâlde. saçıtopuklarınıdövmek *saçıçokuzunolmak. saçıuzunaklıkısa *eskidenkadınlarıaşağılamakiçinkullanılanbirsöz. saçık *Saçılmış,serpilmiş. *Açıksaçık. saçılıpdökülmek *gereğindenveyakaldırabileceğindençokharcamak. *içindekinisöylemek. saçılış *Saçılmakişiveyabiçimi. saçılma *Saçılmakişi. saçılmak *Saçmakişiyapılmak. *Dağılmak,yayılmak. *Açılıpsaçılmak. saçınakmıkaramı,önünedüşüncegörürsün *aceleetme,sonucunneolduğunubirazsonraanlarsın. saçına(sakalına)karyağmak *saçı(sakalı)aklaşmayabaşlamak. saçınaakdüşmek *saçıağarmayabaşlamak,yaşlanmak. saçınabaşınabakmadan *ilerlemişyaşınayakışmayacakbiçimde. saçınıbaşınıyolmak *çoküzülmek,üzüntüsündendövünmek. saçınısüpürgeetmek *(kadın)özveriileçalışıp hizmetetmek. saçıntı *Saçılıpdağılanşeydöküntü. saçıpsavurmak *parasınıdüşüncesizce,boşunaharcamak. saçış *Saçmakişiveyabiçimi. saçıştırma *Azarazarsaçmak,dağıtmak,serpmek. *Rastgelesaçmak. saçıştırmak *Dağıtmak. *Rastgelegeçmek. saçkıran *Birmantarınoluşturduğu,kıllarıdökenbirderihastalığı,kılkıran. saçlarıikitürlüolmak *yaşıilerlemişbulunmak. saçlı *Saçıolan. saçlımeşe *Birtürmeşe(Quercuscerris). saçlısakallı *Yaşlanmış(kimse),aklıbaşındaolmasıgereken. saçma *Saçmakişi. *Yersiz,aklaaykırı,tutarsızsöz. *Birtürbalıkağı,serpmeağ. *Avdakullanılanfişekleriniçinekonulan,türlüboylardakiküçükveyuvarlakkurşuntanesi. *Aklauygunolmayan,yersizbulunan,pestenkerani. *Böylesözsöyleyenveyaişyapan. saçmasapan *Çoktutarsız,çoksaçma. saçmasapankonuşmak *nesöylediğinibilmedendüşüncesiz,tutarsızkonuşmak. saçmacı *Saçmasapansözsöyleyenkimse. saçmak *Birşeyiortalığadağıtmak,dökmek. *(ışıkveısıiçin)Yaymak. *Bellibirgörüşü,düşünceyiyaymak. saçmalama *Saçmalamakişi. saçmalamak *Anlamsız,gereksiz,tutarsız,saçmasapansözlersöylemek. saçmalaşma *Saçmalaşmakdurumuveyaişi. saçmalaşmak *Saçmadavranışlardabulunmak. saçmalık *Saçmakonulanyer. *Yerivedeğeriolmayansöz,davranış. saçsız *Saçıolmayan. saçula *Dökümcülerinkullandığıağaçtanyapılmışkalıp. sada *Bkz.seda. sadak *İçineokkonulantorbaveyakutubiçimindekılıf. sadaka *Dilenciyeverilenpara. *Yoksullarayardımolarakkarşılıksızverilenşey. sadakat *İçtenbağlılık,sağlam,güçlüdostluk. sadakatli *İçtenbağlı,sadık. sadakatlilik *Sadakatliolmadurumu. sadakatsiz *Sadıkolmayan. sadakatsizlik *Sadakatsizolmadurumu. sadakatsizlikgöstermek *sadakatsizolduğunuortayakoymak,açıklamak. sadaklı *Sadağıolan. sadakor *Düzdokunmuş,açıksamanrengindebirtüripekkumaş. *Bukumaştanyapılmışolan. sadalı *Bkz.sedalı. sadaret *Osmanlıİmparatorluğundabaşvezirliğe,sadrazamlığaverilenad. sadasız *Bkz.sedasız. sade *Süsü,gösterişiolmayan;yalın,gösterişsiz. *(kahveiçin)Şekersiz. *(sa:'de)Yalnızca,yalnız,ancak,sadece. *(üslûpiçin)Yalın,süssüz,anlaşılırolan. sadebirimlerbölüğü *Birdendokuzakadarolansayılarbölüğü. sadekahve *İçineşekerkonulmadanpişirilenTürkkahvesi." }, { "text": "sadekek *İçinekatkıvesüsmaddesikatılmadanyapılankek. sadesuya *yağsız. sadece *Başkabir şeybulunmaksızın,yalnızca,ancak,sade. sadedegelmek *konuylailgisizsözleribırakarakasılkonuyadönmek. sadeleşme *Sadeleşmekişi,yalınlaşma. sadeleşmek *Yalınbirdurumalmak,yalınlaşmak. sadeleştirme *Sadeleştirmekişi. sadeleştirmek *Yalınbirdurumagetirmek,yalınlaştırmak. sadelik *Yalınolmadurumu. *Yalınlık. sadet *Konuşulanasılkonu,asılmadde. sadeyağ *Süttençıkarılanyemeklikyağ. sadık *Doğru,gerçek. *Dostluğuvebağlılığıiçtenolan,sadakatli. sadıkkalmak *(birine,birşeye)bağlılığınısürdürmek,bağlıkalmak. sadıkane *Sadıkça. sadır *Göğüs,sine. *Yürek,kalp. *Kazaskerlereverilenunvan. *Sadrazamsözününkısasöylenişi. sâdır *Çıkan,görünen. sadırolmak *ortayaçıkmak. sadik *Sadistliközelliğiolan. *Sadist. sadiklik *Sadikolmadurumu. sadist *Başkalarınaacıçektirerekcinseldoyumsağlayankimse. *Başkalarınaacıçektirmektenzevkduyankimse. *Sadistlikniteliğindeolan. sadistçe *Sadisteyakışırbirbiçimde. sadistlik *Sadistolmadurumu. *Sadistçedavranma,sadizm. sadizm *Başkalarınaacıçektirmeyoluylacinsîdoyumsağlamabiçimindekendinigösterenbirtürsapıklık,sadistlik. sadme *Çarpışma,tokuşma,vurma. *Sarsıntı. sadraşifavermek *gönlü,yüreğirahatlatmak,ferahlatmak. sadrazam *Osmanlıİmparatorluğundabaşbakan. sadrazamlık *Sadrazamolmadurumu. *Sadrazamınmakamıveyagörevi. saf *Dizi,sıra. saf *Katıksız,arı,katışıksız,halis,has. *Kurnazlığaaklıermeyen,kolaylıklaaldatılabilen. *İyiniyetli,artniyetsiz. safbağlamak *sıralanmak,sırayagirmek. safdışı *Dizidışı. *İlgisiz,bağlantısız,işlemez. safdışıetmek *dizinindışınaçıkarmak. *ilgisinikesmek,işingereğindenalakoymak,işlemezdurumagetirmek. safkan *Irkınınkatışıksızözelliklerinitaşıyan(at). safsaf *Dizilmişolarak,dizidizi. safsaf *Safça,kolaycaaldatılarak. safa *Bkz.sefa. safahat *Evreler,safhalar. safalı *Şenlikli,eğlenceli. safari *Afrikanındoğusundatopluolarakyapılanvahşîhayvanavı. *Topluolarakavaçıkma. *Genellikleketendenyapılankısapantolon,büyükcepliuzunceketvegenişkenarlımantarşapkadan oluşanavkılığı. safça *Birazsaf. *(sa'fça)Safbirbiçimde,safolarak. safderun *Kolaycaaldatılan,saf. safdil *Kolaycaaldatılan,saf. safer *Aytakvimininikinciayı,seferayı. saffet *Temizlik,arılık. safha *Evre. *Faz. safi *Katıksız,duru,temiz. *Net. *(sa:'fi)Yalnızolarak,yalnız,sadece. safiha *İnce,yassıvegenişmetalnesne,levha. safir *Mavirenkli,değerlibirkorindontürü,gökyakut. safirmavisi *Koyumavirenk. safiyet *Saflık,temizlik. saflaşma *Saflaşmakişi. saflaşmak *Saf(I,II)durumunagelmek. saflaştırma *Saflaştırmakişiveyadurumu. saflaştırmak *Safdurumunagetirmek. saflık *Safolmadurumu;temizlik,arılık. *Kolaycaaldatılabilmedurumu. safra *Gemileriveherboydadenizaracınıdengedetutmak,istenilensudüzeyinekadarbatırabilmekiçin,dip bölümlerinekonulanağırlık. *Bazıbalıkağlarınınalttarafınatakılan,ağınsuiçindekalmasınısağlayanağırlık. *Balonlardabulunanpilotların,yükselmekveyainişiyavaşlatmakistediklerindeattıklarıağırlık. *Sıkıntı,tedirginlik,rahatsızlıkverenkimse. safra *Öd. safraatmak *sıkıntıverenbirkimsedenveyabirşeydenkurtulmak. safrabastırmak *açlığınıyatıştıracakkadarazbirşeyyemek. safrakesesi *Ödkesesi. safrayeşili *Siyahaçalanyeşilrenk. safralı *Safrasıolan. safran *Süsengillerden,bahardaçiçekaçan,20-30cmboyunda,soğanlıbirkültürbitkisi(Crocussativus). *Bubitkinintepeciklerininkurutulmasıylaeldeedilen,bazıyiyecekveiçecekleretat,kokuvesarırenk vermektekullanılantoz. safrangibi *çoksarı. safrasıkabarmak *açlıktanmidesibulanmak. safsata *Boş,temelsiz,asılsızsöz. *Sofizm. safsatacı *Boş,temelsiz,asılsızkonuşan(kimse). safsatacılık *Bilgicilik. sagar *İçkibardağı. sagu *Bazıhurmaağaçlarınınözündençıkarılanvepirinçgibikullanılannişastalıbirmadde,Hintirmiği. sağ *Vücuttakalbinbulunduğutarafınkarşısındaolan,solkarşıtı. *Butaraftakiyön. *Ekonomivesiyasetteeskidenyanaolan,gelenekçi(kimse,görüş). sağ *Sağlam,esen. *Katkısız. *Yaşamaktaolan. sağaçık *Futboldaforvettekilerarasındayeralan,sağbaştabulunanoyuncu. sağakçe *Ayarıtamolanpara,çürükakçekarşıtı. sağbek *Birtakımın,kalecininönündekiikisavunucusundansağyöndeyeralanoyuncusu. sağçıkarma *Bokstasağyumrukvurma. sağçıkarmak *bokstasağellerakibineyumrukatmak. sağeğilimli *Dünyagörüşüsağcılığa,muhafazakârlığayatkınolan. sağelininverdiğinisolelingörmesin *birineyaptığıniyiliğigizlitut. sağeliylesolkulağınıgöstermek *kısayoldanyapılacakbirişidolambaçlıyollardangeçerekyapmayaçalışmak. sağesen *Sağlıkla,esenlikle. sağgözünüsolgözündensakınmak *çokkıskançolmak. sağhaf *Futboldaoyunkurucularınsağucundayeralanoyuncu. sağiç *Futbolda,forvetarasındayeralanbeşoyuncudan,sağdanikinciyerdebulunanoyuncu. sağkalmak *ömrünüdevamettirmek,yaşamasınısürdürmek. sağkanat *Futbolvehentboldahücumalanınınsağtarafı. sağkolu *çokgüvendiğikimse. sağol *Hoşagidenbirdavranışiçin\"çokyaşa,teşekkürederim\"anlamındasöylenir. sağolsun *biriiçinsitemyollubirşeysöyleneceğizamansöyleyeniniyiniyetinibelirtmekamacıylasözünbaşına getirilir. *para,çalışmagücüvb.yegüvenduymayıbelirtir. sağpara *Eskidenmecidiyeninondokuzkuruşhesabıylaödendiğizamansağlamparayerinekullanılmışbirdeyim, çürükparakarşıtı. *Sağlampara. sağsalim *Hiçbirzarargörmeden. sağşerit *Trafiktesağtaraftayeralanyolçizgilerininoluşturduğubölüm. sağyap! *direksiyonusağaçevirereksağyönegit!. sağakaymak *siyasetteveekonomidesağeğilimliolmak. sağasola *rastgeleyerlere. sağasolabakmadan *ortalığıkollamadan,saygısızca. sağalma *Sağalmakişi. sağalmak *Sağlığakavuşmak,iyileşmek. sağaltıcı *Sağaltmaişiniyapan. *Asalağı,doğrudandoğruyakonakçıüzerindeortadankaldıran(ilâçveyaişlem). sağaltım *Sağaltmaişi,tedavi. *Birhastalığıyeneceketkenlerivebuetkenlerinkullanılmayöntemlerinibularakhastanınsıkıntılarını giderme,iyietmeişi,terapi. sağaltma *Sağaltmakişi,tedavi. sağaltmak *Sağlığakavuşturmak,iyileştirmek,iyietmek,tedavietmek. sağanak *Birdenbirebaşlayan,genelliklekısasürenşiddetliyağmur. sağanlar *Omurgalıhayvanlardankuşlarsınıfının,gökkuzgunumsulartakımınınbiralttakımı. sağbeğeni *Güzeliçirkindenayırtedebilmeyetkisininenyükseği. sağcı *Parlâmentolardabaşkanınsağındaoturan,gelenekvegöreneklere,mevcutdüzenebağlıkalansiyasîgörüşü temsiledenkişiveyaparti. sağcılık *Sağcıolmadurumu. sağdangeridönmek(veyasağdangerietmek) *geridönmek,geridönüpgitmek. sağdıç *Düğündegelinveyagüveyekılavuzlukedenkimse. sağdıçemeği *Karşılığıalınmayan,boşagidenemek,çaba. sağdıçlık *Sağdıçolmadurumu. sağdırma *Sağdırmaişi. sağdırmak *Sağmakişiniyaptırmak. *Sağmasınasebepolmak. sağduyu *Doğru,aklauygunyargılarvermeyeteneği,aklıselim,hissiselim. *Doğruileyanlışıbirbirindenayırmavedoğruyargılamagücü. sağduyulu *Sağduyusuolan. sağgörü *Gerçekleriyanılmadangörebilmeyeteneği,basiret. sağgörülü *Sağgörüsüolan,basiretli. sağgörüsüz *Sağgörüsüolmayan,basiretsiz. sağgörüsüzlük *Sağgörüsüzolmadurumu,basiretsizlik. sağı *Kuştersi,kuşgübresi. sağısoluolmamak *nasıldavranacağıkestirilmezolmak. sağısoluolmamak *olumlumuolumsuzmudavranacağıbilinmeyenbirkişiolmak. sağıcı *Sağımyapankimse. sağılış *Sağılmakişiveyabiçimi. sağılma *Sağılmakişi. sağılmak *Sağmakişinekonuolmak. *(kumaşın)Biryerindeniplikçıkıpsökülmek. *Akmak,kaymak,aşağıyadoğruhızlainmek. sağım" }, { "text": "*Sağmakişi. *Sütverenhayvan. sağımmakinesi *Sağmalhayvanlarınsütünüsağmayayarayanveemmesistemiileçalışanalet. sağımlı *Sütveren,sağmal. sağımlık *Sağılmakiçinbeslenen(hayvan). sağın *Doğrulukkuralınauygunolan. *Sözünanlatılmakistenenetamkarşılıkolması,tamuygundüşmesiniteliği,sahih. sağınbilimler *Denetlenebilirölçüvehesaplaradayananbilimler;daranlamdamatematik. sağınısolunubilmemek *düşüncesiz,dikkatsizolmak. sağır *İşitmeduyusundanyoksun,işitmeyen(kimse). *Sesgeçirmeyen,yankıyapmayan. *Isıyıazveren,geçısınan. *Vurulduğuzamansesvermeyen. sağırdilsiz *Duymazvekonuşamazözürlü(kimse). sağırduvar *Sesgeçirimsizduvar. sağıretmek *sağırlaşmasınasebepolmak,işitemezdurumagetirmek. sağırkapı *Sesgeçirmezözellikteyalıtılmışveyapılmışkapı. sağırkef *Türkçedekinazal\"n\"sesinikarşılayan\"kef\"harfi. sağırnun *Türkçedegenizdengelen\"n\"sesiniveren\"nun\"harfi. sağırolmak *sağırdurumagelmek,sağırlaşmak. sağırpencere *Sesgeçirmezözellikteyalıtılmışveyapılmışpencere. sağırrenk *Değişikrenklerinveyaboyalarınkarışmasındanortayaçıkanvekesinbiradıolmayanrenk. sağıryılan *Engerekgillerden,dahaçokdağlıkyerlerdeyaşayan,65-75cmuzunlukta,çokzehirlibirtüryılan(Vipera aspis). sağırlaşma *Sağırlaşmakişi. sağırlaşmak *İşitemezdurumagelmek,sağırolmak. *(tencere,sobavb.için)Güçısınarakgeçpişirmek. sağırlık *Sağırolmadurumu. sağistem *İyiniyet,hüsnüniyet. sağlam *Dayanıklı,kolaybozulmaz,yıkılmaz. *Zarargörmemiş,bozulmamış. *Sakatlıkveyahastalığıbulunmayan,sağlıklı,sıhhatli. *Güvenilir. *Gerçek,inanılırbirtemeliolan. *(sa'ğlam)Herhâlde,muhakkak. sağlamayakkabıdeğil *birkimseningüvenilmezolduğunubelirtir. sağlamdurmak *gücünü,yeteneğinivecesaretinitoplamak. sağlamkazığa(veyasağlama)bağlamak *işinsonuçlanmasınaengelolacak şeyleriortadankaldırmak,işinaksamadanyürümesinisağlayacak önlemlerialmak. sağlampara *Uluslararasıparapiyasasındakolaylıkladeğiştirilebilenvekurudevamlıkoruyanveyayükselenpara. sağlama *Sağlamakişi. *Birprobleminçözümüveyabirhesabındoğruluğunudenetlemekiçinyapılanişlem,mizan. sağlamak *Birişinolmasıiçingereklidurumu,şartlarıhazırlamak,teminetmek. *Eldeetmek,sahipolmak. *Birişlemindoğruluğunuortayakoymak. sağlamak *(taşıtaraçlarıiçin)Yolunsağyanınageçmek,sağlambirbiçimde. sağlamca *Oldukçasağlam,sağlamayakın. *(sağla'mca)Sağlamolarak. sağlamcı *İşinisağlamabağlayankimse. sağlamlama *Sağlamlamakişi. sağlamlamak *Sağlambirdurumagetirmek. *Birdurumun,birsözündoğru,gerçekolduğunukanıtlamak. sağlamlaşma *Sağlamlaşmakişi. sağlamlaşmak *Sağlamdurumagelmek. sağlamlaştırma *Sağlamlaştırmakişi. sağlamlaştırmak *Sağlambirdurumagetirmek,pekiştirmek. sağlamlık *Sağlamolmadurumu. sağlanış *Sağlanmakişiveyabiçimi. sağlanma *Sağlanmakişi. sağlanmak *Sağlanmakişinekonuolmak. sağlayıcı *Sağlamniteliğiolan,sağlayan. sağlısollu *herikiyandaolan. *herikiyandan. sağlısollu *Sağdavesoldaolan. *Sağdavesoldaolarak,hemsağınahemsoluna. sağlıcakla *Sağlıkla,esenlikle,rahatlıkiçinde. sağlıcaklakal *ayrılırkenkalanlarasöylenenbiresenliksözü,hoşçakal. sağlığında *yaşamaktaiken,yaşarken. sağlığınıza *içkiiçerken\"sağlıklıolmanızdileğiyleiçiyorum\"anlamındasöylenensöz. sağlık *Vücudunhastaolmamasıdurumu,vücutesenliği,esenlik,sıhhat. *Vücuduniyiveyakötüolmasıdurumu. *Sağ,canlı,diriolmadurumu. sağlık *Salık. sağlıkbilgisi *Sağlığın,hastalanmadanöncekorunmasıileilgilibilimselincelemelerleuğraşantıpdalı,hijyen. sağlıkbilimi *Sağlıkkonularınıiçinealantıpdalı. sağlıkevi *Sağlıkocağı. sağlıkgörevlisi *Sağlıklailgilikurumvekuruluşlardagörevyapanveyaçalışankimse. sağlıkhizmeti *Sağlıkkonularınıiçerençalışmaalanı. sağlıkkarnesi *Sigortalınıngeçindirmekleyükümlübulunduğukimselerinhastalıklarında,sağlıkyoklamavebakımlarıyla ilâçlarıiçinkullanılandefter. sağlıkkurulu *Kişisağlığınıinceleyenvedenetleyenhekimlerkurulu. sağlıkmemuru *Sağlıkişleriylegörevlikimse,sağlıkteknisyeni. sağlıkmerkezi *Sağlıkişlerinintoplucagörüldüğüyer. sağlıkmuayenesi *Sağlıkkontrolü. sağlıkocağı *Kasabaveköylerdehastalarabakmakiçinaçılankuruluş. sağlıkolsun! *üzücübirdurumveyabirzararkarşısındaavunmasözüolaraksöylenir. sağlıksigortası *Hastalıkveyaölümdurumundasigortaşirketininyardımınısağlayansigortaanlaşması. sağlıktaraması *Halksağlığınındüzenlibirbiçimdegözdengeçirilmesi. sağlıkyurdu *Şehirlerdeveyabüyükmerkezlerdehastalarabakmakiçinaçılankuruluş,darüşşifa. sağlıklı *Sağlıkdurumuiyiolan,sağlam;esen,sıhhatli. *Sağlam,doğru,güvenilir,gerçek. sağlıklıyaşam *Sağlıkkonularıvekurallarınauygunolarakyaşama. sağlıksal *Sağlıklailgili,hijyenik. sağlıksız *Sağlıkdurumuiyiolmayan,sağlığıbozuk,sıhhatsiz. *Sağlam,doğru,güvenilirolmayan. sağlıksızlık *Sağlıksızolmadurumu. sağma *Sağmakişi. sağmak *Memeyiparmaklararasındasıkaraksütünüakıtmak. *(balı)Kovandakipeteklerdenalmak. *Yumakdurumundakibirşeyiçözüpaçmak. *Aldatarakparasınıçekmek. sağmal *Sütveren,sağılan,sağımlı. *Bolsütvereninek,sağılan. *Sömürülen,kendisindençıkarsağlanılan (kimse,ülkevb.). sağmalinek *Aptalyerinekonularak,kendisindensürekliçıkarsağlanankimse. sağrı *Memelihayvanlardabelilekuyrukarasındakidolgunveyuvarlakçabölüm. sağrıkemiği *Belkemiğiilekuyruksokumukemiğiarasındakikemik. sağu *Ağıt. sağusağmak *ölününarkasındanparaylatutulankadınyükseksesleağlamak,ağıtsöylemek. sağucu *Ağıtçı. sağuculuk *Sağusöylemeişiyleuğraşankimse. sağyağ *Bkz.sadeyağ. sah *Birşeyindoğruolduğunubelirtmekiçinyapılanişaret. sahçekmek *biryazınındoğruolduğunubuişaretlebelirtmek. saha *Alan. sahaavantajı *Birsporkarşılaşmasındayarışmanınyapıldığıalanıtanımaveseyircidesteğinesahipolmaimkânı. sahabe *Hz.Muhammed'inmeclislerindevekonuşmalarındabulunankimseler. *Sahipler,sahipçıkanlar. sahabet *Koruma,kayırma. sahabetetmek *korumak,kayırmak. sahabetçi *Koruyucu,kayırıcı(kimse). Sahaca *Bkz.Yakutça. sahaf *Genellikleeskikitapalıpsatankitapçı. sahaflık *Sahafınyaptığıiş,eskikitaplarıtoplayıpsatmaişi. sahan *İçindeyemekısıtılanveyayumurtagibişeylerpişirilen,derinliğiazmetalkap. sahanlık *Yapılardavebazıtaşıtlardakapıönünde,merdivenbaşlarındaveyaortasındabulunangenişyer. *Sahanınaldığımiktarkadarolan. sahavet *Elaçıklığı,akılık,seleklik,cömertlik. sahi *Gerçekten,gerçekolarak. sahibe *Herhangibirşeyüzerindemülkiyetiolankadın. sahici *Sahteolmayan,gerçek,yapmakarşıtı. sahiden *Gerçekolarak,gerçekten. sahife *Sayfa. sahih *Gerçek,doğru,sağın,hakikî. sahil *Kıyı,yaka,yalı. sahilboyu *Denizkıyısı. sahilçizgisi *Kıyısalbölgededenizinsakinolduğudevredesuyunkarailebirleştiğihat. sahilkordonu *Kıyıdili. sahilşeridi *Denizkıyısıboyuncauzanandüzenlialan. sahileşme *Sahileşmekişi. sahileşmek *Gerçekbirdurumalmak,gerçekleşmek. sahileştirme *Sahileştirmekişi. sahileştirmek *Gerçekbirdurumalmasınısağlamak,gerçekleştirmek. sahip *Herhangibirşeyüstündemülkiyetiolan,onuyasayauygunbirbiçimdedilediğigibikullanabilenkimse,iye, malik. *Herhangibirniteliğiolankimse,ehil. *Birişyapmış,üstlenmişveyabireserortayakoymuşkimse. *Koruyan,arkaçıkan,gözetenkimse. sahipçıkmak *kendininolduğunuilerisürmek. *korumak,koruyucuolmak,ilgilenipgözetmek. sahipkılmak *sahipolmasınısağlamak. sahipolmak *mülkiyetindeolmak,elindebulundurmak. sahipkıran *Güçlüveüstünhükümdar. sahiplik *Sahipolmadurumu,iyelik. sahipsiz *Kimseninmalıolmayan,iyesiz. *Koruyucusu,gözetenibulunmayan,kimseninsahipçıkmadığı. sahipsizlik *Sahipsizolmadurumu. sahlep *Salep. sahn *Avlu. *Camivemedreselerdeumumuntoplanmasınamahsusüstükubbeli,örtülüyer. sahne *İzleyicilerinkolaycagörebilmeleriiçingenellikleyerdenbellibirölçüdeyüksekyapılan,oyun,müzikgibi hertürgösteriyapmayauygunyer. *Biroyunveyafilminbaşlıcabölümlerindenherbiri. *Görünüm,görüntü. *Tanıkolunan,gözlenenolay. *Gösterisergileneneğlenceyeriveyatiyatro. *Birkonuveyaçalışmaçevresi,çalışmadalı. sahnealmak *şarkısöylemekvegösteriyapmakamacıylagereklidüzenlemeleriyapmak. *sırasıgelipsahneyeçıkmak. sahneolmak *biryerdebirolaygeçmek. sahneleme *Sahnelemekişi. sahnelemek *(oyun)Sahneyekoymak. sahnelenme" }, { "text": "*Sahnelenmekişi. sahnelenmek *(oyun)Sahneyekonulmak. *Birdurum,birolayortayaçıkmak,görünürolmak. sahneleyiş *Sahnelemekişiveyabiçimi. sahneyeçıkmak *(tiyatro,müzikvb.sanatçılariçin)sanatınıizleyiciönündeuygulamak,göstermek. *kullanılmak,görünmek,ortayaçıkmak. sahneyekoymak *tiyatroeseriniveyamüzikalbiroyunu,metin,oyun,yorum,dekor,müzikvb.öğeleribirbiriyleuyumlu durumagetirereksahneiçinuygulamak,sahnelemek. sahra *Kır. *Çöl. sahratopu *Dağtopugibikatırsırtındataşınmayıpatlarlaçekilentop. sahre *Külte. sahte *Bir şeyinaslınabenzetilerekyapılan,düzme,düzmece. *İçtenolmayan,yapmacık. sahteci *Düzmeci,sahtekâr. sahtecilik *Sahteişleryapma,düzmecilik,sahtekârlık. sahtekâr *Sahteişleryapan,düzmeci,sahteci. sahtekârlık *Sahtekârolmadurumuveyasahtekârınyaptığıiş,düzmecilik. sahtelik *Sahteolmadurumu. sahtiyan *Tabaklanarakboyanmışvecilâlanmışderi. sahtiyancı *Sahtiyanüreten,alanveyasatankimse. sahtiyancılık *Sahtiyancınınişiveyamesleği. sahur *Ramazanayındaoruçtutanlarıngündoğmadanöncebelirlisaatteyedikleriyemek. *Buyemeğinyendiğivakit. sahuryemeği *Sahurzamanıyenenyemek. sahurakalkmak *(oruçtutankimse)gündoğmadan,yemekyemekiçinyataktankalkmak. sahurluk *Sahurdayenecek şeyler. *Sahurdayenmeğeelverişli. saik *Sebep. *Güdü. saika *Yıldırım. saika *Sebep. sair *Başka,öteki,diğer. sairfilmenam *Uyurgezer. sak *Uyanık,gözüaçık,müteyakkız. *Uykusuhafif. sak *Sap. sakdurmak *dikkatli,uyanıkdurumdabulunmak. sakyatmak *derinuykuyadalmadanuyumak. saka *Evlere,çeşmedensutaşımayıişedinmişolankimse. saka *Serçegillerden,başındaveboynundakırmızı,sarıtüylerbulunan,güzelöttüğüiçinkafestebeslenenküçük birkuş(Cardueliscardelis). saka *Baygınlık,kendindengeçmedurumlarınayolaçanbirhastalık. sakabeygirigibi *birişuğrunabirçokyereuğrayarakdolaşankimseleriçinkullanılır. *yalnızvakitgeçirmekiçinamaçsızdolaşanlarasöylenir. sakakuşu *Bkz.saka. sakaf *Çatı,dam. sakağı *Özellikleatlardagörülenveinsanlaradabulaşanölümcülbirhayvanhastalığı,ruam. sakak *Çenealtı. sakal *Yetişkinerkeklerdeyanakveçenedeçıkankıllarıntümü. *Bazıhayvanlardaçenealtındabulunankıllarıntümü. sakalbırakmak(koyuvermek,salıvermekveyauzatmak) *sakalınıtıraşetmeyipbüyütmek. sakaloynatmaz *ağızdaeriyecekkadarolgunlaşmış(yemiş,yiyecek). sakalı *Sakahastalığınatutulmuş. sakalıbitmek *birişsürüncemedekalmak. sakalıdeğirmendeağartmak *yaşlandığıhâldebir şeyöğrenmemişolmak. sakalıelevermek(veyasakalıkaptırmak) *başkasınınsözündençıkmayacakbirdurumadüşmek. sakalısaydırmak *saygınlıktandüşmek. sakalık *Sakanınişi. sakalımyokkisözümdinlensin *\"ancakyaşlıkimselerinsözveöğütleridinlenir\"anlamındakullanılır. sakalınagöretarakvurmak *birininhoşlanacağıbiçimdekonuşmakveyadavranmak. sakalınagülmek *ciddîgibigörünensözlerlealayetmek. sakalınınaltınagirmek *yakınlıkkurarakonadüşüncesiniaşılamak. sakallanma *Sakallanmakişi. sakallanmak *Sakallıdurumagelmek;sakalıçıkmak. sakallı *Sakalıolan. *Sakalınıtıraşetmemiş,tıraşıgelmiş,tıraşsız. *Savaştutsaklarınınyaşıgeçkinolanları. sakallıkartal *İrivücutlu,güçlüvegagasıçengelliyırtıcıkuş(Gypaetusbarbatus). sakalsız *Sakalıolmayan. *Tıraşıgelmemiş,tıraşsız. sakamet *Bozukluk,yanlışlık,eksiklik. sakametli *Kötü,bozuk. sakandırık *Başgiysilerindeçenebağı. sakar *Bazıhayvanların,özellikleatlarınalınlarındabulunanbeyazleke,küçükakıtma. *Sıksıkküçük,önemsizkazalaryapan(kimse). sakarmeke *Yabankazı. sakarotu *Yuvarlakbaşlı,pembeveyabeyazçiçekliçalıtipibirbitki(Dorycnium). sakarca *Sakargibi,sakarabenzer. sakarimetre *Birsıvıdaçözeltidurumundabulunanşekermiktarınıbelirlemeyeyarayanalet. sakarimetri *Şekerliçözeltilerindozunubelirlemeyöntemi. sakarin *Genellikleşekerhastalarınınşekeryerinekullandığı,madenkömürükatranındaneldeedilenbeyazbirtoz. sakarlaşma *Sakarlaşmaişi. sakarlaşmak *Sakardurumunagelmek. sakarlık *Sakarolmadurumuveyasakarınyaptığıiş. *Sıksıkküçükkazalaryapma,çarpıpkırıpdökmeişi. sakarometre *Sakarozölçer. sakaroz *Şekerkamışıveyaşekerpancarındaneldeedilenbirtürşeker(C12H22O11). sakarozölçer *Sakarozagörederecelenenvebirsıvınınkuruluğunutespitedenyoğunlukölçer. sakat *Vücudundahastaveyaeksikbiryanıolan(canlı). *Bozukveyaeksik(şey). sakatolmak *sakatlanmak. sakatat *Kesilmişhayvanınciğer,işkembegibiiçorganlarıylabaşveayakları, hayvanların,etindışındakalan kısımları,içorganları(yürek,karaciğer,böbrek,işkembe,beyin,dil,başvepaça). sakatatçı *Sakatatsatankimse. sakatatçılık *Sakatatsatmaişi. sakatçı *Sakatatçı. sakatlama *Sakatlamakişi. sakatlamak *Sakatbirdurumagetirmek,sakatetmek. *Bozmak. sakatlanış *Sakatlanmakişiveyabiçimi. sakatlanma *Sakatlanmakişi. sakatlanmak *Sakatdurumagelmek. sakatlık *Sakatolmadurumu,malûliyet. *Kaza,terslik. *Yanlış,kusur,hata. sakın *Yapmaktançekin,çekinin,zinhar. *Korkulacakbirdurumolmasın. sakınha! *\"yapma!yapmaktançekin!\"anlamındayapılmasıistenmeyenbirdavranışaengelolmakiçinsöylenir. sakınca *Çekinilmesi,dikkatliolunmasıgereken,sakınmayıgerektirendurum,mahzur. sakıncalı *Sakınmayı,çekinmeyigerektirenmahzurlu. sakıncasız *Sakınmayıgerektirmeyen,mahzursuz. sakıngan *Sakınarakdavranan,ihtiyatlı,ihtiyatkâr. sakınganlık *Sakınganolmadurumu. sakınılangözeçöpbatar *üzerineçokdüşülenşeylerindahaçokkazayaveyazararauğradığınıbelirtir. sakınım *Herhangibirtehlikeyekarşıalınanönlem,ihtiyat,tedbir. sakınımlı *İhtiyatlı,tedbirli. sakınış *Sakınmakişiveyabiçimi. sakınma *Sakınmakişi,içtinap. *Olabileceğidüşünülenkötüdurumlarakarşıönlemalma,ihtiyat. *Boksörünkorunmakiçin,ayaklarınıoynatmadaneliyle,gövdesiylesağasola,önearkayayaptığıhareket. sakınmak *Herhangibirkorkuveyadüşünceilebirşeyiyapmaktanuzakdurmak,içtinapetmek. *Olabileceğidüşünülenkötülüklerekarşıönlemleralmak. *Korumak,esirgemek,gözetmek. sakınmasıolmamak *korkusu,çekinmesiolmamak. *incelikkurallarına,saygıyaaldırmadandavranmak. sakıntı *Sıkıntıyayolaçabilecekdurumlarakarşıalınanönlem,ihtiyat. sakıntılı *Sakıntısıolan. sakıntısız *Sakıntısıolmayan. sakırsakır *Aralıksıztitremeyianlatır. sakırdama *Sakırdamakişiveyadurumu. sakırdamak *Korkudanveyasoğuktantitremek. sakırga *Kene. sakırtı *Korkudanveyasoğuktantitreme. Sakıt *Merih,Mars. sakıt *Düşen,düşmüş. *Hükmükalmamış,eskiöneminiyitirmiş. *Düşük. sakıtolmak *hükmükalmamak. sakız *Bazıağaçlarınveözelliklesakızağacınınkabuğundansızan,çiğnendiğindeyumuşayan,hoşkokulu,beyaz renklireçine. *Vücudubeyazolupbaştaveayaklardabelirginsiyahişaretlerbulunan,incekemikyapılıveyüksekayaklı, inceyağsızuzunkuyruklubirkoyuntürü. *Sakızağacı. sakızağacı *Antepfıstığıgillerden,kışınyaprakdökmeyen,meyvesiüzümsüveyağlı,bodurbirağaç(Pistacialentiscus). sakızbademi *Bkz.dişbademi. sakızbaklası *Uzunveince,çoklezzetliturfandabaklaçeşidi. sakızdikeni *Sakızçıkarılanbirtürdiken. sakızenginarı *Yapraklarısivri,kenarlarıdüzgün,lezzetlibirenginartürü. sakızgibi *çoktemiz,çokbeyaz. *ayrılmakbilmez,yapışkan. sakızkabağı *Sebzeolarakkullanılankabak(Cucurbitapepo). sakızleblebisi *Birtürkabuklubeyazleblebi. sakızrakısı *İçindesakızbulunanrakı,mastika. sakıztatlısı *İçinesakızkarıştırılarakhazırlananbirtürtatlı. sakızlaşma *Sakızlaşmakişiveyadurumu. sakızlaşmak *Sakızdurumunagelmek. sakızlaştırma *Sakızlaştırmakişiveyadurumu. sakızlaştırmak *Sakızdurumunagetirmek. sakızlı *Sakızıolan,içindesakızbulunan. saki *İçkitoplantılarındaiçkidağıtankimse. sakil *Ağır. *Sıkıntıveren,sıkıntılı. *Çirkin,kaba,uyumsuz. *Türkmüziğindebirusul. sakim *Bozuk,yanlış,eksik. sakin *Durgun,hareketetmeyen,kımıldamayan,dingin. *Sessiz." }, { "text": "*Kimseyirahatsızetmeyen,kızgınlıkgöstermeyen. *Huysuzluğu,rahatsızlığıazalmışveyageçmiş. *Biryerdeoturan,sekene. sakinolmak *biryerdeyerleşmek,oturmak. *sakindurumagelmek. sakinsakin *Durgun,dinginolarak. *Heyecan,telâş,kızgınlıkgöstermeyen. *usluuslu. sakince *Sakin(birbiçimde). sakinleme *Sakinlemekişi. sakinlemek *Sakinleşmek. sakinleşme *Sakinleşmekişi. sakinleşmek *Yatışmak,durgundurumagelmek,durgunlaşmak. *Sıkıntısıveyaheyecanıgeçmek. sakinleştirme *Sakinleştirmekişi. sakinleştirmek *Sakinleşmesinisağlamak,sessiz,dinginbirdurumagetirmek. sakinlik *Sakinolmadurumu,durgunluk,sesizlik,dinginlik,sükünet. sakit *Susmuş,sessiz. sakitkalmak *sözsöylemesigerekirkensusmak. saklasamanı,gelirzamanı *gereksizgörülen şeyileridegerekliolabilir. saklama *Saklamakişi. saklamak *Elindebulundurmak,tutmak. *Kaybolmamasıiçingizlibiryerekoymak. *Görünmesineengelolmak,ortalıktabulundurmamak. *Bozulmadandoğaldurumlarıiledurmasınısağlamak,korumak,muhafazaetmek. *Gizlitutmak,duyurmamak. *Birinevermekiçinayırmak. *Korumak,esirgemek. saklambaç *Oyunculardanbirininebeolmasıvesaklananarkadaşlarınıbulmasıtemelinedayananbirçocukoyunu. saklanılma *Saklanılmakişi. saklanılmak *Saklanmakişiyapılmak. *Gizlitutulmak. *Herhangibirisaklanmak. saklanış *Saklanmakişiveyabiçimi. saklanma *Saklanmakişi. saklanmak *Kendinisaklamak. *Saklanmakişiyapılmak. saklantı *Saklananşey. saklatma *Saklatmakişi. saklatmak *Saklamakişiniyaptırmak. saklayış *Saklamakişiveyabiçimi. saklı *Saklanmışolan. *Eldetutulan,mahfuz. *Gizlibiryerekonarakkaybolmasıveyaçalınmasıönlenen. *Başkalarındangizlenen,gizlitutulan,hafi. saklık *Uyanıklık,teyakkuz. sako *Paltoyabenzerbirtürüstlük. saksağan *Kargagilerden,karnıbeyaz,kanatlarıvekuyruğukülrengidiğeryerleriparlak,karauzunkuyruklukuş (Picapica). saksı *Pişmiştopraktanyapılan,içinetoprakkonularakçiçekyetiştermekteyararlanılankap. *Baş,kafa. saksıtoprağı *Çiçekyetiştirmekiçinhazırlanmışözelbirtürtoprak. saksıgüzeli *Damkoruğugillerden,yapraklarıetli,çiçekleribaşakbiçimindebirsüsbitkisi(Cotyledonumbilicus). saksılık *Saksıkoymayayararraf. *İçinesaksıoturtulansüslükap. *Kışınsaksıçiçeklerininsaklandığıyer. saksofon *Bandolardavecaztopluluklarındakullanılanbirtürüflemeliçalgı. saksofoncu *Saksofonçalankimse. saksofonculuk *Saksofoncununişi. saksonya *Almanya'daSaksonyabölgesindeyapılan,iyinitelikliporselentabakvb.türden(kap). sakuleta *Silindirbiçimindebirdemiriniçineçivi,cıvatagibimaddelerindoldurulmasıileyapılanbirtürmermi. sal *Birçokkalındirekyanyanabağlanarakyapılan,düzvekorkuluksuzdenizveyaırmaktaşıtı. -sal *Fiildensıfattüretmeeki. -sal/-sel *isimdensıfattüretmeeki:duygu-sal,kır-sal,bilim-sel,bölge-selvb. salyarışı *Genelliklenehirlerdesalileyapılanbirtüryarış. salâ *Cemaatibayramveyacumanamazınaçağırmakveyabazıyerlerdedecenazeiçinkılınacaknamazıhaber vermekamacıylaminarelerdeokunansalât. salâvermek(veyaokumak) *minarelerde,salâtokuyaraknamazıhabervermek. salâbet *Katılık,sağlamlık. salacak *Üstündeölüyıkanılankerevet,teneşir. salâh *Düzelme,iyileşme,iyilik. salâhbulmak *düzelmek,iyileşmek,onmak. salâhiyet *Yetki. salâhiyetli *Yetkili. salâhiyetsiz *Yetkisiz. salâhiyetsizlik *Yetkisizolmadurumu,yetkisizlik. salâhiyettar *Yetkili. salak *Giyinişinden,konuşmavedavranışlarındanseviyesiz,dengesizvesafolduğuanlaşılankimse. salakça *Salağayakışır(birbiçimde). salaklaşma *Salaklaşmakişi. salaklaşmak *Salakçadavranışlardabulunmak. salaklık *Salakolmadurumuveyasalakçadavranış. salam *İrikıyılmışdomuzveyasığıretindenyapılan,genelliklesoğukyenenbiryiyecek. salamandra *Semender. *Odalararasındagezdirilebilenbirtürkömürsobası. salamanje *Yemekodası. salamura *Peynir,et,balık,turşu,asmayaprağıgibiyiyeceklerin,bozulmamasıiçiniçindetutulduklarıtuzlusu. *Busuyuniçindetutulmuşyiyecek. *Busuyuniçindetutulmuşolan. salamuracı *Salamurayapan. salamuracılık *Salamuracınınyaptığıiş. salamuralık *Salamurayapmayaelverişli. *Salamurayapmayaayrılımış. salangan *HintveÇindenizlerikıyılarındayaşayan,uzunkanatlı,dörtköşekısakuyruklu,esmerküçükkuş (Collocalia). salapurya *Ticareteşyasıtaşımaktakullanılan,10-15tonluk,üçgenbiçimindeyelkeniolanticaretgemisi. salapuryagibi *çokbüyükolanveyaayağabüyükgelen(ayakkabı). salaş *Sebze,meyvevb.satmakiçinkurulmuş,eğreti,dermeçatmadükkân. *Tahtadanyapılmış(baraka). salaşpur *Seyrekdokunmuş,astarlıkincebez. salât *Namaz. *Hz.Muhammed'inadıanıldığındasaygıgöstermekiçinokunandua. salata *Genelliklebazıçiğotvesebzelerleyapılan,yağ,limongibimaddelerkonulan,yemeklerlebirlikteyenen yiyecek. salatalık *Hıyar. *Salatayapmakiçinkullanılan. salâvat *Namazlar. *Hz.Muhammed'eveonunsoyundangelenleresaygıbildirmekiçinokunandua. *Yağlıgüreşte,yarışmalardanöncecazgırınokuduğudua. salâvatgetirmek *tehlikelibirdurumdasalavatokumak. salâvatparmağı *İşaretparmağı. salcı *Salileyolcuveyüktaşıyankimse. salcılık *Salileyolcuveyüktaşımaişi. salça *Yemeklerekonulmakiçinyapılandomatesveyabiberezmesi. *Bazıyemeklereveençoğuetyemeklerinekatılandomates,bahargibişeylerleyapılansos. salçalama *Salçalamakişiveyadurumu. salçalamak *Yemekleresalçakatmak. salçalanma *Salçalanmakişiveyadurumu. salçalanmak *Salçadurumunagelmek. salçalı *Salçakonmuş,içinde salçaolan. salçalımakarna *Makarnanınpişmesindensonraservisöncesinde,üzerineyağlahafifçekavrulmuşsalçanındökülmesiyle hazırlananmakarnayemeği. salçalık *Salçayapmayaelverişli. *Salçayapmakiçinayrılmış. saldırgan *Kışkırtanolmadanbaşkasınasaldıran,yapısındasaldırmaözelliğiolan(devlet,kimse,hayvan)mütecaviz. saldırganlaşma *Saldırganlaşmakişiveyadurumu. saldırganlaşmak *Saldırgandurumagelmek. saldırganlık *Saldırganolmadurumu. *Saldırganbirbiçimdedavranma. *Bireyinkendidüşüncevedavranışlarınıdıştakidirenmelerekarşı,zorlakarşısındakinebenimsetmeçabası. saldırı *Kötülükveyayıpratmaamacıyla,birkimseyekarşıdoğrudandoğruyasilâhlıveyasilâhsızbireylemde bulunma,hücum,taarruz,tecavüz. saldırıcı *Saldırgan,birininüzerineatılan,mütecaviz. saldırıcılık *Saldırıcınınişi. saldırısız *Saldırısıolmayan,saldırıyapmadan. saldırış *Saldırmakişiveyabiçimi. saldırıyauğramak *saldırıkarşısındakalmak,tecavüzeuğramak. saldırma *Saldırmakişi. *Birtürbüyükbıçak. saldırmak *Birkimseyeveyabirşeyekarşısaldırıyönetmek,zararvericibirdavranıştabulunmak,hücumetmek. *Yıkıcıveserteleştirileryapmak. *Birşeyveyakimseüzerinesaldırıyapılmasınasebepolmak. *Gemi,kalkmakiçinyelkenaçıpbaşınıgideceğiyolaçevirmek. *Etkisiyleeritmek. saldırmazlık *Birbirinesaldırmamadurumu. saldırmazlıkantlaşması *Saldırmazlıkpaktı. saldırmazlıkpaktı *Devletlerinbirbirlerinesaldırmamalarıilkesinedayananantlaşma. salep *Salepgillerinörnekbitkisi(Orchis). *Bubitkininyumrudurumundakiköklerindendövülerekhazırlananbeyaztoz. *Butozun,şekerlisütveyasuilekaynatılmasıylayapılansıcakiçecek. salepçi *Salepyapıpsatankimse. salepçilik *Salepçininişi. salepgiller *Güzelçiçekli,vanilya,orkide,venüsçarığı,salepgibibitkilerikapsayan,tekçenelilerdenbirfamilya. salgı *Hücrelerinveyavücuttakibezlerinkandanayırıpoluşturduklarıveyenidenkana,başkaorganaveya dışarıyasaldıklarısıvımadde,ifraz. *Güneş'tendışarıdoğrumaddefırlaması. salgılama *Salgılamakişi. salgılamak *Salgıoluşturmak,busalgıyıkanaveyadiğerorganlarabırakmak. salgılayıcı *Salgıüretenorganveyadoku. salgılayış *Salgılamakişiveyabiçimi. salgılı *Salgıçıkaranveyaüreten. salgın *Kısazamandaçevredekiinsan,hayvanveyabitkilerinbüyükbirbölümünebulaşan,müstevli. *Birhastalığınveyabaşkabirdurumunyaygınlaşmasıveyabirçokkimselerebirdenbulaşması. *Gereğindeherkestenparaveyamalolaraktoplanangeçicivergi. *Birşeyinbiryeregiripheryanıkaplaması,istilâ. *Bellibirhareketin,davranışın,sözüntoplumdayaygınlaşması. salgıncı *Salgıntoplayankimse. salgınlaşma *Salgınlaşmakişiveyadurumu. salgınlaşmak *Salgındurumunagelmek. salhane *Kesimevi,kanara,mezbaha. salı *Haftanınüçüncügünü,pazartesiileçarşambaarasıolangün. salık *Olmuşveyaolacakbirolay,birolguileilgiliverilenbilgi,haber. salıkvermek *habervermek. *iyi,uygunolduğunusöylemek,tavsiyeetmek. salınasalına *Yürürkenbirsağabirsolahafifçeeğilerek;salınarak. salıncak *İkiucundanikiipleyüksekbiryereasılanveüzerineoturulupsallanılaneğlencearacı. *Küçükçocuklarıuyutmakiçinbeşikyerinekullanılanvekarşılıklıikiyereiplebağlıbulunanasılıyatak." }, { "text": "salıncakçı *Bayramyerigibibazıeğlenceyerlerindesalıncakçalıştırankimse. salıncaklı *Salıncakgibisallanmayayararbiçimdeolan,salıncağıolan. salıncaksız *Salıncağıolmayan. salınım *Salınmakişi. *Düzenliolarakhepaynıkonumlardanaynıhızlageçenbinnesneninhareketi. *Ay'ınyarımyüzeyindenbirazfazlasınınyerdengörülebilmesinisağlayanolay. salınış *Salınmakişiveyabiçimi. salınma *Salınmakişi. salınmak *Yürürkenuyumluhareketlerlehafifçebiryandanbiryanaeğilmek. *Salmakişinekonuolmak. salıntı *Salınmakişi. salıntılı *Herhangibiretkiylesarsılabilen,sallanabilen. *(yürüyüşiçin)İkiyanasalınan. salıverilme *Salıverilmekişi. salıverilmek *Salıvermekişinekonuolmak. salıverme *Salıvermekişi. salıvermek *Bırakmak,koyuvermek,serbestbırakmak. salik *Biryolagiren,biryoldagiden. *Birtarikatabağlanan. salikolmak *yolagirmek. salim *Esen,sağlam. *Sakin,huzuriçinde. salimen *Sağveesenolarak,hiçbirkötüdurumlakarşılaşmadan. salip *Haç. salipli *Salibiolan. salipsiz *Salibiolmayan. salise *Saniyeninaltmıştabiri. salisen *Üçüncüolarak. salisilât *Salisilikasidintuzu. *Salisilikasidintürlüalkollerlevefenollerleyaptığıester. salisilik *Söğütkabuğundançıkarılanantiseptiklerleilgiliolan. salisilikasit *Aldehidinyükseltgenmesiyleeldeedilen,türlüuçucuyağlardaesterbiçimindebulunan,ekşiveyatatlı olabilen,155°Cdeeriyenbirasit. salkım *Üzümgibi,birçoğubirsapüzerindebiraradabulunanyemiş. *Anasaptançıkanyançiçeklerisaplarıhepaynıuzunluktaolançiçekdurumu. *Baklagillerden,salkımdurumundamorçiçekleraçanveçoğuasmagibiçardağasarılanağaçtürüveçiçeği (Wistariasinensis). *toplaatılandemirparçaları. salkımağacı *Akasya. salkımbaşak *Tekveyabirleşikbaşaklarınsalkımşeklindeoluşturduğubitki. salkımküpe *Değerlitaşlardanyapılmışsalkımbiçimindeküpe. salkımsaçak *Dağınık,düzensizbirdurumda. *Parçalarıayrılmış. salkımsalkım *Salkımgibi,salkımolarak,salkımbiçiminde. *Öbeköbek,kümeküme. salkımsöğüt *Dallarıveyapraklarıyeresarkanbirçeşitsöğüt(Salixbabylonica). salkımtopu *Çevreyedağılanmermiparçalarıatantop. salkıma *Salkımakdurumu. salkımak *Gevşeyipsarkmak,pörsümek. salkımsı *Salkımıandıran. sallabaş *Başısüreklisallanan. *Hersözüdüşünmedenonaylayan. sallama *Sallamakişi. sallamak *Düzenlibirbiçimdevehepaynıdoğrultudahareketettirmek. *Birişisürekliolarakbaşkabirzamanaertelemek,savsaklamak. *Vurmak,tokatatmak. sallamamak *önemvermemek. sallanasallana *Sallanarak. sallandırma *Sallandırmakişi. sallandırmak *Sallanmakişiniyaptırmak. *Asmak,idametmek. sallanış *Sallanmakişiveyabiçimi. sallanma *Sallanmakişi. sallanmak *Bağlıbulunduğuyerdegevşekdurumagelipyerindenoynamak,kımıldamak. *(birşeyiçin)Bellinoktasındanbiryerebağlıkalmakşartıyla,onoktanınikitarafınaaynıdoğrultudave sürekliolarakgidipgelmek. *Salıncak,hamakvb.dekendinisallamak. *Vaktiniboşveyararsızişlerleuğraşarakgeçirmek,oyalanmak,savsaklanmak. *Güçlübirbiçimdesarsılmak,titremek. *Makamındanveya bulunduğudurumdanuzaklaşmak,yerinibirbaşkasınabırakmaktehlikesiyle karşılaşmak. sallantı *Sallanmakişi. *Sürüncemedebırakma,savsaklama. sallantıdabırakmak *(birşeyi)sonucabağlamamak,savsaklamak. sallantıdakalmak *birçözümebağlanmamak. sallapati *Düşünmedenvesaygısızcadavranan. *Düşüncesizce,saygısızcavepatavatsızbirbiçimde. *Özensiz,dikkatsizvekabasabayapılmış(nesne). sallapatilik *Sallapatiolmadurumu. *Ciddiyetsizlik. sallasırt *\"Sırtınaalmak\",\"yüklenmek\"anlamıylasallasırtetmekdeyimindekullanılır. sallasırtetmek *yüklenmek,omuzdataşımak. sallı *Büyükvegeniş,salgibiyayvan. salma *Salmakişi. *Pirinçlepişirilenbirtüryemek. *Toplanacakparatutarınısağlamakiçinherkesebiçilenpay. *Bazıköylügiysilerindekolunyenindensarkankumaşparçası. *Kuşlarınüretilmesineayrılanoda. *Başıboşgezen(hayvan). *Sürekliakan(su). *Osmanlıdevletindekolgezenkollukeri. salmagezmek *başıboşhayvangibidolaşmak. salmatomruk *Salmaerleringeceyakaladıklarısuçlularıkapadıklarıyer. salmak *Bağımlılığına,tutukluluğunaveyabaskıaltındakidurumunasonvererekserbestkılmak,bırakmak, koyuvermek. *İvedilikleyollamak,hemengöndermek. *Koymak,katmak. *Sürmek. *Uğratmak. *(vergi)Yüklemek. *Üzerineyürütmek. *Saldırmak. *Sarkıtmak. *(gemi)Demirüzerindedörtyanadönmek. *Bakmamak,ilgilenmemek,özengöstermemek. salmalık *Otlak. salmastra *Halattellerindensaçgibiörülmüşolanip. *Özelliklemakinelerdebirbirinesıkıcadeğenikiyüzeyarasınayerleştirilerek,buyüzeylerarasınasu,buhar veyayağlarınsızmasınıönleyenurgan. salname *Yıllık. salon *Birevinengenişbölümü. *Birevdekonuklarıağırlamaktakullanılanoda. *Toplantıların,kutlamaların,gösterilerinyapılabileceğigenişyer. *Bazıdükkânvemağazalaraverilenad. salonadamı *Kadınlıerkekliözeltoplantılarakatılan,bugibiyerlerdenasıldavranılacağınıiyibilenvedurumuyladikkati çekenadam. salonçamı *Küçükçamşeklinde,dallarıüzerindedikenbulunanbirsüsbitkisi(Araucaria). salonçiçeği *Salonlarısüsleyengösterişlivebakımlıevçiçeği. saloz *Salak. salozlaşma *Salozlaşmakişiveyadurumu. salozlaşmak *Salozdurumunadüşmek. salozluk *Salozolmadurumu,salaklık. salpa *Gevşek,işbilmez,tembel. salpak *Salpa. salt *Yalnız,sadece,tek,sırf. *İçindeyabancıbiröğebulunmayan,mutlak. *İçine,kendisineyabancıhiçbirşeykarışmamış,arı. saltçoğunluk *Oylamada,yarıdanbirfazlaüyesayısınınoyuylasağlanançoğunluk. saltdeğer *Bircebirselsayının,işaretigözönünealınmaksızındeğeri,mutlakdeğer. saltnem *Birmetreküphavaiçindebulunansubuğusuniceliği,mutlaknem. saltsıcaklık *-273°Cyisıfırolarakalansıcaklık,mutlaksıcaklık. saltsıfır *Saltsıcaklıkölçeğindesıfırnoktası:-273°mutlaksıfır. salta *Köpeğinarkaayaklarıüzerineayağakalkması. salta *Gerginduranbirhalatıbirazkoyuvermeişi. salta *Yakasız,iliksiz,kollarıbolcabirtürkısaceket. saltadurmak *(köpek)arkaayaklarıüzerinekalkmak. saltanat *Birülkedehükümdarın,padişahın,sultanınegemenolması. *Bollukvezenginlik,gösterişliyaşayış. *Birininbirişte,biryerdebulunankimselerüzerindekiegemenliği. saltanatsürmek *hükümdarlıketmek. *bollukiçindeyaşamak. saltanatçı *Saltanatyanlısıolankimse. saltanatlı *Gösterişli,görkemli. saltanatsız *Gösterişsiz,görkemsiz. saltçılık *Hükümdarınbütünsiyasalkudretielindebulundurduğuyönetimbiçimi,mutlakiyet,mutlakçılık. saltık *Kendibaşınavarolan,hiçbirşeyebağlıolmayan,bağımsız,mutlak. *Bağımsız,göreliolmayanvekendibaşınatamsayılan(birolgununniteliği). salto *Rakibinbedeninikollarıylabirliktekavrayarakyanaveyaarkayasavurma,devirerekbastırmabiçiminde uygulananbirgüreşoyunu. saltoatmak *rakibesaltooyunuuygulamak. Salur *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. salvo *Genellikletoplayapılanyaylımateş. salya *Ağızdansızantükürük. salyamsı *Salyayabenzeyen. salyangoz *Yumuşakçalardan,bahçelerdeyaşayan,sarmalkabukluküçükhayvan(Helix). sam *Çöldeesenrüzgâr,samyeli. sam *Rusyapısıkaradanhavayagüdümlü,sol-airMissileterimininkısaltmasıileanılansilâh. samyeli *Çöldenesensıcakrüzgâr,sam. saman *Türlüekinlerintaneleriayrıldıktansonra,harmandakalanparçalanmışsapları. samanalevi *Gelipgeçici,basit,üstünkörü. samanalevigibi *birdenparlayıp,arkasındanhemenyatışanşeyleriçinsöylenir. samanaltındansuyürütmek *hiçbellietmedenişçevirmek,ortalığıkarıştırmak. samangibi *tatsız,yavan. samankâğıdı *Dahaçokkurşunkalemleyazıyazmayaelverişliolanveyaambalâjiçinkullanılankabakâğıt. samannezlesi *Dahaçokbaharaylarındagörülen,çiçektozlarınakarşıalerjidenilerigelennezle,baharnezlesi. samanrengi *Açık,soluksarırenk. *Burenkteolan. samansarısı *Samanrengi. samanî *Samanrengi,açıksarı. samankapan *Kehribar. samanlı *Samanıolan. samanlıgübre *Samanıgerektiğikadaryanmamışgübre. samanlıkerpiç *İçinesamankarıştırılarakdökülenkerpiç. samanlık *Samansaklananyer. Samanuğrusu *Samanyolu. Samanyolu *Açıkgecelerdegökyüzündeboydanboyagörülenuzunyıldızkümesi,Kehkeşan. samaryum *Atomsayısı62, atomağırlığı150,4veyoğunluğu7,75olanseyrekbulunurelement.KısaltmasıSm. samba *BirçeşitBrezilyadansı. *Budansınmüziği. Samî *Hz.Nuh'unoğluSam'dantürediklerine" }, { "text": "inanılanbeyazırkınArapça,Asurca,İbrancaveHabeşçekonuşan çeşitlikavimlerinintoplandığıkol. *Bukolaözgüolan. samimî *İçten,içtenlikle. *Candan,açıkyüreklikledavranan. *İçlidışlı,senlibenliolarak. samimîolmak *içten,açıkyüreklilikledavranmak. *içlidışlıolmak. samimîleşme *Samimileşmekişi. samimîleşmek *İçtenolmak,candandavranmak. samimîlik *İçtenolmadurumu,içtenlik,samimiyet. samimiyet *İçtenlik. *Senlibenliolmadurumu,samimîlik. samimiyetle *İçtenlikle. samimiyetsiz *Samimîdavranmayan,içtenliksiz,içtensiz. samimiyetsizlik *Samimîolmamadurumu,içtenliksizlik,içtensizlik. samsa *Baklavayabenzeyenbirtürhamurtatlısı. samsun *Savaştakullanılanköpeklereverilenad. samur *KuzeyAvrupa'dayaşayan,çokyumuşakveincetüyleriolan,postuiçinavlananküçükhayvan(Martes zibelilina). *Samurpostundanyapılan. samurkaşlı *Kaşlarıkumral,yumuşakvegür. samurkürk *Sansarveyasincapderisindenyapılankürk. samuray *Birderebeyininhizmetindekisavaşçı. samut *Susan,suskun. san *Ün,şan,şöhret. *Saygıveyabelirtmesözü,unvan. *Herhangibirşeyi,neyseoyapannitelik,kipkarşıtı. sana *Senzamirininyönelmedurumu. sanataşlavuranasenaşlavar(veyadokun) *sanasertdavrananasenyumuşakdavran. sanavereyimbiröğüt:kendiununukendinöğüt *kişikendiişinikendisiyapmalıdır. sanayalan,banagerçek *söylediğimşeyisenbilmiyorsun,amadoğrudur,benbiliyorum. sanal *Gerçekteyeriolmayıp,zihindetasarlanan,mevhum,farazî,tahminî. *Negatifbirsayıüzerindealınanveikincikuvvettenbirköktaşıyancebirselanlatım. sanalsayı *Karmaşıksayı. sanat *Birduygunun,tasarınınveyagüzelliğinanlatımındakullanılanyöntemlerintamamıveyabuanlatım sonucundaortayaçıkanüstünyaratıcılık. *Bellibiruygarlığınveyatopluluğunanlayışvezevkölçülerineuygunolarakyaratılmışanlatım. *Birşeyyapmadangösterilenustalık. *Birmeslekteuyulmasıgerekenkurallarıntümü. *Zanaat. sanatadamı *Bkz.sanatçı. sanatdünyası *Sanatçevresininoluşturduğuatmosfer. sanatenstitüsü *Endüstrinintürlüdallarınaveküçüksanatlaralanınabilgiliustaişçiveteknisyenyetiştirmekamacınıgüden öğretimkurumu. sanateri *Bkz.sanatadamı. sanateseri *Yaratıcılıkveustalıksonucuortayaçıkanüstünvedeğerlieser. sanatevi *Sanateserlerininüretildiğiveyasergilendiğiyer. sanatfilmi *(kazançdüşünülmeden)Saltsanatkaygısıylayapılanfilm. sanatokulu *Ağırlıklıolaraksanatdallarındaeğitimverenokul. sanatçı *Güzelsanatlarınherhangibirdalındayaratıcılığıolan,eserveren(kimse),sanatkâr. *Sinema,tiyatro,müzikgibisanateserlerinioynayan,yorumlayan,uygulayan(kimse). sanatçılık *Sanatçıolmadurumu. sanatkâr *Sanatçı. *Elileyaptığıişikendisinemeslekedinen(işçiveyausta). *Birişiustalıklayapan,usta,mahir. sanatkârane *Sanatçıyayakışırbiçimde. sanatkârlık *Sanatçılık. sanatlı *Sanatgösterilmiş,ustacayapılmışolan,musanna. sanatoryum *Özellikleveremlihastalarıniyileştirilmesiiçinkurulmuşsağlıkkuruluşu. sanatsal *Sanatailişkin,sanatlailgili. sanatsever *Sanatıtutan,sanatıkoruyanveyaşatan(kimse). sanayi *Hammaddelerişlemek,enerjikaynaklarınıyaratmakiçinkullanılanyöntemlerinvearaçlarınbütünü, endüstri. sanayibölgesi *Sanayininyoğunolarakyeraldığıbölge. sanayikuruluşu *Sanayihammaddesiniişleyenveüretimsağlayankuruluş. sanayiodası *Sanayicilerarasındadayanışmayısağlamak,ortaksorunlarlauğraşmak,yabancısanayicilerleilişkikurmak, ortakçıkarlarıkorumakiçinyasailekurulan,tüzelkişiliğesahipkurum. sanayisitesi *Pekçoksanayikuruluşununbiraradabulunduğusemtveyabölge. sanayiülkesi *Ekonomisininağırlığınısanayiürünlerioluşturanülke. sanayiyatırımı *Sermayesinisanayialanındadeğerlendirenişkolu. sanayici *Herhangibirsanayidalınayatırımyapmışolanveoalandaişgörenkimse. *Sanayieönemveren. sanayicilik *İnsanınsanayiitekamaçolarakbenimsediğisistem,endüstriyalizm. sanayiinefise *Güzelsanatlar. sanayileşme *Sanayileşmekişi,endüstrileşme. sanayileşmek *Üretimdemakine,tezgâhgibimaddîüretimaraçlarınagiderekdahaçokyervermek,endüstrileşmek. sanayileştirme *Sanayileştirmekişi. sanayileştirmek *Sanayileşmesinisağlamak. sancak *Bayrak,liva. *Çoğunluklaaskerîbirliklereverilenyazıişlemeli,kenarlarısaçaklıvegönderlibayrak. *Osmanlıyönetimteşkilâtındaillerle ilçelerarasındayeralanyönetimbölümü,mutasarrıflık. *Gemilerinsağyanı. sancakbeyi *Sancağınaskerveaskerindışındakiyönetimindensorumluolangörevli. sancaktar *Sancağıtaşıyankimse. sancı *İçorganlardabatarveyasaplanırgibiduyulan,nöbetlerleazalıpçoğalanağrı. sancıotu *Tüylüdalakotu. sancılanma *Sancılanmakişi. sancılanmak *Sancıyatutulmak. sancılı *Sancıyatutulanveyasancıveren. sancıma *Sancımakişi. sancımak *Sancıvermek,ağrımak. sancısıtutmak *birdenbireveşiddetlibirağrıgelmek. sançma *Sançmakişi. sançmak *Saplanmak,batmak. sandal *Sandalgillerden,kerestesisertvekokulubirağaç(Santalumalbum). sandal *İnsantaşıyacakbiçimdeyapılmış,kürekleyürütülendenizteknesi. sandal *Yalnıztabanıbulunan,ayağakordonvekayışlabağlananaçıkayakkabı. sandalcı *Sandal(II)işletenkimse. sandalcılık *Sandalcınınyaptığıiş. sandalet *Sandal(III). sandalgiller *Tropikalveılımanbölgelerdeyaşayan,ikiyüzdençoktürüolantaçsızikiçeneklibitkilerfamilyesı. sandalye *Arkalıklı,kolkoyacakyerleriolmayan,birkişilikoturmaeşyası. *Makam,koltuk,mevki. sandalyekavgası *Makamkapmakveyamakamınıyitirmemekiçingösterilençaba. sandalyeci *Sandalyeyapanvesatankimse. sandalyecilik *Sandalyeyapmaveyasatmaişi. sandalyeli *Sandalyesiolan. sandalyelik *Sandalyeyapmayaelverişliolanağaç. *Sandalyedenzedelenmemesiiçinduvaraçakılaninceuzuntahtakaplama. sandalyesiz *Sandalyesiolmayan. *Koltuktaninmiş,koltuğunukaybetmiş. sandık *İçineçeşitlişeylerkonulan,tahtadan,dörtköşe,kapaklıeveşyası. *Birkurumdaparaalınıpverilenyer. *Kamukesimindeçalışanpersonelinsosyalgüvenlikişleriniyürütenkuruluş. *Yapılardakum,çakılgibişeyleriölçmekiçinkullanılan,üstüvealtıaçık,dörtköşelitahtadanölçü. *Mahalletulumbacılarınınomuzdataşıdıklarısandıkbiçimitulumba. *Kamukesimindeçalışanpersonelinkendidurumundadüşükfaizvetaksitlerhâlindegeriödemeküzere borçparaaldığıbirim. sandıkbalığı *Sandıkbalığıgillerden,tropikaldenizlerdeyaşayan,vücuduçokkenarlısertkemikplâkalardanoluşanzırh ilekaplı,boyuyarımmetrekadarolabilenbirbalık(Lactophrystriqueter). sandıkbalığıgiller *Sandıkbiçimivücutlarıkemikplâkalarlakaplıomurgalıhayvanlarsınıfı. sandıkbaşkanı *Seçimlerdesandıkkurulununbaşkanlığınagetirilenkimse. sandıkdüzmek *çeyizhazırlamak. sandıkemini *Hükümetveznedarlığı. sandıkeşyası *Çeyiziçintoplanançamaşır,havlu,örtügibişeyler. sandıkkurulu *Seçimlerdebirsandıkçevresindeoyvermeişleminindüzenliyapılmasıişiylegörevlikimseler. sandıklekesi *Sandıktahavalandırmadanuzunsüresaklananeşyadaoluşanpasrengindeleke. sandıkodası *Sandık,sepetgibiçeşitlieveşyasınınkonulduğuküçükoda. sandıksepet *(eşyaiçin)Ortadanevarsa. sandıkçı *Sandıkyapanveyasatankimse. sandıkçılık *Sandıkyapmaveyaalıpsatmaişi. sandıklama *Sandıklamaişi. sandıklamak *Sandıkiçinekoymak,yerleştirmek,ambalâjlamak. sandıklanma *Sandıklanmakişi. sandıklanmak *Sandığakonulmak,sandığayerleştirilmek. sandıklı *Duvarkaplamalarındakullanılanbirtürincetahta. *Süsolarakkullanılanbirtüraltınpara. sandıktakisırtında,ambardakikarnında *nesivarsagiyer,nesivarsayer. sandıktançıkmak *seçimleişbaşınagelmek. sandırma *Sandırmakişi. sandırmak *Sanmasınasebepolmak,zannettirmek. sanduka *Mezarınüzerineyerleştirilmiş,tabutbüyüklüğündetahtaveyamermersandık. sandviç *İkiinceekmekdilimiarasınatereyağı,peynirveyasucukgibişeylerkonularakhazırlananyiyecek. sandviççi *Sandviçyapanvesatankimse. sanem *Put. *Çokgüzelkadın. sangı *Sersemleşmiş,şaşkınlaşmışolan,sözükolaycaanlamayan. sangılama *Sangılamakişiveyadurumu. sangılamak *Sangıolmak,sersemleşmek,şaşkınlaşmak. sangılık *Sersemlik,şaşkınlık. sanı *Sanmakdurumuveyasonucu,zan,zehap. sanık *Suçluolduğusanılan(kimse)maznun. sanıklık *Sanıkolmadurumu. sanılma *Sanılmakişi. sanılmak *Düşünülmek,olabileceğineinanılmak,zannedilmek. sanısınakapılmak *sanmak,zannetmek. sanidin *Volkanikkayaçlardabulunanortozfeldspattürü. saniye *Birdakikanınveyabirdereceninaltmışta biri. *Fizikvemekaniktezamanbirimi. saniyelik *Birsaniyesüresindeolan,birsaniyekadarsüren. sanki *Sorucümlelerinde belirtilenkonuyailgiyiçekmekveyauyarıdabulunmakiçinkullanılır. *Soruluolmayancümlelerdeanlatılandüşünceningerçektevarolmayıpöylesanıldığınıgösterir,sözümona, sözde. *Buikincikullanıştacümlelerinsonuna\"gibi\"edatıdakatılabilir. sanlı *Sanıolan,ünlü. sanma *Sanmakişi. sanmak *Birşeyinolmaveyaolmamaihtimalinikabuletmeklebirlikte,olabileceğinedahaçokinanmak,zannetmek. *Gibigelmek,farzetmek. *Birşeyveyakimsenin...olduğunudüşünmek. sanrı *Uyanıkbirkişinin,kendidışındavarsandığıamagerçekteyokolanolgularıalgılaması,birsam." }, { "text": "sanrılama *Sanrılamakişi. sanrılamak *Gerçekteolmayanbirşeyinvarolduğunu,görüldüğünü,duyulduğunusanmak. sanrısal *Sanrıyailişkin. sansar *Türlüetçilhayvanlarınortakadı(Martesmartes). sansargiller *Küçük,uzunyapılı,kürkleribeğenilen,sanar,porusk,gelincik,vizongibihayvanlarıiçinealanyırtıcı etçillersınıfı. sansasyon *Pekçokkimsedeyaratılangüçlüheyecan. sansasyonyaratmak *büyükbirilgiveheyecanyaratmak. sansasyonel *Güçlüheyecanyaratan. Sanskeritçe *Sanskritdili. Sanskrit *Hint-Avrupadillerigrubundan olan,klâsikHintdinveedebiyatdili. *Budilleyazılmışolan. sansüalizm *Duyumculuk. sansür *Hertürlüyayının,sinemavetiyatroeserlerininhükûmetçeöncedendenetlenmesiişi;yayınve gösterilmesininiznebağlıolması,sıkıdenetim. *Denetlemeişiniyapankurul. sansüretmek(veyasansürdengeçirmek) *birsanateserineveyaherhangibiryayınasansürişleminiuygulamak. sansürcü *Sansüryapan. *Sanateserlerinidenetlemeklegörevlendirilmiş(kimse). sansürcülük *Sansürcününyaptığıiş. sansürleme *Sansürlemekişi. sansürlemek *Sansürdengeçirmek. sansürlenme *Sansürlenmekişi. sansürlenmek *Sansürdengeçirilmek. sansürlü *Sansüredilmiş. santiar *Birar'ınyüzdebiri,birmetrekare(ca). santigram *Birgramınyüzdebiri,birdesigramınondabiri(cgr). santigrat *Suyunbuzolmanoktasınısıfır,buharlaşmanoktasını100sayarak,arasınıdereceolarakadlandıranyüzeşit kısmabölmeyoluylabulunanısıölçeği. santilitre *Birlitreninyüzdebiri(cl). santim *Herhangibirbiriminyüzdebiri. santimkaçırmamak *çokdikkatlivehesaplıolmak. santimantal *Duygulu,içli,hassas. santimantalite *Hassaslık,duygululuk,içtenlik. santimantalizm *Aşırıduygululuk,davranışlarınaduygularıylayönverenkimsenindurumu. santimetre *Birmetreninyüzdebiri(cm). santimetrelik *Santimetreölçüsündeolan. *Dalgaboyubirileonsantimetrearasındadeğişenradyodalgalarıarasındadeğişenradyodalgalarıgölgesi. santra *Orta,ortaalan,merkez. santraçizgisi *Ortaçizgi. santranoktası *Ortanokta. santrayuvarlağı *Ortayuvarlak. santral *Doğadakibaşkaenerjitürlerinielektrikenerjisineçevirenkuruluş. *Telefonlarınbağlıolduğumerkez. *Telefonsantralindeçalışangörevli,santralci. santralci *Santralmemuru. santrfor *Futboldagolatmaklagörevli,ileriuçta,ortadaoynayanoyuncu. santrhaf *Futboldaüçkişilikhafhattınınortasındayeralanoyuncu. santrifüj *Merkezkaç. *Santrifüjör. santrifüjör *Merkezkaçkuvvettenyararlanarakbirkarışımıntaşıdığıçökebiliröğeleriayırıpçöktürmektekullanıllan lâboratuaraleti. santrozom *Hücresitoplazmasıiçindeçekirdeğinyakınındabulunan,açıkrenklivegenelliklehomojenplâzmakütlesi. santur *Kanunabenzeyen,tokmaklarlaçalınanbirtürtelliçalgı. santurcu *Santurçalankimse. santurî *Santurçalankimse. sap *Bitkinindal,yaprak,çiçekgibibölümlerinitaşıyan,ağaçlardaodunlaşarakgövdedurumunualanbölüm. *Çiçekveyameyveyidalabağlayanincebölüm,sak. *Biraracıtutmayayarayanbölüm. *İplik,tire,ibrişimgibişeylerdeiğneyegeçirilenbirdikişlikiplik. *Demetdurumundakiekinler. sapçekmek *biçilmişekinitarladanharmanakaldırmak. sapderkensamandemek *belirlivedoyurucubirdüşünceortayakoyamamak. sapdöner,keserdöner,güngelirhesapdöner *herşeyinzamaniçindeplânlandığıgibigerçekleşmeyebileceğinianlatır. sapgibi *çokince. sapyiyipsamansıçmak *birolayakızıpateşpüskürmek. sapa *Gidilenyolüzerindeolmayan,sapılarakvarılan. sapak *Sapaklığıolan. *Biranayoldanayrılanyolunbaşlangıçnoktası. *Akarsuyunkollaraayrıldığıyer. sapaklık *Bellibirölçüye,bellikuralauymamadurumu. *Hastalıkniteliğindeolmamaklabirlikte,normaldenbelirgindurumdasapmagöstermedurumu,anomali. sapan *İkiucuip,ortasıörmeveyameşinolanbirtaşatmaaracı. *Genellikleçocuklarınkuşvurmakiçinkullandıkları,ikiucunalâstikvelâstiklerinarasınadagenişbirmeşin parçasıbağlıbulunançatal. *Kaldırılacakbirşeyinüzerinegeçirmekiçinhalattanyapılançember. *Makarayıbiryerebağlamakiçintablarınçevresinegeçirilenhalatveyademirkuşaklar. saparna *Eskidenkökühekimliktekullanılmışolan,zambakgillerden,yeşilimsiçiçekli,dikenlivetırmanıcı,çokyıllık birbitki(Smilax). saparta *Gemibordasındakitopçıkarılandörtköşeboşlukveaçıklık. *Birbataryatopunbirdenateşetmesi,alabandaateşi. *Azar,tersleme. sapartayıvermek *azarlamak,terslemek. sapartayıyemek *azarlanmak,terslenmek. sapasağlam *Çoksağlam,heryanısağlam. sapçık *Küçüksap. *Birorganı,organizmanınötekibölümlerinebağlayan,içindedamarlar,sinirlervegörevkanallarıbulunan öğelerintümü. *Ucundaçiçekbulunandalcık. sapısilik *Kişiliksiz,başıboş,serseri,baldırıçıplak. sapık *Tavırvedavranışlarıdoğanıngösterdiğiyoldanveyageleneklerden,törelerdenayrılan(kimse),gayritabiî, anormal. *Delicedavranışlarıolan,meczup. sapıkça *Sapık(birbiçimde). sapıklaşma *Sapıklaşmaişi. sapıklaşmak *Sapıkdurumagelmek. sapıklık *Sapıkolmadurumuveyasapıkçadavranış. sapılma *Sapılmakişi. sapılmak *Sapmakişiyapılmak. sapınakadar *(iyibirnicelikteeksiksizlikveyaaşırılıkbildirmekiçin)pekçok;tamanlamıyla,bütünüyle. sapınç *Özelbirgörevinnormalsonucunaulaşmasına engelolansapıklık,dalâlet,aberasyon. *Birgökcisminin,görüngehızınınışıkhızıilebirleşmesindenilerigelen,görünenyerdeğişimi,aberasyon. sapırsapır *Çoksayıdavekendiliğinden. sapış *Sapmakişiveyabiçimi. sapıtış *Sapıtmakişiveyabiçimi. sapıtma *Sapıtmakişi. sapıtmak *Ruhîbirdüzensizlikiçinedüşmek. *Saçmalamayabaşlamak. *Şaşırmak. *Aklınıbozmak. sapkı *Birgörevinveözelliklebirfizyolojigörevinintersbiryönalması. sapkın *Doğruyoldanayrılmışolan. *Sapkıyauğramışolan. sapkınkaya *Buzlarınetkisiyleyerindenoynayıpuzakalarasürüklenmişolankaya. sapkınlık *Sapkınolmadurumu. saplasamanıkarıştırmak *iyiilekötüyüayıramamak. saplama *Saplamakişi. *İçiçegeçenveyabaşkabirparçaüzerineeklenenparçalarınbağlantısıiçinkullanılan,türlükalınlıkve uzunlukta,biryanıyivli,yuvarlakmetalkama. *Birmenteşeninikioyanakparçasınıbirleştirmeyeyarayanküçük,incemetalmil. saplamak *Hızlabatırmak. saplanış *Saplanmakişiveyadurumu. saplanma *Saplanmakişi. saplanmak *Hızlabatmak. *Batmasonucuhareketedemezolmak,batıpkalmak. *Birşeyleilgisinikesmemek,takılıpkalmak. saplantı *Kişinin,etkisindenkendinikurtaramadığıyersizsaçmadüşünce,sabitfikir,fikrisabit,idefiks. saplantılı *Saplantısıolan. saplayış *Saplamakişiveyabiçimi. saplı *Sapıolan. *Saplanmış. *Uzuncabirsapıolankap. *Büyükkepçe. saplımeşe *Yurdumuzdayetişenbirmeşetürü(Quercusrobur). sapma *Sapmakişi. *Serbestbirmıknatıslıiğnenindengekonumundaikengösterdiğidoğrultudangeçendüşeydüzlemle, bulunulannoktasınınmeridyendüzlemiarasındakiaçı. *Birışınınsaydambirbiçmedengeçtiktensonrakidoğrultusuarasındaoluşanaçı. *Bazıkelimelerinkurallaragörealmalarıgerekenbiçimlerdenuzaklaşmasıdurumu:Ben-ge>beneyerine bana,sen-ge>seneyerinesanaolmasıgibi. sapmak *Yöndeğiştirmek. *Öncedenbelirlenmiş,tespitedilmişgörüş,düşünüş,amaçveyadavranıştanayrılmak. *Doğruluktanayrılmak. sapotağacı *Sapotgillerinörnekbitkisiolan,lezzetlimeyvesiveçikletyapımındakullanılansütlüsalgısıiçinsıcak ülkelerdeyetiştirilenbirağaç(Achrassapota). sapotgiller *İkiçeneklilerden,örnekbitkisisapotağacıolan,sıcakülkelerde,genellikleOrtaAmerika'dayetişen,bazı cinslerindengütaperkaçıkarılanbirbitkifamilyası. saprofit *Çürükçül. sapsarı *Çoksarıveyaheryanısarı. sapsarıkesilmek(veyaolmak) *çoksararmak. sapsız *Sapıolmayan. sapsızbalta *Koruyucusu,dayanağıolmayankimse. saptama *Saptamakişi,tespit. *Yıkanmışgümüşbromürlübatakanın,gümüşbromürkalıntılarınıeritmekiçinfilminkimyasalbireriyikten geçirilmesi. saptamak *Birşeyibelirginkılmak,tespitetmek. saptanım *Saptanmakişi. saptanımcılık *Hayvantürlerininhiçdeğişmeyiphepaynıdurumdakaldığınıilerisürenöğreti,türlerinsaptanımıöğretisi. saptanış *Saptanmakişiveyabiçimi. saptanma *Saptanmakişi. saptanmak *Saptanmakişiyapılmak,tespitedilmek. saptayıcı *Saptayan,sabitkılan,süreklikılan. *Tebeşir,boya,suluboya,kurşunkalemi,çizimveresimlerinbozulmalarınıönlemekiçinbütünkâğıt yüzeyinepüskürtücüilesıkılansakızvealkolkarışımıresimverniği. saptayış *Saptamakişiveyabiçimi. saptırıcı *Sapmayayolaçan,sapmayasebepolan. saptırılma *Saptırılmakişi. saptırılmak *Sapmakişiyaptırılmak. saptırma *Saptırmakişi. *Süsolarakyapılankırıkçizgilisilme. saptırmak *Sapmakişiniyaptırmak. sara *Zamanzamankendinikaybederekolduğuyeredüşme,vücuttaşiddetliçırpınmalarveağızköpürmesiile ortayaçıkanbirsinirhastalığı,tutarak,tutarga,yilbik. saraç *Koşumveeyertakımlarıyapanveyasatankimse. *Koşumveeyertakımlarınıişleyenvesüsleyenkimse. *Deri,muşambagibigereçlerdenbavul,çantayapankimse. saraçhane *Attakımları,arabakoşumları,meşindeneşyayapılanvesatılanyer. saraçlık *Saracınişiveyamesleği. sarahat *Açık,belli,anlaşılırolmadurumu." }, { "text": "sarahaten *Açıkça,apaçık,açaktanaçığa. sarahatle *Açıklıkla. sarak *Yapıyüzeylerindeyatay,enli,azçıkıntılı,süslüveyadüzsilme. saraka *Alay,istihza. sarakaetmek *biriylealayetmek,eğlenmek. sarakacı *Alaycı,müstehzi. sarakayaalmak *alayetmek,alayaalmak. saralı *Sarahastalığıolankimse. sararıpsolmak *giderekdahaçoksolmak. *sağlığıbozulmak. sararış *Sararmakişiveyabiçimi. sararma *Sararmakişi. sararmak *Sarıolmak,rengisarıyadönmek. *Korku,üzüntü,coşkugibisebeplerleyüzünrengisolmak. sarartı *Sararmış,sarıyabenzerbirrengedönüşmüş. sarartma *Sarartmakişi. *Cılızvesolukrenklikimse. sarartmak *Renginisarıyaçevirmek,sararmasınayolaçmak. sarat *Büyükdeliklikalbur. saray *Hükümdarlarınveyadevletbaşkanlarınınoturduğubüyükyapı. *Kamuişlerininyürütüldüğübüyükyapı. *Devletbaşkanıveçevresi. *Görkemli,iyizevkledöşenmişyapı. sarayçiçeği *Hezaren. saraylokması *Birçeşityumurtalılokmatatlısı. saraymenekşesi *Gösterişlivebolçiçeklibirtürmenekşe. saraylı *Osmanlıİmparatorluğundapadişahsarayındabulunmışolan(kadın). saraypatı *Güzelçiçekleriiçinyetiştirilenbirsüsbitkisi(Callistephussinensis). sarban *Devesürücüsü,deveci. sarbanbaşı *Padişahlarındevelerinebakandevecilerinbaşı. sarbanlık *Devesürücülüğüyapankimse,devecilik. sardalye *Hamsigillerden,konservesivetuzlamasıyapılan,gümüşrenginde,pulluve10-15cmboyunda,küçükbir balık,ateşbalığı(Clupeapilchardus). sardalyegibiistifolmak *biryerdeçokkalabalıkvesıkışıkbulunmak. sardırma *Sardırmakişi. sardırmak *Sarmakişiniyaptırmak. *Sürekliolarakbirkonuyudüşünmek. sardoğan *Sarırenklibirtürdoğan. sardun *Balıkçılarınkullandığıbirtürhalat. sardunya *Çoğunluklapembeçiçekleraçan,sardunyagillerdenbirbitki(Geranium). sardunyagiller *İkiçeneklilerden,sardunya,ıtır,turnagagasıgibibitkileriiçinealanbirfamilya. sarf *Harcama,tüketme,kullanma,masrafetme. *Dilbilgisi,yapıbilgisi. sarfetmek *tüketmek,harcamak. *kullanmak. sarfınazar *Sayılmama,vazgeçme,dikkatealmama. sarfınazaretmek *hesabakatmamak,saymamak,vazgeçmek. sarfiyat *Harcananşeylerintümü,harcamalar,masraflar. sargı *Esnekbirmaddedenyapılmışuzun,darveince şerit. *Birelektrikmakinesindeveyaaracındaaynıdevreyioluşturaniletkenlerintümü. *Vücudunbirbölümünüyerindeveyabaskıaltındatutmakamacıylauygunbiçimdesarılmışşerit. sargılama *Sargılamakişi. sargılamak *Sargıilesarmak. sargılı *Sargısarılmış,sargısıolan. sargın *İçten,yükekten. sargısız *Sargısıolmayan. sarhoş *Alkollüiçkiveyakeyifvericibirmaddesebebiylekendinibilmeyecekdurumdaolankimse,esrik,esri, mest,sermest. *Hoşagidenbiretkiilekendindengeçmişolan. *Birşeydençokfazlamutlulukduyan. sarhoşetmek *(alkolveyakeyifvericimadde)sarhoşolmasınayolaçmak. sarhoşolmak *sarhoşbirdurumagelmek,esrimek. sarhoşlaşma *Sarhoşlaşmakdurumu. sarhoşlaşmak *Sarhoşdurumagelmek,sarhoşolmak. sarhoşluğavurmak *kendinisarhoşgibigöstermek,sarhoşolmuşcasınadavranmak. sarhoşluk *Sarhoşolmadurumu,esriklik. *Dalgınlık,şaşkınlık. sarı *Güneşışığınınayrışmatayfındayeşilileportakalrengiarasındaolanrenk,altınınrengi. *Burenkteolan. *Soluk,solgun. sarıbenek *Gözde,ağtabakınınortasındabulunanvecisminennetolarakoluştuğusarırenkliduygunnokta. sarıbez *Görmeyenlerintanınmakiçinkollarınataktıklarıüzerindeüçsiyahnoktanınbulunduğusarırenklibant. sarıçizmelimehmetağa *kimolduğu,neredeoturduğubilinmeyenkimse. sarıhumma *Bkz.sarıhumma. sarıhumma *Çoğunluklasıcakülkelerdegörülen,bircinssivrisinekaracılığıilebulaşan,tenesarıbirrenkveren,ateşli birhastalık. sarıırk *Tenlerisarırengeyakınolanbirtür ırk. sarıkart *Kurallaradevamlıolarakuymayan,aşırı,sertveyakasıtlıfaulyapan,centilmencedavranışlardanuzakkalan oyuncuyahakeminikazınıgösterenkart. sarıkartgörmek *futbolveyahentboldaoyunkurallarınaaykırıhareketyapanoyuncukartcezasıalmak. sarılira *Osmanlılardönemindekullanılmış,altınkarışımıpara. sarısendika *İşçisendikalarınakarşımücadeleedensendikalörgüt. sarısendikacılık *Sarısendikaörgütüadınaçalışma. sarısıcak *Türkiye'ningüneyillerindekiyakıcıgüneşevesıcağaverilenad. sarıyağ *Tereyağı. sarıyağız *Kulacinsiat. sarıağı *Kışınyapraklarınıdöken,sarıçiçekliveçalıgörünüşündebirbitki,sifin,zifin. sarıağız *Gölgebalığıgillerden,ağzınıniçisarı,büyükpullarlaörtülübirbalıktürü(Sciaenaaquilla). sarıasma *Ötücükuşlartakımının,sarıasmagillerfamilyasından,paralaksarıtüylü,karakuyruklubirkuştürü(Oriolus oriolus). sarıasmagiller *Örnekhayvanısarıasmaolanbirkuşfamilyası. sarıbalık *Sazangillerden,büyükpullu,iribirbalık(Idusjesses). sarıca *Sarıyıandıran,sarıyayakın. *Yabanarısı. *Eyaletvalileribuyruğundakibaşıbozukasker. sarıcalık *Kloroz. sarıcı *Sarmakişiniyapankimse,saran. sarıcık *Sarıasma. sarıcılık *Sarıcıolmadurumu. *İlgiyiüzerindetoplayıcıolmadurumu. sarıçalı *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,çiçeklerisarı,meyvesiekşivekırmızırenkte,kabuğuveköküsolucan düşürücüilâçolarakkullanılanbirbitki,kadıntuluğu,amberbaris(Berberisvulgaris). sarıçıyan *Sinsi,hainsarışın(kimse). sarıçiçek *Ölmezçiçek. sarıçiğdem *Çiçeklerisarırenkliçiğdem. sarıdiken *Dikenli,tüylü,ikiveyaçokyıllıkotsubirbitki(Scolymushispanicus). sarıerik *Kayısı. sarıfiğ *Sarırenklifiğ. sarıgöz *İzmaritgillerden,rengialtınsarısıolan,AtlantikOkyanusu'ndaveAkdeniz'deyaşayanbirbalık(Sargus salvieri). sarığıburma *Burmasarıkbiçimiverilmişbirçeşithamurtatlısı. sarıhalile *DoğuHindistan'dayetişenbirtürbitkininolgunlaşmadanöncetoplanan,kurutulan3-5cmuzunluğunda, erikbiçiminde,sarımtırakesmerrenklisertkokusuztaneleri(Terminaliacitrina). sarıhani *Hanigillerden,uzunluğu25cmkadarolanbirAkdenizsalığı(Epinephelesgigas). sarık *Kavuk,fesgibibazıbaşlıkarınüzerinesarılantülbent,abanîveyaşalaverilenad. sarıkanat *Çinakoptanbirazbüyüklüfer. sarıkçı *Sarıkiçingereklitülbent,abanigibikumaşlarısatanveyaçeşitlibiçimdesarıksarankimse. sarıkız *Esrar. *İnek. sarıklı *Başınasarıksarmışolan,sarığıolan. *Müslümandinadamı,hoca. sarıkuyruk *Sıcakveılıkdenizlerinkıyıbölgelerindeyaşayankemiklibirbalıktürü. sarılaşma *Sarılaşmakişi. sarılaşmak *Sarıbirrenkalmak,sararmak. sarılgan *Sapıyakınındakibaşkabitkilereveyabaşkaşeyleresarılıpyükselen,otsuveyaodunsu(sap,bitki). sarılgangövde *Tutunupsarılmayayarayanuzunsürgün. sarılı *Üstündesarırenkbulunan. sarılı *Sarılmışolan. sarılık *Sarıolmadurumu. *Sarırenk. *Derin,dokularınveorganizmadakisıvılarınsarıbirrenkalmasıylabelirenhastalık. sarılıklı *Sarılıkolan(kimse). sarılış *Sarılmakişiveyabiçimi. sarılışma *Sarılışmakişi. sarılışmak *Birbirlerinesarılmak. sarılma *Sarılmakişi. sarılmak *Sarmakişiyapılmak. *Birşeyinüzerinebirveyabirkaçkezdolanmak. *Kollarınıdolamak,kucaklamak. *Bütüngücüileelealmak. *Büyükbiristeklekendinivermek,benimsemek. *Hemenyapmayakoyulmak,girişmek. sarım *Sarmakişi. *Birşeyibirkezsaracakmiktar. *Elektromıknatıslardamakarabiçimindesarılaniletkentelinherbirhalkası. sarımercimek *Sarırenklibirtürmercimek. sarımlı *Otomatikolarakkendikendinesaran. sarımsağıgelinetmişlerdekırkgünkokusuçıkmamış *insanlarkötüyanlarınıkolaykolaybellietmezler,haklarında yargıdabulunmaktaaceleedilmemelidir. sarımsak *Zambakgillerden,25-100cmyükseklikte,yapraklarında,saplarındavetoprakaltındakisoğanbiçimli sürgünlerindekokuluyağbulunanbirkültürbitkisi(Alliumsativum). *Bubitkininbaharatolarakkullanılandişlibölümü. sarımsakhardalı *Bkz.sarımsakotu. sarımsakotu *Turpgillerden,beyaz,küçükçiçekli,ovulduğundasarımsak,kokusuverenbirbitki,sarımsakhardalı,kuş ekmeği(Alliariapetolata). sarımsakyemedimkiağzımkoksun *kötübirişyapmadımkisonucundankorkayım,sorumluolayım. sarımsaklama *Sarımsaklamakişi. sarımsaklamak *İçinesarımsakkatmak. sarımsaklı *İçindesarımsakbulunan. sarımsı *Sarıyaçalan,sarıyabenzeyen. sarımtırak *Sarıyıandıran,sarıyabenzeyen. sarınma *Sarınmakişi. sarınmak *Kendiüstünesarmak. sarıpsarmalamak *sıkıcasarmak. sarıpapatya *Çiçeklerisarırenklipapatya. sarısabır *Zambakgillerden,sıcakbölgelerdeyetişen,yapraklarıoldukçayüksekbirsapıntepesinderozetbiçiminde toplanmışbulunanbirsüsbitkisi(Aloevera). *Bubitkininetlivekalınyapraklarındançıkarılan,kırmızımtırakesmerrenkli,hekimlikteveboyacılıkta kullanılanbirmadde. sarısalkım *Baklagillerden,salkımdurumundasarıçiçekleribulunan,bahçelerdesüsbitkisiolarakyetiştirilenbirağaç (Laburnumanagyroides). sarış *Sarmakişiveyabiçimi." }, { "text": "sarışın *Sarısaçlıveaktenlikimse. *Sarıyayakınrenkli. sarışınca *Sarışınayakın. sarışınlık *Sarışınolmadurumu. sarıyonca *Sarıyapraklıyoncatürü. sarızambak *Sarıçiçeklizambak. sari *Hintkadınlarınaözgügiysivebugiysininyapıldığıkumaş. sâri *Başkasınageçen,geçici. *Bulaşıcı,bulaşık(hastalık). sarig *Amerika'dayaşayan,genellikleyavrularınısırtındataşıyankeselihayvanlardanbirtürsıçan(Didelphys dorsigera). sarih *Açıkkolayanlaşılır,bellibelirgin,belgin. sarihmef'ul *Bkz.belirtilinesne. sarkaç *Durağanbirnoktaçevresindeağırlığınınetkisyilesalınımyapanhareketlikatıcisim,rakkas,pandül. sarkaçlama *Sarkaçlamakişi. sarkaçlamak *Türlütutuşveduruşlargergindurumdabulunanvücutbölümlerinikendiağırlıklarıyladüşmeyeve sallanmayabırakmak. sarkık *Aşağıdoğruuzanmış,sarkmış,sölpük,salpa,gevşek. sarkıklık *Sarkıkolmadurumu. sarkıl *Sarkaçlailgili,hareketisarkaçhareketinebenzeyen. sarkıntı *Aşağıdoğruuzanan,sarkanşey. sarkıntıolmak *sataşmak,takılmak,musallatolmak. sarkıntılık *Sataşmavedahaçokkadınlarasataşma,lâfatma,rahatsızetme,huzurbozma,tasallut. sarkıntılıketmek(veyayapmak) *sataşmak,lâfatmak. sarkış *Sarkmakişiveyabiçimi. sarkıt *Mağaralarıntavanındaoluşan,genelolarakkonibiçimindekalkerbirikintisi,damlataş,istalâktit. sarkıtma *Sarkıtmakişi. *Sarkıtbiçimisüs. sarkıtmak *Birşeyinsarkmasınısağlamak. *Asmak,darağacınaçekmek. sarkma *Sarkmakişi. sarkmak *Aşağıyadoğruuzanmak. *Yolunuuzatmak,uğramak. sarkom *Kötücülbağdokusuuru. sarma *Sarmakişi. *Saran,içinealanşey,zarf. *Kuşatma,çevirme,ihata. *Lâhana,pazıve asmayaprağındaniçhazırlanaraksarılıpyapılanetliveyazeytinyağlıyemek. *Birayaktaalınanparelelveyadikolarakdikmelerinüzerineyerleştirilendirek. *Sarılarakyapılan. sarmakafiye *Birdörtlüğünbirincivedördüncü,ikinciileüçüncüdizelerininkafiyeliolmasıabba. sarmak *Çevresiniçevirmek,çepeçevredolanmak. *Çevrelemek,dolayındayeralmak,kuşatmak,çevirmek,ihataetmek. *Yayılıpetkisialtınaalmak,kaplamak. *Örtmek. *Kucaklamak. *Yumakyapmak. *Kâğıtveyabirbitkiyaprağıyladürmek. *Hoşunagitmek,zevkiniokşamak. *Sarılıptırmanmak. *Birşeyibaşkabir şeyiniçinekoyuponunlakaplamak. *Sözlesaldırmak,tedirginetmek. *(taşıtiçin)Tırmanmak,yükseğedoğruçıkmak. *Saldırmak,hücumetmek. sarmal *Helisbiçimindeolan,helisel,helezoni. sarmalama *Sarmalamakişi. sarmalamak *Sıkısıkısarmak. sarmalanma *Sarmalanmakişi. sarmalanmak *Sarmalanmakişinekonuolmakveyasarmalamakişiyapmak. sarman *Azman,iri. *Sarıtüylükedi. sarmaşdolaş *Birbirinesarılıpkucaklaşmışbirdurumda. sarmaşdolaşolmak *birbirinesarılıpkucaklaşmak. *içiçegirmek,karmançormanolmak. sarmaşan *Sarılgan. sarmaşık *Sarmaşıkgillerden,koyuyeşil,renkli,değişikbiçimliyapraklarıolan,sapvedallarındançıkanküçükek köklerledik,düzyerlereyapışaraktırmananbitki(Hederahelix). sarmaşıkgiller *Örnekbitkisisarmaşıkolan,ikiçeneklilerdenbirbitkifamilyası. sarmaşma *Sarmaşmakişi. sarmaşmak *Birbirinesarılmak,kucaklaşmak. sarnıç *Yağmursuyubiriktirmeyeyarayanyeraltısudeposu. *Gemilerdebulunansaçtanyapılmıştatlısudeposu. sarnıçgemisi *Petrol,benzingibiakaryakıtlarıtaşımayayarayangemi. sarnıçvagonu *Akaryakıttaşımayayarayandeposuolanvagon. sarnıçlı *Sarnıcıolan. sarp *Dik,çıkmasıvegeçilmesigüç,yalman. *Güç,güçlük. sarpa *İzmaritlerden,boyu35cmkadarolanbirAkdenizbalığı(Boopssalpa). sarpasarmak *güçlüklerortayaçıkmak,çözülmesiçokgüçbirdurumagelmek. sarpın *Tahılkuyusu,zahireambarı,silo. *Ekmeğikoymayayarayandörtgözlüsandık. sarpi *Altıdüz,üçgenbiçimindetekdirekli,ikiyelkenli,ikikişiliktekne. sarplaşma *Sarplaşmakişi. sarplaşmak *Sarpbirdurumagirmek. sarplık *Sarpolmadurumu. sarraf *Mesleği,değerlikâğıtvemetalparalarıbirbiriyledeğiştirmek,tahvilalışverişiyapmakolankimse. sarrafiye *Sarrafınaltınbozmak,değiştirmekgibiişleriçinüstelikolarakaldığıpara,sarraflıkhakkı. sarraflık *Sarrafınişi. sarsak *Yaşlılık,hastalıkgibisebeplerlegüçsüzkalarakvücudutitrergibisarsılan. sarsaksarsak *Sarsakbirbiçimde,sarsakolarak. sarsaksursak *Sarsakça,sarsılarak. sarsakça *Sarsak(birbiçimde),titrergibi,titreyerek. sarsaklık *Sarsakolmadurumu. sarsalama *Sarsalamakişi. sarsalamak *Sarsmak. sarsıcı *Sarsmaniteliğiolan,sarsan. sarsık *Sarsılmış. sarsılasarsıla *Sarsılarak. sarsılış *Sarsılmakişiveyabiçimi. sarsılma *Sarsılmakişi. *Etkilenme. sarsılmak *Sarsmakişinekonuolmak. *Güçsüzdurumdakalmak. *Beklenmedikbirolaydançoketkilenmek. sarsım *Sarsmakişi. *Gökcisimlerinin,genelçekimyasasınauygunolarakbirbirineçekmesisebebiyleherhangibirgezegenin hareketindegörülenkarışıklık. sarsıntı *Sarsılmakişi,birdensallanma. *Titreme. *Deprem. *Depremsırasındakiyerhareketlerininherbiri. *Birkurumveyakuruluşundengesinietkileyenbozukluk. *Kaza,ilâçveuyuşturucularınyarattığı,birdenbiregelişenkarmaşıkbelirtilerintümü. sarsıntılı *Sarsılan,sallanma. *Güvenvericiolmayan,düzenliolmayan. sarsıntısız *Sarsıntısıolmayan,sarsılmayan. *Güveniçindeolan,bellibirdüzeniolan. sarsış *Sarsmakişiveyabiçimi. sarsma *Sarsmakişi. sarsmak *Birdenbirevegüçlekımıldatmak,sallamak,oynatmak,titretmek. *Zararverecekyoldaetkilemek,aksatmak. sası *Küfveçürükgibikokan. *Kokuşmuş. sasıkokmak *(çoğunluklayiyecekiçin)bozulmuş;çürümüş. sasısası *Sasıgibi,sasıyabenzeyen. sasıma *Sasımakişi,tefessüh. sasımak *Kokuşmak,tefessühetmek. sataşılma *Sataşılmakişi. sataşılmak *Sataşmakişinekonuolmak. sataşkan *Sataşan,saldırgan,mütecaviz. sataşma *Sataşmakişi. sataşmak *Birkimseyirahatsızedecekdavranıştabulunmak,musallatolmak. *Sarkıntılıketmek. saten *Atlas. *Atlasgibiparlak,pamuklukumaş. sathî *Yüzeysel,üstünkörü. sathîleşme *Sathîleşmekişi. sathîleşmek *Yüzeyseldurumagelmek. sathîleştirme *Sathîleştirmekişi. sathîleştirmek *Yüzeyseldurumagetirmek. sathîlik *Yüzeyselolmadurumu. satı *Satmakişi,satış. satıcı *Alıcıyabirşeysatankimse. satıcılık *Satıcıolmadurumuveyasatıcınınişi. *Küçükölçüdeticaretyapmaişi. satıh *Yüz,yüzey. satılığaçıkarmak *satmak,satışaçıkarmak. satılık *Satışaçıkarılmışolan. satılıkziftinolsun,Selânik'tenkelgelir *işeyaramazsandığınbirmalısatılığaçıkarırsangörürsünkiaklagelmeyenyerlerdenonuarayanlargelir. satılış *Satılmakişi. satılma *Satılmakişi. satılmak *Satmakişiyapılmak. *Paraveyaçıkarkarşılığı,gizlicekarşıtarafahizmetetmek. satım *Satmakişi,satış. satımcı *Satımişiniyapan(kimse). satımlık *Satıcının,malsahibiadınasattığışeydenaldığıyüzdelik,beyiye. satın *\"Fiyatınıvererekbirşeyalmak\"anlamındakullanılansatınalmakdeyimindegeçer. satınalma *Satınalmakişi. satınalmacı *Satınalmaişleriniyürütenkimse,mübayaacı. satıpsavmak *gerekenparayısağlamakiçinelindekimalıucuzasatıptüketmek,yokpahasınaeldençıkarmak. satır *Birsayfaüzerindeyanyanadizilmişkelimeler. satır *Etkesmeye,kemikkırmayayarayanağırveenlibirtürbıçak. satıratmak *herkesiöldürmek,kırıpgeçirmek. satırbaşı *Yazıdaherparagrafın,ötekisatırlaragörebiraziçerdenalınarakbelirtildiğiyer. satırsatır *Bütünsatırlarınhepsini,hersatırlailgilenerek. satırsonu *Satırınsonkısmı. satış *Satıcıilealıcıarasındayapılanvebirmalınalıcıyaverilmesivebununkarşılığında birfiyat,birdeğer alınmasıyoluylayapılanişlem,satım. satışbedeli *Satılanmalınücreti. satışdeğeri *Birmalınsatılabileceğifiyat. satışfiyatı *Birmalınsatışbedeli. satışmerkezi *Birmalınsatıldığıanamerkez. satışmukavelesi *Alımsatımsırasındamalıncinsi,miktarıveödemeşartlarınıbelirtenyazılıanlaşmametni." }, { "text": "satışruhsatı *Birmalınsatılmasınailişkinizinbelgesi. satışsarayı *Satışmerkezi. satışsözleşmesi *Satıcınınürettiğimalınmülkiyetinibellişartlaraltındaalıcıyavermesi. satışşartnamesi *Satışmukavelesi. satışyapmak *satmak. satışyeri *Birmalınsatıldığıyer. satışaçıkarmak *satmakiçinortayakoymak. satıyaçıkarmak *satmayakararveripbukararınıilgililerebildirmek. satir *Yergi. satirik *Yergiileilgili,yerginiteliğindeolan. satlıcan *Göğüssancısı,ateş,titreme,öksürükgibibelirtilerleortayaçıkanakciğerzarıiltihabı,zatülcenp. satma *Satmakişi. satmak *Birdeğerkarşılığındabirmalıalıcıyavermek. *Kendindeolmayanbirşeyivargibigöstermek,taslamak. *Biryolunubularakbirindenayrılmak. *Birkimse,kendiniveyabaşkasınıolduğundandahaönemli,yetkilivedeğerligöstermek. *Birçıkarkarşılığındabirşeyigözdençıkarmakfedaetmek. satranç *İkikişiarasındaaltmışdörtkarelibirtahtaüzerindedeğerleriveadlarıdeğişikolanonaltışarsiyahve beyaztaşlarlaoynananbiroyun. satrançtahtası *Üzerindesatrançoynananaltmışdörtkarelitahtavb.yüzey. satrançtakımı *Satrançoyunundagerekliolanaltmışdörtkarelitahta,siyahvebeyazonaltışardanotuzikitaşın oluşturduğutakım. satrançtaşı *Satrançtakullanılantaşlardanherbiri. satrançvezni *Halkşiirindearuzun\"Müfteilünmüfteilünmüfteilünmüfteilün\"kalıbınaverilenad. satranççı *Satrançoynayankimse. satranççılık *Satranççıolmadurumu. satrançlı *Satrançtahtasıgibikarelereayrılmışbirbiçimdeçizilmişveyabasılmışolan,kareli. satrap *Perslerdeilyöneticisi,vali. satsuma *Birmandalinatürü. sattırma *Sattırmakişi. sattırmak *Satmakişiniyaptırmakveyasatmakzorundabırakmak. Satürn *Güneş'eyakınlıkbakımındanaltıncıolangezegen,Sekendiz,Zühal. satvet *Zorlu,sindiricigüç. sauna *Finhamamı. *Buhamamınvediğerbölümlerininbulunduğuyer. sav *İddia,tez. *Haber,söz. *Atasözü. *Tanıtlanmasıgerekenönerme,tez. sava *Haber. *Muştu,müjde. savacı *Haberci. *Muştucu. *Peygamber,nebi. savak *Değirmensuyunubaşkayöneakıtmakiçinyapılandüzen. *Değirmenarkındakifazlasuyunakmasıiçinaçılanikincisuyolu. *Birbarajınfazlasuyunuakıtmakiçinyapılandüzen. savaklama *Savaklamakişi. savaklamak *Suyuarklarasalmak. savan *Pamukipliğindenyapılankalıncakilim. *Yaygı,örtü. savana *Ekvatorkuşağındakiotsubitkilerlekaplıçayırlaraverilenad. savaş *Devletlerindiplomatikilişkilerinikeserekgiriştiklerisilâhlımücadele,harp. *Uğraşma,kavga,mücadele. *Hayvanlarınbirbirleriyleyaptığımücadele. *Birşeyiortadankaldırmak,yoketmekamacıylagirişilenmücadele. savaşaçmak(veyailânetmek) *birveyadahafazladevletekarşısavaşdurumunageçmek. *ortadankaldırmakiçinuğraşmak. savaşçı *Savaşan,savaşdurumundabulunan,muharip. *İyiveyaçoksavaşan,savaşkan,cengâver. *Savaşakatılankimse. savaşçılık *Savaşçıolmadurumu. savaşım *Herhangibiramacaerişmekbirgücekarşıkoyabilmekamacıylabirkişiveyagrubunsürekliçabası, mücadele. savaşımvermek *biramacaerişmek,birgücekarşıkoyabilmekiçinuğraşmak,çabagöstermek,mücadeleetmek. savaşımcı *Savaşımverenkimse,mücadeleci. savaşkan *İyisavaşan,çoksavaşan,savaşçı,cengâver. savaşma *Savaşmakişi,muharebe. savaşmak *Orduölçüsündeikisilâhlıkuvvetkarşıkarşıyagelipçarpışmak,muharebeetmek. *Uğraşmak,mücadeleetmek. savat *Gümüşüstüneözelbirbiçimdekurşunlaişlenenkaranakış. savatlama *Savatlamakişi. savatlamak *Gümüşüstünekurşunlakaranakışlarişlemek. savatlı *Savatıolan,savatlanmış. savca *İddianame. savcı *Devletadınaveyararınadavalaraçan,kamuhaklarınıvehukukuyerinegetirmeküzereyargıçkatında sanıklarıkovuşturangörevli,müddeiumumî. savcılık *Savcıolmadurumu;savcınıngöreviveyamüddeiumumîlik. savdırma *Savdırmakişi. savdırmak *Savmakişiniyaptırmak. savıkanıtsama *Birşeyigenekendisinedayanarak,kendisinikanıtgöstererektanıtlamayaçalışma. savılma *Savılmakişiveyadurumu. savılmak *Savmakişinekonuolmak. savla *Gemilerdebayraklarıdireğeçekmektekullanılaninceip. savlama *Savlamakişiveyadurumu. savlamak *İddiaetmek. savlayıcı *Birsavıilerisüren(kimse),davacı,müddei. savlet *Hamle. savma *Savmakişi. savmak *İstenmeyenbiriniyanındanuzaklaştırmak. *Sıkıcıbirdurumugeçirmek,atlatmak. *Geçirmek. *Geçmek. savruk *Aklınıişinevermeyen,dikkatsiz. *Düzensiz,dağınık. savrukluk *Savrukolmadurumu. savrulma *Savrulmakişi. savrulmak *Dağılmak,saçılmak. *Savurmakişiyapılmak. savruluş *Savrulmakişiveyabiçimi. savruntu *Savrulurkendökülenkırıntı. savsak *İşlerineönemvermeyiponlarıgelişigüzelyapıverenveyadahasonrayabırakan,ihmalci,ihmalkâr. savsaklama *Savsaklamakişi,umursama,baştansavma,işigeciktirme,ihmal,ihmalkârlık. savsaklamak *Belirlibirsebebiolmaksızınbirişiisteyerekgeribırakmak,geciktirmek,umursamamak,ertelemek,ihmal etmek. savsaklanma *Savsaklanmakişi. savsaklanmak *Savsaklanmakişinekonuolmak,ihtimaledilmek. savsaklayış *Savsaklamakişiveyabiçimi. savsama *Savsaklama,ihmal. savsamak *Savsaklamak,ihmaletmek. savul,savulun! *yolyer(in),çekil(in),dokunma(yın)!. savulma *Savulmakişiveyadurumu. savulmak *Birşeydençekinerekbulunduğuyerdenuzaklaşmak. savunma *Saldırıyakarşıkoyma,müdafaa. *Birkişiveyadüşünceyidoğru,haklıgöstermeyiamaçlayanyazıveyakonuşma,savunu,müdafaaname. *(futbolda)Kaleyikorumakiçinoyunsüresincebirtakımıngösterdiğiçaba,defans. savunmayapmak *haklıolduğunuortayakoymayaçalışmak. *oyundarakiptarafınhücumlarınakarşıkoymak. savunmak *Herhangibirsaldırıyakarşıkoymak,saldırıyakarşıkorumak,müdafaaetmek. *(sözveyayazıile)Birkimseyehareketveyadüşünceyidoğru,haklıgöstermeyeçalışmak,onunyanında olmak. savunmalık *Savunmayayarar,tedafüî. savunmasız *Savunmagücüolmayan. savunu *Savunma. savunucu *Birşeyisavunankimse,müdafi. *Kalecininönündeyeralan,kaleyisavunanoyunculardanherbiri,bek. savunuculuk *Savunuyapmaişi. savunulma *Savunulmakişi. savunulmak *Savunmakişiyapılmak. savunuş *Savunmakişiveyabiçimi. savurgan *Çokveboşunaparaharcayan,tutumsuz,müsrif. savurganca *Savurgan(birbiçimde). savurganlık *Savurganolmadurumuveyasavurgancadavranış,tutumsuzluk,müsriflik,israf. savurma *Savurmakişi. *Kol,bacakgibivücutbölümlerininağırlıklarındanyararlanarakomuzveuylukeklemleriçevresindetürlü yönleredoğruhızlaçevirme. savurmak *Havayaatıpdağıtmak,saçmak. *(rüzgâr)Biryeri,birşeyişiddetleeserekaltüstetmek,havayakaldırmak,dağıtmak. *Kaldırıpatmak,fırlatmak. *Şiddetledöndürereksallamak,kaldırarakvurmak. *Birsıvınınhavalanmasınıveyakaynayansıvınıntaşmasınıönlemek,soğutmakamacıylaalıpyinekendi kabınadökmek. *Sallamak,uçurmak,dalgalandırmak. *(yalan,küfürvb.için)Söylemek. *Boşunaveçokmiktardaharcamak,israfetmek. savurtma *Savurtmakişi. savurtmak *Savrulmasınasebepolmak,savrulmasınısağlamak. savurtuş *Savurtmakişiveyadurumu. savuşma *Savuşmakişi. savuşmak *Bulunduğuyerdenaceleyle,gizliceveyadikkatiçekmedenayrılmak. *(hastalıkveyabaşkakötübirdurum)Geçmek,iyileşmek. savuşturma *Savuşturmakişi. savuşturmak *Geçiştirmek,atlatmak. savuşupgitmek *ilgiçekmeden,gizliceaceleyleayrılmak. say *Çalışma,emek. *Düz,ince,yassıtaş. saybeni,sayayımseni *Bkz.sevbeni,seveyimseni. saya *Ayakkabınınyumuşakolanüstbölümü. *İşönlüğü. sayacı *Ayakkabılarınsayalarınıhazırlayankimse. sayacılık *Sayacınınişi. sayaç *Havagazı,elektrik,sugibişeylerinkullanılanmiktarınıveyamekaniketkilenmeleriölçenalet. sayaçtakımı *Sayaçgiriştarafınıgazservishattınaçıkıştarafınıntüketiciyakıthattınabağlanmasıamacıylakurulanboru donanımıveborubağlantıparçaları. saydam *İçindenışığıngeçmesinevearkasındakişeyleringörülmesineengelolmayan(cisim),şeffaf. *Üzerindekiresimveşekilleribeyazbirzeminüzerineyansıtmakamacıylatepegözveprojeksiyonakonan şeffaf,ışığıgeçirenmadde,slayt. *Açıkseçik,belirgin. saydamresim *Kolayanlaşılabilenresim. saydamtabaka *Gözünönbölümündebulunan,ışığıgeçirenküreselzar,kornea. saydamlaşma *Saydamlaşmakişi,şeffaflaşma. saydamlaşmak *Saydambirdurumagelmek,şeffaflaşmak. *Belirgin,açıkbirdurumagelmek. saydamlaştırma *Saydamlaştırmakişi. saydamlaştırmak *Saydamdurumagetirmek,şeffaflaştırmak. saydamlık *Saydamolmadurumu,şeffaflık. saydamsız *Saydamolmayan,ışığıgeçirmeyen. saydamsızlık" }, { "text": "*Saydamolmamadurumu,ışığıgeçirmemeözelliği. saydırma *Saydırmakişi. saydırmak *Saymakişiniyaptırmak,sayısınıbuldurmak,sayıbelirtereksonuçalmak. *Sözünüdinletmek,saygıgösterilmesinisağlamak. saye *Gölge. *Koruma,yardım. sayeban *Gölgelik. sayesinde *Birşeydendolayı,sebebiyle,yardımıyla. sayesindesayebanolmak *istenilenbirşeyibaşkasınınaracılığıylaeldeetmek. sayfa *Üzerineyazıyazılanveyabasılanbirkâğıtyaprağınikiyüzündenherbiri,sahife. *Gazete,dergigibiyayınlardaözelbiralaniçinayrılmışbölüm. *Konu. sayfabağlamak *basımevindedizilenyazılarısayfadurumunagetirmek. sayfaekran *Bilişimsistemindekullanıcıyıbilgilendirmekamacıylagörüntüekranınınbütününükaplayanbilgi. sayfalama *Sayfalamakişi. sayfalamak *Bilgisayardasayfalaraayrılmışbirbellekkullanmadüzeninedayalısistemiuygulamak. sayfalandırma *Sayfalandırmakişiveyabiçimi. sayfalandırmak *Gazetecilikte,basımevindedizilenyazılarısayfadurumunagetirmek. sayfalanmış *Sayfadurumunagetirilmiş. sayfalanmışprogram *Sayfalarhâlindedüzenlenmişprogram. sayfalık *Herhangibirsayıdasayfasıolan. *Herhangibirsayıdasayfayasığabilen. sayfiye *Yazlık,yazlıkev. saygı *Değeri,üstünlüğü,yaşlılığı,yararlılığı,kutsallığıdolayısıylabirkimseye,birşeyekarşıdikkatli,özenli,ölçülü davranmayasebepolansevgiduygusu,hürmet,ihtiram. *Başkalarınırahatsızetmektençekinmeduygusu. saygıduruşu *Saygıbelirtmekiçinalınanhazıroldurumu. saygıduymak (veyabeslemek) *birine,birşeyekarşısaygıhissetmek. saygıgöstermek *saymak,değervermek. saygıdeğer *Kendisinesaygıgösterilmeyedeğer,sayın,muhterem. saygılı *Saygısıolan,saygıgösteren,hürmetli. saygın *Saygıgören,sayılan,hatırlı,itibarlı,muteber. *Hatırlı,itibarlı,muteber. *Değerli,değerianlaşılmış,enüstdüzeyeulaşmış. saygınlık *Saygıgörme,güvenilirolmadurumu,itibar,prestij. saygısız *Gerekensaygıyıgöstermeyen,saygısıolmayan,hürmetsiz. saygısızca *Saygısız(birbiçimde),saygısızolarak. saygısızlık *Saygısızolmadurumuveyasaygısızcadavranış,hürmetsizlik,münasebetsizlik. saygısızlıketmek *saygısızcadavranıştabulunmakveyasözsarfetmek. sayha *Bağırış,çığlık. sayı *Sayma,ölçme,tartmagibiişlerinsonundabulunanbirimlerinkaçolduğunuanlatansöz. *Gazetevedergigibisürekliyayınlarınbirbütünoluşturan,değişiktarih,numarataşıyanbaskılarındanher biri,nüsha. *Birsporkarşılaşmasındakarşılaşanlardanherbirininbaşarıderecesinitespitedennicelik. sayıboncuğu *Genellikleçocuklarahesapöğretmektekullanılan,hertelineonarboncukgeçirilmişhesaparacı,çörkü, abaküs. sayıfarkı *Futbolgibibazıkarşılaşmalardabirtakımıneldeettiğisayıların,karşıtakımıneldeettiklerinebölünmesiyle bulunansayı,averaj. sayıgöstergesi *Sayılarıveyasayıdurumunugösterenlevha,skorbort. sayıhesabıyla *birsporyarışmasındabirsporcuveyatakımınkazandığısayıbakımından. sayılevhası *Sayı. *Sayıgöstergesi,skorbort. sayısıfatı *İsim,sayıkavramıbakımındanbelirtensıfat. sayıca *Sayıbakımından,adetçe. sayıcı *Vergialmakiçinhayvansayımıyapankimse. sayıklama *Sayıklamakişi. sayıklamak *Uykudaveyabirhastalığınverdiğidalgınlıksırasındaanlamsız,tutarsızsözlersöylemek. *İstediği,özlediğibirşeydensüreklisözetmek. sayılama *Sayılmakişi. *Sayımlama. sayılamak *Nesnelerinveyaolaylarınniceliğinirakamlarlabelirtmek. sayılı *Herhangibirsayısıolan. *Sayısıbelliolan,sayılmışolan. *Sayısıbirkaçıgeçmeyen,azolan,mahdut. *Azgörülen,önemli,mahdut. sayılıfırtına *Kabadayı. sayılma *Sayılmakişi. sayılmak *Saymakişinekonuolmak,addedilmek,addolunmak. sayım *Saymakişi,tadat. sayımbilimi *Birdiziolayınveyasayıilegösterilenolgularınyöntemliöbekleştirilmesinedayananveilkeleriniolasılık kuramlarındanalan,matematiğinuygulamalıdalı,istatistik. sayımsuyumyok *(çocukoyunlarında)\"kısabirsüreiçinoyundışıyım\"anlamındakullanılır. *(çocuklararasında)birişteşakayayerverilmeyeceğinianlatır. sayımvergisi *Heryıltespitedilenhayvansayısıüzerindenalınanvergi. sayımlama *Birsonuççıkarmakiçinolgularıyöntemlibirbiçimdetoplayıpsayıolarakbelirtme,istatistik. sayımlama *Sayımlamakişiveyadurumu. sayımlamacı *Sayımlamauzmanı,istatikçi. sayımlamak *Sayımyapmak. sayımlı *Sayısıbulunan. sayımsal *Sayımlamaveyasayımbilimiileilgiliolan. sayımsız *Sayısıbulunmayan,sayısız. sayın *Saygıbelirtisiolarakkonuşmaveyazışmalardakişiadlarınınönünegetirilenunvan,saygıdeğer,muhterem. sayıpdökmek *nevarneyok,hepsinisöylemek. sayısal *Sayıileilgili,sayıyadayanan. sayısallotto *Dönenbirküreiçindençekilecektoplarüzerineişaretlenmişbirdenkırkdokuzakadarolansayılardanaltı tanesininöncedentahminedilmesineveparayatırılmasınadayananbirtalihoyunu. sayısınıAllahbilir *okadarçokki,saymaklabitmez. sayısız *Sayılmayacakkadarçok,pekçok. sayısızlık *Sayısızolmadurumu. sayış *Saymakişiveyabiçimi. sayışma *Sayışmakişi,takas. *(çocukoyunlarında)Sayısayarakebeyibelirleme. sayışmak *Ödeşmek,hesaplaşmak,hesabınasaymak,takasetmek. *(çocukoyunlarında)Sayısayarakebeyibelirlemek. Sayıştay *Devletçeharcananparalarınhesaplarınıdenetleyenyüksekkurul,Divanımuhasebat. saykal *Maden,aynagibinesneleriparlatmakiçinkullanılancilâ. *Cilâlamaktakullanılanaraç. *Bucilâyıyapankimse. saykallama *Saykallamakişi. saykallamak *Saykalkullanarakparlatmak,cilâlamak. saylama *Saylamakişi. saylamak *Seçmek. saylav *(dilinkılâbınınilkyıllarında)Milletvekili,mebus. sayma *Saymakişi,tadat. saymaca *Gerçekteöyleolmadığıhâldeöncesayılan,itibarî. *Sayarak. saymak *Bircinstenkaçparçabulunduğunuanlamakiçin,bunlarıbirerbirergözdenveyaeldengeçirirken,her defasındabirsayıyükselterekbirsonucavarmak,sayısınıbulmak. *Sayılarıarkaarkayasöylemek. *Değeri,üstünlüğü,yaşlılığı,yararlılığıdolayısıylabirkimseyeveyabirşeyekarşıdikkatli,özenli,ölçülü davranmak,saygıgöstermek,sözünüdinlemek,hürmetetmek. *Hesabakatmak,dikkatealmak. *Geçertutmak. *Önemvermek,önemsemek,mühimsemek. *Herhangibirsırayakoymak,herhangibirsıradayeraldığınıkabuletmek. *Herhangibirşey,yerinekoymakveyaherhangibirşeygözüylebakmak,addetmek. *Varsaymak,tutmak,farzetmek. *Arkaarkayasöylemek,sıralamak. *Gibigörmek,kabuletmek. *Ödemek,peşinvermek. saymaklabitmemek(veyatükenmemek) *pekçokolmak. saymamazlık *Saymazlık. sayman *Hesapuzmanı,muhasip,muhasebeci. saymanlık *Hesapişleriningörüldüğüyer,muhasebe,muhasiplik. saymazlık *Saygıgöstermemedurumu. sayrı *Hasta. sayrıl *Hastalıklailgili,marazî. sayrılarevi *Hastahane. sayrılık *Hastalık,maraz,esenlikkarşıtı. *Aşırıdüşkünlük,tutku. sayrımsak *Gerçektehastaolmadığıhâldekendihastagösteren. sayrımsama *Sayrımsamakişi. sayrımsamak *(dilinkılâbınınilkyıllarında)Gerçektehastaolmadığıhâldekendinihastagöstermek,temaruzetmek. sayvan *Güneşten,yağmurdankorunmakiçinveyasüsolarakbirşeyinüzerineçekilendamsaçağıgibidüzveya eğilimliörtü. *Evlerebitişik,önüaçık,direklerüzerineoturtulmuş,üzeriörtülüyer. *Kulakkepçesi. saz *İncekamış,hasırotu,kiliz,kofa. *Sazdanyapılmış. saz *Hertürmüzikaracı,çalgı. *Türkhalkmüziğindebağlama,cura,tarvb.mızraplıçalgılarıngeneladı. *Türkhalkmüziğindekullanılan,gövdesioyularakyapılmış,telli,uzunsaplıçalgı,bağlama. *Çalgıtakımı. sazbenizli *Solgun,sarırenkli. sazeseri *KlâsikTürkmüziğindeyalnızcasaztakımınınçalışmasıiçinbesteleneneser. sazevi *Sazdanyapılmışbasitbarınak. sazevi *Hertürlümüzikaletiyapılanvesatılanyer. *Sazlısözlüeğlenceyeri. sazrengi *Soluk,uçuksarı. sazsemaîsi *KlâsikTürkmüziğindefaslınensonçalınansözsüzparçası. saz şairi *Sazçalarakşiirler,deyişlervedestanlarsöyleyenhalksanatçısı,ozanı. saz şiiri *Halkedebiyatındagenelliklesazeşliğindesöylenenşiir. saztakımı *Ut,keman,kanun,bağlamavb.müzikaraçlarınıçalanlarınoluşturduğuçalgıtakımı. saztavuğu *Birtürtavuk. sazak *Kuvvetliesenrüzgâr. *Bataklık,sazlık. sazan *Sazangillerden,Avrupa,AsyaveAmerika'nıntatlısularındayaşayan,etibeğenilenkılçıklıbirbalık (Cyprinuscarpio). sazangiller *Tatlısulardayaşayankılçıklıbalıklarıngenişbirfamilyası. sazcı *Sazçalankimse. *Sazyapanveyasatankimse. sazcılık *Sazçalmakveyayapıpsatmakişi. sazende *Sazcı. sazendelik *Çalgıcılık,sazsanatçılığı. sazkâr *KlâsikTürkmüziğindebirbirleşikmakam. sazkayası *Kayalıkbölgelerdeyaşayanbirtürbalık. sazlı *Sazçalınarakyapılan. sazlısözlü *Sazçalınarakyapılan(eğlence). sazlık *Sazları(I)çokolanyer. sazsız *Sazıolmayan. Sb *Antimon'unkısaltması. Sc *Skandiyum'unkısaltması. scoreboard *Bkz.skorbord. Se *Selenyum'unkısaltması. -se *Bkz.-sa/-se(I). -se" }, { "text": "*Bkz.-sa-/-se(II). -se *Bkz.-sa/ -se(III). seans *Mesleğiniveyasanatınıyapanbirkimseninyanında,okimsenin mesleğiyleilgilibirişiçinharcanansüre. *Sinema,tiyatro,konsergibisanatdallarındayapılangösterilerdenherbiri. *Aralıksızbirişiçinharcanansüre. sebat *Sözündenveyakararlarındandönmeme,birişisonunadeğinsürdürme,direşme. sebatetmek(veyagöstermek) *sözündenveyakararındandönmemek,birişisonunakadargötürmek,direşmek. sebatkâr *Direşken,sebatlı. sebatlı *Sebateden,direşken,sebatkâr. sebatsız *Sebatetmeyen. sebatsızlık *Sebatsızolmadurumu. sebayüdü *Tavlaoyunundazarlardanbirininüçlü,öbürününikiligelmesi. sebebiyet *Birşeye,birolayasebepolma,yolaçma. sebebiyetvermek *(birşeyebirolaya)Sebepolmak,yolaçmak. sebebiyle *nedeniyle,dolayısıyla,yüzünden. sebep *Birşeyinolmasınaveyabellibirhâldebulunmasınayolaçanşey. sebepbilimi *Nedenbilimi,etioloji. sebepolansebepsizkalsın *herhangibirkötüdurumayolaçanlariçinkullanılanbirilenme. sebepolmak *nedenolmak,yolaçmak. sebeplenme *Sebeplenmekişi. sebeplenmek *Dolayısıylayararlanmak. sebepli *Sebebiolan. sebeplisebepsiz *Hiçbirdayanağıyokken,sebebiolsunveyaolmasın. sebepsiz *Sebebiolmayan,nedensiz. *Birsebebiolmadan. sebepsizkalmak *yoksulbirdurumadüşmek. sebepsizce *Birsebebiolmaksızın. sebil *Kutsalgünlerdekarşılıkbeklemeden,hayıriçindağıtılaniçmesuyu. *Genelliklecamilerebitişiközelbirbiçimdeyapılmış,karşılıkbeklemeden,hayıriçiniçmesuyudağıtılantaş yapı,sebilhane. *Meyankökü şerbetinibirhayıriçindağıtma. sebiletmek *bolbolvermek,dağıtmak. sebilci *Sokaklardadolaşaraksebildağıtankimse. *Sebildesudağıtmaklagörevlikimse. sebilhane *Sebil. sebilhanebardağıgibi *hoşagitmeyenkalabalıkinsandizileriiçinkullanılır. sebkihindi *XVII.yüzyıldadivanşiirindebaşlayan,karmaşıkmazmunlara,hayaloyunlarına,güçanlaşılır,alışılmadık benzetmeleredayanansüslübiranlatımbiçimi. sebze *Genelliklepişirilerekyenenbitkilerveyabunlarıntaneleri,göveri,zerzevat. sebzeçorbası *İncedoğranmışsoğanınyağdakavrulmasındansonrahavuç,patates,maydanoz,pazıyaprağı,kereviz yaprağıvepirinçkarışımıylapişirilmesivesüzgeçtengeçirilmesiylehazırlanankarışımınsütveyumurtaylaçırpılması vekısıkateştekaynatılmasıylayapılanbirçorbatürü. sebzeci *Sebzesatankimse,zerzevatçı. sebzecilik *Sebzecininyaptığıiş,zerzevatçılık. sebzelik *Sebzebahçesi. *Buzdolaplarındasebzekonulanyer. sebzevat *Sebzeler,zerzevat. seccade *Birkişininüzerindenamazkılabileceğibüyüklükte,halıveyakumaştanyaygı,namazlık. seccadeci *Seccadedokuyanveyasatankimse. secde *Namazkılarkenalnı,elayaklarını,dizleriveayakparmaklarınıyeregetirerekalınandurum. secdeetmek(secdeyevarmakveyakapanmak) *namazkılarkenalnı,elayaklarını,dizlerini,ayakparmaklarınıyeregetirmek. seci *Nesirdeyapılankafiyeveyauyak. seciye *Yaradılış,huy,karakter. seciyeli *Sağlamkarakterli,kendisenegüvenilir(kimse). seciyesiz *Karakteribakımındangüvenilmez(kimse). seciyesizlik *Seciyesizolmadurumu. seçal *Selfservis. seçenek *Seçmedurumunda,birininyerineseçebilecekbirbaşkayol,yöntem,tutum,alternatif. seçi *Seçmekişi. seçici *Seçmekişiniyapan(kimse,kurulvb.). seçicikurul *Bkz.seçicilerkurulu. seçicilerkurulu *Yarışma,sınavgibietkinliklerdebaşarılı,üstünolanlarıseçmekamacıylaoluşturulmuşgeçicikurul,jüri. seçicilik *Seçicidurumundaolma. seçik *Bkz.açıkseçik. seçiliş *Seçilmekdurumuveyabiçimi. seçilme *Seçilmekdurumu. seçilmek *Seçmekişinekonuolmak. seçilmiş *Seçerekayrılmış. *Aynıcinstenolannesnelerarasındaniyiveseçkinolanlarçıktıktansonrageridekalanlar. seçim *Seçmekişi. *Kanunlar,yönetmelikleruyarıncakanunkoymakveyönetmekiçinbirveyadahaçokadayarasındanbelli birveyabirkaçınıseçme,intihap. seçimbölgesi *Seçimlerdehermuhtarlığabağlıbölge. seçimçevresi *Birmilletvekilininseçilmişolduğubölge. seçimsandığı *Seçimbölgelerindeoylarınkullanılacağısandık. seçimtutanağı *Özelliklemilletvekiliseçiminde,yetkilikurulcaseçimsonuçlarınıntespitedildiğiresmibelge. seçimyapmak *seçmek. seçimyasağı *SeçimgünüYüksekSeçimKurulutarafındanilânedilenyasaklar. seçimlik *Seçmeişinekonuolma. seçimlikders *Seçmeliolarakalınabilecekders,seçmeliders. seçiş *Seçmekişiveyadurumu. seçki *Şairlerin,yazarların,bestecilerineserlerindenalınmış,seçmeparçalardanoluşaneser,güldeste,antoloji. seçkin *Benzerleriarasındaniteliklerininyüksekliğiylegözeçarpan,üstün,mümtaz,güzide,mutena,elit. seçkincilik *Seçkinkimselerdenyanaolmadurumu. seçkinler *Birtoplumdagücüvesaygınlığıolanküçüktoplumsalküme,elit. seçkinleşme *Seçkinleşmekdurumu. seçkinleşmek *Seçkindurumagelmek. seçkinlik *Seçkinolmadurumu. seçme *Seçmekişi. *Seçkin,seçilmiş. seçmehakkı *Birsözleşmeilebelirlenenödemebiçimiyerinebirdiğerinikoyabilmeyetkisi,muhayyerlik,hakkıhıyar. seçmesüresi *Seçmeişininyapılmasıiçinayrılansüre. seçmeyetkisi *Seçmeişinverilmesi. seçmece *Seçmekşartıile,seçerek. *Seçerekalınanveyasatılan. seçmeci *Seçmeciliğiilişkin,eklektik. *Seçmecilikyanlısıolan(filozof,görüş). seçmecilik *Kurulmuşolandizgelerdendeğişikdüşünceleriseçipalmavekendiöğretisindebirleştirmeyöntemivebu yöntemleçalışanfilozoflarınöğretisi,eklektizm. seçmek *Benzerleriarasındahoşagidenialmakveyayararlanmakiçinayırmak. *Birineoyvererekbirgörevegetirmek. *Üstün,iyi,uygunbularakyeğlemek. *Neolduğunuanlamak,farketmek. *Farklıgörmek,üstüngörmek. seçmeler *Seçmeyazılarveyaeserler,müntahabat. seçmeli *İstediğiniseçmekteveyayapıpyapmamaktaserbestolan,muhayyer. *Mecburîolmayan. seçmeliders *Seçimlikders. seçmeliyemek *Görerekvebeğenerekseçilenyemek. seçmen *Seçimdeoyvermehakkıolankimse,müntahip. seçmenkütüğü *Seçmenadlarınınyazılıolduğuliste,defter. seçmenlik *Seçmenolmadurumu. seçmesizyemek *Seçmeolanağıolmayanyemek,tabldot. seçtirme *Seçtirmekişi. seçtirmek *Seçmekişiniyaptırmak. seda *Ses,sada. sedalı *Sesli,ünlü. sedalılık *Sedalıolmadurumu. sedasız *Sessiz,ünsüz. sedasızlık *Sedasızolmadurumu. sedef *Midyeveistiridyegibidenizhayvanlarınınkabuğundabulunansedefçiliktekullanılan,pırıltılı,beyaz,sert birmadde. *Bumaddedenyapılmışveyabumaddeilesüslenmiş. *Sedefhastalığı. sedefhastalığı *Sedefiandıranpulcuklarınbelirmesiyleortayaçıkanbirderihastalığı. sedefkakma *Abanoz,maun,cevizgibideğerliahşaplarınüzerinedeğişikmotifleringömmeyöntemiyleyapılansüsleme. sedefotu *Sedefotugillerden,50cmkadaryükselebilen,özelkokulu,sarıçiçeklivehekimliktekullanılan,çokyıllık birağaçcık(Rutagraveolens). sedefotugiller *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,örnekbitkisisedefotuvealtfamilyasıturunçgillerolangenişbirbitki familyası. sedefçi *Sedefüzerindeçalışan,sedefkullanarakeşyayapankimse. sedefçilik *Sedefçininişi. sedefkâr *Sedefçi,sedefişleyenusta. sedefli *Sedefleişlenmiş. sedeflikalker *Süslemeişlerindekullanılan,yumuşakçalarınkavkılarınınbirbirleriylekaynaşmasındanoluşanbirmermer türü. sedefsi *Sedefebenzeyen,sedefiandıran. sedefsibulut *Zamanzamanatmosferinyüksektabakalarındagörülenstratosferbulutu. sedimantasyon *Tortuoluşması,çökelme. *Pıhtılaşmasıönlenmişkanda,alyuvarlarındibeçökmehızınınölçülmesiyleyapılanbirtürkanmuayenesi. *Tortulaşma. sedir *Kolkoyacakyeriolmayan,arkalıksız,üstüminderliveyastıklıolabilenkerevet,divan. sedir *Kozalaklılardan,boyu40mkadarolabilenvekerestesiyapıişlerindekullanılanbirormanağacı,dağservisi (Cerrust). sedye *Hastaveyayaralıtaşımayayarayankatlanabilirhastayatağı,teskere. sedyeci *Sedyetaşıyankimse. sedyelik *Sedyeilegötürülebilecekdurumdaolan. sedyelikolmak *ayaktaduramayacakdurumagelmek. sefa *Gönülrahatlığı,rahatlık,kaygısızvesakinolma,safa. *Eğlence,zevk,neşe. sefa(veyasefalar)bulduk *\"sefageldin\"veya\"sefageldiniz\"sözüne\"teşekkürederim\"anlamındakarşılıkolarakkullanılır. sefageldin(veyageldiniz) *hoşgeldin(veyahoşgeldiniz)anlamındakullanılanağırlama,karşılamasözü. sefageldinegitmek *birkente,birmahalleyeyenigelenveyagezidendönenbirineziyaretegitmek. sefapezevengi *zevkveeğlenceyedüşkün(kimse). sefasürmek *rahat,sakinveeğlenceliyaşamak. sefahat *Zevkveeğlenceyedüşkünlük,uçarılık. *Eğlence. sefalet *Yoksulluk,yoksulluksıkıntısı. sefaletçekmek *yoksulveperişanyaşamak. sefaret *Elçilik,sefarethane. sefarethane *Elçilik. sefasınısürmek *birdurumungetirdiği,sağladığıolanaklardanyararlanmak. sefer *Yolculuk. *Genellikleyurtdışınayapılanaskerîharekât,sevaşagitme,savaş. *Kez,yol,defa. sefer * \\343safer. sefertası" }, { "text": "*Yemektaşımaktakullanılanvebirbiriüzerinekonulupbirsapageçirilenkaplartakımveyabunlardanher biri. sefertasıgibi *herkatındabirerodasıolan(yüksekev). seferber *Savaşahazırlanmışveyagirmiş(askerîbirlik). seferberetmek *biriş,biramaçiçinbütünolanaklarıkullanmak. seferberolmak *biriş,biramaçiçin,birçokkimsebütünolanaklarıylagirişmek. seferberlik *Birülkeninsilâhlıkuvvetlerinisavaşahazırdurumagetiren,ülkeninekonomisini,yönetiminisavaş gereklerineuyacakdurumasokanhazırlıkveönlemlerintümü. *Budurumunilânedildiğiveyasavaşınsürdürdüğüdönem. seferberlikilânetmek *birülkeninsilâhlıkuvvetlerinisavaşahazırdurumagetirmekiçingerekliduyuruyuyapmak. seferî *Yolculuklailgiliolan. *Savaşlailgiliolan. *Yolcuolduğundan,oruçtutmakvenamazkılmakzorundaolmayankimse. seferîdurum *Savaşortamı. *Yolculukdolayısıylanamazveoruzibadetindenizinliolma. seferîhâl * \\343seferîdurum. seferli *Seferegidenveyasefereçıkan. seferlik *Herhangibirdefayayetecekmiktarda. sefih *Zevkveeğlenceyedüşkün,uçarı. sefihane *Alçakçasına. sefil *Sefaletçeken,yoksul. *Alçak. sefilâne *Sefilce,sefilgibi. sefillik *Yoksulluk. *Alçaklık. sefine *Gemi. sefir *Elçi. sefire *Bayanelçi. *Elçikarısı. sefirikebir *Büyükelçi. sefirlik *Elçilik. segâh *KlâsikTürkmüziğindesiperdesivebuperdedekimakam. segâhperdesi *KlâsikTürkmüziğindeortasekizlinin22.perdesi. segman *Birmotorunaltbölümüileüstbölümüarasındakigazgeçişiniönlemekamacıylakullanılanesnekmetal parça. seğirdim *Yayakoşusu. *Topatıldığındakundağıngeritepmesi. *Değirmenesuverenoluğuneğimi. *Yeniçerimutfaklarıiçinkullanılanetleritaşıyanhayvanlarınönvearkalarındayürüyenyeniçeri. seğirdimyolu *Kalebedenlerindekorunmalıyol. *Hanodalarıönündedaryol. seğirme *Seğirmekişi. seğirmek *Hafifkımıldamakvedahaçok,vücudunbiryerindederiilebirliktedirininhemenaltındakikaslarhafifçe oynamak. seğirtme *Seğirtmekişi. *(balıkçılıkta)Yemsizkullanılanolta. seğirtmek *Çabukadımlarlaveyasıçrayarakyakınbiryeredoğruyürümek. seğmen *Bayramgünlerinde,düğünlerdetöreneyerligiysilerle,atlıvesilâhlıolarakkatılanyiğit,seymen. seğreme *Seğirme. seğremek *Seğirmek. seher *Sabahıngündoğmadanöncekizamanı,tanağartısı. seheryeli *Seherdeesenyel. sehim *Hissebedeli. *Pay,hisse. sehiv *Sonucubakımındançokönemliolmayanyanlışlık,yanıltı. sehpa *Üstünebirşeykoymayayarayanayaklıdestek,çatkı. *Küçükmasa. *Darağacı. *Ressamınüzerindeçalıştığıtablosunuyerleştirdiğigenellikletahtadanyapılmışdestek. sehpayaçekmek *asaraköldürmek,darağacınaçekmek,asmak. sehven *Yanlışlıkla. sek *İçinesu,başkabiriçkiveyabirsıvıkarıştırılmamış(içki). *(içkiiçin)İçinesuveyabirbaşkaiçkikarıştırmadan. sekant *Kesen. *(trigonometridebiraçınınsekantı)Buaçınınkosinüsününtersi. sekban *Osmanlılarda,sınırboylarındagörevyapanbirsınıfasker. *Eyaletpaşalarıvesancakbeylerinebağlıolarakgörevyapanbirsınıfasker. sekbanbaşı *Osmanlıordusundasekbanlarınkomutanı. sekel *Birhastalıktansonrayerleşipkalanişlevveyadokubozukluğu. Sekendiz *Satürn,Zühal. sekene *Biryerdeoturanlar,sakinler. seki *Evlerinönüneoturmakiçintaşveçamurdanyapılanset. *Oturulacaksedirbiçimindetaşveyaset. *Topraküstündekiyükseklik,doğalset. *Akarsularınikiyakasındakiyamaçlarda,bazıdenizvegölkıyılarındagörülenbasamakbiçimindeyeryüzü şekli,settaça,teras. seki *At,eşekvesığırlarınayaklarındabileğeveyadizekadarçıkanbeyazlık. sekileme *Sekilemekişi,teraslama. sekilemek *Biryamacıağaçlandırmakiçinsekiler(I)yapmak,teraslamak. sekili *Sekisiolan. sekincilik *Bkz.dingincilik. sekiş *Sekmekişiveyabiçimi. sekiz *Yedidensonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,8VII. *Yedidenbirartık. sekiztek *Kürekyarışlarındasancakveiskelesindedörderküreğiolantekne. sekizyüzlü *Sekizdüzlemparçasıylaçevrelenmişcisim. sekizer *Sekizsayısınınüleştirmesıfatı,herbirinesekiz,herdefasındasekizibiraradaolan. sekizgen *Sekizkenarlıçokgen. sekizinci *Sekizsayısınınsırasıfatı,sıradayedincidensonragelen. sekizli *Kendindesekizsayısıbulunan. *İskambilkâğıdındasekizişaretibulunankâğıt. *Sekizlik. sekizlik *Sekizibirarada,sekiztanealabilen. *Birliknotanınsekizdebiri. seklem *Kıldan,yündendokunmuşçuval. *Onbatman(un,vb). sekme *Sekmekişi. *Birmermininbiryereveyabircismevurduktansonrasıçraması. sekmek *Tekveyaikiayaküzerindesıçramakveyasıçrayarakilerlemek. *Atılanbirnesnebiryeredokunduktan sonrasıçrayarakgitmek. *Biryerebircismeçarparakyöndeğiştirmek. *(olumsuzbiçimiyle)Aralıkvermedensürüpgitmek. sekmen *Aralıksıziskemle. *Basamak. sekoya *Kozalaklılarınporsukgillerfamilyasından,Kaliforniya'dayetişen,100-130mboyunda,büyükbirorman ağacı(Sequoia). sekretarya *Sekreterlikişlerininyapıldığıyer. sekreter *Özelveyakamukuruluşlarındahaberleşmeyisağlayan,yazışmayapabilengörevli,yazman,kâtip. *Özelveyakamukuruluşlarındayönetimveyazışmalardansorumlukimse,yazman. *(basında)Sayfadüzenlemesiniyapangazeteci. sekreterlik *Sekreteringörevi,yazmanlık,kâtiplik. *Birveyadahaçoksekreterinçalaştığıyer veyabüro. seks *Cinsellik,cinslik,cinsiyet. seksapel *Cinselcazibe,cinselçekicilik. seksek *Sekerekoynananbirçocukoyunu. seksen *Yetmişdokuzdansonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,80,LXXX. *Sekizkereon,yetmişdokuzdanbirartık. seksenkapınınipiniçekmek *içindebulunduğusorunuçözmekiçinkapıkapıdolaşmak,birçokyereuğramak. seksener *Seksensayısınınüleştirmesıfatı,herbirineseksen,herdefasındaseksenibiraradaolan. sekseninci *Seksensayısınınsırasıfatı,sıradayetmişdokuzuncudansonragelen. seksenlik *İçindeseksensayıbulunan. *Seksenyaşındaolan. seksi *Cinselçekiciliğiolan. seksiyon *Bölüm. seksolog *Seksolojiuzmanı,cinsellikbilimci. seksoloji *Cinsellikleilgilisorunlarınincelendiğibilim,cinsellikbilimi. sekstant *Güneşin,yıldızlarınaçısalyüksekliğiniölçmeyeyarayanbiralet. seksüel *Cinselcinsellikleilgili,cinsî. sekte *Durma,kesentiyeuğrama,kesilme,durgu. *Bozukluk. *İnme,felç. sektevermek *kesintiyeuğramak. sektevurmak *kesilmesinesebepolmak,kesintiyeuğratmak. sekteikalp *Kalbindurmasıvekalpsektesi. sekter *Başkalarınınsiyasî,dinîvb.düşüncelerine,inançlarınakarşıçıkan,katıvehoşgörüsüzdavranankimse. *Katı,hoşgörüsüz(düşünce,tutum). sekteyeuğratmak *kesilmek,kesintiyeuğramak. sektirme *Sektirmekişi. sektirmepas *Basketboldatopusektirerekverilenpas. sektirmek *Sekmesinesebepolmak. sektirmemek *Aksatmamak,aralık vermedensürekliyapmak. *Büyükbirdikkatiçindebulunmak. sektör *Bölüm,kol,dal,kesim. *Manyetiktamburun,manyetikdiskinveyabirdiskpaketininüzerindeki,veriortamınınönceden belirlenmişaçılıyerdeğiştirmesisırasındamanyetikkafalarınerişebildiği,birizveyabantparçası. sel *Sürekliyağmurlardanveyaeriyenkarlardanoluşan,geçtiğiyerlerezararverentaşkınsu. *Harekethâlindekibüyükkalabalık,yığın. *Etkiveizbırakangüçlüdurumveyadavranış. -sel *Bkz.-sal/-sel. selgibi(akmak) *(sıvılariçin)bolvegür(akmak). *(zamaniçin)çabukvehızlageçmek. *(insanlariçin)kalabalıkbiryığınhâlindegitmek,yürümek. selgider,kumkalır *geçicidurumlaragüvenmekdoğrudeğildir. selgötürmek *çokyağmuryağmak. *çokyağmurdandolayıbirbölgede,yollarzorgeçilirdurumagelmek. selilegelenyelilegider *emekvermedenelegeçenparaçarçurolurgider. selseligötürmek *çokfazlaselolmak. selâm *Birkimseylekarşılaşıldığında,birininyanınagidildiğindeveyayanındanuzaklaşıldığındakendisinesözle veyaişaretlebirnezaketgösterisiyapma,esenleme. selâmalmak *birininselâmlamasınakarşılıkvermek. selâmçakmak *selâmvermek. selâmdurmak(veyaselâmadurmak) *birbüyüğe,birüsteveyasaygıduyulanbirşeyeayaktaselâmvermek. selâmetmek *uzaktaolanbirinebirkimseveyamektuparacılığıylaesenlikdilemek. selâmolsun *\"saygım,esenlikdileklerimonaulaşsın\"anlamındabiriyidileksözü. selâmotu *Maydanozgillerden,1-2mboyunda,piskokulu,hekimliktekullanılanbirbitki(Levisticum). selâmpara,kelâmpara *herdavranışparaharcamayabağlıdır. selâmsabah *Selâmlaşıphatırsorma. selâmsöylemek *selâmınıbirinegötürmesinisöylemek. *biriningönderdiğiselâmıbaşkasınailetmek. selâmsöylemek(veyayollamak) *birineesenlemehaberigöndermek. selâmverdik,borçluçıktık *küçükbirilgigösterdik,üzerimizebüyükbirişyüklendik. selâmvermek *selâmlamak. *başınısağvesolomuzlarınaçevirereknamazıbitirmek. selâmet *Esenolmadurumu,esenlik. *Hertürlükorku,tasavetehlikedenuzakgüvenlikiçindeolma. *Anlatımatemelolandüşünceninherbakımdandoğruvesağlamolması. selâmeteçıkmak *esenliğekavuşmak,kurtulmak. selâmetleme *Selâmetlemekişiveyadurumu." }, { "text": "selâmetlemek *Yolcuyu,konuğuuğurlamak,geçirmek. selâmısabahıkesmek *hertürlüilişkisinesonvermek. selâmlama *Selâmlamakişi,selâmverme. selâmlamak *Birkimseylekarşılaşıldığında,birininyanınagidildiğindeveyayanındanuzaklaşıldığındaselâmvermek, esenlemek. selâmlanma *Selâmlanmakişi. selâmlanmak *Selâmlamakişiyapılmak. selâmlaşma *Selâmlaşmakişi,esenleşme. selâmlaşmak *Birbirineselâmvermek,esenleşmek. *Çokaztanışmak. selâmlayış *Selâmlamakişiveyabiçimi. selâmlık *Saray,köşkveyakonaklardaerkeklerinbulunduğuveerkekkonuklarınalındığıbölüm,haremlikkarşıtı. *Osmanlıpadişahlarıcumanamazınıkılmakiçincamiyegiderkenyapılantören. selâmsız *\"Saygısızbirbiçimde,selâmvermeksizin,saygıgöstermeksizin\"anlamlarındakullanılanselâmsızsabahsız sözündegeçer. selâmsızsabahsız *Saygısızbirbiçimde,selâmvermeksizin,saygıgöstermeksizin. selâmünaleyküm *\"Selâmetsizinüzerinizdeolsun\"anlamında biresenlemesözü. selâmünaleykümkörkadı *aşırıtoksözlükişileriçinuyarmayollusöylenir. selâmünkavlen *Sağlıkdilemesözü. *İnme,felç. selâset *Akıcılık. selâtin *Sultanlar. selâtincamii *Osmanlıpadişahlarınınveyaeşlerininyaptırdıklarıcami. selâtinmeyhanesi *Büyükmeyhane. selcik *Küçüksel. Selçukî *Selçuklu. Selçuklu *XI.yüzyıldaAnadolu,Ortabölümündedevletveimparatorlukkuran,çoğunluğunuOğuzlarınoluşturduğu birsoy. *BusoyunkurduğuveXIII.yüzyıldasonaerenTürkdevleti. sele *Yayvansepet. sele *Bisikletinoturulacakyeri. sele *Bkz.sere. selegitmek *gereksizyeretelefolmak. selezeytini *Aztuzlahazırlananbirçeşitzeytin. selef *Birgörevde,birmakamdakendindenöncebulunmuşolankimse,öncel,ardılkarşıtı. selek *Cömert,eliaçık. seleksiyon *Seçme. selektör *Tahılıyabancımaddelerdenayırmakiçinkullanılanaygıt. *Otomobildefarlarınuzunvekısauzaklıktayanmasınısağlayanaraç. selen *Ses,haber,bilgi. selentereler *Bitkimsihayvanlardandenizanalarının,sifonlularıvemercanlarıiçinealanönemlibirbölüm. selenyum *Atomnumarası34,yoğunluğu4,8olan,217°Cdeeriyen,ısıveelektriğiileten,dahaçoktelsiztelefon, televizyonyapımındakullanılanbirelement.KısaltmasıSe. selfdeterminasyon *Kendiniyönetmehakkınıbelirleme. selfservis *Kafeterya,lokanta,mağazagibiyerlerdealıcının,görevlibirsatıcınınaracılığıolmaksızınkendinehizmet ettiğisatışyöntemi,seçal. selisuyukalmamış *(yemekveyameyvaiçin)suyukalmamış. selika *Güzelsöylemeveyazmayeteneği. selim *Doğru,dürüst,kusursuz. *(urveyabazıhastalıklariçin)Sonuiyi,tehlikesiz,kötücülolmayan,iyicil. selinti *Yağışsebebiyleoluşanufaksel. *Selsularınınbıraktığıçerçöp. selis *Akıcı(söz). sellemehüsselâm *Uluorta,çekinmeden,destursuz. selofan *Selülozdanyapılmış,ince,saydam,ambalâjyapımındakullanılantabaka. seloteyp *Yapıştırmaişlerindekullanılan,ince,saydam,biryüzüyapışkan şerit. selp *Zorlaalma,kapma. *Kaldırma,kaçırma,yoketme. selpetmek *zorlaalmak,kapmak. *kaldırmak,kaçırmak,yoketmek. selüloit *Nitroselülozilekâfurdanoluşan,fotoğrafkâğıdı,sinemafilmi,bilârdoyuvarlağı,tarakgibişeylerin yapımındakullanılanplâstikmadde. selüloz *Bitkilerdehücreyapısınınbüyükbirbölümünüoluşturankâğıt,yapayipekvepatlayıcımaddelerin yapımındakullanılanbirkarbonhidrat(C6H10O5). selülozik *İçindeselülozbulunan. selva *Amerika'daAmazon,Afrika'daNijerırmaklarıgibiEkvatorbölgesindekibüyüksularıngeçtiğihavzalarda bulunangenişvebaltagirmemişormanlaraverilenad. selvi * \\343servi. selviçe *Gemiarmasındabulunanoynakhalat. selzede *Selfelâketineuğramış,seldenzarargörmüş(kimse). sem *Zehir,ağı. sema *Gök,gökyüzü. sema *İşitme,duyma. *Mevlevîdervişlerininney,nısfiyegibiçalgılareşliğinde,kollarınıikiyanaaçıpdönerekyaptıklarıâyin. semafor *Demiryollarındagündüzmekanikolarakkırmızıbirkollagecekırmızıışıklaişaretverenâlet. *İkigemiveyagemiilekıyıistasyonuarasındahaberleşmedekullanılanüçkolluişaretsütunu. semah *OrtaAnadolubölgesindeyaygınolanvemüzikeşliğindeoynanan,törenniteliğitaşıyanoyun. semahane *Mevlevîtekkelerindedervişlerinsemaâyiniyaptıklarıözelbölüm. semahat *Cömertlik,iyilikseverlik. semaî *Birkuralabağlıolmayıpancakişitmekleöğrenilen(söz). *KlâsikTürkmüziğindeikibasitusuldenbiri. *Sekizerheceölçüsüyleyazılmışolanhalkşiiritürü. semaî *Semavî. semaîkahvesi *Halkşairlerinintoplandıkları,sazlısözlüeğlencelerinyapıldığı,semaî,manivetürkülerinokunduğukahve. seman *Birmetalletemasdurumundaısıtılanveyükseksıcaklıktaayrışaraktaşıdığıelementlerdenbirveya birçoğunuometalinyüzeyineyayanmadde. *Dişköklerinikaplayansertmadde. semantik *Anlambilimi. semaver *Özellikleçaydemlemektekullanılankömürveyakacakocağıkendiiçindebulunan,elektrikledeçalışabilen bakır,pirinçgibimetallerdenyapılmışmusluklukap. semavî *Gökleilgili,göğeilişkin. semazen *Semaeden,dönenderviş. semazenbaşı *Mevlevîliktesemaayininiyönetendede. sembol *Duyularlaifadeedilemeyenbirşeyibelirtensomutnesneveyaişaret,remiz,rumuz,timsal,simge. sembolik *Sembolleilgili,sembolniteliğindeolan,simgesel. sembolist *Sembolizmleilgili. *Sembolizmyanlısıolankimse,simgeci. sembolizm *Olaylarıyorumlamayaveyainançlarıanlatmayayarayansembollersistemi,simgecilik. *Sanateserinindeğerini,gerçeğinolduğugibiaktırılmasındadeğil,duyguvedüşüncelerin,işaretve biçimlerinuygunlukiçindedüzenlenişindegören,ayrıcakelimelerinmüzikvesemboldeğerinedayanılaraken anlatılmazduyguinceliklerininbilesezdirilebileceğinisavunanedebiyatvesanatakımı,simgecilik. sembolleşme *Sembolleşmekişiveyadurumu. sembolleşmek *Semboldurumunagirmek,sembololarakkabuledilmek. sembolleştirme *Sembolleştirmekişi. sembolleştirmek *Birolayı,birinsanveyabirduyguyusembollerebaşvurarakanlatmak,simgeleştirmek. seme *Sersem,ahmak,alık. semetavuk *Ahmaklığıanlatmakiçinkullanılanbirsöz. semeleşme *Semeleşmekdurumu. semeleşmek *Semedurumagelmek. semen *Semizlik. semenpeydaetmek *şişmanlamak. semender *Semendergilerden,uzungövdeli,dörtbacaklı,kuyruklu,kertenkeleyebenzeyen,birçoktürübulunanbir hayvan(Salamandra). *Ateşteyanmadığına,hattaateşisöndürdüğüneinanılanefsanevîhayvan. semendergiller *Omurgalıhayvanlardanamfibyumlarsınıfının,kuyrukluhayvanlarıiçinealanbirfamilyası. semer *Beygir,katırgibihayvanlaırınsırtınayerleştirilen,üzerineyükbağlananveyabinilen,iskeletiağaçtanyastık. *Hamallarınyüktaşırkenkullandığıderidensırtyastığı,arkalık. *Yukaç. semervurmak *semeri,yükhayvanınınsırtınakoyupbağlamak,semerlemek. semerci *Semeryapanveyasatankimse. semercilik *Semercininişi. semere *Yemiş,meyve,ürün. *İstenilensonuç,verim. semereli *Verimli. semeresinivermek *birşeyistenilenverimi,sonucuvermek. semeridevirmek *eşekgibikabacayatmak. semerleme *Semerlemekişi. semerlemek *Semervurmak. semerlenme *Semerlenmekişiveyadurumu. semerlenmek *Semerlemekişiyapılmak,semervurulmak. semerli *(yükhayvanıiçin)Semeriolan. semersiz *(yükhayvanıiçin)Semeriolmayan. semi *İşitme. semih *Cömert,eliaçık. seminer *Birkonuileilgilibilgivermekvebubilgilerüzerindetartışmakamacıylabirkaçyetkilininyönetimialtında düzenlenentoplantı. *Üniversitelerdeveyüksekokullardaöğretimüyesininyönetimialtındaöğrencilerinyaptıklarıaraştırmalarla ilgiliraporhazırlama,tartışmabiçimindeyürütülengrupçalışması,topluçalışma. semirgin *Tembelliktenyağbağlayan,semiren(kimse). *Semirmektendolayıhareketleriağırlaşmış(kimse). semirme *Semizdurumagelme. semirmek *Besili,yağlıbirdurumagelmek,semizlemek,şişmanlamak. semirtme *Semirtmekişi. semirtmek *Besili,yağlıbirdurumagetirmek,semizletmek. semiyoloji *Hastalıklarınbelirtiveişaretleriyleilgilenenhekimlikdalı. *Göstergebilimi. semiyotik *Göstergebilimi. *Göstergebilimiileilgiliolan. semiz *Şişman. *Eti,yağıçokolan,tavlı. semizotu *Semizotugillerden,etlivemayhoşyapraklarısebzeolarakyenilenotsubirbitki(Portulacaoleracea). semizotugiller *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,semizotu,ipekçiçeğigibibitkileriiçinealanfamilya. semizce *Semizgibi,semizeyakın,semiziandıran. semizleme *Semizlemekdurumu. semizlemek *Semizdurumagelmek,semirmek. semizlenme *Semizlenmekişiveyadurumu. semizlenmek *Semizdurumagelmek,semizolmak. semizleşme *Semizleşmekdurumu. semizleşmek *Semizdurumagelmek. semizlik *Semizolmadurumu,tav,semen. sempati *Birinsanınbirbaşkasınakarşıdoğalveiçgüdüselolarakbireğilim,sevgiveyakınlıkduyması,canayakınlık, sıcak kanlılık. sempatiduymak(veyabeslemek) *birinisevimli,canayakınbulmak. sempatik *Canayakın,sıcakkanlı,sevimli. *Çokhoş,hoşagiden. sempatiksinirsistemi *Yaşatkansinirsisteminioluşturanikisinirsistemindenbiri. sempatisinikazanmak *sevgi,ilgiveyakınlığınıkazanmak. sempatizan *Üyesiolmadığıhâldebirpartinin,birtopluluğungörüşlerinibenimseyenveyabirgörüş,biröğretiyi,bir akımıtutankimse,duygudaş. sempozyum" }, { "text": "*Bellibirkonudadüzenlenenoturumveyaseminer,bilgişöleni. semptom *Bulgu,araz. semt *Yan,taraf,cihet. *Yerleşimbölgesi. semtineuğramamak *biryereözelliklegitmemek. *(birini)hiçaramamak,onunlailgisinikesmek. semtürreis *Başucunoktası. sen *Teklikikincikişiyigösterenzamir. senağabenağa,koyunları(veyainekleri)kimsağa? *iştenkaçınanlara şakayollusöylenenbiruyarmasözü. senbendavası(veyakavgası) *birkonudaanlaşmazlığadüşüldüğünüanlatır. senbilirsin(veyasizbilirsiniz) *nasıluygunbulursan(ız),öyleyap(ınız). sengiderkenbengeliyordum *benbuoyunlarısendeniyibilirim. sensağ,benselâmet *iyiveyakötübirsonuçlabitenbirişkarşısındaartıkyapacakbir şeykalmadığınıanlatır. sena *Övme. senarist *Senaryoyazarı,senaryocu. senaryo *Birtiyatro,sinema,televizyonveyaradyoeserininsahneleriniveakışınıgösterenyazılımetin. *Birolayıbaşkabiryöne,biramacaulaştırmakiçinuydurulanyalan. senaryocu *Senaryoyazarıkimse,senarist. senaryoculuk *Senaryoyazarlığı. senato *EskiRoma'daözelliklesoylulardanoluşanyöneticilermeclisi. *(bazıülkelerde)Yaşveeğitimlerinegöreseçilmişparlamentoüyelerindenoluşanmeclis. *Üniversiteyasasınagöreseçilenverektörbaşkanlığındatoplananyüksekkararorganı. *Senatörlerintoplandıklarıyer. senatör *Senatoüyesi. senatörlük *Senatörolmadurumu. *Senatörüngöreviveyamakamı. sendeleme *Sendelemekdurumu. sendelemek *Dengesibozularakdüşecekgibiolmak,adımlarınışaşırmak. *Herhangibirolaykarşısındaneyapacağınışaşıracakkadarsarsılmak. sendik *Birbirliğin,ortaklığınveyaalacaklılargrubununhaklarınıkorumaklagörevlikimse. sendika *İşçilerinveyaişverenleriniş,kazanç,toplumsalvekültürelkonularbakımındançıkarlarınıkorumakve dahadageliştirmekiçinaralarındakurduklarıbirlik. sendikacı *Sendikacılıkyapankimse. *Sendikadaçalışankimse. sendikacılık *Aynımeslekteçalışankimseleriniş,kazanç,toplumsalvekültürelkonularbakımındançıkarlarınıkorumak, dahadageliştirmekamacıylabirlikolmayıamaçlayanakım,sendikalizm. *Sendikalarınetkinliği,sendikalizm. *Toplumyaşamındasendikalaraönemlibirgörevyüklemekamacınıgüdenöğreti,sendikalizm. sendikal *Sendikaileilgili. sendikalaşma *Sendikalaşmakişiveyadurumu. sendikalaşmak *Sendikalıdurumagelmek. sendikalaştırma *Sendikalaştırmakişi. sendikalaştırmak *Sendikahâlindeteşkilâtlandırmak. sendikalı *Sendikasıolanveyasendikaüyesiolan(işçi,işyeri). sendikalılık *Sendikalıolmadurumu. sendikalist *Sendikacı. sendikalizm *Sendikacılık. sendikasız *Sendikasıolmayanveyasendikaüyesiolmayan(işçi,işyeri). sendikasızlık *Sendikasızolmadurumu. sendrom *Özelbirbozukluğubelirleyen,biraradagörülen,teşhisikolaylaştıranbulguvebelirtilerintümü. sene *Yıl. Senegalli *Senegalhalkındanolan(kimse). seneidevriye *Yıldönümü. seneikebise *Artıkyıl. senek *Çamağacındanyapılmışsutestisi. senelik *Yıllık. senet *Birkimseninyapmayaveyaödemeyeborçluolduğuşeyigöstermekiçinimzaladığıresmikâğıt,belgit. *Dayanılanveyadayanılacakolanşey. senetsepet *\"Senetyerinegeçebilecekşey,sözleşme\"anlamındakullanılır. senetvermek *yazılıbelgevermek. *\"birişinböyleolduğunusanasenetveririm\"biçimindebirinandırmasözüolarakkullanılır. senetleşmek *Birbirinesenetvermek. senetli *Senediolan,senetlesağlamlaştırılmışolan. senetlisepetli *(birişin)Yazılıbirbelgeyedayanılarakyapıldığınıanlatır. senetsiz *Senediolmayan,senededayanmayan. senetsizsepetsiz *(birişin)Yazılıbirbelgeyedayanılmadan,gelişigüzelyapıldığınıanlatır. senevî *Yıllık. senfoni *Sonatbiçimindeorkestraeseri. senfoniorkestrası *Senfonileriçalacakbiçimdedüzenlenmiş,üflemeli,telli,yaylıvevurmaçalgılardanoluşanbüyükorkestra. senfonik *Senfoniileilgili;senfoniyedayanan. senginsemaî *Yürüksemaî. senigidiseni(veyaseniseni) *\"yaramaz,haylaz,çapkın\"anlamlarındakullanılır. seninkicandabenimkipatlıcanmı? *\"senincanınındeğerivardabenimkinindeğeriyokmu\"anlamındakullanılır. senir *İkidağarasındakisırt. senit *Hamurtahtası. senkretizm *Birbirindenayrıdüşünce,inanışveyaöğretilerikaynaştırmayaçalışanfelsefesistemi. senkron *Eşzaman. senkroni *Eşzamanlılık. senkronik *Eşzamanlı. senkronizasyon *Eşleme. senlibenli *Aşırıölçüdesamimîolarak,teklifsizbirbiçimde. senlibenliolmak *içiçeolmak,bütünleşmek. *aşırıölçüdeiçten,teklifsizolmak. senozoik *Üçüncüçağ. sensen *Ağızdakikokularıgidermekiçinçiğnenenbaharlıbirmadde. sentagma *Dizim. sentaks *Cümlebilgisi,sözdizimi. sentaktik *Cümleileilgili. sentetik *Birleşimyoluileeldeedilen,birleşimli. sentez *Birleşim. senyör *OrtaÇağdaAvrupa'datoprağıolanderebeyi. *Fransa'dabirsoylulukunvanı. senyörlük *Senyörolmadurumu. *Senyörüntoprağı. sepek *Değirmentaşınınekseni. sepelek *Bkz.sersemsepelek. sepeleme *Sepelemekişi. sepelemek *Kısasüreleriçindeveserpintihâlindeyağmak,dökülmek,serpelemek. sepet *Saz,kamışveyaincedallardanörülerekyapılan,genelliklesapıolan,yiyecekveeşyataşımakiçinkullanılan kap. *Sepetgibiörülerekyapılmış. *Birsepetinaldığıölçüde. *Sazdanörülmüşbalıkkapanı. *Basketboldasayıkazanmakiçin,içinetopatılmayaçalışılandemirçemberegeçirilmişaltıaçıkağ. *Bkz.senetsepet. sepethavasıçalmak *işindençıkarmak,sepetlemek. *yanındanuzaklaştırmak,gitmesinisağlamak. sepetkafalı *Bilgisizveakılsız. sepetsandık *Sepetgibi,incedallardanörülmüşveçoğumeşinilekaplanmışsandık. sepettopu *Basketbol. sepetçi *Sepetyapanveyasatankimse. *Çingene. sepetçisöğüdü *Söğütgillerden,yapraklarıuzun,dallarısepetörmeyeelverişlibirsöğüttürü,sokrun(Salixviminalis). sepetçilik *Sepetyapmaveyasatmaişi. sepetkulpu *Basıkkemerveyatonoz. sepetleme *Sepetlemekişi. sepetlemek *(meyva,sebzevb.şeyleri)Sepetekoymak,sepeteyerleştirmek. *Yanındankovarcasınauzaklaştırmak. sepetlenme *Sepetlenmekişi. sepetlenmek *Sepetlemekişiyapılmak. *Biryerdenuzaklaştırılmak,kovulmak. sepetli *Sepetiolan. *Bkz.senetlisepetli. sepetlimotosiklet *Yantarafındatektekerleklisepetbiçimindeeşyaveyolcutaşımayaelverişlimotosiklet. sepetlik *Sepetyapmayaelverişliolan. *Yapılardaçıkıntı. *Göbekçevresindekikarınbölgesi. sepetsiz *Sepetiolmayan. sepettepamuğuolmamak *bilgisiz,boşkafalıolmak. sepi *Deri,postvb.yikullanabilecekdurumagetirmekiçinuygulananişlemlerintümü,tabaklık. sepici *Sepiişiniyapankimse,tabak(II). sepicilik *Sepicininişi,tabaklık,debagat. sepil *\"Sepilsepil\"ikilemesindekullanılırve\"hafifçeyağanyağmur\"uanlatır. sepilsepil *Yağmurçiseleyerekveyahafifyağarak. sepileme *Sepilemekişi,tabaklama. sepilemek *Deri,postvb.yikullanabilecekbirdurumagetirmekiçindeğişik,çeşitliişlemlerdengeçirmek,uygulamak, sepiyapmak,tabaklamak. sepilenme *Sepilenmekişi. sepilenmek *Sepilemekişiyapılmak,tabaklanmak. sepili *Sepilenmiş,tabaklanmış(deri,post). sepken *Bkz.sulusepken. septik *Kuşkucu,şüpheci. septisemi *Kandahastalıkyapanbirbakteribulunmasındanilerigelenhertürlühastalık. septisizm *Kuşkuculuk, şüphecilik. sepya *Mürekkepbalığındanalınankoyusiyahboya. *Buboyaileyapılan(resim). ser *Baş,kafa(bazıbirleşikkelimelerde)Başkan,reis. *Başkan,reis(bazıbirleşikkelimelerde). ser *Limonluk. serveripsırvermemek *sırvermeyen,dürüstvegüvenilirbirkimseolmak. sera *Sebzevemeyvelerinyetiştirildiğivehavaşartlarınakarşıkorunduğucamvenaylonlakaplıyer,ser. seracı *Serayapankişi. *Seradaturfandasebzeyetiştirenkimse. seracılık *Serayapmaişi. *Seradasebzeyetiştirmeişi. serak *Dikyerlerdeninenbuzullarda,derinyarılmalarsebebiylebuzparçalarınınkoparakaşağıyadüşmesi. seramik *Yüksekısıdapişirilmiştoprak,fayans,porselenyapımıylailgiliolan. *Yüksekısıdapişirilmiştopraktanyapılanvazo,çanak,çömlekgibinesne. seramikçi *Seramikleuğraşankimse. seramikçilik *Seramikyapmasanatı. *Çömlekçilik. serap *Atmosferdeışıkışınlarınınkırılmasındandoğanveçöllerdekolaylıklagözlemiyapılabilenoptikyanılma, uzaktakibircismebakarkensankibirsuyüzeyindenyansıyormuşgibi,cisimlebirliktetersgörüntününoluşumu, ılgın, yalgın,pusarık. serapa *Baştanbaşa,bütünolarak. serasker *SadrazamlıkgöreviyleyükümlüolmayanveOsmanlıordusununkomutanlığınıyapanvezirinunvanı. seraskerkapısı *Seraskerinresmîgörevyeri. seraskerlik *Seraskeringöreviveyamakamı. serazat" }, { "text": "*Serbestveözgür. serbaz *Yürekli,yiğit,korkusuzolan(kimse). serbest *Hiçbirşartabağlıolmayan,istediğigibidavranabilen,erkin. *Tutukluveyabağımlıolmayan,özgür,hür. *Zamanınıistediğigibikullanabilen,yapacakbirişiolmayan. *Bazıkurallarabağlıolmayan. *Sıkılmadan,şaşırmadankonuşanvedavranan. *(kadıniçin)Ağırbaşlıolmayan,hoppa. *Hareketiherhangibirbiçimdeengellenmeyen. *Rahat,özgür,bağımsızbirbiçimde. serbestbırakmak *(tutukluveyagözaltındabulunanbirini)serbest,özgürdurumagetirmek,tahliyeetmek. serbestbölge *Birülkeningümrüksınırlarıdışındakonuşlandırılanveticaretrejimiaçısındankısmenveyatamamen gümrükmevzuatıdışındakidüzenlemeleretabiolan,uluslararasılimanveyahavaalanınayakınyerlerdekurulan,açık bölge. serbestçalışma *Bellibirişyerinebağlıkalmaksızınyapılaniş. serbestelektron *Doğalelektrikyükününoluşturduğudemetler. serbestenerji *Kullanımıbellikurallarabağlıolmayanenerji. serbestgüreş *Tehlikeliolabilecekbazıoyunlarındışındavücudunheryanınaoyunuygulanabilenbirgüreştürü. serbestkart *Girişkartı. serbestmeslek *Resmîveyayarıresmîmesleklerdışındakalanmeslekveyaiş. serbestmıntıka *Açıkbölge. serbestnazım *Vezinvekafiyegibiklâsikvebağlayıcıkurallarıbirkenaraitenşiirtarzı. serbestsu *Ağacıngözeboşluğundatoplanansu. serbestvuruş *Kaleönündekicezaalanıdışındakibirnoktada,biroyuncununkuraldışıdavranıştabulunmasıüzerine,bu noktadankarşıtakımoyuncularınınyaptığıvuruş,frikik. serbestyük *Bellisınırlamalarabağlıkalmayanyük. serbestçe *Serbest(birbiçimde). serbestî *Erkinlik,serbestlik. serbestleme *Serbestlemekdurumu. serbestlemek *Sıkıcıbirdurumdanveyakalabalıktankurtulmak. serbestlik *Serbestolmadurumu. serçe *Serçegillerden,insanlarayakınyerlerdeyaşayan,kışıngöçmeyen,koyubozrenkli,küçükötücübirkuş (Passerdomesticus). serçeparmak *Beşparmağınenküçüğü. serçedenkorkandarıekmez *tehlikelerigözdebüyüterekişegirişmekteçekingendavrananlaramaçlarınaulaşamazlar. serçegiller *Gagalarıkonibiçiminde,böcek,meyvevb.ilebeslenen,örnekhayvanıserçeolankuşlarsınıfı. serçin *Mekikdili. *Seçme,seçkinolan. serdar *(Osmanlıİmparatorluğunda)Başkomutan. serde...var *sözüedilenkimsedekibirniteliğibirazalayederekanlatır. serdengeçti *Fedaî. serdengeçtilik *Fedaîlik. serdetme *Serdetmekişi. serdetmek *İlerisürmek. serdirme *Serdirmekişi. serdirmek *Sermekişiniyaptırmak. serdümen *Dümenkullanmaklagörevlibilgilivetecrübelitayfa. *Savaşgemilerindeçavuştanyüksekbiraşamadabulunaner. sere *Açıkduranbaşparmağınucundanişaretparmağınınucunakadarolanuzaklık,sele. sereserpe *Bkz.sermek. seremoni *Tören. *Genellikleresmîyerlerde,resmîişlerdeuyulmasıgerekenkural,yolveyöntemlerintümü. seren *Yelkenligemilerdeüzerinedörtköşeyelkenaçmakveişaretkaldırmakiçindireğeyatayolarakbağlanan gönder. *Konutkapılarındamenteşevekilidintakıldığıdüşeykonumdakikalınparça. serenat *Sesliolaraksöylenenveyamüzikaracılığıylaçalınanserbestbiçimlimüzikparçası. *Geceleyin,açıkhavadasevgiduyulanbiriiçinbirmüzikaracıylaverilenküçükkonser. serencam *Birişin,birolayınsonu,akıbet. *Başagelenbirdurumveyaolay. serendi *Dört,altıveyasekizdireküstüneyapılmıştahıl,meyvevesebzekurusunusaklamakiçinkullanılankiler. seretan *Yengeç. *Yengeçburcu. serf *Derebeyliktoplumdüzenindetopraklabirliktealınıpsatılanköle. sergen *Raf. *Göstermelikolarakveyasatılannesnelerinsergilendiğicamlıbölmeveyayer,camekân,vitrin. sergerde *(kötü,olumsuzişlerde)Elebaşı. sergerdelik *Elebaşılık. sergi *Alıcınıngörmesi,seçmesiiçindizilmişşeylerintümüvebunesnelerinserildiğiyer. *Halkıngezipgörmesi,tanımasıiçinuygunbiçimdeyerleştirilmişürünlerin,sanateserlerinintümü. *Biryerin,birülkeninveyaçeşitliülkelerinkendineözgü,tarımsanayivb.ürünlerinitanıtmakiçinbunların uygunbirbiçimdegösterildiğiyer,meşher. *Yaygı,kilim. sergiaçmak *sergilemek. sergievi *Sanateserlerininsergilenmesiiçinhazırlanmışyer. sergisermek *kurutmakveyagöstermekiçinbirşeyidüzbiryereyaymak. sergici *Mallarınısergileyereksatankimse. sergileme *Sergilemekişi,teşhir. sergilemek *Bazışeylerigöstermek,tanıtmakveyasatmakamacıylaherhangibirbiçimde,herkesingörebileceğibiryere yerleştirmek,teşhiretmek. *Vermekveyasunmak. sergileniş *Sergilenmekişiveyabiçimi. sergilenme *Sergilenmekişi. sergilenmek *Sergilemekişiyapılmak. *Verilmekveyasunulmak. sergileyiş *Sergilemekişiveyabiçimi. sergilik *Sergiyeri. *Sergilenenlerinbulunduğuyer,stand. sergin *Serilmişolan. *Yatan(hasta). serginvermek *hastalanıpyatağayatmak. sergüzeşt *Serüven,macera. sergüzeştçi *Macerayıseven,macerayaatılankimse. serhat *Sınırboyu. seri *Herhangibirbakımdanbirbütünoluşturanşeylerintümü,dizi. *Birfabrikaveyaatölyeninuzunbirsüreaynıişüzerindeçalıştığıüretimtipi. seri *Hızlı. serian *Çabuk,çarçabuk. serigrafi *Birlâstiksilindirileuygunbirmalzemeninşablonmaskeyebastırılarakgörüntününbiryüzeyüzerine geçirilmesiişlemi. serili *Serilmiş,yayılmış. serilipserpilmek *rahatbirbiçimdeyatmak. *gelişmek. serilipyatmak *rahatbirbiçimdeyatmak. seriliş *Serilmekişiveyabiçimi. serilme *Serilmekişi. serilmek *Sermekişiyapılmak. *Uzanmak. serim *Genellikletiyatroeserlerindegirişbölümü. serin *(havaiçin)Azsoğuk,ılıkilesoğukarası. *Hoşagiden,hafifbirsoğuklukveren(şey). serinkanlı *Kolaycaöfke,telâşveheyecanakapılmayan,soğukkanlı. serinkanlılık *Serinkanlıolmadurumu,soğukkanlılık. serintutmak *sıcaktanetkilenmedendahasoğukbirdurumdabulundurmak. serince *Azserin,serineyakın. serinleme *Serinlemekişi. serinlemek *(hava)Serinbirdurumagelmek,hafifçesoğumak,serinleşmek. *Hoşagidenhafifsoğukluğuduymak. *Birazavunarakferahlamak. serinlenme *Serinlenmekişiveyadurumu. serinlenmek *Serinlikduymak. serinleşme *Serinleşmekdurumu. serinleşmek *Serindurumagelmek,serinlemek,serinlikvermek. serinletme *Serinletmekişiveyadurumu. serinletmek *Serindurumagetirmek,serinlikvermek. serinlik *Serinolmadurumu. *Serinhava. serinlikvermek *serindurumagetirmek. *acısını,sıkıntısınıazaltmak,avundurma. *rahatlatmak,huzurakavuşturmak. seriş *Sermekişiveyabiçimi. serkeş *Kafatutan,başkaldıran. serkeşlik *Kafatutma,başkaldırma. serlevha *(yazılarda)Başlık. sermaye *Birticaretişininkurulması,yürütülmesiiçingerekenanaparaveparayaçevrilebilirmallarıntamamı,ana mal,kapital. *Varlık,servet. *Konu. *Genelevkadını. sermayepiyasası *Kanunladüzenlenmişhissevetahvilalımsatımınınyapıldığıticaretmerkezi. sermayeyapmak *işyeriaçmakiçingerekenparayıbiriktirmek,vermek. sermayeci *Birişesermayekoyankimse,anamalcı,kapitalist. sermayecilik *Sermayeciolmadurumu. sermayedar *Sermayesiolan. *Sermayeci,anamalcı,kapitalist. sermayeli *Sermayesiolan. sermayesiz *Sermayesiolmayan. sermayesizlik *Sermayesizolmadurumu. sermayeyidoğrultmak *ticaretiçinortayakonananaparayıbatırmadanişletmekveparakazanmak. sermayeyikediyeyüklemek *parasınıyiyipbitirmek. serme *Sermekişi. *Sacekmeği. sermek *Asmak. *Göstermekamacıylaasmakveyayaymak. *Kurutmakiçindüzbiryereyaymak. *Açarakyaymakveyadöşemek. *Boyluboyuncayereyatırmak,düşürmekveyahırpalamak. *Boşlamak,savsamak. sermest *Esrik,sarhoş. sermestolmak *çokhoşlanmak. sermestane *Sarhoşça,sarhoşolarak. sermestî *Sarhoşluk. sermestlik *Sarhoşolmadurumu. sermuharrir *Başyazar. sermürettip *(basımevinde)Başdizgici,başmürettip. serpantin *Eğlencelerdekullanmakiçinkendiüzerinesarılarakhazırlanan,savrulduğundaçözülen,renklikâğıttan yapılmışinceveuzun şerit. *Kalorifertesisatındabükülmüşborularlayapılmışısıtıcı. *Yılantaşı. serpeserpe *Serbest,rahatbirbiçimde,çekinmeden. serpeleme *Serpelemekişi. serpelemek *Seyrekdamlalardurumundayağmak. *Sürekliolarakveazserpmek. serpici *Suserpenveyasusaçanalet. serpilme *Serpilmekişi. serpilmek *Serpmekişinekonuolmak. *Gelişmek,büyümek. serpinti *Dökülenveyaakanbirşeydensıçrayıpserpilenbölüm. *Azarazar,küçükdamlalarveyataneciklerdurumundayağanyağmurveyakar." }, { "text": "*Birdurumunetkisininazalmışolduğubölüm. serpiş *Serpmekişiveyabiçimi. serpiştirme *Serpiştirmeişi. serpiştirmek *Azarazar,inceinceyağmak(yağmurveyakariçin). *Gelişigüzelserpmek. serpme *Serpmekişi. *Konibiçiminde,ucunabirsırakurşundizilmişbalıkağı. *Serpilmişdurumdaolan. serpmek *Birşeyidağılacakbiçimdedökmek,saçmak. *Bellibiryeredağılacakbiçimdedökmek. *Vermek,saçmak. *Azarazar,inceinceyağmak. serptirme *Serpiştirmekişiveyadurumu. serptirmek *Serpmekişiniyaptırmak. serpuş *Başlık. sersefil *Çoksefilolan,yoksul. sersem *Herhangibirsebeplebilinciveduygularızayıflamışolan. *Düşünmedenhareketeden,neyaptığınınfarkındaolmayan. sersemetmek(veyasersemeçevirmek) *sersemletmek. sersemgibi *sersemeyakışırbiçimde. sersemsepelek *Sersembirbiçimde,sersemliğigeçmeden. sersemce *Sersem(birbiçimde). sersemleme *Sersemlemek,sersemleşmekdurumu. sersemlemek *Sersemdurumagelmek. sersemletme *Sersemletmekişi. sersemletmek *Sersemlemesinesebepolmak. sersemlik *Sersemolmadurumuveyasersemceiş. serseri *Bellibirişiveyeriolmayanbaşıboşkimse,kabadayı,hayta,holigan. *Tutarsız,beğenilmeyendavranışlarıolan. *Bellibirhedefiolmayan,bellibirhedefeatılmamışolan,rastlantıylagelen. serserimayın *Bellibirhedefiolmayan,rastgeleyerleştirilenmayın. serseriserseri *Başıboş,avare,amaçsızca. serserice *Serseri(birbiçimde),serserigibi. serserileşme *Serserileşmekdurumu. serserileşmek *Serseridurumagelmek,serseriolmak. serserilik *Serseriolmadurumuveyasersericedavranış. serseriliketmek *sersericedavranmak. serserilikyapmak *serseritavrındadavranmak,çevreyerahatsızlıkvermek. sert *Çizilmesi,kırılması,kesilmesiveyaçiğnenmesigüçolan,pek,katı,yumuşakkarşıtı. *Esnekliğiazolan,kolaycaeğilipbükülmeyen. *Kolaydayanılmayan,zorkatlanılan,etkili,yumuşakkarşıtı. *Hırçın,öfkeli,hiddetli. *Titizlikleuygulanan,sıkı. *Güçlükuvvetli. *Sarsıcıniteliğiolan,çarpıcı,keskin,hafifkarşıtı. *Bağışlaması,hoşgörüsüolmayan. *Gönülkırıcı,katı,ters. *Minerallerinçizilmeyekarşıgösterdikleridirenç. sertbuğday *Kırmaveöğütmeyekarşıdahadirençliolanyoğunluğudiğerbuğdaylaragöredahayüksekbulunanvetane kesiticamsıgörünenbuğday. sertdamak *Damağınönbölümü. sertdoku *Gergingörünümlüesnekdoku. sertsert *Sertolarak,sertbirbiçimde. sertsu *Kireçderecesiyükseksu. serttabaka *Gözyuvarlağınındışınıörtensağlamzar;önbölümünegözakıdenir. sertünsüz *Sertdamaktaoluşanç,h,f,k,p,s,ş,tünsüzleri,ötümsüz,tonsuzünsüzler. sertzar *Beynisaranzarlarınendıştaveensertolanı. sertabip *Başhekim. sertelme *Sertelmekdurumu. sertelmek *Direnciartmak. *Sert,öfkelibirdurumalmak,sertleşmek. sertifika *Öğrenimbelgesi. sertifikalı *Sertifikasıolan. sertifikasyon *Tasdiketme,tasdik. sertitikasız *Sertifikasıolmayan. sertlenme *Sertlenmekdurumu. sertlenmek *Sertbirtavıralmak. sertleşme *Sertleşmekişi. sertleşmek *Sertbirdurumalmak,katılaşmak. *Gücüartmak,zorlubirdurumalmak. *Sert,kırıcıolmak. sertleştirici *Kimyasaltepkimeliyapayreçinetutkalıveverniklerinde,kurumavesertleşmeyisağlamakiçinkullanılan, sıvıveyatozhâlindeolankimyasalyardımcımadde. sertleştirme *Sertleştirmekişi. sertleştirmek *Sertbirdurumagetirmek,sertleşmesinesebepolmak. sertlik *Sert,katıolmadurumu. *Sert,kırıcı,katıdavranış,şiddet,husumet. serum *Pıhtılaşmasonundakandanayrılansıvıbölüm. *Mikroplubirhastalığaveyazehirlibirmaddeyekarşıaşılanmışbirhayvanınözellikleatınkanındanelde edilensıvımadde. *Hücreyenilenmesinihızlandıran,deriyibesleyen,sukaybını,cildinsolunumunuvedoğalsavunmasını kuvvetlendirensıvı. serüven *Birkimseninbaşındangeçenveyaiçineatılmışolduğuheyecanlıolay,macera,sergüzeşt,avantür. serüvenci *Serüvengeçirmeye,serüvenlereatılmayameraklı,maceracı,maceraperest. serüvencilik *Serüvenciolmadurumu,maceracılık. serüvenli *Serüveniolan,maceralı. serüvensiz *Serüveniolmayan, macerasız. servet *Varlık,zenginlik,malmülk. servetsahibi *Malımülküçokolankimse,varlıklı,zengin. servi *Servigillerden,Akdenizbölgesindeçokyetişen,kışınyapraklarınıdökmeyen,inceuzunbirağaç(Cupressus sempenvirens). serviboylu *İnceveuzunboylu(kimse). servigiller *Kozalaklılardan,servi,ardıç,mazıgibiağaçlarıiçinealan,çiçekleribirveyaikievciklibirbitkifamilyası. servilik *Servisiçokolanyer. servis *Sofradahizmetetmeklegörevlikimseninyaptığıişvebuişinyapılmabiçimi,sofrahizmeti. *Yemektegerekliolantabak,çatal,bıçak,kaşık,peçetegibişeylerintümü. *Biryönetimde,birkurumveyakuruluşta,bütününbirparçasınıoluşturaniş,hizmet;buişinyapıldığıyer veburadagörevlikimselerintümü. *Herhangibirkuruluşunulaşımişlerindekullanılantaşımaaracı. *Voleybol,pingponggibioyunlardaoyunabaşlamavuruşu. servisarabası *Birkurumveyakuruluşungörevlilerin,öğrencilerintaşınmasıiçinhizmetverenaraç. *Lokantalardamüşteriyehizmetvermeküzerekullanılantekerlekliaraba. servisaracı *Servisarabası. servisasansörü *Birkurumvekuruluştahizmetiçinkullanılanasansör. servisatmak *voleybol,pingponggibioyunlardaoyunabaşlamavuruşunuyapmak. servisistasyonu *Motorlutaşıtlarınbenzinaldığı,bakımlarınınyapıldığıyer. serviskapısı *Otel,büyükevveyaapartmanlardahizmetlilerinvesatıcılarınkullandığıayrıkapı. servismerdiveni *Birkurumveyakuruluştayalnızcahizmetiçinkullanılanmerdiven. servisotobüsü *Birkurumveyakuruluşunçalışanlarınıtaşımakiçinkullanılanotobüs. servistabağı *Sofrayayemeğingetirildiğibüyüktabak. servistakımı *Yemektakımı. servisyapmak *(sofrada)hizmetetmekveyemeğidağıtmak. servisçi *Yetkiliservisteçalışankimse,servisyapankimse. serviseçıkmak *ulaşımaracıileöğrencileriveyanumaralarıgidecekleriyeretaşımak. seryaver *Başyaver. seryum *Atomnumarası58,atomağırlığı140,1olan,6,7yoğunluğunda,8100Cdeeriyen,birleşmedeğeribazı birleşiklerde3,bazılarında4olan,gümüşparlaklığında,akkortemelinedayananlâmbalarınyapımındakullanılanbir element.KısaltmasıCe. seryumlu *Birleşimindeseryumbulunan. serzeniş *(birşeyi)Başakakma,sitemetme,takaza. serzeniştebulunmak *(birşeyi)başakakmak,sitemetmek,takazaetmek. ses *Kulağınduyabildiğititreşim. *Ciğerlerdengelenhavanınsesyolundayaptığıtitreşim. *Güzelveetkileyicises. *Duyguvedüşünce. *Herhangibirdavranış,tutumkarşısındauyananruhîtepki. *Aralarındauyumbulunantitreşimler. sesaleti *Sesaygıtı. sesaygıtı *Sesinmeydanagelmesiiçingerekliolanaletlerbütünü. sesbilgisi *Birdilinsesleriniboğumlanmanoktalarını,boğumlanmaözelliklerivb.bakımınlardaninceleyendilbilimi kolu,fonetik. sesbilimi *Sözlüdilde,anlamayrımıoluşturanyakınsesbirimlerini,dilyapısıbakımındaninceleyendilbilimikolu, fonoloji. sesbirimi *Dildekibaşkaseslerlekurduğuilişkiyönündenbelirlenenayırıcıözelliğibulunansesöğesi,fonem. sesçıkarmamak(veyaetmemek) *birşeyihoşgörerekkarşıçıkmamak,itirazetmemek. sesçıkmamak *habergelmemek. sesdalgaları *Titreşimetkisiylecisimlerdeoluşandalgalar. sesdeğişmesi *Dildekendiliğindenveyabiretkenleoluşansesbaşkalaşması:hidmet>hizmet,kaçtı>kaştı,Necdet> Nejdetgibi. sesduvarı *Havadaseshızınayakınbirhızlahareketedenbircisminoluşturduğuaerodinamikolaylarıntümü. sesdüşmesi *Kelimedebirsesinkaybolması:ısıcak>sıcak,ısıtma>sıtmagibi. sesetmek *seslenmek. sesikizlenmesi *Bazısözlerdetürlüsebeplerleaynıünlününveyaaynıünsüzünyanyanabulunması:yaşa>yaşşa,sekiz> sekkiz,aşağılık>aşşağılıkgibi. sesikizleşmesi *Bazıkelimelerdeikiünlüveyaikiünsüzünyanyanagelerekteksesedönüşmesi. seskakışımı *Kulağahoşgelmeyenheceveyasözlerinbirarayagelmesi. seskarşılanması *Birdildebulunmayanbirsesibenzeribirseseçevirme:ArapçaFadıl>TürkçeFazıl,Arapçahidmet> Türkçehizmetgibi. seskesilmek *ses,artıkduyulmamak. seskirişi *Gırtlağıniçindeikisisağda,ikisisoldabulunanvehavanıntitreşmesiylesesçıkarmayısağlayankıvrım. seskirişleri *Gırtlağıniçindeikisisağda,ikisisoldabulunanvehavanıngeçmesiyletitreşereksesçıkarandörtkıvrım. seskuşağı *Üzerindebirveyabirkaçsesyolubulunankuşak. sesorganları *Sesçıkarmayayarayanorganlarınherbiri. sesperdesi *Sesinalçakveyayüksekolmasıdurumu. sesseda *Haber,iz,alâmet,belirti. sessedaçıkmamak *haberçıkmamakveyahiçbirtepkigörülmemek. sessedakesilmek(veyakalmamak) *hiçbirsesduyulmamak. sessedayok *\"hiçhabergelmedi\"anlamındakullanılır. sessoluk *Patırtı,gürültü. *Haber. sestelleri *Gırtlağıniçindehavanıntitreşmesiilesesinoluşmasınısağlayanorganlar. sestüremesi *Birsözünaslındabulunmayanbirünlüveyaünsüzünsonradantüremesi:urmak>vurmak,hükm> hükümgibi. sesuyumu *Ünlüveünsüzuyumu. sesvermek(veyavermemek) *herhangibirsesiçıkarmak(veyaçıkarmamak). *birçağrıyakarşılıkvermek(veyavermemek). sesyitimi *Seskirişlerininçeşitlisebeplerleişleyememesiyüzündensesinkısılıpyokolması,afoni. sesyolu *Sesinoluşmasıiçinakciğerlerdengelenhavanıngırtlak,burunveyaağızdaizlediğiyol. *Birseskuşağındayeralan,sestitreşimleriningörüntülerinitaşıyanbirveyabirkaçdaryol. sesyönetmeni *Radyovetelevizyondasesdüzeninisağlamaklagörevlikimse. sesçi *Radyoda,televizyondaseskaydıyapanveyayınsırasındasesdüzeniniayarlayanteknikgörevli,tonmayster. sesçil *Sesleribütünözellikleriveayrıntılarıylagösteren,fonetik. sesçilalfabe *Birkonuşmanınsesözellikleriniayrıntılıolarakgösterenalfabe. sesçilyazım *Kelimelerinseslendiriliştekideğerleriniolduğugibiyansıtanyazı. seselim *Rezonans,tannanlık. sesi(veyasesisoluğu)çıkmamak" }, { "text": "*birşeysöylemeyereksusmak. sesiayyukaçıkmak *çokyüksekseslebağırmak. sesiniçıkarmamak *birşeyüzerindekidüşüncesinisöylememek. sesinikesmek *söylemekteikensusmak. sesinikısmak *sesinialçaltmak. sesiniyükseltmek *yüksek,öfkelibirseslesöylemek. seslem *Hece. sesleme *Seslemekişiveyadurumu. seslemek *Dinlemek,kulakvermek. *Çağırmak. seslendiriş *Seslendirmekişiveyabiçimi. *Seslendirme. seslendirme *Seslendirmekişi. *Sesin,çekimdensonrafilmüzerinegeçirilmesi,kaydedilmesi. seslendirmek *Seslidurumagetirmek,sesliolmasınısağlamak. *(birnotayı)Perdeliokumak. sesleniş *Seslenmekişiveyabiçimi. seslenme *Seslenmekişi. *Sözübirineveyabirilerineyöneltme,hitap. seslenmek *Uzaktanbağırarak,çağırmak,ünlemek. *Birşeysöylemekiçinsesiniçıkarmakveyacevapvermek. *Sözübirineveyabirilerineyöneltmek,birinekarşısöylemek,hitapetmek. sesli *Sesiolan,sesçıkaran. *Sesçıkararak. *Bkz.Ünlü. seslifilm *Görüntülereilişkinsesideverenfilm. sesliharf *Ünlü. sesliokuma *Yükseksesleokumaişiveyabiçimi. seslitaş *Vurulduğundaçınlamasesiveren,griveyayeşilrenkli,ortoklazlıyanardağkayası,fonolit. sesliuyumu *Ünlüuyumu. seslik *Hertürseslibelgelerinsaklandığıyer. seslikçi *Arşivlenmişsesbelgelerinikoruyan,gözetengörevli. sessiz *Sesiolmayan,sesiçıkmayan. *Ses,gürültüçıkarmadanyapılan. *Azkonuşan,suskun,sûkûtî. *Yumuşakhuylu,kendihâlindevesakin(kimse). *Sesvegürültüçıkarmadan. *Bkz.Ünsüz. sessizfilm *Görüntülerinyanısırabugörüntülereilişkinsesivermeyenfilm. sessizharf *Ünsüz. sessizokuma *Yükseksesledeğil,içindenokuma. sessizsedasız *Sakin,kendihâlinde(kimse). *Kimseduymadan,görmeden,sessizvegürültüsüzbirbiçimde. sessizsessiz *Sessizolarak,sessizbirbiçimde. sessizuyumu *Ünsüzuyumu. sessizyürüyüş *Birdüşünce,davranışveyauygulamayı,yersizbularakkarşıçıkmakamacıylasessizolarakyapılantoplu yürüyüş. sessizce *Sessizbirbiçimde,sessizolarak. sessizleşme *Sessizleşmekişi. sessizleşmek *Sessizdurumagelmek,sessizolmak. sessizliğegömülmek *hiçsözetmemek,sesiçıkmamak,susmak. sessizlik *Sessizolmadurumu. *Ortalıktagürültüolmamadurumu,sükût. sestaş *Eşsesli,eşadlı,homonim. sesteş *Bkz.sestaş. sesyayar *Sesleriradyodalgalarımarifetiyleyaymaaleti. sesyazar *Öncedenözelbirmaddeüzerinetespitedilmişsesleri,istenildiğindetekraredenalet,fonograf,gramofon. set *Toprağınkayıpakmasınıveyasuyunyayılmasınıönlemekiçinyapılankalınduvar. *Bulunulanyerdendahayüksektekalandüzlük. *Seki. *Ateşlisilâhlardanamlununiçindekihelisinçıkıntıbölümü. set *Pingpong,voleybolgibioyunlardamaçınherbirbölümü. setçekmek *suyunakmasını,toprağınkaymasınıönlemekiçinduvaryapmak. *birişi,birdavranışı,biristeğiönlemek,engellemek. seter *Uzuntüylüİngilizköpeği. setir *Birşeyiörtme,gizleme. setliç *İçsürdürücübirmadensuyu. *Karbonatkatılarakköpürtülmüşlimonata. setre *Düzyakalı,önüiliklibirtürceket. setretme *Setretmekişi. setretmek *Birşeyiörtmek,gizlemek. setriavret *Ayıpyerleriniörtme. sevap *HayırlıbirdavranışkarşısındaTanrıtarafındanverileceğineinanılanödül. *Tanrıtarafındanödüllendirileceğineinanılandavranış. sevapkazanmak(veyaişlemek) *hayırlıbirdavranıştabulunmak. sevda *Güçlüsevgi,aşk. *Aşırıvegüçlütutku;istek. sevdaçekmek *birinetutkunolmak,aşktutkusuiçindeolmak. sevdalanış *Sevdalanmakişiveyabiçimi. sevdalanma *Sevdalanmakişi. sevdalanmak *Sevdayatutulmak. sevdalı *Sevdayatutulmuşolan,tutkun,vurgun,aşık. *Birşeyegereğindençokdüşkünlükgösteren,eğilimduyan. sevdasınadüşmek *birseyiamaçlamak,başarmayaçalışmak. sevdiceğim *Sevgilim. sevdirme *Sevdirmekişi. sevdirmek *Sevmesinisağlamak. sevecen *Acıyarakvekoruyarakseven,şefkatli,müşfik. sevecenlik *Acıyarakvekoruyaraksevme,şefkat. sevgi *İnsanıbirşeyeveyabirkimseyekarşıyakınilgivebağlılıkgöstermeyeyöneltenduygu. sevgibeslemek *sevgiduymak,sevmek. sevgiseli *Sevgininyoğunolaraksergilenmesi. sevgili *Sevgivebağlılıkduyulan. *Sevilen,âşıkolunankimse,dost,yar. sevgisiz *Sevgisiolmayan. sevi *Aşırısevgivebağlılıkduygusu,aşk. sevici *Eşcinselkadın. seviliş *Sevilmekişiveyabiçimi. sevilme *Sevilmekdurumu. sevilmek *Sevgiduyulmak,sevgibeslenilmek,beğenilmek. sevim *Sevmekişi,sevgi. *Birkimseveyabirşeydebulunanveokimseveyaşeyibaşkalarınasevdirenözellik. sevimli *Hoşagitmeözelliğiolan,hoşagiden, şirin(canlılariçin). sevimlileşme *Sevimlileşmekişi. sevimlileşmek *Sevimlidurumagelmek. sevimlileştirme *Sevimlileştirmekişi. sevimlileştirmek *Sevimlidurumagetirmek,sevimliolmasınısağlamak. sevimlilik *Sevimliolmadurumu. sevimsiz *Hoşagitmeyen(canlılariçin). *Hoşnutsuzluk,memnuniyetsizlikyaratan(şey). sevimsizleşme *Sevimsizleşmekişi. sevimsizleşmek *Sevimsizdurumagelmek. sevimsizlik *Sevimsizolmadurumu. sevincikursağındakalmak *birengelsebebiylesevinemezdurumagelmek. sevincindenağzıkulaklarınavarmak *çoksevinmek. sevinç *İstenenveyahoşagidenbirşeyinolmasıyladuyulancoşku. sevinçgözyaşları(veyasevinçyaşları)dökmek *sevinçtenağlamak. sevinçli *Sevinciolanvesevinçveren. sevinçsiz *Sevinciolmayan,sevinçvermeyen. sevinçtenuçmak *çoksevinmek. sevindirici *Sevindiren,sevinilmesineyolaçan,sevinçuyandıran. sevindirme *Sevindirmekişi. sevindirmek *Sevinmesineyolaçmak,sevinmesinisağlamak. seviniş *Sevinmekişiveya biçimi. sevinme *Sevinmekişi. sevinmek *Sevinçduymak. Sevir *Boğaburcu. seviş *Sevmekişiveyabiçimi. sevişme *Sevişmekişi. sevişmek *Birbirinisevmek. *Cinselilişkidebulunmak,aşkyapmak. seviye *Düzey. seviyeli *Düzeyi,değeriyüksekolan. seviyesiz *Düzeyi,değeridüşük,bayağıolan. seviyesizlik *Seviyesizolmadurumu. sevk *Gönderme,götürme. *Sürükleme,itme. sevketmek *göndermek,götürmek. *sürüklemek,itmek. sevkolmak *gönderilmek. sevkpusulası *Askerlikkararıalınarakbirliğinegönderilecekaskerindurumunubildirenveaskerlikşubelerinceverilen belge. sevkıtabii *İçgüdü,insiyak. sevkiyat *SilâhlıKuvvetlerde,personel,silâh,araç,yiyecekgibiikmalmaddelerinin,stratejikvetaktikamaçlarlabir yerdenbaşkabiryeregönderilmesi. sevkulceyş *Strateji. sevme *Sevmekişi. sevmek *Sevgivebağlılıkduymak. *Birinesevgiylebağlanmak,gönülvermek. *Çokhoşlanmak. *Okşamak. *Yerini,şartlarınıuygunbulmak. sevsinler! *sevilmeyen,hoşagitmeyenbirdavranıştabulunanbirkimseiçinalayyollusöylenir. seyahat *Gezi,yolculuk. seyahatacentesi *Gezisırasındayolcularınçeşitliihtiyaçlarınıkarşılayanticarîkuruluş. seyahatetmek *uzakyerlerigezerekgörmek,yolculuketmek. seyahatname *Biryazarıngezipgördüğüyerlerdenedindiğibilgiveizlenimlerinianlattığıeser. seyek *Tavlaoyunundazarlardanbirininüçlü,öbürününbirligelmesi,üçbir. seyelân *Akma,akıntı. *Akı. seyfiye *OsmanlıDevletindeYeniçeriOcağıkaldırıldıktansonra,yerinekurulanyeniorduörgütündegörevyapan subaylarınoluşturduğuaskerîsınıf. seyir *Gidiş,yürüyüş,ilerleyiş. *Biryerdenbaşkabiryeregitmekiçinyolaçıkma. *Eğlenmekiçinbakma,hoşlanarakbakma. *Bakıpeğlenecekşey,eğlendiricidurum. seyiretmek *Bkz.seyretmek. seyirci *Birolayıgören,izleyenkimse,izleyici. *İzlemek,eğlenmekiçinbakankimse,izleyici. seyircikalmak *birolaykarşısındahiçbirtepkigöstermeyerekişekarışmak. seyirlik *Seyiriçinolan." }, { "text": "seyirlikoyun *Seyirciönündegösterilen,genelliklebeceriyedayanan,eğlendiriciniteliktekioyun. seyirtme *Seyirtmekişi. seyirtmek *Koşmak. seyis *Atabakan,tımaredenkimse,atbakıcısı. seyislik *Atabakmaişi,atbakıcılığı. seyit *Birtopluluğunilerigelenkişisi. *Hz.Muhammed'insoyundanolankimse. Seylântaşı *Yapısındaalüminyumvedemirbulunanbirgranattürü,seylanî. seylânî *Seylântaşı. seylâp *Subaskını,taşma,taşkın,feyezan. seymen *Bkz.Seğmen. seyran *Gezme,gezinme. seyranetmek(veyaeylemek) *gezmek,gezinmek,dolaşmak. seyranaçıkmak *gezmeye,gezintiyeçıkmak. seyranlık *Gezintiyeri. seyredalmak *birşeyekendinivererekbakmak. seyredilme *Seyredilmekişiveyadurumu. seyredilmek *Seyretmekişinekonuolmak. seyrek *Benzerleriveyaparçalarıarasındaçokaralıkbulunan,aralıklı,sıkkarşıtı. *Çokbulunmayan,azrastlanan. *Uzunzamanaralıklarıyla,aradasırada. *Aralıklıolarak,aralıklıbirbiçimde. seyrekotlatma *Otlayanhayvanların,genelliklekoyunvekeçilerin,meraüzerineseyrekbirşekildedağıtılarak,birbirini rahatsızetmeden,çobanlartarafındanotlatılması. seyrekçe *Birazseyrek,seyrek(birbiçimde). seyrekleşme *Seyrekleşmekdurumu. seyrekleşmek *Seyrekdurumagelmek,seyrelmek. seyrekleştiriş *Seyrekleştirmekişiveyabiçimi. seyrekleştirme *Seyrekleştirmekişi,seyreltme. seyrekleştirmek *Seyrekdurumagetirmek,seyreltmek. seyreklik *Seyrekolmadurumu. seyrelme *Seyrelmeişi. seyrelmek *Seyrekleşmek. seyreltik *Seyreltilmişolan,derişikkarşıtı. seyreltiklik *Seyreltikolmadurumu. seyreltilme *Seyreltilmekdurumu. seyreltilmek *(birsıvı)Birmiktarsuveyasıvıkatılarakazyoğundurumagetirilmek. seyreltme *Seyreltmekişi,seyrekleştirme. seyreltmek *Seyrekleştirmek. *(sıvıyı)Birmiktarsuveyasıvıkatarakazyoğundurumagetirmek. seyret! *Beklenmedikbirşeyolacağınıanlatır. seyretme *Seyretmekişi. seyretmek *Birşeyindurumunu,oluşumunugözlemek,bakmak. *Birolayakarışmadanbakmak. *Eğlenmek,görmek,öğrenmekvb.içinbakmak,izlemek. *(gemiiçin)İlerlemek,yolalmak. *(hastalıkiçin)Sürmek,devametmek. seyreylegümbürtüyü *çıkacakolaylarıgör,ibretleseyret. seyreyleme *Seyreylemekişiveyadurumu. seyreylemek *(birşeyi)Seyretmek,geridengözlemek. seyrüsefer *Gidişgeliş,trafik. seyyah *Gezgin,turist. seyyal *Akışkan. seyyanen *Eşitolarak. seyyar *Bellibiryeriolmayan,gezici,gezgin. *Kolaytaşınabilen,katlanaraktaşınabilirdurumagetirilebilen,portatif. seyyarhastahane *Harekâttaveyaacildurumlardakullanılmaküzeremotorize,gezginhastahane. *İlkyardımçantasıniteliğindesağlıkmalzemesininbulunduğudolapveyaçanta. seyyarsatıcı *Bellibirsatışyerindeçalışmayan,tüketicininbulunduğuyeregiderekmalınısatışasunankimse. seyyare *Gezegen. seyyiat *Dinbakımındanyapılankötülükler,günahlar. seyyibe *Dul(kadın). seyyie *Kötülük. *Yanlışveyakötübirdavranışsonucukarşılaşılankötüdurum. seza *Uygun,yaraşır,bir şeyedeğer. sezaryen *Doğumundoğalolmadığıdurumlardakarınvedölyatağınınkesilerekbebeğinalınması. sezaryenli *Sezaryenameliyatıolmuş(kadınveyadoğum). sezaryensiz *Sezaryenameliyatıolmamış(kadınveyadoğum). sezdiriş *Sezdirmekişiveyabiçimi. sezdirme *Sezdirmekişi. sezdirmek *Sezmesineyolaçmak,bellietmek,hissettirmek. sezgi *Sezmeyeteneği,feraset. *Sezmegücüyerindeolankimse. *Gerçeğindeneyeveyaaklavurmadan,doğrudandoğruyakavranması. sezgicilik *Bilgininsezgiyleeldeedilebileceğinisavunanöğretileringeneladı. sezgili *Sezgiileedinilen,sezgiyedayanan. sezgisel *Sezgili. sezi *Sezgi. sezilme *Sezilmekdurumu. sezilmek *Birşey,birdurumanlaşılmak,hissedilmek. sezindirme *Sezindirmekişi. sezindirmek *Sezinlemesinisağlamak,sezdirmek. sezinleme *Sezinlemekişi,sezme. sezinlemek *Sezergibiolmak,sezmek. sezinleyiş *Sezinlemekişiveyabiçimi. sezinme *Sezinmekişiveyadurumu. sezinmek *Bkz.Sezinlemek. seziş *Sezmekişiveyabiçimi. sezme *Sezmekişi. sezmek *Açıkbirkanıtolmaksızın,olmuşveyaolacakbirşeyianlamak,kestirmek,hissetmek. *Anlamak,farketmek. sezon *Mevsim. sezü *Bkz.Mantarmeşesi. sezyum *Atomnumarası55,atomağırlığı133olan,1,90yoğunluğunda,28°Cdeeriyenvedoğadaenderrastlanan birelement.KısaltmasıCs. sfagnum *Bataklıklarda,nemliyerlerdekümelerdurumundayetişen,küçükyapraklıbirtüryosun(Sphagnum). sfenks *Yunanmitolojisinde,geçenyolcularabirtakımbilmecelersorarakbilmeyenleriyuttuğunainanılanefsanevî yaratık. *Mısır'daeskiMısırlılarçağındankalmakadınbaşlıaslanvücutluheykel. -sı/-si/-su/-sü *Tekliküçüncükişiiyelikekininünlüilebitenkelimelereeklenenbiçimi:kapı-sı,köşe-si,ordu-su,ütü-sü vb. -sı/si/-su/-sü *İsimlerden\"...gibi\"anlamınasıfattüretenek:buğday-sı,kadın-sı,erkek-si,çocuk-su,çöl-süvb. sıcacık *Yeterderecedevehoşagidenbirsıcaklığıolan. *İçten,samimî,hoş,sevimli,güzel. sıcağısıcağına *Vakitgeçirmeden,vakitgeçipunutulmadan,hemen. sıcak *Yakmayacakderecedeısısıolan,yakmayacakkadarısıveren,soğukkarşıtı. *Isısıyüksekolan,çok ısınmış. *Dostçaolan,sevgidolu. *Havadakiyüksekısı. *Sıcakyer. *Hamam. sıcakbakmak *anlayışlakarşılamak,olumludeğerlendirmek,ilgiduymak. sıcakbasmak(veyabastırmak) *havaçokısınmak. sıcakdalgası *Atmosferdesıcaklığınyoğunolarakoluşmasıvebirbölgeyietkisialtınaalması. sıcakharp * \\343sıcaksavaş. sıcakkuşak *OğlakveYengeçdönenceleriarasındakalangenişbölge. sıcakolmak *sıcakartmak. sıcakpara *Tedavüldeolanpara. sıcakrenkler *Sarı,kırmızıveturuncurenkveburenklerintonlarınaverilenad. sıcaksavaş *Silâhabaşvurularakyapılansavaş. sıcaksıcak *Sıcacık,çoksıcak. *Soğutmadan,lezzetitadıkaybolmadan. sıcakyüzgöstermek *yakınlıkgöstererekkarşılamak. sıcakça *Birazsıcak,sıcağayakın. sıcakkanlı *Normalvücutsıcaklığı,içindebulunduklarıortamınsıcaklığındanbağımsızolan(hayvan). *Sevimli,canayakın,sempatik. sıcakkanlılık *Sıcakkanlıolmadurumu. sıcaklaşma *Sıcaklaşmakişi. sıcaklaşmak *Sıcakdurumagelmek. sıcaklaştırma *Sıcaklaştırmakişi. sıcaklaştırmak *Sıcakdurumagetirmek. sıcaklık *Sıcakolanşeyindurumu,etkisiveyasıcakolan şeyinniteliği,hararet. *Biraraçlaveyacihazlaölçülebilenısıderecesi,suhunet. *Isı. *Hamamlardayıkanılansıcakyer. *Sevgi,içtenlikvesevimlilik. sıcaklıkseviyesi *Birnoktadanbaşkabirnoktayaısılenerjigitmesineyolaçansıcaklıkderecesi. sıcaklıkölçer *Havanınsıcaklığınıveyavücudunısısınıölçmeye,göstermeyeyarayanaraç,derece,termometre. sıcaklıkyayar *Termograf. sıçan *Sıçangillerden,faredeniri,zararlıbirçoktürübulunankemirgen,memelihayvan(Rattus). *Fare. sıçandeliğesığmamış,birdekuyruğunakabakbağlamış *kendisisığıntıdurumundaikenyanınabirkişidahaalmış. *birişibaşaramayacakdurumdaikenbirişdahayükleniyor. sıçandeliğibinakçe *kaçıpsaklanacakyeryok. sıçandeliğinepahabiçilmezolmak *güçbirdurumdasığınacakbiryerbulmaktagüçlükçekmek. sıçandişi *Giysiveyabaşkabir şeykenarınıkıvırıpyapılandikiş,antika. sıçandüşsebaşıyarılır *(evde)yiyecek,kullanacakbirşeyyok. sıçankırı *Sıçanıntüyürengindeolan. sıçanotu *Arsenik. sıçanyolu *Lâğımyoluveyabunabenzeryeraltıyolu. sıçanadönmek *üstübaşıçokıslanmak. sıçangiller *Omurgalıhayvanlardan,sıçanlarıvesıçanımsılarıiçinealangenişbirfamilya. sıçanımsılar *Bazısınıflandırmalaragöre,omurgalıhayvanlardanmemelilersınıfının,kemiricilertakımınınbiralttakımı. sıçankulağı *Bkz.farekulağı. sıçankuyruğu *Deliklerigenişletmekiçinkullanılankonikveuzunbirtürtörpü. sıçıpsıvamak *öfkelenipkabaküfürlerledolusözlersöylemek. sıçırgan *Sürgünetutulupheryanıpisleten. sıçırganlık *Sıçırganolmadurumu. sıçma *Sıçmakişi. sıçmak *Dışkıyıdoğalyolladışarıatmak. *Bozmak,berbatetmek. sıçrama *Sıçramakişi. *Ayaklarla,birdenbireyeriteperekkısasürehavadakalma. sıçramatahtası *Araçtanatlamalarda,üzerinehızlabasarakyükselmehızıkazanılanyaylıveyaesnektahtadaneğikyüzeyli araç. sıçramak *Ayaklarla,birdenbirevekuvvetleyeriteperekhızlayukarıyaveyaileriyeatılmak." }, { "text": "*Biruyarıveyaheyecansebebiyleürkerekbirdenbireolduğuyerdedoğrulurgibisarsılmak. *Yerindenkoparakhızla,parçalardurumundasavrulmak. *Yayılmak,biryerdenbaşkabiryeregeçmek. sıçraşmak *(sulariçin)Sıçramak,dalgalanmak. sıçratma *Sıçratmakişi. sıçratmak *Sıçramakişiniyaptırmak. sıçrayıcı *Sıçrayarakilerleyen. sıçrayış *Sıçramakişiveyabiçimi. sıçtıcafer,bezgetir *birininberbatbirişgördüğünüanlatır. sıdk *Doğruluk,gerçeklik. *İçtenbağlılık. sıdkısıyrılmak *birinekarşıduyulangüvenveinancıyitirmek. sıfat *Birkimseningörev,ödev,toplumsalveyahukukîbakımdanyeriveözelliği. *Yüz,kılıkvedışgörünüş. *Birismi,nitelik,nicelik,yer,sıravb.bakımındanniteleyen,belirtenkelime. sıfattakımı *Bircümledesıfatlarınoluşturduğuayrıayrıunsurlar. sıfattamlaması *Sıfatlarınkendilerindensonragelenbiradıniteleyerekveyabelirterekkurduğutamlama. sıfat-fiil *Fiilden-an(-en),-r(-ır,-ir,-ur,-ür),-acak(-ecek)gibieklerletüretilmişisimvesıfatgörevindekullanılan kelimeler,ortaç,partisip. sıfat-fiilgrubu *Sıfat-fiillerincümledebirliktekullanıldıklarıkelimelerleoluşturduğugrup. sıfatlandırma *Sıfatlandırmakişi. sıfatlandırmak *Herhangibirkimseyebirsıfatveyaunvanvermek. sıfatlaştırma *Sıfatlaştırmakişi. sıfatlaştırmak *Birsözüsıfatdurumunagetirmek,sıfatolarakkullanmak. sıfır *Kendibaşınadeğeriolmayan,ondalıksayısistemindesağınageldiğirakamıonkerebüyütenişaret(O). *Hiçyok. *Kötü,başarısız,verimsiz. sıfırainmek *bitmek,tükenmek,yokolmak. *futbol,hentbolgibioyunlardahücumoyuncusurakipalandabitişçizgisinekadargitmek. sıfırasıfır,eldevarsıfır *bütünçalışmalarınboşagittiğini, istenilensonucunalınamadığınıanlatır. sıfırcı *Derslerde,öğrencilereçoksıfırveren(öğretmen). sıfırdanbaşlamak *enbaştan,hiçbir şeyesahipolmadanbirişegirişmek. sıfırıtüketmek *gücükalmamak. *yoksuldurumagelmek,yoksullaşmak. *ölmek. sıfırlama *Sıfırlamakişi. sıfırlamak *Birdenklemdekibütünterimleriyalnızbiryandatoplayarakdenkleminöbüryanınıeşitdurumagetirmek. *Saymaişlemiyapanbirgöstergeyisıfırsayısınagetirmek. sığ *(göl,deniz,akarsuvb.için)Derinliğiaz,dibiyüzeyineyakınolan. *Ayrıntıyainmeyen,yeterliolmayan,yüzeydekalan. sığa *Birkondansatörünelektrikyığmasınırı,kapasite. sığamak *Bkz.sıvamak. sığamsal *Besinmaddelerininsindirimkanalıiçindeilerlemesinisağlayan(hareket). sığdırılma *Sığdırılmakişi. sığdırılmak *Sığdırmakişiyapılmak. sığdırış *Sığdırmakişiveyabiçimi. sığdırma *Sığdırmakişi. sığdırmak *(birkabınveyabiryerin)İçinealdırmak. sığın *Alageyik. sığınak *Yağmur,güneşveyaçeşitlitehlikelerdenkorunmakiçinsığınılacakyer,melce. *Özellikledüşmanatışlarından,havabombardımanlarındankorunmakiçinyapılmışyer. *Kötülüklerdenkoruyan,sığınılankimseveya şey. sığınık *Başkabirülkeyeveyayeresığınmışolankimse,mülteci,sığınmacı. sığınılma *Sığınılmakişi. sığınılmak *Sığınmakişiyapılmak. sığınış *Sığınmakişiveyabiçimi. sığınma *Sığınmakişi,iltica. *Yarışsırasında,rüzgarınetkisindenkorunmakiçinbaskabiryarışçınınarkasınasinme. sığınmacebi *Karayollarındaaraçlarındurmasına,beklemesineayrılmış,sağtaraftayeralanbölüm,alan. sığınmahakkı *Genelliklebircezaîkovuşturmavemahkûmiyettenkurtulmakamacıylayabancıbirülkeyekaçmaveya yabancıülkedeykengeriverilmemeyiisteme,ilticahakkı. sığınmacı *Başkabirülkeyeveyayeresığınmışolankişi,sığınık,mülteci. *Yabancıbirülkedeilticaetmedenöncebelirlibirsürekalankimse. sığınmacılık *Sığınmacıolmadurumu. sığınmak *Tehlikelerdenkaçarakgüvenilirbiryereçekilmek. *Korunmakamacıylabiryereveyabirinebaşvurmak,başkalarınınyardımvekorunmasınaihtiyaçduymak. *Genelliklesiyasîsebeplerlekendiülkesindenkaçıpbaşkaülkeyegitmek,ilticaetmek. *Güvenmek,yardımistemekveyaummak. sığıntı *Bulunduğuyerdekalmasıistenmeyen,varlığıgereksizgörülenkimse. sığır *Gevişgetirenlerden,boynuzlubüyükbaşevcilhayvanlarıngeneladı. *Anlayışsız,kabasabakimse. sığıreti *Sığırdaneldeedilen,besleyicibirkırmızıettürü. sığırmantarı *Sığırtüründegörülenbirtürmantar. sığırsineği *Yumurtalarınısığırıntenialtınabırakansinek(Tabanusbovinus). sığırşeridi *Sığırtenyası. sığırtenyası *Şerit,aptesbozan. sığırvebası *Sığırlardayaygınolarakgörülenvebatürü. sığırcı *Sığırbesleyenveyasatankimse. sığırcık *Serçegillerden,siyahrenkli,uzungagalı,serçedeniri,ötücübirkuş,çekirgekuşu(Sturnusvulgaris). sığırcılık *Sığırcınınişiveyamesleği. sığırdili *Sığırdiligillerden,30-60cmyükseklikte,tüylü,çokyıllıkveotsubirbitki,öküzdili(Anchusaofficinalis). *Cönk. sığırdiligiller *İkiçeneklilerden,sığırdilivehavacıvabitkileriniiçinealanfamilya. sığırgözü *Öküzgözü,mastıçiçeği,arnika. sığırkuyruğu *Sıracagillerden,ülkemizdeyabanîolarakbirçoktürleriyetişen,tüylüyapraklı,sarıçiçeklibirkırbitkisi (Verbascum). sığırödü *Kırlardagörülenbirtürçalıcinsibitki. sığırtmaç *Sığırgüdenkimse,sığırçobanı. sığışma *Sığışmakişi. sığışmak *Ancaksığmak,güçlüklesığmak. sığıştırma *Sığıştırmakişi. sığıştırmak *Güçlüklesığdırmak. sığla *ÜlkemizdeMuğlailindeyetişen,20myüksekliğeerişebilen,çınargörünüşündebirağaç,sigala,günlük ağacı(Liquidambarorientalis). sığlayağı *Sığlaağacınıngövdesindeneldeedilenbiryağ. sığlaşma *Sığlaşmakişi. sığlaşmak *Sığdurumagelmek. sığlık *Sığolmadurumu. *Sığ(yer). *Yüzeydekalmadurumu,derineinmemedurumu. sığma *Sığmakişiveyadurumu. sığmak *Birkaba,biryerebütünüylegirebilmekveyaiçindengeçebilmek. *Uygunolmak. sıhhat *Sağlık,esenlik. *Doğruluk. sıhhatlerolsun *hamamdançıkanlaraveyatıraşolanlarasöylenenbirnezaketsözü. sıhhatli *Sağlıklı. sıhhî *Sağlıklailgili,sağlığayarar. sıhhîimdat *İlkyardım,acilyardım. sıhhîtesisat *Yapılardatemizveatıksuileilgilidonanım. sıhhîtesisatçı *Yapılardatemizveatıksuileilgiliişleriyapandonanımcı. sıhhîtesisatçılık *Sıhhîtesisatçınınişiveyamesleği. sıhhiye *Sağlıkişlerinintümü. sıhhiyeci *Sağlıkmemuru,sağlıkgörevlisi. *Ordudabasitsağlıkişlerigörebilecekkadarbilgivetecrübesiolaner,çavuşveyabaşçavuş. sıhrî *Akrabalık,hısımlık. sıhriyet *Evlenmesonucuoluşanyakınlık,akrabalık,dünürlük,hısımlık. sıhriyetpeydaetmek *akrabalıkoluşturmak. sık *Benzerleriveyaparçalarıarasındaçokazaralıkbulunan,seyrekkarşıtı. *Çokbulunan,çokrastlanan. *Kısazamanaralıklarıyla,azaralıklarla. *Aralıksızolarak,aralarındaazaralıkbırakarak. sıkboğaz *Birşeyyaptırmakiçin\"birinizorlamak,baskıyapmak\"anlamınagelensıkboğazetmekdeyimindegeçer. sıkotlatma *Otlayanhayvanların,genelliklekoyunvekeçilerin,meraüzerindeçoksıkbirsürühâlinde,birbirlerine yakınbirşekildeçobanlartarafındanotlatılması. sıksık *Azaralıklarla. *(zamaniçin)Arasıçokgeçmeden,azaralıkla,sıkolarak,sıkça. sıkacak *Birnesneyi,ikiağırlıkarasındamekanikolaraksıkıştırmayayarayanaraç. *Genelliklemeyvesıkmakiçinkullanılanhertüraraç. sıkça *Oldukçasık. sıkı *Dar. *İyicesıkıştırılmış,doldurulmuş,tıkız;gevşekolmayan. *Zorlu,güçlüveetkili. *Dikkatli,titizvegözyummadanuygulanan. *İlkelerineçokbağlı,hoşgörüsüolmayan,katı. *Yoğunveacele. *Cimri. *Sıkıca,iyice,disiplin. *Zorlayıcıdurum. *Ağızdandolmaateşlisilahlarda,barutvekurşununüstündennamluyasokulupbastırılanbezvekağıt parçalarıgibişeylerintümü. *Güçlüveçabuk,hızlı. sıkıağızlı *Gizlikalmasıgerkenşeyleribaşkasınasöylemeyen,sırtutabilenketum. sıkıbasmak *güçlüdavranmak,direnmek. sıkıdenetim *Sansür. sıkıdoku *Gözenekleriveözışınlarıaçıkçagörünmeyen,yılhalkalarıbiçimdebirbirindenayrılamayanağaçların dokusu. sıkıdurmak *güçlü,dayanıklıolmak,dikkatlibulunmak. sıkıdüzen *Birtopluluğunyasavetüzüklerebağlıolması,disiplin,zapturapt. sıkıfıkı *Birbirinebağlıveteklifsiz. sıkısıkı *İyice. sıkısıkıya *Çoksıkıolarak,sımsıkı. *İyice. sıkıtutmak *önemvermek. sıkıca *Sıkıbirbiçimde,iyice. sıkıcı *İçsıkan,cansıkan,tedirgineden. sıkılama *Sıkılamakişi. sıkılamak *Sıkıdurumagetirmek. *Dolmatüfek,tabancagibiateşlisilâhlarıağızdandoldurupsıkıştırma. *Sıkıştırmak. *Sıkıştırmak,bunaltmakveyazorlamak. sıkılanma *Sıkılanmakdurumu. sıkılanmak *Sıkılamakişiyapılmak. sıkılgan *Kendindegerekengüvenvecesaretibulamayan,utangaç. sıkılganlık *Sıkılganolmadurumu. sıkılık *Sıkıolmadurumu. *Cimrilik,pintilik. sıkılış *Sıkılmakdurumuveyabiçimi. sıkılma *Sıkılmaişi. *Utanmaveçekinmeduygusu,hicap. sıkılmak *Sıkmakişiyapılmak. *Cansıkıntısıduymak. *Utanıpçekinmek. *Sıkıntıyadüşmek. sıkılmaz *Sıkılmasıolmayan,utanmaz,yüzsüz. sıkılmazlık *Sıkılmazolmadurumu. sıkım *Sıkmaişi. *Kapalıelinalabildiğimiktar." }, { "text": "*Birdefadasıkılanmiktar. *(ateşlisilâhlarda)Biratışiçinyeterliolanmiktar. sıkınma *Sıkınmakişi. sıkınmak *Kendinisıkmak,zorlamak. sıkıntı *İşsizlik,tekdüzelik,bezginlikgibisebeplerdendoğanruhîyorgunluk. *Birbozukluğun,karışıklığınsebepolduğuetkilivesürekliyorgunluk,meşakkat,mihnet. *Yollukveparasızlığınyolaçtığıgeçimdarlığı. *Sorun,problem,mesele. *Darlık,yokluk. sıkıntıbasmak *çoksıkılmak,cansıkıntısıduymak. sıkıntıçekmek *zorlukveyayoksullukiçindeyaşamak. sıkıntıvermek *tedirginetmek,bunaltmak. sıkıntıdaolmak *geçimdarlığıçekmek. sıkıntılı *Sıkıntısıolan. *Sıkıntıveren,kasvetli,meşakkatli,mukassî. sıkıntısıolmak *tedirgin,rahatsızedenbirdurumdabulunmak. *abdestigelmek,sıkışmak. sıkıntısız *Sıkıntısıolmayan. *Sıkıntıvermeyen,meşakkatsiz. sıkıntıyadüşmek *darlık,yoklukiçindeolmak. sıkıntıyagelememek *güçişleredayanamamak. sıkışık *Sıkışmışbirdurumdaolan. sıkışıklık *Sıkışıkolmadurumu. sıkışma *Sıkışmakdurumu. sıkışmak *Birbirinebasınçyapacakkadaryaklaşmak. *Basınçlaikişeyarasındakalmak. *Darbiryerezorlasığmakveyasığdırılmak. *Zorbirdurumdakalmak. *Sıkıntıvedarlıkvermek,çarpıntıduymak. *Abdestigelmek. sıkıştırıcı *Sıkıştırmaişiniyapanâlet. sıkıştırılma *Sıkıştırılmakişi. sıkıştırılmak *Sıkıştırılmakişiyapılmak. sıkıştırış *Sıkıştırmakişiveyabiçimi. sıkıştırma *Sıkıştırmakişi. sıkıştırmak *Birşeyidarbiryerezorlasığdırmak,tıkmak. *Birnesneyisıkıcaduracakbiçimdebiryerekoymak,yerleştirmekveyaoradatutmak. *Gevşekveyaseyrekolanşeyleribirbirineyaklaştıraraksıkıdurumagetirmek. *Birşeyinsıkışmasına,kısılmasına,ezilmesinesebepolmak. *Ansızın,gizlicevekarşısındakininisteyipistemediğinebakmadanbirşeyivermek,tutuşturmak. *Kaçmayacakbiçimdeçemberealmak,kıstırmak. *Zorlamak. *Ellesarkıntılıketmek. sıkıt *Komprime. sıkıt *Düşük. sıkıyaalmak *hareketlerinisınırlamakveyaönlemleralmak. *disiplinaltınaalmak. sıkıyagelmek *güçbirdurumlakarşılaşmak. sıkıyönetim *Olağanüstüzamanlardavedurumlardaülkedegüvenliğinsağlanmasıvekorunmasıiçinordunun gerçekleştirdiğiyönetimbiçimi,örfîidare. sıkıysa! *kendinegüveniyorsa. sıkkın *Çoksıkılmış. sıkkınlık *Sıkkınolmadurumu. sıklamak *Bkz.ıklayasıklaya. sıklaşma *Sıklaşmakişi. sıklaşmak *Sıkdurumagelmekveyasıkçaortayaçıkmak,sıkgörülmek. sıklaştırılma *Sıklaştırılmakişi. sıklaştırılmak *Sıklaştırmakişiyapılmak. sıklaştırma *Sıklaştırmakişi. sıklaştırmak *Sıkdurumagetirmekveyasıkçayapmak,sayısınıartırmak. sıklet *Ağırlık,yük. *Sıkıntı. sıklık *Sıkolmadurumu. *Frekans. *Sıkçageçen,kullanımısıkolma. sıkma *Sıkmakişi. *Birtürpantolonveyaşalvar. *Darbirtürkadınyeleği. *Sıkılmaya,suyualınmayaelverişli. *Bayatekmeğinsuileıslatılıpsıkılmasıylaeldeedilenmalzemeyiun,tuzvesuylayoğuruphamurhâline getirdiktensonrapişirilmesivearasınakavrulmuşsoğan,peynirkonularakyapılanbiryemek. sıkmabaş *Kadınlarınincebirkumaşlasaçlarınısararakyaptıklarıbirsaçbağlamabiçimi. *Buşekildetaranansaçınbirörtüyletamamenkapatılmışhâli. *Buşekildegiyinenkimse. sıkmaç *Kompresör. sıkmak *Çevresinesarılarakveyabirşeysararakçepçevrebasınçaltınaalmak. *Basınçlasuyunu,yağını,sıvıkısmınıçıkarıpakıtmak. *Dargelmek. *Basınçlıbiraraçlafışkırtmak,püskürtmek. *Tetiğiçekipboşaltmak(ateşlisilâhlariçin). *Baskıaltınaalmak,üzmek,bunaltmak,zorlamak. *Sıkıntıvermek. sıkmalık *Sıkılmayaelverişli. sıktırma *Tahkimatbirimlerininoynamasınıveyakaymasınıönlemekamacıylabirimilearaziarasındakalan boşluklarasıkıştırılanbirtürtakoz. -sıl/ -sil,-sul/-sül *İsimden\"...ileilgili\"anlamınasıfattüretenek:dudak-sıl,damak-sıl,diş-sil,yok-sulvb. sıla *Birsüreayrıkaldığıbiryereveyayakınlarınakavuşmak. *(gurbettekibirkimseiçin)Doğupbüyüdüğüveözlediğiyer. sılaözlemi *Yurtsama,yurtözlemi. sılasıygası *Zarf-fiil. sılacı *Memleketine,doğupbüyüdüğüyeredönerekyakınlarınakavuşankimse. sılayagitmek *birsüreayrıkaldığıevini,yurdunugörmeyegitmek. sıma *Sımakdurumuveyabiçimi. sımak *Kırmak,bozmak. *Yenmek,mağlupetmek. sımsıcak *Çoksıcak(olarak),sıcak(birbiçimde),peksıcak,sıpsıcak. *Çoksamimî,çokduygulu. sımsıkı *Çoksıkı(olarak),sıkı(birbiçimde). -sın/-sin/-sun/-sün *İsimvefiiltüründenyüklemlereeklenenteklik2.kişieki:akıllısın,genç-sin,çocuk-sun,kötü-sün,gelirsin, gelecek-sin,okuyor-sun,ölmüş-sünvb. -sın/-sin/-sun/-sün *Teklik3.kişiemireki:sin/-sun/-sün:al-sın,gel-sin,otur-sun,gül-sünvb. sınaat *Zanaat. sınaî *Sanayiileilgili. sınama *Sınamakişi,deneme,tecrübe. sınamak *Değerinianlamak,gerekliniteliğitaşıyıptaşımadığınıbulmakiçinbirini,birnesneyiveyabirdüşünceyi yoklamak,denemek,tecrübeetmek. *Bilgisini,yeteneğini,yeterliliğiniveyaniteliğiniyoklamak,imtihanetmek. sınanma *Sınanmakişi. sınanmak *Sınamakişinekonuolmak. sınatma *Sınatmakişi. sınatmak *Sınamakişiniyaptırmak. sınav *Öğrencilerinveyabirişegirmekisteyenlerinbilgiderecesinianlamakiçinyapılanyoklama,imtihan,test. *Direnme,dayanışma,güçgerektiren,sonuçtabirtecrübekazandıranzordurum. sınavvermek *sınavdangeçmek. sınavaçekilmek *(birinin)bilgisiölçülmek. sınavagirmek *birkimse,birkonuüzerindekibilgisininölçülmesinisağlamakiçinyapılanyoklamadahazırbulunmak. sınayış *Sınamakişiveyabiçimi. sıncan *Sakızlıbirtürdikenliçalı(Astragalus). sındı *Makas. sındırılma *Sındırılmakişiveyadurumu. sındırılmak *Sındırmakişinekonuolmak. sındırma *Sındırmakişiveyadurumu. sındırmak *Kırmak,parçalamak. *Yenerekbozmak,mağlûpetmek. *Sindirmek. sıngın *Gözükorkmuş,sinmiş(kimse). *Çekingen,ürkek. *Üzgün,düşünceli. sınıf *Öğrencilerinyıllıköğrenimegöreayrıldıklarıbölümlerdenherbiri. *Dersokutulanyer,dershane,derslik. *Birtoplumda,aynıgöreviyapan,aynımenfaatisağlayan,aynısartlardayaşayanbüyükinsangrubu,klâs. *Takımlardanoluşanbirlik,dallarınaltbölümü. *Önemlerine,niteliklerinegörekişiveyanesnelerinyerleştirildiğikategorilerdenherbiri. *Belliortakbelirtileriolantekteknesneleröbeği. sınıflama *Bölümleme,tasnif. sınıflamak *Bölümlemek,tasnifetmek. sınıflandırma *Bölümlendirme. *Karşılaştırmaesasınabağlıolaraktasnifyapma. sınıflandırmak *Bölümlendirmek. *Karşılaştırmaesasınabağlıolaraktasnifyapmak. sınıflanış *Sınıflanmakdurumuveyabiçimi. sınıflanma *Bölümlenme. sınıflanmak *Bölümlenmek. sınıflaşma *Sınıflaşmakişi. sınıflaşmak *Toplumdasınıffarklarıoluşmak. sınıflı *Sınıfıolan. sınıfsal *Sınıflailgili. sınıfsız *Sınıfıolmayan. sınıftaçakmak *sınıftakalmak. sınıftaçaktırmak *sınıftabırakmak. sınıftakalmak *başarılıolamayanöğrenci,birüstsınıfageçemeyerekaynısınıftayenidenokumak. sınık *Kırık,çıkık. *Yenilmiş,bozgunauğramış. sınıkçı *Kırık,çıkıkbağlayankimse,çıkıkçı. sınıkçılık *Sınıkçınınyaptığıiş. sınır *İkikomşudevletintopraklarınıbirbirindenayırançizgi,hudut. *Komşuil,ilçe,köyveyakişilerintopraklarınıbirbirindenayırançizgi. *Birşeyinyayılabileceğiveyagenişleyebileceğisonçizgi,uç. *Uç,son. sınıraçı *Birortamdagelipdahakırıcıbaşkabirortamageçerkenkırılanışınınoluşturabileceğienbüyükaçı. sınırboyu *Ülkesınırları. sınırçekmek(veyaçizmek) *sınırınıbelirtmek. *sonvermek. sınırdışı *Ülkesınırlarınınötesi. sınırdışıetmek *birkimseyekendiülkesindeveyayaşadığıbaşkabirülkedebulunma,yaşamahakkınıtanımamak,başka ülkeyegöndermek. sınırkarakolu *Sınırbölgesindegörevyapankollukgücü. sınırötesi *Ülkesınırlarınındışı. sınırtaşı *Sınırıbelirlemekiçinkoyulantaşveyabenzerimadde. sınırdaş *Ortaksınırlarıolan,hemhudut. sınırdaşlık *Sınırdaşolmadurumu. sınırlama *Sınırlamakişi. sınırlamak *Sınırınıçizmek,sınırınıbelirtmekveyabelirlemek. *Bellibirsınıriçindebırakmak,belirlemek. sınırlandırma *Sınırlandırmakişi. sınırlandırmak *Sınırlamak,hudutlandırmak. sınırlanış *Sınırlanmakdurumuveyabiçimi. sınırlanma *Sınırlanmakdurumu. sınırlanmak *Sınırçekilmek. *Bellibirsınıriçindebırakılmak,belirlenmek. sınırlayış *Sınırlamakişiveyabiçimi. sınırlı *Sınırıolan,birsınırlaayrılmışolan,hudutlu. *Sınırlanmış,belirlenmiş,belirli." }, { "text": "*Miktarcasınırlı. sınırlıdoğru *Başıvesonubelliolandoğru. sınırlıortaklık *Belirlibirsermayeilekurulanortaklık. sınırlısayı *Sonsuzdeğerliolmayansayı. sınırlısorumluluk *Borçlununborcunuödememesidurumunda,bütünmalvarlığıyladeğildemalvarlığınınbirbölümüyle sorumluolmasıdurumu. sınırsız *Sınırıolmayan,birsınırlaayrılmamışolan,hudutsuz. *Pekçok,sonsuz. sınırsızdoğru *Başıvesonuolmayandoğru. sınırsızsayı *Sonsuzdeğerlisayı. sınırsızsorumluluk *Borçlununborcunuödememesidurumundaalacaklıyakarşıbütünmalvarlığıylasorumluolmasıdurumu. sınırsızyetki *Yetkilerinalabildiğinegenişletilmesi. sınma *Sınmakişiveyadurumu. sınmak *Kırılmak,parçalanmak,bozulmak. *Yenilmek,bozgunauğramak. sıpa *Eşekyavrusu. sıpsıcak *Peksıcak,canayakın,sımsıcak. sır *Bazınesnelereparlaklıkvermek,dışetkilerdenkorumak,sızmalarınıönlemekgibiamaçlarlasürülen, saydamveyadonukvernik. *Aynalarınarkasınavekaplamametaleşyanınyüzünesürülenincemetaltabaka. sır *Varlığıveyabazıyönleriaçığavurulmakistenmeyen,gizlikalan,gizlitutulan şey,giz. *İnsanaklınınyeterinceaçıklıkgetiremediğişey. *Birişin,birşeyindikkat,yetenek,tecrübevesezgiyardımıylakavranabilenenzor,eninceyanı. *Biramacaulaşmakiçinkullanılan,başvurulanözelvegizliyöntem. sırkâtibi *Kendisinegizliyazılaryazdırılankimse. sırküpü *Birçoksırlarıbildiğihâldehiçbiriniaçığavurmayankimse. sırolmak *Bkz.sırrolmak. sırtutmak(veyasaklamak) *birsırrıaçığavurmamak,başkasınasöylememek. sırvermek(veyasızdırmak) *birsırrıaçığavurmak,başkasınasöylemek. sıra *Birçizgiüzerindeyanyanaveyaartardaolanşeyveyakimselerintümü,dizi. *Bubiçimdekitopluluğundurumu. *Belirlibirdüzeneveniteliğegöredizilmedurumu. *Birşeyeayrılan,uygungörülenveyarastlayanzaman. *Üzerindebirkaçkişininyeralmasınayarartahtadanoturacakyer. *Dershane,meclisgibiyerlerdekullanılanveoturupyazıyazacakbiçimdeyapılmışolanmobilya. *Düzen. *Sıradurumundaolan,sıraoluşturan. *Sırakelimesiardı,arkası,önüveyanıkelimelerindensonragelerektamlamalarkurarveardından, arkasından,önünden,yanından,beraberinde,anlamlarındakullanılır. sıradayağı *Ayırımgözetmeksizinsıradanbaşlayarakkişileritektekdövmek. sıradayağıçekmek *birdençokkişiyitekertekervebirbirininardısıradövmek. sıradışı *Olağandışı. sıramalı *Değeriveözelliğiolmayanmal. sıraolmak *düzenlibirbiçimdesıraoluşturmak,dizilmek. sırasavmak(veyasırasınısavmak) *göreviniyerinegetirmek. sırasayısıfatı *Birşeyindizilişveyaaşamadakisırasınıbildirensıfat. sırasıra *Birsırahâlinde,sıralanmışbirbiçimde. sıraca *Deridevedahaçokboyundagörülendeğişiklik;lenfdüğümlenmelerininşişkinliğiylebelirentüberküloz türü. sıracaotu *Sıracagillerden,birçoktürününköklerihekimliktekullanılmışolanbirbitki(Scrophularia). sıracagiller *Sıracaotu,bitotugibibitkileriiçinealan,ikiçeneklilerdenbirbitkifamilyası. sıracalı *Sıracasıolan. sıracı *Esasçalgıtakımıgelmediğindeonlarınyerinesazçalanvetürküokuyankimse. sıradağ *Ortaközelliklergösteren,aralarındauzunlamasınavadilerinbulunduğu dağlardizisi. sıradan *Herhangibir,bayağı,alelâde. sıradanlık *Sıradanolmadurumu. sıralaç *İçindebellibirsırayagörekâğıtlarkonacakbölmeleriolandosyaveyadolap,musannif,cilbent,klâsör. sıralama *Sıralamakişi. sıralamak *Birbiriardısıraveyayanyanakoyaraksıradurumunagetirmek. *Belirlibirdüzenegöreyerleştirmekveyadüzenlemek,sırayakoymak. *Söylenecek,yazılacak,yapılacakşeylerezihindegereklidüzenivermek. *Aynıdavranışıbirbiriardıncabirçokkezyapmak. *Aynıdavranışıbirçokşeyüstündetekrarlamak. *(küçükçocuk)Tutunarakyürümeyebaşlamak,tutunarakyürümek. sıralanış *Sıralanmakdurumuveyabiçimi. sıralanma *Sıralanmakişi. sıralanmak *Sıraoluşturacakbiçimdeyeralmak. *Sıraya,düzenekonulmak. sıralatma *Sıralatmakişiveyadurumu. sıralatmak *Sıralamakişiniyaptırmak. sıralayıcı *Sıralayan,sırayakoyan(kimse). sıralayıcıharf *Birtamçokterimlininçeşitliterimlerinde,artanveyaeksilenkuvvetlerinegörebuterimlerindizildiğisırayı gösterenharf. sıralayış *Sıralamakişiveyabiçimi. sıralı *Sıralanmış,düzenlenmiş,dizili. *Yere,zamana,konuya,yöntemeuygunolan. sıralıcümle *Anlamyakınlığıylabağlanmışcümlelerinoluşturduğucümle:Sazınınüstünesazyok,sözününüstünesöz yok.Anasıgözyaşıdökmüş,babasıboynunasarılmış,yarenleriyolunukesmiş,onudöndürememişler. cümlelerinde olduğugibi. sıralıoluş *Birbirinitakipetmek. sıralısırasız *Yerveyazamanuygunluğugözetmeksizin. sıramsıram *Sıradurumundaveyasıralanmışolan. sıramsıramdizilmek *sıraveyasıralaroluşturacakbiçimdeyanyana,arkaarkayagelmek. sırasıdüşmek *uygunzamanıgelmek. sırasıgelmek *birbaşkasındansonrasırabirininveyabirşeyinolmak. *sırasıdüşmek. sırasıgelmişken *\"fırsatdüşmüşken,sözbukonudayken\"anlamlarındakullanılır. sırasınageçmek *adam,insandenecekbirdeğeriyokkennasılsaöylesayılmak. sırasınagetirmek(veyasırasınıgetirmek) *uygunzamanını,fırsatınıbulmak. sırasınagöre *durumungerektirdiğigibi. sırasında *gerekince,yerindevezamanında. sırasınıkaybetmek *hastalıkveyabaşkabirsebepdolayısıylauykuvememezamanınışaşırmak. sırasıyla *Sırasıgelince,sırasınadikkatederek. sırasız *Sıradaolmayan,sırasıolmayan,düzensiz. *Yere,zamana,konuya,yöntemeuygunolmayan. sırat *Yol. sıratköprüsü *(İslâmîinanışagöre)Mahşergünü,üstündengeçileceğineinanılanköprü. sıratköprüsündengeçmek *sıkıntılı,eziyetlidurumlardanzarargörmedenkurtulmak. sırayakoymak *düzenlemek,sıralamak. sırça *Cam. *Camdanyapılmış. sırçaköşkteoturankomşusunataşatmamalı *kendindeherhangibirkusurvarkenbaşkalarınıaynıkusurlasuçlamamalı. sırdaş *Birininsırlarınıbilenkimse,mahrem. sırdaşça *Sırdaşlığayakışır(birbiçimde). sırdaşlık *Sırdaşolmadurumu. sırf *Salt,ancak,sadece,yalnız. *Tümüyle,bütünolarak,büsbütün. sırık *Değnektenuzunvekalıncaağaç. sırıkdomatesi *Dallarısırıkladesteklenerekyetiştirilen,iri,düzgünveetlimeyveverenbirtürdomates. sırıkfasulyesi *Dallarısırıkladesteklenerekyetiştirilen,ince,uzun,kılçıksızbirtürfasulye. sırıkgibi *\"uzunboylu\"anlamındaalaylıkullanılır. sırıkhamalı *Taşınacakyüklerisırığageçirerekomuzlarındataşıyanhamal. sırıkçı *Atletizmdesırıklaatlayansporcu. sırıklaatlama *Atletizmde,eldekisırıktangüçkazanarakbelirliyüksekliktekiçıtayıaşmakiçinyapılanbiryarışmatürü. sırıklama *Sırıklamakişi. sırıklamak *Fasulye,domatesgibibitkilerintutunması,dallarınındesteklenmesiiçinyanlarınasırıkdikmek, hereklemek. *Aşırıpgötürmek,çalmak. sırılsıklam *Büsbütünıslak,çok ıslak,sırsıklam. sırılsıklamâşık *Bkz.sırsıklamâşık. *delicesinesevdalı,karasevdalı,tutkun. sırılsıklamolmak *çokıslanmak. sırım *Bazıişlerdesicimyerinekullanılmakiçin,sicimkalınlığında,inceveuzun,esnekderiparçası. sırımgibi *inceyapılıvegüçlü(kimse). sırıma *Sırımakişi. sırımak *Yorgan,şiltegibişeyleriirivearalıklıdikmek. *Sağlamvesıkıcadikmek. sırıtık *Sürekliolaraksırıtan. sırıtış *Sırıtmakişiveyabiçimi. sırıtkan *Süreklisırıtan,sırıtmahuyuolan. sırıtkanlık *Sırıtkanolmadurumu. sırıtma *Sırıtmakişi. sırıtmak *Dişlerinigöstererekaptallık,şaşkınlık,kurnazlıkveyaalaybelirtirbiçimdegülmek. *Bütünçirkinliğivekusuruortayaçıkmak. sırlama *Sırlamakişi. sırlamak *Bazınesnelere,toprakkaplarasır(I)sürmek. sırlanma *Sırlanmakdurumu. sırlanmak *Sırlamakişiyapılmak. sırlı *Sırsürülmüş,sırıolan. sırma *Altınyaldızlıveyayaldızsızincegümüştel. *Rütbegösterenşerit. *Sırmadanyapılmışveyasırmagibiolan. sırmasaç *Altınsarısırengindesaç. sırmakeş *Gümüşveyabaşkamadenlerihaddedençekipsırmayapankimse. sırmakeşhane *Sırmayapılanyer. sırmalı *Sırmaileişlenmişveyasüslenmiş. sırnaşık *Cansıktığına,rahatsızettiğinealdırmadan,birkimsedensürekli,yalvarırcasınaistektebulunanvebu isteğindedirenenkimse. *Sıkıntıveren,rahatsızeden,tedirgineden,musallatolan. sırnaşıkça *Sırnaşığayakışır(birbiçimde). sırnaşıklık *Sırnaşıkolmadurumuveyasırnaşıkçadavranış. sırnaşış *Sırnaşmakişiveyabiçimi. sırnaşma *Sırnaşmakişi. sırnaşmak *Sırnaşıkçadavranmak. sırnaştırma *Sarnaştırmakişi. sırnaştırmak *Sırnaşıklıkyapmasınasebepolmak. Sırp *Yugoslavya'nınSırbistanbölgesindeyaşayanSlavlarıngüneykolundanbirhalkvebuhalkınsoyundanolan kimse. Sırpça *SırplarınkullandığıbirgüneySlavdili,Sırpdili. Sırplık *Sırpolmadurumu. sırraermek *gizlitutulanveyasırdurumundaolanbirşeyianlamak,kavramak. sırrakadembasmak *birkimseortalıktanyokolmak,ortalıktagörünmemek. sırretme *Sırretmekişi. sırretmek *Birşeyveyakimseyiakılalmazbirbiçimdeortadanyoketmek,görünmezkılmak. sırrolma *Sırrolmakişi. sırrolmak *Birşeyveyakimseakılalmazbirbiçimdeortadanyokolmak. sırsıklam *Büsbütünıslak,çokıslak,sırılsıklam. sırsıklamâşık *Delicesineâşık. sırsıklamolmak *çokıslanmak. sırsız" }, { "text": "*Sırsürülmemiş;sırıolmayan. *Sırrıolmayan,açık,gizliliğibulunmayan. sırt *Omurgalıveyaomurgasızhayvanlardaboyundankuyruksokumunakadaruzananüstbölüm. *İnsanlardaboyundanbelekadaruzananüstbölüm. *Kesiciaraçlarınkesmeyenkenarı. *Dağlarınveyatepelerinüstbölümü. *(insaniçin)Üst,arka. *Birşeyinüstü,üstbölümü. *Dikilmişveyaciltlenmişkitaplardadikişinbulunduğubölüm. sırtçevirmek(çevirmemek) *(birine)önemvermemek,iyidavranmamak. *(birşeye)önemvermemek,onukabuletmemek,yapmamakveyasürdürmemek. sırtsırta *Arkaarkaya,sırtlarıbirbirinedeğecekbiçimde. sırtsırtavermek *işbirliğiyapmak. sırtar *Birkelertürü. sırtarbalığı *Gölizmariti. sırtarma *Sırtarmakişi. sırtarmak *Sırıtmak. *Karşıkoymayahazırlanmak. *Açıktakalarakgörünmek. sırtçı *Hamal. sırtçılık *Hammallık. sırtıkaşınıyor *dayakyemeyihakedecekdavranıştabulunanlariçinkullanılır. sırtıpek *Kalıngiyinmiş. sırtısıra *Birininarkasından,izinden. sırtıyeregelmek *yenilmek,altolmak. sırtıyufka *İncegiyinmiş. *Etkili,güçlüveyamakamsahibibirdayanağı,arkasıveyayakınıolmayan(kimse). sırtıkara *Lüferinbirtürü. sırtınaalmak *yüklenmek,çuvalısırtınaaldı. *birgiyeceğigiymekveyasırtınaörtmek. sırtınageçirmek *birşeyigiymek. sırtında(veyaarkasında)yumurtaküfesiyokya!(veyaolmamak) *eskidüşünceveyönünükolaycadeğiştirenveyasözündencaymaktasakıncagörmeyenkimseleriçin kullanılır. sırtından(para)kazanmak *birkimsedenyararlanarakparasağlamak. sırtındanatmak *başındansavmakveyabirinin,birşeyinsorumluluğunu,yükünü üzerinealmamak. sırtındançıkarmak *okimseyeödetmek. sırtındangeçinmek *geçiminiokimsedensağlamak. sırtınıdayamak(veyavermek) *biryeredayanmak,yaslanmak. *güçlübirine,biryeregüvenmek. sırtınıyeregetirmek *güreştehasmısırtüstüyereyatırarakyenmek. *üstüngelmek. sırtlama *Sırtlamakişi. sırtlamak *Sırtınaalıpyüklenmek. *Birinin,birşeyinsorumluluğunu,yükünüveyageçiminiüzerinealmak. sırtlan *Sırtlangillerden,dahaçokleşlebeslenen,etçil,postubeneklibirhayvan(Hyaena). sırtlangiller *Omurgalıhayvanlardanmemelilersınıfınagirenbirçoktürüiçinealanetçilhayvanlarfamilyası. sırtlık *Sırtdayayacakyeriolan. sırtüstü *Bkz.sırtüstü. sırtüstü *Sırtıyerdeolmaküzere. sırtüstüyatmak *sırtıyeregelmeküzereyatmak. *çalışmadanrahatbiryaşamsürmek. sıska *Çokzayıfvekuru,kaknem,arık. *Karınboşluğunasudolmuşolan. sıskaolmak *karınboşluğunasudolarakkarnışişmek. *aşırızayıfolmak. sıskalaşma *Sıskalaşmakişi. sıskalaşmak *Sıskadurumagelmek. sıskalık *Sıskaolmadurumu. sıskasıçıkmak *çokzayıflamak,sıskalaşmak. sıtma *Anofeltürüsivrisineğinsokmasıylainsandaninsanabulaşan,titreme,ateşveternöbetleriylekendini gösterenbirhastalık,malarya. sıtmabilimi *Sıtmaasalaklarını,sıtmasivrisineklerini,sıtmatürlerinivesıtmaylasavaşıinceleyenasalakbilimidalı. sıtmagörmemiş(ses) *gürvekalın(ses). sıtmanöbeti *Sıtmahastalığındakarşılaşılanateşvetitremedurumu. sıtmatutmak *ateşveternöbetleriyletitremeyebaşlamak. sıtmalanma *Sıtmalanmakişi. sıtmalanmak *Sıtmayatutulmak. sıtmalı *Sıtmayatutulmuş(kimse). *Sıtmanınsalgındenecekkadarçokgörüldüğü(yer). sıtmalık *Sıtmayaçokyakalanılanyer. sıva *Herhangibiryapıdakiyüzeyleridüzgünleştirmekiçinkullanılan,yarıakışkan,kum,kireç,çimentokarışımı veyatoprakharç. *Biryapınınduvarlarınasürüleninceharçtabakası. sıvavurmak *birduvarısıvakullanarakdüzgünleştirmek,sıvamak. sıvacı *Duvarlarısıvayankimse. sıvacıkuşu *Sıvacıkuşugillerden,AvrupaveAsyaormanlarındayaşayan,15cmuzunluğundaötücübirkuş(Sitta europea). sıvacıkuşugiller *Omurgalıhayvanlardan,birçoktürübulunanötücükuşlarıiçinealanbirfamilya. sıvacılık *Sıvacınınişi. sıvalama *Sıvalamakişi. sıvalamak *Sıvavurmak,sıvamak. sıvalı *Sıvavurulmuş,sıvasürülmüş. *Sıvargibibulaşmış,sıvanmış. sıvalı *(parça,koliçin)Sıvanmış,kıvrılmış. sıvama *Sıvamakişi. *Sıvanırgibiüstünekaplanmış,örtülmüşveyaçoksıktakılmış. *Zeminihemenhiçgörülmeyecekkadarkaplanmış,örtülmüşveyatakılmışolarak. *Ağzınakadar(dolu),silme. sıvamak *Sıvailekaplamak,sıvavurmak. *Harcıbiryerevurmak. *Sıvargibibulaştırmak. *Okşamak,sıvazlamak. sıvamak *(kolveyaparçaiçin)Yukarıyaçekiptoplamakveyakıvırmak. sıvanma *Sıvanmakişi. sıvanmak *Sıvamakişiyapılmak. sıvanmak *Sıvamak(II)işiyapılmak. *Birişegirişmek. *İştahlayemek. sıvaşma *Sıvaşmakdurumu. sıvaşmak *Bulaşmak,üstünesürülmek. *Sıvıkveyasıvışıkbirdurumagelmek. sıvaştırma *Sıvaştırmakişi. sıvaştırmak *Bulaştırmak,üstünesürmek. *Sıvıkveyasıvışıkdurumagetirmek. sıvatma *Sıvatmakişi. sıvatmak *Sıvamakişiniyaptırmak. sıvazlama *Sıvazlamakişi. sıvazlamak *Birşeyinüstündeyavaşyavaş,hafifçeelgezdirmek. *Okşamak. sıvazlatma *Sıvazlatmaişi. sıvazlatmak *Sıvazlamakişiniyaptırmak. sıvı *Bulunduğukabınbiçiminialabilenveüstüyataybirdüzlemdurumunagelebilen(cisim),mayi. sıvıyağ *Havanınnormalsıcaklığındasıvıdurumundabulunanhertürlüyağ. sıvık *Yumuşakkıvamlı,suyufazla. sıvıklaştırma *Sıvıklaştırmakişi. sıvıklaştırmak *Sıvıkdurumagetirmek. sıvılaştırma *Birgazısıvıdurumunadönüştürme. sıvılaştırmak *Sıvıdurumadönüştürmek. sıvındırma *Sıvındırmakişi. sıvındırmak *Birgazınveyabuharınsıcaklıkderecesinidüşürmekveyabasıncınıartırmakyoluylaonusıvıdurumuna getirmek. sıvınma *Sıvınmakişi. sıvınmak *Gazveyabuhardurumundansıvıdurumunageçmek. sıvıölçer *Birsıvınınözgülağırlığınıölçmeyeyarayanalet,areometre. sıvırya *(ticaretyaşamıiçin)Alabildiğine. *Sürekliolarak. *Birbiriardısıra. sıvışık *Yapışıpbulaşan. *Birkimseninyanındanayrılmayarakinsanıtedirgineden(kimse). sıvışma *Sıvışmakişi. sıvışmak *Bulaşmak,yayılmak,sıvaşmak. *Habervermeden,sessizcegidivermek,kaçmak. sıyanet *Koruma. sıyanetetmek *korumak. sıyga *Kip. sıygayaçekmek *birinesorularsorupcevaplarınıistemek,sorguyaçekmek. sıygı *Hacim. sıyırga *Harmandasaptoplamayaveyadamlardankarıküremeyeyarayanaraç. *Karküremektekullanılanbüyükkürek. sıyırık *Yüzeyindenbirparçasıyrılmışolan. *Utanmasıolmayan. *Sıyrılmışyer. sıyırış *Sıyırmakişiveyabiçimi. sıyırma *Sıyırmakişi. sıyırmak *Hızlasürtünerekbirşeyinyüzündenbirparçasoymak,koparmakveyaüzerinihafifçeyırtmak. *Sürtünerekveyaçekerekbirşeyiyerindenalmak,kaldırmakveyadüşürmek. *Birşeyinüstündekiörtüyüçekerekalmakveyaaçmak. *Çekerekçıkarmak. *Kazıyarak,silereküzerindeveyaiçindehiçbirşeybırakmamak. *Çekipkurtarmak. sıyırtma *Sıyırtmakişi. sıyırtmak *Sıyırmakişiniyaptırmak. sıyrık *Çarpmaveyavurmasonucundavücuttahafifçekazınmış,zedelenmiş,soyulmuş,kanamışolanyer. sıyrılış *Sıyrılmakişiveyabiçimi. sıyrılma *Sıyrılmakişi. sıyrılmak *Sıyırmakişinekonuolmak. *Biryerdenveyabirdurumdançıkmak,kurtulmak. sıyrıntı *Kaptakalanyemek,yemekartığı. *Birbezdenelilekoparılanuzuncaparça. *Sıyrık. -sız/ -siz,-suz/-süz *İsimdenolumsuzsıfattüretenek:tat-sız,bilgi-siz,su-suz,tuzsuz,ölüm-süz,ök-süzvb. sızak *Dağsırtlarında,taşaralarındansızansu,küçükpınar. sızdırılma *Sızdırılmakişi. sızdırılmak *Sızdırmakişiyapılmak. sızdırma *Sızdırmakişi. sızdırmak *Sızmasınayolaçmak. *(haber,sırvb.)Duyurmak,yaymak. *Eritipsüzerektemizbirdurumagetirmek. *Baskıveyatürlübahanelerlebirindenparaçekmek. sızgıt *Kavrulmuşet,kavurma. sızı *Hafifveinceağrı. *Ruhîacı,ıstırap. sızıcı *Sızmaniteliğiolan. sızıcıünsüz *Ciğerlerdengelenhavanın,ağızboşluğundakihafifkapalıbirengeleçarpıpsızmasıileoluşanünsüz. sızıldanma *Sızıldanmakişi. sızıldanmak *Sızlanmak,yakınmak. sızılı *Sızısıolan. sızıltı" }, { "text": "*Sızlanma,yakınma, şekva,şikâyet. *Hoşnutsuzluk. sızıltısız *Sızlanmasız,yakınmadan. sızımsızım *Sızlamak,sızlanmakgibifiillerinanlamınıpekiştirir. sızımsızımsızlanmak -sızın/-sizin *İsimlerdenvemastarlardanzarftüretenvurgusuzek:an-sızın,durmak-sızın,dinlenmek-sizinvb. sızıntı *Sızanşey. *Genellikleiltihaplanmasebebiylederiveyamukozadabelirensıvı,akıntı. sızıntılı *(hastalıkiçin)Sızıntıyapan. sızırma *Sızırmakişi. sızırmak *Sızdırmak,süzmek. sızış *Sızmakişiveyabiçimi. sızlama *Sızlamakişi. sızlamak *Sızısıortayaçıkmak,sızısıolmak. *Sızlanmak. sızlanış *Sızlanmakişiveyabiçimi. sızlanma *Sızlanmakişi;yakınmak, şikâyet,şekva,tazallum. sızlanmak *Kendineyapılanbirhaksızlığı,kendisinitedirginedenbirdurumu,çarebulmasıveyasadecesıkıntısına ortakolmasıiçinkarşısındakineanlatmak,yakınmak,şikâyetetmek, şekvaetmek,tazallumetmek. sızlatma *Sızlatmakişi. sızlatmak *Sızlamasınasebepolmak. sızlayış *Sızlamakişiveyabiçimi. sızma *Sızmakişi. *Kapı,pencerearalıklarındanodahavasınındeğişmesi. sızmak *İncearalıklardanveyagözeneklerdenazmiktardavebelliolmadanyavaşyavaşakmak,çıkmak. *Gizlitutulanhaber,sırgibişeylerduyulmak,yayılmak. *Düşmanmevzileriarasınagizlicegirmekveilerlemek. *Herhangibirtopluluğu,birörgütüyolundansaptırmakiçingizlicearasınagirmek. *Gizlice,habervermedengitmek,sıvışmak. *İçkiveyayorgunlukgibisebeplerlekendindengeçerekuyuyakalmak. Si *Silisyum'unkısaltması. si *Gamdizisindelailedoarasındakises. *Busesigösterennotaişareti. -si *Bkz. -sı/ -si,-su/-sü(I). -si *Bkz. -sı/ -si,-su/-sü(II). sibak *Birşeyin geçmişi. sibakusiyak *Bkz.siyakusibak. sibernasyon *Güdümbilimindenyararlanaraközelliklefabrikalardakiüretimin,bilgisayarlaryardımıyladenetimi. sibernetik *Güdümbilimi,kibernetik. sicil *Resmîbelgelerinkaydedildiğikütük. *Görevlilerinhertürlüdurumlarınınişlendiğidosya. sicilvermek *sorumlubirgörevli,yanındaçalışanbirininbiraşamayagelmesindeyeterliolupolmadığınıgereken makamabildirmek. sicilli *Sicilegeçmiş,sicilidefterineişlenmiş,müseccel. *Suçusicilegeçmiş,sabıkalı,museccel. Sicilyalı *Sicilyahalkındanolan. sicim *Keten,kenevirgibibitkilerinliflerindenyapılaninceip,kınnap. sicimgibi *damlalarıarkaarkayagelipsicimgibiakan(yağmur,gözyaşı). siderit *İçindeyalnızdemirvenikelbulunangöktaşı. *Sideroz. sideroz *Çoğunluklakahverengidemirkarbonatbirleşimlidemircevheri. sidik *Böbreklerdekandansüzülerekidraryollarıyladışarıyaatılansıvı,idrar. sidikborusu *Sidiğiböbreklerinherbirindensidiktorbasınaakıtanbirçiftkanal. sidikkavuğu *Sidiktorbası. sidiksöktürücü *Sidiğiartıranilâç. sidiktorbası *Sidiğinbiriktiği,yapısızarvekastanoluşmuşhazne,mesane. sidikyarışı *Önemsizvedeğersizkonulardainatlaşarakbirbirindenüstüngelmeyeçalışanlarındurumunuanlatmakiçin kullanılır. sidikyolu *Sidiktorbalarıvesiyeğinortakadı. sidikzoru *Sidiğinyeterincekolaylıkladışarıatılmamasıdurumu,idrartutukluğu. sidikli *Üstünesidikbulaşmışbulunan. *Sidiğinitutamayan,üstüneişeyen. sidiklimeşe *Yanarkensuçıkaranbirmeşetürü. sidiklik *Canlılardasidiğinatıldığıorgan. *Tutukevlerindeağırsuçişleyenkimselerincezalandırılmaküzerekapatıldıklarıhücre. sif *İthalâttabirmalınbedeli,sigortasıvenavlunugiderleriylebirlikteolmaküzeremaliyeti. sifilis *Bkz.frengi. sifon *Birsıvıyıbirkaptanbaşkabirkabaaktarmayayarayan,değişikuzunluktaikikoluolanbükülmüşboru. *Şose,demiryolugibiyapılarınaltındanbirakarsuyugeçirmekiçinyapılanborubiçimindekanal. *Pissutesisatındakikokularınyapıyayayılmasınıönleyenaraç. *Hızlafışkırtılansuyardımıylapissuiledışkılarıatıksutesisatınaakıtandüzenek. sifonlama *Sifonlamakişi. sifonlamak *Sifonuçekmek. sifonlular *Yassısolungaçlılardanbirsınıf. sifonuçekmek(veyasifonçekilmek) *sifondakisuyuboşaltmakveyasuboşaltılmak. siftah *(birşeysatıpveyasatınalıp)Alışverişebaşlama. *İlkkezolarak. siftahetmek *(esnafiçin)sabahleyinilkalışverişiyapmak. siftahlama *Siftahlamakişi. siftahlamak *Birşeyiilkkezsatmak,siftahetmek. *Turfandabirşeyiilkkezyemek. siftinlik *Adî,bayağı,berbat. siftinme *Siftinmekişi. siftinmek *Oyalanmak,vakitgeçirmek. *Biryeresürtünerekkaşınmak. sigala *Bkz.sığla. sigar *Puro. sigara *İncekâğıda,kıyılmıştütünsarılarakhazırlanan,silindirbiçiminde,ağızdandumanıçekilennesne. sigaraböceği *Kınkanatlılardan,tütündenbaşka,kilervemutfaklardasaklıbirçokyiyecekmaddelerinedüşkünlüğüile tanınanböcek(Lasiodermaserricorne). sigaraböreği *Yufkaarasınapeynirveyakıymakoyduktansonrasigaragibisarılıptavadakızartılanbörek. sigaraiçmek *sigarayıbirucundanyakıpöbürucundandumanınıemerekiçineçekmek. sigarakâğıdı *Sigarasarmayayararçokincekâğıt. sigarakâğıdıgibi *çokince. sigarasarmak *sigarakâğıdınatütünkoyaraksigarayapmak. sigaratabakası *İçinesigarayerleştirilen,kapaklı,metalkutu. sigaratablası *Sigarakülüsilkelenenvesigarasöndürülenkap,küllük. sigaratiryakisi *Sigarayaaşırıdüşkünolankimse. sigaracı *Sigarasatankimse. sigaralı *Sigarasıolan. sigaralık *Sigarakonulankap. *Sigaraağızlığı. sigarasız *Sigarasıolmayan,sigaraiçmeyen. sigarayıtellendirmek *keyiflesigaraiçmek. sigorta *Birşeyinveyabirkimseninherhangibiryöndenileridekarşılaşabileceğizararıgidermekiçin,önceden ödenenprimkarşılığındabuişleuğraşankuruluşlayapılanikitaraflıbağlantısözleşmesi. *Butürsözleşmeleriyapanşirket. *Özellikleelektrikdevresinde,akımçokgüçlüolduğundaeriyerekgüvenliğisağlayan,kazayıönleyennesne veyadüzen. sigortaatmak *birarızasonucusigortadaelektrikakımıkesilmek. sigortaetmek *birşeyi,birkimseyiilerideolabileceğidüşünülenkazanınzararınıgidermekiçinsigortayabağlamak. sigortaolmak *birkimseveyabirşeyilerideolabileceğidüşünülenkazanınzararınıgidermekiçinsigortayabağlanmak. sigortacı *Belirlibirprimkarşılığında,sigortalıyaveyabirtazminattanyararlanacağıbelirtilmişolankimseye,bir zararauğramasıdurumundabirparaveyagelirödemeyiüstlenenkimse. sigortacılık *Sigortacınınişi. sigortalama *Sigortalamakişi. sigortalamak *Sigortaetmek. *(birşeyi) Güvenaltınaalmak. sigortalanma *Sigortalanmakişiveyadurumu. sigortalanmak *Sigortabağlanılmışolmak. sigortalı *Sigortaedilmiş. *Güvenaltınaalınmış,sağlamabağlanmış. *Sosyalsigortakapsamınaalınmışişçi. sigortalılık *Sigortaolmadurumu. sigortasıatmak *çığırındançıkmak,kötüleşmek. sigortasız *Sigortaedilmemiş. *Güvencealtınaalınmamış,sağlamabağlanmamış. *Sosyalsigortakapsamınaalınmamışişçi. sigortasızlık *Sigortasızolmadurumu. siğil *Deride,özellikleellerdeoluşanzararsız,pürtüklüküçükur. siğil *Odunyarmaktakullanılanağaçveyademirkama. siğilotu *Kalıncayaprakları,çıbanveyarayıişletipiyileştirmektekullanılan,lâbadayabenzerbirçeşitot. sihir *Büyü,bağı. sihirbaz *Büyücü. sihirbazlık *Büyücülük. sihirlenme *Sihirlenmekişiveyadurumu. sihirlenmek *Büyülenmek. sihirli *Büyülü,afsunlu,füsunkâr. sik *Erkeklikorganı. sikalar *Açıktohumlardan,parklardasüsbitkisiolarakyetiştirilen,yurduGüneyAsyaolan,palmiyelerebenzerağaç veağaççıklarıiçinealanbirfamilya. sikatif *Yükseltgenerekpolimerleşmeyeuygunolan. *Özelliklemadenbirleşiklerindenoluşan,katalitiközelliklertaşıyanveçabukkurumasınısağlamakamacıyla boya,vernikveyağlıboyalaraazmiktardakatılanmadde. sikke *Madenîpara. *Madenîparalaravurulandamga. sikke *Hayvanlarıbağlamakiçinyereçakılandemirveyaağaçkazık. sikke *Mevlevîdervişleriningiydikleriyüksekvetepesidüzkeçekülâh. sikkeleme *Sikkelemekişiveyadurumu. sikkelemek *Hayvanlarısikkeyebağlamak. *Damgalatmak,mühürletmek. siklâmen *Tavşankulağı,buhurumeryem(Cyclamencoum). *Kırmızıyaçalareflâtunrenk. *Burenkteolan. siklememek *Değerveönemvermemek,aldırışetmemek. siklon *Atmosferdebiralçakbasınçalanıçevresindehızladönenrüzgârlarınoluşturduğu şiddetlifırtına,kiklon. sikmek *(erkekiçin)Cinselilişkidebulunmak. siktiret! *aldırma,önemverme!. *kov,defet!. siktir! *defol!. siktirici *Bayağı,aşağılık,adî. siktiripgitmek *başınıalıpgitmek. siktirmek *Defolupgitmek. -sil *-sıl/ -sil,-sul/-sül. silbaştan *\"olmadı,yenidenyapalım\"anlamındakullanılır. silâh *Savunmakveyasaldırmakamacıylakullanılanaraç. *Savunmakveyasaldırmakiçinkullanılan,başvurulanherşey. silâhbaşıetmek *askerlikte,verilenkomutüzerineherkesgörevibaşınageçmek." }, { "text": "silâhbaşına *silâhbaşıetmekiçinverilenkomut. silâhçatmak *silâhlarıuçucaçaprazbirbiçimdedayayarakdurdurmak. silâhçekmek *silâhlavurmayadavranmakveyasilâhlavurmak. silâhpatlamak *(silâh)ateşalmak. *savaşbaşlamak. silâhsilâhagirmek *karşılıklıolarakateşetmek. silâhadavranmak *kullanmakiçinsilâhınaelatmak. silâhaltı *Askerlikgörevi. silâhaltınaalmak *askerlikgörevinebaşlatmak. silâhaltındabulunmak *silâhaltındaolmak. silâhçı *Silâhyapanveyasatankimse. silâhendaz *Gereğindekarayaçıkarılan,özellikletüfeklerledonatılmışdenizeri. silâhhane *Silâhlarınsaklandığı,korunduğuyer. silâhlama *Silâhlamakişi. silâhlamak *Silâhlandırmak. silâhlandırma *Silâhlandırmakişi. silâhlandırmak *Silâhlıdurumagetirmek. silâhlanma *Silâhlanmakişi. *Silâhınıveyasilâhlıkuvvetleriniçoğaltmavegüçlendirme. silâhlanmak *Silâhlıdurumagelmek. silâhlı *Silâhıolan. silâhlıkuvvetler *Karakuvvetleri,denizkuvvetleri,havakuvvetlerivejandarmakuvvetlerindenoluşankuruluş. silâhlık *Tabanca,bıçakgibisilâhlarıyerleştirmekiçinkullanılmışolan,katkat,enli,meşinkemer. *Kışladaerlerinsilâhlarınıyerleştiripbıraktıklarıyer. silâhsız *Silâhıolmayan. silâhsızlandırma *Silâhsızlandırmakişi. silâhsızlandırmak *Silâhsızlanmasınasebepolmak,silâhsızlanmasınısağlamak,silâhlarınıbıraktırmak. silâhsızlanma *Genelbarışvegüvenlikiçinsilâhgücünü,silâhkuvvetleriniazaltmaveyabüsbütünortadankaldırma. silâhsızlanmak *Silâhlanmaktanvazgeçmek. silâhşor *Kullanankimse,savaşçı. silâhşorluk *Silâhşorolmadurumu. silâhtar *Osmanlılardönemindepadişah,sadrazam,vezirgibidevletbüyüklerininsilâhlarınabakanvekoruyan kimse. silâhtarağa *Osmanlıdönemindegörevisaraydapadişahıkorumak,törendepadişahınkılıcınıtaşımakolankimse. silâj *Tazebitkilerinkıyılmışbiçimininbirsilodasıkıştırılarakkorumayavesaklamayaalınmasıyöntemi. sildirilme *Sildirilmekişi. sildirilmek *Silmekişiyapılmak. sildirme *Sildirmekişi. sildirmek *Silmekişiniyaptırmak. sildirtme *Sildirtmekişi. sildirtmek *Sildirmekişiniyaptırmak. silecek *Yıkandıktansonrakurulanmakiçinkullanılırbüyükhavlu,hamamhavlusu. *Motorlutaşıtlardaöncamısilmeye, temizlemeyeyarayanalet. *Evlerdeayakkabılarınıtemizlemekiçinkapıönlerinekonulanbez,keçegibişey,paspas. silgi *Kalemveyadaktiloylayazılmışveyaçizilmişşeylerisilmeyeyarayan,birleşimindekauçukolanmadde. *Tebeşirleyazılmışşeylerisilmeyeyarayankeçe,süngerveyakumaşparçaları. *Hamamtakımı,havlu. silgiç *Silmeyeyarayanalet,silecek. sili *Kilim,yündendokunmuşyaygı. sili *Arı,temiz. *İffetli. silici *Siliptemizleme,düzeltme,parlatmagibiişleriyapankimse. silik *Üstündekiyazıveyaçizgilersilinmiş,bozulmuş,aşınmışolan. *Kendinigösteremeyen,dikkatiçekmeyenveyaönemlivebelirliolmayan. silikat *Silisikasidinbazlarlabirleşerekoluşturduğutuz;yapımalzemesiolarakkullanılancam,çimento,tuğlagibi maddelerinbirleşimindebulunur. silikatlama *Silikatlamakişi. silikatlamak *Kireç,taş,tahtagibimaddelerisertleştirmeküzeresilikatabatırmak. silikatlaşma *Birmadenoksidinsilislebirleşereksilikatdurumunualması. silikatlaşmış *Silislebirleşereksilikatdurumualmış. silikleşme *Silikleşmekişi. silikleşmek *Silikdurumagelmek. silikleştirme *Silikleştirmekişi. silikleştirmek *Silikdurumagetirmek. siliklik *Silikolmadurumu. silikon *Karbonyerinesilisyumungeçtiğıorganikcisimlerebenzermaddeleringeneladı;ısıvesuyakarşıdayanıklı olduğuiçinyağ,plâstik,merhemgibimaddelerinyapımındakullanılır. silikoz *Silistozuiçindeçalışanişçilerinyakalandıklarıhastalık. sililik *Siliolmadurumu,arılık,temizlik. *İffet,namus. silindir *Altveüsttabanlarıbirbirineeşitdairelerdenoluşanbirnesneninekseninidikeyolarakkesen,birbirine paralelikiyüzeyinsınırladığıcisim,üstüvane. *Metalleriinceltmek,kumaşlarıparlatmak,kâğıtüzerinebaskıyapmakgibiişleriçinsanayidekullanılan merdane. *Motorlutaşıtlarınmotorundapistonagüçlübiritişsağlamakiçingazkarışımınınyandığıveyapatladığıyer. *Özellikleyolyapımındatoprağısıkıştırarakdüzleştirmekiçinkullanılangenelliklemotorluaraç. silindirgibiezmek *birkimseyiheryönüylegüçsüzdurumagetirmek. silindirkalıplama *Plâkavenaylonbenzeriincelevhalarınsilindirarasındangeçirilereküretilmeleriyöntemi. silindirşapka *Resmîtörenlerdesivilleringiydiği,silindirbiçimindesiyahşapka. silindiryağı *Yüksekviskoziteliveparlamanoktasıyüksekolan;buharmakinelerininvalfvesilindirleriniyağlamak amacıylakullanılanbiryağlamayağı. silindiraj *Birşeyinüzerindensilindirgeçirme. silindirik *Silindirleilgili,silindirbiçiminde. silindirli *Herhangibirsayıdasilindiriolan. silindirsel *Silindirleilgili. *Silindirbiçimindeolan,silindirik. silindirselyüzey *Doğrultmanadıverilendüzlembireğriyedayanarakvedurağanbirdoğruyaparalelolarakyerdeğiştiren biranadoğrununçizdiğiyüzey. silinipgitmek *birşeybirdenbireyokolmakveyaunutulmak. siliniş *Silinmekişiveyabiçimi. silinme *Silinmekişi. silinmek *Silmekişinekonuolmak. *Kendinisilmek. *Birdenyokolmak,gözdenkaybolmak. silinti *Biryazınınsilinmişolduğunugöstereniz. silipsüpürmek *evi,ortalığıtemizlemek. *nevarneyoksahepsiniyemek. *nevarneyokhepsinialıpgötürmekveyayoketmek. silis *Kum,çakmaktaşı,kuvarsgibisilisyumunoksijenlibirleşimlerineverilenad. silisçil *Silisliyerdeyetişen(bitki). silisikasit *Silikatlarınasitlerlebirleşmesiyleeldeedilenzayıfbirasit. silisiz *Silisiolmayan,iffetsiz. silisizlik *Silisizolmadurumu,iffetsizlik. silisli *Yapısındaveyabirleşimindesilisbulunan. silisseven *Silislitopraklarısevenbitki. silisyum *Atomsayısı14,atomağırlığı28,09,yoğunluğu2,34olan,1420Cdeeriyen,endüstridegenişölçüde kullanılanvedoğadaoksijendensonraenbolbulunanelement.KısaltmasıSi. siliş *Silmekişiveyabiçimi. silkeleme *Silkelemekişi. silkelemek *Üstündekişeyleridüşürmek,kaydırmakiçinbirşeyiüstüste,birdensilkmek. *Kuvvetlesarsmak. *Sarsmak,etkilemek. *Yükolan,yüksayılanbiriningeçimvesorumluluğunuüstündenatmak. silkelenme *Silkelenmekişi. silkelenmek *Silkelemekişinekonuolmak. *Anîbirhareketyaparakvücudusarsılmak,silkinmek. silkeleyiş *Silkelemekişiveyabiçimi. silki *Uykudasıçrama. silkindirme *Silkindirmekişiveyadurumu. silkindirmek *Silkinmesinisağlamak. silkinipsıyrılmak *kendinegelipkurtulmak. silkiniş *Silkinmekişiveyabiçimi. silkinme *Silkinmekişi. silkinmek *Üstünüsilkmek. *Anîbirhareketle,korkuylavücudusarsılmak,silkelenmek. *Birşeyiüstündenatmak,ondankurtulmak. silkinti *Ürkereksıçramak. *Bitkilerdeçiçekdüşürmedurumu. silkipatmak *hertürlüilgisinikesmek. silkme *Silkmekişi. *İridoğranmışkabak,patlıcangibisebzelerleyapılanetyemeği. *(halterde)Ayaklarıaçarak,halteribaşüstünekaldırmabiçimi. silkmek *Üstündekişeyleridüşürmekveyatemizlemekiçinbirşeyikuvvetlesallamakveyasarsmak. *Anîbirhareketlesarsmak. silktirme *Silktirmekişiveyadurumu. silktirmek *Silkmekişiniyaptırmak. sille *Açıkeliniçyüzüylevurulantokat. silletokat *Dövedöve. silme *Silmekişi. *Duvarveyatavangibiyerlerdeyapılankabartmakenar. *Ağzınakadardolu,sıvama,lebalep. *Baştanaşağı,tam(olarak),tamamen. silmekalıbı *İncemadenîplâkaüzerineoyulanvetaşyüzeyindesilmeişleminiayarlamayayarayanalet. silmemakinesi *Profil,kavalçubukgibimaddelerinsilmeişlemindekullanıllanmakine. silmetahtası *Ölçeğetepelemedoldurulantahılındoruğunualmaktakullanılantahta. silmece *Ağzınakadardolacakbiçimde. silmeci *Silmeişiniyapanusta. silmek *Birşeyin ıslaklığınıgidererekkurudurumagetirmek. *Üzerinegenelliklebirbezsürterektozlarını,kirlerinialmakveyaparlatmak. *(biryazıyıveyaçizgiyi)Kazıyarakveyasürterekyoketmek. *Tahtamalzemeyimakineyledüzgünvepürüzsüzhâlegetirmek. *Üzeriniçizerekatmak,yoketmek. *Üstünlükgöstererek,oalandaüstünolanlarıikinciplanaatmak. *Ortadankaldırmak,yoketmekveyagidermek. silo *Tahıl,yumru,kökgibiürünlerinkorunduğu,saklandığıveyadepolandığı,genelliklesilindirbiçiminde ambar. silolama *Silolamakişi. silolamak *Tarımürünlerinisiloyakoyupyığmakveyasaklamak. silsile *Birbirinebağlı,birbiriyleilgilişeylerinoluşturduğudizi,sıra. *Bilineneneskiatalardanyaşayantorunlarakadarailesırası. silsilename *Birkimseninsilsilesinigösterençizelge. siluet *Birşeyinyalnızkenarçizgıleriyletekrenkolarakbelirengörüntüsü,gölge. silüryen *Birinciçağınikincidönemivebudönemdeoluşan(yerkatmanları). sim *Gümüş. *Genellikleişlemelerdekullanılan,gümüşgörünüşündeveparlaklığındaolaniplikvb. *Gümüşgibiparlayan. sim *İşaret. sima *Yüz,çehre. *Kimse,insan,tip. simetri *İkiveyadahaçokşeyarasındakonum,biçimvebelirlibireksenegöreölçüuygunluğu,bakışım. *Eksenolarakalınanbirdoğrudan,benzernoktalarıkarşılıklıolarakaynıuzaklıktabulunanikibenzer parçanınbirbirinegöreolandurumu,bakışım,tenazur. simetrik *Simetrisiolan,bakışımlısimetrik,mütenazır. simetrili *Simetrisiolan,bakışımlı,simetrik. simetrisiz *Simetrisiolmayan,bakışımsız,asimetrik." }, { "text": "simetrisizlik *Bakışımsızolmadurumu,bakışımsızlık. simge *Sembol. simgeci *Sembolist. simgecilik *Sembolizm. simgeleme *Simgelemekdurumu. simgelemek *Semboldurumunagetirmek. simgeleşme *Simgeleşmekişiveyadurumu. simgeleşmek *Simgedurumunagelmek. simgesel *Sembolik. simgeselmantık *Sembolikkalıplaraverdiğiönemliyerdendolayıçağdaşmantığaverilenad. simit *Halkabiçiminde,genellikleüzerinesusamkonmuşçörek. *Denizdekullanılanhalkabiçimindecankurtaran. *İncebulgur,düğürcük. simitçi *Simityapanveyasatankimse. simitçilik *Simityapmaveyasatmaişi. simpozyum *Bkz.Sempozyum. simsar *Komisyoncu. simsariye *Komisyon. simsarlık *Komisyonculuk. simsiyah *Çokkara,heryanıkara,kapkara. simültane *Aynıandaolan,eşzamanlı. simya *Alşimi. simyacı *Alşimist. sin *Ölügömülenyer,gömüt,mezar,kabir,metfen,makber. sin *Yaşanılmışolansüre,yaş. sinagog *Yahuditapınağı,havra. sinagrit *Bkz.sinarit. sinameki *Baklagillerden,sıcakbölgelerdeyetişen,birçoktürübulunanbirbitki(Cassia). *Bubitkininmeyvesi. *Bubitkininbazıtürlerindeneldeedilen,hekimlikteiçsürdürücüolarakkullanılanmadde. *Mızmız,sevimsiz,başkalarıylailişkikurmayankimse. sinamekigibi *mızmız,sevimsiz,kimseyleilişkikurmayan(kimse). sinara *Büyükzoka. sinarit *İzmaritgillerden,Akdeniz'deyaşayan,pullu,etibeğenilenbirbalık(Dentexvulgaris). sincabî *Kahverengiilekurşunrengiarasındaolan(renk). sincap *Sincapgillerden,ağaçlardayaşayan,dahaçokyemişlebeslenen,çoktüylü,uzunkuyruklu,incegövdelibir hayvan,değin(Sciurusvulgaris). sincapgiller *Kemirgenmemelihayvanlarıiçinealan,genişbirfamilya. sindirilme *Sindirilmekişi. sindirilmek *Sindirmekişinekonuolmak. sindirim *Besinlerinçeşitlienzimlerleeritilerek,parçalanarakincebağırsaktaemilebilir,kanakarışabilirduruma gelmesiiçinuğradıklarıfizikselvekimyasaldeğişikliklerinbütünü,hazım. sindirimaygıtı *Organizmadabesinmaddelerininsindirilipemilmelerinivegerikalanyararsızmaddelerindışarıatılmalarını sağlayanorganlarınbütünü. sindirimbilimci *Sindirimsistemihastalıklarıhekimi,gastroenterolog. sindirimbilimi *Tıbbınsindirimorganlarıhastalıklarınıinceleyendalı,gastroenteroloji. sindirimorganları *Sindirimaygıtıiçindeyeralanorganlarınbütünü. sindirimsistemi *Bkz.sindirimaygıtı. sindiriş *Sindirmekişiveyabiçimi. sindirme *Sindirmekişi. sindirmek *Sinmesinisağlamakveyasinmesinesebepolmak. *(yenilenbesinmaddesini)Sindirimsistemindegerekendeğişikliklereuğratarakkanakarışabilirbirduruma getirmek,hazmetmek. *Kendinemaletmek. sine *Göğüs. *Gönül,yürek. *Bağır,iç. sinek *Çiftkanatlılardan,birtakımuçucuböcekleringeneladı. *İskambilkâğıtlarınınsiyahrenkteyoncayıandıranı,ispati. sinekağırlık *Boksta48kgdan51kgakadarolanağırlık,sineksıklet. sinekavlamak *işiveyamüşterisiolmayıpboşoturanlariçinşakayollusöylenir. sinekbar *Atıştırmayeri,atıştırmak. sinekkuşu *Serçegillerden,küçük,güzelbirkuştürü(Trochilus). sinekmantarı *Birmantartürü. sineksıklet *Bkz.Sinekağırlık. sinekufak(veyaküçük),amamidebulandırır *önemsiz,küçükgibigörünenbirşeyinkötüveolumsuzbirizlenimyarattığınıanlatır. sinekçil *Serçegillerden,sineklebeslenen,Amerika'nınsıcakbölgelerindeyaşayanbirkuş(Muscicapa). sinekkapan *Droseragillerden,KuzeyKarolinabataklıklarındayetişen,yapraklarınakonansinekleri,böceklerisıkıp emenbirbitki(Dionaeamuscicapa). *Böcekleri,özelliklesinekleriyakalayarakbeslenenküçükötücükuşlaraverilenad. sinekkapangiller *Sıcakveılımanbölgelerde,özelliklebataklıklardaböceklebeslenenbitkileriiçinealanbirbitkifamilyası. *Omurgalıhayvanlardançeşitliötücükuşlarıiçinealanbirkuşfamilyası. sinekkaydı *(tıraşiçin)Özenleyapılmış. sineklenme *Sineklenmekişi. sineklenmek *Sineğiçoğalmak,sineklidurumagelmek. *Sineklerinikovmak. sinekler *Birçoksinektürünüiçinealançiftkanatlılarfamilyası. sineklik *Sineklerikovmayayarayanucupüsküllüdeğnek. *Sineklerinyapışmasıiçinüzerineyapışkanmaddesürülmüşkâğıt. *Ucuyassıvegenişplâstik,telvb.densineköldürmekiçinkullanılansaplıaraç. *Özelliklekarasinekleringirmesiniönlemekiçindükkânkapısınatakılanşerit,boncukdizisigibişeylerden yapılmışeğretiperde. *Sinekleriçokolanyer. sinekoloji *Hayvanvebitkitopluluklarınınekolojisi. sinekromi *Filmlerinrenklendirilmesiileilgilisinemakolu. sineksavar *Sineklerisavıpöldürmektekullanılanveilâçpüskürtensprey. sinektenyağçıkarmak *olmayacakşeylerdenyararlanmayaçalışmak. sinekyutan *Sinekçil. sinema *Herhangibirhareketidüzenliaralıklarlaparçalarabölerekbunlarınresimlerinibelirlemevesonrabunları göstericiyardımıylakaranlıkbiryerde,birekranüzerindeyansıtarakhareketiyenidenoluşturmaişi. *Filmgöstermeyeyarayanözelbirmakineylegörüntülerinbeyazperdeyeyansıtıldığısalonveyayapı. *Güzelsanatlarındalıolarak,yansıtılmayauygunolanfilmlerigerçekleştirmeveyaratmasanatı. sinemaendüstrisi *Filmyapımını,dağıtımınıgerçekleştiren,sinemaaraçlarınıüretenendüstri. sinemaperdesi *Filmgörüntüsününyansıtıldığıbezveyaplâstikmaddedenyapılmışbeyazsatıh. sinemasalonu *Filmgösterimiiçinseyircilereayrılangenişsalon. sinemasanatçısı *Sinemayapımındaemeğigeçensanatçı. sinemasanayii *Bkz.sinemaendüstrisi. sinematekniği *Birsinemafilminiyaratmadakullanılanteknikaraçlarlailgiliyöntem. sinemacı *Sinemanınçeşitlikollarındanbirindeçalışankimsefilmci. *Filmyapımcısıveyayönetmeni,filmci. *Sinemaişletenkimse. sinemacılık *Sinemafilmleriningerçekleştirilmesiiçingerekliaraçvegereçleriyapmak,filmçevirmek,bunlarınsürüm vedağıtımınısağlamakamacıylayapılançalışmalarıntümü,filmcilik. *Buçalışmalarıyapanlarınişi. *Sinemaçalışmalarıylailgilikonular. sinemalaştırmak *Sinemadurumunagetirmek. sinemasever *Sinemayıseven,sinemasanatı,kültürüveçalışmalarıylailgilenenkimse. sinemaskop *Genişbirsahnenin 55mm'likfilmüzerindekigörüntüyesığdırılmasındansonragöstericiyetakılan,ikinci birmerceğesıkıştırılmışgörüntüyü,asılbüyüklüğüneçevirmesitemelinedayanangenişperdeveüçboyutlusinema tekniği. sinematek *Sinemafilmlerininsanat,eğitimvegenelliklekültüramaçlarıgözönündetutularaktoplandığı,korunduğu yerveyakurum. sinematograf *Görüntülerifilmüzerinekaydetmeyeyarayanaraç. sinerama *Mercekleri27mmaralıklıüçayrıalıcınınyanyanabirleştirilipeşlemeliolarakçalıştırılmasıylaortayaçıkan birgenişperdeveüçboyutlusinematekniği. sinerji *Görevdeşlik. sineroman *Sinemaiçinkalemealınanroman. sinestezi *Duyumikiliği. sineyeçekmek *kötübirdavranış,sözveyaolayaisteristemezkatlanmak. singin *Utangaç,sıkılgan. sini *Üzerindeyemekdeyenilebilenyuvarlak,bakırveyapirinçtenbüyüktepsi. sinik *Sinmiş,yılmış,pusmuş. sinik *Bkz.kinik. sinir *Duyuvehareketuyarılarınıbeyindenorganlara,organlardanbeyneiletenbeyazımsıtellervebutellerin oluşturduğudemet. *Kaskirişivezarı. *Rahatsızedici,hastalıkderecesinevaranözellik. *Herhangibirşey,birolaykarşısındatepkigöstermeduyarlığıvekişininruhîniteliği. *Hoşagitmeyen,cansıkan. sinirargınlığı *Bedenveruhîgörevlerdegevşemevebitkinlikbiçimindebelirenbirsinirce,nevrasteni. sinirbilimi *Sinirsisteminiinceleyentıpdalı,nöroloji. sinirbuhranı *Sinirsistemindegörülenbozukluğunyarattığısıkıntıveyahastalık. sinirdoku *Beynivesinirlerioluşturanvenörondenilenhücrelerleörülmüşbulunandoku. sinirharbi *Sözveyadavranışlarlabirbirinisinirlendirme. sinirhastalığı *Sinirsistemiyleilgilihastalıklarıngeneladı. sinirhastası *Sinirhastalığınatutulmuşolan,nevropat. sinirilâcı *Sinirsistemiyleilgilibirhastalığıtedavietmekiçinkullanılanyatıştırıcıilâç. sinirkanatlılar *Saydamolankanatlarıağbiçimindedamarlarlaörülü,dörtkanatlıböceklertakımı. sinirkesilmek *çoksinirlenmek.olmaksinirlenmek,öfkelenmek. sinirküpü *Çoksinirliolmadurumu. sinirotları *İkiçenekli,çiçeklibitkilertakımı. sinirotu *Sinirotugillerden,çiçekleritekbirsapınucundabaşakdurumunda,birçokyabanîtürübulunanve hekimliktekullanılanbirbitki(Plantago). sinirotugiller *Sinirotlarından,ikiçenekli,bitişiktaçyapraklıbitkilerfamilyası. sinirsavaşı *Sinirsistemindeoluşanzayıflıkvebuhran. sinirsistemi *Yüksekyapılıorganizmalarda,organizmanınyaşadığıortamauymasını,çeşitliorganlarınişbirliği durumundaçalışmasınısağlayan,sinirhücreleri,sinirlervesinirmerkezindenoluşansistem. sinirtörpüsü *Sinirleri,ruhîdurumuzayıflatan,yıpratanşey. sinirce *Genelliklebunalımvebedengörevleriüzerindeyakınmalarlabeliren,kişiliğinveuyumunbütününü etkilemeyen,ruhîkaynaklısinirhastalığı,nevroz. sinirioynamak *öfkelenmek,sinirlenmek. siniritutmak *birdenbiresinirlenmekveyadavranışlarınıdenetleyememek. sinirinedokunmak) *hoşunagitmemek,sinirlendirmek. sinirleme *Sinirlenmekişi. sinirlemek *Etiniçindekikaskirişlerinivekalınzarlarıayıklamak. *Savaşlarda,hasmınaltındakiAtınartayakkirişlerinikılıçlakesmek. *Sindirmek,hazmetmek. sinirlendirici *Sinirlenmeyeyolaçıcı. sinirlendirme *Sinirlendirmekişi. sinirlendirmek *Sinirlenmesinesebepolmak. sinirleniş *Sinirlenmekişiveyabiçimi. sinirlenme *Sinirlenmekişi. sinirlenmek *Duyguvedavranışlarınıdenetleyemeyecekdurumagelmek,öfkelenmek,köpürmek,feveranetmek. sinirlerialtüstolmak *sinirleribozulmak,sinirlenipneyapacağınışaşırmak. sinirleriayaktaolmak *çoksinirlenmişveyaöfkelenmişbulunmak. sinirleriboşanmak *sinirlenipkendinitutamayarakgülmek,ağlamakveyabağırmak. sinirleribozulmak *çoksinirlenmek,neyapıpedeceğinibilmedenşaşkın,karmaşıkbirdurumadüşmek. sinirlerigerginolmak *sinirlendiriciyenibirolayçıkarsahementepkigösterecekdurumdaolmak. sinirlerigerilmek *sinirlenmeyehazırbirdurumdabulunmak. sinirlerigevşemek(veyayatışmak) *sinirliykenferahlamak,sakinleşmek. sinirlerikuvvetli *Kolayca,çabukheyecanlanmayanveyasinirlenmeyen. sinirlerizayıf *Kolayca,çabukheyecanlananveyasinirlenen." }, { "text": "sinirlerinehâkimolmak *davranışlarınıvekendinidenetleyebilmek,soğukkanlıolmak. sinirlerinibozmak *kızdırmak,sinirlendirmek. sinirli *İçindesinirbulunan. *Kolaycaveçabuksinirlenen,asabî. sinirlilik *Sinirliolmadurumuveyasinirlibirbiçimdedavranma,asabiyet. sinirsel *Sinirleilgili,sinirbakımından,asabi. sinirsiz *Siniriolmayan. *Kolaycasinirlenmeyen,sakin,sinirlikarşıtı. sinirsizlik *Sinirsizolmadurumu. siniş *Sinmekişiveyabiçimi. sinizm *Bkz.Kinizm. sinle *Mezarlık. sinlik *Mezarlık,kabristan,gömütlük. sinme *Sinmekişi. sinmek *Kendinigöstermemekiçinbüzülmek,saklanmak,pusmak. *Korku,yılgınlıkgibisebeplerlekonuşmamak,hareketetmemekveyatepkigöstermemek. *Hiççıkmayacakveyagüççıkacakbiçimdeişlemek,nüfuzetmek. *Huy,alışkanlıkvb.iyiceyerleşmek. Sinolog *Sinolojibilgini. Sinoloji *KonuolarakÇinileilgilibilgileri(dil,uygarlık,tarih)elealanfiloloji. sinonim *Eşanlamlı,anlamdaş,müteradif. sinsi *Kötülükyaparkengizlivekurnazolan. *Gizlilikvekurnazlıkbelirten. *Gizlicebaşlayan,yavaşgelişenveağırsonuçlardoğurabilen(hastalıkvb.). sinsice *Gizlice,bellietmeden,elaltındanyapılan. sinsileşme *Sinsileşmekişi. sinsileşmek *Sinsidurumagelmek. sinsilik *Sinsiolmadurumuveyasinsicedavranış. sinsin *Geceleyin,ateşçevresinde,gençerkeklerindavul,zurnaeşliğindeoynadıklarıbirhalkoyunu. sintigrafi *Gamaışınlarıyayanradyoaktifbirizotopunorganizmaiçindekiyolunuizlemektemelinedayananteşhis yöntemi. sintine *Gemininiçindeenaltbölüm. sinüs *Organlarınveyadokularınarasındabulunanboşluklar. *Trigonometrikbirçemberüzerinetaşınmışbiryayınucununvebuyayakarşılıkolanmerkezaçısının ordinatı.Kısaltmasısin. sinüzit *Ateş,başağrısı,buruntıkanıklığıveakıntısıilebelirenyüzsinüslerininiltihaplanması. sinüzoidal *Sinüzoitileilgiliolan. sinüzoit *Birçemberin,sıfırdereceden360dereceyekadarolanyaylarınınsinüslerinindeğişmelerinigrafikile gösterendevirlidüzlemeğri. sinyal *Birşeybildirmekiçinverilenişaret. *Telefonda,hatbağlantısınınolduğunu,numaralarıçevirmeyebaşlanabileceğinihaberverenses. sinyallâmbası *Genelliklemotorlutaşıtlarda,taşıtınhangiyönedöneceğinigösterenlâmba. sinyalmüziği *Radyovetelevizyondaaynıprogramınbaşındaçalınanmüzik. sinyalvermek *birşeyiişaretlebildirmek. sinyalizasyon *(demiryolu,karayoluvelimanlarda)Trafiğidüzenleyenışıklısistem. sinyor *İtalyanca\"bay\"karşılığındakullanılanbirunvan. sipahi *Osmanlılardatımarsahibibirsınıfatlıasker. sipahilik *Sipahiolmadurumuveyasipahiningörevi. sipariş *Birşeyinyapılmasını,gönderilmesini,getirilmesiniisteme,ısmarlama. *Yapılmasıısmarlananşey. *Birininkendimaaşındankesilerekbaşkasınagönderdiği,ödediğiaylıkpara. siparişalmak *birşeyinyapılmasıveyagönderilmesikendisineısmarlanmak. siparişetmek *birşeyinyapılmasınıveyabirşeyingönderilmesiniistemek, ısmarlamak. siparişvermek *birşeyinyapılmasını,getirilmesiniveyagönderilmesinibirineısmarlamak. siparişçi *Siparişveren(kimse). sipastik *Özürlü. *Özürlüveyasakatkimse. siper *Korunulacak,arkasına,altınaveyaiçinegirereksaklanılacakyer. *Yağmur,güneşverüzgârınetkilemediğigizli,kuytuyer,dulda. *Güneşveyağmurunetkisindenkorunmakamacıylaşapkavekasketgibişeylerinönüneyapılançıkıntı, siperlik. *Askerleringidişgelişindeveyasavaştakarşıtarafahedefolmadanateşedebilmesiiçinkazılmışüstüaçık hendek. *Kuytu,korunabilen. siperalmak *birşeyisiperolarakkullanarakgizlenmek. siperetmek *kendiniveyabirşeyikorumakamacıylabirbaşka şeyisiperolarakkullanmak. *birşeyveyabirkimseiçinkendinitehlikeyeatmak. sipereyatmak *siperiçinesaklanmak,gizlenmek. siperisaika *Yıldırımsavar,yıldırımkıran,yıldırımlık,paratoner. siperlenme *Siperlenmekişi. siperlenmek *Korunmak,saklanmakamacıylabiryeri,birşeyikendinesiperetmekveyasiperaltına,arkasınaveyaiçine girmek. siperli *Siperiolan. siperlik *Güneşveyağmurunetkisindenkorumakamacıylaşapka,kapı,lâmbagibişeylereyapılankoruyucuengel, siper,güneşlik. *Siperolmaözelliğibulunanyer. sipolin *Katmanlarındaiçiçedairelerbulunanbillurlubirkalkertürü. sipsi *Ağaçdallarındanyapılandüdük. *Gemicidüdüğü. *Zurnanındudaklaragelenkamışbölümü. sipsipullah *Yüzüuzun,kafasısivricekimse. sipsivri *Çoksivri. sipsivrikalmak *herkesinçekilmesiyleyalnızkalmakveyaortadakalmak. sirayet *(hastalık)Geçme,bulaşma. *Yayılma,dağılma. sirayetetmek *(hastalık)geçmek,bulaşmak. *yayılmak,dağılmak. siren *Taşıtlardabulunan,tizsesçıkaranalet,canavardüdüğü. sirer *Denizkızı;üsttarafıkız,alttarafıbalıkolduğunainanılandenizkızı. sirk *Eğitilmişhayvanlarınvecambazlarınakrobasihareketleriyaptıklarıgenelliklekapalıyer. sirkat *Çalma,hırsızlık. sirke *Bit,tahtakurusugibiasalakböceklerinyumurtası. sirke *Salatalara,yemeklereekşilikvermekiçinkullanılanekşimişüzümsuyu. *Birtakımkimyasalyöntemlerlehazırlanmışbirleşiklerinortakadı. sirkeruhu *Asetikasideverilenad. sirkesineği *Eklembacaklılardan,kısaduyargalıbirsinek(Drosophila). sirkeci *Sirkeyapanveyasatankimse. sirkecilik *Sirkeyapmaveyasatmaişi. sirkelenme *Sirkelenmekişi. sirkelenmek *Birçoksirketüremek. *İçinesirkekonmak. sirkeleşme *Sirkeleşmekişi. sirkeleşmek *Sirkedurumunagelmek,ekşimek. sirkeli *Üzerindeveyaiçindesirkeoluşmuşolan. *İçindesirkebulunan,içinesirkekonmuşolan. sirkelik *Sirkeyapmayayarar. *Sirkekabı. sirken *Yabanîıspanak(Chenopodiumalbum). sirkengebin *Sirkelibalşerbeti. sirkülâsyon *Dolanım,dolanış,tedavül. sirküler *Genelge,tamim. *Özelolaraktoplantılariçinyapılanyazılıçağrılaraduyurum. sirmo *DoğuAnadolu'dayetişenbiryabanîsoğantürü(Alliumatrovilaceum,Alliumvineale). siroko *Akdenizhavzasındagörülençoksıcakbirrüzgâr. siroz *Karaciğerinirileşmesiveyakörelmesiilebelirlenenbirhastalık. sirozlu *Sirozatutulmuşolan. sirrus *Saçakbulut. sirtaki *Birçeşitdans. sirto *Türkmüziğindebiroyunhavası. *Birtürhalkoyunu. sis *Atmosferinalttabakalarındakiküçüksuveyabuhartanelerindenoluşanbulutlarınçokalçalarakyeryüzüne kadarinmesiyleoluşanduman. sisbombası *Sisoluşturmakiçinkullanılanbomba. sisfarı *Otomobillerdesislihavalardagörüşmesafesiniaçanlâmba. sislâmbası *Sislihavalardatrafiğikolaylaştırmakiçinkullanılan,sarıışıkverenbirlâmba. sisperdesi *Ordununhareketlerinidüşmandansaklamakiçinistenilenbiryerdeoluşturulanperdegörünümündesis. *Herhangibirolayıngizlivekaranlıkolduğunubelirtmekiçinkullanılır. sislendirme *Sislendirmekişi. sislendirmek *Sislenmesinesebepolmak,sislidurumagetirmek. sislenme *Sislenmekişi. sislenmek *Sislekaplanmak,sisebürünmek,bulanmak. sisli *Üzerinesisinmişolan,sislenmiş,bulanık. sismik *Depremleilgili. sismograf *Depremyazar. *Eninceayrıntılarıbilen,herhareketigözleyipdeğerlendiren(kimse). sismolog *Deprembilimiuzmanı. sismoloji *Deprembilimi. sistem *Bkz.Dizge. *Düzen. *Birsonuçeldeetmeyeyarayanyöntemlerdüzeni. *Yol,yöntem. *Biraracıoluşturandüzen,düzenek,tertibat. *Model,tip. sistematik *Dizgeli,sistemli. sistemcilik *Toplumbilimindeetkileşimalanlarınıçeşitlisistemlereayıranbilimyöntemi. sistemik *Sayısalveekonomikkonularabellisistemlerçerçevesindebakan. sistemleşme *Sistemleşmekişi. sistemleşmek *Sistemlidurumagelmek. *Sistemdurumunagelmek. sistemleştirme *Sistemleştirmekişi. sistemleştirmek *Sistemlidurumagetirmek. *Sistemdurumunagetirmek. sistemli *Düzenli. *Belliilkelere,kurallarauyan,dizgeli,sistematik. sistemsiz *Düzensiz. *Belirlikuralveilkelereuymayan,dizgesiz. sistemsizlik *Sistemsizolmadurumu. sistire *Birtahtanınüzerindekiufakpürüzlerigideriponudümdüzbirdurumagetirmeyeyarayaninceçeliklâma. sistireci *Sistreyapankimse. sistireleme *Sistirelemekişi. sistirelemek *Düzgünbiryüzeyeldeetmekiçinağaçvb.şeylerisistiredengeçirmek. sistit *Genelliklebakterilerinsebepolduğusidiktorbasıiltihabı. sistol *Kalpkasınınkasılmadevresi. sit *Tarihöncesindengünümüzekadardeğişikçağlarınveuygarlıklarınkültürdeğerlerinitemsiledeneserveya kalıntı. sitalanı *Sitbütünlüğünüveyaonunbirparçasınıüzerindebulunduranyer. sitayiş *Övmeveyaövgü. sitayişkâr *Övücü,öven. site *Dahaçokbellimeslekadamlarıiçinyapılmışveyabelliamaçlarlakurulmuşkonutlartopluluğu. *İlkÇağdakendiyasalarıylayönetilenbirveyabirkaçkenttenoluşandevlet. *Kent,şehir. sitem *Birkimseye,yaptığıbirhareketinveyasöylediğisözünüzüntü,alınganlık,kırgınlıkgibiduygular uyandırdığınıöfkelenmedenbelirtme. sitemetmek *birkimseyeüzüldüğünü,kırıldığınıöfkelenmedenbelirtmek. sitemkâr" }, { "text": "*Sitemedici,sitemeden. sitemli *Sitemtaşıyan. sitil *Büyükbakraç,sukovası. sitoloji *Genelbiyolojininhücrebölümü,hücrebilimi. sitoplâzma *Çekirdekdıştakalmaküzereprotoplâzmayığını. sitrikasit *Birçokmeyvevesebzedeserbestdurumdaveyapotasyum,kalsiyumtuzuolarakbulunan,hafifçe mayalanmışlimonsuyununkaynardurumdakikalsiyumkarbonatlaişlenmesindeneldeedilenasit,limonasidi. sitteisevir *Nisanayındaçıkanveortalamaaltıgünsürenfırtına. sitteisevirhersaatibirdevir *bufırtınagünlerindehavahersaatdeğişikliğeuğrar. sitteisevirkapıyıçevirir *bufırtınagünlerindedışarıçıkmamayıöğütlüyenbirsöz. sittinsene *Altmışyıl,sonugelmeyecekkadaruzunzamanömürboyu. sivil *Askerîolmayan. *Askersınıfındanolmayan(kimse). *Özelbirbiçimdeolmayan,üniformaolmayan(giysi). *Üniformaveyaözelgiysigiymemişolan(kimse). *Sivilpolis. *Çıplak,çırçıplak. sivilidare *Bkz.sivilyönetim. sivilpolis *Özellikleüniformasızgüvenlikgörevlisi,sivil. sivilsavunma *Barıştadoğalafetlerekarşı,savaştasıcakçatışmaiçindesivilhalkıkorumayayönelikönlemlerbütünü. sivilyönetim *Askerîaçıdanbağımlıolmayanyönetimbiçimi. sivilce *İçindeirinbulunanküçükderikabarcığı,enküçükçıban. sivilceli *Sivilceleriolan(kimse). sivilleşme *Sivilleşmekişiveyadurumu. sivilleşmek *Sivildurumagelmek. sivilleştirme *Sivilleştirmekişiveyadurumu. sivilleştirmek *Sivildurumagetirmek. sivillik *Sivilolmadurumu. sivişmek *Bkz.Sıvışmak. sivri *Ucukeskinvebatıcıolan. *Ucunadoğrugittikçeincelen. *Geneltutumunveyageleneklerindışındakalan,gözebatıcıözelliğiolan,aşırı. *Bkz.palamut. sivriakıllı *Acayipdüşünceleriolanvekimseninaklınıbeğenmeyen(kimse). sivribiber *Uzuncaveinceyeşilbiber. sivrifare *Kurt,faregibihayvanlarıyiyenvebubakımdantarımayararlısayılanküçükbirmemeli(Sorexaraneus). sivriç *Kayaçatlaklarıarasınasokulupüzerinebalyozlavurulan,ucusivri,yaklaşıkbirmetreboyundaçelikçubuk. sivrikuyruk *3-12mmuzunluğunda,insanların,özellikleçocuklarınbağırsaklarındayaşayanküçükbirsolucan,oksiyür. sivrileşme *Sivrileşmekişi. sivrileşmek *Sivridurumagelmek. sivrileştirme *Sivrileştirmekişi. sivrileştirmek *Sivridurumagetirmek. sivrilik *Sivriolmadurumu. sivriliş *Sivrilmekişiveyabiçimi. sivrilme *Sivrilmekişi. sivrilmek *Sivridurumagelmek,sivrileşmek. *Başkalarınıgeridebırakıpyükselmekveyaünkazanmak. sivriltme *Sivriltmekişi. sivriltmek *Sivridurumagetirmek. sivrisinek *Çiftkanatlılardan,insanvememelihayvanlarınkanıylabeslenen,birçoktürübulunanvebirtürüsıtma mikrobuaşılayan,sulak,bataklıkyerlerdeçoküreyenvebulaşıcıhastalıklarıyayanuçucuböcek(Culexpipiens). siya *Kürekleritersinekullanaraksandalıgeriyeyürütme. siyasiya *Gerigeri. *Yavaşyavaş. siyasiyagitmek *gerigerigitmek. siyah *Kara(II). *Koyurenkteolan. *(baskıda)Başkaharflerdendahakoyugörünenharftürü. siyahbeyaz *Yalnızsiyahçizgilerlekâğıdınbeyazlığındanoluşanresimveyabuikirengiverecekgibihazırlanmışklişe tekniği. *Tekrenktemelinedayanan,siyahtanbeyazakadarçeşitliyoğunlukderecelerinigösterenfilm. siyahgemre *Siyahgübre. siyahırk *OrtaAsya,Afrika'dayaşayan,tenininrengisiyaholaninsanırkı. siyahkalem *Kurşunkalemileyapılmışresimsanatı. siyahımsı *Siyahayakın. siyahımtırak *Siyahaçalar,siyahgibi,siyahayakın. siyahî *Zenci,fellah. siyahlanma *Siyahlanmakişiveyadurumu. siyahlanmak *Siyahlaşmak. siyahlaşma *Siyahlaşmakişi. siyahlaşmak *Rengikarayadönmek,kararmak. siyahlatma *Siyahlatmakişi. siyahlatmak *Renginikarayaçevirmek,karartmak. siyahlık *Siyaholmadurumu,kararenk. *Karanlıkveyakoyuluk. siyak *Sözüngelişi,anlatımbiçimi. siyakat *Genellikledevletdairelerindekullanılmışbiryazıtürü. siyakatyazısı *Siyakattarzıilekalemealınmışyazı. siyakusibak *Sözdekiuygunlukvetutarlılık. siyanojen *Oksalikasidinazotvekarbonbirleşimi(C2N2). siyanür *Hidrosiyanikasidintuzuveyaesteriolançokgüçlübirzehir. siyanürik *İçindesiyanürbulunanasit. siyanürleme *Siyanürlemekişi. siyanürlemek *Siyanürdengeçirmek. siyasa *Politika,siyaset. siyasal *Politikaileilgili,siyasî,politik. siyasalparti *Bkz.siyasîparti. siyaset *Politika,siyasa. *Devletişlerinidüzenlemeveyürütmesanatıylailgiliözelgörüşveyaanlayış. siyasetbilimi *Siyasîkurum,kuruluşveoluşumlarınınçalışmaişleyişleriniinceleyenveirdeleyenbilimdalı. siyasetmeydanı *Ölümcezalarınınuygulandığıyer. *Siyasîkonulardaçeşitlikesimlerdengörüşlerinortayakonduğuvetartışıldığıyerveyaortam. siyasetçi *Politikacı. siyasetçilik *Siyasetçininişi. siyaseten *Siyasetbakımından,siyasetaçısından. siyasetname *Siyasetbiliminianlatanvebukonudaöğütvereneser. siyasî *Siyasetleilgili,siyasal,politik. *Siyasetçi,politikacı. siyasîambargo *Birülkeyicezalandırmakamacıylasiyasîalandayaptırımuygulama. siyasîcoğrafya *Devletileülkearasındakiilgiyikuranveinceleyenbeşerîcoğrafyanınbirkolu. siyasîharita *Devletveülkesınırlarınıgösterenharita. siyasîparti *Politikhayatınenönemliunsuruolanvebellibirsiyasîgörüşütemsiledenparti. siyasiyat *Politikaişleri. siyatik *Bacaktakiikisinirvebusinirlerinağrılıhastalığı. siyek *Sidiktorbasındanbaşlayarakdışarıyakadaruzanansidikyolununsonbölümü. siyenit *Birleşimindebolmiktardaalkalifeldspatbulunanbirgranit. siyer *Hz.Muhammed'inhayatınıanlatankitap. siyimsiyim *İnceince,yavaşyavaş. siyme *Siymekişi. siymek *Kedi,köpekİşemek. siyonist *Siyonizmleilgili. *Siyonizmyanlısı. siyonizm *XIX.yüzyılsonlarındaçeşitliülkelerdeYahudilerceortayaatılan,Filistin'debağımsızbirYahudidevleti kurmayıamaçlayanakım. siz *Çoklukikincikişizamiri. *Saygıveincelikbelirtisiolaraktekkişiiçinkullanılanseslenmesözü. -siz *Bkz.-sız/ -siz,-suz/-süz. sizbilirsiniz *nasılistersinizöyleolsun. sizsağolun *neyapalım,ziyanıyok. sizdeniyiolmasın *birinin,oradabulunmayanbirkimseyiöverkenkarşısındakinesöylediğibirnezaketsözü. size(veyasizlere)ömür *birkimseninöldüğünübildirmekiçinkullanılır. sizedoyumolmaz *biryerdenayrılırkensöylenenbirnezaketsözü. -sizin *Bkz.-sızın/-sizin. skandal *Büyükyankıuyandıran,utançvericiveyaküçükdüşürücüolay. Skandinav *Bkz.İskandinav. skandiyum *Atomnumarası21,atomağırlığı44,96olan,azrastlananbirelement.KısaltmasıSc. skavut *Çokhızlıgidebilenbirtürkeşifgemisi. skeç *Dahaçokradyoileyayımlanmakiçinhazırlanmış,genelliklegüldürüniteliğindekısaoyun. ski *Kayak. skif *İçineyalnızkürekçekeningirebildiğiçokuzunveçokdaryarışkayığı. skink *Skinkgillerden,çölbölgelerinde,kurakbölgelerdeyaşayanbirsürüngentürü(Scincus). skinkgiller *Omurgalıhayvanlarınsürüngenlersınıfından,üzerleripullarlaörtülü,küçükvücutluhayvanlarıiçine alan birfamilya. skleroz *İçindekikatılgandokununartmasındandolayıbirorganveyadokununpatolojiksertleşmesi. Skoç *Bkz.İskoç. skolâstik *İnançvebilgiyikiliseyle,özellikleAristoteles'inbilimselsisteminiuyumlubirbiçimdebirleştirmeyeçalışan OrtaÇağfelsefesi. *Bufelsefeileilgiliolan. *OrtaÇağyöntemlerineuygun,eski. skor *Durumveyasonuç. skorbort *Sayıgöstergesi. slâlom *Kayaksporundabayraklarlaişaretlenmişbirtakımdönemeçlerdenoluşanpistüzerindeyapılanbiryarış türü. slâlomcu *Slâlomyapanerkekveyakadınyarışçı. Slav *Rus,BeyazRus,Ukraynalı,Leh,Sırp,Hırvat,Sloven,Bulgar,SlovakveÇekhalklarınadillerindekiyakınlık dolayısıylaverilenortakad. *Slavhalklarınaözgüolan. Slavca *Slavdili. Slavist *Slavistikalanındaçalışanbilgin. Slavistik *Slavlarlauğraşanbilimdalı. slavlar *Slavdillerialanındayaşayanetnikgrup. slavlaşma *Slavlaşmakişiveyadurumu. slavlaşmak *Slavgibidavranmak. slavlık *Slavolmadurumu. slâyt *Saydambiryüzeyüzerinealınmış,projeksiyondakullanılmayaözgüpozitifgörüntü,diyapozitif. slip *Kısakesilmiş,kısabiçilmiş,küçükdenizdonu. *Paçasız,kasıklaraoturacakbiçimdedikilmişkilot. *Kredikartlıalışverişlerdeödemenindahasonradenetlenmesiiçinverilenfiş. slogan *Kısaveçarpıcıpropagandasözü. sloganatmak *sloganıbağıraraksöylemek. slogancı *Sloganhazırlayanveyaatankimse. slogancılık *Slogancınınişi. sloganlaşma *Sloganlaşmakişiveyadurumu. sloganlaşmak *Slogandurumunagelmek. sloganlaştırma *Sloganlaştırmakişi. sloganlaştırmak" }, { "text": "*Slogandurumunagetirmek. Slovak *Slovakya'daoturanSlavhalkıvebuhalkınsoyundanolankimse. *Slovakulusuylailgili,Slovakulusunaözgüolan. Slovakça *SlovaklarınkullandığıSlavdili. Slovakyalı *Slovakyahalkındanolankimse. Sloven *Slavlarıngüneykolundanbirulusveyabuulustanolankimse. Slovence *Slovenlerinkullandığıdil. Slovenyalı *Slovenyahalkındanolankimse. Sm *Samaryum'unkısaltması. smaç *Voleyboldeyukarıdanaşağıyatopusertçeyerevurmak. smaçör *Voleyboldafileüzerindekarşıalanadoğruyukarıdanaşağıyatopusertçeyerevuran,oyuncu. smokin *Geceziyafetlerinde,galalardavegeceeğlencelerindeerkekleringiydikleri,önüaçık,ceketidahaçokatlas yakalıtakımgiysi. Sn *Kalay'ınkısaltması. snack-bar *Bkz.sinekbar. snobizm *Snopgibidavranmayıbenimsemeyanlısıolan. snop *Seçkingörünmekiçin,bazıçevrelerdekidüşünceleribenimseyen,hayranlıkduyanveonlargibi davranmayaözenen(kimse),züppe. snopluk *Snopolmadurumu,züppelik. soba *Biryeriısıtmakiçiniçindekömür,odunveyagazyakılarakkullanılanbiraraç. sobacı *Sobayapan,satan,onaranveyakurankimse. sobacılık *Sobacınınişiveyamesleği. sobalık *Sobayagirebilecekbüyüklükteolan. *Sobayapmayaelverişliolan. *Sobanınalabileceğimiktardaolan. sobe *Genelolarakkoşmaca,saklambaçvb.çocukoyunlarında,ebedenöncedavranıpdahaöncekararlaştırılmış yereulaşıldığındasöylenensöz. sobeleme *Sobelemekişi. sobelemek *Sobediyerekebedenöncekararlaştırılmışyereulaşıldığınıbildirmek. soda *Sindirimikolaylaştırmak;susuzluğugidermek,içkilerisulandırmakiçinkullanılan,içindesodyumkarbonat bulunan,köpürensu. *Billûrlaşmışsodyumkarbonatınpiyasadakiadı. sodyum *Atomnumarası11,atomağırlığı22,990olan,0,971yoğunluğunda,97,5C'deeriyen,denizvekaya tuzlarında,doğadabirleşikolarakçokyaygınbulunan,beyaz,parlak,mumgibiyumuşakbirelement.KısaltmasıNa. sodyumbikarbonat *Özelliklekabartmatozuolarakkullanılanmadde(NaHCO3). sodyumflüorit *Metalurjide,eczacılıktakullanılankristalmadde(NaF). sodyumfosfat *Eczacılıkta,hekimliktekullanılanfosforikasidinsodyumlutuzu(NaH2,NaHPO4,Na3PO4). sodyumhidroksit *Sabunyapımındakulanılan,320Cdeeriyenkuvvetlibirbaz,sutkostik(NaOH). sodyumhiposülfit *Fotoğrafçılıkta,eczacılıktakullanılan,sudaeriyebilenkristalmadde(Na2S2O4). sodyumkarbonat *Sabunyapımında,temizlikişlerindekullanılan,güçlübiralkalituz(Na2CO3). sodyumklorür *Tuz. sodyumnitrat *Gübreyapımında,etikorumadakullanılanmadde(NaNO3). sodyumsülfat *Tekstil,kâğıt,camsanayiindekullanılanmadde((Na2SO4). sodyumlu *Birleşimindesodyumbulunan. sof *Birçeşitsertçe,inceyünlükumaş. *Hamipektenyapılmışastarlıkkumaş. sofa *Evlerdeodakapılarınınaçıldığıgenişçeyer,hol. sofi *Tasavvuffelsefesinebağlıolan(kimse),mutasavvıf. sofîlik *Sofiolmadurumu. sofist *Sofizmdenyanaolan(kimse,düşüncevb.). sofistik *Safsatalı,yanıltmalı. sofistike *Aşırıölçüdeyapmacıklıdavranan(kimse). *Aşırıkarmaşıkolan(durum). sofistlik *Sofistolmadurumu. sofiyan *Sofiler. sofiyane *Tasavvuflailgiliveyamutasavvıflarayakışırbiçimdeolan. sofizm *Bilgicilik. sofra *Masa,sinigibişeylerin,yemekyemeküzerehazırlanmışdurumu. *Yemek(yedirmeveyeme). *Birlikteyemekyiyenlerintümü. *Genellikletekerlekbiçiminde,üzerindeyemekdeyenebilenayaklıhamurtahtası. *Anüs. *Halıgöbeğindedairebiçimindekiçiçeklibölüm. sofra(veyasofrayı)kaldırmak(veyatoplamak) *yemekyendiktensonramasa,sinivb.yitemizlemek. sofra(veyasofrayı)kurmak *yemekyemekiçinsofratakımınıdizmekveyiyeceklerihazırlamak. sofrabaşı *Sofranınetrafı,yemekyemeyeri. sofrabezi *Sofranınaltınaserilenyaygı. sofradonatmak *sofrayabolvetürlüyiyeceklerkoymak. sofraduası *Yemeksonundayapılanyemekduası. sofraörtüsü *Sofrakurulurkenmasanınüzerineserilenörtü. sofratahtası *Yerdeyemekyeneceğizamanüzerinesofratakımıkonanalçakmasa. sofratakımı *Yemekyerkenkullanılançatal,bıçak,tabak,örtü,peçetegibişeylerintümü. sofracı *Saraylardasofrayıkurmak,kaldırmak,yemeğidağıtmakgibiişlerlegörevlendirilmişkimse. sofralık *Sofradayemeyeyarayan. sofrasıaçık *Konuklarınıyemeğealıkoymayıseven,sofrasındakonukeksikolmayan. softa *Medreseöğrencisi. *İlmiyedenolanlaraaşağılamaamacıylaverilenad. *Birgörüşe,birinanışakörükörünebağlanankimse. *Yaşadığıçağıngerisindekalmış,gerikafalıkimse. softaca *Softayayaraşır(birbiçimde). softalaşma *Softalaşmakişi. softalaşmak *Birgörüşe,birinanışakörükörünebağlanmak,softadurumunagelmek. softalık *Softaolmadurumu. sofu *Dininbuyrukveyasaklarınabütünüyleuyan(kimse). sofuca *Sofuyayaraşır(biçimde). sofuluk *Sofuolmadurumu. *Sofucadavranma. soğan *Zambakgillerden,yemekleretatvermekiçinyumrusuveyeşilyapraklarıkullanılanıtırlıbitki(Alliumcepa). *Çiğdem,lâle,zambak,sarımsakgibibitkilerintoprakaltındakiyumrukökü. soğançiçeği *Fulya. soğancı *Soğansatankimse. soğancık *Yalınkatyapraklasarılı,besinbakımındanzenginküçüksoğan. *Sarımsakdişi. *Beyinleomurilikarasındakalanbeyninsonbölgesi. soğanlama *Soğanlamakişiveyadurumu. soğanlamak *Soğankatmak. soğanlı *İçindesoğanbulunan,içinesoğandoğranmışolan,soğanlapişirilmişolan. soğansı *Soğanabenzer,soğanayakın. Soğdakça *Soğdca. Soğdca *OrtaAsya'daSoğdlarınkullandıklarıİrankökenliölüdil. soğrulma *Soğrulmakişi. soğrulmak *Soğurmakişinekonuolmak. soğrumsama *Bkz.yüzesoğurma. soğuk *Isısıdüşükolan,sıcakkarşıtı. *Üşütecekderecede ısısıolan. *Duygudan,sevgidenyoksunolan,sokulganolmayan. *Yakınveiçtenolmayan,ilgisiz. *Sevimsizveyayersiz. *(kadıniçin)Cinselistekduymayan. *İlgisiz,sevimsizbirbiçimdeveyamemnuniyetsizliğinibelliederek. *Isınınüşütecekkadarazveyadüşükolmasıdurumu. soğukalgınlığı *Nezle,anjin,bronşitgibiüşütmedenilerigelenrahatsızlık. soğukalmak *üşüyerekhastalanmak,üşütmek. soğukbez *Ketenipliğindenyapılmış,tülbendebenzeyenbirtürince,seyrekbez. soğukbüfe *Bazıtoplantılarda,ayaktayenilmekiçinsoğukyiyecekveiçeceklerlehazırlanmışmasa. soğukçalmak *(bitkiiçin)soğukzararvermek. soğukçıkmak *havasoğumak. soğukdalgası *Yoğunolaraksoğukhavanınartardagelmesi. soğukdamga *Mürekkepkullanılmadan,baskıileyapılankabartmadamga. soğukdurmak *ilgisiz,sevimsizdavranmak. soğukduşetkisiyapmak *(ansızınbildirilentatsızbirhaberiçin)olumsuzbirtepkiyaratmak. soğukdüşmek(veyakaçmak) *(söz,davranışvb.için)yersizvesevimsizolmak. soğukharp *Soğuksavaş. soğukhavadeposu *Bozulabilenyiyeceklerinkonulduğu,sürekliolaraksoğutulandepo. soğuk ısırması *Soğuğunetkisiyleparmaklarda,kulakkenarlarındaoluşankırmızı,kaşındırıcışiş. soğukneva *Bkz.soğuknevale. soğuknevale *İnsanlarayaklaşmayan,sözveyadavranışlarısoğukolansevimsizkimse. soğukrenkler *Mavi,lâcivertvemorrenkveburenklerintonlarınaverilenad. soğuksavaş *II.DünyaSavaşı'ndansonradoğuvebatıbloklarınınzamanzamansavaşçıkarmatehditlerininbütün dünyadayarattığıgerginlik. soğuk şaka *Hoşkarşılanmayan,yersiznükteveyasözleyapılanşaka. soğukterdökmek(veyasoğukterbasmak) *korku,heyecananlarındabirdenterlemek. soğukvurmak(veyayakmak) *(bitkiiçin)çoksoğuğunetkisiylekurumak. soğukça *Soğukgibi,soğuğabenzer. *Soğuğayakın. soğukkan *Kolaycaöfke,telâşheyecanakapılmayan,serinkanlı. soğukkanlı *Olaylaravegelişmeleresakin,ılımlıvetemkinliyaklaşan(kimse). soğukkanlıhavyanlar *Vücutısılarıyaşadıklarıortamınısısınagöredeğişenhayvanlar. soğukkanlıolmak *kolayca,öfke,telâşveheyecanakapılmamak. soğukkanlılık *Soğukkanlıolmadurumu,serinkanlılık. soğuklama *Üşüterekhastalanma,soğukalgınlığı. soğuklamak *Üşüterekhastalanmak,soğukalmak. soğuklaşma *Soğuklaşmakişi. soğuklaşmak *Soğumak. *İlgisiz,isteksiz,sevimsizbirdurumalmak,soğukdavranmak. soğuklaştırma *Soğuklaştırmakişi. soğuklaştırmak *Soğukdurumagetirmek. soğukluk *Soğukolmadurumu,soğukbiretkiyapanşeyinözelliği. *Yemeğinsonundayenenmeyve,hoşaf,kompostogibişeyler. *Hamamlardayıkanılanyerlegiyinilenyerarasındakiaz ısıtılanyer. *Soğuk,sevimsizveilgisizdavranış,ilgisizlik. *Kırgınlığa,dargınlığayolaçabilensevgiazalması. *Cinselistekduymamadurumu. soğulma *Soğulmakişi. soğulmak *Suyuveyasütüçekilerekpörsümek. *Irmak,kuyu,pınargibiyerlerdesuçekilipyokolmak. soğuma *Soğumakişi. soğumak *Isısınıhızlaveyayavaşyavaşyitirereksoğukdurumagelmek. *Birinekarşıolansevgiveyabirşeyiçinduyulanistekkalmamak. soğumölçer *Soğumadurumunuölçmeyeyarayanalet. soğurgan *Emen,soğuran. soğurganlık *Birmaddeveyaenerjiyisoğurmagücü,yeteneği. soğurma *Soğurmakişi,emme,massetme. *Katıveyasıvıbirmaddeninbirgazı,ışığıiçinealması,emmesi. *Birortamınışıkenerjisinibellinicelikteemmesiolayı. soğurmak *(birmaddebirsıvıyı)İçineçekmek. *Katıveyasıvıbirmaddesoğurmayoluylabirgazıiçinealmak,emmek,massetmek. soğurmalı *Soğurmayoluylaçalışan. soğurucu *Soğurmaözelliğigösterenmadde. soğuruş *Soğurmakişiveyabiçimi." }, { "text": "soğuşma *Soğuşmakişi. soğuşmak *(toprakiçin)Susoğuruptavlanmak. soğutkan *Sıcaklığıazaltan,soğutmaözelliğiolan. *Soğutmaç,soğutucu. soğutma *Soğutmakişi. soğutmaç *Soğutucu. soğutmak *Soğumasınısağlamak,soğumasınasebepolmak. *(herhangibirdurum,kişiveyaolay)Birine,biryereveyabirşeyekarşıduyulansevgiveilgininyok olmasınayolaçmak. soğutucu *Soğutmaözelliğiolan,frigorifik. *Yiyeceklerinsıcaktanbozulmasınıönleyen,içeceklerisoğutan,motorlaçalışandolapbiçimindearaç,buz dolabı,frijider. *Birmakineveyayapıda,aşırıısınmayıönlemekiçinyeralandüzen. soğutulma *Soğutulmakişi. soğutulmak *Soğutmakişinekonuolmak. soğutuş *Soğutmakişiveyabiçimi. soğuyuş *Soğumakişiveyabiçimi. sohbet *Dostça,arkadaşçakonuşarakhoşbirvakitgeçirme,söyleşi,yarenlik,hasbıhâl. *Söyleşi. sohbetetmek *dostça,arkadaşçakonuşarakhoşbirvakitgeçirmek,söyleşidebulunmak,yarenliketmek,hasbıhâletmek. sohbetustası *Konuşmasızevkledinlenenvedoyurucuolan,dinleyicileriâdetabüyüleyenkimse. sokağa(veyasokaklara)düşmek *(kadın)kötüyolasaparakortamalıolmak. *(birşey)çoğalıpdeğeriniyitirmek. *sükûneti,huzuruevindışındaaramak. sokağaatmak *birinidüşkün,yoksulkalacakbiçimdeevden,işyerindenuzaklaştırmakveyakovmak. *(para,eşyavb.yi)boşyereharcamak. sokağaatsan *enaşağıfiyatlasatılsabile. sokağaçıkmak *gezmekveyabirişgörmekiçinevdençıkmak. sokağadökülmek *herhangibirsebepledışarıçıkmak. sokak *İl,ilçegibiyerleşimbölgelerinde,ikiyanındaevlerolan,caddeyeoranladahadarveyakısaolabilenyol. sokakçocuğu *Genelliklevaktinisokaklardageçiripeğitimdenyoksunkalmışçocuk. sokakkadını *Kötüyoladüşmüşkadın(veyakız). sokakkapısı *Evinsokağaaçılankapısı. sokakkızı *Bkz.sokakkadını. sokaksüpürgesi *Evindeoturmayıpçokgezenkadın,sürtükkadın. sokaktabulmamak *(herhangibirşeyi)değerliveönemlibulmak. sokaktakalmak *sığınacakyeriolmamak,bakacakkimsesibulunmamak. sokaktakiadam *genelolarakkamuoyunungörüşünüdilegetirdiğineinanılanherhangibirkişi. *vatandaş,belirginbirözelliğiolmayan,sıradanadam. sokaktantoplamak *kolaycasağlamak,masrafsızvezahmetsizeldeetmek. soket *Kısaçorap. sokma *Sokmakişi. sokmak *İçineveyaarasınagirmesinisağlamak. *Biryeregirmesinisağlamak,içerialmak. *Batırmak,saplamak(bıçak,çakı,iğnevb.için). *(böcek,zehirlihayvaniçin)İğnesinibatırmakveyaısırmak;zehirlemek. *Yasakbirmalıgizlicegetirmekveyagötürmek. *Bellietmedenkötübirmalıvermek. *Konuşmasırasındabirsözü,soruyuveyadüşünceyisöyleyivermek. *Dokunaklı,kırıcıveyaacısözsöylemek. sokman *Birçeşituzunkonçluçizme. sokra *(güvertedöşemelerivb.)İkiağacınuçucagelmesiyleoluşanaralık. sokranma *Sokranmakişiveyadurumu. sokranmak *Söylenmek,homurdanmak,isteksizişgörmek. sokturma *Sokturmakişiveyadurumu. sokturmak *Sokmakişiniyaptırmak. soku *Taşdibek. *Dibekte,havandatahıldövmeyeyarayantokmak. sokucu *Sokan,sokmakişiniyapan. sokulgan *Kısasüredeinsanlarlakaynaşıpdostolabilen,kendiniçabucaksevdiren. sokulganlık *Sokulganolmadurumu. sokulma *Sokulmakişi. sokulmak *Sokmakişinekonuolmak. *Girmek. *Yanaşmak,yaklaşmak. sokulu *Sokulmuşolan. *Sokulmuşolarak. sokuluş *Sokulmakişiveyabiçimi. sokum *Lokma. *Yufkaekmeğindenyapılandürüm. *Bkz.kuyruksokumu. sokur *Köstebek. *Sönmüş,içeriyebatmış. *Birgözükor. sokuş *Sokmakişiveyabiçimi. sokuşma *Sokuşmakişiveyadurumu. sokuşmak *Darbiryeresokulmak. *Usulcacıkarayagirmek. sokuşturma *Sokuşturmakişi. sokuşturmak *Darbiryerezorlaveyaitereksokmak. *Bellietmedenkötübirmalıvermek. *Dokunaklı,kırıcıveyaacısözsöylemek. sol *Kalbinbulunduğutaraftaolan,sağkarşıtı. *Butaraftakiyön. *(parlâmentodaoturuşdüzeninegöre)Solcugruplarıntümü. *Birpartiiçerisinde,sosyalizmeyakıngörüşteolangrup. *(boksta)Solyumruklavuruş. sol *Gamdizisindefailelaarasındakises. *Busesigösterennotaişareti. solaçık *Futboldaforvetteyeralan,solbaştabulunanoyuncu. solanahtarı *Portedekinotalarınfayüksekliğindeolacağınıgösterenişaret. solbek *Futboldakalecininönündeyeralansavunmaoyuncularınınsoldabulunanı. soleğilimli *Dünyagörüşüsolculuğayatkınolan. solelibeklemek *yemeğebeklenilenbirine,yemeğebaşlandığınışakayolluanlatmakiçinkullanılır. solhaf *Futboldaoyunkurucularınınsolucundayeralanoyuncu. soliç *Futboldaforvettebulunanbeşoyuncudan,soldanikinciyerdebulunanı. sol şerit *Trafikteyolunveyacaddeninsoltarafındayeralanyolçizgilerininoluşturduğubölüm. soltarafındankalkmak *aksilik,huysuzluk,terslikedenleriçinkullanılır. *işleritersgitmek,iyigünündeolmamak. solyapmak *direksiyonusoladoğruçevirereksolayönetmek. solakaymak *siyasetteveekonomidesoleğilimliolmak. solak *Ellerkullanılarakyapılanişlerdedahaçoksolelinikullanan. *Yeniçeriocağının,padişahıngözeticiliğiniyapanaskersınıfı. solaklık *Solakolmadurumu. solaryum *Hastalıklarıgüneşışınlarıiletedavietmeyiamaçlayankuruluş. solcu *Parlâmentolardabaşkanınsolundaoturan,sosyalveekonomikkonulardasosyalizmeyakınkabuledilen birtakımsiyasîdeğişiklikleryapmagörüşünütemsileden(kişiveyaparti). solculuk *Solcuolmadurumu. soldasıfır *hiçbirdeğeriveönemiolmayan,benzerleriylekarşılaştırılıncadeğersizliğidahaiyianlaşılan. soldat *Asker. soldurma *Soldurmakişi. soldurmak *Solmasınasebepolmak. solfej *Müzikezgilerininuygulanışı. *Notalarıdeğerlerinegöreseslendirmeyiamaçlayanmüzikçalışması. solgun *Rengini,tazeliğini,canlılığınıveyaparlaklığınıyitirmişolan,solmuş. solgunlaşma *Solgunlaşmakişi. solgunlaşmak *Solgundurumagelmek. solgunluk *Solgunolmadurumu. solidarist *Dayanışmacı. solidarizm *Dayanışmacılık. solipsizm *Tekbencilik. solist *Solocu. solistlik *Solistingörevi. sollama *Sollamakişi. sollamayapmak *sollamak. sollamak *Birtaşıtbaşkabirtaşıtıgeçmekiçinsolundanilerlemek. sollayış *Sollamakişiveyabiçimi. sollu *Bkz.Sağlısollu. solluk *Sololmadurumu. solma *Solmakişi. solmak *Renginiyitirmek,rengiuçmak. *Tazeliğini,diriliğiniveyaparlaklığınıyitirmek. solmaz *Solmayan,renginiyitirmeyen. solo *Birkişitarafındansöylenenveyaçalınanmüzikparçası. soloyapmak *müzikparçasıbirkişitarafındansöylenmekveyaçalınmak. solocu *Sesiyleveyabirçalgıylasoloyapankimse,solist. solucan *Yuvarlakveyayassı,uzunkurtlaraverilengenelad. solucandüşürücü *Bağırsakkurtlarınıöldürmeyeveyaorganizmadandışarıatmayayarayanilâç. solucangibi *solgunvezayıfkimseleriçinkullanılır. solucanotu *Birleşikgillerden,KaradenizveDoğuAnadolubölgelerindeyetişen,15-35cmyükseklikte,yuvarlak yapraklıçiçeklerisolucandüşürücüolarakkullanılançokyıllıkveotsubirbitki(Pelargoniumendlicherianum). solucanlar *Halkalılardan,yersolucanı,tenya,askaritgibi,vücutlarıuzun,yumuşakveayaksızhayvanlarıiçinealan takım. soluğan *Nefesdarlığınatutulmuş. *Sıksoluyan(hayvan). *Uzaklardaesenrüzgârdansonrabaşlayandalgahareketi. soluğanetmek *soluksoluğabırakmak. soluğu(biryerde)almak *biryerehemengitmekveyasığınmak. soluğukesilmek(veyatutulmak) *solukalmazdurumagelmek. soluğukesmek *(birşey)çokheyecanveyakorkuvermek. soluk *Akciğerlereçekilen,akciğerlerdenatılanhavaveyaciğerlerehavaalıpverme,nefes. *Dikkatçekici,çarpıcıyanlarıolankimseveyaşey. soluk *(ciltiçin)Donukbirbeyazlığıolan,rengiatmışolan,solmuş. *(ışıkiçin)Parlaklığını,gücünüyitirmişolan. *(nesneleriçin)Rengiatmışolan. solukaldırmamak *aravermedençalıştırmak,vakitbırakmamak. solukalmadan(dinlemek,izlemekveyabakmak) *birdavranışındikkatleveheyecanlayapıldığınıanlatır. solukalmak *havayıciğerlereçekmek,nefesalmak. *dinlenmek. solukborusu *Gırtlaklabronşlararasındabulunan,yaklaşık12cmuzunluğunda,havanınakciğerleregiripçıkmasını sağlayanboru. solukdarlığı *Solukalamazdurumagelmek. solukkesici *Çokheyecanveyakorkuveren. soluksoluğa *Koşmaktangüçlüklesolukalarak,sıksıksoluyarak,yorgun,bitkinveyatelâşla. soluksoluğakalmak *nefesalamayacakdurumagelmek,çokyorulmak. soluklama *Soluklamakişiveyadurumu. soluklamak *Solukdurumagelmek. soluklanma *Soluklanmakişi. soluklanmak *Genişverahatsolukalmak,dinlenmek,teneffüsedilmek. soluklaşma *Soluklaşmakişiveyadurumu. soluklaşmak *Gerçekrenginiyitirmek,rengisolmak. solukluk *Solukolmadurumu. soluksuz *Solukalamayacakbiçimde. soluksuzluk" }, { "text": "*Soluksuzolmadurumu. *Kolay,sürekliveverimliyazamama. soluma *Solumakişi. solumak *Nefesalıpvermek. *Sıkvekesiksoluklaralıpvermek. *Zorlanmak,gücününhepsiniharcamak. solungaç *Sudayaşayanhayvanlarınsolunumorganı,galsame. solunma *Solunmakişi. solunmak *Solukalıpvermek,teneffüsetmek. solunum *Bütüncanlılarda,oksijenalıpkarbondioksitvermebiçimindegörülenhareket,teneffüs. solunumaygıtı *Organizmadasolunumusağlayanorganlarıntümü. solunumsistemi *Bkz.solunumaygıtı. solusyon *Özelliklelâstikleriyapıştırmaktakullanılankoyu,yapışkanmadde. soluş *Solmakişiveyabiçimi. solutma *Solutmakişi. solutmak *Solumasınasebepolmak. soluyuş *Solumakişivebiçimi. solüsyon *Çözelti. som *İçidoluolanvedışıkaplamaolmayan. *Katışıksız. som *Rıhtımınsuüstündeolanbölümü. som *Kemiklibalıklardan,hemdenizdehemtatlısulardayaşayan,etibeğenilen,iricebirbalık(Salmosalar). som *Kırgısiztanparabirimi. soma *İlkdamıtılanveiçindeanasonbulunmayanrakı. soma *Cinsiyethücreleridışında,vücuthücrelerinintümü. somak *Bkz.sumak. somak *Hayvanlardayüzünçıkıntılıveazçoksivriolanönbölümü. somaki *Kızılveyayeşilrenkte,damarlıveçoksertbirporfirtürümermer. *Bumermerdenyapılmış. Somalili *Somalihalkındanolan. soman *Birtürbalık. somanbalığı *Bkz.som(III). somata *Bademdenyapılanbirşerbet,bademsubyesi. somon *Bkz.som(III). somun *Yuvarlakveşişkinekmek. somun *Cıvatanınucunageçirilen,içiyivlidemirbaşlık. somurdanma *Somurdanmakişi. somurdanmak *Homurdanmak,somurtaraksöylenmek. somurma *Somurmakişiveyadurumu. somurmak *Dudaklarıyapıştırıpkuvvetliceiçineçekmek,emmek. somurtkan *Süreklisomurtan,asıksuratlı. somurtkanlık *Somurtkanolmadurumu. somurtma *Somurtmakişi. somurtmak *Küskünlüğünü,birşeyesıkıldığını,keyifsizliğinianlatacakbiçimdeyüzünüburuşturmak,suratasmak. somurtuk *Asıksuratlı,yüzügülmez,sıkıntılı,çekilmez. somurtuş *Somurtmakişiveyabiçimi. somurulma *Somurulmakişiveyadurumu. somurulmak *Somurmakişiyapılmakveyasomurmakişinekonuolmak. somut *Gerçekliğialgılanabilen,muşahhas,konkre,soyutkarşıtı. *Somutolanşey. somutisim *Beşduyudanbiriyleveyabirkaçıilebelirlenenvarlık. somutlanma *Somutlanmakişiveyadurumu. somutlanmak *Somutdurumagelmek. somutlaşma *Somutlaşmakişi. somutlaşmak *Somutdurumagelmek. somutlaştırma *Somutlaştırmakişi. somutlaştırmak *Somutdurumagetirmek. somutluk *Somutolmadurumu. somya *Şilteyitaşımayaveonaesneklikvermeyeyarayan,yaylarladonatılmışkerevet. son *Şimdikizamanaenyakınzamandanberiolanveyabuzamandayapılmış,olmuşolan,ilkkarşıtı. *Enarkadabulunan. *Artıkondanötesiveyabaşkasıolmayan. *Birşeyinenarkadangelenbölümü,bitimi,nihayet. *Etene,eş,döleşi,meşime,plâsenta. *Olum. *Olanca. sonadam *Futboldaengeridebulunansavunmaoyuncusu. sonbirim *Ensondayeralanyer. sonbulmak(veyasonaermek) *bitmek,tükenmek. sonderece *Pekçok,çokfazla. sondeyiş *Bazıedebîeserlerdeyeralansonsözniteliğindekibölüm,hatime. sondört *Sondörtlük. sonek *Kelimelerinkökveyagövdesinegelenek. songörev *Birakrabaveyadostunölümündegerekliolansaygıyıgöstermek,töreleriyerinegetirmek. songürlüğü *Birkimseninyaşlılığındakavuştuğurahat,bollukvehuzur. sonkânun *Ocak,kânunusani. sonkozunuoynamak *elindebulunansonimkanıkullanmak. sonnefes *ölümdenönceyaşamınsondakikaları. sonnefes *Ölümdenöncekisonandaalınannefes. *Hayatınsonu. sonnefesinivermek *ölmek. sonpişmanlıkfaydavermez(veyaetmez) *işiştengeçtiktensonrapişmanolmanınyararıyoktur. sonses *Birkelimeninveyaheceninsonundakises. sonsesdüşmesi *Sözsonundakibirsesinyokolması. sonturfanda *Birmeyveveyasebzeninmevsimininsonundaalınanensonürünü. sonvazife *Bkz.songörev. son vermek *bitirmek,sonaerdirmek. sonakalandonakalır *biriştegeçkalanistediğişeyieldeedemez. sonar *Batmışolannesneninyerinivedurumunuakustikdalgalarlabelirleyensistem. *Busistemdenyararlanılarakyapılmış,denizaltılardakullanılancihaz. sonat *Birveyaikiçalgıiçinyazılmış,üçveyadörtbölümdenoluşanmüzikeseri. sonbahar *Güz. soncul *Sonbulmaözelliğiolan. sonda *Suyunherhangibirnoktadakiderinliğiniölçmek,diptabakalarınyapısınıincelemekiçinkullanılanaraç. *Birboşluğuniçiniyoklamayayarayanuzuncaveucukütdemiraraç. *Vücutiçindeherhangibirboşlukveyamesafeyesokulan,teşhis,inceleme,tedavivedışarısıvıatmada kullanılanaraç. sondaj *Sondaileyoklama,sondalama. *Birdurum,birdüşünceileilgiliolarakyapılanyoklama,araştırma. sondajkuyusu *Sondajçalışmalarınınyapıldığıkuyu. sondajyapmak *sondaileyoklamak,sondalamak. *birdurum,birdüşünceyleilgiliolarakyoklamayapmak,araştırmak. sondajcı *Sondalamacı. sondalama *Sondalamakişi,sondaj. *Diptabakalarınyapısınısondakullanarakincelemevearaştırma. sondalamacı *Sondalamayapankimse,sondajcı. sondalamacılık *Sondalamacınınişi. sondalamak *Suyunderinliğinisondaileölçmek. *Dipkatmanlarınyapısınısondakullanarakincelemekvearaştırmak. *Su,maden,petrolvb.araştırmalarıiçintoprağınderinliklerinesondasokmak. sondurmak *Bkz.Sundurmak. sone *İkidörtlüveikiüçlüdenoluşan,ondörtdizelibirbatışiirtürü. sonlama *Sonlamakişiveyadurumu. sonlamak *Bitirmek,sonuçlandırmak,sonaerdirmek,noktalamak. sonlu *Sonuolan,bitimli. *Sonuolan,sonsuzolmayan. sonlubüyüklük *Ölçüsüsonlubirsayıylaifadeedilenbüyüklük. sonra *Dahaileribirzamanda,müteakiben. *Dahauzakveileribiryerde. *Makam,sıra,değerveönemdearkadaoluşubildirir. *Yoksa,aksihâlde. *Arkadangelenbölümveyazaman. sonradan *Konuşulanzamanınardındangelenzamanda. sonradangelendevletdevletdeğildir *kişiyaşlandıktansonragelenzenginlikişeyaramaz. sonradangörme *Sonradanzenginleşerekgösteriş,övünmegibiyersizdavranışlardabulunankimse. sonradangörme,gâvurdandönme *sonradangörmeolanbirkimseninmakbulbiradamolmadığınıanlatanbirdeyim. sonradangörmelik *Sonradangörmeözelliğiveyadurumu. sonradangörmüş *Sonradanzenginleşmişkimse. sonradangörmüşlük *Sonradanzenginleşerekgösteriş,övünmegibiyersizdavranışlardabulunma. sonradanolma *başkasınakıyaslayeniolan,yeniortayaçıkan. sonraki *Sonraolan. sonraları *Sonrakizamanlarda. sonrasız *Bkz.sonsuz. sonrasızlık *Bkz.sonsuzluk. sonsal *Deneydençıkanvedeneyebağlıolan(bilgi),aposteriori. sonsuz *Sonuolmayan,hiçbitmeyen,ebedi. *Ölçülemeyecekkadarçokveyabüyükolan. *Sonu,sınırıolmayan,çok. *Sonuolmayan,herniceliğiaşabilendeğişken(nicelik). *Sonuvesınırıolmayanşey. sonsuzküçük *Sıfıraeşitolmamakşartıyla,herhangibirsayıdandahaçoksıfırayakınolabilendeğişken. sonsuzlaşma *Sonsuzlaşmakişi. sonsuzlaşmak *Sonsuzdurumagelmek,sonuolmamak. sonsuzluk *Sonsuzolmadurumu. *Sonuolmayangelecekzaman,ebediyet. *Sonuvesınırıolmayanuzay. sonteşrin *Kasım,teşrinisani. sonugelmek *bitmek,tükenmek,yokolmak,ölmek. sonuç *Birolayındoğurduğubaşkabirolayveyadurum,netice. *Birgelişimveyagirişimdeneldeedilenşey. *Öz,özet. *Yazınınveyasözünbitimbölümü. sonuçalmak *birişibitirmek,sonuçlandırmak. *istenilensonucaulaşmak,verimalmak. sonuçkarşılaşması *Bkz.sonuçyarışması. sonuçoyuncusu *Maçınskorundaetkiliolanoyuncu. sonuçtakımı *Maçlardasonuçalmasınıbilentakım. sonuçvermek *birdurumunsağlanmasınaimkânsağlamak. sonuçyarışması *Sonucualmakiçinyapılanyarış. sonuçlama *Sonuçlamakişi. sonuçlamak *Sonucaulaştırmak,sonuçlandırmak,bitirmek. *Sonuçvermek;yolaçmak. sonuçlandırma *Sonuçlandırmakişi. sonuçlandırmak *Sonucaulaştırmak,bitirmek,neticelendirmek,intaçetmek. sonuçlanış *Sonuçlanmakişiveyabiçimi. sonuçlanma *Sonuçlanmakişi. sonuçlanmak *Sonucaulaştırılmak,sonucabağlanmak,bitirilmek,neticelenmek,intaçedilmek. sonuçsuz *Sonucaulaşamayan,sonuçvermeyen,neticesiz. sonunda *(birşeyin)Sıradasondaolan,ensonakalanı,nihayetinde." }, { "text": "sonunualmak *birişibitirmekveyabirişinbittiğinigörmek. sonunugetirememek *iyibaşladığıbirişibaşarıylabitirememek. sonunugetirmek *oişibaşarıpbitirmek. sonurgu *Birbaşlangıcın,birolgunun,birilgininrenklivezorunlugörülensonucu,vargısı. sonurtu *Birbirinebağlıikiönermedensonrakisözünde\"ateşvardır\"önermesibirsonurtudur. sonuşmaz *Sonsuzagidenbireğrininçeşitlinoktalarınıngittikçeyaklaştığıbaşkabireğriveyadoğru,asimptot. sop *Bkz.soysop. sopa *Kalındeğnek. *Sopaylayapılanvuruş. *Dayak,kötek. sopaatmak(veyaçekmek) *dövmek. sopayemek *dövülmek,dayakyemek. sopalama *Sopalamakişi. sopalamak *Sopailevurmak,dövmek,sopalanmak. sopalanma *Sopalanmakişiveyadurumu. sopalanmak *Sopailevurulmak,sövülmek. sopalı *Elindesopasıolan. soplu *Bkz.soylusoplu. soprano *Kadınveyagençerkekçocuklardaeninceses. *Sesiböyleolansanatçı. *Birçalgıtopluluğundaenincesesleriverenmüzikaraçları. sopsoğuk *Çoksoğuk. sorasora *Sorarak. sorasoraBağdad(veyaKâbe)bulunur *insansorasoraçokuzakyerleribilebulur. sordurma *Sordurmakişi. sordurmak *Sormakişiniyaptırmak. sorgu *Sormakişi. *Cezamuhakemeleriusulkanununagöre,sanığınaraştırmakonusuolaylailgiliolarakyargıçkarşısındaki beyanı,istintak. sorguhakimi *Bkz.sorguyargıcı. sorgusual *Soruşturma. sorgusualeçekmek *sorguyaçekmek. sorguyargıcı *Sanıklarısorguyaçekenyargıç,sorguhakimi,müstantik. sorguç *Bazıkuşlarıntepelerindebulunanuzuncatüy. *Serpuşlarınöntarafınatakılantüyveyapüskülbiçimindekisüs. sorguçlanmak *Sorguçbiçimiyleşekillenmişgibigörünmek. sorguçlu *Sorgucuolan. sorguçsuz *Sorgucuolmayan. sorgulama *Sorgulamakişi. sorgulamak *Suçniteliğindebulunanbirsorunüzerineilgilibulunanlarasorularsormak. sorgulanış *Sorgulanmakişiveyabiçimi. sorgulanma *Sorgulanmakişi. sorgulanmak *Sorgulamakişinekonuolmakveyasorgulamakişiyapılmak. sorgun *Bkz.Sorkun. sorgusuz *Sormadan,hiçsoruşturmadananlamındasorgusuzsualsizikilemesindegeçer. sorgusuzsualsiz *Hiçsoruşturmadan,sormadan. sorguyaçekmek *birsuçlailgiliolaraksorusorupcevapistemek. sorit *Önculsayısıikidençokolantasımsalçıkarım. sorkun *Sepetçisöğüdü. sorma *Sormakişi. sormakişininaslını,sohbetindenbellidir *birkişininnasılbirinsanolduğukonuşmasındanbelliolur,soyunusopunuöğrenmeyegerekyoktur. sorma!(sormayın!veyasormagitsin!) *çokluk,aşırılıkvekötübirdurumanlatır. sormaca *Soruşturma,anket. sormak *Birinesoruyönelterekherhangibirkonudaondanbilgiistemek,sualetmek. *Birişinsorumluluğukendisindeolmak,biriştensorumlubulunmak. sormak *Sorumak,emmek. sormak(veyasorması)ayıpolmasın *sorulmasıteklifsizliksayılanbirşeyisormadanönceözürdilemekiçinkullanılır. sormuk *Çocukemziği. *Tülbentiçinelokum,şekerkonularakküçükçocuklaraverilenemzik. sorti *Elektriktesisatındalâmbaveyafişkonacakkollarınherbiri. *Çıkış. sortiyapmak *uçaklarhavalanıpçıkışyapmak. soru *Birşeyöğrenmekiçinbirineyöneltilenvekarşılıkgerektirensözveyayazı,sual. *Biröğrenciyesınavdayöneltilensözveyayazı,sual. sorucümlesi *Herhangibirögesindesorukavramıbulunancümle. sorueki *Sorukavramıverenmieki. soruişareti *Sorucümlelerininsonunakonanişaret. sorusıfatı *İsmisoruyoluylabelirtensıfat. sorusormak *birkonuhakkındabilgiedinmeküzeresoruyöneltmek. soruzamiri *İsimlerinyerinisoruyoluylatutanzamir. soruzarfı *Birfiilinanlamınısoruyoluylaaçıklayanzarf. sorulma *Sorulmakişi. sorulmak *Sormakişinekonuolmak. sorulugörünüm *Sorubiçimindekibirfiilinbirbaşkafiildenöncegelerekzamanzarfıgörevindekullanılması. sorum *Sorumluluk,mesuliyet. soruma *Sorumakişi. sorumak *Emmek. sorumlu *Üstünealdığıveyayaptığıişlerdendolayıhesapvermekzorundaolan,sorumluluktaşıyankimse,mesul. sorumlututmak *sorumlusaymak,mesulolarakgörmek. sorumluluk *Kişininkendidavranışlarınıveyakendiyetkialanınagirenherhangibirolayınsonuçlarınıüstlenmesi, mesuliyet. sorumlulukdüşmek *sorumlusayılmak,sorumluolarakgörülmek. sorumsuz *Sorumluolmayan,sorumluluktaşımayan,mesuliyetsiz,gayrimesul. sorumsuzca *Sorumsuz(birbiçimde). sorumsuzlaşma *Sorumsuzlaşmakişiveyadurumu. sorumsuzlaşmak *Sorumsuzcadavranmak. sorumsuzluk *Sorumsuzolmadurumuveyasorumsuzcadavranış,mesuliyetsizlik. sorun *Araştırılıpöğrenilmesi,düşünülüpçözümlenmesi,birsonucabağlanmasıgerekendurum,mesele,problem. *Sıkıntıverendurum,dert. sorunlu *Sorunuolan,problemli. sorunsal *Çözümübelliolmayan. *Doğruolmaihtimalibulunmaklabirlikte,şüpheuyandıran,kesinolmayan,problematik. sorunsuz *Sorunuolmayan,problemsiz. soruşma *Soruşmakişi. soruşmak *Birinesormak. soruşmak *Emilipyokolmak. *(çamaşır)Kurumayabaşlamak. soruşturma *Soruşturmakişi. *Herhangibirkonudailgilikişileresoruyönelterekbilgitoplamaişi,sormaca,tetkik,tahkik,anket. *Biridarîveyaadlîmakamınyöneltiğiinceleme,tahkikat. *Herhangibirkonuylailgilidurumveyatutumubelirlemekiçindüzenlenmişayrıntılıvekapsamlısoru dizisi. soruşturmaaçmak *soruşturmayapmak. soruşturmakurulu *Herhangibirkonudasoruşturmayapmaküzereoluşturulmuşkurul,tahkikatkomısyonu. soruşturmaraporu *Soruşturmakurulununhazırlamışolduğuyazılıbelge. soruşturmacı *Soruşturmayapan,anketçi. soruşturmacılık *Soruşturmayapmaişi,anketçilik. soruşturmak *Öğrenmekistenilenşeyiincedeninceyevebirçokkişiyesormak. soruşturucu *Soruşturmayapan(kimse),muhakkik. sorutkan *Somurtkan. sorutma *Sorutmakişi. sorutmak *Ayaktadurmak,dikilmek,beklemek. *Somurtmak,suratasmak. sos *Bazıyemeklerinüzerinedökülen,domates,baharatgibişeylerleyapılanterbiye. sosis *Kıyılmış,baharatkatılmışetle,tütsülemevepişirmegibiişlemlerdensonrayapılanbirtürsucuk. sosluk *Soskonulmakiçinkonulankap. sosyal *Toplumlailgili,toplumsal,içtimaî. sosyaladalet *Toplumundeğişikkesimlerindehayatstandardı,gelirdüzeyigibibirtakımölçülerinfırsateşitliği çerçevesindedikkatealınmasıylasosyalalandasağlanandengedurumu. sosyalantropoloji *Kültürübirbütünolarakinceleyen,kültür kalıplarıarasındakibenzerliklerivefarklılıklarıortayakoyan bilimdalı. sosyalbilgiler *Sosyalkonularıiçerenbilgiler. sosyalbilim *Toplumolaylarını,insanınsosyalvekültürelfaaliyetleriniinceleyenbilimlerinortakadı. sosyalbilimler *Sosyalbilimdalındaaraştırmaveincelemeyapanbilimler. sosyalbünye *Sosyalyapı. sosyaldeğerler *Toplumunfertlerinibirbirineyaklaştıran,biraradatutan;toplumundevamınısağlayantemelyargılar, değerler. sosyaldeğişme *Sosyalbakımdansözkonusuolandeğişme. sosyaldemokrasi *Sosyalalandaemekçitoplumkesimlerininçıkarlarınınkorunmasıveüretimiartırmakyanındahakça bölüşümüdeönplândatutansosyalvesiyasîakım. sosyaldemokrat *Sosyaldemokrasiyanlısıolankimse. sosyaldevlet *Ekonomikvesosyalalanlardabireyleresosyalgüvenlikveadaletsağlayıcıpolitikalarüretendevletmodeli. sosyaldüzen *Sosyalyapınındüzenlibirbiçimdeoluşması. sosyalfaaliyet *Sosyalkonuluetkinlik. sosyalgelişme *Sosyolojikbakımdangözlenendeğişmevegelişme. sosyalgüvenlik *Sosyalsigortavesosyalyardımgibiaraçlarlahalkınsosyaldurumunugüvencealtınaalma. sosyalhayat *İnsanıntoplumiçindekiyaşamabiçimi. sosyalilişki *Birbirlerindenhaberiolan,enazikiinsanarasındabirsüredevameden,anlamlı,belirliamaçlarıbulunan sosyalbağ. sosyalkonut *Dargelirlileriçinözelolarakyapılmış,sağlığauygunucuzkonut. sosyalolay *İnsanlararasıilişkilerdendoğanvebirdefaolupbitensosyaloluşum,sosyalhadise. sosyalolgu *Sosyalnitelikliolay,sosyalvakıa. sosyaloluşum *Zamaniçindeinsanlarınoluşturduğutoplumlailgilisosyaldeğişim. sosyalpsikoloji *Toplumuninsandavranışlarınaetkisinikonuedinenbilimdalı. sosyalsigorta *Birişteücretkarşılığıçalışanlarınsağlığını,geleceğinigüvencealtınaalmakamacıylakazançlarındanbir bölümükesilerekyapılansigorta,işçisigortası. sosyalstatü *Birsosyalpozisyonunundiğersosyalpozisyonagöreişgalettiğidurumaverilenad. sosyaltabaka *Birtoplumdayaşamabiçimi,maddîimkânları,öğrenimdurumubakımlarındanbirbirinebenzeyenkişilerin oluşturduğusınıf. sosyalyapı *İçindesosyalilişkilerin,sosyalolaylarınmeydanageldiği,sosyalgruplarınvekurumlarınyeraldığı toplumun şekilveçerçevesiyleilgilidışgörünüşesahipolanbirsosyalvarlık. sosyalyardım *Yoksulkimselereyiyecek,giyecek,yakacak,tedaviveilâçsağlanarakyapılanparasızyardım. sosyalyaşam *Bkz.sosyalhayat. sosyalist *Sosyalizmyanlısı,toplumcu. sosyalistik *Sosyalizmyanlısı. sosyalizasyon *Bazıimkânlardan,kuruluşlardantoplumunyararlanmasınısağlama,toplumhizmetinekoyma, toplumsallaştırma. sosyalizm *Toplumculuk. sosyalleşme *Toplumsallaşma. sosyalleşmek *Toplumsallaşmak. sosyalleştirme *Toplumsallaştırma. sosyalleştirmek *Toplumsallaştırmak. *Toplumkurallarınagöredavranacakbiçimdeeğitmek. sosyete *Topluluk,toplum,cemiyet." }, { "text": "*Birtopluluktakigelirdüzeyiyüksekvekendilerineözgüyaşamabiçimleriolantopluluk. sosyetik *Sosyeteileilgili. *Yükseksınıfınyaşamabiçimineözenen. sosyo- *\"Toplumlailgili\"anlamındaönek. sosyoekonomik *Aynıandahemtoplumsalalanıhemekonomikalanıveyaaralarındakiilişkileriilgilendiren. sosyokültürel *Aynıandabirtoplumuveyatoplumsalbirgrubuvekendineözgüolankültürüilgilendiren. sosyolengüistik *Dil,toplumvekültürarasındakiilişkilerikonuedinendilbilimidalı. sosyolog *Toplumbilimiuzmanı,toplumbilimci,içtimaiyatçı. sosyoloji *Toplumbilimi,içtimaiyat. sosyolojizm *Bütünsosyalbilimleriyalnızsosyolojininbirdalıolaraksayanvebunlarınsadecesosyolojikmetotlarla açıklanabileceğinisöyleyengörüşünadı. sote *Küçükküçükdoğranmışet,ciğer,böbrekgibişeyleryağdahafifçekavrulduktansonrasu,domates,biber vb.katılarakyapılanyemek. sovhoz *Sovyetler'dedevleteliyleyönetilentarımişletmesi. Sovyet *1990öncesiSSCB'deDanışmakurulu,şura,konsey. soy *Manzumsöz. *Biratadangelenkimselerintopluluğu,sulâle. *İyiveüstünnitelikleribulunan. *Cins,tür,çeşit. soyağacı *Biraileninkökeninivesonrakiüyelerinigösterenağaçbiçimindekiçizelge,hayatağacı,şecere. soygazlar *Bkz.asalgazlar. soykırımı *Birinsantopluluğunuulusal,dinselvb.sebeplerleyoketme,jenosit. soyoluş *Türlerin,ortayaçıktıklarızamandanbulunduklarızamanakadargeçirdiklerigelişimevrelerinintümü, filogenez,bireyoluşkarşıtı. soysop *Bütünsoyvehısımlar. soya *Fasulyeyebenzerbirbitki(Soiahispida). soyaçekim *Kalıtım,irsiyet,veraset. soyaçekmek *soyununözelliklerinitaşımak. soyafasulyesi *KökeniÇinveJaponya'yauzananbirtürfasulye,soya. soyadı *Herkesinaileceanılmasınayarayanözadındansonrakiadı,aileadı. soydaş *Soylarıbirolan,türdeş,hemcins. soydaşlık *Soylarıbirolma,birsoydanolmadurumu. soydurçeker,bokturkokar *herinsanveyayaratıkazçoksoyunabenzer. soydurma *Soydurmakişi. soydurmak *Soymakişiniyaptırmak. soygun *Genellikleçetedurumundabirarayagelmişhaydutlartarafındanyapılansilâhlıhırsızlık. *Hiçbiremekharcamadanveyolsuzolarakeldeedilenbüyükkazanç,vurgun. soyguncu *Soygunyapan(kimse). soygunculuk *Soygunyapma,haydutluk,şekavet. soyka *Ölününüzerindençıkangiysi. soyka *Tüylerialacalı,küçükbirkargatürü. soylama *Soylamakişi. soylamak *Manzumsözsöylemek. soylu *Doğuştanveyahükümdarbuyruğuyla,bazıayrıcalıklarasahipolanveözelunvanlartaşıyan(kimse),asil. *İyitanınmış,köklübirailedengelen(kimse),necip,kişizade,asil. *Saygıuyandıran,yüceliktaşıyan. soyluerki *Ekonomik,toplumsalvesiyasîgücünsoylularsınıfınınelindebulunduğuyönetimbiçimi,aristokrasi. soylusoplu *Köklüvetanınmışbiraileden. soyluluk *Soyluolamdurumu,asillik,asalet,necabet. soyma *Soymakişi. soymak *Birşeyinüzerindenkabuk,deri,zargibişeyleriçıkarmak. *Biriningiysileriniçıkarmak. *Birininüstünde,yanındaveyabiryerdebulunanşeyleriçalarakalıpgötürmek. soymuk *Damarlıbitkilerinkök,gövdeveyapraklarında,ongunbesisuyunuiletenborularla,yakınhücrelerdenve bunlarınarasınıdolduranözekdokudanoluşantabaka. *Çamağacınınçiğnenipemileniçkabuğuvebunualmakiçinağacıngövdesineaçılanyara,yalamuk. soysal *Soylailgili. soysuz *Soyununözellikleriniyitirmişolan(kimse,bitkivb.). *Biyolojikvetoplumsalölçüleryönündengözebatacakkadarkötüyegiden(kimse),dejenere. *Kötütanınmış,ahlâksız. soysuzca *Soysuzbirbiçimde,soysuzcayakışırcasına. soysuzlaşma *Soysuzlaşmakişi. soysuzlaşmak *Biyolojik,toplumsal,doğalbozulmaya,dağılmayauğramak;yaşamabiçimivegörevlerindegerilemek, bozulmak,yozlaşmak,tefessühetmek. soysuzlaştırma *Soysuzlaştırmakişi. soysuzlaştırmak *Soysuzbirdurumagetirmek. soysuzluk *Soysuzolmadurumuveyasoysuzcadavranış. soytarı *Sözvedavranışlarıylahalkıgüldürüpeğlendirenkimse,maskara. *Hileci,yaltakkimse,kaşmer. soytarılık *Soytarıolmadurumuveyasoytarıyayakışırdavranış,kaşmerlik,maskaralık. soyulma *Soyulmakişi. soyulmak *Soymakişinekonuolmak. soyunma *Soyunmakişi. soyunmak *Üstündekigiysilerinbirbölümünüveyatümünüçıkarmak. *Kendiniherhangibirbiçimdegöstermeyeçalışmak. *(Mevlevîlikte)Tarikatagirmek. soyuntu *Soyulupatılanşey. *Biryersoyularakalınan(şey). soyunupdökünmek *sokakgiysileriniçıkarıpeviçindekullandığırahatkılığınıgiymek. soyunuş *Soyunmakişiveyabiçimi. soyupsoğanaçevirmek *hiçbirşeybırakmamacasınasoymak. *(hırsız)biryeriveyabirkişiyiadamakıllısoymak. soyuş *Soymakişiveyabiçimi. soyut *Soyutlamaileeldeedilen,varlığıancakeşyadagerçekleşenmüccerret,somutkarşıtı,abstre. *Anlaşılması,kavranılmasıgüç. soyutisim *Düşünceyoluylakabuledilenvarlığınadı:Akıl,hayal,ülkügibi. soyutsayı *Birimlerinintürübelirlenmemişsayı,abstresayı. soyutçuluk *Soyutlamalara,somutgerçeklerinkineeşitdeğerverme;amaçolaraksoyutualantutum,abstraksiyonizm. soyutlama *Birnesneninözelliklerindenveyaözellikleriarasındakiilişkilerdenherhangibirinitekbaşınaelealanzihnî işlem;gerçeklikteayrılamazolanıdüşüncedeayırma. soyutlamak *Birşeyesoyutlamaişleminiuygulamak. *(birkimseyi,durumu,düşüncevb.yi)içindebulunduğutoplum,durumveyadüşüncedenayrıtutmak. soyutlaşmak *Soyutdurumagelmek. soyutlaştırmak *Soyutdurumagetirmek. soyutluk *Soyutolmadurumu. söbe *Biçimiyumurtagibiolan,beyzî,oval. söğdürme *Bkz.sövdürme. söğdürmek *Bkz.sövdürmek. söğe *Söve. söğme *Bkz.sövme. söğmek *Bkz.sövmek. söğülme *Bkz.sövülme. söğülmek *Bkz.sövülmek. söğüntü *Bkz.sövüntü. söğürme *Ateşteközlenerekhazırlanmışpatlıcan. söğüş *Sudakaynatılıppişirilen,suyundanayrılaraksoğukyenenet. *Üzerineyağvelimonkonulmadanvebirbirinekarıştırılmadanyenendilimlenmişdomates,salatalıkvb. söğüşlemek *Dolandırmak. söğüşlük *Söğüşyapmayaelverişlietveyasebze. söğüşme *Bkz.sövüşme. söğüşmek *Bkz.sövüşmek. söğüştürmek *Bkz.sövüştürmek. söğüt *Söğütgillerden,akarsukenarlarındayetişen,yapraklarıalmaşıkvealtyüzlerihavlaörtülübüyükbirağaç (Salix).Aksöğüt(Salixalba).Salkımsöğüt(Salixbabylonica).Keçisöğüdü(Salixcaprea).Bozsöğüt(Salixcinerea). söğütgiller *İkiçeneklilerden,söğüt,kavakvebenzeritürleriiçinealanbirbitkifamilyası. söğütlü *Söğütağaçlarıbulunan(yer). söğütlük *Söğütağacıbololanyer. sökel *Sakat(kimse),malûl. *Güçsüz. sökme *Sökmekişi. sökmek *Birşeyibulunduğuyerdenkuvvetkullanarakveyagevşeterekçıkarmak,çekipayırmak. *Kurulmuşbirşeyiparçalarınaayırmak. *Rüzgâr,sel,akarsu,birşeyiyerindençıkarmak,götürmek. *Geçipgitmeyeengelolanzorluklarıatlatmak. *Karışıkbiryazıyıokumak. *Okuyabilmebeceresinikazanmak. *Çıkması,akmasıkolaylaşmak. *Gelmeyebaşlamakveyaçıkagelmek. *Geçmek,etkiyapmak. *Ayırmak,uzaklaştırmak,vazgeçirmek. *Örülmüşveyadikilmişşeyin,örgüsünüveyadikişiniayırmak. söktürme *Söktürmekişi. söktürmek *Sökmekişiniyaptırmak. söküotu *Baklagillerden,kumlutopraklardayetişenbirbitki(Ornithopus). sökük *Dikişisökülmüşveyaörgüsüçözülmüş(şey). sökükdikmek *sökülmüşolanbirşeyionarmak. sökükçü *Sökükdikipyamayapan(kimse). sökülme *Sökülmekişi. sökülmek *Sökmekişinekonuolmak. *(genellikleparaiçin)istemeyerekvermek,harcamak. sökülüş *Sökülmekişiveyabiçimi. söküm *Sökmeişi. sökün *(birçokkişiveya şey)birbiriardındangelmek,görünmek,anlamınagelensökünetmekdeyimindegeçer. söküntü *Sökülenşeyinparçası. *Ağaçlıkyerdenaçılantarla. söküpatmak *gözdençıkarmak,kıymak,fedaetmek. söküş *Sökmekişiveyabiçimi. sölom *Ortaderininikitabakasıarasındabulunanveoğulcuktagenelvücutboşluğunuoluşturanoyuk. sölomlular *Birvücutboşluğubulunanhayvanlar. sölpük *Gevşeyipkendinikoyuvermış. sölpüme *Sölpümekişiveyadurumu. sölpümek *Şişmankenzayıflamak. *Gevşemek,pörsümek. sömestr *Öğretimyılınınayrıldığıikidönemdenherbiri,yarıyıl. sömikok *Taşkömürünüçokyüksekolmayansıcaklıkta(500-600C°de)damıtarakeldeedilenkömür. sömürge *Birdevletinkendiülkesininsınırlarıdışındaegemenlikkurarakyönettiğiekonomikveyasiyasalçıkarlar sağladığıülke,sömürülenülke,müstemleke,koloni. sömürgeci *Sömürgesiolanveyasomürgeeldeetmekamacındaolan,müstemlekeci. *Sömürgecilikleilgiliolan. sömürgecilik *Genelolarakbirdevletinbaşkaulusları,devletleri,toplulukları,siyasalveekonomikegemenliğialtına alarakyayılmasıveyayayılmayıistemesi,müstemlekecilik. sömürgeleşme *Sömürgedurumunagelme. sömürgeleşmek *Sömürgedürumunagelmek. sömürgeleştirme *Sömürgeleştirmekişi. sömürgeleştirmek *Sömürgedurumunagetirmek,sömürgeyapmak. sömürgen *Sömürücü. sömürgenlik *Sömürgenolmadurumu. sömürme *Sömürmekişi. sömürmek *(yiyecekiçecekiçin) hepsinibirdenyiyipbitirmek,silipsüpürmek. *Birkimsedenveyabirşeydenhaksızvesürekliçıkarlarsağlamak. *Dudaklarınıyapıştıraraksoluğuileçekipiçmek. *Üretimaraçlarısahipleri,başkalarınınemeğineveonlarınyarattıklarıdeğerlereelkoymak. *Birulusveyadevlet,diğerbirulusunveyadevletindoğalkaynaklarından,ekonomikdeğerlerindençıkar sağlamak." }, { "text": "sömürü *Sömürmekişi. sömürücü *Sömürüyügerçekleştiren,sömürgen,istismarcı. sömürücülük *Sömürücüolmadurumu. sömürülme *Sömürülmekişiveyadurumu. sömürülmek *Sömürmekişinekonuolmak. sömürüş *Sömürmekişiveyabiçimi. söndürme *Söndürmekişi. söndürmek *Ateşve ışıkiçin,yanmasına,aydınlatmasınasonvemek. *Havaveyagazileşişirilmişbir şeyinhavasınıveyagazınıboşaltmak. *Tutkuveduygulariçin,yatıştırmak,etkisizdurumagetirmek. söndürücü *Yangınsöndürmeyeyarayanalet. *Yangınlarısöndürmeyeyarayan. söndürülme *Söndürülmekişi. söndürülmek *Söndürmekişinekonuolmak. sönme *Sönmekişi. sönmek *Yanmaz,aydınlatmaz,parlamazolmak,parlaklığını,ışığınıyitirmek. *Havaveyabaşkabirgazileşişirilmişbirşeyinhavasıkaçıpşişkinliğiinmek. *(yanardağiçin)Etkinliğiniyitirmek. *(duygulariçin)Dinmek,yatışmak,etkisiniyitirmek. *Gerilemek,parlaklıkveöneminiyitirmek. *(sesiçin)Duyulmazolmak. *Tükenmek,yokolmak,yitmek. sönük *Sönmüşolan. *Parlaklığı,hızıazveyaazalmışolan,etkisiz,zayıf. *Gözeçarpmayan,silik. sönüklük *Sönükolmadurumu. sönüm *Birsalınımhareketiningenliğinintürlüdirençlerinetkisiyleküçülmesi,itfa. *Birborcunheryılödenentaksitlerlebellibirzamansonundaödenmişolması,itfa. sönümayrımı *Süresigelmişborçsenetleriniödemekamacıylaayrılmışyedekpara. sönümleme *Sönümlemekişi. sönümlemek *Birsalınımhareketiningenliğinisıfıraindirmek,itfaetmek. *Birborcu,heryılödenentaksitlerlebellizamansonraödemek,itfaetmek. sönümlü *Belirlibirsüredegenliğisıfırainen(salınımhareketi). sönümsüz *Genliğihiçbirzamansıfırayaklaşmayan,herdevirdebeslenen(salınımhareketi),beslenen. sör *Katolikmezhebindekendinidineadayanvemanastırdayaşayankadın. *Katolikmezhebindedinleilgilibiryükümlülükalmayan,amadinuğrunahemşirelik,hastabakıcılıkgibi işlerdeçalışankadın. sörf *Özelkaymaaracıveyelkenlisiiledenizdeyapılanbirtürspor. sörfçü *Sörfsporuyapankimse. sövdürme *Sövdürmekişi. sövdürmek *Sövmekişiniyaptırmakveyasövmesineyolaçmak. söve *Kapıvepencereninyerleştiğikasa,çerçeve. *Eşik. *Avlukapısınınikiyanınakonanuzuntaşlar. söven *Büyüksopa. *Çityapmaktakullanılanbüyükkazık. sövgü *Sövmekiçinsöylenensöz,sövme,küfür. sövgücü *Söven,küfreden. sövme *Sövmekişi,sövgü,küfretme. *Birkimseninnamus,onurvekişiliğineyapılanhertürlüsaldırı. sövmek *Onurkırıcı,çoğubasmakalıpkabasözlersöylemek,küfretmek. sövülme *Sövülmekişi. sövülmek *Sövmekişinekonuolmak. sövüntü *Hafifsövmeyollu,kabaveyakışıksızsöz. sövüpsaymak *aralıksızküfürlersıralamak,uzunuzadıyasöverekyermek. sövüş *Sövmekişiveyabiçimi. sövüşme *Sövüşmekişi. sövüşmek *Birbirinesövmek. sövüştürme *Sövüştürmekişiveyadurumu. sövüştürmek *Birbirinesövdürmek. söylem *Söyleyiş,söyleniş,telâffuz. *İfade,kalıplaşmış,klişeleşmişsöz. söyleme *Söylemekişi. söylemediğinibırakmamak *birkimseveyabirkonuileilgiliolarakiyicedüşünmeden,gelişigüzelkonuşmak. söylemek *Düşündüğünüveyabildiğinisözleanlatmak. *Birdüşünceyiilerisürmek,ortayaatmak. *Birşeyinyapılmasınısözleistemek. *Türkü,şarkıvb.okumak. *Yazmak,düzmek. *Habervermek. *Öncedenbildirmek,tahminetmek. *Herhangibirşeyibildirmek,anlatmak,demekistemek,hatırlatmak. söylemesiayıp *utanılacakbirdurumunaçıklanmasısırasındakullanılır. söylemseme *Söylemsemekişi. söylemsemek *Söylenişözelliğitaşımak;söylemeyeözengöstermek. söylence *Efsane. söylenilme *Söylenilmekişi. söylenilmek *Söylenmek. *Herhangibirisöylenmek. söyleniş *Söyleyiş,söylem,telâffuz. söylenme *Söylenmekişi. söylenmek *Söylemekişiyapılmak. *Çıkışmak,azarlamak,eleştirmek,sızlanmak. söylenti *Ağızdanağızadolaşan,kesinlikkazanmayanhaber,rivayet. söyleşi *Arkadaşça,dostçakarşılıklıkonuşma,hasbıhâl,sohbet. *Birbilimveyasanatkonusunu,konuşmayıandıranbiçimdeinceleyerekanlatanedebiyattürü,sohbet. söyleşme *Söyleşmekişi. söyleşmek *Karşılıklıkonuşmak,hasbıhâletmek,sohbetetmek. *Birişinnasılyapılmasıgerektiğikonusundakonuşmak,müzakereetmek. söyletme *Söyletmekişi. söyletmek *Söylemesineyolaçmak. *Söylemekzorundabırakmak,itirafettirmek. söylev *Birtopluluğadüşünceler,duygularaşılamakamacıylasöylenen,uzunca,coşkuluvegüzelsöz,nutuk, hitabe. söylevci *Coşkuluvegüzelkonuşan,hitabedebulunankimse. söyleyeceğiolmak *herhangibirkonudakendisinindediyecekleribulunmak. söyleyiş *Birkelimeninses,hece,tonvevurgubakımındansöylenmebiçimi,söyleniş,söylem,telâffuz. söz *Birdüşünceyieksiksizolarakanlatankelimedizisi,lâkırdı,kelâm,kavil. *Birveyabirkaçhecedenoluşanveanlamıolansesbirliği,kelime,sözcük. *Birkonuyuyazılıolarakaçıklamayayarayankelimedizisi. *Kesinlikkazanmayanhaber,söylenti. *Birişiyapacağınıkesinolarakvadetme. *Müzikparçalarınınyazılımetni,güfte. söz(veyalâf)altındakalmamak *birkimseninkendisinedokunansözünegerekencevabıvermek. söz(veyalâf)aramızda *söylenensözüngizlikalmasıgerektiğinianlatır. söz(veyalâf)düşmemek *başkalarınınkonuşmasındankendisinesıragelmemek. *başkalarıdururkenkendisininsözsöylemesinegereklikbulunmamak. söz(veyalâf)işitmek *azarlanmak,birisikendisinedarılmak. sözaçmak *birkonuüzerinekonuşmayabaşlamak,lâfaçmak. sözalmak *konuşmakiçintoplantıbaşkanındanizinalmak,konuşmayabaşlamak. *birininbirişiyapacağınıkesinolarakbildirmesinisağlamak. *erkektarafıoğullarıylaevlendirmeküzerekızınailesindenolumlucevapalmak. sözanlayanberigelsin *\"hiçbirinizlâfanlamıyorsunuz\"anlamındakullanılır. sözarasında *konuşmasırasında. sözatmak *birinedokunacakbirsözüortalığasöylermişgibisöylemek,sözletakılmak,lâfatmak. *birinesözlesarkıntılıketmek. sözayağadüşmek *birsorun,karışmalarıgerekmeyenveyayetkisizvesorumsuzkimseleringörüşbildirdikleridurumagelmek. sözbaşı *Önsöz. sözbir,Allahbir *verilensözdenhiçdönülmeyeceğinianlatır. sözbirliği *Anlaşma,aynıgörüşteolma. sözbirliğietmek *aynışeylerisöylemeyiveyayapmayıkararlaştırmak,ağızbirliğietmek. sözbölüğü *Anlatımınparçası. sözbölükleri *Kelimelerinisim,sıfat,fiil,zamir,edat,bağlaç,zarf,ünlemdiyeadlandırılantürleri. sözcambazı *Sözsöylemesiniiyibilen,ağzılâfyapankimse. sözcambazlığı *Sözüiyikullanmabecerisi. sözçıkmak *ortalıktabirsöylentidolaşmak. sözdağarcığı *Birdildekullanılanveyabirkimseninbildiği,kullandığısözlerinbütünü,sözvarlığı,vokabüler,kelime hazinesi. sözdalaşı *Karşılıklısözsöyleme,sözlesaldırma. sözdinlemek(veyasöztutmak) *söylenenbirsözü,verilenbiröğüdübenimsemek,davranışlarınıbunlarauydurmak. sözdizimi *Bircümleyioluşturankelimetürlerininarasındakiilişkileriinceleyendilbilgisikolu,cümlebilgisi,nahiv, sentaks. sözdizimsel *Sözdizimiileilgiliolan,sentaktik. sözdüellosu *İkikişiarasındasözleyapılantartışma,sözyarışı. sözdüşürmek *konuşmayıbellibirkonuyagetirmek. sözebesi *Bkz.lâfebesi. sözehli *Konuşmasıistekle,zevkledinlenenkimse. sözetmek *oşeyüzerindekonuşmak. sözetmek *oşeyindedikodusunuyapmak. sözgeçirmek *söylediğini,istediğini,yaptırmak. sözgelimi *Meselâ,örneğin,sözgelişi. sözgelişi *Birdüşünceyiaçıklamakiçinörnekgösterileceğindeoörneğegirişolaraksöylenir. sözgelmek *(birdavranışındandolayı)eleştiriyekonuolmak,yerilmek. sözgetirmek *birinineleştirilmesinesebepolmak,birkimseyesözgelmesineyolaçmak. *birkimseyesözgelmesineyolaçmak. sözgösterisi *Toplumunilgisiniçeken,çeşitlikonularınelealındığı,karşılıklışakavetakılmalarlasüslenenprogram,çene yarıştırma,tolkşov. sözgötürmek *doğruluğuvegerçekliğitartışabilirolmak. sözgötürmez *doğruluğuvegerçekliğitartışılamayacakkadaraçıkolan,tersisavunulamayan. sözgümüşsesükûtaltındır *susmakbazenkonuşmaktandahaiyisonuçverir. sözkaldırmamak *onurunadokunansözedayanamayıpkarşılıkveriryaradılıştaolmak. sözkarışıklığı *Birkelimeninyerinebirbaşkasınıkullanmabiçimindegörülenkonuşmabozukluğu,kelimekarışıklığı, parafazi. sözkesimi *Gençlerinevlenmeleriiçinönanlaşmayapılması,sözlenme. sözkesmek *genellikleevlenmekiçinanlaşıpkesinkararvermek. sözkonusu *Sözüedilen,üzerindekonuşulanşey. sözkonusuolmak(veyasözkonusuetmek) *konuşulmak,konuşmak;sözedilmek,sözetmek. sözmeydanı *Serbestçekonuşulacakyer. sözmisali *Sözüngelişi. sözolmak *dedikoduyapılmakveyabirişhoşkarşılanmamak. sözrüşveti *Birçıkarsağlamakiçinbirkimseyiövme. sözsahibi *Birkonudabilgisiveyayetkisiolankimse. sözsahibiolmak *birkonudakonuşmayetkisiolmak. sözsırası *birtopluluktakonuşmayapmazamanı. sözsözüaçmak *birkonudankonuşurkenhemenarkasındantürlükonularageçmek. söztemsili *Sözüngelişi,örneğin,meselâ. söztutmak *sözdinlemek. sözustası *Sözsöylemesinibilenveyaağzınasözyakışankimse. sözvarlığı *Birdildekisözlerinbütünü,sözhazinesi,sözdağarcığı,vokabüler,kelimehazinesi. sözvermek *birişiyapacağınıkesinliklebildirmek. sözyarışı *Sözdüellosu. sözyazarı *Müzikparçalarınınmetniniyazankimse,güfteci. sözyitimi" }, { "text": "*Sesçıkarmayeteneğikaybolmadığıhâldeistenilensözübulupsöyleyememehastalığı,afazi. sözyok! *hakkındahiçbir şeysöylenilemez. sözzinciri *Dilbirimlerininbirbiriniizlemesindendoğanveardışıklığadayanandüzen. sözcü *Birkurul,birtoplulukveyakişiadınasözsöyleme,onundüşüncevedavranışlarınısavunmayetkisiolan kimse. *Birkomisyonunverdiğikararlarıngerekçesinikalemealıpgenelkurulkarşısındasavunmakla görevlendirilenüye,raportör. sözcük *Kelime. sözcükhazinesi * \\343sözvarlığı. sözcüktürü * \\343kelimetürü. sözcükvurgusu *Kelimevurgusu. sözcülük *Birkurul,birtoplulukveyakişiadınakonuşmagörevi,raportörlük. sözde *Soruanlamıtaşımayancümlelerdeanlatılandüşünceningerçektevarolmayıpöylesanıldığınıgösterir, sözümona,sanki,güya. *Gerçekteöyleolmayıpöylegeçinenveyabilinen. sözdekalmak *(yapılacağıbildirilmişbiriş)konuşulupgerçekleşmemek. sözdeözne *Edilgenfiilinöznegöreviniyüklenmişnesnesi:Kapıaçıldıcümlesindekikapısözdeöznedir. sözeatılmak *birkonukonuşulurkenbirdenarayagiripkonuşmayabaşlamak. sözebaşlamak *konuşmayabaşlamak,birkonuyagirmek. sözekarışmak *başkalarıkonuşurkenarayagiripkonuşmak. sözesonvermek *konuşmayıbitirmek. sözeyatmak *sözdinlemek. sözel *Sözleilgili,sözedayanan. *Sosyalkonularıkapsayansınav. sözelöğrenme *Düşünceleriniletişimiveaçıklanmasıiçingereklianlamaveanlatmabecerilerinieldeetmeişi. sözlendirici *Birfilminsözlendirilmesindeçalışankimse,dublâjcı. sözlendiricilik *Sözlendiriciolmadurumuvesözlendiricininişi,dublâjcılık. sözlendirme *Birfilmingörüntüleriyleeşzamanlıolaraksözlüdurumagetirilmesi,dublâj. *Yabancıbirfilmindilinibaşkabirdileçevirme. sözlendirmek *Birfilmigörüntüleriyleeşzamanlıolaraksözlüdurumagetirmek. *Yabancıbirfilmindilinibaşkabirdileçevirmek. sözlenme *Sözlenmekişiveyadurumu. sözlenmek *(evlenecekgençler)Anlaşarakkesinkararvermek. sözleşme *Sözleşmekişi. *Hukukîsonuçdoğurmakamacıylaikiveyadahaçokkişininveyakuruluşunkarşılıklıvebirbirineuygun iradebeyanlarıylagerçekleşenişlem,bağıt,akit,mukavele,kontrat. *Buişlemigösterenbelge,mukavelename. sözleşmetutanağı *Sözleşmeşartlarınıiçerenbelge. sözleşmeyapmak *birsözleşmeyiyazılıolarakbelirlemek,mukaveleyapmak,kontratyapmak. sözleşmek *Herhangibirişkonusundabirbirinekarşılıklısözvermek. *Bellibiryerde,bellibirsaattebuluşmayıkararlaştırmak. sözleşmeli *Sözleşmeyedayanan,sözleşmeyapılmışolan,mukaveleli,kontratlı. *Sözleşmeyapılarak. sözleşmesiz *Sözleşmeyedayanmayan,sözleşmeyapılmamışolan,mukavelesiz,kontratsız. *Sözleşmeyapılmayarak,sözleşmeolmaksızın. sözlü *Sözle,konuşmabiçimindeyapılan,yazılı,şifahîkarşıtı. *Herhangibirkonuileilgiliolarakbiriilesözleşmesibulunan. *Evlenmekiçinbirbirinesözvermişolan(kimselerdenherbiri). sözlüfilm *Oyuncularınyalnızdavranışlarınıdeğil,konuşmalarınıdaveren(film). sözlüsoru *BüyükMilletMeclisindesözlüolarakcevaplandırılmasıistenensoru. sözlük *Birdilinbütünveyabellibirçağdakullanılmışkelimevedeyimlerinialfabesırasınagörealaraktanımlarını yapan,açıklayanveyabaşkadillerdekikarşılıklarınıvereneser,lügat. sözlükbilgisi *Sözlükbilimineilişkinbilgiler. sözlükbilimci *Sözlükbilimiuzmanı,leksikograf. sözlükbilimi *Sözlükyazmavehazırlamaişi,leksikografi. sözlükbirimi *Sözlüktemaddebaşıolarakyeralacakanlamlısözvarlığı. sözlükçe *Herhangibirbilimdalınınsözvarlığınıiçerensözlük. sözlükçü *Sözlükyazarı. sözlükçülük *Sözlükyazmaveyahazırlamaişi,sözlükyazarlığı. sözsüz *Konuşmadanyapılan. sözsüzoyun *Bkz. pantomim. sözü(veyalâfı)ağzındagevelemek *söylemekisteğinisöyleyememek. sözüaçılmak *birşeyveyabirkonuüzerindekonuşulmayabaşlanmak. sözüağzınatıkamak *birkimseninkonuşmasınafırsatvermedenkendisikonuşmayabaşlamak. sözüağzındabırakmak(veyasözüağzındanalmak) *(birinin)söylemekteolduğu şeyibitirtmemek. sözüağzındakalmak *konuşmasınıbitirememek. sözübağlamak *konuşmayıbirsonucavardırmak. sözüçevirmek *konuşmanınsakıncalıbirbiçimaldığıanlayıncabaşkabirkonuyayönelmek,lâfıveyakonuyudeğiştirmek. sözüdağıtmak *konuşurkenbirçokkonuyadeğinerekanlatmakisteğikonudanuzaklaşmak. sözüedilmek *önemlisayılmak. sözügeçmek *kendisinikabulettirmişolmak,hatırısayılmak. *adıanılmak,bahsedilmek. sözükesmek *konuşmasınıbitirmedensusmak. *başkasınınkonuşmasınıönlemek. sözümüolur? *üzerindekonuşacakkadarönemiyok. sözüsohbetiyerinde *güzel,oyalayıcı,kırmadankonuşan. sözütartmak *ölçülükonuşmak. sözüuzatmak *gereğindençokkonuşmak. sözümona *Sanki,öylesine,güya. sözümyabana(veyasözümmeclistendışarı) *konuşmaarasındaçirkinbirsözkullanmakgerektiğindeosözdenoradabulunanlarınalınmamasını belirtmekiçinsöylenir. sözünardıboşaçıkmak *sözolumlusonucaulaşmamak. sözünkısası *Sonuçolarak,özetolarak,kısaca. sözündedurmak *verdiğisözüyerinegetirmek,verdiğisözdendönmemek,verdiğisözütutmak. sözündençıkmamak *birininisteklerine,öğütlerine,sözlerineuyarakdavranmak. sözünegelmek *sonundabirininsöylediğinikabuletmek. sözünesahip *Söylediğiniyerinegetiren,sözünütutan. sözünü(veyasözünüzü)ballakestim(veyakesiyorum) *karşısındakininkonuşmasınıkesiparadahatırlatmakistenildiğinde,izindilemekiçinsöylenir. sözünübilmez *birsözü,nereyevaracağınıdüşünmedensöyleyen,patavatsız. sözünüesirgememek(veyasakınmamak) *düşündüğünü,karşısındakinikıracakbirsözolsabilesöylemektençekinmemek. sözünügerialmak *üstünealdığıbiriştenvazgeçtiğinisöylemek. *söylemişolduğubirsözdehaksızolduğunukabulederekonunsöylenmemişsayılmasınıistemek. sözünükesmek *birikonuşurkensözekarışıponunkonuşmasınafırsatvermemek. sözünütutmak *öğüdüneuymak. sözünütutmak *verdiğisözüyerinegetirmek. sözününeriolmak *verdiğisözüneolursaolsunyerinegetirenbirkişiolmak. spaghetti *Çeşitsosluİtalyanmakarnası. spazm *Kasların,özellikledizkaslarınıniradesizkasılması. spektroskop *Tayfölçer. spektroskopi *Tayfölçümü. spekülâsyon *Kurgu. *İleridemeydanagelebilecekfiyatdalgalanmalarındanyararlanarakkazançsağlama. *Vurgun,vurgunculuk,ihtikâr. spekülâtif *İlerdedoğabilecekfiyatdalgalanmalarındanyararlanarakgelirsağlama. *Kurgusal,düşüntülü. spekülâtör *Vurguncu. sperm *Bkz.sperma. sperma *Atmık,ersuyu,bel,meni. *Birbaşı,birgövdesi,hareketetmeyeyarayankuyruğuolan,yumurtadançokküçükerkekeşeylikhücresi. spermaanahücresi *Erkekeşeylikorganındaatmıklarıoluşturananahücre. spermasızlık *Spermasalgısınınyokluğu. spermatozoit *Erbeziborucuklarınınürettiği,atmığıniçindebulunanerkekdölhücresi. spesifik *Birtürün,birolayınkarakteristikyönünüveren. spesiyal *Özel,bellibirözelliğiolan. spesiyalist *Uzman. spesiyalite *Özelliğiolan,değerliveyaazbulunan. spiker *Radyovetelevizyondaprogramları,haberlerisunankimse. spikerlik *Spikerolmadurumu. *Spikerinyaptığıiş. spiral *Sarmalbiçimindeolan. *Dölyatağıiçinekonan,gebeliğiönleyicisarmalbiçimindearaç. spiril *Sarmalbiçimindeuzunvekıvrık,bazılarıtitrektüylerlekaplı,iplikbiçimindekibakterileringeneladı. spiritüalizm *Tinselcilik. sponsor *Birişin,birfaaliyetinmaddîvemanevîyönünüüstlenenkimseveyakurum. sponsorluk *Sponsorunyaptığıiş. spontane *Kendiliğinden(olan). *Anındayapılan. spontaneizm *Kendiliğindencilik. spor *Kişiselveyatopluoyunlarbiçimindeyapılan,genellikleyarışmayayolaçan,bazıkurallaragöreuygulanan bedenhareketlerinintümü. *Kullanışırahat,kolayolan. spor *Çiçeksizbitkilerdeüremeorganı. *Birhücrelihayvanlarınçoközelleşmişolanüremehücresi. sporkesesi *Çiçeksizbitkilerde,içindesporlarınbulunduğuküçükkese. sporloto *Çeşitlisayılarıveyafutbolmaçlarındakiberaberlikleriöncedenkestiripparaödülükazanmaktemeline dayananbiroyun. sportoto *Futbolmaçlarınınsonuçlarınıöncedenkestiripparaödülükazanmaktemelinedayananbiroyun. sporcu *Sporlauğraşan(kimse). sporculuk *Sporlauğraşma,sporyapma. sporlanma *Sporoluşturmaveya(bakterilerde)sporadönüşme. sporlanmak *Sporoluşturmakveya(bakterilerde)sporadönüşmek. sporlular *Birhücrelilerin,omurgalıveomurgasızhayvanlardaasalakolarakyaşayan,çokazhareketedebilen,sporla üreyenbiralttakımı. sporsever *Hertürlüsporakarşıilgiduyan(kimse). sportif *Sporlailgili. sportmen *Sporcu. *Vücuduiyigelişmiş. spot *Herhangibiraynalıaletileekranüzerindeoluşturulangörüntü. *Darbiralanaçokgüçlüışıkyöneltebilenstüdyolâmbası. *Birmalıçokmiktardatoptancıdanveresiyealdıktansonrapiyasadadeğerindendahaaşağıyapeşinolarak satma. spotalım *Fabrikalardanvepiyasalardantoptanvevadelisenetkarşılığındamalsatınalma. spotlâmbası *Sahneyiaydınlatmakiçinyüksekvegörüşaçısınıbozmayacakyerekonulanprojektör. spotmağaza *Fabrikalardantoptanvevadelimalsatınalarakbunlarıindirimlifiyatlarlapeşinolaraksatanişyeri. spotsatım *Fabrikalardanvepiyasalardantoptanvevadelimalsatma. spotçu *Birmalıçokmiktardatoptancıdanveresiyealdıktansonrapiyasadadeğerindendahaaşağıyapeşinolarak satankimse. sprey *Birpüskürtücüyardımıylaçokincedamlacıklardurumundapüskürtülensıvıdemeti. *Püskürtmeamacıylakullanılanaraç. spritüel *Bkz.espritüel. Sr *Stronsiyum'unkısaltması. stabilizasyon *İstikrar. stabilizatör *Dengeleyici. stabilize *Düzdurumagetirilmiş. *Sağlamlaştırılmış. stabilizeetmek *kararlıbirdurumagetirmek,sağlamlaştırmak. stabilizeyol *Kum,çakılveyamucurvebağlayıcıolarakkilkarışımıylayapılan,silindirlesıkıştırılanyol. stadya *Birnoktanıntakeometreyeolanuzaklığınıölçmekiçin,bunoktaüzerinedüşeydoğrultudakonan" }, { "text": "santimetrelerebölünmüşmira. stadyum *Takımoyunlarının,atletizmkarşılaşmalarınınvb.ninyapılabilmesi,seyircilerintörenleriveyaoyunları izleyebilmesiiçinelverişlikuruluşlarıolanalan,stat. stafilokok *Mikroskoptaüzümsalkımlarınabenzerkümelerdurumundagörülenmikroplar. stagflâsyon *Durgunlukiçindeenflasyon. staj *Herhangibirmeslekedinecekolankimseningeçirdiğiuygulamalıöğrenmedönemi. *Birkimsenin,meslekbilgisiniartırmakiçinbirkurumunbirveyabirçokbölümündeçalışarakgeçirdiği dönem. stajyer *Stajyapankimse. stajyerlik *Stajyerolmadurumu. stalâgmit *Dikit. stalâktit *Sarkıt. stand *Bkz.stant. standardizasyon *Standartlaşma. standart *Bellibirtipegöreyapılmışveyaayrılmış. *Belirliölçülere,yasaya,kullanımauygunolan. *Örnekveyatemelolarakalınabilen,tekbiçim. *Birişletmede,birürünü,birçalışmayöntemini,üretilecekmiktarı,birbütçeninparamiktarınıvb.yi belirlemekiçinkonulmuşkural. standartdil *Birülkedeyazılanvekonuşulançağdaşdil,yazıdili. standartlaşma *Standartlaşmakişiveyadurumu. standartlaşmak *Standartdurumagelmek. standartlaştırma *Standartlaştırmakişi. *Niteliktebelirlidüzeyi,kaliteyi,pazarlamadakolaylığıvedeğerbirliğinisağlamakamacıyla,hertürüründen benzerniteliktebulunanıayırma. standartlaştırmak *Standartdurumagetirmek. stand-bay *(krediişlemlerinde)heransarfedebilecek(kredi)anlamındakullanılır. stand-by *Bkz.stand-bay. stant *Atyarışlarındaseyircitribünü. *Birsergideveyafuardamallarınsergilendiğiyer,sergilik. star *Sinema,tiyatroveyamüzikholsanatçısı,yıldız. starking *Birçeşitelma. start *Çıkış. startalmak *yarışçılarbaşlamaişaretiyleyarışabaşlamak. *plânlananbirişegirişmek,başlamak. startvermek *yarışlardabaşlamaişaretinibayrak,tabancavbilebelirtmek. startyeri *Başlamayeri. startageçmek *çalışmayabaşlamak. *koşmayahazırdurumagelmek. startagirmek *atveyamotorluaraçlarınyarışlarındayarışçılarınbaşlamaçizgisiarkasındayerlerinialmak. stat *Bkz.stadyum. statik *Hareketiolmayan,belirlibirsüredeğişmeyen,duruk. *Kuvvetlerindengelenmesiileilgili. *Hareketetmeyennesnelerinüzerindekikuvvetdengelerinikonuolarakalanbilimdalı. *Dalgalıakımlıelektrikmotorveüreteçlerindehareketetmeyenbölüm,statör. *Gelişme,ilerlemegöstermeyen,duruk. statolit *Omurgalılarda,dengeveyönelimleolanilgileribakımındanişitmetaşlarınaverilenad. stator *Duruk. statosist *Statolitleriniçindebulunduğukesecik. statü *Birtoplulukveyabirtoplumiçindebirkimsenindurumuveyakazandığısaygınlık. *Kadrobakımındanbağlıolduğudurum,pozisyon. *Tüzük. *Heykel. statüko *Yürürlüktebulunanantlaşmalaragöreolmasıgerekenveyasüregelendurum. stearik *Bitkiselveözelliklehayvansalstearindurumundabulunanstearikasitiçinkullanılır(CH3-(CH2)16- CO2H). stearin *Gliserininstearikasitesterlerineverilenad. sten *9mmçapında,İngilizyapısı,hafif,kullanışıkolaybirtürmakinelitüfek. sten *Sistemindekuvvetölçüsübirimi,birtonlukbirkütleyebirsaniyedebirmetrehızartışıverenkuvvete eşittir.Kısaltmasısn. steno *Stenografikelimesininkısaltılmışbiçimi. *Stenografiişaretleriyleherhangibirmetnikonuşmahızıylayazankimse,stenograf. stenograf *Steno. stenografi *Söylenensözlerisöylendiğikadarçabukyazmayaelverişli,kısaveyalınişaretlerdenoluşanyazıyöntemi. stenotip *Stenografiiçinyapılmışyazımakinesi. step *Bozkır. stepne *Taşıtlardajantatakılışişirilmişvaziyetteyedekolarakbulundurulantekerlek. ster *Yığındurumundakiyakacakoduniçinkullanılan,1metreküpeeşithacim ölçüsübirimi. steradyan *Birküreninmerkezinitepeolarakalanveküreyüzeyiüzerinde,kenarıbuküreninyarıçapınaeşitbirkare kadaralanayıran,uzayaçıyaeşit,uzayaçıbirimi(sr). stereo *Stereofonivestereofonik'inkısaltılmışbiçimi. stereofoni *Kaydedilenveyaradyoileyayımlanansesleri,seskaynaklarınınmekândakidağılımınauygunolarakiletme tekniği,stereo. stereofonik *Stereofoniileilgiliolan. stereografi *Katınesneleribirdüzlemüzerindegöstermesanatı. stereografik *Stereografiileilgili. stereoskop *Stereoskopikçiftlerinincelenmesindekullanılanvekonuyukabartmaolarakgösterenoptikâlet. stereoskopik *Stereoskoplailgiliolan. stereoskopikçift *Stereoskoplaincelemekiçinaynıgörünüşün,farklıgörüşnoktalarındanalınmışikifotoğrafındanoluşan bütün. stereotipi *Basımcılıkta,matriskâğıdıkullanarakformaları,klişelerivemetinleriçoğaltmayayarayanyöntem. steril *Verimsiz,kısır. *Herçeşitmikroptanarınmış. sterilizasyon *Biryaranın,birmaddenin,lâboratuvarveyaameliyataletvearaçlarınıntaşıdığıfermentvemikroplarıyok etme. sterilize *Hertürlümikroptanarınmış. *Bozulmasınayolaçabilecekmikroorganizmalardanvefermentlerden sterilizasyonyöntemiylearınmışolan (ürünvb.). *Kısırlaştırılmış. sterilizeetmek *mikroplarınıöldürmek. sterilleşme *Sterilleşmekişiveyadurumu. sterilleşmek *Sterildurumagetirilmek. sterlin *İngilizlirası. sterol *Hayvanlarda,bitkilerdeveDvitaminindebulunan,dahaçokkarbonatomlarındanoluşan,alkolniteliğinde organikbirmadde. stetoskop *Kalbin,içorganlarınhareketlerinidinlemeyeyarayanaraç. steyşın *Arkasındakapısıilebirveyaikikoltuğuveeşyakonacakyeriaracıniçinedahiledilmişbinekotomobili. stil *Üslûp,biçem,tarz. stilmobilya *Antikamobilyanınözelliklerinikısmenyansıtanveteknolojikgelişmelerdenyararlanaraküretilenmobilya. stilist *Birmodaevindeyeniürünlerinoluşumunuveyaratılmasınısağlayankimse. *Giyimeşyasıalanındauzmanlaşmışmodadesinatörü. stilistik *Üslûpyöntemlerinivetürleriniinceleyenedebîaraştırmavedilbilimidalı,anlatımbilimi. stilo *Dolmakalem. stoacı *Stoacılıkyanlısı(kimse,görüşvb.). stoacılık *Aklınegemenliğini,doğayauygunyaşamayı,ruhunduyumsamazlığıvedünyayurttaşlığıülküsünüamaç olarakkoyanKıbrıslıZenon'unkurduğuöğreti.Zenonderslerinistoadenilendirekligalerideverdiğiiçinbuöğretiye stoacılıkadıverilmiştir. stok *Birsatışyerindesatışahazırbulundurulanmallarıntümü,istif. *Birsanayidalındayararlanılanham,işlenmişveyayarıişlenmişmaddelerintümü. *Birihtiyacıkarşılayacakmaddedençokmiktardayığma,istif. *Satılmamış,istifedilmişmal. stoketmek *bir şeyibiryereçokmiktardayığmak,biriktirmek,istifetmek. stokçu *Stokyapankimse,istifçi. stokçuluk *Stokçuolmadurumu,istifçilik. stoklama *Stoklamakişiveyadurumu. stoklamak *İhtiyacınüstündebirmalıaşırımiktardayığmak. stop *Dur!. *Telgrafvetelefonlaolanhaberleşmelerdecümleleribirbirindenayırmakiçinkullanılır. stopetmek *durmak,duruvermek,çalışmazolmak. stoplâmbası *Otomobillerinarkasınayerleştirilenveayakfreninebasılıncayananlâmba. stopvalf *Sıhhîtesisattasuyukesmeyeyarayancontalıvana. stopaj *(vergiiçin)Ödenilenparadankanununöngördüğüölçüdeyapılankesinti,kaynaktakesme. stor *Ağaç,kumaşvb.denyapılmışbirkanaliçindehareketederekaçılıpkapananperde. storkapak *İnceçıtalarınesnekbiryüzeyeyanyanadizilmesiyleyapılanvekıvrılarakaçılıpkapanankapak. storlu *Storubulunan. stratej *Stratejiuygulayankimseveyauzman. strateji *Öncedenbelirlenenbiramacaulaşmakiçintutulanyol. *Birulusunveyauluslartopluluğunun,barışvesavaştabenimsenenpolitikalaraenfazladesteğivermek amacıylapolitik,ekonomik,psikolojikveaskerîgüçleribiraradakullanmabilimivesanatı. stratejik *Stratejiyeilişkin. *Askerîbirgörüşaçısınınöneminibelirten,savaşıdoğrudandoğruyailgilendiren(herşeyiçinkullanılır). stratigrafi *Jeolojininkatmanlarıinceleyenkolu. stratosfer *Katyuvarı. stratus *Katmanbulut. streptokok *Sıvıortamdazincirbiçimdekolonileroluşturan,çoğu zamanpatojenolanbirmikrokok. streptomisin *Verembasiline,şarbon,difteri,veba,menenjit,zatürreegibihastalıklarasebepolanmikroplarakarşı kullanılanbirantibiyotik. stres *Ameliyatşoku,aşırıyorgunluk,üzüntü,travma,soğuk,heyecanvb.etkenlerinorganizmada,içorganlarda vemetabolizmadaoluşturduğubozukluklarıntümü. streslenme *Streslenmekişiveyadurumu. streslenmek *Streslidurumagirmekveyagelmek. stresli *Stresiolan. striknin *Kargabükendençıkarılanetkilibirzehir. striptiz *Genelliklegecekulüplerinde,pavyonlardagençbirkadınoyuncununmüzikeşliğindedansedipsoyunarak yaptığıgösteri. striptizci *Striptizyapan(kadın). stronsiyum *Atomnumarası38,atomağırlığı87,63,doğadabazımadenfilizlerindebulunan,yoğunluğu2,6olan, 771°Cdeeriyensarıbirelement.KısaltmasıSr. strüktür *Yapı. strüktüralist *Yapısalcı. strüktüralizm *Yapısalcılık. strüktürel *Yapısal. stüdyo *Sanatçalışmalarıiçindüzenlenmişoda. *Fotoğrafçınınçalıştığıoda,alan,fotoğrafçıişliği. *Sinema,televizyonveradyoiçinfilmçekilen,sesalınanveyayınyapılanyer. *Birodalıdaire. su *(kuraldışıolarak,isimtamlamalarındabelirtendurumundaikensuyunvebelirtilendurumundaikensuyu biçiminialır).Hidrojenleoksijendenoluşan,odasıcaklığındasıvıdurumundabulunan,renksiz,kokusuz,tatsızmadde. *Busıvıdanoluşankitle,deniz,akarsu. *Meyve,sebzegibişeylerinsıkılmasıylaeldeedilensıvı. *Bazıkokuluyaprakveyaçiçeklerimbiktençekilerekeldeedilenkokulusıvı. *Yemeğinsulubölümü. *Yıkamaksözüilebirsuyıkamak,ikisuyıkamakbiçimindekullanılarak\"kez\"anlamınagelir. *Demiraraçlarıateştekızdırdıktansonra,suyadaldırılaraksağlanılansertlik. *Yön,taraf,cihat,yan. su * \\343sutaşı. -su *Bkz.-sı/-si,-su/-su(I). -su * \\343-sı/ -si,-su/-sü(II). su(veyasöz)götürmez *başkabiryorumaelverişliolmayan,kesin. su(yüzü)görmemiş *(yüz,el)çokkirli. suakrebi *Vücudugenişveyassı,durgunsulardayaşayanzehirlibirakreptürü. sualmak *suyuiçineçekmek. *(gemi,sandal)içine,dibindensugirmek. *gemiyeiçmesuyudoldurmak. *herhangibirorgandantedavimaksadıylasuboşaltmak. *bozukluk,yozlaşmabaşlamak. sualtı *Deniz,gölgibisularınyüzeyininaltındakalanbölüm." }, { "text": "sualtıarkeolojisi *Sualtındagerçekleştirilenarkeolojikaraştırmalar. sualtıflâşı *Suyunaltındafilmçekmekiçingerekliışığıverencihaz. sualtıfotoğrafçılığı *Sualtındafotoğrafçekmemesleğiveyaişi. sualtıişleri *Dalgıçlık,balıkadamlık,inci,midye,süngeravcılığıgibideniz,gölveakarsulardasualtındaçalışmayı gerektirenişler. suaskıları *Tatlısulardayaşayanbiralgfamilyası. suaygırı *Çiftparmaklılardan,Afrika ırmaklarıboyuncayaşayan,çokiriyapılıvegenişağızlımemelihayvan, hipopotam(Hippopotamus). suaygırıgiller *Örnektürüsuaygırıolanmemelihayvanlarfamilyası,hipopotamgiller. subaldıranı *Maydanozgillerden,sukıyılarındavebataklıklardayetişen,zehirli,otsubirbitki,surezenesi(Cicutavirosa). subardağı *Suiçmeyeyarayanbardak. subasıncı *Durgunbirsukütlesininbirimyüzeyinietkileyenyerçekimi. subaskını *Sellerinveyaeriyenkarsularınınkatılmasıylakabaranakarsularınyataklarındantaşarakçevreyibasması, taşkın,taşma,seylâp. subasmak *(birşeyveyayer)sularaltındakalmak,heryanısuyladolmak. subasmanı *Sağlambirtabanoluşturmakiçintemelilebirliktebellibiryüksekliğeulaşmışyapınınoturduğubölüm. subidonu *Sutaşımayavedepolamayayarayanbidon. subilimci *Subilimiuzmanı,hidrolog. subilimi *Sularınmekanik,fizik,kimyavebiyolojibakımındanözellikleriniinceleyenbilim,hidroloji. subiti *Bkz.Supiresi. subitkileri *Tekhücreliveyahücretopluluklarıolan,suyauyumgösteren,Schizomycetessınıfından,sudayaşayanbitki vehayvanlarınölülerindesaprofitvesucanlılarındaparazitolarakyaşayansubitkileri. subombası *Sualtıbombalarınıatmayayarayanalet. suborusu *Suveyasubuharınıbiryerdenbiryereaktarmayayarayandemirveyanaylonboru. suboyası *Suileeriyebilenağaçboyası. suböceği *Kınkanatlılardan,küçüksubirikintilerindeyaşayan,18mmuzunluğundakahverengibirböcek,hidrofil (Hydrophiluscaraboides). subölümüçizgisi *Komşuikiakarsuyunbeslenmetekneleriniayırançizgi. suböreği *Fırınakoymadanönceyufkalarısudahaşlanan,katlarıarasınapeynir,kıymakonarakhazırlananbirtür börek. sucenderesi *Lokomotiflerinsuhaznelerineveyatenderlerinesuvermeyeyarayanaraç. suçarpmak *(yüzünü)suileyıkamak. suçekmek *içinesualmak. *alçakbiryerdentulumbavb.ilesuçıkarmak. suçıkrığı *Kuyudansuçıkarmayayarayançıkrık. suçulluğu *Bataklıkçulluğu. sudamarı *Sukayağınınkolları. sudeğirmeni *Sugücüileçalışandeğirmen. sudeposu *Sudepoetmeyeyarayanmerkez. sudolabı *Kuyudansuçıkarmayayarayançark;küçükleriel,büyükleriatvb.yardımıylaçalıştırılır. sudökmek *küçükabdestbozmak. sudökünmek *yıkanmak. sudüzeyi *Suyüksekliğinindurumu. suetmek *birgemininiçineherhangibiryerindensugirmekveyasusızmak. sugeçirmez *Birleşimindenötürüsugeçirmeyen, suyuçekmeyen(kumaş,toprakvb.). sugelmek *doğumdanönceamniyossuyudölyolundanakmak. sugibi(olmak) *çokıslak(olmak). sugibiakmak *zamanhızlageçmek. *(para,yiyecekvb.)bolbolgelmek. sugibiazizol! *sugetirenlereiyidilekolaraksöylenir. sugibibilmek(veyaokumak) *yanlışsızbilmekveyaokumak. sugibiezberlemek *yanlışsızokuyabilecekkadarezberlemek. sugibigitmek *bolbolharcanmak. sugibiterlemek *çokterlemek. sugösterdi *suetmek. sugötürüryeriolmamak *başkatürlüyorumlanacakbiryönübulunmamak. suhattı *Bkz.sukesimi. suısıtıcısı *Suısıtmayayarayanalet. suiçinde *(fiyatiçin)enazından,kolaylıkla. suiçindekalmak *çokterlemek,sugibiıslanmak. suiktizaetmek *gusülgerekmek. sukabağı *Kabakgillerden,altbölümüşişkin,birçokyerlerdekurutulupsukabıolarakkullanılanbirtürasmakabağı (Lagenariavulgaris). sukabı *Sukoymayayarayankap. sukaçırmak *susızdırmak. *başağrıtmak,cansıkmak. sukamışı *Sukamışgillerden,sudavebataklıklardayetişen,yapraklarıalmaşık,dişiveerkekçiçekleriayrıbaşaklar durumundatoplanmışküçükbirbitki(Typha). sukamışıgiller *Birçeneklilerden,sukamışı,suşeridivb.türleriiçinealanbirfamilya. sukapmak *(yaralariçin)azmak. sukaranfili *Ormanlarda,akarsuvegölkenarlarındayetişen,20-50cmyükseklikte,sarıçiçekli,çokyıllıkveotsubir bitki(Geumurbanum). sukatılmamış *kendineözgüolandurumukoruyan,başkabiretkiyledeğişmemiş,bozulmamışolan. sukayağı *Suüzerindeyapılankayıksporu. sukaybı *Vücuttaçeşitlisebeplerlekaybolansu. sukeleri *Kurbağagillerden,durgunsulardavekaradayaşayanbirtürküçükhayvan(Lophius). sukemeri *Üzerindesuyolubulunankemerliköprü. sukesesi *Subitkilerindeiçihavailedolubölüm,şişkinlik. sukesimi *Gemininsuüstündevesualtındakalanbölümlerininkesiştiğiyer. sukesmek(veyasukesilmek) *sulanmak. suketeni *Birleşikgillerden,sulakyerlerdeyetişen,boyu1,5mkadarolabilen,birtürüpembeçiçeklibitki,yaban keteni(Eupatoriumcannabinum). sukireci *Suyuniçindeçabucakkatılaşanbirtürkireç. sukorkusu *Sudankorkma,hidrofobi. sukoyuvermek *sebzeveetpişerkensuyunusalıvermek. *sözündedurmamak,cıvıtmak. suküçüğün,sözbüyüğün *büyüklerinsayılması,küçüklerinkorunmasıgerektiğinianlatır. suküre *Bkz.Suyuvarı. sumantarları *Klorofilleriolmadığındansuiçindekibozulmuşorganikmaddeüzerindesaprofitveyasucanlılarıüzerinde parazitolarakyaşayansubitkileri. sumercimeği *Sumercimeğigillerden,mercimeğebenzeyenyapraklarısularınyüzünükaplayanbirsubitkisi(Lemna). sumercimeğigiller *Birçeneklilerden,örnekbitkisisumercimeğiolan,küçükbirbitkifamilyası. sumermeri *Kaymaktaşı,albatr. sumuhallebisi *Nişasta,sütvesukarışımınınöncepişirilmesi,buzdolabındakatılaşmasındansonracevizbüyüklüğünde kesilipşekervegülsuyuiçindeüzerinefıstıkserpilereksunulanbirtatlıtürü. sunanesi *20ile90cmyükseklikte,kırmızımtırakrenkli,azveyaçoktüylü,yapraklarısaplıvekuvvetlikokulu,çok yıllıkveotsubirbitki(Menthaaquatica). suörümceği *Sualtındakendiördüğüipektenkeseiçindeyaşayanörümcek(Argyronetaaquatica). suörümceğigiller *Suörümceğiileyakıntürlerikapsayan,sudaçeşitliböceklerinüstündeveyayumuşakçaların solungaçlarındaasalakolarakyaşayanböceklerfamilyası. superisi *Çiçekleritekeşeyli,gövdesiikieşeyliolansubitkisi. supiresi *Kabuklulardan,durgunsulardayaşayanbirhayvan,subiti(Daphniapulex). surezenesi *Subaldıranı. susaati *Bkz.susayacı. susamuru *Sansargillerden,tüylerikoyukahverengi,iyiyüzen,kürkübeğenilen,küçükbirtürhayvan,lutr(Lutra). susarımsağı *Bkz.Kurtluca. susarnıcı *Subiriktirmeyeyarayanyeraltısudeposu. susayacı *İçindengeçensuyunmiktarınıölçenaraç,susaati. suserpilmek *ferahlamak. suseviyesi *Sudüzeyi. susığırı *Manda. susineği *Kınkanatlılardan,durgunsularüzerindeyaşayan,parlakyeşilimsisiyahrenklibirböcek(Hydrophilus). sutabakası *Suilekaplanmışyüzey. sutankeri *Sutaşımayayarayantanker. sutaşkını *Bkz.sel. sutavuğu *Sutavuğugillerden,gri,kızılkarışımıtonda,benekliveyaçizgilitüyleriolanbirkuş(Fulicaatra). sutavuğugiller *Bataklıkvesukıyılarındayaşayan,gagalarıyandanbasık,kanatvekuyruklarıkısaolan,sutavuğu,suyelvesi türleriniiçinealanbirfamilya. sutedavisi *Bkz.hidroterapi. suterazisi *Basıncıçokolansuyun,basıncınıazaltarak,künklerinpatlamasınıönleyen,belliaralıklarlayapılmış,depo görevindekikule. *Çeşitliyüzeyleriistenilenkonumagetirmekiçinkullanılanölçüaleti. suteresi *Turpgillerden,sukenarlarındayetişen,tereyebenzeyen,çokyıllıkveotsubirbitki(Nasturiumofficinale). sutestisi *Sukoymayayarayantopraktanyapılmışsukabı. sutestisisuyolundakırılır *birkişiamaçedindiğiiştekazayauğrar. sutopu *Topukarşıtakımınkalesinesokmaktemelinedayanan,yediyüzücüdenoluşanikitakımarasındahavuzda yapılansportürü. sutulumbası *Kuyudansuçıkarmayayarayanveelleçalışantulumba. sutürbini *Sugücündenyararlanmayısağlayanönemlibirmakinesistemi. suuyur,düşmanuyumaz *düşmanakarşıherzamanuyanıkdavranmakgerekir. suürünleri *Denizlerdeveiçsulardabulunanbitkilervehayvanlarilebunlarınyumurtaları. suvermek *bitkilerisulamak. *hayvanlarasuiçirmek. *insanlaraiçmekiçinsugetirmek. *çeliğinsertlik,dayanıklılıkveesnekliğiniartırmakiçinkızgınkensuyabatırmak. suyapmak *(gemi,sandal)içine,dibindensugirmek,sualmak. suyatağı *Sukaynağı. suyelvesi *Sutavuğugillerden,sırtıyeşilkahverengi,karnıkarabeyazçizgilibirkuş(Rallusaquaticus). suyılanı *Suyılanıgillerden,uzunluğu50cmolan,sukenarlarındavebağlardayaşayanbirsürüngen(Natrixnatrix). suyılanıgiller *Örnekhayvanısuyılanıolansürüngenlersınıfınınbirfamilyası. suyılanları *Sürüngenlersınıfınınbazızehirlivezehirsizyılanlarıkapsayangenişbirbölümü. suyolcu *İstanbul'unsuyollarınınvebunlarailişkinkuruluşlarınbakım,onarımveişletmesiyleuğraşankimse. suyolu *Künkveyademirboruileyapılmışoluk,ark. *Bazıkâğıtlarındokusundabulunanveancak ışığatutuluncagörülençizgi,resimveyayazı,filigran. *Kâğıtüzerinekonulannoktalarınaralarınıçizgilerlebirleştirerekoynananbirçocukoyunu. suyoncası *Tacıbeyazsalkımçiçekliçokyıllıksubitkisi. suyosunları *Denizlerde,tatlıvedurgunsularda,dahaçoksuyüzeyindeyaşayan,yaprakveyatelbiçimindetallıbitkiler altşubesi,üşniye,algler. suyosunu *Suyosunlarından,klorofilli bitki,alg. suyuvarı *Denizlerinyeryüzündeoluşturduğuyuvar,suküre,hidrosfer. suyürümek *ilkbaharadoğruağaçlartomurcuklanmayabaşlamak. suyüzüneçıkmak *(birsüreörtülükalmışbirişveyasorun)aydınlanmak,belliolmak. sual *Soru. sualaçmak *(üstbirmevki)sorumlusayılanbirinesorusormak. sualetmek *sormak. suare *Akşamyemeğindensonrayapılaneğlence,toplantı. *Geceyapılansinema,tiyatrogösterisi,matinekarşıtı. subaşı *Şehirleringüvenlikişlerinebakangörevlilerinbaşı. *Acemiocaklarındaküçükaşamalısubay. *Osmanlılardakapıkulusüvarileriarasından,savaşzamanıgüvenlikişlerinebakmak,barışzamanıdavergi toplamakişleriiçinayrılankimse. *Rumeli'deçiftlikkahyası. subay *Silâhlıkuvvetleriçindeasteğmendenmareşale(denizkuvvetlerindebüyükamirale)kadarrütbelere yükselebilen,özelkanunlarabağlıasker. subaylık *Subayıngöreviveyarütbesi." }, { "text": "subra *Koltukluk. subret *Komedilerdehafifmeşrepgençkadınveyaişvelihizmetçirollerineçıkankadınoyuncu. subye *Ayağınaltındangeçen,tozluğaveyapantolonpaçalarınabağlananderidenveyakumaştanşerit. sucu *Susatanveyaevleresutaşıyankimse,saka. sucuğunuçıkarmak *yormak. *çokdövmek. sucuk *Şişirilipkurutulmuşbağırsakiçinebaharlıetkıymasıdoldurularakyapılanbirtüryiyecek. *Ceviz,bademiçigibişeyler,biripliğedizildiktensonranişastailekoyulaştırılmışkaynarüzüm şırasına batırılarakyapılantatlıyiyecek. sucukgibiolmak(veya ıslanmak) *baştanaşağııslanmak. sucukçu *Sucukyapanveyasatankimse. sucukçuluk *Sucukyapmavesatmaişi. sucuklaşma *Sucuklaşmakişiveyadurumu. sucuklaşmak *Tervekirlesucukrenginivegörünümünüalmak. sucul *Suyuseven,suyadüşkün. *Suyuçeken,hidrofil. suculuk *Evleresutaşımaveyasatmaişi,sakalık. suç *Törelere,ahlâkkurallarınaaykırıdavranış. *Yasalaraaykırıdavranış,cürüm. suçaleti *Suçunişlendiğialetveyasuçunişlenmesindesözkonusuolanalet. suçduyurusu *İşlenensuçuresmîmakamlarabildirme,duyurma. suçduyurusundabulunmak *ilgiliye,ilgilimakamasuçubildirmek. suçişlemek *yasaya,töreyeaykırıbirdavranıştaveyaharekettebulunmak. suçolmak *suçsayılmak. suçyükleme *Birinesuçatma. suçiçeği *Genellikleçocuklardagörülendöküntülü,bulaşıcı,salgınhastalık. suçlama *Suçlamakişi,itham. suçlamak *Suçyüklemek,ithametmek. suçlandırılma *Suçlandırılmakişiveyadurumu. suçlandırılmak *Suçyüklendirilmek,ithamettirilmek. suçlandırma *Suçlandırmakişi. suçlandırmak *Suçluolduğunakararvermek,suçluolduğunuilerisürmek. suçlanma *Suçlanmakişi. suçlanmak *Suçlamakişinekonuolmak,ithamedilmek. suçlayış *Suçlamakişiveyabiçimi. suçlu *Suçişlemiş,suçuolan(kimse),kabahatli,mücrim. suçluolmak *suçlusayılmak. suçlusayılmak *suçluolduğukabuledilmek. suçluluk *Suçluolmadurumu. suçlulukduygusu *Kişininahlâkîveyadinîkurallarıçiğnediğinisezmesisonucubilinçliveyabilinçsizolarakkapıldığıve kendisiyleilgilideğeryargılarınısarsanduygu. suçsuz *Suçuolmayan,suçişlememişolan,masum. suçsuzluk *Suçişlememişolmadurumu. suçunubağışlamak(veyabirininsuçundangeçmek) *birkimseyeişlediğisuçuncezasınıvermemek. suçüstü *Suçuişlerken,cürmümeşhut. suçüstümahkemesi *Failinsuçüstüyakalandığıdurumlardaduruşmasınıngörüldüğümahkeme,meşhutcürümlermahkemesi. suçüstüyakalama *Suçişleyeninsuçuişlediğisıradaveyahareketindençokazönceyakalanması. sudapişmiş *kaynatılarakveyahaşlanarakpişirilmiş. sudak *Levrekgillerden,tatlısulardayaşayan,etibeyazvelezzetlibirbalık(Luciopercafluviatilis). sudan *Önemsiz,saçma,baştansavma. sudancevap *baştansavma,inandırıcıolmaktanuzakcevap. sudançıkmışbalığadönmek *herhangibirsebepleneyapacağınıbilememek,çokşaşırmak. sudangeçirmek *(çamaşırlariçin)üstünkörüyıkamak. *(sabunluçamaşırı)durulamak. Sudantavuğu *Beçtavuğununbirtürü. sudanucuz *çokucuz,bedava. Sudanlı *Sudanhalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). sufle *Sahnedekioyunculara,izleyicilereduyurmadanunutulmuşbirsözüveyacümleyihatırlatma. *Un,şeker,yumurtagibimaddelerinmuhallebikıvamınagelinceyekadarçırpılıppişirilmesiyleyapılanbir türtatlı. sufleetmek *oyunculara,izleyicilereduyurmadansöyleyeceklerisözüveyacümleyifısıldamak. *birineunuttuğubirsözüveyacümleyikimseyeduyurmadanhatırlatmak. suflîleşmek *Aşağıbirdurumalmak,aşağılaşmak. *Kılıksızlaşmak,piskılıklıdurumagelmek. suflör *Oyunculara,rollerindeunuttuklarısözleriizleyicilereduyurmadansöyleyiphatırlatankimse. suflörlük *Suflörüngörevi. suibriği *Suibriğigillerden,yapraklarıalmaşık,saplarıuzunvesülüksü,yaprakayasıibrikbiçimindegelişmişolan, sıcakülkelerdeyetişen,tırmanıcıbirbitki(Nepenthesdestillatoria). suibriğigiller *İkiçeneklilerden,otuzkadarbitkitürünüiçinealanveörnekbitkisisuibriğiolanbirbitkifamilyası. suiistimal *(görevini,yetkisinivb.yi)Kötüyekullanma,yolsuzluk. suiistimaletmek *Bkz.kötüyekullanmak. suikast *Gizlicecanakıymavekötülüketmeyekalkışma. *Birdevletbüyüğünüveyaönemlibirkişiyiplânkuraraköldürme. suikastçi *Suikastyapan(kimse). suikasttaparmağıolmak *düzenlenensuikastolayındaroloynamak. suiniyet *Kötüniyet. suizan *Kötüsan,kuşku. sukut *Düşme. sukutetmek *düşmek. sukutuhayal *Düşkırıklığı,hayalkırıklığı. -sul *Bkz.-sıl/ -sil,-sul/-sül. sulak *Suyuolan,suyubol. *Kuşlariçinsukonulanküçükkap. sulaklık *Sulakolmadurumu. sulama *Sulamakişi. *Arklarveyasavaklaryardımıilesuakıtarakherhangibirtoprakbölgesinikuraklıktankurtarma. sulamak *(toprak,bitkivb.için)Suvermek. *Hayvanasuvermek,suvarmak. *(paraiçin)Ödemek,vermek,harcamak. sulandırıcı *Sulandırmayısağlayan(madde). sulandırma *Sulandırmakişi. sulandırmak *Suludurumagelmesinisağlamak. *Suveyabaşkabirsıvıkatıpkarıştırarakyoğunluğunuazaltmak. sulanma *Sulanmakişi. *Bazınesnelerin,havanınneminisoğurarakçözünmeözelliği. sulanmak *Suludurumagelmek. *Suyuçoğalıpyoğunluğuazalma. *Sulamakişiyapılmak. *(göziçin)Yaşarmak. *İmrendiğiniaçığavurmak. *Birinekarşıduyulancinselisteğikendisinesezdirmek,yeşillenmek. sularkararmak *akşamolmayabaşlamak. sularında *Yaş,saatgibikelimelerlebirlikteyaklaşıkbirzamanbildirir. sulatma *Sulatmakişi. sulatmak *Sulamakişiniyaptırmak. sulbündengelmek *birkimseninözevlâdıolmak. sulfata *Kininsulfatınavegenelolarakkinintuzlarınaverilenad. sulh *Barış. sulholmak *uzlaşmak. sulhçu *Barışyanlısıolan,barışçı,barışsever,barışçıl. sulhperver *Barışyanlısıolan,barışçı,barışsever,barışçıl. sulhsever *Barışsever. sulp *Belkemiği,omurga. *Döl,nesil,zürriyet. *Katı. sulta *Yetke,otorite. sultan *Müslüman,özellikleSünnîhükümdarlarınkullandıklarıunvan,padişah. *Padişahlarınerkekvekızçocuklarıileanneveeşlerineverilenunvan. *BazıBektaşîazizlerineverilenad. SultanAhmet'tedilenipAyasofya'dasadakavermek *kendiyoksulluğunabakmadanbaşkalarınayardımetmeyekalkışmak. sultanböreği *Yufkaaralarınahafifçepişirilmişkuşbaşıet,soğanvedilpeynirikatılarakfırındahazırlananbirbörek. sultanefendi *Osmanlılardapadişahınkızkardeşleriilekızlarınaverilenunvan. sultankethüdası *Padişahlarınveşehzadelerinevlendirilenkızlarınındairelerindekiişlerebakangörevli. sultanî *Sultanlarayaraşanveyasultanlarlailgili. *1908'densonraOsmanlıülkelerinde,bugünkülisedengiöğretimkurumu. *Mısır,TrablusveCezayirdarphanelerindebasılanOsmanlıaltını. *Çekirdeksizbirtürüzüm. sultanîtembel *İşgörmektenhiçhoşlanmayan,çoktembel. sultanîtembellik *İşgörmektenhiçhoşlanmama,çoktembelolmadurumu. sultanîbuselik *KlâsikTürkmüziğindebirbirleşikmakam. sultanîhüzzam *KlâsikTürkmüziğindebirbirleşikmakam. sultanîyegâh *KlâsikTürkmüziğimakamlarındanbiri. sultanlık *Sultanolmadurumu,padişahlık,saltanat. *Sultansanınıtaşıyanbirİslâmhükümdarınınülkesi. *Rahatyaşamadurumu. sultanoğlu *Padişahkızlarının,padişahsoyundanolmayankocalarındandoğanerkekçocuklarınaverilenad. sulu *Suyuolan,içindesubulunan. *Suyuçokolan. *İçinesukatılmış,sulandırılmışolan. *Yersizşakalaryapan,sözvedavranışlarıileçevresinitedirginedenveyakadınlarahoşolmayaniltifatlarda bulunan(kimse). suluboya *Suilekarıştırılarakkullanılanbirboya. *Butürboyaileyapılmışolan(resim). sulugöz *Bkz.sulugözlü. sulugözlü *Gözyaşınıtutamayan,hemenağlayan. sulusepken *Yağmurlakarışıkbirbiçimde(yağan). sulutarım *Sulamayadayalıtarım. suluzırtlak *Oyunlardakurallarıbozupmızıkçılıkeden,ağlayan,kaçankimse. suluk *Odaiçindeyıkanmakiçinayrılmışküçükyer,gusülhane. *Kuşkafeslerindesukonankap. *Küçükçocuklarınbaşlarında,yeryersaçdökülmesivekabartılarlabelirenbirderihastalığı. *Yarışçılarınsu,glikozlusu,çayveyameyvesularıkoymalarınayarayansukabı. *Tavuklarınsuihtiyaçlarınıkarşılamaküzereuzun,yuvarlak,küçükçanakveyadamlalıklıbiçimlerdedeğişik malzemedenyapılmışyarıotomatikveyaotomatikdüzen. *Büyükbaşhayvanlarınbarındığıyerlerdesuiçmelerinikolaylaştıranküçüktekneveyahavuz. sulukzinciri *Atvb.hayvanlarıngemlerininaltınatakılanküçükzincir. sululaşma *Sululaşmakişi. sululaşmak *Yersiz,yavanşakalaryapmakveyakadınlaratatsıziltifatlardabulunmak. sululuk *Suluolmadurumu. *Yersizşakalaryapmaveyakadınlaratatsıziltifatlardabulunmadurumu. sululukyapmak(veyaetmek) *sululaşmak. sumak *Antepfıstığıgillerden,sıcakbölgelerdeyetişen,kabuğuhekimlikte,yapraklarıdericiliktekullanılanbirağaç, somak(Rhuscoriafia). *Buağacın,ekşilikvermekiçindövülerekyemeklerekatılanmercimeğebenzeyenmeyvesi. sumen *Üzerindeyazıyazmaya,arasındaevraksaklamayayarayanderikaplıaltlık. sumenaltıetmek *birevrakınişlemekonulmasınıengellemekveyabirişinyapılmasınıgeciktirmek. Sumer *Mezopotamya'dayaşamışbirulusvebuulustanolankimse. Sumerce *Sumerdili. Sumerolog *Sumerdiliveeserleriileuğraşanbilimadamı. Sumeroloji *Sumerdiliveeserlerinikonualanbilimdalı. sumsuk *Yumruk. *Yumruklavurma. sumsuklama" }, { "text": "*Sumsuklamakişiveyadurumu. sumsuklamak *Yumruklavurmak,yumruklamak. -sun *Bkz.-sın/-sin,-sun/-sün. -sun *Bkz.-sın/-sin,-sun/-sün. suna *Erkekördek. *Gölördeği. sunaboylu *Bkz.sunagibi. sunagibi *boylubosluveyakışıklı. sunak *Tapınaklarda,üzerindekurbankesilen,günlükyakılan,dinîtörenyapılantaşmasa. sundurma *Sundurmakişi. *Yağmurdan,güneştenkorunmakiçinyapılanvearkasıbirduvaraverilençatı. *Sundurmabiçimindeolan,sundurmagöreviniyapan. *Üstükapalıbalkon,evlerinönündekitaşlık. sundurmak *Sunmakişiniyaptırmak. *Vermek. sungu *Birbüyüğesunulanarmağan. *Birtanrıyaveyatapınağayapılanbağış. sungur *Doğanabenzeyen,yırtıcı,avcıkuş. sun'î *Yapma,yapay,takma. *Yapmacık,eğreti. sun'îböbrek *Sonradantakılanböbrek. sun'îçayır *Rutubetliveyasulanabilentopraklardabuğdaygilvebaklagilyembitkilerininbirkarışımolarakyetiştirildiği çayır. sun'îgübre *Bitkikalıntılarınınticarîgübreilekarıştırılmasındaeldeedilengübre. sun'îkalp *Sonradantakılankalp. sun'îpeyk *Yapmauydu. sun'îsolunum *Normalsolunumunyeterliolmadığıdurumlardaonutakviyeetmekamacıylasolunumaletitakma. *Dışetkiilegöğsebastırılarakyaptırılansolunum. sun'îtahta *Sunta. *Odunlifilevhası,yongavetalaşlevhalarınınbirtürü. sun'îteneffüs *Sun'îsolunum. sun'îlik *Yapma,yapayolmadurumuveyaözelliği,yapaylık. sunma *Sunmakişi. sunmak *Birbüyüğeveyanezaketgereğincebirkimseyebirşeyivermek,yollamak,göndermek,takdimetmek. sunta *(kasap,sarraç>saraçgibi. tekleşmek *Teközellikgöstermek. tekli *Müzikdünyasındatekkişitarafındandoldurulankasetveyayoğunteker. teklif *Birindenyapılmasızor,eziyetlibirişisteme. *İncelenmekveyakabuledilmekiçinbirşeysunma,önerme,öneri. *İncelenmekiçinilerisürülenşey,öneri. *İçtenolmayan,resmîdavranış. teklifetmek *önermek,önesürmek,öneridebulunmak. *evlenmekişinibirinediğercinstenolanıönermek. tekliftekellüf *Samimîolmama,resmîolmadurumu,teklifliolma. teklifli *Kendisiylesamimî,içlidışlıolunmayan,resmî. teklifsiz *Samimî,içlidışlı,sıkıfıkı. teklifsizkonuşma *Senlibenli,samimî,resmîolmadankonuşmavedavranma. teklifsizce *Teklifsizbirbiçimde,içtenolarak. teklifsizlik *Teklifsizolmadurumuveyateklifsizdavranış. teklik *Tek,birolmadurumu. *Kelimelerde,tekkişiyiveyavarlığıbildirenbiçim,çoğul,çoklukkarşıtı:öğrenci-y-im,ev-im,gel-di-mvb. *Birlira. teklikeki *Teközellikgösterenek. tekme *Ayaklavuruş. *Hayvanınartayağıylavurması,çifte. tekmeatmak(veyatekmevurmak) *ayaklabiryeresertçevurmak. *çifteatmak. *ihanetetmek. tekmeyemek *birininayağındandarbealmak. *ihaneteuğramak. tekmeleme *Tekmelemekişi. tekmelemek *Tekmevurmak. tekmelenme *Tekmelenmekişi. tekmelenmek *Tekmevurulmak. tekmil *Tamamlama,bitirme. *Bütün,tüm. *Eksiksiz. *Bkz.tekmilhaberi. tekmilhaberi *Askerlikteastınüsteverdiğisözlürapor. *Birişintamamlanmışolduğuhaberi. tekmilvermek *birastbirüstebiriş,birdurumüzerindebilgivermek. tekmilleme *Tamamlamakişi. tekmillemek *Tamamlamak,bütünlemek,bitirmek. tekne *Türlüişlerdekullanılmakiçinçoğuağaçtanveyataştanyapılan,uzunvegenişkap. *Gemininomurga,kaburgavekaplamadanoluşantemelbölümü. *Deniztaşıtı. *Katmanlıkayaçlarıniçeridoğruçukur,alçakbölümü,ineç,kemerkarşıtı. *Yerkabuğundakikıvrımlarınçukur,alçakyeri,havza. *Sızdırabilirveyasızdırmazolarakyapılmış,levhalarıbirparçadanoluşmuş,kulplarıvekulpdelikleri bulunanbirveyaikikişitarafındantaşınabilirüstüaçıkbirambalajtürü. teknekazıntısı *Yaşlılarınsondoğançocukları. tekneci *Tekne,özellikledenizteknesiyapanvesatankimse. *Sokaklardabalıksatankimse. teknecilik *Denizteknesiyapımı. teknetyum *Atomnumarası43,atomağırlığıyaklaşık 98olan,sunîolarakeldeedilenradyoaktifelement.Kısaltması Tc. teknik *Birsanat,birbilim,birmeslekdalındakullanılanyöntemlerinhepsi. *Fizik,kimya,matematikgibibilimlerdeneldeedilenverileriişveyapımalanındauygulama. *Buuygulamayadayanan,buuygulamayailişkin. *Yol,beceri,yöntem. *Teknikleilgilibirsanata,birbilime,birmesleğeözgüolan. teknikeğitim *Mekanikalandakiuğraşlara,sanayiileilgiliişlereveyauygulamalıbilimalanlarınailişkineğitim. tekniklise *Genelveteknikleilgilidersleriyleöğrenciyiteknikalanlardaeğitimvererekyükseköğretimkurumlarına hazırlayanortaöğretimkurumu. teknikokul *Öğrencileriteknikalanlardayetiştirenokul. tekniköğretim *Birtekniğinveyateknikyöntemvebecerilerinkazandırılmasınaönemverenöğretim. tekniküniversite *Teknikleilgiliöğretiminağırlıklıolarakyapıldığılisansveyükseklisansdüzeyindeeğitimverenyüksek öğretimkurumu. teknikçi *Birişinbilimyönündençok,uygulamavepratikyönüileuğraşankimse,teknisyen,tekniker. *Filmyapımınınherhangibirteknikkolundaçalışanustaişçi. tekniker *Teknikçi. teknisyen *Teknikçi. teknokrasi *Devletyönetimindesonsözünyönetimveekonomiuzmanlarınabırakılmasınadayanansiyasîyöntem. teknokrat *Teknokrasidenyanaolan. *Ekonomikmekanizmalarınteorikincelenmesinedayanan,amainsanetkeniniherzamanyeterincegöz önündebulundurmayandevletadamıveyamemur. teknokratçılık *Teknokratyanlısıolankimse. *Teknokratlarıniktidarı. teknoloji *Birsanayidalıileilgiliyapımyöntemlerini,kullanılanaraç,gereçvealetlerikapsayanbilgi. teknolojik *Teknolojiileilgili. tekrar *Aynıolayın,işin,hareketinyenidenortayaçıkışı,tekrarlanması. *Birkonuşmaveyayazıdaaynıdüşünceyi,kelimeyibirçokdefasöyleme. *Birdaha,yine,yeniden,gene. tekraretmek *yenibaştansöylemekveyayapmak. tekrartekrar *Üstüste,ardıardına. tekraren *Tekrartekrar,tekrarlanarak,defalarca. tekrarlama *Tekrarlamakişi. tekrarlamak *Tekraretmek,yenibaştanyapmak. tekrarlanma *Tekrarlanmakişi. tekrarlanmak *Tekraredilmek,tekrartekrardilegetirilmek,yenidensöylenmek. tekrarlatma *Tekrarlatmakişi. tekrarlatmak *Tekrarettirmek,yenibaştanyaptırmak. tekrarlı *Tekraredilen,mükerrer. tekrir *Tekraretme,yenidensöyleme. *Biryazıdaveya şiirdesözüyadakavramıanlatımıpekiştirmekamacıylasıksıktekraretmesanatı. tekriretmek *tekrarlamak. teksif *Yoğunlaştırma,sıklaştırma,koyulaştırma,toplama. teksifetmek *yoğunlaştırmak, toplamak. teksir *Çoğaltma. teksiretmek *(yazıiçin)çoğaltmak. teksirkâğıdı *Çoğaltmamakinesindekullanılanbaskıkâğıdı. teksirmakinesi *Çoğaltmamakinesi. tekst *Metin(I). tekstil *Dokuma. *Dokumacılık. tekstilci *Tekstilişiileuğraşan. tektonik *Parçalanıpdağılmışyerkatmanlarınınbirbirleriileolanilgileriniaraştıranyerbilimikolu. tekvando *Elvekolvuruşlarındançok,ayakvetekmetekniklerineönemveren,UzakDoğuyaözgüdövüşsanatı. tekvin *Oluşturma,varetme,yaratış,yaratma. tekvinetmek *yaratmak. tekzip *Yalanlama. tekzipetmek *yalanlamak,doğruolmadığınıaçıklamak. tel *Türlümetallerdenyapılmış,kopmayakarşıbirdirençgöstereninceuzunnesne. *Bunesnedenyapılmışveyabubiçimdeolan. *Bazıorganizmalarındemetdurumundakioluşumunumeydanagetirenipçiklerinherbiri,lif. *İnsansaçınıoluşturanipçik. tel *Telgrafkelimesininkısaltması. telcambazı *Teldeoynayancambaz. *Çokkaypakdavranankimse. telçekmek *telleçevirmek,telgermek. telçekmek *telgrafçekmek. telçivi *Teldenyapılançivi. teldikiş *Telleyapılandikiş. teldokuma *Telleörülmüşdokuma. teldolap *Yanlarıvekapağıincedelikliteldenyapılmışyemekdolabı. telfırça *Telileyapılmışsertfırça. telhalat *Teldenyapılankalınhalat. telkadayıf *İncetelbiçiminde,özelkalıplardandökülereksıcaksaçüzerindekurutulanhamurvebuhamurdanyapılan tatlı. telkafes *Tellerleörülmüşkafes. telkurdu *Ekinvesebzeköklerinikemirerekbüyükzararlarayolaçmasısebebiyletarımiçinçokzararlıtarlaböceği kurtçuklarınaverilenad. telküf *Vücuttahemenbütündokulardayerleşebilenasalakbirmantartürü(Sporotrichumschneckii). telküflüce *Telküftenilerigelenilkelmantarhastalığı. telörgü *Dikenlitellerdenyapılmışengel. telşehriye *İncetelbiçiminde,hamurunkurutulupkesilmesiyleeldeedilenvegenellikleçorbasıyapılanbiryiyecek türü. teltel *Telbiçiminde. *Ayrıayrıtellerdurumunda. telyazısı *telgraflagönderilenyazı. telzımba *Kâğıtlarıbirbirinetutturmayayarayanaraç. telâ *Kumaşlaastararasınakonularakgiysinindikdurmasınısağlayankolalıbez. telâffuz *Söyleyiş,söyleniş. *Boğumlanma. telâffuzcihazı *Birdildekisözvarlıklarınındoğruvedüzgüntelâffuzunugösterenalet. telâffuzedilmek" }, { "text": "*söylenmek. *boğumlanmak. telâffuzetmek *söylemek. telâffuzorganı *Sözlerinsesdurumunagelmesinisağlayanorganlar. telâfi *Kötübiretkiyiveyasonucubaşkabiretkiileyoketme,karşılama,yerinekoyma. telâfietmek *(ziyanolanveyaeldençıkanbirşeyin)yerinidoldurmak,karşılamak. telâki *Buluşma,kavuşma. telâkki *Anlayış,görüş. *Kabuletme,sayma. telâkkietmek *saymak,öylekabuletmek,öyleanlamak. telâlama *Telâlamakişi. telâlamak *İkikumaşparçasıarasınatelâkoymak. telâş *Herhangibirsebepleacelecilik. *Kaygı,tasa,sıkıntı,endişe. *Şaşkınlıktandoğankarışıklık,kargaşa. telâşalmak *herhangibirsebepleheyecanlanmak,endişelenmek,aceleetmek. telâşetmek *sıkıntıduyarakaceleetmek,endişelenmek,telâşlanmak. telâşgöstermek *telâşınıbellietmek. telâşadüşmek *telâşlanmak. telâşadüşürmek *telâşlandırmak. telâşagelmek *(biriş)telâşsırasındayapılmak. telâşavermek *davranışvehareketleriyleçevresindekileriheyecana,aceleye,sıkıntıyasokmak. telâşe *Telâş. telâşemüdürü *Çoktelâşlıveyaçevresinitelâşaverenkimseleriçinkullanılır. telâşenazırı *Bkz.telâşemüdürü. telâşınadalmak *herhangibirşeyleilgiliolarakheyecanla,aceleyle,sıkıntıyladavranmak. telâşlandırma *Telâşlandırmakişi. telâşlandırmak *Telâşlanmasınasebepolmak. telâşlanış *Telâşlanmakişiveyabiçimi. telâşlanma *Telâşlanmakişi. telâşlanmak *Herhangibirsebepleacelecilikgöstermek. *Endişelenmek,kaygılanmak,telâşetmek. telâşlı *Telâşeden,telâşadüşen. telâşlıtelâşlı *Acelecibirbiçimde,telâşgöstererek. telâşlılık *Telâşlıolmadurumu. telâşsız *Telâşetmeyen,telâşgöstermeyen,soğukkanlı. *Soğukkanlılıkla,şaşırmadan. telâşsızlık *Telâşsızolmadurumu. telâtin *Birtürsağlam,yumuşakdanaveyaöküzderisi. telcik *Küçüktel. *Çokincebazıorganlara,özellikleköklerininceayrıntılarındakiinceiplikçiklereverilenad. *Erkekorgandabaşçığıtaşıyanincebölüm. *Sinirveyakashücrelerininsitoplazmasındabulunaninceiplikçikler. telef *Yoketme,öldürme. *Boşyereharcama,yıpratma. telefetmek *öldürmek,mahvetmek. telefolmak *ölmek,mahvolmak. telefat *Savaş,kazavb.sebeplerleuğranılancankaybı. teleferik *Birbirindenuzakikiyüksekyerarasında,havadagerilmişbirveyabirkaçkabloüzerindekayarakhareket edenasılıtaşıt. telefon *Belirlibiruzaklıktakikonuşmalarıiletenveyansıtanelektriktesisatınınbütünü. *Birbirindenuzaktabulunanikikişininkonuşmasınısağlayancihaz. telefondireği *Telefontellerininaktarımıiçindikilenağaçveyametaldirek. telefonetmek(veyaaçmak) *birinitelefonlaaramakvebirşeysöylemek. telefonhattı *Telefontesisiniveiletişiminisağlayantelörgüağı. telefonkabini *Telefonedilmekiçinyapılmışkulübe. telefonkartı *Telefonetmekiçinsatınalınanvemanyetikgücüiletelefonmakinesiniçalıştırankart. telefonkulübesi *Telefonedilmeküzereşehirveyamahallelerinbelliyerlerinekonulankulübe,telefonkabini. telefonrehberi *Telefonnumaralarınınsahiplerinialfatiksırayagöregösterenkitap. telefonsantrali *Aynımerkezebağlıveiletişimakışıiçingirişveçıkışınotomatikolarakyapılmasınısağlayansistem. telefoncu *Telefondüzenikuranveyatelefononarankimse. *Santralmemuru,santralci. telefonculuk *Telefonkuruculuğuveyaonarıcılığı. *Telefonsantralmemurluğu. telefonlaşma *Telefonlaşmakişi. telefonlaşmak *(birbiriyle)Telefondakonuşmak. telefonometre *Telefonkonuşmalarınınsüresinivesayısınıgösterensayaç. telefotografi *Fotoğraf,resim,yazıgibidurağangörüntülerinelektrikakımıylauzaklarailetilmesiyolu. telek *Kuşlarıngövde,kanatvekuyruğundabulunan,uçma,örtüvekuyruktelekleriolaraküçeayrılan,çeşitli renklerdekalıneksenlitüy. telekart *Telefonetmekiçinkullanılankart. teleke *Kanatteleklerininuzunveserti. telekız *Telefonileiletişimkurarakfuhuşyapankadın. telekinezi *Bkz.Uzadevim. telekomünikasyon *Haber,yazı,resim,sembolveyaherçeşitbilginintel,radyo,optikvebaşkaelektromanyetiksistemlerle iletilmesi,bunlarınyayımıveyaalınması,uziletişim. telekonferans *Telefonileuzakmerkezlerdenkonuşmacılarıkenferansyerinebağlayarakgerçekleştirilenkonferans. teleks *Telsizvetelemaraçlarınauzaktanhaberyazdırmadüzeni,uzyazım. teleksçi *Teleksgörevlisi. teleksçilik *Teleksçininişiveyamesleği. telem *Birmetnindoğrudandoğruyagönderilmesinivealıcıolarakbasımeviharfleriyleyazılmasınısağlayanaraç, uzyazar. teleme *Birtürtuzsuzveyumuşakpeynir. telemepeyniri *Tuzsuzveyumuşakbirpeynirtürü. telemepeynirigibi *tombulvebeyaztenlikadınlariçinsöylenir. telemetre *İkinoktaarasındakiuzaklığıölçmeyeyarayangereç. *Fotoğrafmakinelerinde,çekimiyapılacaknesneyeolanuzaklığıbelirterekbununayarınıyapandüzen. telemetri *Uzaklıkölçer. teleobjektif *Uzaktakicisimlerinçokyakıngörüntülerinineldeedilmesinisağlayan,çokuzunodaklımercektürü. teleoloji *Evrenimaksatlarlasonuçlararasındabirilişkilersistemiolarakgörenteori. telepati *Birinindüşündükleriniveyauzaktageçenbirolayıduygusalhiçbirbağlantıolmadanalgılama,uzaduyum. telepatik *Telepatiileilgili. teleradar *Televizyonaracılığıylaradargörüntüsüalmaişi. teles *Yıpranmış,hırpalanmışbirşekildetelleri,liflerimeydanaçıkmış. telesekreter *Arayanlarınmesajlarınıbirbandakaydedentelefonlabirlikteçalışanaraç. telesime *Telesimekdurumu. telesimek *Yorulmak,güçsüzkalmak;yorgunluktanbayılacakdurumagelmek. *Zayıflamak. telesine *Bkz.telesinema. telesinema *Birsinemafilminitelevizyondagöstermeyeyarayancihaz. *Televizyondafilmleriiletmeveyansıtmaişiileuğraşanbölüm. telesiyej *Kayakçılarıveyaturistlerisürekliharekethâlindekibirkabloyaasılıoturmayerlerindetaşıyanbirtür teleferik. teleskop *Sonsuzdakibirnesneningerçekgörüntüsünü,içbükeybiraynadanyapılmışmerceğininodakdüzleminde verenvegökbilimiyleilgiligözlemlerdekullanılanoptikcihaz,ırakgörür. Teleüt *BatıSibirya'dayaşayanbirTürktopluluğu. Teleütçe *TeleütTürkçesi. televizyon *Elektromanyetikdalgalaryoluylahalkındoğrudandoğruyaalmasımaksadıylayapılanhareketliveyasabit resimlerinsesliveyasessizkalıcıolmayangörüntülerininrenkliveyasiyahbeyazyayını. *Televizyonalıcısı. televizyonalıcısı *Televizyonyayınlarınıalmayaveseyrettirmeyeyarayancihaz. televizyonbandrolü *Televizyonalıcısıilebirlikteverilenvevergisininödenmişolduğunugösterenbelge. televizyonfilmi *Televizyondagösterilmekiçinhazırlanmışfilm. televizyonoyunu *Televizyoniçinyapılmışfilm. televizyonprogramı *Televizyonunyayınakışınıgösterenprogram. televizyonvericiistasyonu *Televizyonyayınıyapmaküzeredonatılmışhertürlühareketliveyasabittesis,televizyonvericisi. televizyonyayını *Televizyonvericiistasyonlarınınaracılığıilealıcılaraulaştırılanyayındüzeni. televizyoncu *Televizyonalıcısısatankimse. *Televizyononarıcısı. *Televizyonkuruluşundaçalışangörevlikimse. televizyonculuk *Televizyonyapma,onarmaveyasatmaişi. *Televizyoncununyaptığıiş. telfin *Lâkerdayapılmakiçinkesilmiştorikbalığıparçası,takoz. telgraf *İkimerkezarasında,kararlaşmışişaretlerinyardımıylayazılıhaberlerinveyabelgeleriniletiminisağlayanbir telekomünikasyondüzeni. *Buaraçlaalınanhaber. telgrafçekmek *telgraflahabergöndermek,tellemek. telgrafçiçeği *Birçeneklilerden,boğumlusarkıkdallı,yapraklarıetli,uçlarısivri,bazıtürlerindeyapraklarınaltveüst yüzümorvegümüşîyollu,beyaz,maviveyapembeçiçeklibirsüsbitkisi(Tradescantia). telgrafdireği *Telgrafhattınıaktarmadakullanılanağaçveyametaldirek. telgrafteli *Telgrafiletişiminisağlayantel. telgrafüslûbu *Kısaveözlüanlatım. telgrafçı *Telgrafgörevlisi. telgrafçılık *Telgrafçınıngörevi. telgrafhane *Telgrafaracılığıylahaberleşmeyisağlayanresmîkuruluş. telhis *Özet,özetleme,kısaltma. *Sadrazamınbirsorunukendidüşünceleriylebirlikteözetolarakyazıppadişahasunduğukâğıt. telhisetmek *özetlemek. telhisçi *Padişahasunulacakişlerinözetiniçıkarmaklagörevlikimse. telikırmak *bağlıbulunduğukuruluşlarlailişkisinikesmek. telif *Uzlaştırma. *(kitap)Yazma. telifetmek *uzlaştırmak. *(kitap)yazmak. telifhakkı *Birfikirveyasanateseriniyaratankişinin,bueserdendoğanhaklarınınhepsi. tel'in *Lânetokuma,kargıma,kargış. tel'inetmek *lânetlemek,kargımak. tel'inmitingi *Herhangibirsiyasîveyasosyalolayıtelinetmekiçingerçekleştirilenprotestolugösteri. telis *Bitkiseltellerdenyapılmış,kabaörgülübüyükçuval. telkâri *Teldurumundakigümüşü,altınıörerekveyabirşeyüzerinekakarakyapılaniş. *Gümüşveyaaltınıincetellerdurumunagetiripörerekyapılan(takıvb). *Gümüşveyaaltıntellerdenyapılmışmotiflerlesüslü. telkih *Aşılama,aşı. telkin *(birduyguyu,birdüşünceyi)Aşılama. *Ölügömüldüktensonramezarbaşındaimamınsöylediğidinîsözler. *Bilinçdışıbirsürecinaracılığıyla,kişininruhîveyafizyolojikalanıylailgilibirdüşünceningerçekleştirilmesi. telkinetmek *aşılamak. tellâk *Hamamlardayıkanmaküzeregelenlerikeseleyipyıkayanerkek. tellâklık *Tellâğınyaptığıiş. tellâl *Birşeyinsatılacağınıveyaherhangibirşeyihalkabildirmekiçinçarşıda,pazardayüksekseslebağıran kimse. *Satışlardaaracılıkedenkimse. tellâlçağırtmak *birhaberi,biristeğivb.yitellâlaracılığıyladuyurmak. tellâliye *Tellâllık. tellâllık *Telâllınyaptığıiş. *Tellâlaverilenücretveyayüzdelik,tellâliye. telleme *Tellemekişi. tellemek *Telgeçirmek,teltakmak. *Telilesüslemek. tellemek *Telgrafçekmek. tellendirme *Tellendirmekişi." }, { "text": "tellendirmek *(sigara,nargile,çubukvb.)Keyifletüttürerekiçmek. tellenme *Tellenmek(I,II)işi. tellenmek *Teltakınmak. *Telleçevrilmek. tellenmek *Telgrafçekilmek. tellertakmak(veyateltakınmak) *sevinciniaşırıdavranışlarlagösterenleriçinkullanılır. telleyippullamak *birçoksüslerlesüslemek. *değerindençokövmek. telli *Teliolan. *Tellertakınmış,tellesüslenmiş. tellibalıkçıl *Başındaokbiçimindebirteldemetibulunanbalıkçıl,okar. telliçalgılar *Vurmaçalgılarıveyaylıçalgılarıiçinealan,telleraracılığıylasesçıkarançalgılar. telliduvaklı *Duvaklavetellesüslenmişolan(gelin). tellipullu *Zevksizbirbiçimdesüslenmiş(şeyveyakimse). telliturna *Turnagillerden,sukıyılarındayaşayan,uzunluğu 85cmolan,vücudugümüşî,başıveboynukara,büyük birkuş(Anthropoidesvirgo). tellice *Telgibi,teliandıran. *Tekkadıntarafındanoynananbirtüroyun. tellür *Atomnumarası52,atomağırlığı127,60,yoğunluğu6,24olan,450°Cdeeriyen,mavimtırakbeyazrenkte birelement.KısaltmasıTe. telmih *Anlatılmakistenenşeyisözarasındaimalıolarakbellietme,açıkçasöylememe. *Birmısradaveyabeyittebilinenbirolayı,biratasözünüveyabirfıkrayıhatırlatmasanatı. telmihetmek *üstükapalı,imalıbirbiçimdeanlatmak. telmihen *Telmiholarak,telmihyoluylaimaederek. telsi *Çokincetelciklerdenoluşan. telsiz *Teliolmayan. telsiz *Telsiztelefonveyatelsiztelgrafınkısaadı. telsizbağlantısı *Telsizlehaberleşmeyisağlayansistem. telsiztelefon *Elektromanyetikdalgalaryardımıylaçalışantelefon. telsiztelgraf *Elektromanyetikdalgalaryardımıylaçalışantelgraf. telsizci *Genelliklegemilerde,uçaklardayerlegemi,yerleuçakarasındavedahabaşkagemiveuçaklarlatelsiz bağlantısıkurmaklagörevlikimse. telsizcilik *Telsizciningörevi. teltik *Yanlış,hata. teltikli *Hatalı,kusurlu. teltiksiz *Hatırsız,yanlışsız,kusursuz. telve *Fincanındibineçökenkahvetortusu. telvis *Kirletme,pisletme. telvisetmek *kirletmek,pisletmek. telyazı *Telgraf. telyazısı *Telgraflagönderilenyazı. tem *Tema. tema *Aslîkonu. *Uzunanlatımadayalıedebîeserlerdeokuyucuyaverilmekistenenmesaj. *Sanateserlerindeişlenenözkonu. tema *Birhikâyede,öğreticiveyaedebîbireserdeişlenendüşünce,görüş. *Herhangibirsanateserindeişlenenkonu. *Birbesteyioluşturantemelmotif. temadi *Sürme,sürüpgitme,uzama. temadietmek *sürmek,uzamak,sürüpgitmek. temaruz *Kendinihastagibigösterme,hastalıktaslama. temaruzetmek *kendinihastagibigöstermek. temas *Değme,dokunma(I),dokunuş(I). *Buluşupgörüşme,ilişkikurma,münasebet. *Değinme,sözünüetme,bahsetme. *Gidipgelme,ulaşım,bağlantı. *Dokunma. temasetmek *dokunmak,değmek. *konuşupgörüşmek. *değinmek,sözünüetmek,bahsetmek. temasetmek(veyabiriyletemastabulunmak) *görüşüpkonuşmak. *değinmek. *cinselilişkidebulunmak. temasageçmek *aradabirbağlantıkurmak,görüşmeyapmak. temasagelmek *buluşupgörüşmek. temaşa *Hoşlanarakbakma. *Oyun,temsil,piyes,tiyatro. temaşaetmek *seyretmek,bakmak. temaşasanatı *Oyun,temsil,piyes,tiyatro,sahnesanatları. tematik *Birtemaetrafındaoluşan. temayül *Birtarafaeğilme,meyletme. *Bellibirgayeyeveyasonucayönelenfaaliyetedönüşmeyenetkigücü,yönseme. *Birkimseyeveyabirşeyeilgiduyma. temayüz *Başkalarınagöreüstündurumagelme,sivrilme,seçkinleşme. temayüzetmek *sivrilmek,seçkinleşmek. tembel *İşgörmeyi,çalışmayısevmeyen,çabagöstermekten,sıkıntıdankaçankimse,haylaz. *Fonksiyonunuyerinegetirmedeyavaşlıkgösteren(organ). tembeltembel *Tembelbirbiçimde. tembelce *Tembel(birbiçimde). tembeleişbuyur,sanaakılöğretsin *kendisindenbirkonudayardımcıolmasıistendiğindeyardımedeceğiyerdeçözümyollarıgösterenkimseler içinkullanılır. tembelhane *İçindebulunanlarınçalışmayakarşıisteksizdavrandıklarıyer. tembelleşme *Tembelleşmekişi. tembelleşmek *Tembeldurumagelmek. tembelleştirme *Tembelleştirmekişi. tembelleştirmek *Tembelolmasınasebepolmak. tembelliğitutmak *tembelleşmek. tembellik *Tembelolmadurumuveyatembelcedavranış. tembelliketmek *tembelcedavranmak. tembih *Birşeyinbellibiçimdeveyoldayapılmasınısöyleme,bunuüsteleyerekhatırlatma,uyarı. *Uyarma. tembihetmek *birşeyinbellibiçimdeveyollayapılmasınıistemek,söylemek,uyarmak. tembihat *Tembihler,uyarı. tembihattabulunmak *uyarmak. tembihleme *Tembihlemekişi. tembihlemek *Uyarmak,hatırlatmak,tembihetmek. tembihlenme *Tembihlenmekişiveyadurumu. tembihlenmek *Tembihlemekişiyapılmak,tembihedilmek. tembihli *Uyarılmış,hatırlatılmış,tembihedilmiş. tembul *Hindistan'dayetişen,tırmanıcıbirtürbiberağacı(Piperbetle). temcit *Recep,şabanveramazanaylarısüresince,sabahezanındansonraminarelerdenokunanveAllah'ın ululuğunubelirtendua. temcitpilâvıgibiısıtıpısıtıpönesürmek *birçokdefatekrarlananşeyleriçinkullanılır. temdit *Uzatma,sürdürme. temditetmek *uzatmak,sürdürmek. temeddüh *Kendiniövme,övünme. temeddühetmek *övünmek. temeddün *Uygarlaşma,medenîleşme. temek *Ahırdakigübreyidışarıatmakiçinkullanılankapaklıveyakapaksızdelik,pencere. temel *Biryapınıntoprakaltındakalanveyapıyadayanakolanduvar,tabanvb.bölümlerinintümü. *Bubölümleriyapmakiçinkazılançukur. *Birşeyingelişimiiçingerekenilkögeler. *Enönemli,bellibaşlı,ana,esas,asıl,baz. temelatma *Biryapınıntemellerinitoprakseviyesininaltındayapmayabaşlama. *Birişinbiryapınınoluşumuiçinilkadımıatmak,temelineilkharcıkoymak. temelatmak *biryapınıntemelleriniyapmayabaşlamak. *herhangibirişebaşlamak,girişmek,birşeyingelişmesine,büyümesinesebepolmak. temelbilimler *Değişikbilimalanlarınınfizik,kimya,biyoloji,matematikgibitemelbilgileriniiçerenbilimdalları. temelcümle *Birleşikveyagirişikcümlelerde,yancümle,aracümleveiçcümlelerinbağlıolduğuasılyargıyıbelirten cümle. temelçivisi *Yapıişlerindekullanılanbüyükçivi. temeldireği *Büyük,kalındirek. *Birşeyindayandığı,güçaldığıenönemliöge,nesneveyakişi. temelduruş *Birjimnastikalıştırmasınabaşlamakiçin,vücudundayanakyüzeyinegörealdığı,değişenilkdurum. temelduvarı *Temelioluşturanduvarlar. temeleğitim *İlköğretimikapsayaneğitimsistemi. temelhaklar *Kişiliğebağlıdokunulmaz,devredilmezhakveözgürlükler. temelharf *KanunlakabuledilmişyeniTürkalfabesindekiharflerintamamı. temelkakmak *bulunduğuyerdenkolaykolayayrılacakgibiolmamak. temelkazısı *Temelatmakiçinyapılankazıişleri. temelöğretim *Temeleğitiminuygulanması. temelönerme *Değişikönermelerinözünüoluşturanönerme. temelsayı *Asılsayı. temeltaşı *Biryapınıntemelinekonantaş. *Birşeyetemelolanögeveyakişi,dayanak,esas. temeltutmak *temelinkazılacağızeminsağlamolmak. *sürüpgidecekbirdurumagelmek,kökleşmek,yerleşmek. temeltümce *Asılyargınıntemsiledildiğiyükleminyeraldığıanacümle. temellendirme *Temellendirmekişi. temellendirmek *Temeltutmasınısağlamak,yerleştirmek. *Süreklilikvekalıcılıkkazandırmak. temellenme *Temellenmekişi. temellenmek *Temeltutmak. temelleşme *Temelleşmekişi. temelleşmek *Temeltutmak,yerleşmek. *Süreklivekalıcıbirdurumagirmek. temelleştirme *Temelleştirmekişi. temelleştirmek *Temeltutmasını,yerleşmesinisağlamak. *Süreklilikkazandırmak,kalıcıbirdurumagetirmek,temelliolmasınısağlamak. temelli *Herhangibirniteliktetemeliolan. *Geçiciolmayan,sürekli,kalıcı,devamlı,daimî. *(te'melli)Sürekliolarak. *Büsbütün,tamamen. temellisenatör *Bellibirsüreyebağlıolmayanatanmışsenatör. temellük *Kendinemaletme. temelsiz *Temeliolmayan. *Gerçekveyasağlamolmayan,asılsız,yanlış. temenna *Önedoğrueğildiktensonradoğrulurkenelibaşagötürerekverilenselâm. temennaetmek *elibaşagötürerekveönedoğrueğilerekselâmvermek. temennah *Bkz.temenna. temenni *Dileme,dilek. temennietmek *dilemek. temerküz *Biryerdetoplanma. temerküzetmek *birnoktadatoplanmak,derişmek. temerküzkampı *Bkz.toplamakampı. temerrüt *Dikkafalılık,kafatutma. *Direnim. temerrüt *Ekfaizödemedurumu. temerrütetmek *kafatutmak. temessül *Benzeşme. *Özümleme. temettü *Kazanç." }, { "text": "temettühissesi *Bkz.kârpayı. temevvüç *Dalgalanma. temeyyüz *Kendinigösterme,sivrilme. temeyyüzetmek *kendinigöstermek,sivrilmek. temhir *Mühürleme. temin *Korkusunugiderme,inançverme. *Sağlama,eldeetme. *Gerçekleştirme. teminetmek *korkusunugidermek,güvenvermek. *sağlamak,eldeetmek,tedariketmek. teminat *Garanti,güvence. teminatakçesi *Artırmaveeksiltmeyegirenlerdengarantikarşılığıalınanpara. teminatmektubu *Birkimseninbelirlibirişiyapabileceğineilişkin,bankalarcaverilenparagüvencesiniiçerenbelge. teminatsenedi *Ticarîkuruluşkarınkullanabileceklerikrediyekarşılıkolarakbankalardabulundurduklarımüşteriçekive senetleri. teminatvermek *güvencevermek. teminatlı *Teminatıolan. teminatsız *Teminatıolmayan. temiz *Kirli,lekeli,pis,bulaşıkolmayan,pak. *Özenleyapılmış,yanlışsız. *Çokazkullanılmışveyahiçkullanılmamışolan,özürüolmayan. *Ahlâkçalekesiz,necip,nezih. *İyi,düzgün,yolunayöntemineuygunbiçimde. *Birsıfatıylakullanıldığındaalayyolluiyice,adamakıllı,çok,anlamındakullanılır. temizkâğıdı *Birotomobilinfabrikaçıkışbelgesi. temizkan *Atardamarlardadolaşan,akciğerlerdenoksijentaşıyarakvücudunheryanınagidenkan. *(atvb.için)Soyunabaşkasoykarışmamış. temizpak *Çoktemiz,tertemiz. temizpara *Kesintidenveyamasraflardansonraeldekalanparamiktarı. temizraporu *Hastalığıolmadığınıgösterenrapor. temiztemiz *Temizolarak,temizbirbiçimde. temiztutmak *(birşeyi)kirletmeden,bozmadankullanmak;temizolmasınaözengöstermek. temizyürekli *İçidışıbirolan,kalbitemizolan. temizyüreklilik *Temizyürekliolmadurumu. temizeçekmek *biryazınınkaralamasınıtemizolarakyazmak. temizeçıkarmak(veyaçıkartmak) *birsuçlamadankurtarmak,aklandırmak. temizeçıkmak *suçsuzolduğuanlaşılmak. temizehavaleetmek *uzayıpgidenbirişibitirivermek. *yiyeceğiyiyipbitirmek. *kısayoldançözümlemek,çabucakbitirmek. temizleme *Temizlemekişi. *Yüzeylereyapışmışlekevekirleringiderilmesi,çözeltiveyaasıltıdurumunagetirilmesiolayı. temizlemek *Temizdurumagetirmek,paklamak,arıtmak. *Sakıncalı,pürüzlübirişiolumlusonuçlandırmak. *Bitirmek,tüketmek. *Vücudunuortadankaldırmak,öldürmek,yoketmek. *Biryaraveyadokununsağlamolmayanbölümlerinineşterveyabıçaklakesmek. *Kumaroyunlarındaöbüroyuncularınbütünparalarınıalmak. temizleniş *Temizlenmekişiveyabiçimi. temizlenme *Temizlenmekişi. temizlenmek *Temizdurumagelmek,arınmak,paklanmak. *Sakıncalıbirdurumu,işidüzeltmek,bitirmek. *Ortadankaldırılmak,öldürülmek. *Kadınlardaaybaşıdurumusonaermek. *Kumardaöbüroyuncuveyaoyuncularcabütünparasıalınmak. temizletme *Temizletmekişi. temizletmek *Temizlemekişiniyaptırmak. temizleyici *Buharmakineleriaracılığıylatemizlemeişiniyapankimse. *Buişinyapıldığıyer. *Temizlemeözelliğiolan. temizleyiş *Temizlemekişiveyabiçimi. temizlik *Temizolmadurumu,saffet,nezafet. *Temizdurmaveyatutmadurumu. *Temizlemeişi. *Ortadankaldırma,yoketme,öldürme. temizlikişleri *belediyelerceyaptırılantemizlik. temizlikişleri *Temizlemeişleminekonuolanişler. temizlikmalzemesi *Temizlikiçinkullanılansabun,deterjan,süpürge,çeşitliboyveebattafırça,bezvebenzerigereçlerin tümü. temizlikyapmak *temizlemek. *zararlışeyleriyoketmek. temizlikçi *Temizlikişiniyapankimse. temizlikçikadın *Temizlikişleriyapankadın. temizlikçilik *Temizlikçiolmadurumu. temkin *Birişinsonunudüşünerekölçülü,tedbirlidavranma. temkinli *Davranışlarındaölçülüolan. temkinlitemkinli *Çokdikkatli. temkinlice *Temkinliolarak,temkinlibirbiçimde. temkinsiz *Davranışlarındaölçülüolmayan. temkinsizlik *Temkinsizolmadurumu. temlik *Mülkolarakverme. *Birhakkındiğerbirkimseyegeçirilmesi. temliketmek *birmalıbirkimseyemülkolarakvermek. temlikname *Temlikbelgesi. temmuz *Yılın 31günsürenyedinciayı. tempo *Birmüzikparçasındakibölümlerinhızlarınıbelirtmekiçinkullanılankelime,vuruş. *Gidiş,ilerleyiş,gelişmehızı,tarz. *Vücutalıştırmalarınınbelirlisüreiçindetekrarlanmahızı. tempotutmak *elçırparakveyaelveayaklarınıbiryerevurarakbirmüziğeeşliketmek,vuruştutmak. tempolu *Temposuolan. temposuz *Temposuolmayan. temren *Ok,kargıgibişeylerinucundakisivridemir. temrin *Tekrarlatarakalıştırma. temriye *Derideyeryerkümedurumundakibirtakımkabartılarlakendinigösterenhastalık. *Karayosunu. temsil *(birininveyabirtopluluğun)Adınadavranma. *Belirginözellikleriileyansıtma,sembolüolma,simgeleme. *Sahneveyamikrofondaoynanmakiçinhazırlanmışeser,oyun. *Sözgelişi,örnek,misalolarak. *Özümleme. temsiletmek *hakvegörevbakımındanveyabirçokkimseadınadavranmak. *bireserisahnedeoynamak. *belirginözellikleriyleyansıtmak,sembolüolmak. *özümlemek. temsilci *Hakvegörevbakımındanbirininveyabirtopluluğunadınadavranan(kimse),mümessil. *Benzerlerineörnekolan. *Aracıolarakbaşkasınamalsatmaklagörevlendirilenveçoğunluklakanunîçalışmayeriveelindemalı olmayankimse. temsilcilik *Hakvegörevbakımındanbirininveyabirtopluluğunadınadavranmagörevi. *Temsilcininmakamıvegörevi,mümessillik. temsilî *Birşeyigözönündecanlandıran,temsilleilgili. temsilîistiare *Alegorikanlatım. temsilîresim *Tahayyüldecanlandırılmışresim. temtek *Büsbütüntek. temyiz *Ayırtetme. *Mahkemelerceverilenkararınkanunveusulyönündenincelenmesinisağlayankanunîyol. temyizetmek *ayırtetmek. *mahkemelerceverilenkararınkanunveusulyönündenYargıtaydaincelenmesiniistemek. temyizmahkemesi *Yargıtay. ten *İnsanvücudunundışyüzü. *Vücut. -ten *Bkz.-dan/-den. tenfanilâsı *Doğrudandoğruyatenüzerinegiyilenincefanilâ. tenrengi *Beyazinsanlarıntenininrengi. *Burenkteolan. tenafür *Kakışma,kakofoni. tenakus *Azalma,eksilme. tenakuz *Anlamaykırılığı,çelişme,çelişki. tenakuzadüşmek *birbiriyleçelişensözlersöylemek. tenasüh *Ruhgöçü. tenasül *Nesilyetiştirereküreme. tenasüp *Birbirineuyma,yakışma,aralarındauygunlukbulunma,oran,orantı. *Birbirleriyleilgilisözveyakavramlarındizelerdetoplanmasısanatı. tenasüpsüz *Tenasüpolmayan,uygunluk,düzgünlükbulunmayan. tenazur *Bakışım,simetri. tencere *İçindeyemekpişirilen,kapaklı,genelliklemetalkap. tenceredibinkara,seninkibendenkara *\"kötülük,kusuryönündensenbendendahabetersin\"anlamındakullanılır. tenceretava,herkestebirhava *herkesinkendibildiğigibidavranarakortadadüşüncebirliğikalmadığınıanlatmakiçinsöylenir. tencereyuvarlanmış,kapağınıbulmuş *hoşagitmeyenherhangibirnitelikyönündenbirbiriylebenzeşenikikişibirarayagelmiş. tenceredepişiripkapağındayemek *(geçimkonusunda)varolanlayetinmek. tenceresi(veyatencereleri)kaynamak *geçimleriazçokyerindeolmak. tenceresikaynarken,maymunuoynarken *geçimiyolunda,keyfiyerindeiken. tender *Lokomotifinarkasınabağlanan,gerekliyakıtı,suyutaşıyanvagon. tendürüst *Dinç,sağlam. teneffüs *Solunum. *Temizhavaalmak,dinlenmekiçinverilenara. *Koku. teneffüsetmek *solukalmak. *içindebulunmak,yaşamak. teneffüshane *Genellikleokullarda,dersaralarındadinlenmekiçinöğrencilerinçıktığısalonveyabahçe. teneke *Yumuşakçeliktenyapılmışüzerikalaykaplıincesac. *Bumaddedenyapılan,yaklaşık 20litrehacmindekikap. *Bukabınaldığımiktar. *Tenekedenyapılmış(şey). tenekeçalmak *tenekeyesopavb.ilevurarakgidenbirkişiyehakaret etmek. tenekemahallesi *Damlarınınçoğutenekekaplı,dermeçatmaevlerinoluşturduğumahalle. tenekeci *Tenekedenkapveöteberiyapanveyaonarankimse. tenekecilik *Tenekedenkapveöteberiyapma,lehimlemeveyatenekedenyapılmışmalzemeyi onarmaişi. tenekeleme *Tenekelemekişi. tenekelemek *Tenekekutuyadoldurmak. teneşir *Ölüyıkanankerevet,salacak. teneşirhorozu *Çokzayıfkimse. teneşirkargası *Bkz.teneşirhorozu. teneşirpaklar *yaşarkenkirliişlerebulaşankimseleriçintekçıkaryolunölümolacağıdüşünüldüğündekullanılır. teneşirtahtası *Üzerindeölününyıkanmasıiçinkullanılanuzunmasa. teneşiregelesi *\"ölsün\"anlamındabirilenme. teneşirlik *Camiavlularındateneşirvetabutkonulanyer. *Teneşiryapmayayarayantahta. *Ölenekadarkötühuyunusürdürecekolankimse. *Ölmeküzerebulunan(hasta). tenevvü *Çeşitlenme,çeşitlilik. tenevvür *Aydınlanma. tenevvüretmek *aydınlanmak. tenezzüh *Gezinti. tenezzül *Alçalma,alçakgönüllülükgösterme. tenezzületmek *kendidurumuna,düzeyineaykırıdüşenbirşeyiveyaişikabuletmek. tenge *Kazakistanparabirimi." }, { "text": "tenha *Yalnız,tek. *İçindealışılandanazinsanbulunan,kalabalıkolmayan, ıssız. tenhakalmak *çevresindekilergidiptekbaşına,yalnızkalmak. tenhaca *Kalabalıkolmayan. tenhalaşma *Tenhalaşmakişi. tenhalaşmak *Yalnızkalmak. *Tenhadurumagelmek,boşalmak,ıssızlaşmak. tenhalık *Boşveıssız(yer). *Tenhaolmadurumu. tenis *Ağlaortasındanikiyebölünenbiralandatekveyaçiftoyuncularınraketlekarşılıklıvurduklarıveya çeldikleritopu,bellikurallaragöre,karşılanamayacakbiçimdebirbirlerininalanınadüşürereksayıkazanmalarıesasına dayananoyun,alantopu. teniskortu *Bkz.kort. tenisçi *Tenisoyuncusu. tenkıye *Lavman. tenkidî *Eleştirmeli,eleştirili. tenkil *Uzaklaştırma. *Herkeseörnekolacakbircezaverme. *Düşmanveyazararlıkimseleritoplucaortadankaldırma. tenkis *Azaltma,eksiltme. tenkis etmek *azaltmak,eksiltmek. tenkisat *Azaltmalar,eksiltmeler. tenkit *Eleştirme,eleştiri. tenkit *Noktalama. tenkitetmek *eleştirmek. tenkitçi *Eleştirmen,eleştirici. *Eleştirici. tenkitçilik *Eleştiricilik. tenkitli *Eleştirmeli. tenkiye *Anüstensuvermekyoluylakalınbağırsağıniçinitemizleme. *Buişiçinkullanılanaraç. tennure *Mevlevîdervişleriningiydiğikolsuz,yakasız,yırtmaçlı,belikırmalı,uzunvegenişgiysi. tenor *Entizerkeksesi. *Sesiböyleolanşarkıcı,sanatçı. tensik *Düzenleme,düzeltme,yolunakoyma. tensiketmek *düzeltmek. tensikat *Düzenvermeler,düzenlemeler. *Birişyerindekadrodüzenlemeleri. tensil *Ağacındüşenyapraklarınıtoplayıpdibinegömme. tensilsahası *ağacındüşenyapraklarınıntoplandığıalan. tensip *Uygungörme,yaraştırma. tensipetmek *uygunbulmak,uygungörmek,münasipgörmek. tente *Genelliklegüneştenkorunmakiçinbiryerinüzerinegerilenbez,naylonvb.denyapılmışörtü. tenteli *Tentesiolan. tentene *Dantel,dantelâ. tenteneli *Dantelâlı. tentenesiz *Dantelâsıolmayan. tentesiz *Tentesiolmayan. tentür *Alkolünbirveyabirdençokbitkiüstündekieriticietkisisonucueldeedilensıvıilâç. tentürdiyot *Birkesiğe,birsıyrığamikropkapmasınınönünegeçmekiçinsürüleniyottentürü. tenvir *Işıklandırma,aydınlatma. *Bilgiverme,aydınlatma. tenviretmek *ışıklandırmak,aydınlatmak. *bilgivermek,aydınlatmak. tenvirat *Işıklandırma,aydınlatma. tenvirattanzifatvergisi *Aydınlatmavetemizlikvergisi. tenya *Şerit. tenzih *Arılama,kusurkondurmama. *Allah'ınbütünkusurlarındanuzakolduğunainanma. tenzihetmek *kusurluvekabahatliolmadığını,kötüvasıflardansoyutlandırdığını,dışındatutulduğunubildirmek. tenzil *İndirme,azaltma,çıkartma,aşağıdüşürme,aşağılatma. tenziletmek *indirmek. tenzilât *Fiyatindirimi,iskonto. tenzilâtyapmak *indirimyapmak. tenzilâtlı *İndirimli,iskontolu. tenzilâtsız *Tenzilâtyapılmaksızın,indirimsiz. teogoni *Tanrılarınmeydanagelişihakkındabilgi. teokrasi *Siyasîiktidarın,Allah'ıntemsilcileriolduklarınainanılandinadamlarınınelindebulunduğutoplumsal,siyasî düzen,dinerki. teokratik *Teokrasiyedayanan. teolog *İlâhiyatçı,tanrıbilimci. teoloji *İlâhiyat,tanrıbilimi. teorem *Kanıtlanabilenbilimselönerne. *Mantıksalusavurmailekanıtlananönermeninveyaözelliğinbildirimi. teori *Kuram,nazariye. teorik *Kuramadayanan,kuramsal,nazarî. teorisyen *Kuramcı. tepe *Birşeyinenüsttekibölümü. *Yüksekliğigenelliklebirkaçyüzmetreyigeçmeyen,çokkeztekbaşına,yamaçlarıyatıkyerbiçimi. *Birininyanıbaşı,başucu. *Biryerin,birnesneninvb.ninüstü,tamhizası. *Başınüst,kafatasınınikikulakarasındakalanbölümü. *a)çokgendeveyaçokyüzlüdeköşelerdenherbiri;b)ikizkenarbirüçgendeeşitkenarlarınkesişmenoktası; c)bakışımeksenibulunanbireğrininveyayüzeyinbueksenlekesişmenoktalarındanherbiri. tepeaçısı *Eksendendikeykesitteyumuşakçaçenetlerininuçkısmındaoluşanaçı. tepeaşağı *Başaşağı. tepecamı *Tavandaveyatavanayakınyerde,tepeyeyakınbulunancamlıpencere. tepelâmbası *Cankurtaran,polisvetrafikaraçlarınınüzerinekonanaralıklarlarenkliışıkyayanlâmba. tepetepekullanmak *(sağlamlığınagüvenilenşeyleriçin)yıpranacağınıdüşünmeden,esirgemeden,sakınmadan,hoyratça kullanmak. tepetomurcuğu *Dallarınucundabulunupodallarınuzamalarınısürdürentomurcuk. tepebaşı *Siyahpullarlakulaptantutturulmuşvebuyöntemleişlenmişkumaşveyagiysi. tepecik *Yerdenyükseklikleriçokazolantepeler. *Çiçektozununkonmasınayarayan,çiçeklerdedişiorganlarınucu. tepedenbakmak *küçümsemek. tepedeninme *Beklenmedik,şaşırtıcı. *Yüksekbirmakamdançıkan(buyruk). tepedeninmeci *Tepedeninmeyönteminebaşvurulankimse,jakoben. tepedeninmecilik *Tepedeninmeciolmadurumu,jakobenizm. tepedentırnağa *Herkes,herşey. *Baştanaşağı,heryanı. tepedentırnağasüzmek *herhangibirsebeplebirinedikkatlicebakmak. tepegöz *Daralınlı,gözlerisaçlarınınbittiğiyereçokyakıngörünen(kimse). *Dikkatsizce,sağasolaçarparakyürüyen(kimse). *Medinekurdununarakonakçısı,tepegözlerinörnektürüolanküçükkabuklu(Cyclopsstrenuus). *Derslerdeasetatüzerineyazılanyazıyıveyagrafiğikuvvetlibirışıkkaynağıaracılığıileperdeyeyansıtan optikaraç. tepegözler *Birçoktürü,önemlisolucantürlerinearakonakçılıkeden,duyargalarıtekkollu,beşinciçiftayakları körelmişkabuklularfamilyası. tepeleme *Tepelemekişi. *Tepebiçimiverecekveyakenarlarındantaşacakkadar. *Taşacakkadardoluolan. tepelemek *Ayaklarıaltındaezmek. *Bozgunauğratmak,hırpalamak. *Kıyasıyadövmek. tepelenme *Tepelenmekişi. tepelenmek *Tepelemekişiyapılmak. tepeletme *Tepeletmekişi. tepeletmek *Tepelemekişiniyaptırmak. tepeli *Tepesiolan. *Başındasorguç,hotozgibibirsüsbulunan(kuş). tepeliakbaba *Kondor. tepelibülbül *Tepesitüylübirtürbülbül. tepelidalgıç *Dalgıçkuşlarından,başındakaratüylerdenbirtepelikbulunan,sazlıkgöllerdeyaşayanbirkuş,elmabaş (Podicepscristatus). tepelidevekuşu *UçmayeteneğiolmayanYeniGineveAvustralya'dayaşayandevekuşutürü. tepelidevekuşugiller *Devekuşufamilyasındanolankuştürü. tepelihoroz *İbiğiiriveyüksekdövüşçühoroz. tepeliköstebek *Burundeliklerininçevresindedokunmaorganıgöreviyapandokunaçlarıbulunanveuzunkuyruklarıolan köstebek. tepelipatka *OrtaAnadolu'dayaşayandalıcıördek. tepelitarlakuşu *Tepeliuzunkuyruklu,atdışkılarıarasındabeslenentarlakuşu. tepelitavuk *Tepelitavukgillerden,GüneyAmerika'dayaşayan,ağaçlaratırmananbirkuştürü(Opisthocomushoazin). tepelitavukgiller *Tavuksulartakımınınbirfamilyası. tepelitoygar *Tepelitarlakuşu. tepelik *Anadolu'daköylükadınlarınkullandıkları,altınvegümüşparalarla,bazıdeğerlitaşlarlasüslübaşlık. *Biryapınınveyabirmobilyanınenyukarısınasüsolarakyapılanbölüm. *Tepeleriçokçabulunan(yer). tepesi(veyabeyni)atmak *birdenbireöfkeyekapılmak,öfkelenmek. tepesiaşağıgitmek *işleribozulupbüyükzararauğramak. tepesiüstü *başıyeregelmeküzere,tepetaklak. tepesindebitmek *istenmediğihâldebirininyanınagelipayrılmakistememek,türlüisteklerlecanınısıkmak,rahatsızetmek. *ansızınyanınagelmek. tepesindehavandövmek(veyadeğirmençevirmek) *üstkattaoturanbiri,gürültüyaparakaltkattakinirahatsızetmek. tepesinden(veyabaşından)kaynarsudökülmek *derinbirüzüntüduymak. tepesine(veyabaşına)binmek(veyaçıkmak) *genelliklekendindendahagüçsüzkimseleriezmek,kötüdavranmak. tepesinedikilmek *yanında,başucundadurmak. tepesinintasıatmak *birdenbireçoksinirlenmek. tepesiz *Tepesiolmayan. tepetakla *Başıaşağıgelecekbiçimde,tepesiüstü. tepetaklaetmek(veyadevirmek) *birinintolumsalveyaekonomikdurumunubozmak. tepetaklagitmek(veyayuvarlanmak) *hızlıbirbiçimdetoplumsalveekonomikdurumubozulmak. tepetaklak *Bkz.tepetakla. tepeüstü *Başınınüzeri. tephir *Buharlaşma,buharlaştırma. *Buğulama,buğuyatutma,etüvdengeçirme. tephirhane *Mikroplueşyanınetüvdengeçirildiğiyer,buğuevi. tepi *Birişyapmak,hareketegeçmekiçinduyulanvebireyinengelleyemeyeceğikadargüçlüistek. tepik *Tekme. tepikleme *Tepiklemekişi. tepiklemek *Binekhayvanınıyürütmekiçinayaklavurmak,tekmelemek. *Otomobilingazpedalınasonunakadarbasmak. tepilme *Tepilmekişi. tepilmek *Geriçevrilmek. tepindirmek *Tepinmesineyolaçmak. tepiniş *Tepinmekişiveyabiçimi. tepinme *Tepinmekişi. tepinmek *Ayaklarınıhızlavurmak. *Öfkevesevinciniaçığavuracakdavranışlardabulunmak. *(ayaklarınıvurarak)Gürültüetmek. *Birşeyiistememek,diretmek,kabuletmemek. tepir *Tahılısamanvekavuzlardanayırmayayarayan,kıldanveyakamıştanyapılmışelek." }, { "text": "tepirleme *Tepirlemekişi. tepirlemek *Tahılıntaşınıayırmak,elemek. tepiş *Tepmekişiveyabiçimi. tepişme *Tepişmekişi. tepişmek *Birbirinitepmek. *İtişipkakışmak. tepke *Organizmanınherhangibiruyarmayakarşıbirdenbirealdığıdurum,yansı,refkeks. *Dıştangelenbiruyarımsonucundadoğanvehareket,salgıgibitepkilereyolaçansamimiyetsizsinir etkinliği. tepki *Bircisminkendiniitenveyasıkıştıranbaşkabircismegösterdiğikarşıetki,aksülâmel,reaksiyon. *Herhangibiretkiyecevapolarakdoğansözveyadavranış. tepkili *Tepkisiolanveyatepkigücüileçalışan. *Özelcihazlarınçıkardığıgazlabasınçsağlanan,hızıçokolanuçak,jet. tepkiliuçak *Tepkilimotorlarlaçalışan,çokhızlıuçak. tepkime *Tepkimekişi. *Birbirinietkileyenmaddelerarasındaortayaçıkanolay,reaksiyon. tepkimek *(bircisim)Etkisinialdığışeye,karşıetkidebulunmak. tepkin *Tepkimeyeilişkin,tepkiyen. tepkinlik *Tepkigöstermebecerisi. tepkisel *Tepkiyleilgili,tepkiyeait. tepkiseldavranış *Dışçevredengelenbiruyarınınetkisiyleortayaçıkanbirdavranış. tepkisiz *Tepkisiolmayan. *Tepkigücüileçalışmayan. tepkisizlik *Herhangibirtepkigöstermemedurumu. tepme *Tepmekişi. *Tekme. *Sudaçiğnenerekkeçeleştirilenyündendokunmuş(kumaş,keçevb.). tepmek *(hayvan)Ayağıylavurmak. *Üzerinebasaraksıkıştırmak. *Güçlükle,çokçayürümek. *Değerinianlamamakveyakestirememek,geriçevirmek. *Yenidenortayaçıkmak,tazelenmek,depreşmek. *Bastırılmak,itilmek. teprenmek *Bkz.deprenmek. tepreşmek *Bkz.depreşmek. tepserme *Tepsermekişiveyadurumu. tepsermek *Kurumayabaşlamak. tepsi *Fincan,tabak,bardakgibişeyleritaşımayayarayan,türlübüyüklükte,derinliğiolmayandüzkap. *İçindebörek,tatlıvb.pişirmeyeyarayan,azderin,geniş,düzkap. *Tepsibiçimindeolan. *Birtepsininalabileceğimiktardaolan. teptimkeçeoldu,sivrilttimkülâholdu *birşeyiişinegeldiğigibigösterenlerveyayorumlayanlariçinsöylenir. ter *Deriningözeneklerindensızan,kendineözgübirkokusuolan,yapışkan,renksiz,tuzlusıvı. teralıştırmak *terininbirazkurumasınıbeklemek. teratmak *vücudurahatlatmakamacıylaaşırıderecedeterlemek. terbasmak *çokterlemek. terbezi *Derininiçindebulunanvetersalgılayanbez. terboşanmak *sıkıntıdanbirdenbireçokterlemek. terdökmek *çokterlemek. *(birişyapmakiçin)zahmetçekmek. terter *Direnmek,istememek,inatetmek,sinirlenmek,anlamlarındatertertepinmekdeyimindegeçer. terakki *İlerleme,yükselme,gelişme. terakkietmek *ilerlemek. terakkigöstermek *geliştiğini,ilerlediğiniortayakoymak. terakkiperver *İlerici. teraküm *Birikme,yığılma. terakümetmek *birikmek,yığılmak. terane *Ezgi,makam,nağme. *Çoktekrarlandığındanusançvericibirdurumalansöz. terapi *İyileştirme,sağaltım,tedavi. teras *Taraça. *Seki. terasa *Bkz.teras. teraslama *Sekileme. teraslamak *Sekilemek. teraslanma *Teraslanmakişi. teraslanmak *Terasdurumunagelmek,sekilenmek. teravi *Ramazanayıboyunca,yatsınamazındansonracemaatlekılınanyirmirekâtlıknamaz. teravinamazı *Bkz.teravi. teravih *Bkz.teravi. Terazi *Zodyakta,BaşaklaAkrepburçlarıarasındabulunanburcunadı.Zodyak. terazi *Birkolunikiucunaasılıikikefedenoluşantartı,mizan. *İpcambazlarınındengeyisağlamakiçinkullandıklarıuzunsırık. *Vücudun,asılarakveyadayanarakyereparalelbulunduğudengeduruşu. terazileme *Terazilemekişi. terazilemek *Cambazlıktakolveyasırıkyardımıyladengesağlamak. *Birşeyinağırlığınıelleyoklamak. teraziyevurmak *iyicetartarakdüşünmek. terbi *Dördün. *Dörtleme. terbiye *Eğitim. *Görgü. *Bazıyemeklerinsuyunutürlüyollarlakoyulaştırma. *(hayvan)Alıştırma. terbiye *Arabahayvanlarınındizginleri. terbiyealmak(veyagörmek) *bellibireğitimleyetişmek. terbiyeetmek *eğitmek. *tabaklamak. terbiyeyapmak *terbiyeyapmak. terbiyeci *Eğitimci,pedagog. terbiyeleme *Terbiyelemekişi. terbiyelemek *Eğitmek. *Çeşitlikatkımaddeleriyleyemeğilezzetlidurumagetirmek. terbiyeli *Toplulukkurallarınauygunolarakdavranan,müeddep. *İçineterbiyekatılmış(yemek). terbiyeliçorba *Çeşitlikatkımaddeleriylelezzetlihâlegetirilençorba. terbiyeliköfte *Kıyma,ekmekiçi,soğan,maydanozvebaharatkarışımınınunlandıktansonrakaynamaktaolansuvetuz içindepişirilmesivelimonsuyuileyumurtanınçırpılarakazarazarüzerinedökülmesiyleyapılanbirköftetürü. *Çeşitlikatkımaddeleriylelezzetlihâlegetirilenköfte. terbiyelimaymungibi *çoksaygılı,çekingen(kimse),itaatkâr. terbiyeliterbiyeli *Terbiyelibirbiçimde,kimseyirahatsızetmeksizin,usluuslu. terbiyelilik *Terbiyeliolmadurumu. terbiyesinibozmak *terbiyesizliketmek. terbiyesinivermek *sertsözlerleterbiyesizliğinikendisineanlatmak. terbiyesiz *Terbiyesiolmayan. *Toplulukkurallarınaaykırıdavranan. terbiyesizce *Terbiyesiz(birbiçimde). terbiyesizleşme *Edepsizleşme. terbiyesizleşmek *Edepsizleşmek. terbiyesizlik *Terbiyesizolmadurumu. *Terbiyesizcedavranış. terbiyesizliketmek(veyayapmak) *toplumkurallarına,görgükurallarınaaykırıdavranıştabulunmak. terbiyevî *Eğitimileilgili. terbiyum *Atomnumarası65,atomağırlığı159olan,çokenderbulunanbirelement.KısaltmasıTb. tercih *Birşeyiöbürünegöredahaiyi,üstünveyaönemlisayma,yeğtutma,yeğleme. tercihetmek *yeğlemek. tercihan *Tercihhakkınıkullanarak. tercihane *Terciibenttevasıtabeytindenöncekibeyitlerinoluşturduğubent. terciibent *Divanedebiyatındakafiyeleribaşkabaşkaolanbirkaçbenttenoluşanveherbendinsonundatekrarlanan birbeyitbulunanbirmanzumebiçimi. tercüman *Çevirici,dilmaç. tercümanolmak *başkasınındüşüncesiniveduygusunubildirmek,dilegetirmek,anlatmak. tercümanlık *Çeviricilik,dilmaçlık. tercüme *(dildendile)Çevirme. *Çeviri. tercümeetmek *çevirmek. tercümeihâl *Özgeçmiş,hâltercümesi,biyografi. tere *Turpgillerden,yapraklarısalataolarakyenenbaharlıbirbitki(Lepidium). terebentin *Kozalaklılardanvebazıağaçlardanyakendikendineveyaağacınçizilmesiyleakan,yağlıboya,yağlıvernik üretimindeveinceltilmesindekullanılan,ince,renksiz,kokulureçine,terementi. tereci *Tereyetiştirenveyasatankimse. tereciyeteresatmak *birineçokiyibildiğibirşeyiöğretmeyekalkmak. tereddi *Soysuzlaşma,yozlaşma. tereddietmek *soysuzlaşmak,yozlaşmak. tereddüt *Kararsızlık,duraksama. tereddütetmek *kararsızdavranmak,duraksamak. tereddütle *duraksayarak,tereddütederek. tereddütlü *Tereddüdüolan,tereddüdeyolaçan,duraksamalı. tereddütsüz *Tereddüdüolmayan,tereddüdeyolaçmayan,duraksamasız. *Kararlıolarak,duraksamadan. terek *Evlerdeveyadükkânlardayüksekçeyerdeyapılanraf. tereke *Ölenbirkimsedenkalanherşey,bırakıt. terekküp *Birkaçşeyinbirleşmesindenoluşma,birleşme. terekküpetmek *birkaçşeydenoluşmak,birleşmek. terekküptarzı *Oluşbiçimi. terelelli *Hafifvehoppa. terementi *Bkz.terebentin. terennüm *Güzelvealçaksesleşarkısöyleme. *(kuşiçin)Şakıma,ötme. *Anlatma,ifadeetme. terennümetmek *güzelvealçaksesleşarkısöylemek. *anlatmak,ifadeetmek. teres *Pezevenk. teressüp *Çökelme. teressüpetmek *dibeçökmek. terettüp *Gerekme,icapetme. *(işvb.için)Gerekme,aitolma. terettüpetmek *gerekmek. *ödevolaraküzerinedüşmek. tereyağı *Süttençıkarılantazeyağ. tereyağıgibi *çokyumuşak(elma,armut). tereyağındankılçekergibi *hertürlümecburiyetvemükellefiyettenvesorumluluktankolaycasıyrılarak. terfi *(derecesi,makamı)Yükselme. *Yükseltme. terfietmek *birgörevdederecesiyükselmek. terfian *Terfiederek,yükselerek. terfih *Ferahlatma,rahatyaşamasınısağlama,gönendirme. terfihetmek *iyileştirmek,ferahlatmak,gönendirmek. terfik *Birkimseyiarkadaşolarakyanınaalmaveyaarkadaşolarakyanınabirkimseverilme. terfiketmek *yanınakatmak,yanınaalmak. tergal *Sentetikpolyesterlifleriveyaipliği. *Buipliktenyapılmış. terhin" }, { "text": "*Rehinolarakbırakma,rehinekoyma,tutuyakoyma. terhinetmek *rehinekoymak,tutuyakoymak. terhis *Askerliködevinibitirenleriordudanbırakma. terhisedilmek *(askerliködevinibitirenler)bırakılmak. terhisetmek *(askerliködevinibitirenleri)bırakmak. terilen *İngiltere'deüretilensentetiklif,tergal. terim *Birbilim,sanat,meslekdalıylaveyabirkonuileilgiliözelvebelirlibirkavramıkarşılayankelime,ıstılah. *a)Cebirselbiranlatımda+veya-işaretleriarasındabulunanparçalardanherbiri;b)birdenklemde= işaretininikiyanındakianlatımlardanherbiri;c)birkesrinpayvepaydasındanherbiri. *Gelenekselmantıktaözneveyayüklem. terinisoğutmak *serindedinlenmek. terk *Bırakma,ayrılma. *Vazgeçme. *Bırakma,ihmaletme. terketmek *bırakmak,ayrılmak. *salıvermek,vazgeçmek. *bakmamak,ihmaletmek. terki *Eyerinarkabölümü. *Binekhayvanınınsağrısı. terkibî *Tamlamaileilgili. terkibibent *Divanedebiyatındakafiyeleribaşkabaşkaolanbirkaçbenttenoluşanveherbendinsonundakafiyeleriaynı birerbeytibulunanbirmanzumebiçimi. terkin *Yazılmışbirşeyiçizereksilme. terkinetmek *yazılmışbirşeyiçizereksilmek. terkip *Birleşim,birleştirme,birarayagetirme. *Tamlama. terkipetmek *birleştirmek,birarayagetirmek. terkiphane *Terkibibenttevasıtabeytindenöncekibeyitlerinoluşturduğubent. terkisinealmak *üzerindebulunduğuatınsağrısınabindirmek. terleme *Terlemekişi. *Yapraklarıngözeneklerindenbuhardurumundasukaybetmeleri. terlemek *Terçıkarmak,terdökmek. *İçindekisuyuterbiçimindesızdırmak. *Birşeyinüzerindebuharolarakyoğunlaşmak. *(bıyık)Çıkmayabaşlamak. *(birişyaparken)Yorulmakveyagüçlüklebaşarmak,emekharcamak. terletici *Terlemeyesebepolan,terleten. *Sıkıntıyayolaçan. terletme *Terletmekişi. terletmek *Terlemesinesebepolmak. *Sıkıntıyadüşürmek,çokçayormak. terleyiş *Terlemekişiveyabiçimi. terli *Terlemişolan. terlik *Genellikleeviçindegiyilenhafifvetürlübiçimlerdeayakkabı. *Beyazpatiskadandikilenveyayündenörülentakke,başlık. terlikçi *Terlikyapanveyasatankimse. terlikçilik *Terlikyapmaveyasatmaişi. terliksi *Terlikbiçimindeolan. *Bütünkirpiklilerden,durgunvekirlisulardayaşayan,yassıgövdeli,birhücrelihayvan(Paramaecium). termal *Sıcakkaplıcasularıiçinkullanılır. *Busudanyararlanmaimkânısağlayan(kuruluşvb.). terme *Birtüryabanturpu. termik *Isıile,sıcaklıklailgili,ısıl. *Isınınüretilmesini,iletilmesinivekullanılmasınıinceleyenfizikdalı. termiksantral *Yakıtlaoluşanısıdanelektriküretensantral. termikleştirme *Termikleştirmekişiveyadurumu. termikleştirmek *Yüksekenerjinötronlarınıtermiknötrondurumunagetirmekiçimyavaşlatmak. terminal *Otobüs,uçakgibitaşıtlarınyolcularınıilkaldığıveyasonbıraktığıyer. *Bilgisayarucu. terminoloji *Birsanatkolunda,bilimdallarındaveyateknik alanlardaözelolarakkullanılanterimlerintümü. termit *Bkz.Akkarınca. termitler *Bkz.Akkarıncalar. termiye *İkiçeneklilersınıfınınbaklagillerfamilyasındanbeyazçiçekleriolanbiryıllıkbitki. termodinamik *Isıenerjisiilekinetikenerjiarasındakiilgilerivebukonuylailgiliolaylarıinceleyenfizikkolu. termoelektrik *Isıenerjisiileelektrikenerjisiarasındakıilgilerivebukonuylailgiliolaylarıinceleyenfizikkolu. termoelektrikçifti *Isıenerjisinidoğrudandoğruyaelektrikenerjisinedönüştürebilenikimetaldenoluşanpil. termoelektrikmaşa *Çokküçüknesnelerinsıcaklığınıölçmektekullanılan,seriolarakbağlıikielemandanoluşanmaşa. termoelektrikpil *Bkz.termoelektrikçifti. termofor *Kauçuktanveyatürlümaddelerdenyapılan,içisıcaksuveyakimyasalbirmaddeiledoldurularaksürekliısı sağlayankap. termokimya *Tepkimelereeşlikedentermikolaylarıinceleyenkimyadalı. termometre *Havanınsıcaklığınıveyavücudunısısınıölçmeyeyarayanaraç,sıcakölçer. termonükleer *Ancakçokyükseksıcaklıklarda,hafifelementlerarasındadoğan(çekirdekseltepkime). termoplâst *Sıcaktabiçimverilmeyeelverişli,soğuktaoldukçasertolan,kalıplandıktansonrabiçimdeğiştirmeyenyapı malzemesi. termos *Yalıtımmaddesiylekaplımetalbirkılıfiçine yerleştirilen,aralarındahavaboşluğubulunançiftçeperlicam şişedenoluşan,içinekonansıvınınsıcaklığınıuzunsürekoruyankap. termosfer *Sıcaklığıngittikçeyükseldiği100 -300kmyüksekliklerarasındakiatmosfertabakası,ısıyuvarı. termosifon *Sıcaksueldeedilenbirkazanveiçindekiborulardanoluşmuşaraç. termostat *Biryerveyanesneninısısınıkendiliğindendüzenleyen,aynıderecedeolmasınısağlayancihaz,ısıdenetir. terorist *Birsiyasîdavayıkabulettirmekiçinkarşıtarafakorkusalacak,canavemalakıyacakdavranışlardabulunan kimse,yıldırmacı,tedhişçi. terorizm *Siyasîbiramacaulaşmakiçinyıldırmahareketlerinidüzenlibirbiçimdekullanma,tedhişçilik. terör *Yıldırma,canakıymavemalıyakıpyıkma,korkutma,tedhiş. terörcü *Teröryanlısıveyateşvikçisi,örgütçü,terorist. terörcülük *Terörcününişi. ters *Gerekliolandurumakarşıt(olarak). *Uygunolmayan,elverişsiz,münasebetsiz. *Gönülvecesaretkırıcı,huysuz,sert. *Birşeyiniçe gelenyanı,arkası. *Kesicibiraletinkesmeyenyanı. *Birşeyinaksi,karşıtı. ters *Hayvanpisliği. ters(veyasol)tarafındankalkmak *huysuzluketmek. tersaçı *Birininkenarlarıöbürününkenarlarınınuzantısındanoluşanaçılardanherbiri. tersanlamak *yanlışyorumlamak,doğruanlamvermemek. tersbeşik *Sırtüstüyatıştakollarla,bükülüdurumdakidizlerikavrayaraksırtüzerindebaşveayakyönündesallanma (yuvarlanma). tersdüşmek *aykırıdurumdaolmak,karşıtolmak. tersevirme *Olumluküllîveyaolumsuzkısmîolanbirönermenınkonusununtersiniyüklemveyüklemintersinikonu yapma. terspers *Düzelemeyecekkadarters. terspersolmak *yüzükoyundüşmek. *fenahâldebozulmak. tersters *Tersbiçimde. terstersbakmak *düşmancaveöfkelibirbiçimdebakmak. terstürs *Gelişigüzel,rastgele. *Düzgüngitmeyen,iyiişlemeyen. tersyüz *Birsürekullanılmışolangiysileriniçinidışınaçevirmek,anlamındakullanılantersyüzetmekdeyiminde geçer. *Gerisingeriye. tersyüz(tersyüzüne)çevirmek *geridöndürmek. tersyüz(tersyüzüne)dönmek *gerigitmek,geridönüpgitmek. tersyüz(veyatersyüzü)geridönmek *gittiğibiryerdenistediğinieldeedemedendönmek. tersyüzü *Gerisingeriye. tersyüzügeridönmek tersane *Gemiyapılanyer,gemilik,tezgâh. tersanekethüdası *TersanedekaptanpaşadansonragelenenyüksekaşamalıveenyetkiliOsmanlısubayı. tersanesergisi *Osmanlıİmparatorluğundatersanedeçalışanlarınalacaklarınıgösterençizelge. tersaneli *Osmanlıİmparatorluğundadenizsubayveerlerineverilenad. tersi *Bkz.Tirsi. tersidönmek *şaşırıpbulunduğuvegideceğiyerikestirememek. tersim *Resminiyapma. tersintersin *Tersolarak. tersindenokumak *yanlışanlamak. tersine *Beklenilenin,umulanınaksine,karşıtolarak,bilakis,aksine. tersineçevirmek *içinidışınaçevirmek. tersinedönmek *beklenildiği,umulduğugibigerçekleşmemek,aksiolmak. tersinegitmek *istenildiğigibigerçekleşmemek,iyisonuçvermemek. *biriştenveyabirdurumdanhoşlanmamak. tersinir *Birolayınortayaçıkmaşartlarındakisonsuzküçükbirdeğişikliğinetkisiyleherhangibirandayön değiştirebilen(kimyasal,fizikselvemekanikdönüşüm). tersinirlik *Tersinirbirolayınözelliği. tersinme *Tersinmekişiveyadurumu. tersinmek *Geridönmek,rücuetmek. *Hiddetlenmek,aksiliketmek. tersiyer *Üçüncül. tersleme *Terslemekişi. terslemek *Birkimseyegönülkırıcı,sertsözsöylemekveyagönülkırıcıdavranmak,azarlamak. terslemek *(hayvanlariçin)Pislemek. terslenme *Terslenmekişi. terslenmek *Terslemekişinekonuolmak. *Aksiliketmek,terslikgöstermek. tersleşme *Tersleşmekişi. tersleşmek *Tersliketmek,zıtdavranmak. terslik *Tersolmadurumuveyatersçedavranış,aksilik. tertemiz *Çoktemiz,heryanıtemiz,pirüpak. *Kötülükdüşünmeyen,günahsız,lekesiz,suçsuz. tertibat *Düzen,düzenleniş. *Birişingüçlüklerinikarşılamakiçinyapılanönhazırlıklar. tertibatalmak *olacağıdüşünülensakıncalıbirduruma,hareketekarşıhazırlıkyapmak. tertibedüşürülmek *zararvericibireylemeuğratılmak,komplohazırlatılmak. tertip *Uygunbirsıraya,düzenekoyma,sıralama. *Düzenleniş,sıralanışbiçimi. *Düzenleme,hazırlama. *Hile,düzen,komplo. *Doktorunhastayaverdiğiilâçdüzeni. *Dizgi. *Askerealınmadönemi. tertipetmek *düzenlemek,hazırlamak. tertipçi *Tertipeden,düzenleyen(kimse). *Biramacaulaşmakiçinkötübirhareketveyadurumdüzenleyen(kimse). tertipleme *Tertiplemekişi. tertiplemek *Sıraya,düzenekoymak,düzenlibirbiçimvermek. *Düzenlemek,hazırlamak. tertiplenme *Tertiplenmekişi. tertiplenmek *Sırayakonulmak,düzenesokulmak. *Düzenlenmek,hazırlanmak. tertipleyici *Düzenleyen,hazırlayan(kimse). tertipli *Düzenli,derlitoplu,yerliyerinde. *(insaniçin)Dağınıklıktanhoşlanmayan,düzenli. *Öncedendüzenlenmiş,hazırlanmış. tertiplilik *Tertipliolmadurumu. tertipsiz *Dağınık,düzenekonmamış,düzensiz. *Savruk,dağınık,intizamsız(kimse). tertipsizlik *Tertipsizolmadurumu. terütaze" }, { "text": "*Çoktaze,körpe. terviç *(birdüşünceyi)Tutma,destekleme. terviçetmek *birdüşünceyitutmak,desteklemek. terzi *Giysibiçipdikenkimse. *Giysidikilenyer,terzihane. terziçırağı *Terziyeyardımcıolanveişiöğrenmeğeçalışankimse. terzikalfası *Giysibiçipdikmeişindeustayayardımcıolankimse. terzikendisöküğünüdikemez *insanlarbaşkalarınayaptıklarıhizmetlerikendilerinegelinceçoğukezsavsaklarlar. terzihane *Giysibiçilipdikilenyer,terzidükkânı. terzil *Küçükdüşürme. terziletmek *küçükdüşürmek,reziletmek. terzilik *Terzininyaptığıiş. tesadüf *Yalnızihtimallerebağlıolduğudüşünülenolaylarınkesinolmayan,değişebilensebebi. *Rastlantı,rastgeliş. tesadüfetmek *rastlamak,rastgelmek. tesadüfen *Rastgelerek,rastlantısonucuolarak. tesadüfî *Raslantı. tesahup *Benimseme,sahipçıkma. *Arkadaşlıketme. tesahupetmek *benimsemek,sahipçıkmak. *arkadaşlıketmek. tesalüp *İkişeyinbirbiriüzerineçaprazbiçimdegelmesi. *Sinirvedamarlarınbirbirininüzerindençaprazolarakgeçmesi. tesanüt *Dayanışma,omuzdaşlık. tescil *Herhangibirşeyiresmîolarakkaydetme,kütüğegeçirme. *Birtaşınmazınüzerindebiraynîhakkınkurulmasıiçintapukütüğüneyapılmasıgereklikayıt. tesciletmek *(birşeyi)biryerekaydederekresmîleştirmek,kütüğegeçirmek. tescilli *Tesciledilmiş,resmenkayıtlı. tescilsiz *Tesciledilmemiş. tesdis *Sayısınıaltıyaçıkarmaveyaaltıyabölme. *Birgazelinherbeytinedörtdizeekleyerekaltılıdurumagetirme. teselli *Acıbirolayıunutturmayaçalışma,acısınıhafifletme,avunma,avuntu,avunç. tesellibulmak *avunmak. tesellietmek(veyavermek) *avutmak,avundurmak. tesellimükâfatı *Biryarışmavb.dekazanamayanaonuyüreklendirmekamacıylaverilenödül. tesellisiz *Teselliedilemeyen,çokacı. tesellüm *Verilenbirşeyialma,teslimalma. tesellümetmek *verilenbirşeyialmak. teselsül *Zincirleme. *Birdenfazlakimseninbirborçtandolayısorumluolması. *Birbirinebağlı,birbiriileilgilişeylerinoluşturduğudizi,sıra,silsile. teselsületmek *kesintisiz,zincirlemesürüpgitmek. tesettür *(kadıniçin)Erkektenkaçma,örtünme,saklanma. tesettüretmek *(kadıniçin)örtünmek. tesettürmağazası *Tesettürtarzıgiysileriyapan,yaptıranvesatanmağaza. tesettürmodası *Örtünmemodası. tesettürlü *Tesettüriçindeolan,örtünen. teseyyüp *Kayıtsızlık,tembellik,ihmalcilik. teshil *Kolaylaştırma. teshiletmek *kolaylaştırmak,kolaylıksağlamak. teshin *Isıtma. teshinetmek *ısıtmak. teshir *Büyüleme,büyüyapma. *Kendinebağlama,eldeetme. teshir *Elegeçirme,zaptetme. teshiretmek *büyülemek. *kendinebağlamak. teshiretmek *elegeçirmek,fethetmek. tesir *Etki. tesirbırakmak *kuvvetlibirbiçimdeetkilemek. tesiretmek *etkilemek,etkiyapmak. tesirinigöstermek *etkisiniortayakoymak,bellietmek. tesirli *Etkili. tesirsiz *Etkisiz. tesis *Yapma,kurma,temeliniatma. *Kurum(I),kuruluş. tesisetmek *kurmak,ortayaçıkarmak,oluşturmak. tesisat *Bellibirişinsağlanmasınayardımedenaraçlarınuygunyerleredöşenmesiveyadöşenenbuaraçlarıntümü, döşem. tesisatçı *Tesisatıdöşeyen,döşemci. tesisatçılık *Tesisatyapmaişi,döşemcilik. tesislerbütünü *Kompleks. tes'it *Kutlama. tes'itetmek *kutlamak. teskere *Sedye. *Yapılardamalzemetaşımakiçinkullanılan,dörtkolluveikikişinintaşıdığıtahtaaraç. teskin *Acı,öfke,heyecangibiduygularıyatıştırma,dindirmeyeçalışma. teskinetmek *acı,öfke,heyecangibiduygularıyatıştırmak,dindirmek. teslim *Birşeyisahibineverme. *Emanetalınanbirşeyisahibinegeriverme. *Bırakma,devretme,terketme. *Gerçekolduğunusöyleme,doğrulama. *Teslimolveyateslimoluyorumsözününkısaltılmışı. *Fasılmüziğindepeşrevinvesazsemaîsininherhanesisonundatekrarlananparça. teslimalmak *teslimedilenbirşeyialmak. *tutsakalmak. teslimbayrağıçekmek *yenilgiyikabuletmek. *çekişmesonunda,karşısındakininistediğiniyapmayarazıolduğunubildirmek. teslimetmek *birşeyisahibinevermek. *birşeyinkullanımını,korunmasınıveyamülkiyetinivermek,bırakmak,devretmek,terketmek. *gerçekolduğunusöylemek. *birkadın,birerkeğekendinivermek. teslimolmak *üstünbirgüçkarşısındamücadeledenvazgeçipyenilgiyikabuletmek. *kendiniteslimetmek. teslimtaşı *Bektaşîlerinsembololarakkullandıklarıonikiköşeliyassıtaş. teslimtesellüm *Vermevealma. teslimat *Teslimedileneşyalarveyayatırılanparalar. teslimatçı *Teslimatişiyleuğraşan. teslimiyet *Teslimolma,kendiniverme,boyuneğme. teslimiyetgöstermek *birininisteğiniolduğugibikabuletmek. teslimiyetçi *Boyuneğmeeğilimindeolan,kabullenmiş. teslis *Üçeçıkarma,üçleme. *HristiyandinindeTanrı'nınüçayrıkişidenoluştuğunainanma. tesmiye *Adlandırma,adverme. tesmiyeetmek *adlandırmak,adkoyma,advermek. tespih *Dinîsözleritekrarlamakveyaeldeoyalanmakiçinkullanılan,türlümaddelerdenboncukbiçiminde yapılmış,genellikle33veya99tanedenoluşmuşdizi. tespihağacı *Tespihağacıgillerden,Hindistan'daveAvrupa'nınsıcakbölgelerindeyetişen,meyvesizehirli,kabuklarıateş düşürücübirağaç,Çinleylâğı. tespihağacıgiller *İkiçeneklilerden,tespihağacıvemaunağacıilebenzercinsleriiçinealanbirbitkifamilyası. tespihböceği *Kabuklulardan,karada,nemliyerlerdeyaşayan,15mmuzunluğunda,dokunuluncatopbiçiminialan, yemekartıkları,kökvemeyvelerlebeslenenbirböcektürü(Armadillidiumvulgare). tespihböcekleri *Örnekhayvanıtespihböceğiolankabuklulartakımı. tespihçekmek *tespihintanelerinibirerbirerikiparmakarasındangeçirmek. *Allah'ınadınızikrederekibadetetmek. *tespihtaneleriniçeşitlimaddelerdenimaletmekveyaaynıboydadüzenlemek. tespihçi *Tespihyapanveyasatankişi. tespihçilik *Tespihçininişiveyamesleği. tespihli *Tespihiolan. *(mimarlıkta,marangozlukta)Üzerindebirsırayadizilmiştespihtanelerigibiyuvarlaklarıolan. tespihlisilme *Üzerindebirsıraya dizilmiştespihtanelerigibiyuvarlaklarıolansilme. tespit *Birşeyisağlambirbiçimdeyerleştirme,yerindenoynamazdurumagetirme. *Birdurumukuşkuyadüşürmeyecekbiçimdegösterme,belirleme. tespitetmek *birşeyisağlambirbiçimdeyerleştirmek,oynamazdurumagetirmek. *birdurumukuşkuyadüşürmeyecekbiçimdegöstermek;belirlemek. tesri *Çabuklaştırma,hızlandırma. tesrietmek *çabuklaştırmak,hızlandırmak. test *Birkimsenin,birtopluluğundoğalveyasonradankazanılmışyeteneklerini,bilgivebecerileriniölçmeyeve anlamayayarayansınama. *Nesnelolarakdeğerlendirilebilensınavsorularınınhepsineverilenad. *Sınav. *Birhastalığınvarlığınıveniteliğinianlamakiçinyapılanlâboratuvararaştırması. *Biyolojikbirişleviveyadeğişmezbirniteliği,incelenenbireyintepkisi,örnekolarakalınannormal bireyinkiylekarşılaştırılarakölçmeyevedeğerlendirmeyeyarayanyoklama. testetmek *denemek,ölçmek. testere *Kesilecekmalzemeveyayapacağıişegöredeğişikbiçimleralanvegenellikleüçgenbiçimindedişleriolan darveuzuncaçelikaraç. testerebalığı *Testerebalığıgillerden,AtlantikOkyanusuveAkdeniz'deyaşayan,burnuuzunveikiyanıtesteregibidişli olan,köpekbalığınabenzeriribirbalık,marangozbalığı(Pristispristis). testerebalığıgiller *Gövdesibasık,ağzıtesterebiçiminde,örnekcinsitesterebalığıolanbirköpekbalığıfamilyası. testereçaprazı *Testereyeağızaçmakiçinkullanılanalet. testereleme *Testerelemekişi. testerelemek *Testereilekesmek. testereli *Testerebiçimindedişleriolan. testi *Kulplu,genişgövdeli,darboğazlı,emzikliveyaemziksizolabilentoprakkap. *Birtestininalabileceğimiktardaolan. testigibi *büyükvesarkık(meme). testikabağı *Sukabağı. testikebabı *İçietvesebzeiledoldurularakağzıçamurlasıvanmıştestininocakvefırınaverilmesiilepişirilenbirtür kebap. testikırılsadakulpueldekalır *zarardaetse,varlıklıbirkimsebüsbütünyoksulkalmaz. testici *Testiyapanveyasatankimse. testicilik *Testiyapmaveyasatmaişi. testilik *Evleriniçavlularınasudolutestilerikoymakiçinyapılandeliklitahtaraf. testis *Bkz.erbezi. testiyikırandabir,suyugetirende *iyiliğinödülsüzveyakötülüğüncezasızkaldığınısitemliolarakanlatır. testosteron *Erkekcinsiyethormonu. tesvit *Karalama,müsveddeyapma. tesviye *Düzdurumagetirme,düzleme. *Ödeme,verme. *Hükûmetçebiryeregönderilenerlereverilenvebiletyerinegeçenkâğıt. tesviyealeti *Bkz.düzeç. tesviyeetmek *düzlemek. *ödemek. tesviyeruhu *Kabarcıklıdüzeç. tesviyeci *Metal,tahtavb.maddelerdenyapılmışparçalarıistenilenbiçimesokmakiçinişleyerekdüzeltenzanaatçı. tesviyecilik *Tesviyecininişiveyamesleği. teşbih *Benzetme,benzeti. teşbihetmek(veyayapmak) *benzetmek. teşbihtehataolmaz(veyaolmasın) *kabacabirbenzetmeyapılırkenbundanalınılmamasınıdilemekiçinsözarasındakullanılır. teşci *Cesaretverme,cesaretlendirme,yüreklendirme. teşcietmek *cesaretvermek,yüreklendirmek. teşdit *Şiddetiniartırma,güçverme. *Sağlamlaştırma." }, { "text": "teşebbüs *Girişim,girişme. teşebbüsetmek *girişmek,elatmak. teşebbüsegeçmek *birişiyapmakiçindavranmak,girişmek. teşebbüsüelealmak *öneatılıpbirişiyönetmeyebaşlamak. teşehhüt *Namazdaoturarak\"ettehiyyatü\"duasınıokuma. teşehhütmiktarı *Çokkısabirsüre. teşekkül *Bellibirvarlıkvebiçimkazanma. *Kurulma. *Kuruluş,örgüt. teşekkületmek *belirmek,bellibirbiçimalmak,oluşmak. *kuruluşolarakoluşmak. teşekkür *Yapılanbiriyiliğekarşıduyulankıvançvegönülborcunuanlatma. teşekküretmek *hoşnutluğunuanlatmak. teşerrüf *Birkimseiletanışmaktanonurlanma,şereflenme,şerefduyma. teşerrüfetmek *onurlanmak,şereflenmek,şerefduymak. teşevvüş *Karışıklık. teşhir *Gösterme. *Sergileme. *Herkeseduyurma,diledüşürme. *(birhükümlüyü)Cezaolarakhalkagösterme. teşhiretmek *göstermek. *sergilemek. teşhirci *Göstermeci,göstermeyi,sergilemeyiseven. teşhircilik *Göstermecilik. teşhis *Kimveneolduğunuanlama,tanıma,seçme. *Kişileştirme. *Hastalığınneolduğunuaraştırıportayakoyma,tanı,tanılama. teşhisetmek(veyakoymak) *kimveneolduğunuanlamak,tanımak,seçmek. *eldebulunanverilere,belgeleregörebirdurumunsebeplerini,niteliklerinitespitetmek. *bulgularınabakarakhastalığınneolduğunutespitetmek. teşhisveintak *Cansızlarıcanlandırmavekonuşmayanvarlıklarıkonuşturma. teşkil *Oluşturma,ortayaçıkarma,meydanagetirme. *Oluşum. *Örgütleme. teşkiletmek *oluşturmak,ortayaçıkarmak. teşkilât *Ortakbirgayeetrafındabirarayagelmişkurumlarınveyakişilerinoluşturduğukuruluş. teşkilâtçı *Teşkilâtlamaişleriyleuğraşan,buişlerdeyeteneğiolankimse. teşkilâtçılık *Teşkilâtkurmaişi. TeşkilâtıesasiyeKanunu *Anayasa. teşkilâtlandırılma *Teşkilâtlandırılmakişi. teşkilâtlandırılmak *Teşkilâtlandırılmakişiyapılmak. teşkilâtlandırma *Teşkilâtlandırmakişi. teşkilâtlandırmak *Teşkilâtkurmak. teşkilâtlanma *Teşkilâtlanmakişi. teşkilâtlanmak *Teşkilâtlamakişinekonuolmak. teşkilâtlı *Teşkilâtlanmışolan. teşkilâtsız *Teşkilâtlanmışolmayan. teşkilâtsızlık *Teşkilâtsızolmadurumu. teşmil *Kapsamınaalma,genişletme,yayma. teşmiletmek *kapsamınıgenişletmek,kapsamınaalmak. teşne *Susamış. *Çokistekli. teşneolmak *çokistekligörünmek. teşri *Yasama. teşrikuvveti *Bkz.yasamagücü. teşrif *(biryeri)Onurlandırma,şereflendirme. *Gelmesiylebiryerionurlandırma;gelme. teşrifetmek *şereflendirmek,onurlandırmak. teşrifat *Resmîgünlerdevetoplantılardadevletbüyüklerininmakamvemevkisıralarınagörekabulü. *Kurallaragöredavranma. teşrifatçı *Resmîgünlerdetörenveçağrılardaçağrılılarıkurallaragörekarşılamaklaveağırlamaklagörevlikimse. teşrifatçılık *Teşrifatçıolmadurumu. *Teşrifataönemvermedurumu. teşrih *Birsorunuveyakonuyuelealıpenincenoktalarınakadargözdengeçirerekanlatma,açımlama. *Anatomi. *İskelet. teşrihetmek *açımlamak. teşrihhane *Otopsiyapılanyer. *Tıpfakültelerindeanatomidersiyapılanyer. teşriî *Yasamaileilgili,kanunyapmaileilgili. teşriîkuvvet *Yasamagücü. teşriîmasuniyet *Yasamadokunulmazlığı. teşrik *Yaptığıbirişebirkimseyiortaketme. teşrikimesai *Birgayeuğrunakurulançalışmaortaklığı,işbirliği. teşrin *Yılınonuncuveonbirinciaylarınaverilenortakad. teşrinievvel *Ekim(ayı). teşrinisani *Kasım(ayı). teşt *Çamaşırleğeni. teşvik *İsteklendirme,özendirme. *Birkimseyikötübirişyapmasıiçinkışkırtma. teşviketmek *isteklendirmek,özendirmek. *birkimseyikötübirişyapmasıiçinkandırmak,kışkırtmak. teşvikçi *Özendiren,isteklendiren,kışkırtan(kimse). teşvikkâr *Teşvikçi. teşviş *Karıştırma,bulandırma. teşyi *Uğurlama. teşyietmek *uğurlamak,geçirmek. tetabuk *Uyma,uygungelme. tetabuketmek *uymak,uygungelmek. tetanos *İnsanvehayvanvücudunaaçıkyaralardangiren,genellikletoprakta,gübredeyaşayanbirbasilinyolaçtığı, kaslarınsürekliağrılıkasılmasıylakendinigösterenateşlivetehlikelibirhastalık,kazıklıhumma. tetebbu *Birşeyiiyiceinceleme,onunlailgilibilgiedinme,araştırma. tetebbuetmek *incelemeyapmak,araştırmak. tetiğebasmak(tetiğedokunmakveyatetiğiçekmek) *ateşetmek. tetiğinibozmamak *soğukkanlılığınıbozmamak,telâşgöstermeyerekdurumunudeğiştirmemek. tetik *Ateşlisilâhlarıateşlemekiçinçekilenküçükmanivelâ. tetik *Çabukdavranan,çevik,dikkatli,uyanık. *Dikkatveözengerektiren,nazik. tetikbulunmak(veyatetiktebulunmak) *uyanıkvedikkatliolmak. tetikdavranmak *anında,çokçabukdavranmak. tetikdurmak *hazırveuyanıkbulunmak. tetiküstündebeklemek *hazır,dikkatli,uyanıkbulunmak,tetikteolmak. tetikçi *Kiralıkkatil. tetikçilik *Kiralıkkatilinişi. tetikleşme *Tetikleşmekişi. tetikleşmek *Tetikdurumagelmek. tetiklik *Tetik(II)olmadurumu. tetikte(tetikteolmak,beklemek,bulunmakveyadurmak) *heranuyanıkvehazır(bulunmak). tetir *Cevizinyeşilkabuğuveyaprağı. *Yeşilcevizkabuğu,nargibibitkilerinbıraktığıkalıcıboyalekesi. tetkik *İnceleme. tetkiketmek *incelemek. tetkikat *Araştırmalar,incelemeler. tevabi *Tabiolanlar,maiyet. tevafuk *Birbirineuyma,uygungelme. tevahhuş *Ürkme,ürküntü. tevahhuşetmek *ürkmek. tevakki *Sakınma,korunma,çekinme. tevakkietmek *sakınmak,korunmak,çekinmek. tevakkuf *Durma,duraklama,eğleşme. *Bağlıolma,ilgiliolma. tevakkufetmek *durmak,eğleşmek,eğlenmek. tevakkufmahalli *Durak. tevali *Arasıkesilmeksizinsürme. *Artardagelme,ardıarasıkesilmeme,sürüpgitme. tevalietmek *arkasıgelmek,sürüpgitmek. tevarüs *Birkimsedenmiraskalma,mirasakonma. *Kalıtımyoluylabirindendiğerinegeçme. tevarüsetmek *(malvb.için)mirasolarakbirindendiğerinekalmak. *kalıtımyoluylabirindendiğerinegeçmek. tevatür *Birhaberinağızdanağzayayılması,yaygınsöylenti. tevazu *Alçakgönüllülük. *Gösterişsizlik. tevazulu *Tevazuiçinde,alçakgönüllü,uysal. tevazün *Birbirinedenkolma,dengedebulunma. tevbih *Paylama. tevcih *Bellibiryöneçevirme,yöneltme. *(aşama,makam,mevki)Verme;terfiettirme. tevcihetmek *yöneltmek,çevirmek. *(aşama,makam,mevki)vermek,terfiettirmek. tevdi *Verme,bırakma. tevdietmek *vermek,bırakmak. tevdiat *Bankavb.yerlerepara,senetyatırma. tevdiattabulunmak *parayatırmak. teveccüh *Biryanadoğruyönelme,yüzünüçevirme. *Güleryüzgösterme,yakınlıkduyma,hoşlanma,sevme. teveccühetmek *biryereyönelmek. teveccühgöstermek *güleryüzgöstermek. tevehhüm *Kuruntuyadüşme. tevek *Asma,kavun,karpuzgibibitkilerinsürgünüveyadalı. *Üzümkütüğü,çotuk. tevekkel *Herşeyiolurunabırakan. tevekkeli *Boşuna,boşyere,sebepsiz,rastgele. tevekkül *HerşeyiAllah'abırakma,Allah'tanbekleme,kadereboyuneğme. tevekkületmek *kadere,yazgıyaboyuneğmek. tevekleme *Teveklemekişi. teveklemek *Üzümkütüklerindedipvegövdedenfışkırangereksizsürgünleritemizlemek. tevellüt *(insaniçin)Doğma,doğum. tevellütlü *Doğumlu. teverrüm *Veremolma. teverrümetmek *veremeyakalanmak. tevessü *Genişleme,yayılma. tevessüetmek *genişlemek,yayılmak. tevessül *Başlama,girişme. tevessületmek *girişmek. tevettür *Gergindurumagelme,gerilme. *Gerilim. tevfikan" }, { "text": "*Uyarak,uygunolarak,-egöre. tevhit *Allah'ınbirliğineinanma,birsayma,birolarakbakma. *Birkaçşeyibirarayagetirme,birleştirme. *Tektanrıcılık. *DivanedebiyatındaAllah'ıövmekiçinyazılanmanzume. tevhitehli *Allah'ınbirliğineinananlar. tevhitetmek *Allah'ınbirolduğunusöylemek. *birleştirmek,birarayagetirmek. tevil *Birsözüveyadavranışıgörünüranlamındanbaşkabiranlamdakabuletme,çevri. teviletmek *sözveyadavranışabaşkabiranlamvermek. tevilgötürmek *sözveyadavranışabaşkabiranlamverebilmek. tevki *Padişahbuyruklarınaçekilentuğra. *Butuğrayıtaşıyanbuyruk. tevkici *Nişancı. tevkif *Durdurma. *(birsuçdolayısıylabirini)Tutuklama. tevkifetmek *tutuklamak. tevkifhane *Tutukevi. tevkil *Vekiletme. tevkiletmek *birinivekiletmek. tevlit *Doğurtma,doğurma. *Sebepolma,oluşturma. tevlitetmek *doğurmak,doğurtmak. *sebepolmak,oluşturmak. tevliyet *Vakıfmallarınabakmagörevi. Tevrat *Hz.Musa'yabildirilenTanrıbuyruklarınıkapsayan,İbranîlerindinkitabı. tevriye *Biranlatıminceliğieldeetmekiçinbirdençokanlamıolanbirsözünyakınanlamınındeğildeuzak anlamınınkullanılmasısanatı. tevsi *Genişletme,yayma. tevsietmek *genişletmek,yaymak. tevsik *Belgeleme. tevsiketmek *belgelemek,belgeyebağlamak. tevşih *Akrostiş. tevzi *Dağıtma,üleştirme. tevzibürosu *Dağıtımişleriileuğraşanbüro. tevzietmek *dağıtmak,üleştirmek. tevziat *Dağıtmalar,üleştirmeler. teyakkuz *Uyanıklık,saklık. teyel *Seyrekveeğretidikiş. teyelipliği *Teyelyapmaktakullanılaniplik. teyelyapmak(veyaatmak) *dikilecekparçalarıbirbirineteyelletutturmak. *kumaşınüzerindedikilecekyerleriteyellebelirtmek. teyelleme *Teyellemekişi. teyellemek *Teyelyapmak. teyellenme *Teyellenmekişi. teyellenmek *(kumaşiçin)Teyelletutturulmak,üzerineteyelyapılmak. teyelli *Teyelletutturulmuş,teyellenmiş. *Üzerineteyelatılmış. teyemmüm *Subulunmayanyerdesuniyetiyletoprak,kumgibişeylerleabdestalma. teyit *Doğrulama,gerçekleme. teyitetmek *doğrulamak,gerçeklemek. teyp *Manyetikbirbantüzerinesesleritespitedencihaz. teypealmak *söylenilensözleri,müziğivb.yiteypmakinesindekibandageçirmek. teyze *Anneninkızkardeşi. *Anneyaşıtıkadınlarasöylenenseslenmesözü. teyzezade *Teyzeoğluveyakızı. tez *Çabukolan,süratli. *Çabukolarak. tez *Sav. *Üniversitelerdeveyüksekokullardaöğrencilerinveyaöğretimüyelerininhazırlayıpbazenbirsınavkurulu önündesavunduklarıbilimseleser. tezberi *Kolaylıkla,çabukça. tezcanlı *Beklemeyedayanamayan,canıtez. tezelden *çabukolarak,çabucak,çarçabuk. tezvakit *Enkısasüreli. tezvakitte(veyazamanda) *enkısasürede. tezahür *Belirme,görünme,gözükme,ortayaçıkma,oluşma. *Belirti. tezahüretmek *belirmek. tezahürat *Bağırıpçağırarak,alkışlayıptempotutarakyapılangösteri. *(hastalıklarda)Belirtiler. tezat *Karşıtlık,karşıtolma,kontrast. *Anlatımdabirbirinekarşıtikisözüyanyanakullanma. tezatadüşmek *birsözüöbürünütutmamak. tezatlı *Birbirininkarşıtıolan,karşıtlı,çelişkili,kontrastlı. tezayüt *Çoğalma,artma. tezayütetmek *çoğalmak,artmak. tezce *Tezolarak,çabucak. tezek *Yakıtolarakkullanılankurutulmuşsığırtersi. *Kesek. tezekkür *(birsorunu)Konuşma. *Hatırlama,hatıragetirme. tezellül *Aşağılanma,bayağılaşma. tezelzül *Sarsılma,sallanma. tezene *Mızrap,çalgıç. tezevvüç *Evlenme. tezevvüçetmek *evlenmek. tezgâh *Genellikledükkânlardasatıcılarınönündekiuzunmasa. *Kahve,meyhanevb.demüşterilerinüzerindeyiyipiçtikleriuzunmasaveyabüfe. *Üzerindegenellikleelveyaküçükmakinelerleişgörülenyapımaracı. *Tersane. *Genellikleyasalolmayanbirişiyapmakiçintutulanuygunsuzyol. tezgâhmengenesi *İşyerlerindesabittezgâhabağlananveboru,demirvb'nikesmeişlerindekullanılanbirtürmengene. tezgâhbaşıyapmak *meyhanelerde,oturmadantezgâhbaşındaiçmek. tezgâhçı *Tezgâhyapıpsatankimse. *Aldatmak,kandırmakiçinyasalolmayanyollarabaşvurankimse. tezgâhçılık *Tezgâhçıolmadurumu. tezgâhıkurmak *işebaşlamaküzereçalışmaaraçlarınıhazırlamak,çalışmayabaşlamak. *yasalolmayanişigerçekleştirebilmekiçinyalandolanlaaldatmaya,kandırmağaçalışmak. tezgâhlama *Tezgâhlamakişi. tezgâhlamak *Dokunacakbezitezgâhayerleştirmek. *Birişiçinhazırlıkyapmak,işegirişmek. tezgâhlanma *Tezgâhlanmakişi. tezgâhlanmak *Tezgâhlamakişinekonuolmak. tezgâhtar *Kahve,gazinovemağazagibiyerlerdetezgâhtaduran,satışyapankimse. tezgâhtarağzı *Birşeyibeğendirmekiçinfazlacakonuşma,gereksizövme. tezgâhtarlık *Tezgâhtarolmadurumu,tezgâhtarınişi. tezgâhtarlıketmek *birşeyibeğendirmeyeçalışmakiçinfazlacakonuşmak,lüzumsuzyereövmek,methetmek. tezhip *Yazmakitaplarda,sayfalarınyaldızveboyailebezenmesi,yaldızlama. *Süsleme,bezeme. tezhipçi *Tezhipyapankimse. teziyok *hemen,derhal,enkısazamanda. tezkere *Pusula. *Birişiçinizinverildiğinibildirenresmîkâğıt. *Askerlikgörevininbittiğinibildirenbelge. *Divanşairlerininhayatınıveşiirlerinigenelliklesubjektifbirbakışaçısıyladeğerlendireneser. tezkerealmak *(askeriçin)askerlikgörevinitamamlayarakbunubildirenbirbelgealmak. tezkerebırakmak *askerlikgörevinibitirdiğihâldeordudaçalışmasınısürdürmek,ordudakalmak. tezkereci *Askerliködevinitamamlamış,terhisolmuşer. *Davaözetleriniyazangörevli. *Tezkereyazarı. tezkeresinielinevermek *işinesonvermek,kovmak. tezkire *Bkz.tezkere. tezkireci *Tezkereci. tezkiye *Temizeçıkarma,aklama. *Birkimseniniyibirinsanolduğunukendisinitanıyanlardansoruşturarakortayaçıkarma. tezkiyesibozuk *Doğruluğunagüvenilmez(kimse). tezkiyesinidüzeltmek *ahlâkçakötütanınmışkendurumunudüzeltmek. tezleme *Tezlemekişiveyadurumu. tezlemek *Birşeyiçabuklaştırmak. tezleşme *Tezleşmekişi. tezleşmek *Çabuklukkazanmak,çabuklaşmak. tezleştirme *Tezleştirmekişi. tezleştirmek *Birişiçabuklaştırmak,aceleettirmek. tezli *Teziolan,biriddiailerisüren. tezlik *Tezolmadurumu,tezleşme. tezlikeylemi *Bkz.tezlikfiili. tezlikfiili *Türkçedeherhangibirfiilinzarf-fiilekiylevermekfiilininbirleşmesindenoluşanvekavramdaçabukluğu, kolaylığı,yardımıgösterenikiköktenkurulmuşbirleşikfiil:Söyleyivermek,yapıvermekgibi. tezpişti *Birtüryemek. tezvir *Yalansöyleme. *Arabozmaveözelliklekötülükamacıylayapılankovculuk. tezvirat *Yalandolanşeyler,kovculuklar. tezyif *Birşeyideğersiz,adî,bayağı,aşağılıkgöstermeyeçalışma,küçültmekisteme. *Alayetme,eğlenme. tezyifetmek *aşağılamak. *alayetmek,eğlenmek. tezyifkâr *Aşağılayıcı,adî,kötü,bayağı. tezyin *Bezeme,süsleme,donama. tezyinetmek *bezemek,süslemek,donamak. tezyinat *Bezekler,süsler. tezyinî *Bezemecilikle,süslemecilikleilgili. tezyinîsanat *Süslemesanatı. tezyit *Çoğaltma,artırma. tezyitetmek *çoğaltmak,artırmak. Th *Toryum'unkısaltması. think-tank *Bkz.beyintakımı. -tı *Bkz.-dı/ -di. tıbben *Tıplailgiliolarak,tıbbagöre. tıbbî *Tıplailgili,hekimlikleilgili. tıbbiye *Doktoryetiştirenöğretimkuruluşu,tıpfakültesi. tıbbiyeli *Tıpfakültesindeokuyanöğrenci. tıfıl *Küçükçocuk. *Zayıf,ufaktefek. tıgala *Hekimliktekullanılan,sütleğengillerdenbirbitkininverdiğizamkveözsu. tığ *Dantelveyayünörmektekullanılan,ucuçengellikısaşiş. *Biz. *Demircivetesviyecilerindelikleribüyütmekveyaeşitdurumagetirmekiçinkullandıklarıtakım. tığ *Kılıç\"elindeavucundanevarsatükenmiş\"anlamındakullanılantığ-ıteberşah-ımerdandeyimindegeçer. tığgibi *ince,zayıf,sağlamveçevik(kimse). tığlık" }, { "text": "*İçinetığkonulankutuveyakap. tık *İnceveküçükbirnesneilesertbiryerevurulduğundaçıkanses. -tık *Bkz.-dık/-dik. tıktık *Tıksesiçıkararak. tıkabasa *Çoksıkıştırarak,hiçboşkalmayacakbiçimde,iyicedolacakgibi. tıkabasadoldurmak *doldururkençokbastırıpsıkıştırmak. tıkabasayemek *mideyesıkıntıverecekkadarçokyemek. tıkaç *Herhangibirşeyindelikveyaağzınıtıkamayayarayannesne. tıkaçlama *Tıkaçlamakişi. tıkaçlamak *Tıkaçlatıkamak. tıkaçlanma *Tıkaçlanmakişi. tıkaçlanmak *Tıkaçlamakişiyapılmak. tıkaçlı *Tıkacıolan,tıkaçlanmış. tıkaçsız *Tıkacıolmayan,tıkaçlanmamış. tıkalı *Kapanmış,herhangibirşeyingeçmesineimkânvermeyen,tıkanmış. tıkama *Tıkamakişi. tıkamak *Birşeyinağzını,deliğini,içinekonulanveyadışarıdanuygulananbirnesneylekapamak. *Yol,su,geçitvb.şeyleribirengelleişlemez,akmaz,geçilmez,durumagetirmek. tıkamalı *Tıkamasıolan,tıkaçlı. tıkanık *Tıkanmış. *Konuşmamadurumu. tıkanıklık *Tıkanıkolma,iyiişleyememedurumu. *Soluğunkesilirgibiolması. tıkanma *Tıkanmakişi. tıkanmak *Tıkamakişinekonuolmak. *İştahıkalmayıpyemekyiyememek. *Solukalamamak,soluğukesilmek. tıkatma *Tıkatmakişi. tıkatmak *Tıkamakişiniyaptırmak. tıkılma *Tıkılmakişi. tıkılmak *Tıkmakişiyapılmak. *Dar,sıkıntılıbiryerdebulunmak,sıkışmak. *Tutukevinekonmak. tıkım *Ağzınalabileceğibüyüklüktelokma. tıkımlanma *Tıkımlanmakişiveyadurumu. tıkımlanmak *Çokçabukvenebulursayemek. tıkınma *Tıkınmakişi. tıkınmak *Elinegeçenyiyeceğioburcayemek. *Yemekyemek. tıkır *Tıkırdayan,birbirinevuran,çarpanşeylerinçıkardığıses. *Para. tıkırtıkır *Düzenlibirbiçimde,hiçaravermeden,aksamadan. tıkırdama *Tıkırdamakişi. tıkırdamak *İncevekurusesçıkararakgürültüetmek,tıkırtıyapmak. tıkırdatma *Tıkırdatmakişi. tıkırdatmak *Tıkırdamasınısağlamak,tıkırdamasınasebepolmak. *(yemeği)Birtaşımkaynatmak. tıkırıyolunda *geçimdüzeniiyisağlanmış. tıkırıyolundaolmak(veyagitmek) *varlıklıolmak,hâlivaktiyerindeolmak. tıkırındagitmek *(işiçin)yolunda,iyi,düzgünolmak. tıkırınıyolunakoymak *geçimdüzeniniiyiolaraksağlamak. tıkırtı *Hafifvekurubirsesleçıkan gürültü;tıkırdayanbir şeyinçıkardığıses. tıkıştıkış *Dopdolu,sıkışıkbirvaziyette. tıkışık *Tıkışmışolan. tıkışıklık *Tıkışıkolmadurumu. *Biryerdeaşırıkalabalıkolmadurumu,izdiham. tıkışma *Tıkışmakişi. tıkışmak *Birliktebiryeretıkılmak. tıkıştırma *Tıkıştırmakişi. tıkıştırmak *Hiçboşyerkalmayacakbiçimdedoldurmak,gelişigüzelkoymak,tıkabasasokmak. *Aceleilebirinebirşeyiyedirmeyeçalışmakveyaiyiceçiğnemedenyutarakyemek. tıkız *Dolgun,kalın,yağlı,tıknaz. *Çoksıkıştırılmaktanveyaçoksıkıdoldurulmaktankatılaşmış;sıkı. *Yoğunluğuçok,katı. tıkızlaşma *Tıkızlaşmakişi. tıkızlaşmak *Tıkızdurumagelmek. tıkızlık *Tıkızolmadurumu. tıklatma *Tıklatmakişi. tıklatmak *Tıksesiçıkararakvurmak. tıklımtıklım *Hiçboşyerkalmayacakbiçimde(doldurulmuş). *Çokkalabalık,ağzınakadardolu. tıkma *Tıkmakişi. tıkmak *İterek,zorla,aceleylesokmak. *Sokmak. tıknaz *Şişmanca,toplu,kısavekalınyapılı. tıknazlık *Tıknazolmadurumu. tıknefes *Herhangibirsebeplesolunumsıkıntısıolan,güçlüklekesikkesiknefesalan. tıknefesolmak *nefesitıkanmak,nefesnefesekalmak,nefesdarlığıolmak. tıknefeslik *Tıknefesolmadurumu. tıksırık *Tıksırırkençıkanses. tıksırıklı *Tıksırığıolan. *Rahatsız. tıksırma *Tıksırmakişi. tıksırmak *Ağızkapalıikenhafifçeaksırmak. tılsım *Tabiatüstüişleryapabileceğineinanılangüç. *Büyülüşey,muska. *Çare,önlem,kuvvet. tılsımlı *Tılsımıolan. tımar *Yarabakımı. *Ağaçbakımı. *Binekhayvanlarınınkıllarını,derisinitemizleme. tımar *AnadoluSelçuklularıveOsmanlılarda,belirligörevvehizmetkarşılığındakişilereverilen,yıllıkgeliri 3-20 binakçeolantoprak. tımaretmek *yaralarabakmak,iyileştirmek. *binekhayvanlarınınkıllarını,derisinitemizlemek. tımarcı *Tımaryapankimse. *Pansumancı. tımarcı *Tımarsahibi. tımarhane *Akılhastahanesi. tımarhanekaçkını *Deliceişleryapan(kimse). tımarhanelik *Tımarhaneyekapatılmasınıgerektirecekkadarakılhastasıolan. tımarlama *Tımarlamakişiveyadurumu. tımarlamak *Tımaretmek. tımarlı *(binekhayvanıiçin)Tımaredilmiş. *(yaravehastaiçin)Bakılmış,tedaviedilmiş. *(ağaç,toprakvb.için)Bakılmış,işlenmiş. tımarlı *Tımar(II)sahibiolankimse. tımtıkız *Çoktıkız. tın *Tınlayanşeyinçıkardığıses,tınlamasesi. tınaz *Savrulmakiçinhazırlanandövülmüşekinyığını. *Yığın. tınazmakinesi *Tınazdurumundakiekinlerisavurarakyabancınesneleriayıranmakine. tıngadak *Tınlayanşeylerinbirdenbiredüştüğünüanlatır. tıngıldama *Tıngıldamakdurumuveyabiçimi. tıngıldamak *Tıngırdamak. tıngıldatma *Tıngıldatmakişi. tıngıldatmak *Tıngırdatmak. tıngır *Metalbirnesnesertbiryüzeyedüştüğüzamançıkanses. *Para. *Parasız,züğürt. *Boş. tıngırelek tıngırmıngır *Kuru,çınlamalıveyankılıbirsesle. *Yavaş,düzenlibirbiçimdeyolalındığınıbelirtmekiçinsöylenir. tıngırsaç,elimhamurkarnımaç *çalışmalarımlabaşkalarınayararsağlıyorum,amabundankendimyararlanmıyorum. tıngırtıngır *Birbirineçarpanmetaleşyanınçıkardığısesinsürekliliğinibildirmekiçinsöylenir. *Biryerinbomboşolduğunubelirtmekiçinkullanılır. tıngırdama *Tıngırdamakişi. tıngırdamak *(metalnesneleriçin)Kurubirsesçıkarmak. tıngırdatma *Tıngırdatmakişi. tıngırdatmak *Tıngırtıçıkarmak. *(çalgıyı)Birazçalabilmek. tıngırıyolunda *kazancıiyi. tıngırtı *Tıngırdayanşeyinçıkardığıses. tını *Türlümüzikaraçlarınınverdiğisesleribirbirindenayırtetmeyisağlayansesözelliği. *Bircismintitreşimindençıkansesi,başkaniteliktekibircisimdenaynıyükseklikteolarakçıkansestenayırt ettirenözellik,tınnet. *Söylenişbiçimi,vurgusu. tınlama *Tınlamakişi. tınlamak *Tınsesibirazsürüpgitmek,çınlamak. tınlatıcı *Tınlatmaözelliğiolannesne. tınma *Tınmakişiveyadurumu. tınmak *Önemvermek,ilgilenmek. *Sesçıkarmak. tınmamak *önemvermemek,ilgilenmemek,aldırışetmemek. *sesçıkarmamak. tınmazmelâike *Kendihâlinde,sessizkimse. tınnet *Tınlama,çınlama. *Tını. tıntın *Boş,bomboş. *Bilgisiz,cahil. tıp *Hastalıklarıiyileştirmek,hafifletmekveyaönlemekamacıylabaşvurulanteknikvebilimselçalışmaların tümü,hekimlik,tababet. tıptıp *Küçükvehafifvuruşlarıanlatır. tıpa *Tapa. tıpalama *Tapalama. tıpalamak *Tapalamak. tıpalanma *Tapalanma. tıpalanmak *Tapalanmak. tıpalı *Tapalı. tıpasız *Tapasız. tıpatıp *Tastamam,eksiksiz,tamamen,herbakımdanuygun,upuygun,birbirininaynı. tıpıtıpına *Tastamam,aynen. tıpırtıpır *Hafifvedüzenlibiçimdesesçıkararak. tıpırdama *Tıpırdamakişi. tıpırdamak *Yürürkentıpırtıpırsesçıkarmak. *Hafifhafifvurmak. tıpırdatma *Tıpırdatmakişi. tıpırdatmak *Yürürkentıpırtıpırsesçıkarmak. tıpırtı *Tıpırdayanşeyinçıkardığıses,tıpırdamasesi. tıpıştıpış" }, { "text": "*Kısaadımlarlaçabukyürümeyianlatır. tıpıştıpışyürümek *kısaadımlarlaçabukyürümek. *isteristemezbiryeregitmekveyabiryerdenayrılmak. tıpışlama *Tıpışlamakişi. tıpışlamak *Çocuğuuyutmakveyasusturmakiçinarkasınayavaşyavaşvurmak,tapıklamak. tıpkı *Tıpatıp,aynı,tamamıyla. *Birşeyineşi,benzeri,aynı. tıpkıtıpkısına *tambenzerdurumda. tıpkıbasım *Biryazı,desen,tablovb.ninfotoğrafındankalıpçıkarılarakyapılanaynıbasımı,faksimile. tıpkıçekim *Biryazı,kitapveyabiçiminfotoğrafyoluylakopyasınıçıkarmayöntemi,fotokopi,eşçekim. *Buyöntemleeldeedilenkopya,fotokopi. tır *Treylerinkısaltılmışbiçimi. -tır *Bkz.-dır/-dir(I). -tır- *Bkz.-dır-/-dir-(II). tırabzan *Merdivenparmaklığı. tırabzanbabası *Merdivenbaşlarındabulunan,parmaklığıdesteklemeyeyarayan,kalın,yuvarlaktaşlıdayanak. *Babalıködeviniyapmayankimse. tırak *Kırılankurubirşeyinçıkardığısesianlatır. tıraş *(sakal,bıyık,kıliçin)Dibindenkesme,kazıma,yülüme. *(erkeksaçıiçin)Bellibirbiçimvererekkesme. *Kesilmevekazınmazamanıgelmişsaçvesakal. *Birşeyinüzerindekipürüzlerialma,bellibirbiçimvermekiçinyontma. *Yalan,asılsız,bıktırıcısöz. tıraşbıçağı *Erkeklerinyüzlerindekikıllarıkesmekiçinkullandıkları,çeliktenyapılmışincebıçak,jilet,ustura. tıraşetmek *tıraşişiniyapmak. *bıkkınlıkverecekkadaruzunkonuşmak. tıraşfırçası *Sakaltıraşıolurkenyüzesabunsürmeyeyarayanfırça. tıraşköpüğü *Tıraşolmayıkolaylaştıranözelhazırlanmışköpük. tıraşkremi *Tıraştansonraderiyiyumuşaktutmakiçinsürülenkrem. tıraşlosyonu *Tıraştansonraderiyicanlandırıcı,özelkokulukolonya. tıraşmakinesi *Tıraşetmeyeyarayanaraçveyaaygıt. tıraşolmak *(erkek)saçını,sakalınıkesmekveyaberberdekestirmek. tıraşsabunu *Tıraşıkolaylaştırmak,sertkıllarıyumuşatmakiçinkullanılansabun. tıraştası *Tıraşbıçağınıniçindeçalkalandığımetalveyaplâstiktas. tıraşatutmak *birinibıkkınlıkvericiuzunkonuşmalarlaoyalamak. tıraşçı *Yalan,asılsız,bıktırıcısözlerlekarşısındakinirahatsızeden,palavracı. *Karşısındakinibıktırıncayakadarlâfatutmahuyuolan(kimse). tıraşıgelmek(veyauzamak) *saçı,sakalıtıraşedilecekdurumagelmek. tıraşlama *Tıraşlamakişi. tıraşlamak *Üzerindenpürüzlerialmak,yontmak. *(saç,sakalvb.için)Seyreltmek,kazımak,tıraşetmek. *Bıkkınlıkverecekkadaruzun,asılsız,abartılıkonuşmak. tıraşlanmak *Tıraşlamakişiyapılmak. tıraşlı *Tıraşolmuş,sakalınıtıraşetmiş. *Tıraşıuzamış. *Yontulmuş. tıraşsız *Saçıveyasakalıuzamış,tıraşıgelmiş. *(taşgibisertnesneleriçin)Yontulmamış. tırhallı *Aynışartlaraltındabulunanlarınaynıdurumdaolduklarınıanlatmakiçinsöylenentırhallı,hepbirhâlli deyimindegeçer. tırık *Birnesneninartardaikiyereçarpmasındançıkanincevekuruses. tırıktırak *Artardagelenkuruvehafifseslerinsürekliliğinianlatır. tırıl *Çıplakvezayıf. *Parasız,züğürt. tırıllama *Tırıllamakişi. tırıllamak *Çıplakveyaparasızkalmak. tırınk *Sertbiryüzeyeçarpanparavb.metalbirnesneninçıkardığıses. tırıs *Atınkısaadımlarlahızlıyürüyüşü. tırısgitmek *koşmayayakınhızlıyürümek. tırıstırıs *Hızlıbirbiçimde. *Utanmış,mahcupbirbiçimde. tırısakalkmak *tırısgitmeyebaşlamak. tırkaz *Kapımandalı,sürgü. tırkazlama *Tırkazlamadurumu. tırkazlamak *Tırkazısürmek. tırkazlanma *Tırkazlamakişi. tırkazlanmak *Tırkazlanmakişiyapılmak. tırkazlatma *Tırkazlatmaişi. tırkazlatmak *Tırkazlamaişiyaptırmak,sürgületmek. tırmalama *Tırmalamakişi. tırmalamak *Tırnaklarıylaçizmekveyahırpalamak,tırnaklamak. *Tedirginetmek. tırmalanma *Tırmalanmakişi. tırmalanmak *Tırmalamakişinekonuolmak. tırmananlar *Tırmanıcılar. tırmanıcı *Tırmanmaözelliğiolan. tırmanıcılar *İkiparmağıöne,ikiparmağıarkayadönüktırmanmaözelliğiolangugukgiller,papağangillergibikuşlar takımı. tırmanış *Tırmanmakişiveyabiçimi. tırmanma *Tırmanmakişi. *Kendineözgüaraçlardanyararlanarak,vücudu,kollarlaçekerekyukarıdoğruyerdeğiştirme. *Atomsilâhlarınıngücününönünegeçilmez,önlenemezbirbiçimdehızlanmasınıbelirtenterim. *Birdurumun,birolgunungiderekgüçkazanması,etkisiniartırması,güçlenmesi. tırmanma şeridi *Karayollarında,yokuşlardaağıraraçlaraayrılmışensağdakişerit. tırmanmak *Elveayaklarıylatutunarakveyatırnaklarınıiliştirerekdikbiryereçıkmak. *Yokuş,merdivenvb.çıkmak. *(bitkiiçin)Yakınındakibirnesneboyuncayükselmek. *Birşeyineğiminiizleyerekyükselmek. *Bellibirdurum,fiil,olaygittikçegüçkazanmak,giderekartmak. tırmık *Tırnakberesi. *Kabartılmıştoprağıntaşını,çöpünüayıklamakiçinkullanılanseyrekdişli,tarakbiçimindearaç. tırmıklama *Tırmıklamakişi. tırmıklamak *Tırmalamak. *Üzerindetırmıkçekerektoprağıişlemek. tırmıklanma *Tırmıklanmakişi. tırmıklanmak *Tırmıklamakişinekonuolmak. tırnağıolamamak *birindendeğerceçokaşağıolmak. tırnağına(veyaattığıtırnağa)değmemek *değerceondançokaşağıolmak. tırnak *İnsandavebirçokomurgalıhayvandaparmakuçlarınındışbölümünüörtenboynuzsutabaka. *Kancagibiaraçlarınkıvrıkyeri. *Gemidemirininucundakiyassıparça. *(ciltçilikte)Tekyapraklarıbüküpcildibağlaştırabilmekiçinbiryanındabırakılanşeritdurumundakikenar. *Heykeldökümünde,kalıpparçalarınınbirleştirilmesindekolaylıksağlamakamacıileyapılandişlerinher biri. *Kanunçalmaktakullanılanmızrap. *Tenekecilerindelikaçmakiçinkullandığıalet,keski. tırnakbesleyicisi *Ojedenöncesürülen,tırnaklarıbesleyenvekırılmasınıönleyenbirürün. tırnakderisi *Tırnaklarınetrafındabulunanincederi. tırnakgöstermek *korkutmak,gözdağıvermek. tırnakişareti *Birmetniniçindebaşkasındanaktarılanyazıveyasözlerinbaşınavesonunakonan\"...\"işareti. tırnakkadar *çokküçük;çokaz. tırnakkemiği *Tırnağıtaşıyanparmakucundakikemik. tırnakmakası *Elveayaktırnaklarınıkesmeyeyarayanaraç. tırnaksürüştürmek *kavgayıkörüklemek. tırnaktakmak *kötülükyapmakiçinbahanearamak. tırnakyeri *Çakıgibiaçılıpkapanabilenşeylerüzerinetırnaklakolaycaaçabilmekiçinyapılmışkertik. tırnakçı *Yankesici,tırtıkçıkimse. *Osmanlıİmparatorluğundaherperşembegünüpadişahıntırnaklarınıkesiptemizleyenkimse. tırnakçılık *Gözçukurununiçbölgesindeyeralandörtkemik. tırnaklama *Tırnaklamakişi. tırnaklamak *Tırmalamak. *Tırnaklarınıgeçirerekyolmaya,kazımayaveyaçekmeyeçalışmak. tırnaklanma *Tırnaklanmakişi. tırnaklanmak *Tırnaklamakişinekonuolmak. tırnaklarınısökmek *elindekigüçtenyoksunbırakmak,etkisiniyoketmek. tırnaklatma *Tırnaklatmakişi. tırnaklatmak *Tırnaklamakişiniyaptırmak. tırnaklı *Tırnağıolan. tırnaklık *Birkutununkapağıüzerindebulunanvekapağıntırnaklaçekilipaçılmasınısağlayanyanlamasınaçentik. *Tırnakyeri. *Namlununüzerindebulunankertik. tırnaksı *Tırnağabenzeyen. tırnaksıkemik *Gözçukurununiççeperindebulunan,küçük,dörtköşeincebirçiftkemik. tırpan *Uzunbirsapınucunatutturulan,ot,ekinvb.biçmeyeyarayan,hafifçekıvrık,uzunçelikbıçak. *Karşıgüreşçininayakbileklerineayaktaykenhızlaayakvurmaveonuyeredevirme. tırpanatmak *birtopluluğuyoketmek,kırıpgeçirmek. *istemediğikişileringörevlerinesonvermek. tırpana *Özkedibalığıgillerden,yankanatlarıvücudunayapışık,uzunkuyruklu,iribirbalık,rina(Rajabatis). tırpancı *Tırpanlaekinbiçenkimse. tırpandangeçirmek *Bkz.tırpanlamak. tırpanlama *Tırpanlamakişi. tırpanlamak *Tırpanlabiçmek. *Birşeyiortadankaldırmaya,yıkmayagirişmek. tırpanlanma *Tırpanlanmakişi. tırpanlanmak *Tırpanlamakişinekonuolmakveyatırpanlamakişiyapılmak. tırpanlatma *Tırpanlatmakişi. tırpanlatmak *Tırpanlamakişiniyaptırmak. tırsma *Ürkme,korkma,çekinme. tırsmak *Ürkmek,korkmak,çekinmek. -tırt *Bkz.-dırt-/-dirt-. tırtık *Çentik. tırtıktırtık *Pürüzlü,düzolmayan,çentikli. tırtıkçı *Yankesici,tırnakçı. tırtıkçılık *Tırtıkçıolmadurumu. tırtıklama *Tırtıklamakişi. tırtıklamak *Aşırmak,çalmak. tırtıklanma *Tırtıklanmakdurumu. tırtıklanmak *Tırtıklamakişinekonuolmak. tırtıklatma *Tırtıklatmakişi. tırtıklatmak *Tırtıklamakişiniyaptırmak. tırtıklı *Tırtığıolan. tırtıl *Kelebekkurtçuğununyumurtadançıktıktansonrakrizalitoluncayakadarkidurumu. tırtıl *Çevresindekertiklerbulunanveişlenecekparçaüzerinebastırılarakbukertikleriniziniparçayabasmaya yarayançelikdisk. *Pullarınveyametalparalarınkenarındakikertiklerioluşturançıkıntılardanherbiri. *Tankınhertürlüarazideyolalmasınısağlayan, herbiryanındakitekerlekleriniiçinealantırnaklımetalşerit, palet. *Birşeyinkenarınaçizilenzincirgibiçiçeklerdenyapılansüs. *Maraşişiveyadiğerelbisenakışlarındakullanılanaltınveyagümüşgereç. tırtılçekme *Henüzyumuşakolanbirparçayımetalbirtırtıllasüsleme. tırtılkesmek *birşeyinyanlarınıdişdişkesmek. tırtıllanma *Tırtıllanmakişi. tırtıllanmak *Tırtılüşüşmek. tırtıllı *Kenarlarındatırtılolan." }, { "text": "tırtıllıbıçak *Sebzelerisüslüvekolaykesmekiçinkullanılanmutfakbıçağı. tırtılsı *Tırtılabenzeyen. *Söğüt,kavak,fındıkgibibazıbitkilerintırtılıandırançiçekdurumları. tırtır *Zarkanatlılardan,uzungövdeli,uzunduyargalı,kurtçukevresinitarımbitkilerinezararverenböcekler üzerindegeçirenbirböcektürü(Ichneumon). tıs *Kaz,kedi,yılanvb.ninçıkardığıses. tısyok *(biryerde)hiçsesolmadığınıanlatır. tıslama *Tıslamakişi. tıslamak *(kaz,yılan,kedi)Tısdiyesesçıkarmak. *Ağıryükaltındainiltiyebenzerseslerçıkarmak. *Haksızlığınıanlayıpsusmak,sesisoluğukesmek. *Tıslayaraksesçıkarmak. tıslayış *Tıslamakişiveyabiçimi. tıynet *Yaradılış,huy,maya. tıynetsiz *Kötüyaradılışlı. Ti *Titan'ınkısaltması. ti *Birtörensırasında,askerleribirarayatoplamak,töreninbaşladığınıbildirmekvb.amaçlarlaçalınan borazanınçıkardığıtizses. -ti *Bkz.-dı/ -di. tiborusu *Tiişaretiverenboru. tiişareti *Borazanlatisesiçıkararakverilenişaret. tiabendazol *(eczacılıkta)Yuvarlakkurtlarıyoketmekiçinkullanılanilâç. Tibetöküzü *Yak,Tibetsığırı. Tibetsığırı *Bkz.Tibetöküzü,yak. Tibetçe *Tibetdili. Tibetli *Tibethalkındanolankimse. Ticanî *KuzeyAfrika'dakurulmuşbirtarikatvebutarikattanolankimse. *(küçüktile)Yobazlık,gericilik. Ticanîlik *Ticanîtarikatı. *(küçüktile)Yobazlık,aşırıgericilik. ticaret *Türlüürün,malvb.alımsatımı. *Kazançamacıylayürütülenalımsatımetkinliği. *Buetkinlikleilgilibilim. *Alışverişsonucueldeedilen,yararlanılanfiyatfarkı,kâr. ticaretataşesi *Yurtdışındaticaretişlerivehareketleriyleilgilenmeküzeregörevlendirilenmemur. ticaretborsası *Ticaretmallarınınişlemgördüğüborsa. ticaretcoğrafyası *Birülkeninticaretleilgilihertürlüilişkilerinivebununnedenleriniinceleyencoğrafyabilimi. ticaretfilosu *Aynıbayrakaltındaçalışanhertürdenticaretgemilerinintümü. ticaretgemisi *Devletveyaözelsermayeceişletilen,ticaretamacıylakullanılangemi. TicaretHukuku *Ticareteilişkinişleridüzenleyenhukukdalı. ticaretişletmesi *Kazançsağlamakamacıylaçalışanişletme. TicaretKanunu *Ticarethukukunailişkinhükümlerikapsayankanun. ticaretlimanı *Dışülkelerlealışverişinyapıldığıliman. ticaretmahkemesi *Ticaretdavalarınabakanmahkeme. ticaretmerkezi *Çeşitliürünlerinvemallarınpazarlandığıticarîilişkilerinkurulduğuyer. ticaretodası *Tüccarlararasındadayanışmayısağlamak,ortaksorunlarlauğraşmak,yabancıtüccarlarlailişkikurmak, ortakçıkarlarıkorumakiçinkanunilekurulankurum. ticaretsicili *Ticaretmahkemelerininbulunduğuyerlerdeticarîişlemlerinkayıtvetesciledildiğiveherkesin yararlababileceğiresmîkütük. ticaretgâh *Ticaretyeri,ticareteelverişliyer. ticarethane *Ticaretişlerininyönetildiğiyer. ticarî *Ticaretleilgili,ticareteilişkin. ticarîataşe *Bkz.ticaretataşesi. ticarîdava *Ticaretmahkemesiningörevalanınagirendavalar. ticarîtüketim *Ticaretmallarınıntüketilmesi. ticarîunvan *Ticarethanelerinkullanmazorundaolduklarıisimveyaunvan. ticarîleşme *Ticarîleşmekişi. ticarîleşmek *Ticarîdurumagelmek. tifdruk *Sayfakalıplarıbakırdan,renklifotoğrafbaskılarınaelverişlibirbaskıtekniği. tifo *Kirlisularda,busularlasulanmışsebzelerdebulunanEberthbasilininsebepolduğuortalamaüçhafta süren,ateşlivetehlikelibirbağırsakhastalığı,karahumma. tiftik *Tiftikkeçisininince,yumuşakparlakyünü. *Buyündenyapılmışolan. tiftikkeçisi *Vücutrengibeyaz,kıllarıçokince,parlak,uzunvekıvrımlıolanbirkeçitürü,Ankarakeçisi. tiftiktiftik *Telleribirbirindenayrılıpkabarmış. tiftiktiftikolmak *kumaşıntelleribirbirindenayrılmak,çokeskimek. tiftiklenme *Tiftiklenmekişi. tiftiklenmek *Kumaşıntelleribirbirindenayrılmak,tiftiktiftikolmak. tiftme *Tiftmekişiveyadurumu. tiftmek *Teltelparçalaraayırmak,ditmek. tifüs *Bitlegeçen,ortalama15günsüren,vücuttapembelekelerlebeliren,ateşlivetehlikelibirhastalık,lekeli humma. tiğ *Bkz.Tığ. tik *Herhangibirkaskümesininiradedışıhareketi. *Alışkanlıklasıksıktekrarlanangülünç,sıkıcısözveyael,kol,yüzhareketiveyabirdavranışbiçimi. -tik *Bkz.-dık/-dik. tikağacı *Çiftçeneklilerden,kaplamadakerestesindenyararlanılan,doğalrengisarı,zamanlahavadakendiliğinden koyulaşanbirsıcakiklimağacı(Tectonagrandis). *Buağacıntahtasındanyapılmışolan. tiktak *Genelliklesaatinçalışırkençıkardığıses. tike *(et,ekmek,peynirvbiçin)Parça,lokma,dilim. *Az,azıcık. tikel *Cüzî,kısmî. *Birtürünbütünbireylerinedeğildebirveyabirkaçbireyineilişkinolan,tümelkarşıtı. tikelönerme *Konununkapsamınagirenbütünbireyleriçindeğildebazılarıiçinbellibirşeybildirenönerme,tümel önermekarşıtı. tikellik *Tikelolmadurumu. tiksindirici *Tiksinilecekdurumdaolan,menfur. tiksindirme *Tiksindirmekişi. tiksindirmek *Tiksinmesineyolaçmak. tiksinilme *Tiksinilmekişi. tiksinilmek *Herhangibiritiksinmek. tiksiniş *Tiksinmekişiveyabiçimi. tiksinme *Tiksinmekişi,ikrah,istikrah,nefret. tiksinmek *Birşeyi,birkimseyi,birdüşünceyivb.yikötü,iğrençveyaaşağılıkbularakondanuzakdurmaduygusuna kapılmak,nefretetmek,ikrahetmek,istikrahetmek. tiksinti *Tiksinmekişi,tiksinme,nefret. tilâvet *Kuran'ıgüzelveyükseksesle,usulünceokuma. tilki *Köpekgillerden,uzunluğu90cm,kuyruğu30cmkadar, ırklarınagöreçeşitlirenklerdeolan,ağızveburnu uzun,sivri,kümeshayvanlarınazararveren,kürkübeğenilenbirmemelitürü(Vulpes). *Buhayvanınpostundanyapılan(mantovb.). *Çokkurnaz. tilkigibi *kurnaz(kimse). tilkitilkiliğinianlatıncayakadarposteldengider *birgerçeğianlatıncayakadarçoğukezbaşagelmedikşeykalmaz. tilkiuykusu *Uyanıkvetetik. tilkiuykusunayatmak *uyuyormuşgibiyaparakfırsatkollamak. tilkiüzümü *İtüzümü. tilkikuyruğu *Birleşikgillerden,hekimliktekullanılanbirbitki,hoşkuran(maranthus). *Uzunsalkımlıbirçeşitüzüm. *Yağlıgüreşteoturakkündesinegeçenüsttekigüreşçiye,alttakininelinigeriuzatarakçenesindenveya gırtlağındançekmesi. tilkileşme *Tilkileşmekişi. tilkileşmek *Kurnazdurumagelmek. tilkilik *Kurnazlıkveyakurnazcadavranış. tilkinindönüpdolaşıpgeleceğiyerkürkçüdükkânıdır *meslekveyaalışkanlıkgereğiolanbirsonuçtankaçınılmaz. tilmiz *Öğrenci. tilmizlik *Tilmizolmadurumu. tim *Birsilâhı,birtelsizistasyonunuvb.yiçalıştırmakiçinkurulantopluluk. *Silâhlıkuvvetlerde,belirlibirişveyahizmetibaşarabilecekgüçtekienküçükbirliğeverilenad. timbal *Üstüderiilekaplı,bakırdanyapılanvekürebiçimindebirtürdavul. timsah *Sürüngenlerden,sıcakbölgelerinakarsularındayaşayan,kalınderili,uzunkuyruklu,iribirhayvan (Crocodilus). *Buhayvanınderisindenyapılan. timsahlar *Örneğitimsaholansürüngenlertakımı. timsal *Sembol,örnek,simge. timüs *Göğüskemiğiarkasındabulunaniçsalgıbezi,özden. tin *Ruh. *Birtakımfizikötesikurucularının,gerçeğiveevreniaçıklamakiçinher şeyinözü,temeliveyayapıcısı olarakbenimsediklerimaddedışıvarlık. tintin *Sessiz,patırtısızolarak. tiner *Boyanınyoğunluğunuazaltmakiçinkullanılanterebentingibisıvıinceltici. tink-tank *Bkz.beyintakımı. tinsel *Ruhî. *Manevî. tinselcilik *Evreningerçeğininmanevînitelikteolduğunu,insanveötekivarlıklarınhepsininfizikselyapıdanayrıve bağımsızbirruhîyapısıbulunduğunuilerisürengörüş,spiritüalizm. *Bütüngerçekliğinözününruholduğunu,hergerçekolanınmanevîolduğunuvemaddîolanınyalnızca manevîgerçekliğinbirgörünüşüolduğunuveyasaltbirtasarımolduğunuilerisürenfizikötesidoktrin,spiritüalizm. tip *Aynıcinstenbütünvarlıklarınveyanesnelerintemelözelliklerinibüyükölçüdekendindetoplayanörnek. *İlgiçekici,değişik(kimse). *Tür,çeşit. *Kendineözgükişiliğiolmayan,dahaçokbilinenkalıplardakiinsanlarıgösterenoyunkişisi. *Hikâye,roman,tiyatrogibiuzunanlatımadayalıedebîeserlerdeşahıskadrosuiçindeyeralanvebellibir düşüncenintopluluğun,zihniyetiniveideolojinintemsilciliğiniyüklenenkişi. tipi *Karfırtınası. tipik *Birkimseyiveyanesneyiniteleyen,karakteristik. *Güçlüözgünlüğüolan. tipileme *Tipilemekişi. tipilemek *(kar)Tipiyeçevirmek. tipili *Karfırtınalı. tipleme *Tiplemekişiveyadurumu. tiplemek *Belirlibirtipinbütünçapraşıközelliklerini,bunueniyi,enrahat,eninandırıcıbiçimdetemsiledebilecek kişiylecanlandırmak. tipleşme *Tipleşmekdurumu. tipleşmek *Tipözelliğinikazanmakveyatemsilcilikgöreviniüstlenmek. tipleştirme *Tipleştirmekişi. tipleştirmek *Tipözelliğivermekveyakazandırmak. tipo *Baskıcılıktabirbaskıtürü. tipocu *Basımevlerindetipobaskısıylauğraşankimse. tipografi *Kabartmabiçimlerleilgilibaskıyöntemi. *Basım,basımcılık. tipografya *Bkz.tipografi. tipoloji *İnsantiplerinibelirlemeveayırtetmeyöntemi. tipolojik *Tipolojiyeilişkin. tipolojiktasnif *İnsantiplerinisınıflandırma. *Hikâye,romanvetiyatrogibiuzunanlatımadayalıedebîeserlerin şahıskadrosunutipleşmeözelliğinegöre tasnifetme. -tir *Bkz.-dır/-dir. -tir- *Bkz.-dır-/-dir-. tirtir *Titremekfiiliylebirlikte\"çoküşümek\"veya\"çokkorkmak\"anlamındakullanılır. tiraj *Gazete,kitap,dergivb.ninbirbasılışındakibaskısayısı. tiramola *Gemininrüzgârüstüneveyaaltınadönmesiiçinyelkenlerinbazısınıgevşetme,bazısınıgermeişlemi." }, { "text": "*Makaralarıbirbirinekavuşanbirpalangayıaçıpuzatmakişi. tiran *EskiYunan'dasiyasalgücüzorlaelegeçiren,onukötüyekullanankimse. *Acımasız,gaddar,despot. tirat *Birtiyatrooyunundaoyuncularınbirdefadasöylediğiparça. *(yazıveyakonuşmada)Birdüşünceninkesintisizgelişimi;uzunvetumturaklıkonuşma. tirbuşon *Genelliklemantardanyapılantıpalarıçekmeyeyarayanburgu. tire *Dikiştekullanılanpamukipliği. *Pamukipliğindenyapılmış. tire *Kısaçizgi. *Uzunçizgi. tirendaz *Okatan,okçu. *Becerikli,elindenişgelir. *Temizvezarifgiyinmiş. tirfil *Yabanîyonca,korunga,üçgül. tirfillenme *Tirfillenmekişi. tirfillenmek *Havıdökülmek. tirhandil *Yelkenvekürekleyürütülen vegenellikleBodrum'aözgüdayanıklıvezarifteknetürü. tirhos *Tazesardalyebalığı. tirhosvohozu *Sardalyabalığınınküçüğü. tiriltiril *Tirtir. *(kumaşiçin)Titrergibidalgalanan,ince. *Tertemiz. tirildeme *Tirildemekişiveyadurumu. tirildemek *Titremek. tirit *Kızartılmışekmeğietsuyuylahaşlayarakyapılanyemek. *Yaşlıvezayıf(kimse). tiritgibi *yerindenkımıldayamayacakkadarihtiyar(kimse). tiritiçıkmak *iyiceihtiyarlamak,çokyaşlanmak. tiritlenme *Tiritlenmekişiveyadurumu. tiritlenmek *Tiritleşmek. tiritleşme *Tiritleşmekişiveyadurumu. tiritleşmek *Çokyaşlanıpgücükalmamak. tiriz *Giysilerinyırtmacınaveeteğineeklenenensizkumaşparçası. *Ensiztahta. *Çarpmavesürtüşmelerdenkorunmakiçingüvertesizteknelerin,direklerinvedubalarındışkenarlarına takılan,tahtadanveyahalatörgüsüyleyapılmışçıkıntı. tirle *Memebaşıüzerineyerleştirilipsütünalınmasınayarayanaraç. tirlin *Türlükalınlıklardamürekkepleçizgiçizmeyeyarayangereç. tiroit *Gırtlağınöntarafındabulunanvesalgısınıkanaverenbirbez,kalkanbezi. tirokalsitonin *Tiroitbezindensalgılanan,kandakikalsiyumuazaltanhormon. tiroksin *Tiroithormonlarınınilki. tirpidin *Ufakbahçeçapası. tirpit *Bkz.tirpidin. tirpitil *Bkz.tirpidin. tirsi *Hamsigillerden,uzunluğu60cm,yumurtalarınıtatlısularabırakanbirbalıktürü(Alosaalosa). tirşe *Yeşililemaviarasırenk. *Burenkteolan. *Üzerineyazıyazmakiçinhazırlananderi,parşömen. tirşegözlü *Yeşililemavikarışımıbirgözrengi. tirşeleşme *Tirşeleşmekişiveyadurumu. tirşeleşmek *Tirşerenginedönüşmek. tirşemsi *Tirşerenginebenzeyen,tirşeyeçalan. -tirt- *Bkz.-dırt-/-dirt-. tiryak *Bitkisel,hayvanîvemadenîmaddelerinkarışımındanyapılanmacun,panzehir. tiryaki *Afyon,tütün,kahve,çaygibikeyifverenmaddelerealışmışolan(kimse). *(karagözoyununda)Yaşlıveafyoniçmeyealışmışkimse. *Birşeyeçokalışmış,vazgeçemeyen. tiryakilik *Tiryakiolmadurumu,iptilâ. tiryakisiolmak *birşeyeçokdüşkünolmak. tişört *Genelliklekısakollu,pamuklusporgömlek. titan *Atomnumarası22,atomağırlığı47,90olan,özellikleribakımındansilisyumlakalayayaklaşan,yoğunluğu 4,5olan,1675°Cyedoğrueriyen,parlakbeyazrenkli,basitelement.KısaltmasıTi. titiz *Çokdikkatveözenledavrananveyaböyledavranılmasınıisteyen,memnunedilmesigüç,müşkülpesent. *Temizliğeaşırıdüşkünolan. *Huysuz,öfkeli. titizce *Titiz(birbiçimde). titizlenme *Titizlenmekişi. titizlenmek *Çokdikkatveözenledavranmakveyaböyledavranılmasınıistemek,titizolmak,titizlikgöstermek. *Öfkelenmek,huysuzlanmak,rahatsızolmak. titizleşme *Titizleşmekişi. titizleşmek *Titizlenmek. titizlik *Titizolma,titizcedavranmadurumu. titizlikle *Titizbirbiçimde,titizolarak. titr *Ad,unvan,etiket. titrek *Titreyen. *Birtürbitki. titrekkavak *BütünAvrupa,KuzeyAfrika,ÖnAsya,Kafkasya,Sibirya,JaponyaveTürkiye'ninbütünorman bölgelerindeyetişen,çalıveyaağaççıkhâlindebirkavaktürü. titrekleşme *Titrekleşmekişi. titrekleşmek *Titrekdurumagelmek. titreklik *Titrekolmadurumu. titrem *Ton. titreme *Titremekişi. titremegelmek *titremeğebaşlamak,titremeyetutulmak. titremek *Küçükvehızlısalınımhareketleriyapmak. *Kaslarhızlıküçükkasılmalarlasarsılmak. *(sesiçin)Kısıkvekesikçıkmak. *Birindenveyabirşeydenkorkmak,korkuyakapılmak. *Çoküşümek. *(ışıkiçin)Aralıklıolarakgücüazalıpçoğalmak. titremleme *Titremlemekişiveyadurumu. titremlemek *Konuşmada,düşünceveyaduyuştangelenyumuşaklıkveyasertliközelliklerinibelirtmekiçintonları düzenlemek. titreşim *Küçükvehızlısalınım,ihtizaz. *Birnoktanıngözüngöremeyeceğikadarkısacakımıldanışı,ihtizaz. titreşimli *Titreşimyapanveyatitreşimoluşturan. *Ötümlü. titreşimsiz *Titreşimyapmayanveyatitreşimoluşturmayan. *Ötümsüz. titreşme *Titreşmekişi. titreşmek *Heryanıtitremek. *Titreşimdurumundaolmak,ihtizazetmek. titreştirme *Titreştirmekişiveyadurumu. titreştirmek *Heryanıtitretmek. *Titreşimdurumunagetirmek. titretetitrete *Titreterek. titretiş *Titretmekişiveyabiçimi. titretme *Titretmekişi. titretmek *Titremesineyolaçmak. *Korkusalmak. titreyetitreye *titreyerek. titreyiş *Titremekişiveyabiçimi. tiyatro *Dram,komedi,vodvilvb.edebiyattürlerininoynandığıyer. *Butürleri,izleyicilerönündesahnedeoynamasanatı. *Oyunyazmasanatı. *Yazılmışoyunlarıntümü. tiyatrocu *Tiyatrooyuncusu. *Tiyatroişleten,tiyatrosahibikimse. tiyatroculuk *Tiyatrosanatçılığı. *Tiyatroişletmeişi. tiyatrolaştırma *Tiyatrolaştırmakişiveyadurumu. tiyatrolaştırmak *Oyundurumunagetirmek. tiyealmak *biriylealayetmek,eğlenmek. tiz *İnce,keskin(ses). tizleşme *Tizleşmekişi. tizleşmek *Sestizbirdurumalmak. Tl *Talyum'unkısaltması. Tm *Tulyum'unkısaltması. Togolu *Togohalkındanolan. toğrul *Bkz.Çakırdoğan. Toharca *OrtaAsya'dakullanılmışolaneskibirHint-Avrupadili. toht *Çobanköpeklerininboynunatakılandikenlidemirhalka,tasma. tohum *Bitkilerdedöllenmesonundayumurtacıktanoluşanveyenibirbitkioluşmasınısağlayantane. *Soysop,döl,nesil,sülâle. *Ortayabirsonuççıkaran,birsonucunoluşmasınasebepolanşey. *Spermatozoit. tohumzarı *Tohumudıştansararakonukorumaaltınaalanzar. tohumakaçmak *üremeveyaüretmegücükalmamak. *yaşlanmak,evlenmeçağıgeçipkartlaşmak. tohumcu *Tohumyetiştirenveyasatankimse. tohumculuk *Tohumyetiştirmeişi. tohumlama *Döllemekişi. tohumlamak *Döllemek. *Dişibirhayvanı,erkeğindenalınantohumlayapayolarakdöllemek. tohumlanma *Tohumlanmakişi. tohumlanmak *Tohumludurumagelmek. tohumlu *Tohumuolan. *Tohumlaüreyen. tohumlubitkiler *Bitkilerdünyasınınbüyükbirşubesi,çiçeklibitkiler. tohumluk *Tohumiçinayrılan. *Tohumsaklananyer. tohumudökülmek *geçirdiğibüyükbirkorkudolayısıyladöldenkesilmek. tok *Açlığınıgidermiş,doymuş,açkarşıtı. *(kumaşlariçin)Sıkvekalındokunmuş. *(sesiçin)Kalınvegür. *Sevgi,sevecenlik,başarıveyapara,malgibişeylerieldeetmişvebunlarakavuşmuşolan. tokevinaçkedisi *ihtiyacıolmadığıhâldeaçgözlülükeden. tokgözlü *Bkz.tokgözlü. tokgözlü *Gözümaldaolmayan,gözütok. tokgözlülük *Tokgözlüolmadurumu. tokkarınla *doymuşolarak. tokkarnına *yemektensonra. toksözlü *Hatırvegönüldinlemeden,hiçbirşeydençekinmedenkonuşan. toksözlülük *Toksözlüolmadurumu. toktok *Kalınvegürsesle. toktutmak *(yiyecekleriçin)açlığıuzunsüregidermeveyadoyurmaözelliğiolan. toka *Kemer,kayışvbninikiucunubirbirinebağlamaya,bunlarıistenilengenişliktetutmayayarayan,türlü biçimlerdetutturmalık. *Kadınlarınsaçlarınıtutturmayayarayan,bazendesüsolarakkullanılanaraç. toka *Elsıkışma. *İçkiiçerkenbirininşerefine,sağlığınakadehtokuşturma. tokaetmek *elsıkışma. *karşılıklıikiparçayıgetiripbirbirinedayamak. *kadehtokuşturmak. *vermek. tokaç *Çamaşıryıkarkenkullanılan,tahtadan,yassıtokmak. tokaçlama *Tokaçlamakişi. tokaçlamak" }, { "text": "*(çamaşırı)Tokaçladövmek. tokaçlanma *Tokaçlanmakişi. tokaçlanmak *(çamaşır)Tokaçladövülmek. tokalaşma *Tokalaşmakişi. tokalaşmak *Birbirininelinisıkmak,elsıkışmak. tokalı *Tokasıolan,tokatakılmışolan. tokat *(insana)Eliçiilevuruş. tokat *Hayvanağılı. *Tarla,bahçeveyamandırakapısı. tokatatmak(aşketmekveyapatlatmak) *eliçiilevurmak. *dolandırmak. tokatyemek *(kendine)tokatvurulmak. *yenilgiyeuğramak. *dolandırılmak. tokatçı *Dolandırıcı. tokatçılık *Dolandırıcılık. tokatlama *Tokatlamakişi. tokatlamak *Tokatatmak. *Birkimseyidolandırmak,hileyoluylaparasınıalmak. tokatlanma *Tokatlanmakişi. tokatlanmak *Tokatatılmak. toklu *Biryıllıkkuzu. tokluk *Tokolmadurumu. tokmak *Ağaçtanyapılmışiriçekiç. *Kapıkanadınaasılıvekapıçalmayayarayan,türlübiçimlerdemetalparça. *Kapıkoluyerindebulunanvekapıyıaçmağayarayantopuz. *Dibektedövmeişiiçinkullanılanağaçtanaraç. *Davulvb.vurmaçalgılarıçalmaktakullanılanveçalgınınbirparçasıolanaraç. tokmakgibi *tıkızetli. tokmaktokmak *etli,kalın. tokmakbaş *Kayabalığı. tokmakçı *Jigolo. tokmaklama *Tokmaklamakişi. tokmaklamak *Tokmaklavurmak. toksikolog *Toksikolojiileuğraşankimse. toksikoloji *Zehirle,onlarınorganizmayaolanetkileriylevezehirlerinbelirlenmesiyleuğraşanbilimdalı. toksikoman *Dıştansağlananhertürlümaddeye(özellikletoksitbirmaddeye)karşıfizikselveruhsalbirbağımlılık duyan,vücudundabumaddeninyarattığıolağanüstüetkilerinarayışıiçindeolankişi. toksikomani *Uyuşturucumaddetutkunluğu. toksin *Canlıorganizmalardagörülenzehir. tokuç *Tahtadanyassıtokmak. tokurcun *Bkz.dokurcun. tokurdama *Tokurdamakişi. tokurdamak *Hava,suyuniçindekabarcıklardurumundayükselirkensesçıkarmak. tokurdatma *Tokurdatmakişi. tokurdatmak *Tokurdamakişiniyaptırmak. tokurtu *Tokurdamasesi. tokuş *Bkz.değiştokuş. tokuşma *Tokuşmakişi. tokuşmak *Elletutulanikişeyibirbirineçarpmak,çarpışmak. *Kafakafayavuruşmak. tokuşturma *Tokuşturmakişi. tokuşturmak *Birbirinedokundurmak,çarpıştırmak. tokuz *Sıkvekalınca,tok(kumaş). tokyo *Genellikleplâstik,açıkbirtürterlik. tol *Taşkemerveyataşkemerlerleyapılmışev,oda,kapıvb.şey. *Yaylaveyabahçekulübesi. *Küçükköy. tolerans *Hoşgörü,müsamaha. *İşlenmişbirparçanınyapımölçüsündeolabileceközürpayı. toleranslı *Hoşgörülü,müsamahalı. toleranssız *Hoşgörüsüz,müsamahasız. toleranssızlık *Hoşgörüsüzlük,müsamahasızlık. tolga *Savaşçılarınveyaitfaiyecilerinbaşlarınagiydikleridemirbaşlık,migfer. tolgalı *Tolgasıolan. tolgasız *Tolgasıolmayan. tolkşov *Bkz.sözgösterisi. tolüen *Madenkömürükatranındabenzinlebirliktebulunan,eriticivelekeçıkarıcıolarakkullanılan,yanabilirsıvı hidrokarbür,CH. tomahavk *AmerikanyapısıCruisegüdümlüfüzelerininbirtürü. *KuzeyAmerikalıkızılderililerininkullandığısavaşbaltası. tomak *Ağaçtanyapılmıştop. *Ağaçtanyapılmışgürz. *Birtürkalınveağırçizme. tomar *Dürülerekborubiçimiverilmişderi,kâğıt. *Topuniçinisilmektekullanılan,ucufırçalıçubuk. tombak *Kuyumculuktakullanılan,%80bakır,%20çinkodanoluşansarırenklialaşım. *Bualaşımdanyapılmış. tombala *Torbadannumaralıtaşlarçekilerek,üzerindenumarayazılıkâğıtlarlaoynananbirtalihoyunu. *Tombalakartındabütünnumaralarındoldurulmasıylakazanılanenbüyüködül. tombalaçekmek *tombalaoynamak. tombalacı *Tombalaçektirerekparakazanankimse. tombalacılık *Tombalacınınişi. tombalak *Kısaboylu, şişman,tıknazvetombulca. tombaz *Irmaklardaişleyen,altıdüzkayık. *Üzerindeköprükurulan,altıdüzkayıkbiçimindeduba. tombik *KuzeyAfrikakıyılarındaavlananbirçeşitorkinosunyavrusu,tombilya. *Küçükveşişmançocuklarıseverkensöylenensöz. tombilik *Küçüktonbalığı. tombilya *Orkinosyavrusu,tombik. tombul *Şişman,şişkin,dolgun. *Dolgun,etli. tombulca *Oldukçatombul,biraztombul. tombullaşma *Tombullaşmakişi. tombullaşmak *Tombuldurumagelmek,şişmanlamak. tombulluk *Tombulolmadurumu. tomografi *Birorganveyaorganizmakesitininröntgenlefilminiçekmeyöntemi. tomruğaatmak *tutukevinekoymak. tomruğavermek *işkencearacınasuçlununayaklarınıgeçirmek. tomruk *Kesilmişağacınsilindirbiçimindekigövdesi. *İşlenmekveyabiçilmekiçinhazırlanmıştaşkütlesi. *Tomurcuk. *Tutukevi. tomruklama *Tomruklamakişiveyadurumu. tomruklamak *Tomrukdurumunagetirmek. tomruklanma *Tomruklanmakişi. tomruklanmak *Tomrukdurumunagelmek. tomurcuk *Birbitkininüzerindebulunanveileridesap,çiçekveyayaprakverecekolanfiliz. *Özellikleçiçeğiverecekolangonca. tomurcuklanma *Tomurcuklanmakişi. *Başvermek,meydanaçıkmayahazırolmak. tomurcuklanmak *Tomurcukoluşmak. tomurma *Tomurmakişiveyadurumu. tomurmak *Ağacıdibindenkesmek. *Ağaçveasmalardafilizvermeküzeregözlerkabarmak;tomurcuklanmak. *Şişipkabarmak. ton *Binkilogramlıkağırlıkbirimi;birmetreküphacmindeve+4°Cdekiarısuyunağırlığı. ton *İnsanveyaçalgısesininyükseklikveyaalçaklıkderecesi. *Konuşmadasesinduygularıbelirtecekbiçimdeçıkması. *Sestitreşimlerininyükselipaçılması,titrem. *Birrenginkoyulukveyaaçıklıkderecesi. tonbalığı *Orkinos. tonaj *Birtaşıtınalabildiğitonmiktarı. *Birticaretgemisininiçhacmininhesaplanmasıylabulunantaşımakapasitesi. tonalite *Belirlibirtondayazılmışmüzikparçasınınniteliği. tonga *Hile,düzen,tuzak. tongayabasmak(veyadüşmek) *kendisinikötübirdurumadüşürmekiçinhazırlananbirdüzeneuğramak,tuzağadüşmek. tonik *Organlarıuyaranvegüçlendiren(ilâç). *Bazıiçkilerekatılansıvımadde. *Ciltbakımındakullanılanyüzeveboynasürülenlosyon. tonilâto *Gemilerinalabileceğiyükübelirtmektekullanılan,birtonaeşitbirim. tonilâtoluk *Herhangibirtonilâtohacmindeolan. tonla *pekçok. tonluünsüz *Ciğerlerdengelenhavayasestellerinintitreşiptonvermesiyleboğumlananünsüztürü,ötümlüünsüz, yumuşakünsüz:b,c,d,g,ğ,j,ı,m,n,v,y,z. tonluvurgu *Hemyüksek,hemyeğinhemdedinamikvurgu. tonluk *Herhangibirtonhacmindeolan. tonlulaşma *Ünsüzlerinboğumlanmasısırasında,ciğerlerdengelenhavayasestellerinintitreşerektonvermesi, ünsüzlerintonlulukniteliğikazanması. tonmayster *(radyoveTV.de)Sessorumlusu,sesyönetmeni. tonoz *Tuğlaveharçlaörülmüş,alttanobruk,yarımsilindirbiçimindetavanörtüsü. *Birkemerinaralıksızdevametmesiyleoluşanörtübiçimi. tonsuzünsüz *Ciğerlerdengelenhavanınsestellerindetitreşimeuğramadanvetonalmadanboğumlanmasıileoluşan ünsüz,ötümsüzünsüz,sertünsüz:ç,f,h,k,p,s,ş,t. tonsuzlaşma *Sestellerininciğerlerdengelenhavayıtitreştirmemesivetonvermemesi;ünsüzlerinboğumlanmasırasında titreşimlerinikaybederektonsuzlukniteliğikazanması. tonton *Sevimli,hoşkimse. top *Birçoksporoyunlarındakullanılantürlübüyüklükte,genelliklekauçuktanyapılmıştoparlak. *Bazıaletlerdebulunantoparlağımsıparça. *Gülleveyaşarapnelatanbüyük,ateşlisilâh. *Kumaş,kâğıtgibişeylerinbellimiktardakibağı,ferde. *Birçokşeyinhepsi. *Kumaş,kâğıtvb.şeylerindüzenlibiryığındurumunagetirilmişbağı. *Yuvarlakbiçimdeolan,toparlak. *Tamamen,bütünüyle. *Homoseksüelerkek. topağaç *Gövdesiyüksekçebiryerdenkesilerekdallandırılanağaç. topaltı *Kaletoplarınınkorumasıaltındakiyer;birşehrinyakınçevresi. toparabası *Sahratopununoturtulmuşbulunduğutekerleklitaşıt. topatımı *Topatmaişiveyabiçimi. topatmak(veyatopuatmak) *batkınlığauğramak,iflâsetmek. *sınıftakalmak. topçam *Topluvedüzenliçamtürü. topetmek *birşeyiyığındurumunagetirmek. topgibigürlemek *(sesvekonuşmaiçin)gürvegürültülübirbiçimde. topgibipatlamak *birdengelenşaşırtıcıveürkütücühaberduyulmak. topkandil *Birçokkandilinbirleştirilmesiyleyapılmışavize. topmermisi *Topileatılansivriuçlu,silindirbiçimindemermi. toppatlıcan *Yuvarlakveetlipatlıcantürü. topsağır *Tamsağır. topsakal *Uzunvegürsakalıalttanyusyuvarlakdüzeltipkesilmişolan(kimse). topsakallı *Topsakalıolan. topsürme *Topukısakısavurarakkarşıtarafınkalesineveyapotasınadoğrugötürme,dripling. topsürmek *kısavuruşlarla,topukaçırmadankarşıtakımınkalesineveyapotasınadoğrugötürmek. toptekniği *Oyuncununtopladilediğigibioynayabilmesi,topukullanabilmebecerisi. toptop" }, { "text": "*topbiçiminde,yuvarlakyuvarlak. *birçoktopolarak. toptüfek *Türlüsilâhlar. topyekûn *Bkz.topyekûn. topzambak *Zambak. topatutmak *üzerinetoplaateşetmek. topaç *Çevresineipsarılıpbirdenbırakılarakveyakamçıilevurularakdöndürülenkonibiçimindeucusivri oyuncak. *Kurşunborununağzınıgenişletmektekullanılanbirtürağaçtıkaç. *Kayıkküreğinintoparlakçayeri. *Toparlaksepetveyaküçükküfe. topaçgibi *vücutçatopluvesağlıklı(çocuk). topaççı *Topaçyapanveyasatankimse. topak *Yufkaaçmakiçinavuçiçindeyuvarlakbirbiçimverilenhamurparçası. *Bubiçimverilmişherhangibirşey. *Hayvanlarda,parmaklarınardındatopuğuandırançıkıntı. *(bazıbölgelerde)Şişeveyakadeh. topaktopak *Topakdurumundaolarak,topakbiçiminde. topaklama *Topaklamakişi. topaklamak *Tozveyaküçükparçalardurumundakibirşeyikütleveyayığınbiçimindebirleştirmek. topaklanma *Topaklanmakişi. topaklanmak *Topakdurumunagelmek. topaklaşma *Topaklaşmakdurumu. *Birbütünoluşturanparçacıklarınbirarayatoplanmasısonucuoluştuğudurum. topaklaşmak *Topakdurumunualmak. *Maddetopaklaşmayauğramakveyagüztutmak. topaklaştırmak *Birmaddeyi,bircevherienküçükparçalarınıbirbirineyapışıkdurumagetirmek. topal *Bacağındakisakatlıksebebiylesekergibiveyaikiadımdabir,biryanaeğilerekyürüyen(insanveyahayvan). *Ayaklarındanbirikısaolan(nesne). topaleşeklekervanakatılmak(veyakarışmak) *yetkisiveyeteneğiolmadığıhâldeönemlibirişekatılmayayeltenmek. topalak *Hünnapgillerden,yapraklarındanyeşilboyaçıkarılanbirbitki(Rhamnusclorophorusglobosus). topallama *Topallamakişi. topallamak *Bacağındakisakatlıksebebiylesekergibiveyaikiadımda,biryanaeğilerekyürümek. *(işler)Gerektiğigibiyürümemek,aksamak. topallayış *Topallamakişiveyabiçimi. topallık *Topalolmadurumu. toparlacık *Pekyuvarlak,yusyuvarlacık. *(insaniçin)Kısaboyluve şişman. toparlak *Topbiçimindeolan,yuvarlak(şey),küre,kürevî. *Topcephanesitaşıyanaraba. toparlakhesap *Yuvarlakhesap. toparlakrakam *Bkz.toparlaksayı. toparlaksayı *Yuvarlaksayı. toparlakça *Toparlağayakınbirbiçimdeolan. toparlama *Toparlamakişi. toparlamak *Birarayagetirmek,toplubirdurumasokmak. *(düşünceiçin)Nelerüzerindedurulacağınıhatırlayıpbirarayagetirmeyeçalışmak. *Şaşkındurumdankurtulupkendinegelmek. *Çekidüzenvermek. toparlanış *Toparlanmakişi. toparlanma *Toparlanmakişi. toparlanmak *Toparlamakişinekonuolmakveyatoparlamaişiyapılmak. *Parayönündendurumunudüzeltmek. *Sağlığıdüzelmek. *Birişi,birhareketiyapmayahazırdurumagelmek. toparlayıcıkrem *Esnekliğiniyitirmişcildisıkıştırıpdüzeltenkremtürü. topatan *Güzelkokulu,sarırenkte,uzuncabirkavuntürü. topaz *Alüminyumsilikatıveflüorindenoluşan,kahverengiveyasoluksarırenktedeğerlitaş. topbaş *Anadolu'daözellikleTokatyöresindeyetiştirilenaçıkrenkli,ortaboyyapraklıvetatlıiçimlibirtürtütün. topbaşbalık *Kefal. topçeker *Ağırtoptaşıyan,küçüksavaşgemisi,gambot. *Topçeken(hayvanveyaaraç). topçu *Toplarınkullanılışı,bakımıüzerineyetiştirilenaskersınıfı. *Sınıftakalmışöğrenci. *Futbolcu. topçuluk *Topçusınıfı. tophane *Topyapılan,topdökülenyer. *Topçuaskerinineğitildiğiyer. topik *Tahin,nohut,patatesvesoğanlayapılanmeze. topla *Üçparmaklıdiren. toplaç *Elektrikdinamolarında,hareketlibölümünüzerindekiiletkendevrelerdeoluşanakımıtoplayıptekbir devreyeverenaraç,kolektör. toplam *Toplamaişlemininsonucu,mecmu,yekûn. toplama *Toplamakişi. *Sayılarıveyanicelikleri birbirineekleyiptoplamınıbulmaişlemi. *Kalınbazlamayabenzerbirçeşittandırekmeği. toplamaişareti *Toplamaişleminiifadeeden+işareti. toplamakampı *Savaşta,düşmanmillettensivilhalkın,savaştutsaklarınınveyasiyasîtutuklularıntoplucatutulduklarıyer, temerküzkampı. toplamak *Birarayagetirmek. *Devşirmek. *Devşiripkaldırmak. *Dağınıklıktankurtarmak. *Birarayagetirmek,düzenesokmak,düzeltmek. *Artırıpbiriktirmek. *Sayılarıveyanicelikleribirbirineekleyiptoplamınıbulmak. *Hizmeteçağırmak. *(vergiveyabağışiçin)Verecekolanlardanalmak. *Şişmanlamak,kiloalmak. *(çıban,yaraiçin)İrinlenmek. *Sayılarıveyanicelikleribirbirineekleyiptoplamınıbulmak. toplanan *Toplamaişlemindetoplamıoluşturansayılardanherbiri. toplanık *Toplantıdurumundabulunan. toplanılma *Toplanılmakişi. toplanılmak *Kişilerbirarayagelmek. *Toplamakişiyapılmak. toplanış *Toplanmakişiveyabiçimi. toplanma *Toplanmakişi. toplanmak *Toplamakişinekonuolmak. *Toplantıyapmak. *Kendineçekidüzenvermek. *Şişmanlamak. toplantı *Birdençokkimsenintürlüamaçlarlabirarayagelmesi,içtima. *Birgündemüzerindegörüşmekamacıylailgililerinkatılmasıylayapılanbirleşim. *Birmeclisinbiryıliçindekibirleşimlerinintümü. toplantısalonu *Toplantılarınyapıldığıgenişmekân. toplantıyeri *Toplantınınyapıldığıyerveyamerkez. toplardamar *Kanın,vücudunheryanındankalbegitmesineyarayandamar. toplaşma *Toplaşmakişi. toplaşmak *Toplanmak. *Topdurumunagelmek. toplatılma *Toplatılmakişi. toplatılmak *Toplamakişiyaptırılmak. *(yakalananşeyler)Satıcılardanalınmak. toplatma *Toplatmakişi. toplatmak *Toplamakişiniyaptırmak. toplayış *Toplamakişiveyabiçimi. toplu *Topuolan. *Hepbirarada,toplanmış. *Düzenekonmuş. *Topunuiçinealan. *Vücutçadolgun. topluçalışım *Seminer,şölen. topluçalışma *Birkonu,birişiçingerçekleştirilenbirlikteçalışma,seminer. topludurum *Genelgörünüm,konjonktür. toplugörüşme *Açıkoturum,panel. topluiğne *Başındaküçükbirtoparlakbulunaniğne. toplukonut *Öncedenplânlanmışbellibiryerleşimbölgesindevatandaşadevletinaçtığıkrediyardımlarıylave katkılarıylaoluşturulanyapılarbütünü. toplusözleşme *İşkanununagöre,işverenlebiryerdeçalışanişçilerarasındakiçalışmaşartlarınıveücretleridüzenlemek amacıyla,işçilerinbağlıolduğusendikaileişverenarasındabellibirsüreiçinimzalanananlaşma. toplutabanca *Mermiyuvasıbireksenetrafındadönentopiçerisindebulunantabanca,toplu. toplutartışma *Forum. toplutaşıma *Birşehirhalkınınulaşımihtiyacının,çoksayıdainsantaşımayaelverişlibüyüktaşımaaraçlarıyla karşılanmasınısağlayanulaşımsistemi. toplutaşımacılık *Toplutaşımayapmakdurumu. topluca *Topluolarak. *Vücutçabirazdolgun. topluluk *Nitelikleribakımındanbirbütünoluşturankimselerinhepsi,toplum,camia,cemiyet,vücutdolgunluğu. *Aynıyerdebulunaninsankalabalığı. *Müzikeserlerinibirdenfazlasesveyasazlaseslendirmekiçinoluşturulangrup. *Sanatçıgrubu,ansambl. toplulukadı *Birlikkavramıtaşıyantopluluğaverilen:Ordu,alay,tabur,sürügibi. toplulukeki *İsimlerdesayıbakımındantoplulukvebirliktelikgösterenek. toplulukismi *Bkz.toplulukadı. topluluksayısı *Topluluğumeydanagetirensayı. toplum *Aynıtoprakparçasıüzerindebiraradayaşayanvetemelçıkarlarınısağlamakiçinişbirliğiyapaninsanların tümü,cemiyet. *Topluluk. toplumbilimci *Toplumbilimibilgini,içtimaiyatçı,sosyolog. toplumbilimcilik *İnsanhayatındakibütünolaylarıyalnızcatoplumsalyapıvekuruluşbiçimleriyleaçıklamaeğilimi. toplumbilimi *Toplumunoluşum,işleyişvegelişimyasalarınıinceleyenbilimdalı,içtimaiyat,sosyoloji. toplumbilimsel *Toplumbilimiyleilgiliolan. toplumdışı *Toplumundışındakalan. toplumfelsefesi *Toplumcugörüşedayalıdüşüncevedeğerlendirme. toplumiçincilik *İnsanınkendisinievreninmerkezisaymagörüşü. toplumpolisi *Toplumsalolaylarıizlemekvedenetlemekamacıylaoluşturulmuşpolisbirimivepolisiyegüç. toplumyapısı *Sosyalhayattakiiriliufaklıpekçoksayıdasosyalgrubunmeydanagetirdiğiyapı. toplumcu *Toplumculuktanyanaolan(kimseveyagörüş),sosyalist. toplumcugerçekçi *Toplumcugerçekçilikyanlısıolankimse. toplumcugerçekçilik *Toplumsalolaylarıveilişkileritoplumbilimiaçısındanelealarakhemgerçekçilikhemdegelişmesüreci içindeirdeleyenromantürü. toplumculuk *Toplumsalrefahıdevletinisiyatifiningetireceğinisavunan,işçilerinyönetimekatılmalarınaağırlıkveren, hürteşebbüsüdevletinvesendikalarınbaskısıaltındatutmayaçalışan,telkinvepropagandalarınıeğitim,tarımve vergireformlarıüzerindeyoğunlaştıransiyasîöğretilereverilenad,sosyalizm. toplumdaş *Aynıtoplumabağlıbireylerinherbiri. toplumlararası *Toplumlarıilgilendirendurum. toplumlaşma *Toplumdurumunagelme. toplumlaşmak *Toplumdurumunagelmek. toplumlaştırma *Toplumlaştırmakişi. toplumlaştırmak *Toplumculukilkeleriçerçevesindetopluluğamaletmek. toplumsal *Toplumlailgili,toplumailişkin,içtimaî,sosyal. toplumsalbilim *Toplumbilimi. toplumsalbunalım *Toplumungenelolarakpsikolojikbirsıkıntıyagirmesi. toplumsalbütünleşme *Toplumdaamaçlarınizlenmesindebelirenduyguvedavranışlardakibirlikteliğingeliştirilmesi. *Ortaklaşaamaçlarınizlenmesindeduyguvedavranışlardaortakölçümüngeliştirilmesi. toplumsalçözülme *Birbirinebağlıkişilerveyagruplararasındaamacaulaştıracakgörevlerinyapılamamasısebebiyleilişkilerin bozulması. toplumsaldavranış *Toplumundeğişiktürlerindevebireyleriarasındasağlananiletişimetkinliğiveilişkileri. toplumsaldayanışma *Toplumunkurumvekuruluşlarıylaortakdeğerlerdebirleşmesivebirliktehareketetmesi. toplumsaldeğer *Toplumunherkatmanıncabenimsenenvesavunulandeğer. toplumsaldeğişme *Toplumunsiyasal,sosyalveekonomikgelişmevedeğişmelereparalelolarakgösterdiğieğilim." }, { "text": "toplumsaldenge *Birtoplumunbaşlıcakesimleriningenişölçüdebiruyumiçindebulunmasınısağlayantoplumvekültür bakımındanbütünleşme. toplumsalfarklılaşma *Kişiveyagruplardafarklıözelliklerintoplucameydanagetirilmesi,tanınmasıvebenimsenmesi. toplumsalgelişme *Toplumunbütünolarakdeğişmesivegelişmesi. toplumsalilişki *Toplumundeğişikunsurlarınınkarşılıklıetkileşimiveilişkisi. toplumsalyapı *Bkz.sosyalyapı. toplumsalyardım *Toplumbireyleriarasındavetoplumlararasındakurulanyardımlaşma. *Toplumsaliçerikliyardım. toplumsallaşma *Bireyinkişilikkazanarakbellibirtoplumsalçevreyehazırlanması,toplumlabütünleşmesisüreci, sosyalleşme. toplumsallaşmak *Toplumsalnitelikgöstermekveyakazanmak. toplumsallaştırma *Toplumyararınaçalışırdurumagetirme,sosyalizasyon. *Toplumundeğeryargılarınauygundurumagetirme,sosyalizasyon. toplumsallaştırmak *Toplumyararınaçalışırdurumagetirmek. *Toplumundeğeryargılarınauygundurumagetirmek. topoğraf *Topografyauzmanı. topoğrafik *Topografyayaaitolan. topoğrafikharita *Topografyaharitası. topoğrafya *Birkaraparçasınındoğalengebeveözelliklerinikâğıtüzerindeçizgilerlegöstermeişi. topoğrafyaharitası *Büyükölçekliolanveyeryüzübiçimleriniayrıntılarıylagösterenharita. topoloji *Geometrikcisimlerinnitelikleriyleilgiliözelliklerinivebağılkonumlarını,biçimvebüyüklüklerindenayrı olarakalıpinceleyengeometridalı. topolojik *Topolojiileilgiliolan. toponim *Yeradlarınıinceleyenbilimdalı. toprağabakmak *ölümüyakıngörülmek. toprağadüşmek *ölüpgömülmek. toprağavermek *ölüyügömmek. toprağıbololsun *Müslümanolmayanlariçin\"ruhusükûniçindeolsun\"anlamındasöylenir. toprağıçekmiş *sürekliolarakyaşadığıyerdenkısabirsürekalmaküzeregittiğibaşkabiryerdeölenleriçinsöylenir. toprağınaağırgelmesin *birölününaleyhindebirsözsöylenildiğindekullanılır. toprak *Yerkabuğunun,tozdurumunagelmiştürlükütlekırıntılarıyla,çürümüşorganikcisimlerdenoluşanve canlılarayaşamaortamısağlayanyüzeybölümü. *Kara. *Ülke. *Arazi,tarla. *Topraktanyapılmış. toprakaltı *Toprakiçindebulunan. toprakbilimci *Toprakbilimiuzmanı,pedolog. toprakbilimi *Topraklarınfiziksel,kimyasal,biyolojikvb.özellikleriniinceleyenbilim,pedoloji. toprakboya *İçindedemiroksidibulunanrenk,kiremitkırmızısı. *Minerallerdeneldeedilenboyarmadde. toprakçekmek *biryerdekitoprağıbaşkabiryeretaşımak. toprakçimento *Çimentovesukatılaraksıkıştırılmıştoprak. toprakdoyursungözünü *Bkz.gözünütoprakdoyursun. toprakhukuku *Topraküzerindekimülkiyetrejiminitoprağınişletilmesiyleilgilihususlarıdüzenleyenhukuk. toprakkayması *Yağışlarınetkisiyletoprağınalttabakalarınıngevşemesisonucuüsttabakanınoynaması. toprakköleliği *Toprağabağlıkölelikdüzeni. toprakkölesi *Toprağabağlıköle. toprakolmak *ölmek. toprakpaklar *(birkimsenin)yaptığıkötülüklerancakölmesiylesonbulur. toprakrengi *Sarıveyayeşileçalantoprağınrengi. *Burenkteolan. topraksıçanı *Toprağınaltındayaşayanbirsıçantürü. toprakbastı *Ayakbastı. toprakçıl *Topraktayaşayanhayvantürü. topraklama *Topraklamakişi. *Elektrikdevresindeveyaelektrikleçalışanbiraraçtabirucutopraklabirleştirmekişi. topraklamak *Üzerinitopraklaörtmek. topraklandırma *Topraklandırmakişi. topraklandırmak *Birkimseyiişletipgeçinmesiiçintopraksahibiyapmak. topraklaşma *Topraklaşmakişiveyadurumu. topraklaşmak *Toprakdurmunagelmek. topraklı *İçinetoprakkarışmış. *Ekecektoprağıolan(köylü). topraksı *Toprağıandıran. topraksız *İçindetoprakbulunmayan. *Ekecektoprağıolmayan(köylü). toptan *Topluolarak,tümüyle,bütünüyle. *Büyükölçüdeyapılan. toptancı *Toptansatışyapantüccar. toptancılık *Toptanalışveriştüccarlığı. topu *tümü,hepsi. *(azımsananşeyleriçin)yalnızca,olupolacağı. topuatmak *sınıftakalmak. toputopu *Aşağıyukarı,hemenhemen. topuk *Ayağıntoparlakçaolanaltbölümü. *Ökçe. *Bellibiramaçlakazılmaksızınasılyerindebırakılankömürblokuveyacevherkütlesi. topukçalmak *yürürkenayaklarıniçkemikleribirbirineçarpmak. topukdemiri *Kapımenteşelerininalttakalanerkekbölümü. topukkapmak *Bkz.dalma. topukkemiği *Ayağınaltvearkakısmındabulunankemik. topukvurmak *selâmlamadanönceayaktopuklarınıyanyanagetirmek. topukdöven *Etekleriyerekadaruzanankadıngiysisi. topuklama *Topuklamakişi. topuklamak *Hayvanıtopukladürtmek. topuklarınakadar *aşıkkemiklerinekadar. topuklu *Yüksekökçeli. topuksuz *Ökçeyüksekliğiazolan. topur *Kestanenindikenliolandışkabuğu. *Fındığındışındakiyeşilkabuk. toput *Çökelti. topuz *Ucutopbiçimindeeskibirsilâh. *Topbiçimindetoplanmışsaç. *Birşeyinelletutulabilençıkıntısı. topuzgibi *kısavetıknaz(kimse). topuzlu *Topuzuolan. topuzlukilit *Kilitsisteminibünyesindebulundurankapıkolu. topyekûn *Eksiksiz(olarak),toplamolarak,topluolarak. tor *Sıkgözlüağ. *Ağörgüsünde. tor *Toy,işealışkınolmayan,yabanî. *Olgunlaşmamış,ham. *Görgüsüz,çekingen,utangaç,acemi. tor *Birdaireninkendidüzlemindebulunanfakatmerkezindengeçmeyenbirdoğruçevresindedönmesiyle oluşancisim. torak *Kömürleştirilecekağaçveyapişirilecektuğlalarladoluolanvedışıçamurilesıvanankümbet. toraman *Tombul,iriyapılı,gençirisi. torba *Genellikle,pamuk,kılveplâstikgibiipliktendokunmuş,türlüboyvebiçimde,ağzıbüzülüpbağlanabilen araç. *Naylontorba,poşet. *Erbezi,husye,testis. torbaçay *İşlendiktensonratorbaiçindesatışasunulançay,poşetçay. torbaeylemek *torbaetmek. torbakadro *Gereğindeyetkilininuygungöreceğiyerlerdevemiktarlardakullanılmakiçinsaklıbulundurulankadroların tümü. torbayoğurdu *Torbayakonupsüzdürülenyoğurt. torbada(veyaçantada)keklik *elegeçirilmesiodenlikesinkieldeedilmişsayılır. torbalama *Torbalamakişi. torbalamak *Torbayakoymak,torbabiçiminegetirmek. torbalanma *Torbalanmakişi. torbalanmak *Torbalamakişiyapılmak. *Gevşeyipsarkmak. torbalı *Torbasıolan. torbayakoymak *sağlamak. toreador *Boğagüreşçisiveyaarenadaboğagüreşinekatılanherkes. torero *Arenadaboğalarlamücadeleedenkimse,boğagüreşçisi. torik *Palamutbalığınınirisi(Palemyesarda). torlak *Genç,toy. *Henüzevcilleşmemiş,alışmamış(hergele). *Derviş. torluk *Toyluk,acemilik. torna *Ağaçveyametaleşyayayuvarlakbirbiçimvermekiçinkullanılançarklıtezgâh. tornacı *Tornaişiyapankimse,tornaişçisi. tornacılık *Tornaişçiliğiveyazanaatçılığı. tornado *BatıAfrikakıyılarındaesençokkuvvetlikiklon. tornalama *Tornalamakişi. tornalamak *Tornaileişlemek. tornalanma *Tornalanmakişi. tornalanmak *Tornaileişlenilmek. tornalatma *Tornalatmakişi. tornalatmak *Tornadangeçirtmek,tornayaptırmak. tornalı *Tornadaişlenmiş. *Tornalanmışparçalarlayapılmış. tornavida *Vidalarıdöndürüpyürütmekiçinbaşlarındakikertiğeuygulanan,ucuyassıvedüzalet. tornet *Bilyalıtekerleklerveküçükbirsandıktanoluşanbasittaşımaaracı. tornistan *Gemiiçin,pervaneyitersyöndeçevirme. *Tersyüzetme. tornistanetmek *(gemi)geridönmek. *birgiyeceğitersyüzetmek. torpido *Torpilatmayayarar,küçükveçokhızlıgidensavaşgemisi. torpidogözü *Otomobillerde,içindesürücüiçingereklişeylerinbulunduğukapaklıküçükbölme. torpidobot *Torpido. torpil *Savaşgemilerindesualtısilâhıolarakkullanılanbüyükbomba. *Birkimseyikayırıcı,arka. torpilbalığı *Tırpanayıandıranvebaşındakibirorgandanelektrikçıkararakbaşkabalıklarıöldüren,yavrudoğurucubir balık,uyuşturanbalığı(Raiatorpedo). torpilci *Torpilileuğraşankimse. torpilcilik *Torpilcininişi. torpilleme *Torpillemekişi. torpillemek *Torpillebatırmak. *Sınıftakalmak. torpillenme *Torpillenmekişi. torpillenmek *Torpillemekişiyapılmak. torpilli *Torpilibulunan. *Kayıranıolan. tortop *Bütünüyletopbiçiminde(olan). tortopolmak *topbiçiminegirmek. tortu *Birçökelmesonundabirsıvınındibineçökenkatımadde,çökelti,rüsup. *Birşeyinbayağı,işeyaramazdurumagelmişolanı. *Birtopluluğunsoysuzlaşmışüyeleri. *Kalıntı." }, { "text": "tortul *Tortuniteliğindeolan. *Tortullaşmasonucuoluşmuş. tortulbilimi *Yerbiliminintortullarıinceleyenkolu,sedimantoloji. tortulanma *Tortulanmakişi. tortulanmak *Tortudurumunagelmek. tortulaşma *Tortudurumunagelme. *Deniz,göl,akarsuveyakaralardakatımaddelerinçökelmesiolayı,sedimantasyon. tortulaşmak *Tortudurumunagelmek. tortullaşma *Tortulaşma. tortullaşmak *Tortulaşmak. tortulu *Tortusuolan. tortusuz *Tortusuolmayan. torum *Deveyavrusu. torun *Birkimseyegöreçocuğununçocuğu. *(çoklukekiylekullanıldığında)Aynısoydangelenler. toruntorba(veyatoruntosun)sahibiolmak *evlâtvetorunlarıolmak. torunlar *sonrakidöller,kuşaklar. toryum *Atomnumarası90,atomağırlığıyaklaşık232olan,112,6yoğunluğunda,1700°Cdeeriyen,kurşun renginde,havadabozulmaz,atomenerjisikaynağıolarakkullanılanradyoetkinbirelement.KısaltmasıTh. tos *Alınveyaboynuzlavuruş. tosvurmak *alınveyaboynuzlavurmak,süsmek. tosbağa *Kaplumbağa. toslama *Toslamakişi. toslamak *Tosvurmak. *(taşıtiçin)Başkısmınıbiryereveyabirbaşkataşıtahafifçeçarpmak. *(para)Vermek. toslaşma *Toslaşmakişi. toslaşmak *Birbirinetosvurmak. tost *Arasınayağsürülerekveyapeynirgibikatıkkonularaközelmakinesiylegevretilipkızartılmışekmekdilimi. tostekmeği *Tostyapmadakullanılanekmek. tostmakinesi *Tostyapmayayarayanelektrikleısıtılanaraç. tostçu *Tostyapanveyasatankimse. tostçuluk *Tostçununişi. tostoparlak *Bütünüyletoparlak. tosun *Burulmuşerkekdana. *Sağlıklı,tıknazdelikanlı. tosungibi *tıknazcavegürbüz. tosuncuk *Olağandandahairidoğmuşçocuk. total *Bütünsel. totalitarizm *Totaliterrejimvekuram. totaliter *Demokratikhakveözgürlüklerinbaskıaltındatutulduğu,bütünyetkilerinbireldeveyaküçükbiryönetici grubununelindetoplandığıdemokratikolmayan(devletdüzeni),bütüncül. totem *İlkeltoplumlardatopluluğunondantürediğisanılanvekutsalsayılanhayvan,ağaç,rüzgârgibiherhangibir tabiînesne,ongun. totemcilik *Birtotemeinanmaüzerinekurulutoplumsalbirbirlik,dinîuygulamabiçimi,ongunculuk. totemizm *Totemcilik. toto *Kıç,popo. toto *Sportoto. toy *Gençliğisebebiylegörgüsüzvebeceriksizolan. toy *Ziyafet,şölen,yemeklieğlence. toy *Toygillerden,böcekvetaneilebeslenen,etiiçinavlanan,kızıltüylübirkuş(Otistarda). toyaka *Bükerekgermekiçinikikatedilmişbiripinucunageçirilentahtaparçası. toyca *Toy(birbiçimde),toyayakışır(biçimde). toycu *Toyverenkimse,düğüncü. toydan *Toykuşununiribirtürü. toyga *Bkz.toygaçorbası. toygaçorbası *Yoğurtlayapılanbirtürçorba. toygar *Tarlakuşu. toygiller *Kuşlarsınıfının,örnekhayvanıtoyolanbirtakımı. toyluk *Toy(I)olmadurumuveyatoycadavranış. toyluketmek *toycadavranıştabulunmak. toynak *At,eşekgibitektırnaklıhayvanlarıntırnağı,duynak. toynaklılar *At,eşek,suaygırıgibiparmaklarıtoynakbiçimindeolanmemelihayvanlartakımı. toz *Bkz.Töz. toz *Çokküçükvehafifparçacıklarabölünmüştoprak. *Çokküçükparçacıklarabölünmüşolanherhangibirmadde. *Tozdurumundaolan. tozalmak *biryerintozunutemizlemek. tozbezi *Tozalmaktakullanılanbez. tozboya *Sulandırılarakkullanılan,çeşitlirenktetozdurumundakiboya. tozbulutu *Havadaoluşanyoğuntoz. tozduman *Yerdenkalkarakhavayıkaplayanyoğuntoz. tozetmek *ezipharapetmek,ortadankaldırmak. tozfırçası *Tozalmakveyatozutemizlemekiçinkullanılanyumuşakkıllıfırça. tozkondurmak(veyakondurmamak) *birşeydeherhangibirkusurunvarlığınıkabuletmemek,birşeyikusursuzgöstermek. tozkoparmak *tozkaldırmak. tozolmak *tozhâlinegelmek. *kaybolupgitmek,kaçmak,uzaklaşmak. tozpembegörmek *aşırıiyimserolmak. tozsabun *Tozdurumunagetirilmişsabun. tozşeker *Ufakbillûrbiçimindeşeker. toztoprak *Buluthâlindeolantoz. tozan *İnceciktoztanesi,zerre,molekül. *Tozuçokolanyer. tozarma *Tozarmakişi. tozarmak *Tozdurumunagirmek,tozlaşmak. tozdandumandanfermanokunmamak *ortalıkçokkarışıkolmak. tozkoparan *Çokrüzgârlı(yer). tozlanma *Tozlanmakişi. tozlanmak *Tozluolmak,üstünetozkonmak. tozlaşma *Tozlaşmakişi. *Erkekorganlardakiçiçektozunun,rüzgârveyaböceklerinaracılığıylaçiçeklerintepeciğinekonması, döllenme. tozlaşmak *Tozdurumunagirmek,tozarmak. tozlaştırma *Tozlaştırmakişi. tozlaştırmak *Tozdurumunagetirmek. tozlu *Tozabulanmışveyatozuolan. tozluk *Pantolonunpaçasınıtozdankorumakiçinayakkabınınüzerinegeçirilipdüğmelenenveyadizdenaşağı uzanarakayağınüstünüörtendarpaçalık,getr. tozma *Tozmakişi. tozmak *Bkz.Geziptozmak. tozpembe *Açıkpemberenk. *Burenkteolan. tozudumanakatmak *tozkaldırarakhızlagitmekveyakaçmak. *ortalığıaltüstetmek. tozuma *Tozumakişi. tozumak *Tozhavalanarakçevreyeyayılmak. tozuntu *Tozumaklahavayakalkıpuçantozlar. tozunualmak(atmak,silkmekveyasilkelemek) *birşeyisilerektozdantemizlemek. *dövmek,hırpalamak. tozutatozuta *Tozkaldırarak. *Birşeyitozdurumundasavurmak. tozutma *Tozutmakişi. tozutmak *Tozkaldırmak,çevreyetozyaymak. *(kariçin)Tozgibisavurmak. *Aklınıyitirmek. *Böbürlenmekyüksektenkonuşupsöylediğisözüyerinegetirmemek,palavraatmak,mangaldakül bırakmamak. töhmet *Birineisnatolunansuç,işlenildiğisanılan,fakathenüzaydınlanmamışolansuç,suçlama. *Kabahatli. töhmetlendirme *Töhmetaltındabırakma. töhmetlendirmek *Töhmetaltındabırakmak,suçlandırmak. töhmetli *Suçlanmış. *Kabahatli. tökezleme *Tökezlemekişi. tökezlemek *Yürürkenayağıbiryereçarpıpsendelemek. *Güçlükveengellerlekarşılaşmak. tökezlenme *Tökezlenmekişi. tökezlenmek *Tökezlemekişiyapılmak. tökezmek *Tökezlemek. tömbeki *Özellikleİran'dayetişenvenargileileiçilenbirtütüntürü,nargiletütünü(Nicotianapersica). tör *Altınçadırdaenşerefliyer. töre *Birtopluluktabenimsenmiş,yerleşmişdavranışveyaşamabiçimlerinin,kuralların,görenekvegeleneklerin, ortaklaşaalışkanlıkların,tutulanyollarınbütünü. *(daranlamda)Birtoplumdakiahlâkîdavranışbiçimleri. törebilimi *Yarar,iyi,kötügibisorunlarıinceleyen,töreileilgilibirdavranışyasasıgeliştirilen,neyinuğrunda savaşılmayadeğer,yaşamaneyinanlamkazandırdığı,hangidavranışıniyivehangisininkötüolduğugibisorunları kendinekonuedinenbilim,ahlâkbilimi,ilmiahlâk,etik. töredışı *Töreylehiçbirilgisibulunmayan,töreileilgiliyanıolmayan. töredışıcılık *Töreyiinkâredenöğretileringeneladı,ahlâkdışçılık,amoralizm. töreci *Töreyiilkeedinen,töreyiamaçolarakalan. törel *Töreyeuygunolan. *Töreileilgili. törelcilik *Töreyibiraraçdeğil,biramaçsayanöğreti,ahlâkçılık,moralizm. töreli *Törel. törellik *Toplulukyaşamını,insandavranışlarınıdüzenleyerekinsanlarınbirbirlerinevetoplumakarşıödevlerini belirleyenkuralveölçülerbütünü. törelsiz *Töreyeaykırı. tören *Birtoplulukta,üyelerinbellibirolayı,kişiyiveyadeğeriayırtedipsembolleştirmesi,bunlarınanlamve öneminingüçlendirilmesiamaçlarıyladüzenlenenhareketdizisi,merasim. törendüzeni *Törenyapılacakyerdeoluşturulandüzen,protokol. törenli *Törenleyapılan. törensel *Törenleilgili. töresel *Törel. töretanımaz *Törekurallarınaaykırıolan;dahaüstünsaydığıbirtöreadınageçerlitöreyitanımayan,immoral. töretanımazlık *Toplumcabenimsenmiştöreileilgilideğerlerideğiştirmekisteyendoktrinleringeneladı,immoralizm. törpü *Ağaçveyakurşun,kalaygibiyumuşakmetallerinkabasınıalmayayarayan,dişleriuzunvearalıklıolaneğe. *Birşeyinyüzündekipürüzlerigidermek,düzgünleştirmekiçinkullanılankısa,ince,pürtüklüeğe. törpüleme *Törpülemekişi. törpülemek *Törpüiledüzeltmek. *Sivrinoktalarınıgidermek. *İnceltmek,terbiyeetmek. törpülenme *Törpülenmekişi. törpülenmek *Törpülemekişiyapılmak. törpülü *Törpülenmiş. tös *Hayvanıtöskürtmekiçinsöylenir. töskürme *Töskürmekişiveyadurumu. töskürmek *(hayvan)Gerigerigitmek. *(düşmanı)Geriçekilmek." }, { "text": "töskürtme *Töskürtmekişiveyadurumu. töskürtmek *(hayvanı)Gerigeriyürütmek. *(düşmanı)Püskürtmek. töskürü *Gerigeri,gerisingeriye. tövbe *İşlediğibirgünahveyasuçtanpişmanolarakbirdahayapmamayakararverme. tövbe ayları *Bkz.büyüktövbeayıveküçüktövbeayı. tövbeetmek *birgünahveyasuçubirdahayapmamayasözvermek. tövbekâr *Günahsayılacakbiriştenvazgeçmişolan,birdahayapmamayakararvermişolan(kimse). tövbelerolsun(tövbelertövbesi!) *birkimseninherhangibiriştençokpişmanolaraktekrarlamamakararınıaldığınıanlatanbirsöz. tövbeli *Tövbeetmişolan. töz *Kök,asıl,cevher. *Değişenlerinözündedeğişmedenkaldığıvarsayılanidealistkavram,cevher. tözcülük *Birveyabirçoktözünvarlığınıönesürenöğretileringeneladı. tözel *Tözleilgili. Trabzonhurması *Abanozgillerden15mkadaryükselebilenbüyükbirağaç(Diospyroskaki). *Buağacınelmabüyüklüğunde,turuncurenkte,hamikenkekreolan,olgunlaşıncatatlılaşanmeyvesi,Japon hurması. tradisyon *Gelenek. tradisyonel *Geleneksel. trafik *Ulaşımaraçlarınınyolaçıkmasıiçingerekliişlemleriyapanveulaşımyollarınıdenetleyenresmîkurumveya görevlikişiler. *Ulaşımyollarınınyayalarvehertürlütaşıtaraçlarıtarafındankullanılması,seyrüsefer. *Ulaşımyollarındabulunantaşıtveyayalarıntümü. *Önemligörevlerdebulunankişilerinbiryeregidişgelişi. trafikakımı *Trafikakışı. trafikakışı *Trafiktekiaraçlarınkurallarauygunbirbiçimdesıkışıklığasebebiyetvermedenyürümesi,hareketetmesi trafikakımı. trafikişaretleri *Trafiğidüzenlemekamacıylagerekliyerlerekonulanözelişaretlilevhalarıntümü. trafiklâmbası *Taşıtlarınveyayalarınkavşaklardangeçişinidüzenleyenışıksistemi. trafikmüfettişi *Trafiğidüzenlemekonusundapolislereyardımcıolanvebuişifahrîolarakyapankimse. trafikşeridi *Taşıtlarınbirdizihâlindegüvenleseyredebilmeleriiçintaşıtyolununişaretleayrılmışbirbölümü. trafikçi *Trafikpolisi. trafo *Transformatörsözününkısaltılmışı. *Şehrinelektrikakımınısağlayantransformatörkuruluşu. tragedya *Trajedi. trahom *Gözkapaklarınınaltındabirtakımkabarcıklarınbelirmesiylebaşlayan,tedaviedilmezsekirpikleriniçeriye kıvrılması,saydamtabakadayaralarçıkmasıyüzündenkörlüklesonuçlanabilenbulaşıcıhastalık. trajedi *Konusunuefsanelerdenveyatarihîolaylardanalan,acıklısonuçlarlabağlananbirtürtiyatroeseri,tragedya, ağlatı. trajik *Trajediileilgili. *Çokacıklı,feci. trajikleşme *Trajikleşmekişiveyadurumu. trajikleşmek *Trajikdurumagelmek. trajikomedi *Trajediyeözgüciddîveacıvericiolaylarlagelenekselolarakkomediyeözgüyöntemleriniçindekarşıtlaştığı tiyatroeseri. trajikomik *Hemacıklıhemdegüldürücüözelliğiolan. trake *Solukborusu. *Eklembacaklılardabulunanözelsolunumkanalları. trakeliler *Eklembacaklıların,solungaçyerineözelbirsolukborusutaşıyantakımı. trakit *Yanardağkayalıklarıarasındabulunanbirfeldspattürü. traksiyon *Çekim. traktör *Tekerlekleri,gevşekarazidetutunmasınısağlayacakbiçimdedonatılmış,arkasınarömorktakılabilen motorluaraç. traktörcü *Traktörletaşıyıcılıkyapankimse. *Traktörkullanansürücü. trakunya *Bkz.çarpanbalığı. trampa *Paraaracılığıolmaksızın,birnesnenindolaysızolarakbirbaşkanesneiledeğiştirilmesi,değiştokuş,takas. trampet *İkideğnekileçalınanküçükdavul. trampetçalmak *trampetedeğneklevuraraksesçıkartmak. trampetçi *Trampetçalankimse. trampetçilik *Trampetçiolmadurumu. trampete *Bkz.trampet. tramplen *Yüzmesporunda,suyayüksektenatlamadakullanılanbirucusabit,ötekiucuesneyensıçramatahtası. *Kayakta,atlamayıyapansporcuyagereklihızısağlayan,özelolarakdüzenlenmişeğikalan. *Dahaiyibirdurumayükselmekiçinkendisindenyararlanılankişi,olayveyadurum. tramvay *Yolüzerindeçıkıntıyapmayacakbiçimdedöşenmişözelraylardahareketedenyolcutaşıtı. tramvayhattı *Tramvayınüzerindehareketettiğidemirraylarındöşendiğitahsisliyol. trança *İzmaritgillerden,özelliklesıcakdenizlerdeyaşayan,pullu,esmerrenkli,beyazetli,kemiklibirbalık. trans *Medyumlarınruhlailişkikurduklarızaman,girdikleriözelhipnozdurumu. *Kendindengeçmekveiçindebulunduğuortamdanbaşkabirdünyayaveyahavayageçtiğinianlatmakiçin söylenentranshâlinegirmekdeyimindegeçer. transandantal *Deneyüstü. transandantalizm *Deneyüstücülük. transatlantik *Atlantiğiaşan. *AtlantikOkyanusu'nuaşarakAvrupaveAmerikaarasındaçalışangemi. transfer *Biryerdenbaşkabiryeretaşımaveyagötürme. *Birkimseninherhangibirhakkınıbirbaşkasınageçirmesinisağlayaniş. *Birprofesyonelsporcunun,parakarşılığıklübündenbirbaşkaklübegeçmesi. transformasyon *Biçimdeğişimi,dönüşüm. transformatör *Aynıfrekanstafakatyoğunluğuveyagerilimigenelliklefarklıolanbirveyabirçokdeğişikakımsistemini değişikbırakımsisteminedönüştürenelektromanyetikindükleçlistatikaygıt,dönüştürücü,muhavvile. transformizm *Dönüşümcülük. transfüzyon *Bkz.kanaktarımı. transistor *Germanyumveyasilisyumelementlerininiletkenliklerindenyararlanmayısağlayarak,elektroniktüplerin elektriktitreşimlerinigenişletmektekullanılanalet. transit *Biryerden,dinlenmeden,beklemeden,durmadangeçme. *Millîtopraklardangeçişsırasında,hiçdurmadangeçenmallariçingümrüksüzgeçme. *Birkatarın,birgardakiartardagelenyolbölgelerindendurmadangeçmesi. transitgeçmek *biryerden,dinlenmeden,beklemeden,durmadangeçmek. *(maliçin)gümrüksüzgeçmek. *sürücü,trafikkurallarınauymamak. transkripsiyon *Çevriyazı,yazıçevrimi. transliterasyon *Yabancıyazıların,okunuşlarıdikkatealınmadanharfharfaktarılması,harfçevirisi. transmisyon *Elektriklitaşıtlardadingilinmotorogöregerekdikeygerekyataydüzendehareketetmesinisağlayanorgan. transplântasyon *Bkz.organaktarımı. transport *(biryerdenbaşkabiryere)Taşıma,iletme,nakil. *Taşımacılık,nakliyat. tranş *İnekveyadanabudununortabölümü. trap *hendek,tuzak. *Sahnedeyerdebulunankapak. trapez *Altuçlarınabirçubukbağlanmışbulunanikidüşeyiptenyapılmışbirjimnastikaracı. *Buaraçlagösteriyapansanatçı. trapezci *Trapez. tras *Volkaniktüp. trata *Torbalıbalıkağı. travers *Üzerineraylarınyerleştirildiği,yereeninekonulmuşdemirveyaağaçparçalarınherbiri. traverten *Bazıkaynaksularınınyığdığı,genelliklekalkertortu. travma *Birdokuveyaorganınyapısınıveyabiçiminibozanvedıştanmekanikbirtepkisonucuoluşanyerelyara. *Canlıüzerindebedenveruhaçısındanönemliveetkiliyaralanmabelirtileribırakanyaşantı. travmatoloji *Cerrahîninyaravebereleritedaviedenbölümü. tre *Birmaddedekikükürtoranınıtespitetmekiçinkullanılanalet. *Birelektrikdevresindekigizilgüçfarkınıvoltcinsindenölçmeyeyarayanalet. *Manyetikmomentlerivemanyetikalanlarınmomentleriniölçmeye,karşılaştırmayayarayanalet. tremolit *İçindemagnezyum,kalsiyum,demirvealüminyumbulunan,amfibolgrubundandoğalsilikat. tren *Birveyabirkaçlokomotiftarafındançekilenvagonlardizisi,katar,şimendifer. trençkot *İçiastarlı,kemerli,sugeçirmezpardösü,yağmurluk. trençkotlu *Trençkotuolan. trenikaçırmak *birşeyieldeetme,birişigerçekleştirmefırsatınıveimkânınıyitirmek. trent *Eğilim. tretman *Senaryoözeti. treyler *Traktörveyakamyonlara,dahaçokyüktaşımalarınısağlamakiçintakılanaraba. trias *II.Çağınyaklaşık45milyonyıllıkdönemi. tribün *Kapalısporsalonlarındavestadyum,hipodromgibiyarışmavegösteriyapılanyerlerdeseyircilerin oturduğukoltukluveyabasamaklıbölüm. triftong *Üçlüünlü. trigonometri *Üçgenlerihesaplamayıkonuedinenmatematikkolu,müsellesat. trigonometrik *Trigonometriileilgili. triko *Örülerekdokunanbircinsyünkumaş. trikosefal *Kırbaçkurdu. trikotaj *Örmeişleri. trikotajcı *Örmeişleriyapankimse. trikotajcılık *Trikotajcınınişi. trilyon *Milyarkerebin,1.000.000.000.000. *Busayınınadı. trilyoner *Trilyonsahibiolan,çokzengin. trilyonerlik *Trilyonerolmadurumu. trilyonluk *Niceliğitrilyonlaölçülen. *Zenginliğitrilyondeğerindeolan. trinketa *Yelkenligemilerdepruvadireğininenalttabulunananaserenivebuserenebağlananyelken. trio *Üçlü. *Üçkişidenoluşan. tripleks *Üçkatlı. tripoli *Ufalandığındatozları,madenîeşyayı,taşı,mermeri,camıvb.nitemizlemeyeveparlatmayayarayansilisli kaya. triportör *Eşyataşımakiçinbirkasasıbulunan,çoğukezmotorlu,üçtekerlekliküçüktaşıt,üçteker. triptik *Otomobilleriçinverilengeçicigümrükbelgesi. trişin *Ergindurumdaolan,domuzdanbaşka,insanlarlabirçokmemelininincebağırsağındayaşayan,ipsiler cinsindenbirsolucan(Trichinellaspiralis). triton *Trityumun,birprotondanveikinötrondanoluşanatomçekirdeği. trityum *Atomağırlığı3olanradyoaktifhidrojenizotopu. triyas *Bkz.trias. Troçkici *TroçkiciliğibenimsemişveyaTroçkicilikyanlısıkimse. Troçkicilik *Troçki'nindüşüncelerinedayanansosyalistakım. trok *Değiş,trampa,maldeğişi. trol *Teknelerlesuyundibindesürüklenerekçekilen,hunibiçimindegenişağızlıbalıkağı. trolcü *Trolilebalıkavlayankimse. troleybüs *Şehiriçiyollarda,birhavahattındanelektrikakımıalarakçalışanotobüs. trombon *Sürgükolununhareketiyledeğişikyükseklikteseslerineldeedildiğinefesliçalgı. tromboncu *Trombonçalankimse. tromp *Binanınbirbölümünütutmayayarayanköşekubbesi. trompet *Birağızlıkvekendiüstünekıvrılmışsilindirbirborudanoluşannefesliçalgı. trompetçi *Trompetçalankimse. tropik *Dönence(zamanı). tropikkuşu *Tropikkuşgillerfamilyasındanpembemsitüylü,kuyruğundakiikiteleğiolandenizkuşu. tropika *Yeryuvarlağınınekvatoraparalelvebiri(Oğlakdönencesi)güneyde,ötekisi(Yengeçdönencesi)kuzeyde bulunanikidairesindenherbiri,dönence. *Tropikalkuşak. tropikal *Tropikaileilgili,tropikabölgesindenolan. tropikalbitki *Tropikaliklimkuşağındayetişengürbitkiörtüsü. tropikalbölge *Tropikalkuşak. tropikaliklim *Dönencelerarasındakalanbölgelerdegörüleniklim. tropikalkuşak" }, { "text": "*İkitropikaarasındabulunansıcakkuşak. tropikalorman *Tropikalkuşağınnemlihavasındavebölgelerindeyetişenorman. tropizm *Bitkivehayvangibibazıcanlılarınışık,ısı,besingibitürlüuyarıcısebeplerinetkisialtındabuuyarıcılara doğruveyatersineyerdeğiştirmeleriolayı,doğrulum. troplar *Antikçağkuşkucularınınvarolanşeylerhakkındanesnelbilgiedinebilmeninimkânsızlığınıkanıtlamakiçin kullandıklarıilkeler. troposfer *Atmosferin11kmkalınlığındaolanilkkatmanı. trotinet *Birayaklaüzerinebinilip,öbürayaklayeriteperekyolalınanvebiryönetmekoluilearkaarkayaiki tekerleğibulunançocukoyuncağı. trotuvar *Yayakaldırımı. troyka *Rusya'da,üçatlaçekilenkızakveyaaraba. tröst *Aynıalandaişyapançeşitliortaklıklarınhissesenetlerinin,birdenetimteşkilâtınateslimedilmesive yönetiminbirteşkilâtıyönetengrubaaktarılmasıylaoluşan,tekelcisermayedarlığadayananortaklıklarbirliği. truakar *Kısamanto. *(kadıngiysisiiçin)Kolboyudirsekilebilekarasındaolan. trup *Aynıtiyatrodaçalışanoyunculartopluluğu. trük *Sinemaveyatiyatrodateknikustalıklayapılangösteri. tu *\"Yazıklarolsun\"anlamında. -tu *Bkz.-dı/ -di. tukaka *Berbat,kötü,fenadurumdaolduğubelirtildiğindekullanılanbirsöz. tukakaetmek(veyaedilmek) *hafifealıpbirkenaraitmek,önemvermemek,kötülemek. tual *Yağlıboyaresimyapmayayarayanbezveyabubezüzerineyapılmıştablo. Tuba *Cennettebulunduğunainanılan,köküyukarıda,dallarıaşağıdabüyükbirağaç. tuba *Üzerindepistonlarbulunanbakırdan,nefesliçalgı. tubeless *Bkz.içsiz. tufan *NuhPeygamberzamanındayağdığıvebütündünyayısubaskınıaltındabıraktığıanlatılanşiddetliyağmur. *Şiddetliyağmur. *Çokyoğunveyaşiddetli. tufeylî *Birkimseninsırtındangeçinen,asalak,ekti,parazit. *Asalak. *Salaş,virane,yıkık. tufeylîlik *Tufeylîolmadurumu. tugay *Alaylatümenarasındabirbirlik,liva. tuğ *Sorguç. tuğamiral *Denizkuvvetlerinde,enküçükrütbeliamiral. tuğamirallik *Tuğamiralrütbesi. *Tuğamiralinmakamıvegörevi. tuğbay *Tugaykomutanlığıyapanalbay. tuğbaylık *Tuğbayıngörevi. tuğcu *Osmanlıdönemindesavaşlardapadişahıntuğlarınıtaşıyankimse. tuğgeneral *Ordudaenküçükrütbeligeneral,liva. tuğgenerallik *Tuğgeneralrütbesi. *Tuğgeneralinmakamıvegörevi. tuğla *Duvarörmektekullanılmakiçinkalıplaradökülüpgüneştekurutulduktansonraözelocaklardapişirilen balçık. tuğlaharmanı *Tuğlayapılanyer. tuğlacı *Tuğlayapanveyasatankimse. tuğlacılık *Tuğlayapıcılığıveyasatıcılığı. tuğlu *Tuğuolan. tuğra *Osmanlıpadişahlarınınimzayerinekullandıkları,özelbirbiçimiolansembolleşmişişaret. *Metalparanınresimliyanı,tura. tuğraçekmek *Osmanlıİmparatorluğundaferman,beratveresmîbelgeleretuğrakoymak. tuğrakeş *Osmanlıİmparatorluğundaferman,beratvebaşkaresmîbelgeleretuğraçekmeklegörevlikimse. tuğrakeşlik *Tuğrakeşolmadurumu. *Tuğrakeşingörevi. tuğralı *Tuğrasıolan. tuğrik *Moğolistan'ın100möngüdeğerindekiparabirimi. tuğyan *(akarsu)Taşma,kabarma. tuh *\"Yazıklarolsun\",\"vahvah\"anlamında. tuhaf *Alışılmamış,yabansı. *Şaşılacak,garip. *Güldürücü. *Gülünç. *Anlaşılmaz. tuhafolmak *garip,alışılmamışolmak. *şaşırmak,neyapacağını,nediyeceğinibilememek. tuhafınagitmek *oşeyituhafbulmak. tuhafiye *Çorap,mendil,eldivengibigiyimevekurdele,dantelgibigiysisüsüneyararşeyler. tuhafiyedükkânı *Tuhafiyesatılandükkân. tuhafiyeci *Tuhafiyesatankimse. tuhafiyecilik *Tuhafiyesatmaişi. tuhaflaşma *Tuhaflaşmakişi. tuhaflaşmak *Tuhafolmak,tuhafdurumagelmek. *Saşırmak. *Başkalaşmak,huyudeğişmek. tuhaflık *Tuhafolmadurumu,yabansılık,garabet. *Tuhafdavranış. tuhaflıketmek *güldürecekşeyleryapmak. -tuk *Bkz.dık/-dik. tul *Uzunluk. *Çokluk,fazlalık. *Boylam. tulderecesi *Boylam. tulânî *Uzunluğuna,uzunlamasınaolan,boyuna. tulû *(Güneşiçin)Doğma,doğuş. tulûat *Yazılımetniolmayan,kararlaştırılmıştaslağı,yerine,zamanınagöreoyunculartarafından,sahnede yakıştırılansözlerletamamlananoyun. tulûattiyatrosu *Öncedenyazılmışmetnedayanmayan,taslağıöncedenkararlaştırılmışolanhalktiyatrosu. tulûatyapmak *(tiyatrooyuncusu)oyunmetninindışınaçıkarakiçindengeldiğigibioynamak. tulûatçı *Tulûatsanatçısı. tulûatçılık *Tulûatsanatçısıolmadurumu. tuluk *Tulum. tulum *Bazıyiyecekveiçecekleriçinkoruyucukapolarakkullanılan,önüyarılmadanbütünolarakyüzülmüş hayvanderisi. *Gövdesitulumdan,üflemeliçalgı,gayda. *Tüp. *Göğüsvepantolonbölümübitişikgiysi. *Şişman,tombul. tulumçıkarmak *hayvanınderisiniyarmadançıkarmak. *(çoğunluksisteminedayalıseçimlerdebirpartininlistesindekibütünadaylar)seçimikazanmak. tulumçıkmak *amacınıeksiksizeldeetmek. tulumgibi *heryanışiş,şişman. tulumpeyniri *Tulumiçinesıkıştırılaraküretilenbirtürbeyazpeynir. tulumba *Sıvılarıalçakyerlerdençekmeyeveyayüksekyerlereçıkarmayayarayanaraç. *Otomobillâstiği,futboltopugibişeylerişişirmeyeveyaherhangibirsıvıyısıkmaya,birşeyüzerine püskürtmeyeyarayanaraç. tulumbakolu *Tulumbadansuçıkarmakiçintulumbayabasmayısağlayanuzundemirkol. tulumbatatlısı *Özelbirmakinedensıkılıpinceuzunoluklubirbiçimverilenhamurtatlısı. tulumbacı *Mahallelerdebulundurulanyangıntulumbalarını,yangınolanyerleregötürenveoradayangının söndürülmesineyardımedenkimse. *Tulumbayapan,satanveyaonarankimse. *Külhanbeyi. tulumbacılık *Tulumbacıolmadurumu. *Külhanbeylik. tulumcu *Tulumçalankimse. tulumcuk *İçkulakta,yarımdairekanallarınabağlıküçükkese. *Bitkilerdeyüzmeyikolaylaştıran,tulumbiçimindeküçükkese. tulumlular *Gömleklilerden,vücutlarıtorbabiçimindekalınbirgömlekleörtülüolandenizhayvanlarıtakımı. tulumsu *Tulumbiçimindeolanveyatulumuandıran. tulumsular *Tulumlular. tulup *Atılmış,eğrilmeyehazırlanmış,topbiçimindeyünveyapamuk. tulyum *Atomnumarası69,atomağırlığı168,9,yoğunluğu9,3olan,yaklaşık 1500°Cdeeriyennadirelement, tülyum.KısaltmasıTm. tumağı *İngin,nezle,dumağı,nevazil. tuman *Don,şalvar. tumba *Altüst(etme,olma). *(çocukdilinde)Yatağaatılma. tumbaetmek *sandalı,omurgasıyukarıgelecekbiçimdeçevirmek. *arabaveyavagonutersçevirerekboşaltmak. tumbadız *Kısaveşişman. tumşuk *Papağan,kartalgibikuşlarınkemerligagası. tumturak *Gösteriş,debdebe. *Gerekliolmadığıhâldekulağahoşgelen,gösterişlikelimelerkullanma. tumturakyapmak *vurgulamak,öneminibelirtmek,etkiliolmasınısağlamak. tumturaklı *(sözveanlatımiçin)Anlamabirşeykatmayan,biranlambildirmeyenamakulağahoşgelen,gösterişli. tun *Gizliyer,köşebucak. tuntun *Gizligizli,kimsegörmeksizin. tuntunkaçmak *gizlicekaybolmak. tunç *Bakır,çinkovekalayalaşımı,bronz. *Tunçtanyapılmışolan. *Koyukızılrenkteolan. tunçbilekli *Kolu,bileğiçokgüçlü. tunçkafiye *Kafiyelikelimelerinsonharfleriarasındaüçsestenfazlasesbenzeşmesiyleveyabiridiğerininiçindebir kelimeoluşturacaktarzdayapılankafiye. tunçlama *Tunçlamakişi. tunçlamak *Tunçdurumunagetirmek. tunçlaşma *Tunçlaşmakişi. tunçlaşmak *Tunçrenginialmak. tunçlaştırma *Tunçlaştırmakişi. tunçlaştırmak *Birsembolütunçtanyapılmışbirheykellecanlandırmak. *Tunçrengikazandırmak. tundantunaatmak *birkişiyiuzaklarasürüpdolaştırmak. tundra *Kutuplarayakınbölgelerinbitkiörtüsüvebubitkilerlekaplıgenişalan,kutupbozkırı. tungsten *Wolframelementinindiğeradı.KısaltmasıW. Tunguz *Ural-Altaydilailesinden, doğuSibirya'dayaşayan,avcılıkvebalıkçılıklageçinen,yarıgöçebebirtopluluk. Tunguzca *Tunguzdili. Tunusgediği *vazgeçilmeyecekkârlıişveyaşey. Tunuslu *Tunushalkındanolan(kimse). tur *Dolaşma. *Birsonucaulaşıncayakadaryapılaniş. *Başladığınoktadabitenbirveyadahafazlayereöncedenbelirlenmişbirprogramagöreyapılanseyahat. -tur *Bkz.-dır/-dir. turatlamak *sporkarşılaşmalarında,kur'adakazanarakveyaçokpuantoplayarakbirsonrakiturakatılmahakkını kazanmak. turatmak *dolaşmak,dolaşıpgelmek,dönmek. turoperatörü *Turdüzenleyenkişi. tura *Tuğra. *Halatgibiörülmüşiplikçilesi. *Bazıoyunlarda,vurmakiçinkullanılandüğümlenmişmendil. *Ucudüğümlenmişbirmendilaracılığılayananveyayanılanlarınebetarafındancezalandırıldığıbirtür çocukoyunu. turaçıkmak *gezintiyapmak. turaç *Sülüngillerden,uzunluğu34cmolan,soyuazalmışbirkuştürü(Tetraofrancolinus). turalama *Turalamakişi. turalamak *İplikçilelerinituralarınaayırmak. *Bazıoyunlarda,turailevurmak." }, { "text": "Turan *TurancılarındünyadakibütünTürkleribirleştirerekkurmayıamaçladıklarıdevletinadı. Turancı *Turancılıkyanlısıkimse,görüşvb. Turancılık *Osmanlıİmparatorluğununsonyıllarındaortayaçıkmışolan,Osmanlılıkveİslâmcılıkakımlarıkarşısında bütünTürklerintekvatandavetekbayrakaltındabirleştirilmesiniamaçlayanakım. Turanî *Turanlı. Turanlı *EskidenOrtaAsya'dayaşamışolanhalkveyabuhalkınsoyundanolankimse. turba *Azçokkömürleşmişbitkilerdenoluşanyakıt. turbalık *Gölvebataklıklardayetişenbitkilerin,özelliklesfagnumunçürümesivekömürleşmesiyleoluşanturba yatağı. turbo *Havanınveyahavayakatılmışbirkarışımınüflenerekdüzenliveamacauygunolarakoluşan,sağlayan. turfa *Azbulunur,eski,nadir. *Değersiz,değeridüşük. turfaolmak *değeriniyitirmek,çürümek. turfalama *Turfalamakişi. turfalamak *Değervermemek. turfanda *Mevsiminbaşındailkyetişen(meyve,sebze). *Yeni,ilkkezortayaçıkan. turfandameyvecilik *Mevsimindışındayapılanmeyveyetiştiriciliği. turfandasebzecilik *Mevsiminindışındayapılansebzeyetiştiriciliği. turfandacı *Turfandaşeyleryetiştiripsatankimse. turfandacılık *Turfandasebzevemeyveyetiştiriciliği. turfandalık *Turfandameyveveyasebzeyetiştirilentarla. turgay *Toygar. turgor *Hücreninçoksuçekerekşişmesi,özsuyununkıvamınınazalması. turist *Dinlenmek,eğlenmek,görmekvetanımakgibiamaçlarlageziyeçıkankimse,gezgin,gezmen,seyyah. turistik *Turizmleilgiliolan. *Turistlerinihtiyaçlarınıkarşılamaamacıgözeten,turistleriilgilendiriciniteliğiolan. turizm *Dinlenmek,eğlenmek,görmekvetanımakgibiamaçlarlayapılangezi. *Birülkeyeveyabirbölgeyeturistçekmekiçinalınanekonomik,kültürel,teknikönlemlerin,yapılan çalışmalarıntümü. turizmci *Turizmişleriyleuğraşankimse. turizmcilik *Turizmcininişiveyamesleği. turkuaz *Bkz.Türkuaz. turlama *Turlamakişi. turlamak *Turatmak;dolaşmak,dönüpdurmak. turmalin *Birleşimindefluor,demir,manganezvelityumbulunanalimünyumborosilikat. turna *Turnagillerden,AvrupaveKuzeyAfrika'datopluolarakyaşayan,göçebe,iribirkuş(Grusgrus). turnabalığı *Tatlısulardayaşayanyırtıcıbirbalık(Esoxlucius). turnagözügibi *durusarırenginiandıran. turnakatarı *Arkaarkayavetekertekerdizilmişbirdurumda. turnakırı *Kırmızımtırakgri. turnaayağı *Bkz.düğünçiçeği. turnacı *Yeniçeriocağındapadişahlaavagiden,avköpeklerivetazılarabakan,birkaçturnataşıyanbirsınıfasker. turnagagası *Sardunyagillerden,tohumlarınınucundaturnagagasınabenzerinceuzunbiruçbulunan,yapraklarıgüzel kokulubirbitki, ıtırçiçeği(Geraniumrobertianum). turnageçidi *Bahardaesenbirfırtına. turnagiller *Turnavetelliturnayıiçinealanbirfamilya. turnagözü *Berrakveparlaksarı. turnayıgözündenvurmak *umulmadıkbirkazançveyaçıkarsağlamaimkânıelegeçirmek. turne *Bulunduğuyerdenbaşkayerleregösteriyapmakamacıylagidentiyatroveyamüziksanatçılarınıngezisi. turnike *Tekertekergeçmeyisağlamakamacıylabazıyerlerekonulan,uçlarındanbirininçevresindedönebilecek düzendeyatayolarakyerleştirilmişçarpıbiçimindearaç. turno *Tekdilli,birtekerleklimakara. turnusol *Birtakımbitkilerdeneldeedilenmaviboyamaddesi. turnusolboyası *Bazlarınetkisiylemaviye,asitlerinetkisiylekırmızıyadönüşen,birtüryosundaneldeedilenmaviboya. turnusolkâğıdı *Turnusolboyasındanyapılanayıraçkâğıt. turnuva *Oyuncuveyasporculararasındasıraylayapılanyarışmadizisi. turp *Turpgillerden,yapraklarıtüylü,çiçekleribeyaz,sarı,morrenklibirbitki(Raphanussativus). *Bubitkininetli,yenilenkökü. turpfilizi *Turprengi. turpgibi *sağlığıyerinde. turpotu *Turpcinsibirot. turpsalatası *Turpunrendelenmesiileyapılansalata. turpgiller *İkiçeneklilerden,turp,hardal,lahana,karnabahar,kaşıkotugibibitkileriiçinealangenişbirfamilya. turpunsıkındanseyreğiiyidir *görüşmeyi,konuşmayısıklaştırmamakdoğrudur. turşu *Tuzlusudaveyasirkedebırakılaraközelbirkıvamagetirilmişsebzeveyameyve. turşubalığı *Turşusukurulanbalıktürü. turşugibiolmak *çokyorgundüşmek. turşukurmak(veyayapmak) *turşuluksebzeveyameyvelerikavanozveyafıçıyayerleştirmek. turşuolmak *(yiyecek)bozulmak,ekşimek. *güçsüzleşmek,bitkinleşmek. turşusuyu *Turşununolmasıilebirlikteekşimsivekekremsitadıolansu. turşucu *Turşuyapanveyasatankimse. turşucudükkânı *Turşusatandükkân. turşuculuk *Turşuyapmaveyasatmaişi. turşulaşma *Turşulaşmakişiveyadurumu. turşulaşmak *İyiceezilmek,turşugibiolmak. turşuluk *Turşuyapmayaelverişli. turşusuçıkmak *çokyorulmak. *ezilmek,parçalanmak. turşusunukurmak *\"birşeyineldençıkarılmasıgerektiğihâldebunabirtürlükıyamamak\"anlamındakınamayollusöylenir. turşuyadönmek *çokyorulmak,bitkinleşmek. -turt *Bkz.-dırt-/-dirt-. turta *Üzeriyufkakaplı,meyveliveyakakaolubirpastaçeşidi. turuncu *Turunçrengi,kızılsarı. *Burenkteolan. turunculaşma *Turunculaşmakişi. turunculaşmak *Turuncubirrengegirmek. turunç *Turunçgillerden,bütünAkdenizülkelerindeyetişenkışın,yaprağınıdökmeyenbirağaç(Citrusaurantium amara). *Buağacınportakalabenzeyen,suyuacımtırakmeyvesi. turunçgiller *Sedefotugillerin,turunç,portakal,limon,mandalinavebenzerleriniiçinealanbiraltfamilyası,narenciye. tuş *Piyano,orggibimüzikaletlerindeveyadaktilo,hesapmakinesigibimakinelerdeparmakvurulanyerlerin adı. *Yağlıboyaressamlığındafırçadakiboyanıntuvalesürülüşbiçimi. *(güreşte)Oyunsırasındaikiomzunaynıandayeredeğmesiyleoluşanyenilgi. *Eskrimdekılıcınucununkarşıoyuncununvücudunadeğmesi. tuşagetirmek *(güreşte)hasmısırtüstüyeresermek. *yenmek,mağlûpetmek. tuşe *Dokunuş,dokunma. tuşeetmek *dokunmak,değmek. tuşlama *Taşlamakişiveyadurumu. tuşlamak *Daktilo,hesapmakinesi,telefongibimakinelerdetuşlarabasmak. *Tuşagetirmek,tuşlayenmek. tutkelinperçeminden *çözümügüçlükgösterenbirdurumkarşısındasöylenir. tutacak *Sıcakmutfakaraçlarınıtutmaktakullanılan,birbirineşeritlebağlıbezçifti. *Ataç,tutturgaç. tutaç *Lâboratuvarmaşası. *Tutacak. tutak *Birşeyintutulacakyeri. *Tutacak. *Maşa,kerpetengibiaraçlarıntutmayayarayankanatlarındanherbiri. *Biranlaşma,sözleşmeveyaisteğinyerinegetirilmesinisağlamakiçinteminatolarakelegeçirilenkimse, tutu,rehine. tutam *Avuçiçiveyaparmakuçlarıylatutulabilenmiktar. *Az,azıcık,çokaz. *Bankacılıktakullanılan,borsadakotaalabilmekiçingerekliasgarîşirketsermayesiveyapay,hisse,lot. tutamtutam *Tutulacakkadarolanmiktarlardanbirçoğubirarada,parçaparça,bölükbölük. tutamaç *Birşeyintutulupçekilecekyeri. *Tutunacakyer. *Telgrafveyaelektrikdireklerinerahatçıkmayısağlayanveayağatakılanmahmuzluaraç. tutamaçlı *Tutamacıolan. tutamak *Tutamaç. *Tutunacak,dayanacak,güvenecekşey. tutamaksız *Tutunacak,dayanacak,güvenecekşeyiolmayan. tutamlama *Tutamlamakişi. tutamlamak *Birtutamalmak. tutamlık *Birtutamkadar. tutanak *Meclis,kurul,mahkemegibiyerlerdesöylenensözlerin,olduğugibiyazıyageçirilmesi,zabıt,zabıtname. *İlgililerceimzalanmışbirdurumuanlatanyazı,zabıtvarakası. *Birçokkimseninimzaladığırapor,mazbata. tutar *Nicelikbakımındanbirşeyinbütünü. *Paramiktarı,meblâğ. tutarağıtutmak *huysuzluğudepreşmek,aşırıistektebulunmak. tutarak *Ruhhastalığınöbeti. *Sara. tutarık *Bkz.tutarak. tutarlı *Aralarındaçelişmebulunmayan,uygun,heryöndenbağdaşmış,dengeli,insicamlı. tutarlık *Uygunluk,insicam. *Anlatımınkonuylabağdaşması,insicam. tutarlılık *Tutarlıolmadurumu,insicamlılık. tutarsız *Tutarlıolmayan,insicamsız. tutarsızlık *Tutarsızolmadurumu,insicamsızlık. tutkal *Derivekıkırdakgibihayvansalmaddelerdeneldeedilen,katılaşıpsertleşmeözelliğiyletahta,kâğıtvb. yapıştırmayayarayanmadde. tutkalgibi *sırnaşıkveyapışkankimseleriçinsöylenir. tutkal şerbeti *İçineçokazeritilmiştutkalkatılanılıksu. tutkalcı *Tutkallamaişiyleuğraşanişçi. tutkalcılık *Tutkalcınınişi. tutkallama *Tutkallamakişi. tutkallamak *Tutkalsürmek,tutkallayapıştırmak. tutkallı *Tutkalsürülmüş. *İçindetutkalbulunan. tutkalsız *Tutkalsürülmemiş. *İçindetutkalbulunmayan. tutku *İradeveyargılarıaşangüçlübircoşku,ihtiras. *Güçlüistekveeğiliminyöneldiğiamaç. tutkulaşma *Tutkulaşmakişi. tutkulaşmak *Tutkudurumunagelmek. tutkulu *Tutkusuolan,ihtiraslı. tutkun *Gönülvermiş,meftun,meclûp. *Birşeyealışmış,bağlanmış,düşkünkimse,müptelâ. tutkunolmak *âşıkolmak,sevdalanmak. tutkunluk *Tutkunolmadurumu,meftuniyet,meftunluk. tutkuyakapılmak *aşırıistekveeğilimiçindeolmak. tutma *Tutmakişi. *Destekleme. *Geçiciişçi,yanaşma,uşak,hizmetçi. tutmaç *Dörtköşekesilmişküçükhamurparçalarındanyapılanyoğurtluçorba. tutmak *Eldebulundurmak,elealmak. *Elegeçirmek,yakalamak. *Avlamak." }, { "text": "*Anlamak,farkınavarmak. *Yanındabulundurmak,alıkoymak. *Hürriyetindenmahrumedipbiryerekapamak,tevkifetmek. *Kaplamak. *(kırağı,çiğ,kariçin)Biryüzeydegörünürdurumdaolmak,kalmak. *Denetimiveyetkisialtınaalmak. *Desteklemek,birindenyanaçıkmak. *Benimsemek,beğenmek. *Gereğiniyapmak,yerinegetirmek. *Uygungelmek,çelişmezolmak. *Hizmetinealmakveyakiralamak. *(birişe)Herhangibiranlayışlagirişmek. *İçinegirmek;girişmek,yapmak. *Kocasıolmak. *Dokunmak;etkisinigöstermek. *(bedduaiçin)Etkisinigöstermek,gerçekleşmek,yerinegelmek. *Ağrımak,sancımak,musallatolmak. *Ulaşmak,varmak. *Paratoplamı...-evarmak. *Uğramak. *Herhangibirdurumdabulundurmak. *Varsaymak,farzetmek. *Hedefolarakalmak. *Alacağa(veyavereceğe)saymak. *Yaklaştırmak. *Edinmek,peydaetmek. *Kullanmak. *Bağlamak. *Başlamak. *Beklenensonucuvermek. *İşgörebilmek. *Sürmek,zamanalmak. *Kayıt,zabıt,notkelimelerine\"etmek\"anlamıylayardımcıfiilolarakkatılır. *Yapışarakveyasokularakçıkmazolmak. *Giyinmesineyardımetmek. *Bircümledefiildenöncevefiilinkipindeveyasıfat-fiildurumundakullanıldığındaofiilinanlattığıişinçok beklenmediği,umulmadığıveyaçokuygundüşmediğihâldeyapıldığınıanlatır. *Sunmak. *İşgaletmek. *İzlemek. *Alıkoymak. *Bırakmamak. *Yönelmek. *Kaplamak,sarmak,bürümek. *Asılmak,kuvvetlicesarılmak. *Birkimseninyerinialmak. *(otobüs,vapur,uçakvb.için)Dokunmak,hastaetmek. *Herhangibirdurumdakalmasınısağlamak. *Biryerdekalmasınısağlamak. *(yemekiçin)Hafifçeyanmak. *Birsanateserigenişilgigörmek. *Biriktirmek,tasarrufetmek. *(askerlikte,bankacılıkta)Durdurmak,blokaj. tutmalık *Tutmayayarayannesne. *Sporayakkabılarınınaltınayerleştirilenvekaymayıönleyen,deridenveyamadendenküçükkonikparçalar, krampon. tutsak *Savaştaelegeçendüşman,esir. *Gitmesineengelolunan,serbestçehareketineengelolunan. *Birşeyeveyabirkimseyeçokbağlı,kendisinibirşeyinetkisindenkurtaramayankimse. tutsakpazarı *Tutsaklarınkölegibialınıpsatıldığıyer,esirpazarı. tutsaklık *Tutsakolmadurumu,esirlik,esaret. tuttuğudalelindekalmak *dayandığı,güvendiğikimseveyaşeyöneminiyitirerekişeyaramazdurumagelmek. tuttuğunukoparmak *becerikliolmak,giriştiğiheriştebaşarısağlamak. tutturabildiğine *(çoğunluklasatışiçin)Kabulettirebildiğince,bellibirfiyatıolmaksızın. tutturaç *Birşeyinbağlanıptutturulduğunesne. tutturgaç *Kâğıtlarıbirbirinetutturmakiçinkullanılanteldenyapılmışaraç,ataç. tutturma *Tutturmakişi. tutturmak *Tutmasınısağlamak. *Birişebaşlayıpsürdürmek,birşeyiyapmaktaolmak. *Aklınakoyupdirenmek,ısraretmek. *(çivi,topluiğne,çengelliiğnevb.ile)İliştirmek,bağlamak. *Hedefevardırmak,değdirmek,isabetettirmek. *Takipetmek. tutturmalık *Kopça,toka,düğmegibiikişeyibirbirinetutturmayayarayannesne. tutturuş *Tutturmakişiveyabiçimi. tutu *Rehin,ipotek. tutucu *Mevcuttoplumsaldüzeni,düşüncelerivekurumlarıdeğiştirmeden,olduğugibikorumakisteyenkimse, muhafazakâr. *Durmalıçıkışlarda,bisikletçiyeyardımedenkişi. tutuculaşma *Tutuculaşmakişiveyadurumu. tutuculaşmak *Tutuculukyapmak. tutuculuk *Tutucuolmadurumu. *Özelliklesiyasalvetoplumsaldüzeniolduğugibisürdürmegörüşü,tutumu,anlayışı,muhafazakârlık. tutuk *Akıcı,rahatkonuşamayan. *Durgun,çekingen,sıkılgan. *Eskiişlevinigöremezdurumagelmiş. *Kısılmış,tutulmuş,kesik. *Tutuklu. *Kapalı,tıkalı. tutukevi *Tutuklularınkapatıldığıyer,tevkifhane. tutuklama *Tutuklamakişi,tevkif. tutuklamak *Kanunyoluylahürriyetikısıtlayarakbiryerekapatmak,tevkifetmek. tutuklanış *Tutuklanmakişiveyabiçimi. tutuklanma *Tutuklanmakişi. tutuklanmak *Tutuklamakişinekonuolmak. tutuklatma *Tutuklatmakişi. tutuklatmak *Tutuklamakişiniyaptırmak. tutuklu *Kanunyoluylahürriyetlerindenalıkonularakbiryerekapatılan(kimse),mevkuf. tutukluk *Tutukolmadurumu. *Düzgünişlememedurumu. tutukluluk *Tutukluolmadurumu,mevkufiyet. tutuksuz *Tutuklanmadan(yargılanan). tutulma *Tutulmakişi,popülarite. *Birgökcisminin,arayabaşkabircismingirmesiylebütünününveyabirbölümününgörünmezolması olayı. tutulmak *Tutmakişiyapılmakveyatutmakişinekonuolmak,popülerolmak. *(AyveGüneş)Tutulmaolayınauğramak. *Tutukdurumagelmek. *(birüyesi)İşleyemezolmak. *Birinetutkunolmak,sevmek. *Birişeveyabirinecanısıkılmak. *Yakalanmak. tutulmaz *Yakalanmaz,eleavucagelmez. tutulmazlık *Tutulmazolmadurumu. tutulmuş *Engellenmiş,elegeçirilmiş. tutulmuşpara *Kontrolaltınaalınmışpara,blokepara. tutulu *Tutulmuş. *Tutuolarakalınmış,merhun. tutulum *BiryılboyuncaGüneş'ingökküresiüzerindeçizdiğiçemberinsınırladığıdaire. tutuluş *Tutulmakişiveyabiçimi. tutum *Tutulanyol,davranış. *Aşırıharcamalardansakınma,iktisat,ekonomi. tutumlu *Tutumludavranan,idareli,muktesit. tutumluluk *Tutumluolmadurumu. tutumsuz *Tutumluolmayan,müsrif. tutumsuzluk *Tutumsuzolmadurumu,israf. tutunacakdalıolmak(veyaolmamak) *güveneceğibirkimseveyaşeybulunmak(bulunmamak). tutunma *Tutunmakişi. tutunmak *Tutupbırakmamak,dayanmak,sarılmakveyaasılmak. *Aynıyerdevedurumdakalmak,direnmek,dayanmak. *Kendinikabulettirmek,kendinebiryersağlamak. *Kendiüzerinekoymak,kullanmak. *Sataşmak,çıkışmak. tutunuş *Tutunmakişiveyabiçimi. tuturuk *Ateştutuşturacakçalı,çırpı,yongagibişeyler. *Çokekşi. tutuş *Tutmakişiveyabiçimi. tutuşma *Tutuşmakişi. tutuşmak *Birbirinitutmak,birbirineilişipdokunmak. *Girişmek. *Yanmayabaşlamak,ateşalmak. *Kızarmak,kızıllaşmak. tutuşturma *Tutuşturmakişi. tutuşturmak *Tutuşmalarınıveyatutuşmasınısağlamak. *Karşısındakininisteyipistemediğinidüşünmeksizinansızınvermek. *Coşturmak,çokheyecanlandırmak. tutuyakoymak *tutuolarakvermek,terhinetmek. tutya *Çinko. *Sürme. Tuvaca *TuvaTürkçesi. tuval *Ressamlarınkullandığıgerdirilmişketen,kenevirveyapamuklukabakumaşüzerineyapılanresim. tuvalet *Yıkanma,tıraşolma,giyinme,süslenme,taranmaişi. *Kadınlarıngecetoplantılarındagiydiklerigösterişligiysi. *Vücuttemizliğivebakımıiçingerekennesne. *Ayakyolu. tuvaletispirtosu *Hekimlikte,temizlikamacıylakullanılanbinde966sısaf,gerikalanısuolanispirto. tuvaletkâğıdı *Ayakyolundatemizlenmekiçinkullanılan,özelolarakhazırlanmışincekâğıt. tuvaletmasası *Kadınlarınsüslenmek,taranmak,makyajyapmakamacıylakullandıklarıaynalıbirtürmasa. tuvaletsabunu *Tuvalettetemizlikiçinkullanılansabun. tuvalettakımı *Tuvaletveyamakyajmalzemeleribulunançantaveyakutu. tuvaletçi *Tuvaletişletenkimse. tuyuğ *Mani(II)biçimindearuzlayazılmışmanzume. tuz *Kokusuz,sudaeriyen,yiyeceklerikorumadavetatlandırmadakullanılanbillûrsumadde(NaCl). *Birasittekihidrojeninyerinibirbazınalmasıylaoluşanbirleşim. tuzbiberekmek *Bkz.üstünetuzbiberekmek. tuzekmekdüşmanı *iyilikgördüğükimseyehainlikyapan,aldığıyardımıinkâreden(kimse). tuzekmekhakkı *birininekmekyediripiyilikettiğikimseüzerindekihakkı. tuzruhu *Hidroklorikasit. tuzağadüşmek *birilerincehazırlanankötübirdurumauğramak,oyunagelmek. tuzak *Kuşveyayabanhayvanlarınıyakalamayayarayanaraçveyadüzen. *Birinigüçvetehlikelibirdurumadüşürmekiçinkurulandüzen,komplo. *Bubituzağı. tuzakkurmak *birşeyiyakalamakiçintuzakhazırlamak. *birinigüçvetehlikelibirdurumadüşürmekiçindüzenhazırlamak,komplokurmak. tuzakçı *Tuzakkurankimse. tuzaklama *Tuzaklamakişiveyadurumu. tuzaklamak *Tuzakkurmak,tuzağadüşürmek. tuzaklanmak *Tuzakdurumunagetirilmek. tuzcu *Tuzsatankimse. tuzcul *Tuzlutopraklarıseven(bitki). tuzla *Kıyılarda,tavadenilenhavuzlaradenizveyagölsuyuakıtıldıktansonrakurutularaktuzçıkarılanyer, memleha. *Davarlarakırdatuzverilendüz,taşlıkvekayalıkyerler. *Tuzlak. tuzlabuz(veyatuzbuz)olmak *(camtüründenşeyler)onarılamayacakbiçimdekırılmak,dağılmak,paramparçaolmak. tuzlabuzetmek *(kırılanşeyleriçin)onarılmayacakbiçimdekırmak,paramparçaetmek. tuzlak *Otlarıtuzluolanveyahiçotbitmeyen,çorak,verimsiz(yer). tuzlama *Tuzlamakişi. *Birçeşitişkembeçorbasıveyayemeği. *Tuzlanarakhazırlanan. tuzlamak *Tuzayatırmakveyaüstünetuzekmek. tuzlanma *Tuzlanmakişi. tuzlanmak *Tuzlamakişiyapılmak. tuzlayayımdakokmayasın(veyakokma) *birine,düşüncesindealdandığınıveaklınınbirşeyeermediğinianlatmakiçinsöylenir. tuzlayış *Tuzlamakişiveyabiçimi. tuzlu *Tuzuolan. *Yapılışındatuzbulunanşeyleriçin,tuzuçokolan. *Çokpahalı. tuzlubalgam *Birtakımderihastalıklarınınortakadı. *Egzama. tuzluk *Tuzkonankap. *Atlardagözünüstündeki,insanlardaköprücükkemiğininardındakiçukuryer. *Otlayanhayvanlarıntuzihtiyacınıkarşılamaküzere,öğütülmüşkayatuzlarının,yğmurdankorunmasınıve hayvanlarınrahatçayararlanmasınısağlayanüstükapalıyer. tuzluluk *Tuzluolmadurumu." }, { "text": "*Birlitresudaerimişbulunantuzlarıngramolarakbelirlenmesi. tuzluyamalolmak(oturmakveyapatlamak) *çokparaverereksatınalmak,çokpahalıgelmek. tuzsuz *Tuzuolmayanveyatuzuazolan. *Tatsızşakalaryapan(kimse). tuzukuru *Biriştenzarargörmeyen,kazancıyolunda. tuzuolmak *katkısıolmak. tü *Bkz.tüh. -tü *Bkz.-dı/ -di. tüberkülin *Veremiteşhisvetedavideyararlanılan,veremmikrobukültüründeneldeedilenbirsıvı. tüberkülintesti *Birkimsedetüberkülozbulunupbulunmadığınıanlamakamacıyladerialtınatüberkülinaşılama. tüberküloz *Verem. tüccar *Ticaretyapan,ticaretleuğraşankimse,tacir. tüccarlaşma *Tüccarlaşmakişiveyadurumu. tüccarlaşmak *Tücardurumunagelmek. *Tüccargibidavranmak. tüccarlık *Tüccarolmadurumu. tüf *Yanardağlarınpüskürttüğükül,kumvelâvparçacıklarındanoluşan,çoğunluklaaçıkrenkli,hafifgözenekli birtürçökeltitaşı. tüfek *Savaşveyaavdakullanılan,uzunnamluluateşlisilâh. tüfekatmak *tüfekleateşetmek. tüfekçatmak *dinlenmesırasındaaskerlerintüfeklerini,dipçikleriüzerindeüçerliolarakbirbirinedayamak. tüfekpatlamaksızın *Çarpışmaolmaksızın. tüfekçi *Tüfekyapan,onaranveyasatankimse. *Padişahıvesarayıkorumaklagörevliolanlaraverilenad. *Savaşgereçleri,silâhyapımıveonarımıileuğraşanaskersınıfındanolankimse. tüfekçilik *Tüfekyapmakveyaonarmakişi. *Tüfeksatıcılığı. tüfekhane *Tüfekyapılanyer. tüfeklik *Kışlagibiyerlerdetüfekleridüzenlibirbiçimdekoymakiçinyapılmışyer. *Tüfekkılıfı. tüh *Yazıklarolsun. -tük *-dık/-dik. tükenik *Bitmiş,tükenmiş. *Çokazalmışolarak. tükeniş *Tükenmekişiveyabiçimi. tükenme *Tükenmekişi. tükenmek *Bitmek,sonaermek,artıkkalmamak. *Güçsüzleşmek,bitkinleşmek,yılgınlaşmak. *Verimliliğiniyitirmek,söyleyeceksözükalmamak. tükenmez *Tükenmeyen,bitmeyen. *Sonsuz. *Birkaptaekşitilenvealındıkçasueklenerekçoğaltılanüzümveyaüzüm,elma,armutkarışımıbirtür içecek. *Peynirlibirtürçorba. *Bkz.tükenmezkalem. tükenmezkalem *Ucundaküçükbirbilyasıbulunanveiçiözelbirmürekkepledoluincebirborucuktanoluşanbirkalem türü,tükenmez. tükenmezlik *Tükenmezolmadurumu. tükenmişlik *Gücünüyitirmişolma,çabagöstermemedurumu. tüketici *Malvehizmetlerdenyararlanan,satınalıpkullanan,tüketenkimse,yoğaltıcı,müstehlik,üreticikarşıtı. *Bitiren,mahveden. tüketicisayacı *Harcanmaküzeretüketimmahallinesevkedilengazıölçmektekullanılancihaz. tüketim *Tüketmekişi. *Üretilenveyayapılanşeylerinkullanılıpharcanması,yoğaltım,istihlâk,üretimkarşıtı. tüketme *Tüketmekişi. tüketmek *Kullanarak,harcayarakyoketmek,bitirmek,yoğaltmak. *Güçsüzleştirmek,bezdirmek. *Yürüyerekaşmak,bitirmek. tükürdüğünüyalamak *verdiğisözdenbenliğiniküçülterekgeridönmek. tükürme *Tükürmekişi. tükürmek *Tükürüğüağıziçindendışarıyaatmak. *Ağzındakinidudaklarıarasınagetiripdışarıvermek. *Ağızyoluyladışarıçıkarmak. *Küfür,öfkevetiksintibildirendeyimlerdegeçer. tükürüğünüyutmak *imrenipağzısulanmak. tükürük *Tükürükbezlerininağzaakansalgısı. tükürükbezleri *Dil,çenevekulakaltındabulunan,tükürüksalgılayanüççiftbez. tükürükhokkası *İçinetükürülenkap. tükürükotu *Zambakgillerden,20-30cmyükseklikte,küçük,beyazveyasarıçiçekli,otsuveçokyıllıkbirbitki (Ornithogalumumbellatum). tükürükleme *Tükürüklemekişi. tükürüklemek *Tükürükleıslatmak. tükürüklenme *Tükürüklenmekişi. tükürüklenmek *Tükürüklemekişinekonuolmak. tül *Çokincegözeneklipamuk,ipekveyasentetikdokuma. *Budokumadanyapılmışperde. tülbent *Pamuktan,inceveseyrekdokunmuşhafifveyumuşakbez. *Bubezdenyapılmışbaşörtüsü. tülbentçi *Tülbentsatankimse. tüllenme *Tüllenmekişi. tüllenmek *Tülgörünümüalan. tülyum *Bkz.tulyum. tüm *Birşeyinolancası,bütünü,topu,tamamı. *Tümensözcüğününkısaltması. tüm *Tepe,tümsek. tümbaşkalaşma *Böceklerde,kurtçukvekozaevresigeçirenbaşkalaşmatürü. tümbaşlılar *Kemiklerikıkırdakolan,solungaçyarıklarıbirderikıvrımıileörtülüomurgalıbalıklartakımı. tümcahil *Çokbilgisiz. tümkirpikliler *Kirpiklibirhücrelilerinaltsınıfı. tümsayı *Birtopluluğu,kuruluşundaoluşturanüyesayısı,adedimürettep. tümtanrıcı *Tümtanrıcılıkyanlısı,kamutanrıcı,panteist. tümtanrıcılık *Tanrıileevrenibirkılan,herşeyitanrıolarakgörenöğretileringeneladı,kamutanrıcılık,panteizm. tümamiral *Denizkuvvetlerindekarakuvvetlerindekitümgeneralindengiolanamiral. tümamirallik *Tümamiralrütbesi. *Tümamiralinmakamıvegörevi. tümbek *Tüm(II). tümce *Cümle. tümcemsi *Cümlemsi. tümden *Tümüyle,bütünüyle. tümdengelim *Tümelbirönermedentikelbirönermeye,yasalardanolaylara,etkendenetkiyegeçmeyolu,talil, dedüksiyon. tümevarım *Tekilolandan,özelolandangenelolanagiden,tektekolgulardangenelönermelerevaranyöntem,istikra, endüksiyon. tümel *Bellibirsınıfabağlıbireylerinhepsiniiçinealan;bütünkapsamıylaalınmışolan(önerme).Birönermenin tümelliği\"bütün\"veya\"her\"kelimesiylegösterilir,küllî. tümelkavram *Kapsamınaaldığıbütünnesnelerigösterenkavram. tümelönerme *Konununkapsamınagirenbütünbireyleriçinbellibirşeybildirenönerme,tikelönermekarşıtı. tümeller *Cins,tür,ayrım,özellikveilineğiiçerenkavramlar. tümen *Büyükküme,yığın. *Tugaylakolorduarasındayeralanbirlik. *Onbinerdenoluşanaskerkuvveti. *Onbin. tümentümen *Pekçok. tümgeneral *Ordudarütbesituğgenerallekorgeneralarasındaolangeneral. tümgenerallik *Tümgeneralinrütbesi. *Tümgeneralinmakamıvegörevi. tümleç *Tümleyenşey,mütemmim. *Genelliklefiilinanlamınıçeşitliyönlerdentamamlayan,herhangibirisimdurumundabulunan,edatalan isimveyatamlama,mef'ul. tümleme *Tümlemekişi. tümlemek *Tümdurumunagetirmek,tamamlamak,ikmaletmek. tümlenme *Tümlenmekişi. tümlenmek *Tümdurumunagelmek. tümler *Tümleyen,mütemmim. tümleraçı *Birdaraçıyıdikaçıdeğerineçıkaranaçı. tümör *Bkz.ur. tümörlenme *Tümörlenmekdurumu. tümörlenmek *Tümördurumunagelmek,urdurumunagelmek. tümörleşme *Tümörleşmekişiveyadurumu. tümörleşmek *Tümördurumunagelmek. tümsek *Küçüktepe. *Çıkıntılıyer,kabarıklık,şişkinlik. tümsekleşme *Tümsekleşmekişiveyadurumu. tümsekleşmek *Tümsekdurumunagelmek. tümsekli *Tümseğiolan. *Bkz.dışbükey. tümselme *Tümselmekişiveyadurumu. tümselmek *Tümsekolmak. tümür *Bağırsaklarıniçyüzeylerindebulunan,pürtüklerinadı. tün *Gece. tünaydın *Akşamlarısöylenenselâmlamasözü. tünek *Kuşların,evcilkanatlılarınüzerindetünedikleridalveyasırık. tünekleme *Tüneklemekişi. tüneklemek *Tünemek. tünel *Biryandanöbüryanageçebilmekiçinyeraltındaaçılanyol. *Çevresikapalıyol. tünelgeçmek *aklınıyaptığıişevermemek. tüneme *Tünemekişi. tünemek *(kuşlar,evcilkanatlılar)Uyumakiçinbirdalaveyasırığakonmak. *(tabure,yüksekçeiskemlevb.üzerine)Oturmak. tünmek *Havakararıpgeceolmak. tüp *Lâboratuvarlardatürlüişlerdekullanılan,birucukapalıcamboru. *İçinekrem,dişmacunu,ilâçgibimaddelerkonulan,birucuburgukapaklı,plâstikveyametalboru. *Akışkanmaddelerinkonulduğu,genelliklesilindirbiçiminde,içiboş,ağzıözeltapalıkap. tüpbebek *Üremeorganlarındakirahatsızlıklaryüzündenanarahminindışındayumurtanındöllenmesivesonraana rahmineyerleştirilmesisonucundadoğanbebek. tüpgaz *İçineyüksekbasınçlasıvılaştırılmışpetrolgazıvebütangazıdoldurulan,ısıtmadavemutfaktakullanılan tüp. tüpgeçit *Nehirlerin,kanallarınikiyakasınısualtındanbağlayanveulaşımısağlayanyol. *Büyükcaddelerdeyayalarınkarşıdankarşıyageçişinikolaylaştırmakamacıylayoluüsttenbirbirinebağlayan yayageçidi. tüpçü *Tüpsatankimse. tüpçülük *Tüpgazsatıcılığı. tüpleme *Tüpeyerleştirme. tüplemek *Tüpedoldurmak. tüplü *Tüpüolan. *Tüpiçindeyetiştirilen. tüplük *Lâboratuarlardacamtüplerikoymayayarayantahtaveyametaltabla. tür *Çeşit. *Ortaközellikleriolanbireylerintamamı,cinslerinayrıldığıbölüm. *Kendiiçindebirbirimolanveüzerindecinskavramınınbulunduğumantıksalkavram. *Türlü. -tür *Bkz.-dır/-dir. -tür- *-dır-/-dir-. türap *Toprak,toz. türban" }, { "text": "*İncekumaştanyapılmış,başısıkıcakavrayanbirbaşsargısı. türbe *Genellikleünlübirkimseiçinyaptırılanveiçindeokimseninmezarıbulunanyapı. türbeeriği *Gülgillerden,kırmızı,tatlı,küçükçekirdekli,etindenkolaysıyrılabilenbirerikçeşidi. türbedar *Türbedehizmetgören,türbeyibekleyenkimse,türbebekçisi. türbin *Herhangibirakışkanın(su,buhar,gaz)kinetikenerjisiilevebirtakımözeldüzenleryardımıylabirdönme hareketinegirenaraç. türbülâns *Karmaşa. türdeş *Türleribirolan,mütecanis. türdeşlik *Aynıtürdenolmadurumu,soydaşlık. türe *Hakvehukukauygunluk,adalet. türedi *Kendisindenumulmayanbirbiçimdesivrilmişvehakkıolmayanbirdurumagelmişkimse. *Neredengeldiği,nasılortayaçıktığıbelirsiz,gerçekbirdeğeriolmayan. türel *Türeileilgiliolan,hukukî. türeme *Türemekişi. türemeünlü *Kelimeninaslındabulunmayan,içsesteveyaönsestebelirenünlü:azm>azim,Rum>Urum,gepgenç> gepegençgibi. türemeünsüz *Kelimeninaslındabulunmayan,önsesteveyaiçsestebelirenünsüz:Urmak>vurmak,ayva>hayvagibi. türemek *Oluşmak,ortayaçıkmak,meydanaçıkmak,parçalanıpçoğalmak. *(birkökten)Çıkmak. türemiş *Oluşmuş,ortayaçıkmış,meydanagelmiş. türemişfiil *Yapımekiilekurulmuşfiil:Başlamak,güzelleşmek,duraklamakgibi. türemişisim *Yapımekiylekurulmuşisim:Süz-geç,baş-lık,doğ-um,dur-ak,geç-itgibi. türemişkelime *Yapımekiylekurulmuşkelime:Süzgeç(süz-geç),vergi(vergi)gibi. türemişsıfat *Yapımekiylekurulmuşsıfat:Akıllıçocuk.Sarışınkızgibi. türemişzarf *Yapımekiilekurulmuşzarf:İlk-in,akşam-le-yin,gelmek-sizin,sürünür-cesinegibi. türetici *Türeten. türetme *İsimveyafiilkökveyagövdesineyapımekigetirilerekkelimekurma,iştikak:Göz-lük-çü,söyle-n-ti,sev-gi gibi. *Bilinenbazıseylerdenyararlanarakdüşüncegücüyleyenibirşeybulma,ihtira. türetmeeki *İsimvefiilköklerinegetirilerekyenisözvarlıklarıyapanek. türetmek *Oluşturmak,ortayaçıkarmak,yaratmak,meydanaçıkarmak. türev *Yapımekiylekurulmuşkelime,müştak:Sev-gi,sev-in-mek,göz-lükgibi. *Birmaddeüzerindeyapılankimyasalişlemlersonucueldeedilenbirbaşkamadde. *Değişkenartmasısıfıragiderken,fonksiyonunartmasınındeğişkenartmasınaoranınınlimiti. türeyiş *Türemekişiveyabiçimi. Türk *TürkiyeCumhuriyetisınırlarıiçindeyaşayanhalkvebuhalktanolankimse. *AsyaveDoğuAvrupa'dayaşayan,Türkçeninçeşitlilehçelerinikonuşansoyvebusoydanolankimse. Türkaksağı *KlâsikTürkmüziğindebirküçükusul. Türkbiberi *Kırmızıbiber. Türkkıyması *Yumuşak,esnekvedayanıklıbirtürsünger,ipeksüngeri. Türkkupası *Türkkıyması. Türkmeşesi *Ülkemizdeyetişenbirmeşetürü(Quercuscerris). Türkçe *GenelTürkdili. *TürkiyeTürkçesi. Türkçeci *OkullardaTürkçedersiverenöğretmen. *Türkçecilikilkesinibenimsemişkimse. Türkçecilik *Türkdiliniyabancıkurallardanvekelimelerdenarıtmaakımı. Türkçeleşme *Türkçeleşmekişiveyadurumu. Türkçeleşmek *Türkçeniteliğinikazanmak. Türkçeleştirme *Türkçeleştirmekişi. Türkçeleştirmek *Türkçeleşmesinisağlamak. *YabancıdildenTürkçeyeçevirmek. Türkçesi *Açıksöylemekgerekirse,açıkçası. Türkçü *Türkçülükakımınıbenimseyenkimse. Türkçülük *Osmanlıİmparatorluğu'nunsonyıllarında,OsmanlılıkveİslâmcılıkakımlarıkarşısındabütünTürklerin tekvatandavetekbayrakaltındabirleştirilmesiniamaçlayanakım. Türkî *Türkleilgili. *Türkçe. Türkistanlı *Türkistanhalkındanolan. Türkiyat *Türkoloji. TürkiyeTürkçesi *Türkiye'de,Balkanlarda,KuzeyKıbrısTürkCumhuriyeti'nde,IrakveSuriye'ninbazıbölgelerinde kullanılanTürkdili. Türkkâri *Türk'ebenzer,Türkyapısınıandıran. Türkleşme *Türkleşmekişiveyadurumu. Türkleşmek *Türkolmak,TürkdiliniveTürklüğübenimsemek. Türkleştirme *Türkleştirmekişiveyadurumu. Türkleştirmek *TürkdiliniveTürklüğübenimsetmek,Türkleşmesinisağlamak. Türklük *Türkolmadurumu. *Türklerinmeydanagetirdiğitopluluk. Türklükbilgisi *Türkdili,tarihi,edebiyatıvehalkbilimiaraştırmalarınıkonuedinenbilimdalı,Türkoloji,Türkiyat. Türkmen *TürkmenistanCumhuriyeti'ndeyaşayanTürksoyundanbirhalkvebuhalktanolankimse. Türkmence *TürkmenTürkçesi. Türkolog *Türkolojibilgini. Türkoloji *Türkdili,tarihi,edebiyatıvehalkbilimiileuğraşanbilimdalı,Türkiyat,Türklükbilgisi. türkuaz *Yeşileçalanmavirenktedeğerlibirtaş,firuze. *Burenkteolan. türkuazyeşili *Türkuaz. türkü *Heceölçüsüyleyazılmışvehalkezgileriylebestelenmişmanzume. türküçağırmak *türküsöylemek. türküsöylemek *ezgisiylebirtürküyüseslendirmek. türkütutturmak *türküsöylemek. türküyakmak *türküyeezgiyapmak. türkücü *Türküsöyleyenkimse. türkücülük *Türkücününişi. türküleme *Türkülemekişiveyadurumu. türkülemek *Türküsünüsöylemek,türküyakmak. türküleşme *Türküleşmekdurumu. türküleşmek *Türküdurumunagelmek. türküleştirme *Türküleştirmekişiveyadurumu. türküleştirmek *Türküdurumunagetirmek. türküsünüçağırmak *birkimseninhoşunagidecekbiçimdesözsöylemekveyadavranıştabulunmak. türlü *Çokçeşitliözellikleriolan,çeşitçeşit,muhtelif. *Çeşitveyaçeşitleritoplayandahagenişbirbölüm. *Herhangibiryolda,herhangibirbiçimde. *Çeşitlisebzelerlepişirilenetliyemek. türlütürlü *Çeşitçeşit. -türt- *Bkz.-dırt-/-dirt-. türüm *Varlıklarınoluşumu. *BütünvarolanlarınTanrı'dan,ondanhiçbir şeyeksiltmeksizinçıkması. türümcülük *Evrenintürümileilgiliolarakoluştuğunuilerisürenlerinöğretisi. türüzotu *Hanımeligillerden,sarı,kırmızıçiçekli,güzelkokuluvetırmanıcıbirsüsbitkisi(Leonicerajaponica). tüs *Bkz.tüy. tütme *Tütmekişi. tütmek *Dumanveyabuharçıkarmak. *Dumanıgerivermek. *Özlemek. *İyiveyakötükokmak. *Yaşamak,varlığınısürdürmek. tütsü *Dinîtörenlerdeçevreningüzelkokmasınısağlamak,büyüveyailâçyapmakamacıylayakılankokulu madde. *Bumaddeyiyakmaişi. *Etvebalıkgibiyiyeceklerintutulduğuodunveyasamandumanı. *İçki. tütsügözü *Çadırlardadumançıkmasınısağlayandelik. tütsüyapmak *dinîtörenlerdekokulumaddeyakmak. *etvebalıkgibiyiyecekleridumanatutmak. tütsüleme *Tütsülemekişi. tütsülemek *Türlüamaçlarlabiryeritütsüdumanıyladoldurmak,tütsüyapmak. *Etvebalıkgibiyiyecekleriodunveyasamandumanınatutmak. *İçkiiçmek,sarhoşolmak. tütsülenme *Tütsülenmekişi. tütsülenmek *Tütsülemekişiyapılmak. *Tütsüyebenzeyendumanatutulmak. tütsülü *Tütsüyapılmış(yer,kimseveyayiyecek). *Sarhoş. tütsülük *Tütsükabı,buhurdan,buhurluk. tüttürme *Tüttürmekişi. tüttürmek *Tütmesini,dumançıkarmasınısağlamak,dumançıkarmak. *(sigara,pipoiçin)İçmek. tütün *Patlıcangillerden,birleşimindenikotinbulunan,otsubirbitki(Nicotianatabacum). *Bubitkininkurutulupkıyılaraksigarabiçimindeveyapipoylaiçilenyaprağı. *Duman. tütünbalığı *Tütsüilekurutulmuşbalık;dahaçokringanınkurutulmuşu. tütüniçmek *tütünüyakıpdumanınıiçineçekmek. tütünrengi *Kurutulmuştütününrengiolankoyupasrengi,taba. *Burenkteolan. tütüncü *Tütünyetiştirenveyasatankimse. tütüncülük *Tütünyetiştiriciliğiveyasatıcılığı. tütünlük *Tütünekilenyer,tütüntarlası. *Hayvanınsırtbölgesindençıkarılanpastırmalıket. *Sırtınkuyruğayakınyerindenyapılmışengevrekpastırma. tütünütepesindençıkmak *biracınınateşiyleyanıptutuşmak. tütününütüttürmek *evveailedüzenininsürmesinisağlamak. tüvana *Kuvvetli,dinç,canlı. tüveyç *Çiçektacı. tüvit *Taranmışyündenyapılan,çoğuikirenkte,sporgiyecekleryapımındakullanılankumaştürü. *Bukumaştanyapılmış. tüy *İnsanvehayvanderisiüzerindebulunanincekıl. *Bazıbitkivemeyvelerlebazıdokumalarüzerindegörülenince,kısa,yumuşakvesıkuzantılar. tüyağırlık *Bkz.tüysıklet. tüyatmak *(hayvan)tüyünüdeğiştirmek. tüydikmek *(kötübirdurumalmışbirişi)büsbütünkötübirdurumasokmak. tüydüzmek *(hayvanın)tüyüdüzelmek. *(insan)iyibiryaşayışakavuştuğunubelirtecekbiçimdegüzelgiyinmek. tüygibi *çokhafif. tüysıklet *57kilodadövüşenboksör. *Enazkiloileyarışasokulanat. *Zayıf,çelimsiz. tüytüs *Tüy. tüydürme *Tüydürmekişiveyadurumu. tüydürmek *Çalmak,aşırmak. *Uzaklaştırmak. tüylendirme *Tüylendirmekişi. tüylendirmek *Tüylenmesineyolaçmak. tüylenme *Tüylenmekişi. tüylenmek *Tüyçıkmak,üzerindetüyleroluşmak. *Parasahibiolmak. tüyleridikendikenolmak *üşümektenveyakorkmaktanvücuttakikıllarındiplerikabarıpkıllardikilmek. *korku,tiksintigibiduygularıanlatır. tüyleriürpermek *kötübirolay,soğuk,gıcıklanmagibisebeplerlekorkuveyatiksintiduymak. tüylü *Tüyüolan. *Uzuntüyleriolankilim. tüylüdalakotu *10-40cmyüksekliğinde,yatıkveyadik,griveyabeyaztüylü,çokyıllıkbirdalakotutürü(Teucrium polium). tüylümeşe *Yapraklarıtüylüolanbirmeşetürü." }, { "text": "tüyme *Tüymekişiveyadurumu. tüymek *Kaçmak. tüyo *Sınavdabaşkasındanyardımgörmeveyabirkaynaktanyararlanma,kopya. *Yarışöncesindebelirlenenveyatahminedilenyarışmacıhakkındaverilengizlibilgi. tüysüz *Tüyüolmayan. *Henüzbıyığı,sakalıçıkmamış. tüyübozuk *Sarışınveyasaçrengiaçıkvebozukolankimseleresöylenenalayyollusöz. tüyünedokunmamak *dokunacak,zararverecekenufakbirdavranıştabulunmamak. tüze *Hukuk. tüzel *Tüzeileilgili,hukukî. *Hükmî. tüzelkişi *Hukukbakımındantekbirkişisayılanbirçokkişilerinveyamallarıntopluluğundandoğan,tekbirkişi sayılanvarlık,hükmî şahıs. tüzelkişilik *Tüzelkişinindurumu. tüzük *Herhangibirkurumunveyakuruluşuntutacağıyoluveuygulayacağıhükümlerisırasıylagösteren maddelerinhepsi,nizamname,statü. tvist *Özelliklegençlerarasında1961yılındayaygınlıkkazanançokhızlıritmiolanbirdans. *Budansınmüziği. U *Uranyum'unkısaltması. -u *Bkz.-ı/ -i,-u/-ü(I). -u *Bkz. -ı/-i,-u/-ü(II). -u *Bkz. -ı/-i,-u/-ü(III). -u *Bkz. -ı/-i,-u/-ü(IV). uborusu *Uharfibiçimindeyapılmışboru. Udönüşü *Yüzseksenderecelikbirdönüşyapma. Udönüşüyapmak *yüzseksenderecedönüşyapmak. u,U *Türkalfabesininyirmibeşinciharfi;sesbilimibakımındankalın,dar,yuvarlakünlüyügösterir. ubudiyet *Kölelik,kulluk. uca *Kuyruksokumukemiği,pöç. uca *Yüce. -ucu *Bkz.-ıcı/-ici. ucu ortasıbelliolmamak *(işiçin)neresindenbaşlanacağıkestirilemezdurumdaolmak. ucu(herhangibirine)dokunmak *birineolumsuzetkisiveyazararıgelmek. ucubucağıolmamak(veyagörünmemek) *çokgenişolmak. ucuucuna *Ancak,ensonkertede. ucube *Çokacayip,şaşılacakkadarçirkinolanşey. ucunucun *Uçuca,ucuucuna,azarazar. *Yanyana. ucunda(cezalandırıcıbirşey)bulunmak *kötübirşeyesebepolmak. ucundabirşeyolmak *gizlibiramaçbulunmak. ucundantutmak *birşeylemeşgulolmak,katkısağlamak,yardımcıolmak. ucunubulmak *sonaerdirmek,kolayınıbulmak. ucunukaçırmak *(iş)çıkmazagirme. ucuz *Fiyatıyüksekolmayan,pahasıaz,düşükfiyatlıpahalıkarşıtı. *Azemekleeldeedilen. ucuzalan,pahalıalır *ucuzolanmalçabukeskir,pahalıyaalınmışgibiolur. ucuzatlatmak(veyakurtulmak) *zorveyatehlikelidurumdanazzararlasıyrılmak. ucuzetinyahnisiyavan(veyatatsız)olur *ucuzamalolanşeylerinniteliksizolduğunuanlatır. ucuzhalkçılık *Halkçılığıbasitvekolayyoldanyapmakişi. ucuzpahalı *Yüksekveyadüşükfiyatlıolduğunabakmadan. ucuzaçıkmak *yaptırılanbirşeyazmasraflaeldeedilmek. ucuzagitmek *basit,kolay,önemsizolarakdeğerlendirilmek. ucuzakapatmak *ucuzaalmak,fırsatıdeğerlendirmek. ucuzca *Ucuzolarak,ucuzbirbiçimde. ucuzcu *Malınıucuzsatan. *Herşeyinucuzunuarayan. ucuzdurvardırilleti,pahalıdırvardırhikmeti *ucuzşeylerinucuzluğunatamahetmemeyi,pahalışeylerindepahalılığındankorkmamayıöğütler. ucuzlama *Ucuzlamakdurumu. ucuzlamak *Fiyatıinmek. *Kolaylıklaeldeedilirveduyulurolmak. ucuzlatılma *Ucuzlatılmakişi. ucuzlatılmak *Ucuzlatmakişiyapılmak. ucuzlatma *Ucuzlatmakişi. ucuzlatmak *Fiyatınıindirmek. *Kolaylıklaeldeedilirdurumagetirmek. ucuzluk *Ucuzolmadurumu. *Yasalbirişlemleherşeyinucuzsatıldığıdönem,damping. ucuzuna *Ucuzolarak,ucuzca. uç *Genellikleuzunbirnesneninincelerekbitensonvesivrinoktası. *Uzunbirşeyinbaşveyasonnoktası. *Birşeyinkenarı. *Biruzaklığınsonnoktası. *Birşeyinbaşı,tepesi. *Sebep. *Türkdevletlerindegenelolaraksınırboylarındakieyaletvesancaklaraverilenad. uçbeyi *Uçlarınsivilveaskerîyönetimindensorumluolangörevli. uçbeyliği *Uçbeyiningöreviveyamakamı. *Uçbeyininyönetimialtındakisancak. uçuca *Birşeyinsonnoktasıyla,ikincibirşeyinbaşnoktasınıbirbirineekleyerek. uçucagelmek *ancakyetişmek. uçvermek *(çıban)başvermek. *ortayaçıkmak. *(bitki)bitmek,sürmek. *gelişme,büyümebaşlangıcıgöstermek. uçak *Kanatlarınınaltınahavanınyaptığıbasınçyardımıylayükselipilerleyebilenmotorluhavataşıtı,tayyare. uçakalanı *Bkz.alan. uçaksavar *Havahedeflerinekarşıkullanılansilâhlaraverilengenelad. uçandaire *Neolduğu,neredengeldiğibilinmeyen,başkagezegenlerdenuçupgelerekdünyamızdagörüldüğüsanılan, yassıyuvarlakbiçimdeuçanaraç. uçankale *StratejikamaçlarlaİkinciDünyaSavaşı'ndakullanılmışolanAmerikanağırbombardımanuçaklarına verilenad. uçankefal *Bkz.uçarkefal. uçankuşaborcuolmak *pekçokkişiyeborçluolmak. uçankuştanmedetummak *çoksıkıntıdakalıpenufakbiryardımınherhangibiryerdengelmesinibeklemek,sıkıntılıbirdurumdan kurtulmakiçinhertürlüçareyebaşvurmak. uçantop *Voleybol. uçar *Uçan,uçucu. uçarkefal *Turnabalığıgillerden,kefalebenzer,uzunkanatlı,etibeğenilenbirbalık(Exocoetus). uçaraatmak *uçmaktaolankuşatüfekatmak. uçarı *(kişininniteliğiolarak)Eleavucasığmaz. *Kendiniçeşitlieğlencelerevermiş,sefih. uçarılık *Uçarıolmadurumuveyauçarıdavranış,sefahat. uçkun *Ateştenfırlayanveetrafasaçılankıvılcım. uçkur *Şalvarveişdonunubelebağlamakveyatorba,keseağzınıbüzmekiçinbunlarageçirilenbağ. *Cinselduyguveyailişki. uçkurçözmek *Bkz.haramauçkurçözmek. uçkurlu *Uçkuruolan. uçkurluk *Uçkurgeçirilenkatlanmışkenar. *Bayrağınarkakenarındabulunanveiçindenipgeçiriliptutturulanbeyazbezdenkenarlık. *Uçkurgeçirmeyeyarayançubuk. uçkurunagevşekolmak *iffetinebağlıolmamak. uçkurunasağlam *iffetinebağlı. uçkurutan *Turunçgillerden,özelliklelimonlardagelişerek,daluçlarınınkurumasınayolaçanvebirkaçyıliçinde ağacınölmesinesebepolanbirtürmantar. uçlanma *Uçlanmakdurumu. uçlanmak *Uçludurumagelmek. *Vermek. uçlu *Ucuolan,ucuçıkan. *Filtreli(sigara). uçma *Uçmakişi. uçmak *(kuş,kanatlıböcekvb.için)Hareketlikanatlarıyardımıylahavadadüşmedendurmak,havadayolalmak. *(uçakvb.için)Özelmekanizmaileyerdenyükselmek,havadayolalmak. *Gazveyabuhardurumunageçmek. *Solarakyokolmak. *Aşırılmak. *Rüzgârveyabaşkabiriticigüçleyerindenayrılıpuzağagitmek. *Yüksekyerdendüşmekveyayuvarlanmak. *Çoksevinmek. *Yokolmak,ortadankaybolmak. *Belirmek. *Patlayıcımaddeileparçalanmak. *Uçargibidalgalanmak. *Çokhızlıgitmek. *Havayoluilegitmek. *(dinîinanışagöre)Ruhölümdensonragöğeyükselmek. *Keyifvericiveyauyuşturucumaddealdıktansonrahayalâleminedalıpgitmek. uçmak *Cennet. uçsuz *Ucuolmayan. uçsuzbucaksız *Sonugörülmeyecekkadargenişolan. *Çokfazla,pekçok. uçtanuca *Birbaştanbirbaşa. uçtuuçtu *Birkaçkişiarasındaoynananveuçmayan şeylerideuçargibigöstererekşaşırtmatemelinedayananbir çocukoyunu. uçucu *Uçmayeteneğiveyaözelliğiolan. *Buharveyagazdurumunageçebilen. *Pilot. uçuculuk *Uçucuolmadurumu. *Pilotluk. uçuçböceği *Uğurböceği,hanımböceği. uçuk *Uçmuş,soluk. *Açık(renk). *Hafif,belirsiz. uçuk *Genellikleateşlihastalıklar,ruhsalbunalımlarsonucuderidefiskelerdurumundabelirenkabarcık. uçuklama *Uçuklamakişi. uçuklamak *Uçuk(II) oluşmak. uçuklaşma *Rengisoluklaşma. uçuklaşmak *Rengisoluklaşmak. uçukluk *Uçukolmadurumu. uçum *Bayrağınuçkurlukkarşısındakikenarı. uçupgitmek *kaybolmak,yokolmak. uçurma *Uçurmakişi. uçurmak *Uçmakişiniyaptırmak. *Kesipayırmak. *Gizlicealıpgitmek. *Hızlıgötürmek,hızlısürmek. uçurtma *Uçurtmakişi. *Üzerirenklikâğıtlarlakaplanmış,genellikleçokgenbiçimindekibirgövdevesüslübirkuyruktanoluşan, sicimlebağlanarak,rüzgâryardımıylauçurulanbirçeşitoyuncak. uçurtmak *Uçmakişiniyaptırmak,uçmasınayolaçmak. uçurulma *Uçurulmakişi. uçurulmak *Uçurmakişiyapılmak. uçurum *Dikvederinyamaç. *Büyükfark,ayrılık. *Felâketlisonuç. uçurumlaşma *Uçurumlaşmakişiveyadurumu. uçurumlaşmak *Uçurumdurumunagelmek. uçuş" }, { "text": "*Uçmakişiveyabiçimi. uçuşma *Uçuşmakdurumu. uçuşmak *Hepbirlikteuçmak. *Havadagidipgelerekdolaşmak. *Kendiniduyurmak. udî *Utçalançalgıcı,utçu. uf *Acı,sızıduyuncaveyasıkıntılıbirdurumdasöylenir. ufolmak *(çocukdilinde)yanmak,acımak. ufacık *Çokufak,küçücük. ufacıktefecik *Kısaboyluvezayıf,küçükyapılı,çelimsiz. ufak *Boyutlarıolağandanküçük. *Yaşçadahaküçükolan. *Önemsiz,çokaz. *Makam,derecebakımındangeriolan. ufakçapta *Aslınagöreküçük olan. ufakpara *Bozukpara. ufaktefek *(nesneleriçin)Büyükyerkaplamayan,küçük;çokgerekliolmayan. *Önemsiz. *Kısavezayıf. ufakufak *Azarazar. *Küçükparçalardurumunda. *Yavaşyavaş. ufakça *Oldukçaufak,ufarak. ufaklı *İçindeufaktanelerbulunan. *Bkz.iriliufaklı. ufaklık *Ufakolmadurumu. *Bozukpara,bozukluk. *Bit. *Çocuklariçinseslenmesözüolarakkullanılır. ufaktanufağa *Küçükküçük,ufakufak,azarazar. ufalama *Ufalamakişi. ufalamak *Kırarakveyaezerekufakparçalaraayırmak. ufalanma *Ufalanmakişi. ufalanmak *Ufalamakişiyapılmak,ufakparçalaraayrılmak. ufalayıcı *Ufalamaişiniyapan. *Pissudabulunanirimaddelerinufalanmasınısağlayanalet. ufalma *Ufalmakdurumu. ufalmak *Büyükkendahaufakdurumagelmek,küçülmek. *Büzülmek,küçülmek. ufaltma *Ufaltmakişi. ufaltmak *Büyükolanbirşeyidahaküçükdurumagetirmek,küçültmek. ufarak *Birazufak. ufkî *Yatay. ufkudar *Uzağıgöremeyen,bakışaçısıgenişolmayan. ufkugeniş *Uzağıgörebilen,bakışaçısıgeniş. ufkunugenişletmek *görüşalanınıgenişletmek,dahageniş,dahafazlabilgivegörüşedinmek. uflama *Uflamakişi. uflamak *Acı,sızıduyarakufdemek.uflayıppuflamaksürekliolarakuflamak,uflayıpdurmak. ufuk *Çekülüngösterdiğidikeyçizgiilegözlemciüzerindengeçendüzlem,gözerimi. *Düzarazideveyaaçıkdenizdegökleyerinbirleşirgibigöründüğüyer,çevren,gözerimi. *Anlayış,kavrayış,görüş,düşüncegücü,ihata. *Çevre,dolay. ufukçizgisi *Gözerimindegeçenyataydüzlemlekesiştiğiçizgi. ufunet *Piskoku. *İrin,cerahat. ufunetlendirme *Ufunetlendirmekişiveyadurumu. ufunetlendirmek *İrinlendirmek,cerahatlendirmek. *Düzeninibozmak,illetlihâlegetirmek. ufunetlenme *Ufunetlenmekdurumu. ufunetlenmek *(yara)İrinlenmek. ufunetli *Ufunetiolan. Ugandalı *Ugandahalkındanolankimse. uğra *Yufkaaçılırkenhamuruntahtayayapışmamasıiçinserpilenkalınun. uğrak *Çokuğranılanyer. *Yolüstündedurulacakyer. uğralama *Uğralamakişiveyadurumu. uğralamak *Uğraserpmek. uğrama *Uğramakişi. uğramak *Yoladevametmeküzere,biryerde,kısabirsürekalmak. *Biryerinyanından,yakınından,içindengeçmek. *Fırlayarakçıkmak,dışarıçıkmak. *(kötüduruma)Konuolmak. *Yaklaşmak. *Karşılaşmak,maruzkalmak. *Cin,periçarpmak. uğranma *Uğranmakişi. uğranmak *Uğramakişiyapılmak. uğraş *Birinsanınyaptığıişveyameslek,meşguliyet. *Birgüçlüğüyenmekiçingösterilensürekliçaba,mücadele. uğraşı *Uğraşılanşey,işgüç,meşgale. uğraşılma *Uğraşılmakişi. uğraşılmak *Uğraşmakişiyapılmak. uğraşma *Uğraşmakişi. uğraşmak *Birişibaşarmayaçalışmak,işedinmek. *Birişüzerindesürekliçalışmak. *Zamanınıbirişevermedurumundakalmak. *Birinekötüdavranmak. *Savaşmak. uğraştırma *Uğraştırmakişi. uğraştırmak *Uğraşmasınayolaçmak. uğratma *Uğratmakişi. uğratmak *Uğramakişiniyaptırmak,uğramasınasebepolmak. *Savmak,çıkmak,dışarıatmak,kovmak. uğru *Hırsız. *Önveyayan. uğrulama *Uğrulamakişiveyadurumu. uğrulamak *Hırsızlıklaelegeçirmek,çalmak,sirkatetmek. uğruluk *Uğrununyaptığıiş,hırsızlık,sirkat. uğrun *Gizlice. uğrunuğrun *Gizliolarak,gizligizli,gizlice. uğrunda *Önünde. uğuluğul *Uğultuluolarak. uğuldama *Uğuldamakişi. uğuldamak *Sürekliboğukvekalınsesçıkarmak. *(beyinde,kulakta)uğultuolmak. uğultu *Gürültülü,boğukveanlaşılmazses,uğuldamasesi. uğultulu *Uğultusuolan,uğultuçıkaran. uğunmak *Büyükbirüzüntüveyaacıdankıvranmak,soluğutıkanmak,ağlayaağlayabayılmak. uğur *Bazıolaylardagörülenveinsanaiyilikgetirdiğineinanılanbelirtiveyabazınesnelerdevarolduğuna inanılaniyilikkaynağı. *Bunitelikteolduğunainanılan şey. *Meymenet,kadem. uğur *(yönelmeveyakalmadurumunda)Hedef,amaç,gaye,yol. uğurböceği *Vücuduyarımkürebiçiminde,turuncu,kırmızırenkli,üzerindeyeditanekaranoktabulunankınkanatlı böcek,hanımböceği,uçuçböceği(Coccinellaseptempunctata). uğurböcekleri *Örneğiuğurböceğiolan,etçilveotçultürleriiçinealankınkanatlılarfamilyası. uğurgetirmek *iyilik,şans,talih,bereketgetirmek. uğurola!(veyauğurlarolsun!) *esenliklegit,yolunaçıkolsun!. uğurlama *Uğurlamakişi. uğurlamak *Gideniesenlikvesevgidilekleriylegeçirmek,selâmetlegöndermek,teşyietmek. uğurlanış *Uğurlanmakişiveyabiçimi. uğurlanma *Uğurlanmakişi. uğurlanmak *Uğurlamakişiyapılmak. uğurlayıcı *Uğurlayan(kimse). uğurlayış *Uğurlamakişiveyabiçimi. uğurlu *Uğuruolan,iyilikgetirdiğineinanılan,kutlu,tekin,kademli,meymenetli,mübarek. uğurlukademliolsun *mutlubirolaydolayısıylasöylenenbiriyidileksözü. uğurluk *Maskot. uğursama *Uğursamakişiveyadurumu. uğursamak *Herhangibirolguyuveyanesneyiuğursaymak. uğursuz *Kendindeuğursuzlukbulunan,kadersiz,meymenetsiz,menhus,musibet,meş'um. uğursuzluk *Bazıolaylardagörülenveinsanakötülükgetirdiğineinanılanbelirtiveyabazınesnelerdevarolduğuna inanılangüç,kademsizlik,meymenetsizlik,nuhuset,şeamet. uğuruaçık *Talihli,şanslı. uğut *Çimlenmişbuğdayınkaynatılmasıylayapılanbirçeşityemek. uhde *Birininyapmaklayükümlüolduğuiş,görev. *Sorumluluk. uhdesindeolmak *üstündeolmak,sorumluluğualtındaolmak. uhdesindengelmek *becermek,başarmak. uhdesinealmak *birişiüstünealmak,yapacağınasözvermek,sorumluluğualtındaolmak. uhrevî *Öbürdünyaileilgili,ahretileilgili. uhuvvet *Kardeşlik. -uk *Bkz.-ık/-ik. ukalâ *Kendiniakıllıvebilgilisanan,bilgiçliktaslayankimse. ukalâdümbeleği *Aklıermediğihâldeherkonudafikiryürüten,bilirbilmezherşeyekarışanzevzek. ukalâukalâ *Ukalâbirbiçimde. ukalâca *Ukalâ(birbiçimde). ukalâlık *Ukalâolmadurumuveyaukalâcadavranış. ukde *Düğüm,yumru. *İçedertolanşey. uknum *Asıl,unsur,hipostaz. Ukraynalı *Ukraynahalkındanolankimse. ukubet *Ceza. *Çokçirkinvesakil. -ul *Bkz.-I-(II). -ul *Bkz. -I-(II). -ul- *Bkz. -I-(III). ulaç *Zarf-fiil,bağfiil,gerundium. Ulah *Romanya'nınyerlihalkınavebuhalkınsoyundanolankimselereOsmanlıTürklerininverdiğiad. Ulahça *Ulahdili. ulak *Haberci,haberverenkimse. ulakçıkarmak *habercigöndermek,postaçıkarmak. ulam *Aralarındaherhangibirbakımdanilgiveyabenzerlikbulunanşeylerintümü,makule,zümre,grup, kategori. *Nesnelgerçekliğinvebilgininengenelvetemelözelliklerini,ilişkileriniyansıtantemelkavramlarınherbiri; birkonuyayükletilebilensıfatlarınoluşturduklarıengenişcinslerdenherbiri;nicelik,nitelik,bağıntı,kiplikgibi, kategori. ulamulam *Takımtakım,yığınyığın,topluluklardurumunda,artarda. ulama *Ulamakişi. *Ulananparça,ek,katkı,ilâve. *Konuşmadaartardagelenkelimelerdenbirincisininsonundakiünsüzün,ikincisininbaşındakiünlüyeses bakımındanbağlanaraksöylenmesi:Ayırtetmek,ağaçaltı,tertipetmek,artardagibi. *Ulanmış. ulamak *Eklemek,katmak,ilâveetmek." }, { "text": "ulan *Ey. *Çokkababirbiçimdeöfkevenefretanlatır. ulanma *Ulanmakişi. ulanmak *Ulamakişiyapılmak. ulantı *Ulananşey. ulaşılma *Ulaşılmakişi. ulaşılmak *Ulaşmakişiyapılmak. ulaşım *Ulaşmakişi. *Köyler,şehirler,ülkelerarasındabiryerdenbiryeregidişgeliş,münakale,muvasala,temas. *Birşeyibiryerdenbaşkabiryereaktarma. ulaşma *Ulaşmakdurumu. ulaşmak *Varmak,gelmek. *Eldeetmek,erişmek. *Yetişmek. *Birbirinekatılmak,dökülmek. ulaştırma *Ulaştırmakişi. *İnsanların,malların,haberlerinulaşmasınısağlayanişlerinvearaçlarıntümü,münakalât. *Ordudamalzemevepersoneltaşımaişlerinisağlayansınıf. ulaştırmak *Ulaşmasınısağlamak. ulayıcı *Ulamayayarayan. ulema *Bilginler. *Sarıklıdinbilginleri. ulemalık *Bilginlik,âlimlik. ulemalıktaslamak *bilgiçliketmek. ulu *Erdemleribakımındançokbüyük,yüce. *(somutşeyleriçin)Çokbüyük. *Saygıduyulanbüyük. -ulu *Bkz.-ılı/-ili. uluorta *Birşeyinaslınıbilmedendüşünüptartmadan,çekinmeden,açıktanaçığa. ulûfe *Osmanlılardakapıkuluaskerlerine,sarayvedevletkuruluşlarındakibazıgörevlilereüçaydabirverilen ücret. ulûfevermek(veyadağıtmak) *Osmanlılardaaskerîvesivilkuruluşlardakigörevlilereüçaydabirverilenücretidağıtmak. *yerliyersizbolkesedenparaharcamak. ulûfeci *Yeniçeriliktebirsınıfsüvariaskeri. ulûhiyet *Tanrılıksıfatı,Allahlıkvasfı. ululama *Ululamakişi. ululamak *Ağırlamak. *Ulututmak,ulusaymak. ululanma *Ululanmakişiveyadurumu. ululanmak *Ululamakdurumundaolmak. ululuk *Büyüklük,büyükolmadurumu,yücelik,izzet. ulûm *Bilimler,ilimler. uluma *Ulumakişi. ulumak *(köpek,kurt,çakalvb.)Uzun,iniltili,ağlargibibirsesçıkarmak. *(insan)İniltilisesçıkararakboğukboğukağlamak. ulûmudiniye *Dinbilgisi. ulus *Millet. ulusal *Millî. ulusallaştırma *Millîleştirme. ulusallaştırmak *Ulusalbirnitelikvermek,millîleştirmek. ulusallık *Milliyet,millîlik. ulusçu *Milliyetçi. ulusçuluk *Milliyetçilik. uluslararası *Çeşitlimilletlerarasındayapılan;milletlerarasındaçokyönlüilişkilerleilgiliolan,milletlerarası, beynelmilel,enternasyonal. uluslararasıcı *Uluslararasındakiilişkileribenimseyen,uluslararasındakiilişkilerdenyanaolan. uluslararasıcılık *Uluslararasındakiilişkileribenimseme,uluslararasındakiilişkilerdenyanaolma,beynelmilelcilik, enternasyonalizm. ulussever *Ulusunuseven(kimse),milliyetperver. ulusseverlik *Ulusseverolmadurumu,milliyetperverlik. ulutma *Ulutmakişiveyadurumu. ulutmak *Ulumasınısağlamak. ulvî *Yüce. *Gökleilgiliolan,semavî. ulviyet *Yücelik. -um *Bkz. -m(I). -um *Bkz. -m(II). -um *Bkz.-m(III). umacı *Küçükçocuklarıkorkutmakiçinuydurulmuşhayalîyaratık. umacıgibi *korkunçveçirkingörünüşlü. umar *Çare. umarsız *Çaresiz. umarsızlık *Umarsızolmadurumu,çaresizlik. umde *İlke,prensip. umdurma *Umdurmakişiveyadurumu. umdurmak *Ummakdurumunuyaratmak,ummasınısağlamak. umma *Ummakdurumu. ummadığıntaşbaşyarar *küçükveyaönemsiz şeylerdeçoğukezbüyüketkileryapabilir. ummadık *Hiçumulmayan. ummak *Birşeyinolmasınıistemek,beklemek. *Sanmak,tahminetmek. umman *Anadeniz,okyanus. umran *Bkz.ümran. umre *HacmevsimidışındaKâbe'yiveMekke'ninöbürkutsalyerleriniziyaretetme. -umtırak *Bkz.-mtırak. umu *Umut,istek,arzu. umudadüşmek *gerçekleşeceğineinanmak,umutetmek. umudunukesmek *umutkalmayacakdurumagelmek. umudunukırmak *güveninisarsmak. umulma *Umulmakdurumu. umulmadık *Kendisindenbirşeyumulmayan. umulmak *Ummakdurumuyaratılmakveyaummakdurumunakonuolmak. umum *Bütün,hep,tüm,kamu. *Herkes,halk,ahali. umummüdür *Genelmüdür. umummüdürlük *Genelmüdürlük. umumhane *Genelev. umumî *Genel. umumîaf *Genelaf. umumîcoğrafya *Genelcoğrafya. umumîefkâr *Kamuoyu. umumîheyet *Genelkurul. umumîkâtip *Genelkâtip. umumîkongre *Genelkongre. umumîvekâletname *Genelvekâletname. umumiyet *Genellik. umumiyetle *Genellikle. umur *Aldırışetme,önemverme. *İşler. umurgörmek *önemligörevlerdebulunmuşolmak. *çoktecrübesiolmak. umurgörmüş *önemligörevlerdebulunmuş,görgülü,olgunkimse. *tecrübesiçokolan. umursama *Umursamakdurumu. umursamak *Aldırışetmek,önemvermek. umursamaz *Umursamayan,aldırışetmeyen. umursamazca *Umursamaz(birbiçimde). umursamazlık *Umursamama,aldırışetmemedurumu. umursanma *Umursanmakdurumu. umursanmak *Umursamakdurumunakonuolmak. umurumumteki(terssöyleşiyle) *birişehiçilgigösterilmediğinianlatır. umurundaolmamak *aldırmamak. umut *Ummaktandoğangüvenduygusu,ümit. *Buduyguyuverenkimseveyaşey. umutbeslemek *birşeyinolabileceğinibeklemek,ummak. umutetmek *ummak. umutışığı *Umutlandırıcıbelirti. umutkapısı *İstenilen,arzuedilenbirşeyingerçekleşmesibeklentisiyleözlenendurum. umutkesmek *Bkz.umudunukesmek. *birşeyinartıkgerçekleşemeyeceğiinancınavarmak,ummazolmak. umutvermek *birkimsedeumutuyandırmak,birkimseyegüvenvermek. umutlandırma *Umutlandırmakişi. umutlandırmak *Umutvermek,umutlanmasınayolaçmak,ümitlendirmek. umutlanma *Umutlanmakdurumu. umutlanmak *Birşeyinolmasınıinançlabeklemek,ümitlenmek. umutlu *Umuduolan,umutbesleyen,ümitli. umutsuz *Umuduolmayan,hiçumudukalmayan,ümitsiz,nevmit. *Düzeleceğiveyaiyileşeceğisanılmayan,ümitsiz. umutsuzluğadüşmek(veyakapılmak) *hiçumudukalmamak,güvenisarsılmak,olumsuzluğasürüklenmek. umutsuzluğadüşürmek *umutvermemek,güveninisarsmak,olumsuzluğasürüklemek. umutsuzluk *Umutsuzolmadurumu,ümitsizlik,meyusiyet. un *Öğütülerektozdurumunagetirilmiştahılvebaşkabesinmaddeleri. -un *Bkz. -ın(I). -un *Bkz. -ın(II). -un *Bkz.-n-(III). unçorbası *Unveetsuyununkarıştırılıpateşteondakikapişirilmesivedahasonrasütveyumurtasarısıylaterbiye edilmesiyoluylayapılançorba. unhelvası *Ununyağiçindekavrulmasındansonraiçineşekereriğikatılarakhazırlananbirtürhelva. unufaketmek *çokufakkırıntılardurumunagetirmek. unufakolmak *çokufakkırıntılardurumunagelmek,parçalanmak. -unca *Bkz.-ınca/-ince. uncu *Unsatankimse. -uncu *Bkz.-ncı/ -nci. unculuk *Unalıpsatmaişi. -unç *Bkz.-nç. unlama *Unlamakişi. unlamak *Unabulamak. *Unbulaştırmak. unlanma *Unlanmakdurumu. unlanmak *Unabulanmak. *Unabulaştırılmak. unluk" }, { "text": "*Unyapılmayaelverişli,temizlenmiş(buğday). *Değirmendeununbiriktiğiyer. *Ekmekfırınlarındaunlarınbulunduğubölüm,undeposu. unmak *Onmak. unsur *Öge,ilke,uknum,eleman. -untu *Bkz.-ntı/ -nti. unulmak *Onulmak. unulmaz *Onulmaz. ununuelemiş,eleğiniasmış *gerikalanömrüsüresinceyapacakönemlibirişikalmamış. unutkan *Çokunutan,unutmahuyuolan. unutkanlık *Unutkanolmadurumu. unutma *Unutmakdurumu. unutmabeni *İkiçeneklilerden,küçükmaviçiçekleraçanbirbitki(Myosotispalustris). unutmak *Aklındakalmamak,hatırlamamak. *Birşeyidalgınlıklabiryerdebırakmak. *Birşeyiyapamazdurumagelmek. *Bağışlamak. *Gerekenönemivermemek,üstündedurmamak. *Hatırdan,gönüldençıkarmak. unutturma *Unutturmakişi. unutturmak *Unutmasınayolaçmakveyaunutmasınısağlamak. unutulma *Unutulmakdurumu. unutulmak *Unutmakişinekonuolmak. unvan *Birkimseninişi,mesleğiveyatoplumiçindekidurumuileilgiliolarakkullanılanad,san. unvanlı *Unvanıolan. -up *Bkz.-ıp/-ip. upuslu *Çokuslu. upuygun *Çokuygun,tastamam. upuzun *Çokuzun. *Tamamıylauzanmışbirdurumda. ur *Hücrelerinaşırıçoğalmasıyladokulardaoluşanvebüyümeeğilimigösterenyumru,tümör. -ur *Bkz.-ır/-ir. urkaplama *Ağacınurlarındaneldeedilenveçokkıymetliolanbirkaplamaçeşidi. urağan *Beraberindeyağmurgetirmeyengüçlüfırtına. Uraldilleri *Fince,MacarcaveSamoyetçedenoluşandilgrubu. Ural-Altay *UraldilleriyleAltaydillerininoluşturduğudilgrubu. uran *Teknik,sanayi,endüstri. Uranüs *Güneş'euzaklıksırasındayedinciolanveGüneşçevresindekidolanımını84yıldatamamlayangezegen. uranyum *Atomnumarası92,atomağırlığı238,03olan, 1800°Cyedoğrueriyen,18,7yoğunluğunda.demir görünüşündebirelement.KısaltmasıU. uranyumlu *İçindeuranyumbulunanbiralaşım. uray *Belediye. urba *Giysi. urbalı *Urbasıolan. Urban *ÇölArapları. Urduca *Pakistan'dakullanılanresmîdil. Urfaçıbanı *DoğudaveözellikleUrfayöresindeyaşayanhalkınyüzündegörülençıban. Urfakebabı *UrfayöresindesevilenveoradanTürkmutfağınakazandırılanbirtürkebap. Urfapeyniri *Urfaveyöresindeözelyöntemlerlehazırlananyumrukbiçimindebirtürpeynir. urgan *Keten,kenevir,pamuk,jütgibitürlüdokumamaddelerindenyapılanincehalat. urgancı *Urganyapanveyasatankimse. urgancılık *Urgancınınyaptığıiş. urlaşma *Urhâlinegelme. urlaşmak *Urhâlinegelmek. urmak *Vurmak. urodel *Kuyruklular. Uruguaylı *Uruguayhalkındanolankimse. uruk *Soy,sülâle. Urum *Rum. urup *Arşınınsekizdebiriuzunluğundakiölçü. Urus *Rus. us *Akıl. usdışı *Uslakavranamayan,usayabancı,usakarşı,usaaykırı,gayriaklîirrasyonel. usdışıcılık *Yaşamdavebilgilerdeusdışıögeleretekyanlıolarakağırlıkveren,sezgi,sevgi,duyguveiçgüdüleribilginin kaynağısayangörüş,irrasyonalizm. uspayı *Akıldersi. uspayıvermek *akıllıdavranmadersivermek. usavurma *Akılsüzgecindengeçirmek,muhakeme. *Bilinenveyadoğruolarakkabuledilenbelirliönermelerdenbaşkaönermelerçıkarma,uslamlama, muhakeme. usavurmak *Birkonuyuzihindeiyicedüşünüpinceleyerekkararvermek,muhakemeetmek. usanç *Usanmaduygusu,bıkma,bıkkınlık,melâl. usançgetirmek *usanacakdurumagelmek. usançvermek *usandırmak. usançlık *Usanmadurumundaolma,bıkma. usançlıkgetirmek *iyicebıkmak,tamamenusanmak. usandırıcı *Usançverici,bıktırıcı. usandırma *Usandırmakişi. usandırmak *Usanmasınayolaçmak. usangın *Usanmış,bıkmış. usanılma *Usanılmakdurumu. usanılmak *Herhangibiriusanmak. usanma *Usanmakdurumu. usanmak *Tekrarlanması,uzunsürmesidolayısıylabirşeydenhoşlanılmazveyasıkılırdurumagelmek,bıkmak, bezmek. usantı *Usanç,usanmadurumu. usare *Özsu. usçu *Usçulukyanlısı(kimse),rasyonalist. *Aklınıkullanmasınıbilen. usçuluk *Usadayanan,doğruluğunölçütünüduyulardadeğil,düşünmedevetümdengelimliçıkarmalardabulan öğretileringeneladı,akliye,rasyonalizm. *Usa,ussalyargıyainanma,usaaykırıveyausdışıhiçbirşeyitanımamatutumu,akliye,rasyonalizm. *Bilgininevrensellikvezorunluluğunundeneydenvedeneyselgenellemedendeğil,yalnızcaustan çıkartılabileceğinisavunanöğreti. ushuru *Bkz.uskuru. uskumru *Uskumrugillerden,sıcakveılıkdenizlerdesürüdurumundayaşayan,çizgilibirdenizbalığı(Scomber scombrus). uskumrudolması *Birtüruskumruyemeği. uskumrugiller *Açıkdenizlerdeyaşayan,mekikbiçimindeuzungövdeli,örnekhayvanıuskumruolanbirbalıkfamilyası. uskumrumsugiller *Örnekhayvanıkırlangıçbalığıvezarganaolan,kemiklibalıklartakımınınkefalleralttakımınagirenbir familya. uskur *Pervane. uskurlu *Uskuruolan. uskuru *Cıvatavesomunlardakiyiv. uslamlama *Bkz.Usavurma. uslamlamak *Bkz.Usavurmak. uslanma *Uslanmakdurumu. uslanmak *Yadırganan,ayıplanandavranışlardanvazgeçmek,davranışlarınadüzenvermek. *Herhangibirolaydandersalmak,aklıbaşınagelmek. uslu *Toplumu,çevresinirahatsızetmeyen,edepli,müeddep,yaramazkarşıtı. *(hayvaniçin)Uysal. *Akıllı,zeki. usluakıllı *Olgun,ağırlığıvedeğeriolankimse. usludurmak(veyaoturmak) *yaramazlıketmemek. usluuslu *Uslubirbiçimde,usluolarak. usluluk *Usluolmadurumu. ussal *Aklauygun,yalnızakladayanan,aklî,rasyonel. ussallaştırma *Herhangibirişiveyadavranışıaklauygunkılma,rasyonalizasyon. ussallık *Akladayalıolanınniteliği,rasyonalite. *Biramacaenetkinbiçimdeulaştıracakaraçlarıkullanmayıgerektirentutum. usta *Birzanaatıgereğigibiöğrenmişolanvekendibaşınayapabilenkimse. *Sanatöğreticisi. *Zanaatçılariçinsan. *Eliuz,işinineri,becerikli,mahir. *Osmanlıİmparatorluğu'ndasaraydakicariyevehizmetlilerinkıdemlilerineverilenad. *Akılverenveyaöğreten. ustaelindençıkmak *(eliuz,işinineriolanbirkimse)yapmak. ustaişi *Eliuz,işinineriolankimseninişi. ustabaşı *Ustalarınçalışmasınıdenetleyenusta. ustaca *Eluzluğuile,ustalıkla. *Becerikliolarak,kurnazlıkla. ustalaşma *Ustalaşmakdurumu. ustalaşmak *Birişiyapmaktaustadurumunagelmek. ustalık *Ustaolmadurumu. *Beceriklilik,eluzluğu,maharet. ustalıkla *Ustaca. *Kurnazca. ustalıklı *Ustalıklayapılmış. ustunç *Taşınabilircerraharaçlarıtakımı. ustura *Tıraşiçinkullanılan,açılırkapanır,çokkeskinbıçak. usturataşı *Usturabilemekiçinkullanılantaşınyapıldığıbirtürsertşist. usturatutunmak *vücuttakiistenmeyenkıllarıtemizlemek. usturlâp *Gökcisimlerininyükseltisiniölçmektekullanılanaraç. usturmaça *Hertürdenizaracınınrıhtım,iskelegibiyerlereyanaşmalarısırasındaolabilecekçarpmalarıönleyici niteliktehalat,ağaç,lâstik,plâstikgibiesnekmalzemedenyapılmış,sabitveyataşınabiliryastık. usturpa *İncebirhalatınucunabirkurşunparçasıbağlanarakyapılanbirçeşitkırbaç. usturuplu *Derlitoplu,ustalıklı,uygun. usul *Kökler,asıllar. *Birkimseninana,baba,dedevenineleri. usul *Biramacaerişmekiçinizlenen,tutulanyol,yöntem,tarz. *Bilimdebellibirsonucaerişmekiçin,bellibirplânagöreizlenenyol,metot. *Yol,yöntem. *Biryasamaveyaidareişlemininhazırlanması,yapılmasıveyayürürlüğekonmasısırasındauyulmasıgereken hükümlerveizlenecekyollar. *KlâsikTürkmüziğindetempo. *Yavaş,alçakolarak. usulboy *Biçimliendamıolan. usultutmak *dümtekletempotutmak. usulusul *Usulcacık. usulca *Yavaşça. *Sessizbirbiçimde. usulcacık *Yavaşvebellietmedenveyaortalığıkarıştırmadan,yavaşçacık. usuldan *Yavaşça,sessizce. usullacık *Usulcacık. usulsüz *Yöntemsiz. *Yolsuz. usulsüzlük *Yöntemsizlik. *Yolsuzluk. -uş *Bkz.-ış(I). -uş- *Bkz. -ş. uşak" }, { "text": "*Çocuk. *İsimtamlamalarındabelirtilendurumunda,herhangibirbölgeninhalkındanolanerkek. *Erkekhizmetçi. *Tayfa. uşakolmak *birininhizmetiniyapmagöreviniüzerinealmak. uşakkapan *Bebeklerikaldırdığısöylenenbircinsakbaba. uşaklık *Uşakolmadurumu. *Birinin,kendiözsaygısıpahasınabaşkasınayaptığıhizmet. uşaklıketmek *birkimseyehizmetveyakulluketmek. *kendiçıkarıiçinyasalveyaahlâkîbileolmasabaşkasınınherdediğiniyapmakzorundaolmak. uşkun *Karabuğdaygillerden,yapraklarıyürekbiçiminde,kokudıştansincabîveiçtensarırenkteolanbirravent türü(Rheumrhaponticum). uşşak *Türkmüziğindeanamakamlardanbiri. ut *KlâsikTürkmüziğiaraçlarından,irikarınlı,kirişli,mızraplaçalınanbirçalgı. ut *Utanmaduygusu. -ut *Bkz.-ıt(I). utaçıcı *Bkz.göstermeci,teşhirci. utaçıcılık *Bkz.göstermecilik,teşhircilik. utyeri *İnsanınvücudundaörtmekzorundaolduğuyer,edepyeri. utanasıkıla *Çokutanıpsıkılarak,utanıpsıkılmış,birbiçimde. utancındanyeregeçmek *çokutanmak. utancındanyerindibinegirmek *istenilenbiçimdevenitelikteolmamakarşısındaüzüntüduymak,aşırıutanmak. utanç *Utanmaduygusu,hicap. utançduygusu *İnsanınruhdünyasındaoluşanutanmaduygusu. utançduymak *utanmak. utandırıcı *Utanmaduygusunayolaçan,utançveren. utandırma *Utandırmakişi. utandırmak *Utanmasınayolaçmak,utanacakbirduruma düşürmek,mahcupetmek. utangaç *Birtopluluktagüveniniyitiren,rahatkonuşamayanverahatdavranamayan,sıkılgan,mahcup. utangaçlık *Sıkılganlık,mahcubiyet. utangan *Utangaç. utanış *Utanmakdurumuveyabiçimi. utanma *Utanmakdurumu,teeddüp. *Utanmaduygusu. utanmaduygusu *İnsanınruhdünyasındaoluşanutançduygusu. utanmak *Onursuzsayılacakveyagülünçolacakbirdurumadüşmektenüzüntüduymak,korkmak,mahcupolmak. *Sıkılmak. *Çekinmek. utanmaz *Utanmasıolmayan,sıkılmaz,yüzsüz,arsız. utanmazca *Utanmaksızın,utanmazbirbiçimde(yapılan). utanmazlık *Utanmazolmadurumu,yüzsüzlük,arsızlık. Utarit *Güneş'eenyakınolangezegen,Merkür. utçu *Utyapanveyasatankimse. *Utçalankimse,udî. utku *Birçokemekvetehlikeliuğraşmalarpahasınaerişilenmutlusonuç,yengi,zafer. utkulu *Zaferkazanmış,muzaffer. utlu *İffetli. utma *Utmakişi. utmak *Yenmek. *(oyunda)Yenmek,ütmek(II). utulma *Utulmakişi. utulmak *Utmakişiyapılmakveyautmakişinekonuolmak. uvertür *Operada,perdeaçılmadanönceorkestranınçaldığıparça. *Pokerdeoyunabaşlayabilmekiçingerekliel. uvertüryapmak *birşeyegirişniteliğindesözsöylemekveyadavranıştabulunmak. uvunmak *Uğunmak. uyak *Şiirdedizelersonundakieşseslikelimeveyaaynıgörevdeolmayan,sesbakımındanbenzeşenek,kafiye. uyaklı *Uyağıolan,kafiyeli. uyaksız *Uyağıolmayan,kafiyesiz. uyandırma *Uyandırmakişi. *Anılarızihindeyenidencanlandırma. uyandırmak *Uyanmasınayolaçmak. *(çıra,lâmba,sobagibiışıkverenşeyleriçin)Yakmak,tutuşturmak. *Herhangibirsebepledernektekiüyeliğindondurulmasındanvazgeçerekçalışmalarakatılmasınaizin vermek. *Aklınıbaşınatoplamasınısağlamak. uyanık *Uyanmış,uyumamış. *Açıkgöz,kurnaz,becerikli,zeki. *Yapacağıişibilen,dikkatlivetetikteolan,müteyakkız. *Bilgisizliktenkurtulmuş,bilgili. uyanıklaşma *Uyanıklaşmakişiveyadurumu. uyanıklaşmak *Uyanıkdurumagelmek. uyanıklık *Uyanıkolmadurumu. uyanış *Uyanmakdurumuveyabiçimi. *Uyanma,intibah. *Avrupa'da(özellikleİtalya'da)XV.yüzyıldabaşlayangenelsosyolojivefelsefeöğretileribütünü,Rönesans. *Bilgisizliktenkurtulmadurumu. uyanma *Uyanmakdurumu,intibah. uyanmak *Uykudurumundançıkmak. *Gerçeklerianlar,kavrardurumagelmek. *Bilgisizliktenkurtulmak. *(bitkiler)Canlanıpsürmeyebaşlamak. *Belirmek,ortayaçıkmak,depreşmek. uyaran *Uyarmaişiniyapankimseveyaşey,münebbih. *Biruyarım,birtepkiyaratanherhangibirgüç,uyarıcı. *Organizmadauyarımyaratan,uyarıcı. uyarcı *Uygundavranıştabulunanuyumlugörünenkimse. uyarcılık *Uyarcıolmadurumu. uyarı *Herhangibirkonu,sorunüzerineilgiçekme,ikaz,ihtar,tembih. *Organizmadauyarımyaratangüç. uyarıcı *Uyarmaözelliğiolan,uyaran,münebbih. uyarılma *Uyarılmakişi. uyarılmak *Uyarmakişinekonuolmak. *Uyandırılmak. uyarım *Biruyarankarşısındaorganizmanıngösterdiğitepki,tembih. *Biruyarmasebebiyleherhangibirkasveyasalgıbezindeolanaçıkveyagizlideğişme. uyarınca *Gereğince,mucibince. uyarış *Uyarmakişiveyabiçimi. uyarlaç *Ayrıbüyüklükveyapılardaolanparçalarıbirarayagetirmekiçinkullanılanbağlamaparçası,adaptör. uyarlama *Bireseriçevrildiğidilin,konuşulduğutoplumununyaşayışına,inançlarınauyarlama. *Uyarlamakişi,adaptasyon. *Uyarlanmış,adapte. uyarlamak *Birbirineherhangibirbakımdanuyardurumagetirmek,intibakettirmek. *Edebîeserleri,sinema,tiyatro,radyovetelevizyonunteknikimkânlarınauygundurumagetirmek,adapte etmek. *Biryabancıeseri,kişiveyeradlarınıdeğiştirerekyerlibireserdurumunagetirmek,adapteetmek. uyarlanma *Uyarlanmakişi. uyarlanmak *Uyarlamakişiyapılmak. uyarlayıcı *Uyarlamaişiniyapankimse. uyarlık *Uygunolmadurumu,uygunluk. uyarma *Uyarmakişi,ihtar. *Birduyuorganınıveyabütünbirsinirdüzenini,kendidışındakibirnesneveyadurumunbirtepkide bulunmayayöneltmesi,tembih. uyarmakomutu *Jimnastiktekikomutunalıştırmaiçinuyarıcıniteliktekiilkveuzuncabölümü. uyarmak *Birkimseyebirdavranıştabulunmamasınısöylemek,ikazetmek. *Görevinigereğigibiyapmayankimseyenasıldavranmasıgerektiğinihatırlatmak,ihtardabulunmak. *Öğütleyolagetirmeyeçalışmak. *Uyandırmak. *Bircanlınınherhangibirorganınıdıştanbiretkiilegörevyapmayazorlamak. uyarsız *Uyarmaolmaksızın. uyartı *Uyarmakiçinsöylenensöz,ihtar. *Uyarı. *Uyaran. uydu *Birgezegeninçekimindebulunarakonunçevresindedolanandahaküçükgezegen,peyk. *TürlüamaçlarlaYer'denfırlatılanvegenelliklekapalıbiryörüngeçizerekYerçevresindedolananaraç. *Birşeyebağımlılığıolan(kimse,devletvb.). uydulaşma *Uydulaşmakdurumu. uydulaşmak *Uydudurumunagelmek. uydulaştırmak *Uydudurumunagetirmek. uyduluk *Uyduolmadurumu,peyklik. uydurma *Uydurmakişi. *Uydurulmuş,yalan,sahte,asılsız,düzme,mürettep. uydurmaca *Düzmece,sahte,yalanyanlış(bilgi,haber). uydurmacı *Uydurankimse. uydurmacılık *Uydurmacınınişi. uydurmak *Uymasınısağlamak. *Hayalgücündenyararlanarakgerçekdışıbirşeysöylemek,yakıştırmak. *Eldeetmek,sağlamak,bulmak. *Cinselbirleşmedebulunmak,becermek. uydurmasyon *Uydurma. uyduruk *Aslıolmayan,uydurmaşey,sania. uydurukçu *Bazışeyleriuydurarakanlatan. uydurulma *Uydurulmakişi. uydurulmak *Uydurmakişiyapılmak. uygar *Fikir,sanatveendüstrialanlarındaçokbüyükbirgelişmegöstermişolan,medenîleşmiş,medenî, mütemeddin. *(insaniçin)Kültürlü,eğitimli,görgükurallarınauyan,medenî. uygarlaşma *Uygardurumagelme,medenîleşme,temeddün. uygarlaşmak *Uygarlığaerişmek,medenîleşmek. uygarlık *Uygarolmadurumu,medeniyet,medenîlik. *Birülkenin,birtoplumun,maddîvemanevîvarlıklarının,fikir,sanatçalışmalarıylailgiliniteliklerinintümü, medeniyet. uygulama *Uygulamakişi,tatbikat,tatbik,pratik. *Kuramsalbirbilgiyi,ilkeyi,düşünceyiherhangibiralandahayatatatbiketme,tatbik. uygulamak *Kuramsalbirbilgiyi,ilkeyi,düşünceyiherhangibiralandahayatageçirmek,tatbiketmek. *Üstüstegetirmek,üstünekoymak,tatbiketmek. uygulamalı *Yalnızdüşüncealanındakalmayıpişedönüşen,tatbikî,pratik. uygulamalıbilimler *Uygulamayaağırlıkverenbilimdalları. uygulamalıdilbilimi *Dilbilimininuygulamalıaraştırmayayönelikbilimdalı. uygulamalıruhbilimi *Ruhbiliminininsanüzerindegerçekleştirmeyeyönelikpsikolojikaraştırmalarınıkonualanbilimdalı. uygulamalıtoplumbilimi *Toplumbilimininuygulamayayönelikaraştırmadalı. uygulanabilirlik *Yapılabilirlik,fizibilite. uygulanabilirlikraporu *Yapılabilirlikraporu. uygulanış *Uygulanmakişiveyabiçimi. uygulanma *Uygulanmakişi. uygulanmak *Uygulamakişinekonuolmak. uygulayıcı *Uygulayan,gereğiniyapan,tatbikatçı. uygulayım *Fizik,kimya,matematikvb.bilimlerdeneldeedilenverileriişveyapımalanındauygulama,teknik. *Buuygulamayailişkin. *Genelanlamdabirişindoğruyoluyordamı,yöntemi. uygulayımbilimi *İşveyayapımkollarındakullanılanbilimselveteknikyöntemleri,araçvegerecikapsayanbilgi,teknoloji. *Bilimveuygulayımınverileriniişe,yapımayansıtmabilgisi. uygulayımcı *Uygulayımlailgiliherhangibiralandabilgivebecerisiolankimse,tekniker,teknikçi,teknisyen,teknokrat. *Bilimsel,teknikbilgiveverileri,işeveyapımadönüştürenkimse. uygun *Yakışır,yaraşır,uz,mutabık,mütenasip. *Elverişli,yarar,müsait,muvafık. *Orantılı,oranlı. uygunadım *Adımatıştabirliğigerektirengrupyürüyüştürü. uygunbulmak *yakışır,yaraşırgörmek. uygundüşmek *yakışmak,yaraşmak,elverişliolmak. uygungelmek *yakışmak,yaraşmak. *elverişliolmak." }, { "text": "*uymak. uygungörmek *yakışır,yaraşırgörmek,elverişlibulmak. uygunkatmanlaşma *Birkatmanoluşturantortularındümdüzvebirbirineparalelolarakyığılması. uygunolmak *bağdaşmak. *sakıncalıgörülmemek. uygunluk *Uygunolmadurumu,yakışık,mutabakat,mukarenet. *Özneileyükleminveyabazıdillerdeolduğugibisıfatileismin,cinsvesayıbakımındanbirbirineuyması: Öğretmengeldi.Öğrencilerödevleriniyapmışlargibi. uygunsuz *Uymayan,yakışıkalmayan,yaraşmayan,münasebetsiz. *Kötüdavranışlardabulunan,çirkinhareketleriolan. uygunsuzkadın *Yasadışıyollardacinselhayatınıyaşayankadın. uygunsuzluk *Yakışmayandavranış,uymazlık,yakışıksızlık. *Kötüdurum,kötüdavranış. Uygur *OrtaAsya'dabüyükbirdevletveuygarlıkkurmuş,yazılıanıtlarlasanateserleribırakmışolanbirTürkkolu vebukoldanolankimse. *DoğuTürkistan'dayaşayanTürksoyluhalkvebuhalktanolankimse. Uygurca *EskiUygurTürkçesi. *UygurTürkçesi. uyku *Dışuyaranlarakarşıbilincin,bütünüyleveyabirbölümününyittiği,tepkigücününzayıfladığıvehertürlü etkinliğinbüyükölçüdeazaldığıdinlenmedurumu. *Çevredeolupbiteninfarkındaolmama,gaflet,aymazlık. *Doğadagörülensükûnetdurumu. uykubasmak(veyabastırmak) *çokuykusugelmek. uykuçekmek *iyiceuyumak. uykudağıtmak *uyumasınaengelolmak. uykudurak(yokveyauykunedirbilmeden) *dinlenmeimkânı(bulamadan). uykugözündenakmak *çokuykusugelmek. uykuhastalığı *Normaldençokuyumahastalığı. uykuilâcı *Rahatuyuyabilmekiçinkullanılanilâç. uykukestirmek *kısabirsüreuyumak. uykusaati *Yatmaveuyumavakti. uykusemesi *Uykusersemi. uykusersemi *Uykudanuyanıldığındaoluşanhafifbaşdönmesiveyasersemlik. uykusersemliği *Uykununverdiğiağırlıkvebaşdönmesi. uykuseti *Çocuklarıyatağayatırırkenkullanılangiysiveyataktakımı. uykutulumu *Uyurkeniçinegirilentulumbiçimindekiyatak. *Çokuyuyankimse. uykututmamak *uyuyamamak. uykuvermek(veyagetirmek) *uyumaisteğiduyurmak,uyutucuözelliğiolmak. uykucu *Uykuyuseven,çokuyuyan. uykudaolmak *yürütülmemek,olduğugibidurmak. uykulu *Uykuihtiyacıolanveyasezilen. *Uykusersemiolarak. uykuluuykulu *Uykudanyenikalkmış,uykusersemliğiüzerindeiken. uykuluk *Kasaplıkhayvanlarıntimüsvepankreasbezlerineverilenortakad. *Kundaktakiçocuklarınavucundabirikenkir. *Karaciğer;dalak. uykusuaçılmak(veyadağılmak) *uykuludurumugeçmek. uykusuağır *Uyurkenkolaycauyanmayan,derinuyuyan. uykusubaşınasıçramak *uyuyamadığıiçinsersemleşmek. *uykusunuiyialamadığındanhırçınlaşmak. uykusubölünmek *yeterinceuyumadanuyanmakveyauyandırılmak. uykusugelmek *uyumaisteğiduymak. uykusuhafif *Küçükbirsestenhemenuyanan. uykusukaçmak *uyumakamacıylayatmışkenherhangibirsebepleuyuyamamak. *kaygılanmak,tedirginolmak. uykusunualmak *uykusunutamolarakuyumak. uykusuz *Uyumamışveyauykusunualamamış. *Uykusuzluklageçen. uykusuzkalmak *uyuyamamak. uykusuzluk *Uykuuyuyamamaveyauyumamışolmadurumu. uykuyadalmak *rahat,derinbirşekildeuyumak. uykuyavarmak *uyumak. *sükûnet,sessizlik,hareketsizlikiçinegirmek. uykuyayatmak *uyumakiçinyatmak. uylaşım *Saymacabirşeybenimsemekiçinyapılananlaşma. uylaşma *Uylaşmakişiveyadurumu. uylaşmak *Birbiriyleuyuşmak,uzlaşmak,anlaşmak. uyluk *Kalçadandizekadarolanbacakbölümü. uylukkemiği *Uyluğuniskeletinioluşturankemik. uyma *Uymakişi,intibak,riayet,tebaiyet,tevafuk. uymaca *Uyuşma,uzlaşma. uymacılık *Yürürlüktekikurum,ölçütveyaşartlarakesinolmayankatıkalıplara,eleştiricibirdeğerlendirme yapmaksızınuyma,konformizm. uymak *Ölçüleribirbirinitutmak. *Renk,biçimvb.yönündenbirbirinitutmak,uygundüşmek. *Zevke,anlayışauygundüşmek. *Birinanca,biranlayışa,birdurumaveyaegemenbirgüceuygundavranıştabulunmak. *Bağlıkalmak,tâbiolmak. *Uygundüşmek,münasipolmak. uymaz *Aykırı,başkatürlü,mugayir. uymazlık *Aykırılık,başkalık,mugayeret. uyruğunagirmek *birdevletinyönetiminikabuletmek. *birkimseninetkisialtındakalmak,onabağlanmak. uyruk *Birdevletinyönetimialtındaolmadurumu. *Birkimseninetkisialtındaolmadurumu,körükörünebağlanma,gözükapalıinanma. uyruklu *Uyruktanolan. uyrukluk *(birkimseninbirdevlete)Uyrukolmadurumu,tâbiiyet. uyruksuz *Herhangibirdevletinuyruğundaolmayan. uyruksuzluk *Uyruksuzolmadurumu. uysal *Başkalarınakolaycauyabilen,sözlerinidinleyipkarşıgelmeyen,yumuşakbaşlı. uysalca *Uysal(birbiçimde). uysallaşma *Uysallaşmakdurumu. uysallaşmak *Uysaldurumagelmek,uysalolmak. uysallık *Uysalolmadurumu. *Uysalcadavranış. uyuklama *Uyuklamakdurumu. uyuklamak *Oturduğuyerdehafifuykuyadalmak,ımızganmak. uyulma *Uyulmakişiveyadurumu. uyulmak *Uyulmakişiyapılmak. uyum *Birbütününparçalarıarasındabulunanuygunluk,ahenk. *Bircismingörüntüsünütamağtabakaüzerinedüşürebilmekiçingözmerceğinindışbükeylikderecesini çoğaltıpazaltmasıolayı,mutabakat. *Birkelimedeünlülerinveyaünsüzlerinbirbirleriniünlüveünsüzuyumlarınabağlıolaraketkilemeleri, benzeşmeleri:ev-lilik,ara-larında;okul-umuz,okul-ları;sınıf-tan;açık-çavb. uyuma *Uyumakdurumu. uyumak *Uykudurumundaolmak. *İlâçetkisiyleağrıduymayacakkadarderinuykuyadalmak. *İşlemgörmemek,durgunkalmak,elsürülmemek. *Çevresindekiolaylarıfarketmemek,görmemek. uyumlu *Uyumuolan,ahenkli,mevzun. uyumsuz *Uyumuolmayan,ahenksiz. uyumsuzluk *Uyumsuzolmadurumu,ahenksizlik. uyunma *Uyunmakdurumu. uyunmak *Herhangibiriuyumak. uyuntu *Uyuşuk,tembel,miskin. uyur *Uyuyan. *Durgun(su). uyurgöz *Normaldurumlardasürmeyipuyurvaziyettekalan,fakatgerektiğindesürerekdal,yaprakoluşturan tomurcuk. uyuruyanık *Yarıuyuryarıuyanık,yarıuykulu. uyurgezer *Uykususırasındakonuşan,yürüyen(kimse),sairfilmenam. uyurgezerlik *Uyurgezerolmadurumu. uyuşkan *Herkesleveyaherşeylekolaycauyuşabilen. uyuşma *Uyuşmak(II)işi,mutabakat. uyuşmak *Soğuk,basınçvb.yüzündenvücudunbiryerinde,duyguvehareketgeçiciolarakazalmak. uyuşmak *Herkonudabirbirineuymak,imtizaçetmek. *Biriş,düşünce,görüşvb.üzerindeanlaşmayavarmak,uzlaşmak,mutabıkkalmak. uyuşmazlık *Uyuşmamadurumu. *Kelimede,yanyanagelenikihecedebazıseslerinbulunmayışı.ÖrnekolarakTürkçedesonsesi-kolanbir kelimeye -kilebitenbirekgetirilinceilk-ksesidüşen:küçükcük>küçücükgibi. uyuşmazlıkçıkmak *anlaşmazlıkolmak,ihtilâfdoğmak. uyuşmazlıkmahkemesi *ÜyeleriDanıştayveYargıtaycaseçilenveçeşitlimahkemelerarasındaçıkangörevvehüküm uyuşmazlıklarınıkesinolarakçözmeyeyetkiliolanmahkeme. uyuşturanbalığı *Bkz.torpilbalığı. uyuşturma *Uyuşturmak(I,II)işi. uyuşturmak *Uyuşmasınısağlamak,hissedemezdurumagetirmek. uyuşturmak *Anlaşmalarınısağlamak. uyuşturucu *Uyuşturmaözelliğiolan,uyuşturan(madde),narkotik. *Hareketten,gereğigibidüşünmektenalıkoyan. uyuşturucumadde *Morfin,kokain,eroin,afyon,esrargibiduyumlarauyuşuklukverenmadde. uyuşturulma *Uyuşturulmakişiveyadurumu. uyuşturulmak *Uyuşturmakişiyapılmak,hissedemezdurumagetirilmek. uyuşturulmak *Anlaşmalarısağlanılmak. uyuşuk *Duymazvehareketedemezdurumagelmiş,uyuşmuş. *Gevşek,tembel,sünepe,uyuntu. uyuşukuyuşuk *Uyuşukbirbiçimde,uyuşukolarak. uyuşukluk *Uyuşukolmadurumu. uyuşum *Uyuşmadurumu. *İkiçekimarasındahareket,anlam,ışık,dekor,donatım,oyunbakımlarındanaykırılıkolmamadurumu. uyuşurluk *Bkz.uyuşum. uyutma *Uyutmakişi. uyutmak *Uyumasınısağlamak,uyurdurumagetirmek. *(acı,kedervb.için)Hafifletmek. *İlgikonusuolmaktançıkarmak,unutturmak. *Aldatmak,kandırmak. uyutucu *Uykuveren,uykugetirici. uyutulma *Uyutulmakişi. uyutulmak *Uyutmakişinekonuolmak. uyuyanyılanınkuyruğunabasmak *kötübirkimseninyenibirkötülükyapmasınafırsatvermek. uyuyuş *Uyumakdurumuveyabiçimi. uyuz *Uyuzböceğinin,üstderininaltınagirerekyaptığıkaşındırıcı,bulaşıcıbirderihastalığı. *Buhastalığatutulmuşolan. *Hareketli,canlıolmayan,uyuşuk,pısırık,miskin. uyuzböceği *Uyuzböceklerinden,uyuzhastalığınayolaçanörümceğimsilereörnektür(Sarcoptesscabiei). uyuzböcekleri *Memelilerdevekuşlardaasalakolarakyaşayan,uyuzhastalığınayolaçanböceklerfamilyası. uyuzetmek *sinirlendirmek. uyuzilâcı *Uyuzhastalığınakarşıkoruyucuolarakkullanılanbirtürilâç. uyuzmerhemi *Uyuziçinkullanılanbirtürmerhem. uyuzolmak *uyuzhastalığınayakalanmak. *(birine,birşeye)sinirlenmek. uyuzotu *Hekimlikteuyuzakarşıkullanılançiçeklibitki,kumotu(Scabiosarotata). uyuzsineği *Kınkanatlılardan,tarımazararıdokunanböceklerlebeslenenbirsinek(Cicindela). uyuzlaşma *Uyuzlaşmakişi. uyuzlaşmak *Tüyleridöküldüğüiçinçirkinbirgörünüşalmak." }, { "text": "*Beceriksizleşmek,pısırıklaşmak. *Kılıksızlaşmak. uyuzlu *Uyuzhastalığıolan(kimse),uyuz. uyuzluk *Uyuzolmadurumu. *Beceriksizlik,pısırıklık. *Parasızlık. uz *İyi,güzel. uz *Masallardaazgittikuzgittik,deretepedüzgittiktekerlemesinde\"uzak\"anlamındakullanılır. -uz *Bkz.-z(I). -uz *Bkz.-z(II). -uz *Bkz. -z(III). -uz *Bkz. -ız(II). uziletişim *Sembol,haber,yazı,resimveyaherçeşitbilginintel,radyo,optikveyabaşkaelektromanyetiksistemlerle iletilmesi,yayımıveyaalınması,telekomünikasyon. uzadevim *(ruhbilimiötesinde)Fizikseletkilimedyumlarıngerçekleştirdiğiönesürülenolaylardanbiriolan, nesnelerindokunulmaksızınhareketedişi,telekinezi. uzaduyum *Telepati. uzağıgörmek *ilerideneolacağınıkestirmek. uzak *Gidilmesiçoksüren,çokötelerdebulunan,ırak,yakınkarşıtı. *Aradaçokzamanbulunan. *Eli,gücüveyahükmüyetişmez. *İhtimaliazolan. *Ayrı,birbiriyleyakınilgisiolmayan. *Uzakyer. uzakakraba *Yakınlığı,ilgiderecesiazolanakraba. uzakbenzeşme *Birkelimedebirsesinuzaktabulunanbaşkabirsesietkilemesi:Etmek>ekmek,tepme>tekmegibi. uzakbenzeşmezlik *Birkelimedeyanyanabulunmayanikiaynısestenbirinindeğişikliğeuğraması:Kehribar>kehlibar,fincan >filcangibi. UzakDoğu *Asya'nındoğuvegüneydoğusunaverilenad. uzakdurmak *yaklaşmamak,karışmamak. uzak düşmek *uzakolmak,uzakbulunmak. uzakgöçüşme *Yanyanabulunmayanünsüzlerinyerdeğiştirmesiödünç>öndüç,lânet>nalet,zerdali>zeldarivb. uzakgörüş *İlerideolabilecekleridüşünmevesezme. uzakgörüşlü *Uzakgörüşsahibiolan. uzak görüşlülük *İleridegelecekteolabilecekleridüşünmevesezmegücü. uzakmetatez *Uzakgöçüşme. uzaklanma *Uzaklanmakdurumuveyabiçimi. uzaklanmak *Nazlanmak. uzaklaragitmek *konudanayrılmak. *gözleridalmak,dalıpgitmek. uzaklaşılma *Uzaklaşılmakdurumu. uzaklaşılmak *Uzaklaşmakdurumuyapılmak. uzaklaşma *Uzaklaşmakdurumu. uzaklaşmak *(birşeyden,biryerdenveyakimseden)Ayrılıpuzağagitmek. *Yabancılaşmak,ilgisiazalmak. uzaklaştırılma *Uzaklaştırılmakişiveya durumu. uzaklaştırılmak *Uzaklaşmasısağlanmak. *Görevdenalınmasınısağlamak. uzaklaştırma *Uzaklaştırmakişi. uzaklaştırmak *Uzağagötürmek. *Çıkarmak,ayırmak. *Yabancılaştırmak,ilgisizbırakmak. uzaklık *Uzakolmadurumu,ıraklık. *İkinoktaarasındakiuzayölçümü,mesafe. uzaksama *Uzaksamakişi,istibat. uzaksamak *Uzaksaymak,istibatetmek. uzaktan *uzakyerden. *uzakolarak. uzaktanbakmak(veyaseyircikalmak) *seyircigibidavranıpkarışmamak. uzaktanmerhaba *yakınahbaplıkbulunmadığınıveyaistenmediğinianlatır. uzaktanuzağa *İlgisiazolan. *Çokuzaktan(duyulan). *Biraz,azbuçuk,tamdeğil. uzaktanyakından *Herhangibirbakımdanilgili. uzam *Algılanannesnelerintemelniteliği. *Birnesneninuzaydakapladığıyer,vüs'at. uzama *Uzamakdurumu. uzamak *Uzundurumagelmek,boyubüyümek. *Çokzamantutmak,uzunsürmek. uzanauzana *Uzanarak,uzanmışbirbiçimde. uzanılma *Uzanılmakdurumu. uzanılmak *Uzanmakişiyapılmak. uzanım *Nitelik,özellik,ölçü,boyut. *Titreşimdurumundabulunanbirnoktanın,herhangibirandatitreşimmerkezindenuzaklığı. *Yer'dengezegeneveGüneş'euzananikidoğrultuarasındakiaçı. uzanış *Uzanmakdurumuveyabiçimi. uzanma *Uzanmakdurumu. uzanmak *Boyluboyuncayatmak. *Gitmek. *Biralanayayılmak. *Birşeyboyuncasıralanmak. *Yetişmek,ulaşmak. *Vücudunuyöneltmekveyavücuduylabirliktekolunuuzatmak. uzantı *Bazınesnelerinherhangibiryerindegörülenuzamışbölüm. *Anakonumdakibirbütünün,özünveyadurumun,kendisindenayrıgörülen,ancakaynıyapısalözellikleri içerenparçası. uzatılma *Uzatılmakişiveyadurumu. uzatılmak *Uzatmakişiyapılmak. uzatım *Uzatmakişi. uzatış *Uzatmakişiveyabiçimi. uzatma *Uzatmakişi,temdit. *Ünlülerinuzunsöylenişi. *Birucukıyıyabağlıdurumdadenizeuzatılıpbırakılarakkullanılanbalıkağı. *Eşitsayılarlabitenbirelemelioyunu,kazananınbelliolmasıamacıyla,kurallarınauygunolarakbellibir süredahasürdürmek. *Sıhhîtesisatçılıktakısaborularıuzatmakiçinkısaboruparçası. uzatmaişareti *Bkz.düzeltmeişareti. uzatmak *Uzamasınasebepolmak,uzamasınısağlamak. *Başı,kollarıveyabacaklarıbiryereyöneltmek. *Birşeyivermekiçinbirineyöneltmek. *Germek. *Konuşmayısürdürmek. *Vermek,göndermek. *Süreyiartırmak,temditetmek. uzatmalı *Süresiuzatılan. uzatmalıçavuş *Bkz.uzmançavuş. uzatmalınişanlı *Nişanlılıksüresigereğindençokuzamışolan(kadınveyaerkek). uzatmalısevgili *Evlenmeğekararveremeyipçokuzunsüresevgiliolarakkalan(kimse). uzatmayalım *kısacası. uzay *Bütünvarlıklarıniçindebulunduğusonsuzboşluk,feza,mekân. *Bütüngökcisimlerininiçindebulunduğusınırsızboşluk. uzayadamı *Uzaygemisiniuzaydayönetenkimse,astronot,kozmonot. uzayadamlığı *Uzayadamıolmadurumu. uzayeğrisi *Bütünnoktalarıaynıdüzlemüzerindebulunmayaneğri. uzaygemisi *Uzayagitmekiçinyapılmıştaşıt. uzaygeometri *Hacimlibiçimleriinceleyengeometri. uzayhukuku *Uzayyolculuklarınıelealanuluslararasıgelenekhukuku. uzayistasyonu *Uzayçalışmalarınınyapıldığımerkez,üs. uzaykapsülü *Uzaygemilerinde,oldukçadarvehafif,füzeningürültüsünevehavailesürtünmedendoğansıcaklığakarşı yalıtılmışkapalıyer. uzaypilotu *Uzayaraçlarınıkullananpilot. uzaysavaşı *Uzayçalışmalarındaönegeçmeyarışı. *Uzayıelegeçirmekiçinmoderntekniğinimkânlarınıaskerîamaçlarlakullanaraküstünlüksağlama mücadelesi. uzaytaşı *Uzaydadolaşan,atmosferegirinceyanarakyeryüzünedüşentaş,meteorit,göktaşı. uzayuçuşu *Biruzaygemisiveyabenzeribiraraçladünyadanuzaklaşıpuzayaçıkmak. uzayüssü *Uzayistasyonu. uzaycı *Uzaydaaraştırmayapılmasınıdüzenleyenveyerdenuzaygemisiileilişkikuran,onuyönetenkimse. uzaycılık *Uzayaaraçlarlagitmeişi. *Uzaycınınyaptığıiş. *Uzaylailgiliolma. uzaylı *Uzaydayaşadığıvarsayılankimse. uzgören *Uzgörür. uzgörür *Gerçeğiöncedengörebilen,durendiş. uzlaşı *Uzlaşma,uyuşma. uzlaşıcı *Uzlaşmasağlayan. uzlaşılma *Uzlaşılmakişi. uzlaşılmak *Uzlaşmakişiyapılmak. uzlaşma *Uzlaşmakdurumu,uyuşma. uzlaşmacı *Uzlaşmasağlayan. *Uzlaşmacılıktanyanaolankimse. uzlaşmacılık *Çıkarlarından,düşüncelerindenödünlervererekuzlaşmasağlamasiyaseti. uzlaşmak *Aralarındakidüşünceveyaçıkarayrılığını,karşılıklıödünlerlekaldırarakuyuşmak,karşılıklıanlaşmakve mutabıkkalmak. uzlaşmalı *Aralarındauzlaşmabulunan. uzlaşmaz *Uzlaşmayan,uzlaşmayanlısıolmayan. uzlaşmazlık *Anlaşmaya,uzlaşmayayanaşmamadurumu. uzlaştırıcı *Uzlaşmayısağlayan. uzlaştırma *Uzlaştırmakişi. uzlaştırmakurulu *Toplusözleşmegörüşmelerindetaraflarınuyuşmazlığagitmeleridurumunda,uzlaşmasağlamakamacıile grevvelokavtkanununagöreoluşturulan,kararlarınınyaptırımgücüolmayankurul. uzlaştırmak *Uzlaşmalarınısağlamak. uzlet *Toplumyaşayışındankaçıptekbaşınayaşama. uzluk *Ustalık,işinineriolmadurumu,hazakat,ehliyet. uzman *Bellibirişte,bellibirkonudabilgi,görüşvebecerisiçokolankimse,mütehassıs,kompetan. uzmançavuş *Lisevedengiokullardanmezunolduktansonraözelbireğitimsonundabaşarılıolarakastsubaylıktanbir altbasamaktakiaskerrütbesinialankimse. uzmandoktor *Birtıpdalındagerekliihtisasıgörüpuzmanlıkbelgesinialandoktor. uzmanhekim *Bkz.uzmandoktor. uzmanlaşma *Uzmandurumunagelme. uzmanlaşmak *Uzmandurumunagelmek,uzmanolmak. uzmanlık *Uzmanolmadurumu,uzmanıngörevi,mütehassıslık,ihtisas. uzo *Yunanrakısı. uzun *İkiucuarasındafazlauzaklıkolan. *Başlangıcıilebitimiarasındafazlazamanaralığıolan;çoksüren. *Ayrıntılı,derinlemesine. uzunaraç *Normalbiryükaracındandahauzunolan,çokeşyataşımakiçinkullanılantaşıt. uzunatlama *Vücudun,bacaklarınsıçramagücüileyerdenkesilerekalabildiğineuzağakonması. uzunbacaklılar *Sulakyerlerdeyaşayan,uzunbacaklıkuşlartakımı. uzunboylu *Boyuuzunolan. *Uzunsüre. *Derinlemesine,ayrıntılarıyla. uzunçizgi *Karşılıklıkonuşmada,konuşanındeğiştiğinigöstermekiçinkullanılançizgiişareti,tire. uzundalga *Dalgaboyu1000-2000marasındadeğişendalga. uzundiş *Borularıdöndürmedeneklemeyisağlayanvebirekbileziğiylebirterssomunualacakuzunluktaaçılmış vida. uzundişli" }, { "text": "*Tamahkâr,açgözlü,hırslı. uzundon *Parçalarıdizaltınakadarinenbirdontürü. uzunetek *Eteğiuzunolangiysi,maksi. uzunetmek *tartışmayısürdürmek. *aşırıgitmek. uzunfar *Uzunmesafeyiaydınlatmagücünesahipotomobilfarı. uzunhava *Türkhalkmüziğinde,belirlibirkarakteriolmayan,bölgeselöğelerinetkisialtındagelişereközellik kazanmıştürkü. uzunhayvan *Yılan. uzunhece *İçindeuzunünlübulunanhece:Âdet,kâtipgibi. uzunhikâye *Ayrıntılıolaylarıveşahıskadrosugenişolanhikâyetürü. uzunkafalı *Kafatasınınönartekseni,yanekseninegöreuzunolan(kimse),dolikosefal. uzunkulaklı *Eşek. uzunkulaktanhaberalmak *uzaktanuzağahaberalmak. uzunlâfın(veyasözün)kısası *kısacası,özetolarak. uzunlevrek *Kemiricibalıklartakımından, 50-100cmboyunda,Avrupatatlısularındayaşayanetçilveyırtıcıbirbalık (Luciopercasandra). uzunoturmak *uzanarakoturmak,yarıyatmışdurumdaoturmak. *yatmak. uzunömürlü *Yaşadığısüreçokuzunolan. uzunöykü *Uzunhikâye. uzunsesli *Uzunünlü. uzunuzadıya *Uzatarak,derinleştirerek,genişleterek,ayrıntılarıyla. uzunuzun *Çokuzun,uzunsüre,uzunolarak,uzunca. *Uzatarak. uzunünlü *Sessüresiuzunolanünlü:Âlem,âdetgibi. uzunvokal *Bkz.uzunünlü. uzunyolsürücüsü *Uzunmesafelihatlardamalnakliyatıyapanvearabakullanansürücü. uzunyolşoförü *Uzunyolsürücüsü. uzunca *Uzunolarak,bolzamanlı. uzunçalar *Üzerineseslerindüşükdevirlekaydedildiğibüyükboyutluplâk,longpley. uzuneşek *Eğilmişvebiriötekininarkasınatutunmuşbirkaçkişininüzerindenatlayarakkarşılıklıikigrubunoynadığı biroyun. uzunkuyruk *İsketekuşununbirtürü. uzunlamasına *Uzunluğuna. uzunluk *Birşeyinbiruçtanöbürucakadarolanuzaklığı. *İkinoktaarasındakiyeraralığınınölçümü,tul. *Biryüzeyinikitemelboyutundanenbüyükolanı,boy,enkarşıtı. *Yazının,sözünkapsamyönündengenişliği. *Süreyönündenuzunolmadurumu. uzunlukölçüsü *Uzunluğuölçmekiçinkullanılanmetre,yardagibiherhangibirbirim. uzuv *Organ,üye. *Unsur. uzvî *Organik. uzvîkimya *Organikkimya. uzviyet *Organizma. -ü *Bkz.-ı/ -i,-u/-ü(I). -ü *Bkz.-ı/ -i,-u/-ü(II). -ü *Bkz.-ı/ -i,-u/-ü(III). -ü *Bkz.-ı/ -i,-u/-ü(IV). ü,Ü *Türkalfabesininyirmialtıncıharfi.Sesbilimibakımındanince,dar,yuvarlakünlüyügösterir. ücra *Çokuçta,kenardaveyauzaktabulunan. ücret *İşgücününkarşılığıolanparavemal. *Kiralananveyasatınalınanbirşeyiçinödenenpara. ücretlendirme *Ücretlendirmekişi. *Postaişlemlerindetaşımaücretlerininöncedenödenmesi. ücretlendirmemakinesi *Postaişlemlerindezarflarınüstünepulyerineücretigösterirdamgabasanmakine. ücretlendirmek *Birmalın,birişinücretinibelirlemekrayicinitayinetmek. ücretli *Ücretleçalıştırılankimse. *Ücretkarşılığıyapılan. ücretlilik *Ücretlininyaşamabiçimi. *İşgücününveyaemeğinücretlekarşılanması. ücretsiz *Birkarşılıködemedenalınan. *Parasız(olarak). -ücü *Bkz.-ıcı. üç *İkidensonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam,3,III,gibi. *İkidenbirartıkolan. üçadım *Atletizmdeüçadımatlamadalıveyayarışması. üçaşağıbeşyukarı *yaklaşıkolarak,azbirfarkla. üçaşağıbeşyukarıdolaşmak *kararsızlıkiçindegezipdurmak. üçaylar *Aytakviminderecep,şabanveramazanaylarınaverilentopluad. üçaylık *Üçaydabirödenenemekliaylığı. üçbaşlı *Üçbaşıolan. üçbeş *Nicelikyönündenaz. üçbeyaz *Un,şekerveyağıanlatanbirsöz. üçbir *Oyunda,atılanzarlardanbirininbir,öbürününüçbenekliolanyüzününüstegelmesi,seyek. üçbirlikkuralı *Klâsiktiyatrodayer,zamanvekonubirliğiniesasalankural. üçboyutlu *Enindenveboyundanbaşka,derinliğideolan. üçboyutlufilm *Görüntüsüenveboydanbaşkaderinlikduygusudauyandıranfilm. üçbuçuk *Yarımyamalak,üstünkörü. üçbuçukatmak *çokkorkmak. üçbudak *İzmir'deüretilenbirtütüntürü. üçbuutlu *Bkz.üçboyutlu. üççatal *Büyükbalıklarıavlamakiçinkullanılanucuüççatallızıpkın. üççeyrek *Çocuklariçinyapılankeman. üçdört *Birkaç. üçdurumyasası *ToplumunTanrıbilimi,fizikötesivetanıtlıolmaküzereüçdurumdangeçerekgeliştiğinisavunanAuguste Comteyasası,üçhâlyasası. üçdüzlemli *İkidüzlemkesiştiktensonraüçüncübirdüzlemieğikolarakkesinceortayaçıkan(açı). üçetek *Üçayrıetektenoluşmuşözelbirgiysi. üçgünlükömür *ömrünkısalığınıanlatır. üçhâlkanunu *Üçdurumyasası. üçiki *Oyunda,atılanzarlardanbirininüçlü,öbürününikiligelmesi,sebayüdü. üçkat *Birkumaşörgüsündeüçipliğinbiriplikyerinekullanılması. üçkatlı *Üçkatıolan. üçnallabiratakaldı *Bkz.işiüçnallabiratakaldı. üçnokta *Tamamlanmamışcümlelerinsonunaveyabaşınayanyanakonulanüçnokta. üçotuzunda *çokyaşlı(insan). üçparmaklı *Birayağındaüçparmakbulunan(hayvan). üçayak *Fotoğrafmakinesi,televizyonkameralarıgibialetlerinüzerineoturduğuüçayaklıdüzen. *Sacayağı. *Birhalayçeşidi. üçebeşebakmamak *fiyatüzerindeküçükfarklarıönemsememek. üçer *Üçsayısınınüleştirmebiçimi,herbirineüç,herdefasındaüçübiraradaolan. üçerbeşer *Yaklaşıküçü,beşibiraradaolarak. üçerli *Üçerüçerbirimdenoluşan. üçgen *Üçtepenoktası,üçaçısı,üçkenarıolangeometribiçimi,müselles. *Bubiçimdeolan. üçgenpiramit *Tabanıüçgenolanpiramit. üçgenprizma *Tabanıüçgenolanprizma. üçgenselbölge *Üçgeninsınırladığıdüzlemselbölge. üçgül *Yabanyoncası,tirfil(Trifolium). üçkâğıdabağlamak(veyagetirmek) *karşısındakinişaşırtarakaldatmak. üçkâğıt *Oynatıcınınelçabukluğuylayerdeğiştiripkapalıolarakbıraktığı,ikisiaynı,birideğişiküçiskambil kâğıdındandeğişikolanınıbulmayadayananhilelioyun. *Hile,düzen,dolap. üçkâğıtçı *Üçkâğıtoyunuoynatankimse. *Yalancı,dolandırıcı,hileci,düzencikimse. üçkâğıtçılık *Üçkâğıtçınınişi. *Yalancılık,düzencilik,dolandırıcılık. Üçkardeş *Üçlüolarakgörünenbiryıldızkümesi. üçleme *Üçlemekişi. *Üçebükülmüş,üçkat. *Bentleriüçerdizeliolantürkü. *Biryazarın,konuvefikrîyapıolarakbirbiriniizleyenüçeseri,triloji. *Katoliklerde,Tanrı,İsaveMeryem'inaynıkişiolmalarıinancı,teslis. üçlemek *Üçeçıkarmak. *Ürününüçtebirinekarşılık,toprağınıkirayavermek. *Tarlayıüçkezsürmek. üçler *Halkıninançlarınagöreüçkişilikermişlertopluluğu. üçleryedilerkırklar *halkinançlarındayaşayanermişlertopluluğu. üçleşme *Üçleşmekişiveyadurumu. üçleşmek *Üçeçıkmak,birveyaikiikenüçolmak. üçlü *Üçparçadanoluşan,kendindeherhangibirşeydenüçtanebulunan. *İskambil,dominogibioyunlardaüzerinde3işaretiveyanoktasıbulunankâğıtveyapul. *Üçsesveyaçalgıiçindüzenlenmişmüzikparçası,trio. *Buparçayıçalanüçkişilikmüziktopluluğu,trio. *Üçkişidenoluşmuş. üçlübahis *Atyarışlarındaaynıkoşudailküçütahminetmeyeyönelikmüşterekbahisoyunu. üçlüganyan *Üçyarışınbirincisinitahminetmeyedayananbiroyuntürü. üçlük *Üçtanesibiraradabulunan,üçtanealabilen,üçtanedenoluşmuş. *Basketboldacezaalanıdışındanatılantopunpotayageçirilmesisonucukazanılanüçpuandeğerindekiatış. üçtaş *Üçtaşlaoynananbirtürçocukoyunu. üçteker *İkisiarkada,biriöndeüçtekerleğiolan,çocuklarındüşmedenbinmesiiçinyapılmışaraç. *Triportör. üçtendokuza *İslâmhukukuna göre,kocanınüçerliaralıklarlaüçkez\"boşol\"sözünütekrarlayarakkarısınıboşaması. üçüncü *Üçsayısınınsırasıfatı,sıradaikincidensonragelen. üçüncüçağ *Yeryüzününyaklaşıkaltmışmilyonyıllıkçağı,senozoik. üçüncüdünyaülkeleri *Asya,AfrikaveLâtinAmerika'nın,hemenhepsieskisömürgelerolan,ulusalbağımsızlıklarınıkazanmış veyabuuğurdamücadeleverenülkelerineverilenad. üçüncükişi *Fiilçekimindeteklikveçokluküçüncüşahısbiçimi. üçüncül *Organikbirbirleşiğinformülündeöbürüçkarbonatomunabağlıolan(karbonatomu),sülâsî,tersiyer. *Birhastalığınbelirliikidevresindensonraoluşan(belirtiler). üçüncülük *Üçüncüolmadurumu. üçüncününolmazlığı *Birininyalanladığı,ötekinindoğruladığıikiönermedenbirinindoğruolmasıgerektiğini,üçüncübir ihtimalinsözkonusuolmayacağınıanlatanyasa. üçüz *Üçübirliktedoğmuşolan(kardeş). *Üçlü,üçyanlı,üçkollu,üçparçalı. üçüzleme *Birdizeninhemritmikhemanlamolaraküçayrıöbekoluşturması. üçüzlü *Üçüzleriolan(ana). *Üçübiraradaolan. üdeba *Yazarlar,edipler. üfleç *Kaynakyapımında,metallerikesmeveeritmeişlemlerindekullanılan,alevpüskürtenaraç,hamlaç. *Lâboratuvarlardayüksekısıeldeedilenaraç,hamlaç. üfleme *Üflemekişi. üflemek *Dudaklarıbüzereksoluğubirşeyüzerinehızlavermek. *Yanmaktaolanbirşeyisöndürmekveyacanlandırmakiçinsolukvermek. *(nefesleseslendirilençalgılariçin)Çalmak. üflemeli *Üflenerekçalınan(çalgı). üflemeliçalgı *Üflenerekseslendirilenmüzikaracı." }, { "text": "üflenme *Üflenmekişi. üflenmek *Üflemekişiyapılmak. üfleyici *Üfleyenkimse. üful *(yıldıziçin)Batma. *Ölme. üfunet *İrin,cerahat. *Piskoku. üfunetli *İçindeirin,cerahatolan. üfunetsiz *İçindeirin,cerahatolmayan. üfürme *Üfürmekişi. üfürmek *Üflemek. *Üfleyerekbulunduğuyerdenuzaklaştırmak. *Esmek. *Üfleyerekçalmak. üfürük *Üfürülerekverilensoluk. *Üfürükçülerinhastalarınüstüneokuyaraküfürdüklerisoluk. üfürükçü *Okuyupüfleyerekhastalıklarısavdığınıilerisürenveböylecebilgisizkimseleridolandırandüzenbazkimse. üfürükçülük *Üfürükçününişi. üğrüm *Yer'indönmeekseninin,yaptığıkonihareketiboyuncadalgalanması,nütasyon. -ül *Bkz.-l(I). -ül *Bkz.-l(II). ülen *Ulan. üleş *Pay. üleşilme *Üleşilmekişi. üleşilmek *Üleşmekişiyapılmak. üleşme *Üleşmekişi. üleşmek *Bölüşmek,paylaşmak. üleştirilme *Üleştirilmekişi. üleştirilmek *Payedilmek,üleşilmek. üleştirim *Üleştirme. *Toplumsalürününticarîetkinlikleraracılığıylatüketicileredağıtılması. üleştirimli *Üleştirimeilişkin. üleştirimlitüze *Ödülvecezanınherkesinhakkınagöreüleştirilmesitemelinedayanantüze. üleştirme *Üleştirmekişi,bölüştürme,dağıtma,tevzi. üleştirmesıfatı *Paylaştırmakavramıverensıfat.Türkçedebukavram-ar,-er,-şerekiylesağlanır:Otuzarkitap.Birerelma. İkişerkalem.Altışarlira gibi. üleştirmek *Payederekdağıtmak,bölüştürmek. *Herkesinpayınıkendisinevermek,bölüpdağıtmak,tevzietmek. ülfet *Alışma,kaynaşma. *Tanışma,görüşme. *Dostluk,ahbaplık. ülfetetmek *tanışmak,görüşüpkonuşmak,sohbetetmek. ülger *Kadife,şeftalivb.ninüzerindebulunanincetüy. ülke *Birdevletinegemenliğialtındabulunantopraklarıntümü,diyar,memleket. *Devlet. *Herhangibirözelliğiyönündendüşünülenbölge. ülkeaçmak *birülkeyisavaşarakalmak,fethetmek. ülkecoğrafyası *Bkz.ülkelercoğrafyası. ülkelerarası *Değişikülkelerarasındaoluşandurum. ülkelercoğrafyası *Yeryüzündekideğişikyerlerinolaylarıylacoğrafyaarasındakiilintiyiaraştıranvecoğrafyanınengeniş kolunuoluşturanbilimdalı. Ülker *Boğaburcunda,yediyıldızdanoluşantakım,Süreyya. ülkesel *Ülkeyeilişkin. ülkesellik *Ülkeyeilişkinolmadurumu. ülkü *Amaçedinilen,ulaşılmakistenenşey,ideal. *Gerçekteolmayıp,yalnızdüşüncedetasarımbiçimindevarolan,yalnızcadüşünceilekavranabilenşey, ideal. *İnsanıduyulardünyasınınüstüneyükseltenvehiçbirzamantamolarakgerçekleştirilemeyecekolan, yalnızcaerişilmesiistenenamaçolarakkalankılavuzilke,örnekyargıölçüsü,mefkûre,ideal. ülkücü *Birülküyeçıkargütmedenbağlıolan,idealist. ülkücülük *Birülküylebelirlenmişolan,buülküyeçıkargütmedenbağlıkalanyaşamabiçimivedünyagörüşü. ülküdaş *Aynıülküyebağlıolanlardanherbiri. ülküleştirilme *Ülküleştirilmekişi. ülküleştirilmek *Ülküleştirmekişiyapılmak. ülküleştirme *Ülküdurumunagetirme,idealleştirme,idealizasyon. ülküleştirmek *Ülküdurumunagetirmek,idealleştirmek. ülküsel *Ülküileilgili,ideal. ülser *Sindirimorganlarındaveözelliklemideileonikiparmakbağırsağındagörülenyara,karha. ültimatom *Birdevletinbaşkabirdevleteverdiğivehiçbirtartışmaveyakarşıkoymayayerbırakmaksızın,tanıdığı süredeisteklerininyerinegetirilmesiniistediğinota. ültimatomvermek *notavermek,isteklerisertbirbiçimdebildirmek. ültimatomsu *Ültimatomtarzındaültimatomabenzer. ültramodern *Düşünce,eğilim,üslûpiçinenüstsınırdaolan,çokmodernolan. ültrason *İnsankulağınınalamayacağınitelikteolanyüksekfrekanslısestitreşimi. ültraviyole *Morötesi. ülûhiyet *Tanrılıkvasfı,tanrısallık. -ülü *Bkz.-ılı. ülüş *Kesilenhayvanınetindenalınanpay. -üm *Bkz.-m(I). -üm *Bkz.-m(II). -üm *Bkz.-m(III). ümera *Buyurucular,beyler,amirler. *Üstsubaylar. ümidedüşmek *gerçekleşmesine,olacağınainanmak. ümidekapılmak *olacağınıdüşünmek,hayaletmek. ümidiboşaçıkmak *beklentisi,umudugerçekleşmemek. ümidisönmek *umudukalmamak. ümidisuyadüşmek *umudukalmamak. ümidinikesmek *artıkolacağınıbeklememek. ümit *Umma,beklenti,umut. ümitbağlamak *olmasını,olacağınıummak. ümitbırakmak *birkimsedeumutuyandırmak,umutvermek. ümitdünyası *Gerçekleşmesiçokzorolanşeyleriummanınhoşgörülmesigerektiğinibelirtir. ümitetmek *ummak,beklemek. ümitkapısı *Birumutlabağlanılandurumveyayer. ümitserpmek *umutlandırmak. ümituyanmak *umutdoğmak,umutbelirmek. ümitlendirme *Ümitlendirmekişi,umutlandırma. ümitlendirmek *Umutlandırmak. ümitleniş *Ümitlenmekişiveyabiçimi. ümitlenme *Ümitlenmekdurumu,umutlanma. ümitlenmek *Umutlanmak. ümitli *Umutlu. *Verimbeklenen. ümitsiz *Umutsuz. ümitsizlik *Umutsuzluk. ümmet *Hz.Muhammed'einanarak,onunyaptıklarınıvesöyledikleriniuygulayarakçevresindetoplanan Müslümanlarıntümü. ümmetçe *Ümmetolarak. ümmetçi *Ümmetçilikyanlısıolan(kimse,görüşvb.). ümmetçilik *Birislâmtopluluğuolarakkalmakamacınıgüdenleringörüşü. ümmî *Okuyupyazmasıolmayan. ümmîlik *Ümmîolmadurumu. ümran *Bayındırlık. ümranlı *Bayındır,gelişmiş. -ümtırak *Bkz.-mtırak. ümük *Boğaz,gırtlak,imik. ün *Ses. *İyibirniteliktebiliniptanınmışolmadurumu,şöhret,şan,nam. -ün *Bkz.-ın. -ün *Bkz.-n-. -ün *Bkz.-ın. ünalmak(kazanmak,salmakveyayapmak) *ünüherkesçebilinmekveheryerdenduyulmak. -ünce *Bkz.ınca. -üncü *Bkz.-ncı. -ünç *Bkz.-nç. ündeş *Benzerseslebitensözveyacümle. ündeşlik *Sesbenzerliğiveyabirliği. ünekavuşmak *ünkazanmak,şöhretbulmak. üniforma *Aynıişiyapanlarıngiydikleri,tüzüklebelirtilmiş,birörnekgiysi. *Silâhlıkuvvetlerinresmîgiysisi. üniformalı *Üniformasıolan,üniformagiymişolan(kimse). ünik *Tek,eşiolmayan. ünite *Birlik,birleşmişolmadurumu. *Birkümeninherelemanıveyabirçokluğuoluşturanvarlıklarınherbiri,birim. üniversal *Evrensel. üniversalizm *Evrenselcilik. üniversite *Bilimselözerkliğevekamutüzelkişiliğinesahip,yüksekdüzeydeeğitim,öğretim,bilimselaraştırmave yayınyapanfakülte,enstitü,yüksekokulvebenzerikuruluşvebirimlerdenoluşanöğretimkurumu. üniversitelerarası *Birçoküniversiteileilgiliolan. üniversiteli *Üniversiteöğrencisi. ünlem *Türlüduygularıanlatanveyabirdoğasesiniyansıtankelime:Ah!oh! şak,çatvb. ünlemişareti *Sevinç,kıvanç,acı,korku,şaşmagibiduygularıanlatancümlelerinsonunakonanbirnoktalamaişareti. ünleme *Ünlemekişi. ünlemek *Yükseksesleçağırmak. *Yüksekseslebildirmek. ünlenme *Ünlenmekişiveyadurumu. ünlenmek *Çağrılmak,yüksekseslebildirilmek. *Ünsahibiolmak,ünkazanmak,meşhurolmak. ünletme *Ünletmekişiveyadurumu. ünletmek *Bağırtmak,çağırtmak. ünlü *Ünsalmışolan,şöhretli,meşhur,şanlı,namlı,namdar. *Sesyolundabirengeleçarpmadançıkabilenses,sedalıharf,vokal:a,e,ı,i,o,ö,u,ü. ünlübenzeşmesi *Ünlüuyumu. ünlüçatışması *Eklemelerdeveyabirleştirmelerdeikiünlününyanyanagelmesi:Neise>neyse,neasıl>nasılvb. ünlüdüşmesi *Çeşitlisebeplerlekelimeniniçveyasonsesindenbirinindüşmesi:Oyun>oyunamak,oynamakvb. ünlükaynaşması *Birleşikkelimelerdeyanyanagelenikiünlününkaynaşması:Sütlüaş>sütlaç. ünlükısalması *Aslındauzunolanbirünlününzamanladildekısalması:Cân>can,hâzır>hazır,beyâz>beyaz. ünlütüremesi *Sesözelliklerineveyabirbirleriylebirleşmeşartlarınabazısebeplerlekelimeninön,içvesonunaünlü getirilmesiolayı:Scarpina>iskarpin,ruza>oruç,limon>ilimonvb. ünlüuyumu *Türkçede,kelimelerdekiünlülerinincelik,kalınlıkveyadüzlük,yuvarlaklıkbakımlarındanbirbirine benzemesi. ünlüleşme *Birünsüzün,yanındakiünlülerinetkisiyle,ünlüniteliğialması. ünsiyet *Ahbaplık,arkadaşlık;alışkanlık. ünsüz" }, { "text": "*Ünüolmayan,gösterişsiz,şöhretsiz. *Sesyolundabirengeleçarparakçıkanses,konson,konsonant:Bbirünsüzdür. ünsüzbenzeşmesi *Yanyanagelenikiünsüzünboğumlanmanitelikleribakımındanbiruyumiçinegirmesi:Anbar>ambar, çenber>çember. ünsüzdüşmesi *Kaynaşmasırasındaekteveyakelimedebulunanünsüzlerinbirinindüşmesi:Alçak-cık>alçacık,büyük- çek>büyücek. ünsüzgöçüşmesi *Bkz.göçüşme. ünsüzikizleşmesi *Özelliklehalkağzındadöşekdöşşek,ışıkışşıkörneklerdeolduğugibiiçsesteünsüzlerintekrarı. ünsüztüremesi *Kelimeiçindeveyabaşındabirünsüzüneklenmesi. ünsüzuyumu *Türkçedesertünsüzlebitenbirkelimeyecdgünsüzlerindenbiriylebaşlayanbirekgetirilinceekin başındakiünsüzünsertleşmesi:Açık-ça,sepet-te,bıç-kıvb. -üntü *Bkz.-ntı/ -nti. -üp *Bkz.-ıp. -ür *Bkz.-ır. ürat *Sidikasidituzu. ürbanizm *Şehircilik. Ürdünlü *Ürdünhalkındanolankimse. üre *Azotlubesinlerinvücuttayanmasıylaoluşan,erimişbirdurumdaidrarladışarıatılanazotlumadde. *Yapayreçineverniğivetutkalıüretimindekullanılantemelgereçlerdenbeyaz,billûrsutoz. ürem *Faiz,getiri. üreme *Üremekdurumu. *Canlılarıncinselhücrelerininbirleşmesindenortayaçıkantohumlaveyadoğrudandoğruyaoluşturdukları sporlarlaçoğalmaları,tenasül. üremeorganları *Organizmadaüremegöreviiçinbirlikteoluşmuşorganlarbütünü. üremek *Canlılariçin,doğupçoğalmak. *Çoğalmak,artmak. *Yetişmek. üremi *Üreninidrarlaçıkmayıpkandabirikmesisonucuortayaçıkanhastalık. üremik *Üremeyleilgiliolan. üremsel *Üremeyeilişkin. üreteç *Herhangibirmekanikenerjiyielektrikakımınaçevirencihaz,jeneratör. üretici *Üretimleuğraşan(kimse),yetiştirici,müstahsil. *Üretimsağlayan,üretimleilgili. üreticialan *Maddîrefahınyaratılması,dağılımıvedeğişimikonularınıkapsayanekonomiketkinliklerintümü. üreticiolmayanalan *Sonucundamaddîürünlerindeğil,hizmetlerindoğduğuetkinliklerikapsayanüretimalanı. üreticilik *Üreticininişi. *Üreticiolmadurumu. üretilme *Üretilmekişi. üretilmek *Üretmekişiyapılmak. üretim *İnsanların,toplumunvarlığıvegelişmesiiçingerekliolannesnelerisağlamaküzere,amaçlıetkinlikleriyle doğalçevrelerinideğiştirmeleri,istihsal. *Buetkinliklersonucueldeedilennesneler. üretimaraçları *Üretimsürecindekullanılaniş,araçvegereçlerinbütünü. üretimartığı *Ekonomideüretimfazlalığı. üretimbiçimi *Toplumhayatındainsanlarınyaşamlarıiçingerekliolan şeylerieldeetmelerinintarihiçindegösterdiğitürlü düzenlemelerden(kölecilik,sermayecilik,toplumculukvb.)herbiri. üretimevi *Fabrika. üretimgüçleri *Birtoplumdakiinsanögesi,üretimaraçları,üretimdeneylerivealışkanlıklarınınbütünü. üretimilişkileri *Toplumhayatındamaddîzenginliklerininüretimi,değişimivedağılımısüreciiçindetoplumüyeleri arasındaortayaçıkanveinsanbilincindenbağımsızolarakvarolannesnel,maddîilişkiler. üretimkooperatifi *Anamalıolmayanişçilerekendiaralarındaortaklıkkurmaimkânısağlayankooperatifsistemi. üretimlik *Fabrika. üretimsel *Üretimleilgili. üretiş *Üretmekişivebiçimi. üretken *Üretmegücüolan,çoküreten. üretkenlik *Üretkenolmadurumu. üretme *Üretmekişiveyadurumu,çoğaltma. üretmek *Aynıtürdencanlılarıçoğaltmak. *Ekonomikbiretkinliksonucuürüneldeetmek. *Oluşturmak,yaratmak,meydanagetirmek. üreyiş *Üremekişiveyabiçimi. ürikasit *Sudaçokazeriyen,sodaveamonyaklabirleşincekısmeneriyebilenasitvenötrtuzlaroluşturanasit (C5H4N4O3). ürkek *Çokürken. *Çekingen. ürkekürkek *Ürkerek,çekingenlikle. ürkekçe *Ürkekbirbiçimde. ürkekleşme *Ürkekleşmekdurumu. ürkekleşmek *Ürkekdurumagelmek. ürkeklik *Ürkekolmadurumuveyaürkekçedavranış. ürkme *Ürkmekdurumu,tevahhuş. ürkmek *Birşeydenkorkupbirdensıçramak,tevahhuşetmek. *Şaşkınlıkvekorkuduymak. *(ağaç)Meyvevermemek. *Çekinmek. ürkü *Topluluğusaranortakkorku,panik. ürkünç *Ürkme,çekinmeduygusuveren. ürküntü *Ürkmeduygusu,tevahhuş. ürküntüvermek *ürkütmek. ürküntülü *Ürküntüveren. ürküsüz *Ürküvermeyen. ürküş *Ürkmekişiveyabiçimi. ürkütme *Ürkütmekişi. ürkütmek *Ürküntüvermek. *Korkutupkaçırmak. *Herhangibiretkiylebitkiningelişmesiniengellemek. *Korkutmak. *Kuşkulandırmak. ürkütücü *Ürküntüyeyolaçan. ürokültür *İdrardanalınanbirörnekleyapılanbakterikültürü. ürolog *İdraryoluhastalıklarıhekimi,bevliyeci. üroloji *Tıbbınidraryoluhastalıklarınıinceleyendalı,bevliye. ürperiş *Ürpermekişiveyabiçimi. ürperme *Ürpermekdurumu. ürpermek *Korku,tiksinti,üşümevb.yüzündentüylerindikilipderininnoktanoktakabarmasıylagörülenanîtitreme. *Korkmak. ürperti *Ürpermeduygusuveyadurumu. ürpertivermek *korkutmak. ürpertici *Ürpermeduygusuveren. ürpertili *Titreşimli. ürpertme *Ürpertmekişiveyadurumu. ürpertmek *Ürpertivermek. ürtiker *Kurdeşen. ürüme *Ürümekişi. ürümek *Havlamak.ürümesinibilmeyenköpeksürüyekurtgetirirbeceriksizkimseleriniyilikyapayımderkenzarara yolaçtıklarınıanlatır.ürüyenköpekısırmazbağırıpçağırarakbaşkalarınıkorkutmakisteyenkimsedensaldırı beklenmez. ürün *Doğadaneldeedilen,üretilenyararlışey,mahsul. *Eser. *Birtutumvedavranışınortayaçıkardığışey. *Türlüendüstrialanlarındahammaddelerinişlenmesiyleeldeedilenşey. ürünyelpazesi *Üretilenmaddelerin,değişikveyaygınçokçeşitlilikdurumu. ürünlü *Ürünüolan. ürünsüz *Ürünüolmayan. *Eseriolmayan,esersiz. ürüşme *Ürüşmekişiveyadurumu. ürüşmek *Hepbirdenürümek. üryan *Çıplak. üryanî *İncekabuklubirtürerik. üs *Birkuvveteyükseltilmişbirsayınınüzerineyazılanvekaçıncıkuvveteyükseltildiğinigösterensayı. üs *Kök,asıl,temel,esas. *Bazıgörevleriyürütebilmekamacıylakurulan,özelyapıları,donatımları,işlikleri,onarımyerleri,servis alanlarıolan,sürekliveyageçiciolarakkonaklanılanyer. *Harekâtınyürütülebilmesiiçingereklibirliklerin,hertürlügereçlerintamamlandığı,teçhizatıntoplandığı, dağıtıldığıbölge. üs *Üstsıfatınınkısaltması;dahayukarıdereceyianlatanbirkaçyenikelimedekullanılmıştır. üsalize *Bkz.üstalize. üsbitken *Bkz.üstbitken. üsçavuş *Bkz.üstçavuş. üsçene *Bkz.üstçene. üsderi *Bkz.üstderi. üsdudak *Bkz.üstdudak. üsera *Esirler,köleler. üsküf *Yüksekaşamadakiyeniçerisubaylarınıngiydikleri,yarısıarkayasarkanuzunbirsarık. üsküre *Topraktanveyamadendenyapılmışçorbatası,çukurçanak. üslenme *Üslenmekişi. üslenmek *Biryerikendineüsseçerekoradayerleşmek. üslûp *Oluş,deyişveyayapışbiçimi,tarz. *Birsanatçıya,birçağaveyabirülkeyeözgüteknik,renk,biçimlendirmevesöyleyişözelliği,biçem. *Sanatçınıngörüş,duyuş,anlayışveanlatıştakiözelliğiveyabirtürün,birçağınkendineözgüanlatışbiçimi, biçem,tarz,stil. üslûpçu *Üslûbubeğenilen(yazar). üslûpçuluk *Üslûbagösterilenaşırıözen. üslûplaştırma *Üslûplaştırmakişi. üslûplaştırmak *Doğalbiçimleringörünüşözellikleriniyitirmedenyalınlaştırılmasıilemotifoluşturmak. üslûplu *Üslûbuolan. üslûpsuz *Üslûbuolmayan. üslûpsuzluk *Üslûpsuzolmadurumu. üssubay *Bkz.üstsubay. üst *Birşeyinyukarı,göğedoğruolanyanı,fevk. *Birşeyingörülenyanı,yüzü. *Birşeyindışyüzü,yüzey. *Giyecek,giysi. *Birinegöreyüksekaşamadaolankimse,mafevk. *Vücut,beden. *Artan,geriyekalanbölüm. *Birkaçşeydenbirbirinegöreyukarıdaolan. *Öte,arka. *Sınıflamalardatemelolarakalınanbirtipegöreileriderecedeolan. *Bazıtamlamalardazamanbildirir. *Bazıdeyimlerdesorumluluk,yükümlülükanlatır. *İlgilenilen,üzerindedurulankonu. üstalize *Alizelerekarşıtolarak,herikiyarıküredeekvatorbölgelerindenkutuplaradoğru3ilâ10kmyükseklerde esenyel. üstbaş *Giyecekler,giysiler. üstbaşı *yukarıyanı,yukarıdaolanbölümü. üstbitken *Başkabirbitkininüzerindebiten,amaasalakolmayan(bitki),epifit. üstçene *Çeneninüstbölümü,üstdudağınbulunduğuyöndekiçene. *MengeneninVbiçimli,üzerindeyivvesetlerbulunançenesi. üstçıkmak(veyagelmek) *yenmek. üstderi *Deriyioluşturanikitabakadandıştaolanı,epiderm. *Yüksekbitkilerdebütünbölümlerisararakonlarıdışetkilerdenkoruyanrenksiz,saydam,birhücreli tabaka,epiderm. üstderialtı *Üstderininaltındabulunanhücrekatmanı. üstdiş *Üstdamaküzerindesıralanandişlerinherbiri. üstdudak *Dudaklardanüsttebulunanı. *Eklembacaklıhayvanlardaağızparçalarınıörtenbiruzantı,karındanbacaklılardaağızbölgesinindışyanı. üstgeçiş *Biryıldızınufuküzerindeenyükseknoktayageçişdurumu,yücelim." }, { "text": "üstgeçit *Trafikakımınıkesmemekiçinbiryolunüstündengeçirilenköprübiçimindeüstüaçıkyol. üstgüverte *Gemilerdegüverteninyüksektekalanbölümü. üstinsan *Görüş,iradegibinitelikleriyüksek,yetenekveerdemleriherkestenüstünolaninsan,dâhi. üstkat *Bulunulanyeregörebirüstdairevebölüm. üstküme *İçindebulunulanligmaçlarınınbirüstligi. üstperdeden *Yüksekten. üstperdedenkonuşmak *üstünlüktaslayaraksözsöylemek. üstsınıf *Birüstsınıfveyailerisınıf. üsttabaka *İlerigelenlersınıfı. üsttarafı *Neticeitibarıyla. üstüste *Birbiriarkasından. *Birbirininüstünekonulmuş. *Çokkalabalık,sıkışık. üstyapı *Altyapıüzerinekurulan,oturmayaveyaüretimeyarayanyapılarıntümü. *Altyapıüzerindeoluşankültür,din,sanat,felsefe,bilim,ülkü,siyasalkurumlargibitoplumsaldeğerleri içerengenelkavram. *Biralaşımınmikroskopkullanmadan,çıplakgözleincelenenyüzeyseltabakalarındananlaşılabilengenel yapısı. *Demiryolculuktatoprakdüzlemehattınınveköprü,kemergibisanateserlerininüstündeyapılanvedemir yoluhattınındöşenmesiniamaçlayanetkinliklerintümü. üstadane *Üstatgibi,üstadınyaptığınabenzer. üstat *Bilimveyasanatalanındaüstünbilgisiveyeteneğiolankimse. *Senlibenlikonuşmadaerkeklerarasındaseslenmeolarakkullanılır. üstatlık *Üstatolmadurumu. üstçavuş *Ordudaastsubaylığınikinciaşamasıolan,çavuşlabaşçavuşarasındakigörevli. üstçavuşluk *Üstçavuşolmadurumuveyaüstçavuşunrütbesi. üste *Fazladanverilen,çaba. üsteçıkmak *suçluolduğuhâldekarşısındakinisuçlamak. *Bkz.zeytinyağıgibiüsteçıkmak. üstevermek *fazladanvermek,ödemek. üstevermek *birşeyibaşkabirşeyledeğiştirirkenfazladanvermek. üstevurmak *fiyatıartırmak. *eklemek,katmak. üstecilik *Üstelik. üsteğmen *Ordudarütbesiteğmenleyüzbaşıarasındaolansubay. üsteğmenlik *Üsteğmenolmadurumu,üsteğmeningöreviveyamakamı. üstel *Üstü(I)olan. üsteleme *Üstelemekişi,tekit. üstelemek *Birdüşünceveyaisteküzerindedurmak,direnmek,ısraretmek,tekitetmek. *(hastalık)Yenidenortayaçıkmak,depreşmek. *Biristeği,birbuyruğutekrarlamak,tekitetmek. *Birşeyinüstüneeklenmek,katılmak,inzimanetmek. üstelenme *Üstelenmekişi. üstelenmek *Üstelemekişinekonuolmak. üstelik *Üsteverilenşey. *Ayrıca,birde,bundanbaşka. *Güçlü,kuvvetli,sağlam. üstenci *Başkasıiçinyapıveticaretleilgilibirişiyapmayıüstünealankimse,müteahhit. üstencilik *Üstenciolmadurumu,müteahhitlik. üstenme *Üstenmekişi,taahhüt,angajman. üstenmek *Birişyapmayıüstünealmak,taahhütetmek. üstesindengelmek *başarmak,becermek. üstlenim *Üstlenmekişi. üstlenme *Üstlenmekişi,deruhte. üstlenmek *Üstünealmak,yüklenmek,deruhteetmek. üstlük *Üstolmadurumu. *Enüstegiyilenuzuncagiysi. üstsubay *Binbaşı,yarbayvealbayrütbesindekisubaylaraverilengenelad. üstten *derinleştirmeden,yüzeysel. üstübaşıdökülmek *giyecekleriçokeskiolmak. üstükalsın *hesaptanartakalanazmiktardakiparanınalınmaması,bahşişolarakbırakılmasısırasındasöylenir. üstükapalı *Açıkvekesinkelimelerkullanmadan. üstübeç *Boyacılıktakullanılanzehirli,bazikkurşunkarbonat. üstübeçmacunu *Üstübeçveyatutkaldan,dövülmüştebeşirtozuilehazırlananonarmamacunu. üstümeiyiliksağlık(üstüne,üstümüzesağlıkveyaüstünüzesağlıkveyaşifalar) *Tanrıesirgesin,üstümdenırak. *şaşma,şaşkınlıkbelirtmekiçinkullanılır. *kötübirdurumdansözederkenkonuşanındinleyenesöylediğiiyidileksözü. üstün *Benzerlerinegöredahayüksekbirdüzeydeolan,onlarıgeridebırakan. *(birineveyabirşeyegöre)Nitelikbakımındandahayüksek,dahaelverişliolan,faik. üstün *Arapyazısındabirünsüzüngeniş,kısavedüz(a,e)okunacağınıgösterenişaret,fetha. üstünbulunmak(veyagörmek) *birşeyiveyakimseyibaşkasındandahadeğerlibulmakveyagörmek. üstünolmak(veyagelmek) *benzerlerindendahayüksekdüzeydeolmak. *Birkimsedenveyabirşeydendahayüksek,dahadeğerliolmak. üstüntutmak *birkimseye,birşeyebaşkasındandahaçokdeğervermek. üstünyapım *Çokbüyükgiderlerleçevrilen,kalabalıkoyunculu,gözkamaştırıcısüsvegiysili,büyükreklâmlarlapiyasaya sürülen,amasanatyönündençoğunluklabüyükbirdeğertaşımayanfilm. üstünzekâ *Çabuk,iyi,kıvrakbirzekâ. üstünzekâlı *Üstünzekâyasahipolan. üstünzekâlılık *Üstünzekâlıolmadurumu. üstünde *Birtutumveyadavranışıdışayansıtıyorolmaveyaböylebirdurumiçindebulunma. üstündedökülmek *(giysi,giyecekiçin)bolvebiçimsizolmak,yakışmamak. üstündedurmak *birişeönemvermek,birişleyakındanve sürekliilgilenmek. üstündehakkıolmak *birindeemeği,iyiliği,hakkıbulunmak. üstündekalmak *(maliçin)artırmasonucundabirkimseninolmak. *(suç,kabahatiçin)suçlanmak. üstündekiüstünde,başındakibaşında *üstündekindenbaşkahiçbirşeykalmadan. üstünden(başından)akmak *birdurumuçokbelliolmak. üstünden(şukadarzaman)geçmek *aradanherhangibirzamangeçmek. üstündenatmak *birşeyiödevolarakkabuletmemek. üstündengeçmek *ırzınageçmek. üstüne *İlişkin,üzerine,dair. *Hesabına. *...-egöre,uygunolarak. *...-densonra. *Kendindenöncegelensözünikilemebiçimindeanlamınıpekiştirmevesıklığınıifadeetmekiçinkullanılır. üstünealınmak *birdavranışınkendisinekarşıolduğunusanaraktedirginolmak,alınmak. *birişiyapmayasözvermek,ödevalınmak. üstüneatmak *(birsuçu)birineyüklemek. üstünebasmak *Bkz.yerindebirdüşünceilerisürmek. *iyicebelirtmek. üstünebaşınaetmek *ağırbirbiçimdesövmek. üstünebirbardak(soğuk)suiçmek *oiştenumudunukesmek,oişinolacağınainanmamak,oiştenvazgeçmek. üstünebirikigüneşdoğmak *sabahyataktangeçkalkmak. üstüneçekmek *üzerinealmak,muhatapolmak. üstüneçevirmek *Bkz.üstünegeçirmek. üstünedüşmek *birkimseyleveyabirşeyleçokilgilenmek. üstüneevlenmek *karısıvarkenbirkadınladahaevlenmek. üstüneevlenmek *karısıvarkenbirkadınladahaevlenmek. üstünefenalıkgelmek *aşırıderecedesıkılmak,pekbunalmak. üstünegeçirmek *birmalıntapusunukendiadınayazdırmak. *(çocukiçin)evlâtedinmek. üstünegelmek *birşeyyapılırkenveyakonuşulurkençıkagelmek. üstünegitmek *karışmak. üstünegülkoklamamak *sevdiğibirindenbaşkasınısevmemek. üstünegüneşdoğmamak *güneşdoğmadanöncekalkmak. üstünekalmak *güçlüklerbirininomuzlarınayüklenmek. üstünekapanmak *aralıksızçalışmak. üstünekoymak *katmakeklemek. üstünekuşkondurmak *olağanüstü,görülmemişbirkatkı,süsveyahizmetyapmak. üstüneolmamak *dahaüstübulunmamak. üstüneoturmak *Bkz.üzerineoturmak. *hakkıyokkenbirşeyikendisinemaletmek. üstüneölütoprağıserpilmişgibi *tembel,uyuşuk,cansız,miskin. üstüneperdeçekmek *isteyerekörtmek,gizlemek. üstünesevmek *biriniseverkenbirbaşkasınıdaha sevmek. üstünetitremek *Bkz.üzerinetitremek. *çoksevgi,özengöstermek. üstünetozkondurmamak *birşeyinkusurluolabileceğinikabuletmemek. üstünetuzbiberekmek *üzüntüyü,kusuruartıracakdurumyaratmak. üstüneüstlük *Fazlaolarak,artırarak. üstüneüstünegitmek *çekinmeden,sonucutehlikeliolabilecekbirşeyleuğraşmakyılmamak. üstünevarmak *birşeyyapmasınıbaskıyaparakistemek. *saldırmak. *(kadın)evlibirerkekleevlenmek. üstünevazifeolmamak(veyadeğil) *göreviolmamakogörevkendiniilgilendirmemek. üstüneyaptırmak *Bkz.üstünegeçirmek. üstüneyatmak *hakkıyokkenbirşeyikendinemaletmek,birşeyialıpvermemek. üstüneyıkmak(veyayıkılmak) *kendisinindesorumluolduğunubirişinağırlığınıbaşkalarınayüklemek(veyakendisiyüklenmek). *kendisuçunubaşkasınayüklemek. *yamamak(veyayamanmak). üstüneyok *bundandahaiyisiolamaz,hepsindeniyisibu. üstüneyormak *alınmak. üstüneyüklenmek *saldırmak. *ısraretmek. üstüneyürümek *korkutmak,yıldırmakamacıylasaldıracakmışgibiyapmak. üstünkörü *İnceliklerineinmeden,özengöstermeden(yapılan),gelişigüzel,sathî. *Yüzeysel,gereğigibiolmayan,şöyleböyle. üstünleşme *Üstünleşmekdurumu. üstünleşmek *Üstündurumagelmek. üstünlük *Üstünolmadurumu,rüçhan. üstünlükderecesi *En,çokzarfıylasıfatveyabaşkazaflarınnitelikvenicelikbakımındankazandıklarıenüstünanlam. üstünlükduygusu *Kişininkendinibazıyönlerdenveyagenellikleinsanlarınçoğundanüstüngörmesi,üstünlükkompleksi. üstünlükkarmaşası *Üstünlükkompleksi. üstünlükkompleksi *Kendiniolduğundanfazlaveabartılıbirbiçimdeyeterli,yeteneklivegüçlügörmeduygusu. üstünseme *Üstünsemekişiveyadurumu. üstünsemek *Üstün,iyi,yeğlenirolduğunainanmak. üstünü(veyaüstüne)görmek *(kadın)gebeykenaybaşıolmak. üstünüzeafiyet(veyasağlık) *hastalıktansözederkenkarşısındakinintutulmamasıdileğiylesöylenensöz. üstüpü *Gemikalafatında,işliklerde,buharlımakinelerde,temizlikişlerinde,otomobilciliktekullanılandidilmiş kendir. üstüpüleme *Üstüpülemekişi. üstüpülemek *Üstüpüilesilmekveyatemizlemek. üstüvane *Silindir. üstüvanî *Silindirbiçimindeolan. -üş *Bkz.-iş. -üş- *Bkz.-ş-. üşenç *Üşenme,üşengeçlik. üşengeç *Çoküşenen,tembel. üşengeçlik" }, { "text": "*Üşengeçolmadurumu,tekâsül. üşengen *Bkz.üşengeç. üşengenlik *Üşengenolmadurumu. üşenme *Üşenmekişi. üşenmek *Kendindebirgevşeklikduyarakbirişiyapmayaisteğiolmamak. üşme *Üşmekişiveyadurumu. üşmek *Çokçageliptoplanmak,üşüşmek. üşniye *Suyosunları. üşüme *Üşümekiş. üşümek *Isıyokluğu,azlığıveyaısıkaybındanetkilenmek,soğuğunetkisiniduymak. üşüntü *Toplanma,üşüşme,üşüşüpbirarayagelmiş. üşüntüetmek *üşüşmek. üşüntüköpeklermandayıparalar *birliktengüçdoğar. üşürme *Üşürmekişiveyadurumu. üşürmek *Üşmekişiniyaptırmak,saldırtmak. üşüşme *Üşüşmekişi. üşüşmek *Heryandanbirarayagelmek,toplanmak,birikmek. üşütme *Üşütmekdurumu. üşütmek *Üşümesinesebepolmak. *Üşüyüphastaolmak,soğukalmak. *Delirmek,saçmalamak. üşütücü *Üşümeyeyolaçan. üşütük *Aklınıyitirmiş,saçmalayankimse. -üt *Bkz.-ıt(I). -üt *Bkz.-ıt(II). -üt *Bkz.-t-. ütme *Ütmekişi. *Ateştekızartılmıştazebuğdayveyamısır. ütmek *Ateştenveyayüksekbirısıdangeçirmek. *Birşeyi,tüyleriniyakmakiçinalevdengeçirmek. *Tazebuğdayveyamısırıateşetutuppişirmek. ütmek *Oyunda,kumardakazanmak,yenmek. ütopi *Bkz.ütopya. ütopik *Ütopyayadayanan,ütopyaileilgili. ütopist *Ütopyacı. ütopya *Gerçekleştirilmesiimkânsıztasarıveyadüşünce. ütopyacı *Ütopyalarakapılan,inanan(kimse),ütopist. ütü *Genelliklegiysilerinburuşukluklarınıgidermekiçinbunlarınüzerindengeçirilenkızgındemiraraç. *Buaraçlayapılaniş. ütüaltlığı *Ütüyapılırkenütününaltınakonulanateşedayanıklıveyayanmazmadde. ütübezi *Ütülenenşeyüzerineserilen, nemliveyakuruolarakkullanılanincepamuklubez. ütümakinesi *Sıcaklıkverenbirlevhailebununüzerindeçamaşırısıkıştırmakiçinbirpedalladöndürülenbirsilindirden yapılmışmakine. ütümasası *Ütütahtası. ütütahtası *Üzerindeütüyapılmakiçinkullanılanyüksekayaklıaraç. ütücü *İşikumaş,giysi,çamaşırvb.ütülemekolankimse. ütücülük *Ütücüolmadurumu. ütüleme *Ütülemekişi. ütülemek *Ütüileburuşukluklarınıgidermek. *Alevdetüyleriniveyakabuğunuyakıpgidermek. ütülenme *Ütülemekişi. ütülenmek *Ütülemekişinekonuolmak. ütülme *Yenilme,kaybetme. ütülmek *Oyunda,yenilmek,kaybetmek. ütülü *Ütülenmiş,ütüileburuşukluklarıgiderilmiş. ütüsüüzerinde *yeniütülenmiş. ütüsüz *Ütülenmemişveyaütüsübozulmuş. üvendire *Çiftöküzleriniyürütmekiçinkullanılan,ucunasivridemirçivi(nodul)çakılmışuzundeğnek. üvey *Yalnızyasacaakrabasayılan,özolmayan. üveyana *Özolmayananne,analık. üveyanne *Üveyana. üveybaba *Özolmayanbaba,babalık. üveyçocuk *Üveyevlât. üveyevlât *Karıkocanınherbirinegöreöbürününayrıbireşindendünyayagelmişolanevlât. üveyevlâtgibitutmak(veyasaymak) *horlanmak,haksızlıketmekiyidavranmamak. üveykardeş *Babalarıveyaanalarıayrıolankardeşlerdenherbiri. üveykız *Karıkocanınherbirinegöreöbürününayrıbireşindendünyayagelmişolandişiçocuk. üveyoğul *Karıkocanınherbirinegöreöbürününayrıeşindendünyayagelmişolanerkekçocuk. üveyik *Güvercinlerden,korulardayaşayan,etiiçinavlananbirkuş(Streptopeliaturtur). üveyme *Üveymekişiveyadurumu. üveymek *Güvercin,kumrugibikuşlariçin,göğsündenötmek. üvez *Gülgillerdenbirağaç(Pirussorbus). *Buağacınmuşmulayabenzeyenyemişi. üvez *Sivrisineğebenzerbirböcek(Sorbus). üye *Herhangibirtopluluğuoluşturanbireylerdenherbiri,aza. *Omurgalılarda,kolvebacaklar. üyeaidatı * \\343üyelikaidatı. üyeolmak *birkuruluşaüyeolarakgirmek. üyetamsayısı *Birmeclisiveyakuruluoluşturanüyelerintamsayısı. üyeliğidüşmek *üyeolmaniteliğinikaybetmek. üyelik *Üyeolmadurumu. üyelikaidatı *Birkurumvekuruluşahemgiriştehemdeyıllıkolaraködenenöncedenbelirlenmişücret. üyelikdondurmak *herhangibirsebeplebirüyeninbelirlibirsüreiçinbağlıolduğukuruluşunçalışmalarındayeralmasınıveya toplantılardabulunmasınıengellemek. -üz *Bkz.-ız(III). üzengi *Eyerinikiyanındaasılıbulunanvehayvanabinildiğindeayaklarınbasılmasınayarayan,altıdüzdemirhalka. üzengikayışı *Eyerinsağınavesolunatakılanüzengidemiriniözeltokaileeyerebağlayankayış. üzengikemiği *Ortakulaktaüzengiyebenzeyenküçükbirkemik. üzengitaşı *Birkemerinikiyanındaayaklarüzerinegelenilktaş. üzengileme *Üzengilemekişi. üzengilemek *(koşturmakiçinhayvana)Üzengiilevurmak. üzengilenme *Üzengilenmekdurumu. üzengilenmek *(hayvana)Üzengiilevurulmak. üzengisiz *Üzengisibulunmayan,üzengiolmaksızın. üzere *Biramacıanlatır. *Şartıanlatır. *Yakınolmayı,yakınlaşmayıanlatır. *Gibi,(bu)yolda,(bu)biçimde. üzeri *(bukelimeninyalındurumuüzer'dir,ancakbubiçimikullanılmaz,çekimlibiçimlerikullanılır).Birşeyin yukarı,göğedoğruolanyanı. *Birşeyingörülenyanı,yüzü. *Birşeyindışyüzü,yüzey. *Giysi. *Vücut,beden. *Artan,geriyekalanbölüm. *Bazıtamlamalardazamanbildirir. *Üzerikelimesibazıdeyimlerdesorumluluk,yükümlülükanlatır. üzerinde *Üstünde. *...ileilgili,üzerine. *Varlık,kimlik. üzerindedurmak *birişeönemvermek,birişleyakındansürekliilgilenmek. üzerindekalmak *(malveyaiş)artırmasırasındabirkimseninolmak. *istenmeyenşeybirineyüklenmek,sorumluluğunabırakılmak. üzerindenatlamak *birşeyiödevedinmemek. üzerindendökülmek(giysiiçin) *bolvebiçimsizolmak. üzerine *Üstüne. *İlgili,ilişkin,üstüne,dair,hakkında. *...-dendolayı,göre. *...-densonra. üzerinealmak *birdavranışınkendisinekarşıolduğunusanaraktedirginolmak,alınmak. *birişiyapmayasözvermek,edinmek. *(evliiken)karısınınüzerinebirbaşkakadınlaevlenmek. üzerinealmak *birişigörevedinmek,deruhteetmek. üzerineatmak *birsuçubirineyüklemek. üzerinebirbardaksuiçmek *alacaklıbulunduğubirşeyieldeetmektenumutkesmek. üzerinebirikigüneşdoğmak *sabahyataktangeçkalkmak. üzerineçökmek *(duygu,durumvb.)bastırmak,kaplamak. üzerineçullanmak *hertarafınıkaplamak,sarmak. üzerinedüşmek *birşeyleilgilenmeyebaşlamak,ilgigöstermek,birşeyleçokuğraşmak. üzerineevlenmek *(evliiken)karısınınüzerinebirbaşkakadınlaevlenmek. üzerinekoymak *katmak,eklemek. üzerineoturmak *hakkıyokkenbirşeyikendinemaletmek. üzerineölütoprağıserpilmişgibiuyumak *çokderinuyumak. üzerinetitremek *çoksevgiveözengöstermek. üzerinetuzbiberekmek *üzüntüyü,kusuruartıracakdurumyaratmak. üzerineüzerinegitmek *çekinmeden,sonucutehlikeliolabilecekbirşeyleuğraşmak,yılmamak. üzerinevarmak *birşeyyapmasınıbaskıyaparakistemek. *(kadın)evlibirerkekleyasalolmayanbirbiçimdebirlikteyaşamak. üzerineyaptırmak *birmalıntapusunukendiadınayazdırmak. üzerineyatmak *Bkz.üstüneoturmak. üzerineyok *Bkz.üstüneyok. üzerineyüklenmek *saldırmak. *ısraretmek. üzerineyürümek *saldırmak. üzerinizeafiyet *Bkz.üstünüzeafiyet. üzerlik *Sedefotugillerden,yapraklarıalmaşık,çiçekleribeyazrenkte,susamabenzeyentohumlarıacıolan,halk hekimliğindetedaviettiğineinanılanbirbitki(Peganumharmala). üzgü *Yersizvegereksizolarakçektirilensıkıntı,eziyet,eza,cefa. üzgülü *Üzgüveren,eziyetli. üzgün *Üzülmüş,üzüntüduymuş,neşesiz,tasalı,gamlı,mağmum,mahzun,melül,mükedder. üzgünbalığı *Kayabalığıgillerden,kemikli,küçükbirbalık(Collionymusİyra). üzgünlük *Üzgünolmadurumu,neşesizlik. üzgüsüz *Üzgüvermeyen,eziyetsiz. üzlük *Topraktanyapılmış,kulpsuz,küçükçömlek. üzme *Üzmekişi. üzmek *Üzüntüvermek. *Birşeyigeripçekerekgevşetmek,sürterekaşındırmak. üzre *Bkz.üzere. üzücü *Üzüntüveren. üzülme *Üzüntüduyma,teessür. üzülmek *Üzmekişinekonuolmak. *Üzüntüduymak,kaygılanmak. üzüm *Asmanın,tazeveyakuruolarakyenilenvesalkımdurumundabulunanmeyvesi. üzümasması *Üzümçubuğununvedallarınınasılarakyetiştirilmesisonucuoluşturulanasma. üzümçekirdeği *Üzümünözündebulunançekirdek. üzümgüneşi *İnceuzungövdeli,önkanatlıveinceduyargalıküçükkelebek. üzümhoşafı *Kuruüzümveşekerinkaynatılmasıileyapılanhoşaf." }, { "text": "üzümkompostosu *Üzümünşekervesuilekaynatılmasısonucundayapılankomposto. üzümkurusu *Çeşitliyöntemlerlekurutulanüzüm. üzümpekmezi *Üzümünönceçiğnenerek,ezilerekşırahâlinegetirilmesisonrakazandaşekerveüzümtopağıile kaynatılmasısonucueldeedilenpekmez. üzümsalkımı *Üzümtanelerinindizidizibulunduğusalkım. üzümsirkesi *Üzümsuyundanyapılansirke. üzümsuyu *Üzümünsıkılmasısonucueldeedilenmeyvesuyu. üzüm şekeri *Glikoz. üzüm şırası *Üzümünezilereksuyununçıkarılmasıvedinlendirilmesiileeldeedilenşıra,dinlendirilmişüzümsuyu. üzümturşusu *Üzümdensirkeileyapılanturşu. üzümüzüm *Üzmekveüzülmekfiillerinegetirilerekbunlarınanlamınıpekiştirir. üzümüzümebakabakakararır *herzamanbiraradabulunan,arkadaşlıkedenkimseler,birbirlerinehuyaşılar. üzümcü *Üzümyetiştirenveyasatankimse. üzümcülük *Üzümyetiştirmevesatmaişi. üzümlü *İçindeüzümolan. üzümlükek *İçineüzümkonularakyapılankek. üzümsü *Üzümgibiyumuşak,etli,suluveiçiçekirdekolan(meyve). üzümsüz *İçindeüzümolmayan. üzümünçöpüarmudunsapıvardemek *herşeydebireksiklikbulmak,güçbeğenirolmak. üzümünüyedebağınısorma *yararlandığınşeyinneredengeldiğiniaraştırma. üzünç *Üzüntü. üzünçlü *Üzüntülü. üzüntü *Olmasıistenilmeyenolaylardandoğanruhtedirginliği,teessür. üzüntüvermek *tedirginlikyaratmak,sıkıntıvehuzursuzluğayolaçmak. üzüntülü *Üzüntüsüolan,acılı,müteessir. *Üzüntüveren. üzüntüsüz *Üzüntüsüolmayan,sıkıntısız,acısız. -v *Bkz.-av/-ev. v,V *Türkalfabesininyirmiyedinciharfi.Veadıverilenbuharfsesbilimibakımındanötümlü,sürtünücü,diş- dudakünsüzünügösterir. vaadinitutmak(veyavaadindedurmak) *verdiğisözüyerinegetirmek. vaat *Birişiyerinegetirmekiçinverilensöz. vaattebulunmak *sözvermek. vaaz *Cami,mescitgibiyerlerdeyapılandinîkonuşma. *Birkimseyekalbiniyumuşatacak,kendisinidoğruluğa,iyiliğegötürecekbiçimdesözsöyleme. vaazetmek *cami,mescitgibiyerlerdedinîkonuşmayapmak. vaazvermek *cami,mescitgibiyerlerdedinîkonuşmayapmak. vabeste *Bağlı. vacip *Yapılmasıgerekliolan. *Müslümanlıkçayapılmasıgerekliolan. vacipolmak *gerekliolmak. vade *Birişinyapılmasıveyabirborcunödenmesiiçingösterilensüre,mühlet,mehil. vadebitimi *Birişinveyaborcunödenmesiiçinöngörülensüreninsonaermesi. vadesonu *Vadebitimi. vadeli *Süresisınırlanmış. vadelihesap *Belirlibirsüreiçinaçılmışbankahesabı. vadelimevduat *Bkz.vadelihesap. vadelisatış *Süresisınırlandırılarakyapılansatış. vadesigelmek(veyayetmek) *süresidolmak,zamanıgelmek. *ömrüsonaermek,eceligelmek. vadesiz *Süresisınırlanmamış. vadesizhesap *Süresibelirlenmemiş,paranınistenildiğizamançekilebilmesineimkântanıyanbanka hesabı. vadesizmevduat *Bkz.vadesizhesap. vadetme *Vadetmekişiveyadurumu. vadetmek *Birişiyerinegetireceğinesözvermek. *Davranışıyla,tutumuylabirişiyapacağıduygusunuuyandırmak,umutvermek. vadi *İkidağarasındakigeçit,koyak. *Alan,yol,tarz. vadiyedökülmek *sohbetbelirlibirkonuyakaymak. vaftiz *Hristiyandininde,ilkgünahısilmekveHristiyanlaştırmakamacıylayapılankutsalişlem. vaftizhane *Vaftizyapılanyer. vagina *Dölyolu,vajina. vagon *Yükveyolcutaşımaktakullanılan,lokomotifinçektiğidemiryoluarabası. vagonrestoran *Yolcularayemekverilecekbiçimdedüzenlenmişvagon. vagonet *Yanaveyaarkayadoğrudevrilebilenvebazıtoprakdüzlemeişlerindekullanılanküçükvagon. vagotoni *Sinirselbirtürrahatsızlık. vah *Acıma,yakınmaanlatır. vaha *Çöllerdeçoğukezyüzeçıkanyeraltısularınınyarattığıveönemisuyunniceliğinebağlıolarakdeğişen tarımveyayerleşmebölgesi. vahamet *Güçlük,korkulacaktehlikelidurum. vahametkespetmek *gittikçezorlaşmak,tehlikelivekorkulacakbirdurumalmak. vahametli *Vahim. vahdaniyet *Tanrıbirliği. vahdet *Birlik,teklik. vahdetivücut *Bkz.varlıkbirliği. vahi *Boş,saçma. vahim *Ağır,korkulu,çoktehlikeli. vahit *Birtek. vahiy *BirbuyrukveyadüşünceninTanrıtarafındanpeygamberlerebildirilmesi. vahşet *Yabanîolmadurumu. *Korku,ürküntü. *Issızlık,yalnızlık. vahşî *Yabanî. *Güçlü. *Kaba,saygısız,uyumsağlayamayan. vahşîhayvan *Ehlîleştirilmemişhayvan,yabanîhayvan. vahşîorman *İnsanayağıdeğmemiş,büyükorman. vahşîce *Vahşîbirbiçimde. vahşîleşme *Vahşîleşmekdurumu. vahşîleşmek *Yabanîleşmek,vahşîdurumagelmek. vahşîlik *Yabanîolmadurumu,yabanîlik. vahşiyane *Bkz.vahşîce. vahvahlanma *Vahvahlanmakişiveyadurumu. vahvahlanmak *Acınmak,yakınmak. vahyolunma *Vahyolunmakişiveyadurumu. vahyolunmak *Vahiygelmek. vaiz *Cami,mescitvb.yerlerdeKur'an'dan,hadiskitaplarındanörnekgetirerekdinîkonuşmalaryapankimse. vaizlik *Vaizinyaptığıiş. vajina *Bkz.vagina. vakvak *Ördeğinçıkardığıses. vakvaketmek *ördeğinöttüğügibisesçıkarmak. vak'a *Olay,hâdise. vak'anüvis *OsmanlıDevletindezamanınolaylarınıtespitetmekveyazmaklagörevlidevlettarihçisi. vak'anüvislik *Vak'anüvisingörevi. vakar *Ağırbaşlılık. vakarlı *Ağırbaşlı. vakarsız *Ağırbaşlıolmayan,onursuz. vakayiname *Günügününeyazılmışolaylarıiçinealaneser,kronik. vaketa *(inekderisi)Birtürincemeşin. vakfe *Duruş,duraklama. vakfetme *Vakfetmekişi. vakfetmek *Vakıfdurumunagetirmek. *Adamak,birşeyinbütününübirişevermek. vakfiye *Birvakfınşartlarınıbildirenbelge,vakıfname. vakıa *Olgu. *(va:'kıa)Gerçi,hernekadar...isede. vakıf *Birhizmetingelecektedeyapılmasıiçinbellişartlarlaveresmîbiryollaayrılarakbirkimsetarafından bırakılanmülkveyapara. *Bunitelikteolan(mülkveyapara). vâkıf *Bilen. *Bir şeyivakıfdurumunagetiren. vakıfarazisi *Birvakfınmülkiyetiiçindeolanarazi. vakıfgeliri *Vakfındeğişikkaynaklardaneldeettiğigelir. vakıfkurmak *bellibirhizmetigörmekiçinvakıfoluşturmak. vakıfmalı *Vakfadevletveyaşahıslardandevredilenveüçüncüşahıslarınkullanmasımümkünolmayanmal. vâkıfolmak *bilmek,öğrenmek. vakıfsenedi *Birvakfınoluşumunubelgeleyensenet. vakıftoprağı *Vakfınmülkiyetialtındaolantoprakveyaarazi. vakıfname *Vakfiye. vaki *Olan,olmuş. vakit *Zaman. *Birişeayrılmışveyabirişiçinalışılmışsaatler. *Çağ. *Geçim,parabakımındanimkân. *Tespitedilmişolanzaman. *Zamananlatankelimelerebelirtilendurumundagelince\"iken\"anlamınıverir. *\"Ettiği,edeceği\"anlamındakisöyleyişlerdensonragetirilerekzamanzarflarıyapılır. *İmkân,fırsat. vakitgeçirmek *oyalanmak,uğraşmak. vakitkaybetmeden *hemen,derhal. vakitkazanmak *birşeyeayrılansüreyiazaltmak. *karşıtarafıoyalayarakkendi hazırlanmasüresiniuzatmak. vakitöldürmek *zamanıyararsız,gereksizişlerleveyahiçişyapmadangeçirmek. vakitsaataramamak *zamanahiçaldırmamak. vakitvakit *Belliolmayanzamanlarda,arasıra,zamanzaman. vakitçe *Vakitbakımından,vaktegöre. vakitlerhayrolsun *selâmlama,esenlemesözü. vakitli *Zamanındayapılan,zamanındaolan. vakitlivakitsiz *Uygunzamangözetmeden,gelişigüzel,rastgelezamanlarda. vakitsiz *Uygunbirzamandaolmayan,mevsimsiz,zamansız. vaklama *Vaklamakişiveyadurumu. vaklamak *Bkz.vakvaklamak. vaks *Balmumununsanayideveyamatyüzeyleriparlakvekaygandurumagetirentürü. vaktaki *Nezamanki,-diğizaman. vaktigelmek *ölmeküzereolmak,ölümüyaklaşmak. vaktiolmak *aceleye,telâşagerekolmamak. vaktiolmamak *birkimseveyaişiçinayıracakzamanıolmamak. vaktikerahat *Kerahatvakti. vaktinde *öncedenbelirlenen,düşünülenvakitte. vaktinialmak(veyayemek) *epeyzamanharcanmasınıgerektirmek. vaktinişaşmamak" }, { "text": "*herşeyitamzamanındayapmak. vaktiyle *zamanında,uygunzamanda. *oldukçaeskibirzamanda. vaktiyle *Birzamanlar. vaktizamanında *Vaktiyle. vakum *Boşluk. vakumlama *Vakumlamakişiveyadurumu. vakumlamak *Vakumlatemizlemek. vakur *Ağırbaşlı,onurlu. vakvak *(çocukdilinde)Ördek. vakvaklama *Vakvaklamak,işi. vakvaklamak *Ördekvakvakdiyesesçıkararakbağırmak. vale *İskambilkâğıtlarındaoğlan,bacak. *Otellerdegörevliacemivegençeleman. valf *Vana. vali *Birildedevletitemsiledenenyetkiliyönetimgörevlisi,ilbay. valide *Ana,anne. validesultan *Padişahınannesineverilenunvan. valilik *Valiolmadurumu. *Valiningörevi. *Valininmakamıvebumakamabağlıresmîdairelerintümü. *İl,vilâyet. valiz *Eldetaşınabilirküçükçanta. vallahi *\"Tanrı'yıtanıktutarım\",\"Tanrıhakkıiçin\"anlamındaant. vallahibillâhi *\"Allah'aantolsunki\"anlamındabiryeminsözü. vallahitallahi *Bkz.vallahibillâhi. vals *Birtürsalondansı. *Budansınmüziği. *Bazıbestecilertarafındanyalnızcaçalınmakiçinhazırlanmışbestetürü. valsyapmak(veyaetmek) *valsmüziğiiledansetmek. vamp *Erkekpeşindekoşankadın,serüvenedüşkünkadın. vampir *İnsanlarınkanınıemdiğineinanılanhortlak. *Yarasalardan,kuyruksuz,kanemiciolmayan,meyveilebeslenenbirmemelitürü(Vampyrusspectrum). Vankedisi *Vanveyöresindeyaşayangözrenklerifarklı,beyaztüylükedi. vana *Boruiçindekibirakışkanınakışınıdurdurmayaveyaserbestbırakmayayarayanalet,valf. vanadyum *Atomnumarası23,atomağırlığı50,942,yoğunluğu6,11olanve1710°Cdeeriyenbeyazbirelement. KısaltılmasıV. Vandal *MilâdınbaşlangıçyıllarındayaşayanveRomaİmparatorluğuileyaptığısavaşlardaacımasızlığıileünsalan birdoğuGermenhalkı. *Eskikültürvesanatanıtlarınıyakıpyıkan;bunlarındeğerinibilmeyenkimseveyatopluluk. vandalizm *Vandalolmayanlısı,vandallık. vandallık *Eskikültürvesanatanıtlarınıyakıpyıkmadüşüncevedavranışı. vanilya *Salepgillerden,çiçekleribeyaz,kokulu,tırmanıcıküçükbirbitki(Vanillaplanifolia). *Bubitkinintatlılaragüzelkokuvermekiçinkullanılanmeyvesi. vantilâtör *Kapalıbiryerinsıcakvedurgunhavasınıdalgalandırarakesintisağlayanveyaböylebirortamatemizhava üfleyenalet. *Bazıtarımaletveyamakinelerindetohumlarısavurmak,temizlemekiçiniçeriyehavaçekenalet. *Motorlutaşıtlarıniçhavasınıdeğiştirmeyeyarayandüzen. vantrilok *Başkasısöylüyormuşgibikonuşmabecerisiolan,karnındankonuşankimse. vantuz *Deriüzerineyapıştırılıpçekipemmeyeyarayanşişevb.alet,çekmen. vantuzçekmek *şişeçekmek. vapur *Subuharıgücüyleçalışangemi. vapurculuk *Vapurişletmeişi. vapurdumanı *Koyugrirenk,füme. *Burenkteolan. var *Mevcut,evrendeveyadüşüncedeyeralan,yokkarşıtı. *Sahiplikbildirenolumluisimcümlelerikurar. *Eldebulunanherşey. var(varın,varsın,varsınlar) *istersen(isterse...)gibikonuşulanişüzerindebirkimseyiserbestbırakmayıanlatır. *\"varkıyaset\",\"varınhesapedin\"biçiminde,bukıyasvehesabınvereceğiönemlisonucadikkatçekmek içinkullanılır. *önünegetirildiğicümleyeısrarlıistekdüşüncesikatarak\"tek\"anlamındakullanılır. *\"haydi\"anlamındakendisindensonrakullanılanfiilinyapılmasıgerektiğinianlatır. varetmek *meydanagetirmek. vargücüyle *Bkz.varkuvvetiyle. varhızıyla *olancahızıyla. varkuvvetiyle *Olancagücüyle. varol! *yaşa!. varolmak *sağolmak,yaşamak. varsaymak *(birşeyin)olduğunuveyabulunduğunusanmak,farzetmek. varsaymak *birolgununsonuçlarındanyararlanabilmekveyabusonuçlarüzerinedüşünceyürütebilmekiçinonuolmuş veyaolacaksaymak,farzetmek. varyok *bellibirölçüyeyaulaşıryaulaşmaz;herhangibirölçüye,miktarayakın;olduğubilekuşkulu. varayoğa *herşeye. varagele *Birşeyi,biryerdenbiryereçekerekgötürüpgetirmeyeyarayanhalat. varagelebombardımanı *İkinciDünyaSavaşı'ndamüttefiklerinçoksıkuyguladığıbombardımanyöntemi. varagelebotu *İkinoktaarasındaulaşımısağlayanbot. varagelehalatı *İkinoktaarasınagerilenveulaşımısağlayanip. varagelekayığı *İkinoktaarasındaulaşımıvehaberleşmeyisağlayankayık. varak *Yaprak. *Yazılıkâğıt. *Altın,gümüşveyabaşkamadenlerdövülerekoluşturulaninceyaprak. varaka *Kâğıt,yazılıkâğıt. varakçı *Varaklasüsyapanzanaatkâr. varaklama *Varaklamakişiveyadurumu. varaklamak *Varakyapıştıraraksüslemek. varaklanma *Varaklanmakdurumu. varaklanmak *Varaklamakişinekonuolmak. varaklı *Varağıolan,varaklanmış. varakpare *Kâğıtparçası. *Mektup,name. varan *Birolayıntekkalmayıparkadandahabaşkalarınıngelebileceğinianlatmakiçinbirdenbaşlayaraksıraile sayılarınbaşınagetirilir. varda *Dikkatet,savul,destur!. vardabandıra *İşaretçier. vardacı *Vardaişinisesleveyaaraçlayapankimse. vardakosta *Kıyılarıkoruyangemilereverilenad. *İriyarıvegösterişli(kadın). vardelâ *Yaklaşık3cmgenişliğindeyumuşakköseleşerit. vardırma *Vardırmakişiveyadurumu. vardırmak *Varmasınayolaçmak,götürmek. vardiya *Gemilerdebeklenennöbet. *Gemidenöbetyeri. *Nöbetleşeçalışma,posta. vardiyacı *Vardiyaileçalışankimse. vareste *Kurtulmuş. varestekalmak *kurtulmak. vargel *Herhangibirmakineninbirdoğrultudagidipgelerekişgörenparçası. vargeltezgâhı *Madenîparçalarınüzerindekikabalıklarıalmakiçinkullanılanmakine. vargı *Verilenbirönermedençıkarsamayoluylavarılansonuç. varıyoğu *birkimseninsahipolduğuherşey. varılma *Varılmakişi. varılmak *Herhangibirivarmak. varıncayakadar *nevarsaherşeyi. varış *Varmakdurumuveyabiçimi. *Çabukkavrayış,anlayış,güçlüseziş,irfan. *Biryarışınsonbulduğuyer,finiş. varışçizgisi *Biryarışınsonnoktasınıbelirleyençizgi. varışlı *Herşeyiçabukveiyianlayan,sezişigüçlü,zeki,arif. varışlılık *Varışlıolmadurumu,irfan. varidat *Aklagelen,içedoğandüşünce. *Gelir,gelirler. varidatçı *Devletingelirişleriniyürütengörevli. varide *Gelenşey. *Gelenevrak. varil *Çoğunluklasıvımaddelerikoymakiçinkullanılan,metaldenyapılmış,silindirbiçiminde,üstükapalıkap. *Birvariliniçinealdığımaddemiktarı,petrolölçübirimi(158,8l). varis *Toplardamargenişlemesi,ordubozan. vâris *Kendisinemirasdüşen,mirasçı,kalıtçı. varisli *Varistenrahatsızolan(kimse). vârisli *Vârisiolan. varissiz *Varisiolmayan. vârissiz *Vârisiolmayan. varit *Olabileceğiaklagelen. varitolmak *geçerlidurumdabulunmak. variyet *Varlık,zenginlik. variyetli *Varlıklı,zengin,malmülksahibi. varlığadarlıkolmaz *zenginolanıngücüherşeyeyeter. varlık *Varolmadurumu,mevcudiyet. *Varolanherşey. *Para,mal,mülk,zenginlik. *Önemli,yararlı,değerlişey. *İyiyaşayacakkadargeliriyolundaolmadurumu,variyet. *Ömür,hayat. *Oluşveyokoluşunkarşıtıolarak,kalıcıolan,gelipgeçiciolmayanşey. varlıkbilimci *Varlıkbilimiuzmanı. varlıkbilimi *KonuolarakeskiYunanfelsefesindenberielealınanveAristoteles'inilkfelsefe,adınıverdiği,varolanların özüüzerinebilim,ontoloji. varlıkbirliği *Yaratılanlayaratanınbiroluşunu,tekkaynaktangeldiğinisavunantasavvufgörüşü,vahdetivücut. varlıkgöstermek *kendindenbeklenilengöreviyerinegetirmek,beğenilirbirişyapmak. varlıkiçindeyaşamak *bollukiçindesıkıntısızyaşamak. varlıknedeni *Bkz.varlıksebebi. varlıksebebi *Varoluşunsebepleriniirdeleyenvearaştırandüşünce. varlıklı *Malımülküolan,zengin(kimse). varlıklılık *Varlıklıolmadurumu. varlıksız *Malı,mülkü,geliriçokolmayan,yoksul(kimse). varlıktadarlıkçekmek *herhangibirengelyüzündenelindekiimkândanyararlanamamak. varma *Varmakişi. varmak *Erişilmekistenenyereayakbasmak,ulaşmak,vasılolmak. *Bellibirdurumaveyadüzeyegelmek. *Hoşolmayanbirsonaermek. *Birşeyiiyiceanlamakveyaduymak. *Acımadan,çekinmedenyapmak. *Kadın,evlenmek. *Birdurumdanbaşkadurumageçmek. varoluş *Yaşama,varolma,birşeyinneolduğu,nasılolduğudeğil,varolduğuolgusu,mevcudiyet,özkarşıtı. varoluşçu *Varoluşçulukyanlısı,egzistansiyalist. varoluşçuluk *Varoluşunözdenöncegeldiğiniveözüsürekliolarakyarattığınıilerisürenöğreti,egzistansiyalizm. varoş *Kentveyakasabadadışmahalle. varsa...yoksa... *başınagetirildiğikelimeninherşeyinüstündetutulduğunuanlatır. varsağı *GüneyAnadolubölgesindeyaşayanVarsakTürklerininsöylediklerikoşma. varsayım *Kanıtlanmadan,geçiciveyakalıcıolarakbenimsenenönerme;deneylehenüzyeterderecede doğrulanmamışamadoğrulanacağıumulanteorikdüşünce,faraziye,hipotez. varsayımlı *Varsayımadayanan. varsayımsal *Birvarsayımadayanan,farazî,hipotetik." }, { "text": "varsıl *Parası,malıçokolanzengin,yoksulkarşıtı. varsılerki *Zenginerki,plutokrasi. varsıllaşma *Zenginleşmekdurumu. varsıllaşmak *Zengindurumagelmek. varsıllık *Zenginolmadurumu,zenginlik. varta *Tehlikelidurum. vartadanatlamak *zorbirdurumdankurtulmak. vartayıatlatmak *tehlikelibirdurumdankurtulmak. varyant *Biryolşebekesiüzerinde,bellibirnoktadanayrılarakbaşkabirnoktadanaynıyollabirleşenikinci derecedekiyol,yanyol. *Masal,efsane,bilmece,oyun,gelenekvb.birmetnin,bireserin,birolayınaslındanazçokayrılandeğişik biçimliolanı. varyasyon *Çeşitleme. *Değişim. *Değişiklik. varyemez *Varlıklıolduğuhâldeharcamayısevmeyen,elisıkı,cimri. varyete *Şarkı,dans,hokkabazlık,temsilgibiaralarındailişkibulunmayanfarklıoyunlardanoluşangösteri. varyeteci *Varyeteyapankimse. varyetecilik *Varyetecininyaptığıiş. varyos *Taşkırmakiçinkullanılan,ikiucuazkeskinbüyükçekiç,balyoz. vasat *Orta. *Ortam. *Ortam. vasatî *Orta,ortalama. vasatîirtifa *Ortalamayükseklik. vasatîsür'at *Ortalamahız. vasektomi *Kısırlaştırma. vasıf *Nitelik. vasıflandırma *Nitelendirme. vasıflandırmak *Nitelendirmek. vasıflanma *Nitelenme. vasıflanmak *Nitelenmek. vasıflı *Niteliğiolan,nitelikli. vasıflıişçi *Bkz.nitelikliişçi. vasıfsız *Niteliğiolmayan,niteliksiz. vasıfsızişçi *Bkz.niteliksizişçi. vasıl *Ulaşan,varan. vasılolmak *ulaşmak,varmak. vasıta *Araç. *Aracı. *Aracılık. vasıtahâli *İsminbelirttiğinesneninvasıtaolarakkullanıldığını,fiilevasıtaolduğunubelirtmekiçinkullanılanhâl. vasıtahâlieki *Bkz.vasıtahâli. vasıtalı *Araçlı. *Dolaylı. vasıtalıvergi *Vergiyükü,vergiyiverendenbaşkabiriaracılığıileoluşanvergi. vasıtalık *Vasıtaolmadurumu,aracılık. vasıtasıyla *Vasıtaolarak,yoluyla,aracılığıyla. vasıtasız *Araçsız. *Doğrudan,dolaysız. vasıtasızvergi *Vergimükellefiöncedenbilinenvergi. vasıtasızlık *Vasıtasızolmadurumu. vasi *Biryetiminveyaakılcazayıf,hastabirininmalınıyönetenkimse. *Ölenbirkimseninvasiyetiniyerinegetirmekleyükümlüolankimse. vâsi *Geniş,engin. vasilik *Vasiolmadurumu,vasininyaptığıiş,vesayet. vasistas *Pencereveyakapınınüstyanındabulunanveodahavasınındeğiştirilmesineyarayan,açılırkapanırbölüm. vasiyet *Birkimseninölümündensonrayapılmasınıistediğişey. *Vasiyetname. vasiyetetmek *(herhangibirşeyin)öldüktensonrayapılmasınıistemek. vasiyetname *Birkimseninvasiyetiniyazmışolduğubelge. vaşak *Kedigillerden,kulaklarısivri,dişlerivetırnaklarıkeskin,kürkündenyararlanılançokyırtıcıhayvan(Lynx lynx). vat *Saniyedebirjullukişyapanbirmotorungüçbirimi.KısaltılmasıW. vatsaat *Gücübirvatolanbirmakineninbirsaatişlemekleyapmışolacağıiş. vatan *Yurt. vatanborcu *Askerlik. vatanhaini *Vatanınyüksekmenfaatlerinihiçesayarakonunaleyhindeişgörenkimse. vatanhainliği *Vatanhainiolmadurumu. vatantutmak *kendinevatanedinmek,yurttutmak,tavattunetmek. vatandaş *Yurttaş. vatandaşlık *Yurttaşlık. vatandaşlıktançıkarılmak *vatandaşlıkhaklarınıelindenalmak. vatanî *Yurtlailgili. vatanîgörev *Askerlikhizmeti. vatanîvazife *Bkz.vatanîgörev. vatanlaştırma *Vatanlaştırmakişi. vatanlaştırmak *Vatandurumunagetirmek. vatanperver *Yurtsever. vatanperverlik *Yurtseverlik. vatansever *Yurtseverkimse. vatanseverlik *Vatanseverolmadurumu. vatansız *Vatanıolmayan. vatansızlık *Vatansızolmadurumu. vatka *Giysilerde,omuzlarındikdurmasınısağlamakamacıylaiçinepamukvb.konulanparça. vatlık *Herhangibirvatgücündeolan. vatman *Tramvaysürücüsü. vatoz *Köpekbalıklarından,sırtındabüyükdikenleriolan,kumagömülüolarakyaşayanbirbalık(Rajaclavata). vatvat *Dağkırlangıcı. *Yarasa. vaveylâ *Çığlık. vaveylâkopmak *yükseksesleağlamayabaşlamak,çığlıkçığlığabağırmak. vay *Şaşmaanlatır. *Ağrı,acıgibiduygularıanlatır. *Yönelmedurumundabirnesneilekullanıldığındabirşeyinveyabirkimseninkötübirsonucauğrayacağını anlatır. vayanam,vayanasını!(veyavaycanına!) *şaşma,öfkeduygusuanlatır. vaysenmisin? *herhangibirsözveyadavranışınöfkeyarattığınıanlatmakiçinkullanılır. vay! *şaşma,alaygibiduygularanlatır. vaybabamcı *Yaygaracı. vaybabamcılık *Vaybabamcıolmadurumu. vayvaycı *Yaygaracı,mızmız. vayvaycılık *Yaygaracılık. vazedilme *Vazedilmekdurumu. vazedilmek *Ortayakonulmak. vazelin *Hampetroldençıkarılanve31°Cdeeriyenbirtürmineralyağ. vazelinleme *Vazelinlemekişiveyadurumu. vazelinlemek *Vazelinsürmek. vazetme *Vazetmekişi. vazetmek *Koymak,konulmak. vazgeçilme *Vazgeçilmekişiveyadurumu. vazgeçilmek *Vazgeçmekişiyapılmak,feragatedilmek. vazgeçirme *Vazgeçirmekişiveyadurumu. vazgeçirmek *Vazgeçmekişiniyaptırmak. vazgeçme *Vazgeçmekdurumu. vazgeçmek *Kendihakkısaydığıbirşeyiartıkistemekolmak. *Eskidenberiyapmaktaolduğubirşeyiartıkyapamazolmak. *Niyettenveyakarardandönmek. vazgelmek *Vazgeçmek. vazı *Konma,konulma. *Birineayırma,onaaitolma. vazıh *Açık,aydın,belli. vazıholmak *açıkdurumdabulunmak,anlaşılırşekildegörünmek. vaz'ıhamil *Doğurma. vazııkanun *Kanunkoyucu. vazıyet *Elkoyma. vazıyetetmek *elkoymak. vazife *Ödev. *Görev. *Günlükücret,yevmiye. vazifeaşkı *Mesleğinetutkunolma. vazifeetmek *görevbilmek. vazifegörmek *birgöreviyerinegetirmek,sürdürmek. vazifekurbanı *Görevbaşındaşehitolankimse. vazife şehidi *Görevbaşındaşehitolankimse. vazifelendirilme *Vazifelendirilmekişi. vazifelendirilmek *Vazifeverilmek,görevlendirilmek,ödevlendirilmek. vazifelendirme *Vazifelendirmekişi. vazifelendirmek *Ödevlendirmek. *Görevlendirmek. vazifeli *Ödevli. *Görevli. vazifesimi? *umurundadeğil. vazifesindenolmak *göreviniyitirmek. vazifeşinas *Ödevine,işinebağlı. vaziyet *Konum. *Durum,tavır,hâl. vaziyetalmak *bellibirdurumveyadavranışbiçiminibenimsemek,tavıralmak,tavırtakınmak. *karşıçıkmak. vaziyetikurtarmak *herhangibirgüçdurumdansıyrılmak. vaziyetitakınmak *herhangibirtavırtakınmak. vazo *Çiçekkoymakiçinkullanılankap. vazolunma *Vazolunmakişiveyadurumu. vazolunmak *Konulmak. ve *Türkalfabesininyirmiyedinciharfininadı. ve *İkikelimeveyaikicümlearasınagirerekaralarındabirbağolduğunuanlatır. vebenzerleri *Benzerkavramlarıarkaarkayasıralarkenönemliolanıveyaaklailkgeliverenleri,söyleyişbenzerlerini\"vb.\" kısaltmasıileifadeetme. vedevamı *\"Devamıvar,devameden\"anlamında\"vd.\"kısaltmasıylagösterilen birsöz. veba *Hastasıçanlardaninsanageçenbirmikrobunoluşturduğubulaşıcı,öldürücübirhastalık. *Bazıhayvanhastalıklarınaverilenad. vebal *Günah. vebalaltındakalmak *manevîsorumlulukyüklenmek. vebalı" }, { "text": "*Vebayayakalanmışolan. vebaliboynunaolmak *birişingünahınıyüklenmek. veca *Ağrı. vecdegelmek *kendindengeçecekkadarcoşmak,birşeykarşısındasonsuzheyecanduymak,esrimek. vecdekapılmak *coşmak,kendindengeçmek. vecibe *Ödev,boyunborcu. vecih *Yüz,çehre. *Yol,tarz. vecit *Sevgiveyaheyecandandoğancoşkunluk,kendindengeçme,esrime. veciz *Kısaveanlatımıetkili(söz). vecize *Özdeyiş. veçhe *Yön. veçhişebeh *Benzetmeyönü. veda *Ayrılırkenbirbirineselâmveesenlikdileme. vedaetmek *vedalaşmak,esenleşmek. *sevilenbirşeyleolanilgisinikesmek. vedalaşma *Vedalaşmakişi. vedalaşmak *Birbirineesenlikdileyerekayrılmak,esenleşmek. vedia *Saklanılması,korunmasıiçinbirineveyabiryerebırakılaneşya,inam,emanet. *Kendinekorunması,saklanmasıiçineşyaverilenkimsenindurumunugösterensözleşme. vefa *Sevgidesebat,sevgidedurma,sevgibağlılığı. vefakâr *Vefalı. vefakârlık *Vefalıolmadurumu. vefalı *Vefasıolan,sevgisigeçiciolmayan,hakikatli. vefasız *Vefasıolmayan,sevgisiçabukgeçen,hakikatsiz. vefasızlık *Vefasızolmadurumu,hakikatsizlik. vefat *(insaniçin)Ölüm. vefatetmek *ölmek. vefatilmühaberi *Bkz.ölümkâğıdı. vehim *Kuruntu. vehimli *Vehimiçindeolan,vehmekapılan. vehleten *İlkanda,birdenbire,ansızın. vehmekapılmak(veyadüşmek) *yersizkorkuya,yanlışdüşünceyekapılmak. vehmetme *Vehmetmekişi. vehmetmek *Yersizkorkuya,kuşkuyadüşmek,kuruntuyakapılmak,evhamlanmak. vejetalin *Bazıbitkilerdençıkarılanvesadeyağyerinekullanılankatıyağ. vejetalizm *Yalnızbitkiselgıdamaddelerineyerverenbeslenmerejimi. vejetarizm *Sağlığıkorumaveyatedaviamacıylahayvansalgıdamaddelerineyervermeyenbeslenmerejimi. Vejetalizmdenfarklıolarakvejetarizmdesüt,tereyağı,yumurta,balgibihayvansalgıdamaddeleriyeralır. vejetaryen *Etyemez. vejetaryenlik *Etyemezlik. vejetasyon *Ur,tümör. *Bitkiörtüsü. vekâlet *Vekillik. *Bakanlık. vekâletetmek *birininyerine,bakmakgöreviniüstlenmek. vekâletücreti *Vekâletnameçıkarılırkenödenenücret. vekâleten *Vekilolarak. vekâletname *Birkimseninvekilolduğunubildirennoterlikçeonaylanmışbelge. vekil *Birinin,işinigörmesiiçinkendiyerinebıraktığıveyayetkiverdiğikimse. *Bakan. vekilvükelâ *İlerigelenler. vekilharç *Birkonağınalışverişiniyapmaklagörevlikimse. vekilharçlık *Vekilharçolmadurumu. *Vekilharçmakamı. vekillik *Birininyerineişgörmeyetkisi,naiplik. *Bakanlık. vekilliketmek *birininyerinebakmak,göreviniüstlenmek. vektör *Doğrultusu,yönü,uzunluğubelirliolanvebirokişaretiylegösterilendoğruçizgi. *Büyüklüğüileyönüolannicelik. velâdet *Doğum,doğma,doğuş. velâyet *Velilik. *Yetke,sulta,otorite. velâyetname *Tarikatilerigelenlerininhayatlarınıvemenkıbelerinianlatankitap. veledizina *Babasıbelliolmayançocuk,piç. velense *Yüzüuzuntüylü,kalınveağırbattaniye. velespit *Bisiklet. velet *Oğul,çocuk. *Çocuklarıpaylarken kullanılır. velev *İster,isterse,olsada,kaldıki,hatta. velfecri *Bkz.gözlerivelfecriokumak. velhâsıl *Sözünkısası,kısacası. velhâsılıkelâm *Sözünkısası,velhâsıl. veli *Birçocuğunhertürlüdurumvedavranışlarındansorumluolankimse. *Ermiş,eren,evliya. veliaht *Birhükümdarınölümündenveyatahttançekilmesindensonratahtageçmeyeadayolankimse. veliahtlık *Veliahtolmadurumu. velilik *Veliolmadurumu,veliningörevveödevi,velâyet. velinimet *Birine,etkisiyaşadıkçasürecekbiriyilikvebağıştabulunankimse. veliyullah *Veli,eren,evliya. velûr *Kadife. velût *Doğurgan. *Çokeserortayakoyan,verimli. velvele *Gürültü,bağrışma. velvelekopmak *büyükgürültüçıkmak. velveleci *Gürültü,patırtıeden. velveleyevermek *gereksiztelâşaveheyecanadüşürmek. vena *Toplardamar. Venezuelâlı *Venezuelâhalkındanolan. Venüs *Merkür'densonraGüneş'eenyakınolangezegen,Çulpan,Çobanyıldızı,Zühre. Venüsçarığı *Salepgillerden,esmerkırmızımtırakrenkteolan,çiçekleriçarığabenzeyen,güzelbirsüsbitkisi (Ceypripediumcalceolus). verelini şu(veyabu)yer *ansızınverilenbirkararlayolaçıkıldığınıanlatır. veranda *Camlıtaraça. veraset *Kalıtım,soyaçekim,irs,irsiyet,veraset. *(mirasta)Haksahibiolma. verasetilâmı *Birkimsenin,birmirasbırakanınmirasçısıolduğunugösterenvemahkemedenalınanresmîbelge. verasetveintikalvergisi *Öleninvarislerinekalanmalveparadanalınanvergi. verdi *Birborudanbirsaniyedegeçensuyunveyabiriletkenteldenbirsaniyedegeçenelektriğinmiktarı. verdirme *Verdirmekişi. verdirmek *Vermekişiniyaptırmak,vermesinisağlamak. vere *Birkaleninveyatahkimedilmişbiryerinteslimi. verecek *Birineverilmesigerekenpara,borç,alacakkarşıtı. verecekli *Birinevereceğiolan,borçlu,alacaklıkarşıtı. *Birindenparayönündenveyaiyilikvb.yardımlargörerekborçlanan(kimse),medyun. verem *HerhangibirorganaveençokakciğerlereyerleşenKochbasilininyolaçtığıateşlivebulaşıcıbirhastalık, tüberküloz. *Buhastalığatutulmuş,veremli. veremolmak *veremhastalığınayakalanmak. *sabırsızcadavranmak,sıtmasıtutmak. veremli *Veremetutulmuş,müteverrim. verese *Mirasçılar. veresiye *Karşılığısonraödenmeküzere. *Özensiz,gönülsüz,önemvermeden. veresiyevermek *parasınıdahasonraalmakşartıylamalvermek. veresiyeci *Veresiyeişgören. veresiyecilik *Veresiyeişgörme. verev *Birköşedenkarşıköşeyedoğrukesilmiş,katlanmışveyakonulmuşolan. verevine *Verevbiçimivererek. vergi *Kamuhizmetlerineharcanmakiçinhükûmetin,yerelyönetimlerinyasalaragöredoğrudandoğruyaveya bazımaddefiyatlarınınüstünekoyarakdolaylıyoldanherkestentopladığıpara. *Birkimsenindoğuştansahipolduğuiyinitelik. vergibağışıklığı *Vergininoturmuşluğu. vergibeyannamesi *Vergimükellefininbirvergidönemindesağladığıkazancıbildirirbelge. vergidairesi *Vergimükelleflerinitespiteden,vergiyidenetleyenvetoplayanresmîdaire. vergidilimi *Verginintahakkukettirileceğiücretkarşılığı. vergiiadesi *Mükellefinyaptığıihracattangerialınanvergiindirimi. *Memurların,işçilerinbelirlisürelersonundakurumlarınasunduklarıfişvemakbuzlarüzerinden kendilerinegeriverilenbirmiktarpara. vergikaçağı *Vergidenkaçırılanveyakarşılığıbildirilmeyenmal. vergikaçakçılığı *Sıksıkvergikaçağınıuygulama. vergikaçakçısı *Vergikaçırankimse. VergiKanunu *Devletin,vergisininasılalacağınıveyausullerinitespitedenkanun. vergimatrahı *Birvergidönemindevergininalınacağımeblâğ. vergimuafiyeti *Vergivermedışındabırakılma. vergimükellefi *Vergiyükümlülüğüaltındabulunangerçekveyatüzelkişi. vergiolmak *yapabilmegücünesahipbulunmak. vergirekortmeni *Birvergidönemindeençokvergiverenkimse. vergiyükümlüsü *Vergivermekleyükümlüolankimse. vergici *Vergitoplayangörevli,vergialımcısı,alımcı,tahsildar. vergicilik *Vergitahsiletmeişi. vergileme *Vergilemekişi. vergilemek *Vergikoymak. vergilendirilme *Vergilendirilmekişi. vergilendirilmek *Vergiyebağlanmak. vergilendirme *Vergilendirmekişi. vergilendirmek *Birkimseyiveyabirşeyivergiyebağlamak. vergili *Vergisiolan,vergiödenen. *Verilmiş,hayırsever,velût. *Verimli. vergisiz *Vergisiolmayan,vergiödenmeyen. vergiyebağlamak *birkimseveyaşeydenvergialmak. *biryerden,birkimsedenyasalolmayanyollardanparaalmak,haraçalmak. veri *Biraraştırmanın,birtartışmanın,birmuhakemenintemeliolananaöge,muta,done. *Birsanateserineveyabiredebîeseretemelolananailkeler. *Birproblemdebilinen,belirtilmişanlatımlardanbilinmeyenibulmayayarayanşey. *Bilişimde,olgu,kavramveyakomutların,iletişim,yorumveişlemiçinelverişlibiçimligösterimi. veribankası *Verilerinoluşturulduğuveyabirarayatoplandığıyer. veridosyası *Verilerinsistemlibirbiçimdetoplandığıbelgelerbütünü. veriişlem *Bkz.bilgiişlem. veriortamı *Verilerinbirarayagetirildiğiyerveyadurum. veritabanı *Bilgisayarkullanımındaçözümeerişmekiçinişlenebilirdurumagetirilmişbilgiortamı. veritoplama *Verileribirarayagetirme. verici *Veren,vermeyanlısı. *Çıkargözetmeksizinhertürlüyardımıyapan,esirgemeyen. *Elektromanyetikdalgalaryardımıylaişaret,sesvegörüntüiletmeyeyarayancihazlarıngeneladı." }, { "text": "*Başkasınaaktarılmaküzerekan,dokuveyaorganverenkimse. verile *Verilsin. *Devletdairelerinde,ödemeninyapılabilmesiiçinyetkilininverdiğiyazı. verileemri *Birişinyapılmasıiçingerekliizinyazısı. veriliş *Vermekişiveyabiçimi. verilme *Verilmekişi. verilmek *Vermekişinekonuolmak. verilmişsadakasıolmak *büyükbirtehlikeveyakazaatlatıldığındasöylenir. verim *Çalıştırılan,işletilen,bakılanbirşeyinverdiğisonuçveyabusonucunniceliği,mahsul,randıman. *Ortayaçıkan,istenilen,beklenilensonuç,semere. verimdüşürmek *verimliolmayaengelolmak. verimkâr *Vermeyeyatkın,vermeeğilimindeolan,gönüllü(kimse). verimli *Verimiiyivebololan,randımanlı,mahsuldar,mümbit,müsmir. *Kendisindenbeklenensonucuveren,semereli. *Çokyazan,velût. verimlilik *Verimliolmadurumu. verimsiz *Verimiolmayanveyaazolan,yetersiz. verimsizleşme *Verimsizleşmekişiveyadurumu. verimsizleşmek *Verimsizdurumagelmek. verimsizlik *Verimsizolmadurumu. veripveriştirmek *ağzınagelenisöylemek. veriş *Vermekişiveyabiçimi. *Bkz.alışveriş. veriştirme *Veriştirmekişi. veriştirmek *Çokfazlasöylemek. *İyiceçıkışmak,ağzınagelenisöylemek. verit *Siyahkandamarı,toplardamar. verkaç *(futbolvebasketbolda)Toputakımarkadaşınaaktaranbiroyuncununkarşıtakımkalesineveyauygunbir yönekoşarakyenidentopasahipolması. verme *Vermekişi. vermek *(üzerinde,elindeveyayakınındaolanbirşeyi)Birisineeriştirmek,iletmek. *Bırakmakveyabağışlamak. *Ondanbilmek,atfetmek. *(düşünceveyabilgianlatanşeyleriçin)Başkalarınailetmek,bildirmek. *Döndürmek,çevirmek,yöneltmek. *Herhangibirdurumayolaçmak. *(eğlencelitoplantı)Düzenlemek,konukçağırıpağırlamak. *(sanatçı)Toplulukönündesanatınıgöstermek,icraetmek. *Satmak. *Biriyleevlendirmek. *Ödemek. *Yaymak. *Ürünüretmek. *Herhangibirşeyortayaçıkarmak,oluşturmak. *Hepsiniherhangibirdurumasokmak. *Sahipolmasınısağlamak. *(birşeyüzerinde)Etkiyapmak,biçiminideğiştirmek. *Tespitetmek. *Kazandırmak,katmak. *Ayırmak,harcamak. *Dayamak. *Kökveyagövdelerinsonuna-ı(-i,-u,-ü)zarf-fiilekiileeklendiğinde tezlikbildirir. *Dilekbildirenbirleşikfiilleryapar. vermemiş(veyavermeyince)mabut,neylesinMahmut *şanssızkişileriçinsöylenir. vermut *Birçokbitkiyleözelkokuverilmiş,tatlı,birtürşarap. vernik *Sürüldüğüyüzeydekoruyucukatmanyapankatıcisimlerleveyakuruyanyağlarla,bunlarıeritme özelliğindekisıvılardanhazırlanangereç. vernikleme *Verniklemekişi. verniklemek *Verniksürmek. verniklenme *Verniklenmekişi. verniklenmek *Verniklemekişiyapılmak,verniksürülmek. verniye *Doğrusalveyadaireselboyutlarınölçülmesinde,ölçmeduyarlığınıartıran,çokküçükboyutların ölçülebilmesinisağlayandüzen. veronika *Yavşanotu. versiyon *Değişikbiçim. veryansın *\"Acımadan,hiçbirşeydüşünmedensaldırmak,yoketmek,bolbolharcamakveyaacımasızcasöylemek\" anlamlarındaveryansınetmekdeyimindegeçer. vesaik *Belgeler,vesikalar. vesaire *Sayılanbirkaçşeyinbenzerlerinindebulunduğunubelirtmekiçinkullanılır(vs.),vebenzerleri(vb.). vesait *Araçlar,vasıtalar. vesaitinakliye *Taşıtlar,taşıtaraçları. vesayet *Vasilik. vesika *Belge. vesikafotoğrafı *Vesikalıkfotoğraf. vesikacı *Vesikaişleriyleuğraşankimse. vesikacılık *Vesikacınınyaptığıiş. vesikalı *Belgesiolan. *Genelevdeçalışmakiçinelinderesmîizinkâğıdıbulunan(kadın). vesikalık *Vesikaiçingerekliolan(şey). vesikalıkfotoğraf *Vesika,resmîbelgeiçingerekliolanbelliölçülerdekifotoğraf. vesikalıkresim *Bkz.vesikalıkfotoğraf. vesikasız *Vesikasıolmayan. vesikayabağlamak *mevcuduyeterikadarbulunmayan,ancakçoktalepedilenbirşeyibelgekarşılığıvermek. vesile *Sebep,bahane. *Elverişlidurum,fırsat. vesilearamak *birfırsatınıkollamak. vesilebulmak *sebepyaratmak,bahanegöstermek. vesileolmak *uygunortamoluşmak. vesselâm *\"İşteokadar\",\"sonsözşudur\"anlamlarındakullanılır. vestiyer *Otel,lokantagibibirçokkişiningiripçıktığıyerlerde,veyaevlerde şapka,palto,pardösügibieşyayı bırakmakvekorumakiçinayrılmışyer,askılık. vestiyerci *Vestiyerdeçalışankimse. veston *Erkekceketi. vesvese *Şüphe,kuruntu,işkil. vesveseli *İşkilli,şüpheci. vesveseyedüşmek *kuruntuyakapılmak. veteriner *Hayvanhastalıklarıhekimi,baytar. veterinerhekimliği *Veterinerolmadurumu. veterinerlik *Veterinerolmadurumuveyaveterinerinişi. vetire *Süreç. veto *Biryetkinin,biryasanın,birkararınyürürlüğegirmesinekarşıçıkmahakkı. vetoetmek *vetohakkınıkullanmak. vetohakkı *Birolayıveyakararıkabuletmeme,reddetmehakkı. veya *Ayrıolmaklabirlikteaynıdeğerdetutulanikişeyianlatankelimelerdenikincisininönünegetirilir. *Olacağısanılan,seçimebırakılanşeylerikidençokolursakullanılır. veyahut *Yahut. vezaret *Vezirlik. vezikül *İçisudolukabarcık. vezin *Tartı. *Ölçü. vezinli *Tartılı. *Ölçülü. vezinsiz *Tartısız. *Ölçüsüolmayan. vezir *Osmanlılardadevletinbakanlık,valilikgibiyüksekgörevlerindebulunanvepaşaunvanınıtaşıyankimselere verilenad. *Satrançta,heryönetaşatlamadangidebilen,önemceikincisırada gelentaş,ferz. vezirvüzera *İlerigelenler. veziriazam *Sadrazam. vezirlik *Vezirolmadurumu,vezirderecesi,vezaret. vezirparmağı *Birtürhamurtatlısı. vezne *Banka,bürovb.kuruluşlardaparaalınıpverilenyer. *Terazi. vezneci *Banka,bürovb.kuruluşlardaparaalıpverengörevli,veznedar. *Teraziyapanveyasatankimse. veznecilik *Vezneciolmadurumu. veznedar *Vezneci. veznedarlık *Veznedarıngörevi. *Banka,bürovb.kuruluşlardavezneninbulunduğuyer. vıcık *Sulanarakkıvamıgevşemiş,yumuşamış. vıcıkvıcık *Kıvamıçokgevşemiş,yumuşamış,sulu. vıcıkvıcıklık *Gevşeklik,yumuşaklık. *Ciddîlikten,özdenyoksunoluş,değersizlik. vıcıklama *Vıcıklamakişiveyadurumu. vıcıklamak *Suluveyayumuşakşeyleriavuçiçindeezmek,vıcıkdurumagetirmek. vıcıklık *Vıcıkolmadurumu. vıcırvıcır *Vıcırdaşmayıanlatır. vıcırdama *Vıcırdamakişiveyadurumu. vıcırdamak *(serçevb.kuşlariçin)Ötmek. vıcırdaşma *Vıcırdaşmakişiveyadurumu. vıcırdaşmak *Hepbirliktevıcırdamak. vıdıvıdı *Türlüsebeplerleyerliyersizçokkonuşmayıhuyedinmiş(kimse). vıdıvıdıetmek *çevresinirahatsızedecekbiçimdeyerliyersizçokkonuşmak. vıkvık *İncesesçıkararak. vınıltı *Vınlamasesi. vınlama *Vınlamakişi. vınlamak *(dönerkenveyadüzbirdoğrultudahızlahareketederken)Vındiyesesçıkarmak. vırvır *Usandırıcı,sinirlendiricibirbiçimdedurmadankonuşmayıanlatır. vırvıretmek *usandırı,sinirlendiricibirbiçimdedurmadankonuşmak. vırıldama *Vırıldamak,vırıldanmakişi. vırıldamak *Usandıracak,sinirlendirecekbiçimdedurmadankonuşmak. vırıltı *Vırıldamasesi. vırlama *Vırlamakişiveyadurumu. vırlamak *Vırıldamak. vırtzırt *Sıksık,ikidebirde. vırvırcı *Cansıkacakkadarçokkonuşankimse. vız *Böcekuçarkenveyaatılanbirşeyhızlageçerkençıkanses. vızgeliptırısgitmek *hiçönemsememek,aldırışetmemek. vızgelmek *pekönemsizgörünmek,aldırışetmemek. vızvız *Vızıldamasesinianlatır. vızıldama *Vızıldamakişi. vızıldamak *Vızdiyesesçıkarmak. *Hafifseslevebezdiricibiçimdeyakınmak,sızlanmak. vızıldanma *Vızıldanmakişi. vızıldanmak *Yakınmak,sızlanmak. vızıltı *Vızıldamasesi. *Hafifseslevebezdiricibiçimdeyakınma,sızlanma. vızırvızır *Aravermeksizin,sürekli,çabukvekolaylıkla. vızlama *Vızlamakdurumu. vızlamak *Vızıldamak. vızvızböceği *Vızıldayarakuçanböcek. vibrasyon *Titreşim. vibratör" }, { "text": "*Titreşimyaratanaraç. vibriyon *Virgülbiçimindekibakteri. vicahen *Yüzyüze,yüzünekarşı,yüzlemece. vicahî *Yüzyüzeolanveyayapılan,yüzünekarşıolan,yüzlemece. vicdan *Kişiyikendidavranışlarıhakkındabiryargıdabulunmayaiten,kişininkendiahlâkdeğerleriüzerinedolaysız vekendiliğindenyargılamayapmasınısağlayangüç. vicdanazabıçekmek(veyaduymak) *istenilmedenveyabilinçsizceyapılankötübiriştendolayıacıçekmek,üzülmek. vicdanen *Vicdanbakımından. vicdanî *Vicdanlailgiliolan,vicdanadayanan. vicdanlı *Vicdanıolan,insaflı,hakgözetir. vicdansız *Vicdanıolmayan,insafsız,hakgözetmez. vicdansızca *Vicdansız(birbiçimde). vicdansızlık *Vicdansızolmadurumu. *Vicdansızcadavranış. vida *Döndürerekbiryeresokulanburmalıçivi. vidala *Çantaveayakkabıyapılantabaklanmışdanaderisi. vidalama *Vidalamakişi. vidalamak *Vidailetutturmak. vidalanma *Vidalanmakişi. vidalanmak *Vidalamakişinekonuolmak. vidalarıgevşemek *kendinitutamayıpçokgülmek. vidalı *Vidasıolan. *Vidailetutturulmuş. vidanjör *Fosseptikkuyularındakipissularıçekmeyeyarayanmakine. vidasız *Vidasıolmayan. video *Videoteyp. videobant *Televizyonyayınlarınınkaydedildiği,birkasetesarılışerit. videocu *Videoalıpsatanveyatamiriniyapankimse. videoculuk *Videocununişi. videokaset *Birvideoiçiniekranayansıtabilecekbirkayıtiçerenkaset. videoteyp *Televizyonyayınlarınıalıpkaydetmeyevebirekranvasıtasıylaseyrettirmeyeyarayancihaz. vido *Oyun,oyundakazanılacaksayıyıveyaparayıikikatınaçıkarma. vidoçekmek *oyundakikazanılacaksayıyıveyaparayıikikatınaçıkarmayıteklifetmek. vidolu *Vidoileoynanan. vidosuz *Vidoileoynanmayan. vidoyugörmek *vidoyukabuletmek. Vietnamlı *Vietnamhalkındanolankimse. *Vietnam'aözgü,Vietnam'lailgili. viglâ *Savaşveticaretgemilerinindireklerinevedalyanlardadikinegömülmüşgönderlerüzerinegözcülerin nöbettutmalarıiçinyapılmışyer. vikaye *Koruma,esirgeme,gözetme. vikayeetmek *esirgemek;korumak. vikont *Batıülkelerindebaronilekontarasındabirsoylulukunvanı. vikontes *Kadınvikontveyavikontkarısı. vilâdî *Doğuştan(olan). vilâyet *İl. *Valilik. vilâyetbinası *Şehrinvalilikmakamıileidarîveadlîkurumlarınınbulunduğuyapı. villâ *Yazlıktaveyaşehirdışında,bahçelivegüzel,müstakilev. vinç *Ağıryükkaldırmayayarayanaraç. vinter *Ağaççemberlerüzerineörülmüştorbabiçimindekibalıkağı. vinyet *Birkitabınsayfalarınısüsleyenantet,süslüharfgibimotif. vira *Durmadan,aralıksız. *Maçunavebaşkamakinelerinçevrilmesiiçinverilenkomut. viraetmek *toplamak,almak. viraj *Biryolunkıvrıldığıyer,büküntü,dönemeç. virajalmak *virajıdönmek. virajlı *Virajıolan. virajsız *Virajıolmayan,düz. viran *Yıkık,harap. viranolmak *virandurumagelmek,haraplaşmak. virane *Yıkılmışveyaçokharapolmuşyapı. *Yıkılmışveyayanmışolanyapılardangeriyekalan,yıkıntı,ören. viranelik *Evyıkıntılarıbulunanyer. viraneyeçevirmek *yıkıntıdurumunagetirmek. viranlaşma *Viranlaşmakişiveyadurumu. viranlaşmak *Virandurumagelmek. viranlık *Viranyer. virdizeban *Diledolama,dildendüşürmeme. virdizebanetmek *(birşeyiveyakonuyu)sıksıktekraretmek,diledolamak. virgül *Yazılıcümlelerdekısabirdurmayıgöstermekiçinkullanılan,kıvrıkkuyruklunoktalamaişareti(,). virman *Aktarma. virolog *Virolojiuzmanı. viroloji *Virüsleriinceleyenbilimdalı. virt *Dinîbirsözüsüreklitekrarlama. *Çoktekrarlama,dilinedolama. virtetmek *dilinedolamak,alışkanlıkhâlinegetirmek. virtüoz *Herhangibirmüzikaracınıbüyükustalıklaçalabilensanatçı. virtüozluk *Virtüozolmadurumu. virüs *Bulaşıcıhastalıklarayolaçanmikrop. *Bilgisayarprogramlarındabozulmayasebepolanetken. visal *(sevgiliye)Kavuşma. visamiral *Amiraldenbirrütbeküçükdenizsubayı. viski *Tahıllarmaltyapılarakşekerlendirildiktenvegereğikadarmayalandıktansonradamıtılarakeldeedilen alkollüiçki. viskibardağı *Viskiiçmekiçinyapılanözelbardak. viskonsül *Yardımcıkonsolos. viskoz *Selüloztürevlerininüretimindekullanılankoloidalselülozçözeltisi. viskozite *Ağdalı,koyukıvamlıbirmaddeninözelliği,ağdalık. viskozitedeğeri *100cm³sıvınınakıcılıkölçeğiolarakkullanılankabındeliğindenboşalmasüresininsaniyeolarakmiktarı. vişnap *Vişneşurubu. vişne *Gülgillerden,dallarıkırmızımtırak,çiçekleribeyazrenkte,kirazabenzerbirağaç(Cerasusvulgaris). *Buağacındahaçokreçelveşerbetyapılan,kırmızırenkteekşimtırakmeyvesi. vişnehoşafı *Kurutulmuşvişne,şekervesuyunkaynatılmasıileyapılanhoşaf. vişnereçeli *Tazevişne,şekervesuyunkaynatılarakkoyukıvamagetirilmesisonucuyapılanreçel. vişnesuyu *Vişnedençıkarılansu. vişneşurubu *Tazevişnedeniçmekiçinyapılanşurup. vişneçürüğü *Çürükvişnerengi. *Burenkteolan. vişneliekmek *Vişneveekmekleyapılanbirçeşittatlı. vitamin *Hayvanîmetabolizmaiçingerekliolanveorganizmayabesinveyailâçolarakdışardansağlanan biyokatalizörmadde. vitaminli *Vitaminiolan. vitaminsiz *Vitaminiolmayan. vitaminsizlik *Vitamineksikliğindenveyayetersizliğindendoğanpatolojikolaylarınhepsi. vitellüs *Yumurtada,kabukveçekirdekdışındakalanmaddelerinhepsi. vites *Otomobillerinçekişvehızınıayarlamayayarayandişlilerdüzeni. vitesdeğiştirmek *otomobilinçekişvehızınıdeğiştirmek. vitesdişlisi *Otomobillerdeviteskolunabağlıvehareketiletişiminisağlayandişlitakımı. viteskolu *Motorlutaşıtlarındişlilerinibirbirinegeçirmeyeyarayanmanivelâ. viteskutusu *Motorlutaşıtlarda,dişlileriniçindebulunduklarıyuva. vitesetakmak *motorlutaşıtlardaviteskolunuuygundurumagetiriparacıkalkışahazırdurumdatutmak. vitesli *Vitesiolan. vitir *Yatsınamazındansonrakılınanüçrekâtnamaz. vitray *Birbirinebağlıkurşunbölmelereyerleştirilmişrenklicamparçalarındanoluşan,saydampenceresüslemesi veyaresim. vitrin *Birdükkânveyamağazanınsokaktancamlaayrılanvemalsergilemekiçinkullanılanyeri,sergen. *İçinekonanşeyleringörünmesiiçinyapılmışcamlıdolap. vitrincilik *Vitrincininyaptığıiş. vitrinleme *Vitrinlemekişiveyadurumu. vitrinlemek *Vitrindurumunagetirmek. viya *Dümeniortayaalarakgemiyibulunduğudoğrultudayürütme. *Gemiyibelirlibirdoğrultuverildiktensonra,aynıdoğrultudatutmasıiçindümenciyeverilenkomut. viyadük *Birvadi,birırmaküstündenbirdemiryolununveyakarayolunungeçişinisağlayan,ayaklarüzerine oturtulmuşyüksekveuzunköprü,köprüyol. viyak *Bebeğinağlarkençıkardığıses. viyakviyak *Viyaklayarak. viyaklama *Viyaklamakişi. viyaklamak *Viyakdiyesesçıkararakbağırmak,ağlamak. viyola *Kemanabenzer,kemandanbüyükbirçalgı,alto. viyolacı *Viyolaçalankimse. viyolonist *Kemançalansanatçı. viyolonsel *Viyoladanbüyük,kontrbastanküçük,dörtsürtmetellibirorkestraçalgısı. viyolonselci *Viyolonselyapanveyasatankimse. *Viyolonselçalansanatçı. viyolonselist *Viyolonselçalansanatçı. vize *Bazıresmîkâğıtlara\"görülmüştür\"anlamındakonulanişaretvebuişaretikoymaişi. *Birükeyegirmekveyabirülkedençıkmakiçinyetkilimakamlardanalınmasıgerekliizin. *Üniversiteveyüksekokullardayarıyıliçindeyapılansınav,arasınavı. vizealmak *birülkeyegirişizniişleminikonsolosluktayaptırmak. vizesınavı *Üniversiteveyüksekokullardayarıyıliçindeyapılansınav,arasınavı. vizite *Hekiminhastahanedekihastalarıdolaşıpyoklaması. *Birmuayeneiçinhekimeödenenücret. viziyer *Kasketsiperi. vizon *Sansargillerden,kürküçokbeğenilenbirmemelitürü,mink(Mustelavison). *Buhayvanınkürkündenyapılmışolan. vizonkürk *Vizondanyapılaniyiişlenmişkürk. vizyon *Gösterim. vizyonsahibi *Genişgörüşlü,ilerigörüşlü,ufkugeniş. vodvil *Meyhanelerdesöylenenneşeli,alaylı,taşlamalışarkı. *Hareketli,eğlencelibirkonuyadayanan,şarkılaradayerverilenhafifgüldürü. vokabüler *(birdilin)Sözvarlığı,sözdağarcığı,kelimehazinesi. *Küçüksözlük. vokal *Sesleilgili. *İyiişlenmiş,düzenlenmişses. vokal *Ünlü. vokalmüzik *Şarkı,opera,oratoryogibiinsansesiiçinyapılmışbesteler;sesmüziği. vokaluyumu *Bkz.ünlüuyumu. vokalist *Birkişiveyasanatçıgrubuna şarkısöylerkenbellibölümlerindeeşlikedenkişiveyagrup. volân *Birhareketibirmekanizmayaaktaranveyamakinelerdehareketinhızınıdüzgüntutmayayarayantekerlek. *Kadıngiysilerininetekucu,kolgibiyerlerineverevkesilmişkumaştanyapılansüs. vole *Futbol,tenisgibioyunlardahavadangelentopa,sıçrayarakayağınüstüveyaraketilevurma. voleybol *Altışarkişilikikitakımarasında,biralanortasındagerilmişolanağüzerindenbirtopunkarşılıklıolarakelle oynanmasıoyunu." }, { "text": "voleybolcu *Voleyboloynayankimse. volfram *Atomnumarası74,atomağırlığı183,85olan,19,3yoğunluğunda,sertveancak 3482°Cdeeriyenbir element,tungsten.KısaltmasıW. voli *Balıkçıkayıklarınınbalıklarıçevirmekiçindenizefırdolayıağsalmaları. *Vurgun,kazanç,kâr. voliağı *Kayıkladenizesalındıktansonraherikikolununhalatlarıylakarayaçekilenbalıkağı. voliçevirmek *voliilebalıkavlamak. *tuzağadüşürmek. volivurmak *vurgunvurmak. voliyeri *Denizlerdeveiçsulardasuürünleriavlanmasınaelverişli,kıyıyabitişikvesınırlarıbellisualanları. volkan *Yanardağ. volkanik *Volkanlailgili. *İçindevolkanbulunan. volontarizm *İstenççilik. volt *Elektromotorgücünveyageriliminbirimi.KısaltmasıV. volta *Birhalatıbiryerebirkezdolaştırmaveyababalarayöntemincesarma. *Zincirindemireveyaikizincirinbirbirinedolaşması. *Gemininrüzgârakarşıgidebilmekiçinsağasolazikzakyapması. *Aşağıyukarıgidipgelme. voltaatmak *biraşağıbiryukarıdolaşmak. voltavurmak *gemizikzakyapmak. *biraşağıbiryukarıdolaşmak. voltaj *(elektrikte)Gerilim. voltametre *Birelektrotta,açığaçıkanmaddemiktarınagöredevredengeçenelektrikmiktarınıölçmeyeyarayanalet. voltamper *Dalgalıgerilimde,1voltlukbirgerilimaltında1amperlikbirakımınürettiğigüçbirimi. voltasınıalmak *kaçmak,savuşmak,çekilmek,gitmek. voltmetre *Birelektrikdevresindekigizilgüçfarkınıvoltcinsindenölçmeyeyarayanalet. vombat *Keselilerden,Avustralya'dayaşayan,ağırgövdeli,kısabacaklıhayvan(Phascolomysursinus). vonoz *Kolyosuskumru,sardalyegibibalıklarınufağı. votka *Tahıltanelerinindamıtılmasıylaeldeedilenalkollüiçki. voyvo *Alayedereksataşmakiçinsöylenir. voyvoda *OsmanlılarınEflâkveBuğdanbeylerineverdikleriunvan. voyvodakesilmek *kendinibeysanmak. voyvodalık *Voyvodaegemenliği. *Voyvodanınegemenliğialtındakiülke. vuku *Olma,meydanagelme. vukuagelmek(veyavukubulmak) *olmak,meydanagelmek. vukuat *Olanlar,olanbitenler. *Polisiilgilendirenolay. vukuf *Anlama,bilme,bilgi. vukuflu *Bilgisiolan. vukufsuz *Bilgisiz. vukufsuzluk *Bilgisizlik. vulva *Ferç. vurabalıya *bütünözverininyumuşakhuylukişiyeyüklenmesi,sessiz,güçsüzkişininhırpalanması,hakkının çiğnenmesidurumu. vurabalıya! *Bkz.vurmak. vuraşağıtutyukarı *uzunuzunçekişerek,sıkıpazarlıkederek. vurdedimse(veyadedikse)öldürdemedim(veyademedik)ya *birdileğiyerinegetirirkenaşırılığadüşenekarşısöylenir. vurpatlasın,çaloynasın *aşırızevkveeğlenceyianlatır. vuraç *Tokaç,raket. vurduğuyerdensesgelmek *çokkuvvetlivurmak,eliağırolmak. vurdukçatozumak *üzerindeçalışıldıkça,işlendikçeişiartanşeyleriçinsöylenir. vurdulukırdılı *Hareketli,şiddetiçeren,macerayavedövüşmeyeağırlıkveren. vurdumduymaz *Anladığıhâldeanlamamışgibidavranan,umursamaz,aldırmaz,aldırışsız,duygusuz. vurdumduymazkörayvaz(olmak) *duygusuz(olmak). vurdumduymazlık *Aldırmazlık,aldırışsızlık,umursamazlık. vurdumduymazlıktangelmek *aldırışetmemek,umursamamak,önemvermemek. vurdurma *Vurdurmakişi. vurdurmak *Vurmasınayolaçmak. vurgu *Konuşmaveyaokumasırasındabirheceveyakelimenindiğerlerindendahabaskılısöylenmesi. vurguuzunluğu *Birkelimedevurguluheceninuzunluğu. vurgulama *Vurgulamakişi. vurgulamak *Vurguilesöylemek. *Biryazıveyakonuşmadasürekliolarakönesürülen,önemlebelirtilmekistenendüşünceyedikkatiçekmek, bellibirnoktayıaltınıçizerekbelirtmek. *Belirlemek,damgasınıvurmak. vurgulu *Vurguilesöylenen. *Üstündeönemledurularak,dikkatçekilerek(yapılan). vurguluhece *Birkelimedevurgununbulunduğuhece. vurgun *Birineveyabirşeyevurulmuş,bağlanmış,sevmişolan,sevdalı,âşık. *Kolaycavehaksızelegeçenkazanç,ihtikâr,spekülâsyon. *Sıcak,soğuk,dolugibietkilerleürünlerdegörülenzarar. *Dalgıcın,çokderinlerdekisuyunbasıncı,ikiakıntıarasındasıkışıpkalma,düzenlihavaalıpverememe sonucundaveyabirdensuyüzüneçıkışgibidurumlardauğradığıinmeveyaölüm. *Silâhlayaralanmışolan. vurgun(veyavurgunu)vurmak *yolsuzlukyaparakkısasüredebüyükkazançeldeetmek. vurgunyemek *vurgunsonucuölmekveyasakatkalmak. vurguncu *Paradalgalanmalarındanyararlanarakkolayyoldan,kazançeldeedenkimse,muhtekir,spekülâtör. vurgunculuk *Vurguncuolmadurumu,ihtikâr,spekülâsyon. vurgunculuketmek *haksızkazançsağlamaiçinuğraşmak. vurgunluk *Vurgunolma,gönülkaptırmadurumu. vurgusuz *Vurguilesöylenmeyen,baskısız. vurgusuzhece *Birkelimedevurgubulunmayanhece. vurma *Vurmakişi. vurmaçalgılar *Davul,zil,timbal,tefgibivurularakçalınançalgılar. vurmasazlar *Bkz.vurmaçalgılar. vurmak *Eliniveyaelindetuttuğubirşeyibiryerehızlaindirmek. *Sesçıkarmakiçin,birşeyibaşkabir şeyüzerinehızlıcadeğdirmek. *Etkisibiryerekadaruzanmak,sokulmak,girmek,duyulmak,yansımak,aksetmek. *Hızladeğmek,çarpmak. *Çarpmaişleminiyapmak. *Sürmek. *Bağlamak,takmak,koymak. *Olduğundanbaşkabirbiçimeçevirmekveyaolduğundanbaşkabiçimdegörünmek. *Batıcıveyakesicicisimlerisaplamak,kakmak. *Uygulamak,basmak,koymak. *Çoketkietmek,yaralamak. *Sesçıkarmak,sesvermek,çalmak. *Herhangibirbiçimdehaksızyoldanparaalmak,soymak. *İçkiiçmek. *Amaçladığışeyerastgetirmek. *Hızlaçarpmak. *Silâhlayaralamak,öldürmek. *Dokunmak,hastaetmek. *(soğuk,dolugibişeyleriçin)Zararvermek. *Vurudurumundaolmak,çarpmak. *Çıkmak,isabetetmek. *Üzerindegörünmek,üzerinedüşmek. *Desteklemek,dayamak. *Çıkmak,görünmek. *Sırtına,omzunayerleştirmekveyabir şeyibaşkabir şeyüzerinekoymak. *Tavlaoyunundapulukırmak. vurtut *Silâhlayaratılankargaşalık. *Uzunuzunçekişerek,sıkıpazarlıkederek. vuru *Kalbin,gevşeyipkasılmasındanilerigelenkımıldanışı,vuruş. vurucu *Vuran,silâhattığındahedefinivuran. vurucugüç *Silâhgücüyüksek,özeleğitimgörmüşaskerîbirlik. *Sivilbirkuruluşiçindeetkilisilâhlarladonatılanbirlik. vurucutim *Bkz.vurucugüç. vuruk *Çarpık,çarpılmış. vurulma *Vurulmakdurumu. vurulmak *Vurmakişinekonuolmak. *Âşıkolmak,gönülkaptırmak,sevdalanmak. vuruluş *Vurulmakişiveyabiçimi. vurunmak *Kendinevurmak. *Giyinmek,koymak,örtünmek. vuruntu *Ateşlemebozukluğusebebiylebirmotoruniçindengelengürültüvebugürültüdenanlaşılançalışma düzensizliği. vuruş *Vurmakişiveyabiçimi. *Birölçüyüoluşturaneşitsüreliparça. *Birkuvvetinetkilemesüresiileşiddetininçarpımındançıkarılannicelik. vuruşkırış *Karmakarış,darmadağınolmadurumu. vuruşkan *Dövüşken. vuruşkanlık *Dövüşkenlik. vuruşma *Vuruşmakişi. vuruşmak *Birbirinivurmak,dövüşmek. *Savaşmak,çarpışmak. vuslat *(sevgiliye)Kavuşma. vusul *Ulaşma,varma. vusulbulmak *ulaşmak,varmak. vuzuh *Açıkolmadurumu,açıklık,aydınlık. *Sözlüveyazılıanlatımdaanlamaçıklığı. vuzuhsuz *Açıkolmamadurumu,belirsiz. vuzuhsuzluk *Vuzuhsuzolmadurumu,belirsizlik. vücudagelmek *ortayaçıkmak,oluşmak,meydanagelmek,olmak. vücudagetirilmek *meydanagetirilmek,oluşturulmak. vücudagetirmek *meydanagetirmek,varetmek. vücudunuortadankaldırmak *öldürmek. vücut *İnsanveyahayvangövdesi,beden. *Varolma,varlık. vücutbulmak *oluşmak. vücutısısı *Vücuttaolmasıgerekennormalısı. vücutvermek *vücudagetirmek. vücutyapmak *kasgeliştiricihareketvesporlardabedenigüçlüdurumagetirmek. vücutça *Vücutbakımından,vücudundurumunagöre. vücutlu *Vücuduiriveşişmanolan. vücuttandüşmek *zayıflamak. vükelâ *(Osmanlıİmparatorluğunda)Bakanlar,vekiller. vülgarize *Halkiçinyapılan. vürut *Geliş,gelme. vüs'at *Genişlik. *Uzam. vüzera *Vezirler. W *Volfram'ınkısaltması. *Vat'ınkısaltması. W *Vat'ınkısaltması. w,W *Türkalfabesindeyeralmayanbuharf,ancakyabancıözeladlardakullanılarakvsesiniverir;Fransızca söyleyişiyledublvediyeadlandırılır. WC *Ayakyolu. x *Genelliklebilinmeyenbirniteliğigösterir. *RomenrakamlarındaOn. *Belirsizlikgösterir. x(veyaRöntgen)ışınları *RöntgenadlıAlmanbilgininin1896'dabulduğu ışınlar. x,X *Türkalfabesindeyeralmayanbuharf,ancakyabancıkelimelerdebulunurvekssesiniverir;Fransızca söylenişiyleiksdiyeadlandırılır. Xe *Ksenon'unkısaltması. Y *İtriyum'unkısaltması." }, { "text": "y *Bilinmeyenikinciniceliğigösterir. y,Y *Türkalfabesininyirmisekizinciharfi,Yeadıverilenbuharfsesbilimibakımındanötümlüsürtünücüön damakünsüzünügösterir. ya *Birtakımduygularıgüçlendirmekamacıylacümleninbaşındaveyasonundakullanılır. *Birşeyionaylamada\"evet\"anlamındakullanılır. ya *Sorucümlelerininbaşındakullanılır. *Birdüşünceninkarşıtıdüşünülürkenkullanılır. *Gereklikveonaybildirencümlelerdeyargınınonaylandığınıbildirir. *Dilekvegenişzamankiplerindeyargıyıgüçlendirir. *Bilinen,görülen,hatırlanıpanlatılanbirolaysebebiyledesorulanbaşkabirkonuiçinkullanılır. *Birdüşüncedesıraileyeralanayrıcinsögelerdenbiriötekilerdenüstüngörüldüğünde,oögecümledışına alınırvebaşınabir\"ya\"getirilerek\"hele,özellikle\"anlamındakullanılır. *Cevapniteliğindeolancümleninsonunagetirildiğinde,asılyargınınarkadangelencümleileanlatılacağını belirtir. *Bazıçekimlizamanlardansonragelerekanlamıpekiştirir,kuvvetlendirir:Yediydinya.Oturmuşumyagibi. ya...ya *Birindenbirininolacağısanılanikiişiçinkullanılır. *Birindenbirininseçilmesigerekendurumlardakullanılır. *Cümledeeşgörevliöğelerarasındaya...ya,ya...veya,ya...yahutbiçimlerindetekrarlanarakkullanılır. yaAllah *birişebaşlarkengüçkazanmakiçinsöylenenbirsöz. yabudeveyigütmeliyabudiyardangitmeli *uaburanınşartlarınauymalıyadaburadanayrılmalı. yada *Ayrıolmaklabirlikteaynıdeğerdetutulanikişeyiveyabirbaşkaseçeneğianlatansözlerdenikincisinin önünegetirilir. *(ya...ya...yada)Seçeneği,çeşitliliğiveyatercihibelirtir. yadeve,yadeveci(yadeveüstündekihacı) *\"ilerisiiçinverdiğimsözdenkorkmuyorum.Ozamanakadarşartlardeğişebilir\"anlamındakullanılır. yadevletbaşayakuzgunleşe *sonundabüyükbirbaşarıyaulaşmakiçinyokolmatehlikesibilegözealınır. yaherrüyamerrü *zor,tehlikelibirdurumkarşısında\"neolursaolsun\"gibikötüihtimalindegözealındığınıanlatır. yahuyundanyasuyundan *bazıözellikleriolduğugibi,biryerden,birkimsedenalmışkimseleriçinkullanılır. yaRabbi *Tanrı'm,Allah'ım. yasabır *katlanılmasıgüçdurumlardasabırgerektiğinianlatır. yasabırçekmek *birsıkıntıyasesçıkarmadanveyaonakarşıbirşeyyapmadankatlanmak. yaba *Harmansavurmaktakullanılan,çatalbiçiminde,tahtadantarımaracı,atkı. yabalama *Yabalamakişi. yabalamak *Yabaileatmakveyasavurmak. yaban *İnsanyaşamayanıssızyer. *Böyleyerdeyaşayanveyayetişencanlılarıbelirtmekiçinisimtamlamalarındatamlayanolarakkullanılır veyabuanlamdabirleşikisimyapar. *(bazıbölgelerde)Yabancı,el,yerlihalktanolmayankimse. *Yabanolan,yabanaözgüolan. yabanarısı *Zarkanatlıların,yabanarısıgillerfamilyasından,arıyabenzeyen,iğnelibirböcek(Vespavulgaris). yabanarısıgiller *Topluolarakyaşayaniğneliyabanarılarıfamilyası. yabanarmudu *Dağlardaveyaserttopraktayetişenbirarmuttürü. yabanasması *Akasma. yabandefnesi *İkiçeneklilerden,çiçekleribeyaz,sarıveyapemberenkli,ormanveçayırlardayetişenbirsüsbitkisi (Daphnepontica). yabandomuzu *Domuzgillerden,domuzdaniri,bağvebahçelerezararverensaldırganbiryabanhayvanı(Susscrofa). yabanenginarı *Devedikenininbirtürü. yabaneriği *Sertçekirdeklivesertkabuklubirtürerik,çakaleriği. yabaneşeği *Atgillerden,HazarDenizidolaylarındayaşayan,eşeğeçokbenzeyenyabanhayvanı(Equusonager). yabanfesleğeni *Yerfesleğeni. yabangülü *Gülgillerden,çiçeklerisolukpembe,beyaz,yemişiparlakkırmızırenktebirbitki(Rosacanina). yabanhavucu *Maydanozgillerden,kökleriyenebilen,hayvanyemiolarakdakullanılan,yıllıkveyaçokyıllıkotsubitki, karakavza(Pastinacasativa). yabaninciri *Dutgillerden,Mısır'dayetişenvekerestesieskiMısırlılarcamumyalarasandukayapmaktakullanılmışolan birağaç. *Buağacınmeyvesi. yabankazı *Ördeklerfamilyasından,kamışlısulardayaşayanveyalnızbitkiilebeslenenbüyükvegöçücübirkuş (Anseranser). yabankeçisi *Uzunvekıvrıkboynuzlu,Anadolu'nundağlıkkesimineözgübirkeçitürü. yabankedisi *Kedigillerden,kırçılrenkli,60cmuzunluğundabirmemelitürü(Felissilvestris). yabankekliği *Dağkekliği. yabanketeni *Suketeni. yabankoyunu *Muflon. yabanmaydanozu *Baldıranınmaydanozabenzeyenbazıtürlerineverilenad. yabanmersini *Fundagillerden,çiçekleribeyazveyapembe,yapraklarıtanelibirbitki,keçiyemişi(Vacciniummyrtillus). yabannanesi *Yabanîbirtürnane. yabanördeği *Ördekgillerden,evcilördeğebenzeyenyeşilboyunluördek(Anasboschas). yabanpancarı *Pazı(I). yabanpazısı *Iştır. yabansümbülü *Kedinanesi. yabantavşanı *Adatavşanı. yabantavuğu *Kazcinsiehlîleşmişbirtavuktürü. yabanteresi *Horozcuk. yabanturpu *Turpgillerden,köküveyapraklarıbaharlı,beyazçiçekaçanbirbitki,acırga(Raphanusraphanistrum). yabanyasemini *Patlıcangillerden,sulakyerlerdeveçitkenarlarındayetişen,morçiçekli,çokyıllıkbirbitki(Stipites dulcamara). yabanaatmak *önemvermemek,önemsizgörmek. yabanagitmek *hiçtanınmayan,bilinmeyenbirine,biryabancıyaverilmek. yabanasöylemek *saçmasözlersöylemek,boşakonuşmak. yabancı *Başkabirmillettenolan,başkabirmilletleilgiliolan(kimse),ecnebi. *Aileden,çevredenolmayan(kimseveyaşey),özge. *Tanınmayan,bilinmeyen. *Aynıtürden,aynıçeşittenolmayan. *Birkonudabilgisi,tecrübesiolmayan. *Bellibiryereveyakimseyeözgüolmayan. yabancıçıta *Kirişlibirleştirmelerdeikitarafaaçılanyuvayauygunölçüvebiçimdehazırlanmışince,darparça. yabancıdil *Anadilindışındaolandillerdenherbiri. yabancıgelmek(veyagelmemek) *tanımamak(tanımak). yabancıgibidurmak *birişekarışmamak,ilgigöstermemek,çekinmek. yabancısaha *Kendisahasınındışındaolan,dışsaha. *Sporcularındahaönceoynamadıklarıkarşılaşmayapmaküzeregeldiklerisaha. yabancısaymak(veyatutmak) *yabancıgibigörmek,yabancıolarakbenimsemek. yabancıl *Egzotik. yabancılama *Yabancılamakişi. yabancılamak *Yabancıgibigörmek,kendindensaymamak;yadırgamak. yabancılaşma *Yabancılaşmakişi. *Bellitarihîşartlardainsanvetoplumetkinlikleriürünlerinin,buetkinliklerdenbağımsızvebunlaraegemen olanunsurlarındeğişikbiçimdekavranması. yabancılaşmak *Tanımazbilmezhâlegelmek,yabancıolmak. *Alışamamak,yadırgamak,yabancılıkçekmek. yabancılaştırma *Yabancılaştırmakişi. yabancılaştırmak *Yabancıdurumagetirmek. yabancılık *Yabancıolmadurumu. yabancılıkçekmek *(birişveyaçevrede)yabancıolmaktandoğangüçlüklereuğramak. yabancılıkduymak *birkimseye,birşeyealışmamak. yabancıllık *Egzotizm. yabancısıolmak(veyaolmamak) *tanımamak,bilmemek(tanımak,bilmek). yabanıl *İlkelyaşayan(insan),yabanî,vahşî. *İnsanbakımıileyetişmemiş(bitki). *Evcilolmayan(hayvan),vahşî. yabanıllaşma *Yabanıllaşmakişi,yabanîleşme. yabanıllaşmak *Yabanıldurumagelmek,yabanîleşmek. yabanıllık *Yabanılolmadurumu,vahşîlik,vahşet. yabanî *İlkelbirdurumdayaşayan(insan,hayvan,bitki),vahşî. *Görgüsüolmayan;kabavehoyrat. yabanîakdiken *Hünnapgillerden,yapraklarıalmaşık,kırmızırenkliyemişiolanbirbitki(Rhamnusfrengula). yabanîenginar *Kengel,kenger,eşekdikeni,domuzdikeni,dikenenginarı,büyükdevedikeniolarakdabilinenbitki. yabanîgül *Bkz.yabangülü. yabanîhayvanlar *Ehlîleşmemişvahşîveyırtıcıhayvanlarıngeneladı. yabanî ıspanak *Pazı(I). yabanîincir *İncirağacınınyabanîtürü. *Yabaninciri. yabanîkimyon *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,DoğuAnadolu'dayetişenotsubirbitki(Zygophyllumfabago). yabanîkimyongiller *Ayrıtaçyapraklıikiçeneklilerden,yabanîkimyon,peygamberağacıgibibitkileriiçinealanbirfamilya. yabanîkiraz *Ülkemizdeyetişenbirkiraztürü(Cerasusmicrocarpa). yabanîlâhana *Turpgillerden,kumluyerlerdeyetişenvesebzegibiyenenbirbitki. yabanîmarul *50-150cmyükseklikte,sarıçiçekli,beyazsütlü,ikiyıllıkotsubirbitki,acımarul,eşekmarulu,yağmarulu (Lactucaserriola). yabanîmenekşe *Menekşeçiçeğininyabanîbirtürü. yabanîmercanköşk *Mercanköşkçiçeğininyabanîbirtürü,farekulağı(Origanumvulgare). yabanîturp *Yabanturbu,acırga. yabanîce *Yabanî(birbiçimde). yabanîleşme *Yabanîleşmekişi,yabanıllaşma. yabanîleşmek *Yabanîdurumagelmek,yabanıllaşmak,vahşîleşmek. yabanîlik *Yabanîolmadurumu,yabanıllık. *Yabanîcedavranış. yabanlık *Konukolarakbiryeregiderkenveyabelirligünlerdegiyilen(giysi),kişilik,adamlık. *Ekilmemiş,işlenmemiştoprak. yabansı *Alışılmamışbirdurumdaolan,garip,acaip,tuhaf. yabansılık *Yabansıolmadurumu,tuhaflık. yabansıma *Yabansımakişi. yabansımak *Yabansıbulmak,garipvetuhafbulmak. yabantırak *Sulakyerlerdeyetişenbirtürdereotu(Anethumgraveolens). yabgu *OrtaAsya'dakurulanilkTürkdevletlerindekağandansonragelenenüstdüzeydekiyöneticininunvanı. yad *Yabancı. yâd *Anma. *Hatır,hatırlamamerkezi. yadel *Yabancıyer,gurbet. yadeller *Babaocağındanuzakyerler,gurbet. *Yabancıkimseler,yabancılar. yaderklik *Birtopluluğunyabancıkimselertarafındanyöneltilmesidurumu. *Dışardangelenyasaveyabuyruğagöredavranma,özerklikkarşıtı. yadestetik *Estetiğeaykırı. yâdetmek *anmak,hatırlamak. yadgerekirci *Belirlenmezci,indeterminist. yadgerekircilik *Belirlenmezcilik,indeterminizm. yadımlama *Canlıprotoplâzmayıyapanbüyükvekarmaşıkyapılımoleküllerinenerjiçıkararakyanması,katabolizma, özümlemekarşıtı. yadımlamak *Canlıprotoplâzmayıyapanbüyükvekarmaşıkyapılımoleküllerenerjiçıkararakyanmak. yadınkurun *Asenkron. yadırgama *Yadırgamakişi. yadırgamak *Kendineyabancıgelenbirkimseye,durumaveyaşeyealışamamak,ısınamamak. yadırganma *Yadırganmakişi. yadırganmak *Yadırgamakişiyapılmak. yadırgatıcı *Alışılmamış,tuhaf. yadırgatma *Yadırgatmakişi. yadırgatmak *Yadırgamakişiniyaptırmak,yadırgamasınayolaçmak,tedirginetmek. yadigâr *Birkimseyiveyabirolayıhatırlatannesneveyakişi. yadigârbırakmak *birkimseyiveyabirnesneyihatırlatanolarakarkasındabırakmak. yadigârkalmak *birolayı,birkimseyihatırlatanbirnesne,birözellikbırakılmışolmak. yadigârolmak *hatıraolarakkalmak. yadigârolsun *hatıraolsun,hatırlatsın. yadsıma *Yadsımakişi,inkâr." }, { "text": "*Biryargıdanonunkarşıtıolanyargıyageçme,nefiy. yadsımak *Yaptığıbirişi,söylediğisözüveyatanıkolduğubirşeyiyapmadığını,bilmediğinisöylemek,yaptığını saklamak,inkâretmek. *İlgili,bağlıbulunduğubirşeyeyabancıkalmak. *(Tanrı'nınvarlığını)Tanımamak,inkâretmek. yadsınma *Yadsınmakişi. yadsınmak *Yadsımakişiyapılmak. yafa *Kalınkabuklu,çekirdeklibirportakaltürü. yafta *Üzerineasıldığıveyayapıştırıldığışeylerleilgiliherhangibirbilgiverenyazılıkâğıtparçası,etiket. yaftalama *Yaftalamakişiveyadurumu. yaftalamak *Yaftaasmak. *Duyurmak,ilânetmek,ortayakoymak. *Etiketlemek. yaftalanmak *Yaftaasılmakveyayapıştırılmak. *Tanınmak,nitelenmek, şöhretbulmak. yaftayıyapıştırmak *yanlışbiçimdedeğerlendiriptanıtmak. yağ *Birleşimindestearik,oleik,palmitikasitlerlegliserinbulunanvebunlarınoranlarınagörekıvamlarıdeğişen bitkiselveyahayvansalmadde. *Vazelin,mazotgibifiziknitelikleriyleyağlarıandıranvesanayidekullanılanmineralmadde. *Vücudun,atılmasıgerekenamonyak,üregibibazımaddeleriniiçinealarakderidensızanveterkokusunu verenmadde. *Itırlıbitkilerdençıkarılanuçucu,kokuluvesıvımadde. yağbağlamak *üzerinebirikenyağkatılaşmak. *semirmek. yağbal *Hoş,tatlı,istenirbirbiçimde. yağbalolsun *(yenen,içilenşeyleriçin)helâlveafiyetolsun. yağbasmak *büyükbirkabayağyerleştirmek. *çokyağlanmak,semirmek. yağbezi *Yağbezleri. yağbezleri *İçindeyağbulunanveyayağsalgılayanbezler. yağçekmek(veyayapmak) *gereksizbiçimdeövmek,dalkavukluketmek. yağçubuğu *motorunyağseviyesinikontroletmeyeyarayanveözelgöstergesibulunaninceçubuk. yağdoku *Vücuttayağtabakalarınıoluşturandoku. yağgibikaymak *(araba,taşıt)sarsılmadanhızlagitmek. yağhücresi *Özündeyağbulunanhücre. yağkesesi *Vücudunbiryerindeoluşanbeze. yağkutusu *Makineveotomobilleraksamındayağihtiyacınıkarşılayankutu. yağküpü *Bkz.yağtulumu. yağlâmbası *Otomobillerdeyağseviyesinigöstermeyeveuyarmayayarayanlâmba. yağmarulu *Yabanîmarul. yağşalgamı *Bkz.küçükşalgam. yağtaşı *Araçlarınkesiciağızlarınıbilemedegazyağı,mazotveyazeytinyağısürülerekkullanılandoğaltaş. yağtulumu *Çoksemiz. yağyakıt *Hampetrolundamıtılmasısonundaeldeedilenveyakıtolarakkullanılanürün,fuel-oil. yağyakmak *tavadayağıçok ısıtmak. *dalkavukluketmek. yağyedirmek *azarazarkatmak,yedirmek. yağabalabatırmak *bolbolyediripiçirmek,çokağırlamak. yağar *Yağmur,yağış. yağcı *Yağçıkaranveyasatankimse. *Makineleriyağlayankimse. *Dalkavuk. yağcılık *Yağçıkarmaveyasatmaişi. *Makineyağlamaişi. *Dalkavukluk. yağcılıketmek *Bkz.yağçekmek. yağdanlık *Makineparçalarınayağakıtmakiçinkullanılan,inceuzunbirborusuolankap. *Dalkavuk. yağdırılma *Yağdırılmakişi. yağdırılmak *Yağdırmakişiyapılmak. yağdırma *Yağdırmakişi. yağdırmak *Yağmasınısağlamak. *Birşeyiaralıksızveçoksayıdaatmak,indirmek,savurmak. *Vermek,söylemek. *Çoksayıdaortayakoymak,sürmek. yağhane *Bitkiselvehayvansalyağeldeedilenyer. yağı *Düşman,hasım. yağılaşma *Yağılaşmakişiveyadurumu. yağılaşmak *Düşmanolarakkarşıkarşıyagelmek,savaşatutuşmak. yağılık *Düşmanlık,hasımlık,husumet. yağıltı *Deridekiyağveterbezleritarafındansalgılanan,lifleribirkılıfgibisararakdıştesirlerdenkoruyanbir madde. yağımsı *Yağgibi,yağabenzer. yağır *Sırt,arka,ikikürekarası. *Atınomuzlarıarasındakiyer. *Çoğunluklabuyerdeeyervesemerinaçtığıyara. *Kel. yağış *Havadakisubuğusununyoğunlaşmasonundasıvıveyakatıdurumdayeredüşmesi. *Yağanyağmurveyakarmiktarı. *Yağmur. yağışdüzeni *Yıllıkortalamayağıştutarınınaylaraveyamevsimleredağılışı. yağışgöstergesi *Yağışdurumunuölçenvegösterenalet. yağışharitası *Bölgeleregöreyağışyoğunluğunuvetürünügösterenharita. yağışlı *Yağışıolan. *Yağışıçokçaolan. yağışölçer *Belirlibirzamanda,belirlibiryeredüşenyağışmiktarınıölçmeyeyarayanalet,yağmurölçer,plüviyometre. yağışsız *Yağışıolmayan,kurak. yağışsızlık *Yağışolmamadurumu,kuraklık. yağız *Esmer. *Doru. *Yiğit. yağızdoru *Kızılaçalansiyahtüyleriolan(at). yağlama *Yağlamakişi. *Küçüktabakbüyüklüğündeaçılanyufkalarıntavadapişirilmesindensonraaralarınakıymalıiçkonulup üzerinesarımsaklıyoğurtdökülerekhazırlananbiryemek. yağlamayağı *Genelliklerafineedilmiş,hareketedenyüzeylerdesürtünmeyiazaltmakamacıylakullanılanbiryağtürü. *Motorvemakineparçalarınınyağlanmasındakullanılanmadde. yağlamayıkama *Genelliklebenzinistasyonlarındabulunan,otomobillerinyağkontrollerinivetemizliğiniyapanservis. yağlamak *Yağsürmek. *Övmek. *Sürtünenikiyüzeyarasına,kaymayıkolaylaştırmak içinyağlıbirmaddesürmek. yağlanma *Yağlanmakişi. yağlanmak *Yağlamakişiyapılmak,yağsürülmek,yağkonulmak. *Yağoluşmak. *Yağdankirlenmek. *Yağsürünmek. yağlatma *Yağlatmakişi. yağlatmak *Yağlamakişiniyaptırmak. yağlayıcı *Makine,motorvb.lerinioluşturanparçalarıyağlamaişindekullanılanaraç. yağlayıpballamak *çoköverekanlatmak. yağlı *Üzerindeveyaiçindeyağıolan. *Yağıçokolan. *Yağlayapılmış. *Besili,semiz. *Bolvekolaykazançsağlayan. *Yağdankirlenmiş,yağdanlekelenmişolan. *Zengin. yağlıballı *Aralarıçokiyi,içlidışlı. yağlıballıolmak *aralarıçokiyiolmak,içlidışlıolmak. yağlıbitki *Özündeyağbulunanveyayağsalgılayanbirbitkitürü. yağlıboya *Boyanınbazıözelsıvılarlakarıştırılmasıylayapılanveeşyayarenkvermekveyaonudışetkilerdenkorumak içinsürülenkimyasalmadde. *Buboyaileyapılmış(resim). *\"Açılın,savulun\"anlamındauyarmasözü. yağlıboyacı *Binalardayağlıboyaişleriyapankimse. yağlıgüreş *Vücuduzeytinyağıylayağlayarakyapılanbirtürserbestgüreş. yağlıgüreşçi *Yağlıgüreşyapansporcu. yağlıharç *İçindebolmiktardakireçveyaçimentobulunanharç. yağlıip *Darağacı. yağlıkâğıt *Yağlıyiyeceklerinsarılmasıiçinkullanılanbirtürkâğıt. yağlıkapı *Çalıştırdığıkişiyebolpara,yiyecek,eşyaverenaile,kuruluşvb. yağlıkapıyakonmak *rahat,sıkıntısızbiryeregirmek,geçiminibaşkasınınüstüneyıkmak. yağlıkara *İçinesinmiş,temizlemesizor,yağlarıkolaykolayçıkmayan. yağlıkömür *İçinde%20-30uçucumaddebulunan,ısıetkisiylebumaddelerkaybolduktansonrakokverenkömür. yağlıkuyruk *Kolaycasömürülecekişveyakişi;kolaycavebolcayararlanılabilecekkaynak. yağlımüşteri *Bolparalı,çokalışverişyapanmüşteri. yağlıtoprak *Gevşekvekaygantoprakcinsi. yağlık *Büyükmendil,çevre. yağlık *Yağiçinayrılmış,yağeldeetmeyeözgü. yağlıkçı *Havlu,çevre,çamaşırgibişeylersatankimse. *Düğünlerdegelinlik,tel,duvakgibişeylerikiraileverenkimse. yağlılık *Yağlıolmadurumu. yağma *Yağmakişi. yağma *Birçokkişininzorkullanarakelegeçirdiklerimalıalıpkaçması,çapul,talan. *Akıncılarındüşmantopraklarınayaptıklarıbaskın,çapul. *Baskınveyazorkullanarakeldeedilmişolan. yağmaetmek(veyaedilmek) *birçokkimse,zorkullanarakbirmalıalıpkaçmak(veyamalbuyollakaçırılmak). *kurnazlıklaçarpmak,vurgunculuketmek. *(savaşsonundazaferkazanmışasker)canlılarıtutsakolarakalmakvemalıelegeçirmekgitmekbir şeyçok alıcıbulmak,çoksatılmak. yağmagitmek *birşeyçokalıcıbulmak,çoksatılmak. yağmaHasan'ınböreği *kimseninkorumadığı,biryararlanmakaynağı. yağmayok *öyleşeyolmaz. yağmacı *Yağmaeden(kimse,ordu). yağmacılık *Yağmaetmeişi. yağmak *(yağmur,kar,doluiçin)Göktendüşmek. *(toz,mermivb.için)Yüksektençokçadüşmek. *Üstüsteveçokgelmek. yağmalama *Yağmalamakişi. yağmalamak *Yağmaetmek. yağmalanma *Yağmalanmakişi. yağmalanmak *Yağmaedilmek. yağmur *Atmosferdekisubuğusununyoğunlaşmasıylaoluşanveyeryüzünedüşenyağışınsıvıdurumdaolanı. *Çokvesıkdüşen,gelenşey. *Çokluk,bolluk. yağmurbombası *Kurakmevsimlerdeatmosferdeyağmurbulutlarınınoluşmasınıhızlandırsındiyeatılanbomba. yağmurborusu *Binalardayağmursuyununkanalizasyonaaktarılmasınısağlayanboru. yağmurboşanmak *birdenbireçokyağmuryağmak. yağmurbulutu *Atmosferdenemyüklübulutlar. yağmurduası *KuraklıkzamanlarındayağmuryağmasıiçinhalkıntoplucaTanrı'yayakarması. yağmurkapanı *Meyillialanlardaplâstikörtüler,asfaltlanmışkaneviçe,galvanizlisaç,asfaltvedahabirçokbenzeri maddelerlekaplanarak,yağmursularınıntoplanıpdepoedildiğivehayvanlarıniçmesuyuihtiyaçlarınınkarşılandığı basitsutoplamadüzeni. yağmurkuşağı *Gökkuşağı. yağmurkuşu *Yağmurkuşugillerden,bataklıkvesukenarlarındayaşayan,kısaboyunlu,kabarıkvekısagagalı,ayaklarıüç parmaklı,küçükbirkuş(Charadriusfluvialis). yağmurkuşugiller *Yağmurkuşu,kızkuşugibitürleriiçinealan,incebacaklı,sivrikanatlıkuşlarfamilyası. yağmurmevsimi *Yağmurunbolyağdığımevsim. yağmurolsakimsenintarlasınadüşmez(veya yağmaz)" }, { "text": "*elindengeldiğihâldekimseyeiyiliketmeyenleriçinkullanılır. yağmurormanları *Bolyağmurlarındüştüğüormanlıkalan. yağmursuyu *Yağmur. yağmuryağarkenküpünüdoldurmak *kazançfırsatıvarkenondanyararlanarakparaveyamaledinmek. yağmuryağmak *yağmuryeredüşmek. yağmuryemek *yağmurdaiyiceıslanmak,sırılsıklamolmak. yağmurca *Dağkeçisi,alageyik. yağmurdankaçarkendoluyatutulmak *güçbirdurumdankurtulayımderkendahakötüsüylekarşılaşmak. yağmurlama *Yağmurgibisupüskürtme. yağmurlamak *(havaiçin)Yağmuraçevirmek,yağmuryağacakgibiolmak. *Yağmurbiçimindesulamak. yağmurlayıcı *Yağmurlamaaracı. yağmurlu *Yağmuruolan;yağmuryağan,yağmurunyağdığı. yağmurluk *Yağmurdankorunmakiçingiyilenüstlük,trençkot. *Çadırbezindenyapılanveyağmurdankorunmayayarayanörtü. yağmurölçer *Yağışölçer. yağmursuz *Yağmuruolmayan,yağmuryağmayan. yağölçer *Süttekiyağlımaddemiktarınıölçmeyeyarayanalet. yağrın *Kürekkemiği. yağsız *Yağıolmayan. *Yağıaz. *İçineyağkonulmamış,yağileyapılmamış. *İnce,zayıf. yağsızlık *Yağsızolmadurumu. yahey *Sevinçvecoşmaanlatır. yahni *Kavrulmuşsoğanvesalçailepişirilen,sadeveyasebzelietyemeği. yahşi *İyi,güzel,çokgüzel. yahşilik *Yahşiolmaişiveyadurumu. yahu *Hey,banabak,baksana\"anlamında. *Üzerinedikkatiçekmekiçin,söylenensözekatılır. *Bazenricayolludasöylenir. Yahudi *Musadininebağlıolan(kimse),Musevî. *Korkak. *Cimri. YahudiAlmancası *Almanya'dançıkarılanYahudiçocuklarınınkonuştuğuAlmanca,Yiddiş. YahudiArapçası *ArapülkelerindeyaşayanYahudilerinkonuşupyazdıklarıbozukArapça. Yahudibaklası *Acıbakla. Yahudiebegümeci *Mühliye. Yahudipazarlığı *Alıcınınbirşeyiçokucuzaalmak,satıcınınçokpahalıyasatmakiçinyaptıklarısıkıpazarlık. Yahuditakvimi *Yahudilerinkullandığıtakvim. Yahuditapınağı *Sinagog. Yahudice *Yahudidili. *Budileözgüolan. Yahudilik *Yahudiolmadurumu,Musevîlik. *Yahudidini,Musevîlik. yahut *Veya,yada. *Birdüşüncedencayıldığında\"dahadoğrusu,iyisi\"anlamındakullanılır. yak *Tibet'te,Asya'nınbazıyörelerindeyabanîveyaevcilolarakyaşayan,kıllarıuzunöküztürü(Bosgrunniens). yaka *Giysilerinboynagelen,boynuçevirenbölümü. *Giyeceklerinboynagelenbölümüneeklenenvetürlübiçimlerdeolanparçası. *Kıyı,kenar,taraf. *Eğikyerey. *Yapılarınsaçaklarında,suyuniçeriyesızmasınıönlemekiçinkiremidinaltıylaolukarasınakonulanmetal levha. *Semt. *Yelkenlerinkenarveköşeleri. yakabirtarafta,paçabirtarafta *kılığıkıyafetidağınıkbirdurumda. yakaısırmak *şaşırarak\"Allahesirgesin\"demek. yakakartı *Kurumvekuruluşlaradışarıdangelenkimselerinziyaretçiolduğunuveyakurumiçindegörevlipersonelin kimliklerinigöstermekiçinyakayatakılanresmîkart. yakapaça(götürmek) *hiçbiritirazdinlemedenvezorla(götürmek). yakapaçaetmek(veyagötürmek) *zorlagötürmek,atmak,çıkarmak. yakasilkmek *bıkmak,usanmak. yakacak *Odun,kömür,mazotgibiısısağlamakiçinyakılanmadde,yakıt,mahrukat. yakadanatmak *savıpkurtulmak. yakadangeçirmek *evlâtlığakabuletmek. yakalama *Yakalamakişi. *Sanığınyargıçkararıolmaksızınhürriyetininkısıtlanmasınıdoğurankorumaönlemi. yakalamak *Birkimseyiveyabirşeyielletutmak. *Kaçankimseyielegeçirmek,derdestetmek. *Birkimseningitmesiniengellemek;durdurmak. *Birkimseyihoşagitmeyecekbirdurumdabulmak,birkimseninsuçuortayaçıkmak. *(birkimseninsuçluluğunugösteren)Söz,bakışveyaişaretifarketmek. *Birdenbireetkisialtınaalmak. *Arayarakveyarastlantısonucubulupbağlantıkurmak. *Belirlemek,anlamak. yakalanış *Yakalanmakişiveyabiçimi. yakalanma *Yakalanmakişi. yakalanmak *Yakalamakişiyapılmak,elegeçirilmek. *Birininkendisinizordurumadüşürecekbirşeyi,birsuçuortayaçıkmak. *(birhastalığa,karşılaşmakistenilmeyenbirineveyakötübirduruma)Tutulmak. yakalatma *Yakalatmakişi. yakalatmak *Yakalanmasınısağlamak. *Suçluyuelegeçirtmek. yakalı *Herhangibirbiçimdeyakasıolan. yakalıkamçılılar *Denizveyatatlısulardayaşayankamçılı,birhücrelihayvanlarfamilyası. yakalık *Yakayapmakiçinkullanılan. *Erkekgömleklerininüzerinetakılaneğretiyaka. yakalıklı *Yakalığıolan. yakalıksız *Yakalığıolmayan. yakamoz *Denizdebalıklarınveyaküreklerinkımıldanışıylaoluşanparıltı. yakamozlanma *Yakamozlanmakişi. yakamozlanmak *(denizde)Yakamozlaroluşmak. yakarca *Bkz.tatarcık. yakarı *Bkz.yakarış. yakarış *Yakarmakişiveyabiçimi. *Tanrı'danbirşeydilemekamacıylasöylenensöz,dua,münacat. yakarma *Yakarmakişi. yakarmak *Israrlaistemek,yalvarmak,niyazetmek. yakasıaçılmadık *hiçduyulmamış,ayıp(sövgüveyaaçıksaçıknükte). yakasınaasılmak(veyayapışmak) *hesapsormakveyabirşeyistemekiçintutupbırakmamak. yakasınaçökmek *zorlamak,baskıyapmak. yakasınasarılmak *istediğişeyialmakveyadövüşmekiçinbirinibırakmamak,zorlamak. yakasınıbırakmak *rahatbırakmak,ısraretmemek. yakasınıbırakmamak *bezdirecekkadarüstünedüşmek,rahatvermemek,ısraretmek. yakasınıkaptırmak *birşeyin,birkimseninetkisindenkendisinikurtaramamak. yakasız *Yakasıolmayan. yakasızgömlek *Yakasıolmayangömlek. *Kefen. yakasızmintan *Yakasızgömlek. yakayıelevermek(veyavermemek) *kaçamayarakelegeçmek,yakalanmak. yakayıkurtarmak(veyasıyırmak) *(birişten)kurtulmak. yakı *Bazıhastalıklarıtedavietmekamacıylabirbezüzerineyayılıpvücudunbazıyerlerinekonulan,koyucalâpa veyaözelbiçimdeyapılmışeczalıparça. yakıaçmak *iyileştirmekiçinbiryarayıaçıpişletmek. yakıağacı *Kabuklarıyakıolarakkullanılandefnetüründenbirağaç(Daphnequidium). yakıotu *Küpeçiçeğigillerden,kırmızıveyapembeçiçekli,sulakyerlerdeyetişen,küçükbirsüsbitkisi(Epilobium). yakıvurmak *yakıyapıştırmak. yakıcı *Yakmaözelliğiolan,yakan. *Etkili,dokunaklı. *Yakıyapanveyasatankimse. *Başkabirmaddeylebirleşerekomaddeninyanmasınısağlayan(madde). yakıcılık *Yakıcıolmadurumu. *Yakıyapmaişi. yakılma *Yakılmakişi. yakılmak *Yakmak(I)(II)işiyapılmak. yakım *Yakmaişi. *Önemlibirolayüzerineyakılmıştürkü. yakımcı *Türküyakankimse. yakın *(zamandaveyerde)Azbiraraileayrılmışolan,uzakkarşıtı. *Küçük,önemsizdeğişikliklerlebirbirindenayrılan. *Aralarındasıkıilgibulunan. *Benzeyen,andıran,yaklaşan. *Erişmesi,olmasızamanbakımındanyaklaşmışolan. *Uzakolmayanyer. *Aralarındasıkıilişkiolanarkadaş,dostveyaakraba. *Uzakolmayarak. yakınakraba *Birinciderecedeyakınlığıolanakraba. yakınanlamlı *Anlamlarıarasındakiayrımçokazolan(kelimeler). yakınanlamlılık *Yakınanlamlıolmadurumu. yakınbenzeşme *Kelimedeyanyanadüşenikiünsüzünbirbirineetkisi:sütcü>sütçü,yurtdaş>yurttaşgibi. yakınbenzeşmezlik *Birkelimedeyanyanabulunanaynıveyabenzerikisestenbirinindeğişikliğeuğraması:attar>aktar,aşçı> ahçıgibi. YakınÇağ *Fransızihtilâli(1789)'ndenzamanımızakadarolansüre. YakınDoğu *Akdeniz'indoğukıyısındakiülkelerin(Suriye,Mısır,Lübnan,İsrail,Ürdün)oluşturduğubölgeyeverilenad. yakındost *İçten,samimîveyalınkimse. yakıngöçüşme *Kelimedebirbirineyakındüzenünsüzlerinyerdeğiştirmesi:köprü>körpüvb. yakınsesli *Benzersesli. yakıntakibealmak *biriniherbakımdandenetlemekiçinizlemek. yakında *Yakınbiryerde. *Çokgeçmeden. *Songünlerde. yakından *Yakınbiryerden,yakınolarak. *Çokdikkatli,titizbirbiçimde. yakındanbilmek(veyatanımak) *birkimseyiveyabirşeyibütünözellikleriylebilmekveyatanımak. yakınış *Yakınmakişiveyabiçimi. yakınlarda *Yakınyerlerde,çevrede. *Sonzamanlarda. yakınlaşma *Yakınlaşmakişi. yakınlaşmak *Yakınbirdurumagelmek,yaklaşmak. *Aralarındakiilgi,sevgidahagüçlübirdurumagelmek. yakınlaştırma *Yakınlaştırmakişi. yakınlaştırmak *Yakınbirdurumagetirmek,yaklaştırmak. *Aralarındasıkıilgiveyaduygusalbağoluşmak. yakınlık *Yakınolmadurumu. *Duygusalbağveyaakrabalıkilişkisi. yakınlıkderecesi *Akrabalıkilişkisiiçindekidurum,sıra. *Sosyalgrupiçindekişileribirmerkezetrafındatoplama,kohezyon. yakınlıkdurumu *Yakınolmadurumu. yakınlıkduymak *birinekarşısevgiveilgiduymak. yakınlıkeylemi *Yakınlıkfiili. yakınlıkfiili *Birfiilin-ezarf-fiilekiyleyazmakfiilininbirleşmesindenoluşanvekavramdaolayınçokyaklaştığını nerdeysegerçekleşeceğinigösterenbirleşikfiil:Düşeyazmak,öleyazmakgibi. yakınlıkgörmek *ilgi,sevgigörmek. yakınlıkgöstermek *biriyleilgilenmek,sevgiyledavranmak. yakınlıkkurmak *sıkıilişkiiçindebulunmak,ilgivedestekvermek. yakınma *Yakınmak(I,II)işi,şikâyet,şekva. yakınmak *(kına,yakıvb.ni)Vücudunbiryerinesürmek. yakınmak *Sızlanmak,sızlanarakanlatmak,şikâyetetmek." }, { "text": "yakınsak *Tekbirnoktayadoğruyönelen(ışınlar,çizgiler),mütekarip. yakınsaklık *Yakınsakolmadurumu. yakınsama *Yakınsamakişi. *Aradakiaçıklıksonsuzküçülerekfakatkesişmedenbirnoktaya,birlimitedoğruyaklaşma. yakınsamak *Birşeyinyakınzamandaolacağınıdüşünmek,olmasınıyakıngörmek. *(değişkenbirbüyüklükiçin)Durağanbirbüyüklüğe,hiçbirzamanerişmemekşartıylagittikçeyaklaşmak. yakıntı *Yakılanbirşeyinkalıntıları. yakıpyıkmak *çokbüyükzararvermek;harapetmek. yakış *Yakmakişiveyabiçimi. yakışık *Uygunluk,yaraşma. *Yakışıklıdelikanlı. yakışıkalmak(veyaalmamak) *yerindeolmak(veyaolmamak),uygundüşmek(veyadüşmemek). yakışıklı *(erkekiçin)Güzel,gösterişli. yakışıklılık *Yakışıklıolmadurumu. yakışıksız *Yakışıkalmayan,uygunsuz,çirkin,münasebetsiz. yakışıksızkaçmak *uygundüşmemek,çirkinolmak,münasebetsizgörünmek. yakışıksızlık *Yakışıkalmayandavranışveyadurum,uygunsuzluk. yakışma *Yakışmakişi. yakışmak *Güzeldurmak,iyigitmek,yaraşmak,uygungelmek. *Uygunolmak,iyi,karşılanmak,münasipolmak. yakıştırma *Yakıştırmakişi. yakıştırmaca *Herhangibirsebepleortayaatılan,uydurma(söz). yakıştırmak *Yakışacakbirdurumagetirmek,uygundurumakoymak,yaraştırmak. *Uygunveyerindegörmek,iyikarşılamak. *Birdurumveyaniteliğibirkimseiçindüşünmek,yormak. yakıt *Odun,kömür,mazotgibiısısağlamakamacıylayakılanmadde,yakacak, mahrukat. yakıtdeposu *Yakıtdepoetmeyeyarayanbölüm. yakıtgöstergesi *Yakıtındurumunuveyaseviyesinigöstermeyeyarayanalet. yakıtparası *Binalardaısınmagiderleriiçinaylıkolaraködenenücret,aidat. yakıtçı *Yakıtsatankimse. yakin *Sağlam,kesinbilgi. *Birşeyiiyice,kesinliklebilme. yakînen *(bilgi,bilmeiçin)Sağlamolarak,iyice. yaklaşık *Gerçekdeğeriveyamiktarıdeğil,ondanazfazlaveyaeksikbirniceliğigösteren,aşağıyukarıbir değerlendirmeyapılarakbulunan,takribî. yaklaşıkbilgi *Bilimselbakımdangeçerlisayılabilecekkadaraçıkvenesnelolan,fakatbilimgeliştikçeyenidengözden geçirilmesivegeliştirilmesigerekecekolanbilgi. yaklaşıkdeğer *Birniceliğingerçektutarındanazeksikveyaazartıkolandeğeri. yaklaşılma *Yaklaşılmakişi. yaklaşılmak *Yaklaşmakişiyapılmak. yaklaşım *Yaklaşmakişi. *Birsorunuelealış,onabakışbiçimi. yaklaşma *Yaklaşmakişi,iktiran. yaklaşmaeylemi *Bkz.yakınlıkfiili. yaklaşmafiili *Bkz.yakınlıkfiili. yaklaşmak *(zamanveyauzaklıkiçin)Aradaazbiraralıkkalacakbiçimdeilerlemek,aradakiuzaklığıazaltmakveya büsbütünortadankaldırmakiçinilerigitmek. *Benzemek,andırmak,uygunolmak. *Birkonuyu,birsorunuelealarakdeğerlendirmek. *Yakınlaşmak. yaklaştırma *Yaklaştırmakişi. yaklaştırmak *Birşeyikendineyakındurumagetirmek. *İkişeyibirbirineyakındurumagetirmek. yakma *Yakmakişi. yakmaresim *Bkz.dağlamaresim. yakmaç *Sıvıyakıtıkolaycayanabilecektaneciklereayırarakpüskürtenaraç,brülör. yakmak *Yanmasınısağlamakveyayanmasınayolaçmak,tutuşturmak. *Ateşleyoketmek. *Işıkvermesinisağlamak. *Isıetkisiylebozmak. *Keskin,sertveısırıcıbirduyumvermek. *Yanıyormuşgibibiretkiyapmak. *Güçlüsevgiuyandırmak. *Kurutmak,zararvermek. *Çoksıcakolmak. *Karartmak. *Çoküşütmek. *Acıtmak. *Silâhlavurmak. *Yıkıma,zararayolaçmak,büyükbirzararauğratmak,mahvetmek. yakmak *Koymak,sürmek. *(türkü,ağıtvb.için)Düzenlemek,bestelemek. yakmalık *Yakmayaayrılmışyakacak. yakşi *Yahşi. yaktırma *Yaktırmakişi. yaktırmak *Yakmakişiniyaptırmak. Yakut *KuzeydoğuSibirya'dayaşayanbirTürktopluluğuveyabutopluluktanolankimse,Saha. *Butopluluğaözgüolan,butopluluklailgili. yakut *Pembeveyaerguvantonlarıilekarışıkkoyukırmızırenkte,saydambirkorindontürüolandeğerlitaş. *Yakuttanyapılmışveyayakutlasüslenmiş. Yakutça *YakutTürkçesi. yal *Köpekveineklereyedirilmekiçinunvekepeklehazırlananyiyecek. yalabık *Parlak,parıltılı,ışıltılı. *Alevinoynayarakparıldaması,parlama,parıltı. *Şimşek. *Güzel,yakışıklı,sevimli. *İkiyüzlü,kaypak. yalabıma *Yalabımakişiveyadurumu. yalabımak *Parıldamak,parlamak,ışıldamak. *Şimşekçakmak. yalak *Hayvanlarınsuiçtikleritaşveyaağaçtanoymakap. *Çeşme,muslukvb.ninaltınaakansuyunçevreyesıçramasınıveyaakıpgitmesiniönlemekiçinkonulan deliklitaştekne. *Bkz.buzyalağı. *Boşboğaz,söztaşıyan. yalaka *Dalkavuk. *Arsız,sırnaşık. yalakaolmak *dalkavuklaşmak. *arsızlaşmak. yalama *Yalamakişi. *Üzeridüzleşmiş,aşınmışolan. *Fırçaizleribellietmedenyapılan(resim). yalamaolmak *aşınmak. yalamauçuş *Yereçokyakınolarakyapılanustacauçuş. yalamayazı *Bkz.yontukdüz. yalamak *Birşeyinüzerindendilinisürüpgeçirmek. *Dilinigezdirerekbirşeyinüzerindekinialmak. *Sıyırarak,dokunarakgeçmek. *(dalgalar)Gemininiçinegirmeyipyalnızbordasınısıyırarakgeçmek. yalamuk *Çamağacınınreçinelikabuğu,soymuk. *Çamağacınınreçinelikabuğundançıkanözsuyu. yalan *Aldatmakamacıylabilerekvegerçeğeaykırıolaraksöylenensöz,kıtır. *Gerçekolmayan,asılsız,uydurma. yalanatmak(veyakıvırmak) *yalansöylemek. yalançıkmak *birhaberinyalanolduğuanlaşılmak. yalandolan *Gerçekolmayanbirçoksöz. *Dolaşık,yolsuzdavranış. yalandünya *Geçici,ölümlühayat,yalancıdünya. yalanhaber *Gerçekolmayan,uydurmahaber. yalanmakinesi *Suçlularınsuçlarınıitirafetmesiamacıylaözelyapılmışmakine. *Çokkolayvesıkyalansöyleyebilenkimse. yalanyanlış *Yanlışşeylerledolu;doğru,düzgünolmasınaönemverilmeyerek,üstünkörü,gerçekolmayan, karmakarışık. yalanyere(yeminetmek) *gerçeğeuygunolmayarak,doğruolmadığınıbilebile(yeminetmek). yalana şerbetli *çekinmedenyalansöyleyebilen. yalanayalana *Yalanarak. yalancı *Yalansöylemeyihuyedinmişolan(kimse). *Gerçekolmayan,gerçeğebenzetilmiş. yalancıakasya *Salkımağacı(Robiniapseudoacacia). yalancıayak *Birhücrelihayvanlardahareketvebeslenmeyeyarayanprotoplâzmauzantısı. yalancıbiber *Akdenizülkelerindesüsağacıolarakyetiştirilen,5-10myüksekliğinde,kışınyaprakdökmeyenbirağaççık (Schimusmollis). yalancıcep *Gizlicep. yalancıçıkarmak *birininyalansöylediğiniilerisürmekveyayalansöylemişolmasınasebepolmak. yalancıçıkmak *bilmeyerekyalansöylemişbulunmak;sözünüyerinegetirememek. *yalansöylediğianlaşılmak. yalancıdolma *Biber,patlıcan,yaprakgibisebzelerleyapılanzeytinyağlıdolma. yalancıdünya *Geçici,ölümlühayat,budünya. yalancıinci *Gerçekolmayansahteveyayapmainci. yalancımeyve *Meyvegörünümündeyapılmışsüseşyası. yalancıödağacı *Kalembek. yalancıpehlivan *Yapamayacağıbirişiyapabilecekmişgibigörünenkimse. yalancısafran *Birleşikgillerden,çiçeklerisafranabenzeyenbirbitki,papağanyemi,aspur(Carthamustinctorius). yalancışahit *Yalancıtanık. yalancışöhret *Birdenbireünkazanmışkimse. yalancıtanık *Mahkemededoğruyusöylemeyenkişi. yalancıtaş *Değerlitaşlarıncamdanyapılmıştaklidi. yalancıktan *Gerçekolmayarak,yapmacıkolarak,yalandan. yalancılık *Yalancıolmadurumu,yalansöylemehuyu. *Yalansöz. yalancınıneviyanmış,kimseinanmamış *yalansöylemeyihuyedinenkimseninsözlerine,gerçeğisöylediğizamanbileinanılmaz. yalancınınmumuyatsıyakadaryanar *söylenensözyalansadurumçokgeçmedenanlaşılır. yalancısıolmak *doğruluğubilinmeyenbirbilgiyibaşkasındanduyupiletmek. yalandan *Gerçekolmayarak,yapmacıkbirbiçimde,oyunolsundiye,yalancıktan,sureta. *Gösterişolsundiye,özengöstermeden,önemvermeyerek,üstünkörü. yalanıçıkmak *birkimseninyalansöylediğianlaşılmak. yalanınıyakalamak(veyatutmak) *birkimseninyalansöylediğinianlamak. yalanış *Yalanmakişiveyabiçimi. yalanlama *Yalanlamakişi,tekzip. yalanlamak *(haber,söziçin)Gerçekolmadığınıbildirmek,yalanolduğunuaçıklamak,tekzipetmek. yalanlanma *Yalanlanmakişi. yalanlanmak *Yalanlamakişiyapılmakveyayalanlamakişinekonuolmak. yalanma *Yalanmakişi. yalanmak *Kendiniyalamak. *Yalamakişiyapılmakveyayalamakişinekonuolmak. yalansız *İçindeyalanolmayan. *Doğrubirbiçimde. yalap şalap *Baştansavma,üstünkörü,yarımyamalak. yalapyalap *Parılparıl,parıldayarak. *(suiçin)Gürülgürül. yalapşap *Bkz.yalapşalap. yalatma *Yalatmakişi. yalatmak *Yalamakişiniyaptırmak. yalavaç *Yalvaç. yalayıcı *Yalayan. yalayıpgeçmek *(rüzgâr,dalgavb.için)sıyırarak,dokunarakhızlageçmek. yalayıpyutmak *iştahlayemek. *kötübirdavranış,sözkarşısındasesçıkarmamak,kabullenmek. yalayış *Yalamakişiveyabiçimi." }, { "text": "yalaz *Alev. yalazyalazyanmak *yüksekateşiçindebulunmak. yalaza *Bkz.yalaz. yalazlama *Yalazlamakişi. yalazlamak *Birşeyialevden geçirmek. yalazlanma *Yalazlanmakişi. yalazlanmak *Ateşalevleyanmak,alevletutuşmak. yalçın *Dik. *Düz,kaygan. yalçınlaşma *Yalçınlaşmakişiveyadurumu. yalçınlaşmak *Yalçındurumagelmek. yaldırak *Parlak,cilâlı. yaldız *Eşyayaaltınveyagümüşgörünüşüvermekiçinkullanılan,sıvıveyayaprakdurumundakialtın,gümüşve bunlarıntaklidiolanmadde. *Bumaddeileeşyalarayapılansüs. *Aldatıcıdışgörünüş,gözboyama. yaldızcı *Yaldızişleriyapankimse. *Birşeyiniçyüzünedeğildegösterişeönemveren(kimse). yaldızcılık *Yaldızcınınzanaatı. *Gösterişlifakatdeğersizişyapma. yaldızlama *Yaldızlamakişi. *Ciltlenmişkitaplarınkapakveyakenarlarınısafaltınlasüsleme,tezhip. yaldızlamak *Bireşyayıyaldızlakaplamak,yaldızsürereksüslemek. *Parlatmak. *Gösterişlisüslerledeğersizliğiniveyakötülüğünügizlemek. *Bkz.boynuztakmak. yaldızlanma *Yaldızlanmakişi. yaldızlanmak *Yaldızlamakişiyapılmakveyayaldızlamakişinekonuolmak. yaldızlatma *Yaldızlatmakişi. yaldızlatmak *Yaldızlamakişiniyaptırmak. yaldızlı *Üzerineyaldızsürülmüş,yaldızlasüslenmiş. *Aldatıcı,gözboyayıcı. yaldızlıhap *Kötülüğüörtülerek,gizlenerekverilenşey. yalelli *Arapçaşarkı. yalelligibi(veyaarabınyalellisigibi) *usançvereceksürüpgideniş,konuşmavb.içinkullanılır. yalgın *Ilgım,pusarık,serap. yalı *Deniz,gölveyaırmakkenarı,düzveaçıksukıyısı,sahil. *Sukıyısındayapılmışbüyük,görkemliev. yalıağası *Kıyılarıkorumaklagörevlikomutan. yalıboyu *Sukıyısı. yalıbülbülü *Konuşkan,çokkonuşankimse. yalıkazığıgibi *uzunboyluveirikemiklikimselerinitelerkenkullanılır. yalıuşağı *Denizkıyısıyerlerdedoğupbüyümüşkimse. yalıyar *Yüksekkıyılardadalgaaşındırmasıylaoluşanveaşınmasürdükçekaranıniçinedoğrugerileyenyar. yalıçapkını *Yalıçapkınıgillerden,sukıyılarındayaşayan,sırtımaviveyeşil,karnıpasrengibirkuş,emircik,iskelekuşu (Alcedoatthis). yalıçapkınıgiller *Örneğiyalıçapkınıolanomurgalıhayvanlardankuşlarsınıfınagirenbirfamilya. yalım *Alev. *Kılıç,bıçakgibikesiciaraçlarınkeskinyüzü. yalımyalım *Alevalev. yalımıalçak *yüreksiz. yalın *Alev. yalın *(söz,yazıiçin)Gösterişsiz,süssüz,sade. *Çıplak,kınındançıkmış. yalınad *Yalındurumdaolan,ekalmamışisim,yalınisim. yalınayak *Ayaklarıçıplak. *Çıplakayakla. yalınayak,başıkabak *ayağıvebaşıçıplak. *çokperişanbirkılıkta. yalıncümle *Birtekçekimlifiillekurulancümle. yalındurum *İsimsoyundankelimenintaşıdığıkavramıbildirmedurumu,Türkçedebudurumdaekkullanılmaz, mücerret,nominatif. yalınhâl *Bkz.yalındurum. yalınisim *Birleşikolmayanveyapımekialmamışbulunanisim:Ev,kol,el,baş,dişgibi. yalınkat *Tekkatıolan. *Sağlamolmayan,dayanıksız. *Basit,derinliğiolmayan,üstünkörü. yalınkelime *Köküparçalanmayankelime:Ev,gel,ayakgibi. yalınkılıç *Elindekılıçolduğuhâlde,kılıçlıolarak,dalkılıç. yalınsıfat *Birleşikolmayanveyapımekialmamışbulunansıfat. yalıntümce *Bkz.yalıncümle. yalınüslûp *Uzatmalardan,parlakhayalîbuluşlardan,süslübenzetmelerden,istiarelerdenuzaküslûp. yalınyapıldak *Üstübaşıperişanbirdurumdaolankimse. yalınzaman *Ekfiilkullanılmadankurulançekimlifiilinbelirttiğizaman:Geldin,gelmişsin,geliyorsungibi. yalınzarf *Birleşikolmayanveyapımekialmamışbulunanzarf:En,pek,çok,azgibi. yalıncak *Çıplak. yalınç *Birleşikolmayan,yalnızbirmaddedenoluşan. *Karışıkolmayan,basit. yalıngaç *Kabuğuçatlayıpsoyulan. yalıngöz *Gözkapaklarıolmayan. *Birtürkertenkele. yalınlaşma *Yalınlaşmakişi. yalınlaşmak *Yalın(II)durumagelmek. yalınlık *Yalınolmadurumu,birleşikveyakarmaşıkolmamadurumu,sadelik. *Açık,süstenvezorlamadanuzak,kolaycaanlaşılabilenanlatım. yalıtıcı *Yalıtkan. yalıtılma *Yalıtılmakişi. yalıtılmak *Yalıtmakişiyapılmak. yalıtım *Elektrikakımınınolumsuzetkileriniönlemekiçin,iletkenikauçuk,lâstik,porselenvb.ilekaplama,yalıtma, tecrit,izolasyon. *Elektrikveısıakımınıengellemeolayı,izolâsyon. yalıtkan *Elektrikiletkenliğisıfırveyaçokzayıfolan(cisimveyamadde),izolâtör. *Herhangibirdeğmeyi,sürtünmeyiönlemekiçin,elektrikiletkenlerinisaran,koruyanporselen,kauçukgibi madde. yalıtkanlık *Yalıtkanolmadurumu. yalıtma *Yalıtmakişi,tecrit,izolâsyon. yalıtmak *Elektrikakımınınolumsuzetkileriniönlemekiçin,iletkenikauçuk,lâstik,porselenvb.ilekaplamak,izole etmek. *Elektrikveısıakımınıengellemek,tecritetmek,izoleetmek. yalız *(kasiçin)Düzveparlak. yallah *Haydi,yürü,kalk,git. yallahetmek *atmak,yollamakvb.işlerihızlayapmak. yalman *Eğik,eğinik,mail. *Sarp,dik. *Kesicivebatıcıaraçlarınkesenveyabatanbölümü. yalnız *Yanındabaşkalarıbulunmayan. *Yanındabaşkalarıolmayarak. *Sadece,salt. *Ama,şukadarki,ancak,fakat. *Toplumsalilişkilerdenyoksunveyayoksunbırakılankişi. yalnızbaşına *Kendikendine,birkendisi,tekbaşına. yalnızca *Yalnızolarak. *Tekbaşına. *Bellidurumun,şartınveyaişindışınaçıkmaksızın,ancak,salt,sadece. yalnızcı *Yalnızcılıksiyasetiniizleyen(devlet),infiratçı. yalnızcılık *Uluslararasıkonularaveanlaşmazlıklarakatılmamasiyaseti,infiratçılık. *Birülkenindışekonomikilişkilerinikeserekkendisınırlarıiçindetekbaşınabirekonomisiyasetiizlemesi, infiratçılık. yalnızlaşma *Yalnızlaşmakişi. yalnızlaşmak *Yalnızdurumagelmek,tenhalaşmak. yalnızlık *Yalnızolmadurumu,kimsesizlik. *Kimsebulunmamadurumu,ıssızlık,tenhalık. Yalovakaymakamı *kendiniönemlikişisananlariçin şakayollusöylenir. Yalovamisketi *Birçeşitüzüm. yalpa *Rüzgârveyadalgalarınetkisiylegemininbirsancağa,biriskeleyeyatıpkalkması. *İkiyanasallanarak,eğilerekyürüme. yalpavurmak *(deniztaşıtları)Rüzgâr,denizveyolundurumudolayısıylataşıtlarikiyanasallanmak. *ikiyanaeğilerekyürümek. *dağılmak,sağasolayayılmak. yalpak *Sokulgan,canayakın. *Yüzegülücü,dalkavuk. *Sarpyer,uçurum. yalpaklık *Yalpakolmadurumu. yalpalama *Yalpalamakişi. yalpalamak *Dengesibozularakbirsağa,birsolaeğilmek. *Kararsızlıkiçindekalarakneyapacağınıbilmemek. yalpalanma *Yalpalanmakdurumu. yalpalanmak *Sallanmak,biroyanabirbuyanagidipgelmek. yalpalatma *Yalpalatmakişiveyadurumu. yalpalatmak *Yalpalamasınasebepolmak. yalpı *Eğimliyüzey,yamaç. *İkitepearasındakidüzlük. yalpık *Derinliğiazvegenişolan,yayvan. yalpılı *Biryanıöbüründenyüksekveyakalın. yalpırdamak *Bkz.yalabımak. yaltak *Bkz.yaltakçı. yaltakçı *Yaltaklanmahuyuolan,mütebasbıs. yaltakçılık *Yaltaklık,tabasbus. yaltaklanış *Yaltaklanmakişiveyabiçimi. yaltaklanma *Yaltaklanmakişi,dalkavukluk,tabasbus. yaltaklanmak *Birinehoşgörünmekiçinonursuzcadavranmak,dalkavukluketmek,tabasbusetmek. yaltaklık *Yaltakolmadurumuveyayaltakçadavranış,dalkavukluk,tabasbus. yaltaklıketmek *yaltaklanmak. yalvaç *Kitapgetirmişpeygamber,elçi,resul. yalvaçlık *Yalvaçolmadurumu. yalvaryakarolmak *çokyalvarmak. yalvarılma *Yalvarılmakişi. yalvarılmak *Yalvarmakişiyapılmak. yalvarıpyakarmak *çokyalvarmak. yalvarış *Yalvarmakişiveyabiçimi,yalvarma,rica. yalvarışyakarış *Çokyalvarma,binbirrica. yalvarma *Yalvarmakişi. yalvarmak *Birindenısrarla,kendineacındıracaksözlerle,saygılıbirbiçimdebirşeyistemek. yalvartma *Yalvartmakişi. yalvartmak *Yalvarmasınasebepolmakveyayalvarmayazorlamak. yama *Delik,yırtıkveyaeskibiryeriuygunbirparçaileonarma,kapatma. *Buişiçinkullanılanparça. *Deridegenişleke. yamagibidurmak *bulunduğuyereuymamak,eklendiğinibellietmek. yamavurmak *delik,yırtıkveyaeskibiryereyamakoymak,yamakoyarakonarmak. yamacı *Ayakkabıyamayan,onarankimse,ayakkabıeskicisi. yamacılık *Yamayapmaişi. yamaç *Dağınveyatepeninherhangibiryanı. *Karşı,ön,alnaç." }, { "text": "yamak *Birişteyardımcıolarakçalışanerkek. *Yeniçeriocağındatopçuvehumbaracıgibiaskerîkuruluşlardaadayolarakbulunankimse. *Birininetkisindekalarakonunsözündenhiççıkmayankimse. yamaklık *Yamakolmadurumu. yamaklıketmek *birişteyardımcıolarakçalışmak. yamalayamala *Biçimini,renginidoğayauydurupsaklanarak. yamalama *Yamalamakişi. yamalamak *Yamaileonarmak,yamavurmak. yamalanış *Yamalanmakişiveyabiçimi. yamalanma *Yamalanmakişi. yamalanmak *Yamaileonarılmak,yamavurulmak. yamalı *Yamavurulmuş,yamaileonarılmışolan. *(insaniçin)Yüzündelekelerbulunan. yamalıbohça *Tutarsız,birbirineuymayanşeyleriçinkullanılır. yamalık *Yamaiçinkullanılanparça. yamalma *Yamalmakişiveyadurumu. yamalmak *Biçimini,renginidoğayauyduraraksaklanmak. yamama *Yamamakişi. yamamak *Yamakoyarakonarmak,yamalamak. *İstenmeyenkimseveyaşeyibirinemaletmek. yaman *(güç,etkiveyabeceri)Alışılmışınüzerindeolan. *Kötü,korkulan. yamanma *Yamanmakişi. yamanmak *Yamalanmak. *(kötübirşeyveyakimse)Birininüstündekalmak,yükolmak,yükletilmek. yamatma *Yamatmakişi. yamatmak *Yamamakişiniyaptırmak. yamçı *Biryüzüuzuntüylü,kalınyündendokunarakyapılmışyağmurluk. yamçılı *Yamçısıolan. yamçısız *Yamçısıolmayan. yampiri *Eğribüğrü,yanyanveçarpıkgiden. yampiriyampiri *Eğribüğrüveçarpıkbirbiçimde. yampirilik *Yampiriolmadurumu. yamruyumru *Eğribüğrü,çarpık;engebeli. yamrulma *Yamrulmakişi. yamrulmak *Yamruyumrubirdurumagelmek. yamuk *Biryanadoğrueğikolan. *Yalnızikikenarıparelelolandörtgen. yamukyumuk *Yamruyumru. yamukluk *Yamukolmadurumu,eğiklik. yamulma *Yamulmakişi. yamulmak *Yamukdurumagelmek,eğilmek. yamyam *İnsanetiyiyen(kimse). *Yabanî,vahşî. yamyamlık *Yamyamolmadurumuveyayamyamcadavranış. *Açlıkveyiyecekyokluğuyüzündendahaçokdin,tapınmavebüyügibiamaçlarlainsanetiyeme. yamyassı *Çokyassı,dümdüz. yamyaş *Çokyaş,sırılsıklam. yan *(birşeyin)Ön,arka,altveüstdışındakalanbölümü. *Yön,sağvesolunortakadı,taraf. *Yer. *Üst. *Birlikte,beraberindeolma. *Bedeninbirbölümü. *Üstte,altta,arkadaveyaöndeolmayan. *Savaşdüzenindekiordununikikanadındanherbiri. *İsteklerikarşıtolanikikişidenveyatopluluktanbiri. *İkincidereceolan. *Biryanayönelerek. *Birdenklemde\"=\"işaretiyleayrılmışolanikianlatımdanherbiri. *Tali. yanatışı *Yanolarakatışyapma. yanbakış *Yangözlebakma. *Tersbakma. yanbakmak *beğenmeyerekveyadüşmancabakmak. *kötüniyetbeslemek. yanbasmak *(birişte)aldanmak. *dürüstdavranmamak,kaypaklıketmek. yancümle *Çekimlibirfiildensonrakullanılankibağlacı,dilekkipiveyaşartlıbirleşikzamanlakurularaktemel cümleyebağlanancümle. yançizgisi *Biryerinyantarafınaçizilençizgi. yançizmek *(birişten)kaçmak. yanetki *Dolaylıetkiyapma. yangelipoturmak(veyayatmak) *hiçbirişleilgilenmeyerekkeyfinceyaşamak. yangelmek *(birişekarışmayarak)rahatınabakmak,keyfinceyaşamak. yangözle(veyayangözlebakmak) *Bkz.yanbakmak. *bellietmeden,gözucuyla. yanhakem *Karşılaşmalardasayıları,uyarmalarıtespitedenvesonuçilebirliktetutanağıyazıpimzaedenyetkili. *Futbolkarşılaşmalarındaoyunalanınınyançizgisiboyuncadışardanoyunutakipeden,kurallarınyerine getirilipgetirilmediğinigözleyen,ortahakemeyardımcıolangörevli. yankabağı *Birininyanındanayrılmamadurumu. yankâğıdı *Ciltlikitaplardacildikitababağlayanvegerektiğindeçeşitlimotiflerlesüslenenarakâğıt. yanödeme *Birgörevliyealdığıaylıkveyaücrettenbaşka,türlüsebeplerleödenenpara. yanpalaZeydün *birinin,yenibirdurumkarşısındaneyapacağınıkestiremeyerekşaşkınlıkgeçirdiğiniteklifsizvealaylıolarak anlatmakiçinkullanılır. yansanayi *Anasanayiyeyardımcısanayikolu. yantesir *Dolaylıetki. yantutmak *yanlardanyalnızcabirinidesteklemek,yansızdavranmamak. yantümce *Bkz.yancümle. yanürün *Biranaürüneldeedilirkenortayaçıkanbaşkaürün. yanyan *Yanlamasına. yanyanbakmak *gözucuylabakmak. yanyana *Biriötekininsağındaveyasolundaolarak,birbirininyanında,birlikte. yanyargıcı *Bkz.yanhakem. yanyatmak *yanadoğruçokeğilmek. yanyüzergiller *Dikenliyüzgeçlileralttakımınagirenbirfamilya. yanayakıla *Sızlanarak,sıkıntısınıbelliederek,şikâyetederek. yanayana *Dönedöne,tekrartekrar. *Yanarak. yanayanaistemek *ısrarla,içtenlikledilemek. yanağınakangelmek *yüzüdahacanlıverenkliolmak,iyibeslenmektendolayıgürbüzgörünmek. yanağındankandamlamak *çoksağlıklıolduğubenzindenanlaşılmak. yanak *Yüzüngöz,kulakveburunarasındakibölümü. *Lâstiktekerleklitaşıtlardalâstiğincantileyeretemasedenbölümüarasındakalanyanyüzeyi. yanakyanağa *Yanaklarıbiribirinedeğecekkadaryakınolarak. yanaklı *Yanağıolan. yanal *Yandaolan,yanadüşen. *Alaca,ikirenkli. yanalyüzey *Bircisimdetabanlarınyüzeyleridışında,yankenarlarınyüzeyi. yanarca *Meşale. yanardağ *Magmamaddelerininyeriçindenyüzeyeçıktığıveyageçmişteçıkmışolduğu,genelliklekonibiçiminde, tepesindebirpüskürmeağzıbulunandağ,volkan. yanardağağzı *Yanardağıntepesinde,yamacındaveyaeteğindearkaarkayapatlamalarvepüskürtmelerleoluşmuşhuni biçiminde,çapı1000mdenaz,derinliğibirkaçyüzmyibulandelik,krater. yanardağbilimci *Yanardağbilimiileuğraşanbilimadamı. yanardağbilimi *Yanardağlarıveyanardağhareketleriniinceleyenbilimdalı,volkanoloji. yanardağbölgesi *Yanardağlarınyoğunolduğucoğrafîkesim. yanardağpatlaması *Yanardağınpüskürmeyebaşlaması. yanardağpüskürmesi *Yanardağınlâvçıkarmayabaşlaması. yanardöner *Kıpırdadıkçaçeşitlirenklerdeparlayan(kumaş,derivb.),şanjan. *Daldandalaatlanan,konudankonuyageçilen. yanaşık *Yanaşmışbirdurumdaolan. yanaşıkdüzen *Bkz.yanaşıknizam. yanaşıknizam *(kişiveyaaraçlariçin)Birbirininyanındaveaynıhizadadüzenlidurum. yanaşıklık *Yanaşıkolmadurumu. yanaşılma *Yanaşılmakişi. yanaşılmak *Yanaşmakişiyapılmak. yanaşlık *Denizveyaırmaktaiskele. yanaşma *Yanaşmakişi. *Genelliklebirçiftçiyanındaçalışanişçi,tutma. yanaşmak *Bir şeyin,birkimseninyanınagelmek. *(vapur,kayıkvb.)Kıyıyavarmak. *Karışmak,ilgilenmek,istekgöstermek. *İlişkikurmak. yanaştırma *Yanaştırmakişi. yanaştırmak *Yanaşmasınısağlamak. yanay *Bircismindüşeykesiti. yanaydoğrusu *Yerekseninedikolandoğru,profildoğrusu. yanaydüzlemi *Yerdüzlemiyerekseninedikolandüzlem,profildüzlemi. yancı *Düşmanakarşıilerleyenbirkuvvetinyandangelebilecekbaskınlardankorunmakamacıylaçıkardığı emniyetbirliği. yandançarklı *Herikiyanındabirerçarkıbulunanvebuçarklarlaağırhareketedenvapur. *Şekeriyanınakoymuşolankahveveyaçay. yandaş *Birindenyanaolanveyabirdüşünceye,biristeğekatılan,onudestekleyenkimse,yanlı,taraftar. yandaşlık *Yandaşolmadurumu,taraftarlık. yandıgülümketenhelva *kaçırılmışbirfırsatanlamındakullanılır. yandık *Baklagillerden,sıcakvekurakbölgelerdeyetişen,sarımtırakküçüktohumlarındankudrethelvasınabenzer birmaddeeldeedilenbitki(Alhagimaurorum). yandırma *Yandırmakişiveyadurumu. yandırmak *Yanmasınasebepolmak,yakmak. yangı *İltihap. yangılanma *Yangılanmakişi,iltihaplanma. yangılanmak *Birdokuveyabirorgandailtihapoluşmak,iltihaplanmak. yangılı *Yangısıolan,yangılanmış,iltihaplı. *İltihapyapan(hastalık),iltihaplı. yangın *Zararayolaçanbüyükateş. *(hastalıkta)Ateş. *Coşkunluk. *Tutkun,düşkün,âşık. yangınbacayısarmak *durumolağanüstükötüyegitmek. yangınbombası *Yangınçıkarmakiçinyapılanbomba. *Ağaçlıkyerlerdegizlenmişbirliklerinortayaçıkmasınısağlamakiçinuçaklardanatılanveyangınçıkartmaya yarayanbomba. yangınçıkışı *Yangındankaçmakiçinbinalarayapılançıkışkapısıveyamerdiveni. yangınhortumu *Yangınısöndürmekiçinitfaiyearacındanveyayangınmusluğundansuaktarmaküzerekullanılanuzun hortum. yangınkulesi *Yangınıgörüphabervermekiçinbeklenilenkule. yangınmerdiveni *İtfaiyecilerinyangındavekurtarmaişlerindekullandıklarımerdiven. *Yapılarındışında,birkattandiğerineçıkmayısağlayanmerdiven. yangınmusluğu *Caddevesokaklardabirsuşebekesinebağlıolarakbelirliyerlereyerleştirilmiş,üzerinehortumtakılabilen kalınmusluk. *Yangınsırasındakullanılmayahazırhâldetutulansuvanası. yangınsigortası *Yangınakarşıyapılansigorta. yangınsöndürücü *Söndürücü. yangıntulumbası *Yangınsöndürmekiçinkullanılantulumba. yangınyeri" }, { "text": "*yangınauğramışyer. yangınyeri *Çokkalabalıkyer. yangınyerinedönmek *ortalıkkarışık,dağınıkbirdurumagelmek. yangınyerinedönmek *çokkalabalıklaşmak. yangınakörüklegitmek *gerginliği,uzlaşmazlığıartıracakbiçimdedavranmak. yangınavermek *tutuşturmak,birşeyibilerekyakmak. yangıncı *Yangınsöndürmegörevlisi,itfaiyeci. yangından(veyagümrükten)malkaçırırgibi *gereksizbirtelâşveivedilikle. yangınıkörüklemek *gerginliği,anlaşmazlığıartırmak. yangınlaşmak *Yangınhâlinialmak. yangısız *Yangısıolmayaniltihapsız. yanıbaşında(veyayanıbaşına) *hemenyanıbaşında,çokyakınında. yanısıra *Birlikte,beraberinde. *Yanında. yanık *Yanmışolan. *Rengikoyulaşmış. *Duygulu,dokunaklı,acılı,etkili. *Sıkıntıveyahastalıktaniyigelişmemiş,kavruk. *Verimsiz,kıraçdurumagelmişolan. *Bıkkın,üzüntülü,dertli. *Yanmışyer,yanmışolanyerdekalaniz. *Yanmışveyayanmaktaolanşey. yanıkkokmak *iskokmak. *ortalıktabir şeyinyandığınıanlatankokubulunmak. yanıkrüzgâr *Çabukdinenyel. yanıkses *Dokunaklıses. yanıksesli *Dokunaklısesesahip. yanıkara *Karakabarcık,karayanık, şarbon. yanıklık *Yanmışolmadurumu. *Acılı,kaygılı,bıkkın,dertliolmadurumu. yanıksı *Birazyanıkolan. yanılgı *Yanılmadurumu,yanlışdavranış;yanlış,hata. *Birsanatla,birbilimleilgilikurallarıngereğigibiuygulanmayışındandoğansonuç. *Yanlışıdoğruveyadoğruyuyanlışsanma,hata. yanılgıyadüşmek *bilmedenbiryanlışlıkyapmak. yanılış *Yanılmakişiveyabiçimi. yanılma *Yanılmakişi. yanılmak *Tanımayarak,niteliğiniiyianlamayarakaldanmak. *Sonucunudüşünmedenveyabilmedenuygunsuzbirdavranıştabulunmak. yanılsama *Yanlışalgılamaveduyuyanılması. *Varolannesneveyacanlıyıyanlış,ayrımlıveyadeğişikolarakalgılama,galatıhis,illuzyon. yanıltı *Sonucubakımındançokönemliolmayanyanlışlık,sehiv. yanıltıcı *Yanıltmaözelliğiolan,aldatıcı. yanıltma *Yanıltmakişi. yanıltmaca *Yanıltmakiçin,yanıltacakyoldasözsöyleme,mugalâta. *Başkasınıyanıltmakiçindoğruolmadığıbilinerekyapılanuslamlamaveçıkarsama,mugalâta. *Çabukçabuksöylenmesisırasındakarışıklığa,dildolaşmasınaveanlamdeğişmesineuğrayansözgrubu. *Yanıltmayadayanandavranış,yanıltıcıiş. yanıltmacı *Yanlışyargılamadabulunankimse. yanıltmaç *Karşıdakiniyanıltıpbaşkaşeysöylemesineyolaçacakbiçimdedüzenlenmişsöz. yanıltmak *Yanılmasınayolaçmak. yanınaalmak *yanındaçalıştırmak. *geçiminisağlamakiçinyanındabulundurmak. yanınabırakmamak(veyakomamak) *cezasızbırakmamak,öçalmak. yanınakârkalmak *cezasızkalmak. yanınasalâvatlavarılır *çokkibirli,kendinibeğenmişkimseleriçinsöylenir. *çoköfkeli. yanınasalâvatlavarılmaz *çokpahalı. *kibirli,gururlu(kimse). yanında *(birşeye,birkimseye)Göre,nispetle. *Beraberindeolma. *Birdüşünceyekatılma,destekleme. yanındanbilegeçmemiş *oşeylehiçbirilgisiyok. yanıptutuşmak *güçlübiraşkilesevmek. *(birşeyi)eldeetmekiçingüçlübiristekduymakveyaeldeedemediğibirşeyiçinbüyüküzüntüduymak. yanıpyakılmak *sızlanmak,şikâyetetmek. yanış *Yanmakişiveyabiçimi. yanışölçer *Yanmaveriminiveonuetkileyenetkenleriölçmektekullanılancihaz. yanıt *Cevap. yanıtvermek *yanıtlamak,cevaplamak. yanıtlama *Yanıtlamakişi,cevaplama. yanıtlamak *Cevaplamak. yanıtlandırılma *Cevaplandırılmakişi. yanıtlandırılmak *Cevaplamakişiyapılmak. yanıtlandırma *Cevaplandırmakişi. yanıtlandırmak *Cevaplandırmak. yanıtlanma *Cevaplanmakişi. yanıtlanmak *Birsoruyacevapverilerekkarşılanmak,cevaplanmak. yanıtlı *Cevaplı,cevabıolan. yanıtsız *Cevabıolmayan,cevabıverilmeyen,cevapsız. yani *\"Demek\",\"şudemekki\"anlamındakullanılır. *Sözünkısası,doğrusu. yankesici *Birkimsenincebinden,çantasındanustalıkla,yavaşçabirşeylerçalankimse. yankesicilik *Yankesicininyaptığıhırsızlık. yankı *Sesinbiryereçarpıpgeridönmesiyleduyulanikincisesaksiseda,inikâs,eko. *Birolgununçevredeuyandırdığıduygu,düşünce,dedikodugibitepki,akis. yankıbilimi *Akustik. yankıuyandırmak(veyayapmak) *(ses)biryereçarpıpikincikezduyulmak. *(birolgu)çevrededuygusallık,düşünce,dedikodugibitepkiyapmak. yankıca *Başkabirininkullandığısözveyacümlelerianlamsızolarakyankıgibitekrarlama,ekolâli. yankılama *Yankılamakişi. yankılamak *Sesigeriçevirmek,yankıdurumundageridönmek,inikâsetmek. yankılanım *Akustik. yankılanma *Yankılanmakişiveyadurumu. yankılanmak *Sesvermek,sesçıkarmak,yankıdurumundageridönmek. yankılı *Yankısıolan. yankısız *Yankısıolmayan. yanlama *Yanolarak. yanlamak *Yanayatmak,yanadönmek. *Keyfinceyaşamak. yanlamasına *Yanolarak,yanayatmışbiçimde. yanlı *Birindenyanaolanveyabirdüşünceye,biristeğekatılan,onudestekleyen,yandaş,taraflı,taraftar. yanlılık *Yanlıolmadurumu. yanlış *Birkurala,birilkeye,birgerçeğeuymamadurumu,yanılgı,hata. *Birkurala,birilkeye,birgerçeğeuymayan,aykırıolan,hatalı. *Yanlışbirbiçimde,yanlışolarak,hatalıolarak. *Biçimseldüşünmeyasalarınauymayan,düşünülenşeyleuyuşmayan. yanlışçıkmak *yanlışolduğuanlaşılmak. yanlışhesapBağdad'dandöner *ortayaçıkanbiryanlışlıkçokgeçdeolsadüzeltilmelidir. yanlışkapıçalmak *isteğininyapılmayacağı,yersizsayılacağıbiryerebaşvurmak. yanlışyunluş *Yanlışbirbiçimdeolan. yanlışınıçıkarmak *yanlışınıbulupgöstermek. yanlışlık *Yanlışdavranış,yanlışiş,yanlışsanı,hata. yanlışlıkla *Yanılarak,bilinmeyerek. yanma *Yanmakişi. *Bircisminoksijenlebirleşmesisırasındaortayaçıkanolaylarıntümü. yanmak *Birleşimindekarbonbulunanmaddeler,ısıveışıkyayarakküldurumunageçipyokolmak. *Ateşdurumunageçmek,tutuşmak. *Isı,ışıkverenbirkonumageçmek. *Bütünüveyabirbölümüateşveyasıcaklığınetkisiilebozulmak,kömürdurumunageçmek. *Isıetkisiylevücudunbiryanıyaraolmak,kızarmakveyarengikoyulaşmak. *(vücutveyanesneleriçin)Isısıartmak. *Parlamak,parıldamak. *Birtakımetmenlerinetkisiyleişeyaramazdurumagelmek. *Yanıkacısınabenzerbiracıduymak. *Çoküzülmek. *Çoksevmek,büyükbiraşkilesevmek. *Hükümsüzkalmak,değeriniyitirmek. *Zarara,kötülüğeuğramak. *(çocukoyunlarında)Oyundışıolmak. *Birbirsıralamak,dilegetirmek,dertdökmek,anlatmak. *Kendinigöstermek,çabalamak. yansı *Işığınparlakbiryereçarpıpgeriyedoğruyöndeğiştirerekkaynağınıgöstermesi,inikâs,akis. *Refleks,tepki. yansıca *Başkasınınyaptığıhareketvedavranışlarıanlamsızolaraktekrarlama,ekopraksi. yansılama *Yansılamakişi. yansılamak *(ışık)Yansıyapmak. *Birininsöylediklerini,yaptıklarınıtekrarlamak,alayetmek. *Türünötekiüyelerinindavranışlarını,öğrenmesözkonusuolmadanyapmaeğilimi. yansılanma *Yansılanmakişi. yansılanmak *Yansılamakişiyapılmak. yansıma *Yansımakişi. *(ışıkdalgalarıiçin)Yansıtıcıbiryüzeyeçarparakyöndeğiştirme,inikâs. *Doğaseslerinebenzerseslerleyapılankelime,sesyansıma,onomatope:Gürültü,şırıltı,gümgüm, vızıldamaksözcükleribireryansımadır. yansımak *(ışıkdalgalarıiçin)Yansıtıcıbiryüzeyeçarparakyöndeğiştirmek,aksetmek. *Anlaşılmak,belliolmak. yansımalı *Yansıtanveyayansıyan. *Tabiatsesleriniandıranseslerleyapılmış(kelime),sesyansımalı,onomatopeik. yansımasız *Yansıtmayanveyayansımayan. yansıtayansıta *Yansıtarak. yansıtaç *Yansıtıcı,reflektör. yansıtıcı *Yansımadanyararlanarakbirışıkakısınınuzaydakidağılışınıdeğiştirmeyeyarayannesne,reflektör. *Işığıyansıtmaktakullanılançeşitliboyvebiçimdekiyüzeyler,reflektör. yansıtılma *Yansıtılmakişi. yansıtılmak *Yansıtmakişiyapılmak. yansıtma *Yansıtmakişi. *İletme,duyurma. yansıtmak *Işık,ses,görüntüvbyigerigöndermek,yansımasınısağlamak,aksettirmek. *İletmek,duyurmak,aktarmak. yansız *Birindenyanaolmayanveyabirdüşünceye,biristeğekatılmayan,onudesteklemeyen,yantutmayan, tarafsız,bîtaraf. *Turnusolgibibirayıraçkarşısında,neasitnealkalitepkisigöstermeyen,nötr. *Elektriğekarşıhiçbirtepkisiolmayan,nötr. yansızlaştırma *Yansızlaştırmakişiveyadurumu. yansızlaştırmak *Yansızdurumagetirmek. yansızlık *Yansızolmadurumu,tarafsızlık. yanşak *Yersizveçokkonuşan,geveze. yanşaklık *Yanşakolmadurumu,gevezelik,tatsızlık. yanşama *Yanşamakişiveyadurumu. yanşamak *Gevezeliketmek,tatsızlıketmek. yantutmaz *Tarafsız,yandaşolmayan. yantutmazlık *Tarafsızolmadurumu. yapadurma *Yapadurmakişiveyadurumu. yapadurmak *Yapmayısürdürmek. yapağı *İlkbahardakırkılankoyuntüyü. yapağıcı *Yünveyapağıalıpsatankimse. yapak *Bkz.yapağı. yapakyağı *Yapağıyıkamasırasındaasitkarışımıeldeedilenyağlımadde. yapakçı" }, { "text": "*Yünveyapağıalıpsatankimse. yapalak *Birtürbaykuş. Yaparlu *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. yapay *Doğadakiörneklerinebenzetilerekinsaneliyleyapılmış,üretilmişyapma,sun'î. *Yapmacık. yapayböbrek *Sun'îböbrek. yapaydil *Değişikdillerkonuşankişilerarasındaanlaşmasağlamakamacıylatabiîdillerdekiögelerdenyararlanılarak oluşturulandil. yapaydölleme *Sun'î,dölleme. yapaydöllenme *Sun'îdöllenme. yapaykalp *Sun'îkalp. yapaysolunum *Sun'îsolunum. yapayalnız *Yanındakimseveyahiçbirşeybulunmayan(bulunmayarak). yapaylaşma *Yapaylaşmakişiveyadurumu. yapaylaşmak *Yapaydurumunagelmek. yapaylaştırma *Yapaylaştırmakişi. yapaylaştırmak *Yapaydurumagetirmek. yapaylık *Yapayolmadurumu,sunîlik. yapboz *Birtürçocukoyunu. yapı *Barınmakveyabaşkaamaçlarlakullanılmakiçinyapılmışhertürlümimarlıkeseri,bina. *Yapılmaktaolankonut,yol,köprüvb.inşaat. *(birkimse,birkuruluşvb.)Yapma,oluşturma,ortayakonulma,meydanagetirme. *Canlıbirvarlığınruhveyabedenözelliklerinintümü,bünye,strüktür. *Bütününbirarayagetirilişindeuyulandizge,strüktür. *Ögeleriylesomutbağımlılığıolanbütün. *Parçalarıveögeleriarasındayasayauygunluk,durağanbağlarvekarşılıklıilişkilerbulunandizgeveya bütün,strüktür. yapıbilgisi *Kelimelerinyapısını,türemeyollarınıveçekimbiçimleriniiçerenbilgi,morfoloji. yapıbilimi *Bitkilerdevecanlılardaorganlarınyapılarını,biçimlerini,biçimleriylegörevleriarasındakiilgiyiinceleyen bilimkolu,morfoloji. *Dilbilgisinde,kelimelerinyapısını,türemeyollarınıveçekimbiçimleriniinceleyenkolu,yapıbilgisi, morfoloji. yapıbilimsel *Yapıbilimiileilgili,morfolojik. yapıelemanı *Biryapınınbütünüiçindeyeralanveözelbirgörevüstlenenögeler. yapıkooperatifi *Katılımcılarınkonutihtiyacınıkarşılamakamacıylakurulanortaklık. yapımalzemesi *İnşaatınyapımındakullanılanhertürmalzeme. yapıtaşı *Binanınağırlığınıçekenesastaş,çekitaşı. *Esas,temel. yapıcı *Yapan,oluşturan,ortayaçıkaran,meydanagetiren. *Önemliveyararlıişleryapan. *Yapıustası. *Olumlu. yapıcılık *Yapıcıolmadurumu. *Yapıustalığı. yapık *Belleme(II). *Yeniçerileringiydikleriüstlük. yapılabilirlik *Herhangibirgirişiminişletmeveekonomiyönlerindendurumunuöncedentespitetme,uygulanabilirlik, fizibilite. yapılaşma *Yapıdurumunagelme. yapılaşmak *Yapıdurumunagelmek. *Oluşmak. yapıldak *Bkz.yayanyapıldak. yapılı *Yapısıherhangibirnitelikteolan. *Vücudugelişmiş,iri. yapılış *Yapılmakişiveyabiçimi. *Birşeyyapılırkengerçekleştirilenözellik,nitelik,kuruluş,bünye. yapılma *Yapılmakişi. yapılmak *Yapmakişinekonuolmak. *Gerçekleştirilmek,ortayaçıkarılmak. yapım *Yapmakişi,inşa,imal. *Hammaddeyielveyamakineileişleyerekmalüretme,imal. *Birfilminçevrilmesiveyabirradyo,televizyonprogramınınhazırlanmasıiçingerekliçalışmalarıntümüve buçalışmalarınürünü,produksiyon. yapımeki *Kelimekökveyagövdesinegetirilerekkelimeninyenibiranlamkazanmasınısağlayanek:-lik(göz-lük); -ci (ev-ci);-li(ev-li);-ınç(sev-inç);-gi(sev-gi); -daş(vatan-daş)gibi. yapımevi *Hammaddeleriişleyerekpiyasayaçıkacakdurumagetirenişyeri,imalâthane. *Filmyapımıişiyleuğraşmakiçinkurulmuşortaklık. yapımcı *Birşeyinyapılmasında,ortayakonulmasında,gerçekleştirilmesindeemeğigeçenkimseveyakuruluş, imalâtçı. *Birfilminçevrilişiyleilgilibütünyönetimişleriniüzerinealan,sermayesiniverenkimse,prodüktör. *Radyo,sinemaprogramlarıdüzenlemeklegörevlikimse,programcı. yapımcılık *Araç,cihaz,eşyayapmaveyafilmçevirmeişi. yapıncak *Soğukhavada,açıktabırakılanatlaraörülenuzuntüylükebe. yapıncak *Seyrektaneli,kırmızıbeneklibirtürüzüm,kınalıyapıncak. yapınma *Yapınmakişi. yapınmak *Kendineyapmakveyakendiiçinyaptırmak. *Özenmek,hazırlanmak. yapıntı *Gerçekleçeliştiğini,gerçekliğeuymadığınıbilebiletasarlananşey,hayalgücüyleyaratılmışolanşey,tasni. *(bilgikuramındaveontolojide)Gerçeğeuymayan,ancakbelirlibirkuramsalveyapratikamaçiçin kullanılmasısakıncasızolantasarım. yapıntıcılık *Duyumlaryoluylagösterilemeyenvegösterilmeyenherşeyinbireyapıntıolduğunu;ancakbuyapıntıların, gerçekolmasalardadüşünmeveyaşamadagerekliolduğunuönesürengörüş. yapıntılı *Yapıntıniteliğindeolan,musanna. yapıpetmek *yapmak. yapısal *Yapıile,yapılışile,kuruluşileilgili,strüktürel. yapısaldilbilimi *Yapısalcılık. yapısalcı *Yapısalcılıkgörüşüveyönteminibenimseyen(kimse),strüktüralist. yapısalcılık *Biliminherdalında\"yapı\"danyolaçıkaraksonuçlaraulaşmayöntemi,strüktüralizm. *Dilintümüylebiryapıözelliğigösterdiğini,terimlerinbuilişkileribelirlediğiniilerisürendilbilimiöğretisi. yapısallaşma *Yapısallaşmakdurumu. yapısallaşmak *Yapısaldurumagelmek. yapısallık *Yapısalolmadurumu. yapış *Yapmakişiveyabiçimi. yapışyapış *Yapışkanbirmaddeilebulanmış. *(havaiçin)Nemli,rutubetli. *Islak. yapışıcı *Yapışmaniteliğiolan. yapışıcısap *Duvarlara,ağaçlarayapışarakyükselensaptürü. yapışık *Biryereyapışmışolan. *Fizyolojikyöndenbirbirlerinebağlıolarakdoğan. *Dokunan,değen. yapışıkçeneliler *Çengelçeneliler. yapışıklık *Yapışıkolmadurumu. yapışkan *Yapışmaözelliğiolan. *Gitmekbilmeyen. *Yapıştırıcı. yapışkanotu *Isırgangillerden,duvarlarüzerindegelişen,yapraklarıyapışkanbirbitki(Parietria). yapışkanlık *Yapışkanolmadurumu. *Birsıvıveyagazkütlesinin,içindebulunancisminhareketiniengellemeözelliği. yapışma *Yapışmakişi. yapışmak *(yapışıcıolanveyayapışkanbirmaddeyebulanmışolanbirşey)Ayrılmayacakbirbiçimdebiryeretutunup kalmak. *İyiceyaklaşmak,sokulupdeğmek. *Aralıkbırakmayacakbiçimdeüzerinedokunmak. *Birişyapmakamacıyla,heveslebirşeyielinealmak. *Sıkıcayakalamak,tutmak,sarılmak. *Birinirahatsızetmek,sataşmak,peşinibırakmamak,musallatolmak. yapıştırıcı *Yapıştırmaözelliğiolan,yapıştırmayayarayan(nesne). *Filmlerinyapıştırılmasıişindekullanılancihaz. yapıştırılma *Yapıştırılmakişi. yapıştırılmak *Yapıştırmakişiyapılmak. yapıştırma *Yapıştırmakişi. *Yapıştırarakyapılan. *Gelinlerinyüzüneyapıştırılarakyapılansüs. yapıştırmak *Yapışmasınısağlamak. *Yaklaştırmak,birbirinedayamak. *Hızlavurmak. *Gecikmedenkarşılıkvermekveyagerekeniyapmak. yapıt *Birkimseninemeksonucuortayakoyduğu şey,eser. *Sanatçınınortayakoyduğuürün,eser. yapma *Yapmakişi. *Doğadakişeylerebenzetilerekinsaneliyleyapılmış,yapay,sun'î. *İçtenolmayan,içtengelmeyerekyapılan,yapmacık. yapmaçiçek *Görünümüçiçeğiandıranveyumuşakmaddelerleyapılansüseşyası. yapmadil *Sun'îdil. yapmagübre *Sun'îgübre. yapmauydu *Herhangibirgezegeninçevresindekibiryörüngeyeyeryüzündenfırlatarakyerleştirilmişinsanyapısınesne, sunîpeyk. yapma! *şaşmabildirir. yapma!(yapmayın,yapmayınız!) *karşısındakini,ilgilendiğiiştenalıkoymakiçinsöylenir. yapmacık *İçtenolmayan(tavır,davranış,duygu),yapma,yapay,düzme,sahte,sun'î,zahirî. yapmacıkgörünümü *Gerçekteyapıldığıhâldeyapılmamışgibibirizlenimverengörünüm. yapmacıkgülüş *İçtenolmayan,sahte,yalancıgülüş. yapmacıklı *İçtenliğiolmayan(olmayarak),içtenolmayan(olmayarak). yapmacıksız *İçten,içtengeldiğigibi(yapılarakveyaolarak),samimî. yapmadığıkalmamak *kendisiiçinzararlıolanbirçokişyapmak. *Bkz.yapmadığınıbırakmamak. yapmadığınıbırakmamak(veyakoymamak) *bütünkötülükleriyapmak. yapmak *Ortayakoymak,gerçekleştirmek,oluşturmak,meydanagetirmek. *Olmasınayolaçmak. *Birişleuğraşmak,meşgulolmak. *Onarmak,tamiretmek. *(birincisi-i'li,ikincisieksizolarakaynınesneninikikeztekrarlandığında)Gerçekniteliğinivermek. *Birdileği,biristeğiyerinegetirmek,uygulamak,ifaetmek. *Birdüşünceyi,birdavranışı,biristeğiişedönüştürmek,gerçekleştirmek. *Düzenlibirdurumagetirmek. *Üretmek. *Birharekete,işebaşlamakveyabirhareketle,işleuğraşmak. *Zararayolaçmak. *Etkiliolmak. *Salgılamak,çıkarmak. *Dışkıçıkarmak. *Gerçekleştirmek. *(tehdityollu)Biriniherhangibirdurumadüşürmek. *Evlendirmek. *(isimsoyundanbirkelimeylebirlikte)birdurumyaratmak. *Edinmek,sahipolmak. *Birkimseyebirmeslekkazandırmak;yetiştirmek. *Davranmak,hareketetmek. *Olmak. yapmak *iyilikveyakötülüktebulunmak. yapmak *yolalmak. yapracık *Küçükyaprak. yaprak *Bitkilerdesolunum,karbonözümlenmesi,terlemegibiolaylarınoluştuğu,çoğuklorofilli,yeşilvetürlü biçimdekibölümler. *Özellikleasmayaprağı. *Börek,baklavagibişeylerdeyufka. *Kitap,deftergibişeylerdeönvearkayüzüoluşturankâğıtlardanherbiri,varak. *Katkatayrılabilenşeylerdekat. *Birkaçparçaeklenerekyapılanşeylerdeherparça. *Eni50cm,boyu75cmolanbayrakölçüsü. yaprakarıları *Çeşitlitürlerikurtçukevresinde,önemlitarımbitkilerineveormanağaçlarınazararverenzarkanatlılar familyası. yaprakarısı *Yaprakarılarıfamilyasından,zarkanatlılarınortakadı. yaprakaşısı *Birparçaağaçkabuğuylabirlikteçıkarılmışbiryapraktomurcuğunun,aşılanacakağacınkabuğualtına sokuluptutturulmasıylayapılanaşı. yaprakayası *Yaprağın,yassılaşmış,azveyaçokgenişyüzeyliyeşilbölümü. yaprakbiti *Yaprakbitlerifamilyasındanolanböcekleringeneladı,fidanbiti. yaprakbitleri *Duyargalarıvehortumlarıeklemli,1mmboyunda,yumuşakvücutlueşkanatlılarfamilyası. yaprakböceği *Sebzevemeyvelerezararverenböcekleringeneladı. yaprakçay *Çayınyaprakkısmı. yaprakdolması *Üzümyaprağındanyapılanetveyapirinçileyapılandolma. yaprakdökümü *Ağaçlarınyaprakdöktüklerimevsim,güz,sonbahar. yaprakdöner *İçindesıkıştırılmışkıymabulunmayan,piştiktensonraenliolarakkesilendönerkebap." }, { "text": "yaprakgibititremek *aşırıtitremek. yaprakkını *Yapraksapınıngövdeyebağlandığıyüzey. yaprakkurbağası *Yeşilbağa. yaprakkurdu *Yaprakböceği. yaprakmakinesi *Madenleribastırıpyaprakdurumunagetirenbaskımakinesi. yaprakoynamamak(veyakıpırdamamak) *(hava)rüzgârsız,çokdurgunolmak. yapraksarması *Yaprakdolması. yapraksigarası *Yapraktütünündürülereksarılmasıylayapılankalınsigara,puro. yapraktaş *İçindemikaparçacıklarıbulunan,değişimeuğraşmışşist. yapraktütün *Tütünyaprağınınkıyılmasıiletelteldökülentütün. yaprakyaprak *Katlarıolan,üstüsteyığılmışolan. yaprakcık *Baklagillerdebasit,üçlüvebileşikyapraklarıoluşturanküçükyapraklar. yaprakçıl *Yapraklarlabeslenenhayvan. yaprakkurusu *Kuruyaprakrengi. yapraklanma *Yapraklanmakişi. yapraklanmak *Yapraklarıçıkmak,yaprakoluşmak. yapraklı *Yaprağıolan. yapraklıkarayosunları *Kayaların,ağaçkabuklarınınyüzündehalıtüylerigibisıkbitenkarayosunları. yapraksı *Yaprakgörünüşündeolan. yapraksız *Yaprağıolmayan. yapsatçı *Binayapıpsatankimse. yapsatçılık *Yapıpsatmaişi. yaptığıhayırürküttüğükurbağayadeğmemek *zararıyararındançokolmak. yaptığınıbilmemek *aklıbaşındaolmamak,bilinçsizcedavranmak. yaptırılma *Yaptırılmakişi. yaptırılmak *Yaptırmakişinekonuolmak. yaptırım *Yaptırmakişi. *Kanun,ahlâkgibikurumlarınbuyruklarınınyerinegetirilmesinisağlayangüç,müeyyide. yaptırma *Yaptırmakişi. yaptırmak *Yapmasınısağlamak,yapmasınaimkânvermek. yaptırtma *Yaptırtmakişiveyadurumu. yaptırtmak *Yapmasınısağlamak,yapmasınasebepolmak. yapyakın *Çokyakın. yapyalnız *Yapayalnız. yar *Yardımcıkelimesininkısaltılmışı. yar *Deniz,göl,ırmakgibisukıyılarındaveyakaradadikyer,uçurum. yâr *Sevgili. *Dost,tanıdık. *Yardımcı. yârolmak *yardımetmek,yararlıolmak. yara *Keskinbirşeyle,birvuruşlavücuttaoluşanderinkesikveyazedelenme. *Birşeyiniçveyadışyüzündeherhangibiretkiileoluşanvetehlikeliolabilenoyuk,gedik,yarık. *Dert,üzüntü,acı. yaraaçmak *vücuttaveyabirşeyinyüzündeyaraoluşmasınasebepolmak. *büyüküzüntüvermek. yaraalmak *yaralanmak. yarabere *Yaralanma. yarabereiçinde *vücudundayara,ezik,sıyrık,çürük,bulunmak. yaraişlemek *yarakapanmayıpakıntısürmek. *üzücübirolayınetkisibitmemek. yaraizi *Yaranınkapanmasında,iyileşmesindensonrageridekalanbelirti. yarakapanmak *yaraiyiolupgeçmek. yaraotu *Halkarasındayaralaraiyigeldiğineinanılanbitki. yarabbi *EyTanrı'm!. Yaradan *Tanrı. Yaradanakurban(olayım) *birşeyehayrankalındığındasöylenir. Yaradanasığınıp(birişyapmak) *bütüngücünükullanarak(oişiyapmak). Yaradancılık *Tanrı'yainanmaklabirlikte,bellibirdinindogmalarınıveilkelerinibenimsemeyen;Tanrı'nınevreni yarattıktansonraonu,kendiyasasınagöreişlememeküzerekendibaşınabıraktığınıönesürenöğreti. yaradılış *Birkimsededoğuştanbulunanvücutveruhözelliklerinintümü,mizaç,huy,tıynet. *Birşeyinyaratılırkenkazanmışolduğuözelliklerbakımındandurumu,fıtrat,hilkat. yaradılışlı *Doğuştanvücutveruhözelliklerinintümünüüzerindetaşıyan. yaradılıştan *Doğuştan,fıtraten. yarak *Silâh. *Erkeklikorganı. yaralama *Yaralamakişi. yaralamak *Silâhgibibiraraçlayaraaçmak. *Gücendirmek,incitmek,kırmak. yaralanış *Yaralanmakişiveyabiçimi. yaralanma *Yaralanmakişi. yaralanmak *Yaralamakişiyapılmak;biryerindeyaraaçılmak,biryeriyaraolmak. *Gücenmek,incinmek,kırılmak. yaralı *Yarasıolan,yaralanmış(kimse),mecruh. *Dertli,üzüntülü. yaralıkuşakurşunsıkılmaz *birinindüşkünlüğündenyararlanarakondanöçalmakdoğrudeğildir. yaralıparmağaişememek *enküçükbiryardımıbileesirgemek. yarama *Yaramakişi. yaramak *(birşey)Yararlıolmak,yararsağlamak. *Birişiçinuygunolmak,kullanılırolmak. yaramamak *gereksizolmak,boşunayapılmışolmak. yaramaz *Uygunveyararlıolmayan,birişeyaramayan. *(çocukiçin)Sözdinlemeyen,usludurmayan,yasaklananşeyleriyapmaktaayakdireyen,haşarı. *Çapkın. yaramazolmak *yaramazlaşmak. yaramazca *Yaramaz(birbiçimde). yaramazlaşma *Yaramazlaşmakişi. yaramazlaşmak *(çocuk)Sözdinlememek,rahatdurmamak,yasakedilenşeyleriyapmaktaayakdiremek. yaramazlık *Yaramazolmadurumuveyayaramazcadavranış. *Kötü,uygunsuzdurumveyahaber. *Çapkınlık. yaramazlıketmek *yaramazcadavranmak. yârân *Dostlar. *Biramaççevresindetoplanmışveyaaynıamacıgüttükleriiçinbirarayagelmişolanlarıntümü. yaranış *Yaranmakişiveyabiçimi. yaranma *Yaranmakişi. yaranmak *Birdavranışlabirinimemnunetmek. *İçtenolmayandavranışlarlabirinimemnunetmeyeçalışmak. yarar *Yarayan,elverişli,uygun. *Birşeydeneldeedilensonuç,fayda. *Birişteneldeedileniyisonuç. *Çıkar,kâr,menfaat. yararcı *Yararpeşindekoşankimse. yararcılık *Ahlâkîişvedavranışlardayararınilkeyapılması,faydacılık. yararlanılma *Yararlanılmakdurumu. yararlanılmak *Yararlanmak,faydalanılmak. yararlanma *Yararlanmakişi,faydalanma,istifadeetme. yararlanmak *Kendineyararsağlamak,faydalanmak,istifadeetmek. yararlı *Yararsağlayan,yararıolan,faydalı,nafi. yararlıkılmak *faydasağlayanveüretkendurumagetirmek. yararlıolmak *faydasağlamak. yararlık *Yararlıçalışma. yararsız *Yararsağlamayan,yararıolmayan,faydasız,nafile. yararsızlık *Yararsızolmadurumu. yarasa *Yarasalardan,önayaklarıperdelikanatbiçimindegelişmiş,vücuduyumuşaksıkkıllarlakaplı,iskeletleri hafifyapılı,uçabilenmemelihayvan(Vespertilio). yarasalar *Yarasatürleriniiçinealanmemelilertakımı. yarasıolangocunur *biriştesorumluaranırkenkusuruolankimsetelâşadüşer. yarasın! *\"afiyetolsun\"anlamındakullanılır. yarasınıdeşmek *acıyı,üzüntüyühatırlatmak,tazelemek. yaraş *Birkimseyekendinibeğendirmekiçinalımlıdavranankimse. yaraşık *Yaraşma,uyma,uygunluk. yaraşıkalmak *yaraşmak. yaraşıklı *Yaraşan,uygun,yakışır. yaraşıksız *Yaraşıkolmayandurumu,yaraşmayan,yakışmayan. yaraşır *Lâyık,uygun. yaraşma *Yaraşmakişi. yaraşmak *Yakışmak,uymak. *Uygunolmak. yaraştırma *Yaraştırmakişi,tensip. yaraştırmak *Uygungörmek,yakıştırmak,tensipetmek. yaratı *Özelbiryetenektenyararlanılarakortayakonulmuşşey,kreasyon. yaratıcı *Yaratmayeteneğiolan. yaratıcılık *Yaratmayeteneği. *Herbireydevarolduğukabuledilen,birşeyiyaratmayaitenfarazîyatkınlık. yaratık *Canlı,mahlûk. yaratılış *Yaratılmakişiveyabiçimi. *Tanrıtarafındanyoktanvarediliş,takvin. yaratılma *Yaratılmakişi. yaratılmak *Yaratmakişiyapılmak. yaratım *Özelyetenekleortayakonulaneserveyanesne,kreasyon. yaratımcı *Özelyeteneklebirnesneveyaeserortayakoyankimse,kreatör. yaratış *Yaratmakişiveyabiçimi. yaratma *Yaratmakişi. yaratmak *(Allah)Olmayanbirşeyivaretmek. *Zekâ,düşüncevehayalgücündenyararlanarakozamanakadargörülmeyenyenibirşeyortayakoymak, yapmak. *Olmasına,ortayaçıkmasınayolaçmak,sebepolmak. yarayamerhemolmak *zorunluihtiyacıkarşılamak. yaraya şifavermek *hastalığıiyileştirmek. *kötüdurumdankurtarmak,derdedevaolmak. yarayatuzbiberekmek *birderdinacısınıçoğaltmak. yarayıtazelemek *üzüntüyü,sıkıntıyı,acıyıhatırlatmak,yenidenortayaçıkarmak. yarayışlı *Yararlı,faydalı. yarbay *Ordudarütbesibinbaşıilealbayarasındaolanüstsubay. *Kaymakam. yarbaylık *Yarbayrütbesiveyayarbayıngörevi. yarda *Yaklaşıkolarak91cmgelenİngilizuzunlukölçübirimi. yardak *(özelliklekötüişlerde)Yardım. yardakçı *Kötüişlerdebirineyardımedenkimse. yardakçılık *Yardakçıolmadurumu. yardakçılıketmek *birinekötüişlerdeyardımetmek. yardanatmak *kazayauğratmak. yârdanmıgeçersin,serdenmi? *eşdeğerdeiki şeyinbirindengeçmekgüçlüğükarşısındasöylenir. yardım *Kendigücünüveimkânlarınıbaşkabirininiyiliğiiçinkullanma,muavenet. *Etki. *Bağış,iane." }, { "text": "*Birülkeyebağışveyaödünçolarakverilenpara,ihtiyaçmaddeleri. yardımetmek(veyayapmak) *kendigücünü,imkânlarınıbaşkabirininiyiliğiiçinkullanmak. yardımgörmek *destekeldeetmek,bağışalmak. yardımsandığı *Sosyalyardımlaşmayıgüçlendirmekamacıylakurulandernekveyakurum. yardımcı *Yardımedenveyagerektiğindeyardımedecekolan(kimsevb.),muavin,muin,yaver. *Yardımıolan(şey,nesne. yardımcıders *Esaseğitimivedersleridesteklerniteliktealınanveyaokunanders. yardımcıdoçent *Üniversitededoktorasonrasıöğretimüyeliğininilkbasamağı. yardımcıeylem *Bkz.yardımcıfiil. yardımcıfiil *İsimsoylukelimelerinveyabazıfiilimsilerinfiil gibikullanılmalarınısağlayanimek,etmek,eylemek,olmak, kılmakfiilleri:Hastaidim.Nazeyledi.Arzolunurgibi. yardımcıhakem *Bkz.yanhakem. yardımcıhücre *Kırmızısuyosunlarındadöllemedeoluşanbirçekirdeğialarakgelişmeyisağlayanhücre. yardımcıkitap *Eğitimdeesasderslerikonularıbakımındanaçanveaçıklayankitap. yardımcıolmak *yardımdabulunmak. yardımcıoyuncu *Yedekoyuncu. yardımcıyargıç *Başyargıcıyayardımcıolanyetkili. yardımcılık *Yardımcıolmadurumu. yardımdabulunmak *yardımetmek. yardımınakoşmak *güçdurumadüşeneistekleyardımetmek. yardımlaşma *Yardımlaşmakişi. yardımlaşmak *Karşılıklıyardımdabulunmak. yardımsever *Yardımetmektenhoşlanan,hayırsever. yardımseverlik *Yardımseverolmadurumu. yardırma *Yardırmakişi. yardırmak *Yarmakişiniyaptırmak. yâren *Arkadaş,yakın,dost. yârenbaşı *Yareniyönetenveyayönlendirenkimse. yarence *Yarengibi,yarenebenzer. yârenlik *Yakınarkadaşlık,muhabbet. *Ahbapça,dostçakonuşma,söyleşme,sohbet. yarenliketmek *ahbapça,dostçakonuşmak,sohbetetmek. *birkonuüzerindekonuşupdertleşmek. yarga *Yarka. yargı *Kavrama,karşılaştırma,değerlendirmegibiyollarabaşvurularak,kişi,durumveyanesnelerineleştiricibir biçimdedeğerlendirilmesi,hüküm. *Yasalaragöremahkemecebirolayveyaolgunundoğuşunaetkenolansebeplerindegözönünde bulundurularakdeğerlendirilmesisonucuverilenkarar,kaza. yargıalanı *Birmahkemeninyargıyetkisinikullandığıcoğrafîyer. yargıçevresi *Birmahkemeninyargılamayetkisininsınırlarınıbelirleyencoğrafîresmîalan,kazadairesi. yargıdenetimi *Yargıdüzenininsağlanmasıamacıylayargıkurullarıveyaorganlarıncagerçekleştirilendenetim. yargıerki *Yargıgücü. yargıevi *Mahkeme. yargıgücü *Yargıişiniyerinegetirebilmegücü. yargıorganları *Yargılamaişiyleilgilikuruluşlar. yargıusulü *Yargılamausulü. yargıyeri *Davalarıngörüldüğüyer,mahkeme. yargıyetkisi *Yargılamagücünüverenyetki. yargıyolu *Mahkemeyebaşvurmahakkı. yargıcı *Hakem. yargıcılarkurulu *Jüri. *Hakemheyeti. yargıcılık *Hakemingörevi. yargıç *Milletadına,yargıyetkisinikullanarakyasayaaykırıdavranışlardaveyauyuşulmayanişlerdeyasayıyerine getirmekle,adaletigerçekleştirmeklegörevlikimse,hâkim. yargıçlık *Yargıcıngörevi,hâkimlik. yargılama *Yargılamakişi,muhakeme. yargılamagiderleri *Mahkemegiderleriveyamasrafları. yargılamausulü *Yargılamakişiveyayöntemi. yargılamak *(yargıç)Birkararavarmakiçindavalıiledavacıyıdinlemek,muhakemeetmek. yargılanış *Yargılanmakişiveyabiçimi. yargılanma *Yargılanmakişi. yargılanmak *Yargısıyapılmak. yargısal *Yargıileilgili. Yargıtay *Yargılamalarınyolundayapılıpyapılmadığınıincelemeklegörevliyüksekyargıkurulu,TemyizMahkemesi. yargıyavarmak *karşılaştırmavedeğerlendirmeyaparakbirsonucaulaşmak,anlamvermek. yarı *Birbütünüoluşturanikieşitparçadanherbiri,nısıf. *(birşeyin)Yarısıkadarolan,yarımolan. *Gereğindenaz,tamolmayarak. *Futbolda45dakikalıkherikidönemdenbiri. yarıaçıkcezaevi *Dıştankorunmasızolmasınakarşın,kaçmayakarşıengelleriolancezaevi. yarıağırsıklet *Boksta75kgdan81kgakadarolanağırlıklaraverilenad. yarıalan *Yarışmaveyamüsabakaalanınıortadanikiyebölenortaçizgininikiyanındakalanveherbirindebir takımınyeraldığıalan,yarısaha. yarıasalak *Yarımasalak. yarıbaşkalaşma *Böceklerdekurtçukevresigörülmeyenbaşkalaşmatürü. yarıbaşkanlık *Başkanlıkrejimiileparlâmentersistemibirleştirmeyihedefleyensiyasîrejim. yarıbel *Belhizası. yarıbelgesel *Bütünüylebelgeselnitelikliolmayan. yarıbuçuk *Çokaz,baştansavma. yarıfinal *Sonakalacakikitakımıbelliedenkarşılaşmalar. yarıfinalist *Yarıfinaleyükselensporcuveyatakım. yarıgece *Geceninortası. yarıgeçirgen *Aynıeriticiiçindekiikieriyiğibirbirindenayıranveeriticiyigeçirdiğihâldeerimişcisimlerigeçirmeyen (çeper). yarıgeçirgenlik *Yarıgeçirgenolmadurumu. yarıgöçebe *Hemyerleşikhemdegöçebehayatınıbirlikteyaşayantopluluk. yarıgöçebelik *Yarıgöçebeolmadurumu. yarıgölge *Birışıkkaynağıönünekonulansaydamolmayanbircismingerisindekiekranüzerinevurangölgesinin çevresindegörülen,çokkoyukaranlıkolmayanbölümü. yarıiletken *Elektrikakımınıtamiletmeyenmetaldışımadde. yarıkaranlık *Aydınlıkilekaranlıkarasıbirdurum. yarıkurak *Yeterincesualamayancoğrafîbölge. yarıkübik *Parabol. yarıküre *Yerveyagökküresininekvatorlabölünmüşikiyarısındanherbiri,yarımküre. yarımamul *Tamişlememiş. yarıortasıklet *Boksta71kgdan75kgakadarolanağırlıklaraverilenad. yarıotomatik *Tamotomatikolmayancihazveyaotomobil. yarısanayileşme *Sanayileşmesisteminitamoturtmamışveyakuramamışsanayi. yarısaydam *Işığıgeçiren,fakatarkasındakinesnelerinsınırlarınıvebiçiminibelirginolarakgöstermeyen(nesne). yarısaydamlık *Işığıgeçirmeklebirliktearkasındakinesneyibelirginolarakgöstermeyennesnelerinözelliği,niteliği. yarıson *Yarıfinal. yarısonuç *Sonucunyarısı. yarıünlü *Akıcıünsüzlerinenbolsesliolanları:y,ğ. yarıyarıya *Yarısıkadar. *Yarısıbirine,yarısıöbürüneolarak. yarıyoldabırakmak *yapılanyardımısonunakadarsürdürmemek. yarıcı *Yarmakişiniyapan,parçalayan,bölen. yarıcı *Ürünümalsahibiileyarıyarıyabölüşerekçalışanişçi. yarıcılık *Odunyarmaişçiliği. yarıcılık *Ürünümalsahibiileyarıyarıyabölmedurumu. yarıçap *Çemberinherhangibirnoktasıylamerkezinibirleştirendoğruparçası,çapınyarısı. yarıdakalmak *bitmemek. yarık *Yarılarakaçılmışveyayarılarakoluşmuş. *Yarılarakaçılmışyer,genişçatlak,gedik,rahne. *İncebirçizgidurumundaaçılmışyara. *Küçükbirışıkdemetieldeetmekiçinışıkkaynağınınönünekonulan,saydamolmayanbirdüzlemüzerine açılmış,dikdörtgenbiçimindeküçükdelik. *Anlaşmazlık,bölünme. yarıklık *Yarıkolmadurumu. yarılama *Yarılamakişi. yarılamak *Ortasınavarmak,yarısınıbitirmek. yarılanma *Yarılanmakişi. yarılanmak *Yarıyagelinmek,yarısınavarılmak. yarılma *Yarılmakişi. yarılmak *Yarmakişiyapılmak. *Üzerindeyarıkaçılmak. yarım *Bütünbirşeyinayrıldığıikieşitparçadanherbiri. *Tamveistenildiğigibiolmayan,eksik,noksan. *Hastalıklı,sakat,sağlıksız. *Birbütününyarısıolanmiktar. *(saatiçin)Onikiotuz. yarımadam *Güçsüz,sakat,zayıfadam. yarımağız *İstemeyeistemeye,isteksizce. yarımakıllı *Aklıaz,aptal. yarımasalak *Üzerindeyaşadığıkonakçıbitkidenbazenhazırbesinmaddesialan,gerektiğindekendibeslekyaşayabilen, klorofillibitkilerdegörülen,tamolmayanasalak,yarıasalak. yarımay *Dördün. yarımayak *Üzerindeyukarıdanaşağıyivlerbulunan,duvarayarısıgömükgibiduran,hiçbirtaşıyıcıgöreviolmayansüs öğesi,gömmeayak. yarımbaşağrısı *Kusma,midebulantısıilegörülen,sempatiksinirsistemidengesininbozulmasındanilerigelenbaşağrısı, migren. yarımboy *Resimdebeldenyukarısı. *Atyarışlarındabiratınbedenininyarısıkadar. yarımdaire *Birdaireninbiryarımçembervebirçaplasınırlananyarısı. yarımdairekanalları *İçkulaktabulunanhalkabiçimindekiüçkanal. yarımdoğru *Başlangıçdenilenbirnoktadançıkıpyalnızbiryöndesonsuzadoğruuzayıpgidendoğru. yarımelma,gönülalma *armağanküçükdeolsa,gönülalmayayarar. yarımelmanınyarısıo,yarısıbu *birbirineçokbenzeyenleriçinsöylenir. yarımgün *Belirliveyaalışılmışçalışmasaatlerindenazçalışma,parttaym. yarımkafiye *Kafiyelikelimelerinsonundaçıkışyerleribirbirineyakınsesdeşlerleoluşturulankafiye. yarımkalmak *tamamlanmamak,sonuçlanmamak. yarımkanatlılar *Böceklersınıfından,önkanatlarındiptenbaşlayarakyarıdançoğusertleşmişsonbölümleriveartkanatları zardurumdaolantahtakurusu,bit,subiti,suakrebi,fidanbiti,cırcırböceği,kırmızböceğigibiböcekleriiçinealan biralttakım. yarımkubbe *Mimarîdetamkubbeözelliğitaşımayanbölüm. yarımküre *İkieşitparçayabölünmüşbirküreninherparçası. *Yarıküre. yarımmesai *Tamgünçalışılmayan,gününbellisaatlerindegörüleniş. yarımpabuçlu *işsiz,yoksulkimse. yarımpabuçlu *Pabuçlarınınarkasınabasmışolan. yarımpansiyon *Konaklamatesislerindeodavekahvaltıhizmetleriyanındaöğleveyaakşamyemeğindenbirisinin verilmesinedayanansistem. yarımporsiyon *Porsiyonunyarısıolanyemek. yarımsağetmek *sağyanabirazyönelmek. yarımseren *Üzerineyanyelkeniaçmakiçindirekleringerisineeğikolarakkonulanseren. yarımsoletmek *solyanabirazyönelmek." }, { "text": "yarımtarife *Tamtarifeninyarısı. yarımuyak *Yarımkafiye. yarımvokal *Bkz.yarıünlü. yarımyamalak *Kusurlu,eksik,üstünkörü. yarımada *Yalnızbiryanındananakarayabağlı,öbüryanlarıdenizleçevrilikaraparçası. yarımca *Vücudunyarısınageleninme. *Yarımbaşağrısı. yarımlama *Yarımlamakişi. yarımlamak *Birişinyarısınıyapmak,yarılamak. yarımlık *Sakatvesağlıksızolmadurumu. *Kasıkfıtığı,fıtık. *Şiniğinyarısı. yarımşar *Yarımyarım,yarımolarak. yarın *Bugündensonragelecekilkgün. *Gelecek,ileridekizaman. *Bugündensonragelecekilkgünde. yarınöbürgün *ileride,yakınbirzamanda. yarındanteziyok *geciktirmeden,ivedilikle. yarınki *Yarınyapılacakolan,yarınileilgili. yarıntı *Selinaçtığıhendek,çukur. *Selsularınınveyayüzeyikaplarcasınaakanselintisularınınoluşturduğu,eğimaşağıuzananince,azderin, olukbiçimliçukurlar. yarış *(birspordalında)Genelliklebirödülkazanmakamacıylabirbiriniyenmeyeçalışma,müsabaka. *Yarışma,rekabet. yarışarabası *Yarışakatılanaraba. yarışatı *Atyarışlarıiçinyetiştirilenat. yarışetmek *geçmekiçinuğraşmak. yarışkayığı *Kayıkyarışlarıiçinyapılankayık. yarışotomobili *Yarışarabası. yarıştabancası *Yarışıbaşlatmak,yanlışçıkışlarıyarışmacılarabildirmekveyarışıdurdurmakiçinkullanılanateşlisilâh. yarışakalkmak *yarışmayabaşlamak. yarışçı *Birspordalındabirbirinigeçmeyeçalışanlardanherbiri,müsabık. yarışçılık *Yarışçıolmadurumu. yarışım *Yarışma. yarışımcı *Yarışmacı. yarışlık *Pist. yarışma *Yarışmakişi,müsabaka. *Bilgi,yetenek,güzellikvb.deüstünlüğünügöstermekiçinyarışmakişi,yarışım,müsabaka. *Ticaretteüstünlükkazanmaçabası,rekabet. yarışmacı *Biryarışmayakatılankimse,yarışımcı,müsabık. yarışmak *Üstünlükkazanmakamacıylabiryarışmayakatılmak. *Biryarışmadabaşkalarındanüstünolmakiçinçabagöstermek. *Başkalarındanüstünolmayaçalışmak,rekabetetmek. yarıştırma *Yarıştırmakişi. yarıştırmak *Yarışmasınısağlamak. yarıyıl *Öğretimyıllarınınayrıldığıikidönemdenherbiri,sömestr. yarka *Büyükpiliç. yarkurul *Meclisveyaherhangibirkurultaydabazıkonularıinceleyerek,varılansonuçlarıtartışılmakiçingenelkurula getirmeklegörevli,üyelerarasındanoluşturulanyardımcıkurul,altkurul,encümen,komisyon,komite. yarlıgama *Yarlıgamakişi,mağfiret. yarlıgamak *(Tanrı)Birininsuçunubağışlamak,mağfiretetmek. yarlık *Hükümdarbuyruğu,ferman. yarlık *Yârolmadurumu. yarma *Yarmakişi. *Engebelibiryerde,biryolugeçirmekiçinaçılmışyer. *Kolayyarılanveçekirdeğindenayrılan. *İri,gelişigüzelkırılmış(tahıl). yarmaaşı *Kalınçaplıanacıntepesidüzgünşekildekesildiktenveperdahlandıktansonra,tamortayerinden4-5cm derinliğindeaçılanyarığabirkalemyerleştirilerekyapılanbiraşı. yarmabuğday *İrivegelişigüzelkırılmışbuğday. yarmaçorbası *Yarmabuğdayileyapılmışbirtürçorba. yarmagibi *çokiriyarı(kimse). yarmakereste *Damarlarıyönündeyarılarakbiçimlendirilmişağaç. yarmakütüğü *Üzerindebaltaileodunyarmakiçinyapılankalınkütük. yarmasaldırısı *Bkz.yarmataarruzu. yarmaşeftali *Etiçekirdeğindenkolaycaayrılanşeftali. yarmataarruzu *İkiyanıkapalıveyayanlarıkuşatmaveçevirmeyeelverişsizolandüşmanbirliğininsavunmadüzenini, gedikleraçarakparçalamaamacıgüdensaldırı. yarmak *Uzunlamasınabölüpayırmak. *Ortasından,içindengeçmek. *Buğday,arpagibitahıltanelerinideğirmendekırmak. *Derinyaraaçmak. *Yarıkaçmak. yarmalama *Yarmalamakişi. yarmalamak *Uzunlamasınaikiyebölmek. yarmalık *Yarmayapmakiçinayrılmışbuğdayvb. yarpuz *Ballıbabagillerden,çiçekleribirbirindenayrıhalkadurumunda,nanetüründen,kısasaplı,azveyaçoktüylü, güzelkokulubirbitki(Menthapulegium). yârüağyar *Dostdüşmanherkes,elâlem. yas *Ölümveyabirfelâkettendoğanacıvebuacıyıbelirtendavranışlar,matem. yastutmak *çoküzülmek.yasabürünmek,matemtutmak. *duyulanacıveüzüntüyübazıdavranışlarlabellietmek. yasa *Olaylarıngidişindeolağandışınayervermeyen,değişmezlikvemecburiyetgösterenkural. *Kanun. *(bilimde)Çoksayıdadeneyvegözlemlerdensonra,aynışartlardaaynısonuçlarıverdiğikesinolarak belirlenendurum. *Toplumsalhayatiçindekendiliğindenoluşanveuyulmasıtoplumiçindeyaşamanınbirmecburiyetiolan alışkılarınınbütünü. *Düşünceninmantıksalbirdeğeriolmasıiçinuyulmasışartolantemel. yasaçıkarmak(yapmakveyakoymak) *biryasaönerisi,yasamagücütarafındanonaylanmak. yasadışı *Yasalara,yasakurallarınauymayan,gayrikanunî,illegal. yasagömülmek *çoküzülmek. yasa koyucu *Yasayapmaveyakoymayetkisiolan,vazııkanun. yasaönerisi *Kanunveyayasateklifi. yasasözcüsü *Danıştaysavcısı. yasatasarısı *Hükûmettarafındanhazırlanarakyasalaşmasıiçinmeclisegönderilenkanunmetni,kanuntasarısı. yasa teklifi *Kanunteklifi,yasaönerisi. yasak *Birişinyapılmasınakarşıolanyasalveyayasadışıengel,memnuiyet. *Yapılmamasıistenmişolan,memnu. yasakaşk *Hukuk,din,törebakımındanuygungörülmeyen,reddedilenaşk. yasakbölge *Üzerindenuçaklarıngeçmeiznininsınırlıolduğu,güvenliksebebiyleiçeriyegirişlerinözelolarak sınırlandırıldığıbölge. yasaketmek *yapılmamasınıistemek,yasaklamak. yasakkitap *Satışıvedağıtımıyasaklanmışolankitap. yasakmeyve *ÂdemileHavva'nıncennetteyediklerineinanılanmeyve. yasakolmak *yapılmamasıistenmek,yasaklanmak. yasaksavmak *birnesne,birihtiyacıgeçiciolarakkarşılamak,şimdilikişeyaramak. *birişihatıriçin,gönülsüzolarak,üstünkörüyapmak. yasakçı *Kavas. *Bekçi,nöbetçi. yasaklama *Yasaklamakişi. yasaklamak *Birşeyinyapılmamasınıbuyurmakveyaistemek. yasaklanış *Yasaklanmakişiveyabiçimi. yasaklanma *Yasaklanmakişi. yasaklanmak *Yasakedilmek;yapılmamasıbuyrulmakveyaistenmek,engellenmek,önlenmek,menedilmek. yasaklayıcı *Yasaklama,önlemeniteliğiolan,engelleyici. yasaklı *Herhangibirşeyiyapmasıkendisineyasakedilmişolan(kimse). yasal *Yasalarauygun,kanunî,legal. yasalaşma *Yasalaşmakişi,kanunlaşma. yasalaşmak *Yasamameclislerinceonaylanarakyürürlüğegirmek,yasadurumunagelmek,kanunlaşmak. yasalaştırılma *Yasalaştırılmakişi. yasalaştırılmak *Yasadurumunagetirilmek,kanunlaştırılmak. yasalaştırma *Yasalaştırmakişi,kanunlaştırma. yasalaştırmak *Yasadurumunagetirmek,yasayabağlamak,kanunlaştırmak. yasalı *Yasayauygunveyayasanınbuyurduğu,kanunî. yasallaşma *Yasallaşmakişiveyadurumu. yasallaşmak *Yasaldurumagelmek. yasama *Yasakoyma,teşri. *Genel,soyut,objektifvesürekliniteliktekurallarkoyma. yasamadokunulmazlığı *Yasamaorganıüyelerinin,adlîkovuşturmadankorunarakgörevleriniserbestçeyapabilmelerinisağlayan anayasailkesi,teşriîmasuniyet. yasamadönemi *Meclisinbiryıllıkçalışmadönemi. yasamagücü *TürkiyeBüyükMilletMeclisininyasayapma,yasakoyma,değiştirmevekaldırmayetkisi,teşriîkuvvet. yasamahakkı *Yasamagücü. yasamakurulu *Gerekenyasalarıkararlaştırankurul(parlâmento). yasamakuvveti *Yasamagücü. yasamameclisi *Yasamaorganı,parlâmento. yasamaorganı *Devletinyasakoymakgöreviniyerinegetirenorganı,parlâmento. yasamayetkisi *Yasamagücü,teşriîkuvvet. yasamayılı *TürkiyeBüyükMilletMeclisininbiryasamadönemindegörevyaptığısüre. yasamak *Düzenvermek. *Yasakoymak. yasamalı *Yasayapmaileilgili,teşriî. yasasız *Yasayabağlıolmayan,kanunsuz. yasasızlık *Yasasızolmadurumu,kanunsuzluk. yasemin *Zeytingillerden,beyaz,kırmızıveyasarırenkliçiçeklerigüzelkokuluolanbirağaççık(Jasminum). *Buağaççıktanyapılmışolan. yasin *Kur'ansurelerindenbiri. yaslama *Yaslamakişi. yaslamak *Dayamak. yaslanma *Yaslanmak(I,II)işi. yaslanmak *Dayanmak. *Güvenmek. yaslanmak *Yasabürünmek,yasiçindeolmak. yaslı *Yaslaolan,yastutankimse,matemli. yasmak *Yayınkirişinigevşetmek. *Düzdurumagetirmek. yasmık *Mercimek. yassı *Yayvanvedüz. yassıbalıklar *Kemiklibalıklartakımı. yassıkadayıf *Yuvarlakvekalın, 7-8cmçapındahazıryufkavebuyufkadanyapılantatlı. yassısolucanlar *Tenyavekelebekasalağıgibi,vücutlarıyassıveuzunolansolucanlartakımı. yassısolungaçlılar *Midye,deniztarağıgibikavkılarıikiçenekliveçoğuyenilenyumuşakçalarsınıfı. yassıca *Yassıdurumda. yassılama *Yassılamakişi. yassılamak *Yassıdurumagetirmek. yassılanma *Yassılanmak,yassılaşmakişi. yassılanmak *Yassıdurumagelmek,yassıolmak. yassılaşma" }, { "text": "*Yassılaşmakişiveyadurumu. yassılaşmak *Yassıdurumunagelmek,yassıolmak. yassılaştırma *Yassılaştırmakişi. yassılaştırmak *Yassıdurumagetirmek. yassılık *Yassıolmadurumu. yassılma *Yassılmakişiveyadurumu. yassılmak *Yassıdurumagelmek,yassılaşmak. yassıltma *Yassıltmakişi. yassıltmak *Yassıdurumagetirmek,yassılaştırmak. yastağaç *Üstündehamuraçılan,yemekyenilentahta. yastama *Yastamakişi. yastamak *Dayamak,yaslanmak. yastık *Başınaltınakoymakveyasırtıdayamakiçinkullanılan,içiyün,pamuk,kuştüyügibişeylerledoldurulmuş küçükminder. *Bubiçimdeyapılmışvetürlüişlerdekullanılanşey. *Fideyetiştirmekiçinincetoprakvegübredenhazırlanmışyüksekçeyer. *Yapılarda,makinelerdebazıbölümlerinüzerinedayandığıparça. yastıkbıyık *Yanayatmışveuzamışbıyık. yastıkkılıfı *Yastığageçirilenkoruyucukılıf. yastıktakoz *Direkbaşıiletavanarasınayerleştirilen,tavanınyükünüdireğeiletenveesnekliksağlayanküçükağaç parçası. yastıklama *Fideyetiştirmekiçinyastıkyapmayöntemi. *(kömürüocakta)Yastıkdurumunagetirme,yığma. yastıklı *Yastığıolan,içindeyastıkbulunan. yaş *Doğuştanberigeçenveyılbirimiileölçülenzaman,sin(II). *Hayatınçeşitlievrelerindenherbiri,çağ. *Birkurum,birkuruluş,düzenvb.ninkurulduğundanbuyanageçenzaman. *Birgökcismininoluşmayabaşladığıgündenbugünekadargeçirdiğizamansüresi. yaş *Nemli,ıslak. *Kendisuyunu,canlılığınıyitirmemiş,kurumamış,kurutulmamış,taze. *Ağlandığındagözlerdenakanberraksıvı,gözyaşı. *Kötü,korkulu,zor. yaşakıtmak(veyadökmek) *ağlamak. yaşbaş *Hayatıboyuncakazanılantecrübelerinvegörgününtümü. yaşçayır *Bütünyazmevsimiboyuncayaşverutubetliolantopraklardagelişen,üçköşeliotlarvesazlarında bulunduğutabiîçayır. yaşdönümü *Kadınlardadoğurmayeteneğininsonaermesi,menopoz. *Erkeklerde,erbezlerininsalgıladıklarıhormonmiktarınıngiderekazalmasısonucucinselgücünazalması, andropoz. yaşgünü *Birinindoğduğugününyıldönümü. yaşhaddi *Birgörevliningörevindekalmasınayasanınizinverdiğienileriyaş. yaşilerlemek *yaşlanmak,ihtiyarlamak. yaşkesim *Tabandansızmaveyatoplanmasuretiyleyeraltındansulananveyaçoğuzamanyaşbirdurumdaolanarazi. yaşpasta *Kremvekremaileyaşmeyvelerleyapılmışpasta. yaşsebze *Tazesebze. yaşsınırı *Yaşhaddi. yaştahtaya(veyayere)basmak *birişteuyanıkdavranmamakyüzündenaldanmak. yaşüzüm *Tazeüzüm. yaşyetmiş,işbitmiş *çokihtiyarkimseleriçinkullanılır. yaşa *Hoşnutluk,sevinçgibiduygularıanlatmakiçinsöylenir. yaşam *Hayat. yaşambiçimi *Hayattarzı. yaşamdüzeyi *Hayatdüzeyiveyaseviyesi. yaşamfelsefesi *Hayatfelsefesi. yaşamgüvencesi *Bkz.hayatsigortası. yaşamkoşulları *Hayatşartları. yaşamöyküsü *Hayathikâyesi. yaşamsigortası *Hayatsigortası. yaşamstandardı *Hayatstandardı. yaşama *Yaşamakişi. yaşamaçabası *Canlıvarlıklarınbulunduklarıçevreninhertürlüzorluğukarşısındayaşayabilmekiçinverdiklerisavaş. yaşamagücü *Hayatınzorluklarınakarşımücadeleetmegücüveyakuvveti. yaşamasevinci *Maddî,manevîmutlulukiçindedevamlıyaşamak. *Hâlinden,yaşantısındanmemnunolmaduygusu. *Acıyıbaleylemek,süreklihoşgörüiçindeolmak. yaşamauğraşısı *Yaşamaçabası. yaşamaca *Yaşadığıkadar,yaşamasüresince,kaydıhayatla. yaşamak *Canlılığını,hayatınısürdürmek;sağolmak. *Varlığınısürdürmek. *Oturmak,.eğleşmek. *Geçinmek. *Herhangibirdurumdabulunmakveyaolmak. *Sürmek,devametmek. *Varlık,endişesiz,hoşvakitgeçirmek,keyifsürmek. *Keyfiyerinegelmek,mutluolmak,işleriyolundaolmak. *Birdurumuyaşargibiolmak,birdurumlaözdeşleşmek,duymak,hissetmek. *Görüpgeçirmek,başındangeçmek. yaşamsal *Hayatî. yaşanası *Yaşamaarzusu. yaşanılma *Yaşanılmak,yaşanmakişi. yaşanılmak *Herhangibirkimseyaşamak. yaşanma *Yaşanmakişiveyadurumu. yaşanmak *Yaşamakişiyapılmak. yaşanmışlık *Geçmişteyaşanan,anılarısüsleyenveözlenenhayat. yaşantı *Yaşanılanlardan,görülenlerden,duyulanlardan,edinilenlerdensonrakişidekalan,şey,hayattecrübesi. *Yaşanılanbiran,hayatınbirbölümü. *Hayattarzı,içindeyaşanılanşartlarıntümü,hayat. yaşarlık *Canlılığınısürdürmedurumu,hayatiyet. yaşarma *Yaşarmakişi. yaşarmak *Islanmak,nemlenmek. *Yaşladolmak. yaşartıcı *(göziçin)Yaşarmayayolaçan,sebepolan(nesne,olayvb.). yaşartma *Yaşartmakişiveyadurumu. yaşartmak *Yaşarmasınasebepolmak. yaşasın *Bkz.yaşa. yaşatıcı *Yaşamasınısağlayan. yaşatkan *Hayatınsürmesini,büyümeyi,çoğalmayısağlayan. yaşatkansinirsistemi *Sempatikveparasempatiksinirsistemlerininoluşturduğu,düzensizhareketleridüzenleyensinirsistemi. yaşatma *Yaşatmakişi. yaşatmak *Yaşamasınısağlamakveyayaşamasınaimkânvermek. *Dahaiyivezenginbirhayatsürmesinisağlamak. *Keyiflendirmek,mutluetmek. *Sürdürmek,devamettirmek. yaşatmamak *herhangibiryerdebarınmasınaimkânvermemek. yaşayış *Yaşamakişiveyabiçimi. yaşıbenzemesin *erkenölmüşbirineherhangibiryöndenbenzetilenbirkimseiçin\"aynıyaştaölmesin\"anlamındasöylenir. yaşıne,başıne? *konuşulaniş,içingençbirkimseninyaşınınvegörgüsününelverişliolmadığınıanlatır. yaşıyerde(veyatoprakta)sayılası *\"ölsün\"anlamındabirilenme. yaşınyaşın *Gizligizli,içiniçin,gizlisaklıolarak. yaşında *biryaşında. yaşınıalmak(veyayaşınıbaşınaalmak) *yaşıilerlemişolmak. yaşınıbitirmek *öngörülenbellibiryaşsınırınavarmak. yaşınıdoldurmak *öngörülenbellibiryaşsınırınaulaşmak. yaşınıiçineakıtmak *duyduğuacıyı,üzüntüyüsezdirmemek. yaşıt *Yaşlarıbirbirineeşitolan;aynıyaştaolan(kimselerdenherbiri),akran. yaşıtlık *Yaşıtolmadurumu. yaşlanma *Yaşlanmakişi. yaşlanmak *Yaşıilerlemek,ihtiyarlığayaklaşmak. yaşlaraboğulmak *çokağlamak. yaşlı *Yaşıilerlemiş,ihtiyar. *Yaşıilerlemişkimse. yaşlı *(göziçin)Yaşladolmuş. yaşlıbaşlı *Yaşlıvegörgülü,olgun. yaşlıca *Birazyaşlıolan. yaşlıcabaşlıca *Yaşıbirazgeçkindurumundaolan(kimse). yaşlık *Yaş(II)olmadurumuveyayaşyer,ıslaklık,höl,öl,rutubet. yaşlılaryurdu *Huzurevi. yaşlılık *Yaşlıolmadurumu. yaşlılıkbilimi *Geriatri. yaşlılıksigortası *Çalışanlaraemekliolduktansonraaylıkveyatoptanödemesağlayansigortatürü. yaşmak *Kadınlarınferaceilebirliktekullandıkları,gözleriaçıktabırakan,inceyüzörtüsü. *Başlabirlikteyüzü,ağzıkapatanörtü. yaşmaklama *Yaşmaklamakişi. yaşmaklamak *Yaşmaklayüzünüörtmek. yaşmaklanma *Yaşmaklanmakişi. yaşmaklanmak *Yaşmaklaörtünmek. yaşmaklı *Yaşmakörtünmüş. yaşmaksız *Yaşmakörtünmemiş. yaştakalmış,kavatpabucu(gibi) *çaresiz,kırgın,üzgün. yat *Kalkanvezırhgibikorunmaaracı. yat *Özelgezintigemisi. yatborusu *Yatmasaatinibildirenboru. yatkulübü *Yatçılıksporunungelişmesinivefaaliyetinidüzenleyenkuruluş. yatağa(veyayataklara)düşmek *yataktankalkamayacakkadarhastaolmak. yatağabağlamak *yataktankalkamayacakkadarhastaetmek. yatağaserilmek *yatağabitkin,yorgunbırdurumdauzanıpyatmak. yatağan *Namlusukavisli,ikiyanıdakesici,birtüruzunsavaşbıçağı. yatağınagirmek *(kadın)biriyleevlilikdışıilişkidebulunmak. yatağınıayırmak *ayrıyataktayatmak. yatak *Uyumak,dinlenmekgibiamaçlarlaüzerineveyaiçineyatılaneşya. *Yün,pamuk,kuştüyüvb.maddelerekılıfgeçirerekyapılanşilte. *Üzerineşiltekonulankaryola,somya,kerevetvb. *Üzerindeyatılabilecekhertürlüşey. *Irmak,çay,deregibisuların,içindeaktıklarıyer,akak,mecra. *Katmanlaşmışherhangibirmaddeyığını. *Birşeyinçokbulunduğuyer. *Katmanlıbirkayabütünündemadenfiliziveyataşdöküntüsündenoluşançokincetabaka. *Madenveyafosilocaklarındabirbiriniizleyenikimaden,taşveyakömürtabakasıarasındauzanandamar. *Çanakbiçimindekibirhavzadaveyabunabenzerbiroluşumdatoplanmışpetrolbirikintisi. *Gizlibarınakveyabirsuçluyugizlicebarındıranyer. *Makinelerdehareketlibölümleriiçinealanhareketliveyasabitparça. *Fidelerigömmekiçintopraktaaçılançukur. *Turunçgilleriveyumurtagibiürünlerikorumaküzeresamanvb.denyararlanılarakyapılanyer. yatakçarşafı *Yataktaşilteninüzerineserilençarşaf. yatakçekmek *çokbitkinvegüçsüzolmak. yatakliman *Büyükdonanmalarınbarınmasınaelverişliliman. yataklimonu *İşlenmişlimon. yatakmobilya *Boyutlarıve şekliinsanvücudununölçülerineuygunolanverahatyatmayısağlayan,yatmayüzeyielâstik malzemedenyapılmışmobilya. yatakodası *Yatmakiçinkullanılanoda. yatakörtüsü *Yatağınüzerineserilenörtü. yataktakımı *Karyola,komodin,gardıropve şilte,yorgan,yastıkgibişeylerdenoluşanbütün. yatakyapmak(veyasermek) *yatacakyerhazırlamak. yatakyorgan(veyayatakdöşek)yatmak" }, { "text": "*Bkz.yorgandöşekyatmak. yatakçı *Sancakbeylerivebeylerbeyincegeceleyinçarşılarıbeklemeklegörevlendirilenhalktankimse. yatakhane *Okul,fabrikagibikalabalıkyerlerdeyataklarınkonulduğuyer. *Yatılıokullardayatılanyer. yataklı *Yatağıolan. *Yatağıderin. *Yataklıvagon. yataklıvagon *Kompartımanlarıtekveyaçiftyatakalacakbiçimdedüzenlenmişvagon. yataklık *Üzerineyatakserilentahtaveyamadenkerevet,karyola. *Suçlularıbarındırma,gizliceyardımetme. *Herhangibirsayıdayatağıolan,yatakalabilen. yataklıkyapmak(veyaetmek) *suçlularıgizlicebarındırmak,suçlularayardımetmek. yatalak *İnmeveyasakatlıkgibibirsebepleyataktankalkamayan(kimse). yatalakolmak *yataktankalkamayacakdurumdakalmak. yatarkoltuk *Gerektiğindearkalığıgeriyedoğruyatankoltuk. yatay *Durgunbirsuyüzeyineparalel,düşeydoğrultusunadikeyolan,ufkî. yataygeçiş *Eğitimdebirokuldanbirokulayönetmeliklerinelverdiğiölçüdeyapılangeçiş. yatayseren *Üzerinedörtköşeliyelkenaçılanvebirdireğeyatayolaraktakılanseren. yatçı *Yatturizmiyleuğraşankimse. *Yatyapanveyasatankimse. *Yatileseyahatetmeyisevenkimse. yatçılık *Yatturizmiyleuğraşma. yatı *Geceyigeçirmekiçinbiryeregitme. yatık *Dikolmayan,eğik,yatırılmışbirdurumdaolan. *Zamanladayanıklılığınıyitirmiş. *Çevrilmiş,devrik. *Yayvansukabı. yatıkçit *Kışıçoksoğukgeçenveçokkaryağanbölgelerde,tellerinkopmasınıönlemeküzere,kullanılmadığızaman çitkazıklarındançıkartılarakyereyayılanvegerektiğizamanyineçitkazıklarınatakılantelçit. yatıkdoğru *Yatıkbiçimdeçizilendoğru. yatıkyazı *Yazıyönünedoğrueğikolanyazı. yatılı *Geceleridekalınıpyatılan(okulvb.),leylî. *Geceleridekalıpyatan(öğrenci,konuk),leylî. yatılma *Yatılmakişi. yatılmak *Yatmakişiyapılmak. yatım *Gemidireklerininbaşaveyakıçadoğruolaneğimi. yatıpkalkıp *herzaman,hep. yatıpkalkmak *gecelerinigeçirmek. *cinselilişkedebulunmak. yatır *Bellibiryerdemezarıolan,doğaüstügücübulunduğunaveinsanlarayardımettiğineinanılanölü,evliya. yatırılma *Yatırılmakişi. yatırılmak *Yatırmakişiyapılmak. yatırım *Yatırmakişi. *Parayı,gelirgetirici,taşınırveyataşınmazbirmalayatırma,mevduat,plâsman. *Millîekonomininveyabirticaretkuruluşununüretimvehizmetgücünüartırıcınitelikteolanaktif değerlerineyapılanyenieklemeler,envestisman. *Birçıkarveyakazançsağlamakiçinyapılandavranış. yatırımbankası *Yatırımfinansmanıveharcamalarınıkarşılamaküzerekurulanbanka. yatırımyapmak *geliramacıylabirişeparayatırmak. *ileridebirçıkarveyakazançsağlamakiçinöncedenortamhazırlamak. yatırımcı *Yatırımyapankimse. yatırma *Yatırmakişi. yatırmak *Birkimseninbiryereyatmasınısağlamak. *Uyutmak. *Eğmek,yatıkdurumagetirmek. *Konuketmek. *Parayı,işletmekamacıylabiryerevermek. *Parayıbirkuruluşavermek,teslimetmek. *Biryiyeceğikorumakveyatatlandırmakamacıylatuz,soğan,şarapvb.debirsürebekletmek. *Düzeltmek,bastırmak,yassıltmak. *Harcamak. yatısız *Gecelerikalınıpyatılmayan. *Gecelerikalıpyatmayan,gündüzlü,neharî. yatış *Yatmakişiveyabiçimi. yatışma *Yatışmakişi. yatışmak *Hızı,etkisiazalmak,aşırılığıgeçmek. *(coşku,sinir,korkuiçin)Etkisiazalmak,geçmek,sakinleşmek. *(ayaklanma,kargaşaiçin)Sakinleşmek,durulmak. *Yanyana,kucakkucağayatmak. yatıştırıcı *Yatışmaözelliğiolan,yatıştıran,sakinleştiren. *Ağrıyı,sızıyıgideren(ilâç),müsekkin. yatıştırma *Yatıştırmakişi. yatıştırmak *Birkargaşayı,ayaklanmayıbastırmak. *Ölçülü,ılımlı,sakindavranmasınısağlamak,sakinleştirmek. *Yumuşatmak,razıetmek. yatkın *Biryanaeğilmiş,yatık. *Çokdurmaktansağlamlığınıyitirmiş,çürük. *Benimsemiş,alışmış,eğilimli. *(birişte)Yetenekli,becerikli. yatkınlaşma *Yatkınlaşmakişi. yatkınlaşmak *Yatkındurumagelmek. yatkınlık *Yatkınolmadurumu. *Alışkanlıktandoğanyeti,meleke,mümarese. yatma *Yatmakişi. yatmak *Biryereveyabirşeyinüzerineboyluboyuncauzanmak. *Uyumakveyadinlenmekiçinyatağagirmek. *Yatayveyayatayayakınbirdurumagelmek,eğilmek. *Hastalıksebebiyleyataktakalmak. *Geceyigeçirmeküzerebiryerdekalmak. *Boşyerebeklemek. *İşlemez,çalışmazdurumdakalmak. *Birözellikkazanmakiçinbirşeyiniçindebeklemek. *Hapsedilmek. *(ölü)Gömülmüşolmak. *Düzbirdurumagelmek,düzleşmek. *Bulunmak,varolmak. *Olumsuzveyabaşarısızbirsonuçalmak. *İşsizkalmak,çalışmamak. *Cinselilişkidebulunmak. *Birdüşünceyiveyabiröneriyibenimsemek,razıolmak. *Hevesetmek,eğilmek. yatmalık *Yatılacakyerveyabölüm. yatsı *Güneşinbatmasındanbirbuçuk,ikisaatsonrakivakit. *Akşamnamazındansonrayatmadanönceokunanezanveyakılınannamaz. yatsıezanı *Yatsınamazıiçinokunanezan. yatsınamazı *Yatsıvaktindekılınan13rekâtlıknamaz. yatuğan *Kanun,santurgibisazlarınortakadı. yatuk *Yatuğan. yavan *Yağıaz. *Katıksız. *Hoşagitmeyen,tatsız. *Görgüsüz,bilgisiz. *Yoz. yavanlaşma *Yavanlaşmakişi. yavanlaşmak *Yavandurumagelmek. *Yozlaşmak. yavanlaştırma *Yavanlaştırmakişi. yavanlaştırmak *Yavandurumagetirmek. yavanlık *Yavanolmadurumu. yavaş *Hızlıolmayan. *Yumuşakhuylu,yumuşakbaşlı. *Alçak,hafif. *Hızlıolmayarak. yavaşgel!(veyaol!) *abartarakkonuşanlariçinkullanılır. yavaştütün *Sertolmayantütün. yavaşyavaş *Azarazarağırağır. *Gitgide. yavaş! *dikkatet,aceleetme!. yavaşa *Huysuzatlarıyolagetirmekiçindudaklarınatakılantahtakıskaç. yavaşça *Oldukçayavaş,usulca. yavaşçayavaşça *Yavaşyavaş. yavaşçacık *Çokyavaş,usulcacık. yavaşlama *Yavaşlamakişi. yavaşlamak *Yavaşgitmeyebaşlamak,hızınıazaltmak,yavaşolmak. yavaşlatılma *Yavaşlatılmakişi. yavaşlatılmak *Yavaşlatmakişiyapılmak. yavaşlatılmış *Yavaşlatmakişiyapılmış. yavaşlatılmışhareket *(filmiçin)Hızlıhareketlerinayrıntılarınıgözlemeyeyarayansinemadüzeni. yavaşlatma *Yavaşlatmakişi. yavaşlatmak *Yavaşlamasınısağlamak,yavaşlamasınayolaçmak,hızınıkesmek. yavaşlık *Yavaşolmadurumu. yavaştanalmak *ılımlıdavranmak. *işigerekensüredeyapmamak. yave *Saçma,saçmasapansöz. yaver *Yardımcı. *Devletvehükûmetbaşkanlarıylakomutanlarınyanındabulunanveonlarınbuyruklarınıyazmakla, gereğindeyerineulaştırmaklagörevlisubay,emirsubayı. yavergitmek *(şans,talihiçin)uygungitmek. yaverlik *Yaverolmadurumu. *Yaveringöreviveyamakamı. yavru *Yenidoğmuşhayvanveyainsan. *Çocuk,evlât. *Birşeyinküçüğü. *Güzel,alımlıgençkız. yavruatmak *gebehayvanyavrusunudüşürmek. yavrukapı *Kuzukapı. yavruağzı *Kavuniçiilepembearasıbirrenk. *Burenkteolan. yavrucağız *Kendisineşefkatveacımaduyulanküçükçocuk. yavrucak *(acıma,sevgi,sevecenlikduygusuile)Yavru. yavrucuk *(sevgiveyaacımaduygusuile)Yavru. yavrukurt *Küçükyaştaizciçocuk. yavrulama *Yavrulamakişi. yavrulamak *(hayvaniçin)Doğurmak. yavrum *sevecenbirseslenmeolarakkullanılır. yavsı *Birtürkene. yavşak *Bityavrusu,sirke. *Geveze,yılışık(kimse). yavşanotu *Sıracagillerden,mavivebeyazrenkteçiçekleraçanbirbitki(Artemisia). yavuklama *Yavuklamakişi. yavuklamak *Nişanlamak. yavuklanma *Yavuklanmakişi. yavuklanmak *Biriylenişanlanmak. yavuklu *Sözlü,nişanlı. *Sevgili. yavuz *Kötü,fena. *Güçlü,çetin. *İyi,gürbüz,güzel. yavuzhırsızevsahibinibastırır *biri,suçunuzararverdiğikimseyeyüklediğindesöylenir. yavuzca *Yavuzbirbiçimdeolan. yavuzlanma *Yavuzlanmakişiveyadurumu. yavuzlanmak *Yavuzgibiolmak,yavuzdurumunagelmek. *Sertleşmek,çetinleşmek,kabadayılaşmak. yavuzlaşma *Yavuzlaşmak,yavuzlanmakişi. yavuzlaşmak *Yavuzdurumagelmek. *Sertleşmek,kabadayılaşmak. yavuzluk *Yavuzolmadurumu,yavuzcadavranış. Yay *Zodyaküzerinde,AkrepileOğlakarasındabulunanburç,Zodyak. yay *Okatmayayarayan,ikiucuarasınakirişgerilmiş,eğriağaçveyametalçubuk." }, { "text": "*Çeşitliamaçlarlaveçeşitlibiçimlerdeyapılanesnekmakinebölümleri. *Keman,viyolonselgibiçalgılarda,titreşimyoluylasesçıkarmayayarayanparça. *Bireğridenalınanparça. *Zemberek. *Hallacınpamukveyayünüatmakiçintokmakyardımıylakullandığıaraç. yayayraç *Cümleiçindegeçenbirsözümetindışıtutmakiçinosözünbaşınavesonunagetirilenyaybiçimindeki işaret,parantez. yaygibi *eğri. *çokgergin. yaykabzası *Okyaylarınınelletutulan,şişkinceolanortakısmı. yaykolu *Okyaylarınınesneyenuçlarınınherikiyanı. yaya *Yürüyerekgiden(kimse). *Yürüyerek,yayan. yayabırakmak yayaçivisi *Yollardaveözelliklekavşaklardayayalarıngeçeceğibölümübelirtmekiçinasfaltaçakılançokbüyükbaşlı, parlakçivi. yayageçidi *Caddelerdeyayalarıngeçmesiiçinayrılmışbölüm. yayakaldıntatarağası *istediğinieldeedemeyen,başarısızlığauğrayankimseleriçinkullanılır. yayakaldırımı *Caddelerinikiyanındayayalaraayrılmışyol. yayakalmak *istediğişeyiyapamazdurumagelmek. *yardımcısızkalmak. yayaköprüsü *Caddelerdeyayalarıngeçmesiiçinyapılmışköprü. yayayolu *Sadeceyayalarınkullanmasınaayrılanyol. yayalık *Yayaolmadurumu,yürüyerekgitme. yayan *Yürüyerek. *Yayayürüyen. *Bilgisiz. yayanyapıldak *Yayanveyalınayak. yayçizer *Yayveyaçemberçizmekte,ölçmektekullanılanaraç,pergel. yaydırma *Yaydırmakişi. yaydırmak *Yaymakişiniyaptırmak,yayılmasınısağlamak. yaygara *Gereksizolarakyüksekseslebağırıpçağırma. *Şikâyet,sızlama. yaygarakoparmak(veyayaygarayıbasmak) *bağırıpçağırmak. yaygaracı *Gerekligereksizçokbağırıpçağıran,şamatacı,şirret. yaygaracılık *Yaygaracıolmadurumu,şirretlik. yaygı *Yereveyadöşemeüzerineserilenörtü,yazgı. yaygıbalığı *Serinveılıksulardayaşayanbeyazetlibirtürbalık. yaygın *Çoğukimselerceduyulmuş,öğrenilmiş,kullanılmışveyabenimsenmişolan. *Çoğukimselerdegörülen,beğenilen,sevilen. *Sınırıgenişlemiş. yaygıneğitim *Örgüneğitimimkânlarındanhiçyararlanmamışolanlara,gittikleriokuldanerkenayrılanlaraveyaörgün eğitimkurumlarındaokumaktaolanlaravemeslekdallarındadahayeterlidurumagelmekisteyenlereuygulanan eğitim. yaygınöğretim *Yaygıneğitimsistemiilegerçekleştirilenöğretim. yaygınyanlış *Genelleştiğiiçinyanlışlığınaönemverilmedenkullanılagelen(söz,deyim,terim),galatımeşhur. yaygınlaşma *Yaygınlaşmakişi. yaygınlaşmak *Yaygındurumagelmek,yayılmak. yaygınlaştırma *Yaygınlaştırmakişi. yaygınlaştırmak *Yaygındurumugetirmek. yaygınlık *Yaygınolmadurumu. yayık *Tereyağıçıkarmakiçinsütüniçindedövüldüğüveyaçalkalandığıkap. yayık *Yayılmış,yayvan. yayıkağızlı *Kelimeleriyayayayasöyleyen. yayıkdövmek *yayıkyaymak. yayıkmakinesi *Sütişlememakinesi. yayıkyayık *(konuşmaiçin)Heceleriuzatarak. yayıkyaymak *sütünayranınıveyağınıayırmakiçinyayığıçalkalamak. yayıklama *Yayıklamakişiveyadurumu. yayıklamak *Yayıktadövmek. yayılı *Yayılmış,serilmiş. yayılımcı *Emperyalist. yayılımcılık *Emperyalizm. yayılış *Yayılmakişiveyabiçimi. yayılma *Yayılmakişi,intişar. *Işığın,birkaynaktançıkarakdoğruçizgilerdurumundatürlüyönleredağılması. yayılmahızı *Yayılmaişleminingerçekleştiğizamanbirimi. yayılmacı *Yayılmacılıkyanlısıolankimse,emperyalist. yayılmacılık *Kendisınırlarıötesindetoprakvesömürüekonomikçıkarlarpeşindekoşanzihniyetintutumu, emperyalizm. yayılmak *Yaymakişinekonuolmakveyayaymakişiyapılmak. *Hastalık,pekçokkimseyegeçmekveyabulaşmak. *Genelleşmek. *Genişlemek,büyümek. *Serilmek,döşenmek. *Ayrıntıyagirmek,açılmak. *(sürüiçin)Otlamak. *Rahatbirbiçimde,sereserpeoturmak. yayım *Kitap,gazetegibiokunacakşeylerinbasılıpdağıtılması. *Herhangibireserinradyovetelevizyonaracılığıyladinleyiciye,seyirciyeulaştırılması,neşir. yayımcı *Birsanatçının,biryazarıneseriniyayımlayıpsatışınısağlayankimseveyakuruluş,naşir,tâbi,editör. *Herhangibireserinradyovetelevizyonaracılığıyladinleyiciye,seyirciyeulaştırılmasınısağlayankimse. yayımcılık *Yayımcınınyaptığıiş,naşirlik,tâbilik,editörlük. yayımlama *Yayımlamakişi. yayımlamak *Kitap,gazete,dergigibişeyleribasmakvedağıtmak,neşretmek. *Dinlenilecek,görülecekşeyleriradyovetelevizyonlasunmak,bildirmek,duyurmak. *Resmenbildirmek,açıklamak,ilânetmek. yayımlanma *Yayımlanmakişi. yayımlanmak *Yayımlanmakişiyapılmak. yayımlatma *Yayımlatmakişi. yayımlatmak *Yayımlanmasınasebepolmak,yayımlanmasınaimkânsağlamak. yayın *Basılıpsatışaçıkarılankitap,gazetegibiokunanveyaradyovetelevizyonaracılığıylahalkasunulan, duyurulan,iletilen şey,neşriyat. yayınbalığı *Yayınbalığıgillerden,başıbüyük,ağzıgeniş,derisipulsuz,vücuduuzun,lezzetli,iribirtatlısubalığı (Silurusglanis). yayınbalığıgiller *Örnekhayvanıyayınbalığıolan,Amerika,AfrikaveAsya'nıntatlısularındayaşayanbirfamilya. yayındışı *Normalyayımınyapıldığızamanındışındaolandurum. yayınevi *Dergi,kitapvb.niyayımlayanveyasatankuruluş. yayıncı *Yayınişiyleuğraşankimseveyakuruluş. yayındırıcı *Işığınyayınmasınısağlamakiçinışıkkaynağıönündekonulantürlüyapıdayüzeyler. yayındırma *Birışığı,pürüzlübiryüzeydeyansıtma. yayınık *Pürüzlüyüzeydeyansıyan(ışık). yayınım *Yayınma. yayınispî *Bkz.nispeteki. yayınma *Işığın,pürüzleribulunanbiryüzeyinhernoktasındayansıyarakpekçokdoğrultudayayılmasıolayı. yayıntı *Yayılmış,dağılmışşeyler. *İçinderadyoaktifelementlerbulunanbirkaptanyayılangazveyasıvı. yayış *Yaymakişiveyabiçimi. yayla *Akarsularladerinbirbiçimdeyarılmış,parçalanmış,üzerindedüzlüklerinbelirginolarakbulunduğu,deniz yüzeyindenyüksekyeryüzüparçası,plato. *Dağlık,yüksekbölgelerde,kışınhayat şartlarıgüçolduğuiçinboşbırakılan,yazınsahavasıiyiveserinolan, hayvanotlatmaveyadinlenmeyeri. yaylaçayırı *Yaylalardaderinverutubetlitoprağasahipalanlardagelişentabiîçayır. yaylaçiçeği *Çiçeklerisarırenkte,özelkokuluçokyıllıkveotsubirbitki,ölmezçiçek(Helichrysum). yaylaçorbası *Yoğurt,un,yumurtasarısı,yağgibimaddelerlepişirilençorba. yaylagülü *Bkz.ölmezçiçek. yaylahavası *Yaylagibiyüksekyerlerintemizhavası. yaylakekiği *Bkz.mercanköşk. yaylasalatası *Karışıkyeşilsalata. yaylayavşanı *Tüylüdalakotu. yaylacı *Yaylayaçıkankimse. yaylacılık *Yaylayaçıkmadurumu. *Koyunvesığırsürülerininyazınyaylayaçıkarılması. yaylak *Hayvanlarınyayılıpotlamasınauygunyer,otlak. yaylakıye *Sürüsahiplerininyaylaksahiplerineverdiklerikira. yaylama *Yaylamakişi. yaylamak *Yazınyayladaoturmak,yaylayaçıkmak. yaylandırma *Yaylandırmakişi. yaylandırmak *Yaylararacılığıylahareketliliğinisağlamak. *Altındayayvarmışgibiesnetmek. yaylanma *Yaylanmakişi. yaylanmak *Yaylarüzerindehareketetmek. *Bacaklarıdizdenesneterekyayüzerindeymişgibisallanmak. *Çekilipgitmek. yaylı *Yayıolan. *Okveyaylasilâhlanmış. *Üstüveyanlarıkapalı,dörttekerlekli,altındayaylarıolan,atlaçekilenbirtürbinekarabası. yaylıaraba *Yaylı. yaylıçalgılar *Keman,kemençe,viyolonselgibiyaylaçalınançalgılar. yaylısazlar *Bkz.yaylıçalgılar. yaylıtambur *Yaylaçalınanbirtamburtürü. yaylıterazi *Yaydüzeniileyapılmıştartıaleti. yaylım *Yayılmak,dağılmakişi. *Yaylak,otlak. yaylımateş *Birdençokateşlisilâhınaynızamandaateşetmesi. *Hepbirliktesözleveyayazıylahücumetmek. yaylımateşi *Bkz.yaylımateş. yayma *Yaymakişi. *Yaymacınınsattığışeylerdenoluşansergi. yaymacı *Pazarlardaveyasokaklardasergiaçıpufaktefekvehırdavatsatankimse. yaymacılık *Yaymacınınyaptığıiş. yaymak *Birşeyiaçarak,düzelterekbiralanıörtecekbiçimdesermek. *Birçokkimseyeduyurmak. *Çevreyedağılmasınasebepolmak. *Sınırıgenişletmek. *Otlatmak. *Dağınıkvedüzensizbirbiçimdesaçmak,dağıtmak. yayvan *Eniboyundanvederinliğindençokolan,basıkvegeniş. yayvanyayvan *Yayarak,sesleriuzatarak. yayvanlaşma *Yayvanlaşmakişi. yayvanlaşmak *Yayvandurumagelmek. yayvanlık *Yayvanolmadurumu. yaz *(kuzeyyarımküreiçin)Yılın,haziranın21'indebaşlayıpeylülün23'ünekadarsüren,ilkbaharlasonbahar arasındakisıcakmevsimi. yazdönemi *Yazsüresinerastlayan,yazınyapılan(şey). yazdönencesi *Bkz.Yengeçdönencesi. yazhelvası *Yazaylarındayapılanhelva. yazkış *Bütünyılboyunca. yazsaati *Bazıülkelerde,günlerindahauzunolduğuyazmevsiminde,saatleribirveyaikisaatilerialarakeldeedilen saatdüzeni. yazsömestri *Eğitimveöğretimkurumlarındaikinciyarıyıl. yazuykusu *Öğlesaatlerindeuyunanuyku. yazyağmuru *Anîyağanveçabukgeçenyağmur. yazaçıkmak *yazmevsimineulaşmak. yazadurma *Yazadurmakişiveyadurumu. yazadurmak" }, { "text": "*Süreklibirbiçimdeyazmak,yazmayaaravermemek. yazanak *Herhangibirişte,birkonudayapılaninceleme,araştırmasonucunu,düşünceleriveyatespitedilenleri bildirenyazı,rapor. yazar *Bilim,edebiyat,sanatalanındakitapyazankimse,müellif. *Özelliklegazetevedergilerdeherhangibirkonudayazıyazankimse,muharrir. yazar çizer *Yazarlıklauğraşan(kimse). yazarhakkı *Yazarıneserinkarşılığıolantelifücretiveyakitap. yazarkasa *Alışverişmerkezlerindehesapişiniyapanmakine. yazarlık *Yazarolmadurumuveyayazarınmesleği. yazboztahtası *Okullardadışarıçıkançocuğundönüpdönmediğininanlaşılmasıiçingiripçıkarkenişaretlenentahta. *Karatahta. yazboztahtasınaçevirmek *birkonudaartardabirbirinitutmayankararlaralmak. yazdırma *Yazdırmakişi. yazdırmak *Yazmakişiniyaptırmak. yazgı *Bütünolmaktaveolacakolanlarıöncedenvedeğişmeyecekbiçimdedüzenlediğineinanılandoğaüstügüç, alınyazısı,kader,mukadderat. yazgı *Yaygı. yazgıcı *Yazgıcılıkyanlısıolan(kimse),kaderci,fatalist. yazgıcılık *Herşeyin,alınyazısınagöreöncedenbelirlenmişolduğuna,insanınbuöncedenbelirlenmişolanalın yazısınıdeğiştiremeyeceğineinanandünyagörüşü,kadercilik,cebriye,fatalizm. yazgısal *Kadere,mukadderataait. yazı *Düşünceninbelliişaretlerletespitedilmesi,yazmakişi. *Düşünceyitespiteyarayanişaretlerdüzeni,alfabe. *Harfleriyazmabiçimi. *Herhangibirharfdüzenindebiçimvesanatbakımındanözellikgösterentür. *Herhangibirkonudayazılmışbilim,düşüncevesanatürünü. *Anlam,sanatveyabiçimbakımındanyazılanşey,makale. *Bilinenyazıdanayrıolananlatımaracı. *Alınyazısı,yazgı. *Metalparalarınüzerindedeğeriyazılanyüzü. yazı *Düzyer,ova,kır. yazıbilgisi *Elyazısından,yazınınkarakterveduygularınıanlamayıamaçedinenincelemeyöntemi,grafoloji. yazıbilimci *Yazıbilimiileuğraşankimse. yazıbilimi *Elyazısındanhareketleokişininkarakterinivekimliğiniçıkarmayıamaçedinenbilimdalı. yazıboyu *Düzyer,ovaboyunca. yazıçevrimi *Biryazınınbirbaşkadileçevrilmesiveyaaktarılması. yazıdili *Birülkedekonuşulanağızlardanbirininyazılıanlatımlariçinkabuledilmişbiçimi,standartdil. yazıgetirmek *yazlıkgiysilergiymek. yazıhayatı *Yazarlıksüresiveyagünleri. yazıişleri *Birdaireveyakurumdayazışmalarınyapıldığıbölüm. *Birgazeteveyadergideyayımlanacakyazılarıyazmavedüzenlemeişi. yazıkadrosu *Gazete,dergigibibiryayındasürekliyazıyazanlarıntümü. yazıkâğıdı *Yazıyıgüzelgösteren,mürekkebidağıtmayankalitelibircinskâğıt. yazıkurulu *Gazete,dergigibibiryayındayazıişleriniyürütenkimselerinoluşturduğukurul. yazımakinesi *Tuşlaraparmaklavurulunca,harflerinboyalıbirşerityardımıylakâğıtüzerineçıkmasıtemelinegöreçalışan makine,daktilomakinesi. yazımasası *Üzerindeyazıyazılan,genellikleçekmecelimasa. *Altdolapsız,birveyaikialtdolaplı,genellikleoturarakveelleyapılanbüroişlerindekullanılanmobilya. yazıtahtası *Okullardaüzerineyazıyazılan,genelliklekaratahta. yazıtakımı *Yazıyazmaktakullanılanbütünaraçgereç. yazıtura *Havayaatılanbirmetalparanın,düştüğünde,üsttekalacaktarafınıöncedenbilmeyedayananşansoyunu. yazıturaatmak *(biroyunda)ilkbaşlayacakolanıtespitetmekamacıylaveyagirişilenbiriddiadakazananıbelirlemekiçin metalparayıhavayadöndürerekatmakveyeredüştüğündehangiyüzünüstegeldiğinebakarakkararvermek. yazıyaban *Ova,kır. yazıcı *Ordudayazıişleriileuğraşanerveyaerbaş. *Birfilminyazılarınıhazırlayan,yazıcıcihazıkullanankimse. *Yazar. *Bilgisayardahazırlananmetninyazılısayfahâlindedökümünüverenaraç. yazıcıcihazı *Birfilminyazılarınınfilmüzerinebasılmasınısağlayanaraç. yazıcıkadın *Gelinlerinyüzünüboyayıpsüsleyenkadın. yazıcılık *Ordudayazıcınıngörevi. *Gelinlerinyüzünüboyayıpsüslemeişi. yazıhane *Yazıvedanışmaişlerininyürütüldüğüişyeri,büro. *Yazımasası. yazık *Herkesiüzebilecekşey,günah. *Acınma,üzüntüanlatır. *Kınamaanlatır. yazıketmek(veyaolmak) *birşeyveyakimseyezararvermek(verilmek). yazıkgünah *Büyüküzüntüvekınamaanlatır. yazıklanma *Yazıklanmakişi,esef,teessüf. yazıklanmak *Üzülmek,acınmak,esefetmek,teessüfetmek. yazıklarolsun *üzüntüvekınamanınçokluğunuanlatır. yazıksız *Günahsız. yazıla *Devletdairelerindeyapılanmüsveddenindüzeltilmesiyapıldıktansonrayazılmasıiçin\"yazılsın\"emri. yazılama *Birfilmingerekliyazılarınıgörüntübiçimindegerçekleştirme. yazılamak *Yazıilekirletme. yazılı *Yazılmışolan,muharrer. *Üzerindeyazıbulunan,yazısıolan. *Alnayazılmışolduğunainanılan,mukadder. *Yazılıolarakyapılan(sınav). yazılıbildirim *Herhangibirresmîişlemin,ilgilikişiyeyazılıolarakbildirilmesi. yazılıemir *Kamuhizmetivegörevlerininyerinegetirilmesiiçinüstünastayazılıolarakverdiğiveyadahaöncesözlü olarakvermişolduğuemrinyazıylatekrarlanması. yazılıhani *Hanigillerden,uzunluğu20-30cmolan,Akdeniz'deyaşayan,etiyenenbirbalık(Serranusscriba). yazılıhukuk *Yasamaorganıtarafındankabuledilenveyayınlananhukuk. yazılıimtihan *Yazılısınav. yazılıkâğıdı *Yazılısınavdakullanılanvecevaplarınyazıldığıkâğıt. yazılısınav *Öğrencilerinvedeğişikkurumlaraalınacakgörevlilerinbilgivebecerileriniyazılıolarakölçmeyiamaçlayan sınav. yazılıyoklama *Bkz.yazılısınav. yazılım *Birbilgisayardadonanımahayatverenvebilgiişlemdekullanılanprogramlar,yordamlar,programlama dillerivebelgelemelerintümü(Software). yazılımdizgesi *Yazılımsistemi. yazılımpaketi *Genelişuygulamalarınayönelikolaraktasarlanıphazırlananyazılım. yazılımsistemi *Birbilgisayarsistemindedenetimişlerinigerçekleştirmekamacıylageliştirilenyazılım. yazılış *Yazılmakişiveyabiçimi. yazılma *Yazılmakişi. yazılmak *Yazmakişiyapılmak. *Kendinibiryereyazdırmak,kaydolmak. yazım *Birdilinbellikurallarlayazıyageçirilmesi,imlâ. yazımcı *Yazıyazmaişleriniyapankimse. yazımsı *Yazabenzer,yazgünlerigibi. yazın *Yazmevsiminde,yazaylarında. yazın *Edebiyat. yazınbilimci *Edebiyatbilimiuzmanı. yazınbilimi *Edebiyatöğretimiyleuğraşanbilimdalı,edebiyatbilimi. yazındili *Edebiyatdili. yazıneri *Edebiyatçı. yazıntarihi *Edebiyattarihi. yazıncı *Yazınileuğraşan,ilgilenenkimse,edebiyatçı. yazınıncahiliolmak *okumayazmasıolmamak,bilgisiz. yazınsal *Edebî. yazıpçizmek *yazmak. Yazır *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. yazış *Yazmakişiveyabiçimi. *Kalemealma,yazıyadökme. yazışma *Yazışmakişi. *Birkonudakarşılıklıyazıyazma,haberleşme,muhabere. yazışmak *Birbirineyazmak. yazıt *Birkimseveyabirolayınanısınıyaşatmakiçinbir şeyüzerinekazılanyazı,kitabe. *Çevresikabartmasilmeli,içindeyazıolantaş. yazıtbilimci *Yazıtbilimiileuğraşankimse. yazıtbilimi *Konusu,yazıtlarıincelemekolantariheyardımcıbilim,epigrafi. yazıyadökmek *herhangibirkonuyuyazıileanlatmak. yazıyagelmemek *yazıileanlatılamamak. yazıyıçıkarmak(veyasökmek) *okuyabilmek. yazlama *Yazlamakişi. yazlamak *Yazıbiryerdegeçirmek. *Bahargelmek. yazlıkışlı *Hemyazhemkışmevsimlerinde,bütünyılboyunca. yazlığaçıkmak *yazıgeçirecekbiryeregitmek. yazlık *Yazboyuncakullanılan(giyecekvb.). *Yazınoturulanyer. *Birbuğdaycinsi. yazlıkçı *Tatilleriniyazlıklardageçirenkimse. yazma *Yazmakişi,tahrir. *Bohça,yemeni,başörtüsü,yorgangibişeyleryapmaktakullanılan,üstüneboyavefırçaileveyatahta kalıplarladesenyapılmışbez. *Bubezdenyapılmışbaşörtüsü. *Kabakulakhastalığı. *Basımtekniğiningelişmediğidönemlerde,elleyazılmış(kitapvb.). yazmaeser *Basımtekniğiningelişmediğidönemlerde,elleyazılmışeser. yazmayitimi *Ellerinde,parmaklarındahiçbirsakatlıkolmamasınakarşınruhîsebeplerleyazmamelekesiniyitirme, agrafi. yazmacı *Yemeniveyorganyüzügibişeylereelleveyatahtakalıplarladesenyapankimse. yazmacılık *Yazmacınınişi. yazmak *Sözü,düşünceyiözelişaretveyaharflerleanlatmak. *Yazıileanlatmak,yazıyadökmek. *Yazarolarakgörevyapmak. *Yazıilebildirmek,habervermek. *Birbilimveyaedebiyateserioluşturmak. *(sayaçvb.)Sayılarlaniceliğibelirtmek. *Kaydetmek;birgörevealmak. *Yaymak,sermek. *Gelininyüzünüsüslemek. *(doğaüstügüçler)İnsanıngeleceğinibelirlemek. yazmak *Bazıfiilleregetirilerekyakınlıkfiilleriyapılır. yazman *Özelveyakamukuruluşlarındahaberleşmeyisağlayan,yazışmayapabilengörevli,kâtip,sekreter. *Özelveyakamukuruluşlarındayönetimveyazışmalardansorumlukimse,sekreter. yazmanlık *Yazmanıngörevi. *Yazmanınmakamı,kâtiplik,sekreterlik. Yb *İterbiyum'unkısaltması. yekürkümye! *gösterilensaygının,kişiliğedeğil,giyimkuşamdüzgünlüğüneolduğunubelirtmekiçinkullanılır. yedeğealmak *bağlayarakardındançekipgötürmek. *destekveripyanındayürümek,yürümesinevehareketineyardımcıolmak. yedek *Gereğindekullanılmakiçinfazladanbulundurulan,ayrılmışolan. *Birşeyingereğindekullanılmakiçineldebulundurulaneşiveyabenzeri. *Yularındançekilerekgötürülenboşbinekhayvanı. *Hayvanıyedeğealanip,yular. *Şiirlerdeuyaktansonratekrarlananaynıanlamdakikelimeveyaek,redif. yedek(veyayedekte)çekmek *akıntılısudakayığıkaradanipleçekmek. yedekakçe *İlerdedoğacakihtiyaçvezararlarıkarşılamakiçinkârdanayrılanpara,ihtiyatakçesi. yedekbesinler *Organizmanınsindirdiktensonrakullanmayıpdepoettiğikarbonhidrat,yağ,proteingibimaddeler. yedekdurmak *asıltakımdayeralmayıpgerektiğindetakımagirebilecekoyuncu. yedeklâstik *Otomobillerdegerektiğindekullanılmaküzerebagajdabulundurulanlâstik,stepne. yedekoyuncu *Oyunculardanbirininherhangibirsebepletakımdançıkmasıgerektiğindeonunyerineoynayacakoyuncu. yedekparça *Birmakineninbozulanbölümünüdeğiştirmeyeyarayanparça. yedekparçacı *Yedekparçayapanveyasatankimse. yedekparçacılık *Yedekparçacınınişiveyamesleği." }, { "text": "yedeksubay *Askerliğimeslekolarakseçmediğihâlde,yurtödeviiçinkanunlaragörebellibirsüreordudasubayolarak çalışankimse. yedekteker *Yedeklâstik. yedekçi *Hayvanıyedeğealankimse. *Biraracıyedeğindegötürenkimse. *Akıntıyakarşıkayığıiplekarayaçekenkimse,kolancı. *Türküsöyleyeneeşlikedenkimse. yedekleme *Yedeklemekişi. yedeklemek *Birşeyinyedeğinisağlamak. *Yedekteçekmek,yedeğealmak. yedekleşme *Yedekleşmekişiveyadurumu. yedekleşmek *Karşılıklıolarakyedekliketmek. yedekli *Halkedebiyatındayedeklerleyazılanmanzume. yedeklik *Yedekolmadurumu. yedekte *Yedekolarak. yedi *Altıdansonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenrakam7,VII. *Altıdanbirartık. yedibelâ *Çokşirret,geçimsiz,küstahkimse. yedicanlı *Ölümsebebiolabilecekbirçokolaylardansağçıkankimse. yedidüvel *Bütündevletler. *Herkes,bütündünya. yedidüvellebarışık *herkesleiyigeçinenkimse. yedigöbek *Atalarınenbüyüğü. yedigömlekuzakolmak *soycaveyayakınlıkbakımındanbirhayliuzakbulunmak. yediiklimdörtbucak *heryerde. yedikatelpek *yabancı. yedikatyerindibinegeçmek *çokgüçlüolarakyereçakmak. *fazlasıylautandırmak,mahcupetmek. yedikubbelihamamkurmak *büyükhayallerpeşindekoşmak. yedimahalle *herkes,bütünçevre. yedialtmışbeş *Birtabancatürü. yedialtmışbeşlik *Namlusu7,65çapındaolanbirtürtabanca. yedidenyetmişe *Eliayağıtutankimvarsa. yediemin *Birdençokkişiarasındahukukîdurumuçekişmeliolanbirmalın,çekişmesonuçlanıncayakadaremanet olarakbırakıldığıkimse. yedigen *Yediaçısıolan. *Yedikenarlıçokgen. Yedigir *BüyükAyı'yıoluşturanyediyıldız. yediğinaneyebak! *yaptığıyersiz,uygunsuzişebakın. yediğiönünde,yemediğiardında *bolluk,refahiçindeyaşayanlariçinkullanılır. Yedikardeş *BüyükAyı'yıoluşturanyediyıldız. yediler *Yedikişilikbirevliyatopluluğunaverilenad. yedili *Yediparçadanoluşan,kendindeherhangibir şeydenyeditanebulunan. *İskambilgibioyunlardaüzerindeyediişaretibulunankâğıt. *Divanedebiyatındaherbendiyedidizedenoluşmuşnazımbirimi. yedilik *Yedisibirarada,yeditanedenoluşmuş,yeditanealabilen. yedilme *Yedilmekdurumu. yedilmek *Yedeğealınarakgötürülmek. yedinci *Yedisayısınınsırasıfatı,sıradaaltıncıdansonragelen. yedincisanat *Sinema. yedirilme *Yedirilmekişi. yedirilmek *Yedirmekişiyapılmak. yediripiçmek *beslemek. yedirme *Yedirmekişi. *Yağ,kireçvekendirdenyapılan,suborularınıbirbirinetutturmayayarayanmacun. yedirmek *Yemesinisağlamak. *Ağzınayiyecekvermek,beslemek,karnınıdoyurmak. *Birşeyiazarazarbaşkabirşeyiniçinekarıştırarakbelliolmayacakdurumagetirmek. *Birfazlalığıherhangibirbiçimdekullanmak. *(nefis,namus,şan,kibirgibikavramlarlaolumsuzolarak)Yakıştırmak,yaraştırmak. *Birkimseyerüşvetvermek. yedişer *Yedisayısınınüleştirmebiçimi,herbirineyedi,herdefasındayedisibiraradaolan. yediveren *Yıldabirkaçkezmeyveverenveyaçiçekaçan(asma,gülvb). yediz *Birdoğumdadünyayagelenyedi(kardeş). yedme *Yedmekişi. yedmek *Çekerekpeşindengötürmek,yedeğindegötürmek. *Yanında,beraberindegötürmek. yegâh *KlâsikTürkmüziğindekalınrenotasıkarşılığısayılanmakam. yegân *Birler,tekler. yegânyegân *Birerbirer,tektek,ayrıayrı. yegâne *Biricik,tek. yeğ *Dahaiyi,dahaüstün,dahauygun,müreccah. yeğtutmak *birşeyidiğerlerindendahaüstünveuygungörüponayönelmek,yeğlemek,tercihetmek. yeğen *Birinegörekardeşininçocuğu. *Birinegöreamca,hala,dayıveyateyzeninçocuğu. *Tüylüdişideveiletekhörgüçlüerkekdeveningeriyemelezlenmesiyleeldeedilenbirdevetürü. yeğenim! *Birseslenmesözü. yeğin *Zorlu,katı,şiddetli. *Baskın,üstün. yeğinleşme *Yeğinleşmekişi. yeğinleşmek *Güçdurumagelmek,şiddetlenmek. *Üstündurumagelmek. yeğinlik *Yeğinolmadurumu. *Biretkinliğinveyabirgücünderecesi,şiddet. *Birsesçıkarılırkenalgılananvetitreşimleringenliğindenkaynaklananözellik. yeğleme *Yeğlemekişi,tercih. yeğlemek *Konu,olay,durum,kimseiçin,diğerlerindendahaüstüngörüponayönelmek,yeğtutmak,tercihetmek. yeğlenme *Yeğlenmekişi. yeğlenmek *Yeğtutulmak. yeğlik *Birşeyin,başkalarındanüstünsayılması,rüçhan. yeğni *Ağırolmayan,hafif. *Ciddîolmayan. yeğnilemek *Önemsememek,hafifsemek. yeğnilik *Hafiflik. yeğnilme *Yeğnilmekişiveyadurumu. yeğnilmek *Hafiflemek. yeğniltme *Hafifletmekişi,tahfif. yeğniltmek *Hafifdurumagetirmek,hafifletmek,tahfifetmek. yeğniseme *Hafifseme,istihfaf. yeğnisemek *Önemsememek,hafifsemek. yeğrek *Dahaiyi,dahaüstün,dahauyguntutulan,müreccah. yeis *Umutsuzluktandoğankaramsarlık,üzüntü. yeisduymak *üzüntüçekmek,kahrolmak. yeisebürünmek *umutsuz,üzüntülüolmak. yeisekapılmak *çoküzülmek. yek *Bir,tek. yekdiğeri *Birbiri,öteki. yeke *Kayıktadümenikullanmakiçindümeninbaştarafınatakılankol. yekinyekin *Birdenbire. yekineyekine *Çabalayaçabalaya,zorlayazorlaya. yekiniş *Yekinmekişiveyabiçimi. yekinme *Yekinmekişi. yekinmek *Davranmak,olduğuyerdenfırlamak,ayağakalkmak,(kalkmakiçin)hareketetmek,kımıldamak. *Gereğindenfazlagayretsarfetmek. yeknesak *Biteviyetekdüze,tekörnek,monoton. yeknesaklık *Tekdüzelik,değişmezlik,biteviyelik,monotonluk. yekpare *Birparçadanoluşan,tekparça,bütün. *Tekparçaolarak,bütünolarak. yeksan *Düz. *Bir,beraberaynıdüzeyde,eşit. *Bkz.hâkileyeksanetmek. yekta *Tek,eşsiz. yekten *Birden,birdenbire. *Durupdururken. yekûn *Toplam. yekûnçekmek *konuşmayasonvermek. yekvücut *Birlik. yel *Havanınyerdeğiştirmesindenoluşanesinti,rüzgâr. *Romatizmaağrısı. *Bağırsaklardakigaz. yeldeğirmeni *Rüzgârgücüyleçalışandeğirmen. yelgibi *hızla. yelüfürdü,sel(veyasu)götürdü *ortadanyokoluverenveyokoluşununsebebibilinmeyenmaliçinsöylenir. yelyepelek *Yelyeperek. yelyeperek *Çokacele,telâşlavebilinçsizcebiryerdenbiryerekoşuşturmayıanlatır. yelalim *İvedilikle,aceleacele,koşakoşa,telâşla. yeldirme *Kadınlarınçarşafyerinekullandıkları,başörtüsüilebirliktegiyilenhafifüstlük. *İkiveyadahaçokuskumruağınıneklenmesiyleyapılanuzunağ. *Yeldirmekişi. yeldirmek *Aceleylekoşturmak,koşuşturmak. yeldirmeli *Yeldirmesiolan. yeldirmesiz *Yeldirmesiolmayan. yele *At,aslangibibazıhayvanlarınensesindeveyaboynundabulunanuzunkıllar. *(balıklarda)Sırtyüzgeci. yelevermek *savurmak,boşunaharcamak. yeleç *Yeleğen,havadar. yelek *Ceketaltınagiyilenkolsuzvekısagiysi. *Kuşkanadınınbüyüktüyü,telek. *Okunyaykirişinetakılanbölümündekitüy. yeleken *Yüksekveçevresiaçık(yer),yeleç,havadar. yelekleme *Yeleklemekişiveyadurumu. yeleklemek *(okunkuyruğuna)Tüytakmak. yeleklenme *Yeleklenmekişiveyadurumu. yeleklenmek *Kanatlanmak,kanataçmak. yelelenme *Yelelenmekişiveyadurumu. yelelenmek *(saçiçin)Hafifhafifdalgalanmak. yeleli *Yelesiolan(hayvan). yelelikurt *Sırtlan. yeleme *Ciddîolmayan,ciddîişlerleuğraşmayan,ciddîişleryapmayan,havaî. yelengeç *Kabuğukendikendineçatlayıpsoyulan(ağaç). yelin *İnek,manda,koyungibihayvanlardamemeninsüttoplananbölümü. yelken *Rüzgârgücündenyararlanarakgenişbiryüzeyoluşturacakbiçimdeyanyanadikilenveteknenindireğine uygunbirbiçimdetakılarakonuhareketettirenkumaşveyaşeritlerintümü. *Yelkentakmış,yelkeniolangölveyadenizaracı,yelkenli. yelkenaçmak *yolaçıkmakiçinhareketetmek. yelkenbalığı *Pasifikokyanuslarınınsıcakbölgelerindeyaşayanbirincisırtyüzgeciyelkeniandıranbirbalık. yelkenbasmak *yolaçıkmak,hareketetmek. yelkenbezi *Yelkenyapmayayararkalınbez. yelkendikmek *tekneyeyelkenmonteetmek. yelkengemisi" }, { "text": "*Rüzgârınşişirdiğiyelkenlerinyardımıylayolalangemi. yelkengönderi *Yelkenlerinçekildiğidirek. yelkeniğnesi *Yelkenleribirbirinetutturmayayarayanalet. yelkenyarışı *Yelkenliteknelerarasındayapılanyarışma. yelkenci *Yelkendikenkimse. *Yelkenleriaçmak,indirmek,toplamakgibiişlerdeçalışangemici. yelkencilik *Hertürteknelerleyapılangezi,sporveyarışmalar. yelkenleme *Yelkenlemekişi. yelkenlemek *Yelkenaçıpyolaçıkmak. *Kaçıpgitmek. *(insan)aklîdengesiniazveyaçokyitirmek. yelkenlerisuyaindirmek *direnmektenvazgeçipkarşısındakinindediğinibenimsemek,kabuletmek. yelkenli *Yelkeniolan,yelkenlegiden(denizvegöltaşıtı). yelkenligemi *Yelkenleyürütülengemi. yelkesen *Yarışlarda,rüzgârınetkisindenkorunmakiçinönetakılansiperlik,rüzgârlık. yelkıran *Yelkesen. yelkovan *Saatin,dakikalarıgösterenveakreptendahauzunolanibresi. *Yelinyönünügöstermekiçindikbireksenegeçirilentürlübiçimlerde,hafiflevha. *Yelkovangillerden,kanatlarısivri,siyahımsıveyakülrengigövdelibirdenizkuşu(Puffinus). yelkovangiller *Kuşlarsınıfının,fırtınakuşlarıtakımındanbirfamilya. yelleme *Yellemekişi. yellemek *(körükle,yelpazeileveyabaşkabiraraçla)Rüzgâryapmak. yellenme *Yellenmekişi. yellenmek *Körük,yelpazegibiaraçlarınyaptığıyelinetkisindekalmak. *Kalınbağırsaktakigazıçıkarmak. yelli *Yeliçokolan,rüzgârlı. *Çokyellenen. *İşveli,fıkırdak. yellim *Bkz.yelalim. yellimyepelek *Bkz.yelyeperek. yelloz *(kadıniçin)Ahlâksız,hafifmeşrep,şıllık. yelme *Yelmekişi. yelmek *Aceleyle,telâşlakoşmak. yelölçer *Rüzgârınveyagazdurumundakiakışkanlarınakışhızınıölçmeyeyarayanaygıt,anemometre. yelpaze *Sallandığındaküçükbirhavaakımıyapanveözellikleyüzüserinletmeyeyarayan,küçük,katlanabilir, taşınabiliraraç. *Bubiçimdeolan. *Çeşitlilik. yelpazeleme *Yelpazelemekişiveyadurumu. yelpazelemek *Yelpazeveyabirbaşkanesneileyelyapmak. yelpazelenme *Yelpazelenmekişiveyadurumu. yelpazelenmek *(kendini)Yelpazeileserinletmek. yelpik *Balgamlıöksürükleortayaçıkansüregengöğüshastalığı,nefesdarlığı. yelpirdeme *Yelpirdemekişiveyadurumu. yelpirdemek *Kımıldamak,hafifsallanmak. yelseme *Yelsemekişiveyadurumu. yelsemek *Havaalarakbozulmak,bayatlamak. yeltek *İsteğindekararlıolmayanveyakonudankonuyageçiveren,hercaî. yelteniş *Yeltenmekişiveyabiçimi. yeltenme *Yeltenmekişiveyadurumu. yeltenmek *Yapamayacağıbirişegirişmek,özenmek,hevesetmek,meyletmek. yelve *Flurya. yelyutan *Atlardahavayutmanınyolaçtığıbirhastalık. yem *Hayvanyiyeceği. *Kuşvebalıktutmakiçintuzağabırakılanveyaoltayatakılanyiyecekveyayiyecekgörüntüsündekinesne. *Birinialdatabilmekiçinhazırlanmışdüzen;kullanılankimseveyaşey. *Ağızotu. yemborusu *Askerliktehayvanlarayemvermesaatiningeldiğinibildirmekiçinçalınanboru. *Oyalayıcı,aldatıcısöz. yemdökmek(veyakoymak) *avlanılacakhayvanlarıbiryereçekmekiçinyiyecekdökmek. *aldatabilmekiçininançvericidavranıştabulunmak. yemistemez,suistemez *eldetutulmasıhiçbirkülfetemalolmayan. yemkesmek *(hayvan)yem,samanyemek. yemkestirmek *yoldaduruphayvanlarayemyedirmek. yemolmak *herhangibirhayvantarafındanyenilmek. *birinintuzağınadüşmek. yemtorbası *İçineyemkonularakhayvanlarınyemyesindiyebaşınatakılantorba. yemverimi *Belirligenişliktekibiralanın,belirlibirsüreiçerisindeürettiğiyeşilot,doğalveyasun'îşekildekurutulmuş kuruotveyakurumaddemiktarı. yemci *Yemsatankimse. yeme *Yemekişi. *Yiyecek. *Tat,lezzet. yemedeyanındayat! *çoklezzetliveyaçokhoş. yemeiçme *Türlüiçecekveyiyeceklerlebeslenme. yemedeniçmeden *(kötüdavranışlariçin)vakitgeçirmeden,hemen. yemedeniçmedenkesilmek *birüzüntüveyaheyecansebebiyleyiyemez,içemezdurumagelmek,iştahıkesilmek. yemek *Yemekyeme,karındoyurmaişi. *Yenmekiçinpişiriliphazırlanmışyiyecek,aş,taam. *Gününbellisaatlerindeyenilenbesin. *Çağrılılarıveyakonuklarıyemekleağırlama. yemek *Ağızdaçiğneyerekyutmak. *Aşındırmak,kemirmek,oymak,delmek. *Isırmak. *Batmak,çizmek,kaşındırmak,dalamak. *(hoşagitmeyenkötübirduruma)Uğramak,tutulmak. *Hakkıolmayanvekendisineyasakedilmişbulunanbirşeyikabuletmek. *Harcamak,tüketmek,bitirmek. *Yasalyoldancezalandırılmak. *Gücünükırmak,perişanetmek,mahvetmek. *Birinealacağınıvermemek,ödememek. *Biriiçinbaşkasınaparaharcatmak. *Harcanmak,kullanılmak,sarfedilmek. *Sürekliüzmek,tedirginetmek. yemekborusu *Askerlikteyemeğinçıktığınıbildirmekiçinçalınanboru. *Besinleriağzındanmideyeulaştırankaslaçevrilizarsıkanal. yemekçıkarmak *ağırlamakiçinyemeksunmak. yemekdolabı *Yemeğinsaklandığıyer. yemekduası *Yemekyediktensonraedilendua. yemekhizmeti *Yemeğinhazırlanması,dağıtılmasıgörevi. yemeklistesi *Yemekyenilecekyerlerdemevcutyemekleri. yemekmasası *Üzerindeyiyecekveiçeceklerinbulunduğu,yemekyemekamacıylakullanılanmasa. yemekodası *Yemekyenilenoda,salamanje. yemeksalonu *Bkz.yemekodası. yemekseçmek *bazıyemeklerisevmemek. yemekvermek *konuklarıyemeğeçağırmak. yemekyemek *karındoyurmak. yemekaltı *Yemeköncesiyenilenveiçilenhafifyiyecekveiçecek. yemekhane *Okul,fabrikagibikuruluşlardayemekyenilenbüyüksalon. yemekli *Yemekdeyenilen. *Yemekdeverilen. yemeklivagon *Trenlerdeyolcularayemekservisiyapılanvagon. yemeklik *Yemekyapmaktakullanılan. *Yemekiçinayrılan. *Yiyecekşey,yiyecekmaddesi. yemeksiz *Yemeğiolmayan,yemekverilmeyen. YemenellerindeVeyselKaranî *uzakyerlerdeuzunbirsüredolaşmakzorundakalanlariçinsöylenir. yemeni *Yemenülkesineait. *Kalıplabasılıpelleboyanan,kadınlarınbaşlarınabağladıklarıtülbent. *Birtürhafifvekabaayakkabı. yemenici *Yemeniyapanveyasatankimse. yemenicilik *Yemeniyapmaişi. *Yemenialıpsatmaişi. yemenili *Yemenisiolan. *Yemenitakmışolan. Yemenli *Yemenhalkındanolan(kimse). yemin *Ant. yeminbillâh *Tanrı'nınadınıanarakyeminetme. yeminbillâhetmek *Tanrıadınıanarakant. yeminetmek *antiçmek. yeminetsembaşımağrımaz *\"gerçekolduğunahiçkorkmadanyeminederim\"anlamındakullanılır. yeminiçmek *antiçmek. yeminkasem *Yeminetme. yeminverdirmek *antiçirmek. yeminvermek *Bkz.antvermek. yeminibasmak *çabukvekuvvetliolarakyeminetmek. yeminli *Yeminederekbiraçıklamadabulunan. yeminsiz *Yeminedayanmayan. yemiş *Bitkilerde,döllenmesonundaçiçeğimeyveyapraklarındanoluşanvetohumutaşıyanorgan,meyve. *İncir. yemişçi *Yemişsatankimse. yemişçil *Yemişlebeslenen. yemişen *Gülgillerden,meyvesielmayabenzeyen,yapraklarıkısasaplı,yumurtamsıbiçimdevekenarlarıdişliolan, dikenlibirbitki. yemişlenme *Yemişlenmekişiveyadurumu. yemişlenmek *Ağaçlarmeyvevermek. yemişli *Yemişiolan,meyveveren. yemişlik *Yemişverenağaçlarıolanbahçe. *Yemişkonulan,saklananyer. *Yemiştabağı. *İncirlik. yemleme *Yemlemekişi. *Tuzağaveyaoltayatakılanyem. *Birkimseyieldeedecek,kandıracakbiçimdedavranma. *Ağızotu. yemlemek *Hayvanayemvermek,beslemek. *Birkimseyieldeedecek,kandıracakbiçimdedavranmak. *Yemtakmak. *Toplaraağızotukoymak. yemlenme *Yemlenmekişi. yemlenmek *Yemlemekişiyapılmak. *Paraharcamadanbirbaşkasındangeçinmek. yemlik *Hayvanlarayemverilenyerveyakap. *Rüşvet,arpalık. *Karşılıksızgeçimsağlananyerveyakimse. *Kumardakandırılıpparasıalınankimse. *Yemiçinayrılan. yemlikarpa *Hayvanlarayiyecekolarakverilenarpatürü. yemlikli *Yemliğiolan. yemliksiz *Yemliğiolmayan. yemyeşil *Heryanıyeşil,çokyeşil. yen *Giysikolu. *Yılanyastığıgiller,muzgillergibibazıbitkifamilyalarında,çiçeklerinüzerindebirörtügibiduranveçoğu renkliolanbirçiçekyaprağı. yen *Japonparabirimi. yeneneiçilenebakılmamak *(birşey)gidereönemverilmedenbolbolharcanmak. yenge *Birkimseninkardeşinin,dayısınınveyaamcasınınkarısı. *Birerkeğinkendikarısındansözederkenkullandığıad. *(kadınlariçin)Birseslenmesözü. *Düğündegelinekılavuzlukedenkadın. Yengeç *ZodyaküzerindeİkizlerveAslanburçlarıarasındabulunanburç.Zodyak. yengeç *Eklembacaklılardan,birinciayakçiftiikikıskaçolarakgelişmiş,etiiçinavlanan,sudayaşayanbirböcek. Yengeçdönencesi" }, { "text": "*Güneş'ingökyüzündekiyıllıkhareketindekuzeyden,güneyedönüşyaptığıyer,yazdönencesi.Buyerin ekvatoragöreaçısaluzaklığı23° 27°dir. yengeçgibi *yanyanyürüyenkimseleriçinsöylenir. yengeçvari *Yengeçyürüyüşünebenzer. yengelik *Yengeolmadurumu. yengi *Yenmekişi,utku,zafer,galibiyet,galebe. yeni *Kullanılmamışolan. *Oluşveyaçıkışındanberiçokzamangeçmemişolan. *Ensonedinilen. *İşehenüzbaşlamış. *Ogünekadarsöylenmemiş,görülmemiş,gösterilmemiş,düşünülmemişolan;değişik. *Tanınmayan,bilinmeyen. *Dahaöncekilerdenfarklıolan. *Birazönce,çokzamangeçmeden. yeniay *Ayça,hilâl. yenibaştan *Baştanbaşlayarak,yeniden. YeniÇağ *OrtaÇağınbitiminden(1453veya1492'den)Fransızİhtilâline(1789)kadarsürençağ. YeniDünya *Amerikaanakarası. YeniDünyaaslanı *Puma. yeniEflâtuncu *YeniEflâtunculukyanlısıolankimse. yeniEflâtunculuk *İskenderiye'deM.S.III.yüzyıldaortayaçıkanveVII.yüzyılakadarokullardaokutulanfelsefeöğretisi,neo- plâtonizm. yenieleştirici *Yenieleştiriciyanlısıolankimse. yenieleştiricilik *Kantsisteminegöreeleştiriyiyeniboyuttadeğerlendirenakım. yenigerçekçi *Yenigerçekçilikyanlısıolankimse. yenigerçekçilik *Eşyanıngerçeğiniışıkvegölgedenyoksunkeskinçizgilerlevermeyiamaçedinenresimanlayışı. YeniGineli *YeniGinehalkındanolan. yenigümüş *Almangümüşü. yeniizlenimci *Yeniizlenimcilikyanlısıolankimse. yeniizlenimcilik *İzlenimcileriniçgüdüyedayanarakyaptıkları,güneşışığınınparçalanmasınıbilimsel,yöntemlibiçimde uygulayan,izlenimcilerinbozduklarıyapısalkuruluşayenidenönemveren,safrenklerinoktanoktasürüprenk karışımınıseyirciningözündeoluşturmayıamaçlayanresimakımı. yenisene *Yeniyıl. yeniyazı *1Kasım1928'dekabuledilenLâtinalfabesisteminedayananTürkalfabesi. yeniyeni *Yeniolarak,bugünlerde,çokyakınlarda. yeniyetme *Yeniyetmelikçağındaolankimse,ergen. yeniyetmelik *Çocukluklayetişkinlikarasındakidönem,ergenlik. yeniyıl *Yaşanılanyıldanbirsonrakiyıl. yenibahar *Mersingillerden,Amerika'nınsıcakbölgelerindeyetişenbirbitki(Pimentaofficinalis). *Bubitkininolgunlaştıktansonrakurutulupbaharolarakkullanılanmeyvesi. yenice *Oldukçayeni. *(yeni'ce)Zamaniçin,yakıngünlerde. yenici *Yenen,üstüngelen,mağlûpeden. yenici *Yenilikyanlısı,yeniliğitutan. yeniçeri *OrhanGazitarafındanyeniçeriocağıadıyla(1362'de)kurulan,İkinciMahmutzamanındanizamıcedit adındakiaskerocağınınkurulmasıylaortadankaldırılan(1826)Osmanlıİmparatorluğununpiyadeaskersınıfı. *Buaskersınıfındanolaner. yeniçeriağası *Yeniçeriocağınınenyükseksubayıvekomutanı. yeniçeri ocağı *Yeniçeriaskerininküçüktenyetiştirildiğiaskerîkuruluş. yeniçerilik *Yeniçeriolmadurumu,yeniçeriaskerliği. *Yeniçeriaskerkuruluşununolduğudevir. *Yeniçeriaskerîkuruluşu. yeniden *Gene,yine,birdaha,tekrar. yenidenkurma *Yenidenyapılan. yenidentasarımlama *Birtasarımıyenidengözdengeçirme. yenidenyapılanma *Birkurumu,kuruluşuveyaişletmeyipersonelveçalışmadüzenibakımındanyenibiryapıyakavuşturma. yenidenyeniye *Çokyakınbirsüredenberi,çokyakıngeçmişte. yenidünya *Gülgillerdenbirağaç,Maltaeriği(EriobotryaJaponica). *Buağacınerikbüyüklüğündeki,iriçekirdekli,sarırenkli,suluvemayhoşyemişi. *Renkliveyasırlısırçadanyapılan,süsolarakasılantop. *Ortaoyunundaevdekoruolarakkullanılankafesbiçimindekaravan. yenik *Yenmiş,aşınmış. *Birhayvanınveyaböceğinbir şeyiyiyerekondabıraktığıiz. yenik *Savaşveyayarışmadayenilmiş,mağlûp. yenikdüşmek *yenilmek,mağlûpolmak. yeniksaymak *yenilmişolarakkabuletmek. yenileme *Yenilemek,yenidenyapmakişi. yenilemek *Birkimseveyabirşeyinyerineyenisinikoymak. *Birişibirkezdahayapmak,tekraretmek. yenilenme *Yenilenmekişi. yenilenmek *Birşeyinyerineyenisikonulmak. *Birişbirkezdahayapılmak,tekrarlanmak. yenilerde *Yakıngeçmişte. yenileşme *Yenileşmekişi. yenileşmek *Yenibirdurumalmak,yenilikkazanmak,yeniliğeuymak. yenileştirme *Yenileştirmekişi. yenileştirmek *Yenileşmesinisağlamak. yeniletme *Yeniletmekişi. yeniletmek *Yeniletmekişiniyaptırmak. yenilgi *Birsavaşta,yarışmadakaybetme,yenilme,mağlûbiyet,hezimet. *Birişte,biruğraştabaşarısızlığauğrama,kaybetme. yenilgiyeuğramak *yenilmek,mağlûpolmak. yenilik *Yeniolmadurumuveyayeniolanbirşeyinözelliği. *Eskimiş,zararlıveyayetersizsayılanşeyleriyeni,yararlıveyeterliolanlarıyladeğiştirme,teceddüt. yenilikkorkusu *Herdeğişiklikten,heryeniliktenürkmehastalığı. yenilikyapmak *değişiklikyapmak,değişiklikgetirmek. yenilikçi *Yeniliktenyanaolan. yenilir(veyayenir)yutulurşeydeğil *yenmeyeceknitelikteolan(yiyecek). *kendisiylebaşaçıkılamayacakdurumdaolan. *hoşagitmeyen,beğenilmeyennitelikteolan. *çokağır(söz). yeniliş *Yenilme,mağlûpolma. yenilme *Yenilmek(I,II)işi. yenilmek *Yemekişiyapılmakveyayemekişinekonuolmak. yenilmek *Oyun,yarış,savaşgibiolaylardakarşısındakindenaşağıdurumdakalmak,kaybetmek,mağlûpolmak. *Güçsüz,çaresizkalmak,mağlûpolmak. yenilmezlik *Yenikdurumadüşmemedurumu. yenimsi *Yenigibi,yenitazda. yeniryutulurgibideğil *Bkz.yeniliryutulurşeydeğil. yenirce *Gittikçegenişleyenyara. *Kemikvedişdokusununharapolmasıdurumu. *Frengi. yenişememe *Yenişememekişi. yenişememek *Birbiriniyenememek,birbirineüstüngelememek. yenişme *Yenişmekişi. yenişmek *Birbiriniyenmek. yenli *Yenleriolan. yenme *Yenmek(I,II)işi. yenmek *Savaşveyayarışmada üstünlüksağlamak,üstüngelmek. *Tutmak,bastırmak. yenmek *Yemekişinekonuolmak. *Aşınmak. *Ütmek. yensiz *Yenleriolmayan. yepelek *İnceyapılı,zarif,narin. yepisyeni *Yepyeni. yepyeni *Çokyeni,hiçkullanılmamış. *Alışılmamış,görülmemiş. *Tertemiz,çokyeni. yer *Birşeyin,birkimseninkapladığıveyakaplayabileceğiboşluk,mahal,mekân. *Gezinilen,ayaklabasılantaban. *Özeladolarak,yeryuvarı,yerküre,Dünya. *Bulunulan,yaşanılan,oturulanşehir,kasaba,mahalle. *Durum,konum,vaziyet. *Ülke,bölge. *Görev,makam. *Önem. *Herhangibirşeye,birişeayrılmışbölümveyaalan. *İz. *Üzerineyapıkurulmayaveyaekimeelverişlitoprakparçası,arazi,arsa. *Toprak. *Birolayıngeçtiğiveyageçeceğibölüm,alan,mahal. *Otel,motelvb.dekalınacakoda. *Sinemavetiyatrodaveyataşıtlardaoturulacakkoltuk,sandalye. *Durum. yeraçmak *Birkimseyeoturmasıiçinyerhazırlamak. *Yerbırakmak,imkânvermek. yeradı *Yerleşimbölgeleriiledeniz,göl,ırmak,dağ,tepe,bağ,bahçe,vadigibiyerlerinadı. yeradıbilimi *Yeradlarınıincelemekonusuedinendilbilimidalı,toponomi. yeralıştırmaları *Elvebütünvücutbölümleriiçin,yeribirdayanakyüzeyiveyabirtüraraçgibikullanarakdüzenlenen hareketler. yeralmak *birişihazırlayanlararasındabulunmak. *ayrılanyerdedurmak,bulunmak. yeraltı *Yerinyüzeyialtındakibölümü. *Gizlivezararlı(çalışma). yeraltıçarşısı *Yerinyüzeyialtındakurulandükkânlardanoluşanalışverişmerkezi. yeraltıdünyası *Yasalolmayan,kirlivekaranlıkişleringerçekleştirildiğiortam. yeraltıkaynakları *Petrol,gaz,kömürgibitoprakaltındabulunankıymetlihamürünler. yeraltımerdiveni *İşlekyollardayayalariçinaraçlarıngelişgidişineengelolmamakamacıylayapılanmerdiven. yeraltısuları *Geçirimlikayaçvekatmanlardansızarak,yerçekimininideetkisiyleyeraltınainenveoradaakarakveya birikerekyenibirdüzenkuransular. yeraltıtreni *Yeraltıulaşımınısağlayantren,metro. yerbakırgökdemir *şartlarınzor,imkânlarınkısıtlıolduğudurumlardasöylenir. yerbakırgökdemirkesilmek *tamamentükenmek,bitmek,yoksuldurumadüşmek. yerbelirteci *Yerzarfı. yerbiçimleri *İçvedışgüçlerinetkisiyleoluşandağ,yayla,ova,koyak,çukurgibibiçimlerinhepsi,engebe,yüzeyşekilleri. yerbilimci *Yerbilimuzmanı,jeolog. yerbilimi *Yeryuvarlağınınyapısını,birleşimini,evriminiinceleyenbilim,jeoloji. yerbilimsel *Yerbilimleilgili,jeolojik. yerbulmak *oturacakyersağlamak. *(birkimse)birişe,görevyapacağıbiryereyerleşmek. yercücesi *Kısaboylu,çokbilmiş,kurnazkimse. yerçamı *5-10cmyüksekliğinde,limonsarısırenkliotsubirbitki,yerservisi(Ajugachamaepitys). yerçekimi *Yerkütlesininçekimietkisiylebircismin,türlübölümlerineuygulanangüçlerinbileşkesi,arzcazibesi. yerçekirdeği *Yermerkezindetoplanmışolançokyoğunküreselkütle. yerçöküntüsü *Bkz.çöküntühendeği. yerdeğiştirme *Lâboratuvarlardagazlarıtoplamaktagizlenenyöntem. yerdeğiştirmek *bulunduğuyerdenbirbaşkayeregeçmek. yerdemirgökbakır *çorakvesıcakbiryeriniteler. *hiçbiryardımveumutolmadığındakullanılır. yerdomuzu *Afrika'dayaşayan,uzunkulaklı,uzunburunlumemeli. yerdomuzugiller *Damarlıdişlilertakımındanyerdomuzufamilyasınıngeneladı. yerelması *Birleşikgillerden,köksaplarıyumrudurumundaolanbirbitki(Helianthustuberosus). *Bubitkininbesinolarakyararlanılanköksapı. yeretmek *izbırakmak. *iyiceyerleşmek. yerfesleğeni *Sütleğengillerden,otsuveyaodunsusürüngengövdelibitki(Mercurialis). yerfıstığı *Baklagillerden,çiçekleridöllendiktensonratoprağagömülerekmeyveverenbirtarımbitkisi(Arachis hypogaea)." }, { "text": "*Bubitkinineğlencelikolarakyenilen,yağıdaçıkarılantohumu. yergeçidi *Yeraltıgeçidi,yeraltımerdiveni. yerhostesi *Uçağabinecekolanyolcularınbiletişlemleriniyapan,ayrıcauçağabinerkenmerdivenbaşındayolcuların binişkartlarınıtoplayangörevli. yeristasyonu *Uzayaraştırmalarındayeryüzündeyapılançalışmalarınyapıldığımerkez. yerkabuğu *Dünyanındışınıçepeçevrekaplayan,üzerindekaralarvedenizlerinbulunduğubölüm,yeryüzü. yerkabuletmez *çokgünahkâr. yerkaplamak *önemlibirhacimtutmak. yerkapmak *kalabalıkiçindekendineyerbulmak. yerkatı *Toprakdüzeyindeolankat,girişkatı,zeminkatı. yermantarı *Bkz.domalan. yermerkezci *Yerözekçi. yermerkezcilik *Yerözekçilik. yermerkezli *Yerözekçil. yermeşesi *Kurtluca,yerpalamudu. *Dalakotu,yerpalamudu. yerminderi *Yereserilereküzerineoturulanyünveyapamukladoldurulmuşminder. yermumu *Petrolveterebentiniçindeeriyen,doğalhidrokarbonlardanoluşanbirtürmum,ozokerit. yerodası *Tabanıyerlebirolanoda. yerölçümü *Yerinboyutlarınıvebiçiminikonuolarakinceleyenbilim,jeodezi. yeröpmek *birbüyüğünönüneeğilmek. yerörümceği *Toprakiçindeağladöşeliyuvayapanmaygalomorthaealttakımındanbüyükörümcek(Mygaleavicularia). yerözekçil *Yeringözlemnoktasıolarakalınanmerkeziyleilgili,jeosantrik. yerözekçilik *Yeryuvarlığınıevreninmerkezisayanlarıngörüşü,jeosantrizm. yerpalamudu *Kurtluca,yermeşesi. *Dalakotu,yermeşesi. yerpelidi *Yermeşesi. yerpırasası *Bkz.aslankuyruğu. yersakızı *Bitüm. yersarmaşığı *Gebreotugillerden,nemliyerlerde,duvardiplerindeyetişenbirbitki(Cleome). yersarsıntısı *Deprem. yerservisi *Yerçamı. yersıçanı *Köstebek. yersofrası *Yerdekurulansofra. yersolucanı *Halkalılardan,nemlitopraklardayaşayanbirsolucan(Lumbricusterrestris). yertutmak(veyatutmamak) *yerayırmak. *yerkaplamak. *önemlisayılmak,önemiolmak. yerüstü *Yerinyüzeyiüstündekibölümü. yervermek *önemlisayılmak,saygıgöstermek. *birolayayolaçmak,imkântanımak. *önemlibirgörevvermek. *kendiyerinibirbaşkasınabırakmak. yeryağı *Petrol. yeryarılıpiçinegirmek(veyayerindibinegirmekveyageçmek) *yitirilipbirtürlübulamamak. *çokutanmak. yeryatağı *Yereserilenyatak. yeryer *Birçokyerde. yeryerindenoynamak *birişçokgürültülüvetelâşlayapılmak. *birolaytoplumdabüyüktedirginlikyaratmak. yeryurt *Oturulan,yaşanılanyer. yeryuvarı *Bkz.yeryuvarlağı. yeryuvarlağı *Üstündeyaşadığımızgökcismi. yerzarfı *Birfiilinanlamınıyergöstererekbelirleyen,sınırlayanzarf:İçerigiriniz.Yukarıçıkınız. yerberi *BirgökcisminingerçekveyagörünüryörüngesininYer'eenyakınnoktası. yerdekalmak *saygıgörmemek,yüzünebakılmamak. yerdegezen *Yılan. yerdenbitme *Kısaboylu. *Türedi. yerdengöğekadar *pekçok. yerdenselâm *El,yerlerekadaruzatılarakverilenselâm. yerdentemenna *Yerdenselâm. yerdenyapma *Çokkısaboylu. yerdenyereçalmak *çokhırpalamak. yerdenyerevurmak *birinetürlüyönlerdensaldırarakonuçokaşağılayıcıbirdurumadüşürmek. yerebakanyürekyakan *uysalveuslugöründüğühâldesinsicekötülükyapan. yerebakmak *(ihtiyarlariçin)ölümüyakınolmak. yerebaktırmak *utandırmak,mahcupetmek. yerebatasıca(veyayerebatsın) *\"yokolsun\"anlamındabirilenç. yerebatmak *yokolmak. *çokutanmak,mahcupolmak. yereçalmak *yereatmak,yerefırlatmak. yeredoğrulum *Bkz.yereyönelim. yeregeçmek *çokutanmak. yeregöğekoymamak(veyakoyamamak) *nasılağırlayacağını,nasılmemnunedeceğinibilmemek,çokönemvermek. yeresağlambasmak *titizvedikkatlidavranmak. yeresermek *kötübirdurumasokmak,yenmek. *vurupöldürmek. yeretakınmak *yüzeverilenbiçimlebirduyguyubelirtmek. yerevurmak *kötübirdurumasokmak. yereyönelim *Bitkilerdekökvesapların,yerçekimietkisiilebellibirdoğrultualmalarıözelliği,jeotropizma. yeregeçen *Havuç. yerel *Belirlibiryerileilgiliolan,mahallî,mevziî,lokal. *Gözlemyerineveyagözlemcininbulunduğuyereilişkin. yerelradyo *Bellibirbölgeyeyayınyapanalçakfrekanslıradyoistasyonu. yerelsaat *Güneşin0Meridyennoktasındangeçmekteolduğuandaayarlanansaat. yerelyayın *Yerelradyo. yerelyönetim *İl,belediyeveyaköyhalkınınburadakiortakyerelihtiyaçlarınıkarşılayanvegenelkararorganlarıburadaki halktarafındanseçilenkamutüzelkişisi,mahallîidare. yerelleşme *Yerelleşmekişi,yöreselleşme,mahallîleşme. yerelleşmek *Yerelbirözellikkazanmak,yöreselleşmek,mahallîleşmek. yerelleştirme *Yerelleştirmekişi. yerelleştirmek *Yereldurumagetirmek. yereşeği *Makaslıböcek. yerey *Yeryüzündenbirparça,arazi. *Yerkabuğununoluşumubakımındanelealınanherhangibirparçası. yergi *Birkimseyi,birtoplumu,birdüşünceyi,birnesneyiveyabirgöreneğiyermekiçinyazılmışyazıveya söylenmişsöz,taşlama,hicviye,hiciv,satir. yergici *Yermehuyuolan,yermeözelliğiolan. yergicilik *Yergiciolmadurumu. yeribaşka *dahabaşkabirdeğertaşımak,önemiolmak. yerigelmek *sırasıgelmek,zamanıuygunolmak. yerigöğübenyarattımdemek *çokgururluolmak. yerigöğübirbirinekatmak *aşırıtelâşyaratmak. yerigöğüinletmek *yükseksesleveolancagüçlebağırmak. yerigöğütırmalamak *çoksancı,acıçekmek. yerigöğütutmak *hertarafıelegeçirmekdenetimaltındabulundurmak. yeriolmak *uygunolmak. *sırası,uygunzamanıolmak. *saygınlığıolmak. yeriöpmek *yeredüşmek,yereserilmek. yerisoğumadan *ayrılanbirkimseninardındançokzamangeçmeden. yerivar! *\"uygundur,iyidir\"anlamındakullanılır. yeriyurdubelirsiz *bellibiryeriolmayan,serseri. yerici *Yeren,yermekişiniyapan. yeridir *lâyıktır,uygundur,münasiptir. yerilme *Yerilmekişi. yerilmek *Yermekişinekonuolmak,kötülenmek. yerindibinegeçmek(batmakveyagirmek) *çokutanıpsıkılmak. *görünmezolmak,kaybolmak. yerinkulağıvar *gizlikonuşulanbirşeyinumulmadıkbiryoldanbaşkalarıncaduyulabileceğianlatılır. yerinde *Zamanı,yeriuygundüşen(düşerek),gerektiğibiçimde(olan),münasip. *İyi;yeterli. *Durumunda. yerindeduramamak *süreklikıpırdamak;içiiçinesığmamak. yerindekalmak *başkayeregitmemek. *(makam,aşamaiçin)değişmemek. yerindeolmak *tamamolmak,iyidurumdabulunmak. yerindesaymak *yürürgibiyaparakhepaynıyerde,sürekliolarakayağınbirinikaldırıpbirinibasmak. *hiçilerlememek,gelişmemek,değişmemek. yerindesuçıkmak *haklıbirsebepolmadanyerinibırakanlaraveyabırakmakisteyenlerekınamaveengellemeamacıyla söylenir. yerindevuruş *Yerindeyapılanbaşlamavuruşu. yerindeyelleresmek *artıkbulunmamak,yololmak. yerindelik *Yerindeolmadurumu,isabet. *Kamulaştırılanbiryerüzerinde,kamu çıkarınınözelçıkaraoranlayüksekolması. yerindenfırlamak *(oturulanyerden)hızlakalkmak. yerindenoynamak *yerindenayrılmak. *coşkulu,gürültülü,karışıkbirzamanyaşamak. yerindenoynatmak *başkayerekaldırmak;yerinideğiştirmek. yerindenyönetim *Merkezîyönetiminbazıhakveyetkilerininbölgeselyönetimlercekullanılması,ademimerkeziyet. yerine *Birşeyinveyabirkimseninyerinialmaküzere. *Başkasınınadına. yerinegeçmek *görevdenayrılanbirininyerinialmak. *bulunmayanbirnesnenninveyakavramınyerinekullanılabilmek. yerinegelmek *yapılmak,olmak. *eskidurumadönmek. yerinegetirmek *istenileni,gerekeniyapmak. *eskidurumadöndürmek. *ifaetmek. yerinekoymak *gibigörmek,saymak. *yitirilen,eldençıkanbirşeyin,benzeriniveyaeşinisağlamak. yerineoturmak *iyiyerleşmek. *birdurum,birdüşüncevb.benimsenmek,yaygındurumagelmek,yerleşmek. yerinialmak *yerinegeçmek. yerinibeğenmek *(bitkiiçin)yerigelişmesineçokuygunolmak. yerinibulmak *yerinegelmek. *kendineyakışanmakamı,durumubulmak. yerinidoldurmak *görevinibaşarıileyaparolmak. *görevindenayrılanbirininyerinegelenkişi,öncekigörevlikadarbaşarılıolmak. yeriniısıtmak *biryerdeuzunsürekalmak. yerinisevmek *Bkz.yerinibeğenmek. yerinitutmak *bulunmayanbirnesneninyerinialmak,onuaratmamak. *görevindenayrılanbirininyaptığıişiyapabilmek. yeriniyapmak *birşeyeldeetmekamacıylagirişimdebulunmak. yerinme *Yerinmekişi,teessüf. yerinmek *Acınmak,teessüfetmek. *Pişmanolmak. yerküre *Yeryuvarlağı." }, { "text": "yerleberaber *yerdüzeyinde. yerlebir(veyayeksan)etmek *temelinekadaryoketmek,tahripetmek. yerlegökbirolsa *sonuneolursaolsun. yerlerdesürünmek *çokperişan,acınacakbirdurumdabulunmak. yerleregeçmek *çokutanıpsıkılmakveyakahrolmak. yerlerekadareğilmek *aşırısaygıgöstermek. yerlerisüpürmek *(saç,etek,paça)çokuzunolmak. yerleşik *Bellibiryereyerleşmiş. *Biryerinyerlisiolmuş,mütemekkin. *Biryerdevarlığınısürekliolaraksürdürecekolan. yerleşiklik *Yerleşikolanınözelliği. yerleşilme *Yerleşilmekişi. yerleşilmek *Yerleşmekişinekonuolmakveyayerleşmekişiyapılmak. yerleşim *Yerleşme,iskân. yerleşimalanı *Yerleşimmerkezi. yerleşimmerkezi *İl,ilçe,köygibihalkınbiraradayaşadığıyerler,meskûnmahal. yerleşke *Kampus. yerleşme *Yerleşmekişi. yerleşmek *Yerineiyiceoturmak,yerindesabitolmak. *Yerbulupoturmak. *Çalışmakiçinbiryeregirmek. *Biryerdeoturmaya,yaşamayabaşlamak. *Eşyayıyerliyerinekoymak. *Rahatbirbiçimdeoturmak. *Yaygındurumagelmek,tutunmak. *Alışılmak,kullanılırolmak. yerleştirilme *Yerleştirmekişi. yerleştirilmek *Yerleştirmekişinekonuolmak. yerleştirme *Yerleştirmekişi. *Yurtlandırma,iskân. yerleştirmek *Yerleşmesinisağlamak;yerinekoymak. *(tokat,şamariçin)Vurmak. *(söz,cevapiçin)Tamsırasındasöylemek. yerli *Taşınamayan,başkayeregötürülemeyen. *Bellibirbölgedeyetişen. *Yurtiçindeyapılanveyabiryurdunkendineözgüniteliklerinitaşıyan. *Oturduğubölgededoğupbüyüyen,atalarıdaoradayaşamışolan(kimse). yerlidolap *Bkz.gömmedolap. yerlimalı *Ülkedeyetiştirilenveyaüretilensebze,meyveveyamallarınhepsi. yerliyerinde *Bulunduğuveyauygunyerde. yerliyerine *Kendineaitolanyere. yerliyersiz *Uygunzamanıolupolmadığıdüşünülmeden. *Saçmasapan,uluorta. yerlileşme *Yerlileşmekişi. yerlileşmek *Biryerde,birülkedeçokuzunsürekalmışolmak. yerme *Yermekişi,zem. yermeci *Yermehuyuolankimse. yermek *Kötülüklerinisöylemek,zemmetmek. *Alaylıbirdillekusurlarınısöylemek,kusurlarınıortayakoymak,hicvetmek. *Beğenmemek,hoşlanmamak,tiksinmek. yermeli *Yericibirözelliğidebulunan(söz),pejoratif. yeröte *YerçevresindedolananbiruydununyörüngesiüzerindeYer'eenuzaknokta,evç. yersel *Yerleilgili. yersiz *Barınacakyeriolmayan. *Yerindeolmayan,uygunsuz,anlamsız,manasız. yersizyurtsuz *Barınacakyeriolmayan. yersizyurtsuzkalmak *barınacakbiryeribulunmayan,oturacakyeriolmayan. *bütünvarlığınıyitiripçokzordurumdaolmak. yersizlik *Yeriolmamaveyayeriyeterliolmamadurumu. *Yerindeolmamadurumu,uygunsuzluk. yeryüzü *Üzerindeyaşadığımıztoprakvedenizler,yerkabuğu. *Dünya. yestehleme *Yestehlemekişi. yestehlemek *Büyükabdestetmek. yesyeni *Yepyeni. yeşerme *Yeşermekişi. yeşermek *(bitki)Yaprakvermek,yapraklanmak. *Yeşilrenkalmak. yeşerti *Yeşermişyer. yeşertme *Yeşertmekişi. yeşertmek *Yeşermesinisağlamak. yeşil *Sarıilemavininkarışmasındanortayaçıkan,bitkiyapraklarınınçoğundagörülenrenk. *Burenkteolan. *(sebzeleriçin)Kurumamış,taze. *(meyveleriçin)Olmamış,ham. yeşilışık *Trafikteyolungeçişeaçıkolduğunugösterenışık. yeşilışıkyakmak *birşeyinolmasınaengelolmamak,hoşkarşılamak. yeşilışıkyakmak *uygunolabileceğini,izinverilebileceğinibellietmek. yeşilkuşak *Ormanlıkveyeşillikalan. yeşiloy *Çekimserdavranıldığınıgösterenoy. yeşilsaat *Görüşmeyapılabilecekzamandilimi. yeşilsaha *Futbolsahası. yeşilbağa *Yeşilrenklibirtürküçükkurbağa. yeşilbaş *Ördekgillerden,tüylerimavi,beyaz,kara,kahverengi,erkeğininbaşıyeşilrenklibiryabanördeğitürü (Anasplatyrhynchos). yeşilbiber *Yeşilrenklitaze,sivrivedolmabiber. yeşilçekirge *Uzunince duyargalı,sıçrayıcıdüzkanatlılar. yeşilimsi *Yeşileçalan,yeşiliandıran. yeşilimtırak *Bkz.yeşilimsi. yeşilkertenkele *Yeşilrenklikertenkeletürü. yeşillenme *Yeşillenmekişi. yeşillenmek *Yeşildurumagelmek,yeşilolmak,yeşermek. *Birinekarşıduyduğucinselisteğikendisinesezdirmek,sarkıntılıketmek. *Başkasınınmalındagözüolmak,eldeetmeyeçalışmak. yeşilli *Yeşiliolan. *Yeşilgiysigiymiş. yeşillik *Yeşilolmadurumu. *Yeşilbitkileriçokolanyer. *Marul,salatalıkgibiçiğyenensebze. *Yeşilot. yeşilsazan *Tatlısukayası,karabalık. yeşilzeytin *Zeytininsalamuraedilmişrenklitürü. yeşim *Açıkyeşilvepemberenkli,kolayişlenen,değerlibirtaş. yetenek *Birkimseninbirşeyianlamaveyayapabilmeniteliği,kabiliyet. *Birdurumauymakonusundaorganizmadabulunanvedoğuştangelengüç,kapasite. *Kişininkalıtımadayananveöğrenmesiniçerçeveleyensınır. *Dışardangelenetkiyialabilmegücü. yetenekli *Yeteneğiolan,kabiliyetli. yeteneklilik *Yetenekliolmadurumu. yeteneksiz *Yeteneğiolmayan,kabiliyetsiz. yeteneksizlik *Yeteneksizolmadurumu,kabiliyetsizlik. yeter *İhtiyacıkarşılayacakkadarolan,kâfi. yeterdeartar *bolbolfazlasıyla. yeterderecede *yeterliölçüde. yeterki *ancak,şuşartla. yetersayı *Biroturumunaçılabilmesiiçinbulunmasıgerekenüyesayısı,nisap. yeterikadar *yetecekölçüde. yeterince *Gerektiğikadar,gereğince,istenildiğikadar;yetersayıda. yeterli *Birişiyapmagücünüsağlayanözelbilgisiolan,kifayetli,ehliyetli,ehil. *Birgörevi,işleviyerinegetirmekgücüolan,etkisiolan. *İhtiyaçlaracevapveren,ihtiyaçlarıkarşılayan. yeterliolmak *yönetmegücübulunmak,iktidarsahibiolmak. yeterlik *Birişiyapmagücünüsağlayanözelbilgi,ehliyet. *Göreviniyerinegetirmegücü,kifayet. yeterlikbelgesi *Uzmanlıkbelgesi,ehliyet. yeterlikeğitimi *Birgörevdalındaveyabellibirkonudaönbilgiliveyeteneklikişilerin,bubilgiveyeteneklerini güçlendirmeyeyarayaneğitim. yeterlikfiili *Olumlusu,herhangibirfiilin-e'lizarf-fiilivebilmekfiilkökününbirleşmesiyleortayaçıkanveyeterlik kavramıveren,olumsuzuise,herhangibirfiilin-eyeterlikekiile-meolumsuzlukekininbirleşmesindenkurulanve yetersizlikkavramıverenbirleşikfiil:Söyleyebilmek,yapabilmek,yapamamakgibi. yeterlikönergesi *Birkonuüzerindekikonuşmalarınyeterolduğunubildirmekiçintoplantıbaşkanınaverilenyazı. yeterliksınavı *Devletgörevlisiolarakalınmadavebugörevdeyükselmedeuygulanansınav. yeterlilik *Yeterliolmadurumu. yetersiz *Gereklibilgiveyeteneğiolmayan,yeterliğiolmayan,kifayetsiz,ehliyetsiz. *Eksiğiolan,yetecekkadarolmayan,gayrikâfi. *Gereken,istenenniteliğiolmayan. *Verimliolmayan. yetersizlik *Yetersizolmadurumu,boşluk,ehliyetsizlik,kifayetsizlik. yeti *İnsandabulunan,birşeyiyapabilmegücü,meleke. *Bellek,usavurma,algılamaveyaimgelemegibiinsanındoğuştangelenzihingüçlerindenherhangibiri, meleke. yetik *Yetişmiş,erişmiş,büyümüş. *Bilgili,olgun. yetim *Babasıölmüşolançocuk. yetimhane *Yetimçocuklarınbarındırıldığı,bakıldığıyer. yetimiokşamışlar,vaysırtımdemiş *kimseninveyaarkasıolmayankimseninhayattahepsıkıntıçekeceğinianlatanbirsöz. yetimlik *Yetimolmadurumu. yetingen *Azlayetinen,kanık,kanaatli,kanaatkâr. yetingenlik *Yetingenolmadurumu,kanaatkârlık. yetinme *Yetinmekişi,kanaat,iktifa. yetinmek *Birşeyikendisiiçinyeterbularakdahaçoğunagerekgörmemek,dahaçoğunuistememek,kanaatetmek, iktifaetmek. yetirme *Yetirmekişiveyadurumu. yetirmek *Bitirmek,tamamlamak. *Besleyipbüyütmek,yetiştirmek. *Yetiştirmek,idareetmek. yetiş!(veyayetişin!) *yardımistemekiçinsöylenir. yetişek *Yetişmedurumu,eğitim. yetişilme *Yetişilmekişi. yetişilmek *Yetişmekişiyapılmak,ulaşılmak. yetişim *Yetişmedurumu,formasyon. yetişkin *Yetişmiş,olgunlaşmış. *(kıziçin)Evlenmeçağınagelmiş. *Kanunlarınbelirttiğibellibiryaşıaşmış,toplumsalsorumluluklarınıbilmedurumundaolangenç. *Beden,ruhveduygubakımlarındanolgunluğaerişmişolan(kimse). *Gelişiminherhangibiryönündeveyatümünde duraklamadüzeyineerişmişolan. yetişkineğitimi *Yetişkinkimselereyönelikeğitimveöğretimprogramı. yetişkinlik *Yetişkinolmadurumu. yetişme *Yetişmekişi. yetişme! *(veyaüçüncükişiiçin). yetişmek *Ulaşmak,ermek,vasılolmak. *(vaktinde)Tamamolmak,bitmek,hazırlanmak,hazırolmak. *Vaktindevarmak,vaktindebulunmak. *Birişebaşlamışolanlaraveyagidenleresonradankatılmak. *Değmek,uzanıpdokunabilmek. *Vakitbulmak,yapabilmek. *Yetmek,yeterolmak,kâfigelmek. *Birzamandayaşamışolmak,birzamanıveyakimseyigörmüşolmak. *Üremek,büyümek,olmak. *Eğitimgörmüşolmak,öğrenmek,gelişmek. *İşgörebilecekyaşagelmek,büyümek. *Yardımetmek,yardımınakoşmak." }, { "text": "yetişmeyesi! *öfkeilesöylenenbirilenme. yetişmiş *Gerekenniteliğeveyaolgunluğaerişmiş. yetiştirici *Üretici,müstahsil. yetiştirilme *Yetiştirilmekişi. yetiştirilmek *Yetiştirilmekişiyapılmak,ulaştırılmak. *Üretilmek,büyütülmek. *Eğitilmek. yetiştirim *Birhayvanaherhangibiramaçlabirtakımalışkanlıklarvebecerilerkazandırmaişi. yetiştirme *Yetiştirmekişi. *Birininkoruyuculuğundayetişenkimse. yetiştirmeyurdu *Annevebabasıolmayanveyaannevebabasıtarafındanbırakılanvehaklarındakorumakararıalınan 7-18 yaşlarındakiçocuklarınbarındırılıpyetiştirildiğieğitimkurumu. yetiştirmek *(biriniveyabirşeyi)Gitmekteveyagitmeküzereolanbirkimseveyaşeyeulaştırmak,ulaşmasınısağlamak. *(vaktinde)Hazırolmasınısağlamak,tamamlamak,bitirmek. *Birinigereklibirişiçintamzamanındabiryeregötürmek. *Üretmek,büyütmek,geliştirmek. *İletmek,duyurmak. *Söylenmemesigerekenbirşeyihemensöylemek. *(çocukiçin)Gelişipbüyümesineözengöstermek. *Eğitim,öğrenimsağlamak. *Sağlayıpvermek. *Yetmesinisağlamak. yetke *Yaptırmaveyayasaketmehakkıveyagücü,sulta,otorite. *Yeterliğineherkesiinandırarak,birkimseninkendisinesağladığıitaatvegüven,velâyet. yetkeli *Yetkesiolan,otoriter. yetki *Birgörevi,birişiyasalarınverdiğiimkânlaragöre,bellişartlarlayürütmeyisağlayanhak,salâhiyet, mezuniyet. yetkibelgesi *Birmakamveyaorganadınabirişiveyakonuyuyürütmeklegörevliolunduğunugösterenbelge. yetkidevri *Birmakamveyaorganınsahipolduğuyetkileribaşkabirmakamveyaorganadevretme. yetkigasbı *Hukukîbirişleminyetkisizbirkimsetarafındanelegeçirilmesi. YetkiKanunu *DeğişikkonulardaTürkiyeBüyükMilletMeclisi'ninhükûmetekanunhükmündekararnameçıkarma yetkisiverenkanun. yetkivermek *yetkitanımak. yetkilendirme *Yetkilendirmekişiveyadurumu. yetkilendirmek *Biriniyetkilikılmak. yetkili *Herhangibirişteyetkisiolan(kimse)salâhiyetli,salâhiyettar. *Mezun. yetkilikılmak *yetkisinikullanmaimkânınıvermek. yetkilimerci *Sorumluveyetkilimakam. yetkiliyargıç *Birdavayıgörmekleveyürütmeklesorumluveehliyetlihâkim. yetkin *Gerekliolgunluğaerişmiş,kâmil,mükemmel. yetkinleşme *Yetkinleşmekişi,tekemmül. yetkinleşmek *Yetkinbirdurumagelmek,tekemmületmek. yetkinlik *Yetkinolmadurumu,olgunluk,kemal,mükemmeliyet. yetkisinikullanmak *kendisineverilenyetkiningereğiniyapmak. yetkisiz *(herhangibirişte)Yetkisiolmayan. yetkisizlik *Yetkisizolmadurumu. yetme *Yetmekişi. yetmek *Birihtiyacıkarşılayacak,gidereceknicelikteolmak. *Yeterlisebepolmak. *(kötübirdavranış,durum,tutumiçin)Yeterliolmak,kâfigelmek. *(yaşiçin)Erişmek,ulaşmak. *Olgunlaşmak. *Başkasınaihtiyacıolmamak. yetmiş *Altmışdokuzdansonragelensayınınadı,70,LXX. *Yedikereon,altmışdokuzdanbirartıkolan. yetmişer *Yetmişsayısınınüleştirmebiçimi,herbirineyetmiş,herdefasındayetmişibiraradaolan. yetmişinci *Yetmişsayısınınsırasıfatı,sıradaaltmışdokuzuncudansonragelen. yetmişlik *Birşeydeniçindeyetmiştanebulunan. *Yetmişyaşındaolan. *İçindesıvımaddelerden0,700lt.ölçüsündebulunanşişe. yevmî *Günlük,gündelik. yevmiye *Birgünlükçalışmakarşılığıverilenücret,gündelik. *Hergün. yevmiyedefteri *Günlükdefter. yevmiyeci *Yevmiyeileçalışan(kimse). yevmiyeli *Yevmiyeyebağlıolan. yeygi *Hayvanlariçinsaklanankışlıkyiyecek,yem. Yezidî *Musul,HalepveBağdatbölgelerindeyaygınbulunan,Tanrı'nıniyiliği,şeytanınkötülüğütemsilettiğine, Tanrıileşeytanarasındasüreklibirtartışmaolduğunainananveşeytanıyüceltenbirİslâmmezhebi. *Bumezheptenolankimse. Yezidîlik *Yezidîlerinbağlıolduğudininancı. yezit *Nefretedilenkimseleriçinkullanılanbirsöz. yezitlik *Yezitolmadurumu,yezitgibidavranma,kötülük,hainlik. yığdırma *Yığdırmakişi. yığdırmak *Yığmakişiniyaptırmak. yığılı *Yığılmışolan. yığılıpkalmak *birikmek. *düşmek,yıkılmak. yığılışma *Yığılışmakişi,izdiham. yığılışmak *Biryerdebirikmek,toplanmak. yığılma *Yığılmakişi. yığılmak *Yığmakişinekonuolmakveyayığmakişiyapılmak. *Çoksayıdabirikmektoplanmak. *Düşmek,yıkılmak,kendinitutamayıpçökmek. yığın *Birşeyinyığılmasıylaoluşturulanküme,tepe. *Birçokkimseninveyanesneninbirarayagelmesiyleoluşankalabalık,küme,kitle,kütle. yığınbulut *Keşifveyoğunniteliklibuluttabakası. yığınkültürü *Toplumsalyapıayrılıklarıgözetilmeksizintelevizyon,radyo,sinema,basıngibikitleiletişimaraçlarıyla yaygınlaştırılankültür. yığınak *Birşeyinbiriktiğiyer,mecma. *Birşeyinbiryerdeçokçabirikmesi,tecemmu,tahaşşüt. *Birhücrelibitkilerinbirarayagelerekoluşturduklarıküme. yığınla *Yığın(olarak),çok,pekçok. yığıntı *Birarayayığılmışşeylerkümesi. yığış *Yığmakişiveyabiçimi. yığışık *Üstüstebirikmiş. yığışım *Molozlarınçimentodurumunadönüşmesiyleoluşankütle,konglomera. yığışma *Yığışmakişi. yığışmak *Birarayageliptoplanmak,birikmek. yığma *Yığmakişi. yığmak *Birtepeoluşturacakbiçimde,üstüstekoymak. *Biriktirmek. *Toplamak,birarayagetirmek. yıkama *Yıkamakişi. *Bireriticidekibirveyabirkaççözünürbirleşeniayırmakamacıyla,eriticiyi,tozdurumunagetirilmişbir maddeniniçindenyavaşyavaşgeçirme. *Filmüzerindekalmasıistenmeyenkimyasalmaddelerinakıtılmasıiçinarısuylayapılantemizleme. yıkamak *Suveyabaşkabirsıvıkullanarakbirşeyitemizlemek. *Çözünmeyenbirçökeltidenayrılmasıistenensudaçözünürmaddeleri,yıkamayoluylatemizlemek. yıkanış *Yıkanmakişiveyabiçimi. yıkanma *Yıkanmakişi. yıkanmak *Yıkamakişiyapılmakveyayıkamakişinekonuolmak. *Kendivücudunuyıkamak,banyoyapmak. yıkatma *Yıkatmakişi. yıkatmak *Yıkamakişiniyaptırmak. yıkayıcı *Yıkamaişiniyapankimse. *Lâboratuvardafilmlerinyıkamaişiniyönetenkimse. yıkayış *Yıkamakişiveyabiçimi. yıkı *Yıkılanbirşehirveyayapıdanartakalantaş,duvargibişeylerinhepsi,ören,harabe. yıkıcı *Birşeyinzarargörmesine,bozulmasına,yokolmasına,ortadankalkmasınayolaçan,tahripkâr. *Yıkmacı. yıkıcılık *Bozupyoketmedurumu. yıkık *Yıkılmışolan,harap,viran. yıkıkdökük *Harabe,eski. yıkılayıkıla *Düşecekgibiolarak,yalpalayarak. yıkılış *Yıkılmakişiveyabiçimi. yıkılma *Yıkılmakişi. yıkılmak *Yıkmakişiyapılmakveyayıkmakişinekonuolmak. *Herhangibirsebepleçökmek,göçmek. *Devrilmek,yığılmak. *(istenmeyenbiriiçin)Çekilipgitmek,defolmak. *Yokolmak,mahvolmak. *Yüklenmek. yıkım *Yıkmakişi. *Yokolmayasebepolabilecekşey,büyükzarar,felâket. yıkımolmak *büyükzararayolaçmak. yıkımcı *Yapılarıyıkmaişiniyapankimse. yıkıntı *Yıkılma,yıkım,mahvolma. *Yıkılanbirşeyinparçaları,kalıntıları,enkaz. yıkıntıolmak *biriniçokzararasokmak. yıkış *Yıkmakişiveyabiçimi. yıkışma *Yıkışmakişi. yıkışmak *Güreşmek. yıkkın *Yıkılacakdurumagelmiş,harap. yıkkınlık *Yıkkınolmadurumu,haraplık. yıkma *Yıkmakişi. yıkmacı *Yıkılmasıuygungörülenbiryapınınyıkılmasıişiniüstlenenveyıkıntılarınısatınalankimse,yıkıcı. yıkmak *Kurulubirşeyiparçalayarakdağıtmak;bozmak,tahripetmek. *(insan,hayvanveağaçiçin)Devirmek. *Biryanaeğmek. *Yıkımınayolaçmak,mahvınasebepolmak. *(birine)Yüklemek. *(yükiçin)İndirmek. yıktırılma *Yıktırılmakişi. yıktırılmak *Yıkmakişiyaptırılmak. yıktırma *Yıktırmakişi. yıktırmak *Yıkmakişiniyaptırmak. yıl *Yeryuvarlağının,Güneşçevresindetambirdolanımyapmasıiçingeçen365gün,5saatve49dakikalık zaman. *(miladîtakvimegöre)Ocakayınınbirindebaşlayıparalıkayınınotuzbirindesonaerenonikiaylıkdönem, sene. *Başlangıçtarihibelliolmayanonikiaylıksüre. *BirgezegeninGüneşçevresindekidolanımsuresineogezegeninadıilekullanılarakyıldenir. yılaşırı *Bireryılaraile. yıldönümü *Herhangibirolayınüzerindenbiryılgeçtiktensonrayenibiryılınbaşladığıgün. yılhalkası *Ağaçta,birbüyümedönemindeoluşançemberselbölüm. yılonikiay *sürekliolarak,süreklibirbiçimde. yıluğursuzun *arsız,yüzsüzkimselerinelüstündetutulduğuzamanıanlatır. yılan *Sürüngenlerden,ayaksız,inceveuzunolanlarıngeneladı. *Sinsivehain. yılanbalığı *Yılanbalığıgillerden,yılanabenzeyen,kayganderili,inceuzunveetibeğenilenbirbalık(Anguilla). yılanbalığıgiller *Örnektürüyılanbalığıolan,karınlarıyüzgeçsizbalıklarfamilyası. yılançıyan *Zehirlisürüngenlereverilenad. yılançiçeği *Kıvrımlıeğreltiotununbirtürü. yılanderisi *Derisanayiindeçokbeğenilenveyılanderisininişlenmişbiçimi. yılangibi *hain,sevimsizvesoğukkimseleriçinsöylenir. yılangibisokmak *birkimseyesinsicekötülüketmek. yılangömleği *Yılanlarınüzerindenheryılsıyrılarakdeğişenüstderi. yılanhikâyesi *Uzayıpgiden,birtürlüsonucabağlanamayansorun. yılankavı" }, { "text": "*Bkz.yılangömleği. yılankemiği *Yapanahiçbirzamanhuzurverahatyüzügöstermeyensuç. yılantaşı *Rengivebillûryapısıfarklıbirçoktürüolan,peridovediğerminerallerinbaşkalaşmasıylaoluşankütle, parpı,serpantin. yılanbaşı *Atlarıntakımlarınasüsolaraktakılanbirçeşitdenizböceğikabuğu. yılancı *Yılanbesleyenveyayılanoynatankimse. yılancık *Streptokokdenilenmikroplarınbirsıyrığaveyayarayabulaşarakyaptıklarıhastalık,kızılyörük. *Kemikveremi. yılancıl *Ençokyılanlabeslenenbirkuş(Threshkiornisaethiopica). yılandili *Küçükeğreltiotu(Ophioglossum). yılanınkuyruğunabasmak *kötübirkimseyekötülükyapacakfırsatvermek. yılaniğnesi *Kemiklibalıklartakımınındeniziğnesigillerfamilyasındanbirbalıktürü. yılankavi *Dolambaçlı,dolanarakgiden. yılanyastığı *Yılanyastığıgillerden,sulakvenemliyerlerdeyetişen,köksapındasütgörünüşünde,yakıcıveacıbirözsu bulunanzehirlibirbitki(Dracunculusvulgaris). yılanyastığıgiller *Birçeneklilerden,danaayağı,yılanyastığıvb.cinsleriiçinealanbirbitkifamilyası. yılbaşı *Ocakayınınbirincigünü. yıldanyıla *Heryıl. yıldıryıldır *Sallanarak, koşturarak. Yıldırak *Süheyl. yıldırak *Parıldayıcı,parıldayan. *Şimşek. yıldırama *Yıldıramakdurumu. yıldıramak *Parıldamak. yıldırılma *Yıldırmakişi. yıldırılmak *Yıldırmakişinekonuolmak. yıldırım *Gökgürültüsüveşimşeklegörülen,havaileyerarasındakielektrikboşalması. *İsimtamlamalarındabelirtenolduğundabelirtileninçokhızlıyapıldığınıanlatır. yıldırımaşkı *Birdenbireoluşanaşk. yıldırımgibi *büyükbirhızla. yıldırımnikâhı *Özeldurumlardaişlemlerinkısaltılmasıylayapılannikâh. yıldırımsiperi *Bkz.yıldırımkıran. yıldırımtakla *Başıyeredeğdirmedentekomuzüzerinde,tekelleapansızatılantakla. yıldırımtelgraf *Haberleşmedeçokacelegönderilentelgraf. yıldırımkıran *Yıldırımsavar. yıldırımlavurulmuşadönmek *apansızkötübirdurumkarşısındakalıpneyapacağınıbilememek. yıldırımlarıüstüneçekmek *bazıdavranışlarıylabirçokkimseyikızdırarak,saldırılarına,eleştirilerineyolaçmak. yıldırımlı *(havaiçin)Yıldırımoluşan,yıldırımdüşen. yıldırımlık *Bkz.yıldırımsavar,paratoner. yıldırımsavar *Yıldırımlarınzararınıönlemektekullanılan,ucundabakırveyaplâtinbulunan,5-10muzunluğundademir çubukvebununlatoprakveyakuyuarasındaçekilenbakırteldenoluşankorumaaracı,siperisaika,yıldırımkıran, paratoner. yıldırma *Yıldırmakişi. yıldırmak *Korkutmak,sindirmek,yılgınlığauğratmak,yılmasınasebepolmak. yıldız *(GüneşveAydışında)Gökyüzündegörülenışıklıgökcisimlerindenherbiri. *Sinemavemüzikholsanatçısı,star. *Birtoplulukta,birmeslekte,üstünbaşarıgösterenkimse. *Birnoktadançevreyedoğruçekilmişbirçokkısaçizgidenveyaüçgendenoluşanşekil. *Kuzey. *Baht,şans,talih. *Yıldızbiçimindeolan. yıldızakmak(kaymakveyauçmak) *(yıldız)gökyüzündehızlayerdeğiştirmek. yıldızanasonu *Manolyagillerden,Japonya'dayetişen,meyvelerizehirlibirağaççık(İlliciumanisatum). yıldızbarışıklığı *Karşılıklıiyigeçinme,hoşgeçinme. yıldızbilimci *Yıldızbilimiileuğraşankimse,astronom. yıldızbilimcilik *Yıldızbilimcininişiveyamesleği. yıldızbilimi *Astronomi. yıldızböceği *Ateşböceği. yıldızçiçeği *Birleşikgillerdençiçeklerikatmerli,yıldızbiçimindevetürlürenktebirsüsbitkisi,dalya(Dahlia). yıldızfalcılığı *Yıldızlarınetkilerininincelenmesiyoluylainsanlarınyazgısınıöncedengörmevekarakterlerinibelirleme uğraşısı,müneccimlik,astroloji. yıldızfalcısı *Yıldızfalcılığıileuğraşankimse,müneccim,astrolog. yıldızgünü *Biryıldızınöğlendenartardaikigeçişiarasındakizamansüresi. yıldızkarayel *Karayelileyıldız(kuzey)arasındaesenyel. *Kuzeyilekuzeybatıarası. yıldızkurdu *Ateşböceği. yıldızkümesi *Aynıtakımdanmeydanagelenyıldıztopluluğu. yıldızomurlular *Omurgalıhayvanlardanbalıklarsınıfınınköpekbalıklartakımınınbiraltsınıfı. yıldızpoyraz *Kuzeydoğuileyıldız(kuzey)arasındanesenyel. *Kuzeyilekuzeydoğuarası. yıldızsaati *Yıldızzamanınıesasalanzamanbirimi. yıldızsavaşı *Bilimkurgufilmlerdeyıldızlararasındageçensavaş. yıldıztabya *Girintiliveçıkıntılıyapısıylayıldızmeydanagetirentabya. yıldıztaşı *İçinde,ışıkaltındaparlayanmikatanecikleribulunan,sarıesmerrenktebirkuvarstürü. yıldızyağmuru *Birçokakanyıldızınbirdengörünmesi. yıldızyasemini *Zakkumgillerfamilyasındanhermevsimyeşilolmaözelliğinikoruyanodunsubirbitki. yıldızyeli *Kuzeydenesensoğukyel. yıldızyılı *Yıldızgününütemelolarakalanzamanbirimi. yıldızzamanı *Yıldızsaati. yıldızı(veyayıldızları)barışmak *aralarındagörüş,duyguvedüşüncebakımındanbirbiriyleanlaşmış,uyuşmuşolmak. yıldızıdişi *Herkesçesevilen,sempatik. yıldızıdüşük *Şanssız,talihsiz;gözdendüşmüş. yıldızıparlamak *başarıyönündenherkesindikkatiniçekecekbirdurumagelmek,ünkazanmak. yıldızısönmek *ününüyitirmek. yıldızlama *Yıldızlamakişi. yıldızlamak *Rüzgârkuzeydenesmeyebaşlamak. *Bulutlarsıyrılıpyıldızlargörünürolmak. yıldızlararası *Yıldızlararasındaoluşanveyabulunandurum. yıldızlarısaymak *geceleriuykuuyuyamamak. yıldızlaşma *Yıldızlaşmakişiveyadurumu. yıldızlaşmak *Yıldızdurumunagelmek. yıldızlı *Üzerindeyıldızbulunan. *Bulutsuz,duru,açık. yıldızlık *Yıldızolmadurumu. yıldızsı *Yıldızıandıran,yıldızabenzeyen. yıldızsız *Bulutlu,kapalı,açıkolmayan. yılgı *Belirlinesnelerveyadurumlarkarşısındaduyulan,olağandışıgüçlükorku,dehşet,fobi. yılgın *Yılmış,korkmuşolan. *Bıkmış,usanmış. *Moralibozulmuş,çökmüş. yılgınyılgın *Ürkerek. yılgınca *Yılgın(birbiçimde). yılgınlık *Yılgınolmadurumuveyayılgıncadavranış. yılık *Çarpık,eğri(ağız). *Şaşı(göz). yılışık *Yapmacıkbirgülüşlehoşagitmeyeçalışan. yılışıkyılışık *Yılışıkbirbiçimde,yılışığayakışır. yılışıkça *Yılışık(birbiçimde). yılışıklık *Yılışıkolmadurumu. yılışkan *Hoşagitmekdüşüncesiylesürekliolarakveyapmacıklıbirbiçimdegülenkimse,sırnaşık. yılışkanlık *Yılışıkolmadurumu,yılışıkçadavranış. yılışma *Yılışmakişi. yılışmak *Hoşagitmekdüşüncesiyleyapmacıklıbirgülüşlegülmekveyayapmabirtavırladavranmak. yılkı *At,eşekgibitektırnaklıhayvansürüsü. *Başıboşbırakılmışatveyaeşek. yılkıcı *Yılkıişiyleuğraşankimse. yılkılık *Yılkıyaayrılmışat. yıllama *Yıllamakişi. yıllamak *Biryerdeuzunsürekalmak. yıllanma *Yıllanmakişi. yıllanmak *Biryılınıdoldurmak. *Üzerindenbirveyadahaçokyılgeçmek. *Uzunbirsüregeçmek. yıllaryılı *Uzunyıllardanberi. yıllarca *Yıllarboyu,birçokyıl. yıllatma *Yıllatmakişiveyadurumu. yıllatmak *Üzerindençokzamangeçirmek. yıllığına *biryılsüresince. yıllık *Yapımındanveyadoğumundanbaşlayaraküzerindenbiryılgeçmişolan. *Biryıliçin,senelik;senevî. *Yıldabiryapılan. *Biryıldaverilenücret. *Yıldabirçıkanveoyılınolgularınıanlatankitap;bülten,dergigibieser,salname. yıllıkortalama *Biryılınverilerinegörealınanortalamaoran. yıllıkçı *Bkz.yıllıklı. yıllıklı *Ücretiyıldabirverilen. yılma *Yılmakişi. yılmak *Biriştengözükorkupvazgeçmek. *Bıkmak,usanmak. yılmaz *Biriştengözükorkupvazgeçmeyen,yılmayan. yılmazlık *Biriştengözükorkupvazgeçmeme,yılmamadurumu. yıprak *Yıpranmış,aşınmış,eski. yıpramak *Aşınıpeskimek,incelmek. yıpranma *Yıpranmakişi. *Dokubozukluğu,lezyon. yıpranmak *Zamanlaveyaçokkullanılmasonucuaşınmak,eskimek. *(makineveyamakineparçalarıiçin)Aşınıpbozulmak. *Çeşitlietkenlerleeskigücükalmamak. *Saygınlığıazalmak. yıpratıcı *Yıpratan,gücükıran,azaltan. yıpratma *Yıpratmakişi. yıpratmak *Yıpranmışdurumagetirmek,eskitmek. *(türlüetkenler)Eskigücünüyoketmek. yır *Ezgi,türkü,nağme. *Şiir. yırık *Yırılmış,yırtılmış. yırlama *Yırlamakişiveyadurumu. yırlamak *Türkü,şarkısöylemek,ırlamak,tegannietmek. yırtıcı *Etleriylebeslenmekiçinbaşkahayvanlarıparçalayarakyiyen(hayvan). *Kandökmekten,insanöldürmektenzevkalan(kimse). *(ses)Tiz,yüksek. *İşbitiren,mahir. yırtıcıhayvan *Vahşîhayvan. yırtıcıkuş *Ehlîleştirilmemişvahşîkuşlaraverilengenelad. yırtıcılar *Örnekhayvanıkartalveyabaykuşolan,pençeli,eğrigagalı,etoburkuşlartakımı. yırtıcılık *Yırtıcı,vahşîolmadurumu. yırtık *Yırtılmışolan. *Utanması,çekinmesiolmayan. *Eskimiş,parçalanmış. *(ses)Cırlak,tiz,keskin. *Yırtılmasonucuoluşmuşyarık." }, { "text": "yırtıkpırtık *Parçaparçaolmuş,eskiyipparçalanmış,eskipüskü. yırtıkça *Girişken,becerikli. *Hafifmeşrep,oynak,cazibeli. yırtıklık *Yırtıkolmadurumu. *Utanmazlık,çekinmezlik. yırtılış *Yırtılmakişiveyabiçimi. yırtılma *Yırtılmakişi. yırtılmak *Yırtmakişiyapılmakveyayırtmakişinekonuolmak. *Çekinmesi,sıkılmasıkalmamak. yırtılmış *Yırtık,utanmaz. yırtılmışlık *Yırtılmahâli. yırtınış *Yırtınmakişiveyabiçimi. yırtınma *Yırtınmakişi. yırtınmak *Parçalanırcasınabağırmak. *Birkonuilekendiniyoracakkadarçokuğraşmak. yırtış *Yırtmakişiveyabiçimi. yırtlak *Gözkuyruğuyırtılmışgibiaçıkduran(göz). yırtma *Yırtmakişi. yırtmaç *Çoğunluklagiysilerdeetek,parçaveyakolyeninde,dikilmemişuzuncaaçıklık. yırtmaçlı *Yırtmacıolan. yırtmaçsız *Yırtmacıolmayan. yırtmak *Kâğıt,kumaşgibibükülüpkatlananşeyleriikiucundankesiciaraçkullanmadançekipayırmakveya parçalaraayırmak. *Vücudukanatacakkadarderinçizmek. *Yoketmek,bastırmak. *Zorlamak. *Sağrısınımahmuzlayaralayarakbinekhayvanınıalıştırmak. yırttırma *Yırttırmakişiveyadurumu. yırttırmak *Yırtmakişiniyaptırmak. yısa *Birçokkişininyaptığıişlerdegayretvermekiçinsöylenensöz. yısaberaber! *hepbirlikte. yısaetmek *çekmek. yısayısa *Olsunolsun,ençok. Yıva *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. yıvışyıvış *Cıvıkcıvık. yıvışık *Yılışık. yıvışıklık *Islaklık,kayganlık,yapışkanlık. yıvışma *Yıvışmakişiveyadurumu. yıvışmak *Cıvıkbirdurumagelmek,cıvıklaşmak. *Teklifsizvelâubalîolmak. yiddiş *YahudiAlmancası. yiğit *Güçlüveyürekli,kahramanalp. *Delikanlı,gençerkek. *Gözüpek,düşünceleriniaçıkçasöylemektençekinmeyen(kimse). yiğitbaşı *Esnafloncalarınınkararlarınıyürütenkimse. yiğitçe *Yiğitgibi,yiğideyaraşırbir(biçimde)yüreklilikle. yiğitleme *Koçaklama. yiğitlendirme *Yiğitlendirmekişi,yüreklendirme,cesaretlendirme. yiğitlendirmek *Yüreklendirmek,cesaretiniartırmak,cesaretlendirmek. yiğitlenme *Yiğitlenmek,yiğitleşmekişi,yüreklenme,cesaretlenme. yiğitlenmek *Yüreklenmek,yiğitliketmek,cesaretetmek. yiğitleşme *Yiğitleşmekişiveyadurumu. yiğitleşmek *Yiğitliketmek,yiğitdurumundaolmak. yiğitliğeleke(bok)sürmemek *mertliğeaykırıdavranıştabulunmamak. yiğitlik *Yiğitolmadurumu,yiğitçedavranış,yüreklilik,cesaret. yiğitliketmek *yüreklilik,cesaretgöstermek. yiğitliksendekalsın *özveri,hoşgörüveılımlılıköğütleyensöz. yiğitliktaslamak *yiğitmişgibidavranmak. yilbik *Bkz.sara. yine *Bkz.gene. yineleme *Yinelemekişi,tekrarlama. *Bircümleiçindeveyaarkaarkayagelencümlelerdebirkelimeninveyabirparçanınşudizedegörüldüğü gibitekrarlanması. yinelemek *Tekraretmek,tekrarlamak. yinelemeli *Üstüste,veyatekrartekraryapılan,mükerrer. yineleniş *Yinelenmekişiveyabiçimi. yinelenme *Yinelenmekişi. yinelenmek *Yinelemekişiyapılmak,tekrarlanmak. yineletme *Yineletmekişi. yineletmek *Yinelemekişiniyaptırmak,tekrarlatmak. yineleyiş *Yinelemekişiveyabiçimi. yirik *Yarık,yırtık. *Üstdudağıyarıkolan(kimse). yirmi *Ondokuzdansonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenişaret,20,XX. *İkikereon;ondokuzdanbirartıkolan(sayı). yirmibeşlik *Yirmibeşkuruşveyaliradeğerindeolan. *Yirmibeşadettenoluşan. yirmiyaşdişi *Bkz.akıldişi. yirmilik *Yirmiliradeğerindekâğıt para. *İçindeyirmitanebulunan. *Yarımkuruşdeğerindepara,yirmipara. yirminci *Yirmisayısınınsırasıfatı,sıradaondokuzuncudansonragelen. yirmişer *Yirmisayısınınüleştirmesıfatı,herbirineyirmi,herkezindeyirmisibiraradaolan. yirmişerlik *İçindeyirmitanebulunan. yitik *Yitmişolan,kayıp,zayi. *Kaybedilmiş,yitirilmişnesne. yitiklik *Yitikolmadurumu. yitim *Yokolma,kaybolma,kayıp,zayi. yitipgitmek *görünmezolmak,ortadankakmak. yitirilme *Yitirilmekişi. yitirilmek *Yitirmekişiyapılmak. yitiriş *Yitirmekişiveyabiçimi. yitirme *Yitirmekişi. yitirmek *Neolduğunu,neredebulunduğunubilememek,kaybetmek. *Bazınitelikveyaözelliklerinyokolmasıdurumunauğramak,kaybetmek. *(ölümle)Kaybetmek. *Yanlışyolagirmek,kaybolmak. yitme *Yitmekişi,yitim. yitmek *Yokolmak,ortadankalkmak,kaybolmak. *Görünmezolmak. *Sahipolunanbirşeyeldençıkmak. yiv *Biryüzeyinüzerindekiinceçizgi. *Birdişliçarktaveyabirvidadaikidişarasındakalançukurbölüm. *Birsütungövdesininveyabirvazokarnınınçevresineeşitaralıklarlaparalelveyasarmalolarak uzunlamasınaaçılanoyuk. *Ekçizgisi. *(saçiçin)Ayırmayeri. yivaçar *Metalçubukveborularadişaçanalet,pafta. yivleme *Yivlemekişi. yivlemek *Dikerekeklemek. *(köpek)Koklayarakizlemek. *Bileyerekkeskinleştirmek,sivriltmek. yivli *Yiviolan,üzerineyivaçılmışolan. yiyecek *Yenmeyeelverişliolanherşey. *Yenebilen. yiyici *Yiyen. *Rüşvetalan(kimse),mürtekip,mürteşi. *Çokyiyen,obur. yiyicilik *Yiyiciolmadurumu,irtikâp. *Yiyiciyeyakışırdavranış. yiyim *Yemekişi. yiyimyerietmek(veyayapmak) *biryerikendiçıkarınakullanmak. yiyimli *Zevkleyenen. yiyinti *Yiyecek,yenilecekşeyler. yiyintili *Lezzetli. yiyipbitirmek *tüketmek. *onmazdurumagetirmek,yıkımınasebepolmak. *sürekliolaraktedirginetmek,üzmek,hırpalamak. yiyipiçmek *karındoyurmak,beslenmek. yiyiş *Yemekişiveyabiçimi. yo *Hayır. *Yapmam,istemem,kabuletmem,anlamlarındaitirazünlemi. yobaz *Dindebağnazlığıaşırılığavardıran,başkalarınabaskıyapmayayönelen(kimse). *Birdüşünceye,birinancaaşırıölçüdebağlıolan(kimse). *Kabasaba,inceliksiz(kimse). yobazca *Yobaz(birbiçimde). yobazlaşma *Yobazlaşmakişi. yobazlaşmak *Yobazdurumagelmek. yobazlık *Yobazolmadurumu,yobazcadavranış. yoga *RuhîyaşamavebedeneegemenolmayıamaçlayanHintfelsefesistemi. yogi *Yogafelsefesiniuygulayankimse. yoğ *EskiTürklerdeölüleriçinyapılantören. yoğalma *Yoğalmakişiveyadurumu. yoğalmak *Varlığıortadankalkmak,yokolmak. yoğaltıcı *Tüketici. yoğaltılma *Yoğaltılmakişiveyadurumu. yoğaltılmak *Yoğaltmakişiyapılmak. yoğaltım *Yoğaltmakişi,tüketim,istihlâk. yoğaltma *Yoğaltmakişi. yoğaltmak *Kullanarak,harcayarakyoketmek,tüketmek,istihlâketmek. yoğrulma *Yoğrulmakişi. yoğrulmak *Yoğurmakişiyapılmakveyayoğurmakişinekonuolmak. *Özellikleri,nitelikleribirbirinekarıştırılmak. *(metalkap)Biryereçarparakbiryanıeğrilmek,yamulmak. *Bazıkonularlasürekliuğraşmasonucutecrübesahibiolmak. yoğrum *Yoğurmakişi. yoğun *Hacmineoranla,ağırlığıçokolan,kesif. *Koyu,ağır,kalın. *(kokuvb.)Etkisigüçlüolan,ağır. *Artmış,çoğalmışbirdurumdaolan. *Dolu,sıkı,çok. *(elek,iğneiçin)Kaba,kalın,iri. *Şişman,iri,tombul. yoğunbakım *Ağırhastalarıntedavisiiçinuygulananözelbakım. yoğunteker *Kompaktdisk. yoğunlaç *İçindeakımsızelektirikyükübiriktirilencihaz,kondansatör. yoğunlaşma *Yoğunlaşmakişi. *Buharınsıvıveyakatıdurumageçmesi. *Birdençokmolekülüngenelliklesuyitirerekbirtekmoleküledönüşmesiolayı. yoğunlaşmak *Yoğundurumagelmek,tekâsüfetmek. yoğunlaştırma *Yoğunlaştırmakişi. yoğunlaştırmak *Yoğundurumagetirmek,teksifetmek. yoğunluk *Yoğunbirmaddeninözelliği. *Bircismin,birsantimetreküplükkütlesininaynıhacimdeki+4°Cliksuyagöreoranı,kesafet. yoğunlukölçer *Sıvılarınyoğunluğunuölçenaraç,dansimetre. yoğurma *Yoğurmakişi." }, { "text": "yoğurmak *Katıveyatozdurumundakibirmaddeyiherhangibirsıvıilekarıştırarakhamurdurumunagetirmek. *Birkişiyeistenilenniteliklerikazandırmak,yeteneklerinigeliştirmek. yoğurt *Mayakatılarakkoyulaştırılmışbeyaz,kıvamlısütürünü. yoğurtçalmak *yoğurtyapmakiçinsüteyoğurtmayasıkoymak. yoğurtçiçeği *Papatya. yoğurtçorbası *Yoğurtveyağkarışımıyapılançorba. yoğurtgibi *koyuvekatılaşmışnesneleriçinkullanılır. yoğurtotu *Kökboyasıgillerden,çiçeklidaluçlarındasütükestirmekte kullanılanbirmayabulunan,biryıllıkveyaçok yıllıkotsubitki(Galium). yoğurttatlısı *Yoğurttanveşekerdenyapılantatlı. yoğurtçu *Yoğurtyapanveyasatankimse. yoğurtçuluk *Yoğurtyapmaveyasatmaişi. yoğurthane *Yoğurtyapılanyer. yoğurtlama *Yoğurtlamakişiveyadurumu. yoğurtlamak *Yoğurtkatmak. yoğurtlu *İçineyoğurtkatılmış,içindeyoğurtbulunan. yoğurtlukebap *Dilimlenmiş,küçükpide,yoğurtluve şişköftedenoluşanyemek. yoğurtma *Yoğurtmakişiveyadurumu. yoğurtmak *Yoğurmakişiniyaptırmak. yoğurum *Yoğrulacakkadarolan. yok *Bulunmayan,mevcutolmayannesne,kimsevb.,varkarşıtı. *Yasaklanmışolanşey,yasak. *Olmayan,bulunmayanşey. *\"Hayır\"anlamındakullanılır. *Birbirinekarşıtikicümleden,ikincisininbaşınagetirilir. *Birininsöylediğisözlerdengeneldekuşkulanıldığındaveyasözlerhafifsendiğindekullanılır. *Savunulanbirdüşünceyidoğrulayansözünbaşınagetirilir. yokcanım *öyleşeyolmaz,hayır,inanmayın. *sahimi,öylemi?. yokdeveninbaşı *çokabartılıbirsözkarşısındakullanılır. yokdeveninpabucu *Bkz.yokdeveninbaşı. yoketmek *varlığınasonvermek,ortadankaldırmak,ifnaetmek,izaleetmek. yokoğluyok *ortalıktayok,hiçyok. yokolmak *ortadankalkmak,kaybolmak,varlığısonaermek. yokpahasına *Kâreldeetmeksizin,değerindençokdüşük. yokpahasına(satmak,almakveyagitmek) *sondereceucuz. yoksatmak *birmalıyokluğuyüzündensatamamak. yokyere *Hiçbirgereğiveyararıolmadan. yokyok *neistersenvar. *hayırhayır!. yokyoksul *Zenginolmayan,fakir. yokçu *Hiççi,nihilist. yokçuluk *Hiççilik,nihilizm. yoklama *Yoklamakişi,kontrol. *Birtopluluğuoluşturanüyelerinbellibirzamanveyerdebulunupbulunmadığınıanlamakiçinyapılan saymaişlemi. *Okullardaöğrencilerinbilgisinianlamakiçinyapılanküçüksınav. yoklamacı *Kalelerdekisavaşaraçvegereçlerinibakımdangeçirmekiçinbaşsehirdengönderilengörevli. *Künyedefterinegöreaskerinbakımıvedenetimiylegörevlikimse. yoklamak *Eliledokunarakincelemek. *Bakmak,gözdengeçirmek,kontroletmek. *Durum,bilgi,niyetvb.yibelirlemeyeveyaanlamayaçalışmak. *Ziyaretveyasağlığınısormakamacıylabirinegitmek. *Arasıraetkisinigöstermek. *Aramak,araştırmak. yoklanma *Yoklanmakişi. yoklanmak *Yoklamakişinekonuolmak. yoklatma *Yoklatmakişi. yoklatmak *Yoklamakişiniyaptırmak. yokluk *Yokolma,bulunmamadurumu,adem,fıkdan,gaybubet,varlıkkarşıtı. *Fakirlik. *Hiçlik. yoklukeki *Birisminönünegelerekyokolmadurumunubelirtenyabancıkökenliek. yoksa *Birdüşüncenin,birdavranışın,birtutumuntersolmaihtimalinianlatmakiçinkullanılır. *Sayılarıihtimallerindışındabirihtimalibildirmekiçinkullanılır. yoksul *Geçinmekteçoksıkıntıçeken(kimse),fakir. *İstenilennitelikteveözellikteolmayan,yetersiz. yoksullaşma *Yoksullaşmakişi. yoksullaşmak *Yoksuldurumagelmek. yoksullaştırma *Yoksullaştırmakişiveyadurumu. yoksullaştırmak *Yoksuldurumagetirmek,fakirleştirmek. yoksulluk *Yoksulolmadurumu,sefillik,sefalet,fakirlik. *Verimsizlik,yetersizlik. yoksullukçekmek *sürekliyoksullukiçindebulunmak. yoksun *Bellibirşeydenkendisindeolmayan,bellibirşeyinyokluğunuçeken,mahrum. yoksunbırakmak(etmekveyakılmak) *yoksundurumagetirmek,birşeyinyokluğunuçektirmek. yoksunkalmak *bellibirşeyinyokluğunuçekmek. yoksunolmak *bellibirşeyinyokluğunuçekmek. yoksunlu *Yoklukbildiren. yoksunluk *Yoksunolmadurumu,mahrumiyet. yoksunma *Yoksunmakişiveyadurumu. yoksuz *Yoksul. *Yokolmuş,yokolan,bulunmayan. yoksuzluk *Yoksulluk. *Yoksuzolmadurumu,bulunmama. yoktanvaretmek *yaratmak,ortayaçıkarmak. yokum *Bkz.Benyokum. yokumsama *Yokumsamakişiveyadurumu. yokumsamak *Varolanbirşeyiyokolarakkabuletmek,inkâretmek. yokuş *Yükselerekdevamedenyol,inişkarıştı. *Bazeninişyerinedekullanılır. yokuşaşağı *(yokuşta)Aşağıyadoğru. *Başarısızlığadoğru. yokuşyukarı *(yokuşta)Yukarıyadoğru. yokuşakoşmak *birkonudagüçlükçıkarmak. yokuşçu *Özellikletepeveyamaçlıyollardabaşarılıolanbisikletyarışçısı. yol *Karada,havada,sudabiryerdenbiryeregitmekiçinaşılanuzaklık,tarik. *Karadainsanveyahayvanlarıngeçmesiiçinaçılanveyakendikendineoluşmuş,yürümeyeuygunyer. *Genellikleyerleşimalanlarınıbağlamakiçindüzeltilerekaçılmışulaşımşeridi. *İçindenveyaüstündenbirsıvınıngeçtiği,aktığıyer. *Yolculuk. *Gidişçabukluğu,hız. *Biramacaulaşmakiçinbaşvurulmasıgerekençare,yöntem. *Davranış,tutum,gidişveyadavranışbiçimi. *Uyulanilke,sistem,usul,tarz. *Gaye,uğur,maksat. *Uzunçizgi. *Kez,defa. yolaçmak *yolyapmak. *kapanmışolanyolugeçilirdurumagetirmek. *kalabalıkbiryerdegenelliklesaygıdeğerbırkişiningeçmesiiçinkenaraçekilipyolvelmek. *birolayınsebebiolmak. *davranışlarıylabaşkalarınaörnekolmak. yolağzı *Biryolunbaşlangıcıveyabiryolunbaşkayollarlakesiştiğiyer. yolalmak *yoldailerlemek. yolaramak *çarebulmayaçalışmak. yolayrımı *Yollarınbirbirindenayrıldığıyer. yolazığı *Yolboyuncayenilecekmaddeler. yolbel *Geçilenyer,yol. yolboyu *Karayolundakenar. *Yolculuksüresi. yolbulmak *çarebulmak. yolçizmek *birkonudaplânyapmak. yolerkân *davranışkuralları. yolerkân *Usul,yöntem,davranışbilgisi. yoletmek *oyeresıksıkgitmek. yolevlâdı *Yolarkadaşı. yolgitmek *yoldailerlemek.görünmekyolagitmekgerekmek. yolgöstermek *kılavuzluketmek,yolubilmeyeneanlatmak,tarifetmek. *neyapılacağını,nasıldavranılacağınıöğretmek. yolgözlemek *birşeyinolmasınıummak,beklemek. yolhalısı *Odalararasındaveyakoridorlardaserilen,darveuzunhalı,yolluk. yolişareti *Yarışyolunda,yolgösterenoklarveyalevhalar. yolizbilmek *gideceğiyoluveyeribilmek. *görgülüdavranmak. yolkesmek *geçmesineengelolmak,durdurmak. *ıssızyerlerdesoygunculukyapmak. *(motorvb.)hızınıazaltmak,devrinidüşürmek. yolkilimi *Darveuzunolarakdokunmuşkilimtürü. yolparası *Yolculuksırasındaharcanmakiçinayrılmışpara. yolşaşmak *yolçatallaşıpkarışmak. yoltepmek *çokuzunbırsüreyürümek. yoltutmak *yaşayışvedavranışınıkendinegörebirdüzendesürdürmek. *biryoldankimseyigeçirmeyecekbiçimdedüzenkurmak. yoluğrağı *Geçerkenuğranılan;yanındanyolgeçen,uğrak. yolvermek *geçmesineizinvermek. *hızınıartırmak. *iştençıkarmak,işinesonvermek. yolvurmak *yolkesmek. yolyakınken *sezilenveyabelirenkötüdurumadüşmeden. yolyapmak *yololuşturmak. *kandırmayaçalışmak,avutmak. yolyol *Çizgili,çizgilerbiçimdeçizgiçizgi. yolyordam *Davranışveyayapımkuralları. yolyorgunu *Yoldangelmişkimse. yolyürümek *yoldagitmek. yola(veyayollara)düşmek *yolaçıkmak,yolalmayabaşlamak. yolaçıkmak *aracabinmeküzereyolüstündedurmak. *biryerevarmakiçinbulunduğuyerdenayrılarakyolculuğabaşlamak,hareketegeçmek. yoladizilmek *yolkenarındasıralanmak. yoladüzülmek(düzelmekveyakoyulmak) *gidilecekyeredoğruyolaçıkmak. yolagelmek *istenilenbiçimdedavranışıkabullenmek,düzelmek,uslanmak. yolagetirmek *birininbirkonudakiterstutumunudüzeltmek. yolagitmek *yolculuğaçıkmak. yolakoyulmak *yolaçıkmayabaşlamak. yolarevanolmak *yolaçıkmak. yolavurmak *yolcuetmek,uğurlamak. *yolakoyulmak. yolayatmak *yolagelmek. yolak *Patika. yolcu *Yolculuğaçıkmışkimse. *Yolculuğaçıkmayahazırlanankimse. *Doğmasıbeklenençocuk. *İyileşmesiumutsuzhasta. yolcuetmek *yolaçıkanıuğurlamak. yolcugemisi *Yolcutaşımaküzereyapılmışdeniztaşıtı. yolcusalonu *Liman,istasyon,otogargibiyerlerde,yolcularıngiderkenveyagelirkenoturma,dinlenmeimkânını bulduklarıyer." }, { "text": "yolculuk *Ülkedenülkeyeveyabirülkeiçinde,biryerdenbiryeregidişveyageliş,gezi,seyahat. *Bugidişgeliştegeçensüre. *Herhangibirtaşıtlabiryeregidipgelme. yolculuketmek *biryerdenbaşkabiryeregitmek. yoldançevirmek *gidenidurdurmak,gitmesineengelolmak. yoldançıkmak *bellibiryolizleyentaşıtlarherhangibırsebepleyolundanayrılmak,gitmezolmak. *doğruyoldanayrılmak. yoldankalmak *gidilmekistenenyeregidememek. yoldaş *Yolarkadaşı. *Arkadaş,dost. *Ortakbirgörüşübenimseyenlerdenherbiri. yoldaşlık *Yolarkadaşlığı. yoldaşlıketmek *biryolcuyakatılmak,birliktegitmek. yoldurma *Yoldurmakişi. yoldurmak *Yolmakişiniyaptırmak. yolgeçen *\"Giripçıkanı,gelenigideniçokvebelirsizolanyer\"anlamındakullanılanyolgeçenhanı(gibi)deyiminde geçer. yolgeçenhanı *Bkz.yolgeçen. yolkesen *Yoldaengellemeyapıpsoygundüzenleyen,şaki. yollama *Yollamakişi. yollamak *Göndermek. yollanma *Yollanmakişi. yollanmak *Yollamakişiyapılmak,gönderilmek. *Biryeregitmeyebaşlamak,yürümek. yollara(sokaklara)dökülmek *kalabalıkhâldeyoldaolmak. yollardakalmak *varacağıyerevaktindegidememek. yollarıayrılmak *(ikikişiveyatoplulukiçin)görüş,düşünceayrılığıortayaçıkmak,ayrıgörüşvedüşünceleribenimsemek. yollarıtutmak *geçecekkimselereengelolmak,bırakmamak. yollu *Yoluherhangibirnitelikteolan. *Çizgili. *(taşıtiçin)Hızlıgiden. *Kuralınauygun. *Herhangibirnitelikte,biçimdeolan. *Kolaycaeldeedilen(kadın). yolluk *Yolculuktayenmekiçinhazırlananyiyecek. *Yolcuyaverilenarmağan. *Yereserileninceuzunkilim,halıveyakeçe. *Yolmasrafı,harcırah. yolma *Yolmakişi. *Sapıoraklabiçilmeyecekkadarkısakalmışekin. yolmak *Çekerekyerindençıkarmak,çekipkoparmak. *Dolandırarak,hileilebirininparasınıalmak. yolsuz *Yoluolmayan. *(taşıtiçin)Yavaşgiden. *Kurallaraaykırı,uygunsuz,yöntemsiz,düzensiz,yersiz,usulsüz,nizamsız. *Törelere,toplumungörüşüneaykırıdavranan. yolsuzyöntemsiz *Birkurala,biryöntemeuymayan,usulsüz. yolsuzluk *Yolsuzolmadurumu. *Birgörevi,biryetkiyikötüyekullanma,suiistimal,nizamsızlık. yoluaçık *Önündeengelolmayan. yoluaçmak *geçişiönleyenengellerikaldırmak. yolualmak *yolunsonunavarmak. yoludüşmek *oyerdengeçmesigerekmek. *sırasıgelmek. yoluk *Tüyleriyolunmuşolan. yolunaçıkolsun *yolcularasöylenenbiriyidileksözü. yoluna *uğruna. yolunabakmak *beklemek. yolunabaşkoymak *biramaca,birgayeyeyönelmekbütünvarlığıylakendinivermek. yolunacanvermek(veyayolunacanınıvermek) *birininuğrunaölmek. yolunaçıkmak *karşılamayagitmek. *yoldakarşısınaçıkmak. yolunagirmek *istenilen,gerekliolanbiçimdegelişmek. yolunakoymak *istenilenbiçimegetirmek,düzenekoymak. yolunasapmak *başvurmak. yolundagitmek *olumlugelişmegöstermek;olumlusonuçlanmak. yolundankalmak *gidememek. yolunma *Yolunmakişi. yolunmak *Yolmakişiyapılmak,çekilipkoparılmak. *Çokkederlenerekçırpınmak. yolunubeklemek(veyagözlemek) *gelmesinibeklemek. yolunubilmek *yönteminiöğrenmek. yolunubulmak *gerekençareyibulmak. *yasalolmayanyollardankazançsağlamak. yolunudeğiştirmek *gittiğiyoldanayrılışbaşkayolageçmek. yolunukaybetmek *hangiyoldangideceğinibilememek. yolunukesmek *engelolmak,engelemek. yolunusapıtmak *doğruyoldanayrılmak,kötüyolasapmak. yolunuşaşırmak *yanlışyolasapmak. yolunututmak *biryeredoğrugitmeyebaşlamak. yolunuyapmak *blrişimümkünkılmak. yoluyla *Yolundangeçerek. *Aracılığıyla,vasıtasıyla. *Yöntemiyle,usulüneuygunolarak. yolüstü *Bkz.yoluğrağı. yom *Uğur,iyitalih,iyihaber. yomtutmak *uğurlusaymak. yoma *Sabitmanevralardavegemileribağlamadakullanılan,üçveyadörtkolluhalat. *Birçokipinörülmesiyleoluşturulan,balıkçılıktakullanılanhalat. yomsuz *Uğursuz,meş'um. yomsuzluk *Yomsuzolmadurumu,uğursuzluk. yonca *Baklagillerden,başakdurumundakiçiçeklerikırmızıveyamorrenkli,hayvanlarayemolarakyetiştirilen çayırbitkileriningeneladı(Trifolium). yoncayaprağı *Karayollarındaaltyoldanüstyolaveyaüstyoldanaltyolageçmeyisağlayan,dörtyapraklıyonca biçimindekikavşak. yoncalık *Yoncatarlası. yonga *Kesilen,yontulanveyarendelenenbirşeydençıkanparça,kamga. yongalama *Yongalamakişiveyadurumu. yongalamak *Yongadurumunagetirmek. yongalayıcı *Yongabalyasıyapan(kimse). yongar *Üçtellibağlama. yonma *Yonmakişiveyadurumu. yonmak *Yontmak. yont *Başıboşhayvan. yontkuşu *Kuyruksallayan. yontma *Yontmakişi. *Yontulmuşveyayontularakyapılmış. YontmaTaşÇağı *Bkz.YontmaTaşDevri. YontmaTaşDevri *Tarihtenöncekizamanlarıneneskidevri. yontmak *Birşeyeistenilenbiçimivermekiçindışbölümünükeskinbiraraçlabiçmek,kesmek. *Birkimseninazarazarparasınıçekmek,birindenparasızdırmak. *Bkz.kendineyontmak. yontu *Taş,tunç,mermer,kil,alçı,bakırgibimaddelerdenyontularak,kalıbadökülerekveyayoğruluppişirilerek oluşturulaneser,heykel. yontucu *Yontuyapankimse,heykeltıraş. *Kendiçıkarınıdüşünen. yontuculuk *Yontuyapmasanatı,heykeltıraşlık. yontuk *Yontulmuşyer. *Yontulmuşparça. *Yontulmuşolan. yontukdüz *Erozyonetkisiyleoluşmuş,yumuşakengebeliyeryüzüparçası,yalamayazı,peneplen. yontulma *Yontulmakişi. yontulmak *Yontmakişiyapılmakveyayontmakişinekonuolmak. *(insaniçin)Kabalıktan,görgüsüzlüktenkurtularaktoplumtörelerinegöredavranırdurumagelmek. *Bir şeyikendigörüşünegöredeğerlendirmek. yonulmak *Yontulmak. yordam *Çeviklik,çabukluk. *Çalım. *Yatkınlık,alışkanlık,yeti,meleke. *Kılavuz,yardımcı. yordamlı *Yakışıklı. *Elindenişgelen,becerikli. yordamsız *Çevikolmayan,cansız. yordurma *Yondurmakişi. yordurmak *Yorumunuyaptırmak,yorumlanmasınısağlamak. yorga *Biniciyisarsmayanatyürüyüşlerindenbiri. yorgalama *Yorgalamakişi. *Ayakvebaldırkaslarınınfelcindenilerigelenözelyürüyüşbiçimi. yorgalamak *(at)Yorgayürümek,yorgagitmek. yorgan *Yataktaörtünmeyeyarayan,içipamuk,yünvb.şeylerledoldurularakdikilmişgenişörtü. yorgançarşafı *Yorganınüzerinegeçirilenveyadikilençarşaf. yorgandöşekyatmak *ağırhastaolmak. yorgangitti,kavgabitti *anlaşmazlıksebebiolanşeyortadankalkıncaanlaşmazlıkdasonaerdi. yorganiğnesi *Yorgandikmeyeyarayaniğne. yorganipliği *Yorgandikmekiçinkullanılankalınvesağlamiplik. yorgankaplamak *yorganaçarşafgeçirmek. yorgankavgası *Birşeydençıkarsağlamakonusundaanlaşmazlığadüşme,postkavgası. yorganyüzü *Yorganıkirdenvedışetkilerdenkorumakiçinbezdenveyakumaştanyapılanyüz. yorgancı *Yorgan,yastık,şiltegibişeylerdikenveyasatankimse. yorgancılık *Yorgancınınişi. yorgun *Çalışmaveyadeğişiksebeplerlebedenveyazihinetkinliğiyavaşlayan,yorulmuşolan. yorgunargın *Çokyorulmuş,gücükalmamışolarak. yorgundüşmek *çokyorulmak,bitkindurumagelmek. yorgunyorgun *Yorulmuşolarak,yorgundurumda. yorgunluğunualmak *(kendi)dinlenmek. *(birini)dinlendirmek. yorgunluk *Çalışmaveyadeğişiksebeplerlebireyinruhvebedenetkinlikleriaçısındanverimlilikdüzeyininazalması. yorgunlukçıkarmak(veyayorgunluğunuçıkarmak) *dinlenmek. *yaptığıişten,yorgunluğuunutturan,sevindiricibirsonuçalmak. yorgunlukkahvesi *Dinlenmekamacıylaçalışmayaaraverildiğindeiçilenkahve. yorgunuyokuşasürmek *yapılmasıgüçbirişin,büsbütüngüçşartlardagerçekleştirilmesiniistemek. yorma *Yormak(I,II)işi. yormak *Yorgundurumagetirmek. *Sıkıntıyasokmak,üzmek. yormak *Birsebebebağlamak,birdurumaişaretsaymak,biranlamvermek,yorumlamak. yortma *Yortmakişiveyadurumu. yortmak *Koşmak;sürekliyolyürümek. *İşsizgüçsüzgezmek. yortu *Hristiyanbayramı. yorucu *Yorgunluğayolaçan. yorulma *Yorulmak(I,II)işi. yorulmak *Yorgundurumagelmek. yorulmak *Birsebebebağlanılmak,yorumlanmak. yorum" }, { "text": "*Biryazınınveyabirsözün,anlaşılmasıgüçyönleriniaçıklayarakaydınlığakavuşturma,tefsir. *Birolayıbellibirgörüşegöreaçıklama,değerlendirme. *Gizliveyahayalîolanbirşeydenanlamçıkarmak. *Birmüzikparçasıveyatiyatrooyunununorijinalbirteknikveduyarlılıklasunulması. yorumcu *Yorumyapankimse. yorumculuk *Yorumcuolmadurumu. yorumlama *Yorumlamakişi. yorumlamak *Biryazıyıveyabirsözüyorumyaparakaçıklamak,tefsiretmek. *Birolaya,birdurumabiranlamvermek,tabiretmek. *Birmüzikparçasınıveyabirtiyatrooyununukendineözgübirduyarlıkveteknikleçalmak,söylemekveya oynamak,icraetmek. yorumlanma *Yorumlanmakişi. yorumlanmak *Yorumlamakişiyapılmakveyayorumlamakişinekonuolmak,tefsiredilmek. yosma *Şen,güzel,fettan(gençkadın). *Çoksüslügiyinenvemodayadüşkünkadın,koket. yosmaca *Yosmayayakışanbiçimde,yosmagibi. yosmalık *Yosmaolmadurumu,yosmacadavranış. yosun *Tallıbitkilerin,çoğusulardayetişen,ilkelyapıdakiörneklerineverilengenelad. yosunbağlamak(veyatutmak) *üzeriniyosunkaplamak. yosunkülü *Yosunlarınyakılmasındaneldeedilenöncelericamvesabunsanayiindekullanılan,sodaveiyotüretiminde değerlendirilendenizyosunuürünü. yosuncul *Yosunlabeslenenveyayosunlarıniçindeyaşayan. yosunlanma *Yosunlanmak,yosunlaşmakişi. yosunlanmak *Yosunoluşmak,yosunlakaplanmak. yosunlu *Yosunuolan,yosunlakaplanmışolan. yoz *Doğadaolduğugibikalarakişlenmemişolan. *Kaba,adî,bayağı. *Soysuz,yozlaşmış,dejenere. *Kısır. yozcu *Koyunticaretiyapankimse. yozlaşma *Yozlaşmakişi,tereddi. yozlaşmak *Özündekiiyinitelikleribirtakımdışetkenlerlezamanlayitirmek,bozulmak,soysuzlaşmak,doğasındakiiyi niteliklerisonradanyitirmek,tereddietmek. *Birşey,manevîanlamdadeğeryargılarını,özelliklerinive nitelikleriniyitirmek,bozulmak,dejenereolmak, özünden uzaklaşmak. yozlaştırma *Yozlaştırmakişi. yozlaştırmak *Yozlaşmasınısağlamak,yozlaşmasınasebepolmak,soysuzlaştırmak,dejenereetmek. yozluk *Yozolmadurumu,tereddi. yön *Bellibirnoktayagöreolanyer,taraf. *Birşeyinbellibirnoktayabaktığıyan,veçhe. *Biryeregitmekiçinizlenenyol,cihet,istikamet. *Tutulacak,izlenecekyol. yönbelirteci *Yönbelirlemeişineyarayanalet,pusula. yöneki *Bkz.yöngöstermeeki. yöngöstermeeki *TürkiyeTürkçesindekalıplaşıpsayılıörneklerdekalanyönbildirenyervezamanadlarıyapanek:son-ra, taş-ra,dış-arı,iç-erivb. yönvermek *yenibirbiçim,yenibirdüzenvermek. yönzarfı *Yönbildirenzarf. yönden *bakımından. yöndeş *Yönüaynıolan,aynıyönebakan. yöndeşaçılar *İkiparalelçizgininbirkesenlekesişmesindenoluşanvebiriiçte,biridıştaolarak,keseninaynıtarafında kalanaçılar. yönelik *Bellibiryöneçevrilmişolan,müteveccih,ait,özgü. yönelim *Yönelmedurumu. *Kendidurumunuveyabulunduğuyerindurumunubaşkayerleregörebelirleme. *Bireyin,karşılaştığıkarışıkvesorunludurumlardakendiyönünü,tutumunubelirlemesi. *Bitkivehayvangibibazıcanlıvarlıkların,ışık,ısı,besingibitürlüuyarıcısebeplerinetkisialtında,bu uyarıcılaradoğruveyatersineyerdeğiştirmeleriolayı,doğrulum,tropizm. yöneliş *Yönelmekişiveyabiçimi. yönelme *Yönelmekişi. yönelmedurumu *İsimsoyundanbirsözüyaklaşma,yönelmekavramlarıylafiileveyabiredatabağlayandurum,-ehâli,datif: Türkçede -e(-a,-y-e,-y-a)ekiylebelirtilir:Eve(ev-e),yola(yol-a),bahçeye(bahçe-y-e),kapıya(kapı-y-a). yönelmehâli *Bkz.yönelmedurumu. yönelmek *Bellibiryöntutmak,yüzünübellibiryönedoğruçevirmek,teveccühetmek. *Amaçolarakbenimsemek. *Hedefalmak. yönelmeli *Yönelmedurumundaolan. yönelmelitümleç *Yapılanişinanlamınıbütünleyenveyönelmedurumundabulunantümleç:Çocuklarevegeldiörneğindeki gibi. yönelteç *Direksiyon. *Bisikletinöntekerlekmaşasıüstünebağlanmış,ikiellekullanılanyöndeğiştirmearacı,gidon. yöneltilme *Yöneltilmekişi. yöneltilmek *Yöneltmekişiyapılmak. yöneltim *Yöneltmekişi. yöneltme *Yöneltmekişi,tevcih. *Öğrencilerinokulyaşamına,izleyecekleriderslereuyumlarınısağlamayıamaçlama,seçeceklerimeslekleri yönlendirmeişi. *Birırakgörürüveyagözlemaracınıbakılacakyıldızadoğruçevirmeişi. yöneltmek *Birşeyebellibiryönvermek,yönelmesinisağlamak,çevirmek,tevcihetmek. *Birineveyabirşeyedoğrubakmak. *Birinebirşeysöylemek,tevcihetmek. yönerge *Herhangibirkonudatutulacakyoliçinüstmakamlardanaltmakamlaravekuruluşlaraveyaüst aşamadakilerdenastlarabellibiresasadayanarakverilenbuyruk,talimat,direktif. yönetici *Yönetmegücünüelindebulundurankişi,yönetenkişi,idareci. *Birspordalındatakımlarınhazırlanması,oyuncununbakımı,çalışmayerininsağlanması,yapılacak karşılaşmalarınplânlanmasıgibiişlerleilgilenenkimse. yöneticilik *Yöneticiolmadurumuveyayöneticiningörevi,idarecilik. yönetilme *Yönetilmekişi. yönetilmek *Yönetmekişiyapılmak,idareedilmek. yönetim *Yönetmekişi,çekipçevirmek,idare. *Dümen. yönetimgideri *Genellikleapartmanlarda,kooperatiflerdeyönetmeişiningerektirdiğipara,ücret. yönetimkurulu *Birkuruluşu yönetmeklegörevlendirilimişkimselerinhepsi,idareheyeti,umumîheyet. yönetimyeri *Kamuveyaözelkurumveyakuruluşlarınyönetildiğimerkez. yönetimsel *Yönetimleilgili,idarî. yönetiş *Yönetmekişiveyabiçimi. yönetme *Yönetmekişi. yönetmek *Yasalara,kurallaraveyabellişartlarauygunbiçimdeçalışmayısağlamak,idareetmek,tedviretmek. *Birininbirkonudakietkinliğine,çalışmasınayönvermek,biriniyönlendirmek. *Yapımını,gerçekleşmesinisağlamak. yönetmelik *Genelliklebirkuruluşunçalışmayönteminibelirleyen,bukuruluştaçalışanlarınuyacaklarıkurallarıntümü. *Bukurallarınyazılıolduğubelge,talimatname. *Yasavetüzüklerinuygulanmasınısağlamakamacıylabakanlıklarvekamutüzelkişilerincehazırlanan, düzenleyicikurallarıntümü. yönetmen *Birkuruluşuyönetmeyetkisiolankimse,müdür,direktör. *Biroyunusahneyekoyan,birfilminçevrilmesiniveyagerçekleşmesinisağlayankimse,rejisör. yönetmenyardımcısı *Yönetmeneherkonudayardımcıolmaklagörevlikimse. yönetmenlik *Yönetmenolmadurumu. *Yönetmeningöreviveyayeri,müdürlük,müdüriyet,direktörlük. yönetsel *Yönetimsel. yöneylem *Karmaşıksorunlarınçözümündeveincelenmesindebilimselveözelliklematematikselyöntemlerin uygulanışı. yöneylemaraştırması *Herhangibirproblemiyöneylemyönteminegörearaştıran,inceleme. yönlendirme *Yönlendirmekişi. yönlendirmek *Birkimsenindavranış,tutum,yapacağıişvb.alanlardaizleyeceğiyolugöstermek. yönlü *Yönüolan. *Uygun. yönlüdoğru *Üzerindepozitifbiryönseçilmişdoğru. yönseme *Bellibiramacaveyasonucayönelen,etkinliğedönüşmeyenetkigücü,temayül. yönsüz *Yönüolmayan. *Amaçsız. yöntem *Biramacaerişmekiçinizlenen,tutulanyol,usul,sistem. *Bilimdebellibirsonucaerişmekiçin,birplânagöreizlenenyol,metot. yöntembilgisi *Metotbilgisi. yöntembilimi *Özelliklefelsefevebilimalanındayöntemaraştırmakveyeniyöntemleryaratmakiçinilkelergeliştiren bilim,metodoloji. yöntembilimsel *Yöntembilimleilgili,metodolojik. yöntemli *Bellibiryöntemedayanılarakyapılan,metotlu. yöntemlilik *Birişi,biryöntemedayanarakyapma. yöntemsiz *Biryöntemedayanmayan,düzensiz,uygunsuz,metotsuz. yöntemsizlik *Yöntemsizolmadurumu,düzensizlik,uygunsuzluk. yöre *Birbölgeninbellibiryerveçevresinikapsayansınırlıbölümü,havali,mahal. *Değirmenlerde,taşlakasnakarasındakalanvehayvanyemiolarakkullanılanun. yöresel *Yöreileilgili,yerel,mahallî. yöreselleşme *Yöreselleşmekişi. yöreselleşmek *Yerelleşmek,mahallîleşmek. yöresellik *Yöreselolmadurumu. Yörük *Hayvancılıklageçinen,ToroslardayaşayangöçebeTürkoymağı. yörük *Bkz.yürük. Yörükçadırı *Yörüklerinkendineözgüiyikorunmuş,kıldanyapılmışbüyükvegenişçadırı. yörünge *Yürüyenbirnoktanınizlediğiveyaçizdiğiyol,mahrek. *Birgökcismininhareketetmesisüresincealdığıyol. yörüngesineoturmak *(yapmauydu)uzaydaistenilenyörüngedehareketetmek. *birişyolunagirmek. yudum *Biriçişteyutulacakmiktar. yudumyudum *Azarazar,yavaşyavaş. yudumlama *Yudumlamakişi. yudumlamak *Yudumyudumiçmek,aceleetmedenyavaşyavaşiçmek. yudumlanma *Yudumlanmakişi. yudumlanmak *Yudumlamakişiyapılmak,yudumyudumiçilmek. yudumluk *Biryudummiktarında. yuf *Kınama,üzüntü,nefretbildirir. yufborusu *Nefir. *Kınama,üzüntüvenefretbildirme. yufborusuçalmak *kınama,üzüntüvenefretinibildirmek. yufervahına(veyaervahınayufolsun) *\"lânetolsun,yazıklarolsun\"anlamındabirilenme. yufka *Oklavaileaçılanince,yuvarlakhamuryaprağı. *Sacdapişenbirekmektürü. *İnceveçabukkırılır,dayanıksız. yufkaaçmak *hamuruinceyaprakdurumunagetirmek. yufkaböreği *Çarşıdanhazıralınmışyufkaylayapılmışbörek. *Sacdapişirilmişyufkadanyapılmışbörek. yufkaekmeği *Pidedendahainceaçılanbirçeşitekmek. yufkakebabı *Yufkaileettenyapılanbirtürkebap. yufkayürekli *Olaylardançokçabuketkilenen,üzülen. yufkacı *Yufka,kadayıfyapıpsatankimse. yufkacılık *Yufkacınınişi. yufkalık *Yufkayapmakiçinayrılmışolan. *Az,kıtolma,sığlık. Yugoslav *Yugoslavyahalkındanolankimse. *Yugoslavhalkınaözgüolan. Yugoslavyalı *Yugoslavya'dayaşayankimse. yuğ *Bkz.yoğ. yuh *Hoşnutsuzlukveöfkeanlatır,yuf. yuhçekmek *beğenilmeyen,tasvipedilmeyenbirineveyabirdurumakarşıhaykırmak. yuha *Birinekarşıbeğenilmeyenbirdurumdahepbirdenhaykırılanbirhakaretsözü. yuhaçekmek *\"yuha!\"diyebağırmak. yuhalama" }, { "text": "*Yuhalamakişi. yuhalamak *Birine\"yuha\"diyebağırmak. yuhalanma *Yuhalanmakişi. yuhalanmak *Yuhalamakişiyapılmak. yuhayatutmak *Bkz.yuhçekmek. yukaç *Yerkatmanlarıkıvrımlarınıntümsekbölümü,semer,ineçkarşıtı. yukarda *yukarıda. yukardan *Bkz.yukarıdan. yukarı *Birşeyinüstbölümü,aşağıkarşıtı,fevk. *Yetkilikimse. *Aşama,sınıf,makambakımındanilerdeolan. *Benzerleriarasındaüsttebulunan. *Üsttarafa,üsttekikata,üste,yükseğe,yukarıya. yukarımahalle *Biryerleşimbölgesindeyüksekyerlerdeoluşanmahalle. yukarıtükürsembıyık,aşağıtükürsemsakal *Bkz.aşağıtükürsemsakal,yukarıtükürsembıyık. yukarıda *Üsttaraftaolan. yukarıdan *Tepeden,üstten. yukarıdanalmak *yumuşaklıkgöstermemek,ağırönerilerdebulunmak,sertdavranmak. yukarıdanbakmak *kendinikarşısındakindenüstüngörmek. yukarısı *Üsttarafı,yukarıkısmı. yulaf *Buğdaygillerden,ençokhayvanyemiolarakyetiştirilenotsubitki(Avenasativa). *Bubitkinintanesi. yulafunu *Kurutulmuşyulaftanelerininöğütülmesiyleeldeedilenun. yular *Biryerebağlamakveyaçekerekgötürmekiçinhayvanınbaşlığınaveyatasmasınabağlananip. yularıbirininelindeolmak *birkimsenindavranışlarıbirinindenetiminde,yönetimindeolmak. yularıeksik *Kaba,anlayışsız(kimse). yularıelevermek(veyayularıkaptırmak) *birininsözündençıkmayacakdurumagelmek,kendiiradesiyledavranmak. yularıtakmak *birinisözündençıkamayacakdurumagetirmek,egemenliğialtınaalmak. yularıteslimetmek *yularıelevermek. yuma *Yumakişiveyadurumu. yumak *Yıkamak. yumak *Yuvarlakbiçimdesarılmışiplik,yünvb.şey. *Yuvarlakbiçimdesarılmışolan. yumakyumak *Küçükyuvarlaklardurumunda. yumaklama *Yumaklamakişi. yumaklamak *Yumakbiçiminegetirmek. yumaklanma *Yumaklanmakişi. yumaklanmak *Yumakdurumunagelmek. yumdurma *Yumdurmakişiveyadurumu. yumdurmak *Yummasınısağlamak. yumma *Yummakişi. yummak *Kısarakkapamak,sıkarakkapalıdurumagetirmek. yumru *Yuvarlak,şişkinşey,kabartı. *Şişkin,kabarık,yuvarlakbiçimli. *Bkz.yamruyumru. *Sap,kökveyadallardabulunan,yedekbesintaşıyanşişkinlik. yumrukök *Patates,pancar,yerelmasıgibiyumrubiçimindeolankök. yumrutopu *Yuvarlaktop. yumrucuk *Küçükyumru,ufakşişkinlik. yumruğunagüvenmek *istekleriniyaptırmakiçinyalnızcakabakuvvetegüvenmek. yumruk *Parmaklarınkapanmasıylaelinaldığıbiçim. *Elinbubiçimiyleyapılanvuruş,yumruklavuruş,yumrukdarbesi. *Baskı. yumrukatmak(veyaindirmek) *yumruklavurmak. yumrukgibi *yumrukbüyüklüğünde. yumrukgöstermek *korkutmak,gözdağıvermek. yumrukhakkı *Zorbalıklaeldeedilenşey. yumrukkadar *(küçükolmasıgerekenşeyleriçin)iri,büyük. *(iriolmasıgerekenşeyleriçin)küçücük. yumrukoyuncusu *Boksör. yumrukoyunu *Boks. yumruktopu *Boksörlerindüzgünveçabukyumrukvurabilmeleriiçinçalıştıkları,uzunluğuboksörünboyunagöre ayarlanabilen,biraskıyaasılılâstiktop. yumrukyumruğagelmek *yumruklaşmak. yumruklama *Yumruklamakişi. yumruklamak *Yumruklavurmak. yumruklanma *Yumruklanmakişi. yumruklanmak *Yumruklavurulmak. yumruklaşma *Karşılıklıyumrukatma,yumrukvurarakdövüşme. yumruklaşmak *Karşılıklıyumrukatmak,yumrukvurarakdövüşmek. yumrulanma *Yumrulanmak,yumrulmakişi. yumrulanmak *Yumrubiçiminegelmek,yumrugibiolmak. yumruluk *Yumruolmadurumu. yumuk *Yumulmuşolan,yumulmuşgibiduran. *Tombul. yumukgözlü *Gözkapaklarışişolan. yumukyumuk *Tombultombul. yumuklaşma *Yumuklaşmakişi. yumuklaşmak *Yumukdurumunagelmek. yumulma *Yumulmakişi. yumulmak *Kapanmak,örtülmek. *Kendinibirişeisteklevermek,girişmek,saldırmak,atılmak. *Kısılmak,örtülürgibiolmak. yumulu *Yumulmuşolan,yumuk. yumurcak *Yaramazküçükçocuk. *Vebahastalığındakoltukaltındaveyakasıktaçıkançıban. yumurta *Birdişininvücudundaoluşan,yumurtlamavedöllenmedensonraaynıtürdenbircanlıoluşturanhücre. *Tavukyumurtası. *Erbezi. *Çoraponarmaktakullanılan,yumurtabiçiminde,genellikletahtaveyamermerdenkalıp. yumurtaakı *Yumurtasarısınısaranazakışkan,albümincezengin,saydammadde. yumurtahücresi *Bkz.oosfer. yumurtakapıyadayanmak(veyagelmek) *yapılacakişiçinzamançokdaralmak. yumurtakökü *Kökboyası. yumurtaküfesiyokya! *kendisinebirzarargetirmeyeceğinibildiğiiçin,doğrusayılmayanbirdavranıştabulunmaktan çekinmeyenleriçinsöylenir. yumurtaökçe *Ortayükseklikteveazsivriökçe. yumurtasarısı *Yumurtanınortasındabulunansarıbölüm. *Bubölümünrengi. yumurtazarı *Yumurtanınkabuğuylaakınıbirbirindenayıranincezar. yumurtacı *Yumurtatoplayıpsatankimse. yumurtacık *Canlılardadişinin,döllenipoğulcukdurumunagelmekiçinçıkardığıüremehücresi;yumurtlayan hayvanlardayumurtaolarakdışarıverilir,yavrulayanlardaisedölyatağındakalarakoğulcukvedölütevrelerinden geçtiktensonrayavruolarakdoğar. *Kapalıtohumlularda,döllenmedensonradeğişikliğeuğrayaraktohumuoluşturanbölüm. yumurtacılık *Yumurtaalıpsatmaişi. yumurtadandahadünçıkmış *bilgiçliktaslayantoykimse. yumurtalık *Canlılardadişiüremehücreleriniverenorgan,mebiz. *Yumurtayıiçinedikolarakkoymayayarayan,fincanabenzeyenkap. yumurtayakulptakmak *bahanebulmaktaustaolmak. yumurtayıçalkamak *(kuluçka)üstüneoturduğuyumurtayıçevirmek. yumurtlama *Yumurtlamakişi. yumurtlamamevsimi *Bazıhayvanlarınyumurtlamayayatmaveyayumurtlamazamanı,mevsimi. yumurtlamak *Tavuk,kuşvb.yumurtayapmak. *Uydurupsöylemekveyasöylenmemesigerekenşeyiaçığavurmak. yumurtlatma *Yumurtlatmakişi. yumurtlatmak *Yumurtlamakişiniyaptırmak. yumurtlayanlar *Yumurtlamayoluileüreyenhayvanlar. yumuş *İş,hizmetbuyruğu. yumuşacık *Hoşagiden,istenilenyumuşaklıktaolan,çokyumuşakolan. yumuşak *Dokunulduğundaveyaüzerinebasıldığındaçukurlaşan,eskibiçiminikaybeden,katıkarşıtı. *Kolaylıklabükülen,sertkarşıtı. *Dokununcahoşbirduyguuyandıran. *Avuçlasıkıldığındaburuşmayan,sertkarşıtı. *Kolaylıklaişlenebilen. *Kolayçiğnenen,kolaykesilen. *Ilıman. *Kaba,hırçın,sertolmayan,kolayyolagelen,uysal. *Okşayıcı,tatlı,hoş. *Sessiz,hafif. yumuşakağızlı *Kolaygemalan(hayvan). yumuşakbaşlı *Uysal,kolayyolagelen. yumuşakbuğday *Kırmaveöğütmeyekarşıdirencidahaazolan,öğütüldüğündegeneldedahainceunmeydanagetirenve tanekesitiunsuyapıda,beyazrenktevematgörünüşlüolanbuğday. yumuşakdamak *Damağınboğazayakınbölümü. yumuşakiniş *Uzayaraçlarındaveuçaklardaaracınustalıkla,çarpmaksızınyereinişi. yumuşaksu *Azkireçlisu. yumuşakünsüz *Ciğerlerdengelenhavanınsesyolundakisivrilmişvegerilmişkapalıbirengeleçarpmasıylaoluşan, titreşimlisesveren(ünsüz),sürekli,tonlu,sedalı,örtümlü,titreşimli:b,c,d,g. yumuşakyüzlü *Kendisindenistenilenbirşeyigeriçevirmeyen,yüzütutmayan. yumuşakyüzlülük *Yüzütutmazolmadurumu. yumuşakça *Yumuşakvücutlu,omurgasızhayvan. *Yumuşakbirbiçimde. yumuşakçalar *Çoğusudayaşayan,omurgasız,yumuşakolanvücutlarıkabukdenilensertbirkalkerliörtüilekaplı hayvanlar şubesi. yumuşaklaşma *Yumuşaklaşmakişiveyadurumu. yumuşaklaşmak *Yumuşakbirdurumagelmek,yumuşamak. yumuşaklık *Yumuşakolmadurumu. *Ilımlı,iyidavranma,mülâyemet. yumuşama *Yumuşamakişi. *Dünyadasoğuksavaşdönemindensonrastratejiksilâhlarıngeliştirilmesiylebaşlayansiyasalgerginliğin ortadankaldırılmasısiyaseti,detant. *Süreksizünsüzlerinsürekliünsüzveyasızıcıünsüzoluşu. yumuşamak *Sertliğikalmamak,yumuşakdurumagelmek. *Öfkesi,kızgınlığı,inadıgeçmek. *Sertünsüz,yumuşakünsüzdurumunagelmek. yumuşatıcı *Yumuşatmayısağlayan. *Teslimedici,hafifletici. yumuşatılma *Yumuşatılmakişi. yumuşatılmak *Sertliğigiderilmek,yumuşakdurumagetirilmek. yumuşatış *Yumuşatmakişi. yumuşatma *Yumuşatmakişi. *Etkinalıştırmalarda,birkasıhiçbirgerginlikveyakasılmabırakmadandinlendirme. yumuşatmak *Sertliğinigidermek,yumuşakdurumagetirmek. *Kabalığını,katılığını,sertliğiniveyaacımasızlığınıortadankaldıracakdurumdaolmak. yumuşatmalık *Amortisör. yuna *Hayvanınsırtına,eyerinaltınakonulanbelleme(II). yunak *Yıkanılanyer,hamam. Yunan *Yunanistanhalkındanolankimse. *Yunanistanhalkınaözgüolan. Yunanca *Yunandili,Elence. Yunanistanlı *Yunanistan'dayaşayanveyaYunanistanhalkındanolan,Yunan. Yunanlı *Yunanistanhalkındanveyabuhalkınsoyundanolan(kimse). yunma *Yunmakişi. yunmak *Yıkanmak." }, { "text": "yunmuşarınmış(veyayıkanmış) *yıkanıptemizlenmiş. yunusbalığı *Balinalardan,ılıkvesıcakdenizlerdesürülerdurumundayaşayan,boyları3myekadarerişebilen,memeli denizhayvanı(Delphinus). yunusbalığıgiller *Örnekhayvanıyunusbalığıolan,balinalarınbiraltfamilyası. yurdu *İğnenindeliği. yurt *Birhalkınüzerindeyaşadığı,kültürünüoluşturduğutoprakparçası;vatan. *İnsanındoğupbüyüdüğü,yaşadığıyer,memleket. *Bazınitelikveyadeğerleritaşıyanlarınçokbulunduğuyer,diyar. *Birşeyinilkveyaçokyetiştirildiğiyer,vatan. *Birgrupinsanınoturduğu,yetiştirildiğiveyabakıldığıkurum. *Kalacak,barınacakyer. *Topluolarakbirişöğretilenyer. *Hastalarıntedaviedildiğiyer. *Sahipolunanarazi,emlâk. *Yörüklerinyazınveyakışınoturduklarıyer. *GöçebeTürklerinoturduğuçadır. yurtbilgisi *Bkz.yurttaşlıkbilgisi. yurtdışı *Yurtsınırlarıdışındaolan. yurtiçi *Yurtsınırlarıiçindeolan. yurttutmak *biryerikendineyurtedinmek,tavattunetmek. yurtlandırma *Yurtlandırmakişi,iskân. yurtlandırmak *Birkimseyeveyabirtopluluğayurtsağlamak,iskânetmek. yurtlanma *Yurtlanmakişi,iskân. yurtlanmak *Biryeriyurtedinmek,orayayerleşmek. yurtluk *Büyükvezenginköşk,malikâne. *Biryeringelirininbirkimseyeyalnızölünceyekadarkullanılmasışartıylaayrılmasıyöntemi. yurtsal *Yurtlailgili,vatanî. yurtsama *Yurtsamakişi,daüssıla,nostalji. yurtsamak *Yurdunuözlemek. yurtsever *Yurdunu,milletinibüyükbirtutkuileseven,buuğurdahertürlüözveriyekatlanan(kimse),vatanperver. yurtseverlik *Yurtseverolmadurumu. *Yurtsevereyakışırdavranış,vatanperverlik. yurtsuz *Yurduolmayan(kimse). *Kalacak,barınacakyeriolmayan. yurttaş *Yurtlarıveyayurtduygularıbirolanlardanherbiri,vatandaş. yurttaşlaryasası *Kişi,aile,mirasveeşyaadaletineaitilişkileridüzenleyenyasa,medenîkanun. yurttaşlık *Yurttaşolma,biryurttadoğupbüyümeveyayaşamışolmadurumu,vatandaşlık. yurttaşlıkbilgisi *Devletvehükûmetkuruluşlarını,yurttaşlıködevvehaklarınıkapsayanbilgi,yurtbilgisi. yurttaşlıkhakları *Yurttaşlıklailgilikişininkullanmasıgerekenbütünhakları. YurttaşlıkHukuku *Yurttaşlıkhaklarınıkollayanvekoruyanhukuksistemi. yusufçuk *Dağlıkveormanlıkbölgelerdeyaşayan,güvercinebenzeyen,ondandahaküçükbirkuş(Turturauritus). *Parlakrenkli,irikanatlı,büyükkızböceği(Libellulavariegata). yusyumru *Tambiryumrudurumunagelmişolan. yusyuvarlak *Çokyuvarlak,kürebiçimindeolan. yutak *Ağızveburunboşluklarıylagırtlakveyemekborusuarasındakiboşluk. yutakiltihabı *Faranjit. yutarhücre *Organikveyainorganikcisimcikleriiçinealıpsindirebilenkanhücresi,fagosit. yutkunma *Yutkunmaişi. yutkunmak *Tükürüğüyutmakveyabirşeyyutuyormuşgibigırtlağıhareketettirmek. *Birşeyisöylemeklesöylememekarasındaduraksamak. yutkunmak *birşeyinyokluğunuçekmek. yutma *Yutmakişi. yutmak *Ağızdabulunanbirşeyiyutağageçirmek. *Haksızolarakkendinemaletmek,zorbalıklaelindenalmak. *Dayanıpsesiniçıkarmamak,katlanmak. *Tamvedoğrusöylememek. *İnanmak,aldanmak,kanmak. *Türlüanlamlaragelebilensözüanlayamamak. *Söylemekistediğibirsözükendinitutaraksöylememek. *(oyundabirşey)Kazanmak. *İyice,eksiksizolaraköğrenmek. *(ışık,ses)Gücünü,parlaklığınıazaltmak. yutturma *Yutturmakişi. yutturmaca *Dinleyeninanlamayacağıbiçimdeyapılansözoyunu. yutturmak *Yutmakişiniyaptırmakveyayutmasınısağlamak. yutturulma *Yutturulmakişi. yutturulmak *Yutturmakişiyapılmak. yutulma *Yutulmakişi. yutulmak *Yutmakişiyapılmak. yuva *Kuşlarınvebaşkahayvanlarınyumurtlamak,kuluçkayayatmak,yavrularınıbüyütmekveyayavrulamakiçin türlüşeylerdenyaptıklarıvetürlübiçimlerdehazırladıklarıbarınak. *Genellikleaileninoturduğuev. *İkibuçukladörtyaşarasıçocuklarınbakıldığı,okulöncesieğitimkurumu. *Kimsesizlereveyayoksullarayardımetmekveonlarıbarındırmakamacıylaaçılanyer. *Bazıkötüniteliklikimselerinçokbulunduğu,toplandığıyer. *Birşeyinöğretildiğiyer. *Birşeyinçokbulunduğuyer. *Birşeyiniçindeyerleşmişolduğuveyayerleştirildiğioyuk. yuvakurmak *evlenmek. yuvayapmak *yuvahazırlamak,yuvaoluşturmak. *evlenmek. yuvak *Düztoprakdamlıevlerinüstündekikillitoprağısertbirkatmandurumunagetirmekiçindamüzerinde yuvarlanan,silindirbiçimindekiağırtaş. yuvalama *Yuvalamakişi. *Biryemektürü. yuvalamak *Yuvayapmak. yuvalanma *Yuvalanmakişi. yuvalanmak *Evbark,yuvasahibiolmak,yuvakurmak. *(askerlikte)Silâh,görünmeyecekbirbiçimdegizlenmek. *Biryerdebirikmek,toplanmak. yuvalı *Biryuvaiçindebulunan,yuvasıolan. yuvar *Organizmadakiçeşitlisıvılarda(kan,lenf,süt)bulunan,genellikleyuvarlakveyaovalküçükcisim,küreyve. *Yeryuvarlağıgibidüzgünolmayanküreselbiçim. yuvaryuvar *Yuvarlanırgibi. yuvarlacık *Küçükveyuvarlak. yuvarlak *Topveyakürebiçimindeolan,müdevver. *Topveyakürebiçimindeolan,toparlakşey,küre. yuvarlakağızlılar *Gerçekçeneninyerindegenişbiremiciağızbulunan,iskeletlerikemikleşmemişçokilkelyapılıhayvanlar. yuvarlakhesap *Yaklaşıkolarakbirbütünsayıyatamamlanabilenhesap. yuvarlakkonuşmak *birşeyinayrıntılarınıgereğigibibelirtmedengenelkonuşmak. yuvarlakmasa *Yuvarlakolarakyapılmışmasa. *Toplantımasası. yuvarlakmasatoplantısı *Yuvarlakmasaetrafındagenişkatılımlıgerçekleştirilenönemlitoplantı. yuvarlaksayı *Bütünetamamlanmışsayı. yuvarlaksıra *Türkçebirsözdebulunanyuvarlakünlülerdizisi:Oğlunuzun,üzüntünüzgibi. yuvarlaksolucanlar *Sertbirkitinleörtülüvücutlarıhalkasız,uzunlamasınayuvarlakvegenellikleincesolucanlartopluluğu. yuvarlakünlü *Dudaklarıntoplanıpyuvarlaklaşmasıileoluşanünlü:o,ö,u,ü. yuvarlakvokal *Bkz.yuvarlakünlü. yuvarlaklaşma *Düzünlünününsüzetkisiyleyuvarlakoluşu:savırmak>savurmak,kavışmak>kavuşmak,yımışak yumuşakgibi. yuvarlaklaşmak *Yuvarlakbirbiçimalmak,yuvarlakdurumagelmek. yuvarlaklaştırma *Yuvarlaklaştırmakişi. yuvarlaklaştırmak *Yuvarlakdurumagetirmek. yuvarlaklık *Yuvarlakolmadurumu. yuvarlama *Yuvarlamakişi. *Yuvalama. yuvarlamak *Birşeyibiryerdenkaldırmadanekseniçevresindedöndürerekyürütmek,tekerlemek. *Döndürerektomaryapmakveyayuvarlakdurumagetirmek. *Hızladüşürmek,devirmek. *İstekleveçabucakyemekveyaiçmek. *(sözü)Belirsizce,anlaşılmayacakbiçimdesöylemek. *İnanılmayacakyalanlarsöylemek. yuvarlanayuvarlana *Yuvarlanarak,dönedöne. *(yürüyüşiçin)Yuvarlanacakgibi. yuvarlanantaşyosuntutmaz *sürekliolarakişdeğiştirenbirkimsebaşarıkazanmamaz. yuvarlanıpgitmek *eldekiimkânlarlageçinmek. *birdenbireölmek. yuvarlanış *Yuvarlanmakişiveyabiçimi. yuvarlanma *Yuvarlanmakişi. yuvarlanmak *Kendiüzerindedönerekhareketetmek. *Dökülerekdüşmek. *Yeredevrilmek;düşmek. *Ansızın,beklenmedikbirzamandaölmek. yuvarlatma *Yuvarlatmakişi. yuvarlatmak *Yuvarlamakişiniyaptırmak. yuvarölçer *Özellikleoptikcamlarınküreseleğriliğiniölçmeye yarayanaraç. yuvasınıbozmak *ailedüzeninidağıtmak. yuvasınıdağıtmak *kuruluevdüzeninibozmak. yuvasınıyapmak *birinegerekencezaveyacevabıvermek,hakkındangelmek. yuvasınıyıkmak *birinineşindenboşanmasınasebepolmak. *birieşindenayrılarakkendiailedüzeniniyoketmek. yuvayadönüş *Eskiyerine,görevineveyaaileocağınadönüş. yuvayıyapandişikuştur *evkadınınınanlayışlı,idarecivetutumluolmasıgerektiğinianlatmakiçinsöylenir. yuvgu *Yuvak,merdane,silindir. yuvgulama *Yuvgulamakişi. yuvgulamak *Üzerindenyuvgugeçirmek. yüce *Yüksek,büyük,ulu. YüceDivan *AnayasaMahkemesininyüksekaşamadakigörevlileriyargılarkenaldığıisim,divanıâli. yücelik *Yüceolmadurumu,ulviyet. yücelim *Üstgeçiş. yüceliş *Yücelmekişiveyabiçimi. yücelme *Yücelmekişi,itilâ. yücelmek *Yükselmek,yücebirdurumagelmek. yüceltilme *Yüceltilmekişi. yüceltilmek *Yüceltmekişinekonuolmakveyayüceltmekişiyapılmak. yüceltme *Yüceltmekişi,yükseltme. yüceltmek *Yükseltmek,yücebirdurumagetirmek. yüğrük *İyiyürüyen,iyikoşan. *Çalışkan. *Çevik,güçlü. yük *Araba,hayvanvb.nintaşıdığışeylerinhepsi. *Araba,hayvanvb.nintaşıyabildiğimiktar. *Eşya. *Birininüzerinealmakzorundakaldığıağırgörev. *Bircisminyüzeyindebirikenelektrikmiktarı,şarj. *Yüklük. *Doğacakbebek,cenin. *Tedirginlikverenşey,engel. *Yüzbinkuruşlukmalveyatutar. yükaltınagirmek *ağırbirgöreviüzerinealmak. yükarabası *Yüktaşıyanaraba. yükasansörü *Yüksekkatlarayükçıkarmakiçinyapılanasansör. yükgemisi *Yüktaşımakiçinyapılanözelgemi. yükhayvanı *Yüktaşımadakullanılanat,eşekgibihayvanlar. yükkatarı *Yüktreni,marşandiz. yükodası *Yüklük. yükolmak *birkimse,sıkıntılıbirişinibaşkasınayaptırmak. *kendisiiçinbaşkasınaparaharcatmak,masrafyaptırmak. yüktreni *Yüktaşımadakullanılantren,yükkatarı. yükvagonu *Yüktaşımadakullanılanvagon. yükvurmak *(hayvana)yükyüklemek. yükçü *Ücretleyüktaşıyarakgeçinenkimse,taşıyıcı,hamal." }, { "text": "yükçülük *Sırtındaveyaelindeyüktaşımaişi,hamallık. yüklem *Cümledeoluş,işvehareketbildirenkelimeveyakelimegrubu,haber. *Birkonuiçinolumlananveyainkâredilenşey. yüklembirliği *Bkz.yüklemöbeği. yüklemöbeği *Yüklemlebirliktekurulansözveyatamlamalar. yükleme *Yüklemekişi,tahmil. *Biryere,birnesneyeelektrikyükübiriktirme,doldurma,şarj. yüklemedurumu *Bkz.belirtmedurumu. yüklemehâli *Yüklemedurumu,belirtmedurumu,belirtmehâli. yüklemek *Biryere,taşınmasıiçinbelliağırlıktaeşyaveyaaraçgereçkoymak. *Biryükümlülükaltınasokmak,sorumlututmak. *Birsuçubirininüstüneatmak. *Bircismeelektrikgücüvermek. yüklenilme *Yüklenilmekişi. yüklenilmek *Yüklemekişiyapılmak. yüklenme *Yüklenmekişi. yüklenmek *Yüklemekişiyapılmakveyayüklemekişinekonuolmak. *Kendiağırlığınıbaşkabir şeyüzerinevermek,bedeniyleabanmak. *Biryükütaşımayıüstünealmak. *Üstünedüşmek,zorlamak. *Birşeyiyapmayıkabuletmek,üstünealmak. yükletilme *Yükletilmekişi. yükletilmek *Yükletmekişiyapılmak. yükletme *Yükletmekişi. yükletmek *Yüklemekişiyaptırmak. yükleyici *Yüklemeişiniyapan(kimse). *Ağıryüklerikaldırma,taşımaveyayüklemeişindekullanılanaraç. yükleyiş *Yüklemekişiveyabiçimi. yüklü *Yüküolan. *Yapılacakişiçokolan. *Çokçalışmayıgerektiren,çetin,güç,uygun. *Çokfazla,pekçok. *Birduyguyuveyaolguyuiçindeveyaüzerindefazlacabulunduran. *Gebe,hamile. *Çoksarhoş. *Paralı,varlıklı. yüklüce *Yüklüolarak. yüklük *Evlerdeyatak,yorgangibişeylerkoymayayarayan,yerlibüyükdolapveyayatakyorgankonulanyer,yük. yüklülük *Yüklüolmadurumu. *Ağırlık,gerginlik. yüksek *Altıileüstüarasındakiuzaklıkçokolan. *Belirlibiryeregöredahayukarıdabulunan. *Güçlü,etkili,şiddetli. *Dereceveyamakamıbakımındanüstün. *Normaldeğerlerinüstündeolan,çok. *Erdemli,faziletli. *Toplumiçindepara,ünvb.bakımındanüstünlüğüolan. *Yukarıda,üsttaraftaolanyer. *Büyükparaile. yüksekatlama *Vücudu,bacaklarınsıçramagücüileyerdenkeserekbirengelinöteyanınageçirme. yüksekbasınç *Basınçölçerde760mmüstündebulunanvegüzelhavayıbelirtenhavadurumu. yüksekfırın *Sanayidekullanılanısıderecesiyüksekolanfırın. yüksekfiyat *Değerindenaşırıfiyat. yüksekgerilim *Otuzüçbinkilovattanellidörtbinkilovatakadarolangerilimeverilenad. yükseklisans *Lisansöğretimindensonrayapılanüstdüzeydekiöğretim. yüksekokul *Üstdüzeydeuygulayıcımeslekelemanıyetiştirenyükseköğretimkurumu. yükseköğrenim *Ortaöğretimdüzeyiüstündekiöğrenim. yükseköğretim *Ortaöğretiminüstünde,üniversite,akademiveyüksekokullarilebueğitimkurumlarınıyönetmekgörevini vesorumluluğunutaşıyanbirimlerdenoluşankuruluş. *Ortaöğretimdengeçenlere,üniversite,akademi,teknikveyüksekmeslekokullarıgibitürlüeğitim kurumlarıncaplânlanıpuygulananöğretim. yüksekperdeden *yükseksesle. yüksekperdedenkonuşmak *yüksekseslekonuşmak. *meydanokurcasınasertkonuşmak. *yapılmasıgüç şeylerigerçekleştirebilecekmişgibiabartmalıkonuşmak. yüksekses *Uzaktanişitileceknitelikteses. *İnceses. yükseksosyete *Sosyeteninöndegelenleri. yüksektahsil *Bkz.yükseköğrenim. yüksekyaylak *Ormansınırınınüzerinde,enaz1600metreyüksekliktebulunanyaylak. yükseklerdedolaşmak *eldeedilmesigüçşeyleristemek. yükseklik *Yüksekolmadurumu. *Geometrikbiçimlerde,tabandantepeyeolanuzaklık. *Yükselti,irtifa. yükseklikkorkusu *Yüksekyerlerdeduyulanaşırıkorku. yükseklikölçer *Bulunulanyerinyüksekliğinigösterencihaz,altimetre. yüksektenalmak *karşısındakilereolduğundanfazlaböbürlendirmek,abartılıdavranmak. yüksektenatmak *yapamayacakşeyleriyapabilirmişgibisöylemek. yüksektenbakmak *kendinikarşısındakindenüstüngörmek. yüksektenkonuşmak *kendiniçevresindekilerekabulettirebilmekiçinövünerekkonuşmak. yüksektenuçmak *yükseklerdedolaşmak. *palavraatmak,çokabartmak. yükselim *Biryıldızıngökküresindeekvatordüzleminegöreaçısaluzaklığı. yükseliş *Yükselmekişiveyabiçimi. yükselme *Yükselmekişi,itilâ. *Terfi. *Yerkabuğununyerindüşeysalınımındanilerigelenkımıldanımı. *Sularınkabararakyüzeyininyükseğeçıkması. yükselmek *Yükseğeçıkmak. *Güçlenmek,şiddetlenmek. *(fiyatiçin)Çoğalmak,artmak. *Aşamasıartmak. *Yücedurumagelmek,yücelmek. yükselteç *Alçakveyayüksekfrekanslıakımlarınyararlıetkileriniartırmayayarayanaraç,amplifikatör. yükseltgeme *Oksitleme. yükseltgemek *Oksitlemek. yükseltgenme *Oksitlenme. yükseltgenmek *Oksitlenmek. yükselti *Birnoktanındenizyüzeyindenolanyüksekliği,rakım,irtifa. *Biryıldızdanbirgözlemciningözünegelenışınileufukdüzlemininoluşturduğuaçı. yükseltilme *Yükseltilmekişi. yükseltilmek *Yükseltmekişinekonuolmakveyayükseltmekişiyapılmak. yükseltme *Yükseltmekişi. yükseltmek *Yükseğeçıkarmak,yukarıkaldırmak. *Güçlendirmek,şiddetlendirmek. *Değeriniolduğundandahaçokgöstermek. *Yüksekbirdüzeyegetirmek,geliştirmek. *Aşamavemevkibakımındandahayüksekdurumagetirmek. *Birsayıyıkendisiylebirkaçkezçarpmak. yüksük *Dikişdikerken,iğneninbatmasınıönlemekiçinparmakucunatakılankesikkonibiçimindekoruncak. *Köklerinucundabulunanvekökünüretkendokusunukorumayayarayanoluşum,kalensöve. yüksükkadar *az,çokaz,azmiktarda. yüksükkına *Yalnızbirtekparmağınbaşkısmınasurülenkına. yüksükmakarna *Yüksükbiçimindeolanmakarna. yüksükotu *Sıracagillerden,kalphastalıklarındadijitalinadıylakullanılanbiralkaloitveren,çiçekleriyüksükbiçiminde olanbitki(Digitalispurpurea). yüksünme *Yüksünmekişi. yüksünmek *Birşeyikendineyüksaymak,birşeyikendineyükolarakkabuletmek. *Üşenmek, tembelliketmek. yüktehafifpahadaağır *taşınmasıkolayolandeğerli(eşya). yüküm *Yapılmasızorunluolanişveyabirişiyapmazorunluğu,mecburiyet,mükellefiyet. yükümlendirme *Yükümlülükaltınaalmaişi. yükümlendirmek *Yükümlülükaltınaalmak. yükümlenme *Yükümlenmekişi,tekeffül. yükümlenmek *Birşeyinsorumluluğunuüzerinealmak,tekeffületmek. yükümlü *Yükümüolan,mükellef. yükümlülük *Yükümlüolmadurumu,mükellefiyet. yükün *İyon. yükünme *Yükünmekişiveyadurumu. yükünmek *Birininönünde,saygıgöstermekiçineğilmekveyayerekapanmak. yükünüalmak *taşıyabileceğienağıryüküyüklenmişolmak. *yeterlisayıdabulundurmak,dolmak. yükünüçekmek *bütünağırlığınıtaşımak,hertürlüeziyetekatlanmak. yükünütutmak *çokzenginolmak,zenginleşmek. yülgü *Tıraşiçinkullanılanbıçak,ustura. yülük *Usturailekesilmiş(kıl). yülüme *Yülümekişi,tıraş. yülümek *Vücudunfazlakıllarınıusturailealmak,tıraşetmek. yülünme *Yülünmekdurumu. yülünmek *Yolunmak. yün *Güzünkırkılankoyuntüyü. *Genelolarakkoyuntüyü. *Genelolarakhayvantüyündenyapılmış. yünlü *Yünüolan. *Yündenyapılmış. *Yünkumaş. *Yünkumaştanyapılmış. yüpürmek *Telâşlaöteyeberiyekoşmak. Yüregir *OğuzTürklerinin24boyundanbiri. yüreğiağzınagelmek *birdenbireçokkorkmak,aşırıkorkuveyasevinçtenziyadesiyleheyecanlanmak,endişelenmek. yüreğiağzında *korkuveheyecandolubirdurumda. yüreğibayılmak *karnıçokacıkmak. yüreğiboğazınatıkanmak *sıkılmak,üzülmek,dertlenmek. yüreğiburkulmak *çoküzülmek,çokacıduymak. yüreğicızetmek(veyacızlamak) *çokacımak,içisızlamak. yüreğiçarpmak *kalpçarpmakveyaçalışmak. *coşkusebebiylekalphızlıhızlıçarpmakveyaçalışmak. *merak,kaygı,korku,heyecangibiduygularlatedirginolmak,huzursuzolmak. yüreğidar *Çabuksıkılan. yüreğidaralmak *sıkılmak,bunalmak,içidaralmak. yüreğidayanmamak *acısınakatlanamamak,çokacıduymak. yüreğidelik *Dertli. yüreğidolu *Kinli,hınçlı. yüreğiezilmek *üzülmek,acıduymak. *açlıkduymak. yüreğiferahlamak(veyahafiflemek) *kaygıdankurtulmak. yüreğigeniş *Hiçbirşeyikendinetasaetmeyen. yüreğigötürmemek *dayanmamak,katlanamamak. yüreğigözgözolmak *dert,acıvesıkıntıdaniçikabarmak,aşırıdertlenmek. yüreğihopetmek(veyahoplamak)(veyaoynamak) *birdenbirekorkupheyecanlanmak. yüreğikabarmak *içisıkıntıiledolupderinsolukalmagereğiniduymak. *midesibulanmak. yüreğikaldırmamak *dayanamamak,katlanamamak. yüreğikalkmak *heyecanlanmak. yüreğikanağlamak *derindenacıduymak,çoküzülmek. yüreğikanamak *aşırıüzüntüdensarsılmak. yüreğikararmak *içinekaramsarlıkvesıkıntıçökmek. yüreğikatı *Acınacakdurumlarkarşısındaduygusuzkalabilen. yüreğikatılmak *ağlamaktanveyasoğuktannefesitutulmak." }, { "text": "yüreğikaynamak *içindebirtakımşüpheveendişeuyanmak. yüreğioynamak *ansızınheyecanlanmakveyakorkmak. yüreğiparçaparçaolmak *pekçokacımak. yüreğiparçalanmak *çokacımak. yüreğiparlamak *coşmak,heyecanlanmak. yüreğipek *Yüreğikatı. *Yürekli. yüreğirahatlamak *üzüntüvekaygısıazalmak,kalmamak. yüreğiserinlemek *üzüntüsübirdereceyekadarazalmak. yüreğisıkılmak *içisıkılmak. yüreğisıkışmak(veyatıkanmak) *kalpatışlarıdüzensizolmak,sıkıntıduymak. *birmeseledendolayıaşırıüzülmek. yüreğisızlamak *çokacımak,çoküzülmek. yüreğisoğumak *düşmanınbirfelâketeuğramasınasevinmek. yüreğişişmek *cansıkıcışeylerdinlemektenbunalmak. yüreğitemiz *Temizyürekli,saf,iyiniyetli(kimse). yüreğititremek *duygulanmak,endişe,korkuduymak. yüreğitükenmek(veyayürektüketmek) *birşeyianlatmakiçinçokyorulmak. yüreğiürpermek *çokkorkmak. yüreğiyağbağlamak *istenilenbirşeyinolmasındanferahlıkduymak. yüreğiyanık *Duygulu,hassasolankimse. yüreğiyanmak *pekçokacımak. *felâketeuğramak. yüreğiyaralı *Felâketeuğramış. *Gönlüyaralı,âşık,tutkun. yüreğiyarılmak *çokkorkmak. yüreğiyerindenoynamak *birdenbireheyecanlanmakveyakorkmak. yüreğiyufka *Üzüntülü,acıklıdurumlaradayanamayan,merhametli. yüreğimyanmaz(veyayanmazdı) *pişmanlıkveacıduymak. yüreğindengeçmek *düşünmek. yüreğindengelmek *birşeyiisteyerek,severekyapmak. yüreğine(bir şey)çökmek *derindenıstırapduymak. yüreğinedertolmak *başkasınınherhangibirdavranışı,sonradankendisiiçinsüreklibirüzüntükaynağıolmak. yüreğinedokunmak *üzülmek. yüreğineinmek *ansızınölmek. *çoküzülmek. yüreğineişlemek(veyayüreğeişlemek) *çokderinacıuyandırmak. yüreğinekaryağmak *kıskançlıkduyaraküzülmek. yüreğinekurtdüşmek *şüphelenmek,içinekurtdüşmek. yüreğineod(veyaateş)düşmek *felâketeuğramak,çoküzülmek. yüreğineoturmak *çoküzülmek. yüreğinesaplanmak *aşırıderecedeacıduymak,içineoturmak. yüreğinesinmek *içinesinmek. yüreğinesuserpmek *(birkimse)kaygısebebininortadankalkmasıylaveyayenidenumutverecekbirhaberleferahlamak. yüreğiniaçmak *kalbiniaçmak,derdinidökmek, içinidökmek,senlibenlikonuşmakvedavranmak. yüreğiniateşalmak *aşırıüzülmek,fazlaüzüntüdeniçiyanmak. yüreğiniboşaltmak(veyadökmek) *derdini,üzüntüsünüanlatarakhafiflemek. yüreğinidağlamak *acıylaveözlemleiçiyanmak,acıylakıvranmak. yüreğinieritmek(veyasızlatmak) *çoküzmek. yüreğinihoplatmak(oynatmakveyakaldırmak) *Bkz.yürekhopetmek(veyahoplamak),(veyaoynamak). *heyecanlandırmak. yüreğinikemirmek *içinikemirmek,tedirginolmak. yüreğinipektutmak *kendinikorkuyakaptırmamak. yüreğiniserinletmek *üzüntüsünüazaltmak. yüreğinitüketmek *(birşeyianlayıncayakadar)anlatanıçokyormak. yüreğinitüketmek *(birşeyanlatmayaçalışarak)yorulmak. yüreğininbaşısızlamak *yüreğisızlamak. yüreğininyağı(veyayağları)erimek *çoküzülmek. *çokkorkmak. yürek *Göğüsboşluğunda,ikiakciğerinarasında,vücudunheryanındangelenkanıakciğerlereveoradangelen temizkanıdavücudadağıtanorgan,kalp. *Herhangibirşeydençekinmeme,korkmama,yüreklilik,korkusuzluk,cesaret. *Acımaduygusu. *Bazıdeyimlerde\"hiçbirgizli,artdüşünceninkarışmamışolduğuduygu\"anlamınıverir. *Birkimseninruhsalyönü,gönül. *Mide,karın,iç. *İskambilkâğıtlarınındörtgrubundanbeneklerikırmızı,yürekbiçimindeolanı,kupa. yürekacısı *Yürektenduyulanacı,içacısı. yürekağrısı *Sıkıntı,keder. yürekburkmak *içinesızıvermek. yürekçarpıntısı *Yüreğinsıkvehızlıvurması. *Merak,kaygı,korkugibiduygularsebebiylebelirentedirginlik. yürekdarlığı *Sıkıntı,bunaltı,üzüntü. yürekkarası *İşlenenbirgünahtansonraduyulansürekliveüzücüpişmanlık. yürekSelânik *çokkorkmuşveheyecanlı. yürekvermek *yüreklendirmek,cesaretlendirmek. yürekyarası *Aşktan,özlemden,başarısızlıktanduyulanbüyükkederaşırıüzüntü. yüreklendirme *Birineyüreklilik,cesaretverme. yüreklendirmek *Birineyüreklilik,cesaretvermek. yüreklenme *Yüreklilik,korkusuzlukgelme,yiğitlenme,cesaretlenme. yüreklenmek *Korkusuzdurumagelmek,yiğitlenmek,cesaretlenmek. yürekleracısı *çokacıklı. yürekli *Tehlikeyikorkusuzcakarşılayan,koçak,cesaretli,cesur. yüreklilik *Yürekli,korkusuz,cesurolmadurumu,yiğitlik. *Yüreklikimseyeyakışırdavranış. yüreklilikle *Korkmadan,korkusuzca,yiğitçe. yüreksiz *Yürekliolmayan,korkak,cesaretsiz,tabansız. yüreksizlik *Yüreksizolmadurumu,yüreksizcedavranış,cesaretsizlik. yürekten *Temizduygularla,saygıile,içten,içtenlikle(yapılan). yürektençağırmak *aşırıderecedearzuetmek,istemek. yürü(marş)! *yürüyüşebaşlatmakomutu. yürüyakulumdemiş *herhangibiralandaçokçabukilerleyenler,başarıkazananlariçinsöylenir. Yürük *Yörük. yürük *Çokveçabukyürüyen,iyiyolalan,hızlıgiden. *OsmanlıİmparatorluğundaotuzarkişilikocaklarolarakRumeli'yeyerleştirilenvesavaşzamanlarındageri hizmetlerdeçalıştırılantımarlıasker. *Göçebe. yürükaksak *Aksakusulününenhareketlisineverilenad. yürükatyeminiartırır *birişteüstünçabagösterenler,oölçüdebirkarşılıkgörürler. yürüksemaî *Türkmüziğiusullerindenbiri. yürüklük *Yürükolmadurumu. yürüme *Yürümekişi. yürümek *Adımatarakilerlemek,gitmek. *Karadaveyasuda,herhangibiryönedoğrusürekliolarakyerdeğiştirmek. *(çocuk)Ayaklarıüzerindegezecekdurumagelmek. *Yayangezmek,yayangitmek. *Yolalmak. *Biryeregelmek,biryereulaşmak,kaplamak. *Üzerinedoğrugitmek,akınetmek,saldırmak,hücumetmek. *Gereğigibiyapılmakveyailerlemek. *(faiziçin)Hesapedilmek;işlemek. *Geçmek,ilerlemek,değişmek. *Ölmek. *Birişteilerigitmek. yürünme *Yürünmekişi. yürünmek *Yürümekişiyapılmak. yürürçalar *Yoldaveyadinlenmesırasındamüzikdinlemeyeyarayanalet,walkman. yürürlüğegirmek *birkanun,birkarar,birişuygulanır,yapılırdurumagelmek. yürürlüğekonmak *birkanunveyabirkararuygulamaalanınakonulmak. yürürlük *Gereğininyapılırolmasıdurumu,mer'iyet. yürürlüktebulunmak *birkanunveyabirkararuygulamaalanındaolmak. yürürlüktekalmak *birkanunveyakararıngeçerliliğisürmek. yürürlükteolmak *(kanun,karar,iş)yapılmakta,uygulanmaktaolmak. yürürlüktenkaldırmak *uygulanmazdurumagetirmek. yürürlüktenkalkmak *uygulamadankalkmak. yürüteç *Yeniyürümeyebaşlayançocuklarınçabukyürümelerinisağlayanaraç,örümcek. *Yürümesorunuolankimselerinkullandığıaraç. yürütme *Yürütmekişi. *Kanunlarıuygulamaişi,icra. *Merkezîyönetimveyerindenyönetimkuruluşlarınınhepsi. yürütmegücü *Kanunlarıuygulamayetkisi. yürütmekurulu *Birkuruluşta kanun,tüzükveyayönetmelikleriuygulamaklagörevlikurul. yürütmek *Yürümekişiniyaptırmak,yürümesinisağlamak. *Gerektiğigibiyapmak,uygulamak. *Kabuledilmesiveyatartışılmasıiçinbildirmek,açıklamak,önesürmek. *İşindenveyabulunduğuyerdençıkarmak. *Habersizalmak,çalmak. yürütücü *Yürütmeyetkisinikullanankimse. yürütülme *Yürütülmekişi. yürütülmek *Yürütmekişiyapılmakveyayürütmekişinekonuolmak. yürütülüş *Yürütülmekişiveyabiçimi. yürütüm *Yürütmekişi. *Birkararı,biryargıyıyerinegetirmek,uygulama,infaz. yürüyenmerdiven *Basamaklarısürekliolarakdönenbirdüzeneküzerineyerleştirilmiş,elektrikleçalışanmerdiven. yürüyüş *Yürümekişiveyabiçimi. *Sporamacıylayapılanyürüme. *Birolayıprotestoetmek,birkonuyadikkatiçekmekamacıylatoplucayürüme. *Birliklerinbiryerdenbaşkabiryeregitmesi. yürüyüşdüzenlemek *birolayıprotestoetmekveyabirkonuyadikkatçekmekamacıylatopluyürüyüştertipetmek. yürüyüşkolu *Bellibirbölgeyeulaşmakveyabulunulanbirbölgedenayrılmakamacıylabirkumandaaltında,düzenli yürüyüşyapanpiyade,zırhlıveyamotorlubirliklerintümü. yürüyüşyapmak *sporamacıylayürümek. *birolayıprotestoetmekveyabirkonuyadikkatiçekmekamacıylatoplucayürümek. yürüyüşeçıkmak *dolaşmaya,gezintiyeçıkmak. yürüyüşegeçmek *biryerdenbaşkabiryeregitmekiçinyürümeyebaşlamak. *biryerialmakiçinoyönedoğruilerlemek. yüsrü *Bazıinceişlerinyapımındakullanılansiyahbirağaçvebuağacınkökü. *Buköktenyapılmışolan. yüz *Doksandokuzdansonragelensayınınadıvebusayıyıgösterenişaret,100,C. *Onkereon,doksandokuzdanbirartıkolan. *Kez,kerekelimeleriilebirliktekullanılarakyapılanişinçokluğunuabartmalıbirbiçimdeanlatır. yüz *Başta,alın,göz,burun,ağız,yanakveçeneninbulunduğuönbölüm,sima,çehre,surat. *Yüzey,satıh. *(kesiciaraçlarda)Keskinkenar. *Birşeyinöntaraftabulunanbölümü,cephe. *Birkumaşındikişsırasındadışagetirilengösterişlibölümü. *Yastığageçirilenkılıf. *Birşeyingörünenbölümündekullanılankumaş. *Utanma. *Biriningörülegelenveyaumulanhoşgörürlüğünegüvenilerekgösterilencür'et. *(çıkmadurumunda)Nedeniyle,sebebiyle. *Yan,taraf. *Biryapınındışabakandüşeyyüzeylerinintümü. yüzakı *Utanmayıgerektirenbirdurumuolmama,onur. yüzakıileçıkmak *birişikendisaygınlığınıyitirmeden,eksiksizvebaşarılıolarakyapıpbitirmek. yüzaklığı *İftiharedilecek,onurlanacakdurum. yüzaklığıgöstermek *biriştebaşarıyaulaşmak. yüzbeşlik" }, { "text": "*Birtopçeşidi. yüzbinlerce *Çoklukifadeetmekamacıylakullanılır. yüzbinlik *Yüzbinliralık. yüzbulmak *ilgiveyakınlıkgörmek. yüzbuluncaastaristemek *Bkz.yüzverinceastaristemek. yüzçevirmek *gösterdiğiilgiyikesmek. yüzetmek *ısmarlamak,havaleetmek. yüzgerietmek *geridönmek. yüzgörümlüğü *Güveyindüğüngünügelineverdiğiarmağan. yüzgöstermek *ortayaçıkmak. yüzgöz *Bütünyüz. yüzgözolmak *biriylegereksizyere,aşırıderecedesenlibenliolmak. yüzkalıbı *İnsanyüzünealçıdökülerekalınmışkalıp,bukalıptançoğaltılmışyüzheykeli,mask. yüzkaplama *Genelliklesertveortasertağaçlardanbiçilerekveyakesilerekeldeedilen,kontratablaveyayonga levhalarınınyüzlerineyapıştırılarakkullanılan,güzeldesenlikaplamaçeşidi. yüzkarası *Utanılacakbirdurumveyaşey. yüzkarasıolmak *utanılacakbirdurumortayaçıkmak. yüzkere *pekçokkez,tekartekrar,defalarca. yüzkere *Pekçok,tekrartekrar,çokkez,defalarca. yüzkızartıcı *Utandırıcı,utanılacak. yüzkızartıcısuç *Utançverici,insanlıkonurunayakışmayansuç. yüzkızartmak *sıkılarakyalvarmak. yüzkızdırmak *utanmayıgözealmak. yüzkiri *Yüzkarası. yüzölçümü *Biryerinveyabirşeyinyüzeyiniölçme,mesaha. *Buölçmesonundaortayaçıkanmiktar,mesahaisathiye. yüzsabunu *Elleriveyüzüyıkamakiçinkullanılansabun. yüzsuratdavulderisi(yüzsurathakgetireveyayüzsuratmahkemeduvarı) *hiçutanmasıolmayanlariçinsöylenir. yüzsuyu *Birkimseninonuru,haysiyeti. yüzsuyudökmek *onurunusarsacakkadarçokyalvarmak. yüzsürmek *aşırısevgigöstermekiçinyereeğilmek. yüztutmak *yönelmek. *başlamak. yüztutmak *birşey,olmaküzerebulunmak. *giderekbiçimverenkdeğiştirmek. yüzverinceastaristemek *kendisinegösterilenküçükbirilgidenşımararakgenişyetkieldeetmeye,dahaçokyararsağlamaya çalışmak. yüzvermek *ilgi,yakınlıkgöstermek,hoşgörülüdavranmak,şımartmak,itibaretmek. yüzvermemek *ilgiyakınlıkgöstermemek. *önemsemek. yüzyapmak *makyajyapmak. yüzyazısı *Köylerdegelininyüzüneyapıştırılantellipullusüsler. yüzyazmak *makyajyapmak. *köyseyirlikoyunlarındataklitedilenkişininözelliklerinibelirtecekşekildeyüzboyamak,maskeyapmak. yüzyüzdenutanır *insanlarkarşıkarşıyagelincedahakolayuzlaşabilirler. yüzyüze *Karşıkarşıya. yüzyüzebakmak *aradahatırgönülmeselesiolmak,karşılıklıilişkiyikorumakzorundabulunmak. yüzyüzegelmek *birdenkarşılaşmak. *birarayagelmek. yüzyüzekalmak *aynıortamiçerisindebulunmak. yüzyüzeyaşamak *sürekliolarakbiraradaolmakzorundabulunmak. yüzbaşı *Ordudarütbesiüsteğmenlebinbaşıarasındaolansubay. yüzbaşılık *Yüzbaşınınrütbesiveyayüzbaşınıngörevi. yüzbeyüz *Yüzyüze. yüzde *Herhangibiriştearacıolankimseye,görevininkarşılığıolarak,yüzdehesabınagöreverilenücret,yüzdelik. *Birsayısıfatıilekullanıldığında,yüzebölünenbirşeyinokadarlıkparçasınıbelirtir. yüzdeyüz *Kuşkusuz,şüphesiz,muhakkak. *Bütünü,tamamı,tamamen. yüzdelik *Yüzde. yüzden *Görünüşolarak,bakarak. yüzdürme *Yüzdürmek(I,II)işi. yüzdürmek *Yüzmesinisağlamakveyayüzmekişiniyaptırmak. *(batmışveyaoturmuştekneyi)Suyunyüzüneçıkarıpyüzerdurumagetirmek. yüzdürmek *Derisiniçıkarttırmak,derisinisoydurtmak. yüzdürülme *Yüzdürülmekişi. yüzdürülmek *Yüzdürmek(I,II)işinekonuolmakveyayüzdürmekişiyapılmak. yüzeçıkmak *birsıvınınyüzüneçıkmak. *belliolmak,açığaçıkmak,belirmek. *yüzsüzolmak,şımarmak. yüzeduramamak *birininhatırındançıkamamak,birininhatırınıkıramamak. yüzegülmek *yalandandostgörünmek. *sevimli,alımlıgörünmek. yüzegülücü *İkiyüzlü,riyakâr. yüzegülücülük *Yüzegülücüolmadurumu. yüzesoğurma *Birgazınveyasıvının,birkatınıniçineyüzeyselolarakgirmesi. yüzevurmak *yüzünevurmak. yüzer *Herbirindeyüz,herdefasındayüzübiraradaolan. yüzerhavuz *Açıkdenizdegemionarımındakullanılanhavuz. yüzertop *Şamandıra. yüzeryüzer *Yüzlükbölüklereayırarak. yüzergezer *Karadaolduğugibisudadakullanılabilen(araba,tank,uçakgibi)araç,amfibi. yüzerlik *Yüztanesibiraradaolan. yüzey *Bircisimdetabanlarınyüzeyleridışında,yankenarlarınyüzeyi. yüzey şekilleri *Yerbiçimleri,engebeler,avarız. yüzeyleşme *Yüzeyleşmekişi. yüzeyleşmek *Sathîleşmek,derineinmemek,derinleşmemek. yüzeysel *Yüzeyileilgili,sathî. *Derineinmeyen,gelişigüzel,ayrıntılıolmayan. yüzgeç *Balıklardaveyüzenmemelilerdekarınvegöğüsteçift,sırt,kuyrukveanüstetekolarakbulunan,hareketi vedengeyisağlayanorgan. *Sudaiyiyüzen(kimseveyahayvan). yüzgeçayaklılar *Omurgalıhayvanlardanmemelilersınıfınagiren,morslarvefoklargibidenizdeyaşayan,karada yüzgeçleriniayakgibikullananalttakım. yüzleme *Yüzlemekişi. yüzlemece *Birininyüzünekarşı,vicahen. *Yüzyüzeyapılan,vicahî. yüzlemek *Kusurunuveyasuçunuyüzünekarşısöyleyipbiriniutandırmak. yüzlenme *Yüzlenmekişi. yüzlenmek *Şımarmak,yüzbulmak. yüzler *Ondalıksayısistemindebirsayınınsağdansoladoğruüçüncürakamınınbulunduğuyer,hane. yüzlerce *Pekçok,yüzkere. yüzleşme *Yüzleşmekişi. yüzleşmece *Yüzyüzegelerek. yüzleşmek *Birolayıilerisürenle,inkâredenkimseler,yüzyüzegelereksözlerinitekrarlamak. *Yüzyüzegelmek. yüzleştirme *Yüzleştirmekişi. yüzleştirmek *İkiyanınyüzleşmesinisağlamak. yüzlü *Yüzüherhangibirnitelikteolan. *Şımartılmış,yüzbulmuş(kimse). yüzlüyüzlü *Utanmadan,sıkılmadan,hiççekinmeden. yüzlük *Yüzliradeğerindeolankâğıtpara. *Onkuralınagöreyazılmışbirtamsayıdasağdansoladoğruüçüncübasamak. *Yüzü,yüztanesibiraradaolan. yüzlükbirimlerbölüğü *Yüzdedokuzyüzdoksandokuzakadarolansayılarbölüğü. yüzme *Yüzmek(I,II)işi. yüzmehavuzu *Spor,sağlıkveeğlenceamacıylayapılmış,belirliderinlikleribulunan,suyladoluolanyer. yüzmekesesi *Balıklarda,içorganlarınüzerindebulunanvesuiçindebalığındengededurmasınısağlayantekveyaiki bölmelibalonbiçimindeorgan. yüzmek *Kol,bacak,yüzgeçgibiorganlarınözelhareketleriylesuyüzeyindeveyasuiçindeilerlemek,durmak. *Yüzmesporuyapmak. *Birsıvınınyüzeyindebatmadandurmak. *Herhangibirşeyleüzerikaplanmak,birşeyebulanmak. *Herhangibirdurumunenaşırıderecesindeolmak. *Dalgalanmak. yüzmek *Derisiniçıkarmak,derisinisoymak. *Çokparaistemek. yüznumara *Ayakyolu,helâ,abdesthane. yüzsüz *Yüzüolmayan. *Utanmaz,sıkılmaz,çekinmez,arsız. yüzsüzyüzsüz *Utanmazvepişkinbirbiçimde. yüzsüzce *Utanmaz,sıkılmaz(birbiçimde). yüzsüzleşme *Yüzsüzleşmekişi. yüzsüzleşmek *Yüzsüzdurumagelmek,yüzsüzolmak. yüzsüzleştirme *Yüzsüzleştirmekişi. yüzsüzleştirmek *Yüzsüzdurumagetirmek. yüzsüzlük *Yüzsüzolmadurumu,yüzsüzcedavranış. yüzüaçılmak *güzelliği,parlaklığıortayaçıkmak. yüzüak *Suçuveutanılacakbirdurumuolmayan. yüzüakolsun *\"sağolsun\"gibiiyibirdilekolaraksöylenir. yüzüasık *Somurtkan,küskün. yüzüasılmak *somurtmak. yüzügörmek *...-ekavuşmak. yüzügörmemek *...-denyoksunolmak,uzakbulunmak. yüzügözüaçılmak *sıkılmaz,utanmazbirdurumagelmek. *toplumsalilişkilerkurmaya,çevresini,dünyayıtanımayabaşlamak. yüzügülmek *sevinciyüzündenbelliolmak. *ferahakavuşmak. *temiz,tertiplidurumagelmek. yüzükalmamak *birkimsedendahaöncebirçokricadabulunduğuiçinyenibirşeyistemeyesıkılmak. yüzükara *Utanacakbirdurumuolan. yüzükarışmak(allakbullakolmakveyaalaboraolmak) *cansıkıcıbirdurum,yüzündenbelliolmak. yüzükasapsüngeriylesilinmiş *hiçutanmasıolmayan. yüzükızarmak *utanmak. yüzüolmamak *oşeyedayanamamak. *cür'etvecesaretiolmamak,utanmak. yüzüpek *Birinesöylenmesigüçolanşeyisıkılmadansöylenebilenveyakendisindenistenilenşeylerirahatlıklageri çevirebilen. yüzüseçilmemek *açıkçatanınmamak,bellibelirsizgörünmek. yüzüsıcak *Sevilen,hoşlanılanşeylerinitelerkenkullanılır. yüzüsoğuk *Ürkütücü. yüzütutmamak *haklıdaolsa,karşısındakinikıracakbirdavranıştabulunmaktançekinmek. yüzüyazılıkalmak *kullanılmak,yenilmekiçinhazırlanmışkenherhangibirsebepleolduğugibidokunulmadankalmak. yüzüyerde *alçakgönüllü. yüzüyerde *Alçakgönüllü. yüzüyeregelmek(geçmekveyayüzününderisiyeregeçmek) *çokutanmak. yüzüyok *birşeyistemeyeveyayapmayacesaretiyok,utanıyor. yüzüyumuşak *Kendisindenistenilenlerigeriçeviremeyen. yüzücü *Yüzmesporuyapankimse." }, { "text": "*Yüzmesporunuprofesyonelolarakyapankimse. *(birini)Sömürenkimse. *Kasaplıkhayvanlarınderileriniyüzenkimse. yüzücülük *Yüzücüolmadurumu. yüzüğügeriyeçevirmek *evlenmesözünügerialmak,nişanıbozmak. yüzük *Parmağageçirilengenelliklemetalhalka. *Yüzükoyunu. yüzükoyunu *Fincanlaraltınayüzüksaklayarakoynanılanbiroyun. yüzükparmağı *Serçeparmaktanöncekiparmak. yüzüktakmak *nişanlanmak. yüzükoyun *Yüzüyeregelerek. yüzülme *Yüzülmekişi. yüzülmek *Yüzmekişiyapılmak. *Derisiçıkarılmak. *Sömürülmek. yüzüncü *Yüzsayısınınsırasıfatı;sıradadoksandokuzuncudansonragelen. yüzünden *-denötürü,-dendolayı,sebebiyle. *(genellikleolumsuzlukbildirenbirdavranışta) -denötürü,-dendolayı. yüzündenakmak *(herhangibirdurum)yüzündençokbelliolmak. yüzündendüşenbinparçaolmak *öfkeveyaküskünlüktenilerigelencansıkıntısıylasuratıasıkolmak. yüzündenkandamlamak *çoksağlıklıolmak,sağlığıyüzününrengindenbelliolmak. yüzündenokumak *ezberedeğil,yazılmışkâğıttanokumak. *herhangibirdurumuyüzündenanlamak. yüzünebağırmak *birineöfkeilesaygısızcasözlersöylemek. yüzünebakamazolmak *utanç,yüreksizlikgibisebeplerlebirkimseninkarşısınaçıkamamak. yüzünebakılacakgibi(veyayüzünebakılır) *çirkinsayılmaz,güzelce. yüzünebakılmaz *çokçirkin. yüzünebakmamak *önemvermemek,ilgilenmemek. *darılmak,gücenmek. yüzünebakmayakıyamamak(veyayüzünebakmayakıyılmaz) *(biri)çokgüzelolmak. yüzünebirdahabakmamak *darılıpkonuşmamak. yüzüneduramamak *dayanamamak,biristeğehayırdiyememek,kıramamak. yüzünegözünebulaştırmak *birişibecerememek,bozmak. yüzünegülmek *dostmuşgibigörünmek. *dostlukgöstermek,ilgigöstermek,alâkalanmak. *(nesneleriçin)temiz,yeniolmak. yüzünehasretkalmak *oşeydenyoksunkalmak,hasretkalmak. yüzünekangelmek *sağlığıyerinegelmek,benzininsolgunluğugeçmek. yüzünekapanmak *Bkz.kapılaryüzüne kapanmak. yüzünekarşı *birkimseninkendiönündeveondançekinmeden. yüzünetükürseleryağmuryağıyorsanır *çokarsızveonursuzkimseleriçinkullanılır. yüzünevurmak(veyaçarpmak) *ayıplayarakkusurunuyüzünesöylemek. yüzüneyazmak *(gelinin)yüzünüsüslemek. yüzünüağartmak *beğenilirişyapmak,işvedavranışlarıylayakınlarınınövünmesinesebepolmak. yüzünüburuşturmak(veyaekşitmek) *yüzüneöfkevehoşnutsuzlukgösterenbirbiçimvermek. yüzünügörencennetlik *uzunbirsüregörünmeyenkimseleriçinsöylenir. yüzünügörmemek *uzunsüregörmemek. *ihtiyaçduyulanbirşeyiözlemek,onahasretkalmak. yüzünügözünüaçmak *birçocuğaveyagenceozamanakadarbilmediğibirtakımcinselbilgilervermek. yüzünügüldürmek *birinimutluetmek,birineiyiliketmek. yüzünükaraçıkarmak *(birini)utandırmak. yüzünükızartmak *birkimseninutanmasınasebepolmak,biriniutanacakdurumadüşürmek. yüzünükızartmak(veyayüzünükızdırmak) *onuruna,gururunaönemvermedenbirşeyistemek,utançla,utanarakistemek. yüzünüşeytangörsün *sevilmeyenbirkimseyekarşıduyulannefretibelirtmekiçinkullanılır. yüzünüunutmak *uzunsüregörmemek,varlığınahasretkalmak. yüzünüyeregetirmek *utandırmak,mahcupdurumadüşürmek. yüzününakıileçıkmak *Bkz.yüzakıileçıkmak. yüzününderisikalın *utanması,arlanmasıolmayan. yüzünüzegüller *iğrençbir şeyanlatılırkensöylenir. yüzüpyüzüpkuyrunagelmek *uzunsürmüşbirişibitirmeküzereolmak. yüzüstü *Yüzüyeregelecekbiçimde. *Başlanmışfakattamamlanmamışbirdurumda. yüzüstübırakmak *yapayalnız,kimsesiz,kötübirdurumdabırakmak. *birişizamanındayapmayıpsavsaklamak,olduğugibibırakmak,ihmaletmek. yüzüstükalmak yüzüstükalmak *biriş,zamanındayapılmayıpolduğugibibırakılmak. yüzüş *Yüzmekişiveyabiçimi. yüzyıl *Yüzyıllıksüre,asır. *İçindeyaşanılanzaman,çağ. *Milâtbaşlangıçalınarak1-100,101-200, 201-300vb.olaraksayılanyüzyıllıkdönem. yüzyıllık *Yaklaşıkolaraksürerliğiyüzyılolan,asırdide. -z *Sayıadlarınaeklenerek\"birliktedoğan\"anlamınasıfatlartüretir:İki-z,üç-ü-z,beş-i-zgibi. -z *İsimdenküçültmeisimlerivesıfatlarıtüretir:pala-z(bala\"yavru\"kelimesinden),top-u-zgibi. -z *Fiildenisimvesıfattüretir:Boğ-a-z,tık-ı-zgibi. z,Z *Türkalfabesininyirmidokuzuncuvesonharfi.Zeadıverilenbuharfsesbilimibakımındanötümlüdişeti sızıcısınıgösterir. zaaf *Düşkünlük,eksiklik,yetersizlik,zayıflık,dayanamama. *İradezayıflığı. zaafsaymak *eksiklikolarakgörmek. zabıt *Zapt. *Tutanak. zabıttutmak *tutanakdüzenlemek. zabıta *Yurtiçindegeneldüzenvegüvenikorumaklagörevli,içişlerinebağlıkollukgücü. *Şehirlerdegüvenliğivebelediyehizmetleriningüvenliğinisağlamaklagörevliyönetim. zabıtname *Tutanak. zabit *Rütbesiteğmendenbinbaşıyakadarolanasker,subay. *Tuttuğunukoparan,dediğiniyaptıran. zabitan *Subaylar. zabitlik *Zabitolmadurumu. zaç *Kükürtledemirbirleşimlerindenbiri. zaçyağı *Derişiksülfürikasidindiğeradı,karaboya. zade *Oğul,evlât. *Doğmuş. zadegân *Soylular,aristokrasi. zadegânlık *Zadegânolmadurumu. zafer *Savaştakazanılanbaşarı,utku. *Biryarışmaveyauğraşıdaçabaharcayarakeldeedilenbaşarı. ZaferBayramı *30Ağustos1922'dekazanılanbüyükzaferikutlamaküzereyasaylakabuledilmişolanresmîbayram. zafiyet *Arıklık,zayıflık. *Dermansızlık,güçsüzlük. zafran *Safran. zağ *Kılağı. zağanos *Bircinsdoğan. zağar *Bircinsavköpeği. zağara *Yakanınüzerinedikilenkürk,yakakürkü. zağarcı *Osmanlıİmparatorluğundapadişahınavköpeklerinebakangörevli. zağarlık *Avköpeğigibiizleme,köpeklik. zağcı *Bileyici. zağcılık *Bileyicilik. zağlama *Zağlamakişi,kılağılama. zağlamak *Kılağılamak,kılağıvermek. zağlanma *Zağlanmakişi,kılağılanma. zağlanmak *Zağlamakişinekonuolmakveyazağlamakişiyapılmak,kılağılanmak. zağlı *Kılağılı. zahir *Açık,belli. *Dışyüz,görünüş. *Kuşkusuz,elbette,şüphesiz. *Görünüşegöre,anlaşılan,meğer. zahir *Yardımeden,destekleyen,arkaçıkan. zahirde *Görünüşte. zahire *Gereğindekullanılmakiçinsaklanantahıl. zahiren *Görünüşte,görünüşegöre. zahirî *Görünen,görünürdeki. *İçtenolmayanyapmacık. zahit *Dininyasakettiğişeylerdensakınıpbuyurduklarınıyerinegetiren(kimse). *Kabasofu. zahitlik *Zahitolmadurumu. zahmet *Sıkıntı,güçlük,yorgunluk,eziyet,meşakkat. zahmetçekmek *sıkıntıyakatlanmak,güçlüklekarşılaşmak. zahmetetmek(zahmetegirmekveyazahmetekatlanmak) *biriiçinyorulmakveyamasrafagirmek. *çabaharcamak,gayretgöstermek. zahmetolmak *yapılanbiriştensıkıntı,yorgunlukduymak. zahmetolmazsa *\"ricaederim\"yerinekullanılanbirnezaketsözü. zahmetvermek *sıkıntıvermek. zahmetesokmak *birineyorgunlukvermekveyamasrafettirmek. zahmetinedeğmek *verilenemeğikarşılamak. zahmetli *Zahmetleyapılan,yorucu,sıkıntılı,eziyetli,güç. *Sıkıntıveren. zahmetsiz *Sıkıntıçekilmeden,güçlüklekarşılaşmadanyapılan,eziyetsiz,kolay,emeksiz. zahmetsizrahmetolmaz *sıkıntı,güçlükçekmedeniyivegüzelişlerbaşarılamaz. zahmetsizce *Zahmetsizbirbiçimde,zahmetolmaksızın. zahter *Birçeşitkekik(ThymusLongicaulis). zail *Yokolan,ortadankalkan,sürekliolmayan. zailolmak *yokolmak,ortadankalkmak. Zaireli *Zairehalkındanolankimse. zait *Çoğaltan,artıran. *Gereksiz. *Artı(+). zakkum *Zakkumgillerden,Akdenizülkelerindeyetişen,çiçekleribeyazveyapemberenkli,kışınyapraklarını dökmeyenzehirlibirağaççık,ağıağacı(Neriumoleander). zakkumgiller *İkiçeneklilerden,zakkum,Cezayirmenekşesigibitürleriiçinealanfamilya. zakkumlaşma *Zakkumlaşmakişiveyadurumu. zakkumlaşmak * Acılaşmak. zakkumlu *Zakkumuolan,zakkumabulaşmış. *Acıveyaüzüntüveren. zalim *Acımasızvehaksızdavranan,kıyıcı,zulmeden. zalimane *Acımasızolarak,acımasızbirbiçimde,acımasızca,zalimce. zalimce *Acımasız(olarak),acımasız(birbiçimde),acımasızca,zalimane. zalimlik *Zalimolmadurumuveyazalimcedavranış. zam *Birşeyinfiyatınıartırma,birfiyatüstüneyenibirfiyatkatma. zamgelmek *fiyatıartmak. zamgörmek *fiyatıartırılmak. *ücretiartmak. zampaketi *Çeşitlitüketimmallarınatopluolarakyapılanzam. zamyapmak *sözkonusufiyatıartırmak. zaman *Birişveyaoluşuniçindegeçtiği,geçeceğiveyageçmekteolduğusüre,vakit." }, { "text": "*Busüreninbelirlibirparçası,vakit. *Belirlenmişolanan. *Çağ,mevsim. *Birişeayrılmışveyabirişiçinalışılmışsaatler. *Dönem,devir. *Birsüreileilgilidurumveşartlar. *Fiillerinbelirttiklerigeçmişzaman,şimdikizaman,gelecekzaman,genişzamankavramı. *Yerkabuğunungeçirdiğigelişimdebelirlenenvefosilleregöredördeayrılangenişevrelerdenherbiri. *Güneşveyıldızlarınöğlenegöreaçısaluzaklığınakarşılıkbirölçü. zamanalmak *sürmek,devamedipzamanıgeçirmek. zamanaşımı *Süreaşımı,müruruzaman. zamanayarlı *Zamanauyumluhazırlanmışolan. zamanbelirteci *Zamanzarfı. zamanbırakmak *birişiçinsüreayırmak. zamanbilimi *Tarihîolaylarınzamanınıincelemebilimi,kronoloji. zamanbilimsel *Zamanbilimiileilgiliolan,kronolojik. zamanbirimi *Tekrarlanangökolaylarınadayanılarakseçilenzamanaralığı. zamandizini *Tarihîolaylarınzamanbakımındansırası,kronoloji. *Gözlemleredayanarakzamanölçeğinibelirleyen,tutulmaları,gezegenlerleilgiliönemliolayları,yıldızların yerlerinizamansırasınagöreverenbilim,kronoloji. zamaneki *Fiillerdekullanılanvezamankavramıverenek:-ecek(gel-eceğ-im),-miş(piş-miş-ti),-iyor(sev-iyor), -di (gel-di)vb. zamanileyarışetmek *kitleiletişimaraçlarındaenkısazamaniçindehaberioluşturupyayıniçinhazırlamak. zamankazanmak *Bkz.vakitkazanmak. zamankollamak *birişinsırasınıbeklemek. *uygunbirfırsatbeklemek. zamanöldürmek *boşşeylerlevakitgeçirmek. zamantanımak *birişiçinyeterlizamanvermek. zamantüneli *Kesintisizzamandilimi. zamanvermek *birişiçinbellibirsüreayırmak. zamanzaman *Belliolmayanzamanlarda,arasıra,bazen. zamanzarfı *Birfiilinanlamınızamankavramıilesınırlandıranzarf. zamanauymak *davranışlarınıiçindebulunulangününşartlarınauydurmak. zamandaş *Aynızamandayapılanveyagerçekleşen. zamane *Çağ,devir. *(yakınmaveyahafifsemeyoluyla)Şimdikizaman. zamaneadamı *Bkz. gününadamı. zamaneçocuğu *Çokbilmiş,akıllıçocuk. zamanıavlamak *uygunzamanıbulmak. zamanıdolmak *birişiçinayrılansüresonaermek. zamanıgeçirmek *oyalanmak. zamanıgeçmek *oşeyartıkgerekliveyerindeolmaktançıkmak. *mevsimigeçmek. zamanında *Eskiden. zamanla *Aradansüregeçtikçe,giderek. zamanlama *Zamanlamakişi. zamanlamak *Birkonudaeniyisonucualmakiçineniyi,enuygunsüreyibelirlemek. *Birişinsürdürülmesiiçinzamanıplânlamak. zamanlı *Uygunbirzamanda. *Ölçübölümlü. zamanlızamansız *Gelişigüzelzamanlarda,vakitlivakitsiz. zamansız *Uygunolmayanbirzamanda(yapılan),vakitsiz. zamazingo *Zımbırtı. *Dost,metres. zambak *Zambakgillerden,90-100cmyüksekliğinde,güzelveiriçiçekli,çokyıllıkbirsüsbitkisi(Liliumcandidum). zambakgiller *Birçeneklilerden,çiğdem,lâle,soğan,pırasa,zambakgibibitkileriiçinealanbirfamilya. Zambiyalı *Zambiyahalkındanolankimse. zambur *Bkz.kamburzambur. zamir *İçyüz,iç. *Kişi,özlük,gösterme,soruvebelirsizlikkavramlarıvererek,varlıklarınyerinitutankelime,adıl. zamk *Akasya,kitre,sütleğengibibazıağaçlarınkabuklarındansızarakdonan,renksizveyasarıkırmızımtırak renkteamorfmadde;eriyiğiyapıştırıcıolarakkullanılır. zamkağacı *Akasya,mimozagibizamkveyareçinelizamkabenzeyenmaddelerverenokaliptüslerevedahabirçok ağacaverilenad. zamkakasyası *Bkz.zamkağacı. zamkhastalığı *Bolmiktardazamksalgılamasonucuortayaçıkanhastalığaverilenad. zamkıarabî *Bkz.Arapzamkı. zamkinos *Adıbirdenhatırlanamayanküçük,değersizşeyleriçinkullanılır. *Dost,metres. *Kaçma. zamkinosetmek *kaçmak,savuşmak. zamklama *Zamklamakişiveyadurumu. zamklamak *Zamksürmek. zamklanma *Zamklanmakişiveyadurumu. zamklanmak *Zamklamakişinikonuolmakveyazamklamakişiyapılmak. zamklı *Üstünezamksürülmüş. zamklıkâğıt *Birtarafıyapıştırılmakamacıylazamklanmışkâğıt. zamlanma *Zamlanmakişiveyadurumu. zamlanmak * Fiyatıyükselmek. zamme *Ötre. zammetme *Zammetmekişi. zammetmek *Katmak. zampara *Süreklikadınpeşindekoşanerkek,çapkınerkek. zamparalık *Zamparaolmadurumuveyazamparayayakışırdavranış. zamparalıketmek *çapkınlıketmek,kadınpeşindekoşmak. zan *Sanma,sanı. zanaltındabulunmak *birşeylesuçlanmak,sanıkdurumundaolmak. zanaat *İnsanlarınmaddeyedayananihtiyaçlarınıkarşılamakiçinyapılan,öğrenimlebirliktetecrübe,becerive ustalıkgerektireniş,sınaat. *Elustalığıisteyenişler. zanaatçı *Bellibirzanaatlauğraşan,birzanaatımeslekedinenemekçi,zanaatkâr. zanaatçılık *Küçükgirişimciveişçiniteliklerininyanısırasonderecesınırlıbirelemeğininyardımıylaişgörenlerin durumu,zanaatkârlık. zanaatkâr *Zanaatçı. zanaatkârlık *Zanaatçılık. zangırzangır *Güçlüsarsılmayıveyatitremeyianlatır. zangırdama *Zangırdamakişiveyadurumu. zangırdamak *Güçlübirsesçıkararaktitremekveyasallanmak. zangırdatma *Zangırdatmakdurumu. zangırdatmak *Zangırdamasınayolaçmak. zangırtı *Güçlütitremeyleoluşanses;gürültü. zangoç *Kilisehizmetinigörenveçançalankimse. zangoçluk *Zangoçolmadurumuveyazangocungörevi. zanka *İkiatlıkızak. zanlı *Sanık. zannetme *Zannetmekdurumu. zannetmek *Sanmak. zanneyleme *Zanneylemekişiveyadurumu. zanneylemek *Zannetmek. zannınadüşmek *sanmak. zannolunma *Zannolunmakişiveyadurumu. zannolunmak *Öylesanılmak. zaparta *Saparta. zaping *Geçgeç. zappino *Geçgeç. zapt *Zorkullanarakelegeçirme. *Tutma,hâkimolma. *Bkz.zabıt. zaptetmek *zorlaalmak. *tutmak. *birşeyigüçkullanarakönlemek. *yazıyageçirmek. *hatırındatutmak. *anlamak,kavramak,bütünüyleöğrenmek. zaptiye *Osmanlıİmparatorluğundatoplumgüvenliğinisağlamaklagörevliaskerîpoliskuruluşu. *Bukuruluştanolaner. zaptiyememuru *Zabtiye. zapturapt *Sıkıdüzen,disiplin. zapturaptaltınaalmak *düzenivedisiplinisağlamak. zar *İnceperdeveyaörtü. *Kadınlarınörtündükleriçarşaf,car. *İnceveyumuşakyaprakdurumundakiorganlaraveorganbölümlerineverilenad;epitelyumörtüsünün özelliklerinegörebuorganlarasümüksüveyatelsizardenir. *Birbirinesımsıkıyapışıkhücreveyamoleküllerdenoluşanvebitkilerinçeşitlibölümlerinibirkıngibisaran incetabaka. zar *Tavlavebaşkaoyunlardakullanılankemik,fildişi,plâstikgibimaddelerdenküpolarakyapılanvealtı yüzünde,birdenaltıyakadarbeneklerbulunanoyunaracı. zaralmak *oyunukazanmak. zaratmak *zarıhızlayuvarlamak. *kaderileoynamak,geleceğiiçinplânuygulamak. zargelmek *şansıiyiolmak. zargibi *çokince,saydam. zarkanatlılar *Arı,karıncagibieklembacaklılarıiçinealan,kanatlarızargibisaydamveazdamarlıolanhayvanlartakımı. zarkesmek *Bkz.zarınıbozmak. zartutmak *istediğisayıyıgetirmekiçin,atmadanöncezarıparmaklararasındadüzenesokmak. zarzor *Güçlükle,zorla,daradar;kıtkanaat. zarafet *İncelik,güzellik,zariflik. zarar *Birşeyin,birolayınyolaçtığıçıkarkaybıveyaolumsuz,kötüsonuç,dokunca,ziyan,mazarrat. zararçekmek *zararauğramak. zararetmek *alışverişteelindekininbirbölümünüboşunaeldençıkarmak,yitirmek. zarargelmek *kötülükgelmek. zarargörmek *kötüsonucauğramak. zararvermek *kötülüketmek. zararasokmak *Bkz.zararvermek. zararauğramak *kötübirdurumlakarşılaşmak. zarardaolmak *alışveriştekâreldeedememek. *kötüdurumadüşmek. zararıdokunmak *kötülüğeuğratmak. zararıolmamak *kötüsonuçvermemek,kötülüğeyolaçmamak. zararıyok *özürdileyenlerekarşılıkolarakbağışlandığını,olayınpekönemliolmadığınıbildirmekiçinsöylenir. zararına *Zararederek. zararlı *Zararveren,zararıdokunan,dokuncalı,muzır,tahripkâr. zararlıçıkmak *birişinsonundadeğerlisanılanbazışeyleriyitirmek. *zararetmek. zararsız *Zararvermeyen,zararıdokunmayan. *Oldukçaiyi. zarcı *Zaroyunuoynayankimse,kumarcı. zarf *Kap,kılıf,sarma. *İçinemektupveyabaşkakâğıtlarkonulankâğıttankese. *İçinefincanveyabardakoturtulanmetalkap. *Birfiilin,birsıfatınveyabirzarfınanlamınızaman,yer,ölçü,nitelik,sorukavramlarıbakımındanetkileyen kelime,belirteç:Azyaşamıştı.Geçkalıncautandıgibi. zarfçı" }, { "text": "*Tenhabiryoldayerezarfbırakan,sonradazarfıbulupalankimseyisuçlayarakveonunüstünübaşınızorla arayarak zarfiçindekiparayıveoaradaelçabukluğuyladiğerdeğerlişeyleridealanhırsız,papelci. zarfçılık *Yerezarfatarakbulanısoymayoluylayapılanhırsızlık,papelcilik. zarffiil *Zarfolarakkullanılanfiilsoyundankelime,gerundium. zarffiilgrubu *Birdenfazlakelimedenoluşanzarffiil. zarfında *Bellibirsürede,bellibirsüreiçinde. zarflama *Zarflamakişiveyadurumu. zarflamak *Zarfiçinekoymak. zarflanma *Zarflanmakişiveyadurumu. zarflanmak *Zarfiçinekonulmak. zarflı *Zarfıolan. *Zarfdenilen,metalkabıolan. zargana *Uskumrumsugillerden,40-60cmboyunda,vücudusilindirbiçiminde,gagagibiince,uzun,sivriağızlıbir balık(Belonebelone). zarınıbozmak *(tavlaoyununda)oyuncu,yenilmesini,yanınaoturankimsedenbilmek. *atılanzarıkarşıdakioyuncu,eliylekarıştırmak. zarizari *İnleyerek. *Hüngürhüngür. zarif *Çekicilik,biçim,görünüş,durumvedavranışlarıylahoşagiden,beğenilen. *(dil,konuşmavb.için)Beğenilirvenükteli. *Hoşagiderbirbiçimdekonuşan. zarifane *Zarifeyakışırbiçimde,zarifçe. zarifçe *Hoşça,güzelce. zariflik *Zarifdavranışveyazarifolmadurumu,incelik,zarafet. zarp *Bkz.darp. *Güçlü,şiddetlietki. zarplı *Etkisigüçlüolan. zarsı *Zarabenzeyen,zargörünüşündeolan. zartzurt *Kendiniönemlikişiolarakgöstermekiçinyüksektenatıptutarakçıkışma,kabakuvvetgösterisi. zartzurtetmek *yüksektenatıptutarakçıkışmak,kabakuvvetgösterisindebulunmak. zarta *Yellenme. zartayıçekmek *ölmek. zaruret *Mecburiyet,gereklilik,zorunluluk,zorunluk. *Sıkıntı,yoksulluk,fakirlik. zarurî *Mecburî,zorunlu,gerekli. zat *Kimse,kişi. *Kendi,öz. zatişleri *Özlükişleri. zatamahsus *Kişiyeözel. zaten *Doğrusu,doğrusunuisterseniz,aslında,esasen. zatıâlileri *\"Saygınkişiliğiniz\"anlamındabirhitapsözü. zatıâliniz *\"Saygınkişisiniz\"anlamındabirhitapsözü. zati *Zaten. zatî *Kendineözgü,kişiyeilişkin,kişisel,özel. *Zaten. zatülcenp *Akciğerzarınıniltihabı,satlıcan. Zatülkürsî *Altıkardeştakımyıldızı. zatürree *Sancı,ateşveöksürüklebeliren,tehlikelibirakciğeriltihabı,batar. zavallı *Acınacakkadarkötüdurumdabulunan,mutsuz. *Gücübirşeyeyetmeyen,âciz. zavallılık *Zavallıolmadurumu. zaviye *Köşe. *Küçüktekke. *Anlayış,görüş. *Açı. zaviyevî *Bkz.açısal. zavurt *Bkz.avurtzavurtetmek. zayıf *(insan,hayvaniçin)Eti,yağıazolan,sıska,cılız,arık. *Göreviniyapacakyeterligücüolmayan. *Sağlamlığı,dayanıklılığıolmayan. *Bilgiyönündenyeterliolmayan,yeteneksiz. *Kişilikveruhsalyöndengereğikadargüçlüolmayan. *Önemli,güvenilirolmayan. *Enerjisi,etkisi,yoğunluğuazolan. zayıfdüşmek *zayıflamak. *güçsüzleşmek. zayıfdüşürmek *güçsüzdurumagetirmek. zayıfnahif *Çokzayıf. zayıfsesli *Sesipekduyulmayan. zayıfyerindenyakalamak *güçsüz,eksikveyanlışbirtutumvedavranışıyüzündenzordurumdabırakmak. zayıflama *Zayıflamakişiveyadurumu. *Hastalık,bakımsızlıkveyarejimle şişmanlığınazalması. zayıflamak *Zayıfdurumagelmek. zayıflatma *Zayıflatmakişiveyadurumu. zayıflatmak *Zayıfolmasınayolaçmak. zayıflayış *Zayıflamakişiveyabiçimi. zayıflık *Zayıfolmadurumu. zayi *Yitmiş,kaybolmuşolan,yitik,kayıp. *Yokolmuş,eldençıkmış,mahvolmuş. *İşeyaramayan,yararsız,boş. *Kaybolma,yitme,zarar,ziyan. zayietmek *yitirmek,kaybetmek. zayiolmak *yitmek,kaybolmak. zayiat *Yitikler,kayıplar. zayiatverdirmek *kaybauğratmak,zararziyanvermek. zayiatvermek *kaybauğramak,zararziyangörmek. zayiçe *Yıldızların,bellibirzamandakiyerlerini,durumlarınıgösterençizelge. zayiçesinebakmak *birinanışagöre,yıldızlarabakarakbiriningelecektekitalihinianlamak. zeamet *Tımar. zeban *Dil,lisan. zebanî *Cehennembekçisi. *Zebellâ. zebanzet *Söylenen,söylenirolan,herkesçekullanılan(söz). zebellâ *Çokiriyarıkimse. zebercet *Sarırenktevecamparlaklığında,doğaldemirvemagnezyumsilikat,krizolit. zebra *Tekparmaklılardan,atabenzeyen,derisiçizgili,Afrika'dayaşayanmemelihayvan(Equuszebra). zebun *Güçsüz,zayıf,âciz. zebunetmek *güçsüzbırakmak,zavallıdurumadüşürmekveyagetirmek. zebunkalmak *güçsüz,zavallıdurumdabulunmak. zebunolmak *güçsüzdurumadüşmek. zebunküş *Güçsüzeacımayan,zavallılarıezen. zebunküşlük *Zebunküşolmadurumu. zebunlaşma *Zebunlaşmakdurumu. zebunlaşmak *Zebunbirdurumagelmek,zayıflamak. zebunluk *Zebunolmadurumu. zebunuolmak *biriniçoksevmek,onaaşırıdüşkünolmak. Zebur *TanrıtarafındanDavutPeygamber'egönderildiğineinanılankutsalkitap. zecir *Yaptırmama,yasaklama. *Zorlama,birişizorlayaptırma. *Eziyetetme. zecren *Yasaklayarak. *Zorlayarak. *Eziyetederek. zecrî *Zorlayıcı,zorlayan,yasaklayan. zecrîtedbir *İstenilenizorlayaptırmakiçinbaşvurulanyol,zorlayıcıönlem. zedeleme *Zedelemekişiveyadurumu. zedelemek *Berelemek. *Zararvermek. zedeleniş *Zedelenmedurumu. zedelenme *Zedelenmekdurumu. zedelenmek *Vurma,çarpma,delmesonucuberelenmek,ezilmek. *Zarargörmek. zedeli *Zedelenmiş. zedesiz *Zedelenmemiş. zefir *Genelliklegömlekyapmaktakullanılan,çizgili,incebirpamuklukumaş. zefir *Solukverme. zehabakapılmak *kuruntuyadüşmek,vesveselenmek. zehap *Sanma,sanı,zannetme. zehaptabulunmak *vesveseyekapılmak,kuruntuiçindeolmak. zehir *Organizmayagirincekimyasaletkisiylefizyolojikgörevleribozanvemiktarınagörecanlıyıöldürebilen madde,ağı,sem. *Büyüküzüntü,acı,keder,sıkıntı. zehirgibi *çokacı. *çoksoğuk(hava). *çokbecerikli,usta. *çoküstün. zehirhafiye *Gözaçtırmaz,sertkimse. *Olaylarıeninceveyagizlinoktalarınakadarbilenveyaaraştırankimse. zehirkesilmek *çokacıveyakıcıolmak. *aşırıkaranlık,ümitsizlik,sıkıntıoluşmak. zehirolmak *üzülmek,bunalmak,acıçekmek. zehirsaçmak *çevreyekötüpropagandayapmakveyainsanlarıolumsuzdavranışlarayönlendirmek,tahriketmek,ortalığı karıştırmak. zehirzemberek *Sondereceacı. zehirzıkkım *Sondereceağır,acı. zehirzıkkımolsun *ilenmeolarakkullanılır. zehirleme *Zehirlemekişiveyadurumu. zehirlemek *Öldürmekamacıyla(yedirmek,içirmekvb.yollarla)zehirvermek,ağılamak. *Birinezararlıdüşünceler,zararlıduygularaşılamak. zehirlenme *Zehirlenmekdurumu. *Yılan,arıvb.sokmasısonucugörülenhastalık. zehirlenmek *Zehirlemekişiyapılmakveyazehirlemekişinekonuolmak,ağılanmak. *Zararlıdüşünceleredinmek. zehirli *Zehiriolan. *Zararlı(duygu,düşüncevb.). zehirligaz *Zehirleyiciözelliğibulunangaz. zehirlilik *Zehirliolmadurumu. zehirsiz *Zehirliolmayan. zehretme *Zehretmekdurumu. zehretmek *Tatsızlıkçıkarıpüzüntüyeyolaçmak,bunaltmak,acıvermek,sıkmak,üzmek. zehrolma *Zehrolmakdurumu. zehrolmak *Zevkalmakumulurkenüzüntüilekarşılaşmak. zekâ *İnsanındüşünme,akılyürütme,objektifgerçeklerialgılama,yargılamavesonuççıkarmayeteneklerinin tamamı,anlak,dirayet,zeyreklik,feraset. zekâbölümü *Birkimseninzihingücününhangidüzeydebulunduğunugösterendeğer. zekâgeriliği *Türlüsebeplerlezihningöreviniyapmaktagösterdiğisürekliyavaşlama,duraklamavegerilemedurumu. zekâtesti *Birkimsenindoğalyeteneğiniveyagenelyaşantılaryoluylagelişenkişiliğiniölçmekiçinhazırlanmışolan testler. zekâyaşı *Birzekâtestindeneldeedilenpuanın,ozekâtestininortalamasınagöregösterdiğiyer. zekâyeteneği *Birkimseninzihingücüvekabiliyeti. zekât *Müslümanlıkta,sahipolunanmalveparanınkırktabirinin,heryılsadakaolarakdağıtılmasınıöngören İslâmınbeşşartındanbiri. zekâtvermek *Müslümanlıkta,sahipolunanmalveparanınkırktabirlikpayınısadakaolarakdağıtmak. zekâvet" }, { "text": "*Çabukanlamavekavrama,zeyreklik,zekâ. zeker *Erkeklikorganı,kamış. Zekeriyasofrası *Birdileğingerçekleşmesiiçinkırkçeşityiyeceklehazırlanansofra. zeki *Anlama,kavramayeteneğiolan,zekâsıolan,anlak,zeyrek. *Çabukvekolaykavrayan. *Zekâvarlığıgösteren. zekice *Zekiolarak,zekiyeuygunbirbiçimde. zelil *Horgörülen,aşağıtutulan,aşağılanan. zeliletmek *aşağılamak,horgörmek,önemvedeğervermemek. zelilolmak *horgörülmek,aşağılanmak. zelve *Çiftöküzününboyunduruktançıkmamasıiçinboynununikiyanındanboyunduruğa,aşağıyadoğru geçirilençubuk. zelzele *Deprem. zem *Birkimseyikötüleme,yerme,yergi. zembereğiboşalmak(veyaboşanmak) *zembereğikurulmazdurumagelmek. *kendinitutamayarakuzunuzunvesesligülmek. zemberek *Saatlerinçeşitliparçalarınıhareketegeçirenyay. *Kapılara takılanyaylıkapamadüzeneği. *Hayvansırtındataşınabilenküçüktop. *Çelikveyapirinçtenyapılmışok. zemberekgibi *birdenbire,âniden. zemberekkurulmak *durumkızışmak. zemberekkutusu *Zembereğimuhafazaetmekiçinyapılankutu. zemberekotu *Atkuyruğu. zemberekçi *Yeniçerilerinzemberekkullananaskerlerineverilenad. zemberekli *Zembereğiolan. zembil *Hasırdanörülmüşsaplıtorba. zembilotu *Buğdaygillerden,ayrıkotunabenzeyen,çorakyerlerdeyetişenbitki(Briza). zemheri *Kışınenşiddetlizamanı,karakış. zemherizürafası *Kışınincegiysiilegezenleriçinsöylenir. zemin *Taban,döşeme,yer. *Kumaş,süslükâğıt,halı,yermuşambası,tablogibidesenlinesnelerde,biçimlerinüzerindeyeraldığırenk. *Temel,dayanak. *Yeryüzü,dünya. zeminhazırlamak *uygunortamyaratmak. zeminkat *Bkz.zeminkatı. zeminkatı *Yerkatı. zeminvezamanauygun *konuya,içindebulunulanşartlarauygun. zeminde *konuda. zeminli *Zeminiolan. zeminlik *Yeraltıbarınağı. zemmetme *Zemmetmekişiveyadurumu. zemmetmek *Yermek,kınamak,kötülemek,çekiştirmek. zemzem *Kâbeyakınındabulunanbirkuyu. *BukuyununMüslümanlarcakutsalsayılansuyu. zemzemkuyusunaişemek *ünlüolsun,adıanılsındiyeherkesiiğrendiripkızdırankötübirişyapmak. zemzemsuyu *Bkz.zemzem. zemzemsuyuileyıkanmak *hiçbirsuçuveyagünahıolmamak. zemzemleyıkanmışolmak *biri,ötekinegöreçokiyinitelikteolmak. zen *Kadın. zencefil *Zencefilgillerden,HindistanveMalezya'dayetişen,yaklaşık100cmyüksekliğinde,kamışgörünüşünde, çokyüksekveotsubirbitki(Zingiberofficinale). *Bubitkideneldeedilenvebaharatolarakkullanılantoz. zencefilgiller *Birçeneklilerden,zencefil,kakule,zerdeçalgibi ıtırlıbitkileriiçinealanbirfamilya. zencerf *Zincifre. zenci *Siyahırktanolankimse,siyahî. *Fellâh,Arap. zencir *Bkz.zincir. zencirek *Ciltkapağındakiinceçizgiler. zendost *Kadınlaradüşkünolan,zampara,kadıncıl. zendostluk *Kadınlaradüşkünlük,zamparalık. zengin *Parası,malıçokolan,varlıklı. *Yararlıveyakendisindenbeklenilen,istenilennitelikleriçokolan. *Verimli. *Gösterişli. zenginarabasınıdağdanaşırır,fakirdüzovada yolunuşaşırır *zengin,paragücüylegüçlükleriyenerken,yoksul,parasızlıkyüzündenenkolaybirişibilebaşaramaz. zenginerki *Plutokrasi. zenginetmek *çokmalveparasahibiyapmak. zenginkafiye *Dizelerdekiuyaklardaikidençoksesarasındakiuyumluluk. zenginolmak *çokmalveparaedinmek. zengininmalızüğürdünçenesiniyorar *birininzenginliğindençoksözetmeningereksizliğini,yersizliğinibelirtmekiçinsöylenir. zenginleme *Zengindurumagelme. zenginlemek *Zengindurumagelmek. zenginleşme *Zenginleşmekişiveyadurumu. zenginleşmek *Zengindurumagelmek. zenginleştirme *Zenginleştirmekişiveyadurumu. zenginleştirmek *Zengindurumagetirmek,zenginleşmesinisağlamak. zenginlik *Zenginvevarlıklıolmadurumu. zenne *Kadın(eşyası). *OrtaoyunundaveyaKaragöz'dekadınrolüneçıkanerkekoyuncu. zenneci *Kadıneşyasısatankimse. zennelik *Zennerolü. *Kadınlarayarar(eşya). zenneyeçıkmak *ortaoyunundaerkekoyuncu,kadınrolüneçıkmak. zephiye *Kesimevindekesilenhayvanlariçinkasaplarınödediklerivergi. zeplin *Çoğunluklahidrojenveyahelyumlaşişirilmişgüdümlübalon. zer *Altın. zeravent *Çokyıllık,otsuveyaçalıbiçimindebirbitki,loğusaotu,kabakulakotu,karaasma,kurtluca(Aristolochia). zerdali *KayısıağacınınAkdenizülkelerindeyetiştirilenküçükmeyvelibirtürü(Armeniacavulgaris). *Buağacınsarı,etlivetadıacıçekirdeklimeyvesi. zerde *Safranlarenkvekokuverilenbirçeşitşekerli pirinçpeltesi. zerdeçal *Zencefilgillerden,köksaplarındansafranıandıranboyalıbirmaddeçıkarılan,yapraklarısivriuçlu,çiçekleri sarırenkte,çokyıllıkbirbitki,Hintsafranı,sarıboya(Curcumalonga). zerdeva *Ağaçsansarı(Martes). Zerdüştçülük *İsa'danönceVII.yüzyıldaZerdüşttarafındandüzenlendiğiilerisürülen,temelilkeleri,iyilik(aydınlık)ve kötülük(karanlık)olandin. Zerdüştî *Zerdüşt'ünkurduğudindenolan(kimse). *Budinleilgiliolan. zerk *Birsıvıyışırıngaileverme,içitme,içitim. zerketmek *birsıvıyışırıngavb.ilevermek,içitmek. zerre *Çokküçükparçacık. *Molekül. zerrekadar *enküçükbiçimde,hiç. zerrekadar...olsaydı *çokazolsun...olsaydı. zerresi(veyazerrekadareseri) kalmamak(olmamakveyayok) *hiçbulunmamak,tükenmek,yokolmak. zerrin *Altındanyapılmış. *Altınrengi,sarı. *Fulya. zerzevat *Sebze,göveri,göverti,sebzevat. zerzevatçı *Zerzevatsatankimse,sebzeci. zerzevatçılık *Zerzevatçınınişi,sebzecilık. zevahir *Birşeyindışardangörünüşü,dışyüz,görünüm. zevahirikurtarmak *birişigereğigibideğil,yapılıyordedirtmekiçinüstünkörüyapmak. *Bkz.görünüşükurtarmak. zeval *Yokolma,yokedilme. *Suç,kabahat,sorumluluk,mesuliyet. *Bozulma. *Öğle. zevalbulmak(veyazevaleermek) *bozulupyokolmak,çökmek. zevalvakti *Günortası,öğlevakti. zevalvermek *zararvermekveyayoketmek. zevalvermemek *korumak. zevaleyüztutmak *bozulmaya,alçalmaya,yokolmayabaşlamak,dönelmek. zevalî *Zevalileilgili. zevaliolmak *zararıolmak,zararıdokunmak. zevalîsaat *Öğlevakti,12.00'yibaşlangıçolarakalansaat. zevalsiz *Yokolmayan,ortadankalkmayan,bitmeyen,kalımlı. zevat *Kişiler,zatlar. zevce *Erkeğinnikâhlandığıkadın,karı,eş,refika. zevcelik *Zevceolmadurumu,karılık,eşlik. zevç *Kadınınnikâhlandığıerkek,koca,eş. zeveban *Erime. zevebanetmek *erimek. zevk * Hoşagidenveyaçekicibir şeyineldeedilmesinden,düşünülmesindendoğanhoşduygu,haz. *Güzeliçirkindenayırtetmeyetisi,beğeni. *Hoşagidenveeğlendirenşey. *Tat,lezzet. *Eğlence. zevkalmak(veyaduymak) *hoşlanmak,beğenmek. zevkehli *Eğlenmeyisevenkişi. zevketmek *eğlenmek. zevkiçin *yalnızeğlenmekiçin. *alayetmekiçin. zevkiçıkmak *hoşagitmek. zevkindeolmak(veyazevkinebakmak) *yalnızkendieğlencesinidüşünmek. zevkinegitmek *hoşunagitmek. zevkinevarmak *birşeyintadınıgereğigibi duymak. zevkiniçıkarmak *ondanolabildiğikadarzevksağlamak. zevkiniokşamak *oşeydenhoşlanmak. zevkiselim *Enyüksekzevk. zevkiselimsahibi *Beğenmevealgılamayeteneğitamolan. zevklenme *Zevklenmekdurumu. zevklenmek *Zevkduymak,hoşlanmak. *Birkimseilealayetmek,eğlenmek. zevkli *Beğenilen,hoşagiden. *Beğenisiolan(kimse). zevkligelmek *hoşlanmak. zevksiz *Beğenilmeyen,hoşagitmeyen. *Beğenisiolmayan(kimse). zevksizlik *Zevksizolmadurumu. zevktendörtköşeolmak *çoksevinipkeyiflenmek,aşırızevkduymak. zevkusefa *Eğlenme,eğlence. zevzek *Tatsızveçokkonuşan,geveze. zevzekçe *Zevzeğeyakışır(biçimde),zevzekgibi. zevzeklenme *Zevzeklenmekişiveyadurumu. zevzeklenmek" }, { "text": "*Zevzekliketmek. zevzeklik *Zevzekolmadurumu. *Zevzekçekonuşmak. zevzekliketmek *zevzekçekonuşmak. zeybek *ÖzellikleBatıAnadoluefelerineverilenad. *Bukimselereözgüyereloyunvebuoyununmüziği. zeybekhavası *Egeyöresineözgübirmüzikveyaoyuntürü. *Kısavenetkonuşma. zeyil *Ek. *Biryazıyaekolarakkatılanparça. *Bireseritamamlamakiçinsonradanyazılanekeser. zeyrek *Anlayışlı,uyanık,zeki. zeyrek *Ketentohumu. zeyreklik *Anlayışlı,uyanıkolmadurumu,zekâ. zeytin *Zeytingillerden,Akdenizülkelerindeyetişen,10-20myüksekliğinde,dallarıdikensiz,yapraklarıkarşılıklı, küçükvegümüşrenginde,uzunömürlübirağaç(Oleaeuropea). *Buağacıntazeikenyeşil,sonradankararan,yüksekbesindeğeritaşıyanyağlımeyvesi. *Zeytinağacındanyapılmış,zeytinkaplamalı. zeytindalı *Zeytinağacınındalı. *Barışçubuğu. zeytindalıuzatmak *barışiçinilkadımıatmak. zeytinezmesi *İşlenmişzeytininezilmesiileyapılanyiyecek. zeytingüvesi *Pulkanatlılartakımındanparlakgrirenkliolupzeytinağacınınyaprak,çiçekvetanelerinikemirenzararlı birböcek. zeytinkurdu *Kınkanatlılartakımındankahverengiveyasiyahrenktezeytinağacınamusallatolanveonlarınkurumasına yolaçanzararlıbirböcek. zeytinrengi *Koyugrivesiyaharasırenk. zeytinsineği *Meyvesineğigillerfamilyasındanolupzeytintanelerinemusallatolanzararlıbirböcek. zeytinci *Zeytinağacıyetiştirenkimse. *Zeytinsatankimse. zeytincilik *Zeytinağacıyetiştirmeişi. *Zeytinalıpsatmaişi. zeytingiller *İkiçeneklilerden,zeytin,leylâk,dişbudak,yasemingibibitkileriiçinealanağaçveyaağaççıklarfamilyası. zeytinli *Üzerindeveyaiçindezeytinolan. zeytinlik *Zeytinağacıyetiştirilenalan. *Zeytinağacıçokolanyer. zeytinsi *Zeytinebenzeyen,zeytiniandıran. zeytinsimeyve *Erik,kiraz,kayısı,bademgibitekçekirdeklimeyveleringeneladı. zeytinsiz *Zeytiniolmayan. zeytinyağı *Zeytintanelerindençıkarılanbitkiselyağ. zeytinyağıgibiüsteçıkmak *birsorundahaksızolduğunukabuletmemek,ustalıklakendinihaklıçıkarmayaçalışmak. zeytinyağlı *Zeytinyağıileyapılmışveyapişirilmiş. zeytinyağlıdolma *Malzemesizeytinyağıilepişiriliphazırlanandolma. zeytinyağlıfasulye *Zeytinyağıilepişirilenfasulye. zeytinyağlısarma *Malzemesizeytinyağıilepişirilensarma. zeytinyağlıyemek *Zeytinyağıilepişirilenyemeklereverilenad. zeytunî *Kahverengineçalanyeşilrenkteolan. zıbarma *Zıbarmakdurumu. zıbarmak *Ölmek,gebermek. *Uyumak,çokiçipsızmak. zıbıdı *Kısaboylu,çelimsiz,basitkimse. zıbın *Bebeklereiççamaşırıolarakgiydirilen,incepamukludankısavekollugiysi. *Kolsuzgiysi. zıddıolmak *birşeybirinitedirginetmek,hoşunagitmemek. zıddınabasmak(veyabirşeybirininzıddınagitmek) *sinirlendirmek,sinirinibozmak. zıddiyet *Karşıtlık,birbirinezıtolmadurumu. *Sevişmezlik,geçimsizlik,çekememezlik. zıh *Giysilerinkol,yaka,etekvb.kenarlarınadikilenşeritveyakaytan. *Marangozişlerindeincekenarpervazı. *Sayfaçevresineçekilençizgi. zıhlama *Zıhlamakişiveyadurumu. zıhlamak *Kenarınazıhgeçirmek. zıhlanma *Zıhlanmakişiveyadurumu. zıhlanmak *Zıhlamakişiyapılmak. zıhlı *Zıhıolan. zıkkım *Zehir,ağı. *İçkivesigaranınkötüvezararlıetkisinibelirtmekiçinkullanılır. zıkkımlanma *Zıkkımlanmakişiveyadurumu. zıkkımlanmak *(hakaretolarak)Yiyipiçmek. zılgıt *Korkutma,çıkışma,gözdağı,azarlama. zılgıtvermek *korkutmak,çıkışmak,azarlamak,gözdağıvermek. zılgıtyemek *azarişitmek. zılgıtlanma *Zılgıtlanmakişiveyadurumu. zılgıtlanmak *Zılgıtyemek,azarişitmek. zımba *Delgeç. *Delgeçleaçılandelik. zımbalama *Zımbalamakişiveyadurumu. zımbalamak *Birşeyinüzerindezımbailedelikaçmak. *Bıçaklamak,bıçaklavurmak,öldürmek. zımbalanma *Zımbalanmakişiveyadurumu. zımbalanmak *Zımbalanmakişiyapılmak. zımbalatma *Zımbalatmakişiveyadurumu. zımbalatmak *Zımbaileişlemyaptırmak. zımbalı *Zımbasıolan. zımbalıdefter *Kolaykoparılabilsindiyeyapraklarının dibizımbalanmışolandefter. zımbırdatma *Zımbırdatmakişiveyadurumu. zımbırdatmak *Tellibirçalgıyıacemiceçalmak. *Herhangibirşeydençirkinvekulağıtırmalayanseslerçıkarmak. zımbırtı *Tellibirçalgıyıacemiceçalarakçıkarılançirkinses. *Buçirkinsesiçıkaranşey. *Adıhatırlanmayanveyasöylenilmekistenmeyenufakvedeğersizbirşeyianlatmakiçinkullanılır. zımnen *Üstükapalıolarak,dolayısıyla. zımnında *Dolayısıyla,için. zımnî *Kapalıolarakyapılanveyasöylenen,dolayısıylaanlatılan;kapalı,gizli. *İçerik. zımpara *Çoksertalüminbillûrlarıkapsayanveaşındırıcıolarakkullanılandoğalkaya. zımparakâğıdı *Maden,tahtavedahabaşka şeylerinyüzünüaşındırıpdüzeltmeyeveparlatmayayarar,üstünezımparatozu yapıştırılmışkalıncakâğıt. zımparataşı *Yüzeylerindenbiriüzerindeçalışanvedüzlemselyüzeyleridüzeltmedekullanılantaşlamataşı. zımparatozu *Taşkesmeçarklarınınüzerineyapıştırılanmadentozu. zımparalama *Zımparalamakişiveyadurumu. zımparalamak *Birşeyinyüzeyinezımparasürmek. zımparalanma *Zımparalanmakişiveyadurumu. zımparalanmak *Zımparalamakişiyapılamak. zındık *Tanrı'yaveahreteinanmayan. zındıklık *Tanrı'yaveahreteinanmamadurumu. zıngadak *Birdenbirevesarsıntıile(durmak,oturmak,düşmek). zıngılzıngıl *Zangırzangır. zıngıldama *Zıngıldamakişiveyadurumu. zıngıldamak *Zangırdamak. zıngırzıngır *Zangırzangır. zıngırdama *Zıngırdamakişiveyadurumu. zıngırdamak *Zangırdamak. zıngırdatma *Zıngırdatmakişiveyadurumu. zıngırdatmak *Zangırdamasınasebepolmak,titremek. zıngırtı *Zangırdamasesi. zınk *Hızlagidenbirşeyinbirdenbiredurduğuançıkardığısesianlatır. zınkdiyedurmak *birdenbiredurmak. zıp *Zıplayanveyabirdenbirefırlayanbirşeyinhareketiniveyaçıkardığısesianlatır. zıpdiyeçıkmak *hiçbeklenmeyenbirzamandaortayaçıkmak. zıpzıp *Zıplayarak. zıpzıpzıplamak *çoksevinmek. zıpçıktı *Türedi. *Görgüsüz,fırsatçıkimse. zıpır *Delişmen. zıpırlık *Delişmenlik. zıpka *Karadenizkıyısıhalkınıngiydiğidarpaçalıpotur. zıpkın *Büyükbalıklarıvurupçekmeyeyarayanucuçengellimızrak. zıpkıncı *Zıpkınolarakbalıkavlayankimse. zıpkınlama *Zıpkınlamakişiveyadurumu. zıpkınlamak *Zıpkınlavurmak. zıpkınlanma *Zıpkınlamakişiveyadurumu. zıpkınlanmak *Zıpkınlamakişiyapılmak. zıplama *Zıplamakişi. zıplamak *Biryereçarpıpyukarıfırlamak. *Sevinçtenveyaoyunyapmakiçin,bulunduğuyerdehavayadoğrufırlamak. zıplatma *Zıplatmakişiveyadurumu. zıplatmak *Zıplamakişiniyaptırmak,hoplatmak,sıçratmak. zıplayazıplaya *Sıçrayarak. zıppadak *Beklenilmeyen,uygunolmayanbirsırada. zıpzıp *Çocuklarınoynadığı,taştanveyacamdanküçükyuvarlak,bilye. *Biryerindenlâstikbirbağlaasılmış,içitalaşdoluhafifbirtopolançocukoyuncağı. zırzır *Bıktırıcıvesüreklibirsesianlatır. zırcahil *Çokcahil. zırdeli *Aşırıdeli,çılgın. zırh *Savaşlardaok,kılıç,süngügibisilâhlardankorunmakiçingiyilen,demirvetellevhalardanyapılmışgiysi. *Savaşgemilerininveyabazıaraçlarınındışınakaplanılançeliklevha. zırhlandırma *Zırhlandırmakişiveyadurumu. zırhlandırmak *Zırhlakaplamak. *Zırhgiydirmek. *Kuvvetlendiripsağlamlaştırmak. zırhlanma *Zırhlanmakişi. zırhlanmak *Zırhgiymek. *Zırhkuşatılmak. zırhlı *Zırhgiymişveyazırhkaplanmış. *Büyükbirbölümümermilereveuçakbombalarınakarşıbirzırhlakorunmuş,genelliklebüyüktonajlıaçık denizgemisi. zırhlıaraç *Savaştaveyasavaşdışındaemniyetisağlamakiçinzırhilekaplanmışaraç. zırhlıbalık *Zırhlıyayın. zırhlıbaşlılar *Omurgalıhayvanlardanamfibyumlarınbirtakımı. zırhlıbirlik *Hareketyeteneğiyüksek,ateşgücünesahip,zırhlakorunansavaşaraçlarıyladonatılmışsilâhlıkara kuvvetlerineverilenad. zırhlıgüç *Zırhlıkuvvet. zırhlıkuvvet *Zırhlıbirlik. zırhlıyayın *Kemiklibalıklartakımınınyayınbalığıgillerfamilyasındanbirbalıktürü. zırhsız *Zırhıolmayan. zırılzırıl *Süreklizarıldamayıanlatır. *Bolca. zırıldama" }, { "text": "*Zırıldamakişiveyadurumu. zırıldamak *Durmaksızınsöylenerekhoşnutsuzluğunuaçığavurmak. *Sürekliağlamak. zırıldanma *Zırıldanmakişiveyadurumu. zırıldanmak *Zırıldamak. zırıltı *Zırıldamasesiveyaişi. *Anlaşmazlıksebebiyleçıkankavga;geçimsizlik. *Cansıkançalgıveyahoşagitmeyenmüzik. *Adıhatırlanmayanveyasöylenilmekistenmeyenşeylerianlatmakiçinkullanılır. zırıltıçıkarmak *anlaşmazlıksebebiylekavgaetmek. zırlak *Süreklizırlayan. zırlama *Zırlamakişiveyadurumu. zırlamak *Zırıldamak. zırlatma *Zırlatmakişiveyadurumu. zırlatmak *Zırlamasınasebepolmak. zırnık *Arsenik. *Herhangibirşeyinenküçük,önemsizveişeyaramazparçası. zırnık(bile)koklatmamak *enufakbirşeyvermektenkaçınmak. zırnıkbilevermemek *enufakbirşeyvermemek. zırtfırt *İkidebirde,süreklice. zırtkabakâğıt *Bkz.cartkabakâğıt. zırtpırt *İkidebirde,uygunsuzca. *Yerliyersiz,durmaksızın. zırtzırt *İkidebirde,sıksıkveuygunsuzzamanlarda. zırtapoz *Delişmen,zıpır,utanmaz,saygısız,hayta. zırtapozluk *Delişmenlik. zırtlak *Yavan,tatsız. zırva *Saçma,saçmasapan,boş,anlamsız(söz). zırvatevilgötürmez *saçmaolanbirdüşünceyidöndürme,çevirmeyoluilesavunmayakalkışanlarakarşısöylenir. zırvalama *Zırvalamakişiveyadurumu. zırvalamak *Boşveanlamsızsözlersöylemek,saçmalamak. zıt *Karşıtanlamlı. zıtanlamlı *karşıtanlamlı. zıtgitmek *birinekarşısüreklitersdavranmak,istediklerinintersiniyapmak. zıtkutup *Farklıdurumveyapıdaolma. zıtlanma *Zıtlanmakişiveyadurumu. zıtlanmak *Ters,karşıdavranmak,zıtlaşmak. zıtlaşma *Zıtlaşmakişiveyadurumu. zıtlaşmak *Birbirinekarşıtersdavranmak. *Birbirinekarşıtolmak. zıtlık *Zıtolmadurumu. zıvana *İkiucuaçıkküçükboru. *Birkilitdilininyerleşmesiiçinaçılmışdelik. zıvanadançıkarmak *sinirlendirmek,öfkelendirmek. zıvanadançıkmak *çoksinirlenmek,öfkelenmek. *aklınıyitirmek,çılgıngibidavranmak. zıvanalı *Zıvanasıolan. zıvanalısigara *Birucundakartondanzıvanabulunansigara. *İçindeesrarbulunansigara. zıvanalıvida *Zıvanasıolanvida. zıvanasız *Zıvanasıolmayan. *Kaçık,delişmen. zıya *Kaybolma,yitme,kayıp,yitim. zıypak *Üzerinebasıldığındakayan,kaygan. zibidi *Gülünçolacakderecedekısavedargiyinmişolan. *Yersizvezamansızdavranışlarıolankimse. zibidilik *Zibidiolmadurumu. zifaf *Gerdeğegirme,gerdek. zifafagirmek *düğüngecesieşiylebirlikteyatmak. zifir *Tütündumanınınbıraktığıyağlıkir. *Karanlık. zifirî *Zifirgibikara,çokkara. zifirîkaranlık *Çokkaranlık. zifos *Yerdensıçrayançamur. *Yararsız,boş. zifosatmak *sataşmak. *karasürmek,iftiraatmak. zift *Katranvediğerorganikmaddelerinbuharlaşmasındanveyadamıtılmasındaneldeedilen,kolaykırılan,az ısıileeriyen,katı,siyah,parlakmadde,karasakız. ziftgibi *çokacı. ziftyesin(veyaziftinpekiniyesin) *\"neyerseyesin\"anlamındaöfkesözü. ziftinmek *Bkz.siftinmek. ziftleme *Ziftlemekişiveyadurumu. ziftlemek *Ziftsürmek,ziftlekaplamak. ziftlenme *Ziftlenmekişiveyadurumu. ziftlenmek *Ziftsürülmek,ziftlekaplanmak. *Yemek. *Biriştenkendineyolsuzkazançsağlamak. zigot *Erkekvedişigametinbirleşmesiyleoluşandöllenmişhücre. zihaf *Aruzlayazılmışşiirlerdeuzunokunmasıgerekirkenuzunbirünlününkısaokunması,imalekarşıtı. zihayat *Canlı,neşeli,dinç. zihin *Canlınınduyguvedavranışlardışındakiruhsalsüreçveetkinliklerininbütünlüğü. *Yaşantıları,öğrenilenkonuları,bunlarıngeçmişleilişkisinibilinçliolarakzihnindesaklamagücü,bellek, hafıza. *Anlayış,kavrayış. *Bilinç,dimağ. zihinaçıklığı *Düşünmegücü. zihinaçmak *(zihni)dahaiyiçalışırdurumagetirmek. zihinberraklığı *Bkz.zihinaçıklığı. zihinbulanıklığı *Bkz.zihinkarışıklığı. zihinhesabı *Matematikişlemlerinindoğrudandoğruyaakıldanyapıldığıhesap. zihinjimnastiği *Bazızihinselyetileriçevikleştirmekiçinyapılanalıştırmalarıntümü. zihinkarışıklığı *Düşünmesırasındadüşüncelerarasındakibağlantınınyokolması. zihinyorgunluğu *Aşırıderecedezihninyorulmasıdurumu. zihinyormak *birkonudaçokdüşünmek,kafayormak. zihince *Zihnegöre,zihnininkavradığıbiçimiyle. zihinsel *Zihinleilgili,zihnî. zihnen *Zihince,zihinli,zihinden. zihnî *Zihinleilgili,zihinsel. zihniaçılmak *kavrayışı,anlayışıçoğalmak. zihnialtüstetmek *düşüncelerinikarmakarışıkdurumagetirmek. zihniboşalmak *kafasırahatvedinginolmak. zihnibulanmak(veyakarışmak) *düşünürkenolaylararasındakibağlantıyıyitirmek. *neyapacağınışaşırmak. zihnitakılmak *yanlışbirkanıyatakılıpkalmak. *çözülmesigereklibirkonuüzerindedurmak. zihninegirmek *düşüncesinideğiştirmek. zihnineyerleştirmek *unutulamayacakbiçimdeaklındatutmak. zihninibozmak *sürekliolarakaynışeyidüşünmek. zihninibulandırmak *kuşkuyadüşürmek. zihniniçelmek *birkimseyiyanıltmak,yanlışyolasürüklemek. *baştançıkarmak. zihninidağıtmak *gerektiğigibidüşünmemek. zihninikurcalamak *birşeyianlamaya,kavramayaçalışmak. zihninikurcalamak(veyatırmalamak) *birşeysıksıkhatırlanıpinsanıdüşündürmek. zihninioynatmak *çıldırmak,delirmek. zihninitoplamak *kendinegelmek,sağlıklıdüşünmeyebaşlamak. zihniye *Anlıkçılık,entelektüalizm. zihniyet *Birtoplumveyatopluluktakibireylerdegörüşveinanışetmenlerininetkisiylebelirendüşünmeyolu, düşünüşbiçimi. zikıymet *Değerli,kıymetli. zikir *Anma,söyleme,sözünüetme. *(birtarikatabağlıolanlariçin)Tanrı'nınadınıartardasöylemeişi. zikredilme *Zikredilmekişiveyadurumu. zikredilmek *Adıanılmak. zikretme *Zikretmekişiveyadurumu. zikretmek *Adınısöylemek,sözünüsöylemek,anmak. zikrigeçmek *anılmak,adıgeçmek. zikrolunma *Zikrolunmakişiveyadurumu. zikrolunmak *Adıgeçmek,söylenmek. zikzak *Artardabirdenbiretersyöneaçılaryapan(kırıkçizgi). *Sıksıkdeğişengörüşdüşünceveyadavranış,istikrarsızlık. *Karşılıklı. zikzakdikişi *Nakıştaveterziliktezikzakbiçimindeyapılandikiş. zikzakmakinesi *Zikzakdikişiyapanmakine. zikzakyapmak *sıksıksağasolayöndeğiştirmek. *sıksıkdüşüncedeğiştirmek. zikzaklı *Zikzakbiçimindeolan. zil *İşaretvermek,uyarmak,çağırmakiçinkullanılanvebirçanilebuçanavuranbirtokmaktanoluşan,elle veyabaşkadüzenlerleişletilebilenaraç,çıngırak. *Birbirineçarparaksesçıkartmakiçinparmaklaraveyatefinkasnağındakidelikleretakılanmetalkurs. ziltakıpoynayacak *çoksevinenleriçinsöylenir. zilvurmak *zilçalmak. zilzurna *Aşırıölçüde(sarhoş). zilzurnaolmak *çokiçipsarhoşolarakkendinibilemeyecekdurumagelmek. zilhicce *Aytakvimininonikinciayı,kurbanayı. zilkade *Aytakvimininonbirinciayı. zillet *Horgörülme,alçalma. zilli *Ziliolan,üstündezilibulunan. *Edepsiz,elimaşalı,şirret(kadın). zillibebek *Dalkavuk,şakşakçı. zillimaşa *Uçlarınaziltakılmışmaşabiçimindebirçalgı. *Edepsiz,şirret. zilsiz *Ziliolmayan. zilsizoynamak *çoksevindiğinibellietmek. zilve *Bkz.zelve. zilyet *Sahibikendisiolsunolmasınbirmalıkullanmaktaolan,elindetutankimse,eldeci. zilyetlik *Birmalıkullanmaktaolmadurumu. zimamdar *Yönetici,işbaşındabulunankimse. zimmet *Üstündeolanşey. *Birticaretkuruluşununborçlarınıntümü. zimmetinegeçirmek *birhesabıbirininborcunaeklemek. zimmetinegeçirmek *kendisinebırakılmışparayıkendinemaletmekveyaharcamak. zimmî *İslâmDevletitebaasındaolanveharaçverenHristiyanlar,Yahudiler. *Zimmeteilişkin. zina *Aralarındaevlilikbağıolmayankişilerarasındakicinselilişki. zincifre *Kırmızırenklidoğalcıvasülfür. *Kırmızıkurşunoksidinveyasülüğenineskiadı. zincir *Birbirinegeçmişbirsırametalhalkadanoluşanbağ." }, { "text": "*Artardagelenşeylerinoluşturduğudizi. *Kesintisizsürenolaylar,sebepvb.dizisi. *Hükümlülerineline,ayağınavurulandemirbağ,pranga. zincirgibi *artardasıralanmışşey. zincirvurmak *prangayavurmak. zincirevurmak *prangayavurmak. zincirleme *Zincirlemekişiveyadurumu. *Birbiriniizleyen,artardagelen,müteselsil,teselsül. zincirlemeisimtamlaması *Birisimtamlamasınınikincibirisimtamlamasıkurması. zincirlemekaza *İkiveyadahaçokaracıntrafikkazasınakarışmasıdurumu. zincirlemesıfattamlaması *Birsıfattamlamasınaçoğukez \"-li\"bazende\"-siz\"veya3.kişiiyelikekigetirilerekkurulanikincibirsıfat tamlaması. zincirlemetepkime *Birdenfazlatepkimeninyarattığıdurum. zincirlemek *Zincirlebağlamak. *Artarda,peşpeşegelmek. zincirlenme *Zincirlenmekdurumu. zincirlenmek *Zincirlebağlanmak. *Artarda,peşpeşesıralanmak. *Birbirinesıkıcabağlanmak. zincirli *Zincirlebağlı. *Zinciriolan. zindan *Tutukluveyahükümlüleriniçinekonulduğukapalıyer. *Çokkaranlıkvesıkıntılıyer. zindanetmek *(biryeri)yaşanmaz,huzursuz,rahatsız,zevkalınmazbirdurumagetirmek. zindangibi *karanlıkveyaiçsıkıcı(yer). zindankesilmek *çokkaranlıkdurumagelmek. *çoksıkıcıveiçindeyaşanmazdurumagelmek. zindanolmak *yaşanmaz,huzursuz,rahatsız,zevkalınmazdurumagelmek. zindancı *Zindanbekçisi. zindandelen *Palamutbalığınınikikilodanbüyükolanınaverilenad. zinde *Dinç,canlı,diri,sağlam. zindekuvvet *Tazekuvvet. *Güçlü,donanımlı,yıpranmamış,etkilikişiveyakurum. zindetutmak *gençvedirikalmasınısağlamak. zindeleşme *Zindeleşmekişiveyadurumu. zindeleşmek *Zindedurumagelmek. zindelik *Dinçlilik,canlılık,sağlamlık. zinhar *Sakın,asla,olmasın!. zir *Alt,aşağı. -zir- *emmekfiilininettirgençatısınıkuranek. zira *Dirsektenortaparmakucunakadarolanveuzunluğu75-90cmarasındadeğişenbiruzunlukölçüsü. zira *Çünkü,şundandolayı. ziraat *Çiftçilik,tarım. ziraatçı *Tarımcı. ziraatçılık *Tarımcılık. ziraî *Tarımlailgili,tarımsal. ziraîişletme *Tarımlailgiliişleridüzenleyenkuruluş. zirkon *Zirkonyum'undoğaldurumundabulunanenönemlibirleşiği;renksiz,sarı,yeşil,kahverengitürleriolan doğalvesaydam,değerlitaş. *Erimenoktası2700°Cyeyaklaşan,ateşeçokdayanıklı,beyazrenkli,katı,zirkonyumbirleşiği,(ZrO2). zirkonyum *Atomnumarası40,atomağırlığı91,22,yoğunluğu6,25,siyahtozbiçimindebirelement.KısaltmasıZr. zirve *Doruk,tepe. *Enüstaşama. zirve(veyadoruk)toplantısı(veyakonferansı) *devletvehükûmetbaşkanlarıveyaenyetkiliveuzmandiplomatlardüzeyindeyapılantoplantı. zirvekonferansı *Zirvetoplantısınınoluşturduğukonferans. zirvetoplantısı *Katılandevletlerinenyetkilisininveyayetkiliolandiplomatınınyeraldığıuluslararasıtoplantı. zirzop *Delişmen,aklınaeseniyapan. zirzopça *Zirzoplukedercesine. zirzoplaşma *Zirzoplaşmakişiveyadurumu. zirzoplaşmak *Uygunsuz,yakışıksızdavranmak. zirzopluk *Zirzopolmadurumuveyazirzopayakışandavranış. zirzopluketmek *uygunsuz,yakışıksızdavranışlardabulunmak. zivircik *Akdenizbölgesindeyetişen,100-300cmyüksekliğinde,kuvvetlikokulubirçalı(Anagyrisfoetida). ziya *Işık,aydınlık. ziyadar *Aydınlık, ışığıbol,parlak. ziyade *Çok,dahaçok,dahafazla. *Çoğalma,artma. ziyadeolsun! *yemektebulunanlaraveyayemeğebuyurundiyenleresöylenenbirnezaketsözü. ziyadeleşme *Ziyadeleşmekişiveyadurumu,fazlalaşma. ziyadeleşmek *Fazlalaşmak. ziyadesiyle *Olağandan,gerekendençok,pekçok,fazlasıyla. ziyafet *Konuklarıyemekli,eğlenceliağırlama,şölen,toy. ziyafetçekmek(veyavermek) *konuklarıyemekliağırlamak. ziyan *Zarar. ziyanetmek *yersiz,boşyereharcamak. *zararauğramak. ziyanolmak *boşunaharcanmak,zarargörmek. ziyanzebilolmak *boşuna,boşyereharcanmak. ziyanıyok! *önemlideğil,önemiyok!. ziyankâr *Süreklizararverenveyazararvermeyihuyedinmişolan. ziyankârlık *Ziyanvermedurumuveyahuyu. ziyansız *Ziyanvermeyen,dokunmaz. *Oldukçaiyi. ziyaret *Birinigörmeye,biriylegörüşmeyegitme,görüşme. ziyaretetmek *biriniveyabiryerigörmeyegitmek. ziyaretçi *Ziyareteden,ziyaretegidenkimse,görüşmeci. ziyaretgâh *Hayırişlemekveyasaygıgöstermişolmakiçinziyaretedilenyer,ziyaretyeri. ziynet *Süs,bezek. zloti *Polonyaparabirimi. Zn *Çinko'nunkısaltması. Zodyak *Gökküresinde,tutulumungeçtiğiveüzerindeonikiburcun(Koç,Boğa,İkizler,Yengeç,Aslan,Başak, Terazi,Akrep,Yay,Oğlak,Kova,Balık)eşitaralıklarladağıldığıkuşak,burçlarkuşağı. zoka *Büyükbalıklarıtutmaktakullanılan,küçükbalıkbiçiminde,ucuiğnelikurşunparçası. zokayıyutmak *aldatılıpzararasokulmak. zom *Olgun(kimse). *Çoksarhoşolan. zomolmak *çoksarhoşolmak. zona *Deride,sinirlerboyunca,özelliklegövde,bacakveyüzdebirtakımağrılıfiskelerindökülmesiylebeliren, mikroplubirhastalık. zonkzonk *Zonklamanınzorluolduğunuanlatmakiçinkullanılır. zonkzonkzonklamak *vücudunbiryeriçokzonklamak. zonklama *Zonklaşmakişiveyadurumu. zonklamak *(vücudunbiryeri)Nabızatışıgibi,kesikkesikağrımakveyasancımak. zonklatma *Zonklatmakişiveyadurumu. zonklatmak *Zonklamasınayolaçmak,zonklamasınasebepolmak. zoolog *Zoolojiuzmanı,hayvanbilimci. zooloji *Hayvanbilimi. zoospor *Sudayaşayanmantarlardavesuyosunlarındabulunan,selülozzardanyoksun,üzerindekiikiveyadahaçok titrektüylehareketedenüremehücresi. zootekni *Evcilhayvanlarıüretmeveyetiştirmebilimi. zor *Sıkıntı,güçlük,rahatsızlık. *Sıkıntıveyagüçlükleyapılan. *Yüküm,mecburiyet. *Baskı. *Güçlükle,zorla. *Yapamazsın!. zoralım *İşlenenbirsuçkarşılığıolaraksuçlununmalınınbütünüveyabirbölümüüstündekimülkiyetineson verilmesivebumülkiyetinbirbaşkakuruluşadevredilmesi,müsadere. *Tanzimattanönceherhangibirkişiyeaitmallarapadişahadınaelkonulması. zoralımaçarpmak *kişimallarınadevletadınayasalolarakelkoymak,müsadereetmek. zorbelâ *Güçlükle. zorgelmek *birişinyapılmasıbirinegüçgelmek. zorkullanmak *birişinyapılmasıiçinhertürlübaskıyabaşvurmak. zoroyunubozar *oyun,hile,güçkullanarakkestirmeyoldanboşaçıkarıldığındasöylenir. zorabinmek *iş,ancakzorkullanılmaklasonuçlanacakbirdurumalmak. zoragelememek *baskıya,sıkıntıyaveyasıkıbirçalışmayadayanamamak,katlanamamak. zorakoşmak *güçlükçıkarmak. zoraki *İstemeyeistemeye,istemeyerek(yapılan);zorla. zorba *Gücünegüvenerekbaşkalarınınhakkınıalan,müstebit. zorbaca *Zorbabiryolseçerek. zorbalık *Zorbaolmadurumu. *Zorbacadavranış,müstebitlik. zorbalıketmek *zorbagibidavranmak. zorca *Zorayakın,oldukçazor. *(zo'rca)Zorbirbiçimde. zorgu *Kişinineğilimiveisteğineuymayanişvedavranışlarazorlanmasıveyabuözelliktekidavranışları göstermesi. zorgulu *Davranışlarıuygunsuzveyersizolmasınakarşınbunlarıyapmakiçinönünegeçilmezbirzorguduyan (kimse). zorla *Zorkullanarak,zecren;metazori. *İstemeyerek,isteksizolarak,zoraki. zorlama *Zorlanmakişi,zecir. *Özellikleoynaklardaarakeseciklerininfıtığıolarakbeliren,birorganınzorlanmışolmasıylaortayaçıkan aksaklıkveyabozukluk. *Zorlanaraksağlanan,cebrî. zorlamak *Birinebirşeyyaptırmakamacıylagüçkullanmak,boyuneğdirmeyeçalışmak,zorkullanmak,mecbur etmek. *Açılması,kırılması,sökülmesigerekenşeyleriçingüçkullanmak. *Üstelemek,ısraretmek. zorlamasız *Kolay,içten. zorlanış *Zorlanmakişiveyabiçimi. zorlanma *Zorlanmakişiveyadurumu. zorlanmak *Zorlamakişiyapılmakveyazorlamakdurumunakonuolmak. zorlaşma *Zorlaşmakdurumu. zorlaşmak *Zordurumagelmek,güçleşmek. zorlaştırma *Zorlaştırmakişiveyadurumu. zorlaştırmak *Zordurumagetirmek,güçleştirmek. zorlayazorlaya *Süreklizorlayarak. zorlayıcı *Zorlayan,mücbir. zorlayış *Zorlamakişiveyabiçimi. zorlu *Baskıyapabilecekölçüdegüçlü,kuvvetli,şiddetli. *Tuttuğunukoparan(kimse),güçlü,kavi. *Zor,güçyapılan. *Zorbalıkyapan. zorluk *Sıkıntıveyagüçlükleyapılmadurumu,zorolma,güçlük. zorlukçıkarmak *birşeyinyapılmasınıengellemekiçinçeşitlisorunlaryaratmak. zorlukla *Zorbirbiçimde,güçlükle. zorsunma *Zorsunmakişiveyadurumu. zorsunmak *Yüksünmek,yapacağıişiağırbiryükveyaangaryaolarakkabuletmek. zoruolmak *kendisinizorlayanbirdurumu,birsıkıntısıolmak,sorunubulunmak;güçlüğüolmak. zoruzoruna" }, { "text": "*güçlükle,zorbelâ. zoruzoruna *Zorlukla,zorlukçekerek. zorunne? *kastınne,neistiyorsun?. zorunagitmek *onurunadokunmak.gücünegitmek. zorundabırakmak *yapmayamecburetmek. zorundakalmak(veyaolmak) *kesinlikleyapmasıgerekmek,yapmayamecburolmak. zorunlu *Kesinolarakihtiyaçduyulan,zarurî,mecburî,ıstırarî. *Doğalolarakkaçınılmasıimkânsızolan. zorunluemeklilik *Yasalardaşartlarıbelirlenmişmecburîemeklilik. zorunlukılmak *olmasıgerekendurumagetirmek. zorunluolarak *kendiisteğinindışında. zorunluöğrenim *Mecburîolarakyapılanöğrenim. zorunlusigorta *Mecburîolarakyaptırılansigorta. zorunlutasarruf *Mecburenyapılmasıgerekentasarruf. zorunluk *Olmasıgerekme,olduğundanbaşkaolmamadurumu,mecburiyet,zaruret, ıstırar. *Olaylarıniçveözlerindekidüzenlilik,yasayabağlılıkveyapıgereği,bellişartlaraltındaortayaçıkması kaçınılmazolanşey. *İnsanın,doğanınvetoplumunnesnelyasalarınabağımlıolmasıdurumu. zorunluluk *Zorunluolmadurumu,zorunluk. Zr *Zirkonyum'unkısaltması. zuhur *Ortayaçıkma,görünme,belirme,başgösterme,meydanaçıkma. zuhuretmek *ortayaçıkmak,görünmek,belirmek. zuhurat *Gerçekleşeceğidüşünülmeyen,hesaptaolmayan,umulmadık,olağandışıolgular. zuhurî *Ortaoyunundataklitçi. zuhurîkolu *Ortaoyunutakımı. zula *Kaçakveyasakşeylerinsaklandığıgizliyer. zulaetmek *çalmak,aşırmak. zulmet *Karanlık. zulmetme *Zulmetmekişiveyadurumu. zulmetmek *Eziyetetmek,işkenceetmek. zulüm *Güçlübirkimseninyasayaveyavicdanaaykırıolarakbaşkasınıuğrattığıkötüdurum,kıyım,kıygı, acımasızlık,haksızlık,eziyet,cefa. zulümgörmek *haksızlığauğramak,kendisineeziyetedilmek. zum *Değişebilirodakuzaklıklıobjektif,optikkaydırma. zumyapmak *doğayabakışaçısınıgenişletmekveyadaraltmakamacıylaobjektifinodakuzaklığınıdeğiştirmek. zurna *Keskinbirsesçıkaranveçoğuzamandavullaveyadümbeleklebirlikteçalınannefesliçalgı. zurnagibi *dar(pantolon). zurnacı *Zurnaçalankimse. zurnacılık *Zurnacınınişiveyamesleği. zurnacınınkarşısındalimonyemekgibi *birininzihniniçelipişinigöremeyecekdurumagetirildiğianlatılırkensöylenir. zurnadapeşrevolmaz,neçıkarsabahtına *\"rastgeleyapılanplânsızişlerdeyöntem,kuralaranmaz\"anlamındakullanılır. zurnanınzırtdediğiyer *sürdürülmekteolanbirişinencanalıcınoktası. zurnapa *Zürafa. zurnazen *Zurnaçalankimse,zurnacı. zurt *Bkz.zartzurt. zübde *Özet,öz. zücaciye *Cam,porselenvb.maddelerdenyapılmışeşya. *Cam,porselenileilgili. züğürt *Parasız,yoksul,meteliksizolankimse. züğürttesellisi *Kötüsonuçlanmışbirişte,çokönemsiziyibiryanbularaksevinme. züğürtleme *Züğürtlemekişiveyadurumu. züğürtlemek *Parasız,meteliksizkalmak, züğürtdurumagelmek. züğürtleşme *Züğürtleşmekişiveyadurumu. züğürtleşmek *Züğürtdurumunagelmek. züğürtlük *Parasızlık,parasızkalmadurumu,meteliksizlik. Zühal *Sekendiz,Satürn. Zühre *Çulpan,Çobanyıldızı,Venüs. zührevî *Frengivebelsoğukluğugibicinselilişkilerlebulaşan(hastalık). zührevîhastalık *Bkz.zührevî. züht *Dininyasakettiğişeylerdensakınıp,buyurduklarınıyerinegetirme,takva. zühul *İşçokluğuveyadalgınlıksebebiyleyanılma,geciktirme,ihmal etme. zükâm *Nezle,ingin,dumağı. zül *Alçalma,düşkünlük;ayıplanacakşey. zülsaymak *(birolayveyasözü)küçültücü,alçaltıcı,aşağılayıcıolarakdeğerlendirmek. zülâl *Saf,tatlısu. Zülcelâl *Tanrı. zülfaris *Baklagillerdenbirsüsbitkisivebunungüzelkokulu,mor,beyazrenkli,saçlülesigörünüşündeolan kıvrıntılıçiçeği(Phaseoluscaracalla). zülfaruz *Bkz.zülfaris. Zülfikar *Hz.Ali'ninikiçatallıkılıcı. zülfüyâr *Bkz.zülüf. zülfüyâredokunmak *hatırlı,güçlübirkimseyiveyabirmakamıgücendirmek,darılmasınayolaçmak. zülfüyâredokunmamak *hiçkimseyezararveyasıkıntıvermemek. zülüf *Şakaklardansarkansaçlülesi. *Sevgilininsaçı. zülüflü *Zülfüolan. zümre *Topluluk,takım,grup,camia. *Tür,cins. zümreedebiyatı *Seçkinkesimlerehitapedenedebiyat. zümretoplantısı *Aynıdersiokutanbranşöğretmenlerininderskonularınıveyaöğrencisorunlarınıelealdığıkurul. zümrüdî *Zümrütrenginde,yemyeşil. Zümrüdüanka *Masallardageçenvegerçektevarolmayanbüyükbirkuş,Anka. zümrüdüankagibi *hayalürünüolanveyaadıolupdakendivarolmayaniyivegüzelşeyleriçinkullanılır. zümrüt *Doğalalüminyumveberilyumsilikatı;camparlaklığında,yeşilrenkte,saydambir süstaşı. *Butaştanyapılmışolan. *Zümrütrenginde,yeşil. zümrütgibi *yemyeşil. zümrütyeşili *Koyuyeşil. zümrütlenme *Zümrütlenmekişiveyadurumu. zümrütlenmek *Yeşildurumagelmek,yeşillenmek. züppe *Giyinişte,sözsöyleyişte,dilde,düşünüştetoplumungülünçveaykırısaydığıyapmacıklaraveaşırılıklara kaçan,snop. züppece *Züppe(birbiçimde). züppeleşme *Züppeleşmekişiveyadurumu. züppeleşmek *Giyiniş,sözsöyleyiş,düşünüş,dilvb.nde,toplumungülünçveaykırısaydığıyapmacıklaraveaşırılıklara kaçmak,züppeolmak. züppeleştirme *Züppeleştirmekişiveyadurumu. züppeleştirmek *Züppedurumunagetirmek. züppelik *Züppeolmadurumuveyazüppecedavranış,snopluk. züppeliketmek *züppecedavranmak. zürafa *Gevişgetirenmemelilerden,Afrika'dayaşayan,çokuzunboyluveboyunlu,derisialacalı,otyiyenhayvan (Giraffacamelopardalis). *Birboncukoyasıtürü. zürafagibi *ince,uzunboylu,uzunboyunlu(kimse). zürafagiller *Örnekhayvanızürafaolangevişgetirenmemelilerfamilyası. zürra *Çiftçiler,tarımlauğraşanlar. zürriyet *Döl,soysop,sulp. *Çocuk. züyuf *Kalpveyaayarıdüşükparalar. züyufakçe *Ayarıdüşükparasikkeveyaakçe. ********************************************************************************************************** Bu sözlük Farabi tarafından Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğündeki kelimeler ve tanımlamalar dikkate alınarak hazırlanmıştır. Dil ve Söz Varlığıbir toplumun ortak malıdır ve bu değerli hazineyi akıllıca korumamız gerekir.Bu sözlüktamamıylaücretsizdir.Hiçbirşekildeparatalepedilemez.Lütfenokuduğunuzmetinlerdeanlamını muğlak olarak bildiğiniz kelimelerin tam açıklamasını öğrenmek için sözlük kullanınız. ********************************************************************************************************** === sozluk.pdf === İngilizce-Türkçe Sözlük Bu belge Public Domain Lisansı altında dağıtılmaktadır. a bad egg sözünde durmayan, kendisine güvenilmeyen, itin teki a bad lot sağlam ayakkabı değil, sütü bozuk, it kopuk a bad mark kırık not, kötü not a bad turn kötülük a bag of nerves sinir küpü a bed" }, { "text": "of roses güllük gülistanlık vaziyet a bee in one's bonnet fikrisabit, saplantı a bird in a gilded cage altın kafesteki kuş a bit biraz, bir kırık, zerre kadar, bir damcı, bir kırtık, dıngılı a bitter pill acı bir reçete, acı bir ilaç, beraberinde çetinlikler bulunan çözüm yolu a black eye morarmış göz a bundle of nerves sinir küpü a can of worms içinden çıkılması çetin vaziyet a change for the worse kötü bir değişiklik a chip off the old block hık demiş burnundan düşmüş, (anasını/atasını) iteleyip yerinde durmuş a close shave kıl payı kaçış a cut above -den daha yakşı, yakşırak, daha üstün a dark day karanlık gün a dark saying kapalı söz a dime a dozen harcıâlem, erzan ve çok, ite döktü a drop in the bucket devede kulak a drop in the ocean okyanusta damla, devede kulak, çok az a fat lot hiç a few birkaç, bir niçe, bazı a flash in the pan kuru gürültü, boşa çıkan gayret a flourish of trumpets merasim borusu a gleam of hope bir ümit ışığı a good buy kârlı bir alışveriş a good deal oldukça çok, bir dünya a good turn iyilik, yardım a great deal of pek çok, niçe-niçe, çoklu miktarda, külli a great deal çok, etek-etek a great number of oldukça çok, çok sayıda, külli a green eye kem göz a hairbreadth escape kıl payı kurtulma a hard nut to crack çetin ceviz a hell of a lot çok fazla a horse of another color tamamıyle farklı bir konu a hundredfold yüz kat, yüz misli a kind of bir çeşit a king's ransom büyük para a la carte alakart, yemek listesine göre a la mode modaya uygun a little bit azıcık, bir parça, zerre kadar, biraz, bir hırda, bir balaca a little biraz, dıkkılı, bir balaca a load of" }, { "text": "bir sürü, dolu a lot of birçok, niçe-niçe, bir dünya, kârlı, külli a lot çok, bir yığın a matter of course kaçınılmaz son, beklenen son a matter of life and death hayat memat meselesi a matter of meselesi a month hence bundan bir ay sonra a narrow escape güç bela kurtulma a narrow shave kıl payı kaçış a number of birkaç a one-track mind sabit fikirlilik a paragon of virtue fazilet örneği a piece of cake çocuk oyuncağı, basit iş a posteriori sonsal a pretty penny dünyanın parası, çok para a priori apriori, tecrübeden evvel, önce, evvelce a raft of yığınla, bir sürü a ready pen iyi yazı yazma yeteneği a riot of colour renk cümbüşü A rolling stone gathers no Yuvarlanan taş yosun tutmaz moss a roof over one's head başını sokacak bir yer a round oath okkalı küfür a sly dog ne yapacağı belli olmayan kimse a square peg in a round yerine uymayan kimse hole a stone's throw away bir taş atımlık mesafede a trifle oldukça, epey, bir dereceye kadar a trip around the world dünya turu a white lie zararsız yalan a word in your ear gizli söz a bir, herhangi bir a- (önek) -siz, -den A-bomb atom bombası A.D. MS, milattan sonra aa pürüzlü lav aam Bir Hollanda ve Alman sıvı ölçü birimi. aardvark karınca yiyen, yerdomuzu, borudişli aardwolf yeleli sırtlan aarie kuş yuvası Aaronical Yahudiliğe göre ilk yüksek haham olan Aaron'a değişli ab (önek) -den, uzağa, (kısaltma) Temmuz ortasında başlayan Musevi gündizmesindeki ay aba aba abaca kenevir muzu abacinate kızgın demirle gözlere mil çekmek abacination kızgın demirle gözlere mil çekme abaciscus (arkaik) 1.mozaik kaplı bir kaldırımdaki karolardan veya karelerden biri, kare seramik parça, mozaik taşı abacist abaküsçü aback (denizcilik) faça, kenar abacterial bakterisiz abactinal ışınsal simetrisi olan hayvanlarda ağzın yüzeyine veya ucuna değişli abactor" }, { "text": "davar hırsızı abacus abaküs, sayıboncuğu, saygaç, çötke, (mimarlık) sütun başlığından geçen düz tabla abaddon cehennem, ölüler diyarı abaft (denizcilik) kıça doğru, kıç tarafta, kıç tarafında, geride abalone (zooloji) kabuklu bir deniz hayvanı abampere on amperlik çıngı cereyan birimi abandon oneself to özünü kaptırmak, dalmak abandon serbestlik, sadelik, tabiilik, terk etmek, bırakmak, vazgeçmek, el çekmek, başından atmak, atıp gitmek, çıkmak, çıkıp gitmek, kaçmak, başlı-başına koymak, koyup gitmek, özünü tamamıyla vermek, özünü kaptırmak, durdurmak, dayandırmak, tehire salmak abandoned metruk, atılmış, terk edilmiş, arsız, çapkın, ahlâksız, bozgun abandonment terk, metrukiyet, terk edilmiş olma, tam feragat ile özünü teslim etme abase oneself özünü küçük düşürmek, özünü alçaltmak, özünü hürmetten salmak, rezil olmak abase küçük düşürmek, aşağılamak, gururunu kırmak, hürmetten salmak, gözden düşürmek, alçaltmak abasement hürmetten salma, alçaltma, alçalma abash utandırmak, bozmak, kırmak, mahcup etmek, karıktırmak, pert etmek abashed utanmış, hacalet çekmiş, pert olmuş, şaşırmış abask güneş ışığında, ısınarak abat-jour tepe penceresi, pancur abate (rüzgâr/fırtına/ağrı/rahatsızlık) azalmak, hafiflemek, zayıflamak, kütleşmek, azaltmak, kırmak, tenzil etmek, indirmek, aşağı varmak, aşağı salmak, zayıflatmak, kütleştirmek, ortadan kaldırmak abatement of action davanın düşmesi abatement azaltma, indirim, iptal, azaltılma, zayıflama, azalma, azalış, yumuşama abatjour abajur abattoir salhane, mezbaha, kesimevi abaxial eksen dışı abba sarma uyak, peder abbreviate kısaltmak, ihtisar etmek, ihtisarlamak, gödeltmek abbreviated kısa, muhtasar abbreviation kısaltma, ihtisar, muhtasar abbreviator kısaltan, ihtisar eden (adam) ABC alfabe, elifba, elifba kitabı, başlangıç, esas ABC-book elifba kitabı abc's abece, alfabe, bir şeyin temeli, abc'si, a'sı b'si c'si abdicate tahttan çekilmek, terki saltanat etmek, saltanattan çekilmek, hakkından vazgeçmek, el çekmek, boynundan atmak, bırakmak, feragat etmek, imtina etmek abdication tahttan vazgeçme, çekilme, hakkından vazgeçme, el çekme, imtina etme, üzerinden atma, üzerinden götürme (mesuliyeti, vazifeyi, vs.) abdomen karın, karın boşluğu, karıncık abdominal cavity karın boşluğu abdominal murmur karın gurultusu abdominal viscera bağırsaklar abdominal wall karın duvarı abdominal karın ile ilgili, karın abdominous yeke karın, yoğun karın, kök abduct" }, { "text": "(zorla, aldatmakla, hususen kadını, kızı veya uşağı) oğurlamak, kaçırmak abduction adam kaçırma, zorla kaçırma, oğurlama abductor adam kaçıran, oğurlayan, oğru, uzaklaştırıcı abeam omurgaya dik olarak, (denizcilik) apazlama abecedarian çok basit, çok kolay, okumayı yeni öğrenen kimse abecederian alfabetik, temel abed yatakta abele akçakavak, akkavak abend anormal bitiş, aniden bitmek aberglaube batıl itikat aberrant doğru yoldan ayrılmış, yolundan çıkan, yolunu azan, azmış, sapkın, tipik olmayan aberration doğru yoldan ayrılma, düz yoldan uzaklaşma, azma, şaşma, sapkınlık, kısa süreli hafıza kaybı, sapınç, yayılma, uzaklaşma abet yüz vermek, suça katılmak, yardakçılık etmek, yardım etmek, suç ortaklığı yapmak, tahrik etmek, sevk etmek, fitlemek, kızıştırmak abetment suça katılma, tahrikçilik, kızıştırma abetted suça iştirak, suç ortaklığı abettor suç ortağı, cinayet yoldaşı, yardakçı, fitneci, tahrikçi abeyance geçerli olmama, kullanılmama, etkinliğini yitirmiş olma, lağvedilme, tehire salınma abhor nefret etmek, nefret beslemek, tiksinmek, hiç sevmemek, menfur tutmak abhorrence nefret, teneffür, iğrenme, ikrah, nefret edilen şey, leclik abhorrent nefret uyandırıcı, tiksindirici, iğrenç, karşıt, zıt abib Nisan ayının eski bir adı abide by uymak, bağlı kalmak, katlanmak, razı olmak abide bir yerde kalmak, sabit durmak, oturmak, sakin olmak, kalmak, yaşamak, olmak, katlanmak, çekmek, tahammül etmek, çıdamak, dözmek, tap getirmek, gözlemek abiding sonsuz, ebedi, devamlı, muhkem abietic acid abiyetik asit, çam asidi abietic abiyetik ability becerik, zeka, yetenek, kabiliyet, istidat, hüner, güç, iktidar, kudret abinitio başlangıçtan, aslından abiogenesis abiyogenez, cansızdan canlı oluşumu abiosis abiyoz abiota cansız çevre abiotic environment cansız çevre abiotic abiyotik, cansız abiotrophic abiotrofik abiotrophy abiyotrofi abject umutsuz, sefil, perişan, acınası, bedbaht, yazık, miskin, alçak, rezil, iğrenç, aşağılık abjectly alçakça abjectness alçaklık, adilik, sefillik abjuration yeminle vazgeçme, feragat etme, imtina etme, boyun kaçırma, yüz döndürme, dönme abjure vazgeçtiğine dair yemin etmek, yemin edip bırakmak, terk etmek, yüz döndürmek, el çekmek Abkhas Abhaz, Abhazca Abkhazia Abhazya Abkhazian Abhaz, Abhazca ablactate sütten kesmek ablactation sütten kesme ablation (ur/kılgan/vb.) bedenden alma, kesip çıkarma, (taşlar)" }, { "text": "zamanla aşınma, (buzul) yüzden erime ablative çıkışlık hâl, mefulün anh ablaut (gramer) anlam değişikliği ile ünlünün değişmesi ablaze alevler içinde, yanmakta, heyecanlı, ateşli, ışığa gark olan, parlayan, yanan, müştail able güçlü, yetenekli, muktedir, kadir, elinden gelir, istidatlı, kabiliyetli, becerikli able-bodied seaman gemici, tayfa able-bodied sağ, sağlam bedenli, muhkem bedenli, yarayan, yararlı, yaraklı abloom çiçekli, bol çiçekleri olan abluent temizleyici, deterjan ablush kızarmış yüzlü ablution abdest, vuzu, destemaz, gusül ably beceriyle, başarıyla, ustalıkla, maharetle, becerikle abnegate inkâr etmek, reddetmek abnegation inkâr, feragat abnormal egg kusurlu yumurta abnormal erosion olağandışı aşınma, hızlanmış erozyon abnormal anormal, gayrinormal abnormality anormallik, gayrinormallik abnormally anormal bir şekilde abnormity anormallik aboard (gemi/otobüs/tren/uçak/vb.) içinde, içine, -de, -da, -e, -a, katara, gemiye, binikte abode ev, yer, yurt, mesken, ikametgâh, olduğu yer, konut abolish yürürlükten kaldırmak, durdurmak, lağvetmek, feshetmek abolishment lağv, lagvetme abolition of restrictions kısıtlamaların kaldırılması abolition of the caliphate halifeliğin kaldırılması abolition yürürlükten kaldırma, ortadan kaldırma, lağvetme, lağvedilme, lağv abolitionist lağvın taraftarı, lağvedilmeyi isteyen, lağvedilmeyi müdafaa eden, köleliğin kaldırılması yanlısı abomasum şirden abominable snowman yeti, kar adamı abominable iğrenç, tiksindirici, berbat, felaket, rezil, fena, murdar, menfur, çok pis, ikrah doğuran abominably çok fena bir şekilde, berbat olarak abominate tiksinmek, iğrenmek, hiç sevmemek, nefret etmek, nefret beslemek, menfur tutmak abomination nefret, ikrah, menfur şey aboriginal yerli aborigine bir yerin yerlisi, Avustralya yerlisi aborigines asıl yerliler, yerli ahali (hususen Avustralya'da) abort çocuk düşürmek, çocuk aldırmak, erken doğum yapmak, ölü çocuk doğurmak, uşak salmak, başarısızlıkla bitmek, yarımcık saklamak, imtina etmek, lağvetmek, boşa çıkmak, baş tutmamak, dayandırmak abortifacient düşüğe yol açan abortion çocuk düşürme, uşak salma, ölü çocuk doğurma, düşük, (argo) fiyasko abortionist çocuk düşürten kimse abortive trial sonuçsuz dava abortive vaktinden evvel (doğum), neticesiz, boş, beyhude, faydasız, nafile, gelişmemiş, başarısız abortively boş yere, beyhude, faydasız, boşu boşuna aboulia irade yitimi abound çok olmak, çok sayıda olmak, çok bulunmak, çok sayıda bulunmak," }, { "text": "zengin olmak, bol olmak about face! Geriye dön! about time (it is ~) vakittir, vakit çatıyor, kurtarıyor about to come gelmek üzere about hakkında, üzerine, dair, doğrusunda, değişli, baresinde, şuraya buraya, çevresinde, etrafına, etrafında, ötede beride, şurada burada, üstünde, yanında, devresinde, civarında, yakınlarında, yakınında, buralarda, şuralarda, sıralarda, sularında, aşağı yukarı, yaklaşık, takriben, tahminen, muhiten, aksi yöne, geriye, hemen hemen, neredeyse aboutface geriye dönüş, çark above all her şeyden çok, her şeyden önce, en önemlisi, en evvel, esas itibarı ile, bundan ilave, bundan başka above board açık ve dürüst above ground yeryüzünde, toprağa gömülmemiş above par başa baştan yukarı, paritenin üstünde above reproach mükemmel, hatasız, kusursuz above sb's head anlama kapasitesinin üstünde, çok zor above water sıkıntıdan uzak, rahat above yukarısına, yukarısında, yukarıda, bir şeyin üstünde, fevkine, fevkinde, üst, yukarı, yukarıdaki, çok, fazla, artık, -den ziyade above-mentioned yukarıda adı geçen, yukarıda kaydedilmiş, yukarıda hatırlatılmış above-party politics partiler üstü politika aboveboard doğru, dürüst, vicdanla, hilesiz, apaçık, açık aşikâr abovo (Latince) başlangıçtan beri abracadabra abrakadabra, büyü sözü, zırva, saçmalık abrachia kolsuzluk abradant aşındırıcı abrade aşınmak, aşındırmak, soymak, sıyırmak, yemek, cilalamak, perdahlamak, sürtmek, sürtüp temizlemek abrasion proof aşınmaya dayanıklı abrasion aşınma, sürtünme, sürtülme, yenme, yıpranma, cilalanma abrasive paper zımpara kâğıdı abrasive power aşındırıcı güç abrasive aşındıran, aşındırıcı, törpüleyici, kaba, kırıcı, (zımpara/vb.gibi) aşındırıcı madde, taşlama malzemesi, cilalayıcı, parlatma malzemesi, asabileştirici, asaplara dokunan abreast of the times asra beraber, hayattan geri kalmayan abreast cerge ile, yanaşı, bir cergede, bir hizada, yan yana abridge kısaltmak, ihtisar etmek, özetlemek, mahdutlaştırmak abridged kısaltılmış abridgement kısaltma, özetleme, özet, azalma, kısalma abridgment kısaltma, özetleme, kısaltılmış oyun/öykü/kitap abroad taşra, taşrada, çet elde, yurtdışında, hariçte, haricî ülkede, çet ele, yurtdışına, harice, haricî ülkeye, geniş bir alanda, her yerde, her tarafta, çölde, bayırda abrogate yürürlükten kaldırmak, kaldırmak, lağvetmek, feshetmek, son vermek, iptal etmek abrogation yürürlükten kaldırma, iptal abrupt dik, baş aşağı, ters, beklenmedik, gözlenilmez," }, { "text": "gözlenilmeyen, birden, ani, gafıl, keskin, göbüt, kaba, terbiyesiz, sıldırım, sıldırımlı, yalçın abruptly gözlenilmeden, ansızın, gafleten, birdenbire, terslikle, keskin, kırık kırık, kesik kesik, rabıtasız abruptness gözlenilmezlik, anilik, acele, keskinlik, göbütlük, sertlik, terslik, rabıtasızlık, alakasızlık abscess çıban, apse, irinşiş abscisic acid absisik asit abscisic absisik abscisin absisin abscissa apsis abscissin absisin abscission layer kopma dokusu abscission kesme, kesilme abscond kaçmak, gizlenmek, saklanmak, gizlice kaçıp gitmek, aradan çıkmak, sıvışmak absconder kaçak, firari absconding swarm kovanı terk eden oğul arısı absence uzakta olma, olmama, bulunmama, yokluk, bırakma, gaybubet, bulunmayış, bulunmayış süresi, devamsızlık, yokluk, eksiklik, dalgınlık absent look dalgın bakış, fikirli bakış absent oneself gitmek, gaip olmak, savuşmak, gelmemek, hazır bulunmamak absent without leave izinsiz absent olmayan, gelmeyen, iştirak etmeyen, yok, gaip, namevcut, dalgın, ilgisiz absent-minded dalgın, huşsuz, unutkan, fikirli absent-mindedly huşsuz, dalgın, huşsuz hâlde, dalgın hâlde absent-mindedness dalgınlık, huşsuzluk, unutkanlık absentee bulunması gereken yere gelmeyen kimse, devamsız, iştirak etmeyen (şahıs), icazesiz giden (asker), özürsüz işe gelmeyen (adam) absenteeism mazeretsiz gelmeme, devamsızlık absentminded dalgın absentmindedness dalgınlık absinth pelin otu, bir tür sert içki absolute alcohol mutlak alkol, saf alkol absolute ceiling azami yükseliş haddi absolute deviation mutlak sapma absolute forest land yalnız ağaç dikimine uygun arazi absolute humidity mutlak nem absolute indifference tam lakaytlık absolute majority mutlak çokluk, salt çoğunluk absolute monarchy kayıtsız şartsız monarşi absolute nonsense tam bir saçmalık absolute scale mutlak ölçü absolute temperature mutlak sıcaklık absolute unit mutlak birim, saltık birim absolute value mutlak değer absolute zero mutlak sıfır absolute tam, mükemmel, kâmil, sonsuz, kayıtsız şartsız, mutlak, kesin, saltık, müstakil, saf, temiz, katıksız, katışıksız, hakiki, şüphesiz, şüphe doğurmayan absolutely büsbütün, tümüyle, tamamıyla, kesinlikle, elbette, mutlaka, tamamen absoluteness mutlakiyet, kesinlik absolution günahın bağışlanması absolutism mutlakıyet, saltçılık absolutist mutlakiyetçi, mutlakiyet taraftarı absolve temize çıkarmak, beraat vermek, aklamak, (suçunu/günahını) bağışlamak absonant zıt, akla uygun olmayan absorb emmek, içmek, çekmek, özüne çekmek, canına çekmek, içine çekmek," }, { "text": "hopturmak, soğurmak, yutmak, almak, (mec.) bilik kesbetmek, bilik elde etmek, (dikkati) celbetmek, (fikre, hayale, vs.) dalmak, gark olmak absorbable emilebilir, yutan, özüne çekebilen, yutma hususiyetine malik olan absorbency emicilik, soğurganlık, yutma kabiliyeti, hopturma kabiliyeti absorbent cotton hidrofil pamuk absorbent emici, soğurgan, özüne çeken (madde), canına çeken, yutucu (madde) absorber emici, yutucu absorbing loss emme kaybı absorbing çok meraklı, çok ilginç, cezbeden, eğlenceli, sürükleyici, yutma, canına çekme absorption coefficient emme katsayısı, soğurma katsayısı absorption factor soğurum katsayısı absorption terrace emdirme sekisi absorption emme, içine çekme, soğurma, yutma, özüne çekme, hopturma, (fikre, vs.) dalma absorptive outlet sızdırmalı boşaltma absorptive power emici güç absorptive emici, soğurucu absorptivity emicilik, soğurganlık abstain from -den kaçınmak abstain uzak durmak, perhiz etmek, kaçınmak, sakınmak, çekinmek, vazgeçmek, (saylavda) bitaraf kalmak abstainer içki içmeyen, diline içki vurmayan (adam), (saylavda) bitaraf kalan (adam) abstemious çok yemek ve içmekten sakınan, nefsini saklayan, özünü saklayan, perhizkâr, kanaatçil, kanaatkâr abstemiously perhiz yaparak abstention from voting oy vermeme abstention özünü saklama, çekinme, nefsini saklama, kaçınma, (ses vermede) bitaraflık, çekimserlik abstentious temkinli, toktak, nefsini saklayan, çekinen, sabırlı absterge silmek, temizlemek abstinence uzak durma, perhiz, geri durma, kaçınma abstinency özünü saklama, tamah etmeme, orucu gözleme abstinent perhizkâr, nefsini saklayan, temkinli, toktak abstract mathematics soyut matematik abstract noun soyut ad, soyut isim abstract number soyut sayı abstract mücerret, soyut, genel, belirsiz, çetin başa düşülen, çetin anlaşılan, özet, soyut resim, heykel, mücerretleştirmek, çıkarmak, ayırmak, çekmek, maruza okumak, hülasa etmek, özetlemek abstracted dalgın, zihni meşgul abstractedness zihin meşguliyeti, dalgınlık abstraction mücerretlik, soyutlama, fikrî dağınıklık, huşsuzluk, unutkanlık abstractly soyut olarak abstruse anlaşılması güç, anlamı gizli olan, çapraşık abstruseness muğlaklık, çapraşıklık absurd maskaralık, cefenk, saçma, manasız, anlamsız, boş, akılsızca, gülünç, absürd, muhal absurdity anlamsızlık, saçmalık, cefengiyat, cefenklik, ahmaklık, akılsızlık absurdly saçma bir şekilde, cefenk, boş, manasız, ahmak ahmak, boş boş absurdness cefenklik, saçmalık, ahmaklık, sefihlik, anlamsızlık, manasızlık abundance bolluk, çokluk, kesret," }, { "text": "zenginlik abundant bol, çok, çoklu, bereketli abundantly bol bol, çokça, fazlasıyla abuse küfür etmek, tahkir etmek, tanlamak, abrını almak, çirkin sözler söylemek, pis reftar etmek, göbüt yanaşmak, tahrif etmek, düz işletmemek, yoldan çıkarmak, baştan çıkarmak, bozmak, kötüye kullanmak, yolsuz kullanmak, suiistimal etmek, sövgü, sövüş, tanlak, tahkir, küfür, sövüp sayma, kötüye kullanma, sehv işlenme, yolsuz kullanış, suiistimal, suiistifade, fesat, yolsuzluk abusive tahkir edici, alçaltıcı, sövgü dolu, küfürbaz, ağzı bozuk, edepsiz, nalayık abut dayanmak, bitişik olmak, varmak abutment köprünün karada olan ayağı, mesnet, (mimarlık) kemer veya kubbenin ağırlığını destekleyen kısım abutting bitişik abysm uçurum, derinlik abysmal berbat, çok kötü abyss dibi olmayan çukur, varta, hufre abyssal fauna abisal fauna, okyanus direyi abyssal plain abisal ova abyssal rocks abisal kayaçlar abyssal zone abisal bölge abyssal abisal Abyssinia Habeşistan Abyssinian Habeş acacia akasya, salkım ağacı academic degree akademik derece academic staff akademik personel academic year tedris yılı, öğretim yılı academic akademik, pratiğe dayanmayan, soyut, kuramsal, (birdemde) öğretim görevlisi, profesör, ilmî işçi, ali mektep muallimi academician akademisyen, akademi üyesi Academy of Fine Arts Güzel Sanatlar Akademisi academy bilim adamları topluluğu, akademi, ali mektep, yüksek okul, mektep, medrese acalcerosis kalsiyum eksikliği acalycine çeneksiz acanthite akantit acanthus kenger otu, ayı yoncası, ayıpençesi acappella çalgısız söylenen şarkı acaricide böcek öldürücü ilaç acarid kene, sakırga acaroid akaroit accede kabul etmek, razılaşmak, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek, beğenmek, onaylamak, koşulmak, taraftar çıkmak, iş başına gelmek, iktidara gelmek, (tahta) çıkmak, eğleşmek accelerando accelerando accelerate hızlandırmak, tesri etmek, süratlendirmek, tacil etmek, süratini artırmak, hızlanmak, süratlenmek, sürati artmak accelerated particle hızlandırılmış tanecik accelerated hızlı, hızlandırılmış accelerating hızlandırıcı, süratlendirici, süratlendiren, hızlandırma acceleration of free fall serbest düşüş ivmesi acceleration of gravity yerçekimi ivmesi acceleration hızlandırma, süratlendirme, süratini artırma, ivme accelerative hızlanabilen accelerator pedal gaz pedalı accelerator gaz pedalı, süratlendirici (cihaz) acceleratory hızlandırıcı accelerometer akselerometre, süratlenmeyi ölçen cihaz, ivmeölçer accent aksan, telaffuz, vurgu, vurgu" }, { "text": "işareti, aksan vermek, vurgu koymak, vurgulamak, hususiyle nazara çarptırmak, üzerinde durmak accentuate önem vermek, vurgulamak, vurgulu etmek, vurgu işareti koymak accentuation telaffuz tarzı, vurgulama, belirtme, ayırma, nazara çarptırma, vurgu koyma, başka harfle ayırma accept the charges suçu kabul etmek accept kabul etmek, almak, götürmek, ahzetmek, onaylamak, itiraf etmek, kabullenmek, razı olmak, razılaşmak acceptability geçerlilik, kabul edilebilme acceptable kabul edilebilir, kabul edilebilen, münasip, uygun, makbul, elverişli, faydalı, yararlı acceptance credit kabul kredisi acceptance kabul etme, kabul edilme, ahiz, kabul, uygun olma, uygun bulunma acceptation kabul, anlam, mana accepted kabul edilmiş, itiraf olunmuş acception mana acceptor akseptör, alıcı access arm erişim kolu access gallery giriş galerisi access hatchway ambar ağzı access ramp giriş rampası, rampa access shaft giriş bacası access time erişim süresi access giriş, duhul, yol, giriş yolu, geçit, kullanma hakkı, ulaşma, giriş accessibility erişilebilirlik, erişilirlik, erişebilme accessible yanına varılabilir, ulaşılabilir, kolay bulunur, elde edilebilir, elde edilebilen, tapılabilen, tesire düşen, meyilli accession record demirbaş kaydı accession to power iktidara gelme accession treaty katılma antlaşması accession yol, giriş, ulaşma, erme, varma, göreve gelme, başlama, dahil olma, artma, çoğalma, katılma, koşulma, ek, zam accessories aksesuar accessory after the fact suçluya yataklık eden kimse accessory before the fact kışkırtıcı, suça ön ayak olan kimse accessory box malzeme kutusu accessory bud ek gonca accessory mineral kayaç mineral, eklenti accessory verb yardımcı eylem accessory aksesuar, ilave, yardımcı, kömekçi, suç ortağı, yardakçı accidence sarf usul ve prensipleri, tasrif, çekim, başlangıç, esas accident insurance kaza sigortası accident protection kazalardan korunma accident kaza, araz, hadise, tesadüf, raslantı accident-prone başına sık sık kaza gelen, netameli accidental error arızi hata accidental ittifaki, tesadüfi, gözlenilmez, arazi, ikinci dereceli, ilave accidentally ezkaza, kazara, ittifaken, kazayla, istemeyerek, tesadüfen, gözlenilmeden, rastgele acclaim ses küyle selamlamak, alkışlamak, bağırarak ilan etmek, alkış, yürekten onaylama acclamation ses küyle beğenme, hararetle beğenme, alkış, alkışlama acclimate iklime alıştırmak, ortama alıştırmak" }, { "text": "acclimation iklime alıştırma, ortama alışma acclimatization yeni bir iklime/ortama alışma, iklimleşme, iklime uygunlaşma acclimatize yeni bir iklime/ortama alışmak veya alıştırmak, muhite uygunlaştırmak acclivity yokuş, bayır accolade övgü, alkış accommodate uygunlaştırmak, birbirine uydurmak, bağdaştırmak, öğreşmek, yerleştirmek, yer vermek, yer sağlamak, barındırmak, hizmet etmek, kömek göstermek, işini görmek, borç vermek, temin etmek, barıştırmak, yoluna koymak, kaideye salmak accommodating iltifatlı, yola giden, hoşreftar, ünsiyetli, kılıklı, yüzüyola, yola gelen, söze yatan, söze bakan, yardımcı, yardımsever, değişmeye hazır, değişime açık accommodation allowance mesken tazminatı accommodation bill hatır senedi accommodation capacity konaklama kapasitesi accommodation draft hatır senedi accommodation ladder borda kamara iskelesi accommodation train birçok istasyonda duran yolcu treni accommodation uygunlaştırma, uzlaştırma, halletme, çözme, düzeltme, uygunlaşma, öğreşme, yurt, sığınacak, daldalanacak yer, kalacak yer, yatacak yer, oda, yerleştirme, yerbeyer etme, (ç. Aİ. katarda/gemide, vs.) yer, rahatlık, şerait, kolaylık, işin görülmesi accommodations kalacak yer, konfor accompanied by refakatinde accompaniment müşayaat, müşayaat etme, eşlik accompanist müşayaatçı, akompanist, beraber çalan kimse accompany müşayaat etmek, eşlik etmek, beraber gitmek, birlikte gitmek, yanınca gitmek, refakat etmek, aynı zamanda olagelmek, birlikte oluşmak accomplice kabahat arkadaşı, suç ortağı, yardakçı, arkadaş, muavin accomplish becermek, başarmak, başarıya ulaşmak, başarıyla sonuçlandırmak, yerine yetirmek, icra etmek, husule getirmek, tamam etmek, itmam etmek, ikmal etmek, tekmil etmek, göstermek, nümayiş ettirmek, kat etmek accomplished bitişik, tamamlanmış, başa çattırılmış, mahir, maharetli, kabil, usta, becerikli, hünerli accomplishment yerine yetirilme, başarıyla sonuçlandırma, başarıyla tamamlama, beceri, nailiyet, başarı, muvaffakiyet, hüner, liyakat, meziyet, yakşı cihet accord with ahenkli olmak, uygun olmak accord ittifak, uygunluk, ahenk, mutabakat, razılık, anlaşma, ittihat, birlik, akort, uygun gelmek, uygunlaşmak, uyuşturmak, vermek, ihsan etmek, inam etmek, icaze vermek, razılık vermek accordance uyum, uzlaşma, anlaşma, razılık, mutabakat, hemreylik, hemahenklik, vefk, verme, takdim etme according as göre, aynen according to Hoyle kurallara uygun, doğru olarak according to one's lights özünün anlayışına göre, imkân kadar, öz kaidesinde, edasında, öz bildiği gibi according to (edat)" }, { "text": "-e göre, üzre, nazaran, muvafık olarak according uygun olarak, -e göre, üzere accordingly muvafık olarak, uygun olarak, o doğrulukta, ona göre, öyle, bundan dolayı, onun için, bu yüzden accordion akordeon accost yanına gidip konuşmak accouchement lohusalık, doğum, vazıhamil accoucheur ebe hekim account balance hesap bakiyesi account book defter, hesap defteri account deficit hesap açığı account for açıklamak, demek, cevap vermek, hesap vermek, hesap vermek, sebebi belirtmek, sebebini göstermek, hikmetini anlamak account holder hesap sahibi account statement hesap özeti account rapor, hikaye, tanım, önem, değer, itibar, avantaj, kâr, hesap, pusula, banka hesabı, hesap görme, hesaplaşma, saymak, tutmak, addetmek, itibar etmek accountability sorumluluk accountable mesul, cevapdih, sorumlu, izah edilebilen, başa salınabilen accountancy muhasebecilik, saymanlık accountant hesaptar, sayman, muhasip, muhasebeci accountant-general baş hesaptar, baş muhasip, baş muhasebeci accountant's office muhasebe bürosu accounting department muhasebe bölümü accounting muhasebe accounts payable borçlu hesaplar, ödenecek hesaplar accounts receivable alacaklı hesaplar accouter askerî giyecek vermek accouterments donatı, teçhizat Accra Akra accredit vekil etmek, vekâlet vermek, salahiyet vermek, (diplomatik nümayendeyi) tayin etmek, elçi göndermek, yetki vermek, itibar etmek, inanmak accredited journalist akrediteli gazeteci accredited vekil edilmiş, vekâlet verilmiş, vekâletli, (diplomasi) tayin edilmiş, resmen tanınmış accrescent büyüyen, çoğalan accrete birleşmek, yapışmak, eklenip büyümek, eklemek, ekli, birleşmiş accretion ilave, ek, gelişme, uzvî büyüme, katılma, yapışma, ilhak accrual büyüme, artış, artış miktarı accrue ziyadeleşmek, artmak, çoğalmak, köpelmek, yığılmak, hasıl olmak, gelmek, (hukuk) hak olarak hissesine düşmek, gerçekleşmek, tahakkuk etmek accrued interest gerçekleşen faiz, birikmiş faiz accrued liabilities tahakkuk etmiş giderler acculturation bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesir accumulate birikmek, toplanmak, çoğalmak, yığılmak, toplamak, biriktirmek, yığmak, cemetmek accumulation of capital sermaye birikimi accumulation biriktiriş, biriktirme, toplanış, yığma, toplanma, yığılma, yığın accumulative toplayıcı, biriktirici, yığılan, toplanan, toplanmış, birikmiş accumulator akü, akümülatör accuracy dikkatlilik, selikalılık, tuşluk, serrastlık, düzlük, selika, doğruluk, sıhhat, dakiklik, kesinlik, tamlık accurate kesin, doğru, sahih, yanlışsız, tam accurately dakik, düz," }, { "text": "doğru, doğru olarak, sehvsiz, kusursuzca accurateness doğruluk, dakiklik accurse lanetlemek, lanet yağdırmak, lanet okumak accursed lanetlenmiş, lanete gelmiş, lanetli, melun, menfur, nefret doğuran, ikrah doğuran accusation suçlama, şikâyet, isnat, itham, ithamname, taksirname accusative tesirlik hâl accuse taksirlendirmek, suçlamak, mukassir hesap etmek, günahkâr bilmek, (hakkında) şikâyet etmek, itham etmek accused sanık, müddeaaleyh, mukassir, taksirkâr, suçlu accuser müddei, ithamcı, şikâyetçi accusing suçlayıcı accustom oneself alışmak, âdet edinmek, itiyat etmek accustom alıştırmak, öğretmek, öğreştirmek accustomed (~ to) alışık, alışkın, meluf, alışılmış, her zamanki ace birli, as, (sınıf/pozisyon/beceri/vb.açısından) as, yıldız, (pilot/sürücü/vb.) usta acedia halsizlik, kaygısızlık acentric merkezsiz, merkez dışı acephalous başsız, reissiz, (zool.) asefala sınıfından, (bot.) başsız acerb acı, sert acerbate acılaştırmak, turşutmak, turş etmek, gayzlandırmak, gazaplandırmak, hırslandırmak, sinirlendirmek, acıklandırmak acerbic turş, ağız büzüştüren, ağız büzüştürücü, keskin, hoşa gelmeyen, pis acerbity ekşilik, turşluk, büzüştürücülük, ağız kamaştırma, acılık, terslik, keskinlik, sertlik, huysuzluk acetabulum (anat.) hokka çukuru acetal asetal acetaldehyde asetalaldehit acetamide asetamit acetanilide teskin edici ve ateş düşürücü bir ilaç, asetanelit acetate bir nevi sentetik kumaş, rayon, asetik asit tuzu acetic acid asetik asit, sirke asidi, sirke turşusu acetic anhydride asetik anhidrit acetic ester asetik ester acetic fermentation asetik mayalanma acetic sirke gibi, sirke, ekşi acetification ekşitme, ekşime acetify ekşitmek, ekşimek acetin asetin acetone aseton acetous asetik, sirke gibi acetyl bromide asetil bromür acetyl cellulose asetil selüloz acetyl chloride asetil klorür acetyl coenzyme asetil koenzim acetyl asetil acetylate asetillemek acetylation asetilleme acetylene asetilen acetylsalicylic acid asetilsalisilik asit, aspirin acetylsalicylic asetilsalisilik achaean Eski Yunanistan'a ait achaian Eski Yunanistan'a ait ache ağrımak, sızlamak, acımak, hasret çekmek, çok istemek, hasretinde olmak, ağrı, sancı, sızı, veca, dert acheless ağrısız achene (bot.) aken, kapçık meyva, tek tohumlu, açılmaz ve sert kabuklu bir meyve tipi achievable elde edilebilen, mümkün olan, yapılabilir, gerçekleştirilebilir achieve başarmak, yapmak, üstesinden gelmek, fiile getirmek, ulaşmak, nail olmak, elde etmek, kazanmak achievement test başarı testi achievement başarma," }, { "text": "yapma, başarı, nailiyet, muvaffakiyet, eser achilles' tendon (biyol.) ökçe veteri, Aşil kirişi aching ağrıyan, sızıldayan achondroplasia (tıb.) cücelik, bodurluk achromatic lens akromatik mercek achromatic renksiz, renkleri tabii haliyle gösteren, (müz.) perdesi değişmeyen, akromatik achromatism akromatizm, renksemezlik achromatopsia (tıb.) renk körlüğü, akromatopsi acicular iğne ve diken şeklinde olan acid bath asit banyosu acid rain asit yağmuru acid salt asit tuzu acid soil asit toprak acid solution asit solüsyonu acid test bir şeyin değerinin testi acid value asit değeri acid asit, turşuluk, turşu, LSD, ekşi, turş, asit gibi, asitli, çılgın, tünt, keskin, iti, kırıcı, iğneleyici, acı acid-base equilibrium asit-baz dengesi acid-fast aside dayanıklı acid-free asitsiz acid-proof aside dayanıklı acid-resisting aside dayanıklı acidic oxides asit oksitler acidic rocks asitli kayalar acidic asitli acidifiable asitlenebilir acidification asitleme acidifier asitleyici acidify turşutmak, asitlemek, turşumak, asitlenmek acidimeter asitölçer acidimetry asitölçüm acidity turşuluk, asidite, ekşilik, humuzet acidosis asidoz acidulate asitlemek, biraz ekşitmek acidulated turşlaştırılmış, turş tat verilmiş acidulous mayhoş, ekşice, turşmeze, turştahar aciform iğnemsi ack-ack uçaksavar ateşi acknowledge kabul etmek, ikrar etmek, tasdik etmek, razılık bildirmek, teşekkür etmek, bilmek, tanımak, itiraf etmek, boynuna götürmek, aldığını bildirmek acknowledged tanınmış, tanınan, kabul edilen, kabul edilmiş, muteber acknowledgement itiraf, tanıma, tasdik etme, razılaşma, teşekkür, minnettarlık acknowledgment onay, kabul etme, ikrar, onaylama, tasdik, teşekkür, senet, bir şeyin alındığını bildirme aclinic aklinik acme doruk, zirve, evç acne sivilce, sızanak, çivze aconite itboğan, kaplanboğan, hanıkuzzip aconitine akonitin acorn pelit kozası, palamut, meşe palamudu acoustic apparatus işitme cihazı acoustic nerve akustik sinir acoustic power akustik güç acoustic shadow akustik gölge acoustic akustik, seslik, işitme acoustical akustik acoustically akustik bakımından acoustics akustik, yankıbilim, ses dağılım biçimi acquaint oneself with öğrenmek, aşinalık peyda etmek acquaint (~ with) tanış etmek, bilgi vermek, haber vermek, haberdar etmek, bildirmek acquaintance tanışlık, haber, malumat, tanış, tanıdık, bildik, aşinalık, ülfet acquaintanceship tanışıklık, aşinalık acquainted tanış, tanıyan, haberdar, bilir, bilen, haberi olan" }, { "text": "acquiesce kabullenmek, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek, ses çıkarmamak acquiescence kabullenme, rıza, razı olma, muvafakat, uysallık acquiescently uysallıkla, razı olarak acquire kazanmak, kesbetmek, tahsil etmek, istihsal etmek, almak, elde etmek, nail olmak, ele getirmek, edinmek, peyda etmek acquired characteristics sonradan kazanılan özellikler acquired immunity kazanılmış bağışıklık acquired right müktesep hak, kazanılmış hak acquired taste zamanla sevilen şey acquired kazanılmış, sonradan kazanılmış, sonradan elde edilmiş, akize, müktesep acquirement kazanç, iktisap, başarı, kazanma, elde etme, bilik, becerik, verdiş acquisition elde etme, ele geçirme, kazanç, edinti acquisitive açgözlü, mal düşkünü acquit oneself tebriyei zimmet etmek, görevini yapmak acquit beraat ettirmek, beraat vermek, tebriye etmek, temize çıkarmak, aklamak, hak kazandırmak, (mesuliyetten / borçtan, vs.) azat etmek, (borcu) ödemek, vermek, (vaadi) yerine yetirmek, hesaplaşmak, cevap vermek, özünü aparmak, davranmak acquittal (mahkeme vetiresinde) beraat, beraat kazandırma, temize çıkartma, aklanma, aklama, tebriye manasında hüküm, (borçtan / mesuliyetten, vs.) azat etme, (vaadi / vazifeyi, vs.) yerine yetirme acquittance zimmetten kurtulma, ödenme, çek, makbuz, makbuz senedi, ibra senedi acre (arazi ölçüsü) dönüm acreage arazi alanı, dönüm miktarı, yüz ölçümü acrid acı, keskin, tünt, iti, ekşi, sert acridine dye akridin boyası acridine akridin acridity keskinlik, tüntlük, acı dillik acriflavine akriflavin acrimonious eti acı, kanı acı, tünt, dili acı, acı, istihzalı, kinayeli, keskin, sert, haşin, ters acrimony tüntlük, keskinlik, acılık, sertlik, terslik, acı, zehirli acrobat akrobat, cambaz acrobatic akrobatik acrobatics cambazlık, akrobasi acrolein akrolein, propenal acromion akromyon acronym sözcüklerin baş harflerinden oluşan sözcük acropolis akropol across the board hamı için aynı derecede, hamıya şamil olunan across karşıdan karşıya, bir yandan bir yana, haçvari olarak, ortasından, içinden, üstünden, çaprazlama, çapraz, köndelen, enine, arkırı, aykırı, o taya, o tayda acrostic akrostiş acrylic acid akrilik asit acrylic ester akrilik ester acrylic plastic akrilik plastik acrylic resin akrilik reçine acrylic akrilik acrylonitrile akrilonitril act as görevi görmek, olarak işlev görmek act by a majority" }, { "text": "çoğunlukla karar almak act of bankruptcy iflas işlemi act of god zorlayıcı sebep act of grace genel af act of war askeri eylem, savaş nedeni act out davranışlarla göstermek act up kötü davranmak, sorun çıkarmak, dert açmak act işlemek, iş görmek, etmek, yapmak, hareket etmek, davranmak, (rol) oynamak, ifa etmek, etki yapmak, etkilemek, rol yapmak, etkilemek, numara yapmak, harekete geçmek, yapılan şey, iş, hareket, fiil, amel, davranış, kanun, yasa, fasıl, perde, sahne, numara, rol, ayak actant eyleyen actantial eyleyensel actin aktin acting muvakkati vazife ifa eden, vazifesini icra eden, yerine bakan, vekalet eden, vekil, faaliyet gösteren, hazırda işleyen, ifa, ifa etme, oynama, oyunculuk actinic balance aktinik denge actinic rays aktinik ışınlar actinic spectrum aktinik tayf actinic aktinik, ışınlı actinide series aktinit serisi actinide aktinit actinism aktinizm actinium series aktinyum dizisi actinium aktinyum actinolite aktinolit, ışıntaşı actinometer aktinometre actinometric aktinometrik actinometrical aktinometrik actinometry aktinometri actinomorphic aktinomorfik actinon aktinon action committee faaliyet komitesi action for annulment fesih davası action for damages tazminat davası action in ejectment tahliye davası action hareket, faaliyet, iş, fiil, amel, yapılan şey, davranış, hareket, çalışma şekli, hareket biçimi, etki, kuvvet, olaylar dizisi, askeri harekât, savaş, dava, kavga, cenk, muharebe, dövüş actionable dava edilebilir actionless hareketsiz, atıl activate harekete geçirmek, etkili hale getirmek, çalıştırmak activated carbon aktif kömür, etkin kömür activated aktif, etkin activation energy aktivasyon enerjisi, etkinleşme dönüneği activation canlandırma, etkinleştirme, harekete geçirme activator aktivatör, aktifleştirici active electrode aktif elektrot active immunity aktif bağışıklık active manager aktif yönetici active natural immunity aktif doğal bağışıklık active officer muvazzaf subay active transport aktif taşıma active verb etken eylem, etken fiil active voice etken çatı, aktif çatı active volcano aktif durumda olan yanardağ, püsküren yanardağ active faal, aktif, hareketli, canlı, işgüzar, keskin, sert activism aktivizm, etkincilik, eylemcilik activist aktivist, etkinci activity report faaliyet raporu activity hareket, faaliyet, yapılan işler, etkinlik, faaliyet" }, { "text": "actor (erkek) oyuncu, aktör, mukallit, bir hadisede yer alan kimse actress (kadın) oyuncu, oyuncu karı, aktris acts of God doğal afetler actual cost gerçek maliyet actual inventory hazır mevcut, hazır stok actual gerçek, hakiki, asıl, asli, zat actuality hakikat, gerçek durum actualization edimselleşme, gerçekleşme actualize gerçekleştirmek actualizer gerçekleştirici actually hâlâ, şimdi, elan, bilfiil, gerçekten, hakikaten, hakikatte, filhakika, aslında, aslına bakanda, halihazırki devirde actuary sigorta/hesap uzmanı actuate harekete geçirmek actuating tahrik, harekete geçirme actuator harekete getirici, çalıştırıcı acuity of vision görüş keskinliği acuity keskinlik, sivrilik, duyarlılık, keskin duyululuk aculeate sivri, iğneli, dikenli, keskin acumen çabuk kavrayış, yerinde ve doğru karar alma yetisi acuminate sivrileşen, sivrileştirmek acupuncture akupunktur acute angle dar açı, zaviyei hadde acute hearing çok iyi işitme acute mind keskin zekâ acute pain şiddetli ağrı acute sound tiz ses acute triangle dar üçgen acute (duyum ve düşünce) keskin, iti, sivri, ince, kuvvetli, güçlü, diyaretli, duyarlı, akıllı, şiddetli, çok fazla, (hastalık için) yeni zuhur etmiş, birdenbire kötüye giden, çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen acutely zekâ ile, şiddetle acuteness dirayet, feraset, akıl, zekâ, keskinlik, itilik acyclic asiklik acyl açil acylation açilleme ad infinitum sonu olmayarak, sonsuz bir biçimde ad interim geçici ad libitum istenildiği kadar, istenildiği gibi AD MS, Milattan sonra, ilan, reklam ad-lib kafadan uyduruvermek, doğaçlamak adage özdeyiş, atasözü adagio adacio Adam Adem Adam's apple gırtlak çıkıntısı, Adem elması adamant dik başlı, sert, inatçı, polat adamantine elmas gibi, adamantin, sarsılmaz, delinmez adamantly inatla, katı bir şekilde adapt oneself to özünü alıştırmak adapt uyarlamak, uydurmak, uygunlaştırmak, adapte etmek, asanlaştırmak adaptability to çevreye uyum environment adaptability uyum yeteneği, uysallık adaptable kolayca uyum sağlayan adaptation uyarlama, uyarlanma, adaptasyon adapted uygun, münasip, muvafık adapter adaptör adaptive uyarlanabilir adaptor uyarlayıcı, adaptör, uyarlaç adastra yıldızlara add fuel to the fire yangına körükle gitmek, arayı kızıştırmak, altından od koymak, ihtirasları kızıştırmak add up toplamak, cemetmek, toplamını bulmak," }, { "text": "bir anlamı olmak add wings to hızlandırmak add katmak, eklemek, ilave etmek, zammetmek, toplamak, toplamını almak add-on eklenen, ek addend toplanan, eklenen addendum (konuşma/kitap sonunda) ek, ilave, eklenecek şey adder engerek, efa adder's tongue yılan dili adderwort kurtpençesi addict oneself alışmak, âdet edinmek, düşkün olmak, tiryaki olmak addict müptela, tiryaki, bağımlı addicted müptela addiction alışkanlık, tutkunluk, bağımlılık, tiryakilik addictive alışkanlık oluşturan, bağımlılık yapan, tiryaki eden adding machine hesap kılgası adding ekleme Addison's disease Adison hastalığı addition agent katkı maddesi addition compound katılma bileşiği addition sign toplama işareti addition ekleme, katma, ilave, zam, ekleme, toplam alma, cem, toplama, kara cümle additional building ek bina additional charge ek vergin additional expenses ek masraflar, munzam masraflar additional load ek yük additional protocol katma protokol additional katma, ek, zait, ilave, ekstra, yedek additive process katılma işlemi additive katkı, katkı maddesi addle bozmak, şaşırtmak addlebrained ahmak, beyinsiz addled egg cılk yumurta addled sersem, şaşkaloz, cılk (yumurta) address göndermek, unvanlamak, müracaat etmek, söylemek, söylev vermek, hitap etmek, adres yazmak, (a letter) mektubun üstünü yazmak, hüner, marifet, çabukluk, mektubun üstü, semt, yer, adres, unvan, müracaat, söylev, nutuk addressability adreslenebilirlik addressable adreslenebilir addressee (kendisine mektup/vb.) gönderilen kişi, alacak kişi, alıcı addresser hitap eden kimse, imza eden kimse, gönderen addressing adresleme addressograph adres makinesi adduce irat etmek, örnek vermek, delil göstermek, gerekçe göstermek adduct yaklaştırmak adductor yaklaştırıcı kas Aden Aden körfezi adenine adenin adenoid lenf bezi adenoma adenoma adenosine adenozin adept yakşı tanıyan, belet, becerili, yetenekli, usta, üstat, malumatlı, maharetli, çevik, zeyrek, koçak adequacy yeterlilik, yetenek, ehliyet adequate elverir, yetişir, yeterli, kâfi, vafi, uygun, elverişli adequately layıkıyla adequateness yeterlilik, uygunluk adharma günahkârlık adhere to -e yapışmak, -e sadık kalmak adhere yapışmak, tutmak, mülazemet etmek adherence bağlılık, sadakat adherent tabi, taraftar adhesion force yapışma gücü adhesion yapıştırma, yapışma, lüsuk adhesive plaster plaster, bant adhesive tape yapışkan bant, plaster adhesive yapıştırıcı," }, { "text": "yapışkan, lüzuciyetli adhesiveness yapıştırıcılık, yapışkanlık adhibit koymak, yapıştırmak adiabatic change adiyabatik değişim adiabatic chart adiyabatik grafik adiabatic compression adiyabatik sıkıştırma adiabatic curve adiyabatik eğri adiabatic equation adiyabatik denklem adiabatic expansion adiyabatik genleşme adiabatic lapse rate adiyabatik gecikme oranı adiabatic process adiyabatik işlem adiabatic adiyabatik adiathermic sıcaklık ışınlarını geçirmeyen adieu eyvallah, Allahaısmarladık, uğur ola, uğurlar ola, elveda, veda, hoş geldin, sefa geldin, selametle, eddua, vesselam adios Allaha ısmarladık! adipic acid adipik asit adipic adipik adipose tissue yağdoku adipose yağlı, etin yağlı tarafı adit maden galerisi, giriş lağımı adjacency bitişiklik, yakınlık adjacent yakın, çok yakın, hemcivar, bitişik, mülasık, muttasıl adjectival construction sıfat tamlaması adjectival sıfat cinsinden adjective law şekli hukuk adjective sıfat adjoin katmak, terfik etmek, bitişik olmak, yanaşı olmak, komşu olmak adjoining bitişik, yan yana, komşu, yanaşı olan adjourn sine die süresiz olarak ertelemek adjourn the meeting oturumu ertelemek adjourn başka vakte bırakmak, ertelemek, ara vermek, ertelenmek, başka vakit toplanmak üzere meclis şimdilik dağılmak adjournment ertelenme, tehir, oturuma son verme, başka vakte ihale adjudge hüküm vermek, hükmetmek, karar vermek adjudicate dava fasletmek, karar vermek, hüküm vermek, hükmetmek adjudication in iflas kararı bankruptcy adjudication hüküm verme, hüküm, karar adjudicator hakem, yargıcı adjunct ilave, ek, tetimme, zamime, yardımcı adjuration yemin adjure yalvarmak, yalvarıp yakarmak, istirham etmek, rica etmek, niyaz etmek adjust a difference anlaşmazlığı halletmek adjust ayarlamak, uydurmak, uyarlamak, doğrultmak, tashih etmek, uyum göstermek, uymak adjustable ayarlı, ayarlanabilen, düzeltilebilir adjuster ayarlayıcı, dispeççi adjusting button ayar düğmesi adjusting wrench ayar anahtarı adjusting ayar, ayarlama adjustment knob ayar butonu, düğme adjustment screw ayar vidası adjustment ayar, ayarlama, düzeltme, tashih, adaptasyon, tasfiye adjutant general zat işlerine bakan general adjutant yardımcı, muavin, emir subayı, yaver, alay emini adjuvant yardım eden adlibitum istenildiği kadar, istenildiği gibi adman reklamcı, ilancı admeasure ölçmek admeasurement mesahe administer bakmak, ruyet etmek, idare etmek, yönetmek, vermek, sağlamak, yedirmek, içirmek, tenavül ettirmek administration idare," }, { "text": "yönetim, hükümet, vükela takımı administrative action idari karar, idari işlem administrative board yönetim kurulu üyesi member administrative board yönetim kurulu administrative body yönetim kurulu administrative case idari dava administrative law idare hukuku administrative policy yönetim politikası administrative inzibati, idari, icra, icra edici, icraiye administrator idareci, yönetici admirable takdire değer, şayanı tahsin, güzel, çok iyi, çok güzel admirably pekâlâ admiral superintendant liman reisi paşa admiral bahriye paşası, amiral, kapudane paşa admiral's ship paşa gemisi, sancak gemisi Admiralty Bahriye Kapısı, Amirallik Dairesi, Divanhane admiration beğeniş, tahsin, müstahsen, takdir, hayranlık admire beğenmek, tahsin etmek, takdir etmek, hayran olmak, meftun olmak admirer âşık, meraklı, hayran admiring hayran, hayranlık gösteren admissibility kabul olunabilme admissible akla uygun, kabul olunabilir, makul admission fee giriş vergini admission free duhuliyesiz, giriş vergini olmayan, antresiz admission ticket giriş bileti admission boynuna alma, itiraf etme, itiraf, ahiz, kabul, geçme, giriş, duhul, dahil olma, teslim admit of imkân vermek admit almak, ahzetmek, içeri komak, içeriye almak, içeriye bırakmak, girmesine izin vermek, sokmak, kabul etmek, ihtimal etmek, teslim etmek, izin vermek, itiraf etmek, boynuna almak, tutmak, yeri olmak admittance giriş izni, duhul, giriş, kabul admittedly herkesin kabul edeceği gibi, kuşkusuz admix karışmak, karıştırmak admixture katma, karıştırma, karıştırılma, ilave, karışım admonish nasihat vermek, tembih etmek, uyarmak, hafiçe azarlamak, kulağını bükmek admonition uyarı, ihtar, nasihat, tembih, öğüt, övgü admonitory uyarı niteliğinde, öğüt niteliğinde ado gürültü, patırtı, yaygara, tantana adobe kerpiç adolescence gençlik, ergenlik adolescent ergen, yeni yetme adopt tutmak, uymak, imtisal etmek, (başkasının uşağını) evlat edinmek, evlatlığa götürmek, evlatlığa kabul etmek, kabul etmek, benimsemek, seçmek adopted child evlatlık, manevi evlat adoption evlat edinme, benimseme, kabullenme, kabulüimtisal, ahzükabul adoptive ahiretlik, evlatlık edinen, üvey adorable tapınılır, secde ve ibadete şayan, çok güzel, sevimli, çekici, kağa, şirin adoration secde, ibadet, tapınma, aşırı sevgi, aşk adore secde etmek, ibadet etmek, perestiş etmek, tapınmak, bayılmak, meftun olmak, çok sevmek adorn" }, { "text": "süslemek, ziynetlendirmek, tezyin etmek, bezemek, güzelleştirmek, ballandırmak, abartmak, şişirmek adornment süs, ziynet, bezek adrenal cortex böbreküstü bezi korteksi adrenal gland böbreküstü bezi adrenal böbreküstü beziyle ilgili, böbreküstü bezi adrenalin adrenalin adrenaline adrenalin adressee alıcı Adrianople Edirne Adriatic Venedik Körfezi, Adriya Denizi adrift yalnız suyun akıntısıyla gitmek üzere, akıntı ve rüzgârla sürüklenmiş, başıboş adroit çabuk, eli çabuk, tetik, epçil, hünerli, becerikli, marifetli, zeki, usta adroitly hünerle adroitness çabukluk, hüner, beceri, marifet adscititious ilave edilen, katma, ek olan, gereksiz adsorb yüze çekmek, yüze tutunmak, yüzermek adsorbate adsorbat, yüze tutunan adsorbed adsorbe edilmiş adsorbent adsorban, yüze tutan adsorption yüze tutma, adsorpsiyon adsorptive emici, soğuran adulate aşırı derecede övmek, yaltaklanmak, pohpohlamak, dalkavukluk etmek adulation aşırı övgü, yaltaklanma, çanak yalama, dalkavukluk, müdahene adulatory yaltaklanma mahiyetinde adult education yetişkin eğitimi adult büyük, akla baliğ, yetişkin, yaşlı, yetkinlik yaşına çatmış adulterate değerini düşürmek, saflığını bozmak, içine şey katmak adulteration karıştırma, katıştırma, niteliği bozma adulterer zina yapan erkek, zani, zinakâr, zampara adulteress zina yapan kadın, zaniye, orospu, fahişe adulterine gayrimeşru (çocuk), piç adulterous zina yapan, zinakâr, zinai adultery zina, zamparalık, orospuluk adulthood yetişkinlik adumbrate ima etmek, anıştırmak adumbration ima, anıştırma adust yanmış, kavrulmuş advance guard öncü kuvvet advance on salary avans advance ilerlemek, ileri gelmek, ileri gitmek, gelişmek, ilerletmek, ileri getirmek, ileri çekmek, ileri sürmek, derpiş etmek, irat etmek, söylemek, ileriden vermek, öne almak, daha önceki bir tarihe almak, ilerleme, ilerleyiş, ileri gitme, gelişme, ileriden veriş advanced ilerlemiş, ileri, gelişmiş, kabakçıl, müterakki advancement yükselme, ilerleme, ilerleyiş, ilerletiş, terfi advances yaranma, asılma, dostluk yaklaşımı advancing ilerleyen advantage avantaj, üstünlük, imtiyaz, müstesna hukuk, fayda, yarar, kazanç, kâr, çıkar, nef, menfaat advantageous kârlı, faydalı, yararlı, üstünlük sağlayan, avantajlı advection adveksiyon advective advektif advent varış, geliş, kudum adventitious root adventif kök adventitious arızi, dıştan gelen, sonradan olan, tesadüfi adventive adventif adventure serüven, macera, sergüzeşt, sermayei ticaret hissesi, cesaret etmek, komak adventurer serseri," }, { "text": "serüvenci, bahtına güvenir meçhulülasıl kimse adventuresome cesur, atılgan, gözü pek adventurous serüven seven, maceraperest, serüven dolu, maceralı adverb of place yer belirteci, yer zarfı adverb of quality niteleme belirteci adverb of time zaman belirteci, zaman zarfı adverb zarf, belirteç adverbial zarfa ait, belirteçsel, tümleyen adversary düşman, hasım, rakip adversative muhalefet belirten, karşı fikri ifade eden adverse ters, muhalif, karşı, karşıt, zıt adversely karşıt olarak, muhalefet ederek adverseness terslik, zıtlık adversity bahtsızlık, şanssızlık, düşkünlük, nikbet, felaket, güçlük, sıkıntı advert to -den bahsetmek advert reklam, ilan, ima etmek, andırmak advertise for ilanla aramak advertise bildirmek, duyurmak, haber vermek, ilan etmek, ilan vermek, tanıtmak, reklam etmek, reklamını yapmak, satılığa çıkarmak advertisement reklam, ilan advertising agency reklam ajansı advertising agent reklam ajansı advertising campaign reklam kampanyası advertising department reklam bölümü advertising reklamcılık, reklam işi advice centre danışma merkezi advice haber, maslahat, tavsiye, salık, öğüt, nasihat, geneş, tedbir advisable makul, akla yatkın, mantıklı, münasip advisableness uygunluk, mantıklılık advise nasihat vermek, maslahat vermek, tavsiye etmek, salık vermek, öğütlemek, bildirmek, haber vermek, ihtar etmek, tedbir etmek, istişare etmek, danışmak advisedly akıllıca, tedbirli olarak, bile bile advisement danışma, müşavere, düşünme adviser danışman, müşavir, maslahatçı advisor yol gösteren, akıl hocası advisory board danışma kurulu advisory committee danışma kurulu advisory council danışma konseyi advisory öğüt veren, tavsiye niteliğinde advocacy iltizam, yan tutma, taraftarlık, savunma, sahabet advocate savunmak, sahip çıkmak, sahabet etmek, tesahhup etmek, dava vekili, vekil, avukat, müdafaacı, savunucu, sahabet eden, taraftar, yandaş adynamia kuvvetsizlik, zayıflık adytum tapınak iç odası adz(e) keser adze keser, kerki, keserle kesmek aedile eski Roma'da bayındırlık memuru Aegean Continental Shelf Ege Kıta Sahanlığı Aegean Sea Ege Denizi Aegean Ege aegis kalkan, siper, himaye aeolian deposit rüzgâr yığıntısı aeolian erosion rüzgâr erozyonu aeolian soil rüzgâr yığıntısı toprak aeolian rüzgâr nedeniyle oluşan aeolotropic anizotrop aeolotropy anizotropi aeon ölçülemeyecek kadar uzun zaman aerate havalandırmak, teneklendirmek, içine tenek karıştırmak" }, { "text": "aerating havalandırma, teneklendirme aeration havalandırma, teneklendirme aerator havalandırıcı, teneklendirici aerial line tenek hattı aerial railway teleferik aerial root havai kök, tenekte yetişen kök aerial ropeway teleferik aerial stem havai gövde aerial anten, teneğe değişli, havai aerie yükseklerdeki kuş yuvası aeriform gaz halinde aerify içine tenek karıştırmak, gaz haline getirmek aerobatics uçakla tenekte beceri gösterileri aerobe aerob aerobic bacteria tenekle yaşayabilen bakteriler aerobic respiration oksijenli solunum aerobic aerob, tenek ile yaşayabilen aerobics aerobik aerobiosis aerobiyoz aerodrome control tower alan kontrol kulesi aerodrome lighting alan aydınlatması aerodrome traffic alan trafiği aerodrome küçük tayyare meydanı aerodynamic body aerodinamik gövde aerodynamic aerodinamik aerodynamics aerodinamik bilim aerodyne aerodin aerofoil uçak kanadı, kanat şekli aerogram aerogram, telsiz telgraf aerogramme tenek mektubu, zarfsız uçak mektubu aerograph aerograf aerography aerografi aerolite aerolit, göktaşı aerologist aerolojist, tenekbilimci aerology aeroloji, tenekbilim aeromechanics aeromekanik aerometer aerometre, tenekölçer, yoğunlukölçer aeronaut balon pilotu aeronautical engineering tenek mühendisliği aeronautical tenekçilik ile ilgili aeronautics tenekçilik aeroplane uçak aerosol aerosol, tenekte asıltı aerospace atmosfer ve dışındaki boşluk, roket aerosphere tenekküre aerostat tenekten hafif uçak aerostatic aerostatik aerostatics aerostatik aerotechnics aeroteknik aerotropism teneğe yönelim aery yükseklerdeki kuş yuvası aesthete estet aesthetic estetik aesthetical estetiğe ait, güzellik ile ilgili aesthetics estetik aestival yaza özgü afar uzak, uzakta affability çelebilik, telattuf, taltif, nezaket, tatlılık, nüvaziş affable çelebi, taltifçi, içten, cana yakın, sokulgan affableness nezaket, naziklik, hoşluk affably nezaketle affair iş, maslahat, mesele, cenk, muharebe, hadise, vaka affect tesir etmek, dokunmak, etkilemek, ziyan vurmak affectation yapmacık davranış, gösteriş affected müteessir, yapma, yapmacık, sahte affectedness yapmacık affecting müessir, derinden etkileyici, dokunaklı, dokunur affectingly dokunaklı bir şekilde affection hissi kalbi, muhabbet, sevgi, düşkünlük, şefkat, hulus, husus, illet, maraz affectionate sevgi gösteren, muhabbet meşmul, şefkatli, müşfik, sevecen affectionately sevgi ile affective dokunaklı, duygusal, hissi affiance itimat, tevekkül, nişan, nikâh etmek, nişanlamak, akdetmek affidavit yazılı ve yeminli ifade, yemin tahtında verilen takrir ü beyan" }, { "text": "affiliate oneself with ile ilişki kurmak affiliate birleştirmek, üye etmek, birleşmek, üye olmak affiliated company bağlı şirket affiliated bağlı affiliation yakın ilişki affine afin, afine etmek affinity tezevvüçten hasıl olan karabet, sıhriyet, akrabalık, münasebet, yakın ilgi, yakınlık, güçlü ilgi, çekim, eğilim, yakınlık affirm tasdik etmek, doğrulamak, ispat etmek, iddia etmek, söylemek, bildirmek, tekrarlamak, tekrar söylemek affirmation tasdik, doğrulama, onay, ispat, iddia, ifade, bildirme affirmative sentence olumlu tümce, olumlu cümle affirmative tasdikî, subuti, tasdik, müspet, olumlu affirmatively olumlu olarak, doğrulayarak affix bağlamak, iliştirmek, tutturmak, eklemek, yapıştırmak, ek, şekilci afflatus esin, ilham, vahiy afflict keder vermek, üzmek, acı vermek, sıkıntı vermek, kederlendirmek, kebap etmek, yolukmak, düçar kılmak, tutmak afflicted özürlü affliction keder, acı, üzüntü, musibet, sıkıntı, bela afflictive acı verici, üzücü affluence zenginlik, varlık, varsıllık affluent zengin, varlıklı, hali vakti yerinde afford vermek, takdim etmek, getirmek, iras etmek, tahammül etmek, satın almaya gücü yetmek, yağdayı el vermek, imkânı olmak afforest ağaçlandırmak afforestation ağaçlandırma affranchise azat etmek, serbest bırakmak affranchisement azat etme, serbest bırakma affray kavga, gürültü affright korku affront karşı komak, hakaret etmek, aşağılamak, duygularını incitmek, kırmak, gücendirmek, darıltmak, muamelei gayri layika, bed muamele affusion dökme, dökülme Afghan Afganlı, Afgan, Afganca, bir çeşit yün atkı veya battaniye Afghanistan Afganistan afield özellikle evden uzakta afire tutuşmuş, alevler içinde, yanmakta, yanıyor aflame yanan, tutuşan, tutuşmuş afloat yüzen, yüzmekte, yüzüyor, su üzerinde duran, batmayan, gemide, denizde, (söylenti) dolaşan aflutter titreme halinde afoot ayakta, olup bitmekte, dönmekte afore daha önce, daha önceki afore-mentioned mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh afore-named mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh afore-said mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh aforementioned önceden anılan, sözü geçen aforesaid daha önce söylenilen, adı geçen afoul takılmış, dolaşmış afraid korkmuş, korkar, (be ~) korkmak, havfetmek afresh yeniden, tazeden, müceddeden, bir kez daha, mükerreren Africa Afrika African Afrikalı afrit ifrit afro afro saç, uzun ve cingelek saç afront beraber, bir hizada" }, { "text": "aft geri, geriye, geride, kıça doğru, kıçta after a fashion muayyen dereceye kadar, bir kadar, özüne göre bir nev, bir cür after a while biraz sonra after all is said and done umumiyetle, bitevlikte, tam nazara almak, dikkat vermek, evvel-ahir after all hülasei kelam, ahir ki, evvel ahir, ahir neticede, netice itibarı ile, sonunda, her şeye rağmen, yine de, her hâlde, hiç neye bakmayarak after burner art yakıcı after hours çalışma sögenlerinden sonraki zaman after one's own heart tam gönlüne göre, kafasına göre after the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda after you! önce siz buyurun! after -den sonra, bade, -ın ardından/arkasından/peşinden, ...nedeniyle/yüzünden, sonra, badehu, -e rağmen, -in peşinde/arayışında, hakkında, geriki, gerideki after-sales service satış sonrası servis afterbirth son, döleşi afterbleach sonradan beyazlatmak afterburner art yakıcı afterburning son yakma afterclap beklenmedik olay aftercooler son soğutucu afterdamp grizu patlamasından kalan zehirli gazlar afterdeck kıç güvertesi afterdinner yemekten sonra gelen aftereffect daha sonradan ortaya çıkan etki afterfinish son apre afterglow akşam kızıllığı, güneş batışı kızıllığı aftergrass ilk hasat sonrası çıkan otlar afterhours mesai sögenleri dışındaki zaman afterlife öbür dünya, ahret, ömrün geri kalan kısmı aftermath kötü sonuç, kötü yan etki aftermost en geri, en son afternoon ikindi vakitleri, öğleden sonra, günortadan akşama dek olan vakit afterpains doğum sonrası sancılar afterpart kıç taraf afterpiece asıl oyundan sonraki oyun afterproduct son ürün, son şeker aftersails kıç direk yelkenleri afterseason mevsim sonu aftershave tıraş losyonu aftershock (deprem sonrası) art sarsıntı aftertaste ağızda kalan tat afterthought akla sonradan gelen fikir aftertime gelecek aftertreatment son işlem, son işleme afterward sonra, sonradan afterwards sonradan, sonra, sonralar, badehu, daha sonra afterwing arka kanat aga ağa again and again döne döne, kayta kayta, tekrar tekrar, defalarca, defalarla, ara vermeden again yine, gene, yeniden, tekrar, kayta, tekraren, kaytadan, bir daha, bir de, bundan başka, ayrıca against nature doğaya aykırı" }, { "text": "against one's better mesleğinin zıddına judgment against the grain arzusunun zıddına, yüreğince olmayan against the law yasaya aykırı against time mahdut vakitte, kısa zamanda, son mühlet against -e karşı, karşısına, -e doğru, -e zıt yönde, karşısında, aleyhine, aleyhinde, -e aykırı, aksine, hilafına, hilafında, karşı, -e değecek şekilde agalloch ödağacı agamete gametsiz agamic agamik, eşeysiz agamogenesis eşeysiz üreme agamous eşeysiz agape afallamış, şaşırmış, hayretten ağzı açık kalmış, sevgi, muhabbet agar-agar solution agaragar eriyiği agar-agar agaragar, jeloz agaric katranköpüğü agate akik, süleymani, yüzük taşı, bilye agateware renkli emay agave agav age circle yaş halkası age limit yaş haddi age of consent rüşt, erginlik, kâbin yaşı, haddi büluğ age yaş, sin, yaşlılık, rüşt, çağ, çok uzun zaman, asır, devir, karn, yaşlanmak, ihtiyarlamak, eskimek, ihtiyarlatmak, eskitmek, (şarap/vb.) yıllanmak, yıllandırmak age-harden yaşlanmayla sertleştirmek aged günlük, aylık, yaşında, çok yaşlı, ihtiyar, koca, müsin ageing apparatus yaşlandırma aygıtı ageing furnace yaşlandırma fırını ageing temperature yaşlandırma sıcaklığı ageless eskimez, yaşlanmaz agelong uzun zaman süren agency vasıta, acenta, ajanlık, teşkilat, vesatet, marifet, aracılık, acentelik agenda yapılacak işler, gündem, gündelik, gün tertibi agendum gündem agent provocateur ajan provokatör agent vekil, acenta, temsilci, ajan, vasıta, vasıtacı, aracı, adam, etmen aggiornamento modernleşme agglomerate aglomera, yığışım, toplamak, yığmak, yığılmak, toplanmak agglomeration top etmeklik, toplanma, yığışma, yığın, küme, yığışım agglutinant yapıştırıcı agglutinate yapıştırmak, birleştirmek agglutination yapıştırma, aglütinasyon agglutinative yapıştırma işlemine ait, gram bitişken agglutinin aglutinin agglutinogen aglutinojen aggrandize büyütmek, artırmak aggrandizement büyütmeklik, büyütme, agrandisman, itibarını yükseltme aggravate ağırlaştırmak, daha fena etmek, daha beter etmek, kötüleştirmek, ciddileştirmek, kızdırmak, sinir etmek, darıltmak aggravating cezayı ağırlaştırıcı nedenler circumstances aggravation kötüleştirme, ağırlaştırma, kızdırma, iğzap aggregate expenditure toplam masraf aggregate income toplam gelir aggregate mecmu, toplam, toplu, bütün, toplamak, bir araya getirmek, toplanmak aggregation toplama, birleştirme, toplanma, toplam olma aggress saldırmak aggression tecavüz, tahatti, saldırı, nedensiz kavga, çatışma aggressive saldırgan, tecavüzkâr, kavgacı, girişken, atılgan aggressor (ilk hücum eden şahıs/ülke/vs.)" }, { "text": "tecavüzkâr, tecavüz ve tahatti birle nizaa sebep olan aggrieve gücendirmek, incitmek, kırmak, mağdur etmek aggrieved mazlum, mağdur, haksızlığa uğramış, sitemdide, incinmiş, kırılmış, üzüntülü aghast donakalmış, şaşırmış, çok korkmuş, dehşet içinde agile atik, çevik, hareketli agility çabukluk, çeviklik, atiklik aging yaşlanma, yıllanma, eskime agio baş, acyo, para farkı, ara değer, kambiyo agiotage acyotaj, borsa oyunu, kambiyo işi agitate sallamak, çalkamak, çalkalamak, ızdırap vermek, muzdarip etmek, üzmek, acı vermek, altüst etmek, karıştırmak, yaygara koparmak, ortalığı karıştırmak, kamuoyunu kışkırtmak, başkaldırmak agitated heyecanlı, tedirgin, narahat, ajite agitation çalkanış, heyecan, ızdırap, acı, üzüntü, telatum, temevvüç, kışkırtma, tahrik, ajitasyon agitato acele ve coşkunca çalınan/söylenen agitator tahrikçi, kışkırtan kimse, karıştırıcı, çalkalayıcı makine agitprop propaganda ve kışkırtma agleam ışıltılı aglet (ayakkabı bağındaki) demir uç aglow parlak, ışıltılı agname lakap agnate (baba tarafından) akraba agnation (erkek tarafından) akrabalık agnostic agnostik, bilinemezci agnosticism agnostisizm, bilinemezcilik ago bundan mukaddem, bundan evvel, önce, evvel, kabak agog heyecanlanmış, coşmuş, istekli, ümitli, hevesli agonic köşesiz agonize aşırı heyecan ve acı çekmek agonizing acı veren agony şiddetli acı, aşırı ıstırap, azîm ızdırap, sancı, hâletünnezi agora eski Yunanistan'da pazar yeri, meclis yeri agoraphobia agorafobi, alan korkusu agraphia agrafi agrarian geography tarım coğrafyası agrarian tarımsal, tarıma ilişkin agree to mutabık kalmak, anlaşmak, kabul etmek agree together uyuşmak agree with ile mutabık kalmak agree kavletmek, mukavele etmek, anlaşmak, razılaşmak, yola gitmek, karar vermek, razı olmak, muvafakat etmek, iyi gelmek, uymak, uygun gelmek, muvafık gelmek, mutabık olmak, mutabık kalmak, tevaffuk etmek agreeable tatlı, güzel, hoşa giden, hoş, şirin, latif, anlaşmaya hazır, uygun, mutabık, razı agreeableness tatlılık, hoşluk agreeably to tatbikan, tevfikan agreeably with tatbikan, tevfikan agreeably tatlılıkla, hoş bir biçimde agreed hemfikir, tamam, hay hay, olur agreement kavil, söz, mukavele, anlaşma, razılık, saziş, uyuşma, mutabakat, ittifak agressive saldırgan agribusiness tarım ve tarım ticareti agricultural belt tarımsal kuşak agricultural chemistry tarım kimyası agricultural cooperative tarım kooperatifi agricultural country tarım ülkesi" }, { "text": "agricultural credit tarım kredisi agricultural engineer tarım mühendisi, ziraat mühendisi agricultural engineering tarım mühendisliği agricultural implement tarım aleti, tarım makinesi agricultural insecticide tarımsal böcek öldürücü agricultural insurance zirai sigorta agricultural labour tarım işi, tarla işi agricultural labourer tarım işçisi agricultural land tarım arazisi agricultural machine tarım kılgası agricultural produce tarım ürünleri agricultural product toprak mahsulü, tarım ürünü agricultural production tarımsal üretim agricultural products tarımsal ürünler agricultural technique tarım tekniği agricultural tractor ziraat traktörü agricultural tarımsal, zirai agriculture ziraat, haraset, hiraset, felahat, filahat, tarım, kent tasarrufatı agriculturist ehli ziraat, tarımcı, tarım uzmanı agrimony kasıkotu agrimotor ziraat traktörü agrobiology agrobiyoloji agrology toprak bilimi agronomic bilimsel tarımla ilgili agronomical bilimsel tarımla ilgili agronomics bilimsel tarım agronomist bilimsel tarım uzmanı agronomy tarımbilim, bilimsel tarım aground (gemi) karaya oturmuş, batık, batmış ague sıtma ateşi, sıtma, ısıtma aguish sıtmalı, sıtma getiren, nöbetli ah ah, vah, eyvah, hayıf, diriğ, of, uf aha Aa!, Vah! ahead of one's time (bakışlarda, nailiyetlerde) vakti kabaklamak, zamanı kabaklamak ahead of the game hamıdan önde, elverişli vaziyette, erken, tez, koyulmuş vakitten evvel ahead önde, kabakta, önden, ileri, ileri doğru, ileriye, önde, ileride, gelecekte, ileriki ahem hım! ahoy ey, hey, hop, yahu AIDS AIDS aid and abet suçortaklığı yapmak aid el uzatmak, yardım etmek, iane etmek, muavenet etmek, yardım, iane, imdat, muavenet, kömek, destek, yardımcı aide yardımcı, muavin, yaver aide-de-camp yaver, yaveri harp, emir subayı aide-memoire anımsatıcı not aigrette kuş tepeliği, sorguç aikido aikido ail hasta olmak, zayıflamak, güçsüzleşmek aileron kanatçık, eleron ailing keyifsiz, rahatsız, hasta, mizaçsız, namizaç ailment (ciddi olmayan) hastalık, rahatsızlık, keyifsizlik, illet, dert aim at kastetmek, muradetmek, arzu etmek aim (~at) nişan almak, hedef almak, kurmak, emel etmek, amaçlamak, nişan alış, nişan alma, hedef alma, kasıt, emel, meram, maksut, maksat, amaç, erek, gaye, hedef aiming circle nişan dairesi aimless amaçsız, gayesiz, başıboş ain't değil air admission tenek girişi air base" }, { "text": "tenek üssü air bearing tenekli yatak air bladder tenek kesesi air blast ani rüzgâr air bleed tenek memesi, tenek deliği air box tenek kutusu air brake tenek eğleci, tenekli eğleç air brick delikli tuğla air bridge tenek köprüsü air bubble tenek kabarcığı air carrier tenek taşıyıcısı air castle fantazi, hulya air chamber tenek odacığı air cleaner tenek filtresi, tenek süzgeci air column tenek sütunu air compressor tenek kompresörü air conditioning teneklendirme, iklimleme air cooler tenek soğutucu air cooling tenekle soğutma air crossing tenek köprüsü air current tenek akımı air cushion vehicle tenek yastıklı taşıt, hoverkraft air cushion tenek yastığı air defence tenek savunması air defense tenek savunması air distance kuş uçuşu mesafe air door teneklendirme kapısı air drop delivery tenekten atılan yardım air drop tenekten atmak, paraşütle atmak air duct tenek arnası, tenek borusu air ducts tenek arnaları air ejector tenek ejektörü air engine tenek kozgaltkası air escape pipe tenek tahliye borusu air filter tenek filtresi, tenek süzgeci air fleet tenek filosu air force academy Tenek Harp Okulu air force command Tenek Kuvvetleri Komutanlığı air force tenek kuvveti air gun tenek tüfeği air heater tenek ısıtıcısı air hole tenek deliği air hose tenek hortumu, tenek borusu air hostess uçak hostesi air humidifier tenek nemlendirici air humidity tenek nemi air inlet tenek girişi, tenek alığı air intake tenek girişi air jacket tenek gömleği air lane tenek geçidi air mail uçak postası air mass tenek kütlesi air nozzle tenek memesi air officer tenek subayı air ones views fikirlerini açmak air operation tenek operasyonu air outlet tenek çıkışı air passage tenek geçidi, nefes yolu, tenek deliği air photo tenek fotoğrafı air pilot tenek pilotu air pocket tenek boşluğu air pollution tenek kirliliği air post uçak postası air pressure tenek basıncı air pump tenek pompası air quality tenek niteliği air raid tenek saldırısı air" }, { "text": "resistance tenek direnci air sac tenek kesesi air shaft tenek boşluğu air sick uçak tutmuş air space tenek sahası air speed tenek sürati air stream tenek akımı air taxi uçak taksi air traffic tenek trafiği air transport tenek ulaşımı, tenek taşıtı air truck tenek taşıtı air tube iç lastiği air turbine tenek türbini air void tenek boşluğu air washer tenek yıkayıcı air soluduğumuz hava, tenek, gökyüzü, nefes, tavır, yalpı yağday, ateşe göstermek, güneşe sermek, havalandırarak kurutmak, havalandırmak, havasını değişmek, havayı değişmek, hava vermek, hava atmak, caka satmak, gösteriş yapmak air-balloon balon air-condition teneği temizlemek, teneklendirmek air-conditioned teneklendirmeli, klimalı air-conditioner klima air-cool tenekle soğutmak air-cooled engine tenek soğutmalı kozgaltka air-cooled tenek soğutmalı air-free teneksiz air-gun yel tüfeği air-harden tenekte sertleştirmek air-hole nefeslik, nefes deliği air-operated pnömatik air-raid shelter sığınak air-seasoned tenekte kurutulmuş air-spaced tenek izoleli air-suspended pnömatik süspansiyonlu air-to-air tenekten teneğe air-to-ground tenekten yere air-to-sea tenekten denize air-to-surface tenekten satha air-to-underwater tenekten su içine air-traffic control tenek trafik kontrolü airbase tenek üssü airborne radar tenek radarı airborne (tohum/vb.) tenekten savrulan/atılan, tenekte, uçan, tenek airbrush tenekli boya tabancası airbus uçak aircraft carrier uçak gemisi aircraft construction uçak inşaatı aircraft engine uçak kozgaltkası aircraft engineer uçak mühendisi aircraft equipment uçak teçhizatı, uçak donatısı aircraft factory uçak fabrikası aircraft fuel uçak yakıtı aircraft hangar uçak hangarı aircraft industry uçak sanayi, uçak endüstrisi aircraft shed uçak hangarı aircraft uçak, uçaklar aircrew uçak mürettebatı airdrome tenekalanı, teneklimanı airdrop tenekten paraşütle (insan/yiyecek/malzeme/vb.) atma Airedale iri teriyer türü airfield light alan ışığı airfield lighting alan ışıklandırması airfield traffic alan trafiği airfield uçak pisti, tenekalanı airflow tenek akımı airfoil erfoyil, kanat, kanatçık airforce tenek kuvvetleri airfreight tenek yükü airfreighter yük uçağı airglow gök aydınlığı airhostess hostes airily ciddi olmayarak, havai bir biçimde, gırgırına airiness havadarlık, hafiflik airing havalandırma, havaya gösterme, gezinti airlane tenek geçidi airless havasız, boğucu airlift tenek" }, { "text": "yoluyla taşıma airline pilot uçak pilotu airline havayolu, havayolu işletmesi airliner büyük yolcu uçağı airlock tenek valfı, hava geçirmez kabin/oda airmail uçak postası, hava postası airman havacı, pilot airmanship havacılık airplane carrier uçak gemisi airplane engine uçak kozgaltkası airplane park uçak parkı airplane uçak, tayyare airport of departure kalkış havaalanı airport of destination varılacak havaalanı airport tax havaalanı vergisi airport havaalanı, havalimanı airproof tenek geçirmez, hava sızdırmaz, hava geçirmez yapmak airs hava, havalar, gösteriş airscrew pervane airship motorlu balon airsick uçak tutmuş, uçmaktan midesi bulanmış airsickness uçak tutması airspace bir ülkenin hava sahanlığı airspeed tenek sürati, hava hızı airstrip küçük havaalanı, uçak pisti airtight tenek geçirmez airtightness tenek sızdırmazlık, hava geçirmezlik airway havayolu airways tenek yolları airworthiness uçuşa elverişlilik airworthy (uçak/vb.) uçuşa hazır, uçuş emniyeti sağlanmış airy havadar, havalı, havai, boş, işe yaramaz, neşeli, havai airy-fairy hayal ürünü, pratik olmayan aisle geçit, iki sıra koltuk arasında uzanan yol, ara yol, koridor aitchbone sığır budu ajar açık, yarı açık, aralık akimbo eller belde dirsekler dışa doğru bakar durumda akin benzer, okşar, yakın, hısım alabaster kaymaktaşı, albatr, su mermeri, ak mermer alack eyvah! alacrity çeviklik, atiklik, canlılık, müsaraat, memnuniyet alalia konuşma yeteneği yitimi alanine alanin alarm bell alarm çanı alarm clock münebbih, çalar saat, zengli saat alarm korku, havf, dehşet, haber, tehlike işareti, heyecan sinyali, alarm, alarm aygıtı, korkutmak, korku vermek, tahvif etmek, ihafe etmek, dehşete düşürmek, tehlikeden haberdar etmek alarmingly korkunç derecede alarmist yaygaracı alas ay, vay, ah, vah, hayıf, diriğ, yazık, tüh, eyvah Albania Arnavutluk, Arnavut Vilayeti Albanian Arnavut albatross albatros albedo albedo, aklık, aklık derecesi albeit gerçi, her ne kadar, ise de, -e rağmen albescent beyazlaşan, aklaşan albinism akşınlık albino albino, akşın, çapar Albion ingiltere albite albit album albüm, uzunçalar albumen albümin, yumurta akı albumenize albüminlemek albumin albümin albuminate albüminat albuminoid albüminoit albuminose albüminli albuminous albüminli alburnum canlı odun," }, { "text": "kabuk altı katmanı alchemic simya ile ilgili, alşimi ile ilgili alchemical simya ile ilgili, alşimi ile ilgili alchemist alşimist, simyager alchemy metalleri altına dönüştürmeyi araştıran bilim dalı, simya ilmi alchymist kimyager alchymy ilmikimya alcohol content alkol miktarı alcohol fuel alkollü yakıt alcohol ruh, alkol, alkollü içki alcoholic drinks alkollü içecekler alcoholic strength alkol miktarı, alkol yüzdesi alcoholic alkollü, alkol içeren, alkolik, ayyaş alcoholism alkolizm alcoholometer alkolölçer alcoholometry alkolometri, alkolölçüm alcoholysis alkoliz alcove hücre, küçük bölüm, köşe aldehyde aldehit alder kızılağaç, akçaağaç alder-tree mürver ağacı alderman âyan, kent meclisi üyesi aldoform formaldehit aldohexose aldoheksoz aldol aldol aldose aldoz aldosterone aldosteron aldoxime aldoksim ale beyaz arpa suyu, bir tür bira aleatoric şansa bağlı aleatory şansa bağlı alee rüzgâr altı, boca alehouse birahane alembic imbik aleph null alef sıfır Aleppo pine Halep çamı Aleppo Halep alert dikkatli, tetik, uyanık, tehlikeye karşı uyarı, heyecan sinyali, alarm işareti, alarma geçmek, hazır olmak, uyarmak, ikaz etmek alertness açıkgözlük, atiklik, uyanıklık Alexandria iskenderiye alexia aleksi, okuma yeteneği yitimi alfalfa kabayonca, alfalfa alfresco açık havada, açık hava alga suyosunu, alg algae suyosunları algebra cebir algebraic equation cebirsel denklem algebraic cebirsel Algeria Cezayir Algerian Cezayirli algesia aljezi Algiers Cezayir algin algin, aljin alginate alginat, aljinat algine algin, aljin algology algoloji algorithm algoritma algorithmic algoritmik alias diğer adıyla, namıdiğer, takma isim, sahte isim alibi suçun işlenmesi sırasında başka yerde olduğunu kanıtlama, mazeret, özür alicyclic alisiklik alidade alidat alien subjects yabancı uyruklu yurttaşlar alien ecnebi, yad, yabancı, haricî, başka bir ülkeye ait, farklı, değişik, zıt, karşıt, ters, yabancı uyruklu kimse alienable satılabilir, ferağı mümkün alienate ahara temlik etmek, tebrit etmek, soğutmak, yadlaştırmak, yadsıramak, yabancılaştırmak alienation yabancılaşma, soğuma, uzaklaşma, bir yere/ortama ait olmama duygusu, elinden alma alienist psikiyatr aliens' law yabancılar yasası aliform kanat şeklinde olan alight on one's feet ayağa kalkmak alight inmek, konmak, tutuşmuş, alev almış, yanan alighting gears iniş" }, { "text": "takımları align with ile aynı hizaya sokmak, ile anlaşmaya vardırmak align düzene sokmak, sıraya dizmek, hizaya getirmek aligner ayar aleti, ayar gönyesi alignment sıraya dizme, düzenleme, hiza, sıra alike aynı, benzer, okşar, müşabih, bir, benzer şekilde, aynı şekilde aliment gıda, yiyecek, besleyecek, yemek, beslenme alimentary canal sindirim borusu alimentary sindirimsel, beslenmeyle ilgili alimentation beslenme alimony nafaka aliphatic alifatik aliquant tümbölmez, bir sayıyı kalansız bölemeyen sayı aliquot tümbölen, bir sayıyı tam bölen sayı alive and kicking sağ selamet, başı selamettir, hayat aşkı, canında can var, hâlâ ölmeyiptir alive to uyanık, duyarlı, farkında, haberdar alive with (canlı şeylerle) dolu, kaplı, kaynayan alive yaşayan, canlı, diri, sağ, berhayat, hayatta, yaşam dolu, hareketli alizarin alizarin, kökboyası, kökkırmızısı alkali cellulose alkali selüloz alkali metals alkali metaller alkali resistant alkaliye karşı dayanıklı alkali alkali alkalimeter alkaliölçer alkalimetry alkaliölçüm, alkalimetri alkaline earth metals toprak alkali metaller alkaline fluid alkalik sıvı alkaline alkalik, kalevi alkalinity alkalilik alkalinize alkalileştirmek alkalinizing alkalileştirici alkaloid alkaloit alkane alkan alkanet sığırdili alkannin alkanin alkene alken alkyd alkit alkyl alkil alkylation alkilasyon alkyne alkin all aboard! Herkes gemiye!, Binik kurtarıyor!, Hamı yerine! all agog arzu dolu all alone yapayalnız all along the line bütün cihetten, bütünlükle all along the road bütün cihetten, bütünlükle all along the way bütün cihetten, bütünlükle all along her vakit, öteden beri, başından beri, lap evvelden, hemişe all and sundry bir nefere gibi, hamıya aittir, müstesnasız olarak all anyhow sâmansız olmak, pinti görkemde olmak, bir tahar, büyük zahmetle, baştansavma, selikasız all around çepçevre, dört yandan all at once aniden, birden, birdenbire, derhal, gözlenilmeden, aynı zamanda all but the kitchen sink her şey yerinde bir sakal tarağı çatmıyor, her şeyden çok all but hemen hemen, neredeyse, demek olur ki, az kalmıştı, az kala, müstesna olmak şartı ile, bundan başka all clear tehlike geçti işareti, tenek tehlikesi çınavı geçti, yol açıktır, mania" }, { "text": "yoktur, serbest hareket etmek olur all down the line tam ve dolgun, bütün cihetlerde, bütünlükle all fools' day 1 Nisan günü, 1 Nisan'da all for nothing abes yere, boş boşuna all found her şeye hazır all fours dört ayak all hands herkes all in all neticede, sonuçta, bitevilikte, esasen all in one breath bir nefeste, bir nefese, bir yuduma, nefesini almadan all in the day's work normal, beklendiği gibi all in the day's work normal, beklendiği gibi, adi bir hâldir, âdet üzre, tabii şeydir all in yorgun, bitkin, her şey dahil all manner of her tür all my eye biz kaçın kurasıyız, yok canım, boş şeydir, cefengiyat, boş söz all night long bütün gece boyunca all night bütün gece boyunca all of a piece hemahenk, armonili, tam, bitkin, bitev hasiyet, aynı keyfiyetli, vahit, (neyese) uygun olarak, özüne beraber all of a sudden ansızın, birdenbire all of a tremble tir tir, zangır zangır titreyen all one's born days bütün ömrü boyu all out tüm gücüyle all over her yer, her taraf, her yerde, her tarafta all right yakşı yağdayda, iyi, zarar görmemiş, idare eder all rights reserved her hakkı saklıdır all silk saf ipek, has ipek all terrain vehicle arazi vasıtası All that glitters is not gold Parlayan herşey altın değildir all that o kadar çok, öylesine all the better daha iyi, isabet all the colors of the gökkuşağının her renginde, muhtelif renkli, çok renkli rainbow all the rage çok moda all the same yine de, hepsi bir, fark yok all the time sürekli, boyuna all the vogue çok moda all the year round bütün yıl boyunca all there aklı başında all told yekun olarak all too soon çek erken all weather her havaya elverişli all mecmu, cemi, cümle, tüm, bütün, tam, istenilen, her, hep, hepsi, tümüyle, bütünüyle, tamamen, tamamiyle, hamı," }, { "text": "hamısı, her şey, herkes, her biri, her iki taraf all-embracing her şeyi saran all-inclusive her şey dahil all-nighter bütün gece süren bir olay all-purpose çok maksatlı, her amaca uygun, kullanışlı all-round çok yönlü, çok meziyetli olan Allah Allah allanite allanit allay azaltmak, dindirmek, teskin etmek, yatıştırmak allegation suçlama, itham, ileri sürme, sav, iddia, dava, kaziye allege irat etmek, iddia etmek, ileri sürmek allegedly sözde allegiance tebaiyet, bağlılık, sadakat allegoric alegorik, kinayeli allegorical alegorik, dokundurmalı, mecazi, kinayeli allegorically alegorik olarak allegorize alegorilerle anlatmak allegory alegori, dokundurma, kinaye allegretto allegretto allegro allegro allel allel allele allel allelic allelik allelomorph allelmorf allelomorphic allelomorfik allelotropic alleltrop allergen alerjen allergic alerjik, sinir olan, nefret eden, sevmeyen, gıcık olan allergy alerji, hoşlanmama, sevmeme, nefret, gıcık alleviate hafifletmek, tahfif etmek, hafifleme, yatışma, azalma, hafifletme, yatıştırma, azaltma alleviation hafifleme, yatışma, teselli alley cat sokak kedisi alley dar sokak, çıkmaz sokak, dönge, geçit, patika, ara yol, hıyaban, bilye, misket alliaceous sarımsaklı alliance kodak birliği, akrabalık, dünürlük, anlaşma, uyuşma, ittifak, bağlılık, birlik, birleşme Allied Powers Müttefik Kuvvetler allied müttefik, birbirine bağlı, bağlaşık alligator pear perse ağacının meyvesi alligator Amerika ve Çin'de yaşayan bir tür timsah alliterate aliterasyon yapmak alliteration aliterasyon, ses yinelemesi allocate ayırmak, pay etmek, tahsis etmek, ödenek ayırmak allocation ayırma, tahsis etme, ödenek ayırma, ödenek, pay allocution söylev, nutuk, hitabe allogamy allogami allomeric allomer allometry allometri allomorph alomorf allomorphous allomorf, allomorfik allopath alopat allopathy alopati allophone alofon allot pay etmek, bölüştürmek, ayırmak, tahsis etmek allotment letter tahsis mektubu allotment tahsisat, ödenek, hisse, pay allotriomorphic allotriomorf allotrope alotrop, allotrop, eşözdek allotropic alotropik, allotropik allotropy alotropi, allotropi, eşözdeklik allow for hesap etmek, göz önüne almak, hesaba katmak allow of kabul etmek allow bırakmak, komak, izin vermek, icaze vermek, ruhsat vermek, cevaz vermek, vermek, tayin etmek, tahsis etmek, ayırmak, sağlamak, teslim etmek, itiraf etmek allowable caiz, bırakılabilir, izin verilebilir, olası allowance" }, { "text": "aylık, gündelik, yıllık, tayin, tayinat, ödenek, tahsisat, cep harçlığı, göz yumma, tolerans, müsamaha, izin, hususi bir vasıta için ayrılan/sağlanan para, pay alloy altına/gümüşe katılan bakır, katışık, metal alaşımı, ayar alloyed alaşımlı alloying alaşımlama allspice yenibahar allude to kastetmek, ima etmek, andırmak, anıştırmak allude dokundurmak, anmak, adını çekmek, kinaye etmek, hatırlatmak, esaslanmak, isnat etmek, müracaat etmek, kaydetmek, istinat etmek, iham vurmak, ima etmek, nazarda tutmak, işaret etmek, baştan çıkarmak, cezbetmek, ayartmak, çekicilik, cazibe alluded to adı geçen allure çekicilik, cazibe, baştan çıkarmak, ayartmak, cezbetmek, çekmek allurement büyüleme, çekme, cezbetme, şuhluk alluring cazip, akıl çelici, çekici allusion dokundurma, ima, kinaye allusive dokundurmalı, imalı alluvial cone birikinti konisi alluvial deposit alüvyon, lığ alluvial plain birikinti ovası alluvial alüvyonlu, lığlı alluvion sel, su basması, alüvyon, lığ alluvium alüvyon, lığ ally rabıtaivahide tahtına ithal etmek, birleşmek, birleştirmek, müttefik ülke, dost, arkadaş alma mater öğrenim görülen okul almanac almanak almanack takvim, salname almandine almandin, seylantaşı almighty her şeye kadir, çok büyük, müthiş, süper almond oil bademyağı almond shaped badem şeklinde almond tree badem ağacı almond badem ağacı, badem almoner imam, yardım dağıtan görevli almost hemen, hemen hemen, demek olur ki, tahminen, az kaldı, az kalsın, az kala, neredeyse alms sadaka almsgiving sadaka verme, zekât verme, hayır yapma almshouse yaşlılarevi, darülaceze, düşkünler yurdu almsman düşkün, muhtaç almucantar almukantarât, yükseklik dairesi aloe sarısabır aloes sabır aloeswood kartal ağacı aloft yukarı, yukarıda, yukarıya alogia konuşamazlık alone tek başına, tek, yalnız, tenha, başlı başına, yalnız, sadece along with ile birlikte along ileri, ileriye, yanına, yanında, boyu, boyunca, birlikte, burada, buraya, orada, oraya alongshore kıyı boyunca alongside one another karın karına, borda bordaya alongside with yanı sıra alongside yanına, yanında, ile yan yana aloof soğuk, ilgisiz, uzak, uzakta, alargada aloofness uzaklık, araya mesafe koyma, çekingenlik alopecia saç dökülmesi, kellik, alopesi aloud pek, cehren, savtı bülent ile, ucadan, yüksek sesle alp yüksek" }, { "text": "dağ alpaca alpaka, alpaka kumaş alpenstock demir uçlu dağcı bastonu alpha and omega başlangıç ve bitiş, ilk ve son alpha particle alfa parçacığı, alfa taneciği alpha radiation alfa radyasyonu, alfa ışınımı alpha radioactivity alfa radyoaktivitesi alpha rays alfa ışınları alpha Yunan abecesinin ilk harfi, alfa alphabet elifba, alfabe, abece alphabetic alfabetik, abecesel alphabetical alfabetik, abecesel alphabetically alfabetik olarak alphameric alfamerik alphamerics harfler ve sayılar alphanumeric alfasayısal alphanumerics harfler ve sayılar alpine plant alp bitkisi alpine sun ültraviyole lambası alpine Alp dağlarına ya da diğer yüksek dağlara ilişkin, çok yüksek Alpinist alpinist, dağcı already available halihazırda mevcut olan already zaten, artık, çoktan, evvelce, daha önce, şimdiden Alsatian Alsas çoban köpeği, Alsas'lı also da, dahi, hem, hem de, yine, ayrıca, hemçinin, aynı zamanda, yanısıra also-ran tabela yapamayan at Alt key ek karakter tuşu altar mimber altazimuth altazimut alter course rota değiştirmek alter değişmek, başka türlü olmak, değiştirmek alter-ego canciğer arkadaş, bir kimsenin ikinci kişiliği alterable değişebilir, değişik, değişir, değiştirilebilir alteration değiştirme, değişim, değişen şey, değişiklik alterative değiştirici, değiştiren altercate kavga etmek, atışmak altercation kavga, çekişme, anlaşmazlık altered rock başkalaşmış kaya, metamorfik kaya alterego çok yakın dost alternate angels ters açılar alternate days günaşırı alternate member yedek üye alternate değişimli, değişerek oluşan, bir o, bir öteki, almaşık, münavebeli, her iki günde bir alternate-exterior angles dışters açılar alternately nöbetleşe, sıra ile alternating current alternatif akım, dalgalı akım alternating load alternatif yük alternating birbirini izleyen, münavebeli alternation of generations nesil değişimi alternation birbirini izleme, almaş, münavebe, nevbeleşme, değişim alternative seçimli, diğer, başka, seçenek, seçim, iki şıktan biri, alternatif alternator alternatör although -e karşın, ise de, -dığı halde, olmakla beraber, olmasına rağmen, karamazdan, bakmayarak ki altigraph yazıcı altimetre altimeter altimetre, yükseklik ölçer altitude above sea level deniz seviyesinden yükseklik altitude control yükseklik kontrolü altitude recorder yazıcı altimetre, yükselti yazıcı altitude denizden yükseklik, yüksek yerler ya da" }, { "text": "alanlar alto alto alto-relievo yüksek kabartma altocumulus altokümülüs altogether bütünlükle, tamamen, tümüyle, cemi, bütün bütün, büsbütün, umumen, bitev, birlikte, hamılıkla, hamısı, herşeye rağmen, neticede, yine de altostratus altostratus altruism özgecilik, özünden önce başkalarını düşünme altruist başkalarını düşünen kimse, özgeci altruistic özverili, fedakâr alum mordant şap mordanı alum stone şaptaşı alum şap alumed şaplı alumina alüminyum oksit, alümin aluminate alüminat aluminium coated alüminyum kaplı aluminium oxide alüminyum oksit aluminium paint alüminyum boya aluminium powder alüminyum tozu aluminium sheet alüminyum levha aluminium sulfate alüminyum sülfat aluminium tube alüminyum tüp aluminium alüminyum aluminium-coat alüminyum kaplamak aluminization alüminyum ile kaplama aluminize alüminyum ile kaplamak aluminized alüminyum kaplı aluminothermics alüminotermi aluminous şaplı alumna eski kız mezun alumnus eski erkek mezun alunite şaptaşı alveolar dişyuvasına ait alveolate petekli, delikli alveolus alveol, diş yuvası alvine bağırsakla ilgili alvite alvit always her zaman, daima, hemişe, hep, sonuna dek, daima, durmadan, hep alyssum deliotu am -im, -ım, um, üm amadou kav amain şiddetle, var kuvvetiyle, tam kuvvetle amalgam civa bileşiği, amalgam, metal karışımı amalgamate birleşmek, katılmak, birleştirmek, katmak amalgamation karışma, karışım, alaşım, katılma amanuensis kâtip, yazman, yazıcı amaracus mercanköşk otu amaranth horozibiği amaranthine mor, solmaz, ebedi amarantite amarantit amaryllis nergiszambağı amass biraraya getirmek, toplamak, yığmak, biriktirmek, bir araya gelmek amateur movie camera amatör film kamerası amateur amatör, heveskâr, deneyimsiz kimse, beceriksiz amateurish amatörce, beceriksiz, kalitesiz amative aşkla ilgili amatory âşıkane, şehvetli amaurosis amoroz amaze şaşırtmak, hayretlendirmek, taaccüplendirmek, hayrete salmak, hayrete düşürmek, mat koymak, hayranlık, meftunluk amazement hayret, taaccüp, şaşkınlık, ağzı açık kalma amazing şaşırtıcı, hayretamiz, hayrete düşürücü, füsunkâr, garibe amazingly şaşılacak derecede, afal afal Amazon Amazon nehri, kadın şavaşçı, kuvvetli kadın Amazonian Amazon nehrine ait, Amazona ait, savaşçı, erkil amazonite amazonit ambage dolambaçlı yol ambassador büyükelçi, sefir ambassadress sefire amber kehribar, kehribar rengi ambergris amber ambidexter iki elini aynı şekilde kullanabilen kimse ambidexterity iki elini de aynı şekilde kullanabilme" }, { "text": "ambidextrous iki elini aynı biçimde kullanabilen ambience bir yerin havası, ortam, çevre ambient air ortam havası, çevre havası ambient noise çevre gürültüsü, bozucu gürültü ambient temperature çevre sıcaklığı ambient çevredeki, çevreyi saran ambiguity belirsizlik, anlam belirsizliği ambiguous belirsiz, şüpheli, muğlak, çapraşık ambiguously muğlak olarak ambiguousness muğlaklık, şüphelilik, çapraşıklık, belirsizlik ambipolar ambipolar ambit alan, saha, çevre, ortam, muhit, etraf ambition hırs, tutku, arzu, istek, şiddetle istenen şey ambitious hırslı, tutkulu, çok istekli, tutkun, başarma isteği olan, azimli ambitiously ihtirasla, hevesle ambitiousness ihtiras, heves ambivalence belirsizlik ambivalent zıt/çelişik duygular taşıyan, kararsız amble yavaş yavaş yürümek, rahvan gitmek, rahvan, rahat yürüyüş ambler rahvan yürüyen at ambo vaiz kürsüsü ambrosia leziz şey ambrosial nefis, enfes, mükemmel ambulance ambülans, tacilî yardım ambulant seyyar, gezici ambulate gezmek ambulation gezme, dolaşma ambulatory gezilebilir, kemerli yol ambuscade pusu, tuzak ambush pusuya düşürmek, tuzak kurmak, pusu, tuzak, pusuya yatılan yer ameliorate düzeltmek, iyileştirmek amelioration düzeltme, iyileştirme, ıslah amen amin amenability uysallık, yumuşak başlılık amenable uysal, yumuşak başlı, sorumlu, uygun, uyumlu amend düzeltmek, düzeliş etmek, ıslah etmek, değişmek, değiştirmek amendable tadil edilebilir, düzeltilebilir amendatory ıslah edici, düzeltici amendment motion değişiklik önergesi amendment of law kanunu değiştirme amendment değişiklik, değiştirme, düzeltme, düzeliş, ıslah amends telafi etmek amenities hayatı kolaylaştıran şeyler, rahatlıklar amenity rahatlık, konfor amerce para cezasına çarptırmak, ceza vermek America Amerika American Indian Amerikan yerlisi American Amerikalı, Amerikan Americanism Amerikan İngilizcesi, Amerikancılık Americanize Amerikalılaştırmak, Amerikalılaşmak americium amerisyum ametabolic ametabolik amethyst ametist, kırmızımsı mavi, mor renk Amharic Habeşistan'ın resmi dili amiability sevimlilik, yumuşak başlılık, iyi huyluluk amiable sevimli, iyi huylu, yumuşak başlı, samimi amiably tatlılıkla amianthus amyant amicability dostluk, arkadaşlık, samimiyet amicable dostça, dosthane amicably dostça, barışçı olarak amid ortasında, arasında amide amit amidol amidol amidships gemi içinde/ortasında amidst (edat) ortasına, ortasında amine amin amino- (önek) amino aminoacid aminoasit aminophenol aminofenol amiss kötü, yanlış, kusurlu amitosis amitoz amitotic amitotik amity dostluk," }, { "text": "arkadaşlık, dostça davranış amixia amiksi ammeter ampermetre, amperölçer ammine ammin ammonal ammonal ammonia amonyak ammoniac gum amonyak zamkı ammoniac amonyakla ilgili ammonite ammonit ammonium acetate amonyum asetat ammonium carbonate amonyum karbonat ammonium chloride amonyum klorür ammonium hydrate amonyum hidrat ammonium hydroxide amonyum hidroksit ammonium nitrate amonyum nitrat ammonium sulphate amonyum sülfat ammonium sulphide amonyum sülfür ammonium amonyum ammonization amonizasyon ammunition store mühimmat deposu ammunition cephane, mühimmat amnesia amnezi, bellek kaybı, bellek yitimi Amnesty International Uluslararası Af Örgütü amnesty genel af amnion amnios amniotic fluid meşime içindeki sıvı amniotic sac meşime boşluğu amniotic meşime ile ilgili amoeba amip amoebic dysentery amipli dizanteri amoebic amibik amok çılgın, sapıtmış, deli gibi amomum kakule among ortasında, arasında, -den biri, içinde, arasında, aralarında, arasında amongst (edat) aralarında, arasında, kucağında amoral ahlak dışı, ahlaksız amorality ahlaksızlık amorous sevdalı, cinsel aşka eğilimli amorously be âşıkane amorousness âşıklık amorphism amorfluk, şekilsizlik amorphous structure biçimsiz yapı, amorf yapı amorphous şekilsiz, amorf, özelliksiz, biçimsiz amortise amorti etmek amortization amortisman, sönüm, itfa, aşınma amortize amortize etmek, sönümlemek, itfa etmek amount to olmak, etmek, varmak amount miktar, kemiyet, hacim, tutar, netice amour aşk (macerası) amourpropre izzetinefis, onur amp amper, amplifikatör, amfi ampelite ampelit amperage amperaj, amper miktarı ampere amper ampere-hour amper-saat ampersand & işareti amphetamine amfetamin amphibian tank amfibi tank amphibian hem suda hem karada yaşayabilen hayvan, ikiyaşayışlı, hem karada hem suda gidebilen araç, yüzer gezer araç amphibious ikiyaşayışlı, amfibi, yüzergezer amphibole amfibol amphibolic amfibolik amphibolite amfibolit amphibology belirsizlik amphiprotic amfiprotik amphitheatre amfiteatr amphora amfora, iki kulplu eski bir tür testi amphoteric oxide amfoter oksit amphoteric amfoter ample gerektiğinden çok, bol, yeterli, geniş, büyük ampleness bolluk, genişlik amplification büyültme, genişletme, gürleştirme, yükseltme amplifier tube amplifikatör lambası amplifier valve amplifikatör lambası amplifier amplifikatör, yükselteç amplify genişletmek, gücünü artırmak, yükseltmek amplitude modulation genlik modülasyonu amplitude bolluk, genişlik, genlik amply bol bol, fazlasıyla, kâfi miktarda," }, { "text": "çokça ampoule ampul ampule ampul ampulla şişe, kabarcık amputate bir kılganı kesmek amputation bir kılganın kesilmesi amputee bacağı veya kolu kesilen kişi amulet muska, nazarlık amuse oneself dilhoşluk etmek, oynamak, keyfini açmak, mezelenmek amuse eğlendirmek amusement park lunapark amusement temaşa, şenlik, eğlence, zevk, keyif, sefa, lezzet, sevinç, şadlık, neşe, zarafat amusing hoş, gülmeli, eğlenceli, eğlendirici, zarif, şaka yapan amusingly hoş bir şekilde, eğlendirici bir şekilde amygdalate badem gibi amygdalic bademden yapılmış amygdalin amigdalin amygdaloid badem biçiminde, bademcik taşı amyl acetate amil asetat amyl alcohol amil alkol amyl amil amylaceous nişastalı amylase amilaz amylene amilen amylic amille ilgili, amilik amyloid nişastalı amylum nişasta an ace in the hole vasıta üstünlüğü, gizli/gözegörünmez üstünlük an albatross about one's kiminse günahını daima yadına salmak, kederli hadise, kederli hâl neck an idle hour boş vakit an (art.) bir ana- (önek) yukarı, tekrar anabasis ateşin yükselmesi anabatic wind anabatik rüzgâr anabolism anabolizma anachronism çağ aşımı anaconda anakonda Anadolu University Anadolu Üniversitesi, Anadolu Birdemi anaemia kansızlık, anemi anaemic kansız, anemili, anemik anaerobe havasız yerde yetişip yaşayabilen mikroorganizma anaerobic bacteria oksijensiz yaşayabilen bakteriler anaerobic respiration oksijensiz solunum anaerobic havasız yerde yetişip yaşayabilen anaesthesia anestezi, duyum yitimi anaesthetic uyuşturucu anaesthetist narkozcu anaesthetize anestezi yapmak, narkoz vermek, duyumsuzlaştırmak anaglyph anaglif anagram çevrik sözcük, evirmece anal fin anüs yüzgeci anal anüse ilişkin, anal analcime analsim analectic seçme analects seçme eserler veya parçalar analgesia acı yitimi, analjezi analgesic ağrı kesici, ağrı kesen ilaç analog analog, örneksel analogic kıyaslanabilen, kıyas yoluyla, benzeterek analogical kıyaslanabilen analogous benzer, yakın, paralel analogue birşeyin benzeri olan şey analogy benzerlik, örnekseme analphabetic okuması yazması olmayan analyse analiz etmek, çözümlemek analyser analizör, çözümleç analysis çözümleme, analiz etme, analiz, tahlil analyst analiz yapan kimse, ruh çözümcü analytic tahlili, analitik, çözümsel analytical chemist analitik kimyager analytical chemistry analitik kimya, çözümsel kimya analytical geometry analitik geometri, çözümsel geometri analytical çözümsel, analitik analyze" }, { "text": "çözümlemek, analiz etmek, tahlil etmek, incelemek analyzer analizör, çözümleç anamorphic lens anamorfozör, anamorfozcu mercek anamorphic anamorfoz anamorphosis anamorfoz ananas ananas anaphase anafaz anarchic anarşik, anarşiye ilişkin anarchical kanun tanımayan, karmakarışık anarchism anarşizm, başsızlık, kargaşacılık anarchist anarşist anarchy anarşi, kargaşa anastigmatic anastigmat anastomosis iki damarın birleşmesi anatase anataz anathema aforoz, lanetleme anathematize aforoz etmek, lanetlemek Anatolia News Agency Anadolu Ajansı Anatolia Anadolu Anatolian Anadolulu anatomical anatomik, yapıbilimsel, yapısal anatomist anatomi uzmanı, anatomist anatomize parçalara ayırıp incelemek, teşrih etmek anatomy anatomi, yapıbilim ancestor ata, ecdat ancestral atalara ilişkin, atadan kalma ancestry soy, atalar anchor gemi demiri, çapa, çıpa, lenger, levber, güven veren şey/kimse, güven kaynağı, çapa atmak, demirlemek, sıkıca tutturmak/bağlamak, sıkıca bağlanmak, tutmak anchorage gemilerin demirleme yeri, liman anchorite münzevi anchorman haber sunucusu, aytar anchovy hamsi anchusa sığırdili, öküzdili ancient Rome eski Roma ancient times eski zamanlar ancient çok eski, Romalılar ve Yunanlılar zamanına ait, kadim, eski, köhne ancillary yardımcı, yan ancon ankon and all that jazz ve bunun gibi ıvır zıvır and how hem de ne biçim and so forth ve saire, ve benzeri şeyler, filan fıstık and so on ve benzeri şeyler, ve saire and what not ve benzeri şeyler, vesaire and what's more üstelik and ve, ile, ma, ve, sonra, daha sonra, ve bu yüzden, -bundan dolayı, ya, bes Andalusia Endülüs andante andante, yavaşça andantino andantino andesine andezin andesite andezit, ankarataşı andiron ocağın demir ayaklığı androgynous erselik, ikicinslikli, ikieşeyli android androit anecdotal fıkra biçiminde anecdote kısa öykü, fıkra, latife, anekdot anechoic yankısız anemia kansızlık, anemi anemic kansız, anemik anemograph anemograf, yelyazar anemography anemografi anemology anemoloji, rüzgâr bilgisi anemometer anemometre, yelölçer, rüzgârölçer anemometry anemometri anemone anemon çiçeği anemoscope anemoskop anent (edat) dair, ilgili, bitişik aneroid altimeter aneroit altimetre aneroid barometer aneroit barometre aneroid calorimeter aneroit kalorimetre aneroid thermometer kadranlı termometre aneroid aneroit, sıvısız aneshesiologist anestezi uzmanı anesthesia duyum yitimi, anestezi" }, { "text": "anesthetic anestezik, uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, anestezik anesthetist narkozitör anesthetize narkoz vermek, uyuşturmak anethole anetol aneurism anevrizma, damar genişlemesi anew yeniden, yeni bir biçimde anfractuosity girintili çıkıntılı olma angary angarya angel melek, melek gibi insan angelfish maymunbalığı angelic melek gibi, meleklere özel angelica melekotu anger öfke, kızgınlık, hiddet, gazap, öfkelendirmek, kızdırmak, hiddetlendirmek angina pectoris göğüs anjini angina anjin angiosperm kapalı tohumlu bitki angle iron köşebent, L demiri angle of incidence gelme açısı angle of reflection yansıma açısı angle of sight görüş açısı angle of vision görüş açısı angle açı, bucak, bakış açısı, açı yapmak, açı oluşturmak angled açılı, köşeli, zaviyeli angler olta ile balık tutan kimse, fenerbalığı angleworm solucan Anglican Anglikan, Anglikan Anglicism ingiliz özelliği anglicize ingilizleştirmek, ingilizleşmek angling oltayla balık avlama Anglo- (önek) ingiliz Anglo-American Anglo-Amerikan Anglo-Saxon Anglosakson, Anglosakson anglophobe ingiliz düşmanı, ingiliz aleyhtarı anglophobia ingiliz düşmanlığı anglophone ingilizce konuşan Angola Angola Angolan Angolalı angora wool tiftik, moher angora tiftik dokuma angrily kızgınlıkla, öfkeyle, gazapla, hırsla, hiddetle angry kızgın, acıklı, hırslı, öfkeli, dargın, (hava) fırtınalı angstrom angstrom anguish şiddetli ıstırap, elem, keder, acı anguished ıstıraplı, acılı, kederli angular acceleration açısal ivme angular distance açısal uzaklık angular joints açısal eklemler angular measure açısal ölçü angular motion deveran, dönme angular velocity açısal hız angular köşeli, açılı, sivri, zayıf, bir deri bir sümük, arkadaşlık kurması zor angularity açılı olma, köşeli olma anhelation nefes darlığı anhydride anhidrit anhydrous susuz anil çivitotu aniline dye anilin boya aniline anilin animadversion eleştiri, kınama, tenkit, çekiştirme animadvert eleştirmek, çekiştirmek animal breeding centre hayvan üretme merkezi animal breeding hayvan besleme animal cell hayvan gözesi, hayvan hücresi animal fat hayvansal yağ animal feed factory yem fabrikası animal feed hayvan yemi animal food hayvan yemi animal heat vücut sıcaklığı animal husbandry hayvan yetiştirme animal kingdom hayvanlar âlemi animal magnetism cinsel çekicilik animal product hayvansal ürün animal psychology hayvan psikolojisi animal remains hayvan" }, { "text": "kalıntıları animal spirits canlılık, hayatiyet animal starch glikojen animal waste hayvansal artık animal hayvan, döngül, kaba kişi, hayvansal, hayvani, bedensel, vücutla ilgili animalcule hayvancık animalism hayvanilik animalization hayvanlaştırma animalize yüne benzetmek animate canlı, yaşayan, canlandırmak, heyecan katmak animated cartoon çizgi film animated canlı, hareketli animation canlılık, yaşam, ruh, heyecan animato animato animator ressam, canlandırıcı, canlandıran animism animizm animistic animistik animosity kin, düşmanlık animus kötü niyet, ters mizaç, düşmanlık anion anyon anionic anyonik anise anason aniseed anason tohumu, anason anisette anasonlu içki, rakı anisole anizol anisometric anizometrik anisotonic anizotonik anisotropic anizotrop, eşyönsüz anisotropy anizotropi, eşyönsüzlük ankerite ankerit ankle bone aşık sümüğü ankle boot yarım çizme, bot ankle shoes atkılı ayakkabı ankle sock kısa çorap, soket ankle strap ayakkabı atkısı ankle ayak bileği eklemi, ayak bileği, topuk, topuk çıkıntısı anklet halhal, soket, kısa çorap, tozluk ankylosis ankiloz, eklem katılaşması anna (Hint parası) rupinin on altıda biri annalist tarihçi, kronik yazarı annals tarihsel olaylar anneal tavlamak, tav vermek, yumuşatmak annealed glass tavlanmış cam annealing tavlama annelid halkalı annex istila etmek, müsadere etmek, (güçle) birleştirmek, eklemek, katmak annexation müsadere, ilhak annexe ek yapı, müştemilat, ek annexed budget katma bütçe annihilate yok etmek annihilation yok etme anniversary yıldönümü anno Domini milattan sonra Anno Hegirae Hicri yıl annotate (kitaba) açıklayıcı notlar koymak, çıkmalar yapmak annotation çıkma, not annotator yorumcu, tefsirci announce yüksek sesle bildirmek, anons etmek, bildirmek, ilan etmek, duyurmak announcement ilan, anons, bildiri, duyuru announcer spiker annoy kızdırmak, sinirlendirmek, asabileştirmek, can sıkmak, tenge getirmek, baş ağrıtmak annoyance can sıkma, baş ağrıtma, sıkıntı/üzüntü kaynağı annoying sinirlendirici, can sıkıcı, taciz edici annual general meeting yıllık genel kurul toplantısı annual income tax return yıllık gelir beyannamesi annual leave yıllık izin annual precipitation yıllık yağış annual rainfall yıllık yağış annual report yıllık rapor annual ring yıl halkası, yaş halkası annual runoff yıllık akım annual throughput yıllık akım annual yıllık," }, { "text": "yılda bir kez, her yıl, bir yıllık bitki annually her sene, yılda bir annuitant yıllıkçı, yıllık (ödenek) alan kimse annuity contract ölünceye kadar bakma akdi annuity bir kimseye verilen sabit yıllık maaş, yıllık emekli maaşı annul bozmak, yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek annular eclipse dairesel tutulma annular vault kemerli tonos annular halka biçiminde, halkalı annulate halkalı annulated halkalı annulation halka şekli, halka annulet halkacık annulment iptal, fesh, yürürlükten kaldırma, ilga annulose halka şeklinde annulus halka annunciate ilan etmek, bildirmek annunciation ilan, bildiri, haber annunciator işaret cihazı, alarm cihazı anode circuit anot devresi anode current anot akımı anode anot, artıuç anodic anotsal, anodik anodize anotlamak anodyne ağrı kesici anomalistic anomalistik anomalous normal olmayan, anormal anomaly anomali, düzgüsüzlük, sapaklık, anormal kişi/şey anon yakında anonym ismi bilinmeyen yazar, adsız anonymity yazarı bilinmeyiş, gerçek ismini saklama anonymous anonim, adsız, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyen anopheles anofel anorak anorak, parka anorexia iştahsızlık anorthic anortik anorthite anortit anorthose anortoz anorthosite anortozit anosmia anozmi, kokualmazlık another başka, diğeri, öbürü, bir başkası, başkası, başka birisi, başka bir, daha bir anoxia kanda oksijen azlığı, dokuda oksijen azlığı anserine kazlarla ilgili, kaz kafa, mankafa, kaz gibi answer back terbiyesizce cevap vermek answer for sorumlu olmak, ödemek, karşılığını vermek answer the door kapıya bakmak answer the phone çınkaya bakmak answer yanıt, cevap, karşılık, yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, tanımlamak, uymak, eşit olmak, yeterli olmak, tatmin edici olmak answerable sorumlu, yükümlü answerback karşılık answerless cevapsız, yanıtsız ant lion kumurska aslanı ant karınca, karışka, kumurska ant-hill kumurska yuvası antacid mide ekşimesini tedavi eden, ekşiliğe karşı, asit giderici (şey), antiasit antagonism düşmanlık, kin antagonist hasım, rakip antagonistic zıt, muhalif, düşman, karşıt antagonistically muhalefet ederek, karşı çıkarak antagonize düşman etmek antalgic ağrı kesici antarctic circle güney kutbu dairesi antarctic Güney Kutbuyla ilgili Antarctica Antarktika ante meridiem öğleden önce, sabah ante önce, (edat) önce, önceki anteater karıncayiyen" }, { "text": "antebellum savaştan önceki antecedence önce olma, öncelik, öncellik antecedent önce gelen, önceki, evvelki, kabakki antecedents atalar antechamber küçük oda, bekleme odası, ön yanma odası antedate eski tarih atmak, önce gelmek, önce olmak antediluvian Tufandan evvelki devre ait, çok yaşlı adam, çok yaşlı kimse antefix antefiks, yüz tuğlası antelope antilop antenatal doğum öncesi antenna cord sırgavıl kordonu antenna tuning sırgavıl ayarı antenna sırgavıl, anten antennule antencik, küçük duyarga antenuptial evlilik öncesi anterior önceki, daha eski, öne yakın olan anteroom içinden başka odaya geçilen oda, bekleme odası anthem şükran ve sevinç duası anthemion antemiyon anther başcık anthocyanin antosiyanin anthological antolojik anthologist antoloji düzenleyen kimse anthology antoloji, seçki anthracene dye antrasen boyası anthracene oil antrasen yağı anthracene antrasen anthracite antrasit, parlak kömür anthraquinone antrakinon anthrax şarbon, karakabarcık anthrone antron anthropocentric antroposentrik anthropoid insan benzeri, insansı, maymunsu anthropological antropolojik, insanbilimsel anthropologist antropolog, insanbilimci anthropology antropoloji, insanbilim anthropometric antropometrik anthropometry antropometri anthropomorphism insanbiçimcilik, antropomorfizm anthropomorphous insan şeklinde anthropophagi yamyamlar anthropophagous insan eti yiyen, yamyam anthropophagy yamyamlık anti- (önek) karşı, zıt, ters, aksi anti-interference antiparazit, parazit giderici anti-Semite Yahudi aleyhtarı, Yahudi karşıtı anti-Semitic Yahudilerin aleyhinde olan anti-Semitism Yahudi düşmanlığı antiaircraft gun uçaksavar topu antiaircraft uçaksavar antibiotic antibiyotik antibody antikor antic soytarılık, maskaralık, tuhaflık anticatalyst antikatalizör, negatif katalizör, karşıtezgen anticathode antikatot, karşıt katot antichlor antiklor, klor giderici antichristian Hıristiyanlığa karşı çıkan anticipate ummak, beklemek, olacağını sezmek ve önceden eyleme geçmek, birinden daha önce davranmak, vaktinden önce söylemek/yazmak anticipation umma, bekleme, bekleyiş, önceden sezme anticipatory önceden yapılan anticlimax ani düşüş, ani değişiklik, heyecan verici şey anticlinal antiklinal, yukaçla ilgili anticline yukaç anticlockwise saat akrebinin döndüğü yönün tersine anticoagulant antikoagülan, pıhtılaşma önleyici anticoincidence antikoensidans anticonvulsant çırpınmayı önleyen ilaç anticorrosion antikorozyon, yenimönleme, karşıyenim anticorrosive antikoroziv, yenimönler anticosecant ark kosekant anticosine ark kosinüs anticotangent ark kotenjant antics maskaralık, soytarılık anticyclone antisiklon, karşı döngü anticyclonic antisiklonik antidepressant antidepresan, antidepresan antiderivative terstürev, belgisiz" }, { "text": "tümlev antidiuretic hormone hipofiz arka bezi tarafından salgınan hormon türü antidiuretic idrar hacmini azaltan antidotal panzehire ait antidote panzehir, karşıtağı antifebrile ateş düşürücü antiferromagnetic antiferromanyetik antiferromagnetism antiferromanyetizma antifouling çürüme önleyici antifreeze antifriz antifreezing donma önleyici antifriction sürtünmeye karşı, antifriksiyon, sürtünmesizlik antigen antijen antihalation antihalo, ağılönler antihero olumsuz özellikleri olan kahraman antihistamine antihistamin, soğuk algınlığı önleyici antiknock vuruntu önleyici antilepton antilepton antilogarithm antilogaritma antilogy karşıtlık, tezat antimacassar koltuk örtüsü antimalarial sıtmaya karşı kullanılan antimatter anti madde, karşıt özdek antimissile roketsavar, roketsavar antimonial antimuanlı antimony salt antimon tuzu antimony antimon, antimuan antimonyl antimonil antineutrino antinötrino antineutron antinötron, karşıtnötron antinode dalga karnı antinomian edepsiz kişi, ahlaksız kişi antinomianism ahlaksızlık antinomy antinomi, çatışkı, zıtlık antinovel duygusal ağırlıklı roman antioxidant oksit giderici, pas önleyici antiparallel tersparalel, terskoşut antiparticle antipartikül, karşıtparçacık antipasto meze antipathetic hoşlanılmayan, beğenilmeyen, antipatik, sevimsiz, soğuk antipathy hoşlanmama, beğenmeme, antipati, sevmezlik antipersonnel insanlara karşı kullanılan antiperspirant ter kesici ilaç antiphlogistic iltihabı azaltan antiphonal karşılıklı okuma ile ilgili antiphony antifoni, karşılıklı okunan ilahi antiphrasis bir sözcüğün zıt anlamda kullanılması antipodal yeryüzünün aksi tarafında olan antipode antipot Antipodes Avustralya ve Yeni Zelanda, yeryüzünün aksi tarafında bulunan yer antiproton antiproton antipyretic ateş düşürücü, ateş düşürücü antiquarian antika meraklısı, antikacı antiquary antika meraklısı antiquate eskitmek antiquated antika olmuş, eski, modası geçmiş, yaşı ilerlemiş, yaşlı antique kadimî, antik, eski moda, antika, antika eşya antiqueness antikalık, eskilik antiquities eski zamandan kalma yapıtlar antiquity eski çağlar, eski yapıtlar antirachitic raşitizme karşı ilaç antiresonance antirezonans antirrhinum aslanağzı antirust paint pas önleyici boya antirust pas önleyici antiscorbutic skorbüt hastalığını önleyen ilaç antisepsis antisepsi antiseptic antiseptik antiseptically antiseptik suretiyle antiserum aşı, antiserum antislavery köleliğe karşı antisocial topluma zararlı ya da düşman, bencil antispasmodic antispazmodik antistatic antistatik antisubmarine denizaltı avcı gemisi antisymmetric antisimetrik, tersbakışımlı antisymmetry antisimetri, tersbakışım antitank gun tanksavar topu antitank tanksavar antithesis tezat, karşıtlık, antitez, karşısav antithetic karşıt olan, tezatlı antithetical karşıt," }, { "text": "zıt antithetically tezat oluşturarak antitoxic antitoksik antitoxin antitoksin antitrade wind üstalize antitrades ters alize rüzgârları antitrust antitröst, tröst karşıtı antitype olacağı önceden ima edilen olay antler geyik boynuzu antlered boynuzlu antlerite antlerit antlers geyiğin çatallı boynuzları antonym zıt/karşıt anlamlı sözcük antonymy karşıtanlamlılık antrum oyuk, antrum anus anüs, makat anvil örs, örs sümüğü anviltop sivri uçlu fırtına bulutu anxiety heyecan, telaş, ızdırap, teşviş, korku, narahatlık, endişe, tasa, kaygı, endişe kaynağı, endişe sebebi, şiddetli istek anxious korkulu, narahat, tedirgin, meraklı, korkuya yol açan, tedirginliğe neden olan, çok istekli, çok arzulu anxiously endişe ile, istekle anxiousness endişe, huzursuzluk any longer artık, daha fazla any more than -den daha fazla any more artık, daha fazla, daha çok any number of çok, birçok any birisi, biri, kimse, herhangi birisi, birazcık olsun, biraz da olsa, azıcık, hiç anybody else başka biri anybody herkes, kim olursa, herhangi birisi, birisi, allakim, kimse, hiç kimse, hiç kim anyhow bir tahar, nice olsa, gelişigüzel bir biçimde, rastgele, herşeye rağmen, yine de, neyse, hiç cür anyone herkes, birisi, kimse, biri, kim anyplace herhangi bir yer, nerede olursa olsun anything but olmasın da ne olursa olsun anything else başka bir şey anything (herhangi) bir şey, bir zat, hiçbir şey, hiç ne, her şey, ne olsa anyway her durumda, ne olursa olsun, yine de, neyse, her neyse anywhere else başka bir yere, başka bir yerde anywhere hara ise, nere ise, her bir yere, harada ise, nerede ise, her bir yerde, hara olsa, nere olsa, neresi olursa olsun, hiç yerde, hiç yere anywise her nasıl olursa aorist geniş zaman, aorist aorta aort, ana atardamar aortal aortla ilgili aortic aortla ilgili Ap nisan, on iki havariden biri apace çabuk, süratle, hızla apache apaçi, apaş apart form -den başka apart from -den başka, bir yana apart ayrı, kenarda, uzakta, ayrı ayrı, ayrılıkta, parçalar halinde, bölüm bölüm," }, { "text": "parça parça, ayrılmış, ayrı, bağsız, farklı düşüncede, düşünce olarak farklı, uyuşmayan apartheid ırk ayrımı apartment building apartman apartment house apartman apartment lüks daire, apartman dairesi, oda, menzil apathetic duygusuz, duyarsız, ilgisiz apathy duygusuzluk, duyarsızlık, ilgisizlik apatite apatit ape (kuyruksuz) maymun, oyunbaz, taklitçi, başkalarını taklit eden kişi, taklit etmek, taklidini yapmak apeak dikey olarak, apiko aperient müshil, laksatif, müshil, laksatif aperiodic aperiyodik, dönemsiz aperitif aperitif, açar aperture delik, boşluk, fotoğraf makinesi açıklığı apery taklitçilik apetalous (çiçek) yapraksız apex zirve, doruk, en yüksek çekit, tepe aphasia afazi, söz yitimi aphelion günöte aphid yaprakbiti, fidanbiti aphonia afoni, ses kısılması aphorism atasözü, özdeyiş, vecize aphoristic darbımesel niteliğinde aphotic ışıksız aphrodisiac afrodizyak, cinsel arzu uyandıran, afrodizyak aphtha pamukçuk aphthous fever aft (humması) aphyllous yapraksız apian arılarla ilgili apiarist arıcı apiary insan eliyle yapılmış arı kovanı apical cell tepe hücresi, tepe gözesi apical growth uçtan büyüme, apikal büyüme apical doruk ile ilgili, uçta bulunan, apikal apiculture arıcılık apiculus apikül apiece her biri için, herbiri, herbirine, adam başı, tanesi apish maymun gibi, salak, taklitçi apishly maymun gibi, taklit ederek apishness taklitçilik aplanatic aplanatik, sapınçsız aplasia bir uzvun tam gelişmemesi aplite aplit aplomb özüne güven, tutarlılık, denge apnoea soluk almanın dinmesi apocalypse kıyamet, dünyanın sonu, kıyamet günü olacakları bildirme apocalyptic vahye ait apocalyptically vahiy şeklinde, vahiy ifade ederek apochromatic apokromatik apocrypha apokrifa apocryphal sahte, uydurma, sonradan uydurulmuş apodal ayaksız apoenzyme apoenzim apogee en yüksek ya da en uzak çekit, doruk, zirve, yeröte, gücün/başarının zirvesi, zirve, doruk apolitical politik olmayan apollo çok yakışıklı genç adam apologetic özür dileyen, (rahatsız etmekten) çekinen apologetical itiraz beyan eden apologetically özür dileyerek apologetics dinsel inançları savunan ilahiyat dalı apologia savunma, müdafaa apologise özür dilemek, geçirim sormak apologist müdafi apologize özür dilemek, özür istemek apologue ahlaki hikâye apology özür, mazeret apophasis bir konu hakkında konuşmaya yanaşmama apophthegm vecize, fıkra apophyllite apofillit apoplectic kolay kızdırılan," }, { "text": "felçle ilgili apoplexy felç, inme, beyin kanaması aport sol tarafa, sol tarafta, iskeleye, iskelede aposiopesis sözünü birdenbire yarıda bırakma apostasy din değiştirme, parti değiştirme apostate din değiştiren, dininden dönmüş, din değiştiren kimse, inanç değiştiren kimse apostatize dininden dönmek, inançlarından vazgeçmek apostil haşiye, derkenar apostle havari, dönme, döneklik apostleship havarilik apostolate havarilik makamı ve görevi apostrophe kesme işareti, apostrof apostrophize bir söylevde hazır bulunmayan bir şahsa hitap etme apothecarie's weight eczacı tartısı apothecary eczacı apothegm vecize apothem iç yarıçap, yanal yükseklik apotropaic kötülüğe karşı koruyucu appal şoka uğratmak, sarsmak appalling korkunç, ürkünç, berbat, rezil appallingly dehşete düşürecek kadar apparatus alet, cihaz, aygıt apparel industry konfeksiyon sanayii apparel giyim kuşam apparent depth görünen derinlik apparent weight görünen ağırlık apparent kolaylıkla görülür, anlaşılır, açık, ortada, belli, aşikar, görünüşteki, sahte apparently görünüşe göre, anlaşılan apparentness açıklık, ortada oluş apparition hayalet appeal to the country halkın oyuna başvurmak appeal to the law yasaya başvurmak appeal çağırış, yüksek mahkemeye yapılan rica, başvuru, müracaat, temyiz, yardım ya da merhamet için yapılan rica, yalvarma, başvuru, çekim, cazibe, çekicilik, davayı bir üst mahkemeye götürmek, çağırmak, çağırışla müracaat etmek, başvuruda bulunmak, müracaat etmek, rica etmek, dilemek, yalvarmak, çekmek, sarmak, hoşuna gitmek appealing çekici, hoş, tatlı, duygulandırıcı, dokunaklı appear yüze çıkmak, peyda olmak, gözükmek, görünmek, ortaya çıkmak, varmak, gelmek, gibi görünmek, izlenimini vermek, bulunmak, var olmak appearance meydana gelme, ortaya çıkma, göze görünme, görünüş, görkem, görünüm, (sahnede) çıkış appeasable teskin olunabilir, yatıştırılabilir appease gidermek, dindirmek, yatıştırmak, tatmin etmek, doyurmak appeasement yatıştırma, dindirme, bastırma, taviz verme appellant kararın değişmesi için bir üst mahkemeye baş vuran kişi appellate court temyiz mahkemesi appellate davaların yeniden görülmesine ait appellation ad, isim, ünvan appellative cins isme ait, tanımlayıcı, cins isim, lakap, unvan appellee dava temyizinde davalı append onuna ilave etmek, eklemek appendage daha büyük ya da önemli bir şeye eklenmiş şey, ek appendant asılı, muallakta, ait," }, { "text": "ilişkin, bağlı appendectomy apandisit ameliyatı appendicitis apandisit, ek bağırsak yangısı appendicular bones uzantı sümükler appendicular apandis appendix ek, ek bölüm, apandis, ek bağırsak apperceive kavramak, idrak etmek apperception idrak, kavrama appertain (~ to) ait olmak appertaining ait olan, ilgili, alakadar, ilişkin, bağlı appetence iştah, arzu, doğal eğilim appetite iştah, iştiha, istek, arzu, şehvet appetizer iştah açıcı yiyecek, meze, çerez appetizing iştah açıcı, iştahlandıran applaud alkışlamak, el çalmak, beğenmek, onaylamak, benimsemek applause alkış, el çalma apple juice elma suyu apple of the eye gözbebeği apple pie elmalı börek apple polisher Ki, ABD yağcı, dalkavuk apple sauce elma püresi, zırva, saçmalık apple elma, tüffah apple-pie order çok düzenli applejack elma rakısı applesauce elma püresi appliance alet, gereç, araç applicability uygulanabilme, tatbik edilebilme applicable uygun, uygulanabilir applicant başvuran kişi, arizacı, aday, namzet, istekli application form başvuru formu application point etki çekidi, uygulama çekidi application kullanma, tatbik, uygulama, talep, ariza, başvuru applicator aplikatör, takma cihazı applied chemistry uygulamalı kimya applied linguistics uygulamalı dilbilim applied research uygulamalı araştırma applied sciences uygulamalı bilimler, deneysel bilimler applied uygulamalı, tatbiki applique aplike, takma süs, aplike etmek apply a match kibritle tutuşturmak apply in person şahsen başvurmak apply oneself to something özünü bir şeye vermek apply oneself to özünü -e vermek apply tatbik etmek, uygulamak, uygulamaya koymak, kullanmak, başvuruda bulunmak, başvurmak, müracaat etmek, sürmek, koymak, yaymak, çaba göstermek, özen göstermek, özünü vermek, uğraştırmak, etkili olmak appoggiatura adi notanın yanına eklenen ufak nota appoint a committee komisyon görevlendirmek appoint a representative temsilci atamak appoint as delegate delege olarak atamak appoint atamak, tayin etmek, düzenlemek, kararlaştırmak, saptamak, kurmak appointee atanan kimse, tayin edilmiş kimseatanan kimse appointment atama, tayin, tayinat, randevu, iş, görev apportion paylaştırmak, bölüştürmek apportionment pay, bölme, taksim, bölüştürme appose yan yana koymak, yapıştırmak apposite uygun, münasip, yerinde appositely uygun bir şekilde appositeness uygunluk, yerinde oluş apposition koşuntu, appozisyon appraisal" }, { "text": "fee ekspertiz vergini appraisal değer biçme, kıymet takdir etme appraise değer biçmek appraisement değer biçme, tahmin appraiser muhammin appreciable fark edilir, kayda değer appreciate takdir etmek, (yüksek) kıymetlendirmek, kıymet koymak, değerini bilmek, değerlenmek, değeri artmak, anlamak, farkında olmak appreciation değerlendirme, takdir, minnettarlık, teşekkür, değer artışı appreciative minnettar, değer bilen, anlayan, beğenen appreciatory takdir eden apprehend anlamak, kavramak, tutuklamak apprehensible anlaşılabilir, idrak olunabilir apprehension tutuklama, anlayış, kavrayış, korku, endişe, kuruntu apprehensive korkulu, endişeli, kaygılı, kuruntulu apprehensively vesveseli olarak apprehensiveness endişe, vesvese apprentice çırak, şakirt, deneyimsiz acemi kişi, toy kimse apprenticeship education çıraklık eğitimi apprenticeship çıraklık, çıraklık dönemi apprise bildirmek, söylemek apprizement paha biçme, haber verme apprizer muhammin approach yaklaşmak, yakınlaşmak, yanaşmak, ilerlemek, ilerleme kaydetmek, (düşünmeye/üzerinde durmaya/ilgilenmeye/uğraşmaya) başlamak, konuyu açmak, yaklaşma, yakınlaşma, münasebet, yanaşma, geçit, giriş yolu, konu açma, yakınlık kurma için konu açma, ele alış biçimi, yaklaşım, yöntem, benzerlik approachable yaklaşılabilir, yanaşılabilir approbate resmen tasvip etmek, onaylamak approbation onaylama, onay, tasvip, takdir, beğenme appropriable istimlak edilebilir appropriate body yetkili kılgan appropriate ayırmak, tahsis etmek, özüne mal etmek, özüne ayırmak, çalmak, uygun appropriately uygun bir şekilde appropriateness uygunluk, yerinde oluş appropriation budget tahsisat bütçesi appropriation tahsisat, ayırma, tahsis etme, mal etme approval onama, onaylama, uygun bulma, tasvip, resmi izin, onay, beğenme approve onaylamak, onamak, uygun bulmak, tasvip etmek, beğenmek, hoşuna gelmek approved agenda kesin gündem approved tasdikli, kabul edilmiş approvingly onayarak, onaylayarak, uygun bularak approximate hemen hemen doğru ama tam değil, yaklaşık, yakınlaşmak, yaklaşık olmak approximately yaklaşık olarak, aşağı yukarı approximation yaklaşma, tahmin appurtenance ek, eklenti, ilave appurtenances müştemilat, aksam appurtenant bağlı, merbut, tabi, ait apraxia apraksi, işlev yitimi apricot kayısı, erik, kayısı rengi April fool 1 nisanda aldatılan kimse April fool's day nisan bir April nisan apron önlük, döşlük aproned önlüklü apropos uygun, (edat) ile ilgili, hakkında apse absida, apsit apt uygun, yerinde, münasip, eğilimli, yatkın, zeki, çabuk kavrayan aptera kanatsız" }, { "text": "böcekler apterous kanatsız apteryx apteriks aptitude test yetenek testi aptitude doğal yetenek aptly uygun bir şekilde, yerinde aptness uygunluk, münasiplik aqua fortis kezzap, nitrik asit aqua regia kral suyu, altın suyu aqua vitae alkol, ispirto, sert içki aqua su aquacade müzik eşliğinde su revüsü aquaculture su içinde yetiştirme, su kültürü aquafarm balık yetiştirme havuzu aqualung dalgıç oksijen tüpü aquamarine deniz yeşili zümrüt aquanaut su altında yaşayarak araştırma yapan bilgin aquaplane su kayağı aquaplaning ıslak yolda kayma, kızaklama aquarelle suluboya resim aquarium akvaryum Aquarius kova burcu, kova takım yıldızı aquatic animals su hayvanları aquatic plants su bitkileri aquatic sports su sporları aquatic suda yaşayan, suda olan, suyla ilgili aqueduct su kemeri aqueous humor gözde ön ve arka odacıkları dolduran sıvı aqueous solution sulu çözelti aqueous suyla ilgili, sulu, sudan aquiculture madensel sularda bitki yetiştirme usulü aquifer akifer, sutaşır Aquila Kartal (takımyıldızı) aquiline kartal gibi, kartal benzeri ar ar Ara Sunak (takımyıldızı) Arab Peninsula Arap Yarımadası Arab Arap, Arap arabesque arabesk, girişik bezeme Arabia Arabistan Arabian Arap, Arap atı Arabic figures Arap rakamları Arabic numbers Arap rakamları Arabic Arap, Arapça arabinose arabinoz arable soil sürülebilir toprak arable tarıma uygun, sürülüp işlenebilir, ekilebilir arachnid eklembacaklıların örümcek ve akrep sınıfı arachnoid örümceksi, araknoid aragonite aragonit arbalest ortaçağda kullanılan eski tip yay arbiter hakem, son söz sahibi arbitrage arbitraj arbitrament karar verme yetkisi, hüküm, karar, hakem kararı arbitrarily keyfi olarak, isteğe göre, aklından estiği gibi arbitrariness keyfi hareket arbitrary isteğe göre, keyfi, seçmeli, rasgele seçilmiş, nedensiz seçilmiş arbitrate hakemlik etmek, hakeme başvurmak arbitration tribunal tahkim kurulu arbitration sorunu hakem kararı ile çözme arbitrator yansız aracı, hakem arbor vitae mazı arboreal ağaçla ilgili, ağaç gibi olan, ağaçsıl, ağaçlarda yaşayan arboreous ağaç gibi, ağaçlı, ağaçlık arborescence ağaca benzeme, ağaç şekli arborescent shrub ağaçsı funda, ağaçsı çalı arborescent ağaç gibi, ağaca benzeyen arboretum bilimsel amaçlarla ağaç yetiştirilen alan" }, { "text": "arboriculture ağaççılık, ağaç dikme arboriform ağaç şeklinde arbour çardak, gölgelik arbutas mayıs çiçeği, kocayemiş arc lamp ark lambası arc light ark ışığı, ark lambası arc tube ark tüpü arc welding ark kaynağı arc kavis, yay, eğmeç, (çıngı) ark arcade pasaj, kemeraltı arcane gizli, saklı arcanum sır, muamma arch brick kemer tuğlası arch bridge kemerli köprü arch of the instep ayak kemeri arch of triumph zafer takı arch stone kemer taşı arch kemer, yay, eğmeç, en yüksek düzeyde, en yukarıda, en başta, baş, nazlı, çapkın, cilveli, şen, tepeden bakan, hor gören archaeological arkeolojik, kazıbilimsel archaeologist arkeolog, kazıbilimci archaeology arkeoloji, kazıbilim archaic geçmişe ait, eski, köhne, kadim, artık kullanılmayan, modası geçmiş archaism eski söz archangel baş melek, melek otu archangelic baş meleğe ait archbishop başpiskopos archbishopric başpiskoposluk archdeacon başdiyakon archdeaconry başdiyakozluk archdiocese başpiskoposun bölgesi archducal arşidüke ait archduchess arşidüşes archduchy arşidükün idaresi altındaki bölge archduke arşidük arched kemerli archenemy baş düşman, şeytan archeological arkeolojik archeology arkeoloji archer okçu archery okçuluk archetype asıl numune, ilk örnek archfiend şeytan Archimedes Arşimet Archimedes' principle Arşimet kanunu, Arşimet yasası archipelago takımadalar, takımadalar bölgesi, aral architect mimar architectural mimari, mimariye ilişkin architecture mimarlık architrave baştaban, sütun baştabanı archival arşive ait archive arşiv, belgelik archives arşiv, arşiv odası, arşiv binası archiving arşivleme archivist arşivci archon hükümdar archway kemer altı yolu, üst kemerli geçit Arctic Circle Kuzey Kutbu dairesi arctic climate arktik iklim arctic fox kutup tilkisi Arctic Ocean Kuzey Buz Denizi Arctic Zone Arktik Kuşak arctic Kuzey Kutbuyla ilgili, Kuzey Kutbu arcuate kavisli, bükülmüş, eğri arcuation eğrilik, kavis, kemerli inşaat ardency ateşlilik, şevk ardent supporter ateşli savunucu ardent ateşli, gayretli, coşkulu, hevesli ardently gayretle, şevkle, istekle ardour gayret, çaba, istek, ateş, heyecan, heves, azim arduous çok çaba isteyen, güç, yorucu, çetin arduously gayretle, güçlükle arduousness güç oluş, çetinlik are ar, yüz metre karelik bir alan ölçüsü, -sin, -iz," }, { "text": "-siniz, -dirler area code bölge kodu area study yerinde inceleme area alan, saha, arazi, bölge, yüzölçümü areaway geçit areca birkaç çeşit hurma ağacı arena arena, oyun alanı arenaceous kumlu areola ayla, meme başının çevresi areolar tissue gözenekli doku areolar gözenekli arete sarp dağ geçidi Argaeus Erciyes Dağı argali argali, yaban koyunu argent gümüş argentiferous gümüşlü Argentina Arjantin Argentine Arjantin'e özgü, Arjantinli, gümüş, gümüşten, gümüş gibi Argentinian Arjantinli argentite argantit argil kil, balçık argillaceous killi argilliferous killi, balçıklı arginine arginin argol şarap tortusu argon argon argosy büyük gemi argot argo argue against karşı çıkmak, itiraz etmek, aleyhinde olmak argue for lehinde olmak, savunmak argue tartışmak, mübahase etmek, atışmak, kanıtlamaya çalışmak argument tartışma, mübahase, münakaşa, anlaşmazlık, üzerinde konuşma, düşünme, tartışma, tez, düşünce argumentation tartışma argumentative tartışmayı seven, tartışmacı, münakaşacı aria arya arid climate kurak iklim arid kuru, sıcaktan kavrulmuş, çatlamış, kurak, susuz, çorak, kupkuru, tatsız, yavan, kuru, cansız, ilgi çekmeyen, sıkıcı aridity kuruluk, kuraklık, çoraklık, yavanlık, tatsızlık, cansızlık Aries Koç burcu, Koç Takım yıldızı aright doğru olarak, hatasız aril arillus, tohum zarı arioso arya tarzında arise kalkmak, doğrulmak, ortaya çıkmak, doğmak, görünmek, yükselmek, baş vermek, baş göstermek aristocracy aristokrasi, soylular yönetimi aristocrat aksümük, soylu, aristokrat aristocratic aristokrasiye ait, asil, çok kibar aristocratically aristokratça arithmetic mean aritmetik ortalama arithmetic aritmetik, ölçme, sayma, hesap, aritmetiksel arithmetical aritmetiksel arithmetically aritmetik yoluyla arithmetician aritmetikçi ark Nuh'un gemisi arkose arkoz arm in arm kol kola arm of a balance terazi kolu arm of the law güvenlik kuvvetleri arm kol, giysi kolu, koltuk kolu, güç, erk, yetke, otorite, dal, şube kol, silahlandırmak, savaşa hazırlamak, silah, askerlik hizmeti, askerlik, askeri kuvvetlerin bir kolu arm's length kol boyu arm's reach elin yetişeceği mesafe armada donanma, deniz kuvvetleri armadillo armadillo armament race silahlanma yarışı armament silahlanma, silahlandırma, donatım, teçhizat, yarak, hazır savaş kuvvetleri, bir ülkenin toplam silah gücü, silahlı kuvvetler armaments" }, { "text": "silahlı kuvvetler, silahlar armature armatür, endüvi, rotor, döneç, zırh armband pazıbent armchair koltuk armed attack silahlı saldırı, yaraklı hücum armed forces silahlı kuvvetler, yaraklı kuvvetler armed insurrection silahlı ayaklanma armed robbery silahlı soygun armed to the teeth tepeden tırnağa silahlı armed silahlı, silahlanmış, yaraklı Armenia Ermenistan Armenian Ermeni, Ermeni armful kucak dolusu armhole kol evi armiger şövalyenin silahtarı armillary halkamsı, bilezik gibi arming silahlanma, silah, teçhizat armistice agreement ateşkes anlaşması armistice ateşkes armlet kısa kol, pazıbent armor zırh armored zırhlı armorer zırh yapan kişi armorial hanedanlık armasına ait armory silahhane armour zırh, zırhlı güçler, silah, yarak armour-piercing zırhı delen armoured car panzer, zırhlı otomobil armoured concrete betonarme armoured division zırhlı tümen armoured zırhlı armoury cephane, silah deposu armpit koltukaltı arms embargo silah ambargosu arms length kol boyu arms race silahlanma yarışı arms savaş silahları army commander orgeneral army corps kolordu army ordu, kara ordusu arnica arnika, öküzgözü, dağ tütünü Arolling stone gathers no işleyen demir pas tutmaz moss aroma koku, güzel koku, belirli bir nitelik ya da ortam aromatic compounds aromatik bileşikler aromatic aromatik, ıtırlı, güzel kokulu, hoş koku aromatize kokulandırmak, baharat kokusu vermek around the clock gece gündüz around çevrede, ortalıkta, aşağı yukarı, yaklaşık, arkaya, geriye, yakınlarda, civarda, buralarda, ötede beride, öteye beriye, her yanına, çevresine, etrafına, çevrede, etrafta, her yerde, her yanda arousal uyandırma, canlandırma arouse uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, uyandırmak arpeggio arpej arquebus eski tür bir silah arrack rakı arraign suçlamak, mahkemeye vermek arraignment davayı sanığa tebliğ etme arrange dizmek, düzeltmek, düzenli bir şekilde yerleştirmek, selikaya salmak, teşkil etmek, kararlaştırmak, planlamak, saptamak, ayarlamak arrangement hazırlık, düzen, anlaşma, razılaşma, uzlaşma, aranjman, düzenlenmiş şey, yerleştirme arrant kötü şöhret sahibi, adı çıkmış arrantly kötü bir şekilde array düzenlemek, dizmek, tanzim etmek, tertip etmek, süslemek, giydirip kuşatmak, donatmak, önemli birlik, sıra, askeri nizam, giyim kuşam, süs donanım, görkem, tantana, debdebe, saf," }, { "text": "sıra arrayal dizme, giydirme arrear arka kısım arrearage geri kalma, borç bakiyesi arrears of taxes vergi bakiyesi arrears gecikmiş borç, gecikmiş ve yapılmayı bekleyen iş arrest tutuklamak, hapsetmek, durdurmak, kesmek, bitirmek, önünü almak, dikkatini çekmek, hapis, tutulma, geliş, varış, gelen kimse, varan kimse arrhythmia aritmi, ritim bozukluğu arriere-pensee art fikir, art niyet arris pervaz kenarı, sivri kenar arrival geliş, varış, gelen kimse, varan kimse arrive gelmek, varmak, dönmek, ulaşmak, yetişmek, bir ereğe ulaşmak, başarı kazanmak, başarmak, üstesinden gelmek, doğmak, gelip çatmak, gelmek arrogance kibir, gurur, özünü beğenme, küstahlık, kurum, ukalalık arrogant kibirli, gururlu, özünü beğenmiş, küstah, ukala arrogantly kibirle arrogate haksız yere iddia etmek arrogation haksız iddia arrow ok, yön belirtmekte kullanılan ok işareti arrowhead ok başı, temren arrowroot ararot arrowy ok gibi, hızlı arroyo kuru vadi arse kab, göt, gıcık kimse, kıl, sinir arsenal cephanelik, silah deposu arsenate arsenat arsenic acid arsenik asit arsenic arsenik arsenical arsenikli arsenide arsenür arsenious arsenikli arsenite arsenit arsine arsin arson fire kundak ateşi arson kundakçılık, yangın çıkarma arsonist kundakçı art director sanat yönetmeni art exhibition sanat sergisi art lover sanatsever art sanat, epik, sanat eseri, yöntem, usül, yol yordam, ince sanat arterial blood temiz kan arterial highway anayol, ana cadde arterial road anayol arterial atardamarla ilgili, yürekten gönderilen, atardamarla taşınan, ana, merkez arteriole atardamarcık, küçük atardamar arteriosclerosis damar sertliği, arterioskleroz artery atardamar, arter, ana yol, merkez, yol artesian well artezyen kuyusu, basınçlı su kuyusu artful aldatıcı, kandırıcı, hileci, kurnaz, akıllıca düşünülmüş, akıllıca yapılmış, beceriyle yapılmış artfully maharetle, ustaca artfulness maharet, ustalık arthritic eklemle ilgili, eklem iltihabı ile ilgili arthritis kireçlenme, eklem yangısı arthropod eklembacaklı artichoke enginar article by article madde madde article of virtu güzel sanat eseri article eşya, parça, makale, yazı, artikel, tanımlık, madde, fıkra articles of association şirket sözleşmesi articular eklemsel articulate açık seçik, anlaşılır, düşünce ve duygularını rahatça dile getirebilen," }, { "text": "eklemli, boğumlu, açık seçik konuşmak, tane tane söylemek, eklemlerle birleştirmek articulated vehicle mafsallı araç articulated mafsallı articulation boğumlanma, eklem artifact insan eliyle yapılmış şey artifice hüner, beceri, oyun, hile, ustalık artificer sanatkâr, mucit, askeri teknisyen artificial fertilizer suni gübre artificial harbour suni liman artificial insemination suni döllenme artificial lake yapma göl artificial leather suni deri, yapay deri artificial leg takma bacak artificial manure suni gübre artificial pollination yapay tozlaşma artificial radioactivity yapay radyoaktivite artificial rain suni yağmur artificial reseeding yapay tohumlama artificial respiration suni solunum artificial satellite yapay uydu artificial silk yapay ipek, suni ipek, reyon artificial teeth takma diş artificial yapay, suni, yapmacık, yalancı artillery battalion topçu taburu artillery officer topçu subayı artillery top, topçu birliği artilleryman topçu neferi artisan zanaatçı, esnaf artist sanatçı, ressam, işinde çok başarılı kimse, usta artiste sahne sanatçısı, dansöz, şantöz artistic artistik, sanat yönü olan, sanatlı artistry sanatsal nitelik, yetenek, beceri artless yapaylıktan uzak, doğal, içten, basit, yalın, sade, saf artlessly hilesiz bir şekilde, saflıkla artlessness hilesizlik, saflık arts güzel sanatlar arty sanat konusunda hava atan as a matter of course doğal olarak as a matter of fact aslında, aslına baksan, işin doğrusu, mağzı ondan ibarettir ki, matlap itibariyle, mahiyetçe, hakikaten as a result of yüzünden, nedeniyle as a result sonuç olarak as a rough draft taslak halinde as a rule genelde, çoğunlukla as as kadar as broad as it is long Ayvaz kasap hep bir hesap as cheap as dirt ölü fiyatına, sudan ucuz as chirpy as a cricket cıvıl cıvıl as easy as falling off a log tereyağından kıl çeker gibi as easy as pie çocuk oyuncağı as far as I know bildiğim kadarıyla as far as I'm concerned bence, bana kalırsa as follows aşağıdaki gibi, böylece as for -e gelince as from -den itibaren, -dan başlayarak, itibaren as good as gold" }, { "text": "gerçekten altın gibi as good as aynen, hemen hemen, neredeyse As if you didn't know! Muhakkak biliyorsunuz! as if sanki, -mış gibi, -mışçasına, güya, sözde as is olduğu gibi, hiçbir değişiklik yapmadan as it is rumoured söylentiye göre as it is gerçekte, hakikatte as it were bir yerde, bir bakıma as known bilindiği üzere as large as life gerçek, hakiki, orijinal ölçüde as likely as not muhtemelen as long as -dığı sürece, -mek koşuluyla, -dikçe as mad as a hatter kaçık, zırdeli as much as kadar as obstinate as a mule katır gibi inatçı as of itibaren, başlayarak as one man oybirliğiyle as opposed to -in aksine, -e zıt olarak as regards ile ilgili olarak as right as rain turp gibi, sağlıklı as safe as houses tam güvenlik altında as soon as yapar yapmaz, eder etmez as stated below aşağıdaki gibi as stiff as a poker oklava yutmuş gibi as still as the grave mezar gibi sessiz as sure as eggs is eggs yüzde yüz as tall as a maypole sırık kadar uzun as the crow flies düz bir çizgi üzerinde, dolaşmadan as thick as thieves sıkı fıkı, çok samimi as thin as a lath çöp gibi, çok ince as thin as a rake çöp gibi, çok ince as though -mış gibi as timid as a mouse süt dökmüş kedi gibi as to konusunda, ile ilgili olarak, -e göre, hakkında as ugly as sin maymun gibi, umacı gibi as usual her zaman olduğu gibi as warm as toast fırın gibi sıcacık as well as ek olarak, ile birlikte as well de, da as yet şu ana kadar as gibi, sırada, iken, için, çünkü, halde, karşın, olarak asafetida şeytantersi, çadıruşağı otu asbestos asbest, amyant, yanmaztaş ascarid askarid ascend the throne tahta çıkmak ascend yükselmek, çıkmak, tırmanmak ascendance üstünlük, nüfuz, güç ascendancy" }, { "text": "üstünlük, nüfuz, güç, hüküm, itibar ascendant yükselen, üstün, hâkim, egemen ascending colon yükselen kolon ascending yükselen ascension yükselme, gökcisminin yükselişi, miraç ascent yükselme, tırmanma, ilerleme, gitme, yukarı doğru giden yol, yokuş, yamaç ascertain doğrusunu bulmak, araştırmak ascertainable soruşturulabilir, araştırılabilir ascertainment soruşturma, tahkik ascetic özünü her türlü dünyevi zevkten/işten soyutlamış asceticism çilecilik, zahitlik ascites sıskalık, karında sıvı toplanması ascorbic acid askorbik asit, askorbik asit ascorbic askorbik ascribe (~ to) atfetmek, -e yormak ascus spor kesesi, ask aseity kendiliğinden oluşma asepsis mikropsuzluk, asepsi aseptic aseptik, mikropsuz, sterilize asexual flower nötr çiçek, eşeysiz çiçek asexual generation eşeysiz üreme asexual reproduction eşeysiz üreme asexual cinsiyetsiz, eşeysiz, cinselliğe ilgi duymayan, soğuk ash content kül miktarı ash pan küllük ash kül, dişbudak ağacı ashamed utanmış, mahcup, üzülmüş ashbasin lavabo ashen kül renginde, kül renkli, soluk gri, külden oluşan, küllü ashes yakılmış cesedin külleri ashlar yontma taş, kesme yapı taşı ashless külsüz ashore kıyıda, kıyıya, karada, karaya ashpit kül çukuru, çöp çukuru ashtray kül tablası ashug yanşak ashy küllü, kül rengi Asia Minor Anadolu Asia Asya Asian Asya'ya ait, Asyalı, Asya Asiatic Asyalı, Asyalı aside from -den başka aside bertaraf, kenara, yana, yan tarafa, (bir) yana, bir yana, alçak sesle konuşma, fısıltı asinine aptalca, saçma, ahmakça asininity eşeklik, aptallık ask for asylum sığınma talep etmek ask for it hak etmek ask for trouble bela aramak ask for istemek, rica etmek Ask her herself Bizzat kendisine sorun ask in içeriye davet etmek ask sormak, soruşmak, istemek, hahiş etmek, rica etmek, talep etmek, çağırmak, davet etmek askance kuşkuyla, güvensizlikle, şüpheyle, beğenmeyerek, işkillenerek askew yanlamasına aslant bir yana doğru, eğri asleep uykuda, yatmış, uyuşmuş, uyuşuk, duygusuz, hissiz aslope yatık, eğri asocial asosyal, toplumdan kaçan, bencil, egoist asp engerek yılanı asparagine asparajin asparagus kuşkonmaz aspartic acid aspartik asit, aspartik asit aspartic aspartik aspect görünüş, yüz ifadesi, çok yönlü herhangi bir şeyin" }, { "text": "bir yüzü, bir yanı, tek yanı, tek tarafı, yönü, cephesi, baktığı yön, yıldız ve gezegenlerin birbirlerine göre konumları aspen bir tür bodur ağaç asperity sertlik, haşinlik, kabalık, acı söz, davranış, kötü söz, pürüzlü yüzey, düzgün olmayan yüzey, pürüzlü, düzgün olmama, sert hava, kötü hava asperse iftira etmek, lekelemek, çamur atmak aspersion kara çalma, karalama, iftira, leke sürme asphalt block asfalt blok asphalt asfalt, asfaltlamak asphaltic asfaltlı asphaltite asfaltit asphodel çirişotu asphyxia asfeksi, oksijensizlikten boğulma asphyxiate boğmak, boğarak öldürmek, boğulmak, boğularak ölmek aspic garnitür olarak alınan bir çeşit jelatin aspidistra zambakgillerden bir süs bitkisi, aspidistra aspirant (birşey) uman, ümit eden, bekleyen aspirate emmek, içine çekmek aspiration tutku, istek aspirator aspiratör, emmeç aspire çabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, çok istemek, arzu etmek aspirin aspirin aspiring gözü ilerde olan, gayesi olan ass eşek, uzunkulak, aptal, salak, göt assail sb with blows birine yumrukla saldırmak assail sb with questions birini soru yağmuruna tutmak assail sözlerle ya da yumruklarla saldırmak, dil uzatmak, işe girişmek assailable saldırılabilir, hücum edilebilir assailant saldırgan assassin suikastçı, katil assassinate suikast yapmak, öldürmek assassination suikast, cinayet assault and battery müessir fiil assault boat hücumbot assault troops hücum kıtası assault aniden ve vahşice saldırmak, ani saldırı, hücum, atak, tecavüz assay analiz, tahlil, tecrübe, çözümleme, tahlil etmek, tecrübe etmek, denemek assemblage toplama, montaj, toplantı, meclis, kalabalık assemble bir araya toplamak, yığmak, toplanmak, yığışmak, toplaşmak, birleşmek, bir araya koymak, düzenlemek, monte etmek assembler language çevirici dili assembler çevirici assembling kuraştırma, montaj assembly hall toplantı salonu assembly industry montaj sanayii assembly line montaj hattı assembly man meclis üyesi, montaj işçisi assembly plant montaj fabrikası assembly room toplantı salonu assembly özel bir amaçla bir araya toplanmış insanlar, topluluk, şura, iclas, yığıncak, toplanış, toplantı assent to razı olmak, onaylamak assent kabul etmek, anlaşmak, anlaşmaya varmak, razılaşmak, uzlaşmak, anlaşma, uzlaşma assert oneself özünü göstermek assert iddia etmek," }, { "text": "bildirmek, açıklamak, hak iddia etmek, hakkını savunmak, sözlerle savunmak, olduğunu göstermek, belirtmek, üzerine basarak belirtmek assertion iddia, açıklama, bildiri assertive iddia eden, zorlayan, hakkını savunan, iddialı, özüne güvenen assess değer biçmek, vergi koymak, görüş, yargı, kanı assessable değer biçilebilen assessment değer biçme, vergilendirme, biçilen değer assessor vergi tahakkuk memuru, yargıç yardımcısı asset servet, varlık, mal, yararlı, değerli şey, değerli nitelik, beceri asset-liability statement aktif-pasif kestesi assets and liabilities aktif ve pasif assets aktif, alacak, kaynaklar, varlıklar, aktif, mevduat asseverate iddia etmek, katiyetle bildirmek asseveration iddia, beyan, söz asshole büzük, anüs, aşağılık herif assiduity çalışkanlık, gayret assiduous dikkatli ve sürekli ilgisi olan, sebatkâr assiduously harıl harıl assign pay olarak vermek, ayırmak, tahsis etmek, vermek, devretmek, bir işe koymak, görev vermek, iş vermek, saptamak, belirlemek assignable ayrılabilir, verilebilir, devredilebilir assignation randevu assignee kendisine mal veya hak devredilen kimse assignment iş, görev, ayırma, tahsis etme assimilate herhangi bir türkümün üyesi olmak, içine girmek, bir jüye içinde erimek, bir parçası olmak, kaynaşmak, özümlemek, sindirmek, kendisininmiş gibi almak/kullanmak/anlamak assimilation özümseme, sindirim assist at hazır bulunmak assist yardım etmek, kömek etmek, desteklemek assistance yardım, kömek, destek assistant driver haydavcı muavini assistant professor yardımcı doçent, asistan assistant secretary-general genel sekreter yardımcısı assistant yardımcı, kömekçi, orunbasar, asistan assize yargılama, muhakeme associate company ortak şirket, kardeş şirket associate degree ön lisans associate member ortak üye associate membership ortak üyelik associate professor doçent associate with ile görüşmek, hatırlatmak associate birleştirmek, birleşmek, arkadaşlık etmek, düşünmek, ortak çalışma arkadaşı, arkadaş, hakları sınırlı üye association agreement ortaklık anlaşması association area bağlantı bölgesi association committee ortaklık komitesi association council ortaklık konseyi association football futbol association cemiyet, kurum, birlik, dernek, uyuşma, ortaklık, iş birliği, kafada birleştirme, fikrî olarak bir araya getirme, çağrışım associative birleşmeli, asosyatif assonance asonans, yarım uyak assonant yarım kafiyeli assort ayırmak, tasnif etmek, sınıflandırmak assorted çeşitli, muhtelif assortment karışım, tasnif, çeşit assuage" }, { "text": "azaltmak, hafifletmek, yatıştırmak assuasive hafifletici, dindirici, yatıştırıcı assume gerçek saymak, varsaymak, farzetmek, ele geçirmek, üstlenmek, yerine getirmek, almak, takınmak assumed var sayılan, farz olunan, takma, hayali assuming kibirli, mağrur assumption üzerine alma, farz, zan, azamet, kibir assurance özüne güven, özgüven, garanti, teminat, güvence, söz, sigorta assure inandırmaya çalışmak, güven vermek, garanti etmek, iknaya çalışmak, inandırmak, sigortalamak, kesinleştirmek, garanti etmek, sağlamlaştırmak, temin etmek assured özüne güvenen, özüne arkayın assuredly elbette, mutlaka, muhakkak assurer sigortacı assuring emniyet veren assuringly rahatlatıcı bir şekilde assymetric asimetrik, bakışımsız astable kararsız, sabit olmayan astatic astatik, sabit olmayan astatine astatin aster yıldızçiçeği asterisk yıldız astern kıçında, kıç tarafında, geriye, gerisinde asteroid Mars ve Jüpiter arasındaki çok küçük gezegenlerden biri asthenia asteni, dermansızlık, kuvvetsizlik asthenic astenik, kuvvetsiz asthma astım asthmatic astımlı astigmatic astigmat astigmatism astigmatizm, astigmatlık astir hareket halinde, harekette astonish şaşırtmak, taaccüplendirmek, mütehayyir etmek, şaşkınlığa uğramak astonishing şaşırtıcı, taaccüplü, hayretamiz, hayret verici astonishingly hayretle astonishment şaşkınlık, hayret, taaccüp, büyük şaşkınlık astound hayretler içinde bırakmak astounding şaşırtıcı, hayret verici astraddle ata binmiş gibi, bacakları birbirinden ayrı astragal dışbükey pervaz astragalus topuk sümüğü astrakhan astragan, karagül, karakul astral yıldızlara değgin astray doğru yoldan sapmış, sapıtmış astride bacakları iki yana açık olarak astringe sıkmak, sıkıştırmak astringent kan durdurucu, kanamayı kesici, sert, haşin, acı astrobiology astrobiyoloji astrodome astrodom, uzay gözlem kubbesi astrodynamics astrodinamik astroid astroid, yıldız eğrisi astrolabe usturlap astrologer astrolog, müneccim, yıldız falcısı astrological astrolojik astrologically astrolojik olarak astrology astroloji, müneccimlik, yıldız falcılığı astrometer yıldız aydınlık ölçeği astrometry astrometri, gökölçüm astronaut astronot, gökbilimci astronautics uzay uçuş bilgisi, uzaycılık astronavigation uzay seyrüseferi, uzay gemisi kullanma astronomer astronom, gökbilimci astronomical gökbilimsel, astronomik, aşırı, astronomik, çok büyük astronomy astronomi, gökbilim astrophysical gökfiziği ile ilgili astrophysics astrofizik, gökfiziği astute akıllı, kurnaz, cin gibi astuteness kurnazlık, dirayet asunder ayrı, parçalara ayrılmış asylum daldalanacak, sığınacak, sığınak, barınak, politik sığınma, iltica, kocalar evi, karılar evi, kartlar evi," }, { "text": "ruhi hastane, akıl hastanesi, tımarhane, yetimhane asymmetric centre asimetrik merkez asymmetric leaf asimetrik yaprak asymmetric sideband asimetrik yanbant asymmetric asimetrik, bakışımsız asymmetrical asimetrik, bakışımsız asymmetry asimetri, bakışımsızlık asymptote asimptot, sonuşmaz, kavuşmaz asymptotic asimptotik, kavuşmaz asynchronous eşzamanlı olmayan, asenkron asyndetic bağlantısız at a glance bir bakışta, hemen at a guess tahminen at a loss şaşkın, afallamış, zararına at a low figure ucuz fiyata at a pinch gerekirse at a premium nadir, zor bulunur at a price yüksek fiyatla at a rate of knots fırtına gibi at a rough estimate tahmini bir hesapla at a snail's pace ağır aksak at a stretch durup dinlenmeden at all costs ne pahasına olursa olsun at all hours gece gündüz, her sögen, her an at all hiç, hiç de, hiçbir şekilde at any rate her durumda, ne olursa olsun at best olsa olsa, taş çatlasa, nihayet at call vadesiz, talep edildiğinde ödenebilen at close quarters yan yana, yakın at current prices cari fiyatlarla at dawn tan sökülende, subhtan, alakaranlık, obaştan at death's door ölüm döşeğinde, bir ayağı çukurda at Easter paskalyada, paskalya zamanı at every turn her yerde, her an at first blush ilk bakışta at first hand birinci elden at first sight ilk görüşte at first önce, evvela at full length boylu boyunca, en sonunda, nihayet at full speed son süratle at full tilt son sürat at gunpoint silah zoruyla at hand yakın, yanında, hazır at home evde, kendi evinde at large başıboş, serbest, genelde at last nihayet, sonunda at latest en geç at least en az, en aşağı, hiç olmazsa at leisure boş, serbest, acele etmeden, acelesiz at length sonunda, ayrıntılı at long last nihayet, en sonunda at most en çok, en fazla, pek pek, nihayet, olsa olsa at no time hiçbir zaman at odds with ile anlaşmazlık içinde at once derhal, hemen, aniden," }, { "text": "akabinde, aynı zamanda at one swoop bir hamlede, bir çırpıda at one's elbow elinin altında, yanı başında at one's own risk sorumluluğu üzerinde at one's own whim keyfine göre at one's wits end ne yapacağını şaşırmış, şaşkın at par resmi değerinde, başabaş at peace barış halinde, rahat at present şu anda, şu tapta, şimdi at random öylesine, amaçsızca, rasgele at rest hareketsiz, ölü at sb's expense of -in hesabından at sb's request isteği üzerine at sea anlamaz, kafası karışmış, şaşkın at sight görüldüğünde, ibrazında at speed çok hızlı, hızla at table sofrada at that moment o anda at that rate böyle giderse, bu gidişle at that olduğu gibi at the back door gizlice, hileyle, el altından at the best en iyimser olasılıkla at the break of dawn şafak sökümünde at the crack of dawn şafak sökümünde at the drop of a hat aniden, birdenbire, ha deyince at the earliest en erken at the eleventh hour son anda, yumurta kapıya gelince, son dakikada at the end of nowhere cehennemin dibinde at the end of one's tether dayanacak sabrı kalmamış at the latest en geç at the moment şimdilik at the most en çok, en fazla at the outside en fazla, taş çatlasa at the point of -in eşiğinde, -mek üzere at the right time zamanında at the same time aynı zamanda, yine de at the top of one's voice avazı çıktığı kadar at the worst en kötü ihtimalle at this rate böyle giderse, bu gidişle at times bazen at top speed çok hızlı, son sürat at war savaş halinde at will istediği zaman, istediği gibi at work iş başında, işte at your service emrinize amade, emrinizde at (edat) -de, -da, -e, -a, -ye, -ya, tarafında at-grade eşdüzey atactic ataktik ataraxia ataraksiya atavism atacılık, atavizm atavistic atalara ait ataxia ataksi, beden işlevlerinde" }, { "text": "düzensizlik atelier atölye atheism ateizm, tanrıtanımazlık atheist ateist, tanrıtanımaz atheistic ateist, zındık atherosclerosis damar tıkanması athirst hevesli, istekli athlete atlet, sporcu athlete's foot mantar athletic atletik, atletizmli ilgili athleticism atletizm, sporculuk athletics atletizm athwart enine, çaprazlama atilt eğilmiş (olarak), eğilmiş (olarak) Atlantic Ocean Atlas Okyunusu Atlantic standard time Atlantik standart sögeni Atlantic Atlas Okyunusu atlas atlas atmolysis atmoliz atmometer atmometre, evaporimetre atmosphere atmofer, havaküre, gazyuvarı, çevre, ihata, ortam, hava, şerait atmospheric pollution tenek kirlenmesi atmospheric pressure tenek basıncı atmospheric atmosferle ilgili, atmosferik atmospherics atmosferik parazitler atoll atol, mercan çemberi atom bomb atom bombası atom physics atom fiziği atom reactor atom pili, nükleer reaktör atom atom atomic bomb atom bombası atomic energy atom enerjisi, atom dönüneği atomic mass unit atomik kütle birimi atomic mass atom kütlesi atomic number atom numarası, atom sayısı atomic pile atom reaktörü, nükleer reaktör atomic reactor nükleer reaktör atomic structure atom yapısı atomic volume atom hacmi atomic waste nükleer atıklar atomic weight atom ağırlığı atomic atomal atomicity atomluluk atomics nükleer fizik atomise atomlara ayırmak, püskürtmek, tozlamak, tozlaştırmak, hurdalamak atomiser atomizör, püskürteç atomism atomculuk atomization atomizasyon atomize püskürtmek, tozlaştırmak, atomlara ayırmak atomizer atomizör atonal atonal atonality atonalite atone gönlünü almak, karşılığını ödemek atonement tazminat, özür dileme atonic atonik, dermansız, takatsız atony atoni, dermansızlık atop of üstünde, üstüne atop üstte, tepede atrioventricular valve kulakçık kapağı, karıncık kapağı atrioventricular kulakçık ile ilgili, karıncık ile ilgili atrip dipten kopmuş, salpa olmuş atrium atriyum atrocious acımasız, zalim, ayıplanacak, adi, aşağılık, çok kötü, berbat, felaket, rezil atrocity büyük kötülük, acımasızlık, zulüm, berbat/rezil şey atrophy atrofi, dumur, körelme atropine atropin attaboy Aferin sana attach credence inanmak, kabul etmek attach importance önem vermek attach to katmak, dahil etmek, almak attach bağlamak, iliştirmek, bitiştirmek, takmak, ödenmemiş bir borç için el koymak/tutuklamak attache case evrak çantası attache ataşe attached account hacizli hesap attached bağlı, ilgili, ilişik, bitişmiş" }, { "text": "attachment bağlama, iliştirme, bitiştirme, takma, katma, alma, düşkünlük, tutkunluk, arkadaşlık, dostluk, elkoyma, alıkoyma attack saldırmak, hücum etmek, basmak, yazı ya da sözlerle saldırmak, aleyhinde konuşmak/yazmak, zarar vermek, bozmak, birşeye büyük bir heves ve ilgiyle girişmek, yumulmak, saldırı, hücum, aleyhte yazı ya da sözler, başlama, başlangıç, girişim, kriz, nöbet attacker saldırgan, hücumcu attain ulaşmak, erişmek, elde etmek attainable ulaşılabilir, erişilebilir attainment ulaşma, erişme, beceri, hüner, marifet, elde etme attar of roses gülyağı attar gülyağı, gülsuyu attemper yumuşatmak, sertliğini gidermek attempt kalkışmak, girişmek, yeltenmek, çalışmak, denemek, ceht, deneme, girişim, teşebbüs attend on ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek attend to bakmak, dikkat etmek attend dikkatini vermek, dinlemek, bulunmak, katılmak, iştirak etmek, hazır bulunmak, ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek attendance bakma, hizmet etme, bakım, hizmet, ilgilenme, hazır bulunma, katılma, devamiyet, devam etme, düzenli olarak gitme, bulunan kişilerin sayısı, mevcut sayısı attendant bağlı, ilişkili, hizmetli, görevli, bakıcı, yardımcı, hizmetçi, görevli memur attention dikkat, özen, dikkat verme, bakım, ilgi, hazırol yağdayı Attention! Hazır ol! attentive dikkatli, özenli, ince, nazik, kibar, yardımcı attentively dikkatle attenuate dar, inceltmek, hafifletmek, azaltmak, zayıflatmak attenuation inceltme, hafifletme, azaltma, zayıflatma attenuator zayıflatıcı attest bildirmek, beyan etmek, açıklamak, birine mahkemede doğruyu söylenmesi için yemin ettirmek, kanıtı olmak, kanıtlamak attestation kanıtlama, tasdik, yemin attested copy onaylı suret attic çatı odası, tavan arası attire giydirmek, süslemek, donatmak, elbise, giysi, üstbaş, kıyafet attirement giysi, giyim kuşam attitude duruş, tavır, davranış, tutum, görüş, münasebet, mevki, düşünce, yargı, fikir attitudinize tavır takınmak, çalım satmak attorney at law dava vekili attorney general başsavcı attorney avukat attorney's fee ücreti vekalet attract çekmek, celbetmek attraction of gravity yerçekimi attraction çekici şey, çekicilik, cazibe attractive power çekici güç attractive çekici, celbedici, cazip, güzel, hoş, ilginç attributable yüklenebilir, atfolunabilir attribute to bağlamak, yormak, mal etmek, atfetmek attribute tabii özellik, nitelik, simge, sembol, (dil bilgisi) tayin, niteleyici, inanmak, bağlamak, yormak, vermek, atfetmek attribution yükleme, yorma, bağlama," }, { "text": "sıfat, nitelik attributive adjective niteleme sıfatı attributive niteleyici attrited sürtünmeyle aşınmış attrition sürtünme, aşınma, yenme, sürtüşme, yıpranma attune alıştırmak, ayak uydurmak atypical değişik, başka, tipik olmayan au fait bilen, haberdar au fond esasen, aslında au pair yaptığı ev işlerine karşılık bir kodak yanında kala aubergine patlıcan auburn kestane rengi, kumral auction açık artırma ile satmak auctioneer açık artırmacı, mezatçı, mezat tellalı audacious yürekli, cesaretli, korkusuz, gözüpek, atılgan, saygısız, küstah, kaba, yüzsüz, arsız audaciously küstahça audaciousness küstahlık audacity yüreklilik, cesurluk, korkusuzluk, saygısızlık, küstahlık, kabalık, yüzsüzlük audibility işitilebilirlik, duyulabilme audible duyulabilir, işitilir audibly işitilebilecek şekilde audience chamber kabul salonu audience dinleyiciler, temaşacılar, izleyiciler, seyirciler, resmi görüşme, huzura kabul, mahkemede konuşma özgürlüğü audient işiten, duyan audio amplifier odyoamplifikatör, işitsel yükselteç audio channel işitme arnası audio frequency ses dalgalarının frekansı audio tape ses bandı audio ünalgı çınavlarıyla iletilen/yayılan audio-visual görsel-işitsel audiocassette teyp kaseti audiofrequency ses frekansı audiometer odyometre, işitimölçer audiomixer ses reji masası, kumanda masası audiophile müzik dinleme meraklısı audiovisual görsel-işitsel, odyovizüel audit board denetçiler kurulu audit court sayman audit yıllık hesap denetimi, resmi hesap bilanço kontrolü yapmak auditing committee denetleme komitesi audition yetenek denemesi, duyma gücü, işitme gücü, duyma, işitme auditive işitmeyle ilgili auditon duyma, işitme, ses sınavı auditor murakıp, denetçi auditor's report denetçi raporu auditorium oditoryum, dinleme/izleme salonu, izleyici bölümü auditory canal kulak yolu auditory centre işitme merkezi auditory nerve işitme siniri auditory işitsel augend toplanacak sayı auger bit ağaç burgusu, el burgusu auger matkap aught sıfır, şey, zerre augite augit augment artırmak, çoğaltmak, değerlendirmek, artmak, çoğalmak, değerlenmek augmentable artırılabilir augmentation artırma, büyütme, artış augmentative artıran, çoğaltan augmenter artırıcı augur kâhin, -e alamet olmak augury kehanet, fal, alamet August ağustos, saygın, soylu, ulu, görkemli, heybetli, yüce auk deniz kuşu türü aulic saraya ait aunt teyze, hala, eme, bibi, yenge auntie teyze, hala, yenge aunty teyze, hala, yenge aura hava, gizemli ortam, izlenim" }, { "text": "aural işitsel aureole ayla, ağıl, hale aureomycin aureomisin auric altınla ilgili auricle kulak kepçesi, kalp kulakçıkları auricula ayıkulağı auricular valve kulakçık kapağı auricular kulağa söylenmiş, gizli auriferous altın içeren, altınlı Auriga Auriga, Arabacı aurora australis güney ışığı aurora borealis kuzey ışığı aurora polaris kutup ışığı aurora şafak, tansızlığı, gün ağarması auroral güneşin doğuşuna ait aurum altın auscultate stetoskop ile dinlemek auscultation stetoskop ile dinleme auspice kuş falı auspices yardım, destek, iyilik auspicious hayırlı, uğurlu auspiciousness uğur, hayır Aussie Avustralyalı austenite ostenit austenitic ostenitli austere çetin zor, güç, rahatsız, ciddi, katı, özdenetimli, sade, süssüz, yalın austerity measures tasarruf önlemleri austerity programme tasarruf bağdarlaması austerity sertlik, güçlük, zorluk, ciddiyet, katılık, azla yetinme, idareli geçinme austral güney Australia Avustralya Australian Avustralyalı Austria Avusturya Austrian Avusturyalı autarchy özerklik autarky otarşi authentic will resmi vasiyetname authentic gerçek, hakiki, doğru, orijinal, içten, samimi authenticate gerçekliğini/doğruluğunu kanıtlamak, belgelemek authentication doğruluğunu kanıtlama, belgeleme authenticity gerçek olma özelliği, orijinallik, doğruluk, içten samimi author card yazar kataloğu author yazar, yazıcı, müellif, bir şeye kaynak olan/oluşturan kişi, teşebbüskâr, sebepkâr, yapan authoress bayan yazar authoritarian yetkeci, otoriter, zorgulu authoritative otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır authority otorite, yetkili, yetki, ihtiyar, vekâlet, bilirkişi, uzman authorization izin, ruhsat, onama, uygun görme authorize izin vermek, yetki vermek, yetkilendirmek authorized bank yetkili banka authorized capital nominal sermaye authorized signature yetkili imza authorized translation onaylı çeviri authorized yetkili, resmi authorship yazarlık autihistamine antihistamin autism otizm, içe kapanış autistic otistik, içine kapalı auto otomobil, araba auto- (önek) kendi, öz, kendine, özüne, kendi kendine, öz özüne autobahn otoyol, otoban autobiographer otobiyograf yazan autobiographic otobiyografik autobiographical otobiyografik autobiography tercümeihâl, otobiyografi, özgeçmiş autobus otobüs autocar otokar autocatalysis otokataliz, öztezleştirme autochthon bir yerin yerlisi autochthonous yerli autoclave otoklav, basınçlı kap autocracy otokrasi, saltıkçı yönetim, saltıkçılık, otokrasiyle yönetilen ülke autocrat otokrat, saltıkçı, despot, zorba autocratic zorba autocratical zorba autocycle moped, motorlu bisiklet autodiagnosis" }, { "text": "kendi hastalığını teşhis autogamous kendi tozu ile tozaklanan autogamy kendi tozu ile tozaklanma autogenesis otogenez autogenetic otogenetik autogenous otojen autogiro otojir autograft otogref autograph ünlü birinin imzası, (kitap/vb.) imzalamak autogyro otojir autohypnosis öz özünü hipnotize etme autoinfection otoenfeksiyon autoinoculation otoentoksikasyon autointoxication otoentoksikasyon autoionization kendiliğinden iyonlaşma autoloader oto-yükleyici, özyükleyici autolysis otoliz automat otomat automate otomatikleştirmek, makineleştirmek automated teller machine bankamatik automatic alarm otomatik alarm automatic brake otomatik eğleç automatic camera otomatik kamera automatic computer otomatik bilgisayar automatic control otomatik kontrol automatic fuse otomatik sigorta automatic gear change otomatik vites değiştirme automatic gearbox otomatik vites kutusu automatic ignition otomatik ateşleme automatic pilot otomatik pilot automatic rifle otomatik tüfek automatic scanning otomatik tarama automatic transmission otomatik vites automatic tuning otomatik ayar automatic weapon otomatik silah automatic otomatik, özdevinimli, kendiliğinden, olması kesin automatically otomatik olarak automation otomasyon, özdevinim, özedim automatism otomatizm, özdevim automaton otomat automobile otomobil, araba automorphic otomorf, özbiçimli automotive industry otomotiv sanayii automotive otomotiv autonomic nerve system otonom sinir jüyesi autonomic irade dışı olan, otonom autonomous budget özerk bütçe autonomous muhtar, özerk, özünü idare eden autonomy özerklik autopathic nedensiz gibi görünen hastalıkla ilgili autopilot otomatik pilot autoplastic otoplastik autoplasty otoplasti autopsy otopsi autoreverse otomatik geriye dönme autosuggestion öz özüne telkin autotransformer ototransformatör, özdönüştüreç autotroph kendibeslek bitki, ototrof autotrophic kendibeslek, ototrof autotrophy kendibesleklik, ototrofi autotype ototipi autoxidation otoksidasyon autumn sonbahar, güz, payiz autumnal equinox sonbahar çekidi, güz ılımı autumnal sonbaharla ilgili auxiliary engine yedek kozgaltka auxiliary verb yardımcı fiil, kömekçi fiil auxiliary yardımcı, kömekçi auxin oksin auxochrome oksokrom avail kendisine yarar sağlamak, yararlanmak, kullanış, sonuç, avantaj, yarar availability kullanılırlık, elverişlilik, elde edilebilme available data mevcut veriler available elde edilebilir, bulunabilir, mevcut, elde, kullanılabilir, yararlı, elverişli, itibarlı, görüşmeye uygun, meşgul değil, müsait avalanche çığ, kar uçkunu avant-garde avangard, öncü, yenilikçi avarice para tutkusu, servet tutkusu, açgözlülük avaricious para canlısı, açgözlü avast dur! avawal açıkça" }, { "text": "söyleme, itiraf ave selam!, merhaba!, güle güle! avenge oneself on -den öç almak avenge öcünü almak aventurine yıldıztaşı avenue iki yanı ağaçlı yol, hıyaban, bulvar, geniş cadde, bulvar, bir sonuca götüren yol aver iddia etmek, söylemek, kanıtlamak average density ortalama yoğunluk average size ortalama büyüklük average value ortalama değer average velocity ortalama hız average ortalama, ortalama seviye, orta, orta rakam, adi, sıradan, vasati, ortalamasını almak, ibaret olmak averse karşı, muhalif, isteksiz aversion hoşlanmama, sevmeme, nefret, nefret edilen şey avert olmasını önlemek, önüne geçmek, önlemek, başka yöne çevirmek aviary büyük kuş kafesi, kuşhane aviate uçak kullanmak aviation fuel uçak yakıtı aviation gasoline uçak benzini aviation havacılık, havacılık endüstrisi aviator pilot aviculture kuş yetiştiriciliği avid gayretli, hevesli, istekli avidity gayret, hırs, istek avionics havacılık elektroniği avitaminosis vitaminsizlikten ileri gelen hastalık avocado pear perse ağacının meyvesi avocado avokado, amerikaarmudu avocation hobi, uğraş, iş, meslek Avogadro Avogadro Avogadro's constant Avogadro sabitesi, Avogadro değişmezi Avogadro's law Avogadro yasası Avogadro's number Avogadro sayısı Avogadro's principle Avogadro ilkesi avoid uzak dolanmak, özünü gözlemek, çekinmek, uzak gezmek, kenar gezmek, kaçınmak, uzak kaçmak, uzak durmak, sakınmak, boyun kaçırmak, yanaşmamak, yayınmak, yan geçmek, kaçmak, kurtulmak, önlemek, engel olmak, kuvveden salmak, ləğvetmek, kanundan salmak avoidable önlenebilir, kaçınılır avoidance kaçınma, sakınma, çekinme avoirdupois ingiliz ve Amerikan ağırlık jüyesi avow itiraf etmek, açıkça söylemek avowal itiraf await beklemek awake uyanmak, uyandırmak, uyatmak, harekete geçirmek, harekete geçmek, uyanık, uyak, uyanmış, bilinçli, bilincinde, farkında awaken uyanmak, uyandırmak awakening uyanış, bilinçlenme award mahkeme kararı ile vermek, vermek, ödül olarak vermek, taltif etmek, mükâfatlandırmak, ödüllendirmek, mahkeme kararı, hüküm, ödül aware farkında, haberdar awareness farkında olma, haberdarlık awash su düzeyinde, dalgalarla sürüklenen away uzağa, uzakta, -den, -dan, buradan, başka yönde, emin bir yerde/yere, gidecek/bitecek/sona erecek şekilde, sürekli, durmadan, deplasmanda oynanan awe korku ve merakla karışık saygı awe-inspiring insanı huşu içinde bırakan awesome korku veren, korkunç, dehşetli awestruck korkulu," }, { "text": "meraklı awful müthiş, dehşetli, korkunç, berbat, rezil awfully çok, aşırı, o biçim, müthiş, acayip awhile kısa bir süre için, biraz awkward beceriksiz, sakar, afal, yöndemsiz, hantal, iyi yapılmamış, kullanımı zor, kullanışsız, nakolay, anlaşılması zor insan, uyumsuz, dikbaşlı, utandırıcı, mahçup edici, uygunsuz awkwardly beceriksizce, hantal bir şekilde awkwardness beceriksizlik, sakarlık awl biz, tığ awn kılçık, diken awning tente awnless kılçıksız awry eğri, yan, ters ax balta axe balta, kaldırmak, azaltmak, kısmak, atmak axial eksenel, aksiyal, eksen axil koltuk, ağaç dalı ile sapı arasındaki köşe axilla koltuk altı axiom belit, aksiyom axiomatic aksiyomla ilgili axis of revolution dönme ekseni axis of rotation dönme ekseni axis of the earth yer ekseni axis eksen, mil, dingil axle box dingil kutusu, aks kutusu axle lock dingil kilidi axle spring dingil yayı axle tree araba dingili axle mil, dingil axon akson ay evet, muhakkak, hep aye lehte oy, kabul oyu, evet oyu, evet azalea açalya, açelya azeotropic eşkaynar, azeotrop Azerbaijan Azerbaycan Azerbaijani Azerbaycanlı, Azerbaycan dili, Azerbaycan azide azit azimuth semt, azimut, güney açısı azimuthal azimutla ilgili azine azin azo compounds azo bileşikleri azo dyes azo boyaları, azoik boyalar azo azo azobenzene azobenzen azoic age azoik çağ azoic azoik azure gök mavisi azurite azurit baa melemek babbit metal babit alaşımı, babit metali babbit vaytmetal babble out sır söylemek babble gevezelik etmek, saçmasapan mırıldanmak, sır söylemek, tekdüze ses çıkartmak, karmaşık konuşma, aptalca konuşma, çocukça konuşma, uğultu, gürültü, anlaşılması güç konuşma, şırıltı babbler geveze kimse, ezme, boşboğaz, çağlayan babe bebek, körpe, yavru, bebek, fıstık baboon köpek maymunu babunbaby bebek, (hayvan) yavru, bir türkümün en genç üyesi, yavru, bebek, fıstık, bebek muamelesi yapmak babushka eşarp baby blue süt mavisi baby bottle biberon, emzik baby carriage çocuk arabası baby farm kreş baby grand kısa kuyruklu piyano baby sitter çocuk bakıcısı, muvakkati olarak pulla uşağa bakan kadın baby spot küçük projektör baby" }, { "text": "tooth sütdişi baby bebek, körpe, çağa, yavru, bala baby-minder çocuk bakıcısı baby-sit çocuk bakıcılığı yapmak babyhood bebeklik, bebeklik devresi babyish bebeksi babyminder çocuk bakıcısı babysit çocuk bakıcılığı yapmak babysitter çocuk bakıcısı baccalaureate bakalorya baccarat bakara baccate çilek türünden etli ve çekirdeksiz meyve gibi bacchanal ayyaş bach bekâr hayatı yaşamak Bachelor of Arts degree edebiyat bilimyurdu diploması Bachelor of Arts Edebiyat Bilimyurdu mezunu Bachelor of Science fen bilimyurdu diploması degree bachelor bekâr erkek, subay, birdem mezunu bachelor's-button peygamber çiçeği bachelorhood bekârlık bacillary basil ile ilgili bacillus bakteri, basil, çomak bakteri back and forth ileri geri back cloth astar, baskı astarı back conduction geri iletim back contact geri kontak back country taşra, geri kalmış bölge back current geri akım back door arka kapı back down from caymak, vazgeçmek back down hatalı olduğunu kabul etmek, boyun eğmek back flow tersine akış, ters akış back issue eski tarihli yayın back number bir önceki sayı, çağdışı şey/kimse back of beyond çok uzak yer back out sözünü tutmamak, vazgeçmek, caymak back pay geri ödeme, ödenmesi gecikmiş vergin back pressure turbine karşıbasınç türbini back pressure karşıbasınç back projection geriden gösterim back rest arkalık back room arka oda back saw tırtıl testere, sıçankuyruğu testere back scratcher kaşağı back seat arka koltuk, ikinci mevki back shaft arka mil back shift bakım-onarım vardiyası back sight gez, geri rasat back street arka sokak, dönge back talk ters karşılık, küstahça karşılık back the oars siya etmek back the sails yelkenleri faça etmek back to back loan karşılıklı kredi back to back arka arkaya, sırt sırta back to the drawing board sil baştan back up desteklemek, arka çıkmak, yedeklemek back sırt, kürek, arka, dal, arkadaki, daldaki, (futbol) bek, eski yerine, eski yerinde, geri, geriye doğru, geriye, arkaya, geride, arkada, uzak, geri, önce, geçmişte, geçmişe, geri yine, karşılığında, karşılık olarak, (para) önceden borç olan," }, { "text": "önceki, geriye gitmek, geriye doğru götürmek, arkaya götürmek, desteklemek, destek olmak, arka çıkmak, üzerine para koymak, bahse girmek back-pedal caymak, pedalı geri çevirmek back-seat driver sürücüye müdahale eden kişi backache sırt ağrısı, kürek ağrısı, bel ağrısı backbencher kıdemsiz parlamento üyesi backbite arkasından konuşmak, yokken kötülemek, arkasından dedikodusunu yapmak, çekiştirmek backbiter dedikoducu kimse backbiting dedikoduculuk, birbirinin arkasından konuşma, kötüleme backboard arka tahtası, arkalık backbone belsümüğü, omurga, esas, özül, en büyük destek, belsümüğü, sağlam karakter backboned omurgalı backboneless omurgasız backbreaking (iş) çok zor, yorucu backchat ters karşılık, küstahlık backdate eski bir tarih atmak, daha önceki bir tarihten gecerli kılmak backdoor yasadışı backdown cayma, vazgeçme backdrop zemin, fon backed arkası olan, yardım edilmiş, astarlanmış, kaplı backer destekçi, destek olan kimse backfill dolgu backfilling longwall rambleli uzunayak backfilling doldurma backfire (plan/vb.) geri tepmek, olumsuz sonuç vermek backgammon tavla, nert, nerttahta background geçmiş, artyetişim, arka plan, fon, zemin backhand (tenis) bekhend backhanded compliment eleştiri niteliğinde iltifat backhanded elin tersi öne doğru olduğu halde yapılan backheating geri ısıtma backheel topuk vuruşu, badalak backhouse binanın dışındaki tuvalet backing destek, yardım, fon müziği, arka kaplama, arka parça backlash geriye doğru yapılan ani hareket, büyüyen, güçlenen bir inanca karşı oluşan güçlü tepki backlight arka ışığı backlog geciktirilmiş, ihmal edilmiş işler backmost en geri, en arka backpack sırt çantası backpedal bisiklette pedalı ters yöne çevirmek, geri çekilmek ya da sözünü geri almak, sözden dönmek backrest arkalık backscratch birbirini yağlamak backside kıç, popo backslide kötü yola sapmak, doğru yoldan sapmak backslider kötü yola sapan kimse backspace geriye almak, geriletmek backspacer (daktiloda) geri tuşu backstage perde arkasında olan, kulis, perde arkası backstairs arka merdiven, hizmet merdiveni backstay patrise backstitch iğneardı dikiş, iğneardı dikiş yapmak backstream ters akıntı, anafor backstroke sırt üstü yüzme backsword tek yüzlü kılıç backtrack aynı yere geri dönme backup file yedekleme dosyası, yedekleme kütüğü backup lamp geri gidiş lambası" }, { "text": "backup light geri gidiş lambası backup başkasının yerine geçmeye, onun yedeği olmaya hazır kişi ya da şey, yardımcı olan, destek olan kişi ya da şey backward scatter geri saçılma backward wave geriyürüyen dalga backward geriye yönelmiş, başlangıca yönelmiş, geçmişe yönelmiş, geri, geri kalmış, gelişmemiş, çekingen, özünden emin olmayan backwardly geriye doğru backwardness gerilik, geç kavrama backwards and forwards ileri geri backwards geriye, arkaya, arka tarafa, geçmişe, ters olarak backwash geriye gelen dalga backwater durgun yer backwoods kaba backyard avlu bacon domuz pastırması, domuzun ise verilmiş tuzlanmış döş eti bacteria bakteri bacterial contamination bakteriyel enfeksiyon bacterial crown gall kök uru, kök tümörü bacterial bakteriyel, bakteriye ait bactericidal bakteri yok edici bactericide bakterisit bacteriological bakteriyolojik bacteriologist bakteriyolog bacteriology bakteriyoloji bacteriophage bakteriyofaj bacterium bakteri bacteroid bakterimsi bacteroidal bakteriye ait bad cheque karşılıksız çek bad debt şüpheli alacak bad fortune şanssızlık, talihsizlik bad luck şanssızlık, aksilik bad money kalp para bad patch kötü zaman, şanssızlık anı bad kötü, seyyi, yaman, bet, bozuk, çürük, geçersiz, yaramaz, pis, ahlaksız, zararlı, sağlıksız, mutsuz, neşesiz, ciddi, sert, şiddetli, talihsiz, yanlış, hatalı, bozuk, (para) sahte, değersiz, (dil) kaba bad-tempered huysuz, ters badderlocks denizkadayıfı baddie filmde kötü adam badge rozet badger porsuk, başının etini yemek badinage takılma, şaka badlands vadili çorak arazi badly kötü bir şekilde, çok badly-off fakir, parasız, şanssız badman eşkıya badminton tenis benzeri bir oyun bae load ana yük baffle şaşırtmak, kafasını karıştırmak baffling şaşırtıcı, kafa karıştırıcı bag and baggage pılı pırtıyı toplayarak, bütün eşya ile bag çanta, torba, çuval, bir çuval, bir ton, yığınla, çantaya koymak, torbaya doldurmak, (hayvan) öldürmek, hayvan yakalamak, hayvan avlamak, yürütmek bagasse bagas bagatelle önemsiz şey, bilardoya benzer bir oyun baggage car yük vagonu, furgon baggage room bagaj kompartımanı baggage yük, bagaj bagging çuval bezi baggy bol, sarkık, asılı, düşük bagnio genelev, hamam bagpipes gayda bah tüü!, tüh! bahind bars hapiste, kodeste" }, { "text": "bail fee kefalet parası bail out kefaletle serbest bıraktırmak bail kefalet, kefalet vergini bailable kefil olunabilir bailee emanetçi bailey şatonun dış avlusu bailiff mübaşir, çiftlik kahyası, şerif yardımcısı bailiwick yetki bölgesi, uzmanlık alanı, yetki alanı bailment kefalet bailor teminatı veren mudi bailsman kefil bainite beynit bainsmarie benmari, iki katlı tencere bairam bayram bairn çocuk bait yem, dikkati çeken şey, istek uyandıran şey, oltaya ya da tuzağa yem koymak, kasten kızdırmak baize yeşil masa çuhası bake fırınlamak, fırında pişirmek, sıcaktan katılaşmak, sertleşmek, sıcaktan pişmek baked potatoes fırında patates, kumpir bakehouse fırın bakelite bakalit baker fırıncı, çörekçi baker's shop çörek dükkânı bakers dozen on üç bakery fırın, çörekhane, çörek pişirilen veya satılan yer baking powder maya tozu baking soda sodyum bikarbonat, karbonat baking temperature pişirme sıcaklığı baking pişirme, fırında pişirme baksheesh bahşiş balalaika balalayka balance arm terazi kolu balance of a debt borç bakiyesi balance of current cari işlemler dengesi account balance of payments ödemeler dengesi balance of powers kuvvetler dengesi balance of services hizmetler bilançosu balance of trade ticaret dengesi balance sheet bilanço balance the budget bütçeyi ayarlamak, dengelemek balance wheel volan, düzenteker balance denge, terazi, kapan, bakiye, kalıntı, düşünmek, göz önünde bulundurmak, kıyaslamak, dengelemek, dengeli olmak balanced budget denk bütçe balanced development dengeli gelişme balanced diet dengeli beslenme balanced growth dengeli büyüme balanced representation dengeli temsil balanced trade dengeli ticaret balanced dengeli, aklıbaşında balancing dengeleyici, dengeleme balcony eyvan, balkon bald kel, dazlak, sade, süssüz, yalın baldachin baldaken, sayvan balderdash zırva, saçmalık baldfaced yüzsüz, küstah baldhead kel kimse, dazlak kimse balding saçı dökülen, kelleşen baldly açık açık, dobra dobra, sözünü esirgemeden baldness kellik, açıklık baldric kılıç kayışı bale out paraşütle uçaktan atlamak bale balya, denek balefire şenlik ateşi, işaret ateşi baleful nefret/kötülük dolu, şeytani balk kütük, engel olmak, engellemek, önünü kesmek, anlaşmaya yanaşmamak, duraksamak balky yürümemekte direnen, inat eden ball and" }, { "text": "chain ayak kösteği, pranga ball and socket bilyalı mafsal ball bearing bilyalı yatak, rulmanlı yatak ball cock bilyalı valf, bilyalı şamandıra ball dress balo giysisi ball head yuvarlak mafsal başı, küremsi uç ball joint bilyalı mafsal, küresel mafsal ball mill bilyalı değirmen ball nut yuvarlak somun ball of the foot ayak parmaklarının kökü ball peen hammer perçin çekici, topuzlu çekiç ball pin yuvarlak başlı pim ball point hammer yuvarlak başlı çekiç ball point pen tükenmezkalem ball race bilya yuvası ball room balo salonu ball socket bilya yuvası ball up şaşırtmak, berbat etmek ball valve küre supap, bilyalı supap ball winding yumak sarma ball top, küre, yumak, balo ballad balad, türkü, şiirsel öykü balladmonger şarkı satan kimse balladry balad türünde şiirler ballast safra, ağırlık, balast, kırmataş ballcock (sifon/su deposu/vb.) şamandıra ballerina balerin ballet bale balling yumak yapma ballista mancınık ballistic curve balistik eğri ballistic galvanometer balistik galvanometre ballistic magnetometer balistik manyetometre ballistic missile balistik füze ballistic pendulum balistik sarkaç ballistic balistik, atışlı ballistics balistik, atış bilimi ballonet baloncuk balloon balon, balon gibi şişmek balloontire balon lastik ballot box oy sandığı ballot paper oy pusulası ballot vote oy ballot oy pusulası, gizli ses verme, gizli oylama ballpoint tükenmez kalem ballroom balo salonu balls up içine sıçmak balls taşaklar, Saçma!, Hassiktir! ballyhoo gürültü, patırtı, kötü propaganda, reklam balm of Gilead belesan, belsen balm pelesenk, avutma, teselli balmy (hava) yumuşak ılık, şeker gibi, kaçık, deli, çatlak, üşütük balneology banyo ile tedavi baloney zırva, saçma şey, bir cins salam balsa balsa balsam apple kudret narı balsam belesan, kınaçiçeği balsamic belesan ile ilgili Baltic Baltık baluster tırabzan direği, merdiven korkuluğu balustered parmaklıklı, korkuluklu balustrade trabzan, korkuluk, parmaklık bamboo bambu bamboozle kazıklamak, üçkâğıda getirmek ban (özellikle yasa ile) yasaklamak, (on ile) yasak, yasaklama banal adi, bayağı, banal, sıradan banality adilik, banallık, sıradanlık banana plug fiş banan, tekli" }, { "text": "fiş banana republic muz cumhuriyeti banana muz band merit bant kalitesi band saw şerit testere band selector bant seçici band together birleşmek, birlik olmak band width bant genişliği, kuşak genişliği band şerit, kayış, bant, kuşak, renk şeridi, türküm, grup, topluluk, (together ile) birleşmek, birlik olmak band-pass filter bantgeçiren filtre band-pass tuning bantgeçiren akort band-pass bant geçirimi, kuşak geçirimi bandage sargı, sargı koymak, sarmak, bağlamak bandanna desenli büyük mendil bandbox şapka kutusu bandeau saç bağı, saç filesi banderole bandrol, flandıra bandit haydut banditry haydutluk bandmaster bando şefi bandoleer fişeklik, palaska bandolier palaska bandsman müzik topluluğu üyesi bandstand müzik topluluğu için yapılmış yüksek yer, sahne bandwagon sürüye uymak bandy lafa laf koymak, çabuk çabuk konuşarak ağız dalaşı yapmak, verip veriştirmek, (bacak) çarpık bandy-legged çarpık bacaklı bane felaket, kötülük, zarar, ziyan baneful öldürücü, zehirli, muzır, kötü bang up mahvetmek, canına okumak bang büyük patlama, şiddetli ani gürültü, yaygın çaba, sevk, büyük heyecan, şiddetle çarpmak, vurmak, ses çıkartacak biçimde çarpmak, bas bas bağırmak, gürültü/tantana yapmak, sikmek, sikişmek, tam bang-on çok doğru, aynen öyle banger sosis, havai fişek, külüstür otomobil, hurda araba Bangladesh Bangladeş bangle bilezik, kolbak, halka, halhal bangs perçem, kâkül, kırkma banian Hintli tüccar, flanel ceket banish (from ile) sürgün etmek, sürmek, sürgüne yollamak, düşünmemek, aklından çıkarmak banisher sürgüne gönderen kimse banishment sürgün banister tırabzan banjo banço banjoist banco çalan kimse bank account banka hesabı bank balance banka bilançosu bank bill banknot bank check banka çeki bank credit slip banka alacak dekontu bank credit banka kredisi bank deposit banka mevduatı bank discount banka ıskontosu bank endorsement banka cirosu bank extract banka hesap ekstresi bank guarantee banka garantisi bank holiday resmi tatil bank interest banka faizi bank loan banka kredisi bank note kâğıt para bank of issue emisyon bankası bank on güvenmek, bel bağlamak bank rate banka faiz oranı bank remittance banka havalesi bank" }, { "text": "statement banka hesap yağdayı bank up yığmak, yığılmak bank banka, bankaya para yatırmak, nehir/göl kıyısı, sal, çay sahili, kenar, tümsek, yığın, küme, kum yığını, bayır, (oyun) banko bankable bankaca geçerli, kâr getiren, para getiren bankbook banka cüzdanı, hesap cüzdanı banker bankacı, çeşitli kumar oyunlarında kasa olan kişi, kasa banker's draft check banka çeki banker's payment order banka ödeme emri banket altınlı konglomera banking law bankalar yasası banking secrecy sırdaş bankacılık banking transactions bankacılık işlemleri banking bankacılık banknote banknot, kâğıt para banknotes issued emisyon bankrupt müflis, batkın, iflas etmiş, iflas ettirmek bankrupt's certificate konkordato bankrupt's creditor müfliszede, müflisin alacaklısı bankrupt's estate müflisin malları bankruptcy law iflas kanunu bankruptcy office iflas dairesi bankruptcy batkı, iflas banner class birinci sınıf banner headline büyük puntolu manşet banner bayrak, pankart banquet ziyafet, şölen banshee ölüm perisi bantam ispenç, çakşırlı tavuk bantamweight horoz sıklet banter şakalaşmak, laklak etmek, dalga geçmek, hafif konuşma, sohbet, laklak banterer şakacı bantling çocuk, yumurcak banyan banyan ağacı baobab baobap ağacı bar chart çubuk grafik, sütun grafiği bar code barkod bar diagram çubuk grafiği bar girl konsomatris bar graph çubuk grafik bar line ölçü çizgisi bar magnet çubuk mıknatıs bar none istisnasız bar of soap sabun kalıbı bar screen çubuklu elek bar suspension çubuk süspansiyon bar (demir ya da tahta parmaklık / parmaklıklarla) örtmek, kapatmak, hapsetmek, kapatmak ya da dışarıda bırakmak, engellemek, kısıtlamak, izin vermemek, yasaklamak, sırık, tir, direk, çubuk, set, engel, bariyer, kalıp, parça, ince ışık demeti, üniformalarda rütbe belirten metal çubuklar, bar, dışında, hariç barb (zıpkın/olta/ok/vb.gibi) çengelli uç Barbados Barbados, Batı Hint adalarından biri barbarian barbar, vahşi, uygarlaşmamış kimse barbaric barbar, vahşi, zalim, acımasız barbarically barbarca barbarise barbarlaştırmak, barbarlaşmak barbarism barbarlık barbarity acımasızlık, kıyıcılık, vahşilik, barbarlık barbarous uygarlaşmamış, görgüsüz, kaba, barbar, acımasız, zalim, (söz ve davranışta) saldırgan barbarously barbarca barbarousness barbarlık barbate kıllı, sakallı barbecue açık hava ızgarası, ızgara, açık" }, { "text": "havada ızgarada yemek pişirmek, açıkta ızgara yemeklerin yendiği toplantı barbed wire dikenli tel barbed dikenli, kancalı, iğneli barbel karakeçi balığı barbell halter barbelled sakallı barber berber, tellak barberry amberbaris, sarıçalı barbershop berber dükkânı, berber barbet kaniş barbette taret, top siperi barbican gözleme kulesi barbiturate barbitürat, yatıştırıcı barbituric acid barbitürik asit barbituric barbitürik barbule büyük tüy kenarındaki küçük tüy barcarolle Venedik gondolcularının şarkısı bard ozan, şair bardic şairane bare cable çıplak kablo bare chance zayıf olasılık bare living kıt kanaat geçinme bare stock çotuk bare wasteland kellik, çorak yer bare wire çıplak tel bare çıplak, yalın, süssüz, boş, tamtakır, açmak, açığa çıkartmak, gözle görülür hale getirmek, soymak bareback ata eyersiz binen, çıplak ata binen, eyersiz olarak, eyer olmadan barefaced tenon hampaylı zıvana, düz zıvana barefaced yüzsüz, utanmaz, arsız barefoot yalın ayak, ayak yalın, ayak yalın gezmek barefooted yalınayak barehanded silahsız, eldivensiz bareheaded başı açık barelegged çıplak bacaklı, çorapsız barely ancak baresark zırhsız asker barf kusmak barfly bar kuşu bargain basement indirimli satış reyonu bargain counter indirimli eşya tezgâhı bargain day indirimli satış günü bargain for hesaba katmak bargain price ucuz fiyat, indirimli fiyat bargain pazarlık, anlaşma, uyuşma, pazarlık etmek, kelepir, ucuz şey, (for ile) hesaba katmak bargainer pazarlık eden kimse bargaining power pazarlık gücü barge board saçak pervazı barge in hızla içeri dalmak barge into konuşmayı kesmek, bölmek barge mavna, salapurya, çarpmak, toslamak, (into ile) (konuşmayı) kesmek, bölmek, müdahale etmek, (in ile) hızla içeri dalmak bargee mavnacı bargeman mavnacı baric baryumlu barite barit baritone bariton barium carbonate baryum karbonat barium hydrate baryum hidrat barium oxide baryum oksit barium sulfate baryum sülfat barium baryum bark beetle kabuk böceği bark pit tabakahanede kabuk çukuru bark tree kınakına ağacı bark up the wrong tree yanlış kapı çalmak bark (at ile) havlamak, ürümek, (out ile) bağırarak söylemek, havlama, ağaç kabuğu barkeeper barmen barker bağıran kimse," }, { "text": "çığırtkan barkhan barkan barky kabuklu, kabuksu barley meal arpa unu barley sugar arpa şekeri barley arpa barleycorn arpa (tanesi) barm bira mayası barmaid bayan barmen barman barmen barmy aptal, üşütük, çatlak, kaçık, manyak barn owl peçeli baykuş barn ambar, ağıl, kotan, ahır, büyük ve sevimsiz bina barnacle (kayalara/gemi diplerine yapışan) bir tür midye, yapışkan kişi barnstorm taşrada temsil vermek barnstormer taşrada temsil veren oyuncu barnyard çiftlik avlusu barogram barogram barograph barograf, yükseltiyazar barometer scale barometre taksimatı barometer barometre, basınçölçer barometric pressure barometrik basınç, atmosfer basıncı barometric barometrik barometry barometri, basınçölçüm baron baron, çok etkili ve önemli işadamı baronage baronluk baroness barones, soylu kadın baronet baronet baronetage baronetlik baronetcy baronet payesi baronial barona ait barony baronluk baroque barok baroscope baroskop barostat barostat barouche fayton barque kabuk barrack bağırarak sözünü kesmek barracks kışla barrage baraj, bend, su bendi, yaylım ateşi, (soru/vb.) yağmur barrator baratarya suçunu işleyen kimse barratry baratarya barred parmaklıklı, çizgili, yollu, yasaklanmış, çubuklu barrel organ latarna barrel vault beşik tonoz barrel fıçı, çelek, varil, büyük miktar, fıçı dolusu, namlu barren (dişi hayvan) kısır, (bitki) meyve vermeyen, önüm vermeyen, semeresiz, barsız, verimsiz, (toprak) çorak, verimsiz, kıraç, işe yaramaz, sonuç vermez, boş, yararsız, faydasız barrenness kısırlık, çoraklık barret bere barrette saç tokası barricade barikat, engel, barikat kurmak, barikatla kapatmak/engellemek barricader barikat yapan kimse barrier engel, duvar, çit, korkuluk barring haricinde, dışında, hariç, ...olmazsa barrister avukat, dava vekili barroom meyhane, bar barrow bir ya da iki tekerlekli el arabası barter for takas etmek barter takas, değiş tokuş, (for/with ile) takas etmek, değiş tokuş etmek barycenter kütle merkezi, kütle özeği barycentric barisentrik baryon baryon barysphere barisfer baryta baryum monoksit baryte barit bas-relief yarım kabartma, alçak kabartma basal cell bazal hücre basal metabolic rate bazal metabolik oran basal metabolism bazal metabolizma basal taban, temel, esasa ait basalt bazalt bascule baskül, kapak base line kenar izgisi," }, { "text": "saha kenarı base metals adi metaller base of a column sütun tabanı base of operations hareket üssü base of opertions hareket üssü base on üzerine kurmak, dayandırmak base price temel fiyat base esas, özül, temel, alt kısım, bir şeyin üzerinde durduğu kısım, taban, başlangıç çekidi, baş, esas, üs, merkez, merkez şube, doğru, düzlem, öz, özül, içerik, esas, baz, aşağılık, adi, alçak, alçakça, (on/upon ile) ...üzerine kurmak, -e dayandırmak baseball beysbol, beysbol topu baseboard sıvadibi, süpürgelik baseborn piç, alçak, zalim based on a contract sözleşmeli based dayandırılmış, dayalı, bulunan baseless asılsız, temelsiz baselessness asılsızlık, temelsizlik baseman beysbolda meydancı basement temel, esas, özül, bodrum katı, bodrum, ziri zemin baseness alçaklık, köpeklik bash şiddetle vurmak, yumruk bashaw paşa bashful çekingen, utangaç, sıkılgan bashfully utangaçlıkla bashfulness utangaçlık bashi-bazouk başıbozuk basic education temel eğitim basic formula esas formül, temel formül basic industry ana sanayi, temel sanayi basic instruction temel komut basic language temel dil basic load ana yük basic materials hammadde, çıkış maddeleri basic needs temel gereksinimler basic oxide bazik oksit basic price temel fiyat basic salt bazik tuz basic sciences temel bilimler basic size esas boy basic slag bazik cüruf basic steel baz çeliği basic temel, ana, esas, başlıca basically temel olarak, esasında basics bir şeyin en basit ama en önemli kısımları basil fesleğen, reyhan basilica bazilika basin leğen, geniş kase, cam, kap, çanak, tas, havuz, lavabo, yalak, havza basinet çelik miğfer basis temel, esas, özül bask tadını çıkarmak, hoşlanmak, mutlu olmak, güneşlenmek basket centrifuge sepet santrifüj basket coil sepet bobin basket fern eğreltiotu basket woman seyyar satıcı kadın basket sepet, sele, (basketbol) file, (basketbol) basket, sayı basketball basketbol basketry sepetçilik basketwork sepet örgüsü bass clef fa anahtarı bass control bas ayarı, kalınlık ayarı bass drum bas davul bass viol kontrbas bass voice bas, basso bass levrek, bas, basgitar bassinet sepet, beşik basso basso," }, { "text": "bas bassoon fagot basswood ıhlamur ağacı bast silk ham ipek bast sak kabuğu bastard cut file saman eğesi bastard piç, alçak, puşt, it, adam, herif, hıyar, çizgi dışı, yasa dışı, alışılmamış, kurallara aykırı bastardize kötüleştirmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak, yozlaştırmak, piç etmek bastards esmer şeker bastardy piçlik baste teğellemek, (pişen etin üzerine) erimiş yağ dökmek bastinado falaka basting thread teyel ipliği basting teyelleme bastion kale burç, tabya bat kriket/beysbol sopası, pinpon raketi, kalın sağlam sopa, değnek, vurma, vuruş, darbe, sopa ile vurmak, yarasa batch total yığın toplam batch dizi, türküm, küme batching yığınlama, kumaş sarma bate azaltmak, indirmek bath salt banyo tuzu bath towel hamam havlusu, banyo havlusu bath vat banyo teknesi bath küvet, banyo yapma, banyo, yıkanma, banyo yapmak, yıkanmak, banyo yaptırmak, yıkamak, banyo suyu, banyo odası, banyo, ilaçlı su, banyo, ç.hamam, kaplıca, havuz bathe yüzmek, çimmek, yıkanmak, suya/ilaca sokmak, yıkamak, yüzme bathhouse hamam, çimerlik, kabin binası bathing beach çimerlik bathing suit kadın mayosu bathing trunks erkek mayosu bathing yıkanma, yüzme batholith batolit, dipsiz kayaç bathometer batometre bathos (çok yüksek düşünce/biçim/vb.) birdenbire kötüleşme bathrobe bornoz bathroom hamamhane, banyo, tuvalet baths hamam bathtub banyo küveti, banyo teknesi bathyal batiyal bathyscapha batiskaf bathyscaphe batiskaf bathysphere batisfer batik batik batiste batist batman emireri baton baton, cop, sopa batrachian kurbağa bats deli, çılgın, kaçık, üşütük batsman (kriket) vurucu battalion tabur batten door çakma kapı batten uzun tahta, tiriz batter süt, yağ ve un karışımı hamur, pasta hamuru, bam güm vurmak, yumruklamak, hasara uğramak, paçavraya çevirmek, yıpratmak battering-ram şahmerdan battery box akümülatör kabı, akümülatör kutusu battery case akümülatör kabı, akümülatör kutusu battery charger lamp redresör lambası battery charger akü şarj aygıtı battery clip akü maşası battery operated pilli battery pole akü kutbu battery switch batarya anahtarı battery tester akü kontrol aygıtı battery tray akü kestesi battery batarya, batarya, akü, pil, takım, seri, dizi, müessir fiil," }, { "text": "dövme batting tabaka halinde pamuk, sopayla vurma battle cry savaş narası battle fatigue savaşın bıraktığı ruhsal çöküntü battle savaş, muharebe, dövüş, çarpışma, vuruşma, savaşım, mücadele, savaşmak, çarpışmak, mücadele etmek battlecry savaş narası battledore çamaşır tokmağı battlefield savaş alanı battlements mazgallı siperler battleroyal büyük dövüş, büyük kavga battleship savaş gemisi battue sürgün avı, sürek avı batty deli, üşütük, kaçık, çatlak bauble ucuz mücevher, incik boncuk, gösterişli/değersiz şey, geçici şey baud baud baulk balk bauxite boksit, alüminyumtaşı bawd eski genelev patroniçesi bawdily açık saçık bir şekilde bawdiness açık saçık oluş bawdry müstehcen söz bawdy seksle ilgi, açık saçık, terbiyesiz bawdyhouse genelev bawl out azarlamak, haşlamak, paylamak bawl bas bas bağırmak, kışkırmak bay horse doru at bay leaf defne yaprağı bay tree defne ağacı bay window cumba bay defne, körfez, koy, bölme, bölüm, kısım, çıkma, cumba, havlama, uluma, (at) doru, keher, havlamak, ulumak bayonet socket süngülü duy bayonet süngü, süngülemek bazaar çarşı, yardım amacıyla düzenlenen satışlar bazooka bazuka, roketatar BC milattan önce bdellium bir çeşit kokulu reçine be a bad whip kötü araba kullanmak be a dead loss bir boka yaramamak be a disincentive yıldırmak, cesaretini kırmak be a good whip iyi araba kullanmak be a nobody bir hiç olmak be a nullity bir hiç olmak be a shot in the arm ilaç gibi gelmek be a whale at ustası olmak be ablaze alevlenmek, yanmak, ışığa gark olmak, şulelenmek, parlamak be able to take a joke şaka kaldırabilmek be able to -ebilmek, -abilmek be about to -mek üzere olmak be absent iştirak etmemek, olmamak be accustomed to doing yapmaya alışık olmak be acquainted haberi olmak, bilmek, tanışmak be acquitted beraat etmek, temize çıkmak be addicted alışmak, bağımlı olmak, tiryakisi olmak be affable with taltif etmek be afflicted with -den mustarip olmak be afraid of one's own öz gölgesinden korkmak shadow be afraid of" }, { "text": "-den korkmak be alienated yabancılaşmak be alike okşamak be all agog (neyise etmek için) sabırsızlıktan yanmak, kiminse derdinden ölmek be all ears kulak kesilmek be all in a dither tir tir titremek, çok heyecanlanmak be all skin and bones bir deri bir sümük olmak be all smiles sekiz köşe olmak be amazed şaşırmak, hayrete düşmek be angry about -e sinir olmak be angry with sb birine gücenmiş olmak be annoyed with birine kızgın olmak be anxious about merak etmek be anxious to çok istemek be as busy as a beaver başını kaşıyacak vakti olmamak be as busy as a bee başını kaşıyacak vakti olmamak be as good as one's word sözünü tutmak be as thick as thieves çok sıkı dost olmak be ashamed utanmak, mahcup olmak be asphyxiated boğulmak, oksijensiz kalmak be associated with ile ilişkisi olmak be astonished hayret etmek, çok şaşırmak, afallamak, mütehayyir olmak be at daggers drawn with kanlı bıçaklı olmak be at it hammer and tongs fena kapışmak, dövüşmek be at loggerheads saç saça baş başa olmak be at odds with araları açılmak be at sixes and sevens hallaç pamuğuna dönmüş olmak be at variance uyuşamamak, uyuşmazlık içinde olmak be attached to -e düşkün olmak be awarded a bid ihale kazanmak be away bulunmamak be back kayıtmak be bad at sth bir şeyi pek iyi bilmemek, anlamamak be bad of sth bir işi pek iyi bilmemek, anlamamak be based on -e dayanmak be below standard standarda uymamak be bent on yapmaya kararlı olmak be biased yanlı olmak be bored stiff can sıkıntısından patlamak be bored canı sıkılmak, darıkmak be born doğmak, doğulmak be bound hand and foot eli kolu bağlı olmak be buried bastırılmak be bushed hoşaf gibi olmak be caught in a cleft stick açmaza düşmek be caught in a quagmire çıkmazda olmak be caught" }, { "text": "in the middle iki ateş arasında kalmak be caught redhanded suçüstü yakalanmak be choked boğazı kavuşmak, tıncıkmak be coining money para kazanmak, para kırmak be composed of -den meydana gelmek be contradictory ters düşmek be convenient yakışık almak be cut out for biçilmiş kaftan olmak be delivered of doğurmak be determined to do yapmaya kararlı olmak be determined kafasına koymak be disappointed düş kırıklığına uğramak, üzülmek be discharged from hastaneden taburcu olmak hospital be discharged tezkere almak be dismissed görevden çıkarılmak be dizzy başı dönmek, gicellenmek, gicelmek be down at the heels üstü başı dökülmek be due vadesi gelmek be dying for çok istemek be dying to can atmak, çok istemek be eaten up with özünü yiyip bitirmek be engaged in başında kavak yelleri esmek woolgathering be enough to make a saint dinden imandan çıkarmak swear be entitled to -e hakkı olmak be exasperated tenge gelmek be expecting bebek beklemek be fed up with bıkmak, usanmak be fond of düşkün olmak, hoşlanmak be for the benefit of -in yararına olmak be found wanting yetersiz bulunmak be from -den gelmek, -li olmak be going to -ecek, -acak be good at (bir şeyi) iyi yapmak, iyi olmak be gratified memnun olmak be green with envy aşırı derecede kıskanmak be had kazıklanmak, aldatılmak be hard hit by yüzünden zarar etmek, zarara uğramak be hard on sb's heels birinin peşini bırakmamak be hard up eli darda olmak be hardened berkimek be hell on zararlı olmak be hoist with kendi kazdığı kuyuya düşmek be hot under the collar barut kesilmek be hung up on saplantısı olmak, takılıp kalmak be in a hurry acelesi olmak, aşıkmak be in a position to -cek durumda olmak be in a quandary ikilem içinde olmak be in a temper ters davranmak, huysuz olmak be in a tight corner köşeye sıkışmak" }, { "text": "be in arrears borcu vaktinde ödeyememek be in custody gözaltında bulunmak be in deep water ayvayı yemek, başı belada olmak be in Dutch with sb biriyle başı belada olmak be in good shape mali yağdayı iyi olmak be in love with aşık olmak, sevmek be in luck şanslı olmak be in office iktidar partisi olmak be in power iktidar partisi olmak be in queer street borca batmak be in sackcloth and ashes karalar bağlamak be in sb's bad books birinin gözünden düşmek be in sb's debt bir kimseye borçlu olmak be in seventh heaven havalara uçmak be in stitches gülmekten kırılmak be in the chair başkanlık etmek be in the habit of alışkanlığında olmak be in the offing eli kulağında olmak, -mek üzere olmak be in the red hesabında olandan fazla çekmek be in the soup ayvayı yemek be in trouble başı dertte olmak be in vogue moda olmak be infected bulaşmak, yolukmak be inserted salınmak, yerleştirilmek, sokulmak be interested in ile ilgilenmek be lacking in sth eksik olmak, yoksun olmak be laid off geçici olarak işten çıkarılmak be lavish of çok müsrif olmak be left on the shelf evde kalmak be like a cat on hot bricks burnundan solumak be like a cat on tin roof burnundan solumak be located bulunmak be made of money para babası olmak be made redundant işinden çıkarılmak be making a bomb büyük kâr sağlamak be meant for için olmak, -e ait olmak be meant to -mek zorunda olmak be more royalist than the kraldan çok kralcı olmak king be my guest tabii, elbette be named adlanmak, nam almak be no skin off sb's nose birinin umurunda olmamak be oblivious of sth -den bihaber olmak be obstinate berkinmek be of age reşit olmak be off one's oats özünü yakşı hissetmemek be off the hook" }, { "text": "sıkıntıdan kurtulmak, belayı atlatmak be on a diet rejim yapmak be on a go slow işi yavaşlatmak be on a good wicket iyi durumda olmak be on cloud nine ağzı kulaklarına varmak be on days gündüz vardiyasında çalışmak be on display sergilenmek be on edge sinirli olmak be on guard nöbet tutmak be on nights gece vardiyasında çalışmak be on one's toes tetikte olmak be on one's way to gitmekte olmak be on piecework parça başı vergin almak be on pins and needles diken üstünde oturmak be on strike grevde olmak be on tenterhooks dokuz doğurmak, diken üstünde oturmak be on the alert uyanık olmak, dört göz olmak, göz kulak olmak be on the ball uyanık olmak be on the board yönetim kurulunda olmak be on the carpet zılgıt yemek be on the day shift gündüz vardiyasında çalışmak be on the decline azalmak, zayıflamak, güçten düşmek be on the dole işsizlik tazminatı almak be on the double time fazla mesai yaparak çift maaş almak be on the grass esrar çekmek be on the market satışa çıkarılmak be on the night shift gece vardiyasında çalışmak be on the phone alısünü olmak, hatta olmak be on the pill doğum kontrol hapı almak be on the point of -mek üzere olmak be on the qui vive kulağı kirişte olmak be on the receiving end -maruz kalmak, çekmek be on the stage tiyatro oyuncusu olmak be on the telex teleksi olmak be on the threshold eşiğinde olmak be on the up and up özünü toparlamak be on the war path babaları üstünde olmak be on top of the world dünyalar onun olmak be oneself kendinde olmak be orphaned öksüz kalmak be out at elbows üstü başı dökülmek be out of luck şanssız olmak be out of one's depth boyunu aşan suda yüzmek be out" }, { "text": "of print baskısı tükenmiş olmak be out of shape formda olmamak be out of sorts bozuk çalmak be out of work işsiz olmak be out on bail kefaletle kurtulmak be owing borçlu olmak be patience of sabır göstermek be perplexed şaşırmak, kafası karışmak be pertinent to ile ilgili olmak be pooped out turşusu çıkmak, bitap düşmek be possessed of -e sahip olmak be proud of ile gurur duymak be putty in sb's hands -in elinde oyuncak olmak be responsible for sorumlusu olmak be riled kızmak, sinirlenmek, uyuz olmak be rolling in money para içinde yüzmek be second to none kimseden aşağı kalmamak be sensitive hassas olmak, gevremek be short of yetersiz olmak, yetmemek be sick for çok özlemek be sick of den bıkmış olmak be sick kusmak be sorry for üzgün olmak, üzülmek be sorry üzgün olmak, üzülmek be strangled boğulmak, tıncıkmak be strong for çok desteklemek be struck all of a heap küçük dilini yutmak be subject to bağlı olmak be supportive destek vermek be supposed to -meli, -malı, -mesi gerek be surprised mat kalmak, hayran olmak, taaccüplenmek be taken aback şaşakalmak, afallamak be tantamount to ile eşit olmak be tardy geç kalmak be tempered berkimek be terrified of -den çok korkmak be through bitirmek be tied hand and foot eli kolu bağlı olmak be tired of -den bıkmak be under a cloud şüphe altında olmak be under arrest tutuklu olmak be under guard koruma altında olmak be under sedation ilaçla yatışmak be up to one's eyes in başını kaşıyacak vakti olmamak work be up to standard standarda uymak be up to the eyes in debt uçan kuşa borçlu olmak be upon doing yapmaya kararlı olmak be used to alışık olmak be wary sakınmak be wet behind the ears ağzı süt kokmak be within arms reach yakın olmak, elinin" }, { "text": "altında olmak be wont to do yapmayı huy edinmek be worn to a shadow kan ter içinde kalmak be worthy of değmek, layık olmak be wrapped up in özünü kaptırmak be var olmak, bulunmak, -dir, -dır, -di, -dı be- (önek) hakkında beach buggy çimerlik arabası beach wear çimerlik kıyafeti beach kıyı, sahil, kıyı şeridi, plaj, çimerlik, kıyıya sürmek beachcomber sahile yakın yerde yaşayan ve sahilde bulduklarını satarak geçinen kimse beachhead köprübaşı, çıkarma yapılan sahil beacon işaret ateşi, deniz feneri, havaalanlarındaki işaret ışıkları, yol gösterici bead seat tırnak yuvası bead tree tespihağacı bead tespih tanesi, boncuk, kürecik, damla, ç.tespih, kolye beaded boncuklu beading köşesini kıvırma beadle mübaşir beadroll liste, katalog beads tespih, kolye, tespih, kolye beadsman dua okuyucu beady liquor köpüklü içki beady (göz) yuvarlak ve parlak, boncuk gibi beady-eyed boncuk gibi gözler beagle tazı beak gaga, dimdik beaked gagalı beaker büyük bardak, deney şişesi beakless gagasız beaklike gagamsı beam antenna huzme anten beam transmitter ışın yayıcısı beam ışık, ışın, ışık demeti, tek yönde yollanan ünalgı dalgaları, sinyal, dalga, sevimli ve içten bakış, gülüş, kiriş, direk, kalas, ışıldamak, parlamak, parıldamak, gülümsemek, (ünalgı/sınalgı) dalgaları göndermek, iletmek beaming parlak, sevinçle parlayan (yüz) beamish sevinç gösteren beamy ışık saçan bean broad bakla bean curd yumuşak soya peyniri bean horse bakla bean pod fasulyenin tohum zarfı bean fasulye, (bakla/bezelye/kahve/vb.) tane, çekirdek, beyin, kafa, metelik beanpole fasulye sırığı bear a grudge kin beslemek bear down yenmek, çaba harcamak bear garden hayvanat bahçesi bear hug çok sıkı kucaklama (ayı gibi) bear in mind akılda tutmak, aklında tutmak bear malice kin beslemek bear market fiyatların düştüğü piyasa bear on ile ilgili olmak bear one's cross bağrına taş basmak bear out desteklemek, doğrulamak bear the market fiyatları düşürmek bear up dayanmak, neşelen(dir)mek, desteklemek bear with sabır göstermek, katlanmak bear witness to delil olmak, kanıtlamak, göstermek bear ayı, spekülatör, vurguncu," }, { "text": "taşımak, götürmek, taşımak, kaldırmak, çekmek, aklında olmak, uygun olmak, yakışık almak, uymak, doğmak, doğurmak, önüm vermek, dayanmak, dözmek, çekmek, tap getirmek, katlanmak, kaldırmak, sahip olmak, taşımak, bulundurmak bearable katlanılır, çekilir, dayanılır bearably dayanılabilir şekilde bearberry ayı üzümü beard sakal bearded sakallı beardless sakalsız bearer bond hamiline tahvil bearer cheque hamiline yazılı çek bearer share hamiline hisse senedi bearer stock hamiline hisse senedi bearer taşıyan, hâmil, tabut taşıyan kişi, meyve veren ağaç, bitki bearing compass kerteriz pusulası bearing end yatak ucu bearing felt yatak keçesi bearing metal yatak metali bearing pin yatak pimi bearing bedenin duruşu, duruş, duruş biçimi, ilgi, ilişki, ilinti, taşıma, dayanma, katlanma, doğurma, doğum, meyve verme, ürün verme bearish operation borsa spekülasyonu bearish ayıya benzer, ayı gibi, hödük bearskin ayı postu beast of burden yük hayvanı beast of prey yırtıcı hayvan beast (dört ayaklı) hayvan, vahşi hayvan, kaba kimse beastly sevilmeyen, istenilmeyen, beğenilmeyen, kötü, berbat, rezil beat a retreat geri çekilmek, ricat etmek beat about the bush lafı ağzında gevelemek, bin dereden su getirmek beat about endişeyle aramak, rota değiştirmek beat all hollow tamamen yenmek beat down indirmek, azaltmak, fiyatı indirmeye ikna etmek beat generation asi gençlik beat into kafasına sokmak, öğretmek beat it siktir git!, defol! beat off defetmek, püskürtmek, bertaraf etmek beat one's breast dizini dövmek beat ones brain kafa patlatmak beat out (ateş) vurarak söndürmek beat sb black-and-blue eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the air havanda su dövmek, boşuna uğraşmak beat the bushes aramak beat the living daylights pöstekisini sermek out of beat the rap cezadan kurtulmak, yırtmak beat time tempo tutmak beat to a pulp öldüresiye dövmek beat up recruits acemi asker toplamak beat up döverek yaralamak, pataklamak beat dövmek, vurmak, utmak, galip gelmek, çırpmak, çalkalamak, (kalp/nabız) atmak, yenmek, vurma, vuruş, yürek atışı, ritm, tempo, devriye bölgesi, çok yorgun, leşi çıkmış, hippi beaten" }, { "text": "gold dövme altın, varak altın beaten (metal) vurularak biçimlendirilmiş, dövme, (yol) ayak izleriyle belirginleşmiş, yenik, mağlup beater mikser, çırpıcı beatify mutlu etmek beating dövme, dayak, kötek, yenilgi beatitude mutlak saadet, salt mutluluk beatnik hippi beau âşık, sevgili, kavalye, züppe erkek beauteous güzel, dilber beautician güzellik uzmanı beautiful güzel, suluv, çok yakşı, harika beautifully güzel bir şekilde beautify güzelleştirmek beauty contest güzellik yarışması beauty parlour güzellik salonu beauty queen güzellik kraliçesi beauty shop güzellik salonu beauty sleep güzellik uykusu beauty spot güzelliğiyle bilinen yer beauty güzellik, güzel şey/kişi, çok iyi kişi/şey beaux-arts güzel sanatlar beaver kunduz, kunduz kürkü, kastor beavertail kunduz kuyruğu bebop bir tür caz müziği becalm yatıştırmak, teskin etmek becalmed (yelkenli tekne) rüzgârsızlıktan yol alamayan because of (neyinse, kiminse) uçbatından, yüzünden, (nedense, kimdense) dolayı, (neyese, kimese) göre because çünkü, ona göre ki, -dığı için bechamel beşamel bechance vaki olmak, başa gelmek beck dere, çay, birisini işaretle çağırmak, işaret etmek becket sancak bağı, iskota bağı, makara bülbülü beckon parmak işaretiyle çağırmak, el etmek becloud bulutlandırmak become a byword dillere destan olmak become acclimatized iklime alışmak, ortama alışmak become desiccated kurumak become due vadesi gelmek become dynamic dinamikleşmek become loose gevşemek, sallanmak, çözülmek become of olmak, başına gelmek become red in the face yüzü kızarmak become tired yorgun düşmek, çarçamak become olmak, uymak, gitmek, yakışmak, (of ile) -e olmak, başına gelmek becoming uygun, üzerine yakışan, yakışık alır, yerinde, doğru becomingly uygun bir şekilde bed and board kalacak yer ve yiyecek, tam pansiyon bed and breakfast yatak ve kahvaltı bed linen çarşaf ve yastık kılıfı bed plate altlık, taban levhası bed sheet yatak çarşafı bed yatak, serir, çarpayi, karyola, orun, (ırmak/vb.) yatak, tarh, çiçeklik, taban, temel, yerleştirmek, oturtmak, üzerinde yetiştirmek, üzerinde ekim yapmak bed-sitter bekâr odası bedaub bulaştırmak, kirletmek bedazzle gözünü kamaştırmak bedbug tahtakurusu bedclothes yatak takımı, yatak değişeği (döşek ağı, baliş" }, { "text": "yüzü, vs.) bedded tabakalı, katmanlı bedding yatak, yatak takımı bedeck (with ile) süslemek bedevil bozmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak bedlam broke loose kızılca kıyamet koptu bedlam gürültülü patırtılı yer, çıfıt çarşısı bedpan oturak, lazımlık bedraggled üstü başı darmadağınık, pejmürde, dağınık bedridden yatalak bedrock yerli kayaç, ana kaya bedroll dürülü yatak bedroom yatak odası bedside yatak başucu bedsitter bekâr odası bedsore yatak yarası bedspread süslü yatak örtüsü bedstead karyola bedtime yatma zamanı bee balm bir çeşit nane bee eater arı kuşu bee hive arı kovanı bee veil arı maskesi bee arı beech kayın ağacı, fıstık ağacı beef about dırdır etmek beef tea sığır eti suyu beef up kuvvetlendirmek beef sığır eti, mal eti, dırdır, şikâyet, (about ile) dırdır etmek beefsteak biftek beefy güçlü, kuvvetli, iri yarı beehive arı kovanı beekeeper arıcı, arı yetiştiricisi beekeeping arıcılık beeline kestirme yol, düz çizgi, düz hat been through the mill yorgun argın been be beer barrel bira fıçısı beer bira beery bira gibi, biradan sarhoş beestings ağız, ağız sütü beeswax bulmumu beet field pancar tarlası beet fly pancar sineği beet greens pancar yaprağı beet grower pancar öndürücüsü beet hoe pancar çapası beet knife pancar bıçağı beet leaf pancar yaprağı beet seed pancar tohumu beet sugar pancar şekeri beet çükündür, pancar, şeker pancarı beetle kanatlılardan herhangi bir böcek, iri kara böcek beetle-browed sarkık kaşlı, çatık kaşlı beetroot pancar befall (kötü bir şey) olmak, başına gelmek befit uygun olmak, münasip olmak befitting uygun befog sisle kapamak, şaşırtmak befool aldatmak, kandırmak before Christ milattan önce before long çok geçmeden before the wind rüzgâr yönünde before önce, evvel, daha önce, önceden, evveller, önünde, karşısında, -den önce, kabak, -meden önce, kadar before-cited yukarıda anılan before-mentioned yukarıda sözü edilen beforehand önceden, evvelceden, vaktinden evvel beforetime eskiden befoul kirletmek, pisletmek befriend arkadaşça davranmak, dostça davranmak, yardım etmek befuddle sarhoş etmek, sersemletmek beg off" }, { "text": "mazeret beyan etmek beg pardon Efendim, Ne dedin beg dilenmek, dilemek, istemek, rica etmek, yalvarmak beget babası olmak, vücuda getirmek, neden olmak begetter baba, vücuda getiren kimse beggar dilenci, ahbap, herif, tip, yoksullaştırmak, fakirleştirmek, süründürmek beggardom dilencilik beggarly çok az/yetersiz Beggars can't be choosers Dilenciye hıyar vermişler eğridir diye beğenmemiş beggary aşırı yoksulluk begin başlamak, başlatmak beginner yeni başlayan, acemi beginning başlangıç, evvel, başlangıç çekidi, köken begird kuşatmak begone defol!, yaylan! begonia begonya begrime kirletmek, pisletmek begrudge istemeyerek vermek, çok görmek, içine oturmak begrudgingly kıskanarak beguile (into ile) aldatmak, kandırmak, büyülemek, çekmek, cezbetmek beguilement aldatma, kandırma behalf taraf, leh behave oneself terbiyesini takınmak, doğru durmak, uslu durmak behave davranmak, özünü aparmak, özünü idare etmek, hareket etmek, nazik davranmak behaviour pattern davranış kalıbı behaviour davranış, hareket, tavır behaviourism davranışçılık behead başını kesmek, kafasını uçurmak behemoth behemot behest emir, buyruk behind closed doors kapalı kapılar arkasında behind ones back birisinin arkasından, gıyabında behind the scene perde arkasından, gizlice behind the scenes perde arkasından, gizlice behind the times demode, modası geçmiş behind arkaya, arkada, arkada, geride, geç, arkasında, gerisinde, ardında, arkasında, desteğinde, yanında, kıç behindhand geç, gecikmiş, geç kalmış, arkada behold farkına varmak, görmek beholder seyirci behoof fayda, yarar, menfaat, çıkar behove yakışık almak, gerekmek, icap etmek beige bej Beijing Hanbalık, Pekin being varlık, yaşam, mevcudiyet, oluş, varlık, yaratık, mahluk bejewel mücevherle donatmak bel bel bel-esprit şakacı kimse belated gecikmiş belatedly gecikerek, gecikmeyle belay suga etmek, volta etmek, sarıp bağlamak belch geğirmek, püskürtmek beldame kocakarı beleaguer etrafını çevirmek, kuşatmak belfry çan kulesi Belgian Belçika'ya özgü, Belçikalı Belgium Belçika belie yanıltmak, gizlemek, maskelemek belief güven, itimat, işanç, inanç, inam, itikat, iman believable inanılır believe in -e inanmak Believe me! Sözüme inan! believe inanmak, inam beslemek, işanmak, güvenmek, sanmak, zannetmek, varsaymak believer inanan, iman eden kimse, mümin belittle küçümsemek, küçük görmek bell curve çan eğrisi" }, { "text": "bell dome çan kulesi bell jar cam fanus bell metal çan yapımında kullanılan bir metal bell tower çan kulesi bell çan, zeng, zil bell-bottoms ispanyol paça pantolon bell-boy konakçı garsonu bell-shaped çan biçimli belladonna güzelavratotu bellbottoms ispanyol paça pantolon bellboy konakçı uşağı belle çekici ve gözde kadın, dilber belles-lettres edebiyat bellflower çançiçeği bellicose kavgacı, huysuz, aksi belligerence tartışmacılık, savaşçılık, kavgacılık belligerency dövüşkenlik, savaş yağdayı belligerent (ülke) savaşmakta, savaş halinde, (insan) kavgacı, kavgaya hazır, kızgın, sinirli bellman çan çalan tellal bellow böğürmek bellows körük bellwether kösemen, boynunda çan asılı koç belly button göbek deliği belly dance göbek dansı belly dancer oryantal dansöz belly laugh gürültülü kahkahalarla gülme belly göbek bellyache karın ağrısı, dırdır, şikâyet, dırdır etmek bellyband karın kuşağı, kolan bellybutton göbek, göbek çukuru bellyful çok fazla, gereğinden fazla belong to ait olmak, mahsus olmak belong uygun olmak, yararlı olmak, doğru yerde olmak, yerinde olmak belongings birinin kişisel eşyaları beloved sevgili, kağa, sevimli, canım, aziz below par başa baştan aşağı, paritenin altında below aşağı, aşağıda, altta, (toprak/deniz/vb.) altında, yer altında, -in altında, -den aşağı, -den düşük/az, aşağıdaki, alttaki belt buckle toka belt highway çevre yolu belt line çevre yolu belt up çenesini kapatmak, kesmek belt kemer, kuşak, kayış, toka, bölge, yöre, kemerle/kuşakla bağlamak, kemerle dövmek, (elle) çok sert biçimde vurmak, çakmak, patlatmak, çok hızlı gitmek, jet gibi gitmek, uçmak belted kuşaklı belting kayış (tertibatı) belvedere belvedere bemean değerini düşürmek bemire kirletmek, çamura batırmak bemoan kederlenmek, üzülmek, sızlanmak bemuse aklını karıştırmak bemused aklı karışık, şaşkın, iyi düşünemeyen ben iç oda, sorkun ağacı bench clamp işkence bench lathe küçük torna tezgâhı bench mark röper, denektaşı, kıstas, ölçüt bench plane tezgâh rendesi, büyük rende bench work tezgâh işi bench sıra, oturma sırası, bank, yargıç kürsüsü, yargıç, yargıçlar kurulu, tezgâh benchmark röper, referans işareti bend sb's ear birinin kulağını bükmek bend to aklı yatmak bend" }, { "text": "towards aklı yatmak bend eğmek, bükmek, eğilmek, bükülmek, yöneltmek, çevirmek, eğme, bükme, dönemeç, viraj bender âlem, cümbüş bending claw kıskaç bending eğme, bükme bends vurgun beneath ones dignity -e yakışmaz beneath altta, alta, altında, altına, (seviyesinin) altında, (denetimi/etkisi) altında benediction kutsama, takdis benefaction iyilik, yardım, bağış, ihsan, sadaka, yardım, hayır benefactor yardımsever, hayırsever, iyilikçi benefactress hayır sahibi kadın beneficence iyilik, lütuf, ihsan, hayır, cömertlik beneficent hayır sahibi, iyilikçi, hayırsever beneficial association hayır kurumu beneficial yararlı beneficially yararlı bir şekilde beneficiary (miras/kazanç/vb.) elde eden kimse, mirasçı, kâr eden kimse beneficient muhsin benefit by -den yararlanmak benefit from -den yararlanmak benefit yarar, fayda, hayır, çıkar, kâr, kazanç, avantaj, işsizlik ve sağlık ödeneği, yaramak, yararı olmak benevolence hayırseverlik, yardımseverlik benevolent iyilikçi, hayırsever, yardımsever benevolently yardımseverlikle benighted bilgisiz, cahil benign halim selim, iyi huylu, tatlı, sevecen, (hastalık) tehlikesiz, bulaşıcı olmayan, (ur) tehlikesiz, iyicil benignant merhametli, müşfik benison kutsama, takdis bennet karanfil kökü bent on -e kararlı bent namussuz, rüşvetçi, yiyici, çatlak, üşütük, ibne, homo, eğilim, yetenek benthonic bentonik, dip canlılarına ilişkin benthos bentos, dip canlıları bentonite bentonit bentwood bükülmüş ağaç benumb uyuşturmak, kuruyup kalmak, donmak, mat kalmak benzaldehyde benzaldehit benzanilide benzanilit benzedrine amfetamin benzene benzen benzidine benzidin benzil benzil benzine benzin benzoate benzoat benzoic benzoik benzoin aselbent benzol benzol benzophenone benzofenon benzoquinone benzokinin benzoyl benzoil benzyl benzil bequeath miras olarak bırakmak bequest miras, kalıt berate azarlamak, haşlamak berberine berberin bereave elinden almak, yoksun bırakmak bereaved widow geride kalan yaslı eş bereaved elinden alınmış, yoksun bırakılmış bereavement büyük kayıp, matem bereft (of ile) -sız, -siz, -den yoksun beret bere bergamot oil bergamot yağı bergamot bergamot beriberi beriberi berk aptal, salak, pezevenk berkelium berkelyum Berlin black siyah cila berm banket berry (çilek/kiraz/vb.) küçük/yumuşak meyve, gile meyve, gile meyve yığmak berserk öfkeden deliye dönmüş, çılgın berth (rıhtımda) palamar yeri, (tren ya da gemide) ranza, yatak, iş, (bağlanmak" }, { "text": "için) limana girmek, limana sokmak beryl beril beryllia berilyum oksit beryllium oxide berilyum oksit beryllium berilyum beseech yalvarmak, rica etmek, istemek beseecher yalvaran kimse, rica eden kimse beseem uygun olmak, yakışık almak beset dört bir yandan saldırmak/çevirmek ve saldırıya hazırlanmak, sıkıştırmak, rahat bırakmamak besetting yakayı bırakmayan, sürekli tehdit eden beside oneself çılgın gibi, özünden geçmiş beside the point konunun dışında beside yanında, yanına, kıyasla, -in yanında besides bunun yanısıra, ayrıca, bununla birlikte, üstelik, bir de, -den başka, -den siva, -e ilaveten besiege dört bir yandan sarmak, muhasaraya almak, çevirmek, sıkıştırmak, rahat vermemek, rahatsız etmek, bunaltmak, sıkmak besiegement (uzun/devamlı) muhasara besmear bulaştırmak, kirletmek besmirch kirletmek besom çalı süpürgesi besot sarhoş etmek, sersemletmek besotted sarhoş olmuş, özünü kaybetmiş, sersemlemiş, aptallaşmış bespatter çamur sıçratmak bespeak ısmarlamak, talep etmek bespoke ısmarlama besprinkle serpmek, saçmak best man sağdıç best seller en çok satılan kitap best en iyi, en yakşı, lap yakşı, en iyi biçimde, en iyi, en, en çok, en fazla, en iyi taraf/yan/kısım, (birinin elinden gelen/yapabileceğinin) en iyisi bestial kaba, hayvanca, hayvan gibi, acımasız, zalim bestiality kabalık, hayvanlık, acımasızlık, zalimlik, insan-hayvan arasındaki cinsel ilişki bestially hayvanca, vahşice, kabaca bestir oneself harekete geçmek bestir harekete geçirmek, yerinden oynatmak bestow vermek, bağışlamak, sunmak bestowal bağış, armağan bestrew saçmak, dağıtmak bestride bacaklarını ayırarak binmek, üzerinden geçmek bestseller en çok satılan (kitap/vb.) bet one's bottom dollar kesinlikle emin olmak bet bahis, iddia, bahis olarak yatırılan para, bahse girmek, şart bağlamak, üzerine oynamak beta particle beta parçacığı beta rays beta ışınları beta beta betaine betain betake betatron betel nut betel cevizi betel betel ağacının yaprağı bethink düşünmek, göz önünde bulundurmak betide olmak, başına gelmek betimes vaktinde, erkenden betoken göstermek, belirtisi olmak betray a secret sır vermek betray ihanet etmek, hıyanet etmek, satkınlık etmek, aldatmak, (özellikle sır) açıklamak, söylemek, yaymak, ele vermek, ele vermek, ortaya koymak, belirtmek betrayal ihanet, hıyanet," }, { "text": "ele verme betrayer hain betroth evlilik sözü vermek, söz kesmek, nişanlanmak betrothal nişan betrothed nişanlı, nişanlı better and better gittikçe daha iyi better half eş, karı better off daha zengin better daha iyi, daha yakşı, yakşırak, gelişmek, daha iyi bir hale gelmek, geliştirmek, daha iyi bir hale getirmek betterment iyileşme, düzelme, şerefiye between sessions oturumlar arasında between the lines satırlar arası between us söz aramızda between you and me laf aramızda, aramızda kalsın between arada, arasında, aralarında betwixt arada, ortada bevatron bevatron bevel gear konik dişli bevel eğmek, şevlemek bevelled şevli, eğri, konik beverage içecek, meşrubat bevy kuş sürüsü, kadın türkümü, kız türkümü bewail ağlamak, dövünmek, hayıflanmak beware of sakınmak, dikkat etmek, korunmak beware (of ile) sakınmak, dikkat etmek, korunmak bewilder şaşırtmak, sersem etmek bewilderment şaşkınlık, hayret bewitch büyü yapmak, büyülemek bewitching çekici, cazibeli bey bey beyond all reason mantıksız, aşırı beyond one's authority yetkisi dışında beyond reproach mükemmel, hatasız, kusursuz beyond öteye, ötede, ileri, ötesinde, ötesine, ...sınırlarının dışında, ötesinde, o tarafta, o tayda, -den başka, -ın dışında, -den daha geç/sonra bezel façeta, kaş bezique bezik bi- (önek) iki, çift biangular iki açılı biannual yılda iki kere olan bias önyargı, eğilim, meyil, önyargılı kılmak, önyargıyla hareket ettirmek biased question yanlı soru biased önyargılı, yanlı, tarafgir biaxial çift eksenli, iki eksenli bib bebek önlüğü bibliographer bibliyograf, bibliyografya uzmanı bibliographic bibliyografik, kaynakçasal bibliographical bibliyografik, kaynakçasal bibliography kaynakça, bibliyografi bibliomania bibliyomani, kitap toplama merakı bibliomaniac bibliyoman, kitap delisi bibliotheca kütüphane, kitap kataloğu bibulous ayyaş, içkici, emici bicameral iki meclisli bicarb bicarbonate bicarbonate of soda bikarbonat de sud, soda bicarbonate bikarbonat bicentenary ikiyüzüncü yıl dönümü bicentennial iki yüz yıllık bicephalous iki başlı biceps pazı, iki başlı kol kası bichloride biklorit bichromate bikromat bicker çekişme, mübahase, deyişme, mübahase etme, sözleşme, sövüşme, dalaşma, tokuşma, şırıltı, şırıldama, (incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz konularda) tartışmak, atışmak, mübahase etmek," }, { "text": "didişmek, sözleşmek, çekişmek, deyişmek, tokuşmak, dalaşmak, sövüşmek, şırıldamak bicoloured ikirenkli bicomponent bikomponent, iki komponentli biconcave iki yüzeyi de içbükey biconditional ikikoşullu bicuspid iki uçlu, küçük azıdişi bicycle chain çalınga zinciri bicycle fork çalınga çatalı bicycle lock çalınga kilidi bicycle bisiklet, çalınga, derrace, düçerha, bisiklete binmek, bisikletle gezmek bicyclist çalınga sürücüsü bid bond geçici teminat mektubu bid deadline teklif verme son günü bid document şartname bid farewell veda etmek bid up açık artırmada fiyat artırmak bid dilemek, demek, buyurmak, emretmek, çağırmak, davet etmek, (fiyat) teklif etmek, değer biçmek, önerilerde bulunarak/teklifler yaparak destek almaya çalışmak, deklarasyon yapmak, fiyat teklifi, teklif, bir iş karşılığında istenen vergin, deklarasyon, girişim, kalkışma bidder teklif veren kimse bidding buyruk, emir, buyurma, emretme, buyurulan şey, emredilen iş, deklarasyon bide one's time fırsat kollamak bide (uygun zamanı) sabırla beklemek bidet bide bidirectional microphone ikiyönlü mikrofon bidirectional printer ikiyönlü yazıcı bidirectional ikiyönlü biennial iki yılda bir olan, (bitki) iki yıl ömürlü, iki yıllık bier tabut biff vurmak, yumruklamak bifilar çift telli bifocal bifokal, çift odaklı bifocals çift odaklı gözlük bifoliate iki yapraklı bifurcate çatallanmak, iki kola ayrılmak bifurcation çatallanma, iki kola ayrılma big business büyük iş, büyük sermayeli şirketler big close-up baş plan, yakın plan, yakın çekim Big Dipper Büyükayı yıldızı big end biyel başı big game büyük av big money çok para big pot önemli zat, kodaman big shot kodaman big wheel kodaman big with gebe, yüklü big büyük, yeke, çon, iri, kocaman, önemli, popüler, ünlü, büyük big-hearted eli açık, cömert bigamist iki eşli kimse bigamous ikieşli, ikievli bigamy ikieşlilik, bigami bighead ukala dümbeleği, özünü bir şey sanan kişi bight halat bedeni, koy, küçük körfez bigness büyüklük bigot darkafalı, bağnaz bigoted dar kafalı, fanatik, yobaz, yalnız, kendi düşüncesine inanan, bağnaz bigotry darkafalılık, fanatiklik, yobazlık, bağnazlık bigwig büyükbaş, kodaman bike bisiklet, motosiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek bikini bikini bilabial çiftdudaksıl" }, { "text": "bilateral agreement ikili anlaşma bilateral antenna iki yönlü anten bilateral contact iki taraflı sözleşme bilateral negotiations ikili görüşmeler bilateral relations ikili ilişkiler bilateral trade iki yanlı ticaret bilateral iki yönlü, iki yanlı, ikili bilberry yaban mersini bile acids safra asitleri bile calculus safra taşı bile cyst safrakesesi bile duct safra arnası bile juice safra bile pigment safra sarısı bile salts safra tuzları bile safra, öd, huysuzluk, sinirlilik, aksilik bilge water sintine suyu bilge geminin alt kısmı/dibi, sintine, sintine suyu, aptalca konuşma, zırva, saçmalık bilharzia bilharzios bilinear bilineer, ikidoğrusal, iki çizgisi olan bilingual ikidilli bilious safralı bilk dolandırmak, aldatmak, kandırmak, boyun kaçırmak, kelekbazlık, yalan, manasız söz, hile, fırıldakçılık, fırıldak, cefengiyat, kelek bill of clearance gümrük izni bill of entry gümrük beyannamesi bill of exchange poliçe, kambiyo senedi, tahvil bill of fare yemek listesi, menü bill of health sağlık belgesi bill of indictment iddianame bill of lading konşimento, yükleme evrakı, manifesto Bill of Law Kanun Tasarısı bill of rights insan hakları beyannamesi bill of sale satış bordrosu, fatura, temlik senedi bill kuş gagası, gaga, dimdik, denize uzanan kara parçası, burun, kanun layihası, yasa tasarısı, hesap pusulası, hesap, fatura, afiş, ilan, el ilanı, kâğıt para, tahvil, poliçe billboard advertising ilan tahtalarıyla reklam yapma billboard ilan tahtası billet kışla, baraka billet-doux aşk mektubu billfold cüzdan billhead başlıklı form, antetli form billiards bilardo billingsgate ağız bozukluğu billion milyar, trilyon billow büyük dalga, dalgalanmak, kabarmak bills for collection tahsile verilen senetler bills of guarantee teminat senetleri bills payable borç senetleri bills receivable alacak senetleri billy goat erkek keçi, teke bilocular iki hücreli bimetal bimetal bimetalism çift metal para jüyesi bimetallic bar bimetalik çubuk bimetallic strip bimetalik şerit, ikimetalli şerit bimetallic bimetalik bimolecular bimoleküler, çift moleküllü bimonthly iki ayda bir, iki ayda bir olan, iki aylık, ayda iki kere bimorph bimorf bin teneke, kutu, bidon, çöp kutusu," }, { "text": "tımarhane binary chain ikili sayı zinciri binary digit ikili sayı binary fission ikiye bölünerek üreme binary number system ikili sayı jüyesi binary reaction iki moleküllü reaksiyon binary system ikili sayı jüyesi binary variable ikili değişken binary çift, ikili bind over göz hapsine mahk-m etmek bind up sargı ile bağlamak bind bağlamak, yarayı sarmak, ciltlemek, yasa gücü ile zorunlu kılmak, yasal olarak bağlamak, zorunlu bırakmak, biraraya getirmek, birleştirmek, yapıştırmak, yapışmak, tutmak binder ciltçi, cilt makinası, dosya, klasör bindery ciltevi binding agent bağlayıcı, yapıştırıcı, binder binding contract bağlayıcı akit binding joist bağlantı kirişi binding law bağlayıcı yasa binding ciltçilik, ciltleme işi, kitap kapağı, kenar süsü, uyulması gereken, bağlayıcı bindweed kahkahaçiçeği bine (sarmaşık) sap binge eğlence, alem, cümbüş bingo bingo oyunu binnacle pusula dolabı binocular vision binoküler görüş, iki gözle görme binocular binoküler, çiftgözmercekli, aynı anda iki gözle bakılabilen dürbün binoculars dürbün binomial equation ikiterimli denklemi binomial ikiterimli binominal iki isimli, çift isimli binuclear iki çekirdekli binucleate iki çekirdekli bio- (önek) hayat biochemical biyokimyasal biochemist biyokimyacı biochemistry biyokimya bioclimatalogy biyoklimatoloji bioclimatics biyoklimatoloji biodegradable bakterilerle ayrışabilen biodegradation biyolojik bozunma bioelectricity biyoelektrik bioenergetics biyoenerjetik bioengineering biyoteknik biogas biyogaz biogenesis biyogenez biogenetic biyogenetik biogeography biyojeografi, canlılar coğrafyası biographer biyografi yazarı biographic biyografik biography yaşam öyküsü, biyografi, tercümeihâl biological degradation biyolojik bozunma biological warfare biyolojik savaş biological weapons biyolojik silahlar biological biyolojik biologist biyolog biology biyoloji, yaşambilim, dirimbilim bioluminescence biyoluminesans biolysis biyoliz biomass biyolojik kütle biome biyom, canlı topluluğu biometrical biyometrik biometry biyometri bionic insanüstü güçleri olan, biyonik bionics biyonik bionomics ekoloji biophysics biyofizik biopsy biyopsi bioscopy biyoskopi biosphere biyosfer biostrome biyostrom, taşıl döşek biosynthesis biyosentez biosynthetic biyosentetik biotic biyotik biotics biyotik biotin biyotin biotite biyotit, karamika biotope biyotop bipartisan iki partili, iki partinin üyelerinden oluşan, çift partili bipartite iki parçalı, ikili, iki partili biped iki ayaklı yaratık bipedal iki ayaklı biplane çifte kanatlı (dört kanatlı) uçak" }, { "text": "bipolar format bipolar format bipolar çiftkutuplu, ikikutuplu, bipolar biquadratic dördüncü kuvvetten olan birch huş ağacı, vurmak, dövmek, kamçılamak birchen huş ağacından yapılmış bird cage kuş kafesi bird call kuş ötüşü bird catcher kuş tutan kimse bird dog av köpeği bird fancier kuş meraklısı, kuşbaz bird grass kuş otu bird in the hand çantada keklik bird of night baykuş bird of paradise cennet kuşu bird of passage göçmen kuş bird of prey alıcı kuş, avcı kuş bird paradise kuş cenneti bird watcher kuş gözlemi yapan kimse bird kuş, insan, kişi, tip, kadın, kız bird-brained kuş beyinli bird's nest kuş yuvası bird's-eye view kuşbakışı görünüm bird's-eye yavşanotu, veronika bird's-foot taş yoncası birdhouse kuş evi birdie küçük kuş, kuşcağız birdlime ökse, tuzak birdman kuş avcısı, kuşçu, pilot birds of a feather flock tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş together birefringence çiftkırılım biro tükenmez kalem birth certificate doğum belgesi birth control doğum kontrolü birth of place doğum yeri birth place doğum yeri birth rate doğum oranı birth doğum, doğulma, doğurma, dünyaya getirme, soy, sop, kodak kökeni, başlangıç, doğuş birthday card doğum günü kartı birthday doğum günü, ad günü birthmark doğum lekesi birthplace doğum yeri, anadan olduğu yer birthrate doğum oranı birthright doğuştan kazanılan ulusal hak, vatandaşlık hakkı biscuit bisküvi, çörek, pasta bisect iki eşit parçaya bölmek bisection ikiye bölme bisector açıortay bisectrix açıortay bisexual çift cinsiyetli, ikieşeyli, erdişi, erselik, her iki cinse de ilgi duyan, biseksüel bishop piskopos, (satranç) fil bishopric piskoposluk bismuth bizmut bison bizon bissextile artık yıl, artık yıl bistable iki kararlı bistort kurt pençesi bistro küçük bar/lokanta bisulphate bisülfat bisulphide bisülfür bisulphite bisülfit bit brace el matkabı bit by bit yavaş yavaş, ufak ufak, azar azar bit driver bit sürücüsü, ikil sürücüsü bit gem, delgi, keski, matkap, parça, lokma, kırıntı, miktar, kısa süre bitch dişi köpek, kancık, karı, kancık, orospu, dırdır etmek, kafa" }, { "text": "şişirmek bitchy zor beğenir, müşkülpesent, her şeyde kusur bulan, gıcık, kıl bite off more than one can başından büyük işe girişmek chew bite one's tongue off söylediğine pişman olmak bite sb's head off kabaca konuşmak bite the dust yere düşmek, yenilmek bite ısırmak, dişlemek, (böcek/yılan/vb.) sokmak, (balık) zokayı yutmak, hoşa gitmemek, rahatsız etmek, sıkmak, tutmak, kavramak, ısırık, ısırma, sokma, ısırılarak kopartılan parça, ısırık, lokma, yiyecek, lokma, keskinlik, acılık biting acı verici, acıtıcı, zalim bits and pieces ıvır zıvır, ufak şeyler bitter almond oil acıbademyağı bitter beer acı bira bitter orange turunç, narenç bitter sweet hem acı hem tatlı olan, iyi ve kötü olan bitter acı, keskin, sert, (soğuk/rüzgâr/vb.) sert, şiddetli, iliklere işleyen, acı, kötü, üzücü, acı bira bitterish acımsı bitterly acı olarak, acı acı bittern balabankuşu, okar bitterness acılık, keskinlik, sertlik, şiddet bittersweet hem acı hem tatlı olan, yabanyasemini bitty parçalı, kısım kısım, bölüm bölüm, çok az bitumen bitüm yersakızı bituminization bitümleme bituminize bitümlemek, ziftlemek bituminous coal bitümlü kömür, adi maden kömürü bituminous grout bitümlü harç bituminous rocks bitümlü kayalar bituminous bitümlü, ziftli, zift gibi bivalent iki değerlikli, iki valanslı bivalve yumuşakçalardan çift kabuklu hayvan bivalved iki kabuklu bivouac çadırsız asker düşergesi, geceyi açık havada, çadırsız geçirmek biweekly iki haftada bir, iki haftalık, haftada iki kere, haftada iki kere olan/çıkan bizarre acayip, garip, garibe, tuhaf blab sır vermek, ispiyonlamak blabber çok aptalca konuşmak, kafa ütülemek blabbermouth şapır, ezme blabbermouthed sirgep black and blue çürük, morarmış black and white yazı, basılı şey, siyah beyaz resim black art büyü black beetle hamamböceği black belt siyah kuşak black birch kara huş, kara kayın black bird karatavuk black body siyah cisim black book kara liste kitabı black box kara kutu black caviar kara kürü black coffee sütsüz kahve black diamond siyah elmas, karbonado, karaelmas black earth çernozyom, kara toprak black eye siyah göz, morarmış" }, { "text": "göz, kara göz black flag siyah flama, korsan flaması black frost kuru soğuk, kuru ayaz black game siyah keklik black goby kömürcünkayası black grouse kayın tavuğu black guard alçak, edepsiz, rezil, alçak kimse, küfretmek, sövüp saymak black hellebore karacaot black hole hapishane koğuşu black lead grafit, kurşun tozu black letter gotik harf black magic kara büyü black mail şantaj Black Maria hapishane arabası black mark kara leke black market karaborsa, kara pazar black marketeer karaborsacı black medic kelebek otu, karayonca black money kara para black out karartma yapmak, karartmak, bayılmak black pepper karabiber black powder karabarut black screen siyah ekran Black Sea Karadeniz black sheep yüzkarası, kara koyun black shirt faşist black spot yolda kazaların çok olduğu yer black spruce kara ladin black tea siyah çay black thorn karadiken, karaçalı black tie siyah papyon kravat, smokin black walnut karaceviz black widow zehirli bir örümcek black siyah, kara, sütsüz, sade, siyahi, kara derili, çok kirli, kötü, uğursuz, çok kızgın, sinirli, şeytani, (mizah) kara, siyah renk, siyah giysi, zenci, karartmak, siyaha boyamak, (göz) morartmak, kara listeye almak black-hearted kötü kalpli blackball aleyhinde oy kullanmak blackberry böğürtlen blackbird karatavuk blackboard karatahta, tahta, yazı levhası blackcock siyah erkek keklik blackcurrant kuşüzümü blackdog kötü huy blacken karartmak, kararmak, karalamak, leke sürmek, kirletmek blackeyed siyah gözlü blackguard edepsiz kimse, eclaf blackhead deride oluşan siyah çekit blacking ayakkabı boyası blackish siyahımsı blackjack yirmi bir oyunu, cop blackleg greve katılmayan kişi blacklist kara listeye almak blackmail letter şantaj mektubu blackmail şantaj, şantaj yapmak blackmailer şantajcı blackness siyahlık blackout karartma, bayılma, baygınlık Blackshirt İtalyan Faşist Parti Üyesi, Karagömlekli blacksmith nalbant, demirci blackthorn karaçalı, karadiken blacktop asfalt (yol), asfaltlamak blacky zenci bladder wack keseli suyosunu bladder worm keseli kurt bladder sidiktorbası, mesane, deri ya da lastikten yapılmış içine sıvı ya da hava doldurulan bir tür kese blade bone küreksümüğü blade" }, { "text": "of grass ot sapı blade (bıçak/jilet/vb.) ağız, ülgüç, (kürek/pervane/vb.şeylerde) geniş yassı kısım, buğday gibi otsu bitkilerin geniş yassı yaprakları blah alelade, sıradan, can sıkıcı blain çıban, şiş blamable azarlanabilir blame sorumlu tutmak, suçlamak, günahlandırmak, suç, günah, sorumluluk, tane, kınama blamed kahrolası blameful kabahatli, suçlu blameless suçsuz, kusursuz, kabahatsiz blamelessness suçsuzluk, masumluk blameworthy kusurlu, ayıp blanch with yüzü solmak blanch beyazlatmak, ağartmak, (with/at ile) (yüzünün rengi) solmak blancmange pelte bland uysal, yamuşakbaşlı, ince, ağırbaşlı, (besin) fazla tatlı olmayan, hafif blandish yağ çekmek blandishment yağcılık blandness yumuşaklık blank ballot paper boş oy pusulası blank bill açık senet blank book not defteri blank cartridge kurusıkı fişek, kurşunsuz fişek, manevra fişeği blank cheque açık çek blank credit açık kredi blank endorsement açık ciro blank out silmek, karartmak blank signature açığa imza blank verse serbest nazım, uyaksız şiir blank vote boş oy blank (kâğıt/kaset/vb.) boş, (çek) açık, anlamsız, boş, boşluk, boş alan, boş bırakılmış yer, üzerinde ilgili kişi tarafından doldurulmak üzere boşluklar bulunan kâğıt, ariza formu blankbook not defteri blanket insurance genel sigorta blanket mortgage genel ipotek blanket policy genel yangın sigortası poliçesi blanket battaniye, örtük, yorgan, sınırsız, bütün olasılıkları içeren blanketing battaniyelik kumaş blanking silme, karartma blankly boş boş, ifadesiz bir şekilde blankness boşluk, anlamsızlık blare bağırmak, ötmek, cırlamak, cızırtı, zırıltı, rahatsız edici ses blarney övme, pohpohlama, yağ çekme blase herşeyden usanmış, bezgin blast furnace yüksek fırın, maden eritme ocağı blast hole lağım deliği blast off uzaya fırlamak blast powder lağım barutu blast (rüzgâr/fırtına/vb.) ani patlama, esinti, patlama, patlayış, büyük ve gürültülü patlama, madeni nefesli çalgılardan çıkan yüksek ve kulak tırmalayan ses, zırıltı, (kaya/taş) havaya uçurmak, patlatmak, bombalamak, ateş açmak, lanetlemek, kargışlamak, öldürmek, mahvetmek, yok etmek blasted lanet olası, kahrolası, yıldırım çarpmış, yok olmuş, ölmüş, yıkılmış blaster barutçu, patlatman blasthole lağım deliği blasting agent patlayıcı blasting cartridge patlatma kartuşu, lokum blasting timer patlatma zamanlayıcısı" }, { "text": "blasting patlayıcı, patlama blastoderm germ yaprağı blastula blastula blatant kaba, utanmaz, arsız, terbiyesiz, küstah blatherskite mangalda kül bırakmayan kimse blaze a trail baş çekmek, iz sürmek blaze at -e ateş etmek blaze away ateş etmeye devam etmek blaze ateş, parlama, alev, parlak ışık, büyük/tehlikeli yangın, aniden öfkelenme, öfkeden parlama, alev alev yanmak, tutuşmak, parlamak, (haber) yaymak blazer spor ceket, blazer blazing cayır cayır yanan, aşikâr, gün gibi ortada blazon armacılık, fiyaka, renklerle süslemek, donatmak, kaplamak bleach beyazlatmak, ağartmak, beyazlamak, ağarmak, beyazlatıcı madde bleacher bir tür açık tribün bleachery kasar dairesi, kasar atölyesi bleaching lime kireçkaymağı bleaching powder kireçkaymağı, ağartma tozu bleaching ağartma, beyazlatma, ağartıcı, beyazlatıcı bleak soğuk, tatsız, nahoş blear-eyed mahmur bleary (göz) kızarmış, sulanmış bleat melemek, mırıldanmak, sızlanmak, giç giç danışmak, giçlemek bleb kabarcık bleed for yüreği kan ağlamak, içi sızlamak bleed sb white birini soyup soğana çevirmek bleed kanamak, kanı akmak, (for ile) yüreği kan ağlamak, içi sızlamak, acımak, (parasını) yemek, yolmak, söğüşlemek, âdet görmek, kanaması olmak bleeder pipe boşaltma borusu, tahliye borusu bleeder hemofili hastası, şantajcı, havalandırma deliği bleeding heart şebboy bleeding kanama, kanatma bleep sinyal, bip sesi, korna sesi, sinyal vermek, sinyalle/kornayla çağırmak blemish güzelliğini bozmak, lekelemek, çirkinleştirmek, güzelliği bozan leke/kusur/bozukluk blench el çekmek, geri çekilmek, boyun kaçırmak, tiksinmek, dönmek, yayınmak, uzaklaşmak, seksenmek, göz yummak, (korkudan) irkilmek blend karıştırmak, (çay/tütün/içki/vb.) harmanlamak, birbirine uymak, gitmek, bütün hale gelmek, katışık, karışım, harman blende blend blended karışık blender karıştırıcı, mikser blight bitki hastalığı, kötü etki, bozmak, kötü etkilemek blimp keşif balonu blind alley çıkmaz sokak, sonucu umutsuz iş blind copy mektup kopyası blind date (kız ve erkek) ilk buluşma/görüşme blind flying kör uçuş blind gut körbağırsak blind man's buff körebe blind shaft dahili kuyu, içkuyu blind spot gözdeki kör çekit blind valley kör vadi, kör koyak blind kör, sokur, anlayışsız, kavrayışsız, dikkatsiz, düşüncesiz, denetimsiz, nedensiz, amaçsız, görünmez, kör etmek," }, { "text": "körleştirmek, kör etmek, görmez/anlamaz hale getirmek, güneşlik, perde blindfold (birinin gözlerini) bir şeyle bağlamak, göz bağı blinding körleştiren blindly kör gibi, körü körüne, ya herrü ya merrü blindness körlük blink (göz) kırpmak/kırpıştırmak, (ışık) yanıp sönmek blinker pırıldak blinkers at gözlüğü blip bip sesi bliss çok büyük mutluluk blissful neşe dolu blister su toplamış kabarcık, kabartı, su toplamak, kabarcıklanmak, kabarmak, kabartmak, kabarmasına neden olmak blithe mutlu, neşeli, kaygısız blitz ani saldırı, ani hava saldırısı, hummalı faaliyet, sıkı çalışma dönemi blizzard kar fırtınası, tipi bloat tuzlamak ve tütsülemek, şişirmek, kabartmak bloated davul gibi şişmiş, olması gerekenden büyük, normalden fazla, şişirilmiş blob küçük damla, küçük/yuvarlak kütle bloc bir amaç için birleşmiş siyasal parti, politikacı ya da ülke gurubu, blok block and tackle makara takımı, palanga takımı block letters büyük matbaa harfleri block of flats apartman block policy toplu poliçe block printing el baskısı block kütük/kaya/taş parçası, blok, bir bütün olarak düşünülen miktar, (matbaa) blok, binalar dizisi, blok, birleşme, birlik, cellat kütüğü, arsa parçası, tıkayan şey, tıkama, tıkanıklık, engel, tıkamak, önünü kesmek, önlemek, engellemek, kapamak blockade abluka, muhasara, denizden abluka etmek, ablukaya almak, muhasara etmek blockage tıkanma, tıkanıklık, tıkayıcı şey blockbuster büyük uçak bombası blocked account bloke hesap blocked currency bloke para blocked bloke, bloklanmış, öbeklenmiş blockhead dangalak, mankafa, aptal blockhouse korugan blocking bloke etme, blokaj bloke herif, adam blond (erkek) sarışın, (saç) sarı blonde (bayan) sarışın, açık sarı saçlı, (saç) sarı blondin kablolu vinç blood bank kan bankası blood blister kan oturması blood brother kan kardeşi blood cell kan hücresi blood clot kan pıhtısı blood clotting kan pıhtılaşması blood corpuscle kan yuvarı, kan cisimciği blood count kan sayımı blood donation kan bağışı blood donor kan bağışında bulunan kimse blood factors kan faktörleri blood feud kan davası blood flow kan dolaşımı blood group kan türkümü blood heat kan ısısı blood horse saf kan at" }, { "text": "blood money kiralık katillere verilen para, diyet blood plasma kan plazması blood poisoning kan zehirlenmesi blood pressure kan tazyiki, kan basıncı, tansiyon blood relation kan bağı blood relationship kan bağı blood smear kan lekesi blood stream kan akımı blood sucker sülük blood sugar kan şekeri blood test kan türkümü blood tissue kan dokusu blood transfusion kan nakli blood type kan türkümü blood vascular system kan damarları jüyesi blood vessel kan damarı blood kan, akrabalık, kan bağı, soy, mizaç, huy bloodbath kıyım, katliam, toplukıyım bloodcurdling tüyler ürpertici, korkunç bloodhound kan tazısı bloodless kansız, öldürücü olmayan, kansız, ruhsuz, cansız, ilgisiz, insanca duygulardan yoksun, kansız bloodshed öldürme, kan dökme bloodshot (gözü) kanlanmış bloodstain kan lekesi bloodstone kantaşı bloodstream kan dolaşımı bloodsucker asalak, parazit, kan emici, sülük bloodthirstiness kana susama bloodthirsty kana susamış bloodwood bakam ağacı bloody well kesinlikle, pekâlâ, gayet iyi bloody kanla kaplı, kanlanmış, kanlı, kanlı, kan dökülen, kahrolası, lanet olası, lanet, Allahın cezası, müthiş, acayip, fazlasıyla, süper, o biçim bloody-minded dik kafalı, gıcık, kıl, hunhar bloom çiçek, en güzel çağ/dönem, çiçeklenme, çiçek açmak, çiçeklenmek, çiçek vermek, (ürün) zenginleşmek, verimleşmek, sağlıklı ve güzel görünmek, sağlıklı bir renge kavuşmak, gelişmek bloomer büyük yanılgı/hata, gaf blooming çiçek açmış, kör olası blossom çiçek, ağaç çiçeği, çiçek açmak, çiçeklemek, çiçeklenmek, gelişmek, oluşmak, çiçeklenmek, (kız) büyümek, gelişmek, yetişmek, olgunlaşmak, canlanmak, neşelenmek, açılmak blot one's copybook adını lekelemek, sicilini kirletmek blot out gizlemek, kapatmak, bozmak, ortadan silmek blot leke, mürekkep lekesi, ayıp davranış, kusur, leke, kara, lekelemek, kirletmek, kurutma kâğıdıyla temizlemek, (out ile) gizlemek, kapatmak blotch deride oluşan leke ya da kırmızı çekit, mürekkep ya da boya lekesi blotter bir parça kurutma kâğıdı, kayıt defteri blotting pad sumen, altlık blotting paper kurutma kâğıdı blotting lekeleme blouse bluz blow a fuse sigorta atmak, tepesi atmak blow down devirmek, yere yatırmak, istim boşaltmak blow dryer saç kurutan blow great guns" }, { "text": "fırtına halinde esmek (rüzgâr) blow hot and cold about bir iyi bir kötü davranmak, oyun oynamak blow hot and cold daldan dala konmak, kararsız olmak, duraksamak blow in çıkıp gelmek, damlamak, düşmek blow off steam ağzını açıp gözünü yummak blow one's nose fınkırmak blow one's own horn yüksekten atmak, övünmek blow one's own trumpet özünü göklere çıkarmak blow one's stack özünden geçmek, özünü kaybetmek blow one's top tepesi atmak blow ones stack öfkelenmek blow out sönmek, (lastik) patlamak, havaya uçmak blow over unutulmak, (fırtına) dinmek blow sb up azarlamak, paylamak blow sb's cover kimliğini ortaya çıkarmak blow sth up önemini abartmak, (fotoğraf) büyütmek blow the gaff ağzından kaçırmak blow up parlamak, birden kızmak, patlak vermek blow esmek, üflemek, üfürmek, uçurmak, sürüklemek, üflemek, üfleyerek çalmak, öttürmek, çabuk çabuk solumak, (sigorta/vb.) atmak, yanmak, çarçur etmek, lanetlemek, darbe, yumruk, üfleme, esinti blow-by-blow ayrıntılı blower körük, vantilatör blowfly göksinek, et sineği blowhard özünü öven, loka blowhole tenek deliği blowing-up patlama blowlamp pürmüs lambası blown glass şişirilerek imal edilmiş cam blowout cümbüş, âlem, lastik patlaması, patlak, lastikteki patlak, delik, patlama blowpipe (zehirli ok/taş/vb.atmakta kullanılan) boru, üfleç blowtorch pürmüs lambası, lehim lambası, pompa blowy rüzgârlı blubber balina türü balıkların yağı, ağlama, zırlama, zırıltı, hüngür hüngür ağlamak, zırlamak bludgeon sopa, cop, sopayla dövmek blue blood doğuştan soyluluk, asil kan blue cheese (iyi cins) mavi peynir blue devils iç sıkıntısı blue eyed boy birinin gözbebeği blue film seks filmi blue gum okaliptüs blue jacket denizci, bahriyeli blue jeans blucin blue joke açık saçık fıkra blue litmus paper mavi turnosol kâğıdı blue moon çok uzun bir süre blue stocking entelektüel kadın blue vitriol göztaşı, bakır sülfat blue mavi, üzgün, hüzünlü, kederli, umutsuz blue-collar işçi sınıfına ilişkin blue-eyed mavi gözlü blue-pencil sansürden geçirmek, makaslamak bluebeard mavisakal bluebell çan çiçeği blueberry yaban mersini bluebottle iri mavimsi sinek bluefish lüfer blueing çivitleme" }, { "text": "bluepeter hareket flaması blueprint apparatus ozalit makinesi blueprint mavi kopya, ozalit, ayrıntılı tasarı, plan blues hüzünlü müzik, blues, hüzün, keder, efkâr bluff kaba saba, basit, blöf yapmak, (into ile) blöf yaparak kandırmak/ikna etmek, blöf, karakorku, kurusıkı, uçurum bluing çivit bluish mavimtırak, gökçe, gökçül blunder büyük hata, gaf, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak, çam devirmek, yalpalayarak/sendeleyerek kör gibi yürümek blunderbuss karabina blunger karma makinesi blunt keskin olmayan, kör, körelmiş, kaba, dobra dobra, açık, köreltmek, körleştirmek blur net görülmeyen şey, hayal meyal, karaltı, net görülmesini zorlaştırmak, bulandırmak blurb kitap tanıtım yazısı blurred flu, bulanık blurry bulanık blurt out ağzından kaçırmak blurt (out ile) ağzından kaçırmak blush to the roots of one's kulaklarına kadar kızarmak hair blush utanmak, kızarmak, utançtan kızarmak, utanma, utanıp kızarma bluster kabadayılık taslamak, bağıra çağıra konuşmak, atıp tutmak, (rüzgâr) sert esmek, kabadayılık, yıldırıcı konuşma, sert esinti, rüzgâr/dalga sesi blustery (hava) rüzgârlı boa constrictor boa yılanı boa boa yılanı boar kaban, (damızlık) erkek domuz, yaban domuzu board and lodging pansiyon, yiyecek ve yatacak board foot kereste ölçü birimi board measure kereste ölçüsü board meeting yönetim kurulu toplantısı board member kurul üyesi board minutes yönetim kurulu tutanağı board of administration idare heyeti board of directors yönetim kurulu, idare meclisi board of discipline disiplin kurulu board of education ABD okullar idare heyeti board of examination sınav kurulu board of governors yönetim kurulu board of management yönetim kurulu board of managers idare heyeti, yönetim kurulu board of trustees mütevelli heyeti board room yönetim kurulu odası board tahta, levha, kalas, kereste, oyun tahtası, ekmek tahtası, ilan tahtası, not tahtası, yemek, yönetim kurulu, tahtayla kaplamak, (tren/uçak/otobüs/otomobil/gemi/vb.) binmek, yolcu almak, pansiyoner olarak almak/kalmak boarder pansiyoner, yatılı öğrenci boarding card biniş kartı boarding house pansiyon boarding lounge biniş bekleme salonu boarding point kalkış çekidi boarding school yatılı okul boarding student yatılı öğrenci boarding tahta kaplama," }, { "text": "yiyecek, içecek boardinghouse pansiyon boards kitabın kapakları, sahne boardwalk tahta kaldırım boast övünme, lokalık, böbürlenme, övünç kaynağı, böbürlenerek konuşmak/söylemek, basıp bağlamak, özünü tariflemek, lokalık etmek, özünü övmek, lokalanmak, övünmek, böbürlenmek, -e sahip olacak kadar şanslı olmak boaster basıp kesen, özünü öven, loka boastful loka, övüngen, özünü beğenmiş boat house kayıkhane boat race kayık yarışı boat shed kayıkhane boat sandal, kayık, tekne, gemi, kayık tabak, sandalla/kayıkla gezmek boater hasır şapka boatman kayıkçı, sandalcı boatswain porsun, lostromo boatswain's pipe kumanda düdüğü, fisket bob aşağı yukarı hareket etmek, inip çıkmak, sallanmak, aşağı yukarı hareket ettirmek, sallamak, reverans, şilin bobbin bobin, makara bobby pin madeni saç tokası bobby polis, sakçı bobsleigh kar kızağı bod adam, herif bode ill uğursuzluğa delalet etmek bode well iyiye işaret etmek bode işaret etmek, belirtisi olmak bodice korsa bodily bütün olarak, bütün halinde, hep birlikte, tümüyle, bedensel bodkin şerit tığı body activities vücut faaliyetleri body building vücut geliştirme body clock vücut saati body corporate hukuki şahıs body politic devlet, siyasi cemiyet body structure vücut yapısı body beden, vücut, gövde, ceset, kitle, teşkilat, heyet, kurul, nesne, madde body-centred gövde merkezli bodyguard koruyucu, muhafız, fedai bodywork (taşıt) karoser boffin bilimadamı bog bean su yoncası bog down batağa batmak, çıkmaza girmek bog moss bataklık yosunu bog bataklık, hela, kenef bogey öcü, düşsel korku, sümük boggle ürkütmek, şaşırtmak, korkutmak, (kuşku/korku/vb.) yüzünden duraksamak boggy batak, çamurlu bogie boji bogtrotter bataklık arazide oturan kimse bogus yapmacık, sahte bohemian bohem boil away kaynayıp gitmek, yok olmak boil down to anlamına gelmek, olmak boil down kaynayarak suyunu çekmek, kısaltmak, kısmak boil over kaynayıp taşmak, köpürmek, tepesi atmak boil sth down to sth kısaltmak, özetlemek boil up tehlikeli bir boyuta ulaşmak, kızışmak boil kaynatmak, haşlamak, pişirmek, kaynamak, haşlanmak, pişmek, kaynama, kaynatma, kaynama çekidi, çıban boil-off buharlaşma kaybı boiled egg rafadan yumurta boiled meat soğutma et, söğüş boiled salt" }, { "text": "rafine tuz boiled pişmiş, kaynatılmış, soğutma boiler house kazan dairesi boiler room kazan dairesi boiler suit işçi tulumu boiler tube kazan borusu boiler buhar kazanı boilermaker kazancı boiling point kaynama çekidi boiling kaynayan, kaynama, kaynatma boisterous kabaca, gürültülü, şen şakrak, (hava) kötü, sert bold cesur, yürekli, gözüpek, atılgan, küstah, kaba, arsız, densiz, (görünüş) keskin hatlı, ilginç boldface siyah harf boldly cesaretle, güpegündüz boldness cesaret, yüreklilik, pervasızlık bole ağaç gövdesi bolide ateştopu, bolit Bolivia Bolivya boll weevil pamuk kurdu boll tohum kabuğu, tohum zarfı bollard iskele babası, kısa kalın direk bollocks taşaklar, saçma, zırva bolometer bolometre, ışınımölçer bolometric bolometrik boloney zırva, palavra, boş laf, hikâye Bolshevik Bolşevik Bolshevist Bolşevik bolshy kurulu toplum düzenine karşı, yardımı esirgeyen bolster up desteklemek, cesaretlendirmek bolster uzun yuvarlak yastık, (up ile) desteklemek, cesaretlendirmek bolt cutter cıvata keskisi bolt head cıvata başı bolt knife mücellit bıçağı bolt cıvata, kapı sürgüsü, sıyırma, mandal, yıldırım, (kumaş/vb.) top, kaçış, kaçma, (at) korkudan aniden kaçmak, irkilmek, acele etmek, çabuk hareket etmek, (yemek) çiğnemeden yutmak, abur cubur yemek, iki parçayı cıvatayla tutturmak, bağlamak, (kapı) sürgülemek, kilitlemek, kilitlenmek, un elemek, dimdik ve kıpırdamadan bolter tohuma kalkmış pancar bolting silk ipek gaze bezi boltrope gıradin, gıradin halatı bolus büyük hap, kapsül bomb shell bomba mermisi bomb bomba, (the ile) atom bombası, bombalamak bomb-proof bombaya dayanıklı, bomba geçmez bombard bombalamak, bombardıman etmek, (soru/vb.) yağmuruna tutmak bombardier bombacı, topçu bombardment airplane bombardıman uçağı bombardment bombardıman bombasine bombazen bombast tumturaklı söz bombazine bombazen bomber bombardıman uçağı bombing airplane bombardıman uçağı bombing bombardıman, bombalama bombshell kötü sürpriz bombsight bombalama vizörü bombsite bombalanan yer bona fide gerçek, gerçekten, gerçek, gerçekten bonanza çok kârlı iş/şey bond debt tahvil borcu bond fund tahvil fonu bond market tahvil piyasası bond paper kaliteli kâğıt bond bono, senet, resmi, yazılı anlaşma ya da söz, muhabbet, hoşlanma, karşılıklı sevgi, bağ, birbirine yapışma, bağlanma, birleşme, bağ," }, { "text": "yapıştırmak, birleştirmek, yapışmak, birleşmek bondage kölelik bonded debt rehinli tahvil bonded docks gümrük ambarı bonded goods gümrüklenmemiş mallar, antrepolanmış mallar bonded warehouse gümrük antreposu, gümrük ambarı bonded antrepolanmış bonder bağlantı taşı, örgü taşı bonderize bonderlemek bondholder tahvil sahibi, tahvilat hamili bonding agent tutturucu madde, bağlayıcı madde bonding birbirine bağlanma bondmaid cariye, keniz bondman toprağa bağlı köylü bondsman kefil bone china ince porselen bone glue sümük tutkalı bone idle tembel, miskin bone marrow ilik, sümük iliği bone meal sümük tozu bone of contention tartışma nedeni bone oil sümük yağı bone structure sümük yapısı bone tissue sümük dokusu bone kemik, sümük, süyek, azm, üstühan, kılçık, sümüklerini ayıklamak bone-dry kupkuru boneblack sümük kömürü bonehead aptal, mankafa boneless sümüksüz, kılçıksız boner hata, büyük gaf bonesetter çıkıkçı bonfire tongal bongo bongo bonhomie iyi huyluluk, canayakınlık bonito palamut, torik bonk sikişmek, sikiş bonkers kaçık, kontak, üşütük bonnet lock kaporta kilidi bonnet başlık, bone, kaput, motor kapağı bonny sağlıklı, gürbüz, güzel, yeterli, iyi bonus account tasarruf hesabı bonus share kâr dağıtımı bonus ikramiye, prim bony sümüklü, kılçıklı, sıska, zayıf boo yuh, yuhalamak boob tube televizyon, sınalgı boob gaf, aptalca hata, enayi, budala, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, çuvallamak boobs memeler booby prize en kötü yarışmacıya verilen ödül booby trap bubi tuzağı, şaka, sürpriz booby salak, aptal, enayi book credit açık kredi book debts defterlerin arz ettiği alacaklar book entries defter kayıtları book fair kitap fuarı book in geldiğini bildirmek book inventory muhasebe içi envanter book of account muhasebe defteri book of authorized imza sirküleri signature book of final entry son giriş kayıtları defteri book of original entry ilk giriş kayıtları defteri book review kitap eleştirisi book surplus defter fazlalığı book up ayırmak, tutmak, rezerve etmek book value defter değeri, muhasebe değeri, maliyet book week kitap haftası book kitap, hun, defter, deste, paket, kayıt, alısün rehberi, (yer) ayırtmak," }, { "text": "evvelceden sipariş etmek, deftere geçirmek, kitaba yazmak, kitaba kaydetmek, (in ile) varışını/geldiğini bildirmek, (up ile) ayırmak, tutmak, rezerve etmek bookable (yer/vb.) ayırtılabilir bookbinder ciltçi, mücellit bookbindery ciltçilik, ciltevi bookbinding ciltçilik bookcase kitaplık booked yeri ayrılmış, defterde kayıtlı bookend kitap dayağı, kitap desteği bookie bkz.bookmaker booking clerk gişe memuru booking office gişe, bilet gişesi booking records muhasebe kayıtları booking rezervasyon, yer ayırtma, kaydetme bookish kitabî bookkeeper sayman, muhasebeci bookkeeping department muhasebe bölümü bookkeeping entry muhasebe kaydı bookkeeping system muhasebe jüyesi bookkeeping saymanlık, muhasebecilik, muhasebe booklet kitapça, kitapçık, broşür bookmaker (at yarışı/vb.de) bahis paralarını toplayan kimse, bahisçi bookmark kitapta kalınan sayfayı belirtmek için sayfa arasına konan herhangi bir şey bookmobile gezici kütüphane aracı bookseller kitapçı bookshelf kitap rafı bookshop kitabevi bookstall (kitap/dergi/vb.satan) küçük büfe bookstore kitabevi bookworm kitap hastası, kitap kurdu boom town hızla kalkınan kent, mantar kent boom seren, gümbürtü, akarsuların iki yakasına gerilen ve geçişi önleyen kalın zincir, hızlı büyüme, artış, yükseliş, gümbürdemek, (önem/değer/vb.) hızlı biçimde artmak, çoğalmak, gelişmek, canlanmak boomerang bumerang boon companion yakın arkadaş boon iyilik, nimet, rahatlık, ihsan, bağış boor kaba/yontulmamış kimse, ayı boorish kaba boorishly kaba bir şekilde boorishness kabalık, sığırlık boost the morale moralini yükseltmek boost alttan yukarıya ittirmek, artırmak, yükseltmek, canlandırmak, artış, yükselme, teşvik, yardım, destek, cesaretlendirme booster itici, destekçi, hayran, destekleyen, güç ya da basınç arttıran aygıt, güçlendirici, bir ilacın etkinliğini arttıran madde boot out kapı dışarı etmek boot çizme, çekme, bot, potin, ayakkabı, oto, bagaj, tekme, sepetleme, işten atma, tekmelemek, sepetlemek, kovmak booted eagle cüce kartal bootee bebek patiği, kadın botu booth satış pavyonu, kulübe, baraka, çardak, talvar, gişe bootjack çizme çekeceği bootlace ayakkabı bağı bootleg (içki) yasadışı, kaçak, yasadışı içki yapmak/satmak/bulundurmak bootlegger içki kaçakçısı bootlick dalkavukluk etmek, çanak yalamak bootlicker dalkavuk, çanak yalayıcı, yaltak bootstrap özünü yükleme, özyükleme booty ganimet, yağma, çalınmış eşya booze içki, kafayı çekmek booze-up içki âlemi boozer" }, { "text": "içkici, ayyaş, meyhane bop vurmak boracic acid borik asit boracic borik, borakslı, borasik borane boran borate borat borax boraks borazon borazon border and offshore trade sınır ve kıyı ticareti border gate gümrük kapısı, sınır kapısı border line sınır hattı border on sınır komşusu olmak, eğiliminde olmak border trade sınır ticareti border kenar, sınır, çekara, devlet serhaddi, sınırlandırmak, sınır koymak, sınır olmak, ile ortak sınıra sahip olmak, hemserhat olmak, sınırdaş olmak bordereau bordro bordering kıyısı olan borderline sınır çizgisi, sınır, belirsiz, ortada bore the pants off canından bezdirmek bore delmek, oymak, delik, sondaj çukuru, oyuk, delgi, boru, kutru, sonda, can sıkıcı/usandırıcı/bezdirici kimse, büyük gel dalgası, met dalgası, canını sıkmak, sıkmak boredom can sıkıntısı borehole sondaj deliği, yoklama deliği borer burgu, matkap, lağım mili boresight nişan kontrol aleti boric acid borik asit boric oxide borik oksit boric borik boring bar sondaj çubuğu, matkap mili boring dust lağım tozu boring head matkap başı, matkap aynası boring machine delme kılgası boring mill sondaj mili boring rig sondaj tesisatı boring rope delme halatı boring tower delme kulesi boring can sıkıcı, sıkıcı, darıktırıcı, meraksız born on the wrong side of piç the blanket born doğmuş, doğuştan, kökenden, doğma borneol borneol bornite bornit boron steel bor çeliği boron bor borough İngiltere'de Parlamentoya üye gönderen kent borrow trouble tasasını çekmek borrow ödünç almak, borç almak borrowed funds borç alınan paralar borrowed borç alınan borrower borç alan, borçlu, istikraz eden borrowing nation borç alan ülke borrowing power borçlanma gücü, kredi limiti borrowing ödünç alma, borç alma, alıntı borrowings borçlanılan miktar borstal ıslahevi bort siyah elmas, karbonado, karaelmas bosh zırva, boş laf Bosnia Bosna Bosnian Boşnakça, Boşnak bosom friend can ciğer kuzu sarması, can yoldaşı bosom sine, koyun, göğüs, yürek, yakın, çok yakın, samimi Bosphorus istanbul Boğazı, Boğaziçi boss patron, -e emirler yağdırmak, patronluk etmek, yönetmek boss-eyed şaşı bossage bosaj" }, { "text": "bossy emretmeyi seven, buyurgan botanical bitkibilimsel, botanik, bitkilerden sağlanan, bitkisel botanically botanik olarak botanist bitkibilimci botanize bitkileri incelemek botany bitkibilim, botanik botch bir şeyi kötü yapmak, içine etmek, baştan savma onarmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, kötü yapılmış iş, baştan savma yapılmış şey both and hem hem (de), hem hem de both he and I hem o hem de ben both her ikisi, her ikisi de, (both ...and ...) sadece ...değil, aynı zamanda, her iki, iki bother with zahmet etmek, rahatsız olmak bother canını sıkmak, rahatsız etmek, narahat etmek, bezdirmek, (with/about ile) zahmet etmek, zahmete girmek, rahatsız olmak, sıkıntı, zahmet, zorluk, kavga, kargaşa, huzursuzluk, narahatlık bothersome can sıkıcı, rahatsız edici Botswana Botswana bottle cap şişe kapağı bottle gourd sukabağı bottle green koyu yeşil bottle opener şişe açacağı bottle up içine atmak, dışa vurmamak bottle şişe, şişelemek bottle-feed biberonla beslemek, mamayla beslemek bottled beer şişe birası bottleneck dar geçit, dar boğaz bottom dollar son kuruş bottom land ovalık arazi bottom out iyice düşmek, üzülmek bottom price en düşük fiyat bottom view alttan görünüş bottom dip, alt, aşağı taraf, son, kıç, popo, etek, çıkış sebebi neden, (out ile) en düşük seviyeye ulaşmak, iyice düşmek/azalmak bottomless pit cehennem bottomless dipsiz, sınırsız, çok derin bottomry gemi ödüncü botulism botülizm boucle buklet boudoir bir kadının odası, özel oturma odası bough budak, ağacın ana dallarından biri boulder clay sürüntü kili boulder period buz çağı boulder büyük taş/kaya boulevard bulvar, deniz kenarı park bounce back toparlanmak, iyileşmek bounce zıplamak, zıplatmak, zıplamak, sıçramak, hoplamak, (çek) karşılıksız olduğu için geri çevrilmek, zıplama, hoplama, sıçrama bouncer (konakçı/gazino/vb.yerlerde) fedai, goril bouncing (bebek) sağlıklı bouncy yaşam dolu, canlı, istekli, hevesli, yerinde duramayan, (top) iyi zıplayan bound for -e gitmek üzere bound to kesinlikle, garanti bound up in -le meşgul, çok ilgili bound up with -e bağlı, -le ilgili bound (for ile) gitmeye hazır, gitmeye" }, { "text": "niyetli, giden, gidici, gitmek üzere olan, sınırlamak, sınır koymak, sınırlarını belirlemek, bağlı, bağlanmış, kesin, yükümlü, mecbur, ciltlenmiş, ciltli, kesin, niyetli, azimli, kafasına takmış, kesin kararlı, sıçrama, hoplama, zıplama, serhat, had, sınır, hoplamak, zıplamak, sıçramak, sekmek boundary line sınır çizgisi boundary sınır, çek, had, serhat boundless sınırsız, sonsuz bounteous eliaçık, cömert, cömertçe verilmiş bounteously cömertçe bounteousness cömertlik, bolluk bountiful cömert, eli açık, bol bounty cömertlik, eliaçıklık, cömertçe verilmiş şey, ikramiye, prim, ödenek, bağış bouquet buket, gül destesi, (şarap) koku bourgeois kentsoylu, burjuva, kapitalist, anamalcı, maddiyatçı bourgeoisie orta sınıf, kentsoylu sınıfı, kapitalist sınıf bourne çay, dere bourse borsa bout kısa dönem, devre, kriz, nöbet, boks maçı boutique butik bovine vaccine inek aşısı bovine inek/öküz gibi, inek/öküz ..., uyuşuk, hantal bow and scrape yağ çekmek, yaltaklanmak bow compass kavis kompası, çekit pergeli bow out of bırakmak, ayrılmak bow saw çelik testeresi bow tie papyon, papyon kravat bow to kabul etmek, boyun eğmek, uymak bow reverans yapmak, tazim etmek, başıyla selamlamak, diz çökmek, (başını) eğmek, eğilmek, reverans, başla selamlama, pruva, baş, (ok atmakta kullanılan) yay, yay, kavis, fiyonk, fiyonk biçiminde düğüm bow-legged çarpık bacaklı, çarpık bacaklı bowel bağırsak bowels bağırsak, iç kısımlar, iç bower göz demiri, kameriye, çardak bowl over çarpıp düşürmek, yere yuvarlamak bowl yuvarlak kase, tas, çanak, bovling topu, (kriket)/bovling/topu atmak, bovling oynamak, yuvarlamak, (along ile) hızla geçip gitmek bowler hat melon şapka bowler melon şapka, (kriket) topu atan oyuncu bowline borina halatı, borina izbarço, barço bağı bowling bovling oyunu bowser benzin pompası bowshot ok menzili bowstring yay kirişi, iple boğmak box number posta kutusu numarası box office bilet gişesi box on the ear sille, şapalak box up sandığa koymak box kutu, sandık, kasa, (mahkeme) kürsü, loca, kulübe, (the ile) televizyon, sınalgı, kutulamak, kutuya/sandığa koymak, yumruk atmak, yumruklaşmak, boks yapmak boxcar kapalı yük vagonu boxer boksör, mülakim, boksör, buldok benzeri bir köpek" }, { "text": "Boxing Day Noeli izleyen gün boxing glove boks eldiveni boxing match boks maçı boxing boks, mülakeme, kunt boxwood şimşir tahtası boy scout erkek izci boy erkek çocuk, oğlan, oğul, Vay canına!, Üf!, Vay be! boycott boykot, boykot etmek boyfriend erkek arkadaş, sevgili boyhood (erkek) çocukluk çağı boyish çocukça bra sutyen brace and bit el matkabı brace bit matkap, delgi brace drill matkap kolu brace destek, bağ, dişlere takılan tel, diş teli, ç.pantolon askısı, güçlendirmek, kuvvetlendirmek, desteklemek, (kendisini kötü bir şeye) hazırlamak bracelet bilezik, kolbak, (ç.) kelepçe braces pantolon askısı brachial kol brachiopod kolsu-ayaklılar bracing (özellikle hava) temiz, taze, canlandırıcı, güzel, dinçleştiren bracken kartallı eğreltiotu bracket destek, dirsek, mutariza, ayraç, parantez, türküm, parantez içine almak, birbirine ait kılmak brackish (su) hafif tuzlu bract brakte, bürgü brad karfiçe çivisi, parke çivisi bradawl biz brag övünmek, böbürlenmek braggart loka, basıp kesen, özünü öven, övüngen kimse braid saç örgüsü, şerit, kordon, örmek braided şeritli, şeritlerle süslü brail istinga, yelken ipi braille körler için kabartma yazı brain drain beyin göçü brain fag zihin yorgunluğu brain fever beyin humması brain pan kafatası brain power beyin gücü brain stem beyin sapı brain trust bir türküm danışman brain washing beyin yıkama brain wave parlak fikir brain beyin, zekâ, akıl, zeki kimse, beyin, beynini dağıtarak öldürmek, beynini patlatmak, kafasına patlatmak brainchild parlak düşünce, parlak buluş brained beyinli brainless beyinsiz, kafasız brainstorm aniden kafanın çalışmaması, sersemlik, ani parlak fikir brainwash beynini yıkamak brainwashing beyin yıkama brainwave (aniden akla gelen) parlak fikir brainy akıllı, zeki, kafalı braise kapalı kapta ve ağır ateşte pişirmek brake bar eğleç çubuğu brake control eğleç kumandası brake cylinder eğleç silindiri brake drum eğleç kampanası, eğleç tamburu, eğleç çanağı brake fern kuzgun otu brake fluid eğleç hidrolik yağı, eğleç yağı brake lever eğleç levyesi brake light eğleç lambası brake lining eğleç balatası brake pedal eğleç pedalı brake" }, { "text": "power eğleç gücü brake resistance eğleç direnci brake ring eğleç halkası brake rod eğleç çubuğu brake shoe eğleç çarığı brake spindle eğleç mili brake fren, eğleç, eğleçleyip durdurmak/yavaşlatmak, eğleç yapmak, eğleçlemek braking distance eğleçleme mesafesi braking eğleçleme bramble böğürtlen çalısı bran kepek branch bank banka şubesi branch banking şube bankacılığı branch circuit şube devre branch current şube akımı branch manager şube müdürü branch of industry sanayi kolu branch off ikiye ayrılmak, konu dışına çıkmak branch office şube branch out into işi genişletmek branch out dal budak salmak, genişlemek branch road yan yol, yan sokak branch store satış şubesi branch dal, ağaç dalı, (akarsu/yol/demiryolu/vb.) kol, dal, şube, budak, bölüm, saha, (ağaç) dallanmak, dallara/kollara, bölümlere ayrılmak branched dallı branchia solungaç branchial solungaçlı branchiate solungaçlı branching dallanma branchlet ufak dal brand choice marka seçimi brand name marka adı brand new yepyeni, hiç kullanılmamış, gıcır gıcır brand dağlamak, damgalamak, (kötü olaylar/vb.) iz bırakmak, derinden etkilemek, damgalamak, damga vurmak, damgalamak, ...damgası vurmak branded markalı brandish sağa sola sallamak, savurmak brandy brendi brash saygısız, küstah, toy, acemi, aceleci brass band bando, mızıka brass knuckles muşta brass pipe pirinç boru brass plate pirinç levha brass plating pirinç kaplama brass pirinç, pirinçten yapılmış eşya, küstahlık, cüret, yüzsüzlük brasserie bira ve yiyecek satan lokanta brassiere sutyen brassy pirinç renkli, sesi pirinç çalgılarınkine benzeyen, utanmaz, cazgır brat yumurcak braunite braunit bravado budalaca cesaret, cüret, kabadayılık brave as a lion aslan yürekli brave koçak, mert, cesur, yiğit, kahraman, cesaretle karşılamak bravely yiğitçe bravery koçaklık, mertlik, cesurluk, cesaret, yiğitlik, kahramanlık bravo Bravo!, Aferin! brawl küçe savaşı, kavga, dalaş, dövüş, ağız dalaşı, kavga etmek, dalaşmak, ağız dalaşı etmek brawn kas, kas gücü brawny kaslı bray anırmak, anırma, anırtı braze pirinçle lehimlemek brazed sert lehimli brazen it out pişkinlikle karşılamak, yüzsüzlüğe vurmak brazen arsız, yüzsüz, şımarık, küstah brazen-faced arsız, yüzsüz, sırnaşık brazier mangal Brazil" }, { "text": "nut Brezilya kestanesi Brazil wood bakkam ağacı, kızılağaç Brazil Brezilya, bakkam ağacı, kızılağaç Brazilian Brezilyalı, Brezilya'ya özgü brazing sert lehimleme, pirinç kaynak breach of contract sözleşmenin ihlali, sözleşmeye uymama breach of duty görevin ihmali breach of etiquette görgü kurallarına uymama breach of faith güveni kötüye kullanma breach of prison hapisten kaçma breach of promise evlilik sözünü tutmama, sözünden dönme breach of the law yasayı çiğneme, kanunu ihlal breach of trust emniyeti kötüye kullanma breach (yasa) uymama, çiğneme, yerine getirmeme, savsama, gedik, yarık, oyuk, gedik açmak, yarmak bread and butter ekmek parası, geçim yolu, geçim bread basket ekmek sepeti, tahıl ambarı, mide bread mould ekmek küfü bread winner bir kodağı geçindiren kimse bread ekmek, çörek, hubz, nan, banak, rızk, geçim, kazanç, ekmek, para breadcrumb ekmek kırıntısı breadline bedava yemek kuyruğu breadth genişlik, en breadwinner (kodağın) geçimini sağlayan kişi break a contract sözleşmeye uymamak, anlaşmayı ihlal etmek break a habit kötü alışkanlıktan kurtulmak break a promise sözünü tutmamak, sözünden dönmek break a record rekor kırmak break a strike grevi dağıtmak break an appointment randevuya gitmemek break away kaçmak, kopmak, ayrılmak break down parçalamak, yıkmak, parçalanmak, yen(il)mek break even ne kâr ne zarar etmek break ground temel atmak break heart kalbini kırmak break in on kesmek break in söze karışmak, lafı bölmek break into applaud coşkunca alkışlamak break into zorla girmek, (konuşma/vb.) kesmek break jail hapisten kaçmak break loose zorla ayrılmak, özünü kurtarmak break of -den vazgeçirmek break off kesmek, bitirmek, son vermek, koparmak, koparmak break one's heart (bir kesin) kalbini kırmak, kalbini sındırmak, hatırına değmek break one's neck çok çalışmak break open açmak, zorla açmak break out in a cold sweat soğuk terler dökmek break out kaçmak, firar etmek, patlak vermek break sb in birini alıştırmak break short kısa kesmek break sth off koparmak, kesmek, ayrılmak break sth to pieces paramparça etmek" }, { "text": "break sth up durdurmak, dağıtmak break the back of sth bir şeyin belini kırmak break the bank keseye dokunmak break the ice buzları çözmek, havayı yumuşatmak break the news haber getirmek break the peace asayişi bozmak break the record rekor kırmak break through ortaya çıkmak, görünmek break up parçalamak, parçalanmak, sona ermek, bitmek break wind osurmak, yellenmek break with sb ile bağını koparmak, ilişkisini kesmek break kırılmak, sınmak, parçalanmak, kopmak, kırmak, sındırmak, parçalamak, koparmak, bozmak, bozulmak, yarmak, açmak, çatlatmak, uymamak, tutmamak, çiğnemek, kontrol etmek, dizginlemek, daha iyi yapmak, mahvetmek, yıkmak, bitmek, sona ermek, çözmek, kırma, kırılma, açıklık, kırık, ara, mola, teneffüs, fasıla, dinlenme, ani değişim, değişiklik, tan, şafak vakti, şans, fırsat breakable kırılır breakage kırma, kırılma, kırık, çatlak breakaway kaçma, kaçış, firar, ayrılma, kopma, kaçak, kaçan/kopan/ayrılan kimse breakdown crane kurtarıcı vinci breakdown lorry tamir kamyonu, arıza kamyonu breakdown truck tamir kamyonu, arıza kamyonu breakdown voltage dayanma gerilimi, çöküm gerilimi breakdown arıza, bozulma, (sinirsel) bozukluk, çöküntü, çökme, inceleme breaker kırıcı, ezici, kırma makinesi, konkasör, kırıcı breakeven toplam maliyet ve gelirin eşitliği breakfast kahvaltı, seher yemeği, ertirlik, kahvaltı etmek, seher yemeği yemek, ertirlik edinmek breaking limit kırılma sınırı breaking strength kırılma mukavemeti breaking kırma, kırılma breakneck çok hızlı/tehlikeli breakthrough (düşmana yapılan) ani saldırı, hücum, ani atak, ani ve önemli gelişme/ilerleme/yenilik/buluş breakup (arkadaşlık/evlilik/birlik/vb.) sona erme, son, bölüm, parsel breakwater dalgakıran, mendirek breast bone göğüs sümüğü breast drill göğüs matkabı breast stroke kurbağalama yüzüş breast the tape yarışı birinci bitirmek breast meme, göğüs, gönül, sine, döş, döş kafesi breast-feed ana sütüyle beslemek, emzirmek breasthook çatal, yatırma paraçolu breastrope göğüs halatı, göğüs paleti breaststroke kurbağalama yüzüş breastsummer taşıyıcı kiriş breastwork göğüs siperi breath soluk, nefes, soluklanma, hafif rüzgâr, esinti, küçük bir hareket/işaret/iz breathalyse sürücüye alkol muayenesi yapmak breathalyser alkol muayenesi yapmakta kullanılan aygıt breathe down sb's neck tepesine dikilmek breathe freely rahat nefes almak, nefeslenmek" }, { "text": "breathe in soluk almak, solumak breathe one's last son nefesini vermek breathe solumak, soluk almak, nefes almak, nefes çekmek, fısıldamak, (koku/duygu/vb.) vermek, hissettirmek, aşılamak breather pipe havalandırma borusu breather mola, ara breathing soluk alma, teneffüs etme, teneffüs breathless soluk soluğa kalmış, soluk kesici breathlessly soluk soluğa, tenk nefes breathlessness soluksuzluk breathtaking soluk kesici, heyecanlı breccia breş, köşeli yığışım breech block kama gövdesi breech kıç, dip, arka breeches golf pantolon breechloader kuyruktan dolma silah breed (hayvan) doğurmak, yavrulamak, damızlık olarak beslemek, çoğaltmak, artırmak, beslemek, terbiye vermek, yetiştirmek, büyütmek, eğitmek, neden olmak, başlangıcı olmak, cins, nesil, soy, çeşit, tür breeder reactor üretim reaktörü, üretken reaktör breeder hayvan yetiştiricisi, üretim reaktörü breeding ratio üretim oranı breeding doğurma, üreme, yetiştirme, görgü, soy breeze meltem, mih, deniz mihi, sahil küleği, esinti, çok kolay iş, çocuk oyuncağı, çıkıp gelmek/gitmek, (through ile) kolayca geçmek, atlatmak breezy esintili, meltemli, neşeli, canlı, şen şakrak brethren kardeşler, din kardeşleri breve iki tam notaya eşit nota, resmi yazı brevet fahri terfi vesikası brevier sekiz puntoluk harf brevity kısalık, (çay ya da kahve) yapmak, hazırlamak, demlemek, hazır olmak, demlenmek, (kötü bir şey) hazırlamak, tezgâhlamak, (kötü bir şey) gelmek brew mayalandırarak yapılan içki, bira yapmak, hazırlamak, demlemek, kurmak brewer bira yapan kişi, biracı brewer's yeast bira mayası brewery bira fabrikası briar brier briar-root funda bribe rüşvet vermek, rüşvet bribery rüşvetçilik, rüşvet bric-a-brac ufak süslemeler, ıvır zıvır brick arch tuğla kemer brick course tuğla dizisi brick kiln tuğla fırını, tuğla ocağı brick maker tuğlacı brick masonry tuğla inşaat brick pavement tuğla kaldırım brick paving tuğla kaplama brick plant tuğla fabrikası brick red kiremit rengi brick up tuğlalarla doldurmak brick wall tuğla duvar brick kerpiç, tuğla, tuğla biçiminde herhangi bir şey brickbat tuğla parçası brickkiln tuğla fırını bricklayer duvarcı, tuğla örme ustası bricklaying tuğla duvar örme brickwork tuğla işi brickworks tuğla fabrikası brickyard tuğla fabrikası," }, { "text": "tuğla harmanı bridal wreath keçisakalı bridal gelin/düğün ile ilgili bride gelin bridegroom damat, güvey bridesmaid gelinin nedimesi bridewell hapishane, hapis bridge toll köprü parası bridge köprü, kaptan köprüsü, burun köprüsü, gözlük köprüsü, (telli çalgılarda) köprü, (diş) köprü, briç, köprü kurmak, köprüyle birleştirmek bridgehead köprübaşı mevzii bridging köprüleme bridle one's tongue gem vurmak bridle path atlılara mahsus yol bridle at başlığı, yular, cılav, (at) dizginlemek, dizgin takmak, yular takmak, tutmak, dizginlemek, kızmak brief kısa, özet, dava özeti, talimat bilgi, ç.külot, don, gerekli bilgiyi vermek, son talimatı vermek briefcase evrak çantası briefing brifing briefly kısaca briefness kısa oluş briefs külot, don brier yaban gülü brierroot yabani gülün kökü brierwood yabani gülün tahtası brig iki direkli yelkenli tekne, brik, askeri cezaevi brigade commander tugay komutanı brigade tugay, ekip, takım brigadier general tuğgeneral brigadier tugay komutanı, tuğbay, tümgeneral brigand yol kesen, kuldur, baskıncı, çapkıncı, eşkiya, soyguncu, harami, hayta, ızbandut brigandage haydutluk, eşkiyalık, kanunsuzluk brigantine gulet (gemi), pergende bright and early sabahın köründe bright parlak, berrak, dupduru, aydınlık, akıllı, zeki, parlak, umut verici, parlak, neşeli, canlı brighten parlamak, canlanmak, parlatmak, canlandırmak brightener parlaklaştırıcı brightening parlatma, avivaj brightness control parlaklık ayarı brightness parlaklık brill dikensiz kalkan brilliance göz alıcılık, harikuladelik, mükemmellik brilliant ışıl ışıl, pırıl pırıl, parlak, görkemli, hayranlık uyandırıcı, zeki, nefis, harika brilliantine briyantin brilliantly ışıl ışıl, pırıl pırıl brim over taşmak brim kırak, kenar, (bardak/kap/vb.) ağız, şapkanın yukarı doğru kıvrık bölümü, gölgelik, ağzına kadar dolmak, ağzına kadar dolu olmak, (over ile) taşmak brimful ağzına kadar dolu, taşmak üzere, ağzına kadar brimmer dolu bardak brimstone kükürt brindle kahve renkli olan brindled kahve rengi, kahve renkli brine tuzlu su, salamura bring about ortaya çıkarmak, sebep olmak, meydana getirmek bring an accusation ithamda bulunmak against bring an action aleyhine dava açmak bring around ikna etmek, ayıltmak, özüne getirmek bring back geri getirmek, hatırlatmak bring damage zarar vermek" }, { "text": "bring down on olmasına neden olmak, başına getirmek bring down the house tavan yıkılırcasına alkışlanmak bring down düşürmek, indirmek, sürdürmek bring forth meydana getirmek, doğurmak, sebep olmak bring forward ileri sürmek, ortaya atmak, öne almak, arz etmek bring home to ikna etmek bring in a bill yasa tasarısı sunmak bring in a verdict of guilty suçlu bulmak bring in kazanç getirmek, kazandırmak, öne almak, kazanmak bring into daylight gün ışığına çıkarmak bring into line haddini bildirmek bring into prominence şöhret kazandırmak bring into başlatmak bring off üstesinden gelmek, alt etmek, başarılı olmak bring on istenmedik bir işe yol açmak, sebep olmak bring out üretmek, öndürmek, yapmak, ortaya çıkarmak, cesaret vermek bring over ikna etmek bring prices down fiyatları indirmek bring round ayıltmak bring sb in on sth birine bir şeyi anlatmak, söylemek bring sb in tutuklamak, gözaltına almak bring sb round ayıltmak, kandırmak, razı etmek bring sb to book birinden hesap sormak bring sb to his knees yola getirmek, boyun eğdirmek bring sb to reason mantıklı olmaya ikna etmek bring sb up yetiştirmek, büyütmek bring sth about meydana getirmek, neden olmak bring sth down indirmek, azaltmak bring sth in its wake bir şeyi peşi sıra getirmek bring sth in öne sürmek bring sth into focus açıklamak bring sth off başarıyla sonuçlandırmak bring sth on neden olmak, meydana getirmek bring sth to light meydana çıkarmak bring sth under the açık artırma ile satmak hammer bring sth up ileri sürmek bring the house down herkesi gülmekten kırıp geçirmek bring through -den kurtarmak, tedavi etmek bring to an end sonuçlandırmak bring to light ortaya çıkarmak bring to mind akla getirmek bring to pass yaptırmak bring to ayıltmak bring under boyun eğdirmek bring up on the bottle biberonla beslemek bring up the rear en sonuncu gelmek bring up büyütmek, boya başa çattırmak, yetiştirmek, terbiye" }, { "text": "etmek, bahsetmek bring getirmek, neden olmak bringing-up çocuk bakımı ve terbiyesi, büyütme brink bir kayalığın ya da yüksek bir yerin kenarı, kenar, (kötü bir şeyin) eşiğinde olma, kenarında olma briny tuzlu, salamuralı briquette briket, briketlemek brisance brizan, parçalama gücü brisk çabuk ve aktif, çevik, canlı, hareketli brisket (hayvan) göğüs eti briskly canlı olarak briskness canlılık, faaliyet bristle kısa, sert saç, kıl, (tüy/kıl/saç/vb.) diken diken olmak bristled kıllı bristly (saç/kıl/vb.) sert, diken diken Britain Britanya britannia metal beyaz metal britches breeches British gum ingiliz zamkı British Britanya ile ilgili, Britanyalı, İngiliz Britisher ingiliz Briton Britanya imparatorluğunda oturan kimse brittle kolay kırılır, kırılgan, gevrek, narin, nazik, atılgan, çabuk bozulan, gücenen brittleness kırılganlık, gevreklik broach konu açmak broad axe dülger baltası broad bean bakla, bakla broad jump (spor) uzun atlama broad geniş, enli, genişliğinde, sınırsız, geniş, engin, genel, yüzeysel, açık, belli broad-leaved hog-fennel padişah otu broad-leaved geniş yapraklı broadband genişbant broadcast band yayın bandı broadcast channel yayın arnası broadcast receiver yayın alıcısı broadcast station yayın istasyonu broadcast transmitter yayın vericisi broadcast veriliş, yayım, ünalgı yayını, sınalgı yayını, ünalgı yayını yapmak, sınalgı yayını yapmak, ünalgı ve sınalgı vasıtasıyla haber vermek, yayınlamak, yaymak, bildirmek broadcaster ünalgı istasyonu, ünalgı spikeri broadcasting area yayın alanı broadcasting station ünalgı istasyonu, sınalgı istasyonu broadcasting ünalgı veya sınalgı ile yayın yapma, yayın broaden genişlemek, genişletmek broadminded diğer düşüncelere saygılı, hoşgörülü, serbest fikirli broadside saldırı, borda, borda ateşi broadsword pala, geniş ağızlı kılıç brocade işlemeli, simli kumaş brocatelle brokatel broccoli karnabahara benzer bir bitki, karalahana brochure broşür, kitapçık, kitapça brogue kalın ve dayanıklı ayakkabı, İrlanda aksanı broil tavuk kızartmak, et kızartmak, balık kızartmak, ızgara yapmak, çok sıcak olmak, kaynamak, yanmak broiler ızgaralık piliç, çok sıcak bir gün, cehennem broke züğürt, meteliksiz broken account kesilen hesap broken English bozuk ingilizce broken home parçalanmış kodak, yıkılmış yuva broken line kırık çizgi broken period" }, { "text": "interest ara faiz broken reed ipi ile kuyuya inilmez kişi broken stone kırmataş broken kırık, uyulmamış, çiğnenmiş, tutulmamış, bozuk yazı, bozuk konuşma, yarım kalmış, bölünmüş, ezik, kolu kanadı kırık, engebeli, bozuk, taşlı broken-down çökük, bozuk, bitkin, çürük, bozulmuş, işi bitmiş brokenhearted kalbi kırık, umutsuzluğa kapılmış brokenly parça parça, kesik broker agent aracı, mutavassıt broker komisyoncu, simsar broker's cover tellal timenat tezkeresi broker's return mal listesi brokerage commission tellaliye, simsariye, komisyon brokerage simsarlık, komisyonculuk, komisyon broking simsarlık, komisyonculuk brolly şemsiye bromate bromat bromic acid bromik asit bromic bromik bromide bromür bromine bromin, brom bronchi bronş, akciğer borusu bronchia bronşlar, soluk borucukları bronchial tube bronşcuk bronchial bronşlarla ilgili bronchiole bronşiyol, solunum dalcığı bronchitis bronşit bronchus bronş, solunumdalı brontosaurus brontozor bronze age tunç devri bronze bronz, tunç, pirinç, bronz rengi, bronzlaştırmak brooch broş, süs iğnesi brood mare damızlık kısrak brood over kuşatmak, sarmak brood kuş yavruları, kuluçkaya yatmak, kürt yatmak, arpacı kumrusu gibi düşünmek, kara kara düşünmek, kuşatmak, sarmak brooder ana makinesi, kuluçka makinası broodiness gurk olma broody kuluçka, kürt, kuluçkaya yatmak isteyen, düşünceye dalan, dalgın brook dere, çay, dayanmak, çekmek, tahammül etmek, izin vermek, kabul etmek broom süpürge broomrape canavar otu broomstick süpürge sopası, sapı broth et suyu, çorba brothel genelev brother erkek kardeş, aynı türkümün erkek üyesi, kardeş, din kardeşi brother-in-law kayınbirader, enişte, bacanak brotherhood kardeşlik, emektaşlık, hemkârlık, meslektaşlık, birlik, camia, topluluk brotherliness kardeşçe oluş brotherly erkek kardeşe özgü, kardeşçe, kardeş gibi brothers in arms silah arkadaşları brougham kupa arabası brought about hasıl etmek, vuku bulmak brought forward hesap toplamını nakletmek brought out meydana çıkarmak, belirtmek brought up yaklaşmasını sağlamak brow kaş, alın, tepe, yamaç browbeat out gözünü korkutmak, yıldırmak browbeat sert bakış ya da sözlerle gözünü korkutmak, yıldırmak, göz dağı vermek, zorlamak brown bread siyah ekmek brown coal linyit, yağız kömür brown paper ambalaj kâğıdı brown study dalgınlık brown sugar" }, { "text": "esmer şeker brown kahverengi, kahveyi, konur, esmerleşmek, esmerleştirmek, kızartmak brownie hizmet perisi, iyilik perisi brownstone kahverengi kumtaşı browse otlamak, kitap karıştırmak brucine brüsin bruin ayı bruise çürük, bere, ezik, çürütmek, berelemek, çürümek bruiser boksör, zorba bruit etrafa yaymak, haber yaymak brummagem sahte, taklit brunch geç kahvaltı/erken öğle yemeği, gecikmiş seher yemeği brunet koyu renk saç brunette esmer kadın brunt asıl yük, ağırlık, darbe brush aside bir kenara itmek, boş vermek, boşlamak brush away bertaraf etmek brush off reddetmek, ilişkiyi kesmek, başından atmak brush pasture çalılık mera brush up tekrar etmek, bilgi tazelemek, yenilemek brush fırça, tarak, fırçalama, çalı, çalılık, tilki kuyruğu, sürtünme, temas, fırçalamak, hafifçe değmek, sürtünmek, temizlemek brushing süprüntü, çöp brushwood çalı çırpı, sık çalılık, fundalık brusque kaba saba, ters brusquely saygısızca, sertçe brusqueness nezaketsizlik, saygısızlık, haşinlik, sertlik brussels sprout brüksellahanası Brussels Brüksel brut sek brutal acımasız, insanlıktan uzak, hayvanca, (gerçek) acı brutality vahşilik, gaddarlık brutalize duygusuzlaştırmak, vahşileştirmek, acımasızlaştırmak, acımasızca davranmak brute hayvan, kaba kimse, hayvan, ayı, hayvan gibi, hayvani brute-force kaba kuvvet brutish hayvani, hayvanlara yakışır, kaba brutishness hayvanlık, kabalık bryology yosun bilgisi bryony şeytan şalgamı bryophytic yosun cinsinden bub kardeş bubble company dolandırıcı şirket bubble gum balonlu çiklet bubble over coşmak, taşmak bubble kabarcık, hava, gaz ya da su kabarcığı, fokurtu, boş, geçici şey, hava, balon, kabarcıklar çıkarmak, fokurdamak, (over/with ile) coşmak, taşmak bubbler fıskiye şeklinde çeşme bubbly kabarcıklı, kabarcık dolu, neşeli, coşkulu, fıkır fıkır bubo hıyarcık bubonic plague hıyarcıklı veba buccal cavity ağız boşluğu buccal yanakla ilgili buccaneer korsan, deniz eşkıyası Bucharest Bükreş buck bean su yoncası buck for elde etmeye çalışmak buck saw çerçeveli testere buck up geliştirmeye çalışmak, acele etmek, neşelenmek buck erkek geyik/tavşan/sıçan, antilop, sorumluluk, bir dolar, (at/vb.) dört ayağı üzerinde zıplamak, (binicisini) üzerinden atmak bucket conveyor kovalı konveyör bucket down şakır şakır yağmur yağmak bucket dredger kovalı tarak makinesi bucket seat çanak" }, { "text": "koltuk, öne yatar koltuk bucket kova, (down ile) şakır şakır yağmur yağmak, bardaktan boşanırcasına yağmak buckle down (işe) dört elle sarılmak buckle toka, kopça, eğim, kırım, çıkıntı, toka ya da kopça ile tutturmak, kopçalamak, eğilmek, bükülmek, yamulmak, eğmek, bükmek, yamultmak buckler küçük kalkan, siper buckling flambaj, buruşma, burkulma buckram tela buckskin güderi buckthorn topalak bucktooth çıkık diş buckwheat kara buğday, esmer buğday bucolic kır hayatına dair, köylü olan, köylü gibi bud gonca, tomurcuk, tomurcuklanmak, gonca vermek Budapest Budapeşte Buddha Buda Buddhism Budizm Buddhist Budist budding gelişmekte olan, ilerleme kaydeden buddy arkadaş, kafadar, ahbap, lan, ulan budge yerinden oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdamak, yerinden oynamak budgerigar muhabbetkuşu budget committee bütçe komisyonu budget deficit bütçe açığı budget documents bütçe dokümanları budget equilibrium bütçe denkliği budget period bütçe dönemi budget program bütçe bağdarlaması budget surplus bütçe fazlası budget bütçe, bütçede yer alan para miktarı, bütçe, bütçe yapmak budgetary accounts bütçe hesapları budgetary control bütçe kontrolü budgetary deficit bütçe açığı budgetary draft bütçe taslağı budgetary proposal bütçe tasarısı budgetary surplus bütçe fazlası budgetary bütçesel buff soluk sarı, kösele rengi, yumuşak birşeyle parlatmak, düşkün, meraklı, hasta buffalo grass boğa otu buffalo bufalo, camız buffer action tampon etkisi buffer arm tampon kolu buffer beam tampon kirişi buffer spring tampon yayı buffer state tampon devlet buffer storage tampon bellek buffer zone tampon bölge buffer tampon, tampon görevi gören kişi ya da şey buffered tamponlu buffering tamponlama buffet tokatlamak, yumruk atmak, vurmak, büfe buffoon soytarı, maskara, telhek, nedim, hokkabaz, oyunbaz, özünden hokka çıkarmak, hokkabazlık etmek, telheklik etmek, oyunbazlık etmek buffoonery maskaralık, soytarılık bug böcek, mikrop, virüs, gizli dinleme aygıtı, aptalca ya da geçici heves, merak, ilgi, saplantı, bir şeyin hastası, meraklısı, hata ya da güçlük, arıza, tahtakurusu, gizli dinleme aygıtı yerleştirmek, gıcık etmek, uyuz etmek bug-eyed patlak gözlü bugaboo umacı, korkulan şey bugbear umacı, öcü bugger about salakça davranmak, gıcık" }, { "text": "etmek bugger off siktir olup gitmek bugger up içine sıçmak bugger adamcağız/hayvancağız, başbelası, karın ağrısı, bela, salak, kıl, gıcık, sinir, oğlancı, götçü, Kahretsin!, Hay ...! buggered leşi çıkmış, gebermiş buggery oğlancılık buggy böcekli, böcek dolu, bitli, fayton, çocuk arabası bughouse tımarhane bugle borazan, şeypur bugler borazancı, boru çalan kimse bugloss sığırdili build a fire under birine fitil vermek build castles in the air olmayacak duaya amin demek build in sabit olarak yerleştirmek, dahil etmek build on sand buz üstüne yazı yazmak build up geliş(tir)mek, büyü(t)mek, güçlen(dir)mek build kurmak, yapmak, dikmek, inşa etmek, oluşturmak, geliştirmek, beden yapısı, yapı build-operate-transfer yap-işlet-devret builder inşaatçı, müteahhit, yapıcı, usta builder's merchant yapı gereci satıcısı building act bina inşaat kanunu building code bina mevzuatı, yapı yasaları building construction bina yapımı building contractor müteahhit, inşaatçı, üstenci building expenses inşaat masrafları building license inşaat ruhsatı, yapı oluru building loan inşaat kredisi building lot inşaat sahası, yapı alanı building maintenance bina bakımı building manager şantiye şefi building material yapı gereci, inşaat malzemesi building owner inşaat sahibi building plot imar parseli, yapı yerbölümü building regulation bina talimatnamesi, bina nizamnamesi building regulations yapı kuralları building research yapı araştırması building scheme yapı tasarımı building site şantiye, inşaat sahası building society inşaat şirketi, yapı kooperatifi building stone yapıtaşı, inşaat taşı building tax bina vergisi building trade yapı sanayi, inşaat sektörü building zone yapı bölgesi building yapı, dikili, dikinti, inşaat, inşaatçılık, inşa etme buildup gelişme, büyüme, çoğalma, artış built-in antenna iç anten built-in cupboard gömme dolap built-in furniture gömme mobilya, sabit mobilya built-in gömme built-up area mesk-n yer, yerleşik alan built-up beam bileşik kiriş, mürekkep kiriş built-up bayındır, mamur bulb barometer hazneli barometre bulb holder ampul duyu, lamba duyu bulb çiçek soğanı, ampul bulbed soğan biçiminde bulbous plants soğanlı bitkiler bulbous soğan gibi, şişman ve yuvarlak bulbul bülbül Bulgaria Bulgaristan Bulgarian Bulgar, Bulgaristan'a ait" }, { "text": "bulge şişkinlik, şiş, ani artış, şişmek, kabarmak bulgy çıkıntılı, şişkin bulimia doymama hastalığı bulk buying toptan alım bulk cargo havaleli mal, ambalajsız mal bulk cement dökme çimento bulk cost ambalajsız maliyet bulk density yığın yoğunluğu bulk discount toptan indirimi bulk oylum, hacim, hantal gövde, en önemli kısım, esas kısım bulkhead perde, gemi bölmesi bulky iri cüsseli, hantal, iri yarı, büyük, iri, çok yer kaplayan, hacimli bull market borsa fiyatlarının yükselmesi bull pine çıralı çam, akçam bull terrier bulteryer cinsi köpek bull the market borsa piyasasını yükseltmek bull boğa, öküz, kel, çamyarması, erkek fil, borsacı, aynasız, polis, sakçı, saçma, zırva bull's-eye hedef merkezi, küçük pencere, lomboz bulldog buldok bulldoze buldozerlemek, zorla kabul ettirmeye çalışmak, zorla, tehditle kabul ettirmek, boyun eğdirmek bulldozer buldozer, yoldüzer bullet kurşun, gülle, mermi bulletin board ilan tahtası bulletin ilan, bildiri, belleten, bülten bulletproof kurşun geçirmez bullfight boğa güreşi bullfinch şakrakkuşu bullfrog iri kurbağa bullhead dere iskorpiti bullheaded dikbaşlı bullhorn megafon bullion (altın/gümüş) külçe bullionist külçeci bullock iğdiş edilmiş boğa bullring arena bullshit saçmalık, zırva, Hassiktir!, Saçma! bully kabadayılık etmek, zorbalık etmek, kabadayı, zorba bulrush saz, hasırotu bulwark dayak, siper, istihkam bulwarks küpeşte bum kıç, otlanmak, (around ile) başıboş dolaşmak, serserilik etmek, göt gezdirmek, serseri, serserilik, başıboşluk, işini boktan yapan kimse bumble about mırıldanmak, homurdanmak bumble (on/about ile) mırıldanmak, homurdanmak bumblebee yabanarısı bumboat bombot, satıcı kayığı bump into rastlamak, tesadüf etmek bump off gebertmek bump sb off birini öldürmek bump sth up artırmak, yükseltmek bump çarpmak, vurmak, toslamak, çarpışmak, tokuşmak, karşı karşıya gelmek, sarsıla sarsıla gitmek, vurma, çarpma, çarpma sesi, gümbürtü, şişlik, çıkıntı, yumru, şiş, güm diye, aniden, gafleten bumper (oto) tampon bumpkin hödük, kıro bumptious (başkalarının düşüncelerine) saygısız, kaba bumpy landing sert iniş bumpy yamru yumru, çıkıntılı, tümsekli, bozuk, iyi kötü, şöyle böyle, düzensiz, bozuk tempolu bun kurabiye, çörek, (saç) topuz buna buna bunch demet, deste, salkım," }, { "text": "türküm, demet yapmak, bir araya toplamak, bir araya toplanmak bunched cost götürü maliyet, götürü masraf bunched income toplu gelir, götürü gelir bunchy demet halinde, kabarık, şişkin bunco dolandırmak, kazıklamak bund bent, toprak set, rıhtım bundle of fibres lif demeti bundle of rays ışın demeti bundle of rights yasal haklar bundle off alelacele göndermek, postalamak bundle sb up birini sarıp sarmalamak bundle bohça, çıkın, deste, tomar, paket, bir yığın, paldır küldür gitmek, paldır küldür yollamak, acele ettirmek, tıkıştırmak, sokuşturmak bung up tıkamak bung tapa, tıkaç, fırlatmak, atmak bungalow tek katlı ev, bungalov bunghole fıçı ağzı bungle yüzüne gözüne bulaştırmak, bozmak bunion ayak baş parmağında oluşan ağrılı şişlik bunk off sıvışmak, tüymek, (okul) kırmak bunk ranza, kuşet, yatak, zırva, saçmalık bunker kömür ambarı, kömürlük, yeraltı sığınağı bunkum tavşan, tavşancık bunny tavşan, tavşancık bunsen burner bunsen gaz lambası bunt sürme, yanık, tos, tos vurmak, topa hafifçe vurmak bunting bayraklık kumaş, kiraz kuşu buoy rope şamandıra halatı buoy up moral vermek, neşelendirmek buoy şamandıra, cankurtaran simidi, su yüzünde tutmak, yüzdürmek, desteklemek, güçlendirmek buoyancy su yüzünde durabilme, yüzme özelliği, batmama, (sıvının) kaldırma gücü, özünü hemen toparlama, moral kazanma, neşelenme buoyant batmaz, yüzen, neşeli, kaygısız bur ağaç yumrusu, kozalak, (yün) pıtrağını çıkarmak buran buran burble mırıldanmak, şırıldamak, çağlamak burden costs dolaylı giderler burden of proof ispat külfeti burden rate genel masraf oranı burden ağır yük, yüklemek, sıkıntı vermek burdensome sıkıntı verici, ağır, yük olan burdock dulavratotu bureau of assembly başkanlık divanı bureau of the census nüfus memurluğu bureau on change döviz bürosu bureau kapaklı yazı masası/sıra, komodin, çekmeceli dolap, resmi daire, büro, yazıhane bureaucracy bürokrasi bureaucrat bürokrat, yazçizci bureaucratic bürokratik burette büret, damlaç burgee çatal gidon, gidon, özel bayrak burgeon tomurcuk, filiz, tomurkcuk/filiz vermek burgess kasabalı, şehirli burgh iskoçya'da kasaba burgher kasaba sakini, şehirli burglar alarm hırsız alarmı burglar (ev/dükkân/vb. yaran) oğru, hırsız burglarize hırsızlık etmek" }, { "text": "burglary insurance hırsızlık sigortası burglary ev soyma, hırsızlık burgle (ev/vb.) soymak burgomaster Hollanda'da belediye başkanı burgundy Fransa'da bir eyaletin ismi burial ground mezarlık burial service cenaze töreni burial defin, gömme buried gömülü burin hakkak kalemi burke boğmak burl nope, yumru, dokunmuş kumaştan düğümleri temizlemek burlap çuval bezi burlesque alaya alma, taşlama, yerme, taklit ederek alay etmek, yermek burley ince yapraklı tütün burly iriyarı, yapılı Burmese Birmanyalı, Birmanyaca, Birmanya dili burn away yakıp kül etmek, yanıp kül olmak burn cut kanada orta çekmesi burn down yakıp kül etmek, yanıp kül olmak burn one's boats köprüleri atmak burn one's bridges behind köprüleri atmak one burn one's bridges köprüleri atmak burn one's fingers aptallığının cezasını çekmek burn out yakıp kül etmek, sönmek, söndürmek burn sb's ears azarlamak, fırça atmak, haşlamak burn the candle at both gecesini gündüzüne katmak ends burn the midnight oil gece yarılarına kadar çalışmak burn to a crisp kömür gibi yakmak burn up daha canlı yanmak, yakıp yok etmek burn with a low blue ateş püskürmek, barut kesilmek flame burn yanmak, yakmak, yandırmak, yanık burner brülör, bek, yakmaç, gaz memesi, ocakçı burning glass büyüteç, pertavsız burning oil gazyağı burning point yanma çekidi burning question acil çözüm bekleyen sorun burning yanan, yakıcı, kızgın, ivedi, çözüm bekleyen, acil, önemli burnish cilâlamak, parlatmak burnisher cilacı, perdahçı, perdah kalemi burnishing mıskala vurma, fıçıda parlatma burnt sienna kırmızımsı kahverengi boya burnt yanmış, yanık burp geğirmek, (bebeği) geğirtmek burr çapak, kenar pürüzü, kozalak burro eşek burrow tavşan çukuru, oyuk, çukur, yuva, in, (çukur) kazmak, kazarak ilerlemek, yaslanmak, yaslamak bursa kese bursar veznedarlık, vezne, burs burst in on yarıda kesmek, kesintiye uğratmak burst in birden içeri dalmak burst into flames ateş almak burst into tears gözlerinden yaş boşanmak burst into aceleyle girmek burst like a bubble sabun köpüğü gibi sönmek burst out aniden söylemek, patlamak burst patlamak," }, { "text": "patlatmak, dolup taşmak, patlama bursting strength patlama gücü, patlama dayanıklılığı burthen ana fikir, nakarat, mesuliyet, yüklemek, yüklenmek, ağırlaştırmak, sıkmak bury one's head in the başını kuma gömmek sand bury one's sorrows kederini saklamak bury the hatchet barışmak, barış görüş olmak bury gömmek, defnetmek, bastırmak, gizlemek, saklamak burying place mezarlık burying defnetme bus driver otobüs haydavcısı bus station otobüs terminali bus stop otobüs durağı bus terminal şehirlerarası otobüs terminali bus otobüs, otobüsle gitmek, otobüsle götürmek busbar çıngı bağlama çubuğu bush çalı, çalılık, (the ile) (özellikle Afrika ve Avustralya'da) vahşi bölge bushed yorgun, bitkin, şaşırmış bushel kile bushhammer taşçı tokmağı bushing kovan Bushman Güney Afrika'da yerli kabilesi üyesi bushy (saç/vb.) gür, çalı gibi, çalılık, çalılarla kaplı business administration iş idaresi business agent ticari mümessil business card kartvizit business circle iş çevresi business college ekonomi okulu, iş idaresi okulu business computer iş bilgisayarı business consultant işletme danışmanı business corporation ticari şirket, ticari ortaklık business data ticari veriler business directory ticaret rehberi business economics işletme ekonomisi, işletme yönetimi business enterprise ticari teşebbüs business expenses işletme masrafları business firm ticari firma business hours iş sögenleri, çalışma sögenleri, mesai sögenleri business income ticari gelir business letter iş mektubu, ticari mektup business like ciddi, jüyeli business line iş alısünü business lunch iş yemeği business machine büro kılgası business management işletme yönetimi business manager müdür, yönetici, amir business name ticari unvan, ticaret unvanı business papers ticari senetler business people iş adamları business risk iş riski business school ticaret okulu business sector ticaret sektörü business stamp firma damgası business statement iş yağdayı business system iş jüyesi business transactions ticari işlemler business travel iş seyahati business trip iş gezisi business woman iş kadını business year iş yılı business iş, meşguliyet, ticaret, işyeri, kârhane, iş, konu, olay, sorun, şey businesslike jüyeli, başarılı, sağduyulu businessman iş adamı, işgüzar adam businessman's investment ticari" }, { "text": "yatırım businesswoman işkadını busk korse balinası busman otobüs haydavcısı bust kırmak, parçalamak, büst, (kadın) göğüsler, (kadın) göğüs çevresi ölçüsü, fiyasko, tutuklama, baskın, tutuklamak, basmak, baskın yapmak bust-up çıngar, kavga, bitme, sona erme bustard toy kuşu buster sert güney rüzgârı bustle telaş etmek, acele hareket etmek, koşuşmak, koşuşturmak, telaş, koşuşma, keşmekeş busy schedule yoğun bağdarlama, aldıraşlık busy signal meşgul işareti busy with meşgul etmek busy meşgul, başı karışık, hareketli, işlek, faal, meşgul olmak, başını bir şeyle karıştırmak, (with ile) meşgul etmek busybody herşeye burnunu sokan kimse, işgüzar but then fakat sonra, bununla birlikte but ama, amma, lakin, ancak, ki, -den başka, -den siva butadiene bütadiyen butane bütan gazı butanol butanol butch erkeksi, erkeksi kadın, erkek fatma butcher kasap, cellat, katil, cani, kasap, insan kasabı, (hayvan) kesmek, gereksiz yere kan dökmek, öldürmek, doğramak butcher's kasap dükkânı, et dükkânı butcher's-broom ölmez dikeni butchery kasaplık, insan kasaplığı, mezbaha, salhane, sallakhane butene büten butler baş kâhya butt joint düz ek butt weld alın kaynağı, alın bağlantısı butt toslamak, kelle vurmak, (in ile) müdahale etmek, kesmek, alay konusu olan kimse, fıçı, sigara izmariti, göt, dipçik butte şahit tepe, tanıktepe butter fly valve kelebekli valf butter muslin ince muslin butter sb up birine yağ çekmek, yağlamak butter up yağcılık etmek, çok methetmek butter tereyağı, kere, tereyağı sürmek butterball tombul kimse buttercup düğünçiçeği butterfat süt kaymağı butterfingers sakar kimse butterfly nut kelebek somun butterfly screw kelebek vida butterfly kelebek, kepenek buttermilk yayık ayranı butternut akceviz butterscotch şeker ve tereyağı ile yapılan bir tür tatlı butterwort böcek kapan bir bitki buttery tereyağlı buttock but, kaba et button one's lips ağzına kilit vurmak button up sessiz olmak, başarıyla tamamlamak button düğme, çıngı düğmesi, düğme, rozet, (up ile) düğmelemek, düğmelenmek buttonedup (iş) başarıyla yapılmış, sessiz, tutuk buttonhole ilik, düğme iliği, yakaya takılan çiçek, durdurup dinlemeye zorlamak buttonhook düğme kancası buttons garson" }, { "text": "buttress payanda, destek, yardımcı, destekçi, güçlendirici, desteklemek, güçlendirmek butyl amine butil amin butyl butil butylene butilen butyric acid butirik asit butyric butirik butyrin bütirin butyt alcohol butil alkol buxom (kadın) etli butlu, dolgun buy a pig in a poke gözü kapalı satın almak buy at first hand birinci elden satın almak buy back geri satın almak buy for account vadeli satın almak buy for cash peşin satın almak buy for ready money peşin satın almak buy forward önceden satın almak, stok yapmak buy in bulk toptan satın almak buy in ortak olmak, hisse almak buy into alışveriş yapmak, müşterisi olmak buy off rüşvetle elde etmek, işini almak buy on credit veresiye satın almak buy on hire purchase taksitle satın almak buy on instalments taksitle satın almak buy on the never taksitle satın almak, veresiye almak buy oneself in hisse almak buy out hissesini satın almak, işini satın almak buy over rüşvetle (birini) satın almak buy retail perakende satın almak buy sb off rüşvetle elde etmek, para vererek kurtulmak buy sth in stok tutmak buy time vakit geçirmek, geciktirmek buy up tümünü satın almak buy satın almak, sakmak, çirtmek, inanmak, yutmak, kabul etmek buyer alıcı, sakıcı, müşteri buyer's credit alıcı kredisi buyer's market alıcı piyasası buyers' market alıcı piyasası buying power satın alma gücü buying price satın alma fiyatı buying rate alış kuru buying satın alma buzz off! bas git!, çek arabanı!, defol git! buzz saw daire testere buzz vızıldamak, (for ile) sinyalle çağırmak, vızıltı, sinyal, alısünle arama, alısünleme buzzard bir tür şahin, akbaba buzzer sinyal veren alet, sinyal by accident kazara, tesadüfen by air uçakla, havayoluyla by all accounts herkesin dediğine göre by all means elbette by and by birazdan, az sonra, ileride by and large genel olarak, genelde by any means her ne şekilde olursa olsun by appointment randevu" }, { "text": "ile, anlaşma gereğince by attorney vekaleten by auction açık artırma ile by birth doğuştan by brute force zorla by chance tesadüfen, şans eseri by degrees gittikçe by force zorla By George! Maşallah! Vallahi! by half çok fazla by hand elle, elden, el ile by heart ezbere by herself kendi kendine by hook or by crook allem edip kallem edip by inch ağır ağır by inheritance miras yoluyla, soyaçekimle by instalments taksitle by leaps and bounds çarçabuk by means of kullanarak, sayesinde by mistake yanlışlıkla by mutual agreement karşılıklı anlaşmayla by myself yalnız başıma, kendi kendime by name ismen, adıyla by no manner of means hiçbir şekilde, kesinlikle by no means kesinlikle, hiç by now şimdiye dek by one's consent rızasıyla by one's own petard kendi kuyusunu kazmak by oneself kendi kendine, tek başına, yalnız by ourselves tek başımıza, yalnız by post posta ile by procuration vekaleten by proxy vekaleten by reason of -den ötürü by request istek üzerine by return ilk postayla by road arabayla by rote ezbere, kafadan by sea deniz yoluyla by sealed envelope kapalı zarf usulü by sealed letter kapalı zarf usulü by shank's mare tabanvayla by tender arttırma veya eksiltmeyle by the book kurallara göre by the numbers kitabına göre, kitabına uydurarak by the skin of one's teeth kılpayı, son anda by the sweat of one's brow alın teriyle by the time -dığı zaman, -meden önce by the way aklıma gelmişken, bu arada by the wayside yol kenarında by turns sırayla, art arda by virtue of -den dolayı, -in sayesinde by water deniz yoluyla by way of yolu ile, niyetiyle by weight tartı ile by your leave izninizle by yourself tek başına by geçerek, geçip, yakında, (edat) yanında, yakınında, tarafından, yoluyla by-election ara saylav by-play metnin dışına çıkarak konuşma by-product yan ürün, yan etki by-street ara" }, { "text": "sokak, yan sokak bye hoşça kal, güle güle bye-bye güle güle, allahaısmarladık, hoşça kal bye-election ara saylav bye-line yazar adının verildiği satır bye-pass kestirme yol, baypas, çevre yolu, yan geçit, atlatmak, yanından geçmek bygone geçmiş, eski bylaw yerel yasa, yönetmelik, tüzük bypass road baypas, yangeçit bypass transformer köprüleme transformatörü bypass yan yol, yan geçit, uğramadan geçmek, atlamak, boş vermek, pas geçmek bypath yanyol, özel yol byproduct yan ürün byre inek ahırı bystander görgü tanığı, seyirci byte bayt byway az kullanılan/az bilinen dar yol patika, sapa yol byword sembol, simge, deyiş, atasözü Byzantine Bizans'a ait Byzantium Bizans Caaba Kâbe cab driver taksi haydavcısı cab rank taksi kuyruğu, taksi sırası cab taksi, fayton, (otobüs/tren/vb.) sürücü bölümü cabal entrika, dolap, klik, hizip, komplo, suikast, komplo hazırlamak, suikast tertiplemek cabaret kabare cabbage lahana, kelem, uyuşuk kimse, ruh cabbala kabala cabby taksi haydavcısı cabin boy kamarot cabin class ikinci mevki cabin kamara, tahta kulübe, pilot kabini cabinet crisis hükümet krizi cabinet meeting kabine toplantısı cabinet camlı ve raflı dolap, (sınalgı/pikap/vb.) kabin, kabine, bakanlar kurulu, küçük özel oda cabinetmaker doğramacı, ince iş yapan marangoz cabinetwork ince marangozluk cable armour kablo zırhı cable box kablo kutusu cable car teleferik cable coupler kablo kuplörü cable crane kablo vinci cable drum kablo makarası cable manhole kablo ek odası, menhol cable reel kablo makarası cable release deklanşör kablosu cable television kablolu sınalgı cable transfer telgraf havalesi cable winch kablolu vinç cable tel kablo, çıngı, telgraf ve alısün kablosu, telgraf mesajı, telgraf, telgrafla yollamak, telgraf havalesi çekmek cablegram telgraf mesajı cablet ince ip cableway teleferik cabling kablaj cabman arabacı, taksi haydavcısı cabob şiş kebabı caboodle kalabalık, takım, bol caboose gemi mutfağı, yük treninde bekçi vagonu cabotage kabotaj cabriolet üstü açılan araba, fayton cacao bean kakao tanesi cacao butter kakao yağı cacao kakao, kakao ağacı cacao-tree kakao ağacı cachalot kaşalot, ispermeçet balinası" }, { "text": "cache memory önbellek, tampon bellek cache zula, zuladaki mallar, gizlemek, zula etmek cachet kaşe, mühür, damga cachexia beden zayıflığı, kaşeksi cachinnate yüksek sesle gülmek cachou ağız pastili cacique Kızılderili kabile reisi cackle at gürültülü konuşmak, anlamsız konuşmak cackle (tavuk) gıdaklamak, kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, gıdaklama, kıkırtı, gülüş, saçma konuşma, zırva cackler geveze kimse cacodyl oxide kakodil oksit cacodyl kakodil cacoethes kötü alışkanlık cacography kötü el yazısı cacophonous kakofonik, ahenksiz, bozuk (ses) cacophony kakofoni, ses uyumsuzluğu, bozuk ses cactus kaktüs cacuminal üstdamaksıl cad terbiyesiz kimse, aşağılık kimse, aşağılık adam cadastral kadastroya ait cadaver kadavra cadaverous kadavra gibi, sapsarı, zayıf, ölü gibi caddis fly mayıs böceği caddis şayak caddy çay kutusu cadence ritim, (özellikle şiir okurken) sesin alçalıp yükselmesi cadenced ahenkli, ritmik cadenza kadenz, durgu cadet corps harp okulu taburu cadet harp okulu ya da sakçı koleji öğrencisi, küçük kardeş cadge otlakçılık etmek, otlanmak cadger otlakçı, anaforcu cadmium yellow limon sarısı cadmium kadmiyum cadre kadro, hücre, çerçeve caduceus tıp ilminin sembolü olan yılanlı asa caducity bunaklık, fanilik, geçicilik caducous hükümsüz, geçici caecum kör bağırsak Caesar Sezar caesarean operation sezaryen ameliyatı caesarean sezaryen Caesaria Kayseri caesarism emperyalizm caesium sezyum cafe kafe cafeteria (selfservis) kafeterya, yemekhane, aşhane caffeine kafein caffeine-free kafeinsiz caftan kaftan cage kafes, kamp, düşerge, kafese koymak cageling kafese kapatılmış kuş cagey ağzısıkı, ketum cahoots ortaklık Cain Kabil, Adem'in büyük oğlu, katil Cainozoic dördüncü zaman, dördüncü zaman cairn yığılan taş kümesi, kurgan Cairo Kahire caisson keson, cephane arabası caitiff aşağılık, korkak, alçak adam cajole (into/out of ile) kandırmak, ikna etmek cajoler kandırıcı kimse cajolery kandırma, güzel sözlerle aldatma cake pasta, kek, kalıp, topak, kaplamak, kaplanmak caked topaklı cakewalk çalımla dolaşmak calabash sukabağı calaboose cezaevi, hapishane calamander bir cins sert ağaç calamary kalamar calamine kalamin, tutya taşı calamitous felaketli, belalı Calamity Jane zavallı kimse, gariban calamity felaket, afet calamus hintkamışı, saz kalemi calandria" }, { "text": "borulu radyatör calash kaleska, bir çeşit hafif atlı araba calc-tufa kireçli süngertaşı calcaneus topuk sümüğü calcareous spar kalsit calcareous kalkerli, kireçli, kalsiyumlu calceolaria çantaçiçeği calcic kalsiyumlu, kireçli calcification kireçleşme calcify kireçlenmek, kireçlendirmek calcination yakma, kireçleştirme calcine yakarak kireçleştirmek, kalsine etmek calciner kireç ocağı calcining kavurma calcite kalsit calcium carbide karpit calcium carbonate kalsiyum karbonat calcium chloride kireçkaymağı, kalsiyum klorit calcium cyanamide kalsiyum siyanamit calcium cycle kalsiyum döngüsü calcium fluoride kalsiyum florür calcium light kalsiyum ışığı, kireç ışığı calcium nitrate kalsiyum nitrat calcium oxide kalsiyum oksit calcium phosphate kalsiyum fosfat calcium kalsiyum calculable hesaplanabilir, güvenilir, olabilir calculate on bel bağlamak, güvenmek calculate upon beklemek, ummak, sanmak, tahmin etmek calculate hesaplamak, planlamak, tasarlamak, (on ile) -e bel bağlamak calculating kurnaz calculation of olasılık hesabı probabilities calculation sheet hesap cetveli calculation hesap calculative hesaba ait calculator hesap makinası calculous böbrek taşı cinsinden, hesaplı calculus of probabilities olasılık hesabı, ihtimal hesabı calculus hesap Calcutta Kalküta caldera kaldera Caledonia iskoçya calefacient sıcaklık yapan, sıcaklık veren, sıcaklık yapan şey, ısıtıcı, yakıcı ilaç calefaction ısıtma, ısınma calefactory ısıtıcı, sıcak oda calendar month dallık ayı calendar year dallık yılı calendar takvim, gündizme, köm, dallık calender perdah makinası calends ayın ilk günü calenture şiddetli humma calf love çocukluk aşkı calf buzağı, dana, baldır calfskin vidala caliber çap, kalibre, kabiliyet calibrate ayar etmek, çapını ölçmek calibrated ayarlı, ölçülü, taksimatlı calibration condenser ayarlama kondansatörü calibration ayarlama, çaplama, bölmelendirme, ölçü işareti calibre kalite, kalibre, çap calicle bazı çiçeklerde küçük kese, çanak calico patiska California Kaliforniya californium kaliforniyum calina kalina caliper çap pergeli, kumpas caliph halife caliphate halifelik calix çiçek zarfı, kadeh calk buz mıhı, kaymayı önleyen çivi call a halt durdurmak call a spade a spade dobra dobra konuşmak call account apel hesabı call aside bir tarafa çağırmak call at ziyaret etmek, uğramak call attention to dikkat çekmek call back daha sonra" }, { "text": "aramak, geri çağırmak, cevabını vermek call box alısün kulübesi call boy konakçı uşağı call by geçerken uğramak call collect ödemeli alısünlemek call deposits vadesiz mevduat call down azarlamak call for restraint sük-nete davet etmek call for sb uğrayıp almak, gerekmek, istemek call for tender ihale duyurusu call for istemek, ihtiyaç duymak, uğrayıp almak call forth ortaya çıkarmak, yol açmak, meydan vermek call girl tele-kız, fahişe call house umumhane, genelev call in yardıma çağırmak, iadesini istemek call into question yalancı çıkarmak call it a day paydos etmek call it quits fit olmak call number alısün numarası call of nature tuvalet ihtiyacı call off iptal etmek, geri çağırmak, uzak tutmak call office alısün idaresi call on ziyaret etmek, uğramak, rica etmek call one's attention dikkatini çekmek call out yardıma çağırmak, greve çağırmak call sb names -e sövüp saymak call sb on the carpet birine ağzının payını vermek call sb to account hesap istemek, hesap sormak call sb up alısünlemek, askere çağırmak call sb's bluff blöfe meydan okumak call sth off iptal etmek call the roll yoklama yapmak call to mind hatırlamak, hatırlatmak call to order sük-nete davet etmek call to witness tanıklığa davet etmek call up askere çağırmak, alısünlemek, zeng vurmak, hatırlatmak call upon ödenmesini talep etmek call seslenmek, bağırmak, uğramak, aramak, çağırmak, farzetmek, varsaymak, demek, ...diye hitap etmek, ...adını vermek, adlandırmak, (by ile) geçerken uğramak, bağırış, sesleniş, çığlık, çağrı, rağbet, deklare, çağrı, resmi çağrı, davet, alısünle arama, zeng, çağırış, kısa ziyaret, uğrama callable istenebilen callboard ilan tahtası callboy konakçı uşağı, tele-oğlan called denilen, adlanan, adındaki caller kısa ziyaret yapan kimse, uğrayan kimse, alısünle arayan kimse, arayan calligraphist hattat, kaligraf calligraphy güzel el yazısı (sanatı), hattatlık calling card kartvizit calling istek, heves, tutku, meslek, ticari ünvan callipers çap pergeli, kumpas, bacaklara takılan metal destek callisthenics beden eğitimi, jimnastik callosity kabar, dövenek, nasır," }, { "text": "hissizlik callous katı, duygusuz callousness duyarsızlık callow acemi, çaylak, deneyimsiz, toy, kuş callus dövenek, kabar, nasır calm down sakinleşmek, sakitleşmek, yatışmak, sakinleştirmek, sakitleştirmek, yatıştırmak calm (hava) sakinlik, (deniz) durgunluk, sakinlik, rahat, huzur, (hava) rüzgârsız, (deniz) durgun, dalgasız, sakin, sakit, rahat, faysallı, huzurlu, sakinleştirmek, sakitleştirmek calmative yatıştırıcı (ilaç) calmly sakitçe, soğukkanlılıkla calmness sakinlik, sakitlik, durgunluk, soğukkanlılık calms of Cancer Yengeç dönencesi limanlığı calms of Capricorn Oğlak dönencesi limanlığı calomel kalomel caloric energy ısıl dönünek caloric ısıyla ilgili, ısı calorie kalori calorific effect kalorifik etki, ısıl etki calorific power kalorifik kuvvet calorific value kalorifik değer, ısıldeğer calorific kalorifik, ısıtıcı calorimeter bomb kalorimetre bombası calorimeter kalorimetre, ısıölçer calorimetric kalorimetrik calorimetry kalorimetri, ısıölçüm calorisator kalorizatör calorize kalorize etmek, alüminyum emdirmek calotte kalot calque öyküntü caltrop domuzyağı, boğadikeni calumet barış çubuğu calumniate iftira etmek calumniation iftira calumniator iftiracı calumnious iftira türünden calumny iftira, suç atma, uydurma, kemsöz Calvary isa'nın çarmıha gerildiği yer, büyük ıstırap calve buzağılamak, parçalara ayrılmak Calvinism Kalvinizm Calvinist Kalvinist calx kalsiyum oksit calypso kalipso calyptra yosun tohumunun zarfı calyx çanak, kaliks, çiçek zarfı cam follower itecek, supap iteceği cam gear eksantrik dişlisi cam journal kam muylusu, eksantrik muylusu cam lever kam levyesi cam profile kam profili cam kam, eksantrik, dirsekli kurs, mil dirseği camaraderie dostluk, arkadaşlık camarilla danışmanlar türkümü, gizli komite camber arch kambur kemer camber kavis, eğrilik, yatıklık cambered kavisli cambist kambiyocu, kambiyo el kitabı cambistry kambiyo etüdü cambium kambiyum, büyütkendoku, katmandoku Cambodian Kamboçyalı, Kamboçyalı Cambrian Galler ülkesine ait, Galli, Kambriya dönemi cambric patiska Cambridge Cambridge şehri, Cambridge Birdemi camel deve camel's hair devetüyü camelback dış lastik sırt kauçuğu cameleer deveci camellia kamelya camelopard zürafa camelshair deve tüylü cameo işlemeli akik camera angle kamera açısı, açı camera crew kamera ekibi camera dolly şaryo, kaydırma arabası camera shooting filme alma, çekim camera fotoğraf makinesi, kamera cameraman kameraman camiknickers kadın iç çamaşırı camion" }, { "text": "kamyon camisole kadın iç gömleği camomile tea papatya çayı camomile papatya, papatya çayı camouflage of earnings örtülü kazanç camouflage kamuflaj, kamufle etmek camp fever tifo, karahumma camp girl kız izci camp grounds düşerge yeri camp kamp, düşerge, düşerge yapmak, düşerge salmak, homo, ibne, kadınsı camp-fire düşerge ateşi campaign kampanya, kampanya yapmak campaigner kampanyaya katılan kimse campanile çan kulesi campanology çan çalma sanatı campanula çançiçeği campanulate çan şeklinde camper düşergeci, düşerge arabası campfire düşerge ateşi camphor tree kâfur ağacı camphor kâfur camphorated kâfurlu camping ground düşerge yeri camping site düşerge yeri camping kamping, düşerge yapma campion bir tür karanfil campsite düşerge yeri campus kampüs, şehircik, hayat, avlu, birdem şehirciği, birdem hayatı, birdem avlusu camshaft kam mili, eksantrik mili, kam şaftı can opener konserve açacağı can -ebilmek, -abilmek, kap, kutu., teneke kutu, konserve kutusu, konserve, kodes, konserve yapmak, konservelemek, (müzik) kaydetmek can't help elinde olmamak, -meden edememek can't -emez, -amaz, -emiyor, -emiyor Canada Kanada Canadian Kanada ile ilgili, Kanadalı canaille ayaktakımı canal toll arna geçiş vergini canal arna, kanal canalization arna açma canalize (akarsuyu) derinleştirmek, genişletmek, arna açmak, suyu bir yöne aktarmak, bir yöne akıtmak, belirli bir sonuca götürmek, belirli bir yöne kanalize etmek canape kanape canard uydurma haber, asılsız haber canary bird kanarya, sarı bülbül canary kanarya canasta kanasta cancan kankan dansı cancel an order siparişi geri almak cancel character iptal karakteri cancel entry iptal maddesi cancel kaldırmak, iptal etmek, feshetmek, bozmak, eşitlemek, denkleştirmek, dengelemek, çizmek, üstünü çizmek, tehire salmak, ertelemek cancellation of contract mukavelenin feshi cancellation iptal, bozma, fesih cancelled çizilmiş, iptal edilmiş cancelling iptal etme, feshetme cancer Yengeç Burcu, kanser cancerous kanserli candela kandela candelabrum kollu şamdanlık, çilçırak candent ısıdan parlayan, akkor candid camera gizli sınalga, yaşırın sınalga candid observer tarafsız gözlemci candid içten, samimi, dürüst, (sınalga) gizli, yaşırın candidacy adaylık candidate aday, sınava giren kimse candied şekerlenmiş, şekerli" }, { "text": "candle light mum ışığı candle power mumgücü candle wick fitil candle mum, şem, şam candle-end mum artığı candleberry mumağacı candlefoot mum-fut candleholder şamdan candlelight mum ışığı candlepower mum candlestick şamdan candlewick fitil candour içtenlik, açık yüreklilik, dürüstlük, samimiyet candy store şekerci dükkânı candy şeker, kannadı, şirniyat, şekerleme, şekerlemek candyfloss pamuk helva candytuft iberide cane sugar kamış şekeri cane kamış, sopa, değnek, değnekle dövmek canebrake kamışlık canework kamış işi, kamış örgüsü canine tooth köpekdişi canine köpek ve benzeri hayvanlarla ilgili canister shot şarapnel canister teneke kutu canker pamukçuk cankered bozulmuş, kötücül canna kana cannabis kendirden elde edilen bir uyuşturucu canned food konserve yiyecek canned meat konserve et canned konserve, plağa doldurulmuş (müzik), ayyaş canner konserve fabrikası, konserveci cannery konserve fabrikası cannibal yamyam, kendi türünün etini yiyen hayvan cannibalism yamyamlık cannibalize çıkma parça takmak canning factory konserve fabrikası canning konserve yapma cannodle kucaklamak cannon büyük top, hızla vurmak, çarpmak cannon-bone incik sümüğü cannonade top ateşi, topa tutmak cannonball top, savaş topu, gülle cannot bkz.can cannula sonda, kanül canny kurnaz, akıllı, uyanık canoe kano canoeist kanocu canonical law of Islam şeriat canonical doğal, kanonik, meşru, kabul edilmiş canopy of heaven gök kubbe canopy gölgelik, tente, örtü canorous ahenkli, uyumlu cant ikiyüzlülük, yapmacık konuşma cantaloupe kantalup kavunu cantankerous huysuz, hırçın, aksi, geçimsiz cantata kantat canted eğimli canteen yemekhane, kantin, matara, / kişilik çatal, bıçak, kaşık takımı canter eşkin gidiş (at), eşkin gitmek canterbury bell bir çeşit çançiçeği cantharides kunduzböceği canticle kantik, ilahi, dini şarkı cantilever bridge konsol köprü, çıkma köprü cantilever dirsek, destek, konsol cantle eyerin arka kaşı, parça, kısım canto şiirin bölümlerinden biri, kıta canton kanton, eyalet cantonment konak, karargâh, kışla Canuck Kanadalı canvas çadır bezi, çadır, tuval canvass (siyasi görüş/vb.için) anket yapmak, kamuoyu yoklaması yapmak canvasser sipariş toplayan kimse, tetkik eden kimse canvassing reklam canyon kanyon, kapız caoutchouc kauçuk cap in hand" }, { "text": "süklüm püklüm, hürmetkârane cap it all üstüne üstlük cap nut başlık somunu cap screw başlık vidası cap stone taş başlık, tepelik cap kasket, başlık, takke, papak, kalpak, baş giyimi, kep, kapak, kaplamak, örtmek, (önceki bir şeyi) geliştirmek capability yeteneklilik, yetenek capable becerikli, kabiliyetli, yetenekli, -e açık, yatkın, eğilimli capableness muktedir olma capacious geniş, ferah, büyük capaciousness genişlik, büyüklük capacitance bridge kapasite köprüsü capacitance coupling kapasitif kuplaj capacitance kapasitans, kapasite, güçlülük capacitate yetenekli kılmak, yetki vermek, yetkilendirmek capacitive coupling kapasitif kuplaj capacitive transducer kapasitif güç çevirici capacitive kapasitif capacitor microphone kondansatörlü mikrofon capacitor modulator kondansatör modülatör capacitor pickup kondansatör pikap capacitor kondansatör capacity cost tam kapasite maliyeti capacity ratio kapasite nispeti capacity kapasite, yetenek, kapasite, sıfat, durum, mevki capapie tepeden tırnağa caparison haşe, haşe örtme, haşe örtmek cape chisel saplama kalemi, yassı keski Cape of Good Hope Ümit Burnu Cape Town Kap şehri cape burun, pelerin caper hoplamak, sıçramak, oynaşmak capercaillie çalıhorozu capias tutuklama emri capillarity kapilarite capillary attraction kapiler çekme capillary condensation kılcal yoğunlaşma capillary elevation kapiler yükselme capillary energy kapiler dönünek capillary pressure kapiler basınç, kılcal basınç capillary repulsion kapiler itme capillary rise kapiler yükselme capillary tube kılcal boru, kapiler boru capillary vessel kılcal damar capillary water kapiler su capillary kılcal damar capital account sermaye hesabı capital accumulation sermaye birikimi capital assets sabit varlıklar, sermaye kıymetleri capital budget yatırım bütçesi capital city başkent, başşehir, paytaht, asitane capital consumption sermaye tüketimi capital decrease sermaye azaltımı capital dividend sermaye temettüü capital expenditure sermaye harcaması capital expenditures yatırım gideri, sermaye harcamaları capital flow sermaye akışı capital fund sermaye fonu capital gain sermaye geliri capital goods yatırım malları capital increase sermaye artırımı capital investment sermaye yatırımı capital letter büyük harf capital levy sermaye vergisi capital market sermaye piyasası capital outlay yatırım harcamaları capital punishment ölüm cezası capital resources öz kaynaklar capital stock hisse" }, { "text": "senedi sermayesi, öz sermaye capital surplus sermaye üstesi capital tax sermaye vergisi capital ölüm cezası verilebilir, ölümle cezalandırılabilir, (harf) büyük, başkent, payitaht, anamal, kapital, sermaye, para, büyük harf, sütun başlığı capital-intensive sermaye yoğun capitalism kapitalizm, anamalcılık capitalist kapitalist, anamalcı capitalistic kapitalist, anamalcı capitalization kapitalizasyon, sermayelendirme capitalize (on ile) -den yararlanmak capitation baş vergisi capitulate (düşmana şartlı) teslim olmak capitulation şartlı teslim olma, kapitülasyon capitulum sümük başı, kömeç capon kısırlaştırılmış horoz caporal bir tür Fransız tütünü capped kepli, bereli capping küpeşte kapağı, demir başlık capric acid kaprik asit, kaprik asit capriccio kapris, şıltak caprice kapris, ıncıklık, şımarıklık, edabazlık capricious kaprisli, ıncık, şıltakçı, dönek, değişken capriciousness kaprislilik, havailik Capricorn Oğlak burcu capriole sıçrayış, sıçramak, zıplamak caproic acid kaproik asit, kaproik asit caproic kaproik caprylic acid kaprilik asit, kaprilik asit caprylic kaprilik capsicum (dolmalık/uzun) biber capsize alabora olmak, alabora etmek capstan bocurgat, ırgat, vinç capsulated kapsül şekli verilmiş capsule kapsül captain pilot kaptan pilot captain kaptan, kaptan, takım başı, yüzbaşı, kaptanlık etmek, kumanda etmek, yönetmek captain's report kaptan raporu captaincy kaptanlık, yüzbaşılık, albaylık, reislik captainship yüzbaşılık, kaptanlık, liderlik, albaylık caption manşet başlık captious müşkülpesent, zor beğenir captivate büyülemek, çekmek captivation büyüleme, cezbetme, gönül çelme captivator büyüleyen şey/kimse captive audience dinlemeye mecbur edilen kimse captive tutsak, emir, tutsak edilmiş, kapatılmış, tutsak, esir captivity tutsaklık, esaret captor tutsak eden kişi, esir alan kişi capture esir alma, esir alınma, ganimet, tutmak, yakalamak, tutsak etmek, esir etmek, egemen olmak, almak, zaptetmek, özelliğini yitirmeden korumak, aynen almak capturer yakalayan capuchin başlıklı maymun car aerial oto anteni car antenna oto anteni car body otomobil karoseri, oto gövdesi car bumper tampon car ferry araba vapuru car mechanic otomobil tamircisi car park otopark car pool araba parkı car sickness araba tutması car otomobil, araba, kölük, vagon caracal karakulak caracole binicilikte yarım çark hareketi caracul karagül carafe cam sürahi caramel karamela caramelize" }, { "text": "karamelleştirmek, karamelleşmek carat kırat, ayar caravan kervan, çingene arabası, karavan caravanner kervanla seyahat eden kimse caravanserai kervansaray caravel karavela caraway karaman kimyonu carbamate karbamat carbamic acid karbamik asit carbamic karbamik carbamide karbamit, üre carbanion karbanyon carbazole karbazol carbide karbür, karbit carbine karabina carbinol karbinol carbocyclic karbosiklik, homosiklik carbohydrase karbohidraz carbohydrate karbonhidrat carbolic acid asit fenik, fenik asit carbolic fenollü carbon black is, karbon siyahı carbon brush karbon fırçası, kömür fırçası carbon contact karbon kontağı carbon content karbon miktarı, karbon niceliği carbon copy karbon kopyası, karbon kağıdı carbon cycle karbon çevrimi carbon dating karbon tarih saptama yöntemi carbon deposit karbon kiri, is carbon dioxide karbondioksit carbon fibre karbon lifi carbon filament karbon filaman, kömür teli carbon monoxide karbonmonoksit carbon paper karbon kâğıdı carbon residue karbon artığı carbon rheostat karbon reosta carbon silk karbon ipeği carbon karbon, karbon kâğıdı, karbon kâğıdı ile çıkarılan kopya carbonaceous karbonlu carbonado siyah elmas, karbonado, karaelmas carbonate of lime kalsiyum karbonat, kireç karbonatı carbonate of soda sodyum karbonat carbonate karbonat, karbonatlamak carbonated water karbonatlı su, soda carbonation karbonatlama carbonic acid karbonik asit carbonic karbonik Carboniferous karbon dönemi, Karbon dönemi, karbonlu, kömürlü carbonization kömürleşme, kömürleştirme carbonize kömürleştirmek, koklaştırmak carbonized karbonlu carbonizing karbonizasyon carbonyl chloride karbonil klorür carbonyl karbonil Carborundum karborundum, zımpara, korindon carboxyl karboksil carboxylase karboksilaz carboxylic acid karboksilik asit carboxylic karboksilik carboy damacana, cam balon carbuncle şirpençe, çıban carburate karbürlemek carburation karbürleme carburet karbonla birleştirmek carburetted karbonlanmış carburettor bowl karbüratör çanağı carburettor choke karbüratör jiklesi carburettor engine karbüratörlü kozgaltka carburettor float karbüratör şamandırası carburettor pump karbüratör pompası carburettor throttle karbüratör gaz kelebeği carburettor valve karbüratör supabı carburettor karbüratör carburization karbonlama carburize karbonlamak carburized steel karbonlanmış çelik carbylamine karbilamin carcase gövde, iskelet carcass yemek için kesilmiş hayvanın ölüsü, hayvan ölüsü, hkr, ceset, leş, hkr, birşeyin döküntü parçaları, döküntü artık, leş, hurda, eski ya da bitmemiş tekne iskeleti, carcase," }, { "text": "ceset, leş carcinogen kansere neden olan madde carcinogenic kansere yol açan carcinology karsinoloji carcinoma kanser, kötücül ur card catalogue kart kataloğu, fiş usulü dosya card deck kart destesi card hopper kart tutucu card index kart fihristi, kartotek card punch kart delici card reader kart okuyucu card system kart jüyesi card table kumar masası card oyun kâğıdı, kart, ziyaret kartı, kartpostal, gırgır, şamatacı, karşılaşma bağdarlaması card-to-card karttan-karta cardamine acı tere cardamom hemame, edviye cardan joint kardan mafsalı, kardan kavraması cardan shaft kardan şaftı, kardan mili cardboard kalın karton, mukavva, mukavvadan yapılmış, mukavva, gerçek olmayan, doğal olmayan, sahte, yapay carded wool taranmış yün carded taranmış carder tarakçı, tarak makinesi, tarak tezgâhı cardiac dilatation kalp büyümesi cardiac muscle kalp kası cardiac valve kalp kapağı cardiac kalp ya da kalp hastalıklarıyla ilgili cardialgia kalp ağrısı cardigan hırka cardinal number asıl sayı, miktar sayısı, nicelik sayısı cardinal point anayön cardinal principles ana ilkeler cardinal en önemli, baş, ana, esas, kardinal carding machine yün ve pamuk tarama kılgası carding tarama, taraklama cardiogram kardiyogram cardiograph kardiograf cardiography kardiografi cardioid kardioit, yürek eğrisi cardiology kardiyoloji care for bakmak, ilgilenmek, istemek, sevmek, hoşlanmak care kaygı, üzüntü, bakım, ilgi, koruma, sorumluluk, dikkat, özen, kaygı çekmek, aldırmak, umursamak, önemsemek, istemek, hoşlanmak, sevmek careen karina etmek, karinaya basmak career woman meslek sahibi kadın career meslek yaşamı, kariyer, son süratle gitmek, profesyonel careerist kariyer yapmayı amaçlayan kimse carefree kaygısız, tasasız, sorumsuz careful ihtiyatlı, dikkatli, dikkatle yapılmış, özenli, cimri, sıkı carefully ihtiyatla, dikkatle, usulcacık carefulness dikkat, özen careless dikkatsiz, dikkatsizce/baştan savma yapılmış, aldırışsız, ilgisiz carelessly dikkat etmeden, körlemesine, sere-serpe carelessness dikkatsizlik, ihmal caress okşama, öpme, okşamak, öpmek caressing şefkatli caret ters V işareti, yazıda çıkma işareti ( ) caretaker government geçici hükümet caretaker hademe, odacı, ev bekçisi careworn üzgün, dertli carfare bilet vergini cargo boat yük gemisi, şilep cargo carrier yük gemisi cargo hold" }, { "text": "yük ambarı cargo plane kargo uçağı cargo steamer şilep cargo yük, kargo Caribbean Sea Karayib Denizi caribou karibu caricature karikatür caricaturist karikatürist, karikatürcü caries yenirce carillon bazı çanlarla çalınan melodi carina omurga caring yardımsever, şefkatli carious (diş/vb.) çürük carline hat, yol carload vagon yükü, araba yükü carman kamyon sürücüsü, arabacı, nakliyeci carminative gaz çıkarıcı carmine lal, kızıl, vişne çürüğü, parlak kırmızı renk carnage kıyım, katliam, kırım carnal knowledge cinsel ilişki carnal cinsel, şehvetle ilgili carnality şehvet carnallite karnalit carnassial köpekdişi carnation karanfil carnauba wax Brezilya balmumu carnelian kırmızı bir akik carnet gümrük geçiş belgesi carnify et haline gelmek, et bağlamak carnival karnaval, şenlik carnivora etobur hayvanlar carnivore etobur hayvan carnivorous etobur, etçil carnotite karnotit carob keçiboynuzu, harnup carol Noel şarkısı, neşeli şarkı Carolingian ?arlman hanedanına ait carom karambol carotene karoten carotid artery karotis arteri, şahdamar carotid karotis, şahdamarı carousal içki âlemi carouse âlem, cümbüş yapma, içki âlemi yapmak carousel atlıkarınca carp mızmızlanmak, dırdır etmek, sazanbalığı carpal el bileğine ait, el bileği sümüğü carpel karpel, meyve yaprağı carpenter marangoz, doğramacı, dülger carpenter's hammer marangoz çekici carpenter's level kabarcıklı düzeç, tesviyeruhu carpenter's plane marangoz rendesi carpenter's rule marangoz cetveli carpenter's vice marangoz mengenesi carpentry marangozluk, doğramacılık carpet bag heybe carpet loom halı tezgâhı carpet sweeper halı süpürgesi, gırgır carpet wool halı yünü carpet yarn halı ipliği carpet halı, halı döşemek, kaplamak carpetbag heybe, halı torba carping yersiz eleştiri carpology meyve bilimi carpus el bileği carriage by sea deniz taşımacılığı carriage forward navlun alıcıya ait carriage freight nakliye masrafları carriage paid nakliyesiz, navlun satıcıya ait carriage spring vagon yayı carriage trade zengin müşteriler carriage araba, at arabası, binik arabası, vagon, taşıma, nakliye, nakliye vergini, makinenin oynak parçası, duruş, yürüyüş biçimi carriageway taşıt yolu carried nakledilmiş carrier bag saplı naylon çanta carrier current taşıyıcı akım, kuran partör carrier filter taşıyıcı süzgeci carrier gas taşıyıcı" }, { "text": "gaz carrier line taşıyıcı hattı carrier noise taşıyıcı gürültüsü carrier pigeon posta güvercini carrier rocket taşıyıcı roket carrier wave taşıyıcı dalga carrier nakliyeci, taşıyıcı, (hastalık) taşıyıcı, kariyer carriers taşıyıcı firma carrion beetle leşböceği carrion crow leşkargası carrion pis, kokmuş, leş, kokmuş et carrot havuç, kök, yerkökü, mükafat carroty havuç renginde, kırmızı saçlı carry a message haber taşımak carry a motion bir teklifi onaylatmak carry a torch abayı yakmak carry an election saylav kazanmak carry an item bir maddeyi nakletmek carry arms silah taşımak carry authority yetki sahibi olmak carry away coşturmak, büyülemek, özünden geçirmek carry back geçmişe götürmek carry balance forward bakiyeyi nakletmek carry coals to Newcastle tereciye tere satmak carry consequences sonucu kabullenmek carry conviction inandırıcı vasıfta olmak carry down hesap açmak için bakiyeyi nakletmek carry forward to credit alacağa kaydetmek carry forward to debt borca kaydetmek carry forward nakli yek-n yapmak, yeni sayfaya nakletmek carry insurance sigortalı olmak carry interest faiz getirmek carry into effect uygulamaya koymak carry off kazanmak, başarılı olmak, kapıp götürmek carry on a lawsuit davacı olmak carry on business iş yapmak carry on with sb biriyle mercimeği fırına vermek carry on with sürdürmek carry on sürdürmek, yürütmek, devam etmek, devam ettirmek carry one's cross bağrına taş basmak carry out bitirmek, tamamlamak, başarmak, icra etmek carry over nakletmek, aktarmak, tehir etmek, uzatmak carry the day kazanmak, tam başarı sağlamak carry through bitirmek, tamamlamak, yerine getirmek, başarmak carry weight önem taşımak, önemli/etkili olmak, ağır basmak carry taşımak, aparmak, götürmek, ağırlığını çekmek, desteklemek, yardım etmek, bulundurmak, geçirmek, bulaştırmak, içermek, taşımak, desteğini kazanmak, onaylamak, kabul edilmek, ulaşmak, erişmek carryall kaptıkaçtı, yolcu çantası carryback müdevver zarar, aktarılan zarar carrycot portbebe carrying agent nakliyeci, taşımacı carrying charge taksitli satışlarda ödenen faiz carrying company nakliye şirketi carrying trade nakliyecilik, taşımacılık carrying nakliye, taşıma carryover müdevver zarar, nakli yek-n carsick kendisini araba" }, { "text": "tutan, arabada hasta olan cart at arabası, el arabası, taşımak, götürmek cart-horse yük beygiri cartage taşıma vergini, navlun, nakliye parası carte blanche kayıtsız şartsız yetki, tam yetki carte de visite kartvizit cartel kartel cartelization kartelleşme cartelize kartelleşmek, kartel oluşturmak carter arabacı cartesian kartezyen cartilage bone kıkırdakdoku cartilage cell kıkırdak hücresi cartilage skeleton kıkırdak iskelet cartilage kıkırdak cartilaginous fish iskeleti kıkırdaktan balık cartilaginous ring kıkırdak halka cartilaginous kıkırdaklı, kıkırdak gibi carting nakliye vergini cartographer kartograf, haritacı cartographic kartografik cartographical haritacılıkla ilgili cartography haritacılık, kartografi cartomancy iskambil falcılığı carton mukavva kutu, karton kutu cartoon film çizgi film, miki filmi cartoon movie çizgi film cartoon karikatür, çizgi film cartoonist karikatürcü, karikatürist cartouche hartuç, kabartma resim cartridge belt fişeklik, palaska cartridge case hartuç sandığı, fişek kutusu, kovan cartridge pen hartuçlu kalem cartridge fişek, pikap kafası, kartuş cartulary sicil defteri, sicil dairesi cartwheel çember hareketi cartwright araba yapımcısı caruncle horoz ibiği carve up bölmek, paylaştırmak carve oymak, nakış açmak, nakış vurmak, kesmek, dilimlemek, (up ile) bölmek, paylaştırmak carvel karavela carver et bıçağı, oymacı carving chisel oymacı kalemi carving oyma, nakış, oymacılık, nakış açma carwash oto yıkama caryatid karyatit, heykel sütun, yontudikeç caryopsis karyops, buğdaysı meyve casaba melon kavun casaba bir tür kış kavunu cascade amplifier kaskat amplifikatör cascade connection kaskat bağlama cascade converter kaskat konvertör cascade çağlamak, taşmak, taşırmak case ending ad durumunu belirten ek, isim çekim eki, takı case grammar durum dilbilgisi case hardness doku sertliği case in point konuşma konusu olan mesele case law davalarda hukuk usulü case lawyer dava vekili, avukat case of defamation hakaret davası case shot şarapnel case study örnekolay, örnek olay incelemesi case hâl, vaziyet, durum, hadise, olay, sorun, dava, kutu, sandık, camadan, çanta, kasa, kutulamak casein kazein caseinogen kazeinojen casemate kazamat, mazgallı siper casement içe ya da dışa doğru açılan pencere caseous peynir ile ilgili, peynir gibi cash" }, { "text": "a check çek bozdurmak cash account kasa hesabı cash and carry peşin ödeyip alma, peşinle çalışan işyeri cash audit kasa kontrolü, nakit kontrolü cash balance kasa mevcudu, nakit bakiye cash before delivery teslimden önce ödeme cash before shipment yüklemeden önce ödeme cash bonus nakit ikramiye cash book kasa defteri, cari hesap defteri cash budget nakit bütçesi cash cheque çizgili olmayan çek cash count kasa sayımı cash cover kuvertür, karşılık cash credit para olarak verilen kredi cash crop peşin satılan mahsul cash delivery teslimat, tediye cash desk kasa, vezne cash discount peşin indirimi, peşin ödeme indirimi cash dispenser bankamatik cash dividend peşin ödenen kâr cash down peşin para cash flow nakit akımı, nakit girişi cash in advance peşin ödeme cash in bank bankadaki nakit hesabı cash in hand kasa mevcudu, elde bulunan para cash in one's chips ecel şerbetini içmek cash in kazanç sağlamak, yararlanmak cash inflow para girişi cash letter of credit kredi mektubu cash loan nakit ödünç cash market nakit piyasası cash on delivery ödemeli, tesliminde ödenecek cash on hand eldeki nakit, mevcut para cash outflow para çıkışı cash payment peşin ödeme cash price peşin fiyat cash ratio disponibilite oranı cash receipts kasa girişi, tahsilat cash register otomatik kasa, yazarkasa cash requirements nakit ihtiyacı cash reserve para rezervi cash sale peşin satış, vadesiz satış cash shortage nakit darlığı, nakit sıkıntısı cash value nakdi değer, peşin ödeme değeri cash nakit pul, nukut, para, mangır, paraya çevirmek, bozdurmak cashbook kasa defteri cashew nut akaju cevizi cashew maun, akaju ağacı cashier kasiyer, kasadar cashier's account kasiyer hesabı cashier's desk kasa, vezne cashier's office kaza, vezne cashless parasız cashmere kaşmir cashomat bankamatik casing koruyucu kaplama casino gazino cask fıçı, varil casket mücre, küçük kutu, tabut Caspian Sea Hazar Denizi Caspian Hazar casque başlık, miğfer cassation iptal, fesih cassava manyok casserole güveç cassette recorder" }, { "text": "kasetçalar, teyp cassette tape teyp bandı cassette kaset, mücre, sandıkça cassia Çin tarçını cassiopeium lutesyum cassiterite kasiterit cassowary tepeli devekuşu cast a shadow over gölge düşürmek cast a spell upon büyü yapmak cast about tasarlamak cast anchor demir atmak cast away çöpe atmak cast doubt on gölge düşürmek cast down devirmek, canını sıkmak cast in sb's teeth birinin yüzüne vurmak cast iron font, pik demir, dökme demir cast light ışık tutmak cast off the rope halatı mola etmek cast off çıkarmak, kurtulmak, ilişkisini kesmek, reddetmek cast one's vote oy vermek cast reflections on hakkında kötü şeyler söylemek, kötülemek cast steel dökme çelik cast stone suni taş cast the blame iftira etmek cast up kusmak, karaya vurmak cast fırlatmak, atmak, atmak, çıkarmak, değiştirmek, (oy) vermek, dökmek, saçmak, rol vermek, dökmek, döküm yapmak, atma, atış, kalıp, döküm, oynayanlar, oyuncular, çeşit, tür, alçı castanet kastanyet, ispanyol çalparası castaway deniz kazazedesi caste sınıf, kast castellan kale kumandanı castellated kuleli, mazgallı caster mobilya tekerleği castigate ağır biçimde cezalandırmak/azarlamak castigation cezalandırma, azarlama castigator paylayıcı kimse castile soap zeytinyağlı sabun casting net serpme ağ casting vote başkanın oyu casting döküm, oyuncu seçme castle şato, kale, kasır, (satranç) kale castoff istenmeyen giysi, döküntü castor oil hintyağı castor sugar pudraşeker castor bkz.caster castor-oil plant keneotu castrate hadım etmek, iğdiş etmek, enemek castration hadım etme, eneme, kısırlaştırma, iğdiş etme casual clothes günlük elbiseler casual labourer gündelikçi, geçici işçi casual leave mazeret izni casual wear günlük elbise casual raslantısal, tesadüfi, ciddi olmayan, hafif, sudan, günlük, resmi olmayan, (işçi) geçici olarak işe alınmış casually dikkat etmeden casualness kaygısızlık casualties zayiat, kayıplar casualty department yaralı koğuşu, ilkyardım, acil casualty insurance hasar sigortası, kaza sigortası casualty ward yaralı koğuşu casualty kazazede, yaralı, zayiat, kayıp casuistic ahlak kuralları ile ilgili casus belli savaşı gerektiren olay cat burglar hırsız cat kedi, pişik, göcen cat's eye reflektör," }, { "text": "kedigözü, aynülhir cat's whisker kedi bıyığı cat's-paw bir çeşit düğüm catabolic katabolik catabolism katabolizma, anabolizmin karşıtı catachresis kaydırma, kelimeyi yanlış kullanma cataclasis kataklasis, kaya ezilmesi cataclastic kataklastik, ezik cataclysm afet cataclysmal müthiş cataclysmic kıyamet günü gibi, tufan gibi catacomb yeraltı mezarı, katakomb catadromous katodrom, katadrom catafalque katafalk catalase katalaz catalepsis katalepsi, istencin yitimi cataleptic katalepsi ile ilgili catalog bkz.catalogue cataloger katalogcu cataloging katalog yapma catalogue katalog, liste, kataloglamak, listelemek, listeye almak catalpa katalpa catalyctic katalizle ilgili catalyse katalizlemek catalysis kataliz catalyst katalizör catalytic reaction katalitik reaksiyon catalytic katalitik catalyze katalizlemek, çözdürmek catalyzer katalizör catamaran katamaran catamite ibne, oğlan catamount kedigillerden jaguara benzer bir hayvan cataphoresis kataforez cataplasm yakı catapult sapan, kuşatan, mancınık, (sapanla) fırlatmak cataract büyük çağlayan, çavlan, nehrin en akıntılı yeri, katarakt, aksu catarrh nezle, soğuk algınlığı catarrhal nezle ile ilgili catastrophe yıkım, felaket, kaza, facia catastrophic felaket gibi, felaket getiren, müthiş catbird alaycı kuş catboat tek direkli küçük yelkenli catcall ıslık çalma, yuhalama, yuhalanmak, ıslıklanmak, yuhalamak catch a cold nezle olmak, üşütmek catch a tartar çetin cevize çatmak catch an infection mikrop kapmak, enfeksiyon almak catch cold nezle olmak, üşütmek catch fire tutuşmak, ateş almak catch hell azarlamak catch it zılgıtı yemek, azar işitmek catch on popüler olmak, ünlü olmak, moda olmak catch one's breath dinlenmek, soluk almak catch out (birisine) hatalı olduğunu göstermek catch penny işporta malı catch phrase slogan catch red-handed suçüstü yakalamak catch sb napping kaytarırken yakalamak catch sb on the hop gafil avlamak catch sb red-handed birini suç üstü yakalamak catch sb's eyes bakışlarını yakalamak, dikkatini çekmek catch sight of bir an gözüne ilişmek, bir an görmek catch up on tamamlamak catch up with aynı düzeye gelmek, yetişmek catch up yetişmek, geri kalmamak catch tutmak, yakalamak, avlamak, yakalamak, tutmak, ansızın bulmak, birdenbire farketmek, görmek, yakalamak, takılmak, yetişmek, yakalamak, carpmak, vurmak, yanmaya başlamak, çalışmak, duymak," }, { "text": "anlamak, kavramak, topu tutma, yakalama, top tutma, tutulan, yakalanan şeyin miktarı, bityeniği catch-all öteberi torbası, şerbet tutucu catch-as-catch-can kıran kırana catcher yakalayıcı, kapan, avcı, mandal catching bulaşıcı, yolukucu catchment area havza, beslenme bölgesi catchment basin havza, tutma havzası catchment havza catchweight serbest kilo catchword savsöz, slogan catchy kolayca akılda kalan catechu hint helvası otu catechumen din eğitimi gören kimse categorial ulamsal categorical kesin, koşulsuz categorisation ulamlaştırma categorize sınıflandırmak category ulam, sınıf, kategori catena zincirleme seri, dizi, sıra catenary zincir eğrisi catenate zincirlemek catenoid zincir yüzeyi cater for göz önünde bulundurmak, dikkate almak cater yiyecek ve içecek sağlamak caterer yiyecek sağlayan kimse, vekilharç, kumanyacı caterpillar tırtıl caterwaul azgın kedi sesi, miyavlama, haykırmak, miyavlamak catfish yayın balığı catgut kiriş, katgüt catharsis ishal, amel cathartic müshil, müshil ilacı Cathay Çin cathead griva mataforası Catherine-wheel çarkıfelek catheter sonda cathetometer katetometre, düşeyölçer cathode bias katot öngerilimi cathode coating katot kaplaması cathode current katot akımı cathode deposit katot birikintisi cathode disintegration katot parçalanması cathode emission katot emisyonu cathode follower katot çıkışlı amplifikatör cathode grid katot ızgarası cathode ray tube katot ışınlı tüp cathode ray katot ışını cathode voltage katot gerilimi cathode katot, eksiuç cathodic etching katodik gravür cathodic evaporation katodik buharlaştırma cathodic katodik catholic (beğeni/ilgi/vb.) genel, yaygın, geniş, Katolik catholicism katoliklik catholicity düşünce özgürlüğü, geniş fikirlilik, liberallik catholicize evrenselleşmek catholicon panzehir catholyte katolit cation exchange katyon alışverişi cation katyon cationic katyonik catkin söğüt çiçeği, huş çiçeği catnap kısa hafif uyku, şekerleme, kestirme catoptrics ışık yansıtma bilimi, katoptrik catsup ketçap, domates sosu cattail büyük sukamışı cattish kedi gibi, acı, acıklı, zehirli, kinli, gazaplı, hırslı, hilekâr, kelekbaz cattle breeding hayvan yetiştirme cattle car sığır vagonu cattle plague sığır vebası cattle ranch sığır otlağı cattle tax hayvan vergisi cattle yard worker maldar cattle büyükbaş hayvan, kara mal, mal kara, sığır, davar cattle-dealer celep, çodar, maldar cattleman sığır yetiştiren kimse" }, { "text": "catty nefret dolu, sinsi catwalk iskele, geçit kalası, dar köprü Caucasia Kafkasya Caucasian Kafkasya, Kafkasyalı Caucasion Kafkasyalı Caucasus Kafkas Dağları caucus parti yönetim kurulu caudal fin kuyruk yüzgeci caudal kuyrukla ilgili, kuyruk gibi caudate kuyruklu caul cenin zarı cauldron kazan caulescent saplı cauliflower karnabahar cauline sap ile ilgili caulk kalafatlamak, kalafat etmek caulker kalafatçı caulking kalafatlama, üstüpü, macun causal explanation nedensel açıklama causal nedensel causality nedensellik causation sebep olma causative verb ettirgen fiil, ettirgen eylem causative voice ettirgen çatı causative neden olan, ettirgen cause a disturbance huzursuzluğa sebep olmak cause a loss zarar vermek cause a sensational sansasyona neden olmak emotion cause and effect sebep ve sonuç cause damage hasar meydana getirmek cause discord nifak sokmak cause havoc zarar vermek, berbat etmek cause of death ölüm nedeni cause pain sancı yapmak, acıtmak, dert getirmek cause sb a trouble başına dert açmak cause uneasiness rahatsızlığa neden olmak cause sebep, dava, amaç, hedef, ilke, -e sebep olmak, mecbur etmek causecelebre meşhur bir dava causeless nedensiz, sebepsiz, asılsız causerie söyleşi, sohbet, konuşma causeway geçit, geçit yol, set caustic alkali kostik alkali caustic ammonia amonyum hidroksit caustic lime sönmemiş kireç caustic potash potasyum hidroksit caustic soda sudkostik, sodyum hidroksit caustic yakıcı, aşındırıcı causticity yakıcılık, aşındırıcılık causticize kostiklemek cauterization dağlama, yakma cauterize dağlamak, yakmak cautery yakma, dağlama, yakı caution uyarı, ihtar, dikkat, sakınma, uyarmak, ikaz etmek cautionary uyaran, uyarıcı, ders veren cautious dikkatli, önemli, sakıngan cautiousness ihtiyatlılık cavalcade süvari alayı resmi geçidi cavalier düşüncesiz, saygısız, laubali, bambılı cavalry regiment süvari alayı cavalry soldier süvari askeri cavalry süvari cavalryman süvari cavatina kavatin cave bear mağara ayısı cave in çökmek, yıkılmak, teslim olmak cave mağara, oyuk Caveat emptor Alıcı dikkatli olsun! caveat hukuki işlemleri durdurma caved area göçük alan caveman mağara adamı cavern büyük ve derin mağara cavernous mağaraları olan, mağara gibi cavetto vault aynalı tonoz cavetto" }, { "text": "oyuk pervaz caviar havyar, kürü cavil kusur bulmak, bahane aramak caviller itirazcı kimse cavitation kavitasyon, boşluk oluşumu, boşlama cavity of the eye göz çukuru cavity çukur, oyuk, boşluk cavort hoplayıp sıçramak, zıplamak, tepinmek cavy kobay caw gaklamak cay adacık cayenne pepper arnavutbiberi cayenne arnavutbiberi cayman büyük timsah cease fire ateş kesmek cease durdurmak, kesmek, durmak ceaseless sürekli, aralıksız ceaselessly durmaksızın cedar of Lebanon Lübnan sediri, katran ağacı cedar sedir, dağservisi cede bırakmak, vermek, teslim etmek cedent terk eden, sedan cedilla çengel işareti ceil tavan yapmak ceiling board tavan tahtası ceiling floor asma tavan ceiling joist tavan kirişi ceiling price azami fiyat, tavan fiyat ceiling tavan celandine sarı çiçekli bitki, kırlangıç otu celebrant törene katılan kimse celebrate kutlamak, övmek celebrated ünlü, bilinen, meşhur celebration kutlama, tören celebrator kutlayan kimse celebrity ünlü kişi, ün, şöhret celeriac kereviz celerity hız, sürat celery kereviz celestial body gökcismi celestial equator gök büyük kuşağı celestial globe gök yuvarlağı celestial navigation uzay seyrüseferi celestial pole gökkutbu celestial sphere gökküresi celestial gökle ilgili, semavi celestine selestin celiac karın boşluğuna ait celibacy dinsel nedenlerden dolayı evlenmeme, bekârlık celibate bekar, subay cell division hücre bölünmesi cell membrane hücre çeperi cell theory hücre teorisi cell wall hücre çeperi cell zirizemin, zirzemi, hücre, hüceyre, göze, pil cellar zirizemin, zirzemi, ambar, mahzen, kiler cellarage bodrum, mahzen kirası, kiler vergini cellaret içki dolabı celled hücreli, gözeli cellist viyolonselist cello viyolonsel cellobiose selobiyoz cellophane selofan cellose selobiyoz cellular hücresel, gözesel, hücreli, gözeli cellule hücrecik, gözecik celluloid based selüloit tabanlı celluloid selüloid cellulose selüloz Celsius thermometer selsiyus termometresi, santigrat termometresi Celsius santigrat Celt Kelt celtic Keltler ile ilgili, Keltçe cembalo çembalo, klavsen cement floor çimento döşeme cement good relations ...ile dosluk kurmak with cement gun çimento tabancası cement mortar çimento harcı cement pipe çimento künk, büz cement silo çimento silosu cement stucco çimentolu sıva cement work" }, { "text": "çimento işi cement çimento, tutkal, macun, dolgu, çiriş, çimentolamak, birleştirmek cementation çimentolama, yapıştırma, sementasyon cemented yapışık cementite sementit cemetery gömütlük, mezarlık ceneme boşbirim, anlatımbirim, senem cenotaph simgesel mezar Cenozoic Senozoyik cense tütsülemek censer buhurluk, buhurdan censor sansürcü, sansürden geçirmek censorial sansüre ait censorious tenkitçi, devamlı kusur bulan censorship sansür censurable eleştirilebilir censure kınamak, kınama censurer tenkitçi census nüfus sayımı, sayım census-taker sayım görevlisi cent 0.01 dolara beraber pul vahidi, sent centage yüzde oranı centaur mit.yarı insan yarı at biçimindeki yaratık, santor centaury kantaron, peygamber çiçeği centenarian yüz yaşında ya da yüz yaşının üstünde kimse centenary yüzüncü yıldönümü centennial yüz yılda bir olan center bit punta matkabı center bkz.centre centerpiece sofra ortasındaki süs centesimal yüzüncü centi- (önek) yüzde bir, (edat) santi centigrade degree santigrat derece centigrade thermometer santigrat termometre Centigrade santrigrat centigram santigram centiliter santilitre centime santim centimetre santimetre centimetric wave santimetrik dalga centimetric santimetrik centipede kırkayak centner elli kilogramlık bir ağırlık birimi Central America Orta Amerika central angle merkez açı Central Asia Orta Asya Central Bank Merkez Bankası central battery merkez bataryası central city kent merkezi central control merkezi kontrol central electrode orta elektrotu central government merkezi hükümet central heating merkezi ısıtma (tesisatı), kalorifer central lane orta şerit central locking merkezi kilitleme central nervous system merkezi sinir jüyesi central office merkez, merkez büro central processing unit merkezi işlem birimi central processor merkezi işlemci, merkezi işlem birimi central refuge orta refüj central reserve yolda orta şerit central merkezî, ana, temel, kolayca ulaşılan, uygun centralism merkezcilik, merkeziyetçilik, merkezileştirme centralist merkezci, merkeziyetçi centrality merkezde olma, ortada centralization merkezileştirme, merkezcilik, merkezlenme centralize merkezileştirmek centralized administration merkezi yönetim centralized data merkezi bilgi işlem processing centralized merkezi centre arch orta kemer centre bit punta matkabı centre forward santrfor centre gauge punta mastarı centre half santrhaf centre hole punta deliği, merkez deliği centre line orta çizgi, merkez" }, { "text": "hattı centre of attraction çekim merkezi centre of curvature eğrilik merkezi centre of drag sürükleme merkezi centre of gravity ağırlık merkezi, ağırlık özeği centre of gyration dönme merkezi centre of impact orta vuruş çekidi centre of lift kaldırma merkezi centre of mass kütle merkezi centre of pressure basınç merkezi centre of projection izdüşüm merkezi centre of trade ticaret merkezi centre party merkez parti centre point merkez çekit, orta, göbek centre punch çekit zımbası, punta zımbası centre merkez, orta, bir merkezde toplamak, merkezlemek, bir merkezde toplanmak, merkezleşmek, merkeze yerleştirmek, ortaya koymak centreboard işler omurga, salma omurga centric merkezi centrical merkezi centrifugal basket santrifüj sepeti centrifugal brake santrifüj eğleç centrifugal clutch santrifüjlü debriyaj, merkezkaç debriyaj centrifugal drum santrifüj tamburu, santrifüj sepeti centrifugal dryer santrifüj kurutma makinesi centrifugal fan santrifüj vantilatör, merkezkaç vantilatör centrifugal filter santrifüj filtre centrifugal force merkezkaç kuvvet centrifugal governor santrifüjlü regülatör centrifugal machine santrifüj centrifugal power merkezkaç kuvvet centrifugal pump santrifüj pompa, merkezkaç pompa centrifugal regulator santrifüjlü regülatör centrifugal running santrifüj şurubu centrifugal merkezkaç centrifugation santrifüjleme centrifuge santrifüj, santrifüjlemek centring puntalama, merkezleme centriole sentriyol centripetal acceleration merkezcil ivme, özekçil ivme centripetal force merkezcil kuvvet, özekçil kuvvet centripetal merkezcil, ortaya çeken centro- (önek) merkez, orta centroid kitle merkezi centrosoma sentrozom centrosphere dünyanın merkezi centrum merkez centuple yüz misli, yüz katı centuplicate yüz ile çarpmak centurion yüz kişilik bölük komutanı, yüzbaşı century yüzyıl, asır cephalic index kafa indisi cephalic başa ait cephalin sefalin cephalopod kafadanbacaklı cephalothorax sefalotoraks, baş ve göğüs cephalous başlı ceramic amplifier seramik amplifikatör ceramic capacitor seramik kondansatör ceramic filter seramik filtre ceramic microphone seramik mikrofon ceramic photocell seramik fotosel ceramic tile çini ceramic transducer seramik güç çevirici ceramic seramikle ilgili, seramik ceramics seramik, çömlek, seramikçilik, çömlekçilik ceramist seramikçi ceratoid boynuz gibi cere balmumuna batırmak cereal tahıl cerebellum hemisphere beyin yarımyuvarı cerebellum beyincik cerebral cortex beyin zarı cerebral hemispheres" }, { "text": "beyin yarımyuvarı cerebral lobe beyin lobu cerebral beyinle ilgili cerebration beynin çalışması, düşünme cerebrospinal axis beyin-omurilik ekseni cerebrospinal fluid beyin-omurilik sıvısı cerebrospinal nerves beyin-omurilik sinirleri cerebrospinal beyin-omurilik cerebrum beyin cerecloth mumlu bez cerement kefen ceremonial resmi törensel ceremonious törensel, resmi, merasime düşkün ceremony tören, merasim, resmiyet ceresin serezin cerise kiraz kırmızısı, kiraz kırmızısı cerium seryum cermet sermet cerotic acid serotik asit, kerotik asit cerotic serotik, kerotik certain kesin, muhakkak, emin, kuşkusuz, belirli, anık, kesin, bazı, kimi, belirli, ayrım certainly kesinlikle, tabi, elbette certainty kesinlik, kuşkusuzluk, kesin olan şey certifiable onaylanabilir, doğrulanabilir certificate account tasarruf hesabı certificate of baptism vaftiz belgesi certificate of birth nüfus hüviyet cüzdanı certificate of bonds tahvil sertifikası certificate of death vefat ilmühaberi certificate of debt borç senedi certificate of deposit mevduat sertifikası certificate of tescil belgesi incorporation certificate of inspection ekspertiz raporu certificate of origin menşe belgesi, köken belgesi certificate of quality kalite belgesi certificate of secondary ortaokul diploması school certificate sertifika, belge certificated engineer yüksek mühendis certificated onaylı, onaylanmış certification belgeleme, onay, ruhsat, belge certified accountant yeminli muhasebeci certified bankrupt resmi iflas, belgelenmiş iflas certified copy onaylı suret, tasdikli suret certified engineer yüksek mühendis certified mail taahhütlü posta certified true copy sahih suret certified onaylı, tasdikli, diplomalı certify doğrulamak, doğruluğunu belirtmek, onaylamak, (özellikle bir incelemeden/testten sonra) açıklamak, bildirmek, ilan etmek, (belirli bir kursu/eğitim sürecini/vb.tamamlayan birine) belge vermek, sertifika vermek certifying officer onaylayan memur, ita amiri certifying onaylayan certitude kesinlik, katiyet, kuşkusuzluk, birşeyrden emin olma cerulean gök mavisi cerumen kulak kiri, kulak kiri ceruse üstübeç cerussite serüzit cervical rahim boynuna ait cervine geyik ile ilgili cervix rahim boynu, serviks cesarean section sezaryen cesarean sezaryen cesium sezyum cessation durma, duruş, ara verme, mola cesser mühlet bitimi, sona erme cession of portfolio portföy devri cession (mal/hak vs.) feragat, bırakma cessionary sesyoner, terk eden cesspipe kanalizasyon borusu, lağım borusu" }, { "text": "cesspit bkz.cesspool cesspool lağım, lağım çukuru, mazgal, çok pis yer, çöplük gibi yer cestode bağırsak şeridi cetacean memeli deniz hayvanı cetane number setan sayısı cetane setan Ceylon Seylan adası Chad Çad, kırpıntı chafe ısınmak için (ellerini/vb.) birbirine sürtmek, sürtünmekden yara olmak/yapmak, sıkılmak, sinir olmak, illet olmak chafer mayısböceği, su ısıtacak kap chaff cutter saman bıçağı, saman kesici chaff kepek, tahılın dış kabuğu, (hayvan yemi olarak) saman, lak chaffer pazarlık, pazarlık etmek, çekişmek chaffinch sarıasma kuşu, sarıcık chaffing dish ocaklı sahan chagrin hayal kırıklığı, üzüntü, keder, iç sıkıntısı, ümidini kırmak, sıkmak, gücendirmek, küstürmek chain armour zincir zırhı chain belt zincir kayışı chain bridge zincirli asma köprü chain bucket zincirli kova chain compressor ırgat kastanyolası chain coupling zincirli kavrama chain drive zincirle tahrik chain drum zincir kasnağı chain harrow zincirli tırmık chain hook salyafora kancası chain letter zincirleme mektup chain link zincir baklası chain locker zincir dolabı chain loom zincirli tezgâh chain pipe zincir güverte loçası chain pump zincirli pompa chain reaction zincirleme tepkime, zincirleme reaksiyon chain reactor atom reaktörü chain rope salyafora haladı chain smoker peş peşe sigara içen kimse chain store mağazalar zinciri chain up zincirle bağlamak chain wheel zincir çarkı, zincir dişlisi chain zincir, (olay/dükkân/dağ/vb.için) zincir, zincirlemek, zincirle bağlamak, zincire vurmak, elini kolunu bağlamak chain-smoke sürekli sigara içmek chained zincirlenmiş chaining zincirleme chainless zincirsiz chair car salonlu vagon chair lift telesiyej chair person başkan chair iskemle, sandalye, başkanlık makamı, başkan, sadır, profesörlük makamı, kürsü, (the ile) çıngılı sandalye, (tren rayı) kalası tutturan metal nesne, (toplantı) başkan olmak, yönetmek, başkanlık yapmak, (saygı sevgi gösterisi olarak) omuzlarda taşımak chairman of the board of yönetim kurulu başkanı directors chairman of the board yönetim kurulu başkanı chairman of the party parti başkanı chairman başkan, sadır, yönetici, toplantı başkanı chairmanship council başkanlık konseyi chairmanship başkanlık, riyaset, yöneticilik, yöneticilik hakları ve nitelikleri chairoplane zincirli atlıkarınca" }, { "text": "chairship başkanlık, reislik chairwoman kadın başkan chaise longue şezlong chaise hafif gezinti arabası chalaza iç göbek Chalcedon Kadıköy yakasının eski ismi chalcedony kalseduan, kadıköytaşı, alaca akik chalcographer bakır hakkâkı chalcopyrite kalkopirit, bakırlı pirit chaldean müneccim chalet küçük köşk, şale, deniz kıyısında yazlık kulübe, bungalov, çoban barakası chalk up puan toplamak, sayı yapmak, kazanmak chalk kireçtaşı, tebeşir, tebeşirle çizmek chalkpit tebeşir ocağı chalkstone nıkris uru chalky sandstone kireçli kumtaşı chalky kireçli, tebeşirli challenge cup çalenç kupası challenge match çelenç challenge trophy çalenç challenge meydan okumak, (düelloya/kavgaya/vb.) davet etmek, doğruluğunu/yasallığını sorgulamak, karşı çıkmak, meydan okuma, karşılaşmaya davet, karşı çıkma, uğraştırıcı şey challengeable meydan okunabilir challenger meydan okuyan kimse chalybeate water demirli su chalybeate demirli, içinde demir tuzları olan chamber counsel müşavir avukat chamber music oda müziği chamber of accounts sayıştay chamber of agriculture ziraat odası chamber of commerce and ticaret ve sanayi odası industry chamber of commerce Ticaret Odası chamber of industry sanayi odası chamber of shipping armatörler birliği chamber orchestra oda orkestrası chamber pot küvet chamber oda, meclis, oda, kamara, özel bir amaç için ayrılmış oda, kapalı bölüm, odacık, ilginç, düşündürücü, uğraştırıcı olma, jüri üyesine itiraz chamberlain saray nazırı, mabeyinci chambermaid oda hizmetçisi chameleon bukalemun chamfer plane pah rendesi chamfer oluk, yiv, şev, oluk açmak, yiv açmak chamfered oluklu, yivli, pahlı chamois leather güderi chamois dağ keçisi chamomile papatya champ at the bit gemini ısırmak, kabına sığmamak champ şampiyon champagne şampanya champion şampiyon, savunucu, destekleyici, desteklemek, savunmak championship şampiyona, şampiyonluk chance it bir denemek, şansını bir denemek chance on tesadüfen karşılaşmak, rastlamak chance upon tesadüfen bulmak, rastlamak chance şans, talih, ihtimal, olasılık, fırsat, olanak, risk, rastlantı sonucu oluşmak, şans eseri olmak, tesadüfen olmak, göze almak, denemek, riske girmek, tesadüfi, rastlantısal, planlanmamış chancellery rektörlük, elçilik kançılaryası Chancellor of the Maliye Bakanı Exchequer chancellor bakan, şansölye, başbakan, rektör chancery arşivler chances are muhtemelen" }, { "text": "chancre şankr, frengi çıbanı chancy riskli chandelier avize, çilçırak chandelle şandel chandler mumcu chandlery mum deposu change beyond all tanınmaz hale getirmek recognition change colour kızarıp bozarmak, rengi uçmak, rengi değişmek change cubicle soyunma kabini change down araba sürerken vitesi düşürmek change front cepheyi değiştirmek change hands el değiştirmek, sahip değiştirmek change into -e dönüşmek, -e dönüştürmek change machine para bozdurma kılgası change money para bozmak change of address adres değiştirme change of air tenek değişikliği change of life menopoz, âdet kesilmesi change of money sarraflık change of occupation meslek değişikliği change of price fiyat değişikliği change of quotation kur değişmesi change of residence ikamet değişikliği change of state maddenin hal değişimi change of temperature ısı değişikliği change one's mind fikrini değiştirmek, fikrinden taşınmak change one's tune ağız değiştirmek change the guard nöbet değiştirmek change up vitesi yükseltmek change değişmek, değiştirmek, üstünü değiştirmek, (döviz) bozdurmak, değişme, değiştirme, değişiklik, bozuk para, para üstü changeable değişebilir changeableness değişebilirlik changeful kararsız changeless değişmeyen changeling aptal kimse, gizlice değiştirilen bebek changeover köklü değişim, büyük değişiklik changing room soyunma odası changing değişim, değişme, değiştirme channel effect arna etkisi channel frequency arna tezliği Channel Islands Anglo-Normand Adaları channel iron oluklu demir channel selector arna seçici channel arna, oluk, çevirmek, yöneltmek, yönlendirmek, arna açmak channelize kanalize etmek channelling arnalama, oluklanım, arna açma chant anti-government hükümet aleyhinde sloganlar atmak slogans chant slogans slogan atmak chant (dinsel) şarkı, zamanında ve sürekli yinelenen sözcükler, ilahi söylemek, zamanında ve sürekli sözcükler yinelemek chanter şarkıcı, gayda borusu chanterelle sarı renkli bir tür mantar chantey heyamola şarkısı, gemici şarkısı chanticleer horoz chanty kulübe, baraka chaos karışıklık, kargaşa, kaos chaotic karmakarışık, altüst chap arkadaş, adam, ahbap, (ciltte) çatlak, (cilt) çatlamak, çatlatmak chaperon şaperon chapfallen kederli chapiter başlık chapman seyyar satıcı chappy çatlak, yarık chapter (kitap/yazı/vb.) bölüm chapulling Yemek yediği kaba tükürmek gibi bir şey." }, { "text": "Vatan hainiyim veya vatan hainlerine uşaklık ediyorum demenin bir yolu. İngilizcede böyle bir söz yoktur. char yanıp simsiyah olmak, kömürleşmek, kömürleştirmek, gündelikçi, temizlikçi kadın char-a-banc büyük gezinti otobüsü character actor karakter oyuncusu character defect karakter zayıflığı character part karakter rolü character reader karakter okuyucu character recognition karakter tanıma character reference iyi durum belgesi character register karakter yazmaç character nitelik, özellik, kişilik, karakter, doğa, kişi, insan, karakter, (kitapta/oyunda/vb.) kişi, karakter, kahraman, gırgır kimse, şamatacı, dürüstlük, ahlaklılık characteristic curve karakteristik eğri characteristic equation karakteristik denklem characteristic overflow karakteristik taşması characteristic value karakteristik değer, gizdeğer characteristic tipik, karakteristik, özellik characterize nitelendirmek, tanımlamak, -in ayırıcı özelliği olmak characterless karaktersiz, mayası bozuk charade saçmalık, zırva charades sessiz sinema oyunu charbroil kızartmak charcoal drawing karakalem resim charcoal mangal kömürü, odun kömürü chard pazı charge account veresiye hesabı charge d'affaires maslahatgüzar, işgüder charge distribution yük dağılımı charge off hesabı kapatmak, kayıttan silmek charge sale kredili satış, veresiye satış charge sb with murder birini cinayetle suçlamak charge the jury jüriyi bilgilendirmek charge to debit zimmete geçirmek charge up to hesaba geçirmek charge with suçlamak, görevlendirmek charge fiyat istemek, (birinin borcuna) kaydetmek, (hesabına) yazmak, saldırmak, hücum etmek, atılmak, görevlendirmek, buyurmak, tenbihlemek, suçlamak, şarj etmek, doldurmak, dolmak, istenen/ödenen fiyat, vergin, bakım, denetim, sorumluluk, sorumlu kimse, görev, sorumluluk, emir, buyruk, talimat, suçlama, itham, saldırı, patlayıcı miktarı, şarj chargeable hesabına geçirilebilir, ödenebilir chargeless havayi, müft, pulsuz charger şarj redresörü, doldurma cihazı, şarjör charges forward malın tesliminde ödemeli charging generator şarj dinamosu charging time şarj süresi, doldurma süresi charging voltage yükleme gerilimi charging şarj, doldurma charily ihtiyatla, hesaplı olarak chariot (savaşta/yarışta kullanılan) iki tekerlikli at arabası charioteer yarış arabası sürücüsü charisma karizma, büyüleyim charismatic karizmatik, büyüleyici charitable sevecen, şefkatli, iyiliksever, hayırsever, yardımsever, eli açık charitableness cömertlik, yardımseverlik, hayırseverlik charity school hayat okulu charity hayırseverlik, sadaka, hayır kurumu charivari ahenksiz gürültü charlatan şarlatan, üçkâğıtçı" }, { "text": "charlatanry şarlatanlık Charles's law Charles yasası Charles's wain büyükayı takımyıldızı charleston çarliston dansı charley horse adale kasılması, kramp charlock yabani hardal charm price cazip fiyat charm çekicilik, alım, cazibe, nazarlık, muska, büyü, sihir, hayran bırakmak, büyülemek, cezbetmek, korumak charmeuse şarmöz charming çekici, büyüleyici, hoş charnel house cesetlerin toplandığı mahzen chart of accounts hesap cetveli, hesap şeması chart harita, grafik, çizim, haritasını çizmek charter contract çarter sözleşmesi charter flight çarter uçuşu charter member kurucu üye charter ferman, beyanname, kiralama, tutma, patent, patent vermek, kiralamak, tutmak chartered accountant imtiyazlı muhasebeci chartered company ayrıcalıklı şirket chartered mukaveleli charterer gemi kiralayan chartering gemi kiralama chartreuse sarımtırak açık yeşil ren charwoman gündelikçi kadın chary dikkatli, tedbirli, sakıngan chase peşine düşmek, kovalamak, kovmak, koşuşturmak, takip, kovalama, av chaser hafif içki chasm derin yarık, uçurum, büyük ayrılık chassis şasi chaste temiz, erden, iffetli, yalın, süssüz, basit, sade chasten yola getirmek, uslandırmak, aklını başına getirmek chasteness iffetli oluş, sade güzellik chastise acımasızca cezalandırmak, pataklamak, acımasızca suçlamak chastisement dayak, kötek, ceza verme chastity erdemlik, bekaret, iffet, namusluluk chat up konuşarak tavlamaya çalışmak chat sohbet etmek, laklak etmek, muhabbet etmek, sohbet, muhabbet, hoşbeş chateau şato chatelaine şato sahibi kadın chattel goods menkul eşya chattel mortgage menkul rehin chattel paper taşıma belgesi chattel taşınabilir eşya, menkul eşya chatter çene çalmak, sohbet etmek, gevezelik etmek, (diş/vb.) takırdamak, çene çalma, sohbet, gevezelik, laklak, çeren, takırdama, takırtı chatterbox geveze, şapır, ezme chatterer geveze, nakkal, çerenci, farfaracı chatty geveze, şapır, sirgep, çenebaz chauffeur özel şöför chaulmoogra oil şolmgra yağı chauvinism şovenizm, bağnaz ulusçuluk chauvinist şoven chauvinistic şoven, aşırı ulusçu chaw ağız dolusu, çiğnemek cheap labour ucuz emek cheap money ucuz para cheap workforce ucuz işgücü cheap ucuz, erzan, kolay, basit, asan, değersiz, kalitesiz, adi, elisıkı, cimri, ucuza, ucuz ucuz olarak, adice cheapen ucuzlamak, ucuzlatmak, itibarını düşürmek, alçaltmak cheapjack seyyar satıcı cheapness ucuzluk cheapskate pinti, cimri" }, { "text": "cheat death kefeni yırtmak cheat dolandırıcı, dalavereci, hileci, kazıkçı, hile, aldatma, dolandırıcılık, dalavere, kazık, dolap, aldatmak, kazıklamak, dolandırmak, kandırmak, aldatmak, hile yapmak, (sınavda) kopya çekmek, atlatmak, kaçınmak, kurtulmak, (karısını/kocasını) aldatmak cheater hilebaz, kelekbaz check account cari hesap, çek hesabı check back soruşturmak check bank çek keşide eden banka check book çek defteri check character denetim karakteri check counter kasa check currency vadesiz mevduat check desk muhasebe departmanı check files çek dosyaları check gauge ana mastar check in gelişini bildirmek, adını kaydettirmek check list kontrol listesi check nut kontra somun check off işaret koymak check out hesabı ödeyerek konakçıdan ayrılmak check over kontrol etmek check rail karşı ray, kılavuz ray, emniyet rayı check register çek defteri check room emanet eşya bürosu, vestiyer check to bearer hamiline çek check to order nama çek check up on araştırmak, soruşturmak check valve çek valfı, tek yönlü supap check kontrol, denetim, zapt, tutma, dizginleme, doğru işareti, inceleme, karşılaştırma, kontrol, emanet makbuzu, fiş, ekose desen/kumaş, hesap, fiş, (satranç) şah çekme, şah, kiş, (kumar) fiş, çek, kontrol etmek, gözden geçirmek, denetlemek, bakmak, tekşirmek, doğruluğunu araştırmak, incelemek, durdurmak, önlemek, engellemek, engel olmak, tutmak, yanına doğru işareti koymak, emanete vermek, vestiyere vermek, şah çekmek checkback soruşturma, araştırma checkbook çek defteri checked ekose desenli, kareli checker kontrolör, denetçi, dama, damalı yapmak, alacalı yamak checkered kareli checkers dama checking account çek hesabı checking denetim, kontrol checklist kontrol listesi checkmate (santranç) mat etmek, yenilgiye uğratmak, bozguna uğratmak, yenmek, (satranç) mat, bozgun, yenilgi, hezimet checkout ödeme yeri, kasa checkpoint trafik kontrol çekidi checkpointing denetim çekidi koyma checkroom vestiyer checkup çekap, sağlık yoklaması cheddar bir tür kaşar peyniri cheek by jowl al takke ver külah cheek muscle yanak kası cheek pouch avurt cheek yanak, yüzsüzlük, arsızlık, küstahlık cheekbone elmacık sümüğü cheekiness yüzsüzlük, arsızlık cheeky küstah, arsız, yüzsüz cheep cıvıltı, cıvıldamak cheer on tezahürat yapmak" }, { "text": "cheer up neşelen(dir)mek, sevin(dir)mek Cheer up! Keyfine bak!, Geçmiş olsun! cheer alkış, bağırış, neşe, keyif, bağırarak ya da alkışlayarak yüreklendirmek, alkışlamak, destekleyici şekilde bağırmak, umutlandırmak, yardım etmek, desteklemek, yüreklendirmek cheerful neşeli, şen, keyifli cheerfully neşeyle cheerfulness neşelilik, neşe cheering neşelendirici, alkış cheerio (İİ) selamet kal!, hoşça kal!, güle güle! cheerleader amigo cheerless sıkıcı, üzücü, keyifsiz, neşesiz cheerlessness neşesizlik cheers (İİ) şerefe!, (çınkada) hoşça kal! cheery neşeli, şen Cheese it! Kaç! cheese mite peynir kurdu, peynir akarı cheese straws peynirli çörek cheese peynir cheese-paring cimri, hasislik, cimrilik cheesecake peynirli kek cheesecloth tülbent cheesemaking peynircilik cheesemonger peynirci cheesy peynir gibi, peynirli cheetah çita chef şef, aşçıbaşı chef-d'oeuvre şaheser, baş yapıt chela kıskaç, mürit chelate çelat chelation çelatlama, kıskaçlama chelonian kaplumbağa chem kimyasal chemic kimyaya ait chemical action kimyasal etki chemical agent kimyasal ajan chemical analysis kimyasal analiz, kimyasal çözümleme chemical bond kimyasal bağ chemical change kimyasal değişme chemical combination kimyasal bileşme chemical composition kimyasal bileşim chemical compound kimyasal bileşik chemical element kimyasal element, kimyasal öğe chemical energy kimyevi dönünek chemical engineer kimya mühendisi chemical engineering kimya mühendisliği chemical equation kimyasal denklem chemical equilibrium kimyasal denge chemical equivalent kimyasal eşdeğer chemical extinguisher kimyasal yangın söndürücü chemical finish apre chemical formula kimyasal formül chemical fuel kimyasal yakıt chemical kinetics kimyasal kinetik chemical lead saf kurşun chemical means kimyasal yollar chemical mixture kimyasal karışım chemical properties kimyasal özellikler chemical reaction kimyasal tepkime, kimyasal reaksiyon chemical shift kimyasal kayma chemical symbol kimyasal sembol, kimyasal simge chemical treatment kimyasal işlem chemical warfare kimyasal savaş chemical weapon kimyasal silah chemical kimyasal, kimyasal madde chemise dress kadın elbisesi chemise kombinezon chemisette bluz chemisorption kemisorpsiyon, kimyasal tutunma chemist kimyager, kimyacı, eczacı chemistry kimya chemotherapy kemoterapi, ilaçlarla tedavi chemotropism kemotropizm chenille tüylü saçak cheque account çek hesabı cheque to bearer hamiline yazılı çek cheque çek chequebook çek defteri chequer ekose deseni," }, { "text": "damalı yapmak, ekose desenli yapmak chequerboard dama tahtası chequered kareli, ekose, damalı cherish a serpent in one's koynunda yılan beslemek bosom cherish a viper in one's koynunda yılan beslemek bosom cherish sevmek, şefkat göstermek, hatırasında yaşatmak chernozem çernozyom toprağı, kara toprak cheroot puro cherry coal yarı yağlı kömür cherry pie kirazlı turta cherry red kıpkırmızı cherry stone kiraz çekirdeği cherry kiraz, vişne, albalı, kiraz ağacı, kiraz rengi chersonese yarımada chert silisli şist cherub melek, güzel, masum yüzlü çocuk cherubic melek gibi, masum yüzlü chervil frenkmaydanozu chess satranç chessboard satranç/dama tahtası chessman satranç taşı chest cage göğüs kafesi chest cavity göğüs boşluğu chest of drawers çekmeceli dolap chest sandık, kutu, göğüs, bağır, sine chesterfield kanape chestnut kestane, şabalıt, kestane rengi, şabalıdı, keher, kestane ağacı, bayatlamış espri/hikaye chesty iri göğüslü, küstah cheval glass boy aynası chevalier şövalye cheviot şevyot, şevyot yünü chevron V biçiminde süs, kol şeridi, sırma chevy av, avlamak chew over hakkında düşünmek chew the cud düşünüp taşınmak, geviş getirmek chew the rag çene çalmak chew çiğnemek, çiğneme, çiğnenen tütün chewing gum çiklet, sakız chewinggum çiklet, sakız chiasm kiyasma chibouk çubuk chic şık, şıklık Chicago ?ikago şehri chicane şike, hile, safsata, dalavere, hile yapmak chicanery hile, dalavere, safsata, düzen chichi gösterişli, süslü chick civciv, cüce, yavru kuş, güzel kız, piliç, yavru chicken broth tavuk suyu chicken feed az para, kuş yemi chicken hearted tavşan yürekli, korkak chicken livered tavşan yürekli, korkak chicken out korkup vazgeçmek chicken pox suçiçeği chicken run kümes bahçesi chicken piliç, tavuk, piliç eti, korkak chickenfeed çok az para, üç kuruş para chickenhearted korkak, yüreksiz, tabansız chickpea nohut chicory hindiba chid azarlamak chide azarlamak chief clerk büro şefi, mağaza şefi Chief Constable Emniyet Müdürü, emniyet müdürü chief engineer başmühendis chief executive başkan chief judge başyargıç, mahkeme başkanı chief justice başyargıç chief of staff genelkurmay başkanı chief of" }, { "text": "state devlet başkanı chief of the protocol protokol şefi chief office merkez chief part başrol chief prosecutor başsavcı chief public prosecutor cumhuriyet başsavcısı chief surgeon başhekim chief wrestler başpehlivan chief başkan, baş, amir, şef, reis, patron, baş, en önemli, ana chiefly başlıca, en çok chieftain of the tribe aşiret reisi chieftain reis, başçı, lider, kabile başçısı, serkerde, ataman, koçu, koçubaşı, kuldurbaşı, destebaşı chieftaincy kabile reisliği, başkanlık chiffon şifon chiffonier şifoniyer chilblain soğuk şişliği child bearing doğum child benefit çocuk yardımı child care çocuk bakımı child labour çocuk çalıştırma child language çocuk dili child prodigy harika çocuk child relief çocuk yardımı child çocuk, velet, deneyimsiz, toy, çaylak, ürün, sonuç, çocuk child's play çocuk oyuncağı, kolay iş childbearing çocuk doğurma, doğum yapma, çocuk sahibi olma childbed lohusa yatağı, loğusalık childbirth çocuk doğurma, doğum childhood çocukluk, çocukluk dönemi childish çocuksu, çocuk gibi, çocukça, saçma childishly çocukça childishness çocuksuluk, çocukçalık childless çocuksuz childlike çocuksu children insurance çocuk sigortası children çocuklar children's allowance çocuk zammı children's hour sınalgıda çocuk sögeni children's library çocuk kütüphanesi children's wear çocuk giyimi Chile saltpetre sodyum nitrat chile bkz.chilli chili bkz.chilli chiliad bin, bin yıllık devre chill soğumak, soğutmak, ürpertmek, korkutmak, soğuk, titreme, ürperti, soğuk algınlığı, soğukluk, soğuk chilli kırmızı biber chilliness soğukluk, soğuk chilling soğuk chilly soğuk, serin chime in söze karışmak, lafa girmek chime zil/çan sesi, (saat/zil/vb.) çalmak chimera vehim, kuruntu, kâbus, ejderha chimerical hayali, imkânsız, anlamsız chimney cap baca külahı, baca şapkası chimney corner ocak başı, baca kenarı chimney draught baca çekişi chimney piece şömine tablası, ocak rafı chimney pot baca külahı chimney rock peribacası chimney sweep baca temizleyicisi chimney baca, gaz lambası şişesi chimneypot baca başlığı chimneysweep baca temizleyicisi chimneysweeper baca temizleyicisi chimp şempanze chimpanzee şempanze chin çene, enek, iyek chin-chin selam!, merhaba, şerefe! China aster pat çiçeği, meydan güzeli China bark kınakına china clay kaolin," }, { "text": "arıkil china closet tabak dolabı china çini, porselen Chinaman Çinli chinatown Çin mahallesi chinaware çin işi, çini/porselen eşya chinch tahtakurusu chinchilla çinçilla chine benekli, desenli, belsümüğü, dağ sırtı Chinese arborvitae doğu mazısı Chinese binary sütun ikili Chinese cabbage Çin lahanası Chinese lantern körüklü fener, şeytan feneri Chinese wall Çin seddi, geçilemez engel Chinese Çinli, Çince chink yarık, çatlak, Çinli chinook şinuk chinstrap miğfer kayışı chintz calender şintz kalenderi chintz effect parlatma efekti chintz basma kumaş chinwag gevezelik, çene Chios Sakız Adası chip basket hasır sepet chip breaker talaş kalemi, yonga bıçağı chip hat hasır şapka chip in söze karışmak, lafa girmek, iştirak etmek chip pan fritöz chip küçük parça, kırıntı, yonga, iz, çentik, çizik, yarık, cips, mikroçip, yontmak, çentmek, küçük bir parça koparmak, yontulmak, çentilmek, (patates/vb.) doğramak chipmunk küçük Amerika sincabı chipper canlı, şevkli, sohbet etmek chipping çakıltaşı chippy serçe, ufak sincap chirograph el ile yazılmış vesika chirography el yazısı chiromancy el falı chiropodist pedikürcü chiropody ayak bakımı chirp cıvıltı, cıvıldamak chirpy neşeli, şen şakrak, cıvıl cıvıl chirr bazı böceklerin ötüşü chirrup cıvıltı chisel bit düz matkap ağzı, keski ucu chisel steel keski çeliği chisel keski, oymak, yontmak, dolandırmak, (out of ile) kazıklamak chit küçük çocuk, küstah, saygısız ve yaygaracı kadın chitchat sohbet, muhabbet, laklak chitin kitin chitterling bumbar chivalrous şövalyelikle ilgili, yiğit, yürekli, kahraman, ince, kibar, mert, cömert, yardımsever chivalry şövalyelik, yiğitlik, yüreklilik, kahramanlık, incelik, kibarlık chive frenksoğanı chivy avlamak, rahatsız etmek chloral kloralhidrat, kloral chlorate of zinc lehim suyu chlorate klorik asit tuzu chloric acid klorik asit chloric klorik chloride of lime kalsiyum klorür, kireçkaymağı chloride klorür chlorinate klorlamak chlorinated klorlu chlorination klorlama chlorine klor chlorite klorit chloroform kloroform chlorophyll klorofil chloroplast kloroplast chlorosis sarılık chlorous kloröz choc-ice çikolata kaplı dondurma chock takoz, takoz koymak, tıkamak chock-a-block full with ağzına kadar dolu chock-a-block tıka basa dolu, tıklım tıklım," }, { "text": "hıncahınç chock-full ağzına kadar dolu chocolate çikolata, itimil choice seçme, seçim, seçenek, tercih, seçilen/seçilmiş kişi/şey, seçkin, çok iyi, kaliteli choiceness seçkinlik, nefaset choir master koro yönetmeni choir koro, koro üyelerinin yeri choke back (duygularını) eğleçlemek, zapt etmek, menetmek choke coil şok bobini, tıkama bobini choke down aceleyle yemek, (duygularını) eğleçlemek choke off ekmek, atlatmak, kurtulmak, eğleçlemek choke up tıkanmak choke boğmak, boğulmak, tıkamak, tıkanmak, tıkabasa doldurmak, boğma, boğulma, kodes choker boğan şey/kimse, dik yaka choky boğucu, hapishane choler safra, öd, öfke cholera bacillus kolera basili cholera kolera choleric sinirli, çabuk kızan cholesterol kolesterol chondrite kondrit, kumlu göktaşı chondroid kıkırdak gibi chondrule kondrul, gökkumu choose seçmek, uygun görmek, yeğlemek, karar vermek chooser seçen kimse choosy güç beğenen, titiz, müşkülpesent chop off kesmek, budamak chop up doğramak, kıymak chop (balta/vb.ile) kesmek, yarmak, kıymak, doğramak, dilmek, (plan/vb.) baltalamak, (balta/vb.) vuruşu, vuruş, darbe, (deniz) çırpıntı, pirzola, külbastı, damga, mühür, kalite, derece, aynı kalitede mallar, çene chop-chop çabucak, hemencecik chophouse et lokantası chopper balta, satır, dikuçar, helikopter, motosiklet, (ç.) dişler chopping block kütük, et kütüğü chopping board et tahtası chopping knife et baltası chopping iri yapılı, kesme, yarma, değişiklik choppy (deniz) çırpıntılı, dalgalı, (rüzgâr) değişken chopstick Çinlilerin kullandığı yemek çubuğu choral society koro choral koro ile ilgili chorale koral, ilahi beste chord tel, tel, akor, kiriş chordate omurgalı, omurgalı (hayvan) chore angarya, ufak gündelik işler Chorea Kore choreographer koreograf, bale direktörü choreography koreografi choriamb dört heceli bir ölçü choric koro ile ilgili chorion ceninin dış zarı, koryon chorister koro üyesi, koro şefi choroid coat damarkatman, koroit choroid damarkatman, koroit chortle gülmek, kıkırdamak, kahkaha chorus girl kabare kızı chorus koro, nakarat, uğultu, aynı anda şarkı söylemek/konuşmak chough kızılca karga chouse hile, dolandırmak chow yiyecek chowder balıklı sebze çorbası chrestomathy krestomati Christian area miladi tarih Christmas rose kara çöpleme chroma renk parlaklığı chromate kromat chromatic aberration kromatik" }, { "text": "sapınç, renk sapması chromatic scale kromatik gam chromatic sensitivity renk duyarlığı chromatic kromatik, renkser, renklerle ilgili chromaticity kromatiklik, renkserlik chromatics kromatik, renk bilgisi chromatid kromatit chromatin kromatin chromatography kromatografi chrome green krom yeşili chrome steel kromlu çelik chrome krom chromic acid krom asidi chromic oxide krom oksidi chromic kromla ilgili, kromlu chrominance krominans, renklilik chromite kromit chromium plating krom kaplama chromium krom chromium-plate kromlamak, krom kaplamak chromize kromlamak chromo- (önek) renk-, kromo- chromogen kromogen, kromojen chromophore kromofor, renkyapan chromoplast kromoplast chromosome number kromozom sayısı chromosome kromozom chromosphere kromosfer, renkyuvarı chronic unemployment kronik işsizlik chronic süreğen, müzmin, kronik, (İİ) berbat, rezil, çok kötü chronicle kronik, vakayıname, kroniğini çıkarmak chronicler tarihçi chronogram kronogram chronograph kronograf chronological age dallık yaşı chronological kronolojik, zamandizinsel chronologically kronolojik olarak, tarih sırasıyla chronologize kronolojik olarak düzenlemek chronology kronoloji, zamandizin chronometer kronometre, süreölçer chronometry kronometri chrysalis krizalit chrysanthemum kasımpatı, krizantem chrysolite zebercet chrysoprase yeşilimsi kuvars taşı chub tatlı su kefalı, sarı balık chubby tombul, dobişko, kök chuck out dışarı atmak, sepetlemek chuck sth in işini bırakmak, yapmaktan vazgeçmek chuck atmak, fırlatmak, dışarı atmak, sepetlemek, vazgeçmek, bırakmak, terketmek chucker-out fedai chuckle kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, kıkırdama chucklehead budala kimse, ahmak chuffed memnun chug (motor) pat pat etmek, teklemek chum iyi arkadaş, ahbab chummy samimi, arkadaş canlısı chump odun, takoz, salak, aptal, pirzola, sümüklü et chunk iri parça, büyük miktar chunky bodur ve tıknaz, gödek, gebeş churl hödük, pezevenk churlish kaba, ters, aksi churn out bol miktarda öndürmek churn yayık, yayıkta tereyağı yapmak, çalkalamak, çalkalanmak chute trap oluk sürgüsü chute küçük çağlayan, oluk, paraşüt chutney bir tür acı sos chutzpa cüret, küstahlık chyle keylüs, kilüs chyme kimüs cicada ağustosböceği, orakböceği cicatrice sikatris, yara izi cicatrize iyileşmek, iyileştirmek, kabuk bağlamak cicero katrat cicerone turist rehberi cider press elma cenderesi cider elma şarabı, elma şırası cigar box puro kutusu cigar case puro" }, { "text": "tabakası cigar lighter sigara yakacağı, çakmak cigar puro cigaret bkz.cigarette cigarette advertising sigara reklamı cigarette case sigara tabakası cigarette end izmarit cigarette holder sigara ağızlığı cigarette sigara, çilim cilia kirpikler ciliary kirpiksi ciliated kirpikli cilice yapağıdan dokunmuş kumaş Cilicia Kilikya, Adana bölgesinin eski ismi cilium kirpik cimmerian kasvetli, kapanık cinch kolay iş, çocuk oyuncağı, kesin şey, garanti cinchona kınakına cincture kuşak, kemer, pervaz, kuşak dolamak cinder concrete cüruflu beton cinder kor, köz cinderella külkedisi cine camera sınalga, kamera cineaste sinema meraklısı cinema sinema Cinemascope Sinemaskop cinematic sinematik cinematograph sinematograf, sinema makinesi cinematographic sinematografik cinematography sinematograf, sinemacılık Cinerama Sinerama cineraria bileşikgillere ait bir bitki cinerarium yakılan ölünün küllerinin muhafaza edildiği yer cinerator ölülerin yakıldığı fırın cinnabar zincifre, sülüğen cinnamon tarçın cinque (iskambil) beşli cinquefoil beşparmakotu, kurtpençesi cipher code şifre kodu cipher key şifre anahtarı cipher message şifreli mesaj cipher sıfır, şifre cipolin yeşil mermer Cirassian Çerkezce circa tahminen, dolayında, yaklaşık circadian yirmi dört sögenlik Circassian Çerkez circe tehlikeli büyücü kadın circinate halka şeklinde circle brick kemer tuğlası circle of curvature eğrilik çemberi circle of trade iş sahası circle çember, daire, halka, çevre, (tiyatro/vb.) balkon, çember içine almak, daire içine almak, daire biçiminde hareket etmek, çember çizmek, çevresini dolaşmak circlet (taç/bilezik/kolbak/kolye/vb.) halka şeklinde süs eşyası circuit board devre levhası circuit breaker şalter, devre kesici circuit court of appeal gezici temyiz mahkemesi circuit diagram devre şeması circuit dolaşma, devir, tur, çevre, halka, daire, çıngı devresi, gezi, tur, ziyaret, ring seferi, tur, devre, çevrim circuitous dolambaçlı, kıvrımlı, dönemeçli circular arch daire kemer circular letter of credit kredi mektubu circular letter sirküler, genelge circular lever küresel düzeç circular note tamim, sirküler nota, sirküler mektubu circular ring dairevi halka circular saw yuvarlak testere circular vault dairevi kemer circular dairesel, dolambaçlı, genelge circularization tamim etme circularize tamim etmek, sirküler yollamak circulate dolaşmak, dolaştırmak, yaymak, yayılmak circulating devreden," }, { "text": "dolaşan, devir, dolaşım circulation capital döner sermaye circulation dolaşım, kan dolaşımı, dolaşma, yayılma, tiraj, baskı sayısı circulator devir ettirici circulatory system dolaşım jüyesi circulatory dolaşımla ilgili circumambient etrafını çeviren circumambulate etrafını dolaşmak circumcise sünnet etmek circumcision feast sünnet düğünü circumcision sünnet circumference çember, çevre circumferential çevresel circumflex düzeltme/uzatma imi circumfluous etrafı su ile çevrilmiş circumfuse etrafına dökmek (su) circumjacent etraftaki, çevredeki circumlocution dolambaçlı söz, yuvarlak ifade circumnavigate etrafını dolaşmak circumnavigation etrafını dolaşma circumnavigator (gemiyle) dünya turu yapan kimse circumnutate çeşitli yönlere kıvrılmak circumpolar star batmayan yıldız circumpolar dolaykutupsal circumscribe çevresini çizmek, sınırlamak circumscription çevresine çizgi çizme, kuşatma, daire içine alma circumsolar güneşin etrafında dönen, güneşe yakın circumspect dikkatli, önemli circumspection dikkatlilik, sakınganlık, öngörü circumspectly dikkatle circumstance durum, koşul circumstances durumlar, koşullar, mali durum circumstantial evidence ikinci derecede deliller circumstantial duruma bağlı, ayrıntılı circumstantiate ayrıntılarıyla açıklamak circumvent -den kaçmak, kaçınmak, atlatmak circumvention tuzağa düşürme circumvolution bir merkez etrafında dönüş, döndürme circus sirk, alan, meydan cirque glacier sirk buzulu, buzyalağı buzulu cirque sirk, buzyalağı cirrhosis siroz cirrocumulus sirokumulus, yumakbulut cirrostratus sirrostratüs, tülbulut cirrus sirüs bulutu cissoid sissoid, sarmaşık eğrisi cissy bkz.sissy cist taş tabut cistern barometer hazneli barometre cistern sarnıç citadel kale citation geldiri, celpname, alıntı, iktibas cite mahkemeye çağırmak, celpname göndermek, bahsetmek, adından söz etmek, örnek olarak vermek/göstermek citified şehir hayatına uymuş, şehirleşmiş citify kentleştirmek citizen vatandaş, yurttaş citizenry bütün vatandaşlar citizenship vatandaşlık, yurttaşlık citrate sitrat citric acid sitrik asit citric sitrik, ekşi citrine açık sarı, limon sarısı citron ağaçkavunu citrus fruits narenciye citrus turunçgillerle ilgili city council şehir meclisi city father kent yöneticisi city hall belediye, belediye binası city manager belediye başkanı city planning şehir planlama city state site kent, şehir devleti city kent, şehir civet misk kedisi civic centre kent merkezi civic şehirle ilgili, kentsel, yurttaşlıkla ilgili civics yurttaşlık bilgisi civil administration sivil idare civil aviation sivil havacılık civil" }, { "text": "case hukuk davası civil code medeni kanun civil commotion halk ayaklanması civil defence sivil savunma civil disobedience kanunlara itaat etmeme civil engineer inşaat mühendisi civil engineering inşaat mühendisliği civil government sivil idare civil law medeni hukuk civil liberties insan hakları civil life sivil yaşam civil marriage medeni nikâh civil population sivil halk civil rights vatandaşlık hakları civil servant devlet memuru civil service devlet memurluğu, devlet hizmeti, kamu görevi civil state medeni hal civil suit hukuk davası civil tribunal hukuk mahkemesi civil war iç savaş civil year mali yıl civil sivil, uygar, medeni, kibar, nazik civil-spoken nazik, terbiyeli civilian life sivil yaşam civilian population sivil halk civilian sivil civility incelik, nezaket, kibarlık civilization uygarlık, medeniyet, uygarlaştırma, uygarlaşma, modern toplum civilize uygarlaştırmak, uygarlaşmak civilized medeni, uygar, sosyal civvies sivil elbise clabber katık clack tıkırdamak, tıkırdatmak, tıkırtı clad bürünmüş, kaplanmış, örtünmüş cladding plakaj, giydirme claim for damages zarar ve ziyan talebi claim for indemnity tazminat talebi claim hak talep etmek, almak, sahip çıkmak, iddia etmek, istek, talep, hak, iddia claimable hak talep edilebilir claimant talep sahibi, davacı clairvoyance geleceği görebilme gücü clairvoyant geleceği görebilen clam up gıkını çıkarmamak, susmak clam deniztarağı, (up ile) gıkını çıkarmamak, susmak clamant gürültülü, ısrarlı clamber tırmanmak clammy nemli, yapışkan ve soğuk clamor bkz.clamour clamorous gürültülü, patırtılı, yaygaracı clamour gürültü, patırtı, yaygara, yaygara koparmak clamp bolt kelepçe cıvatası clamp down on daha sıkı olmak, sınır koymak, menetmek clamp mengene, kenet, kıskaç, mengeneyle sıkıştırmak clamp-on kenetlenme clampdown resmi kısıtlama, sınırlama, önleme clamping bağlama, kenetleme clamshell çift çeneli kova clan klan, oymak, kabile, boy, büyük kodak clandestine meeting gizli toplantı clandestine worker kaçak işçi clandestine gizli, el altından yapılan, gizli kapaklı clang çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama clanger büyük hata, gaf clangour madeni ses clank şakırtı, şıkırtı, şakırdamak, şakırdatmak clannish (türküm) ayrılıkçı clansman klan üyesi kimse clap (el) çırpmak, alkışlamak," }, { "text": "dostça vurmak, koyuvermek, gönderivermek, postalamak, alkış, alkışlama, gürleme, yavaş vurma, (the ile) belsoğukluğu clapboard tahta kaplama, ahşap clapper çan tokmağı clappers şakşak clapping alkış sesi, alkış clapstick şakşak claptrap zırva, saçmalık, hikâye, boş laf claque verginli şakşakçılar türkümü claret kırmızı şarap, kırmızı şarap rengi clarification arıtma, temizleme, açıklama clarifier durultucu clarify açıklamak, açıklık getirmek, aydınlatmak, açıklanmak, anlaşılır olmak, aydınlanmak, arıtmak clarinet klarnet clarinetist klarnetçi clarion boru sesi, yüksek ses, boru clarity açık seçiklik, anlaşılırlık, berraklık, açıklık clary adaçayı clash çarpışmak, çatışmak, (renk) uymamak, gitmemek, çatışmak, aynı zamana denk gelmek, gürültü yapmak, gürültü, patırtı, çatışma clasp knife sustalı çakı clasp one's hands ellerini kavuşturmak clasp toka, kopça, kavrama, sıkı sıkı tutma, tokalamak, kopçalamak, sıkıca tutmak, kavramak class book mektep kitabı, yoklama defteri class consciousness sınıf bilinci class distinction sınıf farkı class price en yüksek fiyat class struggle sınıf mücadelesi class war sınıf mücadelesi class toplumsal sınıf, sınıf, zümre, tabaka, (mektep) sınıf, ders, çeşit, tür, sınıf, sınıflandırmak classic klasik, birinci sınıf, klasik, bilinen, tipik, klasik yapıt, klasik classical music klasik müzik classical klasik classicism klasisizim classicist klasik biçim yanlısı classicize klasikleştirmek classifiable sınıflandırılabilir classification sınıflama, bölümleme, tasnif, sınıflandırma classified ad küçük gazete ilanı classified advertisements küçük ilanlar classified sınıflandırılmış, bölümlenmiş, tasnif edilmiş, (askeri bilgi/vb.) gizli classifier klasifikatör, kümeleyici classify sınıflandırmak classless society sınıfsız toplum classless (toplum) sınıfsız, sınıf farkı olmayan, hiç bir özel ya da toplumsal sınıfa bağlı olmayan, sınıfsız classmate sınıf arkadaşı classroom teacher sınıf öğretmeni classroom sınıf, derslik classy şık clastic rocks klastik kaya, mekanik tortul kaya clastic sediment klastik tortu, kırıntı tortu clastic klastik clatter tangırdamak, tangırtmak, tangırtı claudication topallama clause of statement bildirme tümcesi clause cümlecik, yantümce, madde, fıkra clauses of reason neden cümlecikleri, sebep cümlecikleri claustrophobia kapalı yer korkusu, klostrofobi clavichord klavsen clavicle köprücüksümüğü clavier klavye claviform çomak şeklinde claw clutch kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama claw coat" }, { "text": "frak claw coupling kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama claw hammer çatal çekiç, tırnak çekici claw hatchet çatallı balta claw pençe, kıskaç, pençelemek, tırmalamak clay blanket kil örtü clay content kil muhtevası clay dam kil baraj clay fraction kil fraksiyonu clay layer kil tabakası, kil katmanı clay mud kil çamuru clay pigeon suni güvercin clay pipe toprak künk clay pit kil ocağı clay schist killi şist clay seam kil damarı clay slate killi şist clay soil killi toprak clay stratum kil tabakası clay tile künk clay kil clayey killi, balçıklı clayish kil gibi claymore kılıç clean bill of lading temiz konşimento clean letter of credit temiz akreditif clean out temizlemek, ayıklamak, seçmek, silip süpürmek clean sweep tam temizlik, köklü değişim, tam zafer clean up temizlemek, çok kâr etmek, vurgun vurmak clean temiz, kullanılmamış, yeni, namuslu, masum, temiz, düzgün, adil, kurallara uygun, net, başarılı, boş, tam anlamıyla, bütünüyle, temizlemek, temizlenmek, (hayvan) iç kılganlarını çıkartmak, sakatatını çıkartmak, içini temizlemek, temizleme, temizlik clean-bred safkan clean-cut biçimli, düzgün, belirgin, kesin, iyi yontulmuş clean-handed suçsuz, günahsız clean-limbed çakı gibi, dalyan gibi cleaner temizlik işçisi, temizlikçi, temizleyici cleaner's naphtha benzin cleaner's temizleyici dükkânı cleaning brush temizleme fırçası cleaning supplies temizlik malzemesi cleaning woman temizlikçi kadın cleaning temizleme cleanliness temizkârlık, selikalılık, selika, temizlik cleanly temiz, temizliğe dikkat eden, temizkâr, selikalı, pakize, temiz bir biçimde cleanse (yara/vb.) temizlemek cleanser temizlik maddesi cleansing temizleyici clear away temizlemek, toplamak, kaldırıp götürmek clear off çekip gitmek, kaçmak, sıvışmak, borç ödemek clear out sıvışmak, tüymek, tertemiz etmek, çekilip gitmek clear syrup beyaz şurup clear the air sürtüşmeyi gidermek, gerginliği gidermek clear the line çınkayı meşgul etmemek, hattı açık tutmak clear up (hava) açılmak, çözümlemek, halletmek clear violation açıkça ihlal clear açık, parlak, berrak, anık, anlaşılır, net, belirgin, anlayışlı, kolayca kavrayan, emin, kararlı, suçsuz, belasız, açık, engelsiz, tehlikesiz, boş, masum, temiz, arı, saf, lekesiz, açık," }, { "text": "belirgin, ortada, aşikâr, açıkça net bir şekilde, tamamen, uzağa, uzakta, dışarı, temizlemek, açmak, aklamak, değmeden geçmek, aşmak, resmi izin vermek, (borç) temizlemek, ödemek clear-cut biçimli, düzgün, açık ve net, kesin, keskin hatlı clear-headed anlayışlı, mantıklı clear-sighted keskin gözlü, mantıklı clearance sale tasfiye satışı clearance (gemi/vb.) geçiş izni, temizleme, açıklık yer clearheaded iyi düşünen, anlayışlı clearing bank ciro bankası clearing office takas bürosu clearing system takas jüyesi clearing (orman) açıklık, meydan, ağaçsız yer clearinghouse kliring odası, takas odası clearly açık bir biçimde, açık seçik, açıkça, şüphesiz, kesinlikle, düpedüz clearness açıklık clearout tepeden tırnağa temizleme clearstarch kolalamak cleat koçboynuzu, kama, takoz, kelepçe, mandal cleavage yarma, yarık, çatlak, bölünme, memelerin arasındaki boşluk cleave yarmak, bölmek cleaver kasap satırı cleavers yoğurtotu clef anahtar cleft foot çift tırnaklı ayak cleft graft kalem aşısı cleft palate yarık damak cleft sentence ayrık tümce cleft yarık, çatlak, yarık, çatlak cleistogamic öz özüne döllenen clematis akasma, yabanasması clemency acıma, merhamet, (hava) yumuşaklık clement merhametli, yufka yürekli, (hava) yumuşak clench (diş/el/vb.) sıkmak, sımsıkı kapamak, sıkıca kavramak clepsydra su saati clerestory asma kat clerical costs personel giderleri clerical error yazı hatası clerical work büro işi clerk yazman, kâtip, tezgâhtar, satıcı clerkship kâtiplik, yazmanlık clever dick ukala dümbeleği clever akıllı, zeki, usta, becerikli, parlak cleverness akıllılık, zekilik, maharetlilik clevis kenet demiri, çatal clew yumak, topak, kuka, ipucu, yumak yapmak, sarmak cliche basmakalıp söz, beylik laf click beetle taklaböceği click tıkırtı, tıkırdamak, tıkırdatmak, anlaşılmak, çakılmak, başarılı olmak, tutulmak client müşteri, alıcı, müvekkil clientele müşteriler, müşteri cliff uçurum cliffhanger büyük çekişme, heyecanlı yarış, (ünalgı/sınalgı) en heyecanlı yerinde kesilen dizi, arkası yarın climacteric buhranlı yaş devresi climacterical buhranlı devreye ait climactic (heyecan/vb.) doruğa ulaştıran climate iklim, ortam, hava climatic change iklim değişimi climatic zone iklim bölgesi climatic iklimsel climatology klimatoloji, iklimbilim climax en heyecanlı bölüm, orgazm, en heyacanlı çekide ulaşmak, doruğa ulaşmak climb down alttan" }, { "text": "almak, inmek, vazgeçmek climb the walls aklı başından gitmek climb tırmanmak, çıkmak, yükselmek, tırmanış, tırmanma, yokuş climbable tırmanılabilir climber tırmanıcı, dağcı, toplumda yükselmek isteyen kişi climbing root tırmanıcı kök climbing tırmanıcı, tırmanma clime iklim, diyar clinch sarılma, kucaklaşma, perçinlemek, halletmek, çözümlemek, sarılmak, kucaklaşmak clincher perçinleme çivisi cling like a leech sülük gibi yapışmak cling yapışmak, sıkı sıkı tutmak, bırakmamak clinging (giysi) yapışan, sıkan, dar, çok bağlı, kopamayan, yapışan clingstone etşeftalisi clingy yapışkan clinic klinik clinical thermometer tıbbi termometre clinical klinik, soğuk, ilgisiz, umursamaz clinicar gezici klinik clinician klinisyen clink çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama, kodes clinker klinker, sert tuğla, dışık, cüruf, cüruf oluşturmak clinometer klinometre, eğimölçer clip joint kötü şöhretli gece kulübü clip sb's wings ayağına bağ olmak clip ataş, sıkaç, toka, klips, kıskaç, sancak, şarjör, kesme, kırılma, darbe, (ataş/vb.ile) tutturmak, kesmek, kırkmak, vurmak clipboard raptiyeli yazı altlığı clipped compound kesintili birleşik clipper sürat teknesi, hızlı at, kırpma makası clippers kırpma makası clipping kesilen şey, kesik, kupür clique klik, hizip cliquish hizipçi clit klitoris, bızır clitellum semer clitoris klitoris, dılak, bızır cloaca lağım cloak pelerin, perde, paravana, gizlemek, örtmek, saklamak cloak-and-dagger casusluk ile ilgili cloakroom vestiyer, tuvalet clobber pataklamak, marizlemek, yenmek, haklamak, sürekli ve acımasız saldırılar yapmak, paltar, giyim, birkese mahsus şeyler cloche çan şeklinde şapka, kloş clock face saat kadranı clock in işe başlamak, işe geliş sögenini kaydetmek clock out işten çıkmak, işten çıkış sögenini kaydetmek clock radio saatli ünalgı clock tower saat kulesi clock up kaydetmek, katetmek clock masa/duvar saati, hız göstergesi, hızölçer, sögen tutarak süresini ölçmek clocked süslü clockmaker saatçi clockwise saat yelkovanı yönünde clockwork saati çalıştıran düzenek clod (kil/vb.) toprak, aptal, salak cloddishness aptallık clodhopper hödük, andavallı, kıro clodhopping kaba, hödük, dangıl dungul clog nalın, takunya, tıkamak, tıkanmak clone klon clonus klonüs, ihtilaç clop nal sesi cloque klog, kabarcıklı krep, klog, kabarcıklı krep close a" }, { "text": "bank account banka hesabını kapamak close call kıl payı kurtuluş close circuit kapalı devre close down kapamak, tasfiye etmek, kapanmak close fitting dar, sıkı close friend yakın arkadaş close in on yaklaşmak close in sarmak, kuşatmak, (günler) kısalmak close of the year yıl sonu close on hemen hemen close out tasfiye etmek close relative yakın akraba close resemblance yakın benzerlik close shave paçayı zor kurtarma, sinek kaydı tıraş close shot yakın plan, göğüs çekimi close the books defterleri kapatmak close up kapatmak, tıkamak, engellemek, kapanmak, şıkışmak close kapatmak, kapanmak, eylemi durmak, eylemini durdurmak, birleşmek, birleştirmek, son vermek, son, bitim, sonuç, nihayet, katedral alanı, yakın, samimi, sık, az aralıklı, dar, sınırlı, dikkatli, titiz, (hava) sıkıntılı, boğucu, havasız, kapalı, az farklı, hemen hemen eşit, ketum, ağzı sıkı, eli sıkı, cimri, hasi, yakın, yakından, yakına close-grained sık taneli, ince taneli close-knit çok yakın, ayrılmaz close-set birbirine yakın closed bidding kapalı usulle teklif closed circuit television kapalı devre sınalgı closed circuit kapalı devre closed community kapalı toplum closed cycle kapalı devre, kapalı çevrim closed economy kapalı ekonomi closed path kapalı yol closed session gizli celse, gizli oturum closed shop yalnız sendika üyelerini çalıştıran işyeri closed vowel kapalı ünlü closed kapalı closefisted cimri, pinti closely yakından closeness yakınlık, sıklık, darlık closet gömme dolap, tuvalet, küçük oda closing date kapanış tarihi closing entry kapanış maddesi, kapanış kaydı closing of an account hesabı kapatma closing price kapanış fiyatı closing speech kapanış konuşması, son konuşma closing time kapanış zamanı closing kapama closure kapatma, kapanma, son, tartışmayı kesip oylamaya koyma clot pıhtı, aptal, salak, sersem, pıhtılaşmak cloth binding bez cilt cloth finishing kumaş apresi cloth fulling kumaş dinkleme cloth milling kumaş dinkleme cloth printing kumaş baskısı cloth roller kumaş roliği cloth waste kumaş telefi cloth kumaş, bez, örtü, desterhan cloth-bound bez ciltli, bez kaplı clothe giydirmek clothes basket çamaşır" }, { "text": "sepeti clothes hanger elbise askısı clothes moth güve clothes peg çamaşır mandalı clothes press çamaşır dolabı, elbise dolabı clothes giysi, giyim, elbise, paltar, libas, eğin, üst baş clotheshorse çamaşır kurutma askısı clothesline çamaşır ipi clothespin mandal clothespress çamaşır dolabı, ütü makinesi clothier kumaşçı clothing industry konfeksiyon sanayii clothing giyecek, giyim, kıyafet clotting pıhtılaşma cloud chamber sis odası cloud chart bulut haritası cloud cover bulut örtüsü cloud layer bulut tabakası cloud bulut, karaltı, gölge, küme, korku ya da üzüntü kaynağı olan şey, bulutlanmak, bulandırmak, karıştırmak cloud-capped bulutla kaplanmış cloudburst ani bastıran şiddetli yağmur, sağanak clouded bulutlu, bulanık cloudiness bulutluluk cloudless bulutsuz cloudy bulutlu, bulanık clout darbe, yumruk, nüfuz, torpil, bulaşık bezi, cındır, vurmak, patlatmak, yapıştırmak, çakmak clove karanfil, sarımsak dişi clover yonca cloverleaf junction yonca yaprağı (kavşak) cloverleaf yonca yaprağı clown palyaço, soytarı, şaklaban, maskara, soytarılık etmek, maskaralık etmek clownery soytarılık, fars cloy bıkkınlık vermek, gına getirmek, içini bayıltmak cloying iğrenç club car büfeli vagon club fee kulüp aidatı club moss kurtayağı club of the rich nations zenginler kulübü club together masrafı paylaşmak, bir araya gelmek club kulüp, dernek, sopa, golf sopası, sinek, sopa ile vurmak/dövmek clubby girişken, girgin clubfooted yumru ayaklı clubhouse (spor/vb.) kulüp binası clubman kulüp üyesi cluck gıdaklama, gıdaklamak clue in ipucu vermek clue ipucu clump küme, yığın, ayak sesi, ayak patırtısı, tok ses, ağır ve gürültülü adımlarla yürümek clumsiness hantallık, sakarlık clumsy beceriksiz, sakar, biçimsiz cluster salkım, demet, küme, türküm, kümelenmek, bir araya gelmek, toplamak, kümelemek, bir araya getirmek, toplamak clutch brake kavrama eğleci, debriyaj eğleci clutch coupling kavrama bağlantısı clutch disc debriyaj diski, kavrama diski clutch fork debriyaj çatalı, kavrama çatalı clutch lining debriyaj balatası, kavrama tabanı clutch pedal debriyaj pedalı, kavrama pedalı clutch shaft debriyaj mili, kavrama mili clutch kavramak, sıkıca tutmak, sarmak, kavrama, tutma, pençe, debriyaj, kavrama clutter karmakarışık etmek, dağıtmak, darmadağın etmek, karışıklık," }, { "text": "darmadağınlık, zürzavar, zirüzeber, saçıştırılmış şeyler clyster lavman, tenkiye co (önek) birlikte, müşterek, ortak co-occurrence birlikte bulunma, birliktelik co-op kooperatif co-opt üye olarak kabul etmek co-star başrol oyuncularından biri co-worker meslektaş coacervate koaservat coach horse araba atı coach house hangar, garaj coach at arabası, fayton, yolcu otobüsü, yolcu vagonu, özel öğretmen, antrenör, koç, çalıştırıcı, çalıştırmak, yetiştirmek coaching araba ile gezme, özel ders coachman arabacı coachwork karoseri coaction birbirini etkileme, baskı, zorlama coagulable pıhtılaşır, pıhtılaşabilir coagulant pıhtılaştırıcı madde coagulate koyulaşmak, pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak coagulation pıhtılaşma coagulator pıhtılaştırıcı madde coagulum pıhtı coal bed kömür yatağı coal bunker kömürlük coal district kömür havzası, kömür bölgesi coal drawing kömür çıkarma coal dust kömür tozu coal field kömür yatağı coal gas kömür gazı, havagazı coal measure kömür tabakası coal mine kömür madeni coal oil gazyağı coal scuttle kömür kovası coal seam kömür damarı coal tar kömür katranı coal kömür coalbunker kömürlük coaler kömür gemisi, kömür vagonu coalesce birleşerek bir bütün haline gelmek, bütünleşmek, birleşmek coalescence birleşme, bütünleşme coalescent birleşmek üzere olan coalfield kömür yatağı coaling station kömür istasyonu coalition partner koalisyon ortağı coalition koalisyon, birleşme coalmine kömür madeni coalminer maden kömürü işçisi coalyard kömür deposu coaming mezarna, ambar ağzı coarse adjustment kaba ayar coarse grain iri tane, kaba tane coarse gravel kaba çakıl, iri çakıl coarse kaba, terbiyesiz, bayağı, adi, işlenmemiş, kaba coarse-grained kaba damarlı (ağaç) coarsen kabalaştırmak, kabalaşmak, irileştirmek coarseness kabalık, irilik coast artillery sahil topçusu coast defence sahil savunma coast guard sahil koruma coast guards sahil muhafaza coast kıyı, sahil, kızakla kayılabilecek yokuş, yokuştan kızakla kayma, kıyı boyunca gitmek, yokuş aşağı inmek coastal current kıyı akıntısı coastal dune kıyı kumulu coastal navigation kabotaj coastal region kıyı bölgesi coastal security sahil güvenlik coastal strip sahil şeridi coastal town liman kenti coastal waters karasuları coastal kıyı ile ilgili coaster brake pedal eğleci coaster koster, bardak altlığı, altlık," }, { "text": "kızak coastguard sahil koruma görevlisi coasting trade kabotaj, sahil ticareti coasting vessel sahil gemisi coasting kıyı seyri, kabotaj coastline kıyı, rahil şeridi coastwise shipping kabotaj coastwise kıyı boyunca coat hanger elbise askısı coat of arms arma coat of paint bir kat boya coat stand portmanto coat ceket, palto, mont, post, tabaka, kat, kaplama coated kaplanmış, kaplı coati koati coating tabaka, kat, astar, kaplama coauthor ortak yazar coax tatlılıkla ikna etmek, tatlılıkla elde etmek coaxial antenna koaksiyal anten coaxial cable koaksiyal kablo coaxial koaksiyal, eksendeş, ortak eksenli cob mısır koçanı cobalt blue kobalt mavisi cobalt kobalt cobalt-plate kobalt kaplamak cobble kaldırım taşı döşemek, arnavut kaldırım taşı cobbler ayakkabı tamircisi, sakar işçi cobblers aptalca konuşma, saçmalık, zırva cobblestone arnavut kaldırım taşı cobra kobra cobweb örümcek ağı coca koka cocaine kokain cocatoo kakadu coccus koküs coccyx koksiks, kuyruksokumu sümüğü cochineal insect kırmızböceği cochineal kırmız, koşnil cochlea koklea, kulak salyangozu cochlear duct koklea arnası cochlear kokleayla ilgili cock an ears kulak kabartmak cock and bull story uydurma laf, martaval cock chafer mayısböceği cock fighting horoz dövüşü cock horse tahta at, oyuncak at cock of the walk lider cock one's hat şapkayı yan giymek cock up içine etmek, içine sıçmak, berbat etmek cock horoz, tetik, musluk, saman yığını, zırva, saçmalık, aptallık, cüret, (silah) kurmak, tetiğe almak, (kulak/vb.) dikilmek, kalkmak, kabarmak, dikmek, kaldırmak, kabartmak, (şapka/vb.) yana yatırmak, yan giymek, (saman) yığmak cockade şapka arması cockatoo Avustralya tepeli papağanı cockboat küçük sandal cockchafer mayısböceği cockcrow şafak, sabahın ilk sögenleri cockerel yavru horoz cockeyed aptal, salak, saçma, yamuk, yan, yatık cockfight horoz döğüşü cockhorse oyuncak at, tahta at cockle bir tür midye cocklebur pıtrak cockleshell tarak kabuğu, küçük sandal Cockney (Doğu) Londralı cockpit horoz dövüşü yapılan küçük alan, pilot kabini, yarış arabasında sürücü yeri cockroach hamamböceği cockscomb horoz ibiği, ibik cockshy nişan tahtası cockspur horoz mahmuzu cocksure ukala," }, { "text": "özünü beğenmiş cocktail kokteyl cocky ukala, özünü beğenmiş coco hindistancevizi ağacı cocoa bean kakao çekirdeği cocoa kakao coconut butter hindistancevizi yağı coconut milk hindistancevizi sütü coconut hindistancevizi cocoon koza, barama cocotte yosma cod liver oil balıkyağı cod morina balığı coda koda, final codbank morina bulunan sığlık coddle ağır ateşte kaynatmak, üzerine titremek, şımartmak, çok üstüne düşmek code name kod adı code number kod numarası code of ethics ahlak kuralları code şifre, kod, kural, şifrelemek, şifreyle yazmak, kodlamak codebtor müşterek borçlu coded kodlu, kodlanmış codein kodein codeine kodein coder kodlayıcı codetermination ortak yönetim, yönetime katılma codex eski bir kitabın orijinali codfish morina codger antika adam, tuhaf adam, acayip, garibe codicil vasiyetnameye yapılan ek codification kodlama, tanzim etme codify düzenlemek, kodlamak coding language kodlama dili coding kodlama codling moth elma içkurdu codling morina yavrusu, ham elma codliver oil balıkyağı codominance eşbaskınlık codriver haydavcı muavini codswallop saçmalık, zırva coed karma okulda kız öğrenci, (okul) karma eğitim yapan, karma coeducation karma eğitim coefficient of absorption absorpsiyon katsayısı, soğurum katsayısı coefficient of elasticity esneklik katsayısı coefficient of error hata katsayısı coefficient of expansion genleşme katsayısı coefficient of friction sürtünme katsayısı, sürtünüm çarpanı coefficient of induction endüksiyon katsayısı coefficient of linear doğrusal genleşme katsayısı expansion coefficient of loading yükleme katsayısı coefficient of reflection yansıma katsayısı coefficient of roughness pürüzlülük katsayısı coefficient katsayı coelenterate selentere coeliac karın boşluğu ile ilgili coelostat kolostot coenzyme koenzim coequal eş, denk, eş, denk coerce zorlamak, baskı yapmak coercible zorunlu, mecburi coercion zorlama, baskı coercive zorlayıcı coessential aslı bir olan coeval yaşıt, akran, hemasır, çağdaş coexist bir arada olmak, aynı anda varolmak, (karşıt siyasetli ülkeler) bir arada barış içinde yaşamak coexistence bir arada var oluş coexistent birlikte var olan cofactor kofaktör, eşçarpan coffee bean kahve çekirdeği coffee break kahve molası coffee cup kahve fincanı coffee grounds kahve telvesi coffee house çayevi, kahvehane," }, { "text": "kahve coffee maker kahve makinesi coffee mill kahve değirmeni coffee pot cezve, kahvedan, kahvedanlık coffee set kahve takımı coffee spoon tatlı kaşığı coffee table çay masası coffee kahve coffeepot cezve coffer sandık, çekmece, kasa, kutu cofferdam batardo, sugeçirmez sandık coffin bone toynak içindeki ayak sümüğü coffin joint toynak eklemi coffin plate tabut üstüne konulan levha coffin tabut cofunction kofonksiyon, eşişlev cog the dice zar tutmak cog çark dişi, diş cogency telkin gücü, ikna yeteneği cogent ikna edici, inandırıcı, telkin edici cogently ikna ederek cogged dişli cogger dolgucu cogging doldurma cogitate (birşey üzerinde) dikkatle ve ciddi olarak düşünmek, enine boyuna iyice düşünmek cogitation iyice düşünme, enine boyuna düşünme cogitative düşünceli, düşünebilen, dalgın cognac konyak cognate languages akraba diller cognate aynı kökenli, aynı soydan gelen, akraba cognation aynı kökten gelme, akrabalık cognition bilme, kavrama, idrak cognitive bilmeye, kavramaya ya da idrak etmeye ilişkin cognizable kavranabilir, idrak edilir cognizance kavrama, idrak, bilgi, yetki cognizant farkında olan, haberdar cognomen soyadı, lakap, ad cognoscente ehil, erbap cognoscible kavranır, anlaşılır cognovit ikrar, itirafname cograil dişli ray cogwheel dişli, çark cohabit birlikte yaşamak, karı koca gibi yaşamak cohabitation birlikte yaşama coheir ortak, mirasçı coheiress ortak mirasçı (kadın) cohere yapışmak, birleşmek, uyuşmak, tutarlı olmak, birbirini tutmak coherence yapışma, birbirini tutma, tutarlık, uygunluk coherent uygun, tutarlı, birbirini tutan, kolayca anlaşılan coherently tutarlı olarak coherer koherer cohesion yapışma, birbirini tutma, kohezyon, uyuşma, hemreylik cohesive force yapışma gücü, moleküler çekim cohesive yapışkan, bağlı, yapıştırıcı cohesiveness yapışıklık cohort bir lejyonun onda biri, türküm coif takke, külah, papak, takke giydirmek coiffeur kuaför coiffure kuaförlük coign çıkıntılı köşe coil ignition bobinli ateşleme coil spring helis yay, helezoni yay coil vacuum pan serpantinli vakum kazanı coil winding bobin sarımı coil wire bobinaj teli coil dolanmak, kangal haline gelmek, dolamak, kangal, bobin, tutam, gebeliği önleyici alet coin box kumbaralı alısün coin money para kırmak coin madeni" }, { "text": "para, para basmak, (sözcük/vb.) uydurmak, icad etmek coin-box telephone kumbaralı alısün coinage madeni para basma, madeni para, (yeni sözcük/vb.) uydurma, icat coincide aynı zamana rastlamak, çatışmak, (düşünce/vb.) uymak, uyuşmak coincidence circuit çakışma devresi, koinsidens devresi coincidence rastlantı, tesadüf, uygunluk coincident tesadüfi, mutabık coincidental rastlantısal, tesadüfi coincidentally tesadüfen coiner para basan kimse, kalpazan coinsurance ortak sigorta, müşterek sigorta coir hindistancevizi lifi coital cinsel birleşme ile ilgili coition bkz.coitus coitus cinsel birleşme coke breeze kok tozu, kok mıcırı coke furnace kok fırını coke oven kok fırını coke kok kömürü, kokain, koka kola coking coal kok kömürü coking duff kok tozu coking koklaştırma col boyun, vadi, geçit cola nut kola cevizi cola kolalı içecekler colander süzgeç, kevgir colchicum safran cold air soğuk hava cold chisel soğuk keski, demir kalemi cold cream yüz kremi cold cuts soğutma et, söğüş cold electrode soğuk elektrot cold fish soğuk kimse, soğuk nevale cold frame limonluk, sera cold front soğuk cephe, soğuk hava kitlesi cold meat soğutma et, söğüş cold roll soğuk hadde cold saw soğuk testere, daire testere cold shoulder soğuk davranış cold snap ani hava soğuması cold sore uçuk cold steel kılıç cold storage soğuk hava deposu cold war soğuk savaş cold water soğuk su cold wave soğuk dalgası cold weather soğuk hava cold work soğuk iş, soğuk işleme cold soğuk, soğukluk, tumağı, zükâm, meraksız, lakayıt cold-blooded soğukkanlı, duygusuz, acımasız, merhametsiz cold-hearted soğuk, duygusuz, kaba coldness soğukluk cole kolza, lahana cinsinden sebze coleoptera kınkanatlılar coleopterous kınkanatlı coleoptile koleoptil colic kolik, buruntu, sancı colitis kolit, kalınbağırsak iltihabı collaborate birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düşmanla işbirliği yapmak collaboration iş birliği, emektaşlık collaborationist işbirlikçi collaborator iş arkadaşı, işbirlikçi, mesai arkadaşı collage kolaj, kolaj resim collagen kolajen collapse çökmek, çöktürmek, katlamak, katlanmak, başarısızlığa uğramak, suya düşmek, düşmek, yığılmak, bayılmak, güçten düşmek, çökmek, yıkılmak, çöküş, yıkılış, çökme, yıkılma, ani düşüş, yıkım, başarısızlık," }, { "text": "güçten düşme collapsible katlanabilir, açılır kapanır collar yaka, tasma, yakalamak, araklamak, yürütmek collarbone köprücük sümüğü collate karşılaştırmak, sıraya koymak, dizmek, düzenlemek collateral security karşılıklı teminat, munzam teminat, ek inanca collateral yan yana, paralel, yardımcı, ikincil, ek, aynı soydan gelen, maddi teminat collateralize teminat altına almak collation karşılaştırma, hafif yemek collator dizici colleague meslektaş collect call ödemeli konuşma collect on delivery ödemeli olarak collect oneself özünü toplamak collect taxes vergi toplamak collect toplamak, biriktirmek, toplanmak, birikmek, toparlamak, uğrayıp almak collected özüne hakim, sakin collectible tahsil edilebilir collecting agent tahsildar collecting tank depo, tank collecting toplayıcı, devşirici, toplama, devşirme collection clerk tahsilat memuru collection manager tahsilat müdürü collection toplama, toplanma, koleksiyon, derlem, biriktiri, iane, toplanan para, yığın, posta kutusunu boşaltma collective agreement toplusözleşme collective bargain toplusözleşme collective bargaining toplusözleşme görüşmesi collective farm kolhoz, ortaklaşa çiftlik collective labour toplu iş sözleşmesi agreement collective noun topluluk adı collective ownership ortak mülkiyet, ortak iyelik collective security ortak güvenlik collective work ortak yapıt collective ortak, ortaklaşa, toplu, kolektif, kolektif şirket collectively toplu olarak collectivism kolektivizm, ortaklaşacılık collectivist kolektivist, ortaklaşacı collectivity bütünlük collector vergi toplayan kişi, tahsildar, kolleksiyoncu colleen kız College of Europe Avrupa Koleji college yüksekokul, bilimyurdu, heyet, birlik collegiate school ortaokul ve lise collegiate birdem öğrencilerine özgü collenchyma pekdoku collet halka, yüksük, bilezik collide çarpışmak, çatışmak, zıt olmak, zıt görüşte olmak collie iskoç çoban köpeği collier kömür işçisi, kömür gemisi colliery kömür ocağı, kömür madeni colligate birbirine bağlamak, birleştirmek colligative koligatif, bağlaşık collimate bir hizaya getirmek collimation yönlendirme, kolimasyon collimator yönlendirici, kolimator collinear doğrudaş, aynı doğru üzerindeki collision çarpışma, çatışma, düşünce ayrılığı collocate düzenlemek, yan yana koymak, yerleştirmek collocation düzenleme, sıraya koyma, tanzim, tertip collocutor muhatap collodion kolodyum collogue entrika hazırlamak, gizlice konuşmak colloid dispersion koloidal dağılım colloid substance koloidal madde colloid koloit, asıltı, yapışkan, pelte colloidal chemistry koloit kimyası colloidal electrolyte koloidal elektrolit colloidal" }, { "text": "particles koloidal parçacıklar colloidal solution koloidal çözelti colloidal state koloidal hal colloidal koloidal, pelteli collop kızartmalık ince et dilimi colloquial language günlük dil colloquial speech gündelik dil colloquial konuşma diline özgü colloquialism konuşma diline özgü söz/sözcük/ifade, konuşma dili colloquially konuşma diliyle, sözlü olarak colloquium kolokyum colloquy resmi konuşma collotype ışık baskısı collude dolap çevirmek, tezgâh hazırlamak collusion gizli anlaşma, dolap, tezgâh collusive gizli anlaşma collyrium göz damlası collywobbles heyecan ya da korkudan oluşan hafif karın ağrısı colocynth acıelma, ebucehilkarpuzu cologarithm kologaritma, eştersüstel cologne kolonya Colombia Kolombiya Colombo Kolombo colon iki çekit üstüste, kolon colonel albay colonelcy albaylık colonial administration sömürge yönetimi colonial sömürgeyle ilgili, sömürgeci colonialism sömürgecilik colonic kolon ile ilgili, kolik colonist sömürgeci colonization sömürge kurma colonize kolonileştirmek, sömürgeleştirmek colonizer sömürge oluşturan ülke colonnade sıra sütunlar, sıra direkler colony sömürge, koloni, yabancı bir ülkede yaşayan millet, koloni colophon basımcının adını ve tarihini gösteren yazı colophony kolofan, reçine color bkz.colour colorant renklendirici coloration renklendirme coloratura koloratür colorimeter renkölçer, kolorimetre colorimetry renkölçüm, kolorimetri colossal büyük, kocaman, devasa, muazzam colossus dev colour blind renk körü colour blindness renk körlüğü colour chart renk kataloğu colour code renk kodu colour correction renk düzeltme colour decoder renk çözücü colour disc renk diski colour doctor boya raklesi colour fastness renk haslığı colour film renkli film colour hue renk nüansı colour killer renk önleyici colour line ırk ayrımı colour matching renk uyuşumu colour mixture renk karışımı colour negative film renkli negatif film colour photography renkli fotoğrafçılık colour printing renkli baskı colour scale renk ölçeği, renk skalası colour separation renk ayrımı colour sergeant çavuş colour stain renk lekesi colour television renkli sınalgı colour test renk testi colour value renk değeri colour renk, ıl, tüs, renk duyumu, boya, ten rengi, canlılık, hareketlilik, boyamak, renklendirmek, renk değiştirmek, yüzü kızarmak, etkilemek colourant boyarmadde colouration renklendirme coloured enamel renkli emay coloured filter" }, { "text": "renk filtresi, renk süzgeci coloured renkli, beyaz ırktan olmayan colourfast boyası çıkmaz, solmaz colourful renkli, rengârenk, canlı, parlak, renkli, hareketli colouring agent boya maddesi colouring boya, gıda boyası, boyama, renklendirme, ten rengi colourless renksiz, solgun, sıkıcı, itici, donuk, renksiz colours bayrak, (okul/takım/kulüp/vb.)simgesel giysi/takı/şapka/vb. colportage seyyar kitap satıcısı colt tay, sıpa, acemi, toy, çaylak, kolt tabanca colt's footh şehvet coltsfoot öksürükotu columbarium güvercinlik Columbia Kolombiya columbine hasekiküpesi columbite kolumbit columbium kolombiyum column sütun, (gazete) sütun, köşe yazısı, (insan/araç/hayvan/vb.) dizi, kuyruk columnar sütuna benzer, sütunlar halinde olan columnist sütun yazarı, köşe yazarı colza oil kolza yağı colza kolza com- (önek) ile, beraber coma koma comate püsküllü, arkadaş comatose komada, bilinçsiz comb honey petek balı comb out taramak, ayırmak, temizlemek comb tarak, tarama, bal peteği, horoz ibiği, taramak, (bir yeri) aramak, taramak combat aircraft muhabere uçağı combat car savaş arabası combat plane savaş uçağı combat sport dövüş sporu combat troops savaş birlikleri combat mücadele etmek, savaşmak, mücadele, savaşım, çarpışma, savaş combatant savaşçı combative kavgacı comber tarak, tarayıcı combination lock şifreli kilit combination birleştirme, birleşme, bileşim, terkip, birlik, sepetli motosiklet, şifreli bir kilidi açan harf ya da sayılar, kombinasyon combinational bileşimli, bileşimsel combinatorial kombinasyonal, katışımsal combinatory birleşmiş, kaynaşmış, bağlamlı, bağlamsal combine harvester biçerdöver combine birleşmek, birleştirmek, birlik, kartel combined board karma komisyon combined vessels bileşik kaplar combined birleşik, karışık, kombine combings tarantı combo küçük caz topluluğu combustibility yanma, yanabilme combustible yanabilir, kolayca tutuşabilir, yanıca combustion chamber yanma odası combustion engine yanmalı motor combustion gases yanıcı gazlar combustion motor yanmalı motor combustion yanma, tutuşma come a cropper naneyi yemek, baş aşağı gitmek come a purler başaşağı düşmek come about olmak, volta etmek come across karşılaşmak, rastlamak, etkileyici olmak come along gelişmek, (sağlık) iyiye gitmek, olmak come apart at the seams iler tutar yeri kalmamak come apart kopuvermek, dağılıvermek come at üstüne üstüne gelmek come away" }, { "text": "empty-handed eli boş dönmek come away terk etmek, ayrılmak, çekilmek, kopuvermek come back geri gelmek, kayıtmak, hatırına gelmek, aklına gelmek come between aralarına girmek come by önünden geçmek, edinmek, elde etmek come clean suçunu itiraf etmek, gerçeği söylemek come down in the world yoksullaşmak, gerilemek, düşmek come down on üstelemek, cezalandırmak, acımasızca azarlamak come down to earth ayakları suya ermek come down (geçmişten bugüne) gelmek, erişmek, intikal etmek come forward ileri gelmek come full circle dönüp dolaşıp aynı yere gelmek come hell or high water iki eli kanda olsa come high pahalıya mal olmak come home to kafasına dank etmek, farkına varılmak come in for maruz kalmak, hak etmek come in gözde olmak, moda olmak, seçilmek, başa geçmek come into force yürürlüğe girmek come into leaf yapraklanmak, yeşermek come into operation kullanıma girmek come into power iktidara gelmek come into question gündeme gelmek come into sight görünmeye başlamak come into use kullanılmaya başlanmak come into miras olarak almak, başlamak, mirasa konmak come loose açılmak, gevşemek, serbest kalmak come near yaklaşmak come of age reşit olmak come of -den gelmek, ortaya çıkmak come off it! Saçmalama! come off the hinges çığırından çıkmak come off kopmak, olmak, gerçekleşmek, başarmak, sona ermek come on görünmek, ortaya çıkmak, baş göstermek Come on! Haydi!, Hadi!, Yok canım! come out against karşı çıkmak come out with ağızdan kaçırmak, satışa çıkarmak come out çıkmak, yayınlanmak, belirmek come over gelmek, uğramak, taraf değiştirmek, bastırmak come round to özüne gelmek come round ayılmak, özüne gelmek, dönmek, barışmak, gelmek come through gelmek, yaşamak, atlatmak come to a dead end çıkmaza girmek come to a decision karara varmak come to a head dönüm çekidine gelmek, olgunlaşmak come to a sticky end bok yoluna gitmek come to an agreement anlaşmaya varmak, razılığa gelmek come to being var olmak come to blows yumruk" }, { "text": "yumruğa gelmek, elleşmek come to grief başarısız olmak, zarar görmek, başı darda olmak come to grips with ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak come to life canlanmak, hareketlenmek, tepki göstermek come to light ortaya çıkmak, meydana çıkmak come to naught boşa gitmek, ziyan olmak come to nothing boşa gitmek, suya düşmek come to one's ears kulağına çalınmak come to one's senses aklı başına gelmek, özüne gelmek come to pass vuku bulmak come to rest durmak come to sb's rescue imdadına yetişmek, yardımına koşmak come to stay yerleşmek come to terms with kabullenmek, boyun eğmek, uzlaşmak come to the crunch paçası sıkışmak come to the fore sivrilmek, ilerlemek, öne geçmek come to the point sadede gelmek come to the wrong shop yanlış kapı çalmak come to gelmek, ulaşmak, varmak, ayılmak come together bir araya gelmek come true gerçekleşmek come under the hammer açık artırma ile satılmak come unstuck kötü gitmek, başarısız olmak come up against karşı karşıya kalmak, karşılaşmak come up to denk olmak, eşit olmak come up with düşünmek, öndürmek, bulmak come up ele alınmak, gündeme gelmek, olmak, yükselmek come gelmek, ulaşmak, gelip çatmak, olmak, başlamak, elde edilmek, üretilmek, gelmek, görünmek sight again, orgazma varmak, boşalmak, (beli) gelmek come-hither seksi, çekici, davetkâr come-uppance hak edilmiş ceza comeatable varılır, erişilebilir comeback dönüş, geri dönüş, akıllıca ve çabuk yanıtlama, karşılık comedian komedyen, şamatacı, gırgır kimse comedienne (bayan) komedyen comedown düşme, saygınlığını yitirme, düşkırıklığı comedy komedi, güldürü comeliness güzellik, alımlılık comely güzel, hoş, iç açıcı, çekici comer yad, özge, garip, gelen (kimse) comestible yenilebilir, yiyecek şey comet kuyrukluyıldız, komet cometic kuyruklu yıldıza ait comfit şekerli meyve comfort rahatlık, ferahlık, refah, konfor, avuntu, teselli, yardım, destek, rahatlatmak, ferahlatmak, avutmak, teselli etmek comfortable rahat, konforlu, huzurlu comfortably rahatça comforter rahatlatıcı şey, yorgan, emzik comfortless konforsuz, huzursuz comfrey karakafes, eşekkulağı comfy rahat, konforlu comic opera operakomik" }, { "text": "comic paper mizah dergisi comic strip çizgi resimli öykü comic strips karikatür şeklinde öykü dizisi comic writer komedi yazarı comic komik, gülünç, komediyle ilgili, komedi, resimli mizah dergisi, komedyen comical gülünç, gülmeli, komik, tuhaf comicality komiklik comically komik bir biçimde comics resimli mizah dergileri, karikatür öyküsü coming into force yürürlüğe girme coming of age reşit olma coming gelme, geliş, varış, gelen, gelmekte olan, gelecek, başarılı, ilerleyen comitative birliktelik yağdayı gösteren, birliktelik yağdayı comity kibarlık, nezaket, incelik comma virgül command chain komut zinciri command democracy güdümlü demokrasi command buyurmak, emretmek, komuta etmek, kumanda etmek, yönetmek, hakim olmak, hak etmek, layık olmak, buyruk, emir, komut, kontrol, komuta, kumanda, yönetim, yetki, hakimiyet commandant komutan commandeer el koymak commander komutan, deniz yarbayı commander-in-chief başkomutan commanding emreden, nüfuzlu, hâkim olan, yetkili commandment `on emir'den biri commando team komando timi commando komando commemorate anmak, anısını kutlamak, anısı olmak, anısına olmak commemoration anmak, anma töreni commemorative plaque anı plaketi commemorative stamp anma pulu commemorative anmaya yarayan, anımsatıcı commence başlamak commencement başlangıç, başlama, diploma töreni commend övmek, takdir etmek, emanet etmek commendable övgüye layık, övülmeye değer commendation övgü, övme, takdir, resmi takdirname, onurlandırma, ödül commensal komensal (hayvan), ortakçı hayvan commensalism komensalizm, ortakçılık commensurability ölçekdeşlik, aynı birimle ölçülebilme commensurable orantılı, ölçekdeş, aynı birimle ölçülebilen commensurate uygun, oranlı, eşit comment on yorumlamak, eleştirmek, tenkit etmek, açıklamak comment yorum, yorum yapmak commentary açıklama, yorum, (maç/vb.) anlatma, nakil commentate (maç/vb.) anlatmak commentator (maç/vb.) anlatıcı commerce tecim, ticaret commercial account çek hesabı commercial agent ticaret acentası commercial agreement ticaret anlaşması commercial art grafik sanatı commercial bill ticari senet, kambiyo senedi commercial company ticari şirket commercial court Ticaret Mahkemesi commercial credit ticari kredi commercial enterprise ticari teşebbüs commercial exchange ticaret borsası commercial film reklam filmi commercial high school ticaret lisesi commercial law ticaret hukuku commercial letter of credit akreditif commercial occupations alım satım işleri" }, { "text": "commercial paper ticari senet commercial policy ticaret politikası commercial school ticaret okulu commercial standing ticari itibar commercial treaty ticari anlaşma commercial vehicle ticari araç commercial year ticari yıl commercial tecimsel, ticari, kâr amaçlı, ticari, sınalgı/ünalgı reklamı commercialism ticari anlayış, ticari terim commercialization ticarileştirme commercialize ticarete dökmek commie komünist commination uyarı commingle karıştırmak, katıştırmak, karışmak comminute ufalamak, ezmek comminution ufalama commiserate (with ile) acısını paylaşmak commiseration acısını paylaşma, derdine ortak olma commissar komiser commissariat levazım sınıfı, komiserlik commissary vekil, komiser, temsilci commission agent komisyoncu acente commission business komisyon işi commission merchant komisyoncu commission of bankruptcy konkordato commission iş, görev, yetki, kurul, heyet, komisyon, yarkurul, komisyon, yüzde, terfi belgesi, görev vermek, görevlendirmek, (gemiyi) hizmete sokmak, terfi belgesi vermek, sipariş etmek commissionaire (sinema/konakçı/vb.de) kapıcı commissioned officer subay commissioner komisyon üyesi, hükümet temsilcisi, (devlet dairesinde) yetkili memur, şube müdürü, bahisçi, bahis toplayıcısı commissure ek yeri, birleşme yeri commit a sin günah işlemek commit an irregularity yolsuzluk yapmak commit an offence suç işlemek commit oneself to özünü adamak commit oneself taahhüt altına girmek commit suicide intihar etmek commit to memory ezberlemek, aklında tutmak commit to writing yazmak commit yapmak, işlemek, kalkışmak, teslim etmek, (özünü) sorumlu kılmak, üstlenmek, vaadetmek commitment taahhüt, üstlenme, söz, sorumluluk, bağlılık, teslim etme committal (birini) tutukevine/akıl hastanesine gönderme, teslim committed özünü adamış committee of enquiry soruşturma kılganı committee of experts uzmanlar komitesi committee of honour şeref komitesi committee of inquiry soruşturma komisyonu committee of inspection inceleme kurulu committee of investigation soruşturma komisyonu committee stage komisyon aşaması committee komisyon, heyet, komite, yarkurul commix birbirine karıştırmak, karışmak commixture karıştırma commmmercial attache ticari ataşe commode komodin, şifoniyer commodification metalaştırma, nesneleştirme commodious geniş, ferah, kullanışlı, rahat commodity credit ayni kredi commodity eşya, mal, ürün commodore tuğamiral, ticari gemi filosu, kaptanı, komodor, yelken kulübü başkanı common accord müşterek mutabakat common action müşterek faaliyet common area ortak alan" }, { "text": "common carrier taşımacı, taşıyıcı, nakliyeci common cold nezle common customs tariff ortak gümrük tarifesi common denominator ortak payda common divisor ortakbölen common factor ortak çarpan common fraction bayağı kesir common good kamu yararı common knowledge bilinen gerçek common language ortak dil common law örf ve âdet hukuku, içtihatlara dayalı hukuk common market ortak pazar common noun cins adı, cins ismi, tür adı common property ortak mal common rights insan hakları common room öğretmenler odası common school devlet okulu common sense sağduyu common stock adi hisse senedi common ortak, genel, yalpı, sıradan, toplumsal, kamusal, topluma ait, ortak, çok rastlanan, yaygın, bilinen, çok kullanılan, bayağı, adi, kaba, halka açık yeşil alan, park, ortak, müşterek commonage genel arazi hakkı commonalty sıradan insanlar, vatandaşlar commoner halk tabakasından olan kimse commonly genellikle, çoğunlukla, ekseriya, adi/bayağı bir şekilde commonness bayağılık, adilik commonplace alalade, sıradan, basit, beylik, basmakalıp Commons Avam Kamarası (üyeleri) commonweal kamu yararı commonwealth ulus, cumhuriyet commotion kargaşa, karışıklık, zürzavar, zirüzeber communal halka ait, toplumsal, ortaklaşa kullanılan, ortak commune görüş alışverişinde bulunmak, söyleşmek, (komünist ülkelerde) çalışanlar türkümü, komün, komün yaşamı süren türküm, komün communicable bulaşıcı, (görüş/vb.) yayılan communicate with görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak communicate (haber/bilgi/görüş/düşünce/vb.) geçirmek, nakletmek, iletmek, bildirmek, açıklamak, (with ile) görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak, birleşmek communication devices iletişim aygıtları communication medium iletişim aracı, medya communication satellite iletişim uydusu, haberleşme uydusu communication iletişim, haberleşme, komünikasyon, haber, mesaj, ç.komünikasyon jüyesi communications channel iletişim arnası, iletişim oluğu communications satellite haberleşme uydusu communications haberleşme communicative konuşkan, geveze, boşboğaz communion görüş alışverişi, (duygu/düşünce/vb.) paylaşma communique bildiri communism komünizm communist block komünist blok communist komünist communistic komünist community antenna ortak sırgavıllı sınalgı television community chest kamu yararına tutulan fon community development toplum kalkınması community of assets mal ortaklığı community of interest çıkar türkümü community ownership ortak mülkiyet community property ortak mülkiyet community halk, toplum, topluluk, ortak iyelik," }, { "text": "ortaklaşalık commutable değiştirilebilir, dönüştürülebilir commutate çevirmek, değiştirmek commutation cezayı hafifletme, değişme, akım çevirme commutative değişmeli, komütatif commutator komütatör, çevirici, değiştirici commute (cezayı) hafifletmek, ev ile iş arasında gidip gelmek, değiş tokuş etmek commuter abonman sahibi compact disc kompakt disk compact sık, sıkı, yoğun, özlü, kısa, sıkıca paketlenmiş, az yer kaplayan, küçük, pudra kutusu, pudriyer, küçük otomobil, antlaşma, sözleşme, razılaşma, mukavele, saziş, anlaşmak, anlaşma yapmak, sözleşme yapmak compactibility sıkışabilirlik compacting sıkıştırma compaction sıkıştırma, kompaksiyon compactness tıkızlık, yoğunluk companion arkadaş, yoldaş, yardımcı, kılavuz, el kitabı, eş, diğer parça companionable arkadaş canlısı, sokulgan companionate arkadaşça companionship arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık company car şirket arabası company management şirket yönetimi company meeting şirket toplantısı company officials şirket yetkilileri company promoter şirket temsilcisi company secretary şirket sekreteri company union işçi sendikası company şirket, arkadaşlık, eşlik, arkadaş, dost, misafir, arkadaşlar, arkadaş çevresi, birlik, türküm, tayfa, bölük comparable karşılaştırılabilir comparative anatomy karşılaştırmalı anatomi comparative degree artıklık derecesi, üstünlük derecesi comparative grammar karşılaştırmalı dilbilgisi comparative linguistics karşılaştırmalı dilbilim comparative salıştırma, karşılaştırmalı, mukayeseli, göreli, göreceli, nispi, üstünlük derecesi comparatively bir dereceye kadar, oldukça, karşılaştırmalı olarak comparativism karşılaştırmacılık comparator komparatör, karşılaştırıcı compare notes görüş alışverişinde bulunmak compare to benzetmek, göstermek compare with kıyaslanmak, mukayese edilmek compare salıştırmak, karşılaştırmak, mukayese etmek, benzetmek, (with ile) kıyaslanmak, mukayese edilmek comparison of adverbs zarfların karşılaştırılması, zarflarda derece comparison karşılaştırma, mukayese, benzerlik compartment bölme, daire, (tren) kompartıman compartmentalize bölmelere ayırmak compass bearing pusula kerterizi compass card pusula kartı compass needle pusula iğnesi, pusula ibresi compass rose rüzgârgülü compass saw delik testeresi compass pusula, pergel, sınır, alan, erim compassion acıma, merhamet, acısını paylaşma, şefkat, sevecenlik compassionate sevecen, merhametli, müşfik compatibility bağdaşabilirlik, bağdaşırlık, uyarlık, uyma compatible with uygun, geçimli compatible birarada olabilir, uyuşabilir, bağdaşabilir, uyum içinde compatriot yurttaş, hemşeri compeer akran, eş compel zorlamak, zorunda bırakmak, gerektirmek compendious kısa, net, öz compendium kısa ve detaylı özet compensate tazminat ödemek," }, { "text": "karşılamak, bedelini vermek, acısını telafi etmek compensating dengeleyici, dengeleme compensation bedel, tazminat, yerini doldurma, telafi compensative telafi edici compensator kompansatör, denkleştirgen compensatory budget telafi edici bütçe compensatory financing telafi edici finansman compensatory telafi edici compere sunucu, sunuculuk yapmak, sunmak compete head to head başa baş yarışmak, başa baş rekabet etmek compete yarışmak competence yetenek, beceri, ustalık, yetki competency yeterlik, ehliyet, yetenek, güç competent authorities yetkili makamlar competent yetenekli, becerili, usta, doyurucu, çok iyi, yetkili competition yarışma, musabaka, rekabet, çekişme, deneme, sınama competitive market rekabet piyasası competitive power rekabet gücü competitive rekabete dayanan, rekabetçi competitiveness rekabet yeteneği competitor yarışmacı, rakip compilation derleme compile derlemek compiler derleyici compiling derleyici, derleme complacence memnuniyet complacency öz özüne yetme, halinden memnun olma, gönül rahatlığı complacent öz özüne yeten, halinden memnun, arkayın, rahat, keyfi yerinde complain şikayet etmek, yakınmak complainant davacı, şikâyetçi complaint yakınma, şikayet, resmi şikayet, hastalık, rahatsızlık, şikayet complaisance hoşgörü complaisant müşfik, lütufkâr, hoşgörülü complement tamamlayıcı, tamamlayıcı şey, tam kadro, tamamlamak complementarity tümleme complementary angle tümler açı complementary colour komplementar renk, tamamlayıcı renk complementary tamamlayıcı complementation tümleme complete tam, bitev, eksiksiz, tamam, bitmiş, tamamlamak, bitirmek completely tamamen, bütünüyle, tam anlamıyla completion tamamlama, bitirme, yerine getirme complex of inferiority aşağılık kompleksi complex sentence bileşik cümle, karmaşık tümce complex birçok parçadan oluşmuş, çok parçalı, karmaşık, karışık, kompleks complexion ten, ten rengi, karakter, doğa, tutum complexity güçlük, zorluk, karmaşıklık compliance uyma, itaat, razı olma, rıza compliant yumuşakbaşlı, uysal, itaatkâr complicacy karmaşıklık complicate karıştırmak, güçleştirmek complicated karışık, komplike, zor complication karışıklık, yeni sorun, yağdayı güçleştiren şey complicity suç ortaklığı, yardakçılık compliment övgü, iltifat, kompliman, ç.selamlar, saygılar, iyi dilekler, övmek, tebrik etmek complimentary övgü niteliğinde, hayranlık belirtici, övücü, bedava, parasız compliments of the season yeni yıl tebriği compliments selamlar, tebrikler complot komplo, suikast comply with uymak, razı olmak comply (with ile) uymak, razı olmak component forces bileşen kuvvetler component" }, { "text": "(makine/vb.) parça, bileşen comport with uymak, uygun olmak comportment davranış, hal compose oneself özüne hâkim olmak compose birleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek, yazmak, bestelemek, beste yapmak, yatıştırmak, sakinleştirmek composed kompoze, sakit, sakin, faysallı, kendi hâlinde, halim composedly sakin composedness sakinlik composer besteci composing galley gale composing machine dizgi kılgası composing room dizgievi, dizgi odası composing stick kumpas composing birleştirme composite index bileşik endeks composite birçok parçalardan oluşan, karma, karışık, bileşik composition beste, bestecilik, bileşim, kompozisyon, düzenleme, tertip compositor dizgici compost çürümüş organik maddeli gübre composure soğukkanlılık, özüne hakimiyet, kontrol compote komposto, hoşaf compound adjective bileşik sıfat, sıfat tamlaması compound arch kompoze kiriş, bileşik kiriş compound circuit bileşik devre compound curve mürekkep eğri compound duty gümrük resmi compound eye bileşik göz compound fraction bileşik kesir compound fracture açık kırık compound fruit bileşik meyve compound girder bileşik kiriş, kompoze kiriş compound interest bileşik faiz yöntemi method compound interest bileşik faiz compound leaf bileşik yaprak compound machine birleşik kılga compound microscope bileşik mikroskop compound motor kompaund motor, bileşik motor compound noun bileşik isim, bileşik ad compound pendulum bileşik sarkaç compound sentence bileşik cümle, bileşik tümce compound signal bileşik sinyal compound tariff karma gümrük tarifesi compound tense bileşik zaman compound verb birleşik fiil compound word bileşik kelime, bileşik sözcük compound katmak, eklemek, artırmak, birleştirmek, bileşik, bileşim, (duvar/çit/vb.ile çevrili) binalar topluluğu comprador işbirlikçi, komprador comprehend anlamak, düşünmek, kavramak comprehensible anlaşılabilir comprehension anlama, kavrama, (okulda) kavrama testi comprehensive insurance toplu sigorta comprehensive school sanat okulu, çok amaçlı okul comprehensive service komple servis comprehensive etraflı, geniş, ayrıntılı, (eğitim) çok yönlü compress basmak, sıkıştırmak, bastırmak, bir kaç sözcükle anlatmak, özetlemek, kompres compressed air sıkıştırılmış hava, basınçlı hava compressed gas sıkıştırılmış gaz compressed sıkıştırılmış, basınçlı, özet, kısa compressibility kompresibilite, sıkışırlık compressible sıkışabilir, sıkıştırılabilir compression ratio kompresyon oranı, sıkıştırma oranı compression spring baskı yayı compression sıkıştırma, özetleme compressive force basınç kuvveti" }, { "text": "compressive sıkıştıran, bastıran, sıkıştırıcı compressor kompresör, sıkmaç, sıkıştırıcı comprise -den oluşmak compromise uzlaşma, uzlaşmak, şerefini tehlikeye atmak, şerefine gölge düşürmek comptroller general baş müfettiş comptroller kontrolör, denetçi, murakıp, müfettiş compulsion zorlama, zor, baskı, güçlü istek, tutku compulsive zorunlu, mecburi compulsorily zorla compulsory auction zorunlu satış compulsory delay zorunlu gecikme compulsory education zorunlu öğrenim compulsory insurance zorunlu sigorta compulsory liquidation zorunlu tasfiye compulsory military zorunlu askerlik service compulsory purchase istimlak, kamulaştırma compulsory sale zorunlu satış compulsory saving zorunlu tasarruf compulsory subject zorunlu ders compulsory zorunlu, mecburi compunction vicdan azabı, pişmanlık, utanma computable hesaplanabilir computation of the faiz hesabı interests computation ölçüm, hesap, hesaplama, ölçümleme computational linguistics bilişimsel dilbilim computational bilişimsel compute hesap yapmak, hesaplamak computed price hesaplanmış fiyat computer architecture bilgisayar mimarisi computer centre bilgisayar merkezi computer code bilgisayar kodu computer engineer bilgisayar mühendisi computer industry bilgisayar endüstrisi computer language bilgisayar dili computer network bilgisayar ağı, bilişim ağı computer operator bilgisayar operatörü, bilgisayar işletmeni computer personnel bilgisayar personeli computer program bilgisayar bağdarlaması computer programmer bilgisayar bağdarlamacısı computer science bilgisayar bilimi computer software bilgisayar yazılımı computer user bilgisayar kullanıcısı computer utility bilgisayar desteği computer word bilgisayar sözcüğü computer bilgisayar computer-assisted bilgisayar destekli öğretim instruction computerize bilgisayarlaştırmak, bilgisayara yüklemek comrade arkadaş, yazgı arkadaşı, (komünist ülkelerde) yoldaş comradeship dostluk, arkadaşlık con brio canlı olarak con aleyhte çekit/kimse, kazık, üçkâğıt, mahkûm, tutuklu, kazıklamak, dolandırmak conative çaba ile ilgili concatenate sıralamak, birbirine bağlamak concatenation birbirine bağlama concave lens çukur mercek, obruk mercek concave mirror çukur ayna, obruk ayna concave reflector içbükey yansıtıcı concave çukur, içbükey concavity içbükeylik, çukurluk concavo-concave iki yüzü çukur, çift taraflı içbükey concavo-convex içbükey-dışbükey conceal gizlemek, saklamak concealable gizlenebilir, saklanabilir concealed unemployment gizli işsizlik concealed gizli, saklı concealment saklama, gizleme, gizlenme, sır tutma concede kabul etmek, itiraf etmek, vermek, teslim etmek, bahşetmek, bırakmak conceit özünü beğenmişlik, kibir, kurum conceited özünü beğenmiş, burnu büyük," }, { "text": "kibirli, kurumlu conceivable akla yatkın, olası conceive tasarlamak, kurmak, düşünmek, gebe kalmak, (of ile) tasavvur etmek, düşünmek concentrate konsantre olmak, bir yerde toplamak, deriştirmek, toplanmak, derişmek, konsantre, derişik madde concentrated çok güçlü, yoğun concentration camp toplama düşergesi concentration cell konsantrasyon pili, derişim pili concentration toplama, toplanma, konsantrasyon concentrator toplayıcı, koyultucu concentric eşmerkezli concentricity eksen birliği concept genel kavram, genel düşünce conception anlayış, kavrayış, kavrama, düşünce, görüş, kavram, fikir, gebe kalma conceptional kavramsal conceptive anlayan, kavrayan conceptual kavramsal conceptualism kavramcılık conceptualization kavramsallaştırma concern hakkında olmak, ilgili olmak, ilgilendirmek, etkilemek, kaygılandırmak, endişelendirmek, ilgilendirmek, mesele, sorun, iş, kaygı, endişe, şirket, firma concerned oneself with karışmak concerned ilgili, ilişkili, endişeli, kaygılı concerning hakkında, -e dair, ile ilgili, değişli concert goer konser meraklısı concert grand kuyruklu piyano concert dinleti, konser concerted action toplu hareket concerted birlikte planlanmış/yapılmış, ortak, çok güçlü, sıkı concertina akordeona benzer bir çalgı concerto konçerto concession ödün, taviz, ayrıcalık, imtiyaz concessionaire imtiyaz sahibi kimse concessionary ayrıcalıklı, tavizli concessioner bayi conch büyük deniz kabuğu, balıkkulağı concha yarım kubbe, kulak kepçesinin çukuru conchifera kabuklu deniz hayvanları conchiferous kabuklu conchoid konkoid, sedef eğrisi conchoidal konkoidal concierge kapıcı, odabaşı conciliate gönlünü almak, gönlünü yapmak conciliation gönül alma conciliator uzlaştıran kimse, arabulucu conciliatory gönül alıcı concise kısa, özlü concisely kısaca conciseness kısalık, özlülük concision özetleme conclave özel toplantı conclude bitirmek, sona erdirmek, bitmek, sona ermek, sonucuna varmak, çözmek, halletmek, anlaşmak, karara varmak conclusion son, bitim, sonuç, karar, yargı, anlaşma conclusive evidence kati delil, kesin kanıt conclusive kesin, şüpheleri ortadan kaldıran conclusiveness kesinlik concoct birbirine karıştırıp hazırlamak, uydurmak, kafadan atmak concoction karışım, uydurma, tertip concomitant birlikte olan, beraberinde gelen concord uyum, anlaşma, birlik, dostluk, barış concordance uyum, uygunluk, ahenk concordant uyumlu, ahenkli, uygun concourse gelme, toplanma, kalabalık, geniş yer, meydan concrete floor beton döşeme concrete mixer betonyer, beton karıştırıcı, betonkarar concrete noun somut ad concrete pipe beton boru" }, { "text": "concrete road beton yol concrete roof betonarme çatı concrete slab beton plaka, beton levha concrete step somut adım concrete work betonarme işi, beton iş concrete somut, açık, kesin, belli, somut, beton, betonlamak, betonla kaplamak concretion taş, kireçtaşı yumrusu, şiş, dondurulmuş cisim concubinage kapatma olarak yaşama, flört hayatı concubine kapatma, odalık, cariye, metres concupiscence cinsel arzu, şehvet concupiscent şehvetli concur anlaşmak, uyuşmak, aynı zamanda oluşmak, aynı zamana rastlamak, üst üste gelmek concurrence rastlantı, uyuşma, mutabakat, uygun görme concurrent aynı zamanda oluşan, rastlantısal, tesadüfi, anlaşma içinde, anlaşmış, uyuşmuş, mutabık concuss sarsmak concussion of the brain beyin sarsıntısı concussion beyin sarsıntısı, sarsıntı, şok condemn kınamak, ayıplamak, mahkûm etmek, kullanıma uygunsuz bulmak condemnable mahk-m edilebilir, istimlak edilebilir condemnation el koyma, istimlak, mahk-miyet, ayıplama condemnatory kınayıcı condensable yoğunlaştırılabilir condensate yoğuşku, kondansat condensation yoğunlaşma, sıvılaşma, buğu, özetleme, özet condense (gaz) yoğunlaşmak, sıvılaşmak, koyulaşmak, yoğunlaştırmak, özetlemek condensed milk koyulaştırılmış süt condensed water yoğunlaşmış su condensed muhtasar condenser kondansatör, yoğunlaç, kondansör, yoğuşturucu condescend tenezzül etmek, havalara girmek, tepeden bakmak condescending tenezzül eden, küçümseyen, hor gören condescension tenezzül condign (ceza/vb.) hak edilmiş, yerinde, müstahak condiment baharat, sos, çeşni condition of equilibrium denge hali condition durum, hal, vaziyet, koşul, şart, toplumsal durum, konum, mevki, gerekli ya da zorunlu olan şey, genel sağlık yağdayı, kondisyon, form, şartlandırmak, koşullandırmak, düzenlemek, alıştırmak conditional acceptance şartlı kabul conditional bond koşullu tahvil conditional clause şart cümlesi, koşul yantümcesi conditional military aid şartlı askeri yardım conditional mood şart kipi conditional relationship koşullu ilişki conditional sale şartlı satış conditional sentence koşul tümcesi conditional variable koşullu değişken conditional şartlı, koşullara bağlı, şarta bağlı conditionally şartlı olarak conditioned reflex şartlı refleks conditioned şarta bağlı, iyi durumda, alışmış, alıştırılmış conditioning kondisyonlama, uygun duruma getirme conditions of sale satış koşulları condo mülk mesken, iyelik konut condole başsağlığı dilemek, acısını paylaşmak, avutmak, teselli etmek condolence başsağlığı, acısını paylaşma paylaşma, avutma condom kaput," }, { "text": "prezervatif condominium bir ülke üzerinde iki ya da daha fazla devletin ortak egemenliği, bu şekilde yönetilen ülke, içinde oturanların sahip olduğu apartman/kat condonation hoş görme, görmezden gelme condone bağışlamak, affetmek, göz yummak condor (özellikle Güney Amerika'da bulunan) iri bir tür akbaba conduce to yardım etmek, katkıda bulunmak, neden olmak conduce toward vesile olmak, yardım etmek conduce (to/towards ile) yardım etmek, katkıda bulunmak conducive yardım eden, olanak sağlayan conduct a research araştırma yapmak conduct a survey anket yapmak conduct an inquiry soruşturma yönetmek conduct oneself davranmak, hareket etmek conduct davranış, yönetme, idare, davranmak, hareket etmek, götürmek, kılavuzluk etmek, rehberlik etmek, yönetmek, idare etmek, taşımak, nakletmek, (çıngı/ısı/vb.) iletmek, geçirmek, orkestra yönetmek conductance iletkenlik conducted tour rehberli tur conductibility iletkenlik conductimetry iletkenlikölçüm, kondüktometri conducting tissue iletken doku conducting wire iletken tel, nakil teli conducting iletken, geçiren conduction band iletken bant, iletken kuşak conduction current iletim akımı conduction of heat ısı iletimi conduction taşıma, götürme, iletme conductive material iletken gereç, iletken malzeme conductive iletken conductivity iletkenlik, geçirgenlik, nakliyet conductor duct iletken arna conductor rail iletken ray conductor orkestra şefi, biletçi, kondüktör, iletken conductress kadın biletçi conduit box çıngı kutusu, buat conduit pipe sevk borusu conduit oluk, arna, mecra, boru, kablo borusu condyl kondil cone antenna konik anten cone coupling konik kavrama cone friction clutch konik sürtünmeli kavrama cone gear konik dişli cone of rays konik ışık demeti cone pulley konik makara cone shaped konik, koni biçimli cone sugar kelle şekeri cone valve konik valf cone koni, kozalak, külah cone-bearing kozalaklı coned konik confab sohbet etmek confabulate sohbet etmek, başbaşa vermek confabulation sohbet confection şekerleme confectioner şekerci, pastacı confectioner's shop pastahane confectionery (tatlı/pasta/çikolata/vb.) şekerleme confederacy konfederasyon, birlik confederate konfedere, birleşik, müttefik, suçortağı, birleşmek, birleştirmek confederation konfederasyon, birlik confer (on/upon ile) (ünvan/vb.) vermek, (with ile) danışmak, görüşmek conference call toplu görüşme conference room konferans salonu conference" }, { "text": "(fikir alışverişi için düzenlenen) toplantı, görüşme, müzakere confess itiraf etmek confessed aleni, açık, kimseden gizlemeyen confession itiraf, günah çıkarma confetti konfeti confidant birisinin (özellikle aşk konularında) sırrını açtığı kimse confide (sır/vb.) söylemek, açmak, (in ile) güvenmek, açılmak confidence coefficient güven katsayısı confidence game dolandırıcılık confidence level güven düzeyi confidence limit güven sınırı confidence man dolandırıcı, zarfçı confidence trick dolandırıcılık, üçkâğıtçılık confidence trickster dolandırıcı, üçkâğıtçı confidence güven, sır, gizli şey confident agent gizli ajan confident secretary özel sekreter confident speaking söz aramızda confident özünden emin confidential account sırdaş hesap confidential agent gizli ajan confidential document gizli belge confidential information gizli bilgi confidential meeting özel toplantı confidential secretary özel sekreter confidential gizli, güvenilir confidently tereddüt etmeden confiding saf, herkese güvenen configuration biçim, şekil confine kapatmak, hapsetmek, sınırlandırmak, sınır koymak, (doğum yapmak üzere olan kadını) yatırmak, yatakta tutmak confined to bed yatağa düşmüş confined sarılmış, kuşatılmış, kapalı, sınırlı confinement kapatma, hapsetme, kapatılma, hapsedilme, sınırlama, sınır koyma, loğusalık confines sınırlar confirm for sufficient provizyon almak funds confirm doğrulamak, pekiştirmek, onaylamak confirmable onaylanır, tasdik olunur confirmation note teyit mektubu confirmation doğrulayıcı, pekiştirici, kanıtlayıcı şey, kanıt confirmative doğrulayıcı, onaylayıcı, teyit edici (söz) confirmatory letter teyit mektubu confirmatory doğrulayıcı, teyit edici confirmed copy tasdikli kopya confirmed credit konfirme kredi confirmed alışkanlıklarını değiştirmez, sürekli, müzmin confiscate el koymak confiscation el koyma confiscatory müsadere ile ilgili, acımasız, haydut gibi conflagration büyük yangın conflict of interests çıkar çatışması conflict of laws yasal uyuşmazlık conflict savaş, çatışma, çarpışma, uyuşmazlık, zıtlık, anlaşmazlık, çatışma, uyuşmamak, bağdaşmamak, çatışmak conflicting çelişkili, zıt confluence iki akıntının/ırmağın karışması, bir arada akma confluent birlikte akan, birbirine karışan conflux kavşak, birleşme, birlikte akma confocal aynı odaklı, odaktaş conform to itaat etmek conform with uymak conform uymak conformability uygunluk, yerindelik, benzerlik conformable benzer, uygun, münasip conformance uygunluk conformation uygunluk, uyma, biçim, şekil conformism konformizm conformist konformist, uymacı, uygitsinci conformity uymacılık," }, { "text": "uyum confound karıştırmak, allak bullak etmek, birbirine katmak, kafasını karıştırmak, şaşırtmak confounded şaşırmış confrere meslektaş confront with yüzleştirmek confront karşı koymak, göğüs germek, (with ile) yüzleştirmek confrontation karşılama, karşı karşıya gelme Confucius Konfüçyüs confuse şaşırtmak, kafasını karıştırmak, birbirine karıştırmak, karıştırmak confused kafası karışmış, karışık, karman çorman confusion kargaşa, karışıklık, karıştırma, düzensizlik confutable çürütülebilir confutation çürütme, tekzip, yalanlama confute çürütmek, tekzip etmek, yalanlamak conge ayrılma, kovma, yol verme, işten çıkarma congeal (sıvı) katılaşmak, pıhtılaşmak, katılaştırmak, pıhtılaştırmak congelation pıhtılaşma, pıhtılaştırma congener aynı cinsten, aynı sınıftan congenial hoş, kafa dengi, kafasına uygun congeniality cana yakınlık, dostluk congenital (hastalık) doğuştan congenitaly doğuştan, yaradılıştan conger mığrı, bir yılanbalığı congeries yığın, küme congest doldurmak, tıkamak, dolmak, tıkanmak, yığılmak congested area aşırı nüfuslu bölge congested tıkanmış, tıkalı congestion kan birikmesi, tıkanıklık conglobate küre şeklinde, top halinde, küre şekline sokmak, toplanmak conglomerate küme, yığın, büyük işletme/şirket, çakıl, kayaç conglomeration kümelenme, yığın, birikinti conglutinate yapıştırmak, yapışmak conglutination yapışma, kaynaşma Congo Kongo congrats tebrikler! congratulate kutlamak, tebrik etmek congratulation kutlama, tebrik, ç.tebrikler congratulations tebrikler!, tesenna congratulator kutlayan kimse congratulatory message kutlama mesajı congratulatory kutlama niteliğinde, tebrik niteliğinde, tebrik eden congregate bir araya gelmek, toplanmak congregation cemaat, topluluk congress kongre, kurultay, toplantı, kongre, (ABD'de) Millet Meclisi congressional medal liyakat madalyası congressional kongre ile ilgili congressman milletvekili, parlamento üyesi congruence uygunluk, ahenk, uyma, benzerlik congruent with uygun, benzer congruent eşleşik congruity uygunluk, uzlaşma çekidi, uyum congruous uygun, yakışır conic section konik kesit eğrisi conic bkz.conical conical gear konik dişli, pinyon conical spiral konik spiral conical koni biçiminde, konik conifer kozalaklı ağaç coniferin koniferin coniferous kozalaklı conjecturable tahmin olunabilir conjectural varsayıma dayanan conjecture varsayım, tahmin, kestirim conjoin birleştirmek, birleşmek, bitiştirmek, bitişmek conjoined twins yapışık ikizler conjoint birleşik, bitişik conjointly birleşik olarak conjugal affection karı koca sevgisi conjugal rights karı koca hakları conjugal karı kocaya/evliliğe ait, evlilikle ilgili conjugate angles eşlenik açılar conjugate (eylem)" }, { "text": "çekmek, (eylem) çekilmek conjugation eylem çekimi conjunct birleşik, ortak conjunction bağlaç, birleşme, birleşim conjunctions of karşılaştırma bağlaçları comparison conjunctions of concession uzlaştırma bağlaçları conjunctions of condition durum bağlaçları conjunctions of purpose istek bağlaçları conjunctions of reason neden bildiren bağlaçlar conjunctions of result netice bildiren bağlaçlar conjunctions of time zaman bağlaçları conjunctiva konjonktiv conjunctive mood şart kipi conjunctive bitiştiren, birleştiren conjunctively birleştirerek, bitiştirerek conjunctivitis konjonktivit, trahoma conjuncture konjonktür, kriz, buhran, kritik durum conjuration yalvarma, sihir, büyü conjure up tahayyül etmek, hatırlatmak conjure hokkabazlık yapmak, el çabukluğu ile çıkarmak conjurer hokkabaz, sihirbaz conjuror bkz.conjurer conk out bozulmak, arıza yapmak, aniden durmak conk burun conker at kestanesi connate water tortulu su connate doğuştan olan, fıtri, aynı soydan gelen, bitişik connatural doğuştan olan, fıtri connect in series seri bağlamak connect bağlamak, birleştirmek, (çınkayla) bağlamak, (tren/vb.) birleşmek, aktarmalı olmak connected set bağlantılı küme connected bağlı, ilgili connectedly ilgili olarak connecting bolt bağlama cıvatası connecting line bağlantı hattı connecting rod piston kolu connecting bağlayan, birleştiren, bağlama connection piece irtibat parçası connection pin bağlama pimi connection bağlantı, ilişki, bağ, aktarma, aktarmalı taşıt, müşteri connective tissue bağdoku connective bağlayıcı, bağlayan, birleşik connector bağlayıcı, ara parça, rakor, con. conning tower kumanda kulesi connivance göz yumma, görmezlikten gelme connive at göz yummak, ses çıkarmamak connive gizlice işbirliği yapmak, (at ile) göz yummak, görmezlikten gelmek connoisseur yakşı bilen, bilici, başbilen, belet, uzman, ehil connotation yan anlam connotative meaning yananlam connotative yananlamsal connote anlamına gelmek connubial evlilikle ilgili conoid koni şeklinde conquer almak, fethetmek, zaptetmek, yenmek, üstesinden gelmek, alt etmek conqueror fatih conquest fetih, fethetme, ele geçirme, yenme, alt etme, üstesinden gelme, ele geçirilmiş şey/kimse consanguine soydaş consanguinity kan akrabalığı, kan bağı conscience vicdan, bulunç, duyunç conscientious vicdanlı, dürüst, özenle yapılmış, özenli dikkatli conscious bilinçli, kendinde, farkında, bilincinde, kasıtlı, kasti consciously bile bile consciousness bilinç conscript askere alınmış kimse, askere almak conscription" }, { "text": "askere alma consecrate kutsamak, adamak consecution birbirini takip etme, peşpeşe olma, dizi consecutive ardarda gelen, ardışık consensus of opinion ortak görüş, görüş mutabakatı consensus ortak karar, oy birliği, anlaşma consent izin vermek, razı olmak, izin, rıza consentient birbirine uygun, kabul eden consequence sonuç, önem consequent sonucu olan, izleyen, uyumlu, konsekan, bağlı consequential sonucu olan, bağlı olan consequently sonuç olarak, bu nedenle conservancy koruma, muhafaza conservation of energy dönüneğin korunumu conservation of matter maddenin korunumu conservation koruma, idareli kullanma conservationist çevreci, doğal çevreyi koruma yanlısı conservatism tutuculuk, muhafazakârlık conservative tutucu, muhafazakâr, gösterişsiz, sade, yalın, alçak gönüllü, dikkatli, önlemli, mantıklı, tutucu, muhafazakâr, muhafazakâr parti üyesi conservatoire konservatuvar conservator koruyucu, veli, vasi conservatory konservatuvar, limonluk, ser conserve korumak consider iyice düşünüp taşınmak, hesaba katmak, olduğunu düşünmek, addetmek, saymak, mahsup etmek, gözü ile bakmak, göz önünde tutmak, dikkate almak, hesaba katmak considerable büyük, önemli, hatırı sayılır considerably çok considerate düşünceli, saygılı consideration for sale satış fiyatı consideration dikkat, göz önünde tutma, düşünce, saygı, husus, etmen, ödeme, ödül, karşılık considering -e göre, -e karşın consign (satılmak amacıyla bir şey) göndermek, sevketmek, vermek, teslim etmek, tahsis etmek, emanet etmek, vermek consignation emanet, depozito consignee alıcı, konsinye, mal gönderilen kimse consignment account konsinye mal hesabı consignment buying konsinye alım consignment note irsaliye, konşimento consignment sale konsinye satış consignment mal gönderme, gönderilen mal, parti consignor gönderen, malı gönderen kimse consist in oluşmak, ibaret olmak, içine almak consist of bağlı olmak, dayanmak, ibaret olmak, kapsamak consist (of ile) oluşmak, (in ile) bağlı olmak, dayanmak consistence bkz.consistency consistency koyuluk, yoğunluk, kıvam, kararlılık, tutarlılık, uyum consistent birbirini tutar, istikrarlı, tutarlı, uygun, tutarlı, sürekli, devamlı consistently sürekli olarak, durmadan consolation teselli, avunç, avuntu consolatory teselli edici console switch konsol anahtarı console avutmak, teselli etmek, konsol, dirsek, destek consolidate güçlendirmek, sağlamlaştırmak, pekiştirmek, güçlenmek, sağlamlaşmak, pekişmek, birleştirmek, birleşmek consolidated budget konsolide bütçe consolidated debt" }, { "text": "konsolide borç consolidated birleştirilmiş, konsolide edilmiş consolidation sağlamlaştırma, birleşim, ünite, birleştirme, birleşme consolidator grupaj acentası consols devlet tahvilatı consomme konsome, et suyu consonance uygunluk, uyum, ahenk, mutabakat consonant harmony ünsüz uyumu consonant to ahenkli consonant with uygun consonant ünsüz harf, ünsüz, samit consonantal ünlü harflerle ilgili consort karı, koca, eş, refakat gemisi, (with ile) düşüp kalkmak, sürtmek, takılmak consortium konsorsiyum, birlik conspectus taslak conspicuous göze çarpan, çarpıcı, dikkat çekici conspiracy komplo, tezgâh conspirator komplocu conspire plan yapmak, komplo kurmak, (olaylar) bir araya gelmek, birleşmek, üst üste gelmek constable sakçı memuru constabulary sakçı örgütü constancy direşim, karar, metanet, sebat, değişmezlik, tutarlılık, bağlılık constant fraction sabit kesir constant speed sabit hız constant direşimli, sebatkâr, metin, kararlı, değişmez, sabit, vefalı, sadık constantan konstantan Constantinople istanbul'un eski ismi constantly daima, sürekli, hiç durmadan, devamlı, sık sık constate olumlu olarak belirtmek, betimlemek constative pekiştirici, betimleyici constellation takımyıldız consternation şaşkınlık, dehşet, korku, şok constipate kabız etmek, kabız olmak constipation kabızlık, peklik constituency saylavcılar, saylav bölgesi constituent assembly kurucu meclis constituent body seçmenler constituent sentence kurucu tümce constituent seçmen, bileşen, öğe, oluşturan, bileşen constitute oluşturmak, kurmak constitution oluşum, bileşim, yapı, bünye, anayasa, esas kanun, kural, yol yordam constitutional court anayasa mahkemesi constitutional law anayasa hukuku constitutional state hukuk devleti constitutional strike yasal grev constitutional yapısal, bünyesel, anayasal constitutionalism meşrutiyet constitutionality anayasaya uygunluk constitutionally anayasaya göre constitutive kurucu, yapıcı, oluşturan, teşkil eden constrain zorlamak, zorunda bırakmak constrained (davranış/vb.) doğal olmayan, zorlamalı constraint kısıtlama, zorlama, baskı, tehdit, zor, gerçek duygularını saklama, uslu durma constrict daraltmak, sıkmak, kısmak constriction daraltı, sıkma, büzme, dar geçit, tazyik constrictive daraltılı constrictor sıkıcı adele construct inşa etmek, yapmak, kurmak constructed language yapma dil, yapay dil construction engineer inşaat mühendisi construction industry inşaat sanayii construction plan proje, joba construction site şantiye construction worker inşaat işçisi construction yapılış, yapım, inşa, yapı, bina, dikinti, inşaat, abatlık, yapı" }, { "text": "endüstrisi, tümce kuruluşu, tümce yapısı, anlam, anlam verme constructive geliştirici, yapıcı, yardımcı, yararlı constructor müteahhit, inşaatçı construe yorumlamak, anlam vermek, (cümle) analiz etmek consuetude örf, âdet, usul consuetudinary olağan, alışılagelen consul general başkonsolos consul konsolos consular agent fahri konsolos consular fees konsolosluk vergini consular konsoloslukla ilgili consulate general başkonsolosluk consulate konsolosluk, konsolosluk binası consulship konsolosluk consult with görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak consult danışmak, başvurmak, (with ile) görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak consultant danışman doktor, başhekim, uzman, danışman, bilirkişi consultation danışma, başvurma, geneş, konsültasyon consultative assembly danışma meclisi consultative committee danışma komitesi consultative istişari consulting engineer danışman mühendis consulting fee danışmanlık vergini consulting room muayenehane consulting danışmanlık yapan, danışman olan consumable tüketilir, sarf olunur, kullanılır consume tüketmek, yemek/içmek, yok etmek, yakmak, kül etmek consumer acceptance tüketici tercihi consumer cooperative tüketici kooperatifi consumer credit tüketici kredisi consumer demand tüketici talebi consumer durable dayanıklı tüketim malı consumer durables dayanıklı tüketim malları consumer goods tüketim malları consumer loan tüketici kredisi consumer non-durables dayanıksız tüketim malları consumer prices tüketici fiyatları consumer protection tüketiciyi koruma consumer society tüketici derneği consumer tüketici consumer's goods tüketim malları consumer's strike tüketici grevi consumers' cooperative tüketim kooperatifi consummate tam, eksiksiz, mükemmel, tamamlamak, mükemmelleştirmek, (evliliği) cinsel ilişkiyle tamamlamak consummation tamamlama consumption goods tüketim malları consumption loan tüketim kredisi consumption of energy dönünek tüketimi consumption society tüketim toplumu consumption tax tüketim vergisi consumption tüketim, verem consumptive tüketilecek, veremli contact breaker otomatik şalter contact button çıngı düğmesi contact lens kontaklens, lens contact dokunma, temas, değme, bağlantı, bağ, irtibat, bağlantı kurulan kimse, kontak, kontaklens, görüşmek, bağlantı kurmak contactless değmesiz, temassız, kontaksız contactor kontaktör contagion hastalık bulaşması, bulaşıcı hastalık, sirayet contagious (hastalık) temasla geçen, bulaşıcı, yolukucu, yukmalı, (insan) bulaşıcı hastalığı bulunan, bulaşıcı, herkesi etkileyen contain içermek, kapsamak, tutmak, zaptetmek, bastırmak container (kutu/şişe/vb.) kap containerization konteynerleştirme contaminant kirletici, bulaşkan, bulaştırıcı parçacık contaminate bulaştırmak, pisletmek, kirletmek, zehirlemek, bozmak" }, { "text": "contaminating kirletici, bulaştırıcı contamination meter Geiger cihazı contamination bulaştırma, kirletme, bulaşma, bulaşım contango tehir primi, repor contemn küçük görmek, adam yerine koymamak contemplate bakmak, niyetinde olmak, tasarlamak, üzerinde düşünmek, düşünüp taşınmak contemplation derin düşünme, düşünceye dalma, niyet, beklenti contemplative derin düşünceye dalmış, düşünceli, dalgın contemporaneous aynı zamanda olan contemporary aynı zamana ait, çağdaş, modern, yaşıt, akran, diğeriyle aynı dönemde doğan/yaşayan kimse, muasır, hemasır, çağdaş, hazırki, zamanevi contempt of court mahkemeye itaatsizlik contempt teessüf, aşağısama, küçümseme, saygısızlık contemptible alçak, alçakça, aşağılık, adi contemptuous hor gören, küçümseyici, aşağılayıcı contend çekişmek, yarışmak, iddia etmek contender yarışmacı content analysis içerik çözümlemesi content validity içerik geçerliliği content memnun, hoşnut, mutlu, doygun, doyurmak, hoşnut etmek, tatmin etmek, içerik contented memnun, hoşnut, doygun contention tartışma, çekişme, mücadele, iddia, bakış açısı, görüş contentious tartışmacı, kavgacı, tartışmalı, tartışma konusu olan contentment memnuniyet, razı olma, gönül hoşluğu contents içindekiler conterminous komşu, sınırdaş, bitişik contest mücadele, yarışma, yarışmak, çekişmek, rekabet etmek, doğruluğu hakkında tartışmak contestant yarışmacı context bağlam, kontekst, genel durum context-free bağlamdan bağımsız context-restricted bağlama bağlı contextual meaning kapsam contextual bağlamsal contextuality bağlamlılık contexture yapı contiguity bitişiklik, komşuluk contiguous country komşu ülke contiguous zone bitişik bölge contiguous bitişik, yakın, sınırdaş continence ılımlılık, ölçülülük continent kıta, anakara continental climate kara iklimi continental divide kıta bölüm çizgisi continental drift karaların kayması continental quilt kuştüyü yorgan continental shelf kıta sahanlığı, kara sahanlığı continental kıtasal, Avrupa'ya ait contingency allowance fazla mesai vergini contingency annuity şartlı ödeme contingency fund karşılık fonu contingency reserve yedek akçe, ihtiyat akçesi contingency olasılık contingent -e bağlı, şans eseri olan, umulmadık, tesadüfi, birlik, türküm, bölüm, grup continual sürekli, devamlı, sık continually mütemadiyen, harıl harıl continuance devam, erteleme continuant sürekli continuation sürme, devam etme, devam continue devam etmek, sürmek, devam ettirmek, sürdürmek, kalmak continued sürekli, devamlı continuing müdevver continuity concept devamlılık kavramı continuity süreklilik continuous control sürekli kontrol, sürekli denetim continuous" }, { "text": "current sürekli akım, doğru akım continuous market sürekli pazar continuous power devamlı güç, sürekli güç continuous sürekli, devamlı continuously sürekli olarak, mütemadiyen continuum kontinuum, sürem contort (yüz/vb.) buruşturmak, buruşmak contortion bükme, burma, bükülme, burulma, kıvrık contour line eşyükselti eğrisi, tesviye eğrisi contour map çevre eğrisi haritası, düzey haritası contour pen çevre eğrisi kalemi contour dış hatlar, (haritada) yükseklik çizgisi, kontur contra account mukabil hesap contra kontra, karşı, hesabın alacak bölümü contra- (önek) karşı, zıt, aksi, ters contraband goods kaçak mallar contraband kaçak eşya, kaçak mal, kaçakçılık, kaçak contrabass kontrbas contraception doğum kontrolü, gebelikten korunma contraceptive gebelik önleyici contract a debt borca girmek contract an engagement taahhüt etmek contract book mukavele defteri contract bridge briç oyunu contract for futures vadeli sözleşme contract of insurance sigorta sözleşmesi contract of licence lisans sözleşmesi contract of sale satış sözleşmesi contract sözleşme, kontrat, sözleşme yapmak, (hastalık/vb.) kapmak, küçülmek, büzülmek, küçültmek, büzmek, kısalmak, kısaltmak contracted büzük, büzülmüş, kısaltılmış, pazarlığı edilmiş contractible büzülebilir contractile kasılabilen, büzülebilen, kasılabilir contracting firm müteahhit firma contraction (hastalık/vb.) kapma, küçülme, büzülme, küçültme, büzme, (kas) kasılma contractionary daraltıcı contractor müteahhit contractual terms sözleşme koşulları contractual sözleşmeye bağlanmış, sözleşmeli contradict inkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, birbirini tutmamak, çelişmek contradiction tersini söyleme, inkâr, yadsıma, yalanlama, zıtlık, çelişki contradictory çelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan contralto kontralto contraption garip alet/makine, zamazingo, zımbırtı contrarily aksine, bilakis contrariness inatçılık, aksilik contrariwise bilakis, aksine, ters yönde contrary to the şartnameye aykırı specifications contrary karşıt, aksi, zıt, tamamen farklı, karşı, aykırı, ters, huysuz, inatçı, kafasının dikine giden, zıt, karşıt olan şey contrast control kontrast ayarı, sertlik ayarı contrast karşıtlık, tezat, fark, farklılık, karşılaştırma, mukayese, zıt şey, çelişmek, tezat oluşturmak, (farkı görmek için) karşılaştırmak, mukayese etmek contrasting colour kontrast renk contrastive analysis ayrımsal çözümleme contrastive ayrımsal contravene karşı gelmek, aykırı davranmak, ihlal etmek, çiğnemek, karşı çıkmak, reddetmek, uyuşmamak, çatışmak contravener kanuna karşı gelen contravention" }, { "text": "karşı gelme, ihlal, muhalefet contretemps gaf contribute katkıda bulunmak, katılmak, -de payı olmak, neden olmak, yazı hazırlamak, yazmak contribution margin azami gelir contribution kalıtım, katkı, yardım, yazı, makale contributor katkıda bulunan kimse, yardım yapan kimse contributory payı olan, neden olan contrite pişman, suçluluk duyan contrition pişmanlık contrivance tertibat, icat, buluş, hüner, cihaz, aygıt contrive bulmak, icad etmek, uydurmak, planlamak, kurmak, bir yolunu bulup yapmak, becermek, ayarlamak contrived yapmacık, zoraki control apparatus kontrol cihazı control box kontrol kutusu, yönetim odası control cable kumanda kablosu control card kontrol kartı, denetim kartı control chart kontrol grafiği control circuit kontrol devresi control desk denetim masası, kumanda masası control gear kumanda dişlisi control group kontrol türkümü control key kontrol tuşu control knob ayar butonu, düğme control lever kumanda kolu control mechanism kumanda mekanizması control point denetim çekidi control port kontrol kapısı control program denetim bağdarlaması control room kontrol odası, yönetim odası control system kontrol jüyesi, denetim jüyesi control tower kontrol kulesi control word denetim sözcüğü control hakim olmak, dizginlemek, düzenlemek, kontrol etmek, tekşirmek, denetlemek, denetim, kontrol, düzenleme, idare, hakimiyet, yönetim, (ç.) (uçak/vb.) kumanda donanımı controllable yönetilebilir, idare edilebilir, denetlenebilir controlled economy kontrollü ekonomi controlled prices kontrol altında tutulan fiyatlar controlled denetimli, kontrollü controller müfettiş, kontrolör, kontrol aygıtı controlling company ana şirket controlling kontrol eden, kontrol controversial tartışmaya yol açan controversy tartışma, anlaşmazlık, uyuşmazlık controvert tekzip etmek, yalanlamak contumacious asi, itaatsiz contumacy inatçılık, isyankârlık contumely hakaret, aşağılama contuse berelemek, ezmek contusion ezik, bere, çürük, morartı conurbation birleşik kentler convalesce iyileşmek convalescence nekahet, iyileşme dönemi convalescent iyileşen convection current konveksiyon akımı convection konveksiyon, ısıyayım convector konvektör convene in extraordinary olağanüstü toplanmak convene toplantıya çağırmak, buluşmak, toplanmak convenience uygunluk, elverişlilik, rahat, çıkar, uygun zaman, halk tuvaleti convenient uygun, elverişli, müsait, yakın, ulaşması kolay convention toplama, toplanma, toplantı, anlaşma, uzlaşma conventional weapons konvansiyonel silahlar, klasik silahlar conventional ananevi, uzlaşımsal," }, { "text": "(silah) konvansiyonel conventionalism konvansiyonalizm, uzlaşımcılık converge bir çekitte birleşmek convergence bir çekitte birleşme, yakınsama convergent lens yakınsak mercek convergent bir çekitte birleşen, yakınsak converging lens yakınsak mercek converging mirror yakınsak ayna converging yakınsak, birbirine yaklaşan conversant with yakından bilen, iyi bilen conversant (with ile) bilgisi olan, bilen conversation konuşma, sohbet, muhabbet conversational karşılıklı konuşmalı, konuşkan conversationalist iyi konuşan kimse converse with konuşmak converse konuşmak, sohbet etmek, zıt, ters, karşıt conversely tam tersine conversion factor uyum katsayısı conversion right değiştirme hakkı conversion değişme, dönüşme, değiştirme, dönüştürme, din değiştirme convert değiştirmek, dönüştürmek, değişmek, dönüşmek, döndürmek, dönmek, geçmek, belli bir din/siyasi inancı kabul etmeye ikna edilen kimse converter konvertisör, çevireç, değiştirgeç, redresör convertibility konvertibilite, tahvil edilebilme convertible currency konvertibl para, serbest döviz convertible money konvertibl para convertible (para) konvertibıl, başka bir şeye dönüştürülebilen, üstü açılır araba convertor konvertisör, çevireç, değiştirgeç convex lens tümsek mercek convex mirror tümsek ayna convex reflector dışbükey yansıtıcı convex dışbükey convexity dışbükeylik convey taşımak, nakletmek, götürmek, açığa çıkarmak, ifade etmek conveyable devredilebilir conveyance by land karayolu ile gönderme conveyance of goods mal gönderme conveyance of letters mektup sevki conveyance taşıma, götürme, nakil, tebliğ, ihbar, terk, taşıt, araç conveyancer temlikname düzenleyen conveyer taşıyıcı, nakliyeci conveying plant sevk tertibatı conveyor belt bantlı konveyör, kayışlı konveyör conveyor line taşıyıcı bant conveyor taşımacı, nakliyeci, taşıyıcı, konveyör convict suçlu bulmak, mahkum convicted previously sabıkalı, eski hükümlü conviction mahkumiyet, sağlam ve içten inanç, kanı, kanaat convince inandırmak, ikna etmek convincing ikna edici, inandırıcı convivial neşeli, muhabbetli conviviality eğlence convocation çağrı, davet, toplantı, meclis convoke toplantıya çağırmak, toplamak convolute sarılmış, dürülmüş, bükülmüş convoluted kıvrık, büklümlü, anlaşılması güç, karışık, dolambaçlı convolution kat, kıvrım, büklüm convolvulus çitsarmaşığı, kahkaha çiçeği convoy pennant konvoy flaması convoy (korumak amacıyla) eşlik etmek, konvoy convulse şiddetle sarsmak convulsion çırpınma, sarsılma, kıvranma cony ada tavşanı coo (kumru gibi) ötmek, öpüşüp koklaşmak, kumru gibi sevişmek," }, { "text": "sevmek Coo! Eyah!, Hey!, Bana bak! cook book yemek kitabı cook sb's goose birinin yuvasını yapmak, onun hakkından gelmek cook up uydurmak, kafadan atmak cook aşçı, aşpaz, (yemek) pişirmek, pişmek cooker ocak, gaz ocağı cookery aşçılık cookie kurabiye, bisküvi, koğal, kırıntı, çerez, adam cooky bkz.cookie cool and collected aklı başında, telaşlı olmayan cool customer haddini bilmez kişi cool down sakinleşmek, yatışmak, sakinleştirmek cool off heyecanı sönmek cool one's heels ağaç olmak, sabırsızlanarak beklemek cool serin, salkın, sakin, faysallı, soğukkanlı, serinkanlı, (davranış) soğuk, uzak, kafasına göre takılan, küstah, çok yakşı, soğumak, serinlemek, soğutmak, serinletmek, serinlik, sakinlik, serinkanlılık, serinkanlılıkla, heyecanlanmadan coolant soğutucu cooler soğutucu, kodes coolie vasıfsız işçi cooling water pump devridaim tulumbası, su pompası cooling soğuma, soğutma coon zenci, marsık, karaköpek, hayb, rakun coop up kapatmak, hapsetmek, tıkmak, kafeslemek coop kümes cooper fıçıcı cooperate birlikte çalışma, iş birliği, el birliği, yardım, destek cooperation birlikte çalışma, iş birliği, el birliği, yardım cooperative bank kooperatif bankası cooperative marketing müşterek pazarlama cooperative society kooperatif şirket cooperative yardımcı, yardımsever, elbirliğiyle yapılan, kooperatif coopt oyla seçmek, atamak, tayin etmek coordinate clause bağlaçlı yan cümle, sıralı tümce coordinate etkinliği artırmak için birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düzenlemek, ayarlamak coordination committee koordinasyon komitesi coordination number koordinasyon sayısı coordination koordinasyon, eşgüdüm coordinative eşgüdümlü, koordine coordinator koordinatör, bağlayan, bağlaç coot sutavuğu coownership ortak mülkiyet cop it fırça yemek cop out sorumluluktan kaçmak, yan çizmek cop sakçı, aynasız copaiba pelesenk yağı copal kopal copartner ortak, hissedar copartnership ortaklık, hissedarlık cope of heaven gökkubbe cope with ile başa çıkmak, üstesinden gelmek cope cüppe, (with ile) başa çıkmak, üstesinden gelmek copier fotokopi makinesi copilot ikinci pilot coping saw oyma testere coping harpuşta, duvar semeri copious bol, çok, (yazar) çok yazmış, verimli coplanar düzlemdeş, eş düzlemli, eş yüzlü copolymer kopolimer, eşpolimer copolymerization kopolimerizasyon, eşpolimerleşme copper acetate bakır asetat copper beech kızıl gürgen copper boiler bakır" }, { "text": "kazan copper carbonate bakır karbonat copper chloride bakır klorür copper coloured bakır renginde copper engraving bakır oymacılığı copper glance kalkosin, sülfürlü bakır copper oxide bakır oksit copper pipe bakır boru copper plate bakır levha copper plating bakır kaplama copper sulphate bakır sülfat copper sulphide kalkopirit copper wire bakır tel copper bakır, düşük değerli bakır para, sakçı, aynasız, bakır rengi copper-clad bakır kaplı copperas demir sülfat, zaç copperbottomed karinası bakır kaplı, denize dayanıklı coppersmith bakırcı, kazancı coppery bakır gibi, bakırlı coppice forest baltalık, koruluk coppice küçük koru, ağaçlık copra kurutulmuş hindistan cevizi coproduction ortak üretim coproprietor müşterek sahip coproprietorship müşterek sahiplik copse çalılık, koru copula haber edatı, koşaç, bildirme eki copulate (hayvan) çiftleşmek copulation çiftleşme copulative bağlayan, birleştiren, haber edatı, bağlayan, birleştiren, haber edatı copy book yazı defteri, not defteri copy kopya, suret, (gazete/vb.'nin) bir tek sayısı, sayı, nüsha, kopyasını yapmak, kopyasını çıkarmak, göçürmek, örnek almak, taklit etmek, kopya çekmek copycat sürekli başkalarını taklit eden kimse, taklitçi copyright law telif hakları yasası copyright telif hakkı copytypist daktilo copywriter reklam yazarı coquet cilveli hareket etmek, işve yapmak, kırıtmak coquetry cilve, şuhluk, aşna fişne coquette edabaz, fettan kadın, oynak kadın, fingirdek coquettish şuh coracle bir çeşit kayık coral island mercanada, atol coral reef mercan resifi, mercan kayalığı coral snake mercan yılanı coral mercan coralline mercandan, mercanlı, koralina corallite mercanın tek polipi coralloid mercana benzeyen corbel bindirmelik, çıkma desteği cord velvet fitilli kadife cord ip, sicim, kendir, tel, şerit, (ses) tel cordage halat takımı, selviçe cordate yürek biçiminde corded ladder ip merdiven corded fitilli, iple bağlanmış, ipli cordial candan, yürekten, içten, sıcak, dostça, meyve suyu, likör cordiality samimiyet, dostluk cordially içtenlikle, yürekten cordite kordit, dumansız barut cordon sakçı kordonu, askeri kordon, kordon, şerit, (off ile) kordon altına almak cords fitilli kadife pantolon corduroy fitilli kadife kumaş, ç.fitilli kadife pantolon core carbon göbek karbonu core" }, { "text": "(meyve) göbek, koçan, eşelek, özek, bir şeyin en önemli yeri ya da merkezi, öz, çekirdek corgi kısa bacaklı küçük bir köpek türü coriaceous deriden yapılmış, sert coriander kişniş corinthian order Korint üslubu corinthian Korint corium koryum, altderi cork oak mantar meşesi, sezü cork stopper mantar tapa cork şişe mantarı, (şişe/vb.) mantarla tıkamak corked mantarlı, mantar kokan corkscrew stair helezon merdiven, sarmal merdiven corkscrew tirbuşon, sarmal, burgu, spiral, helezon corkwood mantar ağacı corky mantara benzer, kuru, hafif cormorant karabatak corn bread mısır ekmeği corn chandler zahire tüccarı corn crake bıldırcın kılavuzu corn flour mısır unu, nişasta corn silk mısır püskülü corn sugar mısır şekeri corn syrup glikoz corn buğday, mısır, kargıdalı, ekin, tahıl, tane, nasır corncob mısır koçanı corncrib mısır ambarı cornea kornea cornel karaniya, kızılcık cornelian cherry kızılcık cornelian akik taşı corner bumper köşeli tampon corner stone köşe taşı, kilit taşı corner the market piyasayı ele geçirmek corner köşe, künç, (futbol) köşe vuruşu, künç darbesi, korner, kıstırmak, köşeye sıkıştırmak, (taşıt) köşe dönmek, (ticarette) öne geçmek, alım satımı/üretimi ele geçirmek cornering viraj alma cornerstone köşe taşı, temel, esas cornerwise çapraz cornet kornet, dondurma külahı, kornet cornfield mısır tarlası cornflakes mısır gevreği cornflour mısır unu cornflower peygamberçiçeği cornhusk mısır koçanı kabuğu cornice pervaz, korniş, saçak silmesi, saçak, kırak corning salamura yapma cornsilk mısır püskülü cornstarch mısır unu corny modası geçmiş, eski, bayat corolla taçyapraklar, korol corollary bir şeyin doğal sonucu, sonuç corona discharge korona deşarjı, fırça deşarjı corona ağıl, ayla, hale, taç, korona coronach cenaze şarkısı coronary artery taçdamar, koroner atardamar coronary thrombosis kanın pıhtılaşması, tromboz coronary kalple ilgili, kalp krizi coronation taç giyme töreni coroner sorgu yargıcı, kuşkulu ölüm olaylarını kovuşturan görevli coronet küçük taç corporal punishment dayak corporal gövdesel, bedensel, vücuda ait, onbaşı corporally bedenen, cismen corporate director yönetim kurulu üyesi corporate income tax kurumlar vergisi corporate name şirket unvanı" }, { "text": "corporate saving şirket tasarrufu corporate seal şirket mühürü corporate state korporatif devlet corporate tax kurumlar vergisi corporate trust şirket kredisi corporate birleşmiş, ortak, kollektif birlik halinde, tüzel, hükmî corporation accounting şirket muhasebesi corporation bylaw şirket tüzüğü corporation income tax kurumlar vergisi corporation tax kurumlar vergisi corporation dernek, kurum, lonca, tüzel kişi, kuruluş, şirket, şişko göbek corporeal bedeni, maddi corps commander kolordu komutanı corps kurul, heyet, kolordu corpse ceset, ölü corpulence şişmanlık corpulent çok şişman, şişko corpus külliyat corpuscle yuvar corpuscular parçacık ile ilgili corral çevresi çitle sarılı büyükbaş koyun ağılı, kora, kotan correct düzeltmek, doğru, yanlışsız, kurala uygun correcting düzeltme, tashih etme, cezalandırma correction of age yaş tashihi correction düzeltme, ceza, cezalandırma corrective düzeltici correctly doğru olarak, uygun biçimde, tam tamına correctness doğruluk, dürüstlük, uygunluk corrector düzeltici correlate aralarında ilişki kurmak, bağlantılı olmak correlation matrix ilişki dizeyi, korelasyon matrisi correlation ilişki correlative bağlılaşık, karşılıklı correspond uymak, uyuşmak, uygun olmak, -in karşılığı olmak, uyuşmak, birbirini karşılamak, (düzenli olarak) yazışmak, mektuplaşmak correspondence course mektupla öğretim correspondence school açıköğretim correspondence uygunluk, birbirini tutma, benzerlik, uyuşma, mektuplaşma, yazışma, yazışmalar, mektuplar correspondent bank muhabir banka correspondent bir kimseyle sürekli mektuplaşan kişi, taşra ya da dış ülke muhabiri corresponding uygun, mutabık, benzer corridor koridor, aralık, geçit, iki ülke arasındaki dar arazi corrigendum baskı hatası corrigible düzeltilebilir, giderilebilir corroborant destekleyici corroborate kanıtlarla desteklemek, doğrulamak, onaylamak corroboration doğrulama, teyit, tasdik corrode aşındırmak, çürütmek, aşınmak, çürümek, oksitlenmek, paslanmak corrosion aşındırma, paslandırma, çürütme, aşınma, çürüme, paslanma, korozyon corrosion-proof aşınmaya dayanıklı corrosion-resistant aşınmaya dayanıklı corrosive power aşındırıcı güç corrosive sublimate biklorit, süblime corrosive aşındırıcı, yiyici, yiygen, çürütücü corrugate kırıştırmak, buruşturmak, buruşmak corrugated iron oluklu demir levha corrugated paper oluklu karton corrugated pipe oluklu sac boru corrugated dalgalı, kıvrımlı, katlı corrugation oluk, yiv, ondüle corrupt (insanı) bozmak, baştan çıkarmak, kötüleştirmek, yozlaştırmak, rüşvet vermek, özgünlüğünü bozmak, kötü duruma sokmak, laçkalaştırmak, ahlaksız, yozlaşmış, kötü," }, { "text": "namussuz, rüşvet yiyici, yanlış, bozuk, laçka corruptible ayartılabilir, çürüyebilir, bozulabilir corruption kötüleştirme, yozlaştırma, bozma, namussuzluk, ahlaksızlık, rüşvet yiyicilik, rüşvetçilik, (sağlık) bozulma, zayıflama corsage korsaj corsair korsan corset korsa cortege kortej, tören alayı cortex kabuk, kışır, korteks corticate kabuklu corticated kabuklu cortisol kortizol cortisone kortizon corundum korindon, zımpara coruscate ışıldamak, parlamak corvette ufak torpido muhribi corvine karga gibi corymb demet, salkım coryza burun nezlesi cos bkz.because cosecant kosekant, eşkesenlik coset koset, eşküme cosh cop, coplamak cosignatory birlikte imzalayan, ortak imza atan kişi cosine kosinüs cosmetic kozmetik, kozmetikle ilgili, kozmetik, (sorunun) yalnız dış görünümüyle ilgili, dış görüntüye önem veren cosmetics kozmetik cosmic dust kozmik toz, yıldızlararası toz cosmic radiation kozmik radyasyon cosmic ray kozmik ışın, evren ışını cosmic evrensel, engin, geniş, sınırsız cosmogony kozmogoni, evrendoğum cosmography kozmografya, kâinat ilmi cosmology evrenbilim, kozmoloji cosmonaut Sovyet uzayadamı, kozmonot cosmonautics kozmonotik, uzay yolculuğu, uzay gemiciliği cosmopolitan kozmopolit, (insan/düşünce/vb.) geniş, sınırsız, geniş görüşlü cosmos evren cosset üzerine düşmek, şımartmak, üzerine titremek cossette küspe cost a packet tuzluya mal olmak cost a pretty penny pahalıya mal olmak/patlamak cost account maliyet hesabı cost analysis maliyet analizi cost free verginsiz, masrafsız cost of consumption tüketim maliyeti cost of conveyance nakliye masrafı cost of education eğitim maliyeti cost of living index geçim indeksi cost of living geçim gideri cost of manufacture üretim maliyeti cost of packing ambalaj masrafı cost of production üretim maliyeti, imalat maliyeti cost of research araştırma gideri cost of sales satış maliyeti cost or marketing pazarlama giderleri cost overrun fazla maliyet cost price maliyet fiyatı cost reduction maliyeti azaltma cost report maliyet raporu cost fiyat, değer, paha, masraf, maliyet, mal olmak, değerinde olmak, etmek, yapmak, maliyet hesaplamak costal kaburgalara ait costate kaburgalı coster sokak satıcısı costermonger seyyar sebze, meyve, balık satıcısı costing maliyetleme costive kabız costless müft, pulsuz, havayi costliness pahalılık costly pahalı, pahalıya mal olan costume" }, { "text": "ball kıyafet balosu costume jewellery taklit ziynet eşyası costume giysi, kostüm costumer kostümleri hazırlayan kimse, elbiseci cosurety müteselsil kefil cosy rahat, sıcacık, örtü, kılıf cot beşik, baraka, kulübe cotangent kotanjant cote ağıl, kuş yuvası, mandıra coterie zümre, heyet cottage cheese süzme peynir, lor peyniri cottage küçük ev, kulübe, kır evi cottager rençper, köylü cotter kama, çivi, kopilya cotton belt pamuk üretme bölgesi cotton candy pamukhelva, ketenhelva cotton cloth pamuklu kumaş cotton exchange pamuk borsası cotton fabric pamuklu kumaş cotton field pamuk tarlası cotton gin pamuk çırçırı cotton grass pamuk otu cotton mill pamuk fabrikası cotton plant pamuk fidanı cotton plush pamuklu peluş cotton thread pamuk ipliği cotton up to yaltaklanmak, geçinmek, anlaşmak cotton velvet pamuklu kadife cotton wad hidrofil pamuk cotton wool ham pamuk, hidrofil pamuk cotton yarn pamuk ipliği cotton pamuk, pamuk ipliği, pamuk bezi, anlaşmak, yola gitmek, uzlaşmak cottonize pamuklaştırmak cottonseed oil pamuk yağı cottonseed pamuk çekirdeği, çiğit cottony pamuk gibi, pamuklu cotyledon kotileden, çenek cotyloid hokka gibi couch grass ayrıkotu couch ifade etmek, belirtmek, bildirmek, divan, sedir, kanape couchette (trende) kuşet couching katarakt ameliyatı cougar puma cough drop öksürük pastili cough mixture öksürük şurubu cough up para bayılmak, toslamak, sökülmek cough öksürmek, yötelmek, öksürük, yötel, öksürme, yötelme could (`can' eyleminin geçmiş biçimi olarak) -ebilirdi, -abilirdi, (dolaylı anlatımda `can'in yerine) -ebilir, -ebileceği, (olasılık belirtir) -ebilir, -abilir, (rica belirtir) -ebilir, -abilir coulee derin sel çukuru coulisse kulis coulomb kulomb, kulon coulometer kulonmetre, coulombmetre coulter kotan bıçağı coumarin kumarin coumarone kumaron Council of Europe Avrupa Konseyi Council of Ministers Bakanlar Kurulu Council of State Danıştay, Devlet ?urası, Danıştay, Devlet ?urası council of war harp meclisi council konsey, danışma kurulu, meclis, (ev/daire/vb.) yerel idare tarafından yapılan, denetlenen, kiraya verilen councillor meclis üyesi councilman belediye encümen üyesi counsel fee vekâlet vergini counsel avukat, öneri, tavsiye, önermek, tavsiye etmek, akıl vermek counsellor danışman," }, { "text": "avukat counsellor-at-law avukat, dava vekili counselor bkz.counsellor count down geriye doğru saymak count for little çok önemsiz olmak count for nothing çok önemsiz olmak count in katmak, dahil etmek count noses kelle saymak count on bel bağlamak, güvenmek, beklemek, hesaba katmak count one's chickens dereyi görmeden paçaları sıvamak count out birer birer saymak, dahil etmemek, saymamak count the cost bütün riskleri hesaplamak, enikonu düşünmek count the pennies kemerleri sıkmak count up hesap etmek count (sayı) saymak, içermek, saymak, kapsamak, içine almak, olduğunu düşünmek, addetmek, mahsup etmek, olarak saymak, önemi olmak, değeri olmak, sayma, sayım, hesap, sayı, toplam, şikayet maddesi, önemseme, umursama, dikkat, kont countable noun sayılabilen isim countable sayılabilen, sayılabilir countdown gerisayım countenance yüz ifadesi, uygun bulma, onama, destek, onay, tasvip, izin, desteklemek, onaylamak, uygun bulmak, izin vermek counter claim karşı dava counter currency sahte para counter demonstration karşı gösteri counter jumper tezgâhtar counter measure karşı önlem counter motion karşı öneri, karşı teklif counter offer karşı teklif counter proposal karşı teklif counter revolution karşı devrim counter security ikinci kefalet counter tezgâh, marka, fiş, sayıcı, sayaç, karşı çıkmak, karşısında olmak, muhalefet etmek, karşılamak, karşı koymak, karşılık vermek, karşı counter-intelligence karşı casusluk servisi service counteract karşılık vermek, mukabele etmek, (etkisini) yok etmek, gidermek counteraction karşı hareket, karşı koyma counterattack karşı saldırı, kontratak, karşı saldırı yapmak, kontratak yapmak counterbalance eş ağırlık, karşılık, denkleştirmek, denk ağırlıkla karşılamak counterbore havşa, havşa açmak counterbrace çapraz gergi countercharge karşı suçlama countercheck tepki, reaksiyon counterclaim karşı dava, karşı iddia counterclockwise saat yönünün tersine countercurrent karşıakım counterespionage karşı casusluk counterfeit money sahte para, kalp para counterfeit (para/vb.) sahtesini yapmak, basmak, taklit etmek, sahte, taklit counterfeiter kalpazan, sahtekâr counterfire karşı ateş counterflange kontra flanş counterfoil çek ya da makbuzun dip koçanı counterfort payanda, destek, ayak counterglow karşıgün counterintelligence karşı haber alma örgütü counterirritant karşı irkilme counterman tezgâhtar countermand yeni bir" }, { "text": "emirle geçersiz kılmak, iptal etmek countermark kalite işareti countermeasure karşı önlem counterorder siparişi geri alma counterpane yatak örtüsü counterpart tam benzeri, kopyası counterplot karşı tedbir, karşı tedbir almak counterpoint kontrpuan counterpoise denge ağırlığı, karşı ağırlık, denkleştirmek, karşı etki yapmak counterpressure karşıbasınç counterrecoil yerine gelme, yerine getirme counterrevolution karşı devrim counterrevolutionary karşı devrimci countershaft transmisyon mili, avara mili countersign parola, onay imzası, (onay için) ayrıca imzalamak countersignature tasdik imzası, ikinci imza countersink havşa matkabı, havşa açmak counterspy karşı casus countersunk gömme, gömülmüş countervail aynı kuvvetle karşı koymak countervailing aynı kuvvetle karşı koyma counterwedge karşı kama counterweight denge ağırlığı, karşı ağırlık countess kontes countless çok fazla, sayısız countrified köylümsü, kır halkı gibi country club kırdaki spor ve eğlence kulübü country cousin taşralı akraba country house şehir dışındaki yazlık, sayfiye country music kantri müzik country race kır koşusu country ülke, yurt, vatan, ulus, halk, kır, taşra, kırsal kesim, bölge, yöre, taşraya özgü, kırsal countryman vatandaş, yurttaş, hemşeri, taşralı, köylü countryseat sayfiye evi countryside kırsal bölge, kent countrywide ülke çapında, ülkeye yayılmış county ilçe, kontluk, il, idare bölgesi coup d'etat hükümet darbesi coup başarılı hareket, hükümet darbesi, çevriliş coupe iki kapılı spor araba couple birleştirmek, (hayvan) çiftleşmek, çift, karı koca, çift, (of ile) birkaç, iki-üç coupled akuple, bağlı coupler kuplör, bağlaştırıcı, kavrama, bağlama couplet beyit coupling kavrama, bağlama, kuplaj, manşon, koşum coupon of bonds tahvilat kuponu coupon kupon courage yüreklilik, cesaret, mertlik courageous yürekli, cesur, yiğit, mert courgette bir çeşit dolmalık kabak courier haberci, kurye, turist rehberi course of business işlerin seyri course of flight uçuş rotası course yön, rota, akış, cereyan, gidişat, saha, alan, pist, kurs, dizi, seri, eğitim, tahsil, davranış biçimi, eylem biçimi, yöntem, yol, yemeğin bölümlerinden biri, tabak, yemek, (sıvı) akmak courser av köpeği court danger tehlike peşinde koşmak court death ölümüne susamak court fees mahkeme masrafları court file dava dosyası" }, { "text": "court of account Sayıştay court of admiralty deniz mahkemesi court of appeal Temyiz Mahkemesi, Yargıtay court of bankruptcy iflas mahkemesi court of first instance asliye mahkemesi court of human Rights insan hakları mahkemesi court of jurisdictional uyuşmazlık mahkemesi disputes court of justice adalet divanı court of peace sulh mahkemesi court of review temyiz mahkemesi court order mahkeme ilamı court plaster plaster court mahkeme, mahkeme üyeleri, oturum, saray, saray halkı, avlu, kort, saha, gözüne girmeye çalışmak, teveccühünü kazanmaya çalışmak, dalkavukluk etmek, kur yapmak, riskine girmek, atılmak court-martial askeri mahkeme, divanıharp, askeri mahkemede yargılamak courteous ince, kibar, nazik courtesan fahişe, kahpe courtesy call nezaket ziyareti, resmi ziyaret courtesy title resmi olmayan unvan courtesy visit nezaket ziyareti, resmi ziyaret courtesy incelik, nezaket, kibarlık courthouse adliye sarayı courtier saray adamı, nedim courtly nazik, saygılı courtship kur yapma, kur, iltifat courtyard avlu, hayat, kora cousin kuzen couture terzilik, desinatörlük couturier modacı, desinatör, erkek terzi couturiere kadın terzi covalence kovalans, değerdeşlik covalent bond kovalent bağ, değerdeş bağ covalent kovalent, değerdeş covariance eşdeğişirlik, kovaryans, ortakdeğişke covariant kovaryant, eşdeğişkin cove koy, körfezcik coven cadılar toplantısı covenant (dinsel) anlaşma, sözleşme, anlaşma, mukavele covenanted employee sözleşmeli çalışan Coventry dışlamak cover charge giriş vergini cover crop örtü bitkisi, koruyucu bitki cover girl kapak kızı cover glass lamel cover letter tanıtma yazısı cover up örtmek, örtbas etmek, kapatmak cover örtmek, tıkamak, kapatmak, kaplamak, (yol) katetmek, gözlemek, göz altında tutmak, (ayrıntıları/vb.) aktarmak, rapor etmek, yetmek, karşılamak, sigortalamak, silahla korumak, -e silah tutmak/doğrultmak, kapak, örtü, koruyucu, kitap kabı, kap, zarf, kılıf, siper, sığınak, maske, perde, paravana, sigorta coverage (sınalgı/gazete/vb.'de) bir olaya ayrılan yer/zaman covered market kapalı çarşı, kapalı pazar covered kapalı, örtülü covering letter açıklayıcı mektup, teyit mektubu covering note sigorta zeyilnamesi covering warrant hazine bonosu covering kat, örtü coverlet yatak örtüsü covert gizli, saklı, örtülü covet göz dikmek covetous hırslı, mal canlısı covetousness" }, { "text": "açgözlülük, harislik covey keklik sürüsü coving sundurma, çıkma cow pea börülce cow inek, fil gibi iri hayvanların dişisi, yıldırmak, korkutmak, sindirmek coward korkak cowardice korkaklık cowardliness korkaklık, kancıklık cowardly korkakça cowbane sığır baldıranı cowbell inek çıngırağı cowberry kırmızı yaban mersini cowboy kovboy, sığırtmaç cower sinmek, büzülmek cowhand kovboy cowhide gön, sığır derisi cowling kaporta, motor kapağı coworker iş arkadaşı cowpat tezek cowslip çuhaçiçeği cox dümenci coxa böcekte kalça sümüğü coxcomb edabaz, züppe adam, horozibiği çiçeği coxcombry züppelik, edabazlık coxswain dümenci coy çekingen, utangaç, nazlı, cilveli coyness çekingenlik, mahcubiyet, cilve, naz coyote kır kurdu coypu bataklık kunduzu cozen aldatmak, kandırmak cozy bkz.cosy crab apple yaban elması crab louse kasıkbiti, ambiti crab yengeç, kasık biti, eleştirmek, şikâyet etmek, dırdır etmek crabbed ters, huysuz, karışık, anlaşılmaz crabbing krablama, yaş fiksaj crabby huysuz, dırdırcı crack a joke fıkra patlatmak, şaka yapmak crack down acımasızlaşmak, daha katı olmak crack of doom kıyamet kopması crack up sağlığı bozulmak, gülmekten katılmak crack çatlamak, çatlatmak, şaklamak, şaklatmak, vurmak, çarpmak, çarptırmak, (up ile) (güçlüklere) boyun eğmek, bitmek, tükenmek, (espri/fıkra/vb.) patlatmak, şifresini, sırrını çözmek, keşfetmek, başarılı, usta, yetenekli, çatlak, şaklama, çatırtı, vuruş, darbe, tokat, girişim, şaka, nükte crackdown yasaklama, kısıtlama, engelleme cracked çatlak, kaçık, üşütük cracker kraker, çatapat, fıstık, yavru, piliç crackers deli, çatlak, üşütük, kaçık cracking çatlama, parçalanma, kraking crackle çatırdamak, çıtırdamak, çatırdatmak, çıtırdatmak, çatırtı, çıtırtı crackling çatırtı, çıtırtı, kızarmış jambon kabuğu crackpot kaçık, çatlak, çılgın, uçuk crackup kaza, sinir krizi, çarpışma cradle of civilization uygarlığın beşiği cradle beşik, bir şeyin başladığı yer, köken, beşik, insan yaşamının ilk yılları, çocukluk yılları, (dikinti/vb.) tahta, tezgâh, kızak, beşikte sallamak, beşikteymiş gibi sallamak cradlesong ninni, layla craft sanat, beceri, hüner, kesp, ustalık, maharet, kurnazlık, hile, gemi, uçak, teknik eleman craftily şeytanca craftiness kurnazlık, hile crafts gemi, uçak craftsman usta, zanaatçı craftsmanship hüner crafty kurnaz, dalavereci, üçkâğıtçı crag yalçın kayalık cragged sarp craggy" }, { "text": "dik ve pütürlü cram tıkmak, sıkıştırmak, tıka basa doldurmak, ağzına kadar doldurmak, acele ile sınava hazırlanmak, ineklemek cram-full dopdolu cramp kramp, kasınç, mengene, engel, engel olmak, kısıtlamak, tıkıştırmak, sıkıştırmak cramped (yer) dar, sıkışık crampon kanca, mengene, krampon, buz mahmuzu cranage vinç kirası cranberry keçiyemişi, yabanmersini crane truck vinçli kamyon crane vinç, turna, (boynunu) uzatmak cranebill turnagagası, yabani sardunya cranial cavitiy kafatası boşluğu cranial nerve kafatası siniri cranial kafatasıyla ilgili craniology kafabilim cranium kafatası, baş kâsesi crank arm krank kolu, anadingil kolu crank web krank kolu crank dirsek, kol, kanırtmaç, saplantılı kimse, deli, kaçık, şıltak crankcase karter crankshaft krank mili cranky acayip, tuhaf, garip, sinirli, huysuz, aksi, (alet/vb.) laçka, gevşek, bozuk cranny çatlak, gedik, yarık crap bok, zırva, saçmalık, boktan laf, ıvır zıvır döküntü, bok crape krep craps iki zarla oynanan kumar, barbut crapulence içkiye aşırı düşkünlük crash about one's ears dünya başına yıkılmak crash dive (denizaltı) birden dalma crash helmet kask, koruyucu başlık crash landing mecburi iniş crash (araba/vb.) gürültüyle çarpmak, çarptırmak, düşmek, düşürmek, iflas etmek, top atmak, paldır küldür gitmek/hareket etmek, çatırtı, gürültü, (uçak/otomobil/vb.) kaza, batkı, iflas, acele, ivedi, hızlı, hızlandırılmış crash-land mecburi iniş yapmak crass aptal, aptalca, kaba, duygusuz, (aptallık/vb.) büyük, tam, aşırı derecede crate kafesli sandık, kasa, külüstür araba/uçak crater lake krater gölü crater krater, yanardağ ağzı, çukur cravat boyunbağı, kravat crave çok istemek, -e can atmak, için deli olmak craven ödlek, korkak craving arzu, tutku craw kursak, hayvan midesi crawfish kerevit, harçenk, çay veya göl harçengi, harçenk gibi geri geri gitmek, harçenk gibi dal dala gitmek, geri çekilmek, yayınmak crawl emeklemek, sürünmek, ağır ağır yürümek/ilerlemek, (böcek/vb.ile) dolu olmak, kaynamak, tüyleri ürpermek, karıncalanmak, yaltaklanmak, yağlamak, dalkavukluk etmek, yağ çekmek, krol yüzme, çok yavaş hareket, ağır gidiş crawler tırtıl zincirli makine crayfish kerevit, kerevides crayon renkli kalem, boyalı kalem craze çılgına çevirmek, çıldırtmak, deli etmek, çok heyecanlandırmak, geçici" }, { "text": "akım, moda, çılgınlık, düşkünlük, hayranlık craziness delilik, çılgınlık, kaçıklık, cinnet crazing sır çatlaması crazy deli, çılgın, kuduruk, olanaksız, aptalca, saçma, çılgınca, kuluduk, aptal, salak, (about ile) hayran, tutkun, hasta, deli creak gıcırtı, gıcırdamak creaky (kapı/vb.) gıcırtılı, gıcırdayan cream cheese krem peynir cream of tartar krem tartar cream of the crop kaymak tabaka, en iyisi cream kaymak, krema, krem, merhem, bir şeyin en iyi bölümü, kaymak, krem rengi, (sütün) kaymağını almak, (off ile) (en iyileri) seçmek, ayıklamak creamer ekramöz, krema makinesi creamery süthane, kaymakçı dükkanı creamy krem gibi, yumuşak, kaygan, kremalı, krema içeren, kaymaklı crease buruşukluk, kırışıklık, kat, pli, buruşmak, kırışmak, buruşturmak, kırıştırmak crease-proof buruşmaz crease-resistant buruşmaz create a stink kıyameti koparmak create jobs istihdam olanağı oluşturmak create yaratmak, -e yol açmak, neden olmak, oluşturmak, atamak creatine kreatin creatinine kreatinin creation yaratma, yaradılış, acun, evren, kreasyon creative power yaratıcı güç creative yaratıcı creativity yaratıcılık creator yaratıcı creature comforts refah creature yaratık creche kreş, bebekevi, yuva credence inanma, güven, doğru kabul etme credentials güven belgesi, itimatname credibility güvenilirlik, inanılırlık credible inanılır, güvenilir credit account kredi hesabı, açık hesap credit advice alacak dekontu credit agency kredi kurumu credit agent sigorta acentesi credit agreement kredi anlaşması credit application kredi başvurusu credit balance alacak bakıyesi credit bank kredi bankası, ticaret bankası credit card kredi kartı credit control kredi kontrolü credit department kredi servisi credit interest kredi faizi credit limit kredi limiti credit line kredi limiti credit market kredi piyasası credit money banka kredisi credit note kredi mektubu credit period kredi dönemi credit rating kredi değerliliği credit standing kredi yağdayı, mali itibar credit system kredi jüyesi credit target kredi hedefi credit terms kredi şartları credit inanç, güven, sadakat, övgü, onur, şereflendirme, kredi, saygınlık, itibar, onur kaynağı, veresiye, nisiye, inanmak, güvenmek, itibar etmek, para yatırmak creditable şerefli, övgüye değer crediting kredi verme, alacaklandırma creditor kredi veren, alacaklı" }, { "text": "creditor's ledger alacaklılar defteri credits and titles jenerik creditworthiness kredi almaya layık olma credulity saflık, her şeye inanma credulous herşeye inanan, saf creed inanç, iman, itikat creek çay, ırmak kolu, dere creel cağlık, çözgü sehpası, balık sepeti creep sürünmek, sürünerek ilerlemek, sessizce sokulmak, (sarmaşık/vb.) sarılmak, sarılarak büyümek, ürpermek, tüyleri ürpermek, dalkavuk, yağcı, gıcık, kıl creepage akış, sızıntı, dağılma creeper sürüngen bitki, sarmaşık creeping stem sürüngen gövde creeping sürünen, tırmanarak büyüyen creeps (the ile) ürperti, korku creepy tüyler ürpertici cremate (ölüyü) yakmak cremation ölüyü yakma crematorium ölülerin yakıldığı yer, krematoryum crenate tırtıllı crenel mazgal crenellated mazgallı crenellation mazgallı siper creole hem Avrupa hem de Afrika soyundan gelen (kişi), bu kişilerin konuştuğu (dil) creosote katran ruhu, kreozot crepe de Chine krepdöşin crepe Georgette krepjorjet crepe paper krepon kâğıdı crepe rubber krepsol, krep lastik crepe suzette krepsüzet crepe yarn krep ipliği crepe krep crepitate çatırdamak crescendo kreşendo crescent wrench ayarlı anahtar crescent hilâl, ayça, yeniay cresol krezol cress tere cresset fener crest ibik, taç, tepe, doruk crestfallen üzgün, mutsuz, kırgın, yılgın cresyl kresil cresylic acid kresilik asit cretaceous period kretase cretaceous tebeşirli, kireçli, tebeşir dönemi Cretan Giritli, Girit Crete Girit adası cretin salak, aptal, geri zekâlı, kreten cretinism kretenizm cretonne kreton crevasse (buz/vb.'de) derin yarık crevice (kaya/vb.'de) çatlak, yarık crew cut asker tıraşı crew tayfa, mürettebat, ekip crew-neck hâkim yaka crib çocuk karyolası, hayvan yemliği, kopya çekmek cribbage bir çeşit iskambil oyunu cribriform kalbur gibi, delik deşik cribwork kafes çatkı, çerçeve çatkı crick boyun tutulması, kasılma cricket cırcırböceği, cırcırama, kriket cricoid halka şeklinde, gırtlak kıkırdağı crier mübaşir, ağlayan kimse, tellal crime against humanity insanlık suçu crime rate suç oranı crime reporter sakçı muhabiri crime writer cinayet romanları yazarı crime suç, aptallık, mantıksızlık, mantıksızca hareket Crimea Kırım criminal assault ırza tecavüz criminal contempt mahkemeye hakaret criminal conversation zina criminal court ceza mahkemesi criminal discretion" }, { "text": "cezai ehliyet criminal law ceza hukuku criminal liability cezai sorumluluk criminal medicine adli tıp criminal record sabıka kaydı criminal suçla ilgili, cezalı, çok kötü, suçlu criminality suçluluk criminology suçbilim, kriminoloji crimp kıvrım, kıvırmak, dalgalandırmak, asker toplamak crimson koyu kırmızı cringe korkudan sinmek, büzülmek, (birinin önünde) iki büklüm olmak cringle radansa, halat matafyonu crinite kıllı, saçlı crinkle buruşturmak, kırıştırmak, katlamak, buruşmak, kırışmak crinoid denizlalesi crinoline çemberli etek cripple sakat, topal, kötürüm, sakatlamak, baltalamak, bozmak, engellemek crippled sakat, topal, kötürüm, arızalı crisis bunalım, kriz crisp gevrek, körpe, taze, yeni, gıcır gıcır, çabuk, tez, hızlı, (hava) soğuk, cips crispate dalgalı crispation büklüm, buruşukluk crispy gevrek, körpe, taze crisscross çapraz çizgili crista kabartı cristate ibikli, tepelikli, sorguçlu cristobalite kristobalit criterion ölçüt, kriter critic eleştirmen, eleştiren kimse critical angle kritik açı, dönüşül açı critical point kritik çekit critical range kritik bölge critical temperature kritik sıcaklık critical voltage kritik gerilim critical kusur bulan, eleştiren, eleştiri niteliğinde, eleştirel, tehlikeli, ciddi, kritik criticism eleştiri, kritik, kusur bulma, olumsuz eleştiri criticize kusur bulmak, eleştirmek critique eleştiri yazısı, kritik croak kurbağa sesi çıkartmak, vraklamak, çatlak sesle konuşmak/söylemek, nalları dikmek, kurbağa sesi, vırak, hırıltı Croat Hırvat Croatia Hırvatistan Croatian Hırvatça crochet hook dantel tığı, tığ crochet tığ işi, tığ işi yapmak, tığ ile örmek crock çanak, çömlek, toprak kap, külüstür araba, hurda, moruk, işi bitmiş adam, yaşlı at crockery çanak, çömlek crocodile tears sahte gözyaşları, sahte üzüntü crocodile timsah crocus çiğdem croft küçük çiftlik crofter küçük toprak sahibi croissant ayçöreği crone kocakarı crony yakın arkadaş, dost crook kanca, sopa, değnek, hırsız, dolandırıcı, kıvırmak, bükmek, kıvrılmak, bükülmek crooked eğri, yamuk, namussuz croon yumuşak sesle (şarkı) söylemek crop failure bereketsiz ürün crop insurance ürün sigortası crop plant kültür bitkisi crop rotation ürün rotasyonu crop up birden meydana çıkmak crop ekin, ürün, mahsul, yığın, türküm, küme, topluluk, kısa kesilmiş saç, kursak, (hayvan) otlamak, yemek," }, { "text": "(saç/kuyruk) kesmek, kırpmak, ekmek, ürün vermek cropper kırkma aleti, ürün veren bitki croquet krikete benzer bir açık hava oyunu, kroket crosier piskopos asası cross action karşılıklı dava cross check çizgili çek cross country race kır koşusu cross demand karşı dava cross member travers cross off üstünü çizip çıkarmak cross one's fingers iyi şans dilemek cross one's legs ayak ayak üstüne atmak cross one's mind aklından geçmek cross out üstünü çizmek cross rate çapraz kur cross ratio çapraz oran cross reference gönderme cross section kesit, enine kesit, profil cross someone's palm bahşiş vermek cross street ara sokak cross the't' and dot the'i's kılı kırk yapmak cross çarpı/artı işareti, çarmıh, üzüntü, gam, elem, çapraz, köndelen, geçmek, öbür tarafına geçmek, kesişmek, (kol/bacak) kavuşturmak, üst üste atmak, karşı koymak, engellemek, melezlemek, kızgın, sinirli, ters, aksi, huysuz cross-border sınır ötesi cross-country race kırkoşusu cross-country kırlar boyunca, kırlarda cross-examine çaprazlama sorguya çekmek, ahret suali sormak cross-eyed şaşı cross-fertilization çaprazlama dölleme cross-fertilize çaprazlama yöntemiyle döllemek cross-legged bacak bacak üstüne atmış, bacak bacak üstüne atmış cross-lode enine damar cross-pollination çapraz tozlaşma, çapraz tozlaşma cross-purposes farklı ve zıt amaçlar, yanlış anlama cross-refer okuru başka bir yere göndermek cross-stitch kanaviçe işi cross-wind yan rüzgâr crossband çaprazbant crossbar kol demiri crossbeam kiriş crossbow tatar yayı crossbrace çapraz gergi çubuğu, çapraz bağlantı crossbracing çapraz bağlantı crossbred melez crossbreed melez, melezlemek crossbreeding çaprazlama crosscheck (bir işlemin/yanıtın/vb.) sonucunu başka kaynaklardan ikinci kez kontrol etmek, sağlamasını yapmak crosscountry kros crosscut saw çapraz testere crosscut enine kesiş, enine kesim, enine kesmek crosscutrents zıt akımlar crossed cheque çizgili çek crossed çizgili, çapraz crossfall enine eğim crossfire çapraz ateş crosshatch çapraz taramak crosshatching tarama crosshead piston kafası, kroshed crossing deniz yolculuğu, (iki yolun/nehrin/vb.) birleştiği yer, geçit, geçiş yeri, geçiş crossover geçit, köprü, üst geçit crossroad yan yol, çapraz yol crossroads birkaç yolun kesiştiği yer, dönüm çekidi crosstalk diyafoni," }, { "text": "karışma crosstree kurcata, kurceta crosswalk yaya geçidi crosswind karşı rüzgâr crosswise çapraz, çaprazlama, ters, çapraz crossword puzzle çapraz bulmaca crossword bulmaca crotch kasık, pantalon ağı, apışlık, dalın ağaç gövdesinden ayrıldığı yer, çatak crotchet çeyrek nota, garip, saçma düşünce crotchety (yaşlı) huysuz, aksi, dırdırcı croton oil kroton yağı croton kroton crotonyl krotonil crouch çömelmek, sinmek croupier krupiye crow one's head off koltukları kabarmak crow karga, (horoz) ötmek, böbürlenmek, hava atmak, horoz ötüşü crow's-foot göz kenarındaki kırışıklar crowbar demir kol, manivela, levye crowd out sıkıştırarak çıkarmak crowd toplanmak, doluşmak, kalabalık oluşturmak, (bir alan) doldurmak, tıkıştırmak, sıkıştırmak, kalabalık, belirli bir toplumsal türküm, topluluk, yığın crowded profession çok rağbet gören meslek crowded kalabalık, tıkış tıkış, dopdolu crowfoot kazayağı, düğünçiçeği, boyunduruk crown it all tüy dikmek crown jewels hükümdarlığa ait mücevherler crown land krala ait toprak crown prince veliaht crown taç giydirmek, bir şeyin tepesini/üsütünü kaplamak, tamamlamak, tamam etmek, kafasına vurmak, (diş) kaplamak, tac, çiçeklerden yapılmış tac, krallık, kraliyet iktidarı, tepe, üst kısım, penny değerinde madeni para, şampiyonluk, mükemmellik, kusursuzluk crowning achievement parlak başarı crowning en son, en yüksek crucial çok önemli, kesin, son crucible steel pot çeliği, pota döküm çeliği crucible pota, kröze crucify çarmıha gererek öldürmek, çarmıha germek crude fibre ham elyaf crude oil ham petrol, yeryağı crude petroleum petrol, ham petrol crude rate kaba hız crude tar ham katran crude ham, işlenmemiş, kaba, inceliksiz, iyi yapılmamış, baştan savma, kaba saba crudely kabaca crudeness kabalık, çiğlik, hamlık crudity kabalık cruel acımasız, zalim, gaddar, çok acı, dayanılmaz cruelty acımasızlık, gaddarlık, zulüm cruet baharatlık, baharat kutusu cruise gemiyle gezmek, deniz gezisi yapmak, (otomobil/uçak/vb.) ortalama bir hızla gitmek, karı peşinde dolaşmak, eline alıp dolaşmak, deniz gezisi, tekne gezintisi cruiser bir ya da iki kamaralı büyük motor, kotra, kruvazör cruising speed seyir hızı crumb ekmek kırıntısı, kırıntı, kırıntı, çok az miktar, (Aİ) ciğeri beş para etmez adam" }, { "text": "crumble dövmek, hurda hurda doğramak, ovalamak, ezilip büzülmek, ezmek, ovulmak, hurdalamak, çok küçük parçalara ayırmak, ufalamak, ufalanmak, harap olmak crumbly kolayca ufalanan crummy pis, köhne, bakımsız, ikinci kalite, ucuz crumpet hamburger ekmeği, kafa, seksi karı crumple buruşturmak, kırıştırmak, buruşmak, kırışmak crunch çatır çutur yemek, çatırdamak, çatırdatmak, çatırtı, çuturtu, zor an, karar anı, dönüm çekidi crunchy gevrek cruse testi, saksı crush ezmek, sıkıştırarak ezmek, izdiham oluşturmak, sıkışıp tepişmek, izdiham, kalabalık, sıkma meyve suyu, abayı yakma, aptalca aşk crusher kırma makinesi, konkasör, kırıcı crushing ezme crust of the earth yerkabuğu crust kabuk, ekmek kabuğu, tabaka, kabuk crustacean kabuklu crustaceous kabuklu crusty kabuklu, gevrek, ters, huysuz, aksi crutch koltuk değneği, kasık, pantolon ağı, apışlık crux sorunun merkezi/en önemli çekidi cry down kötülemek cry for the moon olmayacak şey istemek cry off sözünden dönmek, caymak, su koyuvermek cry one's eyes out hüngür hüngür ağlamak cry one's heart out hüngür hüngür ağlamak cry out against karşı gelmek cry out for şiddetle gereksinim duymak cry out haykırmak, şikâyet etmek cry over spilt milk boşuna üzülmek cry quits yeter demek, dur demek cry wolf kurt masalı okumak cry ağlamak, yığlamak, girye etmek, bağırmak, haykırmak, bağırarak istemek/çağırmak, feryat etmek, (kuş/vb.) ötmek, çığlık, feryat, haykırma, bağırma, yüksek ses, seslenme, ağlama, (hayvan ve kuş) ses crying büyük cryo (önek) soğuk, buz, krio cryogen soğutucu kimyasal madde cryogenic kriyojenik cryogenics kriyojeni, soğukbilim cryohydrate kriyohidrat cryolite kriyolit, soğuktaş cryometer kriyometre cryoscopic kriyoskopik cryoscopy kriyoskopi, donargözleyim crypt yeraltı türbesi cryptic gizli, kapalı, örtük crypto (önek) gizli, kapalı, açık olmıyan cryptogam çiçeksiz bitki, kriptogam cryptogram gizli yazı cryptograph kriptograf cryptography kriptografi crystal lattice kristal kafesi crystal structure kristal yapısı crystal sugar kristal şeker crystal symmetry kristal simetrisi crystal kristal, kırılca, billur crystalline rock billuri kayaç, kırılcal kayaç crystalline structure kristal yapı crystallite kristalit crystallization kristalleşme, kristalleştirme, billurlaşma crystallize billurlaşmak, billurlaştırmak, belirginleşmek, belirginleştirmek crystallizer kristalizatör," }, { "text": "mayşe kazanı crystallographic kristalografik crystallography kristalografi cub reporter acemi gazeteci cub yavru ayı/aslan/kaplan/tilki, cerv, yavrukurt, izci, acemi, toy Cuba Küba cubage küpleme Cuban Küba ile ilgili cubature küpleme cube root küpkök, köküç cube küp, (neyise) küp biçiminde kesmek, doğramak, bir sayının küpünü almak cubic antenna kübik anten cubic centimetre santimetre küp cubic equation üçüncü derecede denklem cubic foot fut küp cubic meter metre küp cubic system kübik jüye cubic küp biçiminde, kübik cubical küp şeklinde, kübik, dört köşeli cubicle küçük oda, kabin, odacık cubit gez, kol boyu, arşın cuckold boynuzlu koca, kurumsak cuckoldry zina cuckoo clock guguklu saat cuckoo guguk kuşu, deli, çılgın, kaçık, salak cucullate külahlı, başlıklı cucumber salatalık, hıyar cud geviş cuddle up birbirine sokulmak cuddle sarılmak, kucaklamak, kucaklaşmak, kucaklama, sarılma cuddly insanın sarılası gelen cuddy küçük kamara, küçük kamara veya kiler cudgel one's brains kafa patlatmak cudgel kısa kalın sopa cue başlama işareti, işaret, ipucu, işaret, bilardo sopası, isteka cuff link kol düğmesi cuff kolluk, manşet, yen, paltar kolunun katlanmış hissesi, katlanmış pantolon paçası, tokat, tokat atmak cuirass göğüslük zırh cuisine yemek pişirme yöntemi, aşçılık, mutfak cul-de-sac çıkmaz sokak, çıkmaz cule -cik culinary yemek pişirmeyle ilgili, mutfakla ilgili cull içinden en iyileri seçip ayırmak, seçip almak, güçsüz/hasta hayvanları seçip öldürmek cullender bkz.colander culm eklemli ot sapı culminate (in ile) doruğuna yükselmek, sonuçlanmak culmination doruk, zirve, bitme, sonuçlanma, son culpability suçluluk culpable suçlanmayı hakeden culprit sanık, suçlu cult mezhep, tapınma, merak, rağbet, moda cultivable işlenebilir, ekilip biçilebilir cultivate a friendship dostluk kazanmaya çalışmak cultivate toprağı işlemek, ekip biçmek, yetiştirmek, dostluğunu kazanmaya/ilerletmeye çalışmak cultivated land işlenmiş arazi cultivated plant kültür bitkisi, yetiştirim bitkisi cultivated kültürlü, terbiyeli, görgülü, işlenmiş, ekili cultivation toprağı işleme cultivator kültivatör, çiftçi cultural anthropology kültürel antropoloji cultural committee kültür heyeti cultural ecology kültürel ekoloji cultural heritage kültürel miras cultural language kültür dili, uygarlık dili cultural mission" }, { "text": "kültür heyeti cultural value kültürel değer cultural kültürel, ekinsel culture gap kültür farkı culture shock kültür şoku culture kültür, ekin, yetiştirme, kültür cultured kültürlü culvert ark, arna, suyolu, menfez cum (edat) ile, birlikte cumber yük olmak, sıkıntı vermek, engel olmak cumbersome biçimsiz, hantal, kullanışsız, taşıması zor cumin kimyon cummerbund kemer cumulative dividend birikmiş kâr cumulative gittikçe artan cumulonimbus kümülonimbüs, boranbulut cumulostratus kümülostratüs cumulus kümülüs, kümebulut cuneiform script çivi yazısı cuneiform kama biçiminde cunnilingus ferce dil vurma cunning kurnaz, kurnazlık cunt am, amcık, amcık herif, itoğlu it, puşt, saloz cup fincan, kupa, (ellerini/vb.) yuvarlak bir şey tutar gibi yapmak cupboard dolap cupel küçük pota, potada arıtmak cupful fincan dolusu, kadeh dolusu cupidity açgözlülük, hırs cupola furnace kupol fırını, döküm ocağı cupola küçük kubbe, kümbet, döküm ocağı cupreous bakırla ilgili, bakırlı cupric iki değerlikli bakırdan oluşmuş cuprite kuprit cupro-nickel nikel bakırı cuprous sulphide bakır sülfür cuprous bakırlı cupule kadehçik cur sokak köpeği, adi köpek, korkak/adi herif, aşağılık köpek curable iyileştirilebilir, tedavi edilebilir curare ok zehiri, kürar bitkisi curative iyileştirici, sağaltıcı, şifa verici curator sanat galerisi/müze/kütüphane müdürü curb eğleç, engel, zaptetme, kontrol, kaldırım kenarı, tutmak, engellemek, dizginlemek curbstone kaldırım kenar taşı, bordür taşı curd kesmik, lor curdle (süt) kesilmek, kesmek cure (hastayı) iyileştirmek, sağaltmak, tedavi etmek, (kötü bir durumu) iyileştirmek, iyi duruma getirmek, düzeltmek, tuzlamak, tütsülemek, sağaltım, tedavi, ilaç, çare, iyileşme, iyi olma, şifa cure-all her derde deva cured cod füme morina, tütsülenmiş morina curettage kürtaj curette küret curfew sokağa çıkma yasağı curie küri, radyoaktivite birimi curing eti tuzlama, vulkanizasyon curio nadir ve değerli eşya, antika curiosity bilseme, merak, garip, tuhaf şey curious meraklı, bilmek isteyen, meraklı, her şeye burnunu sokan, herkesin işine karışan, garip, acayip, tuhaf curium küriyum curl one's lip dudak bükmek curl sb's hair birinin tüylerini diken diken etmek curl up kıvrılmak curl (saç) kıvırmak, kıvrılmak, bükülmek, kıvrılarak/dönerek hareket etmek," }, { "text": "büklüm, kıvrım, bukle, helezon, sarmal biçimde herhangi bir şey curler bigudi curlew çulluk curling iron saç maşası curling kıvırma, kıvrılma curly kıvırcık, cingelek, kıvrımlı curly-top cingelek baş hastalığı curmudgeon huysuz adam, cimri kimse currant karagat, kuşüzümü, frenküzümü currency account döviz hesabı currency in circulation dolaşımdaki para currency indexed dövize endeksli currency inflation para enflasyonu currency issued emisyon hacmi currency reform para reformu currency risk kur riski currency system para jüyesi currency trade döviz ticareti currency unit para birimi currency geçerlilik, revaç, para current account cari hesap current capital döner sermaye current debt cari borç current density akım yoğunluğu current efficiency akım verimi current events güncel olaylar, aktüalite current exchange rate cari kur, gerçek kur current expenditure cari masraf, cari harcama current expenses günlük masraflar current income cari gelir current liability cari borç, kısa vadeli borç current operations cari işlemler current payments cari ödemeler current price cari fiyat current ratio cari oran current value rayiç değer current şimdiki, bugünkü, güncel, yaygın, geçer, geçerli, genel, cari, genel, yaygın currently halen, şu anda, şu tapta, devamlı olarak curriculum vitae özgeçmiş curriculum müfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak currish it gibi, terbiyesiz, kaba, huysuz curry favor with gözüne girmeye çalışmak curry favour with yaltaklanmak, yaranmak curry (içinde et/yumurta/balık/vb.bulunan) acılı bir Hint yemeği currycomb kaşağı, kaşağılamak curse lanet, ilenç, lanetleme, küfür, ilenmek, lanet etmek, lanetlemek, beddua etmek, küfür etmek cursed körolası, lanetli cursive el yazısı cursor kürsör, imleç cursorial koşucu (kuş) cursory acele, üstünkörü, gelişigüzel, baştansavma curt (söz) kısa, sert, kısa ve sert konuşan curtail step birinci basamak curtail kısa kesmek, kısmak, azaltmak curtailment kısma, azaltma, kısaltma curtain antenna perde sırgavıl curtain raiser bağdarlamanın ilk kısmı curtain ring perde halkası curtain rod perde rayı, korniş curtain perde, tiyatro perdesi curtness terslik curtsy (kadınların yaptığı) reverans, reverans yapmak curvaceous biçimli, çok kavisli curvature eğrilik derecesi, eğim derecesi," }, { "text": "eğrilik curve chart eğri grafiği curve eğmek, eğilmek, eğri, kavis, dönemeç, eğmeç curved line eğri çizgi curved eğri, kavisli curvet şaha kalkmak curvilinear eğrili, eğrisel curvy eğrili, biçimli cushion minder, yastık, (bilardo) bant, kenar, rahatlatmak cushioning tamponlama, yastıkla besleme cushy rahat, kolay cusp doruk, zirve cuspid köpekdişi cuspidate dilimli, ucu eğri ve sivri cuspidor tükürük hokkası cuss herif, küfür, küfretmek, lanetlemek cussedness terslik, inatçılık custard apple Hint ayvası custard muhallebi, krema custodian (kütüphane/müze/vb.) sorumlu, yönetici kimse custodianship muhafaza hizmeti sağlama custody gözetim bakım, nezaret, gözaltı, muhafaza, himayedarlık, hapis custom made ısmarlama custom union gümrük anlaşması custom gelenek, görenek, töre, alışkanlık, adet, huy, müşteri customarily alışıldığı gibi, teamüle göre customary geleneksel, alışılmış customer country alıcı ülke customer alıcı, müşteri customer-oriented müşteriye yönelik customer's account müşteri hesabı customize müşteriye uydurmak, müşteriye uyarlamak customs agent gümrük komisyoncusu customs and traditions örf ve âdetler customs area gümrük bölgesi customs barriers gümrük duvarları customs broker gümrük komisyoncusu customs declaration gümrük beyannamesi customs duty gümrük resmi, gümrük vergisi customs entry gümrük girişi customs examiner gümrük kontrolörü customs formalities gümrük işlemleri customs free gümrüksüz, gümrükten muaf customs house report gümrük beyanı customs house gümrük idaresi, gümrük dairesi, gümrük customs inspection gümrük kontrolü, gümrük muayenesi customs law gümrük kanunu customs of arrival varış gümrüğü customs officer gümrük memuru customs receipt gümrük makbuzu customs revenue gümrük geliri customs tariff gümrük tarifesi customs territory gümrük bölgesi customs union gümrük birliği customs wall gümrük duvarı customs walls gümrük duvarları customs gümrük vergisi, gümrük cut a big swath caka satmak cut a tooth diş çıkarmak cut a wide swath caka satmak cut across kestirmeden gitmek, sınırlarını aşmak cut adrift akıntıya bırakmak, serbest bırakmak cut and dried iç karartıcı cut and run sıvışmak cut back budamak, kesinti yapmak, kısmak, azaltmak cut corners kestirmeden gitmek, kısa yoldan gitmek cut down on indirmek, azaltmak, kısmak" }, { "text": "cut down devirmek, azaltmak, kısmak, kısaltmak, biçmek cut in müdahale etmek, lafa girmek cut into small pieces küçük parçalara bölmek, hurdalamak cut into azaltmak, kısaltmak, söze karışmak cut loose baskıdan kurtulmak cut nail döşemeci çivisi cut no ice önemli olmamak, sökmemek, etkisiz kalmak cut off kesmek, bağlantısını kesmek, izole etmek cut one's cables bağları koparmak cut one's coat according to ayağını yorganına göre uzatmak one's cloth cut one's eyeteeth on saçını sakalını ağartmak cut one's own throat bindiği dalı kesmek cut one's wisdom tooth olgunlaşmak cut oneself adrift olayların gidişine kapılmak cut out for sth bir şey için biçilmiş kaftan, uygun cut out the dead wood ıskartaya çıkarmak cut out kesmek, kesip çıkarmak, stop etmek, durmak cut sb dead biriyle selamı sabahı kesmek cut sb down to size yüzünü yere getirmek cut sb off with a shilling birini mirastan yoksun etmek cut sb to the quick kalbini kırmak, derinden yaralamak cut short kısa kesmek, uzatmamak cut stone yontma taş, yapıtaşı cut the cackle kapa çeneni, kes cut the Gordian knot düğümü çözmek, sorunu çözmek cut the ground from ayağının altına karpuz kabuğu koymak under sb's feet cut the painter yuvadan ayrılmak, ilişkiyi kesmek cut to the bone iyice kısmak, azaltmak cut up doğramak, yıkmak, mahvetmek, acı çektirmek cut kesmek, dilimlemek, kesilmek, dilimlenmek, açmak, çıkartmak, atmak, kısaltmak, kısmak, azaltmak, seyrekleştirmek, incitmek, kırmak, üzmek, asmak, kırmak, sapmak, aniden dönmek, yön değiştirmek, (plak) doldurmak, kesik, yarık, yara, dilim, parça, kısıntı, kesinti, azaltma, indirim, kesme, pay cut-price shop ucuzcu dükkân cut-price ucuz, indirimli, tenzilatlı cut-rate ucuz, piyasanın altında cutaneous derisel cutback indirim, kesinti cute şirin, kağa, hoş, sevimli cuticle tırnakların çevresindeki ölü deri, üst deri cutie cici kız cutis derma, altderi cutlass pala, kıvrık uçlu kısa kılıç cutler bıçakçı cutlery çatal-bıçak-kaşık, sofra takımı cutlet pirzola, külbastı cutoff point sona eriş çekidi cutoff statement ara" }, { "text": "bilanço cutoff kesici düzenek, anahtar, sürgü, kestirme yol cutout box kofra cutout kesici, disjonktür, enterüptör cutter kesici, filika cutthroat competition kıyasıya rekabet cutthroat katil, cani, tefeci cutting kupür, kesik, dal çeliği, budanmış parça, geçit, yarık, tünel, acı, kırıcı, kalp kırıcı, incitici, (rüzgâr) soğuk, kesici, içe işleyen cuttle katlamak, paftalamak, istiflemek cuttlefish mürekkepbalığı cuttler katlayıcı cutwater talimar, kayak tığı cyanamide siyanamit cyanate siyanat cyanic acid siyanik asit cyanic siyanik cyanidation siyanürleme cyanide siyanür cyanine siyanin cyanogen siyanojen cyanohydrin siyanohidrin cybernetician sibernetikçi, güdümbilimci cybernetics sibernetik, güdümbilim cyclamen siklamen, tavşankulağı cycle track bisiklet yolu cycle devir, tur, dönüş, bisiklet, motosiklet, bisiklet sürmek cyclic compound halkalı bileşik cyclic periyodik cyclical devirli, periyodik, konjonktürel, dairesel cyclist bisikletçi cyclobutane siklobutan cyclogenesis siklojenez cyclogram siklogram cyclograph siklograf cyclohexane sikloheksan cyclohexylamine siklohekzilamin cycloid sikloit, yuvarlanma eğrisi cycloidal çevrimsi, dairevi cyclometer siklometre, mesafe saati cyclone kasırga, siklon cyclopean dev gibi cyclopedia ansiklopedi cyclopedic geniş (bilgi/malumat) cyclopropane siklopropan cyclorama siklorama, sayklorama, gök perdesi cyclotron siklotron cygnet kuğu yavrusu cylinder bore silindir iççapı cylinder cock silindir musluğu cylinder silindir, yuvgu cylindrical silindirik, yuvgusal cylindroid silindiroit, yuvaksı cyma tepe silmesi, çerçeve başlığı, pervaz cymbal büyük zil cymbalist zil çalan kimse cymene simen cymose talkımlı cynic insanların her davranışında mutlaka bir çıkar bulunduğuna inanan kimse, iyiliğe inanmayan kimse, alaycı, sinik, kinik cynical sinik, iyiliğe inanmayan cynicism siniklik cypher bkz.cipher cypress servi Cyprian Kıbrıslı kimse, şehvetli, çapkın cyprinoid havuz balığı Cypriote Kıbrıslı Cyprus Kıbrıs cyst kist cysteine sistein cystine sistin cystitis sistit, mesane iltihabı, idrar zorluğu cystoscope sistoskop cyte- (art.) hücreye ait cyto- (art.) hücre cytochrome sitokrom cytokinesis hücre bölünmesi cytologic sitolojik, gözebilimsel cytologist sitolog, gözebilimci cytology sitoloji, hücre bilimi, gözebilim cytoplasm sitoplazma cytosine sitozin czar çar Czech republic Çek cumhuriyeti Czech Çek, Çekçe, Çek, Çekçe Czechoslovakia Çekoslovakya dab dokunma, hafif vuruş, hafifçe dokunmak, hafifçe vurmak, uzman, usta dabber yüzeye mürekkep vurma aracı dabble" }, { "text": "(at/in ile) bir işle amatörce uğraşmak, takılmak dabbler amatör, meraklı dabster acemi çaylak dace çamça, bir çeşit sazan dacha Rusya'da kır evi dachshund daksund dactyl bir şiir ölçüsü dactylogram parmak izi dactylography parmak izi bilimi dad atacan, ata, dede, baba Dadaism Dadaizm, Dadacılık Dadaist Dadaist, Dadacı, Dadaist, Dadacı daddy baba, babacığım dado lambri, lambrilemek daemon cin daffodil zerrin, fulya, nergis daffy deli daft aptal, salak, budala dagger hançer, kama Daghistan Dağıstan dago Büyük Okyanus adaları yerlisi dahlia dalya, yıldızçiçeği dailies günlük çekim daily benefits günlük kâr daily bread geçim daily bulletin günlük tebliğ daily collection günlük tahsilat daily double at yarışlarında çifte bahis daily exchange rate günlük döviz kuru daily interest rate günlük faiz oranı daily interest günlük faiz daily pay gündelik daily product günlük ürün daily receipt günlük gelir daily report günlük rapor daily sale günlük satış daily wage yevmiye, gündelik vergin daily wages gündelik, yevmiye daily want günlük gereksinim daily günlük, gündelik, her gün, günlük gazete, (pazar hariç) her gün çıkan gazete daintiness zarafet, nezaket, incelik, titizlik, lezzet dainty ince, sevimli, tatlı, lezzetli şey, özellikle küçük lezzetli kurabiye daiquiri tatlı alkollü içki dairy cattle süt ineği dairy farm mandıra dairy products süt ürünleri dairy mandıra, süthane, sütçü dükkânı, yalnız süt ve süt ürünleri satan dükkân dairymaid sütçü kız dairyman sütçü dais konuşmacı kürsüsü daisy papatya daisywheel papatyateker dale vadi dalliance tembellik, oynaşma, flört, vakit geçirme dally with oynaşmak, ciddiye almamak dally (about/over ile) oyalanmak, sallanmak, boş bikâr gezmek, boş yere vakit yitirmek, avare gezmek, veyillenmek, boş işle meşgul olmak, gayriciddi yanaşmak, manasız işle meşgul olmak, naz etmek, ezilip büzülmek, mazaklaşmak, mezelenmek Dalmatia Dalmaçya dalmatian siyah benekli beyaz bir cins iri köpek daltonism renk körlüğü, daltonizm dam baraj, set, su bendi, baraj yapmak, su bendi yapmak, set çekmek, kapamak damage free hasarsız damage of inflation enflasyon zararı damage zarar," }, { "text": "ziyan, hasar, zarar vermek damageable bozulabilir damaged to property mala verilen zarar damaged bozulmuş, hasarlı, zarar görmüş damages insurance zarara karşı sigorta damages tazminat, zarar ziyan tazminatı damaging zararlı damask şam kumaşı, damasko dame kadın damn all hiçbir bok, hiçbir şey Damn it! Allah belasını versin damn well pekâlâ, çok iyi, kesinlikle damn (din) ölümden sonra cezalandırmak, lanet etmek, beddua etmek, lanetlemek, sövmek, yerin dibine batırmak, rezil etmek, mahvetmek, kahretsin!, lanet olsun!, o biçim, süper, son derece, müthiş damnable melun, lanetli damnation lanetleme, lanet, lanetlenme damned lanetlenmiş, lanetli, Allahın belası damning -e son derece karşı, zıt, aleyhinde damp ıslaklık, nem, rutubet, nemli, rutubetli, (ateşi) yavaşlatmak, küllemek, boğmak damped sönümlü dampen ıslatmak, nemlendirmek, ıslanmak, nemlenmek, (mutluluk/coşku/vb.için) kaçırmak, bastırmak, gölge düşürmek damper sürgü, kapak, önleyici, gizleyici damping sönüm, amortisman dampish rutubetli, nemli dampness nem, rutubet dampproof neme karşı dayanıklı damsel soylu kodaktan gelen genç ve bekâr kız damson mürdümeriği dance attendance on bir dediğini iki etmemek, etrafında dört dönmek dance hall dans salonu dance dans etmek, raks etmek, dans etme, büy, dans, raks, eğlence, danslı toplantı dancer dansçı, dansör, dansöz, çengi, köçek dancing girl dansöz, dansçı kız dancing lesson dans dersi dancing master dans öğretmeni dancing dans (etme) dandelion karahindiba dandified züppe, çıtkırıldım dandle çocuğu hoplatmak, hoppala yaptırmak, şımartmak dandruff başta olan kepek, konak dandy züppe, çıtkırıldım dandyism züppelik Dane Danimarkalı kişi danger class tehlike sınıfı danger tehlike dangerous tehlikeli dangle sallamak, sarkmak, sallanmak, sarkıtmak Danish Danimarka'ya ait, Danimarka dili dank nemli, soğuk, yaş Danube Tuna Nehri daphne defne ağacı dapper şık ve hareketli dapple gray alaca kırı dapple beneklemek dappled benekli, puanlı, çekit çekit daraf daraf, elastans birimi darbies kelepçe Dardanelles €anakkale Boğazı dare kalkışmak, cesaret etmek, cüret etmek, zorlamak, meydan okumak, meydan okuma, yürekli olma daredevil gözünü çöpten sakınmaz kişi, gözüpek kimse daresay galiba daring çok yürekli, gözüpek, cüretkar, yiğitlik," }, { "text": "cüret, cesaret dark blue lacivert dark horse yetenekleri bilinmeyen kimse dark room karanlık oda dark spot karanlık çekit dark spots güneşteki karanlık çekitler dark star ışık vermeyen yıldız dark karanlık, esmer, koyu, siyaha yakın, gizli, karanlık dark-eyed kara gözlü darken kararmak, karartmak darkish siyahımsı, mat, koyu darkling karanlıkta olan, karanlıkta darkly ümitsizce, kasvetli bir şekilde darkness karanlık darkroom karanlık oda darky zenci darling sevgili, sevgilim, tatlım, canım, sevgili, sevimli, cici, tatlı darn (giysi/çorap/vb.) iğne ile örerek onarmak, yamamak, örmek, (bkz.) damn darnel delice otu, karaçayır darner örgücü, örgü iğnesi darning egg örgü yumurtası darning needle kumaş onarma iğnesi, gözeme iğnesi darning yarn örme ipliği darning gözeme, gözenecek kumaş dart küçük ok, ani hareket, (dikiş) pens, (across/out/towards/vb.ile) ani ve hızlı hareket etmek, cummak, fırlatmak, atmak dartboard dart oyunu tahtası, küçük ok atma tahtası darts dart oyunu Darwinism Darvincilik dash off a letter bir mektup karalamak dash off çalakalem yazmak, fırlamak, hızla uzaklaşmak dash sb's hopes birinin ümitlerini kırmak dash sth off hızla yapmak, hızla karalamak dash çarpmak, vurmak, fırlamak, hızla koşmak, (ümit/vb.) yıkmak, savurmak, sıçratmak, vuruş, darbe, atılma, hamle, kısa çizgi dashboard (oto) gösterge kestesi, kumanda kestesi, alet kestesi dashed line kesik kesik çizgi dashed berbat, altüst olmuş, kahreden, kahredici dashing canlı, atılgan, enerjik, hareketli dashpot amortisör dastard alçak kimse, aşağılık kimse, alçak, korkak dastardliness adilik, hainlik, korkaklık dastardly adi, alçak, korkak data bank bilgi bankası, veri bankası data base veri tabanı data center veri merkezi data channel veri arnası, veri oluğu data collection veri toplama data file veri dosyası, veri kütüğü data flow veri akışı data gathering veri toplama data group veri türkümü, veri öbeği data net veri ağı data processing veri işlem, bilgi işlem data record veri kaydı data source veri kaynağı data storage veri saklama data veri, bilgi, karakteristik, olaylar, veriler date back to geçmişe uzanmak date draft" }, { "text": "vadeli poliçe date from -den gelmek date of death ölüm tarihi date of dispatch gönderme tarihi date of draft poliçenin tarihi date of maturity vade tarihi date of payment ödeme tarihi date of record kayıt tarihi date palm hurma ağacı date tarih, zaman, randevu, buluşma, (Aİ) flört, arkadaş, tarihini yazmak/belirtmek, tarih atmak, tarihini saptamak, modası geçmek, (Aİ) ile çıkmak, flört etmek, hurma, temr dated modası geçmiş, eski dateless tarihsiz, vadesiz, ebedi dating tarihleme datival yönlük hâlde olan dative yönlük hâl datolite datolit datum veri, kıyas hattı, kıyas çekidi datura tatula daub (with/on ile) sıvamak, (yumuşak bir şeyle) kaplamak, sürmek dauber acemi ressam daughter kız çocuk, kız evlat daughter-in-law gelin daunt yıldırmak, korkutmak, cesaretini kırmak dauntless gözüpek, korkusuz davenport küçük süslü yazı masası, sedir, divan davit matafora, sandal vinci davy lamp madenci lambası daw küçük karga dawdle salınmak, zaman harcamak, sallanmak dawn on sb anlamak, sezmek dawn şafak, günün ilk ışıkları, tan, (gün) ağarmak, aydınlanmak, doğmak day after day sürekli, devamlı, günden güne day and night sabah akşam day by day günden güne, günbegün, gün sayın day drift aydınlık bacası day in day out her Allahın günü, sürekli day labor gündelik iş day laborer gündelikçi day letter adi telgraf day loan günlük kredi day nursery kreş day of application başvuru tarihi day of death ölüm günü day of payment ödeme günü day of reckoning hesap günü, kıyamet günü day order günlük sipariş day out her gün day school gündüzlü okul, gündüz okulu day shift gündüz vardiyası, gündüz postası day student gündüzlü öğrenci day gün, gündüz, çalışma süresi, zaman, çağ, dönem, başarı/ün yılları, parlak günler day-to-day market günlük para piyasası day-to-day money günlük ödenen para day-to-day günlük, her günkü day's wage gündelik daybook yevmiye defteri, kasa defteri, satış defteri daybreak tan, şafak, seher daydream hayal, düş, hayal kurmak, dalmak daydreamer hayalci daylight" }, { "text": "robbery düpedüz soygun, kazık daylight saving time yaz sögeni uygulaması daylight gün ışığı, gündüz daylily sarı zambak daylong bütün gün boyunca devam eden, bütün gün boyunca, sabahtan akşama kadar days of grace ödeme süresi, ödeme mühleti days yaşam daytime gündüz daze sersemletmek, afallatmak dazed şaşkın, baygın dazzle (gözlerini) kamaştırmak, şaşırtmak dazzling göz kamaştırıcı, göz alıcı, ilginç de facto bankruptcy fiili iflas de facto recognition fiili olarak tanıma de facto fiili, bilfiil de jure recognition bir devleti hukuki olarak tanıma de jure yasaya göre, yasal olarak de luxe lüks, görkemli de trop istenmedik, fazlalık, fazla de- (önek) -den, -dan, aşağı, tamamen, mahrum de-energize enerjisini kesmek de-escalate hızını düşürmek de-ionize iyonsuzlaştırmak deacidification asidini giderme deacidify asidini gidermek deactivate etkinliğini gidermek deactivation deaktivasyon, etkinlik giderme dead account ölü hesap dead ahead dosdoğru dead and alive ölü gibi dead as a dodo ölmüş, tarihe karışmış dead ball saha dışına çıkmış top dead beat bitkin, yorgunluktan ölmüş dead capital ölü sermaye dead cargo boş yük dead centre ölü çekit dead drunk bulut gibi sarhoş dead end açmaz, çıkmaz, çıkmaz sokak, küldösak, kör baca dead head boş olarak kalkan tren, otobüs v.b dead heat berabere biten yarış, başabaş biten yarış dead language ölü dil dead line ölü hat dead load ölü yük dead loan batık kredi dead loss tam ziyan, kesin zarar, kesin kayıp dead march cenaze marşı dead money ölü para dead nettle ısırgan otu, ballıbaba dead point ölü çekit dead sale durgun satış Dead Sea Lut gölü dead season ölü sezon, ölü mevsim dead spot ölü çekit dead time ölü zaman dead to the world deliksiz uykuda dead water durgun su, dümen suyu dead weight net ağırlık, boş ağırlığı, ağır yük dead ölü, ölmüş, işi bitmiş, geçersiz, bozuk, tam, uyuşmuş, uyuşuk, hissiz, cansız, renksiz, sıkıcı, çok yorgun, hareketsiz/ölü vakit, ansızın ve tümüyle, tamamen, tam," }, { "text": "doğrudan doğruya, direk olarak dead-end street çıkmaz sokak deadbeat kaldırım mühendisi, tembel kimse deaden köreltmek, azaltmak, körletmek, yok etmek deadlight lomboz kapağı deadline son teslim tarihi, son mühlet deadliness ölüm derecesinde olma, aşırılık deadlock çözümlenemeyen anlaşmazlık, çıkmaz deadly enemy can düşmanı deadly nightshade güzelavratotu deadly sin büyük günah deadly öldürücü, çok etkili, sıkıcı, bayıcı, çok, ölü/ ölüm gibi deadness uyuşukluk, cansızlık, durgunluk deadpan cansız, ölü gibi, duygusuz, ruhsuz deaerate havasını gidermek, havasını almak deaf and dumb sağır dilsiz deaf as a post duvar gibi sağır deaf sağır, kulak asmayan, duymazlıktan gelen, sağır deaf-mute sağır-dilsiz kimse, sağır-dilsiz deafen sağır etmek, sağırlaştırmak deal in ticareti yapmak, alıp satmak deal with iş yapmak, ele almak, uğraşmak, ilgili olmak deal dağıtmak, vermek, paylaştırmak, dağıtmak, vurmak, patlatmak, kâğıtları dağıtma sırası, anlaşma, iş, miktar dealer tüccar, satıcı, kâğıtları dağıtan kimse dealing iş, muamele dealings ilişkiler, iş, alışveriş dean dekan deanery dekanlık Dear me! Aman!, Canım!, Deme!, Ne yazık! dear sevgili, değerli, aziz, pahalı, (mektup başında) sevgili, sayın, sevilen kimse, sevgili, aman!, canım!, deme!, hay Allah!, vah vah! dearly çok, pahalıya, pahalı bir biçimde dearness pahalılık dearth yokluk, kıtlık deary sevgili death benefit ölüm yardımı death cell ölüm hücresi death certificate ölüm ilmuhaberi, defin ruhsatı death duty veraset vergisi death grant cenaze yardımı death knell ölüm çanı death penalty ölüm cezası death punishment ölüm cezası death rate ölüm oranı death rattle ölüm hırıltısı death roll ölenlerin listesi death sentence idam hükmü death struggle ölüm kalım mücadelesi death throes ölüm sancıları death toll ölü sayısı death trap ölüm tuzağı death warrant idam hükmü, ölüm fermanı death ölüm, son, yıkım deathbed ölüm döşeği deathblow öldürücü darbe, son darbe deathless ölümsüz, baki deathlike ölü gibi, ölüm gibi deathly ölüm gibi deathtrap ölüm tehlikesi olan yer deb bkz.debutante debacle felaket, musibet, yıkım, hezimet, bozgun debar (from ile) mahrum bırakmak, alıkoymak debase" }, { "text": "alçaltmak, itibarını düşürmek debatable şüpheli, kuşku uyandıran debate tartışma, müzakere, görüşme, tartışmak, görüşmek debauch sefahat, ayartmak, baştan çıkartmak, doğru yoldan saptırmak debauched sefih, zampara, uçarı, alemci debauchee zampara, çapkın kimse debauchery sefahat, uçarılık, zamparalık, alemcilik debenture borç senedi, tahvil, senet debilitate güçsüzleştirmek, zayıflatmak, takatten düşürmek debilitation güçten düşürme, zayıflatma debility güçsüzlük, takatsizlik, zayıflık debit account borç hesabı, zimmet hesabı debit advice borçlu dekontu debit and credit borç ve alacak debit balance borç bakıyesi debit card bankamatik kartı debit entry borç kaydı, borç girişi debit interest borç faizi debit deftere kaydedilen borç, açık, zimmet, zimmetine geçirmek debiting borçlandırma deblock debloke etmek deblocking bloklara ayırma, öbek açma, öbek çözme debonair güler yüzlü, neşeli, şen, nazik, hoş, zarif debrief -den bilgi almak debris enkaz, yıkıntı, çöküntü debt balance borç bakiyesi debt burden borç yükü debt conciliation borçların ödenmesi debt limit borç limiti debt obligation borç yükümlülüğü debt of honour namus borcu debt receivable alacak debt alacak, borç, borçlu olma, borçlanma debtless borçsuz debtor bank borçlu banka debtor nation borçlu ülke debtor borçlu debug hata bulmak, hata yakalamak, hata ayıklamak debugger hata bulucu, hata ayıklayıcı debugging bulup giderme, onarma debunching elektron demeti genleşmesi, açılım debunk (yanlış bir düşünceyi) çürütmek debus yük boşaltmak debut sosyal bir alanda ilk beliriş, sahneye ilk kez çıkış debutante sosyeteye ilk kez çıkan genç kız deca- (önek) on, deka decade on yıl decadence çöküş, yıkılış, çökme, gerileme decadent gözden düşen, itibarını yitiren decaffeinate kafeinini çıkarmak decaffeinated coffee kafeinsiz kahve decagon ongen decagonal on köşeli decahedral on yüzlü decahedron onyüzlü decal çıkartma decalcify kireçsizlendirmek decalitre on litrelik decalogue on emir decameter dekametre decamp düşergeyi bozup çekilmek, kaçmak, sıvışmak decant (şarap/vb.) bir kaptan diğerine aktarmak, boşaltmak decantation süzme, tortusundan ayırma decanter şarap sürahisi decapitate başını kesmek, boynunu vurmak decapod onayaklı (kabuklu hayvan) decarbonize karbonunu gidermek decarboxylase dekarboksilaz decarburization dekarbürasyon, karbonsuzlaşma decarburize karbonsuzlaştırmak," }, { "text": "karbonunu gidermek decastyle dekastil decasyllable on heceli kelime decathlete dekatloncu decathlon dekatlon, onlu yarış decatize dekatirlemek, kolasını gidermek decatizing dekatir(leme) decay bozmak, çürütmek, bozulmak, çürümek, güçten düşmek, sağlığını yitirmek, çürüme, bozulma, çöküş decayed zayıflamış, kuvvetsiz, kudretsiz, çürümüş decease ölüm, ölme deceased merhum, ölü deceased's estate miras deceit yalancılık, hilekârlık, düzenbazlık, namussuzluk deceitful hilekâr, yalancı, namussuz, aldatıcı, sahte, yapmacık deceitfulness dolandırıcılık, sahtekârlık, hilekârlık deceivable kolay aldatılan, saf deceive aldatmak, heriflemek deceiver yalancı kimse, hilekâr, yalancı decelerate yavaşla(t)mak, hızı azalmak deceleration yavaşlama, hız azalması, hız azaltma decelerator hız kesen December Aralık ayı, Yeldoksan decency terbiye, incelik, topluma uygunluk, ılım decennial on yılda bir olan, onuncu yıldönümü decennium on yıllık dönem decent terbiyeli, yakışık alır, saygılı, uygun, makul, oldukça iyi, tatmin edici, iyi, hoş, nazik, ince, kibar decently terbiye ölçüsünde, insanca decentralization yerinden yönetim, ademi merkeziyet decentralize merkezden birkaç yere yetki dağıtmak deception aldatma, aldanma, hile deceptive aldatıcı, yanıltıcı deceptiveness aldatıcılık, düzenbazlık decertify bir belgeyi iptal etmek dechlorinate klorsuzlaştırmak, klorunu gidermek dechlorination klorsuzlaştırma, klorunu giderme deci- (önek) desi decibel desibel decide against a thing birşeyin aleyhinde karar vermek decide for a thing birşeyin lehinde karar vermek decide karar vermek, kararlaştırmak, seçim yapmak, hüküm vermek, sonuçlandırmak decided açık, anlaşılır, net, kararlı, değişmez decidedly kararlı bir şekilde, kesin olarak, muhakkak decider final, son maç, kesin sonuç deciduous leaf dökülen yaprak, düşen yaprak deciduous tooth sütdişi deciduous tree her yıl yapraklarını döken ağaç deciduous (ağaç) her yıl yaprakları dökülen decigramme desigram decile desil, ondabirlik decilitre desilitre decimal digit onlu rakam decimal fraction ondalık kesir decimal number system ondalık sayı dizimi decimal number ondalık sayı decimal place onda hanesi decimal point ondalık hane çekidi decimal system ondalık jüye, onlu jüye decimal ondalık, ondalık sayı/kesir decimalize ondalık jüyeye çevirmek decimate büyük kısmını yok etmek decimation imha, katliam decimetre wave desimetrik dalga decimetre desimetre decipher şifresini/anlamını çözmek decipherable anlaşılır," }, { "text": "okunur, çözülebilir decipherment şifre çözücü decision karar, kararlılık decisive kararlı, kesin, sonuca götüren, şüphesiz, kesin decisively kesin olarak decisiveness kesinlik, tartışılmazlık, kararlılık deck beam güverte kirişi deck chair şezlong deck hand güverte tayfası deck house güverte kamarası deck light ispiralya deck load güverte yükü deck log seyir defteri deck out donatmak, süslemek deck passenger güverte yolcusu deck güverte, (iskambil) deste, kat, süslemek, donatmak deckchair şezlong deckle edge kâğıdın tırtıklı kenarı declaim yüksek sesle ve el kol hareketleriyle konuşmak/söylemek declamation heyecanlı nutuk, sövüp sayma, hitabet declamatory söylev sanatına ait, coşturucu declarable gümrük vergisine tabi declarant bildirimde bulunan kişi declaration day beyan günü declaration for çıkış bildirgesi exportation declaration of bankruptcy iflas ilanı declaration of bağımsızlık ilanı independence declaration of intent niyet beyanı declaration of property mal bildirimi, mal beyanı declaration of residence ikamet ilmuhaberi, oturma bildirimi declaration of value kıymet beyanı declaration of war savaş ilanı, harp ilanı declaration of wealth servet beyanı declaration bildiri, deklarasyon, demeç declarative sentence bildirme cümlesi, haber cümlesi declarative ifade eden, bildiren, haber veren, beyan eden declaratory ifade eden, beyan eden declare a ceasefire ateşkes ilan etmek declare a truce mütareke ilan etmek declare bankruptcy iflas ilan etmek declare martial law sıkıyönetim ilan etmek declare null and void geçersiz saymak declare war savaş ilan etmek declare ilan etmek, iddia etmek, bildirmek, haber vermek, deklare etmek declared olarak kabul edilen, bilinen, şaşmaz, değişmez declassify gizliliğini kaldırmak declension ad çekimi, çekim, tasrif declinable çekilebilir, çekimli declination compass sapma pusulası, sapma ölçer declination eğim, yokuş, geri çevirme, reddetme, meyil decline in income gelirde azalma decline in prices fiyatlarda düşüş decline geri çevirmek, reddetmek, azalmak, zayıflamak, düşmek, kötüye gitmek, çökmek, (güneş) batmak, iniş, gerileme, düşme, kötüye gidiş, çöküş declining years hayatın son yılları declinometer deklinometre, sapmaölçer declivitous meyilli, inişli declivity iniş meyil, bayır, yamaç declutch debriyaj yapmak, boşa almak decoct" }, { "text": "kaynatarak özünü elde etmek decode şifresini çözmek decoder kod çözücü, kod açar, renk çözücü decoil kangal açmak decollate kopya ayırmak decollator sayfa ayırıcı decolletage dekolte elbisenin yakası decollete alçak yakalı, açık, dekolte decolorant rengini açan, ağartan, rengini açma, ağartma decoloration rengini giderme, renksizleştirme decolorization rengini açma, renksizleştirme, soldurma decolorize rengini gidermek, rengini açmak, renksizleştirmek decolorizer renk giderme maddesi, renk açma maddesi decompose çürümek, bozulmak, çürütmek, bozmak, ayrışmak, ayrıştırmak decomposed ayrışmış, bozunmuş, çürümüş decomposition çürüme, bozuşma, ayrışma, ayrışım, çürüklük decompress tazyiki boşaltmak, basıncı kaldırmak decompression basıncı azaltma, basıncı kaldırma decontaminate zararlı maddelerden arındırmak, temizlemek decontamination zararlı maddelerden arındırma, temizleme decontrol kontrolünden çıkarmak, denetimi kaldırmak, denetimin kaldırılması decor dekor decorate süslemek, donatmak, dekore etmek, badanalamak, boyamak, duvar kâğıdıyla kaplamak, (for ile) nişan vermek decoration süsleme, dekorasyon, süs, nişan, madalya decorative süsleyici, dekoratif decorator dekoratör, badanacı decorous ağırbaşlı, efendi, yakışık alır, uygun, kibar decorticate kabuğunu soymak decorum uygun davranış decoupling dekuplaj decoy tuzak, tele, yem, hile decrease in population nüfusta azalma decrease in prices fiyatlarda düşüş decrease azalmak, azaltmak decreasing cost azalan maliyet decreasing costs azalan maliyet decreasing returns azalan verim decreasingly gittikçe azalarak decree in the power of law kanun hükmünde kararname decree emir, kararname, karar, hüküm, emretmek, buyurmak decrement azalma, eksilme, eksiklik decrepit eli ayağı tutmaz, yıpranmış, moruk decrescendo dekreşendo, diminuendo, dekreşendo, diminuendo, dekreşendo, diminuendo decrescent azalan, küçülen decrial kınama decry kötülemek, yermek decryption kod açma, kod çözme decumbent yatık, eğilmiş decuple on kat, on misli decussate x şeklinde, çaprazvari, çaprazvari geçmek, x şeklinde geçmek dedicate adamak, ithaf etmek dedicated (işine) özünü adamış dedication adama, ithaf deduce anlamak, ortaya çıkarmak, sonucuna varmak deducible anlaşılabilir, sonuç çıkarılabilir deduct çıkarmak, azaltmak, indirmek, eksiltmek deductible düşülebilir deduction kesinti, indirme, azaltma, tümdengelim, türetim, sonuç deductive tümdengelimli, çıkarsama ile ilgili dedust toz gidermek deduster toz giderici deed of partnership ortaklık sözleşmesi, şirket sözleşmesi deed of real" }, { "text": "estate tapu senedi deed of transfer devir senedi deed of trust vekâletname deed iş, hareket, eylem, edim, senet, tapu senedi deejay diskcokey deem saymak, sanmak, zannetmek deemotionalize kabalaştırmak, hissizleştirmek deep sea engin deniz, açık deniz deep structure derin yapı deep tone boğuk ses deep well derin kuyu deep derin, (renk) koyu, (uyku) derin, (ses) boğuk, alçak, (duygu) derin, içten, yoğun, ciddi, anlaşılmaz, karmaşık, ciddi, kötü, derine inen, yüzeyde kalmayan, derine, dibe, derinden, derin, geç vakte kadar, geç vakitte, (the ile) deniz deep-dyed hakiki deep-freeze dipfriz, derin dondurucu, dondurmak, dondurup saklamak deep-freezer derin dondurucu deep-frozen (derin) dondurulmuş deep-rooted köklü, derin deep-sea navigation uzak deniz seferi deep-sea steamer açık deniz gemisi deep-sea voyage uzak deniz yolculuğu deep-sea kıyıdan uzakta, açık deniz deep-seated köklü, yerleşmiş, sabit deep-set derinde olan deepen derinleşmek, derinleştirmek deeply derinden, içten deepness derinlik, karanlık, koyuluk, enginlik, zekâ deeprooted sabit, kökleşmiş deer forest geyik ormanı deer geyik, karaca deerhound zağar deerskin geyik postu deerstalker geyik avcısı deerstalking geyik avı deescalate hızını azaltmak, azalmak, önemini kaybetmek deface görünüşünü bozmak, çirkinleştirmek, tahrif etmek defacement bozma, tahrif defacto gerçekte yapılan, fiili, eylemsi defalcate zimmetine geçirmek defalcation zimmetine geçirme, zimmete geçirilen para defamation karalama, lekeleme, hakaret, iftira, aşağılama defamatory lekeleyen, leke düşüren, iftira olan defame kara çalmak, ününe leke sürmek defamer iftiracı defatted yağı çıkarılmış default drive hazır sürücü, varsayılı sürücü default interest gecikme faizi, temerrüt faizi default option hazır seçim, yokluk yağdayında seçim default value hazır değer, seçimsizlik değeri default bir görevi yerine getirmemek, bir borcu ödememek, mahkemeye gelmemek, yarışmaya katılmamak, hazır bulunmayış, katılmayış, gelmeme, yapmama, savsama defaulter borçlarını vermeyen kimse defeasance iptal, fesih, kaldırma defeat yenmek, bozguna uğratmak, boşa çıkarmak, suya düşürmek, mahvetmek, yıkmak, yenilgi, bozgun, yenilgiye uğrama, yenilgiye uğratma defeatism bozgunculuk defecate dışkı boşaltmak defecation durultma defect hata, kusur, eksiklik, (öz ülkesini/partisini/vb.'ni) terketmek, iltica etmek defection terk etme, mensup olduğu zümreden" }, { "text": "çekilme defective hatalı, kusurlu, eksik defector vatan haini defence budget savunma bütçesi defence counsel savunma avukatı defence expenditures savunma harcamaları defence industry savunma endüstrisi defence policy savunma politikası defence spending savunma harcaması defence savunma defenceless desteksiz, müdafaasız, korunmasız defend savunmak, korumak, müdafaa etmek defendable savunulabilir, korunabilir defendant sanık, davalı defender savunan kişi, koruyucu kimse defenestration pencereden atılma defense bkz.defence defenseless müdafaasız defensible savunulabilir, korunabilir defensive alliance savunma anlaşması defensive mechanism savunma mekanizması defensive savunan, savunucu, savunmalı, koruyucu defer ertelemek, sonraya bırakmak deference uyma, saygı gösterme, riayet etme deferent duct taşıyıcı arna deferent taşıyıcı, boşaltıcı deferential uyumlu, saygılı, hürmetkâr deferment erteleme, ödemeyi geciktirme, tehir deferred liability ertelenmiş borç, müeccel borç deferred payment sale taksitle satış, uzun vadeli satış deferred terms taksitle ödeme deferred ertelenmiş defiance itaatsizlik, saygısızlık, meydan okuma defiant meydan okuyan, küstah, cüretkâr deficiency disease vitaminsizlik hastalığı deficiency letter uyarma bildirisi, ihbarname deficiency eksiklik, kusur, yetersizlik deficient amount gerekli miktar, açık deficient yetersiz, eksik deficit of the balance of ödemeler dengesi açığı payments deficit (bütçe/hesap) açık defier meydan okuyan kimse defile kirletmek defilement kirletme, bozma, pisletme definable tanımlanabilir define tanımlamak, belirtmek defining clauses tanımlayan cümlecik defining relative clause tanımlayan ilgi cümleciği defining tanımlayan, açıklayan definite article belirli artikel, belirli tanımlık definite letter of warranty kati teminat mektubu definite belirli, açık, kesin, anık definitely kesinlikle definiteness kesinlik definition tanım, açıklık, berraklık, netlik definitive judgment kesin hüküm, kesin karar definitive nihaî, kesin, tam, eksiksiz, kusursuz definitively nihai olarak, şüphesiz, muhakkak deflagrate birden ateş alıp tutuşmak deflagration birden ateş alma, ani yanma deflate havasını boşaltmak, söndürmek, sönmek, piyasadaki para miktarını azaltmak deflation deflasyon, paradarlığı deflationary deflasyonist deflect sapmak, sekmek, saptırmak, sektirmek deflection sapma, dönme, bel verme, eğilme, salgı deflector coil sapma bobini deflector deflektör, kalkan, siperlik deflorate kızlığını bozma, zarar verme defloration kızlığını bozma, çiçeklerin dökülmesi deflower çiçeklerini koparmak, yolmak, kızlığını bozmak defoam" }, { "text": "köpüğünü gidermek defoaming agent köpük giderici madde defoliant yaprakları döken ilaç defoliate yapraklarını gidermek, yapraklarını dökmek defoliation yaprak dökümü deforce zorla alıkoymak deforest ormandan yoksun bırakmak deforestation ormansızlaştırma, kellendirme deform biçimini bozmak, deforme etmek deformability şekil değiştirebilme deformation deformasyon, bozunum, bozulum, çirkinleştirme deformed şekli bozulmuş deformity biçimsizlik, sakatlık defraud dolandırmak, aldatmak, hakkını yemek defraudation hile defrauder dolandırıcı, hilekâr defray ödemek, tediye etmek defrayment masrafı ödeme, maliyeti ödeme defrock cübbesini çıkartmak defrost buzlarını çözmek/temizlemek defroster buz çözücü defrosting rear window defrostlu arka cam deft becerikli, eliçabuk, marifetli deftness beceri, hüner, ustalık, beceriklilik defunct ölü, ölmüş defuse (patlayıcı) fitilini sökmek defy karşı gelmek, başkaldırmak, kafa tutmak, meydan okumak degas gazını gidermek, gazını almak degasifier degazör, gaz giderici degauss mıknatıslığını gidermek degausser mıknatıslık giderme bobini degeneracy yozlaşma, soysuzlaşma degenerate yozlaşmış, yoz, yozlaşmak, düşmek, dönüşmek degeneration bozulma, yozlaşma, dejenerasyon degenerative yozlaştırıcı deglutition yutma degradation bozunma, ayrışım, indirim, düşme, rütbe indirme degrade küçük düşürmek, alçaltmak degradin küçültücü, alçaltıcı degrading alçaltıcı, haysiyet kırıcı degree of comparison karşılaştırma derecesi degree of freedom serbestlik derecesi degree of latitude paralel derecesi degree of longitude meridyen derecesi degree derece, düzey, derece, kademe, öğrenim derecesi degression indirim degressive tax azalan oranlı vergi degressive azalan oranlı degum (ipek) zamkını gidermek dehisce (tohum kabuğu) yarılıp açılmak, çatlamak dehumanize canavarlaştırmak, insanlıktan çıkarmak dehumidification nemini alma, kurutma dehumidifier nem alma maddesi, kurutucu madde dehumidify nemini almak, kurutmak dehydrate suyunu almak, kurutmak dehydrated foods suyu alınmış gıda maddeleri dehydration suyunu giderme, susuzlaştırma dehydrogenase dehidrojenaz dehydrogenation hidrojen giderme, dehidrojenasyon deice buzlanmayı önlemek, buz tutmasını önlemek deictic gösterici deification yüceltme, tapma, tapınma deify tanrılaştırmak, yüceltmek, ululaştırmak, tapmak deign tenezzül etmek deionization iyonsuzlaştırma deionize iyonsuzlaştırmak deism yaradancılık deity tanrı, tanrıça deja vu ``bunu daha önceden yaşamıştım'' duygusu deject kederlendirmek, hevesini kırmak dejecta dışkı dejected üzgün, hüzünlü, mahzun dejection keder, neşesizlik, dışkı, büyük aptes dejure haklı, yasal dekaliter dekalitre dekko" }, { "text": "bakış delabialisation düzleşme delactation sütten kesme, sütten kesilme delate yaymak, haber vermek delative iniş yağdayı, iniş yağdayı delator iftiracı delay of payment borç ertelemesi delay payment temdit, ödemede gecikme delay gecikmek, yubanmak, geciktirmek, yubatmak, ertelemek, gecikme delayed gecikmeli, ertelenmiş, tehir edilmiş delaying geciken, ertelenen, tehir edilen dele silmek, silme işareti deleave sayfalara ayırmak, kopyalara ayırmak delectable nefis delectation büyük zevk, eğlence delegacy delegelik, delegasyon, elçilik delegate temsilci, delege, temsilci olarak görevlendirmek/atamak, delege olarak göndermek delegation delegasyon, yetki verme, görevlendirme delete silmek, çıkarmak deleterious zararlı, muzır deletion kaldırma, silme, kazıma deletrious muzır delft Hollanda porseleni deliberate kasıtlı, temkinli, ağır, dikkatli, düşünmek, götür koy etmek, üzerinde durmak, tartışmak deliberately kasten, bile bile deliberateness kasıt, dikkatlilik, tedbirlilik deliberation düşünüp taşınma, kafa yorma, tartışma, ihtiyat deliberative düşünceli, ihtiyatlı, tedbirli, düşünen delicacy incelik, duyarlılık, narinlik, az bulunur/pahalı/leziz yiyecek delicate narin, zarif, ince, kolayca incinen, hassas, nazik, dikkat isteyen, ince, (alet/vb.) duyarlı, hassas, (yemek) leziz ve hafif delicatessen mezeci dükkânı, şarküteri delicious nefis, leziz delict suç delight zevk vermek, memnun etmek, sevindirmek, (in ile) zevk almak, zevk, haz, sevinç delightful zevkli, hoş delightfully zevkle, memnuniyetle delime kireçsizlendirmek delimit sınırlamak delimitation sınırlandırma, sınırlama, tahdit delimiter sınırlayıcı, sonlayıcı delineate taslağını çizmek, betimlemek, tasvir etmek delineation çizerek anlatma, betimleme, tasvir, tarif delinquency görevi ihmal etme, suç işleme, kurallara uymama delinquent account açık hesap delinquent suçlu, suç işleyen, görevini yerine getirmeyen deliquesce sulanmak, eriyip su olmak deliquescence sulanma, eriyip su olma delirious sayıklamalı, sayıklayan, çılgın gibi, azgın delirium sayıklama, coşma, azma deliver a speech söylev vermek, nutuk atmak deliver from korumak, doğurtmak deliver oneself of konuşma haline dökmek deliver (alıcının evine/işyerine) teslim etmek, götürmek, dağıtmak, (from ile) kurtarmak, korumak, doğurtmak, (up/over ile) vermek, teslim etmek, (konuşma/vb.) okumak, yapmak, (demeç/ders/vb.) vermek deliverable verilebilir, dağıtılabilir, teslim edilebilir deliverance kurtarma, kurtulma, kurtuluş delivered price teslim fiyatı delivered verilmiş, teslim edilmiş deliverer kurtarıcı kişi," }, { "text": "dağıtıcı delivery car kamyonet delivery date teslim tarihi delivery note teslim beyanı delivery order teslim emri delivery point teslimat yeri delivery price teslim fiyatı delivery receipt teslim emri delivery teslim, dağıtım, servis, doğum, konuşma biçimi dell küçük vadi delouse bitlerini ayıklamak delphic meçhul delphinin delfinin delphinium hezaren çiçeği delta ray delta ışını delta Yunan abecesinin dördüncü harfi, delta, delta, çatalağız delta-wing üç köşe kanat deltoid muscle teltoit kas deltoid üçgen şeklinde, nehir deltasına benzer delude kandırmak, aldatmak deluge büyük sel, su baskını, şiddetli yağmur, ...yağmuruna tutmak delusion aldatma, aldanma, saplantı, yanlış inanç, kuruntu deluster parlaklığını azaltmak, matlaştırmak deluxe lüks, ihtişamlı delve into derinlemesine araştırmak delve (into/among ile) derinlemesine araştırmak demagnetization mıknatıslık giderimi demagnetize mıknatıslılığını gidermek demagnetizer demagnetizör, manyetik silici demagogic demagojik demagogue demagog, halkavcısı demagogy demagoji demand deposit vadesiz mevduat demand for labour işgücü talebi demand for money para talebi demand for payment ödeme talebi demand loan vadesiz borç demand surplus talep fazlası demand istek, talep, rağbet, istemek, talep etmek, gerektirmek demand-pull inflation talep enflasyonu demanding çaba/dikkat/bakım/ilgi gerektiren demarcate sınırını çizmek, ayırmak demarcation ayırma, sınırlarını belirtme demarcative sınırlayıcı, sınırlayıcı demarche diplomatik hareket, girişim demean oneself özünü küçültmek, benliğini kaybetmek demean küçük düşürmek, alçaltmak demeanour davranış biçimi, tavır, tutum demented deli, çılgın dementia praecox erken bunama dementia şahsiyetin bölünmesi, cinnet demerit kabahat, yanlış, kusur, ihtar, tembih demesne taşınmaz mal, mülk, emlak demi (önek) yarım demigod kahraman demijohn damacana demilitarize askerden arındırmak demilitarized zone askerlere yasak bölge demimonde toplumca lekelenmiş kadınlar demineralize mineralini gidermek demise ölüm demission tahttan çekilme demitasse küçük kahve fincanı demo gösteri demobilization terhis, seferberliğin bitmesi demobilize terhis etmek democracy demokrasi, elerki, demorkasiyle yönetilen ülke, sosyal eşitlik democrat demokrat, elerkçi, halkerkçi Democratic Left Party Demokratik Sol Parti Democratic Mass Demokratik Kitle Örgütleri Organisations democratic demokratik democratisation package demokratikleşme paketi democratization process demokratikleşme süreci democratization demokratikleşme democratize demokratikleştirmek demode modası" }, { "text": "geçmiş, demode demodifier geriye düzeltici demodulation demodülasyon demodulator demodülatör demographer nüfusbilimci demographic demografik demography demografi, nüfusbilim demoiselle evlenmemiş kadın, telli turna, yusufçuk demolish yıkmak, yok etmek demolition bomb tahrip bombası demolition yıkma, yok etme, yıkılma, yıkım demon şeytan demonetization tedavülden kaldırma demonetize tedavülden kaldırmak, paranın değerini düşürmek demoniac şeytanca, iblisçe, cinli, çılgın, deli, mecnun demonize şeytanlaştırmak demonstrable kanıtlanabilir, açık, ortada demonstrate göstermek, (örneklerle) kanıtlamak, göstermek, kullanılışını göstermek, gösteri yapmak/düzenlemek demonstration gösteri, kullanılışını gösterme demonstrative adjective işaret sıfatı, gösterme sıfatı demonstrative adverb işaret zarfı, gösterme belirteci demonstrative pronoun işaret zamiri, gösterme adılı demonstrative duygularını gizlemeyen demonstrator gösterici, sergilenen şey demoralization ahlak bozulması, cesaretini kırma demoralize cesaretini kırmak, moralini bozmak, ahlâksızlaştırmak demoralizing moral bozan demos eski Yunanistan'da halk demote rütbesini indirmek demotic halka ait, halkla ilgili demotion indirme, rütbe düşürümü demotivate yönünü saptırmak demount sökmek, yerinden çıkarmak, demonte etmek demountability sökülebilirlik demountable sökülebilir demulcent teskin edici, yatıştırıcı demur itiraz etmek, karşı çıkmak demure ağırbaşlı, uslu demureness dengelilik, ciddiyet, alçakgönüllülük demurrage sürastarya, bekleme süresi demurrer davada itiraz eden kimse den in, mağara, yatak, uğrak, çalışma odası denary onlu, ondalık denationalize vatandaşlıktan çıkarmak denaturalize doğallığını bozmak denaturant denatüran, denşirme maddesi denaturation denşirme, denatürasyon, tağyir denature denşirmek, tağyir etmek, doğallığını bozmak denatured alcohol içilmez alkol, denatüre alkol dendrite dendrit, dallantı dendritic dendritik, dallantılı dendrochronology dendrokronoloji dendrolite bitki fosili dendrology dendroloji, ağaç bilimi dene deniz kıyısındaki kumlu yol denegation inkâr deniable yadsınabilir, inkâr edilebilir denial inkâr, yadsıma, yoksama, yalanlama denier denye, inkâr eden kimse denigrate karalamak, leke sürmek, yermek, kötülemek denim blucin kumaşı, kot, ç.blucin, kot denims blucin, kot denitrate nitratsızlaştırmak denitrification nitratsızlaştırma denitrify nitratsızlaştırmak, azot gidermek denitrifying bacteria azot salan bakteriler denizen ikamet eden kişi, vatandaş Denmark Danimarka denominate isim vermek, adlandırmak denomination mezhep, birim, ad denominational value nominal değer denominational isme ait, mezheplere ait denominator payda, bölen denotation düzanlam, işaret denote belirtmek, göstermek, anlamına" }, { "text": "gelmek denouement sonuç, akıbet denounce alenen suçlamak, kınamak denouncement eleştiri, kınama, kehanet, sona erme, iptal dense crowd büyük kalabalık dense diplomatic traffic yoğun diplomatik trafik dense fog yoğun sis dense sıkışık, kalabalık, yoğun, (sis/duman/vb.) yoğun, koyu, (orman) sık, aptal, kalın kafalı densimeter dansimetre, yoğunlukölçer densitometer dansitometre, gölgeölçer density yoğunluk, sıklık, yoğunluk dent ezik, vuruk, çukur, girinti, incinme, göçürmek, yamultmak, göçmek, yamulmak dental care diş bakımı dental floss diş ipliği dental nerve diş siniri dental plaque diştaşı dental plate yapay damak, takma diş dental surgeon diş hekimi dental surgery diş cerrahisi dental dişlerle ilgili, diş dentate dişli dentation tarak şeklinde olan şey dentex sinarit balığı denticle küçük diş denticular dişleri olan denticulated dişli, çentikli dentiform dişe benzer dentifrice diş tozu dentilabial dişsil-dudaksıl dentine dentin, diş sümüğü dentist dişçi, diş hekimi dentistry dişçilik dentition bebeğin diş çıkarması, dişlenme, diş yapısı denture takma diş denudation denüdasyon, aşındırma, çıplak bırakma denude soymak, çıplak hale getirmek denumerable sayılabilir denunciation alenen suçlama, kınama, kınanma denunciative itham edici, hücum edici denunciator muhbir, ihbarcı denunciatory suçlayıcı, itham edici deny oneself feragat etmek deny danmak, inkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, tanımamak, yoksamak, esirgemek deodar cin ağacı, himalaya sediri deodorant deodoran, kokugideren deodorize kokusunu gidermek deodorizer koku giderici şey deontology deontoloji, ahlak bilgisi deoxidation oksijen giderme deoxidize pasını gidermek, oksitsizleşmek deoxidizer oksijen giderici, oksitsizleyici deoxyribonucleic acid deoksiribonükleik asit deoxyribonucleic deoksiribonükleik depart from sapmak, ayrılmak, dönmek depart ayrılmak, gitmek, hareket etmek, kalkmak, (from ile) sapmak, ayrılmak, dönmek departed geçmiş, bitmiş, tükenmiş, ölmüş department chief servis şefi Department of Defense Savunma Bakanlığı Department of Economic Ekonomik işler Dairesi Affairs Department of Fine Arts Güzel Sanatlar Bölümü Department of Graphic Grafik Tasarım Bölümü Design Department of Industrial Endüstri Mühendisliği Bölümü Engineering Department of Religious Diyanet işleri Başkanlığı Affairs Department of State Amerika Dışişleri Bakanlığı Department of the içişleri Bakanlığı Interior department store büyük mağaza" }, { "text": "department kısım, bölüm, reyon, şube, daire, kol departmental store bonmarşe, büyük mağaza, süpermarket departmental bölüme ait, şubeye ait departmentalization bölümlere ayırma, şubelere ayırma departmentalize bölümlere ayırmak, şubelere ayırmak departure gate çıkış kapısı departure lounge biniş bekleme salonu departure station hareket istasyonu, çıkış istasyonu departure hareket, gidiş, kalkış depend from sarkmak, sallantıda kalmak depend on bağlı olmak, güvenmek, itimat etmek depend upon bağlı olmak, tabi olmak, birine güvenmek depend (on/upon ile) güvenmek, bel bağlamak, bağlı olmak, asılı olmaq, ihtiyaç duymak, göre değişmek, bağlı olmak dependable güvenilir dependant birine ekonomik bağımlılığı olan kimse dependence bağımlılık, güven, güvenme, (uyuşturucu/vb.ne) bağlılık dependency allowance çocuk yardımı dependency bonus çocuk zammı dependency bağımlılık, sömürge, bağlı olma, tabi olma dependent variable bağımlı değişken dependent bağlı, asılı, muhtaç, bkz.dependant depeople nüfusunu azaltmak depersonalize kişisel ilişkilerini kesmek depict göstermek, dile getirmek, betimlemek depiction tarif, tasvir depilate kıllarını gidermek, tüylerini gidermek depilation tüy alma, kıl giderici şey depilatory kıl giderici deplane uçaktan indirmek deplenish boşaltmak, dökmek depletable tükenebilen deplete tüketmek, bitirmek, boşaltmak depletion tüketme, azaltma, bitirme deplorable acınacak, acınırlı, çok kötü, üzücü deplore teessüf etmek, üzülmek deploy mevzilenmek, konuşlanmak, mevzilendirmek, konuşlandırmak deployment yayılma deplume tüylerini yolmak depoison zehirden arındırmak depolarization depolarizasyon, ucaysızlanma depolarize kutupluluğunu gidermek, depolarize etmek depolymerization depolimerizasyon deponent tanık, şahit depopulate nüfusunu azaltmak deport oneself davranmak, hareket etmek deport sınırdışı etmek, yurtdışına sürmek deportation sınır dışı, sürgün, sınır dışına çıkarma deportee sınır dışı edilen kimse deportment davranış, duruş/yürüyüş biçimi deposal görevden alma, azletme depose tahttan indirmek, azletmek, kenar etmek, görevden çıkarmak deposit account tasarruf hesabı, mevduat hesabı deposit bank mevduat bankası deposit book banka cüzdanı, mevduat cüzdanı deposit business mevduat işleri deposit credit mevduat kredisi deposit interest mevduat faizi deposit rate mevduat faizi deposit slip bordro, mevduat fişi deposit koymak, bırakmak, (bankaya) yatırmak, (kapora) vermek, (tortu) bırakmak, yatırılan para, mevduat, kapora, depozit, tortu depositary emanetçi, depo, ambar deposition" }, { "text": "görevden alma, tortu, çöküntü, yeminli tanıklık depositor mudi, yatıran depository depo, ambar, emanetçi deposits account mevduat hesabı deposits mevduat depot depo, ambar, cephanelik, küçük istasyon deprave ahlâksızlaştırmak depraved ahlâksız depravity ahlak bozukluğu, günahkârlık, ahlaksızlık deprecate uygun bulmamak, karşı çıkmak, karşı koymak deprecation karşı koyma, tasvip etmeme deprecatory küçümseyen, beğenmeyen, karşı koyan depreciable aşınabilir, amortismana tabi depreciate (pul/vb.) değer kaybetmek, küçümsemek, hor görmek depreciated değer yitirmiş depreciation account amortisman hesabı depreciation fund amortisman fonu depreciation değer azalması, amortisman, aşınma, aşınma payı depreciatory değerden düşürücü, küçümseyici depredation hasara uğratma, hasar, zarar, garet etme, talan etme, talan, soyma, çapma, garet, yağma, tahribat depredator soyguncu, yağmacı depress üzmek, keyfini kaçırmak, içini karartmak, basmak, bastırmak, durgunlaştırmak depressant yatıştırıcı, müsekkin depressed area geri bölge depressed market durgun piyasa depressed keyifsiz, morali bozuk, üzgün, sanayisi gelişmemiş depressing iç karartıcı, kasvet verici, can sıkan depression depresyon, çökkünlük, çöküntü, bunalım, ekonomik daralma, bunalım, depresyon, çukur depressive kasvetli, can sıkıcı depressor aşağı çeken kas, sıkıştıran deprival yoksunluk deprivation mahrumiyet, yoksunluk, ihtiyaç, kayıp deprive of yoksun bırakmak, mahrum etmek, kaybettirmek deprive sb of his vatandaşlıktan çıkarmak citizenship deprive (of ile) yoksun bırakmak, mahrum etmek deprived of civil rights medeni haklardan yoksun bırakmak deprived sosyal haklardan yoksun, yoksul, muhtaç depth of colour renk koyuluğu, renk derinliği depth of degradation rezalet depth of winter kışın ortası depth derinlik depurate tasfiye etmek, arıtmak, temizlemek deputation temsilciler heyeti depute vekil tayin etmek, yetki vermek, (yetki) vermek, devretmek deputize birine vekalet etmek deputy chairman başkan vekili Deputy Chief of the Genelkurmay ikinci Başkanı General Staff deputy director general genel müdür yardımcısı deputy leader of the party parti başkan vekili deputy manager müdür yardımcısı Deputy Prime Minister Başbakan Yardımcısı deputy orunbasar, vekil, milletvekili deracinate kökünden çıkarmak, ayırmak derail (tren) raydan çıkmak, raydan çıkarmak derailment raydan çıkma (tren), raydan çıkarılma derange düzenini bozmak, (akli dengesini) bozmak, delirtmek derangement" }, { "text": "düzensizlik, geçimsizlik derby melon şapka deregulate kısıtlamaları kaldırmak derelict terkedilmiş, metruk, sahipsiz dereliction of duty görevi ihmal dereliction terk edilmişlik, sahipsizlik, terk, ihmal deride ile alay etmek, kahkahalarla gülmek derigueur mecburi derision alay, lağ, alay etme, lağa koyma derisive alay edici, alaycı, komik, gülünç, alay edilecek türden derisory bkz.derisive derivation köken, türeme, türetme derivational affix yapım eki derivative türemiş, türev derive from elde etmek, almak, gelmek, türemek derive (from ile) elde etmek, çıkarmak, almak, gelmek, türemek derived sentence türemiş cümle derived türemiş, türetilmiş derma deri, cilt dermal deriye ait dermatitis dermatit, deri yangısı dermatologist cilthastalıkları uzmanı, dermatolog, cildiyeci dermatology dermatoloji, cildiye dermatoplasty dermatoplasti dermis deri, cilt, derma dernier nihai, kesin derogate from azaltmak, eksiltmek, ihlal etmek derogate azaltmak, eksiltmek, almak derogation eksiltme, azaltma, gerileme, bozulma, zarar derogatory küçültücü, onur kırıcı, hakaret edici, aşağılayıcı derrick car vinçli vagon derrick vinç, petrol sondaj kulesi derrickman vinççi derring-do maceraperestlik dervish derviş desaccharify şekerini almak desalination tuzunu giderme desalt tuzunu almak, tuzunu gidermek desand kumunu gidermek descale kazımak, pullarını gidermek descaler pul giderici, kazantaşı temizleyici descant hararetli konuşma, melodi, beste, nağme, en yüksek sesle şarkı söylemek descend on aniden saldırmak, hücum etmek descend (aşağı) inmek, alçalmak, (güneş) batmak, kalmak, (on/upon ile) aniden saldırmak, hücum etmek, üşüşmek, (to ile) tenezzül etmek, düşmek descendant -in soyundan gelen kimse, torun descent iniş, inme, soy, nesil, ani saldırı, baskın describable tanımlanabilir, tasvir edilebilir describe as görmek, saymak, gözüyle bakmak describe tanımlamak, betimlemek, anlatmak, (as ile) görmek, saymak, gözüyle bakmak, çizmek description tanımlama, betimleme, tanım, tarif, çeşit, tür descriptive geometry tasarı geometri descriptive grammar tasviri gramer, betimsel dilbilgisi descriptive linguistics betimsel dilbilim descriptive tanımlayıcı, betimsel descriptivism betimsellik descriptor anahtar sözcük, açıklayıcı sözcük descry uzaktan görüp seçmek, keşfetmek desecrate mukaddesliğini bozmak, kirletmek desecration kirletme, tecavüz, hürmetsizlik, saygısızlık desegregate birleştirmek, ırk ayrımını kaldırmak desensitization ışığa karşı duyarlılığını giderme desensitize duyarlılığını azaltmak" }, { "text": "desert a sinking ship batan gemiyi terk etmek desert climate çöl iklimi desert çöl, terketmek, bırakıp gitmek, yüzüstü bırakmak, kaçmak, firar etmek deserted terk edilmiş, ıssız, tenha deserter asker kaçağı, firarî desertion firar, terk, terk edilmişlik, bırakıp kaçma deserve hak etmek, lâyık olmak deservedly hakkıyla, lâyığıyla deserving değerli desiccant kurutucu, kurutucu desiccate (meyve/vb.) kurutmak desiccated fruit kurutulmuş meyve desiccated milk süttozu desiccation kurutma desiccative kurutucu desiccator desikatör, kurutma aygıtı, kurutucu desiderate arzulamak, yokluğunu hissetmek desiderative dilek desideratum istenen şey, aranılan vasıf design features tasarım özellikleri design office joba bürosu design paper desen kâğıdı design çizmek, plan çizmek, josparını çizmek, tasarlamak, plan, joba, tasarım, tasar çizim, dizayn, desen, taslak designate belirtmek, göstermek, işaret etmek, atamak, görevlendirmek, (as ile) ünvanlandırmak designated date kararlaştırılmış tarih designated belirlenmiş, atanmış, tayin edilmiş designation atama, tayin, isim, unvan, lakap, tahsis designedly kasten, özellikle, bile bile designer tasarımcı, tasarçizimci, dizayncı designing hünerli, kurnaz, entrikacı, kurnaz kimse desilverize gümüşünü gidermek desirability istenilme, hoşa gitme desirable istenilir, arzu edilir, hoş desire arzu etmek, istemek, arzulamak, arzu, emel, istek, dilek, cinsel istek, arzu desirous istekli, arzulu, tutkulu desist -den özünü almak, bırakmak, vazgeçmek desize haşıl sökmek desk computer büro bilgisayarı desk microphone masa mikrofonu desk top publishing masa üstü yayıncılık desk okul sırası, yazı masası, resepsiyon desolate ıssız, terkedilmiş, boş, yalnız, arkadaşsız, terkedilmiş desolation kimsesizlik, yalnızlık, terkedilmişlik desorb ayrıştırmak desorption desorpsiyon, yüzden salma, koyuverme despair of ümitsiz olmak, içi kararmak despair (of ile) umudunu kesmek, umutsuzluk despairingly üzüntüyle despatch note irsaliye despatch bkz.dispatch desperado gözü dönmüş kimse desperate umutsuz, çaresizliğe kapılmış, gözü dönmüş, çok ciddi, ağır, tehlikeli desperately umutsuzca, çılgınca desperation gözü dönmüşlük, umarsızlık, çaresizlik despicable aşağılık, adi despise küçümsemek, hor görmek, aşağılamak despite of -e karşın, -e rağmen despite -e rağmen, -e karşın, karamazdan despoil yağma etmek, soymak, yağmalamak, mahrum etmek despoilation yağma, soygun, yağmacılık despond morali bozulmak, umutsuzluğa" }, { "text": "düşmek despondency umutsuzluk, melankoli, bunalım despondent umutsuzluğa kapılmış desponding umutsuz, morali bozuk despot despot, zorba despotic administration baskıcı idare despotic zorbaca despotism despotluk desquamate pul pul dökülmek dessert spoon tatlı kaşığı dessert (yemeğin sonunda yenen) tatlı destabilizing istikrarsızlaştıran, istikrar bozucu destination gidilecek/gönderilen yer/ünvan destine to nasip etmek, tahsis etmek, tayin etmek, ayırmak destine kaderini/geleceğini önceden belirlemek destiny alın yazısı, yazgı, kader destitute of yoksul, yoksun, mahrum, muhtaç, fakir destitute yoksul, -den yoksun destitution yokluk, yoksulluk, mahrumiyet destroy yok etmek, mahvetmek, yıkmak destroyer yıkıcı, yok edici kimse/şey, destroyer, muhrip destruct imha edilmek, öz özünü imha etmek destruction of goods malların imhası destruction yıkma, yok etme, yıkım, yok olma destructive to health sağlığa zararlı destructive yıkıcı destructor çöp yakma fırını desuetude kullanmama, yürürlükten kaldırma desugarize şekerini almak desulfurize kükürdünü çıkarmak desulphurization kükürdünü giderme desulphurize kükürdünü gidermek desultoriness yöntemsizlik, düzensizlik, tutarsızlık desultory jüyesiz, amaçsız, kopuk, dağınık detach ayırmak, sökmek, çözmek detachable ayrılabilir, çıkarılabilir, sökülür detached building müstakil bina, ayrı bina detached ayrı, bağlantısız, yansız, (ev) müstakil detachment ayırma, çıkarma, ayrılma, çıkma, müfreze detail ayrıntı, detay detailed ayrıntılı, detaylı detain alıkoymak, yubatmak, saklamak, tutmak detainee gözaltına alınan kimse detainment engelleme detect bulmak, ortaya çıkarmak detection bulma, ortaya çıkarma detective story polisiye roman detective dedektif, hafiye detector detektör, bulucu detent tetik, mandal, düğme detente uluslararası gerginliğin yumuşaması detention home çocuk ıslahevi detention alıkoyma, engelleme, tutma, alıkonma deter alıkoymak, vazgeçirmek, caydırmak detergency yıkama gücü, temizleme gücü detergent deterjan, arıtıcı deteriorate kötüleşmek, kötüye gitmek, kötüleştirmek deterioration bozulma, kalite kaybı, fenalaşma, çürüklük determent engel, mani determinable belirlenebilir determinant etkin olan, hâkim olan, hükmeden, tayin eden, belirleyici etken, determinant determinate belirli, sınırlı, muayyen determinated tamlanan determination of heirship veraset ilamı determination of validity geçerlik belirlemesi determination azim, kararlılık, belirleme, saptama, kararlaştırma, belirlenme determinative adjective belirtme sıfatı determinative group tamlama determinative belirleyen, belirten, belirten öğe, belirleyen, belirten, belirten öğe determine" }, { "text": "karar vermek, kararlaştırmak, karar verdirtmek, belirlemek, saptamak determined direct object belirtili nesne determined kararlı, azimli determiner belirtici, bir adın anlamını sınırlayan ve bu adı tanımlayan sözcük determinism determinizm, gerekircilik deterministic saptamalı, belirleyici deterrence caydırıcılık, engelleyicilik, caydırma deterrent force caydırıcı güç deterrent caydırıcı detest nefret etmek detestable tiksindirici, iğrenç, nefret uyandıran detestation tiksinme, iğrenme, nefret dethrone tahttan indirmek detinue istirdat detonate patlamak, patlatmak detonating gas patlayıcı gaz detonation patlama detonator detonatör, kapsül, kapçık detour road servis yolu detour dolambaçlı yol, dolambaçlı yoldan gitmek ya da göndermek detoxication zehrini giderme detoxification zehrini giderme detract from düşürmek, eksiltmek, azaltmak detract (from ile) düşürmek, eksiltmek, azaltmak detraction kötüleme, yerme, eksiltme, azaltma detractor küçük düşürücü şey/kimse detrain trenden inmek, trenden indirmek detriment zarar, hasar detrimental zararlı detrital aşınmayla ilgili detrited eskimiş, yıpranmış, kılıksız, pejmurde detrition aşınma detritus taş döküntüsü, aşıntı detruncate budamak, kesmek detruncation ucunu kesme detune akordunu bozmak deuce (tenis) düs, berabere deucedly berbat bir şekilde deuterium nucleus döteryum çekirdeği deuterium oxide döteryum oksit deuterium döteryum deuteron döteron devaluation devalüasyon, değer düşürümü devalue paranın değerini düşürmek, değerini düşürmek devastate harab etmek devastating yok edici, yıkıcı, çok iyi, çekici devastation harap etme/olma develop present mevcut işbirliğini geliştirmek cooperation develop gelişmek, büyümek, artmak, geliştirmek, büyütmek, artırmak, harekete geçmek, görünmeye başlamak, ortaya çıkmak, harekete geçirmek, (hastalık) geçirmek, (filmi) banyo etmek, işlenecek hale getirmek developer yıkayıcı, inkişaf maddesi, developman maddesi developing country gelişmekte olan ülke developing geliştirme, inkişaf, developman development area geliştirme bölgesi development bank kalkınma bankası development expense kuruluş gideri development model kalkınma modeli development plan imar josparı development programme kalkınma bağdarlaması development gelişme, geliştirme, kalkınma, (film) banyo developmental gelişmeye yönelik deverbative noun fiilden türetilmiş isim deverbative eylemden türeme biçim, fiilden türetilmiş, eylemden türeme biçim, fiilden türetilmiş deviant olağan dışı, alışılmışın dışında, anormal, sapkın deviate from boyun kaçırmak, (~ a question) meseleden yayınmak, meseleden uzaklaşmak, meseleden kenara" }, { "text": "çıkmak deviate sapmak, ayrılmak deviation sapma deviator partiden ayrılan kimse device aygıt, alet, hile, oyun, plan devil (the ile) şeytan, kötü ruh devil-may-care pervasız, başıboş devilfish ahtapot devilish şeytanî, melun, zalim devilment şeytanlık, yaramazlık, huysuzluk, kurnazlık devilry şeytanlık, sihirbazlık, gaddarlık, zalimlik devious dolambaçlı, namussuz, üçkâğıtçı devisable tasavvur edilebilir devise planlamak, kurmak, bulmak, keşfetmek devisee mirasçı, vâris devisor vasiyetle bağışta bulunan kişi devitalize hevesini kırmak, şevkini kırmak devitrifier donuklaştırmak, buzlu yapmak devoicing titreşimsizleşme, ötümsüzleşme devoid of boş, yoksun, mahrum devoid yoksun devoir görev, nezaket devolution yetki verme, başkasını yetkilendirme devolve (on/upon ile) kalmak, devrolmak Devonian devoniyen, devoniyen devote oneself kendisini vermek devote (to ile) -e adamak, nezretmek, vermek devoted sadık, bağlı, düşkün devotee hayran, düşkün devotion adama, (zaman) ayırma, bağlılık, düşkünlük, dindarlık devotional sadakat ile ilgili, ibadete ait devour hırsla yiyip yutmak, silip süpürmek, bitirmek yok etmek devout dindar, içten, samimi, yürekten dew point çiy çekidi, yoğunlaşma çekidi dew çiy, şebnem dew-worm solucan dewar flask termos dewater suyunu gidermek, suyunu almak dewax mumunu gidermek dewberry böğürtlen dewclaw yan parmak, kör parmak dewdrop çiy damlacığı, çiy damlası dewiness nem, ıslaklık, rutubet dewlap gerdan dewpoint çiylenme çekidi dewy buğulu, nemli, çiyli dexter sağa ilişkin, sağ dexterity yetenek, el becerisi, hüner, ustalık dexterous epçil, becerikli, hünerli, usta dexterously ustalıkla dexterousness marifet dextran dekstran dextrin dekstrin dextrorotatory sağa çeviren dextrose dekstroz, glukoz, üzüm şekeri dey Cezayir dayısı Dhahran Dahran dharma hakkaniyet, erdem di- (önek) iki defa, iki, çift dia- (önek) arasından, baştan başa diabase diyabaz diabetes inspudus gizli şeker hastalığı diabetes mellitus şeker hastalığı diabetes şeker hastalığı, diyabet diabetic diyabetik, şeker hastası diabolic şeytani, şeytanca, iblisane diabolical şeytani, acımasız, zalim, berbat, boktan diabolically şeytanlıkla diabolism şeytanlık, şeytanca hareket, şeytana tapma diabolo makara ile oynanan bir oyun, makara oyunu diacetic acid diasetik asit diacetic diasetik diacetyl diasetil diachronic artsüremli diachrony artsürem, artsüremlik diacid iki asitli diaconate" }, { "text": "şemmaslık diacritic ayırıcı, belirten, ayıran diacritical mark ayırıcı işaret, belirtici işaret diacritical ayırıcı, belirtici diadem taç, taç giydirmek diademed taçlı diagenesis diyagenez diagnose teşhis etmek, tanılamak diagnosis teşhis, diyagnoz, tanı diagnostic tanısal, teşhisle ilgili, teşhise ait, tanı, teşhis, hata bulma diagnostician teşhis uzmanı, teşhis eden diagnotor hata bulucu diagonal köşegen, çapraz diagonally opposite karşılıklı iki köşede bulunan diagonally diyagonal olarak diagram diyagram, çizenek diagrammatic ayrıntıları olmayan diagraph diyagraf dial telephone diskli alısün, otomatik alısün dial tone (alısün) çevir sesi dial (sögen/alısün/vb.) kadran, (alısün) numaraları çevirmek dialect lehçe, ağgan, diyalekt dialectal ağgana değişli dialectic diyalektik, eytişim dialectician mantık bilgini dialectology ağganbilim dialling code alısün kodu dialling tone (alısün) çevir sesi dialling (alısün) numara çevirme dialog bkz.dialogue dialogue diyalog, söyleşme dialyse diyaliz etmek dialyser diyaliz makinesi dialysing apparatus diyaliz aleti dialysis diyaliz, ayırma dialyze diyaliz etmek dialyzer diyaliz cihazı, diyaframlı ayırıcı diamagnetic diyamanyetik diamagnetism diyamagnetizm diameter çap diametrical çapla ilgili, zıt, kutra ait diametrically tümüyle, tamamen diamond bit elmas uç diamond cutter elmas keski diamond drill elmaslı matkap diamond jubilee altmışıncı yıldönümü diamond point elmaslı pikap iğnesi diamond saw elmaslı testere diamond shaped baklava biçiminde diamond elmas, baklava biçimi, (iskambil) karo diana kadın avcı, ay dianthus karanfil familyasından herhangi bir çiçek diapason diyapazon, ahenk diaper çocuk bezi diaphaneity saydamlık diaphanometer diyafanometre diaphanous yarısaydam, şeffaf, saydam diaphoresis ter, terletme diaphoretic terletici, terletici (ilaç) diaphragm opening diyafram açıklığı diaphragm setting diyafram ayarı diaphragm diyafram, diyafram, ışık bebeği, zar, bir doğum kontrol aygıtı, diyafram diapir diyapir diapositive film diyapozitif film diapositive diyapozitif, saydam resim diarchy iki kişinin başta olduğu yönetim şekli diarist günlük tutan kimse, hatıra defteri tutan kimse diarize günlük tutmak, günlüğe geçirmek diarrhea bkz.diarrhoea diarrhoea diyare, ishal, sürgün, amel diary günlük, anı defteri, günlük, günce, not defteri diascope diyaskop, slayt projektörü diasphore diyaspor diastase diyastaz diastole diyastol, kalp genişlemesi diastrophism diyastrofizm diathermancy ısı" }, { "text": "geçirme, ısı geçirimi diathermanous ısı geçiren, ısı ileten diathermic ısı geçiren, ısı ileten diathermy diyatermi diathesis bedensel zayıflık diatom earth kizelgur diatom diyatome diatomaceous earth kizelgur diatomic çift atomlu, iki atomdan ibaret diatomite diyatomit diatonic diyatonik diatribe şiddetli münakaşa, şiddetli tenkit diazo compound diyazo bileşiği diazo diyazo diazomethane diyazometan diazotization diazolama diazotize diazolamak dibasic çift bazlı dibbler dikeleç, fide kazığı dibbling tohum ekme dibs ufak para dicarboxylic aid dikarbosilik asit dicarboxylic dikarboksilik dice for zar atmak dice with death büyük riske girmek, ölümle kumar oynamak dice zar, oyun zarları, (yemek) kuşbaşı doğramak, küp şeklinde kesmek, (for/with ile) zar atmak, zarlarla oynamak dicebox zar atmaya mahsus kupa dicey riskli dichloride diklorid dichotomizing search ikiye bölmeli arama dichotomous çatal şeklinde dichotomy bölünme, ayrılma, ikilik dichroic dikroik dichroism ikirenklilik, dikroizm dichromatic ikirenkli, dikromatik dick yarak, sik dickens şeytan dicker takas, trampa, pazarlık, takas etmek, pazarlık etmek dickey önlük, göğüslük, eşek, küçük kuş dicotyledon ikiçenekli bitki dictaphone ünalga, diktafon, ses kaydedici dictate dikte etmek, yazdırmak, zorla kabul ettirmek dictation dikte, yazdırma, (bir dilin bilinme derecesini ölçmek için yapılan) test, dikte dictator diktatör dictatorship diktatörlük, diktatörlükle yönetilen ülke diction telaffuz, diksiyon dictionary sözlük dictograph diktograf dictum görüş, mütalaa, hüküm, atasözü, vecize didactic (konuşma ya da yazı) didaktik, öğretici, öğretsel didactics öğretke, didaktik diddle dolandırmak, aldatmak, yutturmak dido tuhaflık, muziplik didymous ikiz die a glorious death şerefli bir şekilde ölmek die away sönmek, azalmak, gittikçe kaybolmak die down azalmak, kesilmek, sönmek, sakinleşmek die in harness vazife başında ölmek die of boredom sıkıntıdan patlamak die of heart attack kalpten ölmek die of thirst susuzluktan ölmek die off birer birer ölmek die out ortadan kaybolmak, soyu tükenmek, yok olmak die ölmek, sona ermek, bitmek, ölmek, metal kalıp, oyun zarı die-hard tutucu kimse, inatçı kimse dieencephalon arabeyin dielectric capacity dielektrik kapasite dielectric constant dielektrik katsayısı dielectric polarization dielektrik kutuplanma" }, { "text": "dielectric dielektrik diene dien dieresis ikilenme dies non resmi tatil diesel engine dizel motoru, patlamasız motor diesel fuel dizel yakıtı diesel oil dizel yağı, mazot diesel dizel, mazot dieselise dizel motorları ile donatmak dieselize dizel motoru ile donatmak diesinker kalıpçı diesinking kalıpçılık diesis diyez diesnon resmi tatil diestock pafta kolu, yivaçar kolu diet yiyecek, günlük besin, perhiz, rejim, perhiz yapmak, rejim yapmak dietary perhizle ilgili, perhiz yemeği, perhiz kuralları dietetic perhizle ilgili dietetics diyet uzmanlığı diethyl dietil dietician diyet uzmanı, diyetçi differ from farklı olmak, başka olmak, benzememek differ with farklı görüşte olmak, ayrılmak, bozuşmak differ (from ile) farklı olmak, (with ile) farklı görüşte olmak, anlaşamamak difference of exchange kur farkı difference fark, ayrım, farklılık, tefavüt, anlaşmazlık, uyuşmazlık different farklı, başka, değişik, ayrı, çeşitli differentiable diferansiyellenebilir differential calculus diferansiyel hesap differential shaft diferansiyel mili differential wage vergin farklılıkları differential vergin farkı, diferansiyel differentiate ayırmak, ayırt etmek, ayırım yapmak, fark gözetmek differentiation ayrımlaşma, fark differently başka şekilde difficult zor, güç, kıyın, müşkülpesent, güç beğenir, huysuz, kavgacı, geçinmesi zor, alıngan difficulty zorluk, güçlük, sorun diffidence özüne güvensizlik, çekinme, çekingenlik diffident çekingen, özgüvensiz diffract kırarak yaymak, kısımlara ayırmak, dağıtmak diffraction angle kırınım açısı diffraction grating optik ağ, kırınım ağı diffraction kırınım, dağılma, sapma, kırılma, kırma, saptırma diffuse yayılmış, dağınık, gereksiz laflarla dolu, yaymak, dağıtmak, yayılmak diffuseness yaygınlık diffuser yayıcı, difüzör diffusible yayılır, dağılabilir diffusiometer yayınımölçer, difüzyometre diffusion coefficient difüzyon katsayısı diffusion constant difüzyon sabitesi diffusion yayma, yayılma, yayınım diffusive yaygın, alışılmış, ayrıntılı diffusivity yayılma gücü, dağılma gücü dig a pit for sb çukurunu kazmak dig a pit çukur kazmak dig in siper kazıp mevzi almak, duldalanmak, yerleşmek dig into yemeğe başlamak, batırmak, saplamak dig one's heels in ayak diremek dig out kazıp ortaya çıkarmak, arayıp bulmak dig up kazıp çıkarmak, kazmak, çukur açmak, eşmek dig kazmak, kazı yapmak, anlamak, beğenmek, tutmak, sevmek, dürtme," }, { "text": "iğneli laf, kazı yeri, ç.pansiyon digastric iki karınlı (kas) digest sindirmek, hazmetmek, sindirilmek, kafada şekillendirmek, kavramak, özet digestible hazmı mümkün digestion sindirim digestive enzym sindirim enzimi digestive system sindirim jüyesi digestive sindirimsel, sindirimi kolaylaştırıcı, midevi digger kazıcı, ekskavatör, toprak kazma aracı, greyder diggings kazı yapılan yer, maden ocağı digit rakam, parmak digital circuit dijital devre digital clock sayısal saat digital computer sayısal bilgisayar digital data sayısal veri digital dijital, sayısal, parmak gibi digitalis yüksükotu digitate el ve ayak parmakları perdesiz digitigrade parmaklarına basarak yürüyen (hayvan) digitize sayısallaştırmak digitizer sayısallaştırıcı diglossia ikidillilik diglot iki dilde, iki dilli, iki dilde yazılmış yazı veya kitap dignified efendi, ağırbaşlı dignify onurlandırmak, şeref vermek, paye vermek dignitary yüksek mevki sahibi, ileri gelen dignity değer, saygınlık, ciddiyet, yüksek mevki, rütbe, ağırbaşlılık digress yayınmak, kenara çıkmak, sapmak, konu dışına çıkmak digression konu dışı söz, arasöz digressive konu dışı, yersiz, gereksiz digs pansiyon dihedral angle ikidüzlemli açı dihedral ikidüzlemli, dihedral, çift yüzlü, iki yüzeyli dihedron ikidüzlemli dike set, bent, hendek diktat dikta dilapidate bakımsızlıktan harap olmak, tahrip etmek dilapidated kırık dökük, köhne, bakımsız, döküntü dilapidation harap olma, bakımsızlık dilatability genleşme yeteneği dilatable genişleyebilir, uzayabilir dilatation genişleme, genleşme, açılma dilate upon ayrıntılarına girmek dilate genişlemek, açılmak, irileşmek, genişletmek, açmak dilation genişleme, açılma, yayılma dilatometer dilatometre, genleşmeölçer dilator genişletici alet dilatoriness üşengeçlik, tembellik, geciktirme, üşenme dilatory erteleyici, geciktirici, ağırdan alan dildo yapay erkeklik kılganı, yapay penis dilemma ikilem, dilem dilettante sanat meraklısı kimse, amatör diligence dikkat, çalışkanlık, gayret diligent dikkatli, çalışkan, gayretli dill dereotu dillydally vakit öldürmek, oyalanmak, sallanmak diluent seyreltici, sulandırıcı dilute acid seyreltik asit dilute solution seyreltik çözelti dilute seyreltmek, sulandırmak, seyreltik, sulu diluted seyreltik, su katılmış, hafif, açık dilution seyreltme, sulandırma, seyrelme diluvium diluvyum, tufan çöküntüsü dim out ışıkları kısmak, karartmak dim loş, sönük, bulanık, belirsiz, ahmak, budala, salak, sönükleşmek, loşlaşmak, belirsizleşmek, kararmak, loşlaştırmak, karartmak dime novel" }, { "text": "ucuz roman dime (ABD ve Kanada'da) on sent değerindeki madeni pul dimension boyut dimensional boyutlu, ölçülü, butlu, boyutsal dimensions boyutlar, ebat dimerous iki kısımdan meydana gelen, iki uzuvlu dimeter iki vezinli mısra dimethyl dimetil dimidiate ikiye ayrılmış, ortadan bölünmüş diminish azalmak, azaltmak diminished azaltılmış, küçültülmüş, konik diminishing marginal azalan marjinal fayda utility diminishing returns azalan verim diminishing yield azalan verim diminishing azalan diminution azal(t)ma, eksil(t)me, küçültme, alçalma, inme diminutive suffix küçültme eki diminutive çok küçük, minik dimmer ışık kısıcı reosta, ayarlı kısıcı dimmorphous iki şekilli dimness donukluk, matlık, loşluk, belirsizlik dimorphic dimorf dimorphism dimorfizm, çift biçimlilik dimorphous iki şekilli dimple gamze dimply gamzeli din kulak tırmalayıcı ses, patırtı, gürültü dinar para birimi, eski bir altın para dine out akşam yemeğini dışarıda yemek dine akşam yemeği yemek diner yemek yiyen kimse, vagon restoran, (yol kenarında) küçük lokanta dinette küçük yemek odası ding-dong çan sesi gibi dingdong çan/zil sesi, ding dong dinghy küçük sandal, lastik bot dinginess donukluk, tek düzelik, monotonluk, kir, pas dingle küçük dere, derecik dingo dingo dingus şey, penis dingy kirli, soluk dining car yemekli vagon, vagon restoran dining hall yemek salonu dining room yemek odası dining table yemek masası dining akşam yemeği yeme dinky önemsiz, küçük dinner jacket smokin dinner party yemekli davet, ziyafet dinner table sofra dinner time yemek sögeni dinner akşam yemeği, (bazen) günorta yemeği, nahar, yemek, iş yemeği dinosaur dinozor dint çentik, çizgi, iz, ufak oyuk diocesan piskoposluk bölgesine ait diocese piskoposluk bölgesi diode load diyot yükü diode diyot dioecious iki evcikli, dioik diol diol diopter diyopter dioptre diyoptri dioptrics diyoptri diorama diyorama diorite diorit, yeşiltaş dioxan dioksan dioxide dioksit dip into a book bir kitabı gözden geçirmek dip stick yağ seviye göstergesi dip the flag sancakla selamlamak dip daldırmak, batırmak, sokmak, (güneş/vb.) batmak, alçalmak, azalmak, düşmek, inmek, azaltmak, düşürmek, indirmek, (ışık) kısmak, inip yükselmek," }, { "text": "indirip yükseltmek, yokuş, iniş, kısa yüzüş, dalıp çıkma diphase ikifazlı, çift fazlı diphenyl difenil diphtheria difteri, kuşpalazı diphthong diftong, ikili ünlü, ikizünlü diphtongisation iki ünlünün kaynaşması diplegia iki tarafı felç, dipleji diplexer düpleksör, köprü diplococcus diplokok diplogenesis diplogenez diploid number diploit sayı diploid diploit, iki katlı diploma diploma diplomacy diplomasi, diplomatlık, insanlarla ilişkide incelik, başarı, ikna yeteneği, ustalık diplomaed diplomalı, mezun diplomat diplomat diplomatic body kordiplomat diplomatic channels diplomatik yollar diplomatic corps kordiplomat diplomatic immunity diplomatik dokunulmazlık diplomatic intercourse diplomatik trafik diplomatic service dışişleri memurluğu, hariciye hizmeti diplomatic diplomatik, nazik, ince, dikkatli, usta diplomatist diplomat, siyaset adamı, maharetli kimse diplomatize diplomatlık yapmak dipolar ikiz kutuplu dipole moment dipol moment dipole dipol, çiftucay, ikiz kutup dipper kepçe, kova, parç, maşrapa, su karatavuğu dipping daldırma, batırma, boyama, kasarlama dippy deli, manyak dipsomania ayyaşlık dipsomaniac ayyaş dipstick daldırmalı düzey ölçeği diptera çiftekanatlılar dipteral dipter, dipteros dipterous iki kanatlı diptych diptik dire korkunç, berbat, (gereksinim) şiddetli, büyük direct action doğrudan eylem, kuvvete başvurma direct advertising doğrudan reklam direct business direkt iş, aracısız iş direct control doğrudan denetim direct correlation doğru bağıntı direct costing direkt maliyet hesaplaması direct current düz akım, doğru akım direct dialling santralsız arama, doğrudan arama direct discourse dolaysız söylem direct distance calling şehirlerarası otomatik arama direct exporting dolaysız ihracat direct labour direkt işçilik direct loss direkt hasar direct object vasıtasız tamamlık, dolaysız tümleç, nesne, düz tümleç direct observation dolaysız gözlem direct sale doğrudan satış direct selling doğrudan satış, aracısız satış direct speech dolaysız anlatım direct tax dolaysız vergi, vasıtasız vergi direct train aktarmasız tren direct translation doğrudan çeviri direct yolu tarif etmek, yönetmek, emretmek, yöneltmek, doğrultmak, çevirmek, doğru, düz, direkt, dolaysız, dosdoğru, tereddütsüz, dürüst, kesin, tam, dosdoğru, direkt, duraklamadan direction finder yön bulucu alet direction yön, kontrol, idare, yönetim, talimat, yönerge directional yön ile ilgili, yönelmiş, yönlü directive direktif, yönerge directivity" }, { "text": "yönelme yeteneği directly proportional doğru orantılı directly doğrudan doğruya, direkt olarak, hemen, derhal, -er -mez director general genel müdür director of customs gümrük müdürü director of public savcı prosecution director of sales satış müdürü director müdür, yönetici, yönetmen director's office müdüriyet Directorate of the Milli Piyango Müdürlüğü National Lottery directorate müdürlük, müdüriyet, idare meclisi directors' report yönetim kurulu raporu directorship müdürlük directory adres rehberi, alısün rehberi directress kadın müdür, müdire direful korkunç, dehşet veren dirge ağıt dirham dirhem dirigible tenek gemisi, zeplin dirk bir çeşit kama dirndl üst kısmı dar etek kısmı geniş elbise dirt cheap kelepir, sudan ucuz dirt repellent kir itici, kirlenmez dirt kir, pislik, çamur, toz, toprak dirty deal kötü muamele dirty dog sütü bozuk dirty money kara para dirty trick adilik, pislik, kalleşlik, badalak dirty pis, kirli, terbiyesiz, pis, çirkin, iğrenç, (hava) bozuk, fırtınalı, adi, alçakça, pis, kirlenmek, kirletmek dis- (önek) zıt oluş, aksi disability pension sakatlık maaşı, maluliyet maaşı disability sakatlık, yetersizlik disable sakatlamak, mahrum etmek disabled soldier malul gazi disabled (the ile) sakatlar disablement sakatlık, yetkisizlik disabuse doğru yolu göstermek, hatadan kurtarmak disaccharide disakkarit disaccord anlaşmazlık, ahenksizlik, aynı fikirde olmak, uzlaşmamak, uyuşmamak disaccustom bir alışkanlıktan vaz geçirmek disacidify asidini gidermek disadvantage dezavantaj, zarar, kayıp disadvantageous dezavantajlı, elverişsiz, zararlı disaffected yabancılaşmış, hoşnutsuz, soğumuş disaffirm aksini iddia etmek, reddetmek, bozmak disafforest ormanları tahrip etmek, ormansız bırakmak disagree with yaramamak, dokunmak (yiyecek) disagree (with ile) aynı düşüncede olmamak, yaramamak, dokunmak disagreeable hoşa gitmeyen, nahoş, tatsız, rahatsız edici, huysuz, aksi disagreement anlaşmazlık, uyuşmazlık disallow reddetmek, kabul etmemek, karşı çıkmak disallowance ret, inkâr disappear gözden kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak disappearance kayboluş, kaybolma, gözden kayboluş disappoint hayal kırıklığına uğratmak disappointed düş kırıklığına uğramış, üzgün disappointing düş kırıklığına uğratıcı disappointment düş kırıklığı, düş kırıklığına uğratan şey/kimse disapprobation beğenmeme, kınama, uygun görmeyiş, tenkit disapproval uygun görmeme onaylamama, hoşnutsuzluk disapprove of beğenmemek," }, { "text": "uygun görmemek, kabul etmemek disapprove (of ile) uygun görmemek, onamamak, tasvip etmemek disarm silahsızlandırmak, silahını almak, (ülke) silahsızlanmak, yatıştırmak, yumuşatmak disarmament silahsızlanma disarming dost kazandırıcı disarrange bozmak, dağıtmak, karıştırmak disarrangement düzensizlik, dağınıklık, karışıklık disarray düzensizlik, karışıklık disassemble sökmek, demonte etmek disassociate bkz.dissociate disaster area afet bölgesi disaster felaket, yıkım, talihsizlik disastrous felaket getiren, feci disavow inkâr etmek, danmak, reddetmek, tanımamak disavowal tekzip disband terhis etmek, dağıtmak, dağılmak disbar barodan ihraç etmek disbarment barodan ihraç, barodan kovma disbelief inançsızlık, güvensizlik, inanmazlık, kuşku disbelieve inanmamak disbeliever imansız kimse, inanmayan kimse disburden yükünü hafifletmek disburse para harcamak, ödemek, tediye etmek, israf etmek disbursement masraf, sarf, ödeme, tediye, harcama disbursing tediye disc jockey diskcokey, plak sunucu disc yuvarlak yüzey, yuvarlak şey, disk, plak, disk discard atmak, ıskartaya çıkarmak, başından atmak discern (güçlükle) görmek, farketmek, ayırdetmek, seçmek discernible fark edilebilir, görülebilir, sezilebilir discerning zeki, anlayışlı, sezişi güçlü discernment görüş, seziş, idrak, kavrama, muhakeme discharge from işten çıkarmak employment discharge hormones hormon salgılamak discharge pipe boşaltma borusu discharge port boşaltma limanı discharge (yük) yerine getirmek, yapmak, boşaltmak, tahliye etmek, (borç) ödemek, (yarak/ok/vb.) ateşlemek, atmak, (gaz/sıvı/vb.) akıtmak, çıkarmak, göndermek, akmak, çıkmak, yerine getirme, yapma, boşaltma, tahliye, terhis, ateş etme, atma, akma, çıkma, akıtma, çıkarma discharging berth boşaltma limanı disciple mürit, şakirt, havari discipleship müritlik, öğrencilik disciplinarian disiplinci, disiplin kuran kimse disciplinary action disiplin suçu disciplinary board disiplin kurulu disciplinary committee disiplin komitesi disciplinary punishment disiplin cezası disciplinary eğitime ait, pedagojik, disiplinle ilgili discipline disiplin, ceza, bilgi dalı, kontrol altında tutmak, eğitmek, disipline etmek, cezalandırmak disclaim yadsımak, yoksamak, danmak, kabul etmemek disclaimer vazgeçme, feragat, reddetme disclose bildirmek, söylemek, açığa vurmak, ifşa etmek disclosure açıklama, ifşaat disco disko discography plak koleksiyonu discoid disk şeklinde discolour rengini değiştirmek, bozmak, rengi değişmek, bozulmak discolouration rengini değiştirme, rengi değişme, solma discoloured rengi bozulmuş, solmuş discomfit şaşırtmak, bozmak, yenmek, mağlup etmek, bozmak discomfiture" }, { "text": "bozgun, hezimet discomfort rahatsızlık, narahatlık, rahatsızlık veren şey, dert, sıkıntı discommode rahatsız etmek, taciz etmek, zahmet vermek discompose düzenini bozmak, karıştırmak, şaşırtmak discomposure rahatsızlık, kaygı, telaş, telaş disconcert huzurunu kaçırmak, telaşlandırmak disconcerted telaşlı, canı sıkılmış disconcerting telaşlı, kaygılı, sıkıcı disconnect bağlantısını kesmek, ayırmak disconnected karışık, iyi planlanmamış, kopuk, dağınık disconnecting ayıran, çözen disconnection bağlantının kesilmesi, birbirinden ayrılma disconsolate çok üzüntülü, kederli, yıkılmış discontent hoşnutsuzluk discontinuance of business işi tatil etme discontinuance ara, fasıla, sona erdirme, vazgeçme, kesilme discontinuation ara, fasıla, sona erme, vazgeçme, aralık discontinue devam etmemek, bırakmak, durdurmak, kesmek, durmak, bitmek discontinuity süreksizlik, kesiklilik, devamsızlık discontinuous kesintili, süreksiz, devamsız, aralıklı discord düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, anlaşmazlık, ihtilaf, uyumsuzluk, ahenksizlik discordance diskordans, uyumsuzluk, ahenksizlik discordant anlaşmayan, uyuşmayan, karşı, muhalif, uyumsuz, düzensiz, ahenksiz, kulak tırmalayıcı discotheque diskotek, disko discount house daha ucuza mal satılan mağaza discount limit ıskonto limiti discount indirim, (senet/bono) kırmak, kırdırmak, tamamen inanmamak discountable ıskonto edilebilir discountenance tasvip etmemek, cesaretini kırmak, onaylamamak discounter senet kıran kimse discounting ıskonto etme, senet kırma discourage cesaretini kırmak, gözünü korkutmak, yıldırmak, vazgeçirmek, caydırmak, önlemek, engellemek discouragement cesaretsizlik, hevesin kırılması, vazgeçme discouraging hayal kırıklığına uğratan, cesaret kırıcı discourse analysis söylem çözümlemesi discourse söylev, vaız discourteous kaba saygısız discourtesy kabalık, saygısızlık discover keşfetmek, bulmak, bulmak, ortaya çıkarmak, keşfetmek, farkına varmak, anlamak discoverer kâşif discovery keşif, buluş discredit gözden düşürmek, inanmamak, kuşkuyla bakmak, gözden düşme, saygınlığını yitirme, yüz karası, leke, inanmama, şüphe discreditable utanç verici, ayıp discredited itibardan düşmüş, güvenilmez, itimat edilmez discreet sağduyulu, saygılı, sakınımlı, dikkatli ve nazik discreetness tedbir discrepancy fark, ayrılık, uyumsuzluk, çelişki discrepant farklı discrete ayrı, farklı, göze çarpan, ayrılmış discretion sağduyu, takt, denlilik discretionary clause isteğe bağlı koşul discretionary spending ihtiyari masraf discretionary isteğe bağlı, ihtiyari discriminant diskriminant discriminate (between ile) ayırmak, farkı görmek, (against ile) fark gözetmek, ayrım yapmak discriminating ayırt eden, fark gözeten, fark eden, ayıran, ehil discrimination (against" }, { "text": "ile) ayrım, fark gözetme, ince farkları görebilme yeteneği discriminative function ayrımcılık işlevi discriminative power ayrımcılık gücü discriminative ayrım yapan, fark gözeten, ayrımcı discriminator diskriminatör, ayıklayıcı discriminatory ayırımcı, fark gözeten discursive daldan dala atlayan, düzensiz discus disk discuss ele almak, tartışmak, görüşmek discussion group görüşme heyeti discussion tartışma, görüşme disdain küçük görme, tepeden bakma, hor görme, saygısızlık, küçük görmek, hor görmek, tepeden bakmak, tenezzül etmemek disdainful kibirli, tepeden bakan, mağrur, küçümseyen disease insurance hastalık sigortası disease hastalık diseased hastalıklı diseconomy eksi ekonomi, yetersiz ekonomik büyüme disembark (gemiden) karaya çıkmak, karaya çıkarmak disembarkation karaya çıkma, tahliye, karaya çıkarma disembarrass rahatlatmak disembarrassment güç bir durumdan kurtarma, rahatlatma disembodied gövdeden ayrılmış, bedenden kurtulmuş, (ses/vb.) nerden geldiği bilinmeyen, sahipsiz disembody gövdeden ayırmak, cisimden tecrit etmek disembogue akıtmak, suyunu denize dökmek, denize dökülmek disembowel bağırsaklarını çıkarmak, karın deşmek disenchant büyüsünü bozmak, gözünü açmak, sihrini gidermek disenchanted (neyinse değerine olan) inancını yitirmiş disencumber ipotekten kurtarmak, ipoteği kaldırmak disengage ayırmak, gevşetmek, kurtarmak, ayrılmak, gevşemek, kurtulmak, (savaşı) bırakmak, ayrılmak, çıkmak, çıkarmak disengaged serbest, boş disengagement ilgiyi kesme, salıverme, bırakma disengaging gear avara dişlisi disentangle (düğüm/vb.) çözmek, çözülmek, ayırdetmek disenthrall azat etmek disentitle yetkisini elinden almak disentrance büyüden kurtarmak disequilibrium dengesizlik disestablish kadrodan çıkarmak disesteem itibar etmemek disfavour hoşnutsuzluk, beğenmeme, hoşlanmama, hoşlanılmama, hoşa gitmeme, beğenilmeme disfigure güzelliğini bozmak, şeklini bozmak, biçimsizleştirmek disfigurement şekilsizlik, çirkinlik, çirkinleştirme disfranchise oy verme hakkından mahrum etmek disgorge kusmak, boşaltmak disgrace küçük düşürmek, itibarını zedelemek, gözden düşürmek, rezil etmek, biabır etmek, gözden düşürücü şey, yüzkarası, kara leke, gözden düşme disgraceful utanç verici, çok ayıp, yüz kızartıcı disgruntle üzmek, canını sıkmak disgruntled (at/with ile) üzgün, canı sıkılmış, düş kırıklığına uğramış, bozulmuş disguise görünüşünü/kılığını değiştirmek, saklamak, gizlemek, yaşırmak, sahte kılık, kılık, maske, numara disguised unemployment gizli işsizlik disguised gizlenmiş, maskelenmiş disgust iğrenme, tiksinme, tiksinti, tiksindirmek, iğrendirmek disgusting iğrenç dish antenna çanak anten dish out dağıtmak, vermek dish rack" }, { "text": "tabak rafı dish towel tabak kurulama bezi dish up yemek servisi yapmak, hazırlamak, sunmak, oymak dish tabak, yemek disharmonious uyumsuz, ahenksiz disharmony uyumsuzluk, ahenksizlik, düzensizlik dishcloth bulaşık bezi, tabak bezi dishearten cesaretini kırmak, umutsuzluğa düşürmek dished çukur, çökük dishes tabak çanak, bulaşık dishevel darmadağınık etmek (saç/giyim) dishevelled (saç/giysi) dağınık, düzensiz dishoard stok mallarını piyasaya sürmek dishonest namussuz, sahtekâr dishonesty namussuzluk, şerefsizlik, sahtekârlık dishonour namusuna leke sürmek, biabır etmek, onursuzluk, şerefsizlik, leke dishonourable haysiyetsiz, şerefsiz, kurumsak, namussuz, binamus dishonoured check ödenmemiş çek, karşılıksız çek dishonoured note ödenmemiş senet dishonoured ödenmemiş, itibar edilmemiş, kabul edilmemiş dishwasher bulaşıkçı, bulaşık makinesi dishwater bulaşık suyu dishy seksi disillusion gözünü açmak, yanlış bir düşünceden kurtarmak disillusioned (at/about/with ile) üzgün, kırgın, kırık, hayal kırıklığına uğramış, bozulmuş disillusionment hayal kırıklığı, gözü açılma disincentive engelleyici, önleyici, engelleyici, önleyici disinclination gönülsüzlük, isteksizlik disincline soğutmak, caydırmak disinclined isteksiz disinfect dezenfekte etmek, arınıklaştırmak disinfectant dezenfektan, arınıklaştıran disinfection dezenfeksiyon, dezenfekte etme, ilaçlama disinfector temizleyici, mikrop öldürücü disingenuous samimi olmayan, ikiyüzlü, samimi olmayan disinherit mirastan mahrum etmek disinheritance mirastan yoksunluk, mirastan mahrum olma disintegrate parçalamak, dağıtmak, ufalamak, parçalanmak, dağılmak, ufalanmak disintegration dezentegrasyon, parçalanma, dağılma, ufalanma disintegrator parçalama makinesi, öğütme makinesi disinter toprağı kazıp çıkarmak, eşmek, açığa çıkarmak disinterested kişisel duygularla etkilenmeyen, yansız, önyargısız, ilgisiz, umursamaz disinterestedness tarafsızlık, yansızlık disinterment mezar kazma, eşme disinvest stokları eritmek disinvestment stok azalması disjoin ayırmak disjoint parçalarına ayırmak disjointed (konuşma/yazı/vb.) bağlantısız, kopuk disjunction ayrılma disjunctive ayıran, bölen disk brake diskli eğleç disk drive disk sürücü disk scanner disk tarayıcı disk bkz.disc diskette disket dislike sevmemek, hoşlanmamak, sevmeme, hoşlanmama, hoşlanmayış, birisinin sevmediği şey/kimse dislocate one's arm kolunu çıkarmak dislocate (süyek) yerinden çıkarmak, altüst etmek dislocation yerinden oynatma, yer değiştirme, çıkık dislodge yerinden çıkartmak disloyal vefasız disloyalty vefasızlık dismal kasvetli, üzücü, iç karartıcı dismantle sökmek, parçalarına ayırmak dismantlement çıkarma, sökme, parçalarını ayırma dismay dehşete düşürmek, korkutmak, yıldırmak, korku, dehşet, yılgı, ümitsizlik" }, { "text": "dismember parçalamak, bölmek dismemberment parçalanma dismiss an action bir davayı reddetmek dismiss (işten) çıkarmak, yol vermek, kovmak, gitmesine izin vermek, göndermek, bırakmak, kafasından çıkarmak, düşünmemek dismissal of an action bir davayı reddetme dismissal wage işten çıkarma tazminatı dismissal çıkarma, kovma, bırakma, gönderme, kafasından çıkarma, düşünmeme dismissible işten çıkarılabilir, reddedilebilir dismount (at/bisiklet/vb.den) inmek dismutation dismutasyon, tersdeğişim disobedience söz dinlemezlik, itaatsizlik disobedient söz dinlemez, itaatsiz disobey söz dinlememek, itaat etmemek, itaatsizlik etmek, (kural/yasa/vb.) çiğnemek, uymamak disoblige hatırını kırmak, yardımı reddetmek disobliging hatır kırıcı, nezaketsiz, ters, aksi disorder karışıklık, düzensizlik, kargaşa, patırtı, hastalık, rahatsızlık, karıştırmak, bozmak disordered düzensiz, karışık, bozuk disorderly dağınık, düzensiz, azgın, vahşi, kanunsuz disorganization düzensizlik, karışıklık disorganize altüst etmek disorganized düzensiz, karışık disorient şaşırtmak, zihnini karıştırmak disorientate yönünü şaşırtmak disown tanımamak, sahip olduğunu reddetmek, kabul etmemek, inkâr etmek disparage hor görmek, küçümsemek disparagement kötüleme, yerme, aşağılama disparaging aşağılayıcı, hor gören disparate tamamen farklı, kıyaslanabilemez disparity in age yaş farkı disparity eşitsizlik, fark dispassionate yansız, tarafsız, serinkanlı, sakin dispassionateness serinkanlılık dispatch box evrak çantası dispatch case evrak çantası dispatch note irsaliye dispatch rider posta dispatch göndermek, yollamak, bitirivermek, halletmek, öldürmek, yollama, gönderme, mesaj, rapor, hız, acele dispatcher sevk eden, sevk memuru, dispeçer, hareket memuru dispel dağıtmak, defetmek, yok etmek, gidermek dispensable gereksiz, vazgeçilebilir dispensary dispanser, bakımevi dispensation genel kuralın dışına çıkabilme izni, özel izin, dağıtma, verme, takdiri ilâhi dispense with -siz idare etmek, -i gereksiz kılmak dispense dağıtmak, vermek, (ilaç/reçete/vb.) hazırlamak dispenser dağıtıcı dispersal dağılma, dağıtma, dağıtılma disperse dağılmak, yayılmak, yaymak, dağıtmak dispersed dağınık dispersedly dağınık olarak dispersion medium dağıtım aracı dispersion dağıtma, dağılma, dağılım, dağıtılma, yayılma dispersive dağıtıcı, ayırıcı dispersivity dispersivite, ayrılganlık dispirit cesaretini/umudunu kırmak dispirited keyifsiz displace yerinden çıkarmak, -in yerine geçmek, ülkesinden çıkarmak, sürmek displacement yerinden çıkarma, yerdeğişim, deplasman, kaydırım display case vitrin display tube resim tüpü, resim lambası display unit gösterim birimi, gösterici display göstermek, sergilemek, gösterme," }, { "text": "sergileme, gösteri, sergi displease sinirlendirmek, canını sıkmak, kızdırmak, gücendirmek displeased dargın, kırgın, gücenmiş displeasing nahoş, can sıkıcı, kızdıran displeasure hoşnutsuzluk, beğenmeme disponibility kullanılabilirlik disponible istenildiği gibi kullanılabilen disport eğlenmek disposable funds emre hazır fon, kullanılabilir para disposable goods atılabilir mallar disposable income harcanabilir gelir disposable kullandıktan sonra atılan disposal value satış değeri, elden çıkarma değeri disposal elden çıkarma, düzenleme, idare, kontrol, yönetim, kullanım dispose of by will mirasla bırakmak dispose of yemek, içmek, tüketmek, satmak, vermek dispose (of ile) kurtulmak, başından atmak, alt etmek, düzenlemek, yerleştirmek, dizmek, isteklendirmek, hazırlamak, heveslendirmek disposed hevesli, niyetli, istekli disposing elden çıkarma disposition by testament vasiyetle mal bırakma disposition of funds fon kullanımı disposition mizaç, karakter, doğa, yapı, düzenleme, eğilim, istek, isteklilik dispossess (malını) elinden almak dispossession mal ve mülke el konulması dispraise kötüleme, ayıplama, hafifseme, kötülemek, ayıplamak disproof aksini ispatlama, çürütme disproportion oransızlık disproportionate oransız, çok fazla ya da çok az disprove yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek disputable tartışılabilir, kuşkulu, su götürür disputant münakaşacı kimse disputation tartışma disputatious tartışmacı dispute tartışmak, çekişmek, hüccet etmek, kavga etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek, kabul etmemek, tartışma, çekişme, kavga, anlaşmazlık, uyuşmazlık disqualification ehliyetini elinden alma, yetkisizlik disqualify diskalifiye etmek disquiet telaşlandırmak, kaygılandırmak, huzurunu kaçırmak disquieting merak verici, rahatsız edici disquietude rahatsızlık, huzursuzluk disquisition bilimsel inceleme, tez, araştırma, tetkik disregard aldırmamak, önemsememek, saymamak, umursamamak, aldırmazlık, önemsememe, ilgisizlik, ihmal, savsaklama disrelish hoşlanmama, beğenmeme, tiksinme disremember hatırlayamamak disrepair bakımsızlık, tamire ihtiyaç disreputable adı çıkmış, kötü ünlü disrepute kötü ün disrespect saygısızlık, kabalık disrespectful saygısız, kaba disrobe elbisesini çıkarmak, soymak, soyunmak disroot kökünden sökmek disrupt dağıtmak, bozmak, bölmek disruption kesilme, bozulma disruptive bozucu, yıkıcı dissatisfaction doyumsuzluk, hoşnutsuzluk dissatisfactory uygun olmayan, tatmin etmeyen dissatisfy doyuramamak, memnun edememek dissaving tasarrufların harcanması dissect incelemek üzere kesip ayırmak, dikkatle incelemek dissecting tahlil dissection teşrih, tahlil dissector görüntü tarayıcı disseise mal ve mülküne el koymak, gasp etmek disseisin" }, { "text": "malını mülkünü elinden alma, gasp dissemble saklamak, gizlemek, görmezlikten gelmek disseminate (düşünce/haber/vb.) yaymak, saçmak dissemination saçma, yayma, sirayet dissension anlaşmazlık, uyuşmazlık, kavga dissent aynı görüşte olmamak, görüş ayrılığı, uyuşmazlık, anlaşmazlık dissenter muhalif dissertation bilimsel inceleme, tez, deneme, söylev disserve bir kimseye kötülük etmek disservice zararlı davranış, kötülük dissever tamamen ayırmak, kesip ayırmak dissidence görüş ayrılığı, muhalefet, anlaşmazlık dissident muhalif dissimilar benzemez, ayrı, farklı dissimilarity farklılık, benzemezlik, tefavüt dissimilation ayrılım, benzeşmezlik dissimulate duygularını gizlemek, yalandan göstermek dissimulation gizleme, saklama, ikiyüzlülük dissipate dağıtmak, yok etmek, gidermek, dağılmak, yok olmak, çarçur etmek, aptalca harcamak dissipated sefih, maceracı dissipation of energy enerji kaybı, dönünek yitimi dissipation dağıtma, yayma, dağılma, yayılma dissociate ayırmak, ayrı tutmak dissociated ammonia çözüşük amonyak dissociated çözüşük dissociation constant bozunma sabitesi, çözüşüm katsayısı dissociation rate çözüşüm hızı, disosasyon hızı dissociation ayırma, ayrılma, çözüşüm, çözüşme dissolubility erirlik, çözülebilirlik, ayrılabilirlik dissoluble erir, eriyebilir, çözülür, fesholunabilir dissolute ahlaksız, kötü, rezil dissoluteness ahlaksızlık, çapkınlık, uçarılık dissolution of company şirketin dağılması dissolution sona erme, bozma, bozulma dissolve erimek, eritmek, feshetmek, dağıtmak, feshedilmek, dağılmak, özünü kaybetmek, kaptırmak, özünü tutamamak, kapılmak dissolvent eritici, çözücü, eritici madde, eritici dissolving power eritme gücü dissolving eritici, erime, eritme dissonance uyumsuzluk, ahenksizlik dissonant akortsuz, ahenksiz, uyumsuz dissuade caydırmak, vazgeçirmek dissuasion caydırma, vazgeçirme dissymmetrical simetrik olmayan, bakışımsız dissymmetry asimetri, bakışımsızlık, simetrik olmayış distaff side eksik etek, kadın kısmı distaff öreke, kadın işi distal merkezdenuzak distance freight mesafe navlunu distance mark uzaklık işareti distance relay aralık rölesi distance mesafe, uzaklık, soğukluk, mesafe distant relative uzak akraba distant uzak, alıs, uzakta, (akraba) uzaktan, uzak, alıs, soğuk, ilgisiz, mesafeli, hafif, belirsiz distantly uzaktan, soğuk bir tavırla distaste sevmeme, hoşlanmama, nefret distasteful tatsız, nahoş distemper huysuzluk, hasta etmek, keyfini kaçırmak distend şişmek, şişirmek distensible şişirilebilir, gerilebilir distension şişme, gerilme, germe distich beyit, iki mısra distil imbikten çekmek, damıtmak, (konu/vb.) özünü çıkarmak, özünü almak distill bkz.distil distillate imbikten" }, { "text": "çekilmiş sıvı distillation apparatus damıtma aygıtı distillation column damıtma kolonu distillation flask damıtma balonu distillation damıtma, damıtık madde distilled water damıtık su distilled damıtık distiller damıtıcı, imbik, imbikten çekici distillery içki yapan fabrika distilling flask damıtma balonu, damıtma toparı distinct farklı, ayrı, açık, belirgin distinction fark, tefavüt, ayırım, ayrı tutma, ayrı olma, ayrım, üstünlük, ün, şan, saygınlık, nişan, şeref, ödül distinctive feature ayırıcı özellik distinctive property ayırt edici özellik distinctive diğerlerinden ayrı, ayıran, özel distinctiveness ayırt edici özellik distinctly açıkça, şüphesiz distinctness açıklık, fark distingue üstün, kibar, nazik distinguish ayırt etmek, ayırmak, farkı görmek, tanımak, seçmek, görmek, ayırmak, ayrı kılmak, (özünü) göstermek, sivrilmek distinguishable ayırt edilebilir, görülebilir, seçilir distinguished seçkin, ünlü distort eğri büğrü etmek, biçimini bozmak, çarpıtmak, saptırmak, değiştirmek distorted bozulmuş distorting lens bozucu mercek distortion factor distorsiyon katsayısı distortion çarpıklık, bükülme, bozulma, distorsiyon, tahrif distract (dikkatini) başka yöne çevirmek, dağıtmak, (işinden) alıkoymak, meşgul etmek distracted kafası karışmış, telaşlı distraction dikkat dağıtıcı şey, dikkatini dağıtma, eğlence, vakit geçirecek şey distrain haczetmek, el koymak, zapt etmek, haciz koymak distrainee eşyalarına haciz konan kişi distrainor haczeden kişi, rehin alan distraint haciz distraught aklı başından gitmiş, çılgına dönmüş distress call imdat çağrısı distress freight zaruret navlunu distress frequency imdat frekansı distress oneself (öz) canını sıkmak distress selling ihtiyaçtan satma distress signal imdat sinyali distress wave alarm dalgası distress acı, ıstırap, üzüntü, sıkıntı, tehlike, üzmek, acı çektirmek, ıstırap vermek distressed area yoğun işsizlik bölgesi distressed üzgün, kederli, şanssız, talihsiz, yoksul distressing acı veren, üzücü, ıstırap verici distributable income dağıtılabilir gelir distributable profit dağıtılabilir kâr distributable dağıtılabilir distribute dağıtmak, vermek, sınıflamak, türkümlere ayırmak, pay etmek, bölüştürmek, yaymak, saçmak distributed capacitance bölünmüş kapasite, dağılmış kapasite distributed load dağılmış yük, dağınık yük distributed network dağılmış devre distributed profit dağıtılmış kâr distributed winding dağınık sargı distributing amplifier dağıtım amplifikatörü distributing box dağıtım kutusu distributing cable dağıtım kablosu" }, { "text": "distributing centre dağıtım merkezi distributing shaft tevzi mili, dağıtım mili distribution board tevzi kestesi, dağıtım kestesi distribution box tevzi kutusu, dağıtım kutusu distribution cable dağıtım kablosu distribution coefficient dağıtım katsayısı distribution costs dağıtım masrafları distribution curve dağılım eğrisi distribution expense dağıtım masrafı distribution law dağılım kanunu, dağılım yasası distribution network dağıtım şebekesi distribution of earnings kâr dağıtımı distribution of losses zararın dağıtımı distribution of population nüfus dağılımı distribution office dağıtım bürosu distribution panel dağıtım kestesi distribution shaft dağıtım dingili distribution dağıtma, dağıtım, yayılma, yaygın olma distributional analysis dağılımsal çözümleme distributional linguistics dağılımsal dilbilim distributional dağılım ile ilgili, dağılımsal distributionalism dağılımcılık distributionalist dağılımcı distributive adjectives üleştirme sıfatları distributive cost dağıtım maliyeti distributive justice adalet dağıtımı distributive numeral üleştirme sayı sıfatı adjective distributive point dağıtım çekidi distributive pronouns üleştirme zamirleri distributive share miras payı distributive trade dağıtım işi distributive yayan, dağıtan, üleştiren, taksim eden distributor advance distribütör avansı distributor arm distribütör kolu distributor cap distribütör kapağı, distribütör başlığı distributor disk distribütör diski distributor head distribütör başı distributor housing distribütör kutusu distributor shaft distribütör mili distributor dağıtıcı, dağıtımcı, distribütör, dağıtaç distributorship dağıtıcılık, distribütörlük district attorney bölge başsavcısı district bank bölgesel banka district council belediye meclisi district court yerel mahkeme district exchange bölge alısün santralı district judge bölge hâkimi district manager bölge müdürü district office bölge müdürlüğü district bölge distrust güvenmemek, itimat etmemek, güvenmeme, itimatsızlık distrustful şüpheci, vesveseli, kuşkulu, güvensiz disturb the peace asayişi bozmak disturb traffic trafiği karıştırmak disturb rahatsız etmek, üzmek, kaygılandırmak, bozmak, karıştırmak disturbance of possession başkasının malına tecavüz disturbance of the peace asayişin bozulması disturbance rahatsız etme, rahatsızlık, narahatlık, karışıklık, huzursuzluk disturbed rahatsız, huzursuz disturbing current parazit akımı disturbing source parazit kaynağı disturbing rahatsızlık veren, huzur bozucu disulfide disülfür disulphate bisulfat disulphide disülfür disulphuric disülfürik disunion ayrılma, bölünme, anlaşmazlık, uyuşmazlık disunite ayırmak, ayrılmak, aralarını bozmak disunity ayrılık, kopukluk, ahenksizlik, ihtilaf" }, { "text": "disuse kullanılmayış, geçersizlik disused eski, vaktini doldurmuş disutility olumsuz fayda, faydasız oluş disyllable iki heceli kelime ditch hendek, başından atmak, bırakmak ditcher hendek açma makinesi dither telaşa kapılmak, kararsızlık ve heyecana kapılmak, telaş, kararsızlık dithyramb ditiramp dittany of Crete kurt helvası dittany geyikotu, girit otu ditto marks denden (ö) ditto aynı şey, denden (işareti) ditto! Kabul! ditty bag gemicilerin ufak torbası, dikiş kutusu ditty kısa ve basit şarkı Diuca Speculifera buzulkuşu diuretic idrar getiren, idrar getiren ilaç diurnal gündüze ait, gündüz olan, bir günlük, günlük diva primadonna divagate başıboş dolaşmak, konu dışına çıkmak divagation başıboş dolaşma, konu dışına çıkma divalent iki değerli, iki değerlikli divan divan, sedir divaricate dallanmak, çatallanmak dive bomber bombardıman uçağı dive (suya) balıklama atlamak, dalmak, cummak, (aşağı doğru) hızla hareket etmek, elini daldırmak, balıklama atlayış, dalış, batakhane diver dalgıç diverge (yol/görüş/vb.den) ayrılmak, uzaklaşmak divergence angle ayrılma açısı divergence ayrılma, uzaklaşma, ıraksama divergency ayrılma, uzaklaşma, fark divergent lens ıraksak mercek divergent product aykırı ürün divergent series ıraksak dizi divergent çeşitli, ıraksak, muhtelif, birbirine karşı diverse çeşitli, farklı, değişik diversely çeşitli olarak diversification çeşitlendirme, değişiklik, çeşitlilik diversified farklı, değişik, rizikoları dağıtılmış diversify çeşitlendirmek diversion yönünü değiştirme, çevirme, saptırma, sapma, eğlence, oyalayıcı şey, dikkati başka yöne çeken şey diversity değişim, farklılık, tefavüt, fark, farklı olma divert başka yöne çevirmek, saptırmak, oyalamak, eğlendirmek, -in dikkatini başka yöne çekmek, dikkatini dağıtmak diverticulum divertikül divest (of ile) yoksun bırakmak divestiture soyma, soyulma, mahrum etme, mahrum edilme divestment yoksun bırakma, soyma, soyulma, mahrum etme divide bölmek, ayırmak, ayrılmak, bölmek, bölünmek divided highway geliş gidiş yönleri ayrı otoyol divided policy bölünmüş poliçe dividend account temettü hesabı dividend book temettü defteri dividend check temettü çeki dividend control temettü kontrolü dividend coupon temettü kuponu, kâr kuponu dividend cover temettü karşılığı dividend declaration kâr payı ilanı dividend distribution kâr payı dağıtımı dividend equalization temettü fonu reserve dividend" }, { "text": "in arrears birikmiş temettü dividend in kind ayni temettü dividend limitation temettü sınırlaması dividend off kâr paysız, temettüsüz dividend on kâr payı dahil dividend payable vadesi gelen temettü, ödenecek temettü dividend paying company temettü dağıtan şirket dividend payment date temettü dağıtım tarihi dividend payout ratio temettü ödeme oranı dividend price ratio temettü fiyat oranı dividend rate temettü oranı dividend right certificate intifa senedi dividend share kazanç payı dividend warrant temettü ödeme emri, temettü kuponu dividend yield temettü verimi, temettü getirisi dividend pay, hisse, kâr hissesi, bölünen divider bölücü, bölen, pergel dividers pergel dividing network bölücü devre dividing bölen, ayıran, bölme dividual bölünmüş, bölünebilir, ayrı, ayrılabilen divination sezme, kehanet, fal, keşif divine service ibadet divine mukaddes, tanrısal, ilahi, ulu, süper, çok iyi, gelecek ya da bilinmeyenden haber vermek, kehanette bulunmak, (toprağın altında su/maden/vb.) bulmak diviner kâhin, sihirbaz, falcı diving altitude dalış yüksekliği diving angle dalış açısı diving attack pike hücum diving bell dalma çanı, dalgıç hücresi diving board tramplen diving duck ördek türü diving helmet dalgıç başlığı diving speed dalış hızı diving suit dalgıç elbisesi diving velocity dalış hızı diving dalma, dalış, suya dalma, tramplenden atlama divinity tanrısallık, ilahiyat, tanrıbilim, tanrı, tanrıça divisibility bölünebilme divisible credit bölünebilir kredi divisible bölünebilir division of labour işbölümü division of loss zararın bölünmesi division of stock hisse senedinin bölünmesi division of the profit kâr taksimi division president bölüm başkanı division sign bölme işareti division paylaştırma, pay etme, bölme, kısım, bölüm şey, fikir ayrılığı, uzlaşmazlık, bölme, bölünme, tümen divisional bond demiryolu tahvili divisional coin bozuk para divisional coins ufak para divisional bölmeyle ilgili divisive bölücü, ayırıcı, ara bozucu, ihtilaf çıkaran divisor bölen divorc‚ dul erkek divorc‚e dul kadın divorce case boşanma davası divorce decree boşanma kararı divorce suit boşanma davası divorce boşanma, boşanmak, boşamak, ayırmak, dul erkek divorceé boşanmış kimse, dul kimse, dul kadın divot çimen," }, { "text": "çim divulgation açığa vurma divulge açığa vurmak divulgence ifşa etme divvy up paylaşmak dizzily aptalca dizziness baş dönmesi, sersemlik, göz kararması dizzy spell ani baş dönmesi dizzy başı dönen, baş döndürücü, aptal, başını döndürmek do a bargain pazarlık etmek do a bunk tüymek, sıvışmak, kaçmak do a double take gözlerine inanamamak do a roaring trade büyük kâr sağlamak do a service hizmet etmek do away with son vermek, bitirmek, kaldırmak, öldürmek do battle uğraşmak, mücadele etmek do business with ile iş yapmak do business iş yapmak do by halves yarım yamalak yapmak do by davranmak do for sb ev idare etmek, bakmak, mahvetmek do for sth işe yaramak do honor to şereflendirmek do in öldürmek, çok yormak do it yourself yardımsız yapılabilen do justice to sb -e dürüst davranmak do obeisance to saygı göstermek do one's best elinden geleni yapmak do one's heart good gönlünü ferahlatmak do one's nut tepesi atmak do one's stuff özünü göstermek do one's worst elinden gelen kötülüğü yapmak do option business primli işler yapmak do out of -den etmek do out tepeden tırnağa temizlemek do over tekrarlamak, yeniden düzenlemek do overtime fazla mesai yapmak do retail business perakende iş yapmak do sb a favour birine bir iyilikte bulunmak do sb in öldürmek, yorgunluktan öldürmek do sb out of sth aldatmak, elde etmesini önlemek do sb over iyice yumruklayıp dövmek do sb proud çok iyi ağırlamak, onurlandırmak do sb. a good turn kimese hizmet göstermek, bir kese yakşı hizmet etmek do shift work vardiyalı çalışmak do sth for a giggle gırgırına yapmak do sth hands down bir işi parmağının ucuyla çevirmek do sth under one's own kendi yağı ile kavrulmak steam do sth up yenileştirmek, onarmak, kapatmak do tell! Öyle mi? do the honours ikramda bulunmak, misafir ağırlamak do the sights ilginç yerleri ziyaret etmek do" }, { "text": "the trick işini görmek, amacını karşılamak do the washing-up bulaşık yıkamak do up iliklemek, onarmak, güzelleştirmek, sarmak do well out of kâr etmek do wholesale business toptan ticaret yapmak do with gereksinmek, istemek, ile ilgisi olmak do without -sız idare etmek Do you mind if I yapabilir miyim?, edebilir miyim? Do you mind sizce bir sakıncası var mı do büyük toplantı, parti, yapmak, etmek, başarmak, yetmek, yetişmek doable yapılabilir dobby armür makinesi docile yumuşak başlı, uysal docility yumuşak başlılık dock charges rıhtım resmi dock company rıhtım şirketi dock dues rıhtım vergini dock receipt rıhtım makbuzu dock shed rıhtım hangarı dock strike rıhtım işçilerinin grevi dock warehouse rıhtım antreposu dock warrant dok makbuzu, ambar makbuzu, resepis dock worker dok işçisi, havuz işçisi dock rıhtım, gemi havuzu, dok, (mahkemede) sanık yeri, (kuyruğunu) kesmek, (vergin/vb.) kısmak, azaltmak, kesmek, (gemi) limana girmek, limana sokmak dockage havuz vergini, dok vergini docker rıhtım işçisi docket etiket, gümrük makbuzu, karar defteri, özetlemek, listeye kaydetmek, yaftalamak dockmaster dok müdürü, tersane müdürü, rıhtım müdürü docks iskele, rıhtım dockyard tersane doctor blade rakle bıçağı, sıyırma bıçağı doctor in charge nöbetçi doktor doctor knife rakle bıçağı, sıyırma bıçağı doctor doktor, sagan, hekim, doktora yapmış kişi, doktor, diş doktoru, dişçi, iyileştirmek, tedavi etmek, değiştirmek, saptırmak, (hayvan) kısırlaştırmak doctoral doktora ait doctorate doktora doctrinaire kuramcı doctrinal öğreti aşılayan, dogmatik, mezhebe ait doctrine öğreti, doktrin document bills sevk evrakı document case kavlık document in proof kanıtlayıcı belge document of title emtia senedi, mal senedi document reader belge okuyucu document belge, belge ile kanıtlamak, belgelemek documentary bill vesikalı poliçe documentary collection vesikalı tahsil documentary credit vesikalı kredi documentary draft vesikalı poliçe documentary evidence yazılı delil documentary film belgesel film documentary belgesel, belgeli, belgeli documentation book belgeleme kitabı documentation error belgeleme hatası documentation system belgeleme jüyesi documentation belgeleme, dokümantasyon, belgelerle ispatlama, dökümantasyon documented credit vesikalı kredi," }, { "text": "akreditif documented belgeli, belgeye dayalı documents of title emtia senetleri docuterm tanıtıcı terim dodder küsküt, şeytansaçı, bağboğan, sendelemek, sallanmak doddering zayıf, titrek, halsiz doddery bunak, titrek, dermansız doddle çocuk oyuncağı, çok kolay şey dodecagon onikigen dodecahedron onikiyüzlü, on iki yüzlü şekil dodecanese on iki ada dodge the column ipe un sermek, yan çizmek dodge özünü kenara çekmek, yana çekilmek, çekinmek, fentgirlik etmek, korunmak, yayınmak, boyun kaçırmak, fırıldak gelmek, hilegerlik etmek, kelekbazlık etmek, kelek gelmek, ileri-geri hareket etmek, var-gel etmek, daldalanmak, gizlenmek, atlatmak, hileyle kurtulmak, yırtmak, yana kaçış, fırıldak, kelek, aldatma, fent, hile, aldanma, yalan, üçkâğıt, oyun, namussuzluk, plan, yol dodger vergi kaçakçısı, madrabaz dodgy (İİ) riskli, tehlikeli, üçkâğıtçı, namussuz dodo dodo kuşu doe dişi geyik ya da tavşan doer yapan kimse, eden kimse, fail doeskin dişi geyik derisi doff çıkarmak (elbise) doffer penyör, tarak dog cheap sudan ucuz, çok ucuz dog clutch çeneli kavrama, kurtağızlı kavrama dog collar köpek tasması, dik ve yüksek yaka dog days yılın en sıcak günleri dog hair köpek kılı dog in the manger ne yer ne yedirir kişi dog one's footsteps peşini bırakmamak dog rose köpek gülü, yabani gül, kuşburnu dog tired yorgun argın, turşu gibi dog köpek, it, (kurt/tilki/vb.) köpekgillerin erkeği, hıyar, köpek herif, izlemek, peşini bırakmamak dog-ear kıvrık sayfa köşesi dog-eared sayfa uçları kıvrık dog's breakfast karman çorman dog's life tasalı hayat dogfight savaş uçakları arasındaki çatışma dogfish küçük köpekbalığı dogged inatçı doggedness sebat, inat doggie bkz.doggy doggish köpek gibi, ters, huysuz doggone! Hay Allah!, Allah'ın belası!, mel'un! doggy ç.dili kuçukuçu, köpek doghouse köpek kulübesi dogie annesiz buzağı dogma dogma, inak dogmatic dogmatik, inaksal, inakçı dogmatism dogmatizm, dogmacılık dogmatist dogmatik kimse dogmatize kestirip atmak, kesin olarak fikrini söylemek dogsbody angarya ve ayak işlerini yapan kişi dogtooth köpek dişi dogvane yelkovan, pinel dogwatch gemide kısa akşam nöbeti dogwood kızıl çubuk doh do notası doily" }, { "text": "küçük peçete doing (birisinin yaptığı) iş, sıkı çalışma doings işler, tavır, faaliyetler, gidişat doit mangır, metelik dolce hoş doldrums morali bozuk, keyifsiz, neşesiz dole out iane olarak dağıtmak dole hükümetten işsizlik maaşı almak, (out ile) gereksinen kişilere para ya da yiyecek vermek doleful üzgün, kederli, mahzun dolefulness keder, hüzün, kasvet dolerite dolerit, dolantaşı dolichocephalic dolikosefal, uzunkafalı doline düden doll up güzelce giyinmek, giyinip kuşanmak, giydirmek doll oyuncak bebek, kavırçak, ninik dollar area dolar sahası dollar bloc dolar bloku dollar diplomacy dolar diplomasisi dollar exchange dolar üzerinden işlem dollar pool dolar havuzu dollar premium dolar primi dollar shortage dolar kıtlığı dollar dolar dollhouse oyuncak bebek evi dollish bebeksi, bebekçe dollop (yiyecek/vb.) yığın dolly bkz.doll dolman bir çeşit giysi, dolama dolmen dolmen, taş gömüt dolomite limestone dolomitli kireçtaşı dolomite dolomit dolomitization dolomitleşme dolorous acıklı, kederli, elem veren dolour keder, elem dolphin yunusbalığı dolt ahmak kimse, salak kimse doltish kafasız, budala domain theory domen teorisi, evlek kuramı domain beylik arazi, ülke, alan dome dam kubbeli baraj dome roof kubbe çatı dome kubbe domed kubbeli, kubbe şeklinde, yuvarlak domed-shaped kubbe biçimli domestic affairs iç meseleler domestic animal evcil hayvan domestic architecture yerli mimari domestic bill ülke içi poliçe domestic consumption yurtiçi tüketim domestic corporation yerli şirket, milli şirket domestic court yerel mahkeme domestic crafts ev sanatları domestic currency milli para, ülke parası domestic demand yurtiçi talep domestic economy ev ekonomisi, ev idaresi domestic expenditure yurtiçi harcama domestic flight iç hatlar domestic good yerli malı domestic goods yerli malları domestic income yurtiçi gelir, milli gelir domestic industry yerli sanayi domestic inflation yurtiçi enflasyon domestic investment yurtiçi yatırım domestic life ev yaşamı domestic loan yerli kredi domestic mail yurtiçi posta domestic market iç piyasa domestic monetary unit ülke para birimi domestic partnership yerli ortaklık domestic payments ülke içindeki ödemeler domestic policy iç politika domestic price yurtiçi" }, { "text": "fiyatı, yerli fiyatı domestic product yerli ürün domestic profit yurtiçi kâr domestic recession iç ekonomik durgunluk domestic route iç hat domestic safety iç güvenlik domestic trade iç ticaret, yurtiçi ticaret domestic value yurtiçi değeri domestic ev/kodak ile ilgili, evcil, yerli, hizmetçi domesticate (hayvan) evcilleştirmek, ev işlerine alıştırmak domestication evcilleştirme, evcilleşme domesticity ev/kodak yaşamı, ev/kodak yaşamını sevme domicile ev, ikâmetgâh domiciled konutlu, ikametgâhlı domiciliary arrest evde gözaltı domiciliary eve ait domiciliate (poliçe) ödemek, tediye etmek dominance egemenlik, üstünlük dominant character başat karakter dominant factor başat etken dominant gene başat gen dominant mode baskın mod dominant species başat tür, baskın tür dominant wave baskın dalga dominant egemen, üstün, yüksek, başat, dominat dominate egemen olmak, hakim olmak, hükmetmek, -de etkin olmak, en önemli yeri tutmak, -den daha yüksekte olmak domination egemenlik, hakimiyet domineer hâkimiyet kurmak, baskı yapmak domineering despotça davranan, baskıcı, zorba Dominican Republic Dominik Cumhuriyeti dominie öğretmen, hoca dominion egemenlik, yönetme hakkı, dominyon, yönetilen bölge/ülke domino domino taşı, ç.domino oyunu dominos domino oyunu don (İngiltere'de) birdemde öğretim görevlisi, öğretmen, (İspanya'da) Bay, Beyefendi, Bey Don't mention it! bir şey değil!, estağfurullah! dona hanım, bayan, ispanyol hanımı donate (pul/vb.) bağışlamak, bağışta bulunmak donated hibe edilmiş, bağışlanmış donation bağış donator bağışçı, bağışta bulunan done bitmiş, sona ermiş, yapılmış, çok yorgun, pişmiş Done! Tamam!, Kabul! donee bağış alan kişi, bağışlayan dong erkeklik kılganı donjon burç donkey boiler yardımcı kazan donkey engine yardımcı motor donkey eşek donkey's years sittin sene donkeywork angarya donor bağışta bulunan kimse, (kılgan/kan/vb.) bağışlayan kimse, donör, verici doodad incik boncuk doodle amaçsızca bir şeyler karalamak, çiziktirmek doodlebug uçan bomba doohickey şey doom kötü kader, yazgı, ölüm, son, akıbet, mahkum etmek doomsday kıyamet günü door check kapı otomatiği door frame kapı kasası door handle kapı tokmağı, kapı kolu door hinge kapı menteşesi door jamb kapı sövesi door knob kapı topuzu, kapı tokmağı door knocker" }, { "text": "kapı tokmağı door lock kapı kilidi door mat paspas door panel kapı panosu door post kapı dikmesi door sill kapı eşiği door to door kapı kapı door window kapı penceresi door kapı, bab, giriş, ev, bina doorbell kapı zili, kapı zengi doorcase kapı kasası doorkeeper kapıcı doorman kapıcı doormat paspas doorplate isim yazılı kapı tabelası doorstep eşik, astana doorstop kapı tamponu doorway kapı aralığı, kapı boşluğu, giriş dope additive katkı maddesi dope out çözüm yolu bulmak dope uyuşturucu madde, budala, salak, bilgi haber, uyuşturucu madde vermek, uyuşturucu katmak, (at/vb.ye) doping yapmak dopey budala, salak, (uyuşturucuyla) uyuşmuş, uykulu doping katkılama, doping dopy bkz.dopey Doric order Dor düzeni Doric Dorlara ait, kaba, bozuk dorm bkz.dormitory dormancy uyuşukluk, uyku hali, hareketsizlik dormant account atıl hesap, hareketsiz hesap dormant bud dinlenme tomurcuğu, kış tomurcuğu dormant capital ölü sermaye dormant partner komanditer ortak dormant season dinlenme dönemi, kış dönemi dormant hareketsiz, etkin olmayan, uykuda dormer window çatı penceresi, dam penceresi, arnavut bacası dormer taban direği dormice kakırca, fındık sıçanı dormitory town yatakhane şehir, koğuşkent, yatıkent dormitory yatakhane, koğuş, öğrenci yurdu dormouse fındık faresi dorsal cavity sırt boşluğu dorsal fin sırt yüzgeci dorsal side sırt tarafı dorsal sırtla ilgili, sırt ..., arka dory yassı bir çeşit kayık dos and don'ts davranış kuralları dos-a-dos sırt sırta dosage dozaj, düzem dose rate doz oranı dose doz, düze, miktar, belli bir dozda ilaç vermek dosimeter dozimetre dosimetry dozimetri dosing machine dozaj kılgası doss kısa uyku, şekerleme, (down ile) yatmak dosser sırtta taşınan sepet, küfe dossier dosya dot generator çekit üreteci dot printer çekit basıcı, çekit yazıcı dot product çekit çarpımı dot çekit, nokta, benek, çekidini koymak, noktasını koymak dot-matrix çekit matris dot-spot beneklemek dotage bunaklık dotard bunak, moruk dote on bunamak, hariflemek dote upon aşırı sevmek, düşkün olmak dote (on/upon ile) çok sevmek, üzerine titremek doting düşkün, üzerine titreyen" }, { "text": "dotted curve çekitli eğri dotted line çekitli doğru dotted çekitli, benekli dotterel dağ yağmur kuşu dotty üşütük, çatlak, kaçık double account system çift hesap jüyesi double action çift etki double agent iki taraflı çalışan casus double amplitude çifte genlik, tepeden tepeye genlik double armature çift armatür double back aynı yolu geri dönmek double bass kontrbas double bearing çift yatak double bed iki kişilik yatak double bend çift dirsek, S dirseği double bind iki arada bir derede kalma yağdayı double boiler benmari double bond çift bağ double bottom çifte karine, çift dip, dabılbatım double breasted kruvaze double bridge çift köprü double buffering çift tamponlama double capacity çift kapasite double chamfered drill çift ağızlı matkap double chinned çifte gerdanlı double circuit çift devreli double cloth çift kumaş double columns çift sütun, çift kolon double concave çifte çukur double cone çift koni double consonant çift ünsüz double convex çifte dışbükey double crank çifte dirsek double cross çift melez double dealer ikiyüzlü double dealing ikiyüzlülük double decomposition çifte bozunma double density çifte yoğunluk double diode çift diyot double door çift kapı double entry çift giriş, çift kayıt, çifte kayıt usulü double floor çift döşeme, çift taban double for dublörlük etmek, kontr yapmak double freight çift navlun double frequency çift frekans double ignition çift ateşleme double insurance çifte sigorta double layer çift tabaka, çift katman double length çift uzunluk double liability zincirleme yükümlülük double line çift hat double name draft iki imzalı poliçe double or quits ya mars ya fit double parachute çift paraşüt double payment mükerrer ödeme double pick iki ağızlı kazma double piston engine çift pistonlu motor double piston çift piston double plate çift plaka, çift levha double pole çift kutup double pricing çifte fiyatlama double reception çift alış double room iki kişilik oda double row çift sıralı double salt çift tuz double" }, { "text": "sampling çift örnekleme double sideband çift yan bant double slit çift fant, çiftyarık double spaced çift aralıklı double standard çifte standart double stars çift yıldız double talk çeşitli anlamlar verilebilecek söz double tax çifte vergi double taxation çifte vergilendirme double the amount miktarı ikiye katlamak double time hızlı yürüyüş double track çift yol double up eğilmek, bükülmek, paylaşmak double çift, koşa, iki, iki kişilik, iki misli, benzer, eş, duble (içki), iki misli, iki katı, iki kat artırmak, iki katına çıkartmak, iki misli yapmak, iki misli olmak, iki kat etmek, kıvırmak, katlamak double-acting çift etkili, iki taraflı çalışan double-armed çift kollu double-barrelled çift namlulu, iki anlamlı double-beam çift huzmeli double-check iki kere denetlemek, tekrar kontrol etmek double-current çift akımlı double-cut file çapraz dişli eğe double-date (iki çift) birlikte gezmek double-decker iki katlı otobüs double-dutch anlaşılmaz yazı/konuşma, zırva double-edged iki ağızlı, çift ağızlı, iki tarafı keskin double-ended iki ucu bir olan double-faced ikiyüzlü, iki taraflı (kumaş) double-fed çift beslemeli double-glaze çift cam takmak double-glazing çift cam double-handed hilekâr double-headed çift başlı double-header iki lokomotifle çekilen tren double-jointed iki eklemli, çok oynak mafsallı double-lock çift kilit vurmak double-park arabayı yolun ortasında bırakmak double-precision çifte kesinlikli double-quick çok hızlı, jet gibi, çok hızlı, jet gibi, çabuk yürüyüş, çok çabuk yürümek double-sided çift taraflı, çift yüzlü double-stage çift evreli, çift aşamalı double-threaded çift vida dişli double-tongued özü sözü bir olmayan doubled yarn bükümlü iplik, çiftkat iplik doubledeck çift katlı doubledecker çift katlı otobüs doubleness çift olma yağdayı, iki anlamlılık doubler katlama makinesi doubles (tenis) çiftler maçı doublet çift mercek, duble taş, mükerrer satır doubling iki katına çıkarma, katlama, bükme doubly iki misli, iki kat, iki yönden doubt -den kuşkulanmak, güvenmemek, zannetmemek, emin olmamak, kuşkusu olmak, kuşku doubtful account şüpheli hesap doubtful debts şüpheli alacaklar doubtful kuşkulu, karanlık, güvenilmez, kesin olmayan, şüpheli doubtfulness şüphelilik, kararsızlık, belirsizlik" }, { "text": "doubting Thomas şüpheci kimse doubting kuşku duyan, endişe eden, şüphe eden doubtless kuşkusuz, şüphesiz, kesin, muhtemelen douce ağır başlı, sakin douceur bahşiş, rüşvet douche şırınga, şırınga etmek dough hamur, para doughboy mayalı çörek doughnut lokma benzeri bir tür tatlı doughtily cesaretle, kuvvetle doughtiness cesaret, kuvvet, yiğitlik doughty kuvvetli, sağlam, yiğit, cesur, kahraman doughy hamur gibi, yufka gibi dour sert, soğuk, suratsız Douse the glim! Lambaya püf de! douse ıslatmak, sulamak, suya salmak, batırmak, sokmak, basmak, sokulmak, batırılmak, salınmak, çıkartmak, soğumak, söndürmek dove güvercin, kumru dovecote güvercinlik dovetail joint kırlangıç kuyruğu geçme, sandık geçmesi dovetail key kırlangıç kuyruğu kama dovetail saw zıvana testeresi dovetail kırlangıç kuyruğu, kurtağzı, geçme yapmak, tam uymak, köşe bağı kesmek dowager zengin dul dowdiness kılıksızlık, rüküşlük, eski püskülük dowdy (kadın) kılıksız, rüküş, (giysi) demode, rüküş dowel pin saplama, merkezleme pimi dowel screw vida dişli çivi dowel tespit pimi, ağaç çivi, tahta çivi ile tutturmak dower çeyiz, ağırlık, başlık, drahoma, kabiliyet down and out bezgin down at heel kılıksız, pejmürde down feathers kıl tüyleri down in the dumps üzgün, hüzünlü, çökmüş, üzüntülü down in the mouth neşesiz down payment peşinat, depozito, teminat down period bakım ve onarım için kapalı dönem down resistant tüy geçmez down to the ground her hususta down to the wire son dakikaya kadar down tools çalışmayı bırakmak down with kahrolsun down aşağı, aşağıya, aşağıda, güneye doğru, güneyde, sıkıca, sağlam bir şekilde, kâğıt üstünde, yazı olarak, kötüye, kötü bir duruma, daha düşük bir düzeye, geçmişten, üzgün, hüzünlü, neşesiz, aşağısına, aşağısında, boyunca, yere vurmak, yutuvermek, yumuşak tüy, kuş tüyü, ç.(İngiltere'deki) çimenli alçak tepeler down-market ucuz mal satılan yer down-to-earth gerçekçi downcast üzgün, mahzun, (gözler) yere doğru bakan downdraft carburettor ters karbüratör downdraft aşağıya doğru akım downer müsekkin, yatıştırıcı madde downfall düşüş, yıkılma, çöküş, mahvolma, ani yağış, sağanak downgrade (rütbe/derece/vb.) indirmek, alçaltmak downhaul alavere downhearted üzgün, mutsuz" }, { "text": "downhill yokuş aşağı, yokuş aşağı giden, kolay, çocuk oyuncağı Downing Street ingiliz hükümeti downpipe yağmur iniş borusu downpour sağanak downproof tüy geçmez, kuştüyü geçmez downright tamamen, büsbütün, resmen downspout yağmur borusu, iniş borusu downstage sahnenin önü downstairs alt katta, aşağıda, alt kata, aşağıya, alt kat downstream akıntı yönünde, akış aşağı downthrow atma, atılma, çökme downtime arıza süresi, aksaklık süresi, çalışmama süresi downtown şehir merkezi, çarşı downtrodden kötü davranılmış, ezilmiş, haksızlığa uğramış downturn düşüş, azalma downward movement aşağı doğru hareket downward aşağı inen, düşen, (Aİ) bkz downwards downwards aşağıya doğru downwash aşağı doğru akım downwind landing rüzgâr yönünde iniş downwind rüzgâr yönünde downy tüylü, ince tüylü, havlı dowry assurance çeyiz sigortası dowry çeyiz dowse bkz.douse doxology hamd ve şükran duası doxy metres, doktrin doyen üst rütbeli subay, türkümün en yaşlı üyesi doze off uyuklamak doze şekerleme, kestirme, şekerleme yapmak, kestirmek, uyuklamak dozen düzine dozer dozer dozy uykulu, uyuşturucu, anlayışsız, sersem, mankafalı drab sıkıcı, tekdüze, (renk) donuk, sönük drabble su veya çamura bulamak drabs bkz.dribs drachm dirhem drachma drahmi draconian zalim, gaddar draconic zalim, gaddar draff tortu, posa draft acceptance poliçe kabulü draft acceptor poliçe muhatabı draft agreement anlaşma taslağı draft at sight görüldüğünde ödenecek poliçe draft discount poliçe ıskontosu draft dodger asker kaçağı draft drawee poliçe muhatabı, poliçeyi ödeyecek kişi draft drawer poliçe keşidecisi draft endorsee poliçenin hamili draft endorsement poliçe cirosu draft evader asker kaçağı draft holder poliçe hamili, poliçe sahibi draft horse yük beygiri draft resolution karar taslağı draft stop yangın bölmesi draft taslak, karalama, müsvedde, poliçe, askere alma, askere alan heyet, (Aİ) bkz.draught, taslağını çizmek, askere almak draftsman bkz.draughtsman drafty (Aİ) bkz.draughty drag an anchor demir taramak drag anchor tarama demiri drag angle sürükleme açısı drag bar cer çubuğu, çekme çubuğu drag chain araba çarık zinciri drag hook çekme kancası drag link direksiyon çubuğu, uzun rot drag on" }, { "text": "gereksiz yere uzamak, uzayıp gitmek, sürmek drag one's feet ağırdan almak drag out gereksiz yere uzamak, uzatmak, zorla söyletmek drag rope çekme halatı, yedek halatı drag sail deniz demiri drag saw çekme testere drag the anchor demir atmak drag up gereksiz yere ortaya koymak, kötü yetiştirmek drag çekme, sürükleme, sürüklenen şey, tırmık, tarak, engel, ayakbağı, (çilim) fırt, can sıkıcı şey/kimse, (erkeğin giydiği) kadın kıyafeti, sürüklemek, sürümek, çekmek, (ağ/kanca/vb.ile) dibini yoklamak, taramak, sürümek, sürüklemek, sürünmek, geride kalmak, ağır hareket etmek draggle kirletmek, kirlenmek, bulaştırmak dragline excavator vargel kazıcısı, vargel ekskavatörü dragline yedek ipi, vargel hattı dragnet gırgır, dip tarama ağı dragomans rehber dragon ejder, ejderha, şirret kadın, cadaloz kocakarı dragonfly yusufçuk, çamcarı dragoon dragon, ağır süvari, halka işkence etmek, zulmetmek dragster kısa mesafeli sürat yarış arabası drain cock boşaltma musluğu drain pipe boşaltma borusu drain plug boşaltma tapası, boşaltma tıkacı drain tile lağım tuğlası drain trap lağım sifonu, süzme sifonu, boşaltma sifonu drain valve boşaltma musluğu drain akmak, akıtmak, kurumak, kurutmak, güçsüzleşmek, tükenmek, güçsüzleştirmek, tüketmek, pis su borusu, arna, lağım, akaç, akak, (sürekli zaman/para/vb.) harcatan şey, masraf drainage area kurutma alanı, drenaj alanı drainage basin akaçlama havzası, drenaj havzası drainage ditch akaçlama hendeği, drenaj hendeği drainage fitting pissu boru donanımı drainage gallery drenaj galerisi drainage gate drenaj kapağı drainage pipe drenaj borusu, süzme künkü drainage pit drenaj çukuru drainage plough drenaj pulluğu drainage trap drenaj sifonu drainage tube dren drainage water süzülen su drainage well drenaj kuyusu drainage suları akıtma, akaçlama, kanalizasyon, akaklama drainboard bulaşık süzgüsü, süzgü, damlalık drainer süzgeç, süzgü drainpipe pis su akıtma borusu, akak drains kanalizasyon şebekesi drake erkek ördek dram dirhem drama (ünalgı, sınalgı ya da tiyatroda oynanan) oyun, drama, tiyatro sanatı, heyecanlı olaylar dizisi dramatic tiyatroyla ilgili, dramatik, oyumsal, heyecanlandırıcı dramatics tiyatroculuk, oyun yazma/oynama sanatı, amatör tiyatro çalışmaları dramatis personae oyunda oynayanlar dramatist oyun yazarı dramatize" }, { "text": "oyunlaştırmak, sahneye uyarlamak, (olayı) heyecanlı bir şekle sokmak, abartmak dramaturgist dramaturg, oyun yazarı dramaturgy tiyatro eseri yazma sanatı drape (kumaş/vb.ile) üstünü örtmek, kaplamak, sermek, süslemek, uzatmak, yaymak draper kumaşçı drapery kumaşçılık, kumaş drapes perde drastic changes köklü değişiklikler drastic güçlü, şiddetli, etkili draught animal koşum hayvanı draught beer fıçı birası draught cereyan, hava akımı, yudum, geminin yüzebileceği derinlik, dama taşı draughts dama oyunu draughtsman teknik ressam, dama taşı draughty soğuk cereyanlı draw a bead on göz koymak draw a bill borç senedi düzenlemek draw a blank başarısız olmak draw a bow at a venture boş atıp dolu tutmak draw a check çek keşide etmek, çek yazmak draw a commission komisyon sağlamak, komisyon almak draw a conclusion sonuç çıkarmak draw a deed belge düzenlemek, belge tanzim etmek draw a long date uzun vadeli keşide etmek draw a parallel between benzetmek draw a picture resim çizmek draw a prize ödül kazanmak draw a veil over sth bir şeyin üstüne perde çekmek draw a veil over üstüne perde çekmek draw applause alkış almak draw aside bir tarafa çekmek draw attention dikkatini çekmek draw away hızla çekmek, uzaklaştırmak, arayı açmak draw back gerilemek, kaçınmak, kaçmak draw blood çileden çıkarmak draw down indirmek draw in one's horns yelkenleri suya indirmek, masrafı kısmak draw in her yandan kuşatmak draw interest faiz almak draw lots kura çekmek draw money out bankadan para çekmek draw money para çekmek draw near yaklaşmak, yakınlaşmak, sokulmak draw on kullanmak, yararlanmak draw out an account hesap özeti çıkarmak draw out (gündüz) uzamak, (tren) kalkmak, uzatmak draw profit kâr sağlamak draw sb in ilgisini çekmek draw sb out konuşturmak, söyletmek, açmak draw sth from den elde etmek draw sth out banka hesabından para çekmek, uzatmak draw sth up yaklaştırmak, düzenlemek, yazmak draw the dole işsizlik parası almak draw the line at çizgi çekmek," }, { "text": "dur demek draw the line çizgiyi çekmek, karşı çıkmak draw the long bow desteksiz atmak draw the match maçı berabere bitirmek draw up a deed belge düzenlemek, senet düzenlemek draw up belge hazırlamak, durmak, durdurmak, tanzim etmek draw (resim) çizmek, şekil çekmek, yapmak, çekmek, çekip çıkartmak, almak, ilerlemek, gelmek, ilgisini çekmek, cezbetmek, çekmek, (oyun/savaş/vb.) berabere bitirmek/bitmek, (nefes) çekmek, kura, çekiliş, (maç/vb.) beraberlik, ilgi toplayan şey/kimse, sıyırma, çekip çıkartma drawback dezavantaj, engel, sorun, güçlük drawbar pull çekiş gücü, cer kuvveti drawbar çekme çubuğu, çeki kolu drawbench hadde tezgâhı drawbolt çeki demiri, koşum demiri drawbridge açılır kapanır köprü, kalkma köprü drawee bank muhatap banka drawee muhatap, poliçe keşide edilen kişi drawer çekmece, sıyırma, göz drawers külot, don drawgear koşum takımı, çekme takımı drawhook çekme çengeli, koşum çengeli drawing account vadesiz cari hesap drawing board resim tahtası drawing book resim defteri drawing knife iki saplı bıçak, ağaç bıçağı drawing paper resim kâğıdı, çizim kâğıdı drawing pin raptiye, pünez drawing room salon, misafir odası, kabul odası drawing resim çizme sanatı, çizim, resim, plan, tasar drawings irat, varidat, hasılat drawknife iki saplı ağaç bıçağı drawl sözcükleri uzatarak konuşmak drawn (yüz) asık, (oyun) berabere drawstring uçkur dray korku, dehşet, korku nedeni, çok korkmak dread çok korkmak, korku, dehşet, korku nedeni dreaded haşmetli dreadful korkutucu, ürkütücü, korkunç, berbat, kötü, rezil dreadfully çok, çok fena, dehşetle, korkunç bir şekilde dreadnought kalın yünlü palto/veya kumaş, dretnot dream away çarçur etmek, boşa harcamak dream sth up hayalinde kurmak dream düş, rüya, düş, hayal, olmayacak şey, çok güzel şey, rüya gibi güzel şey, çok istenen şey, arzu, rüya görmek, rüyasında görmek, düşlemek, düş kurmak, hayal kurmak, (of ile) düşünü kurmak, hayal etmek dreamer rüya gören kimse, hayalci kimse dreaminess hayalcilik, belirsizlik dreamland rüyalar diyarı dreamless rüyasız (uyku) dreamlike rüya gibi, hayali dreamy hayalci, dalgın, düş dünyasında yaşayan, harika, nefis, güzel dreary" }, { "text": "üzgün, üzücü, sıkıntılı, can sıkıcı, kasvetli dredge tarak makinesi kullanmak, taramak, (yiyeceğin üzerine un/şeker/vb.) serpmek dredger tarak makinesi dregs tortu, çökelek, çökelti, en değersiz, en aşağı kısım, pislik drench ıslatmak, sırılsıklam etmek drenched to the skin sırılsıklam dres-coat frak dress a ship gemiyi bayraklarla donatmak dress circle protokol kısmı, özel koltuklar dress down azarlamak, dayak atmak dress fabric elbiselik kumaş dress parade geçit töreni dress pattern patron, elbise kalıbı dress sth up düzeltmek, süslemek dress up çekici ve farklı kılmak, ilginçleştirmek dress giydirmek, giyinmek, saç yapmak, yaraya pansuman yapmak, sarmak, (yemeği) hazırlamak, süslemek, giysi, elbise, don, sevp, kılık kıyafet, giyim, elbiselik, (giysi) uygun, düzgün dressage atı terbiye etme dressed lumber işlenmiş kereste dressed up fit to kill iki dirhem bir çekirdek dresser mutfak rafı, tabaklık, şifoniyer dressing gown sabahlık, ropdöşambr dressing plate tesviye tablası dressing room tuvalet odası, giyinme odası dressing table tuvalet masası dressing giydirme, giyinme kuşanma, pansuman, sargı, (salça/mayonez/sos/vb.) yemek malzemesi dressing-down azar, fırça dressmaker kadın terzisi dressmaking terzilik dressy şık, iyi giyimli, gösterişli dribble (salya/vb.) damlamak, damlatmak, salya akıtmak, top sürmek dribblet az miktar, parça, nebze dribs çok az miktarlarda dried cod çiroz dried fruit kuru meyve, kuru yemiş dried fruits kuru yemiş dried milk süttozu dried pulp kuru küspe dried vegetation kuru vejetasyon dried kurutulmuş, kurumuş drier bkz.dryer drift anchor deniz demiri, açık deniz çapası drift angle sürüklenme açısı drift ice yüzer buz drift pin ekleme çivisi drift sürükleme, sürüklenme, sürüklenen şey, genel anlam, sürüklemek, sürüklenmek, (kar/kum/vb.) biriktirmek, yığmak, birikmek, yığılmak driftage sürüklenme, sürükleyiş driftbolt geçme cıvata, saplama drifter avare, başıboş, serseri, aylak drifting snow kar tipisi drill bit matkap ucu, matkap ağzı drill brace matkap kolu drill cartridge manevra fişeği drill chuck matkap aynası drill plough mibzerli pulluk drill sergeant talim çavuşu drill socket matkap kovanı drill steel matkap çeliği, burgu çeliği drill (matkapla delik)" }, { "text": "açmak, delmek, alıştırmak, eğitmek, öğretmek, talim yaptırmak, delgi, matkap, alıştırma, talim drilled well sondajla açılmış kuyu driller delici, matkap makinesi, lağımcı, sondaj işçisi drilling bit matkap ucu drilling capacity delme kapasitesi drilling core karot drilling hammer matkap çekici, delme çekici, lağımcı varyozu drilling machine delme kılgası drilling platform petrol sondaj kulesi drilling rate delme hızı drilling rig sondaj kulesi drilling delme, sondajlama, sondaj yapma drillmaster talim öğretmeni drink like a fish sünger gibi içmek drink sb under the table birinden daha çok içki içebilmek drink to kimese/neyese içmek drink içmek, içki içmek, (in ile) içinde hissetmek, (to ile) kimese/neyese içmek, içilecek şey, içecek, (alkollü) içki, içki düşkünlüğü, içki içme drink-driving içkili araba kullanma drinkable içilebilir drinker (çok) içki içen kimse, içkici drinking cup içme kabı, su bardağı, kadeh drinking horn boynuzdan yapılmış kadeh, boynuz kadeh drinking problem içki problemi drinking straw içme kamışı drinking water içme suyu, iyi su drinking içme drip cock boşaltma musluğu drip damlamak, damlatmak, damlama, damlayan su, damla, damlama sesi, sevimsiz, renksiz, itici kimse drip-dry asılarak kurutulan, ütü istemeyen dripping pişirilen etten damlayan yağ dripstone damlalık, denizlik drive a hard bargain sıkı pazarlık etmek drive assembly işletme takımı, işletme düzeni drive at sth amaçlamak, demek istemek drive at demeye getirmek, ima etmek, demek istemek drive away kovmak, defetmek drive in gayret etmek drive mad çıldırtmak, deli etmek drive out kovmak, defetmek drive sb mad deli etmek drive sb to distraction çılgına çevirmek, deli etmek drive shaft kumanda mili, kardan mili, işletme mili drive sth home bir şeyi açığa kavuşturmak drive götürmek, yürütmek, sürmek, (taşıt) sürmek, (araba/vb.ile) götürmek, -e zorlamak, sevketmek, yönlendirmek, durumuna getirmek, ...etmek, -e güç sağlamak, çalışmaya zorlamak, vurmak, çakmak, taşıtta yolculuk, (park yerine) giriş yolu, topa sert vuruş, girişim, dürtü, pratik zekâ, (araba/vb.) çekiş drive-in bank otobank drivel saçma sapan söz, saçma, saçmalık, saçma" }, { "text": "sapan konuşmak driven sürmek driver stage sürücü katı driver sürücü, şoför, haydavcı, yöndemci driver's cab haydavcı mahalli driver's cap haydavcı mahalli, sürücü yeri driver's license sürücü belgesi, ehliyet driving belt tahrik kayışı driving engine tahrik motoru driving licence sürücü belgesi, sürücülük vesikası, ehliyet driving mechanism işletme mekanizması driving mirror dikiz aynası driving motor tahrik motoru driving power tahrik gücü, çalıştırma gücü driving pulley tahrik kasnağı, işletme kasnağı driving rain şiddetli yağmur driving shaft tahrik mili driving signal sürücü sinyal driving spring zemberek, işletme yayı driving wheel işletme dişlisi, ana çark, ana tekerlek driving çalıştıran, işleten, çeviren, hareket ettiren, sürme, sürüş, işletme, çalıştırma drizzle (yağmur) ince ince yağmak, çiselemek, ince yağmur, çisenti drizzly çiseleyen droll tuhaf, acayip, gülünç, eğlenceli, komik drollery mizah, şaka, tuhaflık dromedary tek hörgüçlü deve, hecin devesi drone erkek arı, asalak, parazit, başkalarının sırtından geçinen kimse, uçarmansız uçar drool ağzının suyu akmak, ağzı sulanmak droop çökmek, sarkmak, aşağı düşmek, eğilmek, üzülmek, zayıflamak drooping sarkık, dermansız, baygın drop a bombshell bombayı patlatmak drop a brick çam devirmek, pot kırmak drop a clanger çam devirmek, pot kırmak drop a few lines iki satır yazmak drop a hind imada bulunmak drop a hint bile bile ağzından kaçırmak drop a line iki satır yazmak drop a remark kasten söylemek drop anchor demir atmak drop arch basık kemer drop around ziyarete gitmek drop asleep uyuyakalmak drop away damla damla akmak, azalmak, dağılmak drop ball tenek atışı drop behind geri kalmak drop by uğramak drop curtain asma tiyatro perdesi drop down düşmek drop hammer şahmerdan drop in at uğramak drop in kısa bir ziyaret için uğramak drop like a hot potato bağları koparmak drop off uykuya dalmak, vefat etmek, düşmek drop out üyelikten ayrılmak, çıkmak, okula devam etmemek drop the ball pot kırmak drop the other shoe bir adım daha atmak drop valve ters" }, { "text": "supap, üstten supap drop window inme pencere, aşağı sürme pencere drop damla, küçük yuvarlak tatlı, düşüş uzaklığı, düşüş, ani düşüş, iniş, düşme, paraşütle atılan insan ya da malzeme, damla biçiminde küçük şeker, (yere) düşürmek, düşmek, (arabadan) indirmek, atıvermek, bırakmak, durdurmak, kesmek, dışarda bırakmak, çıkarmak, çıkagelmek, damlamak, geri kalmak droplet infection hapşırıkla hastalık bulaştırma droplet damlacık droplight iner kalkar lamba dropout okulu yarım bırakan öğrenci, başka bir yaşam biçimi için toplumdan kopan kimse dropper damlalık dropping bottle damlalıklı şişe dropping glass pipet dropping düşme, damlama, birikinti, gübre droppings ters, hayvan dışkısı dropsical ödemli, su toplanmasına elverişli dropsonde dropsonde dropsy sıskalık droshky dört tekerlekli bir Rus arabası drosometer drozometre dross cüruf, süprüntü, artık drought kuraklık, susuzluk droughty kurak, susuz drove insan ya da hayvan sürüsü drover davar çobanı, celep, davar tüccarı drown out gürültü ederek bir sesin işitilmesine engel olmak drown (suda) boğulmak, boğmak, suyun altında bırakmak, (sesi) bastırmak, boğmak drowned in sleep ağır uykuya dalmış drowned weir batık savak drowse kestirmek, uyuklamak drowsiess uyuşukluk drowsily uyur gezer bir halde drowsiness uykulu olma, ayakta uyuma, uyuşukluk drowsy uyumak üzere olan, uykulu, uyutan, uyutucu drub sopa çekmek, dayak atmak, sopayla dövmek drubbing dayak, kötek, dövme drudge ağır, zor ve tatsız iş yapmak drudgery ağır, tatsız iş drudging ağır, yorucu, monoton, zahmetli drug addict uyuşturucu bağımlısı, hapçı, esrarkeş drug on the market piyasada ihtiyaçtan fazla bulunan mal drug peddler esrar satıcısı drug traffic uyuşturucu trafiği drug ilaç, uyuşturucu madde, ilaç vermek, uyuşturucu vermek, ilaçla uyutmak druggist eczacı drugstore eczane drum brake tamburlu eğleç, kampanalı eğleç drum drier döner kurutucu, tamburlu kurutucu drum major mızıka şefi drum out of yuhalayarak kovmak, teneke çalmak drum up trade dolaşıp sipariş vermek drum up her türlü yolu deneyip elde etmek drum davul, nağara, bateri, dümbelek, davul şeklinde şey, davul çalmak, davul sesi çıkartmak drumhead davul derisi drumlin drumlin" }, { "text": "drummer davulcu, baterist drumstick davul sopası, baget, tavuk ya da kuş butu drunk as a lord fitil gibi sarhoş, zilzurna sarhoş drunk sarhoş drunkard ayyaş, sarhoş drunken sarhoş drunkenness sarhoşluk drupe etli ve tek çekirdekli meyve dry air kuru hava dry behind the ears acemi çaylak dry cell kuru pil dry cleaner's kuru temizleme dükkânı dry cleaning kuru temizleme dry copper rafine bakır dry cough kuru öksürük dry cow sütü kesilmiş inek dry dock kuru havuz, sabit havuz, gemi kızağı, havuzlamak, kızağa çekmek dry farming kurutarım, kuru ziraat dry fodder kuru yem dry gas kuru gaz dry goods manifatura, mensucat dry ice kuru buz, donmuş karbondioksit dry land kurak bölge dry masonry harçsız duvar örme dry matter kuru madde dry measure kuru ölçek, kuru maddeler hacim ölçeği dry nurse dadı dry out alkolizmden kurtulmak, alkolizmden kurtarmak dry process kuru işleme dry rectifier kuru redresör, kuru doğrultmaç dry rot kuru çürüklük, ahlaki çöküntü dry steam kuru buhar dry thermometer kuru termometre dry up bulaşıkları kurulamak, susmak, çenesini tutmak dry wall harçsız taş duvar dry well kuru kuyu dry kuru, kurumuş, kupkuru, susuz, susamış, yavan, sevimsiz, kuru, basit, sade ve eğlendirici, mecazi, (içki) sek, kurumak, kurutmak dry-as-dust sıkıcı dry-clean kuru temizleme yapmak dry-eyed ağlamayan, göz yaşı dökmeyen dry-press kuru kalıplama dryad orman perisi dryer kurutma makinesi drying agent kurutma maddesi drying apparatus kurutma aygıtı drying chamber kurutma odası drying cylinder kurutma tamburu drying machine kurutma kılgası drying oven kurutma dolabı drying plant kurutma tesisi drying rate kurutma hızı drying roller kurutma silindiri drying stove kurutma fırını drying tower kurutma kulesi drying kurutma dryness kuruluk, kuraklık, kuru oluş dual carriageway iki yönlü yol dual control çift kumanda dual income family çift gelirli kodak dual nationality çifte vatandaşlık dual operation ikili işlem dual pricing iki fiyat koyma dual purpose çift maksatlı, iki işlevli dual" }, { "text": "system ikili jüye dual tyres çift lastik dual ikili, iki eş parçalı, dual, çift dualism ikili olma yağdayı, ikilik duality ikilik dually çift olarak dub şövalye ünvanı vermek, lakap takmak, (film/vb.) seslendirmek, dublaj yapmak dubbing studio dublaj stüdyosu dubbing dublaj, sözlendirme dubiety şüpheli olma, şüphelilik dubious kuşku ve kararsızlık uyandırıcı, kesin olmayan, kuşkulu, kararsız, güvenilmez dubiousness şüphe, belirsizlik, kararsızlık dubitative şüpheli ducat düka altını, altın para duce lider duchess düşes duchy dukalık duck out toz olmak duck ördek, (kafasını) eğmek, (başını) suya daldırmak, kaçmak, kaytarmak duck-bill ördek gagası, dakbil duckbill gagalı memeli duckling yavru ördek ducks and drakes suda taş kaydırma oyunu duckweed su mercimeği ducky sevgili, aziz duct guddelerden salgıları akıtan arna, boru ductile yumuşak, şekil verilebilir, sünek, dövülgen ductility süneklik, yumuşaklık ductless gland arnasız bez ductless mecrasız, arnasız dud cheque karşılıksız çek dud note sahte banknot dud işe yaramaz, bozuk, geçersiz, işe yaramaz şey/kimse, geçersiz şey dude züppe adam, kakaş dudgeon öfke, hiddet duds giyim eşyası due bill vadesi gelmiş senet due date vade tarihi, ödeme tarihi due from banks bankalardaki paralar due sum borçlu olunan meblağ due to yüzünden, dolayı, bağlı due hak edilen, gerekli, tam, uygun, yeterli, (pul) ödeme zamanı gelmiş, beklenen, hak, kişinin hakkı, direkt olarak, tam olarak, doğruca duel düello, düello yapmak duelling düello etme duellist düellocu duenna dadı, mürebbiye dues resmi vergiler, aidat duet düet duff bir çeşit muhallebi duffel coat çoban biçimi palto, kalın tüylü kaban duffel kalın havlı yünlü kumaş duffer kafasız adam, beceriksiz kimse, seyyar satıcı dug meme dugout kütükten oyularak yapılmış kayık, yeraltı sığınağı duke dük dukedom dukalık dulcet (ses/vb.) tatlı, hoş, huzur veren dulcify tatlılaştırmak, yumuşatmak dulcimer santur, kanuna benzer bir çeşit çalgı dull finish matlık apresi dull market durgun borsa dull season durgun mevsim dull (renk/hava/vb.) sönük, donuk, açık ve kesin olmayan, boğuk, yavaş düşünen, zor anlayan," }, { "text": "sıkıcı, renksiz, tekdüze, monoton, sönükleştirmek, donuklaştırmak, köreltmek, körelmek, donuklaşmak dullard kalın kafalı kimse, mankafa, ahmak kimse dullish ahmak, budala, donuk dullness of business işlerin durgunluğu dullness durgunluk, sıkıntı, ahmaklık, idraksizlik dully uygun olarak duly zamanında, tam olarak, layıkıyla, hakkıyla Duma Çarlık devrinde Rus milli meclisi dumb show pandomim dumb waiter yemek asansörü dumb dilsiz, dilini yutmuş, sessiz, suskun, aptal dumbbell halter, dambıl dumbfound hayretten konuşamaz hale getirmek, şaşkına çevirmek, aptallaştırmak dumbly konuşmadan, ahmakça dumbness dilsizlik, dili tutulma dumbwaiter yemek asansörü, portatif servis masası dumdum dumdum kurşunu dummy variable duyarsız değişken, sağır değişken dummy (cansız) manken, emzik, yapma şey, taklit, aptal, salak dump condenser boşaltma kondansatörü dump truck damperli kamyon dump yere dökmek, düşürmek, indirim yapmak, fiyatta damping yapmak, çöplük/artık yığma yeri, çok pis ve dağınık yer, çöplük, batakhane dumpcart kum v.b.'ni taşıyıp boşaltmaya mahsus araba dumper damperli kamyon dumping place boşaltma yeri, atık yeri dumping damping, ucuzluk, fiyat indirme, tenzilat dumpling meyvalı bir tatlı, etli hamur dumps üzücü durum, hüzün, gam, üzüntü, neşesizlik dumpy tıknaz, bodur, kısa ve şişman dun boz renk, sıkıştıran alacaklı, alacağını istemek, borcunu ödemeye zorlamak dunce kolay öğrenemeyen kimse, aptal dunderhead ahmak, kalın kafalı kimse, aptal dune kum tepesi, kumul dung beetle bokböceği dung fork gübre çatalı dung heap gübre yığını dung hill gübre yığını dung hayvan gübresi dungaree Hindistan'a özgü bir çeşit kaba pamuklu kumaş dungarees kalın işçi tulumu dungeon zindan dungheap fışkılık dunghill gübre yığını, mezbele dunite dünit dunk (çaya/kahveye/vb.) batırmak, banmak dunlin sırtı kırmızı bir çeşit kum çulluğu dunnage yük koruma tahtası, tayfaların özel eşyası duo düo, ikili duo-diode çift diyot duodecimal number on ikilik sayı duodecimal system on ikilik jüye duodecimal on ikiye ait, on ikinciye ait, on ikide bir kısım duodecimo on iki yapraklı forma duodenum onikiparmakbağırsağı, duodenum duodynatron duodinatron duopoly duopoli, iki kişinin tekeli duotriode çift triyot dupe kandırılan, aldatılan," }, { "text": "kazıklanan kişi, kandırmak, aldatmak, kazıklamak dupery aldatma, hile dupion dupiyon duple çift duplex brake çift eğleç duplex cable dubleks kablo duplex carburettor çift karbüratör duplex circuit çift yönlü devre, ikili çevrim duplex lathe çift torna tezgâhı duplex operation ikili işlem duplex çift, iki katlı apartman dairesi, çift, dubleks duplicate key yedek anahtar duplicate part yedek parça duplicate production seri üretim duplicate receipt makbuz sureti duplicate diğerinin aynısı, kopyası, eşi, iki kısımlı, ikili, çift, kopya etmek, aynısını yapmak duplication kopya, suret, teksir, teksir etme, suret duplicator teksir makinesi, çoğaltıcı duplicity iki yüzlülük, düzenbazlık, hile durability dayanıklılık, sağlamlık durable goods dayanıklı mallar durable dayanıklı, uzun ömürlü, uzun süren durably dayanıklılıkla, mukavemetle, sürekli olarak duralumin duralümin duramen özodunu durance mahpusluk duration length süre, süre uzunluğu duration of partnership ortaklığın süresi duration süre, devam süresi durative süre ile ilgili, sürekli duress zorlama during sırasında, esnasında, süresince dusk akşam karanlığı dusky koyu renkli, gölgeli dust arrester toz toplayıcı dust bowl kuraklık yüzünden toz fırtınalarına maruz kalan bö dust cloth toz bezi dust coal toz kömür dust collector toz kolektörü dust cover eşyaları tozdan korumak için yapılan kılıf dust devil bazen kurak bölgelerde görülen küçük toz fırtınası dust jacket kâğıt kitap kabı, kitap kabı dust mask toz maskesi, toz yüzlüğü dust off yeniden başlamak dust storm toz fırtınası, kum fırtınası dust toz, pudra, toz toprak, çöp, toz bulutu, toz almak, tozunu almak, tozlamak, toz halinde bir maddeyle kaplamak dust-tight toz geçirmez dustbin çöp kutusu, çöp tenekesi dustcart çöp kamyonu duster toz bezi, silgi, tozlayıcı, toz püskürtücü dustfree tozsuz dustheap toz veya süprüntü yığını dusting toz alma, toz haline getirme dustman çöpçü dustpan faraş dustproof toz geçirmez dustup tartışma, kavga dusty tozlu, sıkıcı, cansız, kuru, tatsız Dutch brick sert tuğla Dutch cheese Hollanda peyniri dutch courage içkinin verdiği çılgınca cesaret dutch oven kalın ve kapalı tava Dutch" }, { "text": "treat Alman usulü, masrafları paylaşılan ziyafet Dutch Hollandaya/Hollanda diline ilişkin, Hollanda'lı Dutchman Felemenkli, Hollandalı, Hollanda gemisi dutiable goods gümrüğe tabi mallar dutiable gümrüğe tabi dutiful sorumluluk taşıyan, görevine bağlı dutifully vazifesini bilerek duty call mecburi ziyaret duty mark gümrük damgası duty on exports ihracat vergisi duty to disclose bildirme görevi duty görev, vazife, sorumluluk, hizmet, yumuş, iş, vergi duty-free shops vergisiz satış mağazaları duty-free gümrüksüz, gümrükten muaf, gümrüksüz, gümrükten muaf duty-paid gümrük vergisi verilmiş duvet yorgan duvetine divitin dwarf elder yaban mürveri dwarf star cüce yıldız dwarf wall alçak duvar dwarf cüce, cırttan, küçük göstermek, gölgede bırakmak dwarfish cücemsi, cüce gibi dwarfism cücelik dwell on üzerinde kafa patlatmak, çok düşünmek dwell oturmak, yaşamak, ikamet etmek dweller oturan, sakin, ikamet eden veya oturan kimse dwelling house ev, konut, ikametgâh, mesken dwelling place ev, konut dwelling ikametgâh dwindle azalmak, küçülmek dyad iki, çift, iki atomdan meydana gelen molekül dyadic diyadik, ikici dye affinity boyanabilirlik, boyanabilme dye back boya teknesi, boya kabı dye base boya bazı dye beam boya levendi dye beck boya teknesi, boya kabı dye bobbin boyama bobini dye liquor boya banyosu dye mordant boya mordanı dye padder boya fuları dye remover boya çıkarıcı dye retarder boya geciktirici dye tube boya bobini dye vessel boya kabı dye winch boya haspeli dye works boyahane dye kumaş boyası, boya maddesi, boyamak, boyanmak, boyanabilmek, boya tutmak dyeability boyanabilirlik dyed-in-the-wool gerçek, koyu, şaşmaz, hammadde halinde boyanmış dyehouse boyahane dyeing industry boyama sanayii dyeing machine boyama kılgası dyeing plant boyahane dyeing boyama, boyacılık dyer boyacı dyer's madder boya otu dyer's weed Yemen zafranı dyestuff boyarmadde, boyarözdek, boya ilacı dying will ölmek üzereyken ifade edilen arzu, son dilek dying ölmekte olan, ölen dyke bkz.dike dynamic energy dinamik dönünek dynamic load dinamik yük dynamic state dinamik durum dynamic dinamik, enerjik, hareketli, aktif, dinamik dynamics devimbilim, dinamik dynamism devingenlik," }, { "text": "canlılık, hareketlilik, dinamizm dynamite dinamit, şaşırtıcı, hayranlık uyandırıcı şey/kimse, bomba, dinamitlemek, dinamitle havaya uçurmak dynamiter dinamitçi dynamo sheet dinamo sacı dynamo dinamo dynamometer dinamometre, güç ölçeği dynamotor dinamotor dynastic hanedana ait dynasty hanedan dynatron dinatron dyne din, güç birimi, kuvvet birimi dynode dinot dys- (önek) fena, zor, sert dysenteric dizanteriye ait dysentery dizanteri dysfunction bir uzvun görevini yapmaması dyslexia yazı okuyamama, yazı körlüğü dyslogistic beğenmeyen, tenkit eden dyspepsia sindirim güçlüğü, hazımsızlık dyspeptic hazımsızlıkla ilgili, hazımsızlık çeken dyspnea nefes darlığı dyspnoea dispne, nefes darlığı dysprosium disprosyum dystrophy distrofi, beslenme bozukluğu hastalığı dysuria idrar zorluğu e-book çıncalık kitap, çıncalık hun, ç-hun each one her biri each other birbiri, birbirini each her, her biri, her biri, her birine, tanesi, tanesine, her biri eager istekli, hevesli, arzulu, gayretli, can atan, sabırsız eagerly şiddetli arzuyla, sabırsızlıkla eagerness istek, şevk, sabırsızlık, arzu, canlılık eagle eye keskin göz eagle owl bir çeşit baykuş eagle ray fulyabalığı eagle kartal, bürgüt eagle-eyed keskin gözlü, dikkatli eaglet kartal yavrusu eaglewood yalancı ödağacı ear microphone kulak mikrofonu ear plug kulak tıkacı ear kulak, kulak, başak earache kulak ağrısı eardrops sallantılı küpe, kulak damlası eardrum kulak zarı earl İngiliz kontu earldom kontluk earlobe kulak memesi early bird erken kalkan/gelen kimse early election erken saylav early fruits turfanda meyve early future yakın gelecek zaman early payment vadesinden önce ödeme early retirement erken emeklilik early vegetables turfanda sebze early warning erken uyarı early erken, önceki, ilk, eski, erken, erkenden, -in başlarında, ilk zamanlarında, vaktinden önce, faraş, turfanda earmark (özellikle pul) belirli bir amaç için bir kenara ayırmak earmarked bloke edilmiş, ayrılmış, tahsis edilmiş earmarking ayırma, tahsis earn money para kazanmak earn one's living ekmeğini kazanmak earn kazanmak earned income kazanç geliri earned premium kazanılmış prim earned surplus birikmiş kâr, dağıtılmayan kâr earned kazanılmış earner kazanç sahibi, gelir sağlayan earnest money kaparo, pey akçesi, teminat" }, { "text": "akçesi earnest ciddi, kararlı, azimli, ciddiyet earning rate kâr oranı earning statement kâr zarar hesabı earning value gelir değeri earning kazanma earnings report kâr zarar çizelgesi earnings yield kazanç getirisi, kazanç verimi earnings kazanç earphone kulaklık earring küpe, sırga earshot duyma menzili, işitme mesafesi earsplitting gacır gucur, kulak tırmalayıcı earth dam toprak baraj earth movement dünya kabuğunun hareketi, toprak kaldırma işi earth moving toprak kaldırma earth sciences yer bilimleri earth station yer istasyonu earth yerküre, dünya, toprak, yer, doğa, toprak hattı, hayvan ini earth's axis yer ekseni earth's crust yerkabuğu earth's surface yeryüzü earthborn insanoğlu, fani, dünyevi earthed topraklanmış earthen topraktan yapılmış, toprak earthenware çanak, çömlek earthiness sağlamlık, metanet earthing topraklama earthling yeryüzünde yaşayan kimse earthly dünyevi, maddi, olası, mümkün, olabilecek earthnut yerfıstığı earthquake insurance deprem sigortası earthquake survivor depremzede earthquake deprem earthwork toprak işi, toprak set, toprak tabyası, siper earthworm yersolucanı earthy bedensel zevklerle ilgili, bedensel earwax kulak kiri earwig kulağakaçan ease off yavaşlamak, gevşemek, hafiflemek, (fiyat) düşmek ease out görevden uzaklaştırmak ease rahatlık, kolaylık, rahat, huzur, refah, kolaylık, hafifletmek, dindirmek, yatıştırmak, kolaylaşmak, yumuşamak, dikkatle hareket ettirmek, taşımak, gevşetmek easel ressam sehpası easement rahatlık, konfor, sıkıntıdan kurtarma easier said than done söylemesi kolay easily kolayca, kolaylıkla, rahat rahat, kuşkusuz, şüphesiz, kesinlikle easiness kolaylık, rahatlık, akıcılık, incelik East Germany Doğu Almanya East Indies Hindistan, Doğu Hint Adaları east doğu, doğuya doğru, doğuya eastbound doğuya giden Easter Day Paskalya günü Easter egg paskalya yumurtası Easter Paskalya yortusu easterly doğuya doğru, (rüzgâr) doğudan esen eastern doğu easterner doğulu kimse eastward doğuya giden, doğu yönünde olan easy as winking çok kolay easy chair koltuk easy come easy go haydan gelen huya gider easy money ucuz para, kolay iş easy payment ödeme kolaylığı easy basit, kolay, asan, sakin, rahat, sorunsuz, kolaylıkla, kolayca, rahatlıkla, asanlıkla easy-care yıkanıp giyilebilen, ütü istemeyen easygoing yumuşak başlı, uysal, iyi" }, { "text": "geçinen eat away at sb içi içini yemek eat away yiyip durmak eat humble pie burnunu sürtmek eat humblepie tükürdüğünü yalamak eat into sth eritmek, çürütmek, tüketmek eat like a bird kuş gibi yemek eat like a horse fil gibi yemek eat one's cake and bave it ne yardan geçmek ne de serden too eat one's head off tıka basa yemek eat one's heart out özünü yemek, içi içini yemek eat one's word tükürdüğünü yalamak eat one's words tükürdüğünü yalamak, sözünü geri almak eat sb out of house and silip süpürmek home eat sth up yiyip bitirmek, tüketmek, harcamak eat until it comes out of tıka basa yemek one's ears eat up yiyip bitirmek, silip süpürmek eat yemek, yemek yemek, (away/into ile) çürütmek, aşındırmak, kemirmek, yemek eatable yenilebilir durumda, yenir eating yemelik eats yiyecek, yemek eau de cologne kolonya eau de Javel Javel suyu eau su eaves tile saçak kiremidi eaves trough dere, yağmur deresi eaves dam saçağı eavesdrop (başkalarını) gizlice dinlemek eavesdropper kulak misafiri ebb and flow gelgit, meddücezir ebb tide cezir, alçalma ebb suların alçalması, git, cezir, (deniz) çekilmek, azalmak, düşmek, zayıflamak ebon siyah ebonite ebonit, bir çeşit siyah sert kauçuk ebonize abanoz boyası ile perdahlamak ebony abanoz ebulliency kaynayıp taşma ebullient neşeli, sevinçli, coşkun ebullioscopy ebüliyoskopi, kaynargözleyim ebullition kaynama, taşkınlık, coşkunluk eccentric tuhaf, ayrıksı, eksantrik, dış merkezli, eksantrik kimse eccentricity dışmerkezlilik, tuhaflık, yabansılık, kaçıklık ecchymosis bere, çürük ecclesia cemaat echelon basamak, kademe echinoderm derisidikenliler echinus denizkestanesi, deniz kirpisi echo yankı, birinin ya da bir şeyin benzeri/kopyası, yankı yapmak, yankılanmak, taklit etmek, tekrarlamak eclair parmak şeklinde içi kremalı pasta eclampsia eklampsi, havale, loğusa humması eclat üstün başarı, şan, şöhret, şeref eclectic çeşitli kaynaklardan derlenmiş, seçen, derleyen eclecticism seçip toplamak eğilimi eclipse of the moon ay tutulması eclipse of the sun güneş tutulması eclipse güneş/ay tutulması, (etkisini/parlaklığını/gücünü/vb.) yitirme, başarısızlık," }, { "text": "düşüş, (güneş/ay) tutmak, gölgede bırakmak, geçmek ecliptic tutulum, ekliptik ecocide çevreyi yok etme ecological balance ekolojik denge ecological ekolojik, çevrebilimsel ecologist çevrebilimci, ekolojist ecology çevrebilim, ekoloji econometrician ekonometrist econometrics ekonometri economic activity ekonomik faaliyet economic aid ekonomik yardım, iktisadi yardım economic analysis ekonomik analiz economic austerity ekonomik kemer sıkma politikası economic balance ekonomik denge economic blockade ekonomik abluka economic budget ekonomik bütçe economic condition ekonomik durum economic cooperation ekonomik işbirliği economic crisis ekonomik kriz economic cycle ekonomik dönem economic development ekonomik gelişme economic efficiency ekonomik etkinlik economic embargo ekonomik ambargo economic equilibrium ekonomik denge economic field ekonomik saha economic foundation ekonomik kuruluş economic freedom ekonomik özgürlük economic geography ekonomik coğrafya economic goods ekonomik mallar economic growth ekonomik büyüme, ekonomik kalkınma economic harmony ekonomik uyum economic history ekonomi tarihi economic independence ekonomik bağımsızlık economic indicators ekonomik göstergeler economic inequality ekonomik eşitsizlik economic instability ekonomik istikrarsızlık economic integration ekonomik bütünleşme economic interest ekonomik çıkar economic life ekonomik ömür economic man ekonomik adam economic miracle ekonomik mucize economic mobilization ekonomik seferberlik economic order ekonomik düzen economic planning ekonomik planlama economic policy ekonomik politika economic recession ekonomik gerileme economic recovery ekonomik canlanma, ekonomik iyileşme economic rights ekonomik haklar economic sanctions ekonomik yaptırımlar economic self-sufficiency ekonomik yeterlik economic stagnation ekonomik durgunluk economic status ekonomik statü economic system ekonomik jüye economic theory ekonomik teori economic transaction ekonomik işlem economic union ekonomik birlik economic unity ekonomik birlik economic warfare savaş ekonomisi economic ekonomik, iktisadi economical az masraflı, keseye uygun, hesaplı, ekonomik economically iktisaden, ekonomik olarak, idareli economics of taxation vergileme ekonomisi economics ekonomi, iktisat bilimi economist ekonomist, iktisatçı economize idareli harcamak, kullanmak, tasarruf etmek, masrafları kısmak economizer ekonomizör economy class ekonomik mevki economy oriented towards dışa açık ekonomi free trade economy ekonomi, iktisat, denlik, tutum, ekonomi, tasarruf, ekonomik jüye, ucuz, ekonomik ecospecies ekotür ecosystem ekosistem, çevre-jüye ecotype" }, { "text": "ekotip ecru silk ham ipek, sert ipek, ekrü ipeği ecru ham ipek veya keten rengi ecstasy özünden geçme, aşırı mutluluk, coşku ecstatic özünden geçirici, coşturucu, mutlu edici ectasize coşturmak, özünden geçirmek ecto- (önek) dış ectoblast ektoblast ectoderm ektoderm, dışderi ectogenesis ektogenez ectoparasite dışasalak ectopic ektopik ectoplasm dışkansıvı, dışplazma, ektoplazma ectosome ektozom ectotrophic ektotrof Ecuador Ekvador Cumhuriyeti ecumenical bütün dünyada Hıristiyan birliğini amaçlayan eczema egzama, mayasıl edacious obur, açgözlü edaphic edafik, topraksal edaphology toprakbilim eddy burgaç, anafor, girdap edelweiss edelvays edema ödem Eden (İncil'de) Adem ile Havva'nın yaşadığı cennet bahçesi edentate dişsiz edge in sokulmak edge out kıl payı ile yenmek edge sb out kenara itmek edge kenar, kenar çizgisi, uç, ağız, keskin kenar, kenarlarını belirginleştirmek, kenar yapmak, kenardan yavaş yavaş ilerlemek, ilerletmek edger derz malası, kenar malası edgeways kenara doğru, yana doğru, yanlamasına, yan yan edging shears bahçıvan makası edging sınırlayıcı, sınır, kenar belirtici şey, kenar, kırak, şerit edgy sinirli, stresli edibility yenebilirlik, yenebilme özelliği edible yenilebilir, yenmesinde sakınca olmayan, yenir edict (eski) irade, ferman, buyruk, emir edification ahlakını düzeltme, yetiştirme, öğretme edifice büyük, gösterişli yapı, bina edify (kişilik ya da akıl) geliştirmek edifying iyi örnek olan, ilham verici edit (kitap/film/vb.) yayına hazırlamak editing kurma, düzenleme edition baskı, yayın editor yayıncı, editör editorial (gazetede) başyazı, yayıncıya ait editorship editörlük, basıcılık, basımcılık educate eğitmek, öğretmek, okutmak educated tahsilli, okumuş, aydın, öğrenim görmüş education policy eğitim politikası education öğrenim, tahsil, savat, öğretim, eğitim educational eğitim yönetimi administration educational background öğrenim geçmişi educational committee öğretim kurulu educational eğitimsel, öğretimsel, eğitsel educationally terbiye bakımından, eğitim yönünden educationist öğretim/ eğitim uzmanı, öğretmen, eğitmen educative eğitimsel, eğitici educe çıkarmak, ayırmak, sonuç çıkarmak eduction çıkarma eel yılanbalığı eerie ürkütücü, ürkünç eery ürkütücü, meşum efface oneself özünü göstermemek efface silmek, silerek yüzeyini bozmak effaceable silinebilir, giderilebilir effacement silme, yok etme effect clearance gümrük işlemleri yapmak effect of growth" }, { "text": "büyüme etkisi effect payment ödeme yapmak effect sonuç, etki, anlam, efekt, başarmak, sonuçlandırmak, gerçekleştirmek effective currency efektif para effective demand efektif talep effective exchange rate efektif döviz kuru effective price gerçek fiyat effective range etkili top menzili effective rate geçerli kur, efektif kur effective sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili, gerçek, fiili effectively etkinlikle, etkili olarak, fiilen effectiveness etki, tesir, geçerlilik, itibar effects kişisel varlık, mal, eşya effectual etkili, istenen sonucu veren effectually etkili bir şekilde, yeterli olarak effectuate icra etmek, başarmak effeminacy kadınımsı davranış, çıtkırıldımlık effeminate kadınsı, efemine efferent dışarı götüren effervesce köpürmek, kabarmak, köpüklenmek effervescence köpürme, efervesans, coşma, neşelenme effervescent köpüren, kabaran effete yorgun, bitkin, eskimiş, kısır, verimsiz efficacious istenen sonucu veren, amaca hizmet eden, etkili, yararlı efficacy etki, tesir, yarar, fayda efficiency wages teşvik ikramiyesi efficiency etkinlik, ehliyet, verim, etki, tesir efficient iyi çalışan, hızlı ve verimli, becerikli effloresce çiçek açmak, gelişmek efflorescence çiçek açma, olgunlaşma, tozlanma efflorescent çiçeklenen, çiçek açan effluence dışarı akma, akıntı effluent fabrika artığı sıvı efflux dışarı akma, dışarı sızma, akıntı effort distance (kaldıraçta) kuvvet kolu effort güç, gayret, çaba, emek, çabalama, çaba harcama effortless gayretsiz, çaba göstermeyen effrontery küstahlık, yüzsüzlük, arsızlık effulgence parlaklık, görkem, ihtişam, şaşaa effulgent ışık saçan, parlak, şaşaalı effuse yayılmış, dışarı akıtmak, taşırmak, akmak, taşmak, dökmek effusion of blood kanın damarlardan başka dokulara akması effusion dışarı akma, taşma, sızım, efüzyon, dökme, akıtma effusive taşkın, azgın eft semender, sukeleri eftsoon çok geçmeden, hemen sonra egalitarian eşitlikçi egg cell yumurta hücresi egg incubator kuluçka makinesi egg laying mammals yumurtlayan memeliler egg membrane yumurta zarı egg on dolduruşa getirmek, cesaretlendirmek egg sb on kışkırtmak, ısrar etmek egg white yumurta akı egg yolk yumurta beyazı egg yumurta egg-shaped söbe, oval, yumurta biçimli eggbeater yumurta çırpacağı eggcup yumurta kabı, yumurtalık egghead çok bilgili kişi, aydın eggplant patlıcan eggshaped yumurta biçiminde eggshell yumurta kabuğu eggstone oolit," }, { "text": "yumurtamsı eglantine kokulu bir yabani gül, nesrin ego ben, benlik, ego egocentric bencil, beniçinci egoism bencillik, egoizm egoist bencil, egoist egoistic bencil, egoist egotism hep özünden söz etme, özünü yüceltme, benlikçilik, egotizm egotist benlikçi egregious çok kötü egregiously kötülükle egress dışarı çıkma, gidiş, çıkış, çıkış izni egression dışarı çıkma, gidiş egret akbalıkçıl, sorguç Egypt Mısır Egyptian cotton Mısır pamuğu Egyptian Mısırlı, eski Mısır dili Egyptology eski Mısır uygarlığını inceleyen bilim dalı eh! Ey! eiderdown kuştüyü yorgan eidolon hayal, hayalet eigen- (önek) kendi, öz eigenstate özhal eigenvalue özdeğer, gizdeğer eigenvector özvektör, gizyöney eight cylinder engine sekiz silindirli motor eight sekiz eight-hours working day sekiz sögenlik çalışma günü eighteen onsekiz eighteenth onsekizinci eightfold sekiz misli eighth sekizde bir, sekizinci eightieth sekseninci eighty seksen einkorn küçük kızıl buğday einsteinium aynştanyum Eire irlanda either or ya ya da either this or that ya bu ya o either ikisinden biri, iki, her iki, her iki, (olumsuz cümlelerde) de, da, de (değil), (or ile) ya ...ya da ejaculate aniden söyleyivermek, sperm boşaltmak, boşalmak ejaculation feryat, cinsel boşalma ejaculatory birdenbire eject dışarı atmak, fırlatmak, kovmak, kapı dışarı etmek ejection atma, püskürme, çıkarma ejector püskürtücü, ejektör, fıskıye eke out a living güçlükle geçinmek eke out eklemek, katmak, idareli kullanmak, artırmak eke (out ile) idareli kullanmak elaborate ayrıntılı, detaylı, incelikli, özenle hazırlanmış, ayrıntıyla donatmak, karmaşıklaştırmak, ayrıntılandırmak elaborateness özen gösterme, ayrıntı, tafsilat elaboration ihtimam, inceden inceye işleme elan canlılık, şevk, hamle eland iri bir geyik, boğa antilopu elapse (zaman) geçmek, akıp gitmek elapsed time geçen zaman elastic band yuvarlak lastik, lastik bant elastic deformation esnek deformasyon elastic limit esneklik sınırı, esneme sınırı elastic medium esnek ortam elastic spring esnek yay elastic stocking lastikli çorap elastic esnek, elastik, değişebilir, esnek, silgi elasticity esneklik elastin elastin elastomer elastomer elate mutlu etmek, neşelendirmek, gururlandırmak elated mutlu, sevinçli, bahtiyar, memnun elation mutluluk, sevinç, gurur" }, { "text": "elative çıkış yağdayı, çıkış yağdayı elbow grease alın teri elbow dirsek, dirseklemek, dirsek atmak, dirsekle dürtmek elbowroom rahatça hareket edilebilecek yer, geniş yer elder brother ağabey, büyük kardeş elder sister abla, büyükbacı elder (yaşça) büyük, iki kişiden büyük olanı, kıdemli kişi elderberry mürver ağacının meyvesi elderly yaşlı eldest yaşça en büyük eldritch büyülü, tekin olmayan, korku uyandıran elecampane andızotu elect by a relative nispi çoğunlukla seçmek majority elect by a simple majority salt çoğunlukla seçmek elect by an absolute mutlak çoğunlukla seçmek majority elect by majority çoğunlukla seçmek elect oylayarak seçmek, (önemli bir) karar vermek, seçilmiş election campaign saylav kampanyası election day saylav günü election district saylav bölgesi election pledge saylav konuşması, saylav propagandası election returns saylav sonuçları election saylav, seçim, seçki elective seçilen elector seçici, seçmen, seçkici electoral franchise rey hakkı electoral period saylav dönemi electoral saylavla ilgili, saylavcılarla ilgili electorate seçmenler, oy kullanma hakkına sahip kişiler electret elektret electric arc çıngı arkı electric balance çıngı dengesi electric bell çıngı zili electric blanket çıngılı battaniye electric blue çelik mavisi electric bulb çıngı ampulü electric cable çıngı kablosu electric cell çıngı pili electric chair çıngılı sandalye electric charge çıngı yükü electric circuit çıngı devresi electric cleaner çıngı süpürgesi electric conductor çıngı iletkeni electric conduit çıngı borusu electric contact çıngı kontağı electric current çıngı akımı electric drill çıngılı matkap electric eel çıngı saçan yılanbalığı electric energy çıngı dönüneği electric field çıngı alanı electric furnace çıngı fırını electric generator çıngı jeneratörü electric heater çıngılı ısıtıcı electric heating çıngıyla ısıtma electric industry çıngı sanayii electric lamp çıngı lambası electric light çıngı ışığı electric moment çıngı momenti electric motor çıngı motoru electric network çıngı şebekesi electric outlet çıngı fişi, çıngı çıkışı electric potential çıngı potansiyeli electric power çıngı gücü electric railroad çıngılı demiryolu electric resistance çıngı direnci electric shaver çıngılı tıraş makinesi electric shock" }, { "text": "çıngı çarpması electric spark çıngı kıvılcımı electric stove çıngı ocağı electric tramway çıngılı tramvay electric wave çıngı dalgası electric wire çıngı teli electric çıngıyla ilgili, çıngılık, çıngılı, çok heyecanlı electrical and electronics çıngı-çıncalık mühendisliği engineering electrical engineer çıngı mühendisi electrical engineering çıngı mühendisliği electrical impulses çıngılık impulslar, çıngılık vurular electrical pile termoçıngılık pil electrical çıngıyla ilgili, çıngılık, çıngı ... electrically charged çıngıyla yüklü electrically driven çıngıyla hareket eden electrically çıngı gücüyle electrician elektrikçi, çıngıcı electricity generator çıngı üreteci electricity network çıngı şebekesi electricity çıngı, elektrik electrification elektrifikasyon, çıngılama, çıngılanma electrify çıngılandırmak, heyecanlandırmak electro çıngıyla yapılmış klişe electro- çıngı, elektro, (önek) çıngıya değişli, çıngıya ait, çıngıyla işleyen electro-plated çıngılı kaplanmış electroacoustic elektroakustik electroanalysis elektroanaliz electroballistics elektrobalistik electrobiology elektrobiyoloji electrobrighten çıngılı parlaklaştırmak electrobrightener çıngılı parlaklaştırıcı electrocapillarity elektrokılcallık electrocardiogram elektrokardiyogram electrocardiograph elektrokardiyograf electrochemical equivalent elektrokimyasal eşdeğer electrochemical elektrokimyasal electrochemist elektrokimyacı electrochemistry elektrokimya electrochromatography elektrokromatografi electrochronograph elektrokronograf electrochronometer elektrokronometre electrocleaner çıngılı temizleyici electrocoagulation elektrokoagülasyon electrocolouring çıngılı renklendirme electroculture elektrokültür electrocute çıngı akımı vererek öldürmek electrocution çıngı akımı vererek öldürme electrode elektrot electrodeposition çıngıyla kaplama, elektrokaplama electrodialysis elektrodiyaliz electrodynamic elektrodinamik electrodynamics elektrodinamik electrodynamometer elektrodinamometre electroencephalogram elektroansefalogram electroencephalograph elektroansefalograf electroextraction elektrolitik çıkarma electrofluor elektroflor electroforming elektrolizle biçimlendirme electrogalvanize çıngılı galvanizlemek electrogen elektrojen electrograph elektrograf electrographite elektrografit electrokinetic elektrokinetik electrokinetics elektrokinetik electroluminescence elektroluminesans, çıngılık ışıldama electrolyse çıngıyla ayrıştırmak electrolysis elektroliz, çıngıyla ayrışım electrolyte elektrolit electrolytic copper elektrolitik bakır electrolytic dissociation elektrolitik çözünme electrolytic oxidation elektrolitik oksidasyon electrolytic refining elektrolitik arıtma electrolytic zinc elektrolitik çinko electrolytic elektrolitik electromagnet elektromıknatıs, çıngılı mıknatıs electromagnetic field elektromanyetik alan electromagnetic radiation elektromanyetik radyasyon electromagnetic unit elektromanyetik birim electromagnetic wave elektromanyetik dalga electromagnetic elektromanyetik electromagnetics elektromanyetik electromagnetism elektromanyetizma electromechanical elektromekanik electromechanics elektromekanik electrometallurgy elektrometalurji electrometer elektrometre, çıngıölçer electrometric titration elektrometrik titrasyon electrometric elektrometrik electromotive force elektromotor kuvvet, voltaj electromotive elektromotor electromotor elektromotor electron affinity çınca afinitesi electron camera çınca kamerası, kamera electron charge" }, { "text": "çınca yükü electron emission çınca yayımı, çınca emisyonu electron gun çınca tabancası, çınca püskürteci electron lens çınca merceği electron mass çınca kütlesi electron microscope çınca mikroskobu electron multiplier çınca multiplikatörü, çınca çoğaltıcı electron optics çınca optiği, çınca ışıkbilgisi electron radius çınca yarıçapı electron tube çınca tüpü electron çınca, elektron electronegative elektronegatif electronegativity elektronegativite electronic calculator çıncalık hesap makinesi electronic camera çıncalık kamera electronic circuit çıncalık devre electronic clock çıncalık sögen electronic control çıncalık kontrol electronic counter çıncalık sayaç electronic engineer çıncalık mühendisi electronic engineering çıncalık mühendisliği electronic music çıncalık müzik electronic pen çıncalık kalem electronic power çıncalık güç electronic çıncalık electronics store çıncalık eşya mağazası electronics çıncalık, elektronik, çıncalık bilimi electrooptics elektro-optik electroosmosis elektroosmoz, çıngıyla geçişme electrophilic elektrofil, elektroncul electrophonic elektrofonik electrophoresis elektroforez electrophoretic elektroforetik electrophorus elektrofor electroplate elektrolizle kaplanmış eşya, elektrolizle kaplamak electroplating elektro kaplama, çıngılı kaplama electropneumatic elektropnömatik electropolar elektropolar electropolishing çıngılık parlatma electropositive elektropozitif, artıçeker, alkalik electrorefining elektrolitik arıtım electroscope elektroskop, yükgözler electroscopic elektroskopik electroshock elektroşok electrostatic energy elektrostatik dönünek electrostatic printer elektrostatik yazıcı electrostatic screen elektrostatik ekran electrostatic elektrostatik, durukyük electrostatics elektrostatik, durukyük bilgisi electrosurgery cerrahlıkta çıngı kullanma electrotechnics elektroteknik electrotherapy elektroterapi electrothermal elektrotermik electrothermic elektrotermik electrotinning çıngılı kalaylama electrotype çıngıyla yapılmış klişe, çıngıyla klişe yapmak electrovalence elektron değerliği, elektrovalans electrovalve elektrovalf eleemosynary sadaka, hayır işleri elegance incelik, güzellik, zerafet, şıklık elegant zarif, ince, güzel, şık, düzenli elegantly zarafetle, nezaketle elegize ağıt yazmak, mersiye yazmak elegy ağıt element öge, unsur, eleman, element, bütünün gerekli parçası, küçük bir miktar, bir parça elemental doğanın gücüyle ilgili elementary analysis elamenter analiz, öğesel çözümleme elementary education ilköğretim elementary particle temel parçacık, öz parçacık elementary school ilkokul elementary basit, kolay, (eğitim/öğretim) ilk, temel elements başlangıç, ilk adımlar elephant seal denizfili elephant fil elephantine fillere ait, çok iri, hantal, kaba, fil gibi eleutherian özgürlük bahşeden elevate (aklı ya da ruhu) geliştirmek, yüceltmek," }, { "text": "yükseltmek elevation yükselme, terfi, deniz seviyesine oranla yükseklik elevator shaft asansör boşluğu, asansör bacası elevator asansör, götürge eleven onbir elevenses hafif sabah yemeği ve içkisi eleventh onbirinci elevon elevon elf cin, peri elfin peri veya cinlere ait, ele avuca sığmaz elfish cin gibi, yaramaz elicit çıkartmak, ortaya çıkarmak elide kaldırmak, çıkarmak eligibility nitelik, özellik, üstünlük, uygunluk eligible hak sahibi, haklı, uygun, seçilebilir Elijah ilyas peygamber eliminant eliminant, eleç eliminate elemek, atmak, - den kurtarmak, çıkarmak elimination eleme, çıkarma, atma elision sonünlü düşmesi, çıkarma elite seçkin sınıf, seçkinler, elit elitism seçkincilik, elitizm elixir of life abıhayat, bengisu elixir yaşam iksiri, iksir elk büyük boynuzlu iri bir geyik türü, elk ell (boru) dirsek, arşın ellipse elips ellipsoid elipsoit elliptical beyzi, oval, eliptik ellipticity elips şeklinde oluş elm karaağaç elocution güzel konuşma, güzel söz söyleme sanatı, hitabet elocutionist hatip elongate (bir nesneyi) uzatmak, daha uzun duruma getirmek elongated uzatılmış elongation uzatma, uzama, uzanım, devam elope sevgilisi ile kaçmak eloquence belagat, uzsözlülük, uzdil eloquent speech süslü konuşma eloquent belagatli, uzsözlü, uzdilli else başka, daha, yoksa, aksi takdirde elsewhere başka yerde, başka yere elucidate açıklamak, aydınlatmak, anlatmak, açığa kavuşturmak elucidation aydınlığa kavuşturma, açıklama, izah elucidatory açıklayıcı, aydınlatıcı elude kenar gezmek, boyun kaçırmak, yayınmak, uzaklaşmak, kaçınmak, uzaklaştırmak, çekinmek, rakibi aldatmak, -den sıyrılmak, kurtulmak, yakasını kurtarmak, tehlikeyi atlatmak, kaçmak elusion kaçıp kurtulma, sıyrılma, bertaraf etme elusive yakalanması/bulunması zor, anımsanması zor, bir türlü akla gelmeyen elusory aldatıcı, yanıltıcı, anlaşılması zor elutriate tasfiye etmek, yıkayıp ayırmak, yıkamak eluvium elüvyon elver yılanbalığı yavrusu elvish cin gibi Elysian Fields cennet bahçeleri Elysian cennete ait Elysium cennet emaciate çok zayıflatmak emaciated sıska, bir deri bir sümük emaciation çok zayıflatma, zayıflama emanate (from ile) çıkmak, meydana gelmek, oluşmak, doğmak emanation çıkma, yayılma, dışarı akma, çıkan gaz emancipate özgürlüğüne kavuşturmak, bağlarından kurtarmak, serbest bırakmak emancipation azat etme, özgür kılma, serbest bırakma emasculate hadım edilmiş," }, { "text": "iğdiş edilmiş, kuvvetten kesilmiş, enemek, hadım etmek, kuvvetten düşürmek embalm (ölüyü) mumyalamak embalmer mumyalayan kimse embalmment mumyalama embank etrafına/yanına toprak set yapmak embankment toprak set, set, bent embargo on imports ithal malları kısıtlama embargo ambargo, kadağan, müsadere, ambargo koymak, kadağan etmek, müsadere etmek embark on a business bir işe girişmek embark on a career bir mesleğe başlamak embark gemiye binmek, gemiye bindirmek, yüklemek embarkation binme, bindirme, yükleme embarrass sıkmak, rahatsız etmek, bozmak, şaşırtmak, utandırmak, mahcup etmek embarrassed utanmış, mahcup embarrassing utandırıcı, mahçup edici, can sıkıcı, huzursuz edici embarrassment utanma, mahcubiyet, para sıkıntısı embassy building sefarethane embassy counsellor elçilik müşaviri embassy elçilik embattle meydan savaşına hazırlamak, mazgal yapmak embattled savaş halinde, sıkışmış embed iyice yerleştirmek, oturtmak, sokmak, gömmek embedded yataklanmış, gömülmüş, yerleşmiş embedding yerleştirme embellish süsleyerek güzelleştirmek, kendi düşüncelerini katarak süslemek embellishment süsleme, güzelleştirme, renklendirme, süs ember kor, köz embezzle (pul) zimmetine geçirmek, çalmak embezzlement zimmetine geçirme, güveni kötüye kullanma embezzler zimmetine para geçiren kişi embitter üzmek, canından bezdirmek embittered hayata küsmüş, hırçın embitterment gücendirme emblazon kutlamak emblazonment süsleme, övme emblem simge, amblem emblematic temsil eden, temsil edici, sembolik emblematical sembolik, temsil eden, simgesel emblements ürün, mahsul embodiment cisim haline gelme, şekil alma, düzenleme embody cisimleştirmek, somutlaştırmak, katmak, eklemek, dahil etmek embolden cesaret vermek, yüreklendirmek, teşvik etmek embolism amboli, damar tıkanıklığı, ay veya gün ilavesi embonpoint dolgunluk, şişmanlık embosom bağrına basmak, kucaklamak emboss üzerine kabartma yapmak embossed note paper gofreli kâğıt embossed stamp kabartma damga, kabartma pul embossed kabartmalı embossing gofraj, kabartma embossment kabartma, kakma embouchure nehir ağzı, nefesli çalgıların ağızlığı embower muhafaza etmek, gizlemek, gölgelemek embrace kucaklama, bağrına basma, sarılma, kucaklamak, sarılmak, içermek, içine almak, kapsamak, benimsemek, kabul etmek, inanmak embranchment dallanma, dal, kol, çatallanma embrangle şaşırtmak, dolaştırmak embroider nakış işlemek embroidery cotton işleme pamuğu embroidery frame nakış kasnağı embroidery yarn nakış ipliği embroidery nakış, nakış işleme embroil karışmak, araya" }, { "text": "girmek embryo embriyon, oğulcuk, dölet embryology embriyoloji embryonic embriyonla ilgili, ilkel, gelişmemiş embus arabaya koymak, arabaya binmek emcee teşrifatçı, protokol yetkilisi, protokol müdürü emend düzeltmek, tashih yapmak emendation düzeltme, doğrultma emerald green zümrüt yeşili emerald zümrüt, zümrüt yeşili emerge ortaya çıkmak emergence ortaya çıkma, belirme emergency brake imdat eğleci, emniyet eğleci emergency bridge imdat köprüsü, tehlike köprüsü emergency budget olağanüstü bütçe emergency cable yedek kablo emergency call imdat çağrısı emergency credit acil kredi emergency declaration geçici beyanname emergency decree geçici yasa emergency door tehlike çıkış kapısı emergency exit tehlike çıkışı emergency landing zorunlu iniş, mecburi iniş emergency laws olağanüstü hal kanunları emergency maintenance acil bakım emergency man yardımcı amele emergency meeting olağanüstü toplantı emergency powers acil durum yetkileri emergency reserve ihtiyat emergency service acil servis emergency valve emniyet supabı emergency ward acil servis emergency acil vaka, olağanüstü durum emergent gelişmekte olan, gelişen emersion gölgeden çıkma emery board zımparalı tırnak törpüsü emery cloth zımpara bezi emery grinder zımpara taşı emery paper zımpara kâğıdı emery powder zımpara tozu emery stone zımpara taşı emery wheel zımpara çarkı emery zımpara emetic kusturucu ilaç emigrant worker göçmen işçi emigrant göçmen emigrate (başka bir ülkeye) göç etmek emigration agent göçmenlik acentesi emigration office göçmen bürosu emigration göç, dışgöç emigre göçmen eminence yükseklik, şöhret, saygınlık, ün eminent yüksek, seçkin, ünlü, saygın eminently çok, son derece, müthiş emir emir emirate emirlik emissary veins beyin yarımküresi veni emissary özel bir görevle gönderilmiş memur, gizli ajan, casus emission emisyon, ihraç, yayım, dışarı verme, çıkarma emissive yayıcı, salıcı emissivity yayıcılık, salıcılık emit göndermek, yollamak, vermek, yaymak, salmak emitter emitör, verici, yayıcı, salgıç emoji sındamga emolient yumuşatan, yumuşatıcı, yumuşatıcı madde emolument gelir, kazanç, vergin emote heyecanlandırmak, heyecana kapılmak emotion güçlü duygu, coşku, heyecan, duygu emotional duygusal, duygulu emotionalism duygululuk emotionality duygusallık, durgunluk emotionalize heyecanlandırmak, duygulandırmak emotionless heyecansız, duygusuz emotive duygulandırıcı empathize karşısındakinin" }, { "text": "duygularını paylaşmak empathy özünü bir diğer insanla özdeşleştirme, başka bir insanın/şeyin özelliklerini kendinde bulma empennage kuyruk takımı emperor butterfly iri ve mor bir çeşit kelebek emperor imparator emphasis vurgu, bir şeye verilen önem, üzerinde durma emphasize üzerinde durmak, belirtmek, vurgulamak emphasizing pekiştiren, pekiştirme, pekiştiren, pekiştirme emphatic articulation vurgulu söyleme emphatic vurgulu, önemli emphatical vurgulu emphysema anfizem empire imparatorluk empirical formula ampirik formül empirical görgül, deneysel, ampirik empirically deneysel olarak empiricism görgücülük, deneycilik, ampirizm emplace konuşlandırmak emplacement yerleşme, yerleştirme, konuşlandırma, platform employ iş vermek, çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, memur etmek, iş verme employable görevlendirilebilir, iş verilebilir employee compensation memur tazminatı employee participation yönetime katılma employee pension fund personel emekli fonu employee pension işçi geliri, emekli maaşı employee relations işçi ilişkileri employee shares işçi hisse senetleri employee training müstahdem eğitimi employee işçi, hizmetli, çalışan employee's advances personel avansları employee's bonus işçi ikramiyesi employees amenities işveren yardımı employer işveren employer's association işverenler birliği employer's liability işverenin yükümlülüğü employers organization işveren sendikası employment agency iş ve işçi bulma kurumu employment application iş başvurusu employment bureau iş bulma bürosu employment department çalışma bakanlığı employment exchange iş ve işçi bulma kurumu employment gap istihdam açığı employment market iş piyasası employment records personel sicili employment volume istihdam hacmi employment çalışma, iş alma, çalıştırma, iş verme, uğraş, iş emporium mağaza, dükkân, ticaret merkezi empower yetki vermek, izin vermek, güçlendirmek empress imparatoriçe empressement samimiyet, yakınlık gösterme emptily aptalca, mantıksızca, boş boş emptiness boşluk emptor alıcı, müşteri empty handed eli boş empty medium boş ortam empty position boş alan empty words boş laf empty boş, boş, saçma, abuk sabuk, aç, boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek, boşalmak empty-headed boş kafalı, kuş beyinli, akılsız empyrean semavi emu Avustralya'ya özgü bir cins devekuşu emulate bir diğer kişiden daha iyisini yapmaya çalışmak emulation benzemeye çalışma, öykünüm, rekabet emulator emülatör, benzetici emulous rakip, gıpta eden emulsification emülsiyonlaştırma" }, { "text": "emulsifier emülsiyonlaştırıcı emulsify emülsiyonlaştırmak emulsifying agent emülgatör, emülsiyonlama maddesi emulsion merhem, sübye, emülsiyon en route yolda, yolunda, gitmekte enable olanaklı kılmak, imkân tanımak enact (yasa) çıkarmak enactment kanun çıkarma, kanun, yasa, kabul, kararname enamel colour emay rengi enamel paint emaye boya, vernikli boya enamel minelemek, mine ile süslemek, parlatmak, mine, emaye, diş minesi, parlatıcı boya enameling emayeleme enamelled emaye, emayeli enamelling mine işi enamelware emay işi enamor âşık etmek enamoured (of/with ile) düşkün, hayran enantiomorph enantiyomorf enarthrosis oynak eklemlerin bir cinsi, mafsal enate anne tarafından akraba encage kafese kapamak, kafese koymak encamp (ordu) düşerge kurmak, düşerge salmak encampment düşerge yeri, düşerge encase kılıfa sokmak, kılıflamak, kaplamak, kaplaştırmak, kutuya koymak, kutulamak, örtmek, yüz çekmek encash bozdurmak, nakde çevirmek encashable tahsil edilebilir encashment paraya çevirme, bozdurma, tahsil etme enceinte gebe, hamile encephalic beyne ait, beyinsel encephalitis beyin iltihabı, ansefalit encephalon beyin, kafa içi enchain zincir ile bağlamak enchant büyülemek, büyü yapmak, zevk vermek enchanter büyücü enchanting büyüleyici enchantment büyü, sihir, büyüleme enchantress büyücü kadın, büyüleyen kadın, dilber encipher şifre etmek encircle kuşatmak, çevrelemek, daire içine almak encirclement kuşatma enclave yerleşim bölgesi, yerleşme bölgesi enclose çevresini sarmak, kuşatmak, içine koymak, iliştirmek enclosed ilişikte gönderilen enclosure çevirme, kuşatma, çit, duvar, ilişikte gönderilen şey encode kodlamak, şifrelemek, kapamak encoder kodlayıcı encomiast kaside yazarı encomium kaside, methiye, övgü encompass kuşatmak, çevrelemek encore bir kere daha!, tekrar! encounter karşılaşmak, rastlaşmak, karşı karşıya kalmak, (kimlese) tesadüfen karşılaşmak, karşılaşma, rastgelme encourage yüreklendirmek, cesaretlendirmek encouragement certificate teşvik belgesi encouragement teşvik belgeleri certificates encouragement cesaretlendirme, özendirme, teşvik, cesaret verme encouraging cesaret verici, yüreklendirici, ümit verici encroach ileri gitmek, haddini aşmak, (kiminse hakkına) tecavüz etmek encroachment tecavüz, el uzatma encrust üstüne kabuk çekmek, kabuk bağlamak encrusted (mücevher/vb.) kaplı, kaplanmış encumber ayakbağı olmak, ayağına dolaşmak, güçlük çıkartmak, engel olmak encumbrance yükümlülük, taahhüt, borç, ipotek, yük, engel encyclical genelge encyclopaedia ansiklopedi encyclopedia ansiklopedi, bilgilik" }, { "text": "encyclopedic ansiklopedik encyst kese içine almak end for end uçları ters çevrilmiş end in ile sonuçlanmak end man komedyen end of month ay sonu end of period dönem sonu end of the contract sözleşmenin son bulması end of year yıl sonu end on baş başa end point son çekit end product son ürün end up bitirmek, sonuçta -e varmak, bitirmek end user son kullanıcı, son tüketici end son, bitim, çek, bitiş çekidi, son çekit, uç çekit, bitim, son, son kısım, amaç, erek, sona erdirmek, bitirmek, bitmek end-to-end sıra ile veya uç uca dizilmiş endanger tehlikeye sebep olmak, tehlikeye sokmak, tehlikeye atmak endear (to ile) sevdirmek, özünü sevdirmek endearing alımlı, çekici, cazip, sevecen, müşfik endearment sevgi ifadesi, sevgi belirtisi, sevgi endeavor bkz.endeavour endeavour çalışmak, çabalamak, denemek endemic (hastalık/vb.) belli bir yere özgü endermic cilde sürülen (ilaç) ending bitiş, son, sonuç endive hindiba, Frenk salatası endless story yılan hikâyesi endless sonsuz endlessly durmadan, bitmek tükenmek bilmeksizin endlessness sonsuzluk endlong uzunluğuna endmost en uzaktaki, en sondaki endo- (önek) içinde, iç endocarditis endokardit, kalp içzarı iltihabı endocardium endokard, kalbin içzarı endocarp endokarp, meyvenin içdokusu endocentric içten bağlantılı, eşgüdümsel endocrane kafatasının iç yüzeyi endocrine gland endokrin bezi, içsalgıbezi endocrine glands iç salgı bezleri endocrine system endokrin jüyesi, içsalgı jüyesi endocrine endokrin, içsalgı ile ilgili endocrinology endokronoloji, içsalgıbilim endoderm içderi, içyaprak endodermis içderi, içyaprak endoergic endotermik, ısıalan endogamous kabile içinde evlenen endogamy endogami, içevlilik endogenous içten büyüyen endogeny içten büyüme endometrium endometriyum, dölyatağı içkatı endomorphism endomorfizma, özyapı dönüşümü endoparasite asalak, parazit endophily endofili endoplasm endoplazma, iç plazma, içkansıvı endoplasmic reticulum endoplazmik retikül endoplasmic endoplazmik, içkansıvısal endorsable ciro edilebilen endorse over ciro etmek endorse desteklemek, onaylamak, ciro etmek, (ceza/isim/vb.) yazmak endorsed ciro edilmiş endorsee ciro eden kimse, lehdar endorsement in blank açık ciro, beyaz ciro endorsement in full tam ciro, onay, destek endorsement ciro, onay, tasdik endorser" }, { "text": "ciranta, ciro eden kimse endoscope endoskop endoskeleton içiskelet endosmosis endosmoz endosperm besidoku, endosperm endospermic besidokuyla ilgili endospore iç spor endothelium endotelyum endothermic reaction ısıalan tepkime, endotermik reaksiyon endothermic ısıalan, endotermik endotoxin endotoksin, içağı endow (okul/hastane/vb.'ne) bağışta bulunmak, para bağışlamak endowed with malik, haiz endowment bağış, gelir sağlama, ıslah vergisi endpiece uçtaki endue giydirmek endurable dayanılabilir, katlanılabilir endurance dayanma, katlanma, çekme, tahammül, sabır, dayanıklılık endure dayanmak, çekmek, katlanmak, tahammül etmek, uzun süre dayanmak, uzun süre etkisini ve gücünü korumak, sürmek enduring dayanıklı, sabırlı, tahammüllü, ebedi endways dikine, dik olarak, dik enema lavman, şırınga enemy düşman energetic measures faal tedbirler energetic çalışkan, enerjik, güçlü energize enerji vermek, güç vermek, harekete geçmek energumen cin çarpmış kimse energy conversion enerji dönüşümü, dönünek dönüşümü energy crisis dönünek krizi energy distribution enerji dağılımı, dönünek dağılımı energy line dönünek hattı energy loss dönünek kaybı energy policy dönünek politikası energy saving dönünek tasarrufu energy unit enerji birimi, dönünek birimi energy enerji, dönünek, güç, erke enervate kuvvetten düşürmek, zayıflatmak, gevşeklik vermek enervated kuvvetten düşmüş enervation kuvvetten düşürme, zayıflatma, zayıflık enfant terrible yaramaz çocuk enfeeble zayıf düşürmek enfetter zincire vurmak enfold katlamak, sarmak, paketlemek, kucaklamak enforce zorlamak, zorla yaptırmak, zorla elde etmek, zorla kabul ettirmek, uygulamak, yürütmek, infaz etmek enforceable uygulanabilir, yürürlüğe konabilir enforced zorunlu enforcedly mecburi, zorunlu olarak enforcement officer kolluk görevlisi, sakçı enforcement order icra emri enforcement uygulama, zorlama, icra, infaz, tatbik enframe çerçevelemek enfranchise oy hakkı vermek enfranchisement azat, serbest bırakma, oy verme hakkı engage in ile uğraşmak, ile meşgul olmak engage verginle tutmak, çalıştırmak, işe almak, birbirine geçirmek, tutturmak, birbirine geçmek, saldırmak, hücum etmek engaged (alısün hattı) meşgul, nişanlı, meşgul engagement diary randevu defteri engagement ring nişan yüzüğü engagement nişan, nişanlanma, söz, randevu engagements ödeme yükümlülükleri engaging çekici, alımlı engender neden olmak, yol açmak, meydana çıkarmak engine bonnet motor kaputu engine breakdown motor arızası engine driver" }, { "text": "makinist engine failure motor arızası engine fitter montör engine house itfaiye merkezi engine oil motor yağı engine power motor gücü engine room makine dairesi engine trouble motor arızası engine works makine fabrikası engine kozgaltka, motor, lokomotif, makine engineer mühendis, kıvcı, (kötü bir şeye) planla neden olmak engineering company mühendislik firması engineering department mühendislik bölümü engineering fee mühendislik vergini engineering staff teknik kadro engineering works mühendislik işleri engineering mühendislik, kıvcılık engirdle kemer gibi sarmak, kuşatmak England ingiltere English bond ingiliz tuğla örgüsü English daisy ingiliz papatyası English sparrow serçe kuşu English İngiliz, İngilizce, (the ile) İngilizler Englishism ingiliz ingilizcesi Englishman ingiliz erkeği Englishwoman ingiliz kadını engorge yiyip bitirmek, silip süpürmek, tıkanmak engorgement tıkınma engraft dikmek, aşılamak engrained yerleşmiş, kökleşmiş engrave oymak, hakketmek engraver oymacı, hakkâk engraving hakkâklık, oyma, gravür, klişe, oymacılık engross yazmak, kaleme almak, tekeline almak engrossed kaptırmış, dalmış, özünü vermiş engrosser spekülatör engrossing çok ilginç, ilgi çekici, sürükleyici engrossment piyasayı tekeline alma, stoklama engulf içine çekmek, yutmak, yok etmek enhance (değer/güç/güzellik/vb.) arttırmak, çoğaltmak enhancement artırma, artma enigma muamma, anlaşılmaz şey enigmatic bilmece gibi, anlaşılmaz, esrarengiz, muammalı enigmatical anlaşılmaz, şaşırtıcı enigmatize bilmece gibi konuşmak, anlaşılmaz konuşmak enjoin to emretmek, tembih etmek enjoin buyurmak, emretmek, menetmek enjoy oneself mutlu olmak, eğlenmek, zevk almak, keyfine bakmak enjoy haz almak, sefa sürmek, feyizyab olmak, feyiz almak, zevk almak, mezelenmek, lezzet almak, hoşlanmak, beğenmek, sevmek, malik olmak, sahip olmak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak, istifade etmek enjoyable zevkli, hoş, güzel, eğlenceli enjoyment of interest faizden faydalanma enjoyment zevk, haz enkindle alevlendirmek, tutuşturmak, yakmak enlace sıkıca sarmak, birbirine geçirmek enlarge upon tafsilata girişmek enlarge büyütmek, genişletmek, büyümek, genişlemek, (on ile) uzatmak enlargement büyütme, genişletme enlarger agrandisör, büyüteç enlarging agrandisman, genişletme, büyültme enlighten aydınlatmak, bilgi vermek, açıklamak enlightened aydınlatılmış, aydın, bilgili, okumuş enlightening aydınlatıcı enlightenment ilim, irfan, aydınlatma enlightment aydınlatma, aydınlanma enlist askere almak, asker olmak, (yardım/sempati/vb.) kazanmak," }, { "text": "sağlamak enlistment gönüllü yazılma, askere alma, kaydedilme enliven canlandırmak, hareketlendirmek enmesh ağa düşürmek, tuzağa düşürmek enmity düşmanlık, husumet ennoble soylulaştırmak, asilleştirmek ennoblement soylu yapma, asalet verme ennui can sıkıntısı, usanç enol enol enormity büyük kötülük, alçaklık, büyüklük enormous çok geniş, çok büyük, koskoca, kocaman, yeke, devasa enormously çok, pek çok, aşırı derecede enough and to spare yeter de artar bile Enough is enough! Yeter artık! enough yeterli, yeter, bes, yeterince, yeteri kadar enquire soruşturmak enquirer bilgi isteyen kimse enquiry agency istihbarat ajanı enquiry office istihbarat bürosu enquiry soruşturma enrage kızdırmak, öfkelendirmek enraged öfkeli, kızgın, kızdırılmış enrapt özünden geçmiş, mest olmuş enrapture coşturmak, özünden geçirmek, aşka getirmek enrich zenginleştirmek enriched uranium zengin uranyum enrichment zenginleştirme enrobe giydirmek (elbise) enroll üye olmak, üye etmek, kaydetmek enrollment yazma, yazılma, kayıt, kütük, sicil enroot kökleştirmek ens soyut varlık kavramı, var olma ensconce (güvenli ve rahat bir biçimde) oturmak, yerleşmek, özünü yerleştirmek ensemble birlik, türküm, takım, küçük müzik topluluğu, grup enshroud kefenlemek, gizlemek, örtmek ensiform kılıç şeklinde ensign (donanma/vb.) bayrak, deniz teğmeni ensilage silolama, siloya alma, yeşillik ambarlanması ensile silolamak, yeşilliği siloya koymak enslave köle yapmak, esir etmek enslavement esaret, kölelik ensnare tuzağa düşürmek ensue (sonuç olarak ya da sonra) ortaya çıkmak, ardından gelmek ensuous duyumsal ensure (olmasını) kesinleştirmek, sağlama almak, garantiye almak enswathe kundağa sarmak entablature sütun pervazı, saçaklık entablement saçaklık entail gerektirmek, zorunlu kılmak, istemek entailed estate satılamaz mülk, devredilemez mülk entangle (ip/saç/vb.) dolaştırmak, karıştırmak entanglement karman çormanlık, güçlük, zorluk, dolaşıklık entasis sütun göbekliği Entente Powers itilaf Kuvvetleri entente antant, uyuşma, anlaşma enter a business bir işe girmek enter a motion önerge vermek enter a profession bir meslek edinmek enter a protest protesto etmek enter a religion bir tarikata girmek enter an action dava açmak enter blind alley çıkmaza girmek enter goods malları deklare etmek enter in a book deftere kayıt etmek enter" }, { "text": "in force yürürlüğe girmek enter into a bargain pazarlığa girişmek enter into a bond anlaşma yapmak enter into a lease kira anlaşması yapmak enter into a partnership ortaklığa girmek enter into an agreement anlaşmaya varmak enter into an obligation yükümlülük altına girmek enter into connections temasa geçmek enter into correspondence haberleşmeye başlamak enter into forces yürürlüğe girmek enter into negotiations görüşmeler yapmak enter into particulars tafsilata girişmek enter into başlamak, girişmek, yer almak, katılmak enter on an inheritance mirasa konmak enter on almak, konmak, başlamak, girişmek enter one's mind aklına gelmek enter one's name adını kaydetmek enter politics politikaya atılmak enter sb's service birinin hizmetine girmek enter the army askere gitmek, asker olmak enter the port limana varmak enter to sb's debit birinin hesabına borç geçirmek enter upon an office göreve başlamak enter girmek, yazmak, kaydetmek, üyesi olmak enteric fever tifo, karahumma enteric bağırsaklara ait enteritis anterit, ince bağırsak iltihabı entero- (önek) bağırsak, mide, entero enterogastritis mide-bağırsak iltihabı, enterogastrit enteron bağırsak enterprise value işletme değeri enterprise zone yatırım bölgesi enterprise girişim, yatırım, kârhane, cesaret, girişkenlik, açıkgözlülük enterprising girişken entertain an idea bir fikir üzerinde düşünüp taşınmak entertain (misafir) ağırlamak, eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek, (bir öneriyi/vb.) göz önünde bulundurmak, aklında tutmak entertainer eğlendiren kimse, ağırlayan kimse entertaining eğlendirici, ilginç entertainment industry eğlence sanayii entertainment tax eğlence vergisi entertainment konukluk, meşguliyet, temaşa, müjde, bayram, eğlence, konuk kabulü, ziyafet enthalpy entalpi, yığıntı enthrall (genellikle bir şey anlatarak) büyülemek, tüm dikkati üzerine toplamak, çekmek enthralling çekici, cezbedici, büyüleyici enthrallment büyülenme, esirlik, kölelik enthrone tahta çıkarmak, taç giydirmek enthronement tahta çıkarma, taç giydirme enthuse hayranlık göstermek, çok ilgi göstermek enthusiasm büyük ilgi, isteklilik, heves enthusiast şevkli kimse enthusiastic şevkli, istekli, coşkun, hararetli enthusiastically şevkle, gayretle entice ayartmak, kandırmak enticement ayartma, baştan çıkarma, kandırma, cazibe, alım enticing ikna edici, kandırıcı, cazip, çekici, ayartan entire bütün, tutuş," }, { "text": "tüm, tam entirely bütünüyle, tümüyle entirety bütünlük, tümlük, tüm, bütün entitle ad vermek, isimlendirmek, yetki vermek, hak vermek entitled to vote oy kullanmaya yetkili entitled yetkili entitlement ad verme, yetki verme entity tek ve bağımsız varlık, mevcudiyet entomb mezara koymak, gömmek entombment mezara koyma, gömme entomo- (önek) böceklerle ilgili entomological böcekbilimsel, entomolojik entomologist entomolojist, böcekbilimci entomology böcekbilim, entomoloji entourage maiyet, önemli bir şahsın yanındaki/çevresindeki kimseler entozoon bağırsak kurdu entracte antrakt, perde arası entrails sakatat entrain trene bindirmek/binmek, arkadan çekmek entrance door giriş kapısı entrance examination giriş sınavı entrance fee giriş vergini, duhuliye entrance giriş yeri, kapı, antre, girme, giriş, giriş hakkı, özünden geçirmek, büyülemek, esritmek entrancement mest olma, büyülenme, hayranlık entrancing büyüleyici, mest edici entrant bir mesleğe giren, kabul edilen kişi, yarışmacı entrap tuzağa düşürmek, yakalamak entrapment hile entre nous söz aramızda entreat yalvarmak, yakarmak, dilemek, rica etmek entreaty rica, yalvarış, dilek entree giriş, giriş hakkı entrench hendek kazmak, siper kazmak, yerleştirmek entrenched yerleşik, köklü entrepot antrepo, depo, ambar entrepreneur müteşebbis, girişimci, müteahhit, üstenci entrepreneurial girişim ile ilgili entresol asma kat entropy entropi, dağıntı entrust emanet etmek, sorumluluğuna vermek, işanmak entry fee kayıt vergini entry form kayıt formu entry inwards gümrüğe giriş deklarasyonu entry outwards gümrük çıkış bildirisi entry permit giriş izni entry price giriş fiyatı entry visa giriş vizesi entry giriş, yarışmacı(lar) entryphone diafon entwine birbirine geçirmek, sarmak, dolaştırmak entwist sarmak, dolaştırmak, bükmek, örmek enucleate içini kesmeden çıkarmak, nüvesini çıkarmak enumerate sıralamak, belirtmek, birer birer saymak enumeration sayma, sayım, liste enumerator nüfus sayım memuru enunciate telaffuz etmek, düşünceleri açıkça belirtmek, kesinlikle ifade etmek enunciation sözceleme, telaffuz, ihbar envelop sarmak, sarmalamak, örtmek, kapatmak, kaplamak envelope mektup zarfı, zarf envelopment sarma, gizleme, kuşatma, çevirme envenom zehirlemek, kin aşılamak enviable imrenilecek, özenilecek, kıskanılacak, gıpta edilecek, başarılı envier gıpta eden kimse, kıskanç kimse envious kıskanç environment policy çevre politikası environment çevre, ortam environmental" }, { "text": "conscious çevre bilinci environmental control doğal çevreyi koruma environmental çevre gelişmesi development environmental çevre mühendisliği engineering environmental health çevre sağlığı environmental law çevre hukuku environmental pollution çevre kirlenmesi environmental problem çevre sorunu environmental problems çevre sorunları environmental protection çevre koruma environmental science çevre bilimi environmental sciences çevre bilimleri environmental çevresel environmentalism çevrecilik environmentalist çevreci environs civar, havali, dolay, etraf envisage usunda canlandırmak, gözünün önüne getirmek, imgelemek envision düşünmek, gözünün önüne getirmek envoy delege, elçi envy gıpta etmek, kıskanmak, imrenmek, kıskançlık, çekememezlik enwind dolaşmak, -a sarılmak enzymatic enzimatik enzyme enzim Eocene eosen eolithic eolitik eosin eozin eparchy Yunanistan'da vilayet epaulet apolet epaulette apolet epee eskrimde kullanılan bir tür kılıç, epe epenthesis içtüreme, ses türemesi ephedrine efedrin ephemeral kısa ömürlü, geçici ephemeris gök günlüğü Ephesus Efes epi- (önek) üstünde epiblast epiblast, dışderi epiblastic epiblastik, dışderisel epic epik, destansı, epik, destan epicardium epikardiyum epicarp meyvenin dış kabuğu epicedium mersiye epicene her iki cinse ait, kadınımsı (erkek) epicenter dış merkez, deprem ortası, deprem özeği epicentre deprem merkezi epicure (yemek/içmek/vb.den) anlayan, zevk sahibi kimse epicureism Epikürcülük epicycle dış çember epicyclic gear episiklik dişli, uydu dişli epicyclic dış çembere ait, episiklik epicycloid episikloit, dışçevrim eğrisi epidemic contagious salgın hastalık disease epidemic (hastalık) salgın, bulaşıcı, yolukucu epidemical yolukucu epidemiology epidemioloji, salgın hastalıklar bilimi epiderm üstderi, epiderm epidermal üstderisel, epidermik epidermic üstderisel, epidermik epidermis üstderi, epiderm epidiascope epediyaskop epidote epidot epidural epidural epigastric üstkarın epigastrium üstkarın epigeal epije, toprak üzerinde yaşayan epigenesis epigenez epigeous epije, toprak üzerinde yaşayan epiglottis epiglot, gırtlak kapağı, küçük dil epigone epigon epigram nükteli şiir/söz epigrammatic nükteli, hicveden epigrammatist vecize yazan kimse, nükteci epigrammatize hicvetmek epigraph epigraf, yazıt, kitabe epigynous epigin epigyny epigini epilepsy sara, tutarık, epilepsi epileptic saralı, tutarıklı epilogue son deyiş, son bölüm, bitim, kapanış epimer epimer epimorphosis epimorfoz epiphysis sümük ucu epiphyte epifit, üstbitken epiphytic epifit, üstbitken episode olay, serüven, (roman/vb.)" }, { "text": "bölüm episodical ayrı ayrı bölümlerden oluşmuş epispastic kabarcık oluşturan, yakı epistaxis burun kanaması epistemology epistomoloji, bilgi kuramı epistle önemli, ayrıntılı ve uzun mektup epistolary mektupla ilgili epistyle üst taban epitaph sin yazıtı, mezartaşı yazıtı, mezartaşı kitabesi epitaxial epitaksiyal epitaxy epitaksi epithalamus epitalamus epithelial tissue epitel doku epithelial epitel, epitelyuma ait epithelium epitelyum, kırtış epithermal epitermal epithet yakıştırma, sıfat, lakap epitome somut örnek, ideal epitomize somut örneği olmak epoch çağ, devir, çığır, dönem epopee destan şeklinde yazılmış şiir epos destan epoxy resin epoksi reçinesi epoxy epoksi epsilon Yunan alfabesinin beşinci harfi Epsom salt ingiliz tuzu, magnezyum sülfat Epsom Epsom equability düzgünlük, yumuşaklık, ılımlılık equable değişmez, dengeli, sakin equal opportunity fırsat eşitliği equal pay eşit vergin equal sign eşit işareti [ = ] equal to -e eşit, -nin üstesinden gelebilen, emsal equal eşit, eş, denk, -e eşit olmak, eş, akran equality before the law kanun önünde eşitlik equality of rights hakların eşitliği equality of votes oy eşitliği equality eşitlik equalization pay hayat pahalılığı ayarlaması equalization eşitleme, denkleştirme, tevzin equalize eşitlemek equalizer eşitleyici, ekolayzer equally eşit olarak, aynı derecede, eşit bir biçimde equanimity soğukkanlılık, temkin, sakinlik equate eşit yapmak, eşit saymak, eşitlemek, dengelemek, aynı kefeye koymak equated ortalama equation of state hal denklemi equation of time zaman denklemi equation denklem equative eşitlik derecesi equator ekvator, eşlek equatorial plane ekvator düzlemi, eşlek düzlemi equatorial ekvatoral, ekvatorla ilgili equerry ahır bakıcısı equestrian binicilikle ilgili, atlı, binici equi- (önek) eşit equiangular eşaçılı equidistance eş uzaklık equidistant ayni mesafede, eş uzaklıkta equilateral triangle eşkenar üçgen, eşkıyılı üçgen equilateral (üçgen) eşkenar equilibrate denge sağlamak, denk kılmak, denkleştirmek equilibrating dengeleyici, denkleştirici equilibration denge, denge kurma, dengeleme equilibrist ip cambazı equilibrium condition denge yağdayı equilibrium constant denge sabiti equilibrium exchange rate denge kuru equilibrium of forces kuvvetler dengesi equilibrium point denge çekidi equilibrium denge equine atla ilgili, ata ilişkin equinox" }, { "text": "gün tün eşitliği, ekinoks, ılım equip donatmak, teçhiz etmek equipage donatı, teçhizat, levazım, kumanya, azık equipartition eşdağılım, eşbölüşüm equipment donatma, donatım, donatı, teçhizat, gereç equipoise denge, karşı ağırlık equipollent eşdeğerli, eş öğeli, eşdeğerli, eş öğeli equipotential eşit potansiyelli, gücü bir olan equitable price adil fiyat equitable tax adil vergi equitable adil, tarafsız equitableness insaf, adalet equitably adilane, adaletle, insafla equitation binicilik equities hisse senedi equity capital öz kaynak, öz sermaye equity market hisse senetleri piyasası equity of a company öz sermaye equity of taxation vergi adaleti equity receiver tasfiye memuru equity adalet, dürüstlük equivalence value emsal değeri equivalence denklik, eşdeğerlik, tekabül equivalent conductance eşdeğer iletkenlik equivalent resistance eşdeğer direnç equivalent eşdeğer, denk, karşılık, ivaz, eşit equivocal (sözcük) iki anlamlı, iki anlama gelebilen, lastikli, kaçamaklı, (davranış/olay/vb.) gizemli, belirsiz, kuşkulu, şüpheli, karanlık equivocalness iki anlama gelme, belirsizlik equivocate iki anlama gelmek, iki manalı tarzda danışmak, gayrimuayyen tarzda danışmak, kaçamak konuşmak, boyun kaçırmak era tarih, devir, çağ, zaman, dönem, mebdei tadadı evkat eradiate saçmak, yaymak eradicable kökünden sökülebilir eradicate yok etmek, kökünü kesmek, kökünü kurutmak eradication kökünü kurutma, yok etme, sökme eradicator yok eden kişi erasable storage silinebilir bellek erasable silinebilir, silinir erase (yazı/vb.) silmek eraser silgi, bozan, öçürge erasion silme, hasta dokuları kazıma erasure silme, silinti, kazıntı erbium erbiyum ere long yakında, çok geçmeden ere now bundan önce ere (edat) önce, evvel erect dik, dimdik, (penis/göğüs uçları) dik, dikmek, yapak, dikmek, inşa etmek erectile dikilebilir, dik durabilir erecting shop montaj atölyesi erecting kurma, tesis, montaj, düzeltme erection yapma, kurma, dikme, inşa, yapı, bina, dikinti, dikili, (penis) sertleşme, ereksiyon erector diken, kaldıran, kılganı kaldıran kas eremite inzivaya çekilmiş kimse erethism anormal uyarma erg erg, enerji birimi ergo bunun için, bundan dolayı, binaenaleyh ergodic ergodik ergonometrics ergonometrik ergonomics ergonomi, işbilim ergosterol ergosterol ergot çavdarmahmuzu ergotoxine ergotoksin erica bir tür funda Erin irlanda'nın eski ismi" }, { "text": "eristic ihtilaflı, münakaşalı erlang erlang Erlenmeyer flask erlenmayer, çalkar ermine ermin, as erne denizkartalı erode yemek, aşındırmak, yıpratmak, aşınmak, yıpranmak erodible soil erozyona uygun toprak erodible aşınır, aşınabilir erogenous cinsel istek ile ilgili erosion aşınma, aşındırma, erozyon erosive aşındırıcı, kemirici erotic kösnül, erotik erotica erotik yazılar, resimler eroticism kösnüllük, erotizm err yanılmak, hata etmek, yanlış yapmak errand ayak işi errand-boy ayakçı, çırak, getir götür işlerine bakan çocuk errant yanlış, hatalı errantry serserilik, avarelik errata tertip hatası erratic hareketleri düzenli olmayan, değişen, kararsız, düzensiz erring yoldan sapmış, hata yapmış, günahkâr erroneous (ifade/görüş/inanç/vb.) yanlış, hatalı erroneously yanlışlıkla error control hata denetimi error correction hata düzeltme error detection hata bulma error in calculation hesap yanlışlığı error limit hata sınırı error of addition toplama hatası error of law hukuki hata error of observation gözlem hatası error percentage hata yüzdesi error rate hata oranı error signal hata sinyali error yanlışlık, yanlış, hata, yanlış kanı, yanlış (düşünce/görüş/vb.) ersatz suni (şey), aslının yerine geçen şey, yapma Erse irlanda dili erstwhile sabık, eski, eskiden, önceden ertility doğurganlık erubescent kızarmış eructate geğirmek, püskürmek eructation geğirme, püskürme erudite bilgili, engin bilgili erupt (yanardağ) patlamak, püskürmek, patlak vermek, çıkmak, oluşmak eruption patlama, püskürme, döküntü, isilik eruptive rock püskürük kayaç eruptive patlayan, püsküren eryngo deveelması erysipelas yılancık erythema kızartı, eritem erythro- (önek) kırmızı erythrocyte alyuvar, eritrosit escalate (savaşı) kışkırtmak, (fiyat/vergin) yükselmek, artmak, çoğalmak escalation price fiyat yükselmesi escalation eskalasyon, artırma, artış, kızışma escalator yürüyen merdiven escalope şnitzel escapade çılgınlık, aptalca hareket escape cock emniyet musluğu escape from reality gerçeklerden kaçmak escape notice gözden kaçmak escape one's lips ağzından kaçmak escape one's notice gözünden kaçmak escape pipe çıkış borusu, emniyet borusu escape sb's notice dikkatinden kaçmak escape valve emniyet valfı escape kaçmak, atlatmak, yakayı kurtarmak, -den kurtulmak, kaçmak, aklından/hatırından çıkmak, kaçma, kaçış, firar, kurtuluş, (gaz/sıvı/vb.) sızma, sızıntı, kaçak escaped kaçkın escapee kaçan kimse," }, { "text": "kaçak escapement saat maşası escapism gerçekten kaçış escargot Fransa'da yenilen salyangoz escarp hendeğin iç tarafı, eğik yüzey, şevli yapmak escarpment dik kayalık eschar yara kabuğu escheat devlete kalmak eschew uzak durmak, sakınmak, kaçınmak escort muhafız, maiyet, kavalye, refakatçi, refakat etmek, eşlik etmek escritoire çekmeceli yazı masası esculent yenilebilir escutcheon arma levhası, gemi aynalığı, isim tabelası esophagus bkz.oesophagus esoteric (bilgi/ilgi/vb.) belirli bir kesime hitap eden especial özel, ayrı especially özellikle espionage casusluk esplanade (özellikle deniz kıyısında) gezinti yeri, kordon espousal bir düşünceyi destekleme, benimseme, kabullenme espouse benimsemek, kabullenmek, evlenmek espresso espresso kahve esprit neşe, ruh, can espy görmek, farketmek, gözüne ilişmek esquire bay, efendi essay deneme essayist deneme yazarı essence asıl, öz, esas, esans essential commodities temel mallar essential consumption zaruri tüketim maddeleri goods essential oil uçucu bitki yağı, esans, öz essential part esas bölüm essential gerekli, şart, başlıca, esaslı, öz, temel, esas, ç.gerekli şeyler essentially esasen, aslında, gerçekte, gerekli olarak, gerekerek essive durum belirten, şart hali, koşul yağdayı establish kurmak, tesis etmek, yerleştirmek, kanıtlamak, doğruluğunu ortaya koymak, tanıtmak, kabul ettirmek established market yerleşik piyasa established yerleşmiş, oturmuş establishment charges kuruluş giderleri establishment costs kuruluş giderleri establishment kuruluş, kurum, tesis, kurma, tesis etme estate agent emlakçı, emlak simsarı, emlak komisyoncusu estate car pikap estate duty veraset vergisi, intikal vergisi estate income mülk geliri estate tax veraset vergisi, intikal vergisi estate arazi, mülk, emlak, arsa, ölen kimseden kalan mal varlığı esteem saygı, itibar, saymak, saygı göstermek, değer vermek, takdir etmek, saymak, düşünmek, gözüyle bakmak ester ester esterase esteraz esterification esterleşme esthesiometer duyumölçer esthetics ilmi cemalat, estetik ilmi estimable saygıdeğer estimate of income gelir tahmini estimate of risk hasar tespiti estimate the value of paha biçmek estimate değer biçmek, değerlendirmek, tahmin etmek, çamalamak, hesaplamak, hesap, çama, tahmin, takdir, düşünce, teklif, işi kabul etme estimated charges tahmini giderler estimated cost tahmini maliyet estimated" }, { "text": "life tahmini ömür estimated value keşif bedeli estimated weight tahmini ağırlık estimated tahmini estimating tahmin etme estimation kanı, düşünce, yargı, takdir estimator tahmin edici, kestirici, tahminci estival yazın çıkan estop durdurmak, önlemek estrange soğutmak, aralarını bozmak, uzaklaştırmak, yabancılaştırmak estrangement yabancılaştırma, soğutma, yabancılaşma estrogen estrojen estuary haliç esurient obur, açgözlü, tamahkâr et cetera ve saire, ve benzeri eta eta etalon etalon etamine etamin etc. vs., /vb., vesaire etch asitle maden üzerine resim oymak, hakketmek etching oyma, ofort, ıslak kazı eternal life ebedi hayat eternal sonsuz, hiç bitmeyen, öncesiz sonrasız, ebedi eternalize ebedi kılmak, ebedileştirmek eternally ebediyen, daima, ilelebet eternity sonsuzluk eternize sonsuzluğa kavuşturmak etesian wind meltem, imbat etesian devirli, mevsime göre, yıllık ethanal etanal ethane etan ethanol etanol ethene eten ether eter ethereal dünyevi olmayan, uçuk etherify eterleştirmek etherize eterle uyutmak ethic ahlak jüyesi ethical ahlaki, törel, (davranış/vb.) ahlaklı ethicist ahlakbilimci ethics törebilim, etik, ahlak bilimi, aktöre, ahlak, ahlak kuralları Ethiopia Habeşistan ethnarch kabile reisi, başkan, vali ethnic budunsal, etnik ethnical etnik ethnographer etnograf, budunbetimci ethnographic etnografya ile ilgili ethnography etnografya, budunbetim ethnolinguistics budundilbilim ethnological etnolojik, budunbilimsel ethnologist etnolog, budunbilimci ethnology budunbilim, etnoloji ethos bir kavmin özellikleri ethoxyl etoksil ethoxylation etoksilasyon ethyl acetate etil asetat ethyl alcohol etil alkol ethyl cellulose etil selüloz ethyl oxide etil oksit ethyl etil ethylene etilen ethyne etin etiquette görgü kuralları Eton jacket kısa kadın ceketi etude etüd, tetkik etymological etimolojik, kelimelere ait etymology kökenbilim, etimoloji etymon köken, etimolojik kök eu- (önek) iyi, yakşı eucalyptus okaliptüs, sıtmaağacı eucaryotic ökaryotik Eucharist İsa'nın son akşam yemeği üzerine düzenlenen tören, bu törende yenilen ekmek ve içilen şarap Euclid Öklit, Öklit geometrisi eudiometer gaz ölçme aygıtı, gazölçer eugenics soyarıtımı eugenol öjenol euglena öglena eulogist kaside yazarı, övgü yazan eulogize övmek, methetmek eulogy övgü, methiye eunuch hadım, haremağası eupepsia iyi hazmetme eupeptic kolay hazmettiren, kolay hazmedilir euphemism sert sözcüklerin yerine daha" }, { "text": "yumuşaklarını kullanma sanatı, örtmece euphonic ahenkli ses veren euphony akışma, ses ahengi euphorbia sütleğen euphoria mutluluk ve neşe, coşku euphrasy gözlük otu Euphrates Fırat nehri euphuism dilde aşırı yapmacık, dolambaçlı deyim Eurobank Eurobank Eurobond Eurotahvil Eurocheque Euroçek Eurocredit Eurokredi Eurocurrency Avrupa parası, Europara Eurodollar Eurodolar Euromarket Europazar, Avrupa piyasası Europe Avrupa European Broadcasting Avrupa Yayın Birliği Union European Coal and Steel Avrupa Kömür Çelik Topluluğu Community European Community Avrupa Topluluğu European Company Avrupa Anonim ?irketi European Conservative Avrupa Muhafazakâr Türküm Group European Council Avrupa Topluluğu Konseyi European Court of Avrupa insan Hakları Mahkemesi Human Rights European currency unit Avrupa para birimi European Development Avrupa Kalkınma Fonu Fund European Economic Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa ekonomik topluluğu Community European fund Avrupa fonu European Investment Avrupa Yatırım Bankası Bank European Monetary Avrupa Para Birliği Union European Parliament Avrupa Parlamentosu European plan konakçıda oda ve kahvaltı parasını beraber ödeme jüyesi European Trade Unions Avrupa işçi Sendikaları Konfederasyonu Confederation European Union Avrupa Birliği European Avrupalı, Avrupa ile ilgili, Avrupa sayağı, Avrupa ... europium öropiyum Eurosterling Eurosterlin eurythmy ritmik hareket veya düzen Eustachian tube östaki borusu eustatic östatik eutectic point ötektik çekit, birerim çekit eutectic ötektik eutectoid ötektik karışım eutrophication sudaki azot ve fosfatın artması Euxine Sea Karadeniz evacuant müshil evacuate (neredense insanları) boşaltmak, tahliye etmek, tehlikeden uzaklaştırmak evacuation boşaltma, tahliye, dışkı evacuee bir yerden tahliye edilen kimse evade özünü gözlemek, boyun kaçırmak, kaytarmak, yan çizmek, söz azdırmak, yayınmak, savmak, -den kaçmak, sıvışmak evader vergiden kaçınan evaginate ters çevirmek evaluate değer biçmek, değerlendirmek evaluation değerlendirme, değerleme, değer biçme evanesce yok olmak, silinmek evanescence gözden kaybolma, yok olma evanescent gözden kaybolan, fani evangel incil'in getirdiği haber, iyi haber, müjde evangelical İncil ya da İsa'nın öğretisi ile ilgili, protestan evangelist İncil yazarı, evan evangelization incil'i öğretme, incil'i öğrenme evangelize Hıristiyan olmayanlara incil'i öğretmek evaporate buharlaşmak, buharlaştırmak, uçup gitmek," }, { "text": "yok olmak evaporation point buharlaşma çekidi evaporation buharlaşma, buharlaştırma, buhar, buğu evaporator buharlaştırıcı, buharlaştırma aygıtı evaporimeter evaporimetre, atmometre evaporite evaporit, tuz kayaçları evasion of tax vergi kaçırma evasion kaçma, kurtulma, atlatma, yakasını kurtarma, yan çizme, kaçınma, kaytarma, kaçamak evasive answer kaçamak yanıt evasive response kaçamak yanıt evasive kaçamaklı, baştansavma evasively kaçamak olarak evasiveness kaçamak eve arife, bosağa, öngün evection aytedirginliği even if -se bile, -e rağmen, öyle olsa da, -e karşın even now öyle olduğu halde, yine de even number çift rakam, çift sayı even out denklemek, eşitlemek, eşitlenmek even so öyle olsa da even though -se bile, -e rağmen, öyle olsa da, -e karşın even up eşitlemek even düz, düzgün, engebesiz, yatay, pürüzsüz, eşit, aynı, (sayı) çift, bile, hatta, neredeyse, da, daha da, bile evenhanded yansız, tarafsız evening dress gece elbisesi, tuvalet, balo elbisesi evening primrose eşekotu evening akşam evening-star Akşamyıldızı, Çulpan evenly düz bir durumda, eşit olarak, tarafsızca evenness düz oluş, düzlük, eşitlik, tarafsızlık evensong akşam duası event olay, sonuç, karşılaşma eventful olaylı eventide akşam eventual sonuç olarak, sonunda olan eventuality olasılık, ihtimal, olası sonuç eventually sonunda, en sonunda, sonuç olarak, neticede eventuate sonuçlanmak, meydana gelmek, çıkmak ever since o zamandan beri ever so çok ever herhangi bir zamanda, haçansa, hiç, hayatında, şu ana kadar, şimdiye kadar, hayatında, hep evergreen (ağaç) yaprak dökmeyen everlasting ölümsüz, sonsuz, daima, ebedi, hiç bitmeyen, ardı arkası kesilmeyen, sonu gelmeyen, sürekli everlastingly daima, hemişe evermore her zaman, sonsuza kadar, ebediyen eversion tersine döndürme evert tersine döndürmek, içini dışına çevirmek every bit as much tam onun kadar every day her gün, gün sayın, mani every few days birkaç günde bir every inch tepeden tırnağa every mother's son herkes every now and again ara sıra, bazen, arada bir every now and then ara sıra every one her biri every other day günaşırı every so often" }, { "text": "bazen, ara sıra every time her zaman every week her hafta every her, her bir everybody herkes, hamı everyday her günkü, günlük everyman halktan biri, herhangi bir kimse everyone herkes, hamı everything her şey, her zat everywhere her yerde, her yere evict tahliye ettirmek eviction order tahliye emri eviction çıkarma, tahliye ettirme evidence of opinion ekspertiz evidence kanıt, delil, tanıklık, ifade evident besbelli, açık, ortada, aşikâr evidently açıkça, besbelli, anlaşılan evil eye kem göz, nazar evil fate karayazı evil fena, kötü, yaman, kem, zararlı, kötü, uğursuz, aksi, fenalık, kötülük, zarar, kaza, bela, felaket evil-minded kötü niyetli evildoer kötü, muzır kimse, şeytan evince göstermek, açığa vurmak, belli etmek, açıkça göstermek eviscerate bağırsaklarını boşaltmak, içini boşaltmak evisceration bağırsaklarını çıkarma evocation ruh çağırma, akla getirme, zihinde uyandırma evocative (anıları/vb.) uyandıran, anımsatan evoke anımsatmak, aklına getirmek, uyandırmak evolute evolüt, eğeç, merkez eğrisi evolution evrim, değişim, gelişme, gelişim evolutionary evrimsel evolutionism evrim teorisi evolutionist evrimci evolutive evrimsel evolve gelişmek, değişmek, evrim geçirmek evolvement gelişim, evrim evulsion söküp çıkarma, kökünden sökme ewe dişi koyun ewer ibrik ex dividend kâr hissesi olmadan, temettüsüz ex factory fabrika teslim fiyatı ex works fabrika teslim fiyatı ex -de teslim, -den dışarı , -siz, -sız ex- (önek) -den dışarı, -den fazla, tamamen, -sız exacerbate (acı/hastalık/vb.) şiddetlendirmek, kötüleştirmek, ağırlaştırmak exacerbation şiddetlenme, kötüleşme, şiddetlendirme, hiddet exact customer titiz müşteri exact istemek ve zorla almak, tehditle almak, zorla elde etmek, tam, kesin, anık, doğru, kati, titiz, dikkatli exacting çok emek ve sabır isteyen, güç, yorucu exaction talep etme, ısrarla isteme, zorla alma exactitude tam ve doğru olma, her işi yolunda, kusursuzluk exactly tam, tamamen, tam anlamıyla, tam olarak, aynen exactness doğruluk, kesinlik exactor vergi tahsildarı exaggerate abartmak, mübalağa etmek, artırmak, şişirmek exaggerated abartılı, mübalağalı, fahiş, şişirilmiş exaggeration abartma, büyütme, abartı, şişirme exalt övmek, göklere çıkarmak, yükseltmek, (yüksek bir konuma/rütbeye/vb.) getirmek, yüceltmek exaltation büyük sevinç" }, { "text": "ya da heyecan, coşkunluk, vecit exalted (rütbe/mevki/vb.) yüksek, yüce exam sınav, imtihan examination fees sınav harcı examination paper imtihan kâğıdı examination schedule sınav bağdarlaması examination sınav, yoklama, muayene examine incelemek, tekşirmek, gözden geçirmek, yoklamak, muayene etmek, sınamak, sınavdan geçirmek examinee imtihana giren kimse examiner müfettiş, mümeyyiz examining magistrate sorgu hâkimi example örnek exanthema eksantem exasperate kızdırmak, canını sıkmak, deli etmek, öfkelendirmek exasperated öfkeli, kızgın, darılmış exasperation dargınlık, hiddet excavate kazmak, (çukur) açmak excavation work kazı çalışmaları excavation kazı, hafriyat excavator kazı makinesi exceed aşmak, geçmek exceeding olağanüstü exceedingly çok, müthiş, fazlasıyla excel çok iyi olmak, üstün olmak, geçmek excellence üstünlük, mükemmellik Excellency ekselans excellent çok iyi, üstün, mükemmel, kusursuz excelsior ambalaj talaşı, ince yonga except for -den başka except ayırmak, saymamak, ayrı tutmak, hariç tutmak, hariç, birak, -den başka, dışında excepted hariç excepting ed.hariç exception istisna etme, hariç tutma, dışta bırakma, ender durum, istisna exceptionable itiraz olunabilir exceptional circumstances istisnai durumlar exceptional olağanüstü, istisnai exceptionally istisna olarak, olağanüstü, fevkalade excerpt alıntı excess baggage fazla bagaj excess capacity aşırı kapasite excess cost ek ödeme, ek fiyat excess demand aşırı talep, fazla talep excess fare mevki farkı, bilet vergin farkı excess load aşırı yük, fazla yük excess luggage fazla bagaj excess of expenditure masraf fazlalığı excess of exports ihraç fazlası mal excess of power yetkiyi aşma excess profit aşırı kâr excess profits tax fazla kazanç vergisi excess supply arz fazlası excess work fazla iş excess aşırı, fazla, katma, ek, aşırılık, fazlalık, ölçüsüzlük, çok fazla, çok, haddinden fazla, ölçüsüz, aşırı excessive speed aşırı hız excessive aşırı, çok fazla, haddinden fazla excessively aşırı olarak exchange broker borsacı, sarraf exchange buffering değiş tokuş tamponu exchange check kasa çeki exchange current cari döviz kuru exchange letters mektuplaşmak exchange of goods takas exchange of information bilgi alışverişi exchange of the day günlük kur exchange office kambiyo bürosu," }, { "text": "kambiyo gişesi exchange profit kambiyo kârı exchange rate adjustments döviz kuru ayarlamaları exchange rate döviz kuru, kambiyo kuru, kambiyo rayici exchange ratio değişim oranı exchange risk kur riski exchange transaction kambiyo işlemi exchange words or blows atışmak, vuruşmak exchange karşılıklı değişmek, değiş tokuş etmek, değiştirme, değiş tokuş, borsa, kambiyo, (alısün) merkez, santral exchangeable değiştirilebilir, iade edilebilir exchanger döviz ticareti yapan kişi exchequer bill devlet hazine bonosu exchequer bond devlet hazine bonosu exchequer hazine, devlet hazinesi, Maliye Bakanlığı excisable vergiye tabi excise duty özel tüketim vergisi excise tax tüketim vergisi excise bir ülkede üretilen ve kullanılan kimi mallardan alınan vergi, kesmek, kesip çıkarmak, keserek almak excitability telaşlanma, kolay heyecana kapılma excitable kolay heyecanlanır excitant tahrik edici, uyarıcı şey excitation uyarma, uyarım, tembih excite heyecanlandırmak, yol açmak, uyandırmak, tahrik etmek, -e neden olmak, çıkarmak excited heyecanlı, heyecanlanmış excitement heyecan, heyecan verici olay exciter uyarıcı exciting heyecanlandırıcı, heyecan verici, heyecanlı exciton ekskiton, uyarcık exclaim bağırmak, haykırmak, çığlık koparmak exclamation mark ünlem işareti exclamation ünlem, bağırış, haykırış exclamatory sentence ünlem tümcesi exclamatory ünlem belirten, gürültülü exclude kabul etmemek, içeri sokmamak, uzak tutmak, saymamak, istisna etmek, dışlamak, hesaba katmamak, dışarı atmak, çıkarmak, kovmak, (olasılık/neden/vb.) kafasından atmak, düşünmemek, kafasından çıkarmak excluding hariç, -den başka, -in dışında exclusion çıkarma, çıkarılma, hariç tutma, dışlama exclusive agent tek yetkili temsilci exclusive of hariç, dışında, müstesna exclusive herkese açık olmayan, lüks, pahalı, paylaşılmayan, özel, kişiye ait, özel haber, yalnızca bir tek gazetede yayınlanan haber exclusively sadece, yalnız excogitate düşünüp bulmak excommunicate aforoz etmek excommunication aforoz excoriate derisini sıyırmak, kabuğunu soymak excoriation deriyi sıyırma excrement dışkı excrescence ur, şiş, fazlalık, normal dışı çoğalma excrescent yumru gibi, gereksiz excreta dışkı, sidik, ter excrete (dışkı/sidik/ter) vücuttan çıkarmak excretion organ boşaltım kılganı excretion boşaltım, salgı, ifrazat, dışkı excretive salgı çıkaran, ifraz eden excretory organ boşaltım kılganı excretory system boşaltım jüyesi excretory tube boşaltım borusu" }, { "text": "excretory salgı çıkaran, boşaltım excruciate ıstırap vermek, işkence etmek, acıtmak excruciating (ağrı/acı) çok kötü, şiddetli excruciation ıstırap, işkence exculpate temize çıkarmak, aklamak, beraat kazandırmak, suçsuz çıkarmak exculpation aklama, beraat excurrent pore çıkış aralığı excurrent dışarı akan excursion ship gezinti gemisi excursion ticket seyahat bileti excursion train gezinti treni excursion kısa gezi, gezinti excursive dolaşan, gelişigüzel, kararsız excursus arasöz, konu dışına çıkma excusable bağışlanabilir, affedilebilir Excuse me affedersiniz, özür dilerim excuse bağışlamak, geçirmek, mazur görmek, kusuruna bakmamak, haklı çıkarmak, mazur göstermek, izin vermek, muaf tutmak, özür, mazeret, bahane exdirectory number rehberde olmayan numara execrable çok kötü, berbat, iğrenç execrate nefret etmek, iğrenmek, lanet etmek execration nefret, tiksinme, lanet executant icra eden kimse, konser veren kimse execute idam etmek, yürütmek, uygulamak, gerçekleştirmek, icra etmek, çalmak, icra etmek execution of sentence cezanın infazı execution yapma, yürütme, uygulama, ifa, icra, idam, infaz executioner cellat executive board chairman yönetim kurulu başkanı executive board yönetim kurulu executive committee icraiye komitesi executive expense yönetim gideri executive power icra kuvveti, yürütme yetkisi executive secretary yönetici sekreter executive yürütücü, yürütmeye ilişkin, icrai, yetki sahibi, yönetici, idareci executor vasiyet hükümlerini yerine getiren kimse executory müeccel, henüz ifa edilmemiş exedra eksedra, ekoylum exemplar simge, sembol, kopya, örnek, model exemplary örnek olarak gösterilmeye uygun, örnek gösterilen, örnek, ibret verici, ibret vermek için yapılan exemplification örnek, misal, sembol, timsal exemplify -in örneği olmak, örneklerle açıklamak, göstermek exempt from duty gümrükten muaf exempt from tax vergiden muaf exempt bağışık, muaf, hariç tutulmuş, muaf tutmak, hariç tutmak exemption from duty gümrük muafiyeti exemption from tax vergi muafiyati exemption muafiyet, bağışıklık exequateur konsolos beratı exequy cenaze alayı exercise power yetki kullanmak exercise antreman, idman, egzersiz, talim, tatbikat, alıştırma, egzersiz, egzersiz/alıştırma yapmak, egzersiz yaptırmak, uygulamak, kullanmak exercised kızgın exert oneself özünü zorlamak, çabalamak, uğraşmak exert pressure basınç uygulamak exert (çaba/gayret/güç/vb.) sarfetmek, kullanmak exertion çaba, gayret, efor, güç" }, { "text": "harcama exfoliate pul pul dökülmek exfoliation pul pul dökülme exhalation soluk alıp verme, nefes, soluk exhale (soluk) dışarı vermek, (koku/gaz/vb.) çıkarmak, yaymak exhaust fan aspiratör exhaust gas egzoz gazı exhaust muffler egzoz susturucusu exhaust pipe egzoz borusu exhaust silencer egzoz susturucusu exhaust strainer egzoz filtresi exhaust çok yormak, yorgunluktan tüketmek, tüketmek, bitirmek, egzoz exhausted çok yorgun, bitkin exhauster aspiratör exhaustible tükenir, biter exhausting yorucu exhaustion yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik exhaustive ayrıntılı, etraflı, enine boyuna, eksiksiz exhibit göstermek, ortaya koymak, sergilemek, teşhir etmek, sergilenen şey, sergi, sergileme exhibition sergi, sergileme, gösterme, ortaya koyma exhibitionism teşhircilik, göstermecilik exhibitionist teşhirci, göstermeci exhibitor sergici exhilarate keyif vermek, neşelendirmek, canlandırmak, keyiflendirmek exhilarated neşeli, coşkulu exhilaration canlılık exhort hareretle öğütlemek, teşvik etmek exhortate teşvik etmek exhortation teşvik, nasihat exhumation mezardan çıkarma exhume (ölüyü) mezardan çıkarmak exigency gereklilik, mecburiyet, ihtiyaç, gereksinim exigent acil, ivedi, zorlayıcı exigible istenilir, talep edilir exiguity azlık, kıtlık exiguous az, küçük, ufak, cüzi exile yurdundan sürülme, sürgün, sürülen kişi, sürgün, sürgüne göndermek, sürgün etmek, sürmek exist var olmak, mevcut olmak, olmak, bulunmak, yaşamak, yaşamak, yaşamını (güç koşullar altında) sürdürmek, hayatta kalmak existence varlık, var oluş, mevcudiyet, yaşam, hayat, durmuş, yaşam biçimi, yaşayış biçimi, ömür existential varlıkla ilgili, varoluşa değin, varoluşçulukla ilgili existentialism varoluşçuluk existing var olan, mevcut exit permit çıkış izni exit visa çıkış vizesi exit çıkma, çıkış, çıkış yeri, çıkış, çıkmak, çıkıp gitmek exo- (önek) dış, harici exocarp meyvenin dış kabuğu exocrine gland eksokrin bezi exocrine eksokrin exocytosis eksositoz exodermis dışderi exodus of capital sermayenin kaçışı exodus toplu yola çıkma, akın, göç exogamic egzogamik, dışevlilikle ilgili exogamy egzogami, dışevlilik, dışarıdan evlenme exogen eksojen, dıştan büyüyen bitki exogenous dış, hariç exogenously dışsal olarak exonerate suçsuz çıkarmak, beraat ettirmek, aklamak exoneration aklama, temize çıkarma exorbitance aşırılık, fahişlik, fazlalık, haddini aşma exorbitant price fahiş fiyat exorbitant (talep/maliyet/fiyat/vb.) çok fazla, aşırı, fahiş exorbitantly aşırı olarak, had derecede" }, { "text": "exorcism (cinleri) dualarla defetme exorcist kötü ruhları kovan kimse exorcize dua ya da büyü ile şeytan kovmak, kötü ruhları kovmak exordium giriş, önsöz, başlangıç exoskeleton hayvanın dış kabuğu, dış iskelet exosmosis eksosmoz, geçişme, osmoz exospore eksospor exosporous eksosporlu exostosis eksostoz, sümük şişi exoteric harici, kolay anlaşılır exoterical umumi exothermic ısıveren, ısısalan, eksotermik exotic ecnebi, harici söz, yadelli, gelme, garibe, egzotik, yabancıl, gayriadi, ilginç, çekici exotoxin eksotoksin expand on uzatmak expand genişlemek, büyümek, genişletmek, büyütmek, (on ile) uzatmak expandability büyürlük, genişletilebilirlik expander açıcı, genişletici expanding genişleyen, büyüyen expanse geniş alan expansibility genleşebilme, genişleyebilme expansion ratio genleşme oranı expansion genişleme, genleşme, büyüme, yayılma expansionary genişlemeci expansionism ekspansiyonizm expansionist yayılma politikası yanlısı expansive geniş, büyük, (insan) içten, arkadaşça, açık yürekli expansiveness genişleme, yayılma, açıksözlülük exparte tek taraflı, tek taraflı expatiate etraflıca yazmak veya söylemek expatriate (öz yurdundan ayrılıp) çet elde yaşayan kimse expect (olmasını/gelmesini) beklemek, ummak, beklemek, sanmak expectanct bekleyen expectancy ümit, beklenti expectant mother hamile kadın expectant bekleyen, uman, umutlu expectation of life ortalama ömür expectation bekleme, umut, beklenti expected life beklenen ömür, tahmini ömür expected profit beklenen kâr, tahmini kâr expected return beklenen verim expected beklenilen expectorant balgam söktürücü ilaç expectorate öksürerek çıkarmak, balgam çıkarmak, tükürmek expectoration balgam, tükürme expediency yararlılık, yarar, uygunluk, çıkar, menfaat expedient uygun, yerinde, yararlı, umar, çare, yol, önlem expedite çabuklaştırmak, kolaylaştırmak, hızlandırmak expedition yolculuk, sefer expeditionary seferberlikle ilgili expeditious süratli, hızlı, işbilir, çabuk expel çıkarmak, dışarı atmak, kovmak, atmak expeller ekspeller, sürekli cendere expend tüketmek, harcamak, sarfetmek expendable harcanılabilen, feda edilebilen expenditure tax gider vergisi expenditure gider, masraf, harcama expense account gider hesabı, masraf hesabı expense control masraf kontrolü expense no object masrafın önemi yok expense harcama, gider, masraf expenses of conveyance nakliye masrafları expenses of operating işletme masrafları expenses of treatment tedavi masrafları expensive pahalı, masraflı experience deneyim, tecrübe, başa gelen şey, serüven, olay, yaşantı," }, { "text": "görmek, görüp geçirmek, çekmek, yaşamak experienced deneyimli, tecrübeli experiment deney, deney yapmak experimental animal denek experimental chemistry deneysel kimya experimental lab araştırma laboratuvarı experimental laboratory araştırma laboratuvarı experimental physics deneysel fizik experimental research deneysel araştırma experimental deneysel experimentalism deneyselcilik experimentalist deneyselci experimentation deneyim, tecrübe, deney yapma experimenter araştırıcı, deneyci expert advice ekspertiz expert inquiry bilirkişi soruşturması expert report uzman raporu expert bilici, mütehassıs, uzman, bilirkişi, eksper, başbilen, belet, yakşı bilen, yakşı tanıyan, bilgili, yüksek ihtisaslı expert's report bilirkişi raporu expertise uzmanlık, bilirkişi raporu expertness ustalık, uzmanlık expiate cezasını çekmek expiation kefaret expiatory kefaret türünden expiration date vade tarihi expiration sona erme, bitiş, süre sonu, son, soluk verme expiratory nefes vermekle ilgili expire ölmek, süresi dolmak, sona ermek expired bill vadesi geçmiş senet expired süresi dolmuş expiry vade bitimi, son, bitim explain away sözü çevirmek, bahane getirmek, boyun kaçırmak explain oneself meramını anlatmak explain açıklamak, başa salmak, düşündürmek, tavzih vermek explainable açıklanabilir, izahı mümkün explanation açıklama explanatory açıklayıcı explant eksplant expletive kızınca söylenen, çoğu zaman anlamsız sözcük explicable açıklanabilir explicate yorumlamak, anlatmak, başa salmak explication açıklama, izah, yorum explicative açıklayıcı, izah edici explicit açık, apaçık, net, belirgin explicitly açıkça, kesin olarak explode patlamak, patlatmak exploit olağanüstü başarı, serüven, kahramanlık, yüreklilik, işletmek, kendi çıkarı için kullanmak, istismar etmek, sömürmek exploitation kullanma, faydalanma, sömürme, istismar exploiter kullanan, işleten, sömürücü exploration araştırma, keşif exploratory keşif türünden, araştırmayla ilgili explore every avenue her yola başvurmak explore keşfe çıkmak, inceleme gezisi yapmak, dikkatle incelemek, araştırmak explorer kaşif explosion chamber patlama odası explosion patlama explosive goods patlayıcı maddeler explosive substance patlayıcı madde explosive patlayıcı exponent (görüş/inanç) taraftar, savunucu, yandaş, üs exponential üsse ait exponentiate üs almak export association ihracat birliği export commodity ihracat maddeleri export credit ihracat kredisi export declaration ihracat beyannamesi export deficit ihracat açığı export department ihracat bölümü export duties ihracat vergisi export duty ihracat" }, { "text": "vergisi, ihraç resmi export embargo ihracat ambargosu export goods ihraç malları export licence ihraç lisansı, ihracat izni export license ihracat ruhsatı, ihracat lisansı export list ihraç listesi export manager ihracat müdürü export of merchandise mal ihracı export operations ihracat işlemleri export prohibition ihracat yasağı export share ihracat payı export surplus ihracat fazlası, ihraç fazlası export tax ihracat vergisi export ihracat yapmak, dışsatım yapmak, ihraç etmek, dışarıya vermek, dışsatım, ihracat, ihraç, ihraç malı exportable ihraç edilebilir exportation dışsatım, ihracat exporter dışsatımcı kişi ya da ülke, ihracatçı exporter's certificate ihracatçı belgesi exporting country ihraç eden ülke, ihracatçı ülke exporting ihraç etme, ihraç eden exports and imports ihracat ve ithalat exports dışsatım, ihracat expose açmak, korunmasız bırakmak, ifşa etmek, açığa vurmak, meydana çıkarmak, (film) ışığa tutmak, ifşa, teşhir, kamuya açıklama exposed korunmasız, maruz, açık, meydanda, muhafazasız exposition açıklama, izahat, uluslararası sergi expositor yorumcu, açıklayan kimse expository yorumlayan, açıklayan expostulate with dostça tenkit etmek, uyarmak, ikaz etmek expostulate protesto etmek, itiraz etmek expostulation dosça tenkit, uyarma exposure meter pozometre, ışıkölçer exposure time pozlandırma süresi, ışıklama süresi exposure korunmasızlık, ortaya çıkarma, ifşa, poz, kare expound açıklamak, belirtmek express company nakliye şirketi, nakliye ambarı express delivery ekspresle gönderme, acele teslim express elevator hızlı asansör express fee ekspres posta vergini express highway ekspres karayolu express letter ekspres mektup express messenger özel ulak express oneself maksadını anlatmak, meramını ifade etmek express regret üzüntüsünü bildirmek express service ekspres servis, hızlı servis express traffic hızlı trafik express train ekspres tren, sürat postası express warranty açık teminat express (buyruk/istek/vb.) açık, kesin, hızlı, süratli, ekspres, ekspres tren, ekspres posta, ekspres taşımacılık, anlatmak, dile getirmek, belirtmek, ifade etmek, göstermek, belli etmek, açığa vurmak, ekspres servisle, ekspres expressage nakliye şirketi, nakliye vergini expression anlatım, ifade, duygularını katma, ruh, yüz ifadesi, eda, ton, deyim, deyiş expressionism dışavurumculuk, ekspresiyonizm expressionist dışavurumcu, ekspresiyonist expressionless (yüz/ses/vb.) ifadesiz expressive" }, { "text": "anlatan, ifade eden, gösteren, anlamlı expressively anlamlı olarak expressiveness anlamlılık, etkileyicilik expressly açık ve net bir şekilde expressway karayolu expropriate kamulaştırmak, istimlak etmek expropriation kamulaştırma, istimlak expulsion kovma, çıkarma, atma, kovulma, çıkarılma, atılma expulsive kovan, çıkaran, ihraç edici, defedici expunge silmek, çıkarmak, bozmak, çizmek expurgate sansürlemek, makaslamak expurgation temizleme, arıtma expurgatory ıslah edici exquisite çok iyi, mükemmel, enfes, harika, ince, (acı ya da zevk) şiddetli, çok büyük, derin, (duyular) keskin, duyarlı, ince exsanguine kansız exscind kesip çıkarmak, yoketmek exsert dışarı çıkarmak exserted dışarı çıkmış (uzuv) exsiccate kurutmak, suyunu çektirmek exsiccation kurutma exsiccative kurutucu extant kaybolmamış, günümüze kadar gelen extemporary hazırlıksız, doğaçtan yapılan extempore hazırlıksız, doğaçtan, irticalen extemporize doğaçtan söylemek, irticalen söylemek extend the term of office görev süresini uzatmak extend the time vadesini uzatmak extend erişmek, yayılmak, sürmek, uzamak, daha uzun ya da büyük bir hale getirmek, uzatmak, genişletmek, germek, uzatmak, vermek, sunmak, sağlamak extended süresi uzatılmış, temdit edilmiş extensible uzatılabilir, uzanabilir, açılabilir extensile uzatılabilir extension board dahili santral extension cord uzatma kordonu extension table açılır-kapanır masa extension uzatma, büyütme, genişletme, uzama, büyüme, genişleme, ilave, ek, (alısün) dahili hat, dahili numara extensive agriculture yaygın tarım, ekstensif tarım extensive cultivation geniş tarım, ekstansif ziraat extensive (alan) geniş, büyük, büyük, derin, kapsamlı extensively yaygın olarak, çok extensiveness genişlik, yaygınlık extensometer ekstensometre, genleşmeölçer extensor muscle kol-bacak kası extensor ekstensor, kas açıcı extent uzunluk, büyüklük, boy, miktar, alan, genişlik, kapsam, ölçü, derece, mertebe extenuate mazur göstermek, azaltmak, hafifletmek extenuating circumstances hafifletici nedenler extenuation hafifletme, ciddiye almama extenuatory hafifletici, azaltıcı exterior angle dış açı exterior surface dış yüzey exterior wall dış duvar exterior dış, harici, dışarıda olan, dışardan gelen, dış, dış taraf, hariç, görünüş, dış görünüş exterminant imha edici şey exterminate yok etmek, öldürmek, kırmak, kökünü kazımak extermination yok etme, imha extern gündüzlü öğrenci, stajyer doktor external affairs harici işler external appearance dış görünüş external" }, { "text": "call uluslararası alısün çağrısı external credits dış krediler external debt dış borç external economy dış ekonomi external equilibrium dış denge external loan dış borç external respiration dış solunum external skeleton dış iskelet external structure dış yapı external view dış görünüş external dış, harici, dışa ait, dıştan gelen externality harici olma externalize maddileştirmek, dışa vurmak, yansıtmak externally harici olarak, dıştan exterritorial ülke dışında extinct volcano sönmüş yanardağ extinct (hayvan/vb.) nesli tükenmiş, soyu tüke extinction sönme, söndürme, nesli tükenme, ilga, fesih extinguish a fire yangını söndürmek extinguish (ışık/ateş) söndürmek, öçürmek extinguisher küçük yangın söndürücü extirpate köküyle sökmek, kökünden halletmek, kökünü kesmek, kökünden sökmek extol övmek, methetmek, göklere çıkarmak extort (from ile) tehditle, sıkıştırarak ya da baskıyla almak, gaspetmek, tehditle koparmak extortion zorla alma, haraç, zorbalık, şantaj extortionate (istek/fiyat/vb.) çok fazla, fahiş, aşırı, kazık extortioner zorla alan kimse, zorba kimse extortionist zorba kimse, kazıkçı extra costs ilave masraflar extra expenses ek masraflar extra freight ek yük, ilave yük extra judicial execution yargısız infaz extra premium ek prim extra profit ek kazanç extra und ilave fon extra gereğinden fazla, ek, fazla, ek olarak, ilaveten, fazladan, ekstra, ek, ilave, ekstra, figüran extracellular gözedışı, hücre dışı extract of account hesap özeti, ekstre extract çekmek, çekip çıkarmak, sökmek, elde etmek, çıkarmak, almak, (parça/vb.) seçmek, seçip çıkarmak, almak, aktarmak, seçme parça, seçme, öz, ruh, esans, hulasa, özet extraction fan vantilatör extraction çekme, çıkarma, soy, köken extractive çıkarıcı, doğal maddeleri işlemeye ait extractor aspiratör extracurricular ders bağdalamasının dışında, müfredat dışı extraditable iade edilebilir, iade edilebilen extradite suçluyu ülkesine iade etmek, suçluyu almak extradition suçluların iadesi extrados kemer sırtı, kubbe sırtı extrajudicial killings yargısız infaz extrajudicial mahkeme dışında olan, mahkeme dışı, yargı dışı extraneous konu ile ilgili olmayan, konu dışı extraordinary meeting olağanüstü toplantı extraordinary görülmemiş, alışılmamış, garip, acayip, olağandışı, olağanüstü, fevkalade, harikulade extrapolate (bildikleriyle gelecekte olacak bir şeyi) tahmin" }, { "text": "etmek extrasensory perception altıncı his extraterrestrial dünya dışından gelen, dünya dışı extravagance savurganlık, israf, aşırılık, ölçüsüzlük, mantıksızlık extravagant savurgan, müsrif, aşırı, haddinden fazla, saçma, mantıksız, aşırı, ölçüsüz extravagate başıboş dolaşmak, haddi aşmak extravert bkz.extrovert extreme case uç örnek, tipik olmayan bir örnek extreme limit azami vade extreme en uçtaki, had safhadaki, son, sınır, aşırı, çok büyük, son derece, çok, (düşünce/vb.) aşırı, müfrit, en uzak çekit, sınır, uç, son derece, son had extremely son derece, çok, aşırı extremism (siyasi düşünce/vb.'de) aşırılık, aşırı uçta olma extremist rightist aşırı sağcı extremist aşırı, ifratçı, azılı extremities eller ve ayaklar extremity (acı/üzüntü/vb.) en yüksek derece, son safha extricable kurtarılabilir, çıkarılabilir extricate (kıyın bir durumdan) çıkarmak, kurtarmak extrication kurtarma, kurtulma, çıkarma, ayırma, çıkma extrinsic dış, harici extrorse dışa bakan, dışa dönen extroversion dışadönüklük extrovert dışadönük kişi extrude sıkmak, çıkarmak, kalıptan geçirmek, ihraç etmek extrusion çıkarma, ekstrüzyon, ihraç etme extrusive mass püskürük kayaç extrusive çıkaran, fırlatan, püskürük exuberance bolluk, taşkınlık, laf kalabalığı exuberant coşkun, taşkın, (bitki) bol, verimli, bereketli exuberantly bollukla exudation sızma, akma, ter exude sızmak, akmak, yayılmak, sızdırmak, akıtmak, yaymak exult çok sevinmek, sevinçten uçmak, bayram etmek, coşmak exultant sevinçli, mutlu, bayram eden, sevinçten uçan, coşkun exultation sevinç, övünme, iftihar exuviate kabuk dökmek, deri dökmek, tüy dökmek eye for an eye and a tooth göze göz, dişe diş for a tooth eye opener ibret eye shadow göz farı eye socket gözyuvası, göz çukuru eye witness görgü tanığı eye göz, görme gücü, görüş, iğne deliği, dişi kopça, delik, göz, bakış, göz, nazar, dikkatle bakmak, gözünü dikip bakmak eye-catching dikkat çekici, göze çarpan eyeball göz küresi, göz yuvarlağı eyebright göz otu eyebrow pencil kaş kalemi eyebrow kaş eyecup göz banyosu için kullanılan kadeh, göz fincanı eyed gözlü eyeful bir içim su, gözalıcı kimse/şey eyeglasses gözlük, aynek eyehole gözevi, gözyuvası, göz çukuru, delik eyelash kirpik eyeless kör eyelet" }, { "text": "knot matafyon bağı eyelet leach matafyon yakası, seren yakası eyelet delik, matafyon, kopça iliği eyelid göz kapağı eyeliner göz kalemi eyepencil kaşboyası eyepiece oküler, göz merceği Eyes front! Önüne bak!, ileri bak! eyesight görme gücü, görme yeteneği eyesore gözü rahatsız eden, göze batan çirkin şey eyespot sadegöz eyestrain göz yorgunluğu eyetooth gözdişi, köpekdişi eyewash göz boyama, göz banyosu eyewater göz damlası, göz yaşı eyewinker kirpik eyewitness görgü tanığı, şahit eyrie kartal yuvası fa fa notası fabaceous fasulye familyasına ait fabeceae fasulye familyası fabian ihtiyatlı fable masal, hayvan masalı, fabl, öykünce, söylence fabled efsanevi, hayali fabric appearance kumaş görünümü fabric back kumaşın ters yüzü fabric printing kumaş baskısı fabric softener kumaş yumuşatıcı fabric weight kumaş ağırlığı fabric dokuma, kumaş, bez, (bina) yapı, dikili, çatı, iskelet, bünye fabricate uydurmak, icat etmek, kandırmak amacıyla uydurmak, yapmak, kurmak fabrication uydurma, yalan, yapma, yapım, imal, imalat, fabrikasyon fabricator fabrikatör fabulist fabl yazarı, uydurukçu, atıcı fabulous inanılmaz, şaşılacak, mükemmel, harika, müthiş, düşsel, uydurma, masal ürünü fabulously inanılmaz derecede, müthiş facade binanın ön yüzü, bina cephesi, alnaç, fasat, yanıltıcı, aldatıcı görünüm face about ters yöne dönmek face amount üzerinde yazılı meblağ face brick yüz tuğlası face card n. resimli iskambil kâğıdı face cream yüz kremi face down karşısındakini sindirmek, yüzükoyun face it out sonuna kadar götürmek face lathe yüz tornası face lifting yüze uygulanan estetik ameliyatı face par nominal değer face plate torna düz aynası face stone kaplama taşı, kesme taş face string alınlık kirişi face the music ceremeyi çekmek, sonucuna katlanmak face to face karşı karşıya, yüz yüze face up to yüz yüze gelmek face value nominal değer, itibari kıymet, yazılı değer face wall cephe duvarı, ön yüz duvarı face with yüzyüze gelmek face yüz, surat, çehre, görünüş, şekil, dış görünüş, itibar, saygınlık, şeref, bakmak, karşı karşıya olmak, karşılamak, karşı karşıya gelmek, göğüs germek, örtmek, sıvamak," }, { "text": "kaplamak face-lift yüz gerdirme ameliyatı, estetik ameliyat face-pack krem maskesi, yüz maskesi facecloth el-yüz havlusu faceless kim olduğu belirsiz, kimliği belirsiz facet traş edilmiş elmas ya da diğer değerli taşların yüzü, façeta, bir konunun ya da herhangi bir şeyin çeşitli yüzleri facetious sulu, patavatsız, uygunsuz şakalar yapan facial angle yüz açısı facial yüze ilişkin, yüzle ilgili, yüz bakımı, yüz masajı facies fasiyes, dış görünüş facile kolay yapılmış, kolay elde edilmiş, kolay, asan, derinliği olmayan, anlamsız, yüzeysel, basit facilitate kolaylaştırmak, yardım etmek facilities olanaklar, imkân facility yetenek, beceri, ustalık, rahatlık, avantaj, elverişlilik, olanak, kolaylık, fırsat, kolaylık, yararlı her türlü kuruluş, her türlü şey facing lathe yüz tornası facing stone kaplama taşı facing dış yüzey, dış kaplama, dış görünüm facsimile receiver faksimile alıcısı facsimile signature mühürlü imza facsimile transmitter faksimile vericisi facsimile kopya, suret, tıpkısı, tıpkıbasım fact film belgesel film fact gerçek, olgu, olmuş şey, olay, gerçek olay, bilgi, doğru bilgi, gerçek faction bölek, klik, hizip, bir topluluk içinde anlaşmazlık, kavga, ayrılık factionalism partizanlık factionist partizan, hizipçi, ihtilafçı factious fesatçı, fitneci, hizipçi factitious yapma, uydurma factitiously suni olarak factitive verb ettirgen eylem factitive voice ettirgen çatı factitive araçlı geçişli factor intensity faktör yoğunluğu factor intensive faktör yoğunluğu factor of production üretim faktörü factor of safety güvenlik katsayısı, emniyet katsayısı factor revenues faktör gelirleri factor shares faktör payları factor etmen, faktör, çarpan factorage komisyon factorial çarpınım, faktöriyel factoring faktöring factorization çarpanlara ayırma factorize çarpanlara ayırmak factors of production üretim etmenleri, üretim faktörleri factory building fabrika binası factory chimney fabrika bacası factory cost üretim maliyeti, fabrika maliyeti factory expenses fabrika giderleri factory hand fabrika işçisi factory inspector hükümet denetçisi, fabrika denetçisi factory labourer fabrika işçisi factory ledger imalat defteri, fabrika büyük defteri factory manager fabrika müdürü factory output fabrika randımanı factory price fabrika fiyatı factory production fabrika üretimi factory worker fabrika işçisi factory fabrika," }, { "text": "üretimlik factotum kâhya, her işi gören memur facts of life cinsel yaşamın ayrıntıları factual gerçeklere, olgulara dayanan factually olaylara dayanarak facula fakül, benek facultative ihtiyari, yetenekli, seçimli faculty dean bilimyurdu dekanı Faculty of Arts Edebiyat Bilimyurdu Faculty of Divinity ilahiyat Bilimyurdu Faculty of Letters Edebiyat Bilimyurdu Faculty of Science Fen Bilimyurdu faculty yetenek, beceri, yeti, fakülte, bilimyurdu fad geçici ilgi, geçici heves, şıltak, tutku, merak faddy geçici hevesli fade away ortadan kaybolmak, sönmek fade out yavaş yavaş kısmak, kısılmak, kararmak fade solmak, ağarmak, sefit olmak fade-up yavaş yavaş açmak fadeless solmaz faecal tortulu, dışkıya ait faeces dışkı, pislik fag angarya, sigara, ibne fagged (İİ) .çok yorgun, bitkin faggot çalı çırpı demeti, çıra demeti, (Aİ) ibne, sevimsiz kimse, köfte fagot bkz.faggot Fahrenheit degree Fahrenheit derecesi, Fahrenheit derecesi Fahrenheit scale Fahrenhayt ölçeği, Fahrenhayt ölçeği Fahrenheit Fahrenhayt faience fayans, çini fail due vadesi gelmek fail in one's duty görevinde kusur etmek fail safe arızaya karşı emniyetli fail safety hata emniyeti, hata güvenliği fail başaramamak, becerememek, başarısız olmak, geçememek, kalmak, (sınıfta) bırakmak, çaktırmak, beklenen sonucu verememek, yetmemek, yetersiz kalmak, düş kırıklığına uğratmak, zayıflamak, güçsüzleşmek, tükenmek, başarısızlık fail-safe control arıza güvenlik denetimi fail-safe system arıza güvenlik jüyesi failing that aksi takdirde failing zayıflık, kusur, hata, olmazsa failure logging arıza kaydı failure of evidence delil yetersizliği failure prediction arıza tahmini failure rate hata oranı failure recovery arızadan kurtarma failure to pay ödeyememe failure başarısızlık, yetersizlik, eksiklik, güçsüzlük, başarısız kimse/şey, yetmezlik fain memnun, hevesli, seve seve, zorunlu olarak faineant tembel faint zayıf, güçsüz, bilincini yitirmek üzere, bayılmak üzere, çok küçük, soluk, donuk, sönük, zayıf, silik, bayılmak, güçsüzleşmek, baygınlık, bayılma faintheart korkak, yüreksiz faintly azıcık, hafiften faintness halsizlik fair and square dürüst bir şekilde, doğrudan, direkt fair copy temiz nüsha, temiz kopya fair play tarafsızlık fair price makul fiyat fair spoken nazik, tatlı dilli, kandırıcı fair to middling" }, { "text": "fena olmayan fair wages adil vergin fair wind uygun rüzgâr fair dürüst, doğru, eşit, adil, orta, vasat, şöyle böyle, (hava) açık, güzel, sarışın, kumral, (ten/saç) açık renkli, (kadın) güzel, çekici, temiz, net, adilane, hakça, dürüstçe, kurallara uygun, panayır, pazar, fuar fair-haired sarı saçlı fair-minded makul düşünen fair-weather friend iyi gün dostu fairground panayır yeri fairing karenaj, kaplama fairlead kurtağzı fairly dürüst bir biçimde, hakça, yansızca, kurallara uygun biçimde, oldukça fairness doğruluk, dürüstlük, güzellik, insaflılık fairway serbest geçit, çimenli yol fairy tail efsane, peri masalı, palavra, uydurma fairy peri, ibne fairy-like peri gibi fairyland periler ülkesi fait accompli oldubitti, olupbitti, emrivaki faith güven, güvenç, güçlü inanç, söz, şeref sözü, inanç, iman, itikat, din, bağlılık, sadakat faithful bağlı, sadık, inançlı, imanlı, dinine bağlı, aslına uygun, doğru, yanlışsız faithfully içtenlikle, tam olarak faithless sadakatsiz, vefasız, hain, imansız, inançsız, güvenilmez faithlessness güvensizlik, imansızlık, vefasızlık fake taklidini/sahtesini yapmak, ayak yapmak, takınmak, numara yapmak, feyk atmak, sahtekâr, sahte şey, gas, taklit, sahte, gastan faker sahtekâr, dolandırıcı, seyyar satıcı fakir Hint fakiri, fakir falcate orak şeklinde, hilal şeklinde falchion kılıç falciform orak şeklinde falcon şahin, doğan falconer şahinci, avcı falconet bir çeşit ufak top falconry şahin ile avcılık, doğancılık falderal boş laf, önemsiz şey, süs fall about (gülmekten) katılmak fall asleep uykuya dalmak fall away çekilmek, fenalaşmak, gerilemek, zayıflamak fall back on yardım için başvurmak fall back geri çekilmek fall behind zamanında bitirememek, geride kalmak fall budding güz aşısı fall by the wayside başarılı olamamak, suya düşmek fall down on the job işin üzerine düşmemek fall down başarısız olmak, kötü gitmek, düşmek, çökmek fall due vadesi gelmek fall flat on one's face sırtı yere gelmek fall flat beklenen sonucu vermemek, güme gitmek fall for sth hook üç kâğıda gelmek fall for sth çok beğenmek, bayılmak, aldanmak, kanmak fall for -e âşık olmak, aşka düşmek, aldatılmak fall guy" }, { "text": "keriz, abalı, kurban fall in love with -e aşık olmak fall in love âşık olmak, sevmek, gönül vermek fall in price fiyatı düşmek fall in value değeri düşmek fall in with sb -e rastlamak fall in with sth kabul etmek, uymak fall in with rastgelmek, tesadüf etmek fall in ödeme zamanı gelmek, dizilmek, sıraya girmek fall into a trap tuzağa düşmek fall into arrears borçları vadesinde ödememek fall into error hataya düşmek, yanılmak, kârıkmak fall into oblivion unutulup gitmek fall into obloquy rezil olmak, dillere düşmek fall of leaves yaprak dökümü fall off ayrılmak, düşmek, bozulmak, çekilmek, azalmak fall on one's face yüzüne gözüne bulaştırmak fall on one's feet dört ayak üzerine düşmek, atlatmak fall on one's knees yola gelmek, diz çökmek fall on vahşice saldırmak fall out tartışmak, çatışmak, kapışmak, bozuşmak fall over backwards çok istekli olmak, elinden geleni yapmak fall over yıkılmak, sırtüstü düşmek, devrilmek fall short of yetmemek, tükenmek fall short suya düşmek, beklenen sonucu vermemek fall through suya düşmek, başarısız olmak, yarım kalmak fall to pieces parçalanmak, dağılmak fall to başlamak, düşmek, saldırmak, yemeye başlamak fall düşmek, azalmak, düşüş göstermek, inmek, yağmak, yıkılmak, çökmek, yaralanmak, ölmek, yenilmek, işgal edilmek, düşmek, rastlamak, asılmak, aşağı sallanmak, düşüş, düşme, azalma, çöküş, yıkılma, sonbahar, güz, payiz fall-planted beets güz pancarı fallacious yanlış, hatalı, mantıksız fallacy yanlış düşünce ya da inanç, yanlış mantık fallal süslü şey, süs fallen angel yeryüzüne inmiş melek fallen düşmüş, düşkün, günahkâr, şehit, fethedilmiş fallibility yanılma payı fallible hataya düşebilir, yanılabilir falling market fiyatların düştüğü piyasa falling sickness sara, epilepsi falling star akanyıldız, ağma, şahap falling düşen, düşme falling-in göçme, yıkılma fallopian tubes dölyatağı borusu, rahim borusu fallout nükleer bir patlama nedeniyle havaya yayılan radyoaktif madde fallow deer alageyik fallow land nadasa bırakılan toprak fallow nadasa bırakılmış toprak, nadasa bırakılmış, ekilmemiş falls çağlayan, çaylan, şelale false balance" }, { "text": "sheet sahte bilanço false bottom sahte dip, gizli dip false coin sahte para false colours sahte hüviyet false document sahte evrak false documents sahte evrak false drop sahte bilgi, hatalı bilgi false hair takma saç false keel kontra omurga false key maymuncuk false money sahte para false ogive balistik külah false pretences yanlış beyan false pretenses sahte iddia, yapmacık false signature sahte imza false step yanlış adım, hata false takeoff hatalı kalkış false teeth takma dişler false trade mark sahte ticaret markası false witness yalancı tanık false yanlış, takma, yapma, taklit, sadık olmayan false-hearted hain, sadakatsiz falsehood yalan, yalancılık falsely yalan olarak, sahte olarak, asılsız olarak falseness yalancılık, sahtelik, yalan falsetto (erkekte) yüksek perdeden ses falsework iskele falsies takma göğüs, yalancı göğüs falsification of accounts hesapların tahrifi falsification tahrif, taklit, sahtesini yapma falsified note düzmece senet falsified sahte, tahrif edilmiş falsifier sahtekâr falsify değiştirmek, tahrif etmek, saptırmak falsity yanlışlık, yanlış olma, yalan faltboat portatif bot falter sendelemek, duraksamak, bocalamak, tereddüt etmek fame ün, şöhret famed ünlü, şöhretli, meşhur familial kodak, kodaktan geçmiş, kodağa değişli, kodaklık familiar yakın dost, aile ahval ruhiyesi, çok yakın, samimi, tanış, bildik, tanıdık, yakın, bilen, teklifsiz, yakşı tanış olan, belet, bilgili, bilen, anlayan, aşina, alışık, laubali, bambılı, sulu, fazla samimi familiarity iyi bilme, aşinalık, yakınlık, içtenlik, samimilik, laubalilik familiarize alıştırmak, tanıtmak familiarly teklifsizce, samimilikle, dostça family allowance kodak yardımı family assurance kodak sigortası family benefits kodak ödenekleri family business kodak şirketi family circle kodak çevresi family company kodak şirketi family day soyadı family doctor kodak doktoru family estate kodak varlığı family insurance kodak sigortası family man ev bark sahibi family member kodak ferdi family name soyadı family of words kelime kodağı, sözcük kodağı family partnership kodak şirketi family planning kodak josparlaması family property kodak malları family ticket kodak bileti family tree soyağacı, hayatağacı, şecere, kodak kütüğü" }, { "text": "family aile, kodak, odbaşı, ocak, soy, familya, çocuklar famine kıtlık famish çok aç olmak, aç kalmak, açlık çekmek, açlıktan ölmek famished aç, açlık çeken famous ünlü, meşhur famously çok iyi fan antenna yelpaze anten fan belt vantilatör kayışı fan out birkaç kola ayrılmak fan the flames kışkırtmak fan yelpaze, pervane, yelletke, vantilatör, yelpazelemek, yellenmek, (out ile) yayılmak, hayran fan-tan parayla oynanan bir tür Çin kâğıt oyunu fanatic bağnaz, fanatik, aşırı meraklı fanatical bağnaz fanaticism bağnazlık, fanatizm fancier hayalci, yakşı bilen, yakşı tanıyan, heveskâr, belet, özellikle hayvan/bitki meraklısı fanciful düşe dayanan, düşsel, hayale dayanan, gerçek dışı, düşsel, hayal ürünü fancy dress ball maskeli balo, kıyafet balosu fancy dress maskeli balo kıyafeti, karnaval kıyafeti fancy goods fantezi eşya fancy oneself özünü sanmak fancy price fahiş fiyat fancy thread fantezi iplik fancy yarn fantezi iplik fancy imgelemek, aklında canlandırmak, düşünmek, istemek, arzu etmek, sanmak, hayal gücü, imgelem, hayal, kuruntu, istek, arzu, süslü, parlak renkli, sıradan olmayan fancy-free bağımsız, serbest, âşığı olmayan fancywork el işi fandango hareketli bir ispanyol dansı fane tapınak, mabet fanfare trampet temposu fanfaronade övünme, atma, farfaralık, övünme, böbürlenme fang uzun sivri diş fanged beet çatal kuyruklu pancar fanged dişli, azılı fanlight vasistas fanning mill tınaz makinesi fanny but, kaba et fantasia fantezi fantasm tayf fantast hayalperest fantastic düşsel, inanılmaz, hayal ürünü, fantastik, acayip, garip, harika, müthiş, çok iyi, süper fantastically aşırı derecede, fevkalade fantasy imgelem, düş gücü, düş, hayal, fantezi, düşlem fantoccini kukla oyunu far and away pek çok far and wide her yerde, yurdun dört köşesinde far be it from me bana düşmez far cry from dağlar kadar farklı Far East Uzak Doğu far from it ne münasebet far from -den ziyade, -in yerine far off çok uzak, dalgın far uzakta, uzağa, çok, pek çok, bir hayli, uzak, alıs, öte, daha uzaktaki, ötedeki, öbür far-flung yaygın, geniş far-out geçerli," }, { "text": "bilgili far-reaching geniş ölçüde, kapsamlı farad farad faraday faraday Faraday's law Faraday kanunu, Faraday yasası Faraday's laws of Faraday elektroliz kanunları electrolysis faraway uzak, dalmış, dalgın, uzaklara gitmiş farce sulu komedi, kaba güldürü, fars, hava civa farceur şakacı, muzip farcical gülünç, tuhaf farcy atlarda çıkan çıban türü fare forth yola çıkmak fare üstesinden gelmek, başarmak, geçinmek, dolanmak, yol parası, yiyecek farewell concert veda konseri farewell dinner veda yemeği, veda yemeği farewell alahaısmarladık, elveda, veda farewell! Uğurlar olsun! farfetched uydurma, inanılması zor farina mısır unu, irmik, nişasta farinaceous nişastalı farinose un veren, unlu farm aid tarımsal yardım farm animals çiftlik hayvanları farm hand çiftlik amelesi, rençper, tarım işçisi farm house çiftlik evi farm labourer tarım işçisi farm machinery ziraat kılgaları, tarım kılgaları farm manure çiftlik gübresi, işletme gübresi farm out (iş) havale etmek, kiraya vermek farm pasture çiftlik merası farm policy tarım politikası farm product çiftlik ürünü farm çiftlik, çiftlik evi, çiftçilik yapmak farmer çiftçi farmer's cooperative çiftçi kooperatifi farmhouse çiftlik evi farming industry tarım endüstrisi farming management tarımsal işletme, zirai işletme farming çiftçilik farmland ekilebilir arazi, tarıma uygun arazi farmstead çiftlik ve binaları farmyard manure çiftlik gübresi farmyard çiftlik avlusu farnesol farnezol faro kâğıdı dağıtana karşı oynanan iskambil oyunu türü farrago karmakarışık şey farrow yavrulamak (domuz) farsighted uzağı iyi gören, hipermetrop, ilerigörüşlü, öngörüşlü, ileriyi görür farsightedness hipermetropluk fart osuruk, osurmak farther uzak, daha uzaktaki, ötedeki, daha ileri, daha uzağa, daha uzakta farthermost en uzak farthest en uzak, en ileri, en uzağa, en uzakta farthing çeyrek peni farthingale çemberli kabarık etek, jüpon fasces hâkimlik sembolü fascia fasya, karın sargısı, renkli şerit, bağdoku fasciate (hayvan) renkli şeritli fasciated şeritli, çizgili fascicle küçük demet, salkım, kısım, fasikül, cüz fascicular salkımlı fascinate etkilemek, büyülemek fascinating etkileyici, büyüleyici fascination büyüleme, cazibe fascism faşizm fascist faşist fashion designer modacı fashion model manken fashion monger moda malların" }, { "text": "satıcısı fashion of the moment günün modası fashion parade moda sergisi fashion plate elbise modeli fashion moda, biçim, tarz, üslup, tavır, davranış, (elleri kullanarak) yapmak, kayırmak, biçimlendirmek, belli bir biçim vermek, istihsal etmek, hazırlamak fashionable modaya uygun, moda fashionably modaya uygun olarak fast asleep derin uykuda, derin uykuya dalmış fast boat ekspres vapur, hızlı gemi fast day oruç günü, perhiz günü fast dye has boya, solmaz boya fast estate gayri menkul fast finish has apre fast food fast food, hızlı yiyecek fast friend yakın arkadaş, güvenilir dost fast goods train ekspres marşandiz fast memory hızlı bellek fast motion hızlı hareket fast passenger steamer ekspres yolcu gemisi fast reverse winding hızlı geriye sarma fast to acids aside dayanıklı fast to washing yıkamaya dayanıklı fast to water suya dayanıklı fast train ekspres tren fast wind (bant) hızlı sarma fast hızlı, süratli, seri, çabuk, sıkı, sağlam, sabit, solmaz, sabit, (sögen) ileri, hızla, süratle, sıkıca, sağlamca, oruç tutmak, oruç fasten on kavramak, kapmak, kullanmak fasten upon kavramak, kapmak, kullanmak fasten bağlamak, iliştirmek, tutturmak, (giysi) iliklemek fastener tutturucu, bağlayıcı şey, bağ, toka fastening screw tespit vidası fastening kapı yada pencere kilidi, mandal ya da sürgü fastidious müşkülpesent, titiz, zor beğenir fastigiate konik fastness to detergents deterjan haslığı fastness to pressing ütü haslığı fastness to water suya karşı dayanıklılık fastness (renk/vb.) kalıcılık, sağlamlık fat as a pig yağ tulumu gibi fat cat zengin adam fat coal yağlı kömür, ziftli kömür fat content yağ miktarı fat solvent yağ çözücü fat (et) yağlı, şişman, tombul, kök, şişko, kalın, şişkin, dolgun, yüklü, yağ, içyağı fata morgana serap fatal error önemli hata fatal ölümcül, öldürücü, tehlikeli, zararlı, kötü fatalism yazgıcılık, kadercilik fatalist yazgıcı, kaderci fatality ölümle sonuçlanan kaza, ölüm, felaket fate yazgı, alın yazısı, kader, son, akıbet, ölüm, kısmet, gelecek fated kadere bağlı, kadere dayanan fateful hayati önemi olan, kaçınılmaz," }, { "text": "alında yazılı olan father figure tavsiye ve yardımına başvurulan kimse father of lies şeytan father on isnat etmek, yüklemek father ata, baba, müdafaacı, himayeci, ata gibi kaygı göstermek father-in-law kayınpeder father's brother's son amca oğlu father's sister's son hala oğlu fatherhood babalık fatherland anavatan, yurt fatherless babasız, yetim fatherliness babacan tavırlar fatherly babacan, baba gibi fathom curve eşderinlik eğrisi fathom line iskandil hattı fathom kulaç, bir metrelik derinlik, anlamak, kavramak, idrak etmek fathomable anlaşılabilir fathometer iskandil, sondör fathomless çok derin, dibine erişilmez, anlaşılmaz fatigue aşırı yorgunluk, bitkinlik, kağşama, maden yorgunluğu, yormak, yorgunluk vermek fatling besili hayvan fatten şişmanlatmak, semirtmek fattening capacity besi kapasitesi fattening range besi otlağı fattish şişmanca fatty acid yağ asidi fatty clay yağlı kil fatty degeneration yağ dejenerasyonu, aşırı şişmanlık fatty foods yağlı yiyecekler fatty heart yağ bağlamış kalp fatty tissue yağ dokusu fatty (yiyecek) yağlı fatuity ahmaklık, akılsızlık, budalalık fatuous saçma, akılsız fatuously ahmakça, akılsızca fauces boğaz faucet musluk faugh püf!, berbat!, Üf be! fault finding arıza bulma fault line kırık çizgisi, çatlak hattı fault plane kırık düzlemi fault scarp kırık basamağı fault time arıza zamanı fault zone kırık kuşağı, kırık bölgesi fault hata, yanlışlık, suç, kusur, arıza, bozukluk, eksiklik, fay, çatlak, hata bulmak, kusur bulmak fault-tolerant hata kaldırır, hatadan etkilenmez faulted structure faylı yapı, kırıklı yapı faulted faylı, kırıklı faultfinder tenkitçi faultless hatasız, kusursuz, mükemmel faultlessness mükemmellik faulty workmanship işçilik hatası faulty hatalı, kusurlu, arızalı, eksik faun yarısı keçi yarısı insan şeklinde bir ilah fauna fauna, direy faunal direysel, fauna faux pas gaf, hata, kabalık, uygunsuz hareket fava bakla, ful favor bkz.favour favour tariff ikramlı tarife favour onaylama, onay, destek, kayırma, iltimas, iyilik, yardım, lütuf, yüreklendirmek, desteklemek, onaylamak, lehinde olmak, yanında olmak, iltimas etmek, kayırmak favourable reply müspet cevap favourable olumlu, lehte, uygun, elverişli favourite gözde, sevgili, favori, kazanacağı umulan kişi ya da at, favori," }, { "text": "kayırılan kimse, en çok beğenilen, ençok sevilen, favori favouritism iltimas, kayırmacılık, adam kayırma favus kel hastalığı fawn on yaltaklanmak, yağ çekmek, dalkavukluk etmek fawn yavru geyik, açık kahverengi fax machine faks kılgası fax faks fay peri fayalite fayalit faze telaşlandırmak, iki ayağını bir pabuca sokmak fealty sadakat fear for endişe etmek, telaşlanmak fear of God Allah korkusu fear korkmak, ürkmek, çekinmek, (for ile) endişe etmek, telaşlanmak, korku, dehşet, kaygı, endişe fearful korkunç, müthiş, dehşetli, endişeli, kaygılı, korkulu, korku dolu, korkulu fearless korkusuz, yürekli fearlessly korkusuzca, yılmadan fearnought bir çeşit kalın yünlü kumaş fearsome korkutucu, müthiş feasibility study fizibilite çalışması feasibility fizibilite, uygulama olanağı feasible yapılabilir, olası, olanaklı, makul, mantıklı feast one's eyes gözlerine ziyafet çekmek feast şölen, ziyafet, yortu, bayram, iyi beslemek, ziyafet vermek, bol bol yiyip içmek feat of arms kahramanca iş feat ustalık, beceri ya da cesaret isteyen hareket, marifet feather bed kuş tüyü yatak feather bedding çalışanların korunması feather in one's cap övünülecek bir başarı feather key düz kama feather one's nest cebini doldurmak, köşeyi dönmek, küpünü doldurmak feather kuş tüyü, tüy, tüyle kaplamak featherbed kadroyu şişirmek featherbrained kuş beyinli, budala, ahmak feathercut kısa kesilmiş bayan saç modeli feathered tüylü featheredge kolay bükülen sivri uç feathering tüy, ok yeleği featherless tüysüz featherstitch civankaşı dikiş, zikzak featherweight (boks) tüysıklet, çok hafif, tüy gibi, önemsiz feathery tüylü, yumuşak, hafif feature film uzun metrajlı film, uzun film feature yüzün herhangi bir tarafı, neyinse göze çarpan tarafı, özellik, belirleyici nitelik, uzun film, makale, -in belirleyici/göze çarpan özelliği olmak, (göze çarpan bir özellik olarak) içermek, yer/yol vermek, yer/yol almak featureless hiçbir özelliği olmayan febrifuge ateş düşürücü ilaç febrile hummalı, ateşli February Şubat feces bkz.faeces feckless dikkatsiz, düşüncesiz, sorumsuz fecula nişasta, fekül feculence çamur, tortu, posa feculent tortulu fecund verimli, doğurgan, bereketli, semereli fecundate döllemek, verimlileştirmek, bereketlendirmek fecundation dölleme fecundity doğurganlık, verimlilik, bereketlilik" }, { "text": "fed up bıkkın, sıkkın fed bıkkın fedayeen fedai, komando Federal Court Federal Mahkeme federal taxes federal vergiler federal union federal birlik federal federal, birleşik federalism federalizm federalist federalist, fedaralizm yanlısı federalize devletleri birleştirmek federate federasyon halinde birleştirmek, birleşmek federation federasyon, birlik federative federatif fedora fötr şapka fee a waiter garsona bahşiş vermek fee damages maddi hasar tazminatı fee ücret, vergin, vizite, giriş vergini feeble zayıf, güçsüz, (şaka/düşünce/vb.) iyi düşünülmemiş, zayıf, soğuk, aptal, anlamsız, saçma feebleminded şapşal, geri zekâlı feebleness kuvvetsizlik, mecalsizlik feed cable besleme kablosu feed consumption yem tüketimi feed grinder yem kırma makinesi feed hopper besleme hunisi feed pipe besleme borusu feed pump besleme pompası feed stuff yem, tavuk yemi feed tank besleme deposu feed up fazla yedirmek, semirtmek, besiye koymak, bezmek, tenge gelmek feed beslemek, yiyecek vermek, beslenmek, yemek, gereksinimlerini sağlamak, beslemek, yiyecek, besin, yem, ot, mama feed-water besleme suyu feedback circuit geribesleme devresi feedback geribildirim, geribesleme, besleni feeder cable besleme kablosu feeder besleyici, şebeke hattı, yemek veren kimse feeding bottle biberon feeding canal iletim arnası feeding funnel doldurma hunisi feeding lever besleme kolu feeding pipe besleme borusu feeding besleme feedthrough geçiş besleyicisi feel an affinity for çok çekici bulmak feel as right as rain özünü turp gibi hissetmek feel at home özünü evindeymiş gibi hissetmek, rahat olmak feel bad özünü iyi hissetmemek feel cheap utanmak feel cold üşümek feel dizzy başı dönmek feel faint özünü bitkin hissetmek feel for için üzülmek, acımak feel giddy başı dönmek feel hot ateş basmak, sıcaklamak feel in one's bones that emin olmak, kuvvetle sezmek feel in one's bones emin olmak, inanmak, içine doğmak feel like a fish out of water sudan çıkmış balığa dönmek feel like a million dollars bomba gibi olmak feel like a wet rag çok yorgun hissetmek feel like doing canı yapmak istemek feel like thirty cents yerin" }, { "text": "dibine geçmek feel like canı istemek feel one's oat özünü beğenmek feel one's oats yere göğe sığmamak feel one's pulse nabzına bakmak, nabzını yoklamak feel one's way yavaş yavaş ilerlemek feel pains sancılanmak feel sb's pulse birinin nabzını yoklamak feel small küçük düşmek feel sorry for -e acımak, için üzülmek feel sorry acımak, yazığı gelmek, için üzülmek feel the pinch darda olmak feel under the weather keyfi bozuk olmak feel up to sth yapabilir durumda olmak feel duyumsamak, duymak, hissetmek, (dokunarak/elleyerek) hissetmek, el yordamıyla aramak, yoklamak, kanısında olmak, inanmak, sanmak, zannetmek, hissetmek, gibi görünmek, gibi gelmek, sezmek, hissetmek, duygu, duyumsama, hissetme, yoklama, arama feeler gauge kalınlık mastarı feeler duyarga, anten, dokunaç feeling no pain kafası dumanlı feeling duygu, sezim, his, dokunma, dokunum, duyarlık, hassasiyet, sezgi, sanı, zan, duygu, kanı, izlenim, kanaat, his, heyecan, duyma, bilinç, farkında olma feet foot feign ...numarası yapmak, gibi yapmak, (bahane/vb.) uydurmak feignedly sahte olarak, hile ile feint savaş hilesi, sahte saldırı feldspar feldispat feldspathoid feldispatımsı felicific sevindirici felicitate tebrik etmek, kutlamak felicitation tebrik felicitous mutlu, mesut, uygun, yerinde, münasip, isabetli felicity mutluluk, saadet, uygunluk, nimet, refah feline kedigil fell (ağaç) kesmek, düşürmek, vurup devirmek, vurmak fellah fellah feller ağaç kesen kimse fellmongered wool tabak yünü felloe jant, ispit fellow citizen vatandaş fellow countryman hemşeri, vatandaş, yurttaş fellow feeling başkasının halinden anlama, ortak duygu fellow sufferer dert ortağı fellow adam, herif, ahbap, arkadaş, dost, akademi üyesi, benzer, hemcins fellowship dernek, türküm, birdem bursu, birdem vakfı, duygu birliği, başkasının halinden anlama, duygularını paylaşma, arkadaşlık felly tekerlek çemberi felo de se intihar eden kimse felon dolama, suçlu, cani, habis felonious assault kasıtlı saldırı felonious cürümle ilgili, suçlu, suçla ilgili felonry mahkumlar felony ağır suç felsite felsit felspar feldsipat felt carpet keçe halı felt cloth keçe kumaş felt filter keçe filtre felt maker keçe yapımcısı felt keçe, fötr felt-tip" }, { "text": "pen keçeli kalem felted keçeli felting keçeleşme, keçe felucca Akdeniz'e mahsus yelkenli kayık female cell dişi hücre female connector dişi konektör, duy, priz female gamet dişi gamet female screw dişi vida female thread dişi diş, somun dişi female dişi, kadın, dişilere ilişkin, dişil feme covert evli kadın feme sole evli olmayan kadın feme karı, eş feminine gender dişi cinsi, dişil cins feminine kadınla ilgili, kadınsı, dişil femininity kadınsılık feminism kadın haklarını savunma, kadın yandaşlığı, hatunculuk, feminizm feminist hatuncu, feminist feminize kadınlaştırmak, kadınlaşmak femme de chambre oda hizmetçisi femme fatale vamp kadın, baştan çıkarıcı kadın femme kadın femoral uyluksal, kalça sümüğüyle ilgili femular muscle uyluk kası femur uyluk, kalça sümüğü fen bataklık arazi, bataklık fence wire çit teli, parmaklık teli fence çit, tahta perde, parmaklık, çalınmış eşya alıp satan adam, etrafını çitle çevirmek, eskrim sporu yapmak, baştan savma yanıt vermek, kaçamak yanıt vermek fencer eskrimci fencing eskrim, çit ya da duvar fend for oneself özüne bakmak, başının çaresine bakmak fend for bakmak, temin etmek fend off savuşturmak, atlatmak, defetmek, kovmak fend (off ile) özünü -den korumak, atlatmak fender lamp çamurluk lambası fender ocak, şömine çerçevesi, (Aİ) çamurluk fenestra sümükte küçük delik fenestrate delikli, pencereli fenestration delik açma fennec çöl tilkisi fennel rezene, dereotu fennelflower çörek otu fenny bataklıklı fent parça kumaş fenugreek çemenotu feoff tımar, zeamet feoffee tımar sahibi, zaim feoffer tımar veren kimse feoffment tımar fer-de-lance iri Güney Amerika yılanı feral vahşi, yabani, evcil olmayan ferial tatil günlerine ait ferine vahşi, yabani ferity vahşilik, yabanilik fermata durak ve uzatma işareti ferment mayalanmak, mayalamak, heyecanlanmak, telaşlanmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, heyecan, karışıklık, huzursuzluk, telaş, galeyan, maya fermentability mayalanabilirlik fermentable mayalanabilir fermentation process mayalama işlemi fermentation mayalanma, fermentasyon fermentative mayalayan, mayalanan fermi fermi fermion fermion fermium fermiyum fern eğreltiotu ferocious yırtıcı, sert, acımasız, haşin, vahşi, şiddetli ferocity vahşet, azgınlık, vahşilik ferrate ferrat, asitferik tuzu" }, { "text": "ferret about karıştırarak aramak ferret around karıştırarak aramak ferret out kovmak, araştırmak ferret yaban gelinciği, (about/around ile) karıştırarak aramak ferri- (önek) demir, demirli ferriage feribot parası, feribot nakli ferric ferrik, demirli ferriferous demirli ferrite ferrit ferritin ferritin ferro- demir, demirli, (önek) demirli ferrocene ferrosen ferroconcrete betonarme ferroelectric ferroelektrik ferromagnetic tape ferromanyetik bant ferromagnetic ferromanyetik ferromagnetism ferromanyetizma ferromanganese ferromanganez ferrometer ferrometre ferronickel ferronikel ferrosilicon ferrosilisyum ferrous demirle ilgili, demirli, demirden, demir ferruginous demirli, pas renginde ferrule demir halka, yüksük, bilezik ferry service feribot servisi ferry taşımak, bir araçla taşımak, götürmek, feribot, araba vapuru, rıhtım, iskele ferryboat feribot fertile land verimli toprak fertile verimli, bereketli, üretken, doğurgan fertility rate doğurganlık oranı fertility rent verimlilik rantı fertility verimlilik, bereketlilik, üretkenlik, doğurganlık fertilization gübreleme, dölleme, tozlama, aşılama fertilize döllemek, aşılamak, gübrelemek, verimli kılmak fertilizer gübre ferule şeytantersi fervency coşku, gayret, ateş, heves, hararet, şevk fervent coşkun, gayretli, ateşli, hevesli, tutkulu fervently coşkuyla, gayretle, hevesle, şevkle fervid çok şevkli, hiddetli fervor bkz.fervour fervour coşku, heves, tutku Fescennine müstehcen, açık saçık, ahlaksız fescue bir çayır otu festal bayrama ait, yortuya ait, şen, eğlenceli fester (yara) mikrop kapmak, irinlenmek festination sinirlenerek hızlı yürüme festival şenlik, festival festive festival/şenlik ile ilgili festivity şenlik, eğlence festoon çiçek ya da yaprak zinciri, çiçek ya da yaprak zincirleriyle süslemek fetal cenine ait fetch a compass dolaşmak fetch a price belirli bir fiyata satılmak fetch up geri dönmek fetch gidip getirmek, gidip almak, belirli bir fiyata satılmak, kazanç getirmek fetching cazibeli, çekici fete eğlence, şenlik, şölen, piknik, onurlandırmak, iyi ağırlamak, ziyafet vermek fetid (su/vb.) pis kokulu fetidness kokuşma fetish tapıncak, fetiş, aşırı ilgi, dikkat, saplantı, hastalık fetishism tapıncakçılık, fetişizm fetlock atın topuğu, topuk kılları fetor pis koku fetter pranga, zincir, pranga vurmak, zincire vurmak fettle akıl, ruh ve beden yağdayı, hal durum, form fetus bkz.foetus feu tımar feud with kavgalı olmak feud" }, { "text": "kan gütmek, kin beslemek, kan davasını sürdürmek, kan davası, kavga, kin, düşmanlık feudal system feodal jüye feudal derebeyliğe ilişkin, feodal feudalism derebeylik, feodalizm feudality derebeylik, tımar, zeamet feudatory tımarcı fever heat hararet fever thermometer tıbbi termometre fever ateş, heyecan, telaş fevered ateşli, hummalı, sıtmalı, heyecanlı, telaşlı feverish ateşli, hararetli, heyecanlı, telaşlı, hummalı few and far between ara sıra olan, tek tük few bir pare, küçük, az miktar, cüzi, bazıları, bazı, bir balaca, az, biraz, birkaç, birkaç kişi/şey/tane, bir kadar fey kaçık, üşütük, çatlak fez fes fiacre küçük atlı araba fiancé (erkek) nişanlı fiancée (kız) nişanlı fiasco başarısızlık, fiyasko fiat in bankruptcy iflas kararı fiat money itibari para fiat emir, resmi izin, hüküm, karar fib küçük ve önemsiz yalan, zararsız yalan, beyaz yalan, küçük yalan söylemek fiber bunch lif demeti fiber structure lif yapısı fiber lif, iplik, telcik, fiber, karakter fiberboard fiber, fiber levhası fiberglass bkz.fibreglass fiberoptics fiberoptik fibre lif, tel, elyaf, iplik, karakter sağlamlığı fibreglass fiberglas, camyünü fibril fibril, lifçik fibrin fibrin fibrinogen fibronojen fibroid fibroit, lifli, lif gibi fibroin fibroin fibroma lifli tümör fibrosis fibrosis fibrous root saçakkök fibrous lifli, telli fibula kamış sümüğü, fibula fichu üçgen omuz atkısı fickle vefasız, dönek fickleness döneklik, kararsızlık fictile topraktan yapılmış fiction kurmaca yazın, düş ürünü yapıt, kurgu, uydurma, düş, icat fictional (öykü/yapıt/vb.) uydurma fictionist romancı fictitious export hayali ihracat fictitious gerçek olmayan, imgesel, uydurma, kurmaca fictive hayali, fiktif, itibari, sahte fid kaşkaval, mandal, çelik fiddle around vakit geçirmek fiddle away vakti boşa geçirmek fiddle keman, dolandırıcılık, üçkâğıt, keman çalmak, (with/about/around ile) oyalanmak, zaman öldürmek, oyuncak etmek, amaçsızca oynamak, kurcalamak, üzerinde oynamak, üçkağıt yapmak fiddle-de-dee Boş laf!, Saçma! fiddle-faddle ıvır zıvır, saçma sapan söz fiddler kemancı, düzenbaz, dolandırıcı, üçkâğıtçı, serseri fiddlestick keman yayı, zırva, saçmalık fidelity bond kefalet senedi fidelity bağlılık, sadakat, aslına uygunluk fidget yerinde duramayan kimse, narahat, kıpırdanmak, huzursuzlanmak, yerinde" }, { "text": "duramamak fidgety yerinde duramayan, kurtlu, rahat durmayan fiducial güvenen, emniyet eden fiducially güvenle, emniyetle fiduciary loan teminatsız kredi fiduciary money itibari para fiduciary itimada dayanan, emanet olan, itibari, mütevelli, mutemet, yedi emin, saymaca, itibari fie! Ayıp!, Yuh! fief tımar, zeamet field artillery sahra topçusu field control alan kontrolü, alan denetimi field corn hayvan yemi olarak yetiştirilen mısır field crops tarla ürünleri field day manevra günü, spor bayramı, yarışma günü field effect alan etkisi field events atlama ve atma karşılaşmaları field glasses arazi dürbünü field gun sahra topu, top field hospital sahra hastanesi field marshal mareşal field mouse tarlafaresi field observation alan gözlemi field of vision geniş görüş alanı field officer binbaşı field pickup dış yayın field research alan araştırması field scanning alan taraması field service sahra hizmeti, taşra teşkilatı field sports açık hava sporları, atletizm field study alan araştırması field survey alan araştırması field test arazi deneyi field testing alan testi field theory alan teorisi, alan kuramı field trip (öğretimde) tatbikat field weapons sahra silahları field work arazi işi, yerinde araştırma field tarla, alan, saha, açık arazi, kır, kırlık, otlak, çayır, mera, çalışma, iş, etkinlik alanı, (at yarışı) yarışmaya katılanlar fieldfare ardıç kuşu fieldpiece sahra topu fieldwork belirli bir alanda bilimsel çalışma, alan çalışması fiend şeytan, iblis, kötü ruh, (neyese) düşkün fiendish haşin, acımasız, çok zeki, şeytani fiendishness canavarlık fierce clutch sert kavrama fierce azılı, acımasız, vahşi, kızgın, çok büyük, çok fazla, aşırı fierceness vahşet fieri facias haciz emri fiery ateşten, ateşli, ateş gibi, kızgın fiesta yortu, bayram, fiesta fife rail armadura fife asker düdüğü, düdük çalmak fifteen onbeş fifteenth onbeşinci fifth column beşinci kol fifth wheel gereksiz şey veya kimse fifth beşinci fiftieth ellinci fifty elli fifty-fifty yarı yarıya, ortaklaşa, yarı yarıya, ortaklaşa, eşit olarak fig incir, incir ağacı fig-leaf incir yaprağı fight against time zamana karşı yarışmak fight" }, { "text": "off ile mücadele etmek, defetmek, püskürtmek fight shy of kaçınmak, sakınmak fight tooth and nail canını dişine takarak mücadele etmek fight savaşmak, çarpışmak, kavga etmek, dövüşmek, ...ile savaşmak, -e karşı savaşım vermek, tartışmak, didişmek, dövüş, kavga, savaş, savaşım, mücadele, kavgacılık ruhu fighter plane savaş uçağı fighter kavgacı, savaşçı, avcı uçağı fighting cock dövüş horozu, kavgacı horoz fighting fit turp gibi sağlıklı fighting savaş, mücadele, kavga, harp figment hayal ürünü ya da uydurma şey figuline çanak çömlek figurant figüran figuration şekle sokma, tasvir, temsil figurative meaning mecazi anlam figurative değişmeceli, mecazi figure code rakam şifresi figure of speech mecaz, istiare, değişmece, eğretileme figure on planlamak, hesaba katmak, hesap etmek figure out düşünerek bulmak, çözmek, anlamak, hesaplamak figure skating artistik patinaj figure biçim, şekil, figür, beden yapısı, boy, pos, endam, sayı, rakam, önemli kişi, şahsiyet, sanmak, inanmak, saymak, olarak yer almak figured desenli figurehead gemi aslanı, kukla başkan, göstermelik yönetici figures of speech söz sanatları figurine küçük heykel figwort sıracaotu filament yarn filament iplik filament filaman, ince tel filariasis filaria enfestasyonu, kan/bağırsak parazitlerinin filature iplik fabrikası filbert fındık filch aşırmak, çalmak, yürütmek file a suit dava açma file cabinet dosya dolabı file label dosya etiketi, kütük etiketi file name dosya adı, kütük adı file number dosya numarası file processing dosya işleme, kütük işleme file purging dosya silme, kütük silme file size dosya boyutu, kütük boyutu file store dosya deposu, kütük deposu file structure dosya yapısı file transfer dosya transferi, kütük aktarımı file volatility dosya değişimi, kütük uçuculuğu file eğe, törpü, eğelemek, törpülemek, dosya, klasör, bir konu hakkında toplanan belgeler, dosyalamak, dosyaya koymak, resmi işleme koymak, sıralamak, tasnif etmek, sıra, kuyruk, tek sıra halinde yürümek filet bkz.fillet filial evlada ilişkin, evlatla ilgili filiariasis kan ve bağırsak asalakları hastalığı filiation evlatlık filibeg iskoçyalıların giydiği eteklik filibuster (parlamento/vb.'de) işi uzatmak, ağırdan almak filiform iplik şeklinde" }, { "text": "filigree altın ya da gümüşü tel biçiminde işleme, telkâri filing cabinet dosya dolabı, evrak klasörü filing card fiş filing clerk dosya memuru filing fee dosya vergini filing system dosyalama jüyesi filing tray dosyalama rafı filing dosyalama filings eğe talaşı fill a tooth diş dolgusu yapmak fill character dolgu karakteri fill in for sb birinin yerini doldurmak fill in doldurmak, karnı doyurmak, vekillik etmek fill out an application başvuru formu doldurmak form fill out giderek şişmanlamak, doldurmak, dolup kabarmak fill sb's shoes yerini doldurmak fill the bill ihtiyacı karşılamak, gerekeni yapmak fill up a form form doldurmak fill up dolmak, taşmak, doldurmak, taşırmak fill doldurmak, dolmak, dolmak, kaplamak, yayılmak, yapmak, icra etmek, yerine getirmek, karşılamak, doyurmak, tatmin etmek, istiap haddi, istenilen/gereksinilen miktar filler cap radyatör kapağı filler dolgu, (boyada) astar fillet weld dolgu kaynak, bindirme kaynak fillet sümüksüz/kılçıksız et, fileto, (eti) fileto kesmek, kılçığını ya da sümüklerini ayıklamak filling material dolgu maddesi filling station benzinci, benzin istasyonu filling doldurma, dolgu, diş dolgusu fillip fiske, fiske vurmak fillister head screw yıldız başlı vida fillister oluk rendesi, oluk filly yavru kısrak, dişi tay film archive film arşivi, filmlik film camera film makinesi, sınalga, kamera, alıcı film cartridge film kaseti film cement film yapıştırıcısı, zamk film circuit film devre film fan sinema meraklısı film library film kütüphanesi, film arşivi film pickup film okuyucu, film verici, film yayın aygıtı film projector film gösterme makinesi, projektör, gösterici film reader film okuyucu film recorder film kaydedici film recording film kaydı film reel film bobini, makara film scanner film okuyucu, film verici film scanning film tarama film shooting filme alma, film çevirme, film çekme film speed film hızı, film duyarlığı film spool film bobini, makara film star film yıldızı film strip film şeridi, ders filmi film studio film stüdyosu film ince tabaka, ince örtü, ince deri, zar, yanka," }, { "text": "film, film çekmek, filme almak filmset film ile dizmek filmy ince, saydam, şeffaf filter bag filtre torbası filter bed filtre havuzu filter choke filtre bobini filter cloth filtre bezi, süzme bezi filter gravel filtre çakılı filter lid filtre kapağı filter paper filtre kâğıdı, süzgeç kâğıdı filter süzgeç, filtre, süzmek, filtreden geçirmek, süzülmek filterable filtreden geçebilen, süzülebilir filtering apparatus süzme aygıtı filtering süzme filth pislik filthiness kirlilik, kir, pislik filthy lucre para filthy rich bok gibi zengin filthy pis, kirli, kaba, çirkin, pis filtrate süzüntü, filtrat, süzülmüş sıvı, süzmek filtration süzme, süzüm fimbriated (bitki) püsküllü, saçaklı fin keel kotra omurgası fin yüzgeç, yüzgece benzer şey finagle hile yaparak elde etmek, kandırmak final account kesin hesap, nihai hesap final balance sheet kapanış bilançosu final balance son bakiye, kesin bakiye final cause son amaç final cost kesin maliyet final date son gün final deficit nihai açık final examination bitirme sınavı final goods nihai mallar final invoice gerçek fatura final judgment son karar, kesin karar final match final maçı final maturity vade tarihi final phoneme son ses final port varış limanı final product nihai ürün final provisions son hükümler final quotation borsa kapanış fiyatı final receipt nihai makbuz, son makbuz final report son rapor final total genel toplam, son toplam final treatment son işlem final velocity son hız final sonda gelen, sonuncu, son, kesin, kati, nihai, final, son karşılaşma, dönem sonu sınavı, final finale final finalist finalist finality kesinlik, katiyet, son bulma, sona erme finalize sonuçlandırmak, bitirmek finally sonunda, en sonunda, nihayet, kesin olarak, tamamen finance act bütçe kanunu finance bill finansman senedi finance committee mali komite finance company finansman şirketi finance house finans kurumu finance market finans piyasası finance syndicate mali sendika finance maliye, finanse, iş kurmada gereken para, ç.mali durum, paraca desteklemek, gereken parayı vermek, finanse etmek finances mali durum financial accounting" }, { "text": "mali muhasebe financial administration mali idare financial advisor mali müşavir financial affair mali durum financial aid mali yardım, parasal yardım financial analysis mali analiz financial analyst mali analist financial and spiritual maddi ve manevi destek support financial backer finansör, parasal destek sağlayan financial balance sheet mali bilanço financial books mali defterler financial budget mali bütçe financial center mali merkez financial circles mali çevreler financial columns ekonomi sütunu financial company mali şirket, mali ortaklık financial condition mali durum financial crisis mali kriz financial customs duties mali gümrük vergisi financial difficulty para sıkıntısı, ödeme güçlüğü financial embarrassment mali sıkıntı financial engagements mali taahhütler financial expenses mali masraf financial facilities finansal imkânlar financial incentive mali teşvik financial institutions mali kuruluşlar financial intermediation finansal aracılık financial investment mali yatırım financial jurisdiction mali kaza financial law finansman kanunu financial liability mali sorumluluk financial loan finansman kredisi financial magnate sanayi kralı financial market finansal pazar, mali piyasa financial muscles mali kuvvet financial obligation mali yükümlülük financial operation mali işlem financial paper ekonomi gazetesi financial period mali dönem financial policy finansman politikası financial position finansal yapı, mali durum financial power finansal güç, mali güç financial ratio mali oran financial reforms mali reformlar, finansal reformlar financial report finansal rapor financial resource mali kaynak financial sector mali kesim financial situation mali durum financial standing mali durum financial statement bilanço, mali çizelge financial statistics mali istatistikler financial status mali yağdayı financial structure finansal yapı, mali yapı financial support mali yardım financial survey mali analiz financial syndicate mali sendika financial system mali jüye financial world finans dünyası financial year mali yıl, muhasebe dönemi, hesap dönemi financial mali financially mali bakımdan financier maliyeci, anamalcı, sermayedar financing charges finansman masrafları financing company finansman şirketi financing of exports ihracat finansmanı financing finansman finback bir çeşit balina finch ispinoz find approval rağbet görmek find bail" }, { "text": "kefil bulmak find fault with kusur bulmak, tenkit etmek, özür bulmak find favour rağbet görmek find guilty suçlu bulmak find one's feet özünü geçindirecek hale gelmek find oneself özüne gelmek find out çözmek, keşfetmek, anlamak, öğrenmek find quarrel in a straw her şeye mız koymak, her şeye irat tutmak find bulmak, tapmak, buluş, keşif, bulunan şey, bulgu finder bulan, bulucu, vizör, arayıcı finding bulgu, bulunmuş, keşfedilmiş şey, sonuç, karar fine adjustment ince ayar fine arts güzel sanatlar fine coal ince kömür fine earth ince toprak fine filter ince filtre fine flour has un fine gold safi altın fine grain ince tanecik fine gravel ince çakıl fine paper birinci sınıf değerli evrak fine sand ince kum fine structure ince yapı fine tuning ince ayar fine para cezası, para cezasına çarptırmak, güzel, iyi, yakşı, kaliteli, çok ince, incecik, ince, küçük, kırıntılar halinde, (hava) güzel, açık, parlak, sağlıklı, rahat, keyfi yerinde, (iş) dikkatli, iyi, ustaca yapılan, (maden) saf, som, ince ince, çok iyi, iyi bir şekilde fine-drawn inceltilmiş (tel) fine-grained ince taneli fine-meshed sık ilmekli finely çok iyi bir biçimde, güzel güzel, ince ince fineness incelik, güzellik, zarafet finery süslü takılı güzel elbise finesse (insan ilişkilerinde) kurnazlık, incelik, yönetme yeteneği, ustalık finger bone parmak sümüğü finger bowl sofrada parmak yıkayacak kap finger mark parmak izi finger milking elle sağım, parmakla sağım finger nut kelebekli somun finger plate kilit aynası finger parmak, parmaklarla tutmak, parmaklamak, (müzik aletini) parmakla çalmak fingerboard keman veya ut sapı, piyano klavyesi fingering parmakları doğru kullanma, ince örgü yünü fingernail tırnak fingerprint parmak izi fingertip parmak ucu finical titiz finicky huysuz, güç beğenir, müşkülpesent, mızmız fining durultma, arıtma, saflaştırma finish off bitirmek, tamamlamak, tüketmek finish up with sth bitirmek finish with ile işini bitirmek, ilişkisini kesmek finish bitirmek, tamamlamak, sona erdirmek, bitmek, sona ermek, (yorgunluktan/vb.) bitirmek, gücünü kesmek, (yiyecek/içecek) bitirmek," }, { "text": "bitiş, son, finiş, son, bitirme, bir şeyin bitmiş hali finish-turn tornada perdahlamak finished goods mamul mallar finished product son ürün, bitmiş ürün finished bitik, tükenmiş, bitmiş, tamamlanmış, bitirilmiş, tam finisher ayarlı serici, finişer, apreci, nihai darbe finishing treatment bitirme işlemi finishing bitirici, tamamlayıcı, bitirme, perdah, cila finite set sonlu küme finite sonu olan, sonlu, sınırlı finitely sınırlı olarak finiteness fanilik, sınırlılık fink grev kırıcı işçi, muhbir Finland Finlandiya Finn Finli finned kanatlı Finnish Finlandiya'ya özgü, Fin dili fiord bkz.fjord fir cone köknar kozalağı fir needle köknar yaprağı fir köknar fire a broadside borda ateşi etmek fire a volley yaylım ateşi açmak fire alarm yangın alarmı Fire away! Hadi başla! fire balloon sıcak hava balonu fire bar ızgara çubuğu fire brick ateş tuğlası fire brigade itfaiye fire bucket yangın söndürme kovası fire damage yangın hasarı fire danger yangın tehlikesi fire department itfaiye teşkilatı, itfaiye teşkilatı fire drill yangından kaçma talimi fire engine itfaiye arabası, yangın tulumbası fire escape yangın merdiveni fire extinguisher yangın söndürme aygıtı fire fight silahlı kavga fire fighting yangınla mücadele fire foam yangın köpüğü fire hazard yangın tehlikesi fire hydrant yangın söndürme musluğu fire indemnity yangın tazminatı fire insurance yangın sigortası fire loss yangın zararı, yangın hasarı fire off pişirmeyi tamamlamak, hemen göndermek fire plug yangın musluğu fire point yanma çekidi fire policy yangın sigorta poliçesi fire power ateş kudreti fire prevention yangın önleme fire protection yangın korunması fire raiser kundakçı fire raising kundakçılık fire resisting ateşe dayanıklı fire risk yangın rizikosu fire screen ateş siperi, ocak siperi fire season yangın mevsimi fire station itfaiye merkezi fire stone çakmaktaşı, sileks fire superiority ateş üstünlüğü fire support ateş desteği, atış desteği fire tongs ateş maşası fire tower yangın kulesi fire tube alev borusu fire underwriter yangın sigortacısı fire up fayrap etmek, birden bire kızmak, parlamak fire wall yangın duvarı" }, { "text": "fire warden yangın bekçisi fire watch yangın detektörü, yangın bulucu fire worship ateşe tapma fire worshipper ateşperest fire ateş, alev, yanma, yangın, parıltı, parlaklık, ateş etme, ateş, ısıtma aygıtı, yakmak, tutuşturmak, ateşe vermek, ateş etmek, ateşlemek, (seramik/vb.) pişirmek, fırınlamak, dağlamak, ateşlendirmek, heyecanlandırmak, gayrete getirmek, canlandırmak, işten atmak, işten kovmak fire-eater çıngar çıkaran kimse, ateş yutan hokkabaz fire-gilding ateşte yaldızlama, alev yaldızı firearm ateşli silah fireball akanyıldız, enerjik kimse fireboat yangın söndürme gemisi firebrand meşale, kundakçı firebreak yangın önleme şeridi firebrick ateş tuğlası fireclay ateş kili, şamot toprağı, ateş toprağı firecracker kâğıt fişek firedamp indicator grizu göstergesi firedamp grizu, madengazı, metan gazı firedog ocağın demir ayaklığı firefighter itfaiyeci firefly ateşböceği fireguard şömine ızgarası fireless ateşsiz, cansız firelight alev ışığı fireman itfaiyeci fireplace şömine, ocak fireproof yanmaz, ateşe dayanıklı fireproofing ateş almaz malzeme fireside (ev içinde) şömine yanı, ocak başı, ateş yanı firethorn ateş dikeni fireweed yakıotu firewood odun firework havai fişek fireworks donanma fişekleri firing line ateş hattı firing mechanism ateşleme mekanizması firing order ateşleme sırası firing power ateşleme gücü firing range atış alanı, poligon firing squad merasim mangası, idam mangası firing time ateşleme zamanı firing ateş etme, yakma, dağlama firkin küçük fıçı firm contract kesin sözleşme, kati mukavele firm management işletme yönetimi firm offer kesin öneri, kesin teklif firm order kesin sipariş firm price kesin fiyat, kati fiyat firm sale kesin satış firm up sabit kılmak, sağlamlaştırmak firm value firma değeri firm sert, katı, sağlam, dayanıklı, sıkı, sabit, değişmez, firma, şirket firmament gök, gökyüzü firman ferman firmly sımsıkı, sıkıca, metanetle, sebatla, kuvvetle firmness kesinlik, katiyet, sağlamlık, dayanıklılık firmware aygıt yazılımı, bellenim firn buzkar, neve first aid kit ilkyardım çantası first aid ilk yardım first and foremost en önemlisi, ilk önce, her şeyden önce first and last ilk ve son, her şeyi hesaba katarak first bid ilk teklif first choice articles" }, { "text": "birinci kalite mal first chop birinci sınıf, kaliteli first class ticket birinci mevki bileti first class birinci mevki first come first served, sona kalan dona kalır first day pazar günü, ilk gün first draft öntaslak first edition ilk basım first floor birinci kat, zemin katı first fruits alınan ilk ürün, ilk sonuç, ilk hasılat first generation birinci kuşak first half ilk yarı, ilk altı ay first hand ilk el, birinci el first installment birinci taksit first lady başbakanın karısı first lieutenant üsteğmen First Lord of the bahriye nazırı Admiralty first mail adi posta first mortgage birinci derecede ipotek first name isim, asıl isim first night gala temsili, açılış gecesi first of all en önce, ilkin first or last er geç first order lever birinci derecede kaldıraç first product ilk ürün first publishing ilk yayım first rate birinci sınıf first sergeant kıdemli başçavuş first shot ilk silah atan olmak first ilk, birinci, diğerlerinden önce gelen kimse/şey, İngiltere'de en yüksek birdem derecesi, birinci, ilk, baş, başta, ilk kez first-born ilk çocuk firsthand ilk elden, dolaysız firstling ilk sonuç, ilk çocuk firstly önce, ilk önce, birincil olarak, herşeyden önce, ilk başta firth haliç fiscal adjustments mali ayarlamalar fiscal authorities mali makamlar fiscal capacity mali kapasite fiscal charges vergi giderleri fiscal competition mali rekabet fiscal decisions mali kararlar fiscal dividend mali temettü fiscal economics mali ekonomi fiscal evasion vergi kaçırma fiscal incentives mali teşvikler fiscal jurisdiction mali yargı fiscal law mali hukuk, mali yasa fiscal monopoly mali tekel fiscal period mali dönem fiscal policy maliye politikası fiscal relations mali ilişkiler fiscal report finans raporu fiscal resources mali kaynaklar fiscal responsibility mali sorumluluk fiscal service mali hizmet fiscal stability mali istikrar fiscal system vergi jüyesi, finans jüyesi fiscal year mali yıl fiscal mali fish ball balık köftesi fish bolt lama cıvatası fish bone kılçık fish" }, { "text": "eye balık gözü fish finder sonar fish for ağız aramak fish glue balık tutkalı fish hawk balık kartalı fish in muddy waters bulanık suda balık avlamak fish in troubled waters bulanık suda balık avlamak fish line olta ipi fish market balık pazarı fish oil balıkyağı fish out of water sudan çıkmış balık fish pond balık yetiştirme havuzu, balık havuzu fish scale balık pulu fish balık, balık eti, balık tutmak fish-eye lens balıkgözü objektif fishbone balık kılçığı fisher balık tutan kimse, balıkçıl hayvan, balıkçı fisherman balıkçı fishery balıkçılık, dalyan, balık yatağı, balık tarlası fishhook olta fishing boat balıkçı kayığı fishing gear balıkçı takımı fishing hook olta iğnesi fishing line olta fishing net balıkçı ağı fishing port balıkçı limanı fishing rod olta kamışı, karmak fishing tackle balık takımı fishing balıkçılık fishmonger balık satıcısı, balıkçı fishplate süyek, cebire, bağlama levhası, süyekle bağlamak, bağlama levhası fishtail bit çatal uç fishtail balık kuyruğu biçiminde fishway balık geçidi, balık sapağı fishwife balıkçı kadın fishy balık tadında ya da balık kokulu, şüpheli, karanlık, içinde bit yeniği olan, inanılması güç fissile bölünebilir, yarılabilir, bölünür fissility bölünürlük, yarılabilirlik fission bölünme, yarılma, yarma, atom çekirdeğinin parçalanması fissionable parçalanabilir, bölünebilir fissiparous ikiye bölünerek üreyen fissure çatlak, yarık fissured çatlak, yarık fist yumruk fisticuffs yumruk yumruğa kavga fistula fistül, akarca fistular boru şeklinde fistulous fistülle ilgili fit as a fiddle turp gibi fit for a king krallara layık fit for nothing hiçbir işe yaramaz fit in uymak, uydurmak, zaman bulmak, zaman ayarlamak fit like a glove tam uymak, kalıp gibi oturmak fit one's book işine gelmek fit out donatmak, teçhiz etmek fit the bill tam istediği şey olmak fit to be tied kan beynine sıçramak fit up with sağlamak, yerleştirmek, donatmak fit up düzenlemek, donatmak, sağlamak fit hastalık nöbeti, galeyan, nöbet, kriz, uygun, elverişli, sağlıklı, zinde, formda, gücü kuvveti yerinde, ayak uydurmak," }, { "text": "özünü birşeye uydurmak, (giysi) uymak, iyi gelmek, uygun olmak, hazırlamak, uygun duruma getirmek, uygun gelme, uygunluk, uyma fitch kokarca fitful rahatsız, düzensiz fitment teçhizat, donanım, takım fitness zindelik, form, sağlık, uygunluk fitted (with ile) ile donatılmış, -lı, yerleştirilmiş, oturtulmuş fitter makine montajcısı, makastar fitting shop montaj atölyesi fitting uygun, yakışık alır, doğru, terzi provası, bina tesisatı, tertibat fittings fittings, bağlantı parçaları, tertibat, tesisat five beş five-fingers beşparmakotu five-star hotel beş yıldızlı konakçı five-year development beş yıllık kalkınma josparı plan fiver beş sterlin fix on karar kılmak, doğrultmak, yöneltmek, seçmek fix sb up with sth sağlamak, ayarlamak fix sb's wagon hakkından gelmek fix sth on kapatmak, bağlamak fix sth up kararlaştırmak, yerleştirmek fix up tamir etmek, düzene sokmak, tertip etmek fix saptamak, belirlemek, düzenlemek, kararlaştırmak, onarmak, sıkıca tutturmak, yerleştirmek, sabitleştirmek, oturtmak, şike yapmak, (kimese yiyecek/içecek/vb.) hazırlamak, ile ilgilenmek, icabına bakmak, hakkından gelmek, kötü ve güç durum, boktan durum, uyuşturucu iğnesi fixation machine fiksaj kılgası, tespit kılgası fixation yerleştirme, oturtma, takma, güçlü ve sağlıksız tutku, saplantı fixative fiksaj maddesi, tespit maddesi fixed antenna sabit anten fixed assets sabit varlıklar, duran varlıklar fixed axle sabit dingil fixed budget sabit bütçe fixed capital sabit sermaye fixed charges sabit masraflar fixed cost sabit maliyet fixed deposit sabit vadeli mevduat fixed end sabit uç, hareketsiz uç fixed exchange rate sabit döviz kuru fixed expenses sabit giderler fixed idea sabit fikir fixed income değişmez gelir, sabit gelir fixed oil sabit yağ, uçmaz yağ fixed point sabit çekit, çakılı çekit fixed price değişmez fiyat, sabit fiyat fixed pulley sabit kasnak fixed rate system sabit kur jüyesi fixed star durağan yıldız fixed sabit, oynamaz, değişmez, belirlenmiş, kararlaştırılmış fixedness sabit oluş fixer fiksatif, tamirci fixing screw bağlama vidası fixing bağlama, tutturma, kuraştırma, kurma, tespit fixings tertibat, garnitür fixity sabit oluş, karar fixture fikstür, sabit eşya, demirbaş fizgig hoppa kız fizz" }, { "text": "(gazoz gibi) vızlamak, fışırdamak, fışırtı, vızıltı, şampanya fizzle out vızlayıp sönmek fizzle (out ile) boşa çıkmak, kötü sonuçlanmak, fos çıkmak fizzy gazlı, köpüren, fışırtılı fjord fiyort flabbergast hayrete düşürmek, şaşırtmak flabbergasted çok şaşırmış, şaşkın flabbiness sarkıklık, gevşeklik, iradesizlik, zayıflık flabby gevşek, yumuşak, sarkık, pörsük flabellate yelpaze biçiminde flaccid yumuşak, sarkık, gevşek flaccidity gevşeklik, kıvamsızlık, sarkıklık flag captain amiral gemisi süvarisi flag staff bayrak direği flag bayrak, alem, sancak, bandıra, flama, geniş yassı taş, kapak taşı, canlılığını yitirmek, güçten kesilmek, güçsüzleşmek flagellant döven, kırbaçlayan flagellate kırbaçlamak, dövmek flagellation kırbaçlama flagellum kamçı, kırbaç flagging gevşek, cansız flagitious habis, çok çirkin, alçak flagon bir tür kulplu sürahi flagpole bayrak direği flagrancy kabahatin büyüklüğü flagrant (kötü bir şey) alenen yapan/yapılan flagrante delicto suçüstü flagrantly bile bile flagship amiral gemisi flagstaff gönder, bayrak direği flagstone bkz.flag flail sağa sola sallamak/sallanmak flair özel yetenek, beceri flake away tabaka tabaka soymak/soyulmak flake off pul pul dökülmek flake out bayılmak, yıkılmak, çökmek flake ince tabaka, ince parça, (off ile) ince tabakalar halinde dökülmek, pul pul dökülmek flaked kuşbaşı flakiness lapa lapa oluş flaky lapa lapa, yaprak yaprak flam yalan, uydurma flambeau fener, meşale flamboyance fantezi, göz kamaştırıcılık, ihtişam flamboyancy aşırı derecede parlaklık, süs, şaşaa, görkem flamboyant gösterişli, havalı, tantanalı flame reaction alev reaksiyonu flame resistant ateş almaz flame thrower alev makinesi flame tube alev borusu flame up alevlenmek, öfkelenmek flame alev, ateş, alev alev yanmak, alevlenmek, parlamak, kızarmak flame-harden alevle sertleştirmek flame-lamp ark lambası, alev lambası flame-tree alpa gülü flamenco flaman kuşu, flamingo flameproof aleve dayanır, tutuşmaz, patlamaönler flaming tutuşmuş, kızgın, ateşli, çok süslü flamingo flamankuşu, flamingo flammable substance tutuşucu madde flammable çabuk yanar, kolay tutuşur flan meyveli pasta flange nut yakalı somun, kenarlı somun flange rail oluklu ray flange kenar, yaka, kulak, flanş, çıkıntı flanged pipe flanşlı boru flanged rail oluklu ray flanged flanşlı flanging kenar kıvırma" }, { "text": "flank attack kanat taarruzu, kuşatıcı taarruz flank front yan cephe, yanyüz flank march yan yürüyüş flank böğür, yan, kanat, cenah, yandan kuşatmak, yanında yer almak flannel pazen, flanel, fanila flannelette flanel taklidi pamuklu kumaş, pazen flap (kanat/vb.) çırpma sesi, (zarf/cep/vb.) kapak, telaş, panik, (kanat) çırpmak, çarpmak, vurmak, sallanmak, çırpınmak, meraklanmak, telaşa kapılmak flapdoodle saçmalık, boş laf flapjack kızartılmış küçük börek flapped titrek flapper kabuklu hayvanların kuyruğu, çarpan şey flare star parıltılı yıldız flare up birden alevlenmek, parlamak, öfkelenmek flare titrek parlak ışık ya da alev, işaret fişeği, parlak ve titrek bir alevle yanmak, birden alev almak, patlak vermek flared (etek/pantolon) alt kısmı geniş flaring gösterişli flash back bir an geçmişe dönmek flash bulb flaş lambası flash drier şok kurutucu, hızlı kurutucu flash in the pan saman alevi flash into one's mind aklına esmek flash lamp el feneri, cep feneri flash metre flaşmetre flash point alev çekidi, parlama çekidi flash report geçici rapor hesabı flash birden parlamak, (şimşek gibi) çakmak, parlamak, ışıldamak, parıldamak, (telgraf ya da ünalgı mesajı) yollamak, göndermek, çok hızlı hareket etmek, hızla geçip gitmek, birdenbire akla gelmek, cinsel kılganlarını göstermek, teşhirçilik yapmak, ani ışık, çakış, parlama, parıltı, ışıltı, flaş haber, çok kısa süre, an, (foto.) flaş flashback (film) geriye dönüş, fleşbek flashboard savak taşırma kapağı flashbulb flaş flasher flaşör, teşhirci flashing point parlama çekidi flashing parlayan, yanıp sönen, parlama, çakma, baca eteği flashlight el feneri, flaş flashy parlak, gösterişli, göz kamaştırıcı, cafcaflı flask dar boyunlu küçük şişe, cebe konan küçük yassı içki şişesi, termos flat angle düz açı flat arch basık kemer, yassı kemer, düz kemer flat belt düz kayış flat broke metliksiz, beş kuruşsuz, cebi delik flat car açık yük vagonu flat coil yassı bobin flat cost üretim maliyeti flat file yassı eğe, düz eğe flat glass düz cam flat out azami hızla, tam gaz, açıkça flat" }, { "text": "price tek fiyat flat rate tek fiyat, sabit fiyat flat roof düz çatı flat tire patlamış lastik flat tyre patlak lastik flat düz, yassı yayvan, düz arazi, düzengâh, ova, sığlık, bataklık, düz yüzey, bemol, sıkıcı, tekdüze, donuk, (iş/vb.) durgun, (lastik) havasız, (pil) bitik, tam, kesin, kati, değişmez, (içki) gazı gitmiş, gazsız, tamamen, bütün bütün, tam, apartman dairesi, kat flat-footed düztaban flat-hammer çekiçle düzlemek flatboat düz karinalı gemi flatbottom düz karinalı gemi flaterer yağcı, dalkavuk flatering yaltaklanan flatfoot düztaban flatfooted düztaban flathead yassı kafalı, parabaşlı flatiron ütü, lama demiri flatlet küçük apartman dairesi flatly sıkıcı bir şekilde, tamamen, kesinlikle flatness durgunluk, kesatlık flatten out palyeye geçmek, uçağı düzeltmek flatten düzleştirmek, yassılaştırmak, düzleşmek, yassılaşmak flattening yassılma, yassılaşma, düzleşme flatter oneself sanmak, özünü inandırmak, ümit etmek flatter dalkavukluk etmek, yağlamak, yağ çekmek, (fotoğraf ya da resimde) olduğundan daha güzel göstermek, memnun etmek, gururunu okşamak flatterer dalkavuk, yağcı flattery dalkavukluk, yağcılık flattop uçak gemisi flatulence midedeki gaz flatways düzlemesine flatworm yassıkurt, solucan flaunt havasını atmak flautist flüt çalan kimse, flütçü flavescent sararmış, sarımtırak flavone flavon flavor bkz.flavour flavoring tat veren şey flavorless tatsız flavorsome lezzetli flavour tat, lezzet, çeşni, tat vermek, lezzet vermek flavouring tatlandırıcı şey, çeşni flaw kusur flawless kusursuz, mükemmel flawlessness kusursuzluk, mükemmellik flawy kusurlu flax comb keten tarağı flax seed keten tohumu flax yarn keten ipliği flax keten flaxen soluk sarı, lepiska flaxseed keten tohumu flaxy ketene benzer flay derisini yüzmek (hayvan), soymak, azarlamak flea market bitpazarı flea pire fleabag uyku tulumu, pasaklı kadın, ucuz konakçı fleabane pire otu fleabite pire ısırması, hafif ağrı fleabitten pire ısırmış, köhne fleam neşter fleawort boğa yaprağı, karnı yarık fleck benek, benekleşmek flection bükün fledge tüylendirmek fledgling acemi çaylak flee kaçmak fleece koyun postu, yapağı, soymak, yolmak, kazıklamak fleece-lined içi muflonlu fleecy yünlü fleer alay, alay etmek, eğlenmek fleet filo fleeting (zaman) kısa, kısa süreli," }, { "text": "hızlı flench balina yağını çıkarmak flesh and blood akrabalar, kodak flesh color ten rengi flesh out dolgun olmak, şişmanlatmak flesh wound hafif yara flesh et, vücut, beden, bedensel zevkler flesh-eating animals et yiyen hayvanlar fleshiness şişmanlık, etlilik fleshings balerin pantolonu fleshly etli, etten ibaret, dünyevi fleshpots zevk fleshy fruit etli meyve fleshy etli, et gibi, şişmanca, kök, toplu fleurdelis süsen çiçeği flex bükmek, germek, tel, kordon, esnek kablo flexibility bükülgenlik, esneklik flexible budget değişken bütçe, esnek bütçe flexible cable esnek kablo, bükülgen kablo flexible disk disket, flopi disk flexible exchange rate esnek döviz kuru jüyesi system flexible exchange rate esnek döviz kuru flexible joint esnek eklem flexible rate esnek kur, değişken kur flexible shaft esnek şaft, esnek mil flexible standard değişken standart flexible tariff değişken tarife flexible bükülgen, esnek flexion point bükülme çekidi flexion bükülme, esneme flexor fleksör kas flextime istediği sögenlerde çalışma flexure eğilme, bükülme, salgı, dirsek, eğrilik flibbertigibbet hoppa ve geveze kimse, dedikoducu kimse flic sakçı flick knife sustalı çakı flick fiske, hafif vuruş, hafifçe vurmak, fiske vurmak, seğirmek, çırpınmak flicker titremek, titreşmek, sönüp yanmak, titreme, titreşme flicker-free göz kırpıştırmayan, kırpışmasız flicks sinema flier pilot, el ilanı, uzun atlama flies pantolonun önündeki yarık, fermuar yeri flight altitude uçuş yüksekliği flight attendant uçuş görevlisi flight book uçuş defteri flight control uçuş kontrolü flight deck uçuş güvertesi flight level uçuş seviyesi flight line uçuş hattı flight of capital sermaye kaçışı flight of fancy hayal flight path uçuş yolu flight plan uçuş josparı flight recorder kara kutu flight strip uçuş koridoru flight time uçuş zamanı, uçuş süresi flight visibility uçuşta görüş alanı flight uçuş, (kuş/uçak/vb.) sürü, bir kat merdiven, kaçış flightily ne dediğini bilmeden, kararsızca flightiness kararsızlık flightless uçamayan flightworthy uçuşa elverişli flighty havai, dönek, kararsız, değişken, maymun iştahlı flimflam alavere dalavere, hile flimsiness dayanıksızlık, eksiklik, yetersizlik flimsy zayıf, güçsüz, çürük," }, { "text": "dayanıksız flinch yayınmak, imtina etmek, kaçınmak, kırpınmak, boyun kaçırmak, seksenmek, geri çekilmek, kaçmak, tüyleri ürpenmek, ürkmek fling away dışarı atmak, dışarı fırlatmak fling in sb's teeth birinin başına kakmak, yüzüne vurmak fling out yüzüne karşı söylemek, fırlatmak fling fırlatıp atmak, savurmak, atma, atış, fırlatma, bir İskoç dansı, deneme, girişim, çılgınça zaman flint glass kristal, billur flint çakmaktaşı flinty içinde çakmaktaşı olan, taş gibi katı flip through okuyup geçmek flip fiske vurmak, fiske atmak, döndürmek, galeyana gelmek, coşmak, fıttırmak, (through ile) okuyup geçmek, fiske flip-flap çarpma sesi, takla flip-flop flip-flop, ikidurumlu, bir çeşit takla flippancy küstahlık, hafiflik, uçarılık flippant saygısız, hiçbirşeyi ciddiye almayan, küstah flipper ayıbalığı/vb.balıkların kolu, (yüzmede kullanılan) palet flippy flopi disk flirt flört etmek, kur yapmak, (with ile) ilgileniyormuş gibi görünmek, öylesine takılmak, flört eden kimse, flört flirtation flört etme, kur yapma, şuhluk flirtatious flörtçü, fındıkçı flit uçmak, uçuşmak, gitmek flitch beam çatma kiriş flitch girder kafes kiriş flitch hatıl flittermouse yarasa flivver külüstür otomobil, başarısızlık float needle şamandıra iğnesi float valve karbüratör supabı float yüzmek, batmadan yüzmek, suyun üstünde kalmak, yüzdürmek, havada süzülmek, uçmak, hisse senedi satarak iş kurmak, (söylenti/vb.) yaymak, dolaştırmak, hafif şamandıra, duba, sergi arabası, birikmiş para, gerekince kullanmak için ayrılmış para, birikim floatability yüzebilirlik floatable yüzebilir floater kurucu, devlet tahvili floating assets döner sermaye, cari aktifler floating bridge yüzer köprü floating capital döner sermaye, işletme sermayesi floating debt dalgalı borç floating dock yüzer havuz floating exchange rate dalgalı döviz kuru floating island yüzer ada floating money dalgalı para floating pier dubalı iskele floating population gelip geçici nüfus floating rate note değişken faiz oranlı tahvil floating rate of exchange dalgalı döviz kuru floating rib göğüs sümüğüne ulaşmayan kaburga sümüğü floating trade deniz ticareti floating vote kararsız seçmen floating voter kararsız seçmen floating wharf dubalı iskele floating zone yüzer bölge floating değişken, yerleşik olmayan, durağan olmayan, hareketli" }, { "text": "floccose yün gibi, top top flocculate pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak flocculation pıhtılaşma floccule küçük topak, yumak flocculent yün gibi, yünlü flocculus püskülcük flock bed kıtık şilte flock of sheep koyun sürüsü flock (hayvan) sürü, (insan) sürü, kalabalık, toplanmak, üşüşmek flocking floklama flocky yünlü floe denizdeki buz tabakası, yüzen buz kitlesi flog a dead horse havanda su dövmek, boşa nefes tüketmek flog dövmek, kırbaçlamak, satmak, satmaya çalışmak flogging kırbaç cezası, kamçılama flood control taşkın kontrolü flood dam taşkın seddi flood damage taşkın zararı flood of tears sel gibi akan göz yaşı flood plain taşkın ovası flood protection taşkından korunma flood tide met, kabarma, su düzeyinin kabarması flood wall taşkın duvarı flood su basması, sel, su basmak, sel basmak, taşmak, çok sayıda olmak, sel gibi taşmak floodgate taşkınları önlemek için akarsulara yapılan kapılar, kapaklar, bent kapağı flooding su baskını, rahim kanaması floodlight projektör, projektörle aydınlatmak floodlighting projektörle aydınlatma, aydınlatma ışığı floodway taşkın yolu, taşma arnası, sel arnası floor area yüz ölçüsü floor beam döşeme kirişi floor board döşeme tahtası floor carpet döşeme paspası floor cloth muşamba floor covering döşeme, yer kaplaması floor lamp ayaklı lamba floor load döşeme yükü floor plan kat josparı floor plate taban levhası floor polish döşeme cilası floor price taban fiyatı floor show varyete, eğlence bağdarlaması floor tile yer karosu, döşeme çinisi floor timber döşeme kirişi floor wipe the floor with yere sermek floor döşeme, zemin, taban, (bina) kat, (Parlamento Binası/vb.de) üyelerin oturdukları salon, döşemek, vurup yere yıkmak, devirmek, yıkmak, şaşırtmak, şoke etmek flooring döşeme, döşemelik floozie hafifmeşrep kadın floozy hafifmeşrep kadın flop çırpınmak, (plan/vb.) batmak, suya düşmek, başarısızlığa uğramak, özünü basmak, şapırtı ile düşmek, çarpma sesi, düşme sesi, patırtı, başarısızlık, muvaffakiyetsizlik, fiyasko, iflas floppers tavuk pençesi floppy disk flopi disk floppy yumuşak ve sarkık flora and fauna bitki ve hayvan flora bitey, flora floral çiçeklerle ilgili, çiçekli, çiçek florescence" }, { "text": "çiçeklenme florescent çiçek açmış, donanmış floret küçük çiçek floriated çiçeklerle süslü floriculture çiçekçilik, çiçek yetiştirme florid gösterişli, süslü, cafcaflı, (yüz) kırmızı floriferous çok çiçek açan florist çiçekçi floss silk bükülmemiş ipek, floş, ham ibrişim floss cam cürufu, cüruf deliği, ince tüy, hav flossy ince tüylü, ipek gibi, ipekli, cafcaflı flotation sermaye temini, işyeri kurma, yüzdürme flotel yüzer konakçı flotilla küçük filo, filotilla flounce öfke ya da sabırsızlıktan fırlayıp yürümek flounder çırpınmak, batmamak için çabalamak, bata çıka ilerlemek, bocalamak flour beetle un böceği flour mill un değirmeni flour moth un güvesi flour un flourish el sallamak, elini kolunu sallayarak dikkat çekmeye çalışmak, sağlıklı bir biçimde büyümek, gelişmek, gösteriş, hava flourishing mamur, bayındır, (~ place) abadanlık floury una bulanmış flout saygısızca karşı gelmek, zıddına gitmek, küçümsemek, burun kıvırmak flow chart akış şeması flow control akış kontrolü flow diagram akış diyagramı flow direction akış yönü flow line akış hattı, akış çizgisi flow meter debimetre, akışölçer flow rate akış hızı flow (sıvı) akmak, (kan/vb.) dolaşmak, deveran etmek, akın akın gitmek, akıp gitmek, akma, akış, akıntı, akın, denizin kabarması, gel, med flower bed çiçek tarhı flower people barışçı hippiler, çiçek çocukları flower pot saksı flower shop çiçekçi dükkânı flower çiçek, gül, çiçek vermek, çiçek açmak flower-bearing çiçekli flowerbed çiçek tarhı flowered çiçekli, çiçeklerle süslü floweriness gösretiş, tumturak flowering çiçekli flowerless çiçeksiz flowerpot çiçek saksısı flowers of sulfur kükürtçiçeği flowery çiçekli, çiçeklerle süslü flowing akan, akma, akış flu bug grip virüsü flu grip flub gaf, gaf yapmak flubdub boş laf, palavra, züppelik fluctuate inip çıkmak, bir yükselip bir azalmak fluctuating exchange rate dalgalı kur fluctuating dalgalanan, dalgalı fluctuation dalgalanma, inip çıkma, düzensiz değişim flue gas baca gazı, duman gazı flue boru, baca borusu fluency (konuşma) akıcılık fluent akıcı, rahat, pürüzsüz fluently akıcı bir biçimde, kolaylıkla fluff toz topağı, yumuşak tüy, kuş tüyü, (battaniye/halı/vb.) tüy, kabartmak, bir" }, { "text": "şeyi yanlış yapmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, tökezlemek fluffy tüy gibi yumuşak, yumuşak ve kaba tüylü fluid logic akışkan mantığı fluid mechanics akışkanlar mekaniği, sıvı mekaniği fluid pressure sıvı basıncı fluid state sıvı hal fluid akıcı, akışkan, sıvı, sıvı fluidics flüidik fluidity akışkanlık, akıcılık fluke beklenmedik talih, talih eseri bir raslantı, şans fluky tesadüfe dayanan, şansa bağlı, kararsız, dönek flume tomruk yüzdürmek, arnada götürmek flummox şaşırtmak, affallatmak, kafasını karıştırmak flump ağır bir şeyi birden bırakıvermek, çökmek flung atma, fırlatmak flunk sınav/sınıfta kalma, (sınavda) çak(tır)mak, kalmak, bırakmak flunky dalkavuk, yağcı, hizmetçi fluorescein fluoresein fluorescence flüorışıma, flüoresans, flüorışı, yakamoz fluorescent brightening optik parlatma fluorescent lamp flüoresan lamba, flüorışıl lamba fluorescent whitening optik beyazlatıcı, optik ağartıcı agent fluorescent ışınır, floresan fluoric fluorik fluoridation içme suyuna fluor katma fluoride florür, flüorür fluorimeter fluorimetre fluorine flüor fluorite fluorit fluorocarbon fluorokarbon fluoroscope fluoroskop fluoroscopy fluoroskopi fluorspar fluorspat flurry coşku, heyecan, ani ve sert rüzgâr/kar/yağmur, sağanak, (kiminse) kafasını karıştırmak flush joint yüz yüze bağlantı, düz yüzlü ek flush tank rezervuar, yıkama deposu, biriktirici flush fışkırma, fışkırtma, basınçlı su ile temizleme, yüze kan hücumu, yüz kızarması, yüzü kızarma, fışkırmak, fışkırtmak, basınçlı su ile temizlemek, yüzü kızarmak, kızartmak, düz, aynı düzeyde, bir hizada, çok paralı, varlıklı, parası bol, düzgün bir biçimde, aynı boyda olarak flushing box tuvalet su deposu fluster şaşırtmak, telaşlandırmak, kafasını karıştırmak, telaş, heyecan, şaşkınlık, bocalama flute flüt fluted yivli, oluklu fluting plane oluk rendesi fluting yivli süs flutist flütçü flutter the dovecotes ortalığı velveleye vermek flutter (kanat) çırpmak, uçmak, (sağa sola ya da aşağı yukarı) hareket etmek, telaş, heyecan, kanat çırpma fluvial environment akarsu ortamı fluvial erosion akarsu erozyonu fluvial soil nehir toprağı, ırmak toprağı fluvial ırmakla ilgili flux and reflux gelgit, meddücezir flux density akı yoğunluğu flux oil yumuşatıcı yağ flux sürekli değişiklik, değişim, oynaklık, değişkenlik fluxation akıtma, eritme fluxion akıntı, cereyan fluxmeter flümetre, akıölçer fly" }, { "text": "a kite sahte bono çıkarmak fly about öteye beriye uçmak, her yöne uçmak fly apart parçalanmak fly at fırlamak, atılmak, üstüne saldırmak fly away uçup gitmek, kaçmak fly high çok hırslı olmak, coşmak fly in the face of -e meydan okumak, sözünü dinlememek fly in the ointment mide bulandıran pürüz fly into a passion kızmak, öfkelenmek fly into a rage tepesi atmak, köpürmek fly into a tantrum heyheyleri tutmak, babaları tutmak fly into a temper tepesi atmak fly nut kelebek somun fly off the handle aniden tepesi atmak, zıvanadan çıkmak fly off uçup gitmek, acele ile gitmek, kopmak fly press vida presi, kollu pres fly swatter sineklik fly the coop yakayı sıyırmak fly sinek, uçmak, uçakla gitmek, uçmak, uçurmak, çok hızlı hareket etmek, jet gibi gitmek, uçmak, geçip gitmek, uçup gitmek, -den kaçmak, tüymek fly-by-night güvenilmez, aldatıcı, güvenilmez kimse flyable uçabilir, havalanabilir flyaway maymun iştahlı flyback karşılıksız çek, resim başı flyblow sinek yumurtası flyblown kötü, kokmuş flycatcher sinekçil, sinek yutan flyer havacı, flayer, fitil makinesi flying boat deniz uçağı flying bridge geçici köprü, tombaz köprüsü flying buttress payanda, duvar dirseği, kemerli payanda flying corridor uçuş koridoru flying field uçuş alanı, küçük havaalanı flying fish uçar balık flying fortress uçan kale(uçak) flying fox büyük yarasa flying helmet uçuş başlığı flying mammals uçan memeliler flying personnel uçuş personeli flying safety uçuş emniyeti flying saucer uçandaire flying speed uçuş hızı flying time uçuş zamanı flying weight uçuş ağırlığı flying wing uçar kanat, kanat biçiminde uçak flying uçan, kısa süreli, havacılık, uçuş flyover üstgeçit flypaper sinek kâğıdı flywheel volan, düzenteker foal tay foam at the mouth kan beynine sıçramak, çok öfkelenmek foam inhibitor köpük önleyici madde foam rubber sünger foam köpük, köpürmek, köpüklenmek foaming agent köpürtücü madde foaming power köpürme gücü foamy köpüklü, köpüren fob off hile yapmak, aldatmak fob (off ile) dirsek çevirmek," }, { "text": "başından savmak, kakalamak, kazıklamak, yutturmak focal aperture diyafram açıklığı focal distance odak uzaklığı focal length odak uzaklığı focal plane odak düzlemi focal point merkez çekidi, ilgi merkezi focal odaksal, odakla ilgili, odaksal, merkezi focalize ayarlamak, bir merkezde toplamak focus of interest ilgi odağı focus odak, fokus, merkez, merkez çekit, ilgi merkezi, ilgi odağı, ayar etmek, odak ayarı yapmak, bir çekide toplamak focusing screen buzlu cam focusing odaklama, bir çekide toplanma fodder hayvan yemi, kuru ot, saman foe düşman foetal cenin ile ilgili foetus cenin, dölüt fog lamp sis lambası fog sis, çen, sislemek, sislenmek, (gözlük/vb.) buğulanmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak fogbound sis yüzünden mahsur kalmış, sis yüzünden işlemeyen fogginess sislilik, duman foggy sisli, dumanlı foghorn sis düdüğü, sis borusu fogyish eski kafalı fohn fön foible zayıf yan, zaaf, aptalca alışkanlık foil metal yaprak, varak, yaldız kâğıdı, eskrim kılıcı, meç, işini bozmak, engel olmak, önlemek foist zorla kabul ettirmek, kakalamak, yutturmak, kazıklamak, yamamak, sırımak fold the arms kolları kavuşturmak fold up işi durdurmak, tasfiye gitmek fold ağıl, kotan, kat, kıvrım, pli, oyuk, çukur, koyun sürüsü, katlamak, katlanmak, (el/vb.) bağlamak, kavuşturmak, sarmak, iflas etmek, top atmak, batmak folded katlı, katlanmış, kırma, kırılmış folder dosya, klasör, kavlık folderol boş laf folding bed açılır kapanır karyola folding door katlanır kapı, kırma kapı, çift kanatlı kapı folding gate katlanır dış kapı folding machine katlama kılgası folding rule katlanır mezura, katlanır metre folding scaffold katlanır iskele folding screen paravana folding table katlanır masa, açılır kapanır masa folding katlanır, kırma, açılır kapanır, kırma, katlama foliaceos yaprak biçiminde, yapraksı foliage plant yaprakları için yetiştirilen bitki foliage ağaç yaprakları, yapraklar foliar yapraklı foliate yaprak biçiminde, yapraklı, sır sürmek, yapraklara ayrılmak, yaprak vermek foliated yapraklı, yaprak şeklinde foliation yapraklanma, yeşerme, yaprak süsü folic acid folik asit folic folik folio column defteri kebir sütunu, folyo kolonu folio iki ya da dörde katlanmış" }, { "text": "kâğıt tabakası, bu biçimde katlanmış yapraklardan oluşmuş kitap folk dance halk oyunu folk etymology halk etimolojisi, halk kökenbilimi folk music halk müziği folk singer halk türküleri sanatçısı folk song halk türküsü folk halk, insanlar, ahali, halk, folk folklore halkbilim, folklor folklorist halkbilimci folkloristic folklora özgü folks akraba, halk, millet folksy teklifsiz, samimi, halk tipi, köy işi follicle folikül, bezcik, tek hücreli meyve follies revü follow in sb's footsteps izinden yürümek follow in sb's tracks yolunda yürümek follow one's heart kalbinin sesini dinlemek follow one's nose dosdoğru gitmek follow out bir işi sonuna kadar götürmek follow shot izleyici çekim follow the sea denizci olmak follow through bir işin sonunu getirmek, bitirmek, tamamlamak follow up izlemek, takip etmek, sonuna kadar götürmek follow izlemek, peşinden gitmek, takip etmek, arkasından gelmek, hemen ardından yer almak, anlamak, dikkatle dinlemek, uymak, -in sonucu olmak, -in ardından gelmek, oluşmak, izlemek follower yandaş, taraftar, şakirt, destekçi, hayran following belirtilen, sözü edilen, aşağıdaki, ertesi, yandaş türkümü, destekçiler türkümü, sözü edilen, belirtilen şey ya da kişiler, ed.-den sonra, -in ardından folly akılsızlık, aptallık, aptalca hareket fomentation pansuman, kışkırtma, tahrik, isteklendirme fond of pleasure zevkine düşkün fond sever, düşkün, aşırı seven, fazla üstüne düşen, saf, umutlu fondant fondan fondle okşamak, sevmek fondly sevgiyle, düşkünlükle, sevecenlikle, saflıkla, safça, boşuna fondness sevgi fondue fondü font name vaftiz adı font vaftiz kurnası fontanel bıngıldak fontanelle bıngıldak food additive gıda maddesi katkısı food and beverage yiyecek ve içecek food card yemek karnesi food chain beslenme zinciri food industry gıda sanayisi, besin sanayisi food plant yiyecek olarak kullanılan bitki food poisoning gıda zehirlenmesi food processor mutfak robotu food pyramid beslenme piramidi food tube yemek borusu food web beslenme ağı food yiyecek, besin, gıda, taam, akvat, yemek foodgrains tahıl foodstuff yiyecek, gıda maddesi, besin maddesi fool about aptalca davranmak, aptallık etmek fool around aptalca davranmak, aptallık etmek" }, { "text": "fool away çarçur etmek, harcamak, delice sarf etmek fool aptal, giç, ahmak, samsık, budala, enayi, kandırmak, aldatmak, aptal yerine koymak, (around/about ile) aptalca davranmak, aptallık etmek, alaya almak, dalga geçmek fool's errand olmayacak iş fool's paradise yalancı mutluluk foolery aptalca davranış, aptallık foolhardiness delice cesaret foolhardy gözüpek, gözükara, delidolu, çılgın foolish saçma, budalaca, aptalca, saçmasapan, aptal, akılsız foolishly aptalca, akılsızca, budalaca foolishness akılsızlık, mankafalık foolproof şaşmaz, sağlam, güvenilir, (kullanımı/anlaşılması/vb.) çok basit foolscap büyük dosya kâğıdı foot brake ayak eğleci foot bridge yaya köprüsü foot locks etek yapağısı, bacak yapağısı foot loose bağsız foot passenger yaya yolcu foot screw ayak vidası, taban vidası foot soldier piyade neferi foot stone taban taşı, temel taşı foot the bill ödemek, para sökülmek foot ayak, bir şeyin aşağı kısmı, alt, dip, etek, ayak, 30 cm.lik uzunluk ölçüsü, (hesabı) ödemek foot-and-mouth disease şap hastalığı foot-candle ayak-mum foot-lambert futlambert, ayak-lambert foot-pound ayak-libre foot-rail yassı tabanlı ray foot-ton ayak-ton footage uzunluk, kademlik football player futbolcu football pools sportoto football ayaktopu, futbol, futbol topu footballer futbolcu footboard marşpiye, basamak footbridge yaya köprüsü footer yaya footfall ayak sesi footgear çorap ve ayakkabılar foothill dağ eteğindeki tepe foothold ayak basacak sağlam yer, basamak footing stone taban taşı, temel taşı footing ayak basacak sağlam yer, basılan yer, temel, esas, karşılıklı ilişki, insan ilişkileri, durum, hal, (yeni bir çevreye/işe/vb.) giriş, ayak izi, iz footless ayaksız footlights sahnenin önündeki ışıklar footling değersiz, önemsiz, beş para etmez footloose başıboş, serbest footman üniformalı uşak, piyade neferi footmark ayak yeri, ayak izi, lepir, iz footnote dipnot, esletme footpace yavaş yürüyüş footpad yol kesen eşkıya, soyguncu footpath keçiyolu, patika, yaya kaldırımı footprint ayak izi footrest ayak dayayacak yer footrope basadora, marsipet footsore ayakları acımış/şişmiş footstalk çiçek sapı, yaprak sapı footstep ayak sesi, ayak izi, adım, basamak footway yaya kaldırımı footwear (ayakkabı/çizme/vb.) ayağa giyilen şeyler footworn aşınmış, yorulmuş, ayakları" }, { "text": "acımış foozle beceriksizlik, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak fop züppe, edabaz, elbise düşkünü, akılsız foppery züppelik for a mere song yok pahasına for a rainy day zor günler için, kara gün için for a song çok ucuza, kelepir for a time kısa bir süre için for a while bir süre for ages uzun bir zaman for all I care bana sorarsan for all I know bildiğime göre for all that her şeye rağmen for all the world as if tıpkı, aynı, -mış gibi for all -e rağmen, -e karşın for approval mutabakat için for aught I care umurumda değil, bana ne for cash nakit olarak, peşin olarak for ever and ever ilelebet, ebediyen for example örneğin, mesela for farther detail ayrıntı için for free bedava for fun gırgırına, zevk olsun diye for God's sake Allah aşkına, Allah rızası için for good tümüyle, temelli For goodness' sake Allah aşkına For Heaven's sake Allah aşkına for hire kiralık for instance örneğin, mesela for life ömür boyu for luck şans getirsin diye for my part kendi hesabıma, bence for my sake hatırım için for nothing bedava, parasız, boşuna, boşa for nuts hiç for once bir kerelik for pity's sake Allah aşkına, ne olur, lütfen for pleasure zevk için for sale satılık for short kısaca for sure kesinlikle öyle, mutlaka, kesin for the hell of it gırgırına, şamata olsun diye for the most part çoğunlukla, ekseriya for the nth time defalarca for the present şimdilik for the purpose of amacıyla for the sake of -in hatırı için, -in uğruna for the time being şimdilik for this reason bu nedenle for years yıllarca for için, süresince, zarfında, -dır, uğruna, için, yerine, namına, adına, için, yerine, karşılığında, -den dolayı, yüzünden, nedeniyle, -e uygun, -e elverişli, şerefine, -e göre, -e rağmen, olarak, diye, -e karşı, çünkü, zira" }, { "text": "forage (yiyecek/vb.) araştırmak foramen caecum frontal kör delik foramen magnum kafatası altındaki büyük delik foramen ovale yumurtamsı delik foramen küçük delik, ağız foraminated ufak delikli forasmuch as madem ki foray akın, yağma, baskın forbear özünü tutmak, çekinmek, sakınmak, kaçınmak, boş vermek, sabırlı olmak, sabretmek forbearance sabır, müsamaha, hoşgörü forbearing sabırlı, dayanıklı, hoşgörülü, tahammüllü forbid yasaklamak forbidden degrees nikâh düşmeyen akrabalık dereceleri forbidden fruit ahlakdışı zevk forbidden yasak forbidding sert, ekşi yüzlü, ters, tehlikeli, tehditkâr forbore kaçınmak force constant kuvvet katsayısı force feed tazyikli yağlama force majeure fors majör, zorunlu neden force of attraction çekme kuvveti force of gravity yerçekimi kuvveti, ağırlık kuvveti force pump basma tulumba, basınçlı pompa force sb to the wall birini köşeye sıkıştırmak force the pace sürati artırmak force güç, kuvvet, zor, baskı, şiddet, etki, hüküm, ikna gücü, inandırma gücü, birlik, kuvvet, zorlamak, mecbur etmek, zorlamak, (ısı vererek bitkiyi) vaktinden önce olgunlaştırmak forced circulation basınçlı dolaşım forced conversion zorunlu değişim forced crop turfanda mahsül forced draft aşırı çalışmaya zorlama forced labor angarya, cebri çalıştırma, zorla çalıştırma forced landing mecburi iniş forced loan mecburi borçlanma forced march zoraki yürüyüş forced payment cebren tahsil forced pump basma tulumba forced sale by auction icra yoluyla cebri satış forced sale zorunlu satış, cebri satış forced saving zorunlu tasarruf forced zorunlu, zoraki, mecburi forceful güçlü, zorlu, ikna edici, etkili, etkin, etkileyici forcefulness kuvvet forcemeat baharatlı kıyma forceps forseps, doğumkaşığı, kerpeten, pens, minkaş, kıskaç forcible zorla yapılan, güç kullanarak yapılan, etkili, güçlü, ikna edici forcibleness canlılık forcibly zorla forcing bed yastık, camekânlı fidelik forcing frame yastık, camekânlı fidelik forcing house ser, limonluk forcing zorlayan ford (ırmak/dere/vb.de) sığ geçit yeri, derenin sığ yerinden geçmek fordable yürüyerek geçilebilir fore and aft baş ve kıç istikametinde (gemi) fore brain ön beyin fore ön fore- (önek) önde veya önceden fore-wash önyıkama forearm dirsekle bilek arası, önkol forebear" }, { "text": "ata forebode önceden haber vermek, uğursuz saymak foreboding kötülüğü sezme, sezi, içe doğma, önsezi forecast budget tahmini bütçe forecast tahmin etmek, tahmin forecastle baş kasarası, ön üst güverte foreclose reddetmek, engel olmak foreclosure hakkın düşmesi forecourt ön avlu foredate geçmiş bir tarihi koymak foredoom önceden mahk-m etmek forefather ata, cet forefinger işaret parmağı forefoot ön ayak forefront ön taraf, ön sıra foregather toplanmak forego önce gitmek foregoing önceki, yukarıdaki, yukarıda sözü edilen, söz foregone önceden belirlenmiş, önceden bilinen, kaçınılmaz, beklenen foreground processing öncelikli işlem foreground program öncelikli bağdarlama foreground ön plan, en öndeki görüntü forehand önceden yapılan forehead alın foreign accent yabancı aksanı Foreign Affairs Dışişleri, dışişleri foreign affiliate yabancı bağlı şirket foreign agency dış temsilci foreign aid dış yardım foreign assets yabancı varlıklar foreign bank yabancı banka foreign bill yabancı poliçe foreign bond yabancı tahvil foreign branch yabancı şube foreign business dış ticaret foreign capital yabancı sermaye yatırımları investments foreign capital yabancı sermaye foreign cargo yurtdışına gönderilecek yük foreign commerce dış ticaret foreign company yabancı şirket foreign corporation yabancı şirket foreign correspondent dış muhabir banka foreign country yabancı ülke foreign credits dış krediler foreign currency account döviz hesabı foreign currency clause kambiyo kaydı foreign currency yabancı para, yabancı ülke parası, döviz foreign debt burden dış borç yükü foreign debt payments dış borç ödemeleri foreign debt dış borç foreign debts dış borçlar foreign department dış ilişkiler servisi foreign elasticity dış esneklik foreign exchange account döviz tevdiat hesabı foreign exchange assets döviz borçları foreign exchange black döviz karaborsası market foreign exchange broker kambiyo acentası foreign exchange control döviz kontrolü foreign exchange creditors döviz alacaklıları foreign exchange deposit döviz mevduatı foreign exchange desk döviz alım satım gişesi foreign exchange earnings döviz girdileri, döviz gelirleri foreign exchange holdings döviz mevcudu, döviz stoku foreign exchange law kambiyo mevzuatı foreign exchange market döviz piyasası, kambiyo" }, { "text": "piyasası foreign exchange kambiyo işlemleri operations foreign exchange policy kambiyo politikası foreign exchange rate döviz kuru, kambiyo kuru foreign exchange receipts döviz gelirleri foreign exchange regime kambiyo rejimi foreign exchange reserve döviz rezervi foreign exchange savings döviz tasarrufu foreign exchange döviz kaçakçılığı, kambiyo kaçakçılığı smuggling foreign exchange kambiyo işlemleri transactions foreign exchange kambiyo, döviz foreign goods yabancı ülke malları foreign investment yabancı sermaye yatırımı foreign language yabancı dil foreign liabilities yabancı borçlar, dış borçlar foreign market survey dış pazar araştırması foreign market dış pazar foreign marketing dış pazarlama foreign minister dışişleri bakanı Foreign Ministry Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Spokesman foreign money yabancı para Foreign Office Dışişleri Bakanlığı foreign payments dış ödemeler foreign policy dış politika foreign products yabancı ürünler foreign receipts dış gelirler foreign residence yabancı ülkede ikamet foreign tax yabancı vergi Foreign Trade Bank Dış Ticaret Bankası, dış ticaret bankası foreign trade gains dış ticaret kazançları foreign trade operations dış ticaret işlemleri foreign trade transaction dış ticaret işlemi foreign trade dış ticaret foreign transactions dış işlemler foreign travel dış turizm foreign voyage dış seyahat, yurtdışına yolculuk foreign worker yabancı işçi foreign yabancı, dış foreign-owned deposits yabancılara ait mevduat foreign-source income dış kaynaklı gelir foreigner yabancı foreignness yabancılık forejudge önceden hüküm vermek foreknow önceden bilmek foreland burun, sahil çıkıntısı foreleg ön ayak foreman ustabaşı foremast pruva direği, baş direği foremost en başta gelen, en önemli olan, en başta ele alınması gereken forename ad, ilk ad forenoon sabah forensic medicine adli tıp forensic mahkemeye ait, adli foreordination kader, kısmet forepart ön taraf, ilk kısım forerunner haberci, müjdeci foresail ön yelken, trinketa yelkeni foresee önceden görmek, tahmin etmek, ummak foreseeable önceden görülebilen, tahmin edilebilir foreshadow önceden göstermek, belirtisi olmak foresheet kayığın ön tarafı foreshow önceden göstermek, önceden söylemek foresight sağgörü, öngörü, seziş foreskin penisin başını örten deri forest botany orman botaniği forest destruction" }, { "text": "orman tahribatı forest ecology orman ekolojisi forest fire orman yangını forest grazing orman otlatması forest pests orman zararlıları forest soil orman toprağı forest orman, meşe, av korusu forestall önce davranıp engellemek, engel olmak, işini bozmak forestation ağaçlandırma forested ormanlık, ormanlı forester ormancı forestry engineer orman mühendisi forestry ormancılık foretaste önceden tatma, önceden alınan tat foretell önceden haber vermek, geleceği haber vermek, kestirimde bulunmak, kehanette bulunmak forethought ileriyi görme, öngörürlük, basiret foretoken ikaz etmek forever her zaman, hep, daima, ebediyen, sonsuza kadar forevermore ilelebet forewarn önceden uyarmak, önceden haber vermek forewoman ustabaşı (kadın) foreword önsöz foreworker ilk santrifüj forfeit money cayma tazminatı forfeit kaybetmek, yoksun kalmak, ceza, kayıp forfeiture hakkını kaybetme forfend esirgemek, muhafaza etmek forgather toplanmak, bir araya gelmek forge ahead yarışta başa geçmek, ilerlemek forge bellows demirci körüğü forge hammer demirci çekici forge weld dövme kaynak yapmak forge demirhane, demir dövmek, (pasaport/pul/imza/vb.) sahtesini yapmak, taklidini yapmak, kalpazanlık yapmak, birden hızlanmak, güçlenmek, başa geçmek, atak yapmak forged check sahte çek forged cheque sahte çek forged identity papers sahte kimlik belgesi forged signature sahte imza forger sahtekâr, kalpazan forgery of documents evraklarda sahtekârlık forgery sahtekârlık, kalpazanlık forget about a thing birşeyi büsbütün unutmak forget oneself özünü kaybetmek, tepesi atmak forget unutmak forget-me-not unutmabeni çiçeği forgetful unutkan forgetfulness ihmal forgettable unutulabilir forging dövme iş, dövme parça, demircilik, dövme forgivable bağışlanabilir, affedilebilir forgive bağışlamak, geçirmek, affetmek forgiveness af, affetme, geçirim, bağışlama, bağışlanma forgiving bağışlayıcı forgo imtina etmek, zıt gitmek, boyun kaçırmak, itiraz etmek, bırakmak, vazgeçmek, feragat etmek forjudge mahkeme kararıyla elinden almak fork lift çatal kaldırıcı fork out (pul) sökülmek, uçlanmak, istemeyerek ödemek fork up teslim etmek fork çatal, çengel, çatallı bel, yaba, yaba ile kaldırmak, (ikiye) ayrılmak, çatallaşmak fork-tailed çatal kuyruklu forked lightning zikzaklı şimşek forked tongue (yılanda) çatal dil forked çatal biçiminde, çatallı forlorn terkedilmiş ve mutsuz, üzgün, mahzun form a" }, { "text": "picket line grev gözcülüğü yapmak form an opinion bir fikir edinmek form of payment ödeme şekli form of sale satış şekli form up düzenlemek form biçim, görünüş, şekil, çeşit, tür, biçim, basılı kâğıt, form, form, kondisyon, ruh yağdayı, form, (mektep) sınıf, biçim vermek, biçimlendirmek, şekillendirmek, oluşturmak, oluşmak, olmak, (up ile) düzenlemek, düzenlenmek formal call resmi ziyaret formal education yaygın öğretim formal grammar biçimsel dilbilgisi formal language biçimsel dil formal logic yapısal mantık formal resmi, biçimsel formaldehyde formaldehit formalism biçimcilik, şekilcilik formalist formalist, şekilci formality resmiyet, formalite formalization biçimleştirme formalize biçimlemek, resmileştirmek, resmi olmak formally resmen, biçimsel olarak formant biçimlendirici format kitap boyu, format, genel düzen, biçim, program, bağdarlama formation expenses kuruluş giderleri formation oluşum formative oluşma ya da gelişmeyle ilgili forme forma former times geçmiş zaman, eski günler former önceki, ilk, evvelki, eski, ilk, önceki şey/kimse formerly eskiden, önceden formic acid formik asit, karınca asidi formic formik formication karıncalanma formidable korkunç, ürkütücü, korkutucu, yenmesi güç, zorlu, çetin forming şekil verme, kalıplama, kurma formless şekilsiz, biçimsiz forms of taxation vergilendirme türleri formula formül, reçete formulary formüler formulate açık ve kesin bir biçimde belirtmek, formülleştirmek formulation formülleme formulism formüllere bağlılık formwork kalıp formyl formil fornicate zina yapmak fornication zina fornicator zina eden kimse, zampara fornix taçyapraklardaki uzama forsake bırakmak, terketmek, vazgeçmek forsooth gerçekten, hakikaten, güya forspent bezgin, yorgun forsterite forsterit forswear oneself yalan yere yemin etmek forswear boyun kaçırmak, imtina etmek, dönmek, yüz döndermek, el çekmek, tövbe etmek, bırakmaya yemin etmek, ant içerek inkâr etmek, reddetmek, ant içerek danmak, kabul etmemek forsythia hor çiçeği fort kale forte bir kişinin en iyi yaptığı şey forth ileri, dışarı forthcoming gelecek, gelecekte olacak, ileriki, gelecekteki çıkacak, hazır, sağlanmış, candan, arkadaşça, yardımsever, yardıma hazır forthright açık, candan, samimi, dobra dobra forthwith hemen, derhal, gecikmeden, bir an önce fortieth kırkıncı fortifiable sağlamlaştırılabilir fortification güçlendirme, berkitme, sağlamlaştırma, tahkim," }, { "text": "takviye, istihkam fortify güçlendirmek, berkitmek fortissimo çok kuvvetli, çok hızlı fortitude dayanıklılık, yüreklilik, metanet, cesaret, sabır fortnight iki hafta fortnightly iki haftada bir fortress büyük kale, istihkam fortuitous rastlantısal, şans eseri olan, kazara, tesadüfi fortuity rastlantı, tesadüf fortunate şanslı, talihli, uğurlu, hayırlı fortunately Allahtan, şükür ki, neyse ki, şansa fortune tax servet vergisi fortune şans, talih, kısmet, gelecek, servet fortuneteller falcı fortunetelling falcılık forty winks kısa süren uyku, şekerleme, kestirme forty kırk forum forum forward contract vadeli sözleşme, vadeli kontrat forward exchange rate vadeli döviz kuru forward price vadeli fiyat forward rate vadeli kur forward sale vadeli satış forward speed ileri vites forward ön, öndeki, gelişmiş, ileri, cüretkâr, küstah, şımarık, ileri, ileriye, ileriye doğru, göndermek forwarder taşıyıcı, sevkıyatçı, sevkeden firma forwarding address yeni adres forwarding agency nakliyat şirketi forwarding agent nakliye acentesi, sevkıyat acentası forwarding business nakliyat ticareti forwarding charges nakliye giderleri forwarding company nakliyat şirketi forwarding country malı gönderen ülke forwarding station nakliye istasyonu forwarding gönderme, nakletme, irsal, sevk forwardness cüret, küstahlık forwards ileri doğru fossa çukur fosse hendek, çukur fossette gamze fossil community fosil türkümü fossil ice fosil buz, taşıl buz fossil record fosil kalıntı, taşıl kalıntı fossil fosil, taşıl, fosilleşmiş, taşıllaşmış, fosil, çok eski, köhne fossiliferous fosilli, taşıllı fossilization fosilleşme, taşıllaşma fossilize fosilleşmek, fosilleştirmek foster brother or sister süt kardeş foster child evlatlık foster mother sütanne foster beslemek, bakmak, büyütmek, gelişmesine yardım etmek, geliştirmek, teşvik etmek, canlandırmak fosterage teşvik fosterling evlatlık, manevi evlat foul bill of lading kusurlu konşimento foul up içine etmek, içine sıçmak, berbat etmek foul kirli, pis, iğrenç, (hava) kötü, bozuk, fırtınalı, kötü, haince, hain, berbat, faul, kirletmek, pisletmek, kirlenmek, pislenmek, faul yapmak foulard fular, fular makinesi foulmouthed ağzı bozuk, küfürbaz foulness bozukluk, pislik, kir, günah, rezillik, adilik found kurmak, yapmak, inşa etmek, kurmak, desteklemek, yaptırmak, temelini atmak foundation anniversary kuruluş yıldönümü foundation ceremony" }, { "text": "temel atma töreni foundation engineering temel mühendisliği, temel tekniği foundation garment korse foundation pile temel kazığı foundation plate temel plakası foundation soil temel zemini, temel toprağı foundation stone temel taşı foundation wall temel duvarı, taban duvarı foundation kuruluş, tesis, vakıf, temel, özül, kurma, yapma founder profit kurucu kazancı founder kurucu, (gemi) su dolup batmak, başarısızlıkla sonuçlanmak, batmak founder's share kurucu hisse senedi founding capital kuruluş sermayesi foundling buluntu, sokağa terk edilen bebek foundry dökümhane fountain pen dolmakalem fountain çeşme, fıskiye, kaynak, köken, asıl fountainhead pınar başı, memba four dört four-bladed dört kanatlı four-colour printing dört renkli baskı four-cycle engine dört zamanlı motor four-cycle dört devirli four-cylinder engine dört silindirli motor four-dimensional dört boyutlu four-footed dört ayaklı four-layer dört tabakalı, dört katmanlı four-letter word açık saçık söz, kabasöz four-masted dört direkli four-phase dört fazlı four-poster dört direkli karyola four-stroke engine dört zamanlı motor four-wheel dört tekerlekli fourfold dört kat, dört misli fourhanded dört elli, dört kişilik, dört kol fourscore seksen foursome dörtlü türküm/takım foursquare metin, sağlam, dobra dobra fourteen ondört fourteenth ondördüncü fourth estate basın fourth market dördüncü piyasa fourth dördüncü fourthly dördüncü olarak fourwheel brake dört tekerlek eğleci fourwheel dört tekerlekli fovea vücutta küçük çukur fowl kümes hayvanı fowler kuş avcısı, kuşçu fowling piece av tüfeği, çifte fox and geese körebe oyunu fox chase tilki avı fox grape yabani üzüm fox terrier tilki teriyeri fox tilki, aldatmak, kazıklamak, kandırmak, anlaşılması çok güç olmak, ...numarası yapmak, ayağına yatmak foxglove yüksükotu, kovançiçeği, parmakotu foxtail saw zıvana testeresi foxtail tilki kuyruğu foxtrot bir tür dans, fokstrot foxy tilki gibi, kurnaz, güvenilmez, üçkâğıtçı foyer fuaye, giriş, antre fracas gürültü, patırtı, gürültülü kavga fraction bar kesir çizgisi fraction küçük parça, bölüm, kesim, kesir fractional currency bozuk para fractional distillation ayrımsal damıtma fractional insurance kısmi sigorta fractional money bozuk para fractional reserve kısmi yedek fractional çok" }, { "text": "küçük, çok ufak, önemsiz, kesirli fractionally azıcık, birazcık fractionate kısımlara ayırmak, damıtmak, tasfiye etmek fractionating damıtma fractionation parçalama, bölme fractionize kesirlere ayırmak fractious kavgacı, huysuz, aksi fractiousness huysuzluk, serkeşlik fractocumulus fraktokümülüs fractostratus fraktostratus fracture kırılma, çatlama, kırık, çatlak, kırılmak, çatlamak, kırmak, çatlatmak fragile articles kırılabilen eşya fragile kırılgan, gevrek, narin, nazik fragility kırılganlık, gevreklik fragment parça, kırıntı, parçalanmak, parçalara ayrılmak, bölük börçük olmak fragmental parçalı, kopmuş parçalardan oluşan fragmentary parça parça, parçalar halinde, eksik, bölük börçük, yarım yamalak fragmentation parçalanma, dağılma fragrance güzel koku fragrant güzel kokulu frail zayıf, dayanıksız, gevrek, narin, sağlıksız frailty zayıflık, dayanıksızlık, narinlik fraise siper kazığı frame antenna çerçeve anten frame counter resim sayacı frame house ahşap ev frame of mind ruh hali, ruhsal durum, düşünüş tarzı, mizaç frame saw kol testeresi frame çerçevelemek, dile getirmek, belirtmek, ifade etmek, uydurma kanıtlarla suçsuz birini suçlu göstermek ya da mahkum ettirmek, dalavere yapmak, gizli dolaplar çevirmek, iskelet, çatı, çerçeve, beden, gövde, vücut biçimi frame-up hileli düzen framed çerçeveli frameless kadrsız, çerçevesiz framer çerçeveleme jüyesi frames per second saniyedeki kare sayısı, saniyede resim sayısı framework agreement çerçeve anlaşması framework çatı, iskelet, kafes framing çerçeveleme, iskelet, çatı, kafes franc frank franc-tireur çeteci asker France Fransa franchise oy hakkı, ayrıcalık, hak, imtiyaz francium fransiyum franco franko francolin çil, turaç frangibility kırılma özelliği frangible kırılabilir frank doğru sözlü, açık sözlü, içten, samimi, (mektup) damgalamak franked letter verginsiz gönderilen mektup frankfurter domuz ya da sığır etinden yapılan baharatlı bir tür sosis frankincense buhur, tütsü franking machine damgalama kılgası franking stamp pul damgası Frankish Frenkçe, alafranga franklin orta halli arazi sahibi frankly açıkça, dobra dobra, açıkçası frankness samimiyet, açık sözlülük frantic çılgın frantical çılgınca frap sıkı bağlamak frappe buzlu fraternal kardeşlerle ilgili, kardeş gibi, kardeşçe fraternity kardeşlik, birlik, cemiyet, dernek fraternization arkadaşlık etme fraternize kardeşçe davranmak, dost olmak fratricide kardeş katili, kendi kardeşini öldürme" }, { "text": "fraud department dolandırıcılık masası, dolandırıcılık şubesi fraud sahtekârlık, dolandırıcılık, hile, düzenbaz, dolandırıcı fraudulence hilekârlık fraudulent bankrupt hileli müflis fraudulent bankruptcy hileli iflas fraudulent conveyance hileli devir, hileli temlik fraudulent preference hileli tercih fraudulent representation yalan beyanda bulunma fraudulent hileli, hileyle kazanılan fraudulently hile ile fraught with danger çok tehlikeli fraught dolu, yüklü, endişeli, kaygılı, gergin fraxinella geyikotu fray kavga, arbede, çekişme, yarışma, tartışma, yıpranmak, aşınmak, yıpratmak, aşındırmak frayed nerves yıpranmış sinirler frazzle yıpranma, yorulma, yıpratmak, yıpranmak freak hilkat garibesi, ucube, acayip huyları/düşünceleri olan kimse, üşütük, kaçık, garip olay, koyu hayran, düşkün, hasta, görülmemiş, anormal, acayip, tuhaf, garibelik, şıltaklık, edabazlık, acayiplik, terslik, naz etmek, giç giç zarafat etmek, şıltaklık etmek, hokka çıkartmak, sefihlemek, sarsaklamak freak-out uyuşturucuyla hayal âlemine dalma freakish acayip, tuhaf, garip, anlamsız freckle çil freckled çilli free alongside geminin bordasında teslim free and easy rahat, kaygısız, teklifsiz free area serbest bölge free arts serbest meslekler free balance faizsiz bakiye free board parasız yemekler free boarding school parasız yatılı okul free charge serbest yük, erkin yük free competition serbest rekabet free currency serbest döviz free energy serbest enerji, erkin dönünek free enterprise system hür teşebbüs jüyesi free enterprise hür teşebbüs free fall serbest düşüş, erkin düşüş free field boş alan, serbest alan free form bağımsız biçim free from pain ağrıdan kurtulmuş free from -sı yok, -sız, -siz, -den muaf free gift karşılıksız hediye free goods serbest mallar free kick serbest vuruş, frikik free labour serbest emek, sendikasız işçiler free library halk kütüphanesi free list gümrüksüz mallar listesi free machining kolay işlenir free market economy serbest piyasa ekonomisi free market serbest piyasa free motion serbest hareket free of all charges bütün giderlerden muaf free of charge verginsiz, parasız, pulsuz free of customs duty gümrük vergisinden muaf free of expense masrafsız free of rent kirasız, bedava free of tax vergisiz free of" }, { "text": "taxes vergisiz, vergiden muaf free of bedava, parasız free on board güvertede teslim, gemide teslim free port serbest liman, gümrükten muaf liman free rate serbest kur free reserve serbest rezerv free running serbest hareketli free share serbest hisse free software hür yazılım, erkin yazılım free space boş alan free speech serbest konuşma özgürlüğü free state bağımsız devlet free thought özgür düşünce free trade area serbest ticaret bölgesi free trade zone serbest bölge free trade serbest ticaret free vowel engelsiz ünlü free will istem özgürlüğü, irade özgürlüğü, hür irade free hür, erkin, azat, bağımsız, erkin, boş, serbest, parasız, pulsuz, bedava, müft, havayi, (with ile) eli açık, cömert, rahat, tabii, içten, sabit olmayan, bağsız, gevşek, kullanılmayan, boş, (yol/geçit) açık, serbest, laubali, bambılı, teklifsiz, (from/of ile) -sız, -den uzak, özgür biçimde, bedavadan, parasız olarak, bedava, özgür bırakmak, serbest bırakmak, azat etmek, çözmek, gevşetmek, kurtarmak, izin vermek, muaf tutmak free-for-all herkesin katıldığı kavga, meydan kavgası free-hand elle yapılmış, elle çizilmiş free-spoken açıksözlü freeboard fribord freebooter korsan, haydut freeborn hür doğmuş freedom of the city fahri hemşirelik, onursal hemşirelik freedom of the press basın özgürlüğü freedom of thought fikir hürriyeti freedom özgürlük, erkinlik, bağımsızlık, erkinlik freehand (çizim/resim/vb.) alet kullanmadan elle yapılmış freehold mülkiyet, mülk freeholder mülk sahibi freelance serbest yazar/sanatçı freeload otlakçılık etmek, başkalarının sırtından geçinmek freeloader otlakçı, beleşçi freely çekinmeden, rahatça, seve seve, açıkça, dobra dobra, saklamadan, serbestçe, kısıtlanmadan, engellenmeden freeman köle olmayan kimse, hür adam, hemşeri Freemason Farmason freesia frezya freestone kolay yontulan taş, Malta taşı, yarma şeftali freeway karayolu freewheel yokuş aşağı pedal çevirmeden sürmek freewill gönüllü, kendiliğinden yapılan, elindelik freeze on wages verginlerin dondurulması freeze prices fiyatları dondurmak freeze the prices fiyatları dondurmak freeze the wages verginleri dondurmak freeze wages verginleri dondurmak freeze donmak, dondurmak, (hava) çok soğuk olmak, buz gibi olmak, çok üşümek, donmak, donakalmak, (fiyat/vergin/vb.) dondurmak, narh koymak, donma," }, { "text": "soğuk hava, don, dondurucu soğuk, (vergin/fiyat/vb.) dondurma freezer soğutucu, buzluk, dondurucu freezing level donma seviyesi freezing mixture donma karışımı freezing point donma çekidi freezing temperature donma sıcaklığı, katılaşma sıcaklığı freezing dondurucu, donma, dondurma, çok soğuk freight bill irsaliye, gönderme belgesi freight car yük vagonu freight elevator yük asansörü freight lift yük asansörü freight note navlun faturası, navlun pusulası freight rate taşıma vergini freight station yük istasyonu freight terms taşıma koşulları freight train yük treni, marşandiz freight taşıma, nakliye, yük, eşya freightage navlun, yük, eşya, nakliye vergini freighter yük gemisi/uçağı, kargo freightliner konteyner treni French barley frenkarpası French beans taze fasulye French chalk terzi tebeşiri, terzi sabunu French doors fransızbalkonu, fransız penceresi French fries kızarmış parmak patates French horn korno, Fransız kornosu French letters kaput, prezervatif French loaf francala French window balkon kapısı French Fransız, Fransızca, (the ile) Fransızlar Frenchify Fransızlaştırmak Frenchman Fransız frenetic çılgın, azgın frenzied çılgın, çılgınca, delice, taşkın, coşkun frenzy çılgınlık, delilik, taşkınlık, cinnet, azgınlık, kudurganlık freon freon frequency changer frekans değiştirici frequency channel tezlik arnası frequency control frekans kontrolü frequency curve frekans eğrisi, sıklık eğrisi frequency distribution frekans dağılımı, sıklık dağılımı frequency error frekans hatası frequency graph frekans grafiği frequency indicator frekans gösterici frequency modulation frekans modülasyonu frequency response frekans cevabı frequency sık sık oluş, sıklık, frekans frequent yaygın, sık sık olan, olağan, alışılmış, sık görülen, sık geçen, sık sık gitmek, dadanmak frequentation bir yere sık gitme frequentative tekrarlama bildiren frequenter bir yere sık sık giden kimse, müdavim frequently sık sık fresco fresk fresh air inlet taze hava girişi fresh air ventilator taze hava vantilatörü fresh air taze hava, temiz hava fresh blood taze kan, yeni eleman fresh breeze sert briz, şiddetli rüzgâr fresh money taze para fresh water tatlı su fresh taze, körpe, yeni, temiz, tatlı, temiz, kullanılmamış, taze pişmiş, (su/vb.) tatlı, yorulmamış, dinç, taze, sağlıklı," }, { "text": "genç, taze, rüzgârlı ve serin, sert, deneyimsiz, toy, acemi, çiçeği burnunda, küstah, arsız, sulu freshen up yıkanmak, rahatlamak, canlan(dır)mak freshen (rüzgâr) sertleşmek fresher birdemde birinci sınıf öğrencisi freshet yağmur seli freshly anca, henüz, daha şimdi freshman bkz.fresher freshness tazelik, yenilik, dirilik, acemilik freshwater fishery tatlı su balıkçılığı freshwater lake tatlı su gölü freshwater tatlı su Fresnel lens Fresnel merceği Fresnel Fresnel fret and fume mırıldanmak fret saw kıl testere, oyma testere fret (sürekli olarak) üzülmek, sıkılmak, kaygılanmak, huysuzlanmak fretful sıkıntılı, ters, huysuz fretfulness huysuzluk fretted nakış ile süslenmiş fretwork ağaç oymacılığı/oyma friability gevreklik, çabuk ufalanma friable gevrek, kolay ufalanabilir fribble boşa zaman harcamak, oyalanmak fricassee beyaz soslu et yahnisi, salçalı et, yahni pişirmek, salçalı yemek yapmak fricative sürtüşmeli, daraltılı (ses), sürtüşmeli, daraltılı (ses) friction brake sürtünmeli eğleç friction lining sürtünme balatası friction loss sürtünme kaybı, sürtünme yitimi friction resistance sürtünme direnci friction tape izole bant friction sürtme, sürtünme, anlaşmazlık, sürtüşme frictional electricity sürtünme elektriği frictional force sürtünme kuvveti frictional loss sürtünme kaybı frictional resistance sürtünme direnci frictional sürtünme ile ilgili frictionless sürtünmesiz Friday Cuma fridge buzdolabı fried egg sahanda yumurta fried kızarmış, yağda pişirilmiş friend of the court bilirkişi, uzman müşavir friend arkadaş, tomdaş, dost friendless dostu olmayan, arkadaşsız, kimsesiz friendly match dostluk maçı Friendly Society Yardımlaşma Derneği friendly dost, dostça, arkadaşça, yardımsever, içten, sıcak friendship dostluk, arkadaşlık frieze duvar ya da tavan süsü, friz friezing machine ratine kılgası frigate firkateyn fright korku frighten one out of one's yüreğini oynatmak wits frighten korkutmak, ürkütmek frightened korkmuş, ürkmüş frightening korkutucu, ürkütücü frightful korkunç, korku verici, ürkütücü, müthiş, berbat frightfully korkunç bir şekilde frightfulness korkunçluk, iğrençlik, dehşet frigid çok soğuk, buz gibi, dondurucu, (kişi/davranış/vb.) soğuk, cansız, resmi, buz gibi, (kadın) (cinsel yönden) soğuk, frijit frigidity soğukluk frigidly soğuk bir şekilde, duygusuzca frigorific soğutucu, soğutmalı frill dik yakalık, büzmeli haşiye, büzme, bezekçilik, özünü" }, { "text": "çekme, lokalanma, farbala, fırfır, gereksiz süs frillies kadın iç çamaşırı frills gereksiz süs, gösteriş frilly fırfırlı fringe benefits işte ek olanaklar fringe saçak, perçem, kenar fringed saçaklı, kenarlı frippery cicili bicili, ucuz giysi, değersiz süs friseur kadın berberi frisk sıçrayıp oynamak, hoplayıp zıplamak, koşuşmak, oynaşmak, (kiminse) üstünü aramak friskiness neşe, canlılık frisky oynak, oyuncu, canlı frit cam hamuru, sır, ısıtıp yumuşatmak fritillary zambağa benzer bir çiçek, benekli kelebek fritter away boşuna sarf etmek, israf etmek fritter (away ile) (pul/zaman/vb.) çarçur etmek, boşa harcamak, öldürmek frivol vakit öldürmek, eğlenmek frivolity havailik, sululuk, saçmalık frivolous sulu, havai, hoppa, bambılı frizz (saç) kıvırmak frizzle bukle, cızırdatarak kızartmak, kıvrım kıvrım olmak frizzly cingelek frizzy (saç) kıvırcık, cingelek fro be frock coat redingot frock uşak paltarı, kadın paltarı, kadın giysisi, don, aba frog in the throat ses kısılması frog kurbağa frogman kurbağaadam frolic gülüp oynama, eğlenme, eğlenti, neşe, hoplayıp sıçramak, oynamak frolicsome eğlenceyi seven, şen, oynak from A to Z A'dan Z'ye kadar, başından sonuna kadar, bütün tafsilatıyla, her şeyiyle from above yukarıdan, gökten, tepeden inme, Allahtan from afar uzaktan from all quarters dört bir yandan from beginning to end baştan sona from childhood çocukluktan beri from day to day günden güne, günbegün from hand to hand elden ele from head to foot tepeden tırnağa from now on bundan böyle, bundan sonra from scratch sıfırdan başlayarak from seven to seventy yediden yetmişe from soup to nuts iğneden ipliğe kadar from start to finish baştan sona from stem to stern dip doruk from the bottom of one's can-ı gönülden heart from the cradle to the beşikten mezara grave from the standpoint of bakımından, açısından from the word go baştan from then o zamandan from time to time ara sıra from tomorrow on yarından itibaren from top to bottom baştan başa, tepeden tırnağa from --dan, itibaren, -den" }, { "text": "beri, -den bu yana, nedeniyle, yüzünden, -den ötürü, -den, -dan frond bileşik yaprak, hurma yaprağı front axle ön dingil, ön aks front bumper ön tampon front door ön kapı front elevation bina ön cephesi, önden görünüş front end fee yönetim komisyonu front facade cephe, önyüz, alnaç front face ön yüz front fender ön çamurluk front headlight ön far front line cephe front mudguard ön çamurluk front page ön sayfa, baş sayfa front wheel ön tekerlek front wing ön çamurluk front ön, kabak, ön taraf, önemli mevki, en ön yer, yüz, cephe, yüz, çehre, cephe, yaygın ve etkin politik hareket, paravana, maske, davranış, tavır, hareket, ile karşı karşıya olmak, -e bakmak, -in karşısında olmak, önde yer alan, önde bulunan, öndeki, önle ilgili, önde gelen, ön front-benchers bakanlar front-wheel brake ön tekerlek eğleci, ön eğleç front-wheel drive önden çekişli frontage bina cephesi frontal attack cepheden taarruz frontal bone alın sümüğü frontal muscle alın kası frontal ön, (saldırı) cepheden frontier sınır, hudut frontispiece cephe, yüz frontlet hayvan alnı frontogenesis frontojenez, yeni cephe doğuşu frontolysis frontoliz, cephe eriyişi fronton fronton, alınlık frost fog buzlu sis frost heave donma şişmesi, donma kabarması frost line don sınırı frost resistance dona karşı direnç, don direnci frost ayaz, don, kırağı, donmak, buzlanmak, kırağı ile kaplanmak, (cam) buzlandırmak frost-proof donmaz, donma yapmaz frostbite soğuk ısırması frostbitten donmuş, soğuktan çürümüş frosted glass buzlu cam frosted buzla kaplı, buzlu, mat, sütlü frostiness soğuk, don frosty dondurucu, içten olmayan, soğuk froth köpük, köpürmek, köpüklenmek frothiness köpüklenme, köpürme frothy köpüklü froufrou hışırtı froward ters, aksi, inatçı, asi, serkeş, dik kafalı frowardness terslik frown on uygun görmemek, karşı çıkmak, menetmek frown kaşlarını çatmak frowning buruşturulmuş, çatılmış, onaylamayan frowsty sıkıcı, küf kokulu frowsy şapşal frowziness küf kokma frowzy kötü kokulu, küf kokulu, pasaklı frozen account dondurulmuş hesap, bloke hesap frozen assets donmuş mevduat frozen credit" }, { "text": "donmuş kredi frozen food dondurulmuş yiyecek frozen meat dondurulmuş et frozen donmuş, dondurulmuş, buz kesilmiş fructiferous meyve veren, verimli fructify meyve vermek, sonuç vermek fructose früktoz, meyve şekeri fructuous meyve veren, kazançlı frugal tutumlu, ucuz frugality tutumluluk, tutum, ucuzluk frugivorous meyve ile beslenen fruit basket meyve sepeti fruit bud meyve tomurcuğu fruit cake meyveli kek fruit juice meyve suyu fruit knife meyve bıçağı fruit machine para kılgası fruit sugar meyve şekeri fruit tree meyve ağacı fruit meyve, sonuç, ürün, meyve, meyve vermek fruitage meyve fruiter meyve gemisi, meyve ağacı fruiterer meyve satıcısı, meyveci fruitful sonuç veren, verimli fruitfulness bereket fruition muradına erme, istediğini elde etme, gerçekleşme fruitless meyvesiz, kısır, sonuçsuz, başarısız, kârsız, verimsiz fruitlessly nafile fruity meyve tadında, meyve kokusunda, meyve gibi, meyveli, olgun frumentaceous buğday türünden frumenty bulgur sütlacı frump acayip kılıklı kadın frumpy derbeder kılıklı, eski moda giyinmiş frustrate boşa çıkarmak, engel olmak, bozmak, engellemek, düş kırıklığına uğratmak, hüsrana uğratmak, sinirlerini bozmak frustration engelleme, bozma, engellenme, düş kırıklığı, hüsran, sinir bozucu şey frustum of a cone kesik koni frustum koni gövdesi fruticose çalıya benzer fry (yağda) kızartmak, kızarmak fry-pan tava fryer piliç kızartıcısı frying-pan tava fuchsia küpeçiçeği fuchsine füksin fuck about aptalca davranmak fuck around aptalca davranmak fuck off siktir olup gitmek, aptalca davranmak fuck up içine sıçmak, sıçıp batırmak fuck sikişmek, sikmek, sikiş, sikişen kimse, sikici, kab, kahretsin!, hay anasını! fucker salak, aptal, kafasız, sikici, vurucu fucking kahrolası, lanet olası fuddle zihnini karıştırmak, şaşırtmak fuddled çakırkeyf, kafası dumanlı fuddy-duddy eski kafalı, tutucu, örümcek kafalı kimse fudge bir çeşit yumuşak şekerleme fuel alarm yakıt seviyesi alarmı fuel cam yakıt kamı fuel can benzin bidonu fuel cock gazocağı musluğu fuel consumption yakıt sarfiyatı, yakıt tüketimi fuel economy yakıt ekonomisi, yakıt tasarrufu fuel element yakıt maddesi fuel feed pump mazot pompası, yakıt besleme pompası fuel feed yakıt besleme, yakıt verme" }, { "text": "fuel filter yakıt filtresi, yakıt süzgeci fuel gas yakıt gazı fuel gauge yakıt göstergesi fuel hose yakıt hortumu fuel injection pump enjeksiyon pompası fuel injector mazot enjektörü, yakıt enjektörü fuel level yakıt düzeyi fuel line yakıt borusu fuel oil fuel oil, yağyakıt, mazot, akaryakıt fuel pressure yakıt basıncı fuel pump yakıt pompası, benzin pompası fuel rating yakıt oranı fuel reserve tank yedek yakıtlık, yedek yakıt deposu fuel rod yakıt çubuğu fuel saving yakıt tasarrufu fuel strainer yakıt filtresi, yakıt süzgeci fuel supply yakıt iletimi, yakıt sevkıyatı fuel tank yakıt deposu, yakıtlık fuel tanker akaryakıt tankeri fuel truck yakıt tankeri fuel wood yakacak odun fuel yakıt, yakacak, benzin, yakıt vermek, yakıt almak fuelling yakıt verme, yakıt doldurma fugacious geçici, ömürsüz, uçucu fugacity uçuculuk, uçarlık, kaçarlık, fanilik fuggy havasız fugitive kaçak, anımsanması güç, akılda tutulması zor, uzun sürmeyen, geçici, gidici, kaçak kimse, kaçak fugue füg fulcrum lever dayanak kolu fulcrum (kaldıraç) dayanak çekidi, taşıma çekidi, mesnet fulfil yerine getirmek, yapmak, gereksinimlerini gidermek, tatmin etmek, gerçekleştirmek, yapmak fulfill bkz.fulfil fulfilment yapma, yerine getirme, gerçekleştirme, ifa fulgent çok parlak, şaşaalı fuliginous isli, kurumlu full admiral oramiral full automatic tam otomatik full board tam pansiyon full brother öz erkek kardeş full circle tam daire full costing tam maliyetleme full coverage collision kasko sigortası insurance full diet yüksek değerli besin full dress resmi elbise, frak full employment tam istihdam full general orgeneral full military honours askeri cenaze töreni full moon dolunay full of beans hayat dolu, neşeli, keyifli full payment tam ödeme full powers tam yetki full sail pupa yelken full size doğal boy, tam boyut full speed tam devir, tam hız, tam sürat, tam yol full steam ahead son süratle ileri full stop çekit, nokta full time job tamgün iş full to capacity tamamen dolu full to replete tıka basa dolu full up dopdolu, komple," }, { "text": "mahşer gibi, mahşeri full dolu, dolu, kalabalık, doymuş, tok, (giysi) gevşek, bol, en çok, en yüksek, en fazla, maksimum, (of ile) yalnızca -i düşünen, -den başka şey düşünmeyen, -le dopdolu, yuvarlak, toparlak, dopdolu, taşkın, coşkun, doğruca, doğrudan, direkt olarak, çok full-blooded saf kan, cins, dinç, gürbüz full-blown (çiçek) tamamen açılmış, tam full-fledged tüyleri büyümüş full-grown tam gelişmiş, iyi gelişmiş full-length film uzun metrajlı film, uzun film full-length (fotoğraf) insanı tam olarak gösteren, boy full-load tam yük full-paid tam ödenmiş full-scale orijinal ölçülerde, tüm gücünü kullanan full-time fultaym, tamgün, tümgün, fultaym, tamgün, tümgün full-wave tam dalga fullback bek oyuncu, savunma fuller çırpıcı, dinkleme makinesi fuller's earth kil fullery çuhahane, çırpıcı yeri fullface cepheden alınmış fotoğraf, kalın harf fulling mill dinkleme makinesi, çırpıcı tezgâhı fulling dinkleme fullness doluluk, dolgunluk, bolluk, şişmanlık fully automatic machine tam otomatik kılga fully automatic tam otomatik fully fashioned bedeni sımsıkı saran fully fledged tam yetkili fully paid tamamen ödenmiş fully synthetic tamamen sentetik fully en az, en azından, tamamen, tam olarak, tümüyle fulminant gürleyen, ateş püskürten fulminate fulminat, patlamak, infilak etmek, gürlemek, ateş püskürmek fulminating patlayıcı fulmination patlama, infilak etme, ateş püskürme fulminatory gürleyen, dehşet şaçan fulminic acid fulminik asit fulminic fulminik fulsome bıktırıcı, aşırı fulvous kırmızımtıl sarı, sarımtıl, konur fumaric acid fumarik asit fumaric fumarik fumarole fümerol, tüten fumble el yordamıyla aramak, yoklamak, el yordamıyla yürümek, beceriksizce yapmak, elleri dolaşmak fumbler beceriksiz kişi fume duman, buhar, gaz, öfkelenmek, kızmak, patlamak, köpürmek, duman çıkarmak, tütmek fumigant tütsü, dezenfektan fumigate buharla dezenfekte etmek, tütsülemek fumigation buharla dezenfekte etme, buhardan geçirme fumigator dezenfekte aleti fumitory şahtere fun oyunculuk, neşe, eğlence, zevk funambulist ip çambazı function keys işlev tuşları, fonksiyon tuşları function table işlev kestesi function görev, iş, işlev, fonksiyon, amaç, resmi ya da özel tören, merasim, çalışmak, işlemek, iş görmek functional accounting uygulamalı muhasebe, sorumluluk muhasebesi functional analysis fonksiyonel" }, { "text": "analiz, işlevsel çözümleme functional character işlevsel karakter functional group işlevsel türküm, fonksiyonel türküm functional linguistics görevsel dilbilim, işlevsel dilbilim functional işlevsel, fonksiyonel, görevini yapar, iş görür, pratik functionalism görevselcilik, işlevselcilik functionalist görevselci, işlevselci, görevselci, işlevselci functionality işlevsellik, fonksiyonellik functionary görevli, memur functioning işler durumda functor fonktör, izleç fund administration sermaye idaresi fund sermaye, para, fon, stok, birikim, para sağlamak, finanse etmek fundament temel, taban, makat, kıç fundamental analysis esas analiz fundamental colour esas renk, ana renk fundamental component temel bileşen fundamental form temel biçim fundamental group temel türküm, temel öbek fundamental particle temel parçacık fundamental rights temel haklar fundamental series temel seri fundamental structure temel yapı fundamental unit temel birim fundamental esas, ana, belli başlı, temel, en gerekli, önemli, kural, temel ilke, esas kanun fundamentalism aşırı tutuculuk fundamentally esaslı olarak, esas itibariyle funded debt konsolide borç funding kısa vadeli borcun uzun vadeli borca dönüştürülmes funds in cash nakit fon funds statement mali durum fundus gözdibi funeral home ölülerin yıkandığı bina funeral march cenaze marşı funeral procession cenaze alayı funeral cenaze töreni, gömme, cenaze alayı funerary cenaze törenine ait, karanlık, kasvetli funereal mahzun, üzgün, hüzünlü, kasvetli, cenaze törenine yakışır funfair eğlence parkı, lunapark fungal mantarsı, mantar gibi, mantarla ilgili fungi- (önek) mantara ait, küf fungible misli fungicide mantar ilacı fungoid mantara benzeyen fungous mantarla ilgili, sünger gibi fungus mantar funicular dağ demiryolu funk büyük korku, dehşet, (nedense) çekinmek, uzak durmak, korkmak, kaçmak funky fanki, çok iyi, müthiş, acayip, o biçim, süper funnel cloud bulut hortumu funnel huni, baca, huniden geçirmek, huniden geçirmek, (dar/kalabalık bir yerden) zorlukla geçmek funnies çizgi öykü, espri, şaka funnily enough ne gariptir ki funnily garip bir şekilde, komik, bir şekilde funny gülünç, komik, kızık, acayip, tuhaf, garip funster şakacı kimse fur coat kürk manto fur kürk, post, dil pası, kazan taşı furan furan furbelow farbala, fırfır, saçak" }, { "text": "furbish cilalamak, pasını çıkarmak, parlatmak, tazelemek furcate çatallı, dallı, çatallanmak, bölünmek, ayrılmak furcation çatallanma, dallanma furfur kepek (saçta) furfuraceous kepekli, pullu furious öfkeli, kızgın, köpürmüş, kudurmuş, tepesi atmış, sinirli, şiddetli, güçlü, azgın furiousness kızgınlık furl (şemsiye/yelken/bayrak/vb.) sarmak furlong metrelik uzunluk furlough sıla izni, sıla izni vermek furnace brick fırın tuğlası furnace ocak, fırın furnish information bilgi vermek furnish vermek, sağlamak, tedarik etmek, döşemek, donatmak furnished room mobilyalı oda furnished möbleli, döşeli furnisher döşemeci, mobilyacı furnishing fabrics döşemelik kumaşlar furnishings döşeme, mobilya, takım, mefruşat furniture mobilya furore taşkınlık, kızgınlık, velvele furred kürklü, kürk kaplı furrier kürkçü furriery kürkçülük, kürkçü dükkânı furrow (toprakta) saban izi, (alın ya da yüzde) kırışıklık, çizgi, iz açmak, kırıştırmak furry kürklü, kürk gibi further particulars fazla tafsilat further daha fazla, daha ileri, daha uzağa, daha ilerde, daha uzakta, başka yere, başka yerde, ayrıca, üstelik, başka, bir başka, daha, bundan başka, başka bir, yeni, daha uzak, daha uzaktaki, ilerlemesine yardım etmek, destek olmak furtherance yardım furthermore bundan başka, ayrıca, üstelik, bunun yanında furthermost en uzak, en uzağa, en uzakta furthest en uzak, en uzağa furtive şüphe uyandıran, kaçamak, sinsi, suçlu izlenimi uyandıran furtively gizlice, sinsi sinsi furtiveness sinsilik furuncle çıban, kan çıbanı fury korkunç öfke, kızgınlık, hiddet, şiddet fusain fusain, telli kömür fuscous grimsi kahverengi, koyu renk fuse alarm sigorta alarmı fuse box sigorta kutusu fuse clip sigorta kelepçesi fuse holder sigorta yuvası, sigorta tutucu fuse socket sigorta duyu fuse wire sigorta teli fuse sigorta, tapa, (metal) eritmek, eriterek birleştirmek, (metal) erimek, eriyerek birleşmek, (sigorta) atmak, (sigorta) attırmak fusel oil fuzel yağı fusel fuzel fuselage uçak gövdesi fusibility erime kabiliyeti fusible erir, eriyebilir, eritilebilir fusilier tüfek kullanan asker fusillade yaylım ateşi, yaylım ateşi açmak fusing point ergime çekidi fusing eritme, erime fusion bomb termonükleer bomba fusion erime, ergime, eritilme, birleşme, kaynaşma, kaynaşım fuss gürültü patırtı, yaygara, velvele, gereksiz" }, { "text": "telaş/kızgınlık/sabırsızlık, gereksiz yere telaşlanmak, ortalığı velveleye vermek, rahatsız etmek, can sıkmak, sinirlendirmek fussiness telaş fussy huysuz, yaygaracı, titiz, mızmız, kılı kırk yaran, müşkülpesent fust sütun gövdesi fustian dimi, pamuklu kadife, tumturaklı fustigate sopa ile dövmek fustigation dayak, kötek fusty küflü, küf kokulu, köhne, eski kafalı, küflü futile boş, boşuna, beyhude futilely boş yere futility yararsızlık futtock döşek future continuous tense sürekli gelecek zaman future delivery gelecekte teslim, vadeli teslim future perfect continuous gelecekte bitmiş zamanın sürekli şekli tense future perfect tense gelecekte bitmiş zaman future tense gelecek zaman future gelecek, istikbal, gelecek, müstakbel, ileriki futures market vadeli işlemler piyasası futures sale vadeli satış futures vadeli işlemler, vadeli sözleşmeler futurism fütürizm, gelecekçilik futuristic modern, acayip futurity gelecek, istikbal fuzz kısa tüy, hav, sakçı, aynasız fuzzball yabani mantar fuzzy (saç) kıvırcık, cingelek, kabarık, (kumaş/vb.) tüylü, havlu, bulanık, belirsiz G clef sol anahtarı G flat sol bemol G minor sol minor G sharp sol diyez gab gevezelik gabardine gabardin gabble çabuk çabuk ve anlaşılmaz biçimde konuşmak gabbler geveze, boşboğaz gabbro gabro, derinlik kayacı gabby konuşkan, geveze, boşboğaz gable roof beşik çatı gable üçgen biçiminde dam gad (about ile) başıboş dolaşmak, dolanmak, gezmek gadabout avare kimse, serseri, hovarda gadfly atsineği gadget becerikli alet, dalga, zımbırtı gadolinium gadolinyum gadwall boz ördek gaff balıkçı zıpkını, giz, zıpkınla vurup tutmak (balık) gaffe gaf, gaf yapma, pot kırma, kabahat gaffer patron, şef, ustabaşı, yaşlı adam, ihtiyar gag ağız tıkacı, şaka, espri, komik öykü, ağzını tıkamak, susturmak gaga bunak, ahmak, kaçık, deli, budala gage bkz.gauge gaggle kaz sürüsü gaiety neşe, neşelik, şenlik, eğlenti, eğlence gaily neşeli bir şekilde, neşeyle gain and loss account kâr ve zarar hesabı gain control kazanç kontrolü gain ground rağbet kazanmak, ilerlemek, önemi artmak gain on one (yarışta) yavaş yavaş yaklaşmak, arayı kapatmak gain the ear of birine söz geçirmek gain the upper hand üstün" }, { "text": "gelmek gain time zaman kazanmak gain kazanç, kâr, çıkar, yarar, fayda, ilerleme, artma, artış, kazanmak, elde etmek, edinmek, kazanmak, sağlamak, -e varmak, ulaşmak, (sögen) ileri gitmek gainful occupation verginli çalışma gainful kârlı, kazançlı, verginli, maaşlı gainfully employed para ile tutulmuş gainings gelir, kazanç gainless kazançsız, kârsız gainsay inkâr etmek, reddetmek gait yürüyüş, gidiş, yürüyüş biçimi gaiter tozluk gaize puzolanlı killi kum taşı gal kız gala gala, şenlik galactic system galaktik jüyesi, gökada jüyesi galactic galaktik, gökada ile ilgili, samanyoluna ait galactose galaktoz galaxy galaksi, gökada, seçkin kişiler topluluğu, şöhretler gale sert rüzgâr, bora, ani kahkaha galena galen, kükürt kurşunu galimatias saçma boş laf galingale kulunç otu galipot bir tür çamsakızı gall bladder ödkesesi, safrakesesi gall oak mazı meşesi gall safra, öd, kin, nefret, kabalık, küstahlık, sürtünme sonucu oluşan yara gall-apple elma şeklinde mazı gallant yürekli, yiğit, cesur, güzel, görkemli, (erkek) kibar, şık gallantry kadınlara karşı incelik, kibarlık, yüreklilik, yiğitlik, cesaret, kahramanlık galleon kalyon galleria forest galeri orman gallery galeri galley west düzensiz galley kadırga, gemi mutfağı galliard hareketli bir dans gallic acid galik asit Gallic Galya ile ilgili, Fransa'ya ait, galik gallimaufry karmakarışık şey, yahni gallinaceous tavuk cinsinden galling incitici, gurur kırıcı, can sıkıcı galliot hafif kadırga, çektirme Gallipoli Gelibolu gallium galyum gallivant gezip tozmak, eğlence/serüven peşinde koşmak gallon galon galloon dar ve sık dokumalı şerit, sırma gallop dörtnal, dörtnala gitmek, çapmak gallows bird asılacak herif gallows darağacı gallstone safra taşı Gallup poll kamuoyu araştırması gallus pantolon askısı galluses pantolon askısı galore pek çok, bol bol galosh ayakkabının üzerine giyilen lastik, galoş galvanic cell galvanik pil galvanic galvanik galvanism galvanizm galvanization galvanizleme galvanize galvanizlemek, canlandırmak, kışkırtmak, harekete geçirmek, teşvik etmek galvanized iron galvanize demir, çinko galvanized pipe galvanizli boru galvanized sheet galvanizli sac galvannealing galvaniz tavlama galvanometer galvanometre, küçük akımölçer galvanoplastic galvenoplastik galvanoplasty galvanoplasti galvanoscope galvanoskop gam balina sürüsü, bacak" }, { "text": "gambado at sıçraması Gambia Gambia gambit (satranç) gambit, hesaplı hareket gamble away kumarda kaybetmek gamble with sth ile kumar oynamak, tehlikeye sokmak gamble rizikolu iş, kumar, kumar oynamak, (away ile) kumarda kaybetmek gambler kumarbaz gambling den kumarhane gambling kumar, kumar oynama gamboge katalomba, hintzamkı gambol sıçramak, hoplamak, zıplamak, hoplayıp sıçrama gambrel roof Felemenk çatısı, balıksırtı dam game of hazard şans oyunu, kumar game oyun, parti, oyun partisi, av, hile, dolap, plan, oyun, maç, karşılaşma, istekli, hevesli, hazır, harekete hazır, gözüpek, topal, (kol/vb.) sakat gamebag av çantası gamekeeper av bekçisi gamely cesurca gameness yiğitlik, mertlik, yüreklilik gamesome neşeli, canlı gamester kumarbaz gamete gamet, cinsel hücre gametophyte gametofit, gametli bitki gamin sokak çocuğu gaming house kumarhane gaming laws kumar yasaları gaming table kumar masası gaming kumar oynama gamma detector gama detektörü gamma distribution gama dağılımı gamma factor gama faktörü gamma globulin gammaglobülin gamma particle gama parçacığı gamma rays gama ışınları gamma gama gammer yaşlı kadın, haminne gammon tütsülenmiş jambon gamo- (önek) cinsiyetle ilgili, birleşik gamp şemsiye gamut nota dizisi, gam, birşeyin tamamı, tümü gamy cesur, yiğit, gözüpek gander erkek kaz ganef hırsız gang leader elebaşı, kuldurbaşı gang plow çok bıçaklı pulluk gang saw katrak gang up against karşı birlik olmak gang up on karşı birlik olmak gang arkadaş türkümü, ekip, takım, çete, deste, kuldur destesi gangboard dosa, borda iskelesi gangling zayıf ve uzun boylu, sırık gibi ganglion gangliyon, sinir düğümü gangplank iskele tahtası gangrene kangren gangrenous kangrenli gangster gangster gangue gang gangway aralık geçit, borda iskelesi, Değmesin!, Yağlı boya!, Yoldan! gannet sümsük kuşu ganoid parlak, parlak pullu balık gantry (demiryolu) sinyal köprüsü gaol cezaevi, hapishane, cezaevine kapatmak, hapse atmak gaoler gardiyan, zindancı gap character aralık karakteri gap boşluk, aralık, yarık, (görüş) ayrılık gape ağzı açık kalmak, ağzını açıp alık alık bakmak, açılmak, yarılmak gapeseed hayret uyandıran şey gaping ağzı açık gappy noksan," }, { "text": "eksik, kusurlu gar zargana garage garaj, benzin istasyonu, garaja koymak garb üst baş, kılık kıyafet, giydirmek garbage can çöp tenekesi garbage collection çöp toplama garbage disposer kırıntı değirmeni, çöp öğütme aygıtı garbage man çöpçü garbage süprüntü, tullantı, çöp, zibil, zırva, garbage can // Ai.çöp tenekesi garbanzo nohut garble bozma, tahrif etmek, bozmak garbled karmaşık, karışık, yanlış garboard burma tahtası garçon garson garden crop bahçe ürünü garden hoe bahçe çapası garden hose bahçe hortumu garden of Eden Cennet bahçesi, Aden bahçesi garden plants bahçe bitkileri garden shears bahçıvan makası garden bahçe, bahçede çalışmak, bahçıvanlık yapmak, bahçeyle uğraşmak gardener bahçıvan gardenia gardenya gardening bahçıvanlık garfish zargana gargantuan çok büyük, koca, devasa gargle gargara yapmak, gargara gargoyle insan ya da hayvan başlı taş oluk garish gösterişli, parlak, cafcaflı garland çelenk, çiçekten yapılmış taç garlic mustard sarmısakotu garlic sarmısak, sum garment industry konfeksiyon, hazır giyim garment giyim eşyası, giysi garner tahıl ambarı, toplamak, biriktirmek garnet lal taşı garnish süs, garnitür, (yemek) süslemek garnishee yediemin, haczetmek, hacze bağlamak garnishment süsleme, haciz garniture garnitür, süs garret tavan arası garrison commander merkez komutanı garrison garnizon garrote boğarak idam etmek garrulity çenebazlık, gevezelik garrulous çenebaz, geveze garter jartiyer garth küçük bahçe gas about laklak etmek, çene çalmak gas analysis gaz analizi gas burner tenek gazı memesi gas chamber gaz odası gas chromatography gaz kromatografisi gas coal gaz kömürü gas compressor gaz kompresörü gas cooler gaz soğutucu gas counter gaz sayacı gas cutting gaz kesme gas density gaz yoğunluğu gas electrode gaz elektrotu gas engine gaz motoru gas equilibrium gaz dengesi gas exhauster gaz boşaltıcı gas flow gaz akışı gas furnace gaz fırını gas generator gaz jeneratörü, gaz üreteci gas heater şofben, gaz su ısıtıcısı gas holder gazometre gas jet gaz memesi, gaz alevi gas laws gaz kanunları, gaz yasaları gas main havagazı ana borusu gas man havagazı memuru" }, { "text": "gas mask gaz maskesi gas meter gaz saati, gaz sayacı gas mixture gaz karışımı gas oil gaz yağı gas oven havagazı fırını gas pedal gaz pedalı gas pipeline gaz boru hattı gas pressure gaz basıncı gas shielding gaz maskı, gaz korumalığı gas station benzin istasyonu, benzinlik gas tank benzin deposu gas thermometer gazlı termometre gas tube gaz tüpü gas welding gaz kaynağı gas (hava) gaz, sıvı gaz, benzin, boş laf, zırva, gaz ile zehirlemek, (about ile) laklak etmek, çene çalmak, havadan sudan konuşmak gas-filled lamp gazlı lamba gas-filled gazlı, gazla dolu gasconade övünme gaseous fuel gazyakıt gaseous state gaz hali gaseous gaz gibi, gazlı gash derin yara, derin yara açmak gasification gazlaştırma gasify gazlaştırmak gasket conta gasoline can benzin bidonu gasoline consumption benzin sarfiyatı, benzin tüketimi gasoline engine benzinli motor gasoline gauge benzin göstergesi gasoline level benzin seviyesi, benzin düzeyi gasoline pump benzin pompası gasoline strainer benzin süzgeci gasoline tank cap benzin deposu kapağı gasoline tank benzin deposu, yakıtlık gasoline benzin gasometer gazometre gasometric gazometrik gasp güçlükle solumak, güçlükle soluk almak, (şaşkınlıktan/vb.) soluğunu tutmak, güçlükle soluma, soluk soluğa konuşma gassed gazlı, zehirli gazda kirlenmiş gasser gaz sondajı, atıp tutan kimse gassy mine grizulu ocak gassy gazlı, gaz dolu, gaz gibi gastralgia karın ağrısı gastric juice mide suyu gastric ulcer mide ülseri gastric mide ile ilgili, mide gastrin gastrin gastritis gastrit, mide yangısı gastro-intestinal gastrointestinal, mide-bağırsak gastroenteritis gastroenterit, mide-bağırsak yangısı gastrointestinal gastrointestinal, mide ve bağırsaklarla ilgili gastrological gastrolojik gastrology gastroloji gastronomer yemek uzmanı gastronomic yemeğe ait, mideye ait gastronomist yemek meraklısı gastronomy iyi yemek yeme ve pişirme sanatı, gastronomi gastropod karındanbacaklı, karındanbacaklı gastroscope midenin içini inceleyen alet, gastroskop gastrotomy mide ameliyatı gastrula gastrula gastrulation gastrulasyon, bağırsak oluşumu gasworks havagazı fabrikası gat dar arna, tüfek, tabanca gate crasher kaçak seyirci, biletsiz seyirci gate kapı, bab, giriş yeri, giriş kapısı, (bir maçı/gösteriyi/vb.) izleyenlerin" }, { "text": "sayısı, hasılat gatecrash (parti/vb.'ne) davetsiz gitmek gatecrasher maça davetsiz giren kimse gatehouse kapıcı odası gatekeeper kapıcı, bekçi, gözetçi gatepost kapı direği gateway giriş yeri, giriş kapısı gather (round ile) toplanmak, bir araya gelmek, toplamak, bir araya getirme, toplamak, koparmak, (bilgi/vb.) kazanmak, toplamak, anlamak, sonuç çıkarmak gathering toplantı gauche patavatsız, beceriksiz gaucherie acemice tavır, beceriksizlik gaud değersiz eğlenceler, gösterişli elbiseler, süs gaudiness aşırı süslülük gaudy gösterişli, parlak, cırtlak, cart, şatafatlı gauge pressure manometre basıncı gauge ölçü, ayar, ölçü aygıtı, ölçmek, ölçüp biçmek, değerlendirmek, yargılamak gauger ölçü aleti, ayarcı, vergi memuru, gümrük memuru gauging ayarlama, ölçme, mastarlama, çaplama gaunt arık, sıska, bir deri bir sümük, cılız gauntlet uzun eldiven gauss gauss gaussmeter gaussölçer, gaussmetre gauze bandage gazlı bez gauze tül gauzy tül gibi, şeffaf gavotte eski bir Fransız dansı gawk aval aval bakmak, öküzün trene baktığı gibi bakmak gawky hantal, beceriksiz, sakar gawp aval aval bakmak gay şen, neşeli, mutlu, parlak, canlı, ibne, sevici gayness ibnelik, sevicilik, neşelilik, neşe gazabo delikanlı gazalle ahu gaze gözünü dikerek bakmak, gözünü zillemek, sürekli bakış gazebo manzaralı ev gazelle ceylan, gazel gazer ahmak, şaşkın, budala gazette resmi gazete gazetteer atlas gazump kimese (evini) satmaktan vazgeçip daha fazla pul veren başka birisine satmak gear box dişli çark mahfazası gear case dişli kutusu, vites kutusu gear cutter dişli frezesi gear lever vites kolu gear ring dişli halka gear shaft dişli mili, transmisyon mili gear stick vites kolu gear takım, tertibat, donatı, çark, dişli, vites, kıyafet, gear lever/stick/shift // vites kolu gearbox vites kutusu geared dişli, geçmiş gearing dişli çarklar jüyesi, dişli tertibatı gearshift lever vites değiştirme kolu, vites kolu, hız kolu gearshift vites değiştirme, vites kolu gearwheel dişli çark gecko bir tür kertenkele geese kaz, budala kimse geezer ihtiyar, bunak, moruk gegenschein karşıgün geisha geyşa gel bkz.jell gelatine jelatin gelatinous jelatinli, jelatin gibi gelation dondurma, katılaştırma geld hadım" }, { "text": "etmek, iğdiş etmek, enemek gelid buz gibi donmuş gelignite nitrik asit ve gliserinden yapılmış güçlü patlayıcı gem değerli taş, mücevher, önemli, değerli şey/kişi, cevher geminate çift olmuş, çift olmak, ikizleştirmek gemination çift yapma Gemini İkizler Burcu gemma tomurcuk gemmate tomurcuklanan, tomurcukla çoğalan, tomurcukla çoğalmak gemmation tomurcuklanma şekli gemmiparous tomurcuk oluşturan, tomurcuklarla çoğalan gemmule küçük tomurcuk gemstone değerli taş gen up iyice öğrenmek, iyice öğretmek gen esk, doğru haber, tam bilgi, malumat gendarme jandarma gendarmerie jandarma gücü gender cins gene code gen kodu gene exchange gen alışverişi gene flow gen akımı gene frequency gen frekansı gene mutation gen mutasyonu gene pool gen havuzu, kalıtımsal faktörler gene technology gen teknolojisi gene gen genealogical tree soyağacı genealogical soyla ilgili genealogist soy izleme uzmanı, şecere uzmanı genealogize soyunu izlemek genealogy soy, soy kütüğü, şecere general acceptance tam kabul, genel kabul, koşulsuz kabul general agreement genel sözleşme general assembly genel kurul general audit genel denetim, umumi teftiş, umumi kontrol general cargo karışık yük general delivery post restant general directorate genel müdürlük, umum müdürlük general election yalpı saylav general equilibrium genel denge general expenses umumi masraflar general governor genel vali general grammar genel dilbilgisi general journal genel yevmiye defteri general linguistics genel dilbilim general management genel müdürlük general manager genel müdür, umum müdür general meeting genel kurul general pardon genel af general partner komandite ortak general partnership sınırsız sorumlu ortaklık general plan genel plan general policy genel poliçe general power of attorney umumi vekâletname general practitioner pratisyen hekim general purpose her işe elverişli general reserve genel rezerv general staff genelkurmay general strike genel grev general welfare genel refah general genel, yalpı, yaygın, baş, şef, general general-purpose computer genel amaçlı bilgisayar general-purpose language genel amaçlı dil generalissimo başkumandan generality genellik, çoğunluk, yuvarlak laflar, genel sözler generalization genelleştirme, genelleme generalize genelleştirmek, genelleme yapmak generalized genelleştirilmiş generally çoğunlukla, genellikle," }, { "text": "genelde, genellikle, ayrıntısız, genel olarak generalship generallik, liderlik generate oluşturmak, doğurmak, (ısı/çıngı/vb.) öndürmek generating plant çıngı santralı generating program öndürücü bağdarlama, üreteç generating station çıngı santralı generation gap kuşak farkı, nesil kopukluğu generation (çıngı/vb.) üretme, üretim, kuşak, nesil generative grammar öndürücü dilbilgisi generative öndürücü, üretici generator gas jeneratör gazı, üreteç gazı generator üreteç, jeneratör generatrix ana doğru, üreteç generic cinsle ilgili, genel generosity cömertlik generous to a fault eli bol generous eliaçık, cömert genesis başlangıç, başlama çekidi genetic code genetik kod genetic engineering genetik mühendislik genetic factor genetik faktör genetic kalıtsal, kalıtımsal geneticist genetikçi, kalıtımbilimci genetics genetik, kalıtımbilim geneva ardıç rakısı, cin genial hoş, tatlı, canayakın, güleryüzlü, nazik, (hava) ılıman, yumuşak geniality nezaket, sempatiklik, güler yüzlülük genie cin genista katırtırnağı genital glands üreme bezleri genital üreme kılganlarıyla ilgili genitalia üreme kılganları genitals cinsî kılganlar, üreme kılganları genitive suffix iyelik hâl şekilcisi genitive iyelik hâl genitourinary ürogenital genius üstün yetenek, deha, dahi genocide soykırım genotype genotip genre tarz, tür gent centilmen genteel ince, kibar, nazik, terbiyeli gentian centiyana, yılanotu gentile Yahudi olmayan (kimse) gentility kibarlık gentle as a dove halim selim gentle breeze hafif meltem gentle ince, kibar, nazik, tatlı, yumuşak, hafif, yavaş gentlefolks soylu kişiler, yüksek tabaka gentleman of fortune maceraperest adam gentleman centilmen, bey, beyefendi, adam gentlemen's agreement centilmenlik anlaşması gentleness iyi huylu olma, yumuşaklık, nezaket, şefkat gentlewoman kibar kadın gently yavaşça, tatlılıkla, nazik bir şekilde, yumuşak bir şekilde gentry yüksek sınıf, kibar sınıf Gents erkekler tuvaleti genuflect diz çökmek genuflection diz çökme genuine hakiki, gerçek genuinely gerçekten, hakikaten genuineness içtenlik, samimiyet genus cins, tür geo- (önek) yeryüzüne ait geocentric yermerkezli, jeosentrik geochemistry jeokimya, yerkimyası geochronology jeokronoloji geode jeot geodesic jeodezik geodesy jeodezi geographer coğrafyacı geographic coğrafyaya ait geographical coğrafi geography coğrafya geoid geoit geological erosion jeolojik erozyon geological formation jeolojik oluşum, jeolojik formasyon geological map jeolojik harita geological" }, { "text": "jeolojik, yerbilimsel geologist jeolog, yerbilimci geology yerbilim, jeoloji geomagnetism jeomanyetizm geomancer falcı geomancy fala bakma geomantic falcılığa ait geometric average geometrik ortalama geometric cross section geometrik kesit geometric distribution geometrik dağılım geometric mean geometrik ortalama geometric optics geometrik optik geometric progression geometrik dizi geometric series geometrik seri geometric sum geometrik toplam geometric geometrik geometrical geometrik geometrician geometri uzmanı geometry geometri geomorphology jeomorfoloji geophysical exploration jeofizik arama geophysical jeofiziksel geophysics jeofizik, yer fiziği geopolitics jeopolitik georgette jorjet Georgia A.B.D.eyaletlerinden biri Georgian Gürcü, Gürcü geosscience yeryüzü bilimi geostrophic wind jeostrofik rüzgâr geosyncline jeosenklinal, yer teknesi geotechnics jeoteknik geothermal jeotermal, yerısıl geotropism yereyönelim, jeotropizma geranium oil ıtır yağı geranium sardunya geriatric ihtiyarlığa ait geriatrician ihtiyarlık hastalıkları mütehassısı geriatrics yaşlılık hekimliği germ cell gamet, üreme hücresi germ warfare biyolojik savaş germ mikrop, başlama çekidi, başlangıç German measles kızamıkçık German silver Alman gümüşü German Alman, Alman, öz (akraba), soy germander kısa mahmut otu, yer meşesi germane ilgili, alakalı germanium germanyum Germans Alman, Almanya, Almanca Germany Almanya germicidal mikrop öldürücü, antiseptik germicide mikrop öldürücü, antiseptik germinal tohum germinate (tohum) filizlenmek, çimlenmek, filizlendirmek germinating apparatus çimlendirme aygıtı germination test çimlenme testi germination çimlenme, filiz verme, filizlenme geronto- (önek) ihtiyarlıkla ilgili gerontologist gerontolog, yaşlılık hastalıkları uzmanı gerrymander saylav propagandası yapmak gerund ulaç, isim-fiil gerundial fiilimsi gesso alçıtaşı gestation period gebelik dönemi gestation gebelik gestic bedensel gesticulate (konuşurken) el kol hareketleri yapmak gesticulation el kol hareketleriyle anlatma, jestler yapma gesture jest, el kol hareketi, el kol hareketi yapmak Gesundheit Çok yaşayın! get a clean bill of health temiz kâğıdı almak get a cross anlaşılmasını sağlamak, açıklamak get a crush on sb birine gönül bağlamak get a hand alkış toplamak get a job işe girmek get a long gitmek, ayrılmak, ilerlemek, başarmak, becermek get a lump in one's throat boğazı düğümlenmek get a move on acele etmek get a passport" }, { "text": "pasaport çıkarmak get a rocket papara yemek, zılgıt yemek get a run for one's money semeresini görmek get a slap in the face şamar yemek get a slap on the wrist fiske yemek get a swelled head ne oldum delisi olmak get a way with sth paçayı kurtarmak get about seyahat etmek, dolaşmak, yürümek, yayılmak get across anlaşılmak, benimsenmek, anlaşılmasını sağlamak get after eleştirmek, azarlamak get ahead başarmak, öne geçmek, önde olmak get all of a dither eli ayağına dolaşmak get along gitmek, ayrılmak, ilerlemek, gelişmek, uyuşmak, anlaşmak, yola gitmek get an appointment randevu almak, tayinat almak get an offer iş teklifi almak get around dolaşmak, -den kaçınmak get at ulaşmak, erişmek, varmak, demek istemek, başlamak get away kaçmak, gitmek, kurtulmak, savuşmak get back at sb -den intikam almak, öc almak get back dönmek, geri gelmek, geri dönmek, geri almak get behind geri kalmak get better iyileşmek get by on a shoestring tencerede pişirip kapağında yemek get by yaşamını sürdürmek, idare eder olmak, geçmek get carried away heyecanlanmak, aşka gelmek get caught in the cross-fire iki ateş arasında kalmak get caught in the middle iki ateş arasında kalmak get cold feet gözü yememek get dark akşam olmak get down to brass tacks esas meseleye gelmek, sadede gelmek get down to dört elle sarılmak, ciddiyetle girişmek get down yazmak, kaydetmek, güçlükle yutmak, düşmek, sallamak, inmek get drunk sarhoş olmak get even with intikam almak, hakkından gelmek get hard berkimek get in hot water başı derde girmek, ayvayı yemek get in on faydalanmak, paydaş olmak get in touch with ile temasa geçmek, bağlantı kurmak get in with sb birinin gözüne girmek get in içeri girmek, varmak, (taşıta) binmek, sokmak get into a mess başı derde girmek get into a rut tekdüze bir yaşama başlamak get into a temper tepesi atmak get into" }, { "text": "a towering rage küplere binmek get into hot water başını belaya sokmak get into in a jam başı derde girmek, başı dertte olmak get into scrapes başı belaya girmek get into trouble başına dert almak, başını derde sokmak get into -e girmek, giymek get it in the neck okkanın altına gitmek get it through one's head kafasına sokmak get loose açılmak, gevşemek, serbest kalmak, sallanmak get lost kaybolmak get mad kızmak get married with ile evlenmek get married evlenmek get nowhere fast yerinde saymak get off scot-free kılına bile dokunulmamak get off with ilişki kurmak get off (bir araçtan) inmek, ayrılmak, kurtulmak get on for gelmek, varmak get on like a house on fire hemen arkadaş olmak get on one's feet ayağa kalkmak get on one's nerves -in sinirine dokunmak, gıcık etmek get on one's tits gıcık etmek, uyuz etmek get on sb's back sinir etmek, kızdırmak get on the good side of sb birinin gözüne girmek get on to sb izini araştırıp bulmak, temas kurmak, görüşmek get on top of fazla gelmek, aşmak get on with sb geçinmek, anlaşmak, yola gitmek get on with sth devam etmek get on anlaşmak, geçinmek, ilerlemek, binmek get one's back up barut kesilmek, inat etmek, kızdırmak get one's discharge işten çıkarılmak get one's ducks in a row işlerini yoluna koymak get one's fingers burnt bir şeyden ağzı yanmak get one's goat kızdırmak, keçileri kaçırtmak get one's hand in alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek get one's hooks into çengel atmak get one's knife into diş bilemek get one's own back birinin yanına kâr bırakmamak get one's own way kendi bildiğine gitmek get one's rag out kafasının tası atmak get one's sealegs deniz tutmamak get one's skates on acele etmek get one's teeth into sth özünü bir şeye vermek get one's ticket ordudan atılmak get one's" }, { "text": "way istediğini koparmak get one's wits about one kafasını toplamak get onto konuşmak, bağlantı kurmak, bulmak get out of a scrape yakasını kurtarmak get out of debt borçtan kurtulmak get out of hand çapraşık hale gelmek get out of one's depth derin suya girmek, başından büyük işe girişmek get out of sight ortadan kaybolmak get out of the wrong side sol tarafından kalkmak of the bed get out of sorumluluktan kaçmak, vazgeçebilmek, elde etmek get out ayrılmak, gitmek, çıkmak, kaçmak, kaçırmak get over atlatmak, yırtmak, anlaşılmak, iyileşmek get pissed sarhoş olmak get points puan almak get ready hazırlamak get religion birden dine bağlanmak get rid of -den kurtulmak, başından savmak get round ikna etmek, kandırmak, yararlanmak, yayılmak get sb back on his legs birinin elinden tutmak get sb down neşesini kırmak, canını sıkmak get sb in çağırmak get sb into durumuna koymak, derde sokmak get sb off the hook beladan kurtarmak get sb off with sb karşı cinsten biriyle tanıştırmak get sb off kurtarmak get sb's goat birinin tepesini attırmak get spiced evlenmek, başı bağlanmak get sth done yaptırmak, ettirmek get sth in toplamak, içeri almak get sth off one's chest derdini açmak get sth off çıkarmak, göndermek, öğrenmek get sth out in the open bir şeyi açığa çıkarmak get sth over bitirmek get sth wrong yanlış anlamak get strong berkimek Get stuffed Siktir ordan! get the best of üstün çıkmak, yenmek get the better of hakkından gelmek, yenmek, üstün çıkmak get the blues morali bozulmak get the boot kovulmak, sepetlenmek get the caller off the line çınkayı meşgul etmemek get the chop işten atılmak, sepetlenmek, baltalanmak get the gate kovulmak, işten atılmak get the hang of sth yöntemini kapmak, işleyişini kavramak get the inside track kaleyi içinden fethetmek get the plums yağlı kuyruğa konmak get the push sepetlenmek, işten" }, { "text": "atılmak get the sack işten kovulmak, sepetlenmek get the upper hand üstesinden gelmek, kazanmaya yüz tutmak get the willies canı sıkılmak, bıkmak get the wind up ödü kopmak get the worst of yenilmek get the wrong end of the yanlış anlamak, kazı koz anlamak stick get there amacına ulaşmak, başarmak get through to bağlantı kurmak get through (çınkada) çıkarmak, bulmak, anlaşılmak get tired yorulmak get to grips with ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak get to the finals finale kalmak get to the point sadede gelmek get to -e varmak, ulaşmak, yapabilmek, bağlantı kurmak get together toplanmak, bir araya gelmek, buluşmak get touchy gevremek get under sb's skin birinin sinirine dokunmak get under way başlamak get up steam bir işe ısınmaya başlamak get up to varmak, yetişmek get up yataktan kalkmak/çıkmak, durmak, artmak, kalkmak get used to -e alışmak get wet to the skin iliklerine kadar ıslanmak get wind of kokusunu almak, duymak, haberdar olmak get wise to sth bir şeyden haberdar olmak get wise to -den haberdar olmak get worse daha kötü olmak get almak, elde etmek, olmak, hale gelmek, varmak, ulaşmak, uğraşmak, ilgilenmek, bakmak, gidip getirmek, gidip almak, ettirmek, yaptırmak, -tirmek, -tırmak, hazırlamak, götürmek, vurmak, anlamak getatable ulaşılabilir, erişilebilir getaway kaçma, kaçış, tüyme, sıvışma, firar getter gaz giderici getup kılık, giysi gewgaw oyuncak geyser gayzer, kaynaç, şofben Ghana Gana ghastliness korkunç görünüm ghastly sarı benizli, sapsarı, soluk, korkunç, berbat ghat dağ geçidi ghazi gazi gherkin turşuluk hıyar ghetto azınlıkların ve yoksulların oturdukları mahalle, geto ghost image hayal, hayalet, peri, gölge ghost town hayalet kasaba, ölü kent ghost writer başkası adına yazı yazan kişi ghost hayalet, hortlak ghostlike hayalet gibi ghostliness tinsellik, maneviyat ghostly hayalet gibi ghoul mezardan ölü çalıp onları yiyen hortlak, cin, gulyabani, iğrenç şeylerden zevk alan kimse ghoulish cadı gibi, iğrenç giant planet dev gezegen giant" }, { "text": "slalom büyük slalom giant source dev kaynak giant stride dev adım giant dev giantess devanası, dişi dev giantism devleşme giantlike korkunç giaour gâvur gib çivi, pim, saplama gibberish anlamsız ses ya da konuşma gibbet darağacı gibbon uzun kollu ve kuyruksuz bir tür maymun, jibon gibbosity dışbükey oluş gibbous dışbükey, kambur gibbsite gibbsit gibe alay, istihza giblets (tavuk/kuş/vb.) yürek, ciğer, katı gibi iç kılganlar Gibraltar Cebelitarık giddiness baş dönmesi, sersemleme, havailik giddy başı dönen, baş döndürücü, hoppa, uçarı gift cheque hediye çeki gift tax hibe vergisi, teberru harcı gift token hediye kuponu gift voucher hediye kuponu gift armağan, hediye, Allah vergisi, yetenek, (İİ) çocuk oyuncağı, basit iş, (İİ) kelepir, çok ucuz şey gift-wrap hediye paketi yapmak gift-wrapping hediye paketi gifted yetenekli gig çalgıcının icraatı giga giga gigantean kocaman gigantesque dev gibi, kocaman gigantic devasa, kocaman giggle kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak, kıkırdama giglet hoppa ve oynak kız gigolo jigolo gilbert gilbert gild the lily allayıp pullamak gild the pill göz boyamak gild yaldızlamak gilded yaldızlanmış gilding yaldız, altın kaplama gill arch solungaç yayı gill chamber solungaç boşluğu gill cover solungaç kapağı gill fungus katranköpüğü gill solungaç gillie balıkçı yardımcısı gillyflower şebboy, karanfil gilsonite gilsonit gilt yaldız gilt-edged bill sağlam senet gilt-edged birinci derecede, güvenilir, mükemmel gimcrack cafcaflı, cicili bicili, değersiz süs, süslü adi şey gimlet burgu, delgi, matkap gimmick (dikkat çekmek için yapılan) hile, numara, hokka gimp kaytan gin block vinç tornosu gin rummy bir çeşit iskambil oyunu gin (içki) cin, tuzak, tele, kapan ginger ale zencefilli gazoz ginger zencefil, canlılık, çaba, kızıl renk, kızıl gingerbread zencefilli kek gingerly dikkatle, ihtiyatla gingersnap zencefilli çörek gingery zencefilli gingham çizgili ya da damalı pamuklu kumaş gingival dişeti ile ilgili, dişyuvasıl gingivitis dişeti iltihabı ginned wool çırçırlanmış pamuk ginnery çırçır fabrikası gipsy çingene giraffe zürafa girandole kollu şamdan, fıskiye girasole opal gird up one's loins" }, { "text": "paçaları sıvamak gird kuşak sarmak, kayışla bağlamak, çevrelemek girded sarmak, ihata etmek girder kiriş, direk girdle kuşak, kemer, korse girl Friday sekreter girl scout kız izci girl kız, kadın, kadın işçi, sevgili, kız arkadaş girlfriend sevgili, kız arkadaş, kız arkadaş girlhood kızlık, kızlık çağı girlish genç kız gibi girlishly kız gibi girls' high school kız lisesi giro ciro girth bel ölçüsü, çevre ölçüsü, kolan gist öz, ana fikir, ana çekitler give a bribe rüşvet vermek give a command emir vermek give a dinner yemek vermek give a fair crack of the özünü göstermek whip give a green light yeşil ışık yakmak give a lick and a promise yalapşap yapmak give a name adlandırmak, isim geçmek give a play temsil vermek give a present hediye vermek give a promise söz vermek give a rap on the knuckles azarlamak, haşlamak give a report rapor vermek give a vent to açığa vurmak give advice öğüt vermek give alms sadaka vermek give an audience to huzura kabul etmek give an ear to kulak vermek give as a present armağan olarak vermek give away vermek, dağıtmak, ele vermek, açık etmek give back geri vermek give birth to doğurmak give chase to kovalamak give chase peşine düşmek give credence inanmak, kabul etmek give ear to kulak vermek, dinlemek give evidence şahitlik etmek, tanıklık etmek give forth neşretmek, ilan etmek, dışarı vermek, yaymak give free rein to duyguları serbest bırakmak, kaptırmak give guarantee teminat vermek give heed to önem vermek, dikkat etmek give in teslim olmak, boyun eğmek, teslim etmek, vermek give instruction talimat vermek give it to azarlamak, dövmek give mouth havlamak Give my regards Selam söyleyin give no quarter aman vermemek give no respite soluk aldırmamak, göz açtırmamak give notice haber vermek, bildirmek give off çıkarmak, çalmak, (gaz) sızdırmak, (dal) salmak give offence darıltmak, gücendirmek," }, { "text": "hatırını kırmak give one a cold bir kimseye nezle geçirmek give one a dose of one's anladığı dilden muamele etmek own medicine give one one's walking pasaportunu eline vermek papers give one's hand to bir kimse ile evlenmeyi kabul etmek give one's life to hayatını adamak give oneself airs etvar satmak, çalım satmak, gösteriş yapmak, poz takınmak give oneself trouble sıkıntıya girmek, başını derde sokmak give out dağıtmak, bitmek, tükenmek, sona ermek give over vazgeçmek, terk etmek, teslim etmek give place to yer vermek, meydan vermek give power of attorney vekâlet vermek give preference to -i tercih etmek give rise to -e neden olmak give sb a black eye birinin gözünü morartmak give sb a buzz birine çınka etmek give sb a call birine çınka etmek give sb a carte blanche birine açık bono vermek give sb a dirty look birine ters ters bakmak give sb a free hand arzusuna bırakmak give sb a good dressing- birisine verip veriştirmek down give sb a good hiding birine sopa atmak give sb a lift birisini arabasına almak give sb a nod başıyla selam vermek give sb a piece of one's ağzının payını vermek mind give sb a ring -e çınka etmek give sb a talking-to azarlamak, paylamak, fırça çekmek give sb hell fırça atmak, haşlamak give sb his due hakkını yememek give sb his quietus öldürmek, işini bitirmek give sb one's word söz vermek give sb the boot kovmak, sepetlemek give sb the cold shoulder birine omuz çevirmek give sb the eye gözle yemek give sb the gate kovmak, işten atmak give sb the once-over birine şöyle bir göz atmak give sb the pip canını sıkmak, keyfini kaçırmak give sb the push işten atmak give sb the shits gıcık etmek, uyuz etmek give sb what for fırça çekmek, azarlamak, cezalandırmak give someone" }, { "text": "the go-by tanımazlıktan gelmek give sth a miss -e boş vermek give suck emzirmek, meme vermek give the bird yuhalamak give the run-around (eşini) boynuzlamak give the sack işten atmak give the shirt off one's varını yoğunu vermek back give the slip kaçmak, paçayı kurtarmak give the tip birine ipucu vermek give umbrage gücendirmek give up the ghost son nefesini vermek, ölmek give up the struggle teslim olmak give up vazgeçmek, bırakmak, umudunu kesmek, ele vermek give utterance to dile getirmek give voice to ifade etmek, açıklamak give way boyun eğmek, çekilmek, kuvveti tükenmek give vermek, doğruluğunu kabullenmek, tanımak, itiraf etmek, bel vermek, eğilmek, esneklik give-and-take karşılıklı özveri giveaway gizli bir şeyi/sırrı belli eden/açığa vuran given name küçük isim, birinci isim given belirlenmiş, belirli, eğilimli, düşkün, göz önünde tutulursa, bakılırsa giver of a bill keşideci giver verici, (poliçe) veren gizzard (kuşlarda) katı, taşlık glabrous düz, tüysüz, kılsız glace düz, parlak, glase glacial acetic acid saf asetik asit glacial basin buzul çanağı glacial deposit buzul çökeltisi glacial drift buzulların taşıdığı taş ve toprak glacial epoch buzul dönemi glacial erosion buzul aşındırması glacial lake buzul gölü glacial man buzul çağı insanı glacial period buzul çağı glacial till buzul toprağı glacial buz ya da buzulla ilgili glaciation buzullaşma glacier breeze buzul meltemi, soğuk meltem glacier flow buzul akışı glacier wind buzul rüzgârı glacier buzul glaciofluvial deposits buzul-akarsu birikintileri glaciology buzulbilim, glasiyoloji glacis az meyilli satıh, şev, bayır, eğinti glad eye göz etme glad hand el sıkma glad rags en iyi kıyafet, ciciler glad mutlu, memnun, hursent, hoşnut, mutluluk verici, memnun edici, sevinçli gladden sevindirmek, mutlu etmek glade ormanda ağaçsız alan gladiate kama şeklinde olan gladiator gladyatör gladiolus kuzgunkılıcı, glayöl gladly gönülden, zevkle, istekle, seve seve, memnuniyetle gladness hoşnutluk, memnuniyet, memnunluk gladsome sevindirici, hoşnut, memnun, sevinçli gladstone bag valiz, bavul glair yumurta akı, yapışkan" }, { "text": "madde glamor bkz.glamour glamorize gerçekte olduğundan daha iyi/daha güzel/daha çekici göstermek, abartmak, şişirmek glamorous çekici, göz alıcı glamour çekicilik, alım glance off sıyırmak, sıyırıp geçmek glance over göz gezdirmek glance göz atmak, bakmak, kısaca bakış gland bez glandular fever öpüşme hastalığı glandular beze gibi, gudde gibi glans penisin başı, klitorisin başı glare (göz kamaştırıcı biçimde) parlamak, parıldamak, öfkeyle bakmak, ters ters bakmak, kötü kötü bakmak, göz kamaştırıcı ışık, parıltı, kızgın bakış, ters bakış glaring çok parlak, göz kamaştırıcı, dikkat çeken, göze batan glass bead cam boncuk glass blower cam yapımcısı, şişe yapımcısı glass bulb ampul glass ceramics cam seramik glass cloth cam bezi glass culture serada bitki yetiştirme glass cutter cam elması glass door cam kapı glass electrode cam elektrot glass eye camgöz, takma göz glass paper cam kâğıdı, zımpara kâğıdı glass rod cam çubuk glass roof camlı çatı glass tile cam kiremit glass tubing cam boru glass wool campamuğu, camyünü, cam elyafı glass şişe, cam, bardak, ayna, güzgü, cam eşya, piyale, kadeh glasses gözlük, aynek glassful bir bardak dolusu glasshouse cam fabrikası, limonluk, sera, camlı köşk glassman camcı, züccaciyeci glassware züccaciye, cam eşya glassworks cam süs eşyaları glassy cam gibi, (bakış) cansız, donuk glaucoma bir göz hastalığı glauconite glokonit glaucous yeşilimsi mavi glaze sırlamak, cam takmak, (bakış) anlamsızlaşmak, donuklaşmak, sır, perdah, cila glazed tile sırlı çini, sırlı tuğla glazed camlı, sırlı, perdahlı, cilalı glazier camcı glazier's diamond camcı elması glazier's putty camcı macunu glazing knife ıspatula glazing cam, cam takma, perdahlama, sırlama gleam ışık, parıtlı, pırıltı, parıldamak, parlamak gleaming ışınlar saçan, pırıltılı glean azar azar, zor bela toplamak glebe toprak, arazi glede çaylak glee sevinç, neşe gleeful neşeli, şen, sevinçli glen küçük vadi, dar vadi glenoid oyuklu gliadin gliyadin glib rahat ve iyi konuşan, dilli, (söz) inandırıcı olmayan glibness akıcılık, hareketlerde serbestlik glide kaymak, akmak, süzülmek, planörle uçmak glider" }, { "text": "planör gliding angle süzülme açısı gliding path süzülme yolu gliding kayma, süzülme, akış, planörcülük glim of hope umut parıltısı glim ışık, mum glimmer zayıf bir şekilde parlamak, donuk ışık, zerre glimpse gözüne ilişme, bir anlık görme, bir an için görmek, gözüne ilişmek glint parıltı, parıldamak, parlamak glisten parıldamak, parlamak glister parıltı glitter parlamak, parıldamak, parıltı glittering görkemli, mükemmel, parlak glittery parıldayan, parlak gloaming akşam karanlığı gloat over şeytanca bir zevk duymak, oh olsun demek gloat (over ile) şeytani bir zevkle bakmak/düşünmek glob damla, topak global insurance toplu sigorta global variable genel değişken global geniş çaplı, ayrıntılı, tüm dünya ile ilgili, dünya çapında, evrensel globalisation küreselleşme globate küre biçiminde globe top, küre, dünya globefish kirpi balığı globeflower altın top globetrotter durmadan dünyayı dolaşan kimse globin globin globular küre biçiminde, katı damla biçiminde globule kürecik, damla globulin globülin glomerate kümelenmiş, yığın halinde glomerule çiçek kümesi glomerulus glomerül, yumakçık, çiçek kümesi gloom karanlık, üzüntü, hüzün gloomy karanlık, üzüntülü, mahzun, karanlık glorification övme, yüceltme, şükretme glorify övmek, ululamak, yüceltmek, güzel göstermek gloriole hale, ayla glorious şanlı, şerefli, görkemli, parlak, güzel gloriousness ihtişam glory and honour şan ve şeref glory şan, ün, ad san, şöhret, şeref, aşk, görkem, tantana, zafer, azamet, güzellik, güzel görünüş, fahretmek, haz almak, zevk almak, şadlık etmek gloss over geçiştirmek, saklamak, önemsiz göstermek gloss parlaklık, açıklayıcı yazı, açıklama, yorum glossary ek sözlük glossematics glosematik glosseme dilbirim glossiness parlaklık glossitis dil iltihabı glosso- (önek) dil veya konuşma ile ilgili glossology dilbilimi glossy paper parlak kâğıt, kuşe glossy parlak ve düz glottal gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü, gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü glottis gırtlaksı, glotis, nefes borusunun ağzı glottochronology dil tarihlemesi glove compartment torpido gözü glove eldiven, elcek glover eldivenci glow lamp neon lambası glow sıcaklık/ışık vermek, (yüz) kızarmak, ateş basmak, kızıl ışık, kızıllık, parlaklık, ateş, sıcaklık, hararet, çaba, gayret, şevk glow-worm ateşböceği glower ters ters bakmak" }, { "text": "glowing kızgın, akkor halinde, kızarmış, hararetli, kızma, akkorlaşma glowworm ateş böceği, kandil böceği gloxinia gloksinya glucagon glukagon gluconic acid glukonik asit gluconic glukonik glucose glikoz glucoside glukozit glue tutkal, zamk, yelim, tutkallamak, yapıştırmak gluey yapışkan, tutkallanmış, zamklanmış glum asık suratlı, karakabak, üzgün, morali bozuk, hüzünlü glumaceous kavuzlu, zarflı glume kavuz glut oneself tıka basa yemek glut fazla doldurmak, taşırmak, bolluk, furya glutamic acid glutamik asit glutamic glutamik glutamine glutamin gluten glüten glutinous yapışkan, yapış yapış glutton obur gluttonous obur, açgözlü, pisboğaz gluttony oburluk glyceric acid gliserik asit glyceric gliserik glyceride gliserit glycerine gliserin glycerol gliserol, gliserin glyceryl gliseril glycine glisin glycogen glikojen glycol glikol glycolysis glikoliz glycoprotein glikoprotein glycoside glikozit glycosuria glikozüri glyoxal glioksal glyoxaline glioksalin glyph glif, dik oluk glyptics değerli taş oymacılığı glyptography kıymetli taş oyma sanatı gnarl iri budak, burmak gnarled boğumlu, budaklı, pürüzlü, çarpık çurpuk gnash (diş) gıcırdatmak gnat sivrisinek, tatarcık gnathous çeneli gnaw kemirmek, üzmek, içini kemirmek gnawer kemirgen gnawing animals kemirici hayvanlar gnawing acı, sıkıntı veren, üzücü gneiss gnays gnome (masallarda) cüce, cırttan gnomon güneş saati mili gnomonic chart nomonik harita gnosis manevi bilgi gnostic ilmi gnosticism gnostisizm gnow kemirmek gnu kıvrık boynuzlu go a long way çok iş görmek, çok dayanmak go about a task bir işi ele almak go about başlamak, etmek, yapmak, yol tutmak, birlikte olmak, gezmek, dolaşmak, orsalamak go abroad yurtdışına çıkmak go after kazanmaya çalışmak, peşinden koşmak, izlemek go against the grain tabiatına aykırı olmak go against -e karşı gelmek, karşı koymak, aleyhinde olmak go ahead başlamak, devam etmek, sürmek, ileri gitmek go all to pieces eli ayağına dolaşmak, şaşkına dönmek go along aynı düşüncede olmak, desteklemek, ilerlemek Go along! Haydi git! go around with ile birlikte olmak, takılmak go around (hastalık) yayılmak, herkese yetmek go at it hammer and tongs dövüşmek, atışmak go at saldırmak, hücum etmek, üzerinde" }, { "text": "çalışmak go away empty-handed eli boş dönmek go away gitmek, ayrılmak, çıkıp gitmek, defolmak, reddolmak go awry ters gitmek, yolunda gitmemek go back on one's word sözünde durmamak go back on sözünden caymak, vefasızlık göstermek go back dönmek, kayıtmak, (eskiye) uzanmak, gerilemek go bad fenalaşmak, bozulmak, kokmak, çürümek go bail for sb kefaletle serbest bıraktırmak go bail kefalet etmek go bankrupt iflas etmek go begging sahipsiz olmak, çok ucuza satışa çıkmak go behind aslını araştırmak, iç yüzünü aramak go between aracılık yapmak go beyond aşmak, öteye geçmek go bust iflas bayrağını çekmek, iflas etmek go by the board başarısızlıkla sonuçlanmak, yatmak, batmak go by geçmek, geçip gitmek, -e göre davranmak, yanından go crackers kafayı üşütmek go dead (alısün hattı) kesilmek go down the drain boşa gitmek, ziyan olmak, atılmak go down to history tarihe geçmek go down with hastalanmak go down azalmak, düşmek, batmak, benimsenmek, inmek go downhill kötüye gitmek go driven to extremes aşırıya kaçmak, sapıtmak go Dutch kendi hesabını kendi ödemek, Alman usulü yapmak go easy on (kimese) nazik olmak, çok kullanmamak go far başarmak, karşılamak, yetmek, doyurmak go for a song çok ucuza gitmek, yok pahasına satılmak go for a walk yürüyüşe çıkmak go for nothing boşa gitmek, ziyan olmak, işe yaramamak go for saldırmak, peşinden koşmak, sevmek, hoşlanmak go from bad to worse gittikçe kötüleşmek go from pillar to post mekik dokumak go halves (masrafı) paylaşmak go hang kahrolmak go haywire arapsaçına dönmek, altüst olmak go hungry aç kalmak go in and out girip çıkmak go in debt boçlanmak go in for katılmak, yer almak, zevk almak go into a coma komaya girmek go into a nose dive başaşağı gitmek go into a tailspin bunalıma girmek go into action harekete geçmek go into effect yürürlüğe girmek go into one's shell kabuğuna çekilmek go into one's song" }, { "text": "and bir şey hakkında mazeret uydurmak dance about sth go into particulars ayrıntılara girmek go into service hizmete girmek go into girişmek, ilgilenmek, araştırmak go it idare etmek go like hot cakes kapış kapış satılmak go like the wind rüzgâr gibi geçmek go mad delirmek, çıldırmak, kulumak go native yerli gibi olmak go off at a tangent daldan dala konmak go off at half cock çok erken ve hazırlıksız başlamak go off the deep end tepesi atmak go off the rails kafayı oynatmak, raydan çıkmak go off with izinsiz alıp götürmek go off patlamak, kesilmek, sönmek, bitmek, durmak go on a conducted tour rehber eşliğinde geziye çıkmak go on a cruise vapurla geziye çıkmak go on a diet rejim yapmak go on a go slow işi yavaşlatmak go on a guided tour rehberli geziye çıkmak go on a hunger strike açlık grevine başlamak go on a journey yolculuğa çıkmak go on a picnic piknik yapmak go on a pilgrimage hacca gitmek go on a round-the-world dünya turuna çıkmak tour go on a sight-seeing tour tura çıkmak go on a trip gezintiye çıkmak go on a world trip dünya turuna çıkmak go on an excursion tura çıkmak, geziye çıkmak go on an outing gezmeye çıkmak go on errand ayak işleri görmek go on foot yayan gitmek go on holiday tatile çıkmak go on one's knees yola gelmek, diz çökmek go on strike grev yapmak go on the dole işsizlik tazminatı almak go on the pill doğum kontrol hapı almak go on the rampage azmak, taşkınlık çıkarmak go on the razzle-dazzle alem yapmak go on the road turneye çıkmak go on the stage tiyatro hayatına atılmak, aktör olmak go on olmak, yer almak, devam etmek, sürdürmek Go on! Devam et!, Yapma!, inanmıyorum! go one's own way bildiğini okumak go out of business" }, { "text": "işi kapatmak go out of sight gözden kaybolmak go out çıkmak, evden ayrılmak, sönmek, modası geçmek go over with ile başarılı olmak go over bakmak, gözden geçirmek, (görüş) değiştirmek go overboard kapılmak, hastası olmak go places bahtı açık olmak, hayatta ilerlemek go public (şirket) halka açılmak go right yolunda gitmek go shares paylaşmak go shopping alışverişe çıkmak go slow yavaştan almak, acele etmemek go stag bir yere sap gibi gitmek go the whole hog bir işi tam yapmak, sonunu getirmek go through customs gümrükten geçmek go through fire and water büyük sınavdan geçmek, çok ıstırap çekmek go through the motions üstünkörü yapmak go through with tamamlamak, sonuca bağlamak go through resmen kabul edilmek, onaylanmak, (acı) çekmek go to bed with the tavuk gibi erken yatmak chickens go to bed yatmak go to Davy Jone's locker denizin dibini boylamak go to extremes ifrata kaçmak go to great expense masrafa girmek go to hell in a handbasket beş para etmemek go to hell cehenneme gitmek, mahvolmak Go to hell! Allah kahretsin!, Cehennem ol! go to one's head sersem etmek, başına vurmak go to one's last head başını döndürmek go to pieces paramparça olmak, parçalanmak, sıhhati bozulmak go to pot mahvolmak, bozulmak go to press (gazete/kitap) basılmak go to raptures sevincinden havalara uçmak go to sb's head başını döndürmek go to sea denizci olmak go to sleep uyumak, (kıç/vb.) uyuşmak go to the bad kötü yola düşmek go to the country saylava gitmek Go to the devil! Cehenneme kadar git! go to the dogs mahvolmak, sefalete düşmek go to the wall sermayeyi kediye yüklemek, altta kalmak go to town kafasına göre takılmak, bol para harcamak go to waste israf olmak, ziyan olmak go together birbirine uymak, düzenlenmek go too far çok ileri gitmek, haddini aşmak, cıvıtmak go touring arabayla geziye çıkmak go under" }, { "text": "the knife bıçak altına yatmak go under batmak, suyun dibini boylamak, başarısız olmak go underground gizli teşkilat kurmak go up in flames tutuşup yanmak go up in smoke suya düşmek, duman olmak, uçup gitmek go up to the rostrum kürsüye çıkmak go up yükselmek, çıkmak, yükselmek, yapılmak go west ölmek, kaybolmak, mahvolmak go window-shopping vitrinleri seyretmek go with the tide zamana uymak go with uymak, gitmek, eşlik etmek, uygun olmak, yaraşmak go without -sız idare etmek, mahrum olmak go worse kötüleşmek go wrong hata yapmak, yanılmak, ters gitmek, bozulmak go canlılık, enerji, deneme, girişim, gitme, gayret, gitmek, ilerlemek, iş görmek, kaybolmak go-ahead girgin, açıkgöz, yenilikçi, izin go-as-you-please serbest go-between arabulucu, vasıtacı, aracı go-by saygısızlık, çekimserlik go-getter tuttuğunu koparan, iş bitirici go-kart küçük yarış arabası, gokart goad into -e kışkırtmak, dolduruşa getirmek goad kışkırtıcı şey goal kick kale vuruşu goal line kale çizgisi, gol çizgisi goal posts kale direkleri goal amaç, erek, hedef, gaye, kale, gol goalkeeper kaleci, kapıcı goat hair keçi kılı goat keçi, teke goatee keçi sakalı goatherd keçi çobanı goatish keçi gibi goatsbeard teke sakalı goatskin keçi postu, tulum goatsucker çobanaldatan gob ağız gobbet et parçası gobble çabuk çabuk yemek, hindi sesi gobbler çabuk çabuk yiyen kimse, baba hindi gobelin goblen, duvar halısı goblet kadeh goblin gulyabani, cin gobo mercek siperi, ışık örtüsü goby kayabalığı God alone knows Allah bilir God damn it Allah kahretsin! God forbid Allah göstermesin, Allah korusun God knows Allah bilir God only knows! Allah bilir! God willing inşallah, Allah isterse, kısmetse god mabut, put, tapı, Tanrı, Allah god-fearing dindar God's acre mezarlık godchild vaftiz çocuğu goddamn be, (Aİ) arg, bkz.damn goddess tanrıça godet gode godfather vaftiz babası godforsaken (yer) kasvetli, sıkıcı, terkedilmiş, boş godhead Allah, tanrı godless Allahsız, dinsiz godlessness dinsizlik godlike tanrısal godliness dindarlık godly dindar, sofu godmother vaftiz anası godparent vaftiz" }, { "text": "annesi ya da vaftiz babası godsend büyük şans, devlet kuşu, nimet, düşeş Godspeed Allah yardımcın olsun! goer giden kimse, gidici kimse goffer kırmak, kıvırmak, kırma yapmak gogetter becerikli kimse, açıkgöz kimse goggle hayretle bakmak goggle-eyed patlak gözlü goggles koruyucu gözlük going concern kârlı işyeri, başarılı işletme, devam eden iş going gidiş, ayrılış, yol yağdayı, gidiş hızı, şu anki, mevcut, yaşayan, işleyen, çalışan going-over iyice gözden geçirme, elden geçirme goings-on olaylar, durumlar, gidişat, olup bitenler goiter guatr gold alloy altın alaşımı gold amalgam cıvalı altın gold brick aldatıcı taklit gold brocade altın brokar gold bullion standard altın külçe standardı gold bullion altın külçe gold chemistry altın kimyası gold coin altın sikke gold digger altın arayıcısı gold dust altın tozu gold exchange altın borsası gold foil altın varak, ince altın gold leaf altın varak, yaprak altın gold mine altın madeni gold number altın sayısı gold paint altın boya gold plated altın kaplı gold pool altın havuzu gold premium altın primi gold reserves altın rezervi gold rush altına hücum gold standard altın esası, altın para jüyesi gold thread kılaptan, sırma tel gold washer altın yıkayıcı gold altın, kızıl, altın rengi gold-plate altın kaplamak golden age altın çağ golden eagle kaya kartalı, altın kartal golden handshake emeklilik ikramiyesi, kıdem tazminatı Golden Horn Haliç golden jubilee ellinci yıldönümü golden rule herkese iyilik etme kuralı golden wedding evliliğin ellinci yıldönümü golden altından, altın, altın rengi, altın gibi goldfield altın bulunan bölge goldfinch saka kuşu, payiz bülbülü goldfish kırmızı balık goldilocks düğünçiçeği goldmine altın madeni, çok kârlı iş, altın madeni goldsmith kuyumcu golf ball golf topu golf club golf kulübü, golf sopası golf course golf sahası golf links golf sahası golf golf golfer golfçu Golgi apparatus Golgi aygıtı Golgi Golgi golly! Allah Allah! gombroon iran işi beyaz porselen gonad eşeysel bez, erbezi, yumurtalık gonadial eşeysel bezle ilgili" }, { "text": "gonadic eşeysel bezle ilgili gondola gondol gondolier gondolcu gone kaybolmuş, yok olmuş, ölmüş, geçmiş gong gong gonidium gonidi goniometer gonyometre, açıölçer gonococcus gonokok gonocyte gonosit gonorrhea belsoğukluğu gonorrhoea bkz.gonorrhea goo yapışkan madde, çamur good afternoon tünaydın good and çok, tamamen good at bir işte başarılı good breeding terbiye good buy kazançlı alışveriş good copy ilginç haber good day merhaba, Allahaısmarladık, güle güle good delivery koşullara uygun teslim good evening iyi akşamlar good faith iyi niyet good fellow iyi adam, hoş şohbet kimse good for nothing faydasız, hiçbir işe yaramaz, serseri, mendebur good for you! Aferin! good God! aman Allahım!, Aman Yarabbi! good gracious! Tuhaf şey! good grief Hay Allah! good Heavens! Tanrım!, Aman Yarabbi!, Allah Allah! good humour hoş mizaç, şakacılık good Lord! Allah Allah!, Hay Allah good luck! Bol şanslar! good morning günaydın, iyi sabahlar good night iyi geceler good old days geçmiş iyi günler good riddance Çok şükür!, Kurtulduk! good value gerçek değer good iyi, yakşı, uygun, yerinde, iyi ahlaklı, namuslu, yardımsever, iyiliksever, sevecen, uslu, tam, komple, sağlam, güvenilir, yetenekli, becerikli, saygıdeğer, başarılı, iyi, iyilik, yarar, kazanç, çıkar, fayda, (the ile) iyi insanlar, iyiler good-fellowship sohbet, arkadaşlık good-humoured neşeli, şen, güler yüzlü good-looking çekici, güzel, yakışıklı, cazip good-natured iyi huylu, yumuşak, yardımsever, hoşgörülü good-will ambassador iyi niyet elçisi goodbye allahaısmarladık, hoşçakal goodish oldukça, iyi, iyice, idare eder, epeyce, hayli goodliness iyilik, iyi huyluluk goodly güzel, yakışıklı, debdebeli, hoş görünüşlü Goodness knows! Allah bilir! goodness iyilik, (neyinse) en iyi bölümü, en iyi kısmı goods in transit transit mallar goods train marşandiz, yük katarı goods eşya, mal, yük goodwill tour iyi niyet gezisi goodwill visit iyi niyet ziyareti goodwill iyi niyet, (şirket/mağaza/vb.) isim, prestij, değer, itibar goody şekerleme, tatlı, sevilen/çekici/hoş/tatlı/vb.şeyler, Harika!, Ne güzel! gooey yapışkan goof off aylaklık etmek, haylazlık etmek goof up bozmak, becerememek, altüst etmek goof aptalca hata," }, { "text": "pot, gaf, aptalca bir hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak goofy aptal, çatlak, kaçık gook çamur, balçık goon aptal, salak, şapşal, yöndemsiz goop yapıştırıcı madde, kaba kimse goose egg sıfır goose step kaz adımı goose kaz gooseberry bektaşi üzümü gooseflesh diken diken olmuş deri goosefoot kazayağı gooseherd kaz çobanı gooseneck deveboynu gopher bir tür kara kaplumbağası gophering istismarlı kazı, çalma kazı Gordian knot kördüğüm Gordian Gordian gore boynuzla yaralamak, boynuzlamak, kelle vurmak gorge geçit, boğaz gorgeous çok güzel, tatlı, hoş, harika gorget boğaz zırhı, kadın yakası, gerdanlık gorilla goril gormandize oburca yemek, çok yemek gorse karaçalı gory kanlı gosh Allah Allah, vay canına, hayret goshawk atmaca, çakırdoğan gosling kaz palazı gospel truth asıl hakikat gospel hakikat, gerçek, ilke gossamer örümcek ağı, çok ince şey gossip dedikodu, dedikoducu kimse, dedikodu yapmak gossiper dedikoducu kimse gossipy dedikodulu (haber) Gothic arch gotik kemer Gothic architecture gotik mimari Gothic Gotik gotta -meli, -malı, -e sahip olmak, -si olmak gouache guvaş, zamklı suluboya gouge out oyup çıkarmak gouge heykeltıraş kalemi, küçük orak, ucu kıvrık bıçak goulash tas kebabı gourd su kabağı gourmand boğazına düşkün kimse, obur kimse gourmet yemek ve içkinin iyisinden anlayan kimse gout gut, damla sayrılığı gouty node gut bezesi, gut şişkinliği govern yönetmek, idare etmek, yönlendirmek, etkilemek governable idare olunabilir governance idare governess mürebbiye governing body yönetim birimi, yönetim kurulu governing idare eden, yöneten government bond devlet tahvili government enterprise devlet işletmesi government house hükümet konağı, vali konağı government loan hükümet borçlanması government office resmi daire, devlet makamı government official hükümet görevlisi government owned devlet malı government papers devlet tahvilatı, hükümet arşivleri government hükümet temsilcileri representatives government securities devlet tahvilleri government stocks devlet menkul kıymetleri government yönetme, idare etme, yönetim, hükümet governmental devlete ait, devletle ilgili governor vali, yönetici, şef, amir, patron, işveren, eyalet başkanı governor-general genel vali governorship valilik, yöneticilik, amirlik" }, { "text": "gown don, paltar, giyim, uzun kadın giysisi, gece giysisi, cüppe, önlük goy Yahudi olmayan kimse grab kapmak, yakalamak, kapma, kapış grabber yağmacı, vinç grabble el yordamıyla aramak, yoklamak graben graben, çökük grace zarafet, güzellik, lütuf, kayra, şükran duası, mühlet, süre, donatmak, süslemek, bezemek, şereflendirmek, şeref vermek, teşrif etmek graceful zarif, hoş, güzel, çekici, nazik gracefulness zarafet, incelik, nezaket graceless kaba, görgüsüz, göze batan gracelessness zarafet yoksunluğu gracile ince yapılı, zayıf, narin gracious ince, hoş, nazik, (tanrı) bağışlayıcı, merhametli, (yaşam) rahat, zengin, yüce, saygıdeğer graciousness cana yakınlık, zarafet, sıcakkanlılık grad mezun kimse gradate derecelendirmek, derecelere ayırmak gradation derece derece değişme grade A birinci kalite grade control kalite kontrolü, tenör kontrolü grade crossing hemzemin geçit grade school ilkokul, ortaokul grade rütbe, pille, derece, cins, eğim, yokuş, meyil, sınıf, not, ayırmak, sınıflandırmak graded ayrılmış, sınıflandırılmış, seçilmiş, basamaklı grader seçici, ayırıcı, greyder gradient eğim, eğiklik, meyil, yokuş grading sınıflandırma, ayırma, sıralama gradual derece derece olan, aşamalı gradually yavaş yavaş, azar azar graduate of secondary ortaokul mezunu school graduate of the university birdem mezunu, birdem mezunu graduate birdem mezunu, hangise kursu/okulu bitirmiş, bir eğitimi tamamlamış kimse, mezun, mastır yapan öğrenci, (birdemden) mezun olmak, mezun etmek, diploma vermek graduated tax artan oranlı vergi graduated dereceli, taksimatlı, ayarlı, ölçülü graduation mezuniyet, diploma töreni graffiti duvar yazıları graft aşı, calak, peyvent, (doku) yama, rüşvet, rüşvet almak, yolsuzluk, (İİ) sıkı çalışma, (ağaç) aşı yapmak, aşılamak, calamak, doku yerleştirmek grafter rüşvetçi, yiyici grafting knife aşı bıçağı grafting calak, aşı (yapma) grain alcohol hububat alkolü grain bin zahire ambarı grain dealer tahıl tüccarı grain drill mibzer grain elevator tahıl ambarı grain size tane büyüklüğü grain tahıl, hububat, tane, parça, zerre, tanelemek, parçalamak, hurdalamak, doğramak grained taneli gram calorie küçük kalori, gram kalori gram gram, ağram gram-atom atom-gram gram-equivalent eşdeğer-gram gram-molecular weight molekül-gram ağırlık gram-molecule gram molekül gram-negative gram negatif gram-positive gram" }, { "text": "pozitif gramercy çok teşekkür! gramineous ot gibi, ota benzer graminivorous ot yiyen, otla beslenen grammar school orta dereceli okul grammar dilbilgisi, grammer, gramer kitabı grammarian gramer uzmanı, dilbilgisi uzmanı grammatical analysis dilbilgisel çözümleme grammatical morpheme biçimbirim grammatical dilbilgisel grammaticality dilbilgisellik grammaticalization dilbilgiselleşme grammatically gramer bakımından gramme bkz.gram gramophone gramafon grampus yunus gran büyükanne, nine granary tahıl ambarı, çok tahıl yetişen bölge, tahıl ambarı grand duke grandük grand piano kuyruklu piyano grand total genel toplam Grand Vizier Sadrazam, sadrazam grand ulu, yüce, görkemli, büyük, heybetli, görkemli, parlak, debdebeli, muhteşem, tatlı, güzel, hoş, çok iyi, enfes, mükemmel, baş, yüksek, en önemli, ana, ince, kibar, tam, bütün, genel, (insan) önemli, bin dolar, kuyruklu piyano grandad büyükbaba, dede, granddad, büyükbaba, dede grandam yaşlı kadın, büyükanne grandaunt büyük teyze/hala grandchild torun, neve granddad büyükbaba, dede granddaughter kız torun grandee yüksek rütbeli kimse, itibarlı kimse grandeur büyüklük, görkem grandfather baba, dede grandiloquence tumturaklı söz grandiloquent tumturaklı grandiose gösterişli, tantanalı, görkemli grandma büyükanne, nine grandmother büyükanne, nine grandnephew yeğen oğlu grandness azamet, büyüklük grandniece yeğen kızı grandpa büyükbaba, dede grandparent büyükbaba ya da büyükanne grandson erkek torun grandstand tribün grange çiftlik evi ile ambarları graniferous tahıl veren granite granit granitic granite ait granivorous tahıl ile beslenen granny büyükanne, nine grant vermek, bahşetmek, onaylamak, varsaymak, kabul etmek, tekaüt, burs, ödenek, tahsisat, bağış grant-in-aid devlet yardımı, ödenek grantee bağış yapılan kişi, yardım alan kimse grantor bağış yapan kimse granular taneli, tanecikli granulate tanelemek, kabartmak granulated refined sugar kristal rafine şeker granulated sugar tozşeker granulated tanelenmiş, taneli, tane haline getirilmiş granulation tanelenme granulator şeker kurutucusu granule tanecik granulite granülit granulocyte granülosit grape hyacinth salkımlı sümbül grape juice üzüm suyu grape sugar üzüm şekeri grape üzüm grapefruit greyfurt, altıntop grapeshot salkım, misket grapevine asma, söylenti, rivayet, dedikodu yayma graph paper kareli kâğıt graph çizge, grafik graphic arts grafik sanatlar graphic character" }, { "text": "grafik karakter, çizge karakter graphic display grafik gösterim, çizge gösterim graphic symbol grafik sembol, çizgesel simge graphic terminal grafik terminal graphic çizgesel, grafik, (anlatımı/vb.) canlı, açık, tam graphically açık ve canlı bir şekilde, çizgisel olarak graphics grafik graphite brick grafit tuğlası graphite brush grafit fırça graphite paint grafit boyası graphite pipe grafit boru graphite grafit graphitic grafitle ilgili, grafitli graphitization grafitizasyon, grafitlenme graphitize grafitlemek graphitizer grafitleyici graphological yazıbilimsel graphology yazıbilim grapnel filika demiri, borda kancası grapple with ile boğuşmak grapple (with ile) boğuşmak grappling iron borda kancası graptolite graptolit grasp at a straw yılana sarılmak grasp at uzanmak, tutmaya çalışmak grasp yakalamak, kavramak, tutmak, anlamak, paykamak, kavramak, sıkı sıkı tutma, kapma, kavrama, yakalama, elin yetişebileceği mesafe, kavrama, anlama, anlayış, kavrayış grasping açgözlü, gözü doymaz grass roots halk grass seed çim tohumu grass snake kertenkele yılanı grass çimen, çim, ot, çayır, çimenlik, otlak, (İİ) ispiyoncu, gammaz, ot, esrar, marihuana grasshopper çekirge grassiness yeşillik grassland farming çayır ve mera tarımı grassland otlak grassy çimenlerle kaplı, çimenli, otlu grate on sb's ears kulağını tırmalamak grate on üzmek, sinirlendirmek, (diş) gıcırdatmak grate one's teeth dişlerini gıcırdatmak grate rod ızgara çubuğu grate ocak ızgarası, rendelemek, gıcırdatmak, gıcırdamak grateful minettar, müteşekkir gratefulness minnettarlık grater rende gratification hoşnutluk, sevinç, neşe, memnuniyet, haz, mükâfat gratify sevindirmek, mutlu etmek grating ızgara, demir parmaklık, (ses) kulak tırmalayıcı gratis bedava, müft, bedavadan, karşılıksız, havayi gratitude minnettarlık gratuitous karşılıksız, bedava, karşılık beklemeden, hakedilmemiş, gereksiz, mantıksız gratuity bahşiş, işten ayrılan kimseye verilen fazladan para graunch beklenmeyen hata graupel grezil, bulgur, ebebulguru grave mezar, ciddi, ağır graveclothes kefen gravedigger mezarcı gravel pit çakıl ocağı gravel çakıl, (yola) çakıl döşemek graven hakketmek graver hakkâk, hakkâk kalemi gravestone mezartaşı graveyard mezarlık gravid hamile, gebe gravidity gebelik gravimeter gravimetre gravimetric gravimetrik gravimetry gravimetri, ağırlıkölçüm gravitate (to/towards ile) -e hareket etmek, gitmek, çekilmek, yönelmek gravitation gitme, yönelme, yerçekimi" }, { "text": "gravitational acceleration yerçekimi ivmesi gravitational field yerçekimi alanı gravitational force yerçekimi kuvveti gravitational yerçekimiyle ilgili graviton graviton, ağıncık gravity meter gravimetre, yerçekimölçer gravity yerçekimi, ciddiyet, ağırlık, önem gravure tifdruk, gravür gravy et suyu, salça, sos, havadan, hak etmeden kazanılan para/kâr gray (Aİ) bkz.grey graybeard ak sakallı adam graze otlamak, otlatmak, sıyırmak, sıyırıp geçmek, sıyrık grazier çoban grazing land otlak, otlatma arazisi grazing otlak grease box yağ kutusu, yağdanlık grease cup gresör, yağdanlık grease pump gres pompası grease sb's palm rüşvet vermek grease seal yağ contası grease (hayvansal) yağ, gres, katıyağ, biryantin, yağlamak grease-wrestling yağlı güreş greaser yağlayıcı greasing gresleme, katıyağ sürme greasy spoon kalitesiz lokanta greasy yağlı, kaygan Great Bear Büyük Ayı Great Britain Büyük Britanya great circle büyük daire great demand çok revaçta great white heron akbalıkçıl great büyük, çon, önemli, yetenekli, büyük, kocaman, koca, harika, nefis, çok iyi, müthiş great-grandchild netice great-grandfather babasının dedesi great-grandson oğlunun/kızının erkek nevesi, nevenin erkek uşağı greater celandine kırlangıçotu greatest common divisor en büyük ortakbölen greatest common factor en büyük ortakçarpan greatly çok greatness büyüklük, çokluk, şöhret, cesamet grebe dalgıç kuşu Greece Yunanistan greed açgözlülük greedily hırsla, açgözlülükle greediness hırs, tamahkârlık greedy açgözlü Greek fire Rum ateşi Greek Yunan, Yunanlı, Rum green algae yeşil algler green areas yeşil alanlar green bean yeşil fasulye green belt yeşil alan, yeşil kuşak green card yeşil kart green cheese lor, adaçayı peyniri green finch yeşil ispinoz, yelve green light izin, yeşil ışık green manure yeşil gübre green onion yeşil soğan green pea bezelye green pepper dolmalık biber green pound sterlin green space yeşil alan green vegetables yeşillik, göğerti green with envy kıskançlıktan kudurmuş green yeşil, (meyve) ham, olmamış, toy, deneyimsiz, saf, keriz, benzi sararmış, solgun, yeşillik, çayır, ç.yeşil yapraklı sebzeler, yeşillik green-eyed monster kıskançlık green-eyed kıskanç, yeşil gözlü, kem gözlü greenback dolar, A.B.D.'ne mahsus arkası yeşil banknot" }, { "text": "greenery yeşil yapraklar, ağaç yaprakları greengage bardakeriği greengrocer manav greenhorn acemi çaylak greenhouse effect sera etkisi greenhouse limonluk, ser greenish yeşilimsi Greenland Grönland Adası greenness yeşillik, tazelik, hamlık, çiğlik, toyluk greenroom tiyatroda oyuncuların dinlenme odası greens yeşil yapraklı sebzeler greensickness bir çeşit kansızlık greensward çimen Greenwich Mean Time Greenwich ortalama zamanı Greenwich Greenwich greet selamlamak, selam vermek, karşılamak greeting card tebrik kartı greeting selam, iyi dilek, tebrik gregarious sürü/topluluk halinde yaşayan, sokulgan, sosyal gregariousness toplu halde bulunma veya yaşama Gregorian year miladi sene greige bej ve gri arasındaki renk, bej ve gri arasındaki renk gremlin ufak bir varlık, cin grenade el bombası grenadine grenadin, nar şurubu grenz ray grenz ışını grey cloth ham ürün grey cotton cloth amerikanbezi grey cotton ham pamuk grey goods ham tekstil ürünleri grey matter gri madde grey mullet kefal grey gri, külrengi, kır saçlı, (saç) kır, ağarmış, (yüz) soluk, bembeyaz, sıkıcı, sönük, hareketsiz, (saç) kırlaşmak, ağarmak greyhound tazı greyish grimsi greylag yaban kazı greyness grilik grid ızgara, parmaklık, çıngı şebekesi griddle (et/vb.kızartmak için) saç ızgara gridiron ızgara grief acı, keder, üzüntü grief-stricken çok kederli grievance yakınma, şikayet, dert grieve üzülmek, acı çekmek, çok üzmek, mutsuz etmek grievous acı, zarar veren, ağır, acı veren grievousness güç durum, acıklılık griffon kısa ve sert kıllı bir köpek grifter açıkgöz ve dolandırıcı adam grig hayat dolu kimse, çekirge grike çatlak, yarık grill ızgara, ızgara et, ızgarada pişirmek, sorguya çekmek grillage temel ızgarası grille (kapı/pencere/vezne/vb.'de) demir parmaklık grilled parmaklıklı, kafesli grilling sorguya çekme grillroom lokanta grim sert, amansız, acımasız, korkulu, zevksiz, neşesiz grimace yüzünü ekşitmek, yüzünü buruşturmak grimalkin yaşlanmış dişi kedi, cadı karı grime kir tabakası, kir griminess pislik grimly gaddarca, vahşice grimness gaddarlık, zulüm, sertlik, ekşilik grimy kirli, pis Grin and bear it Sabırla tahammül et, yakınmadan katlanmak, çekmek grin like a Cheshire cat pişmiş kelle gibi sırıtmak grin" }, { "text": "sırıtma, sırıtış, sırıtmak grind öğütmek, bilemek, (diş/vb.) bastırmak, gıcırdatmak, hafızlamak, ineklemek, sıkıcı zor iş, angarya, (Aİ) çok çalışan öğrenci, hafız, inek, uzun ve sıkıcı konuşma, vaaz, nutuk grinder öğütücü grinding apparatus rektifiye cihazı, bileme cihazı grinding roll öğütme merdanesi grinding stone bileğitaşı grinding wheel döner bileğitaşı grinding öğütme, ezme, bileme, taşlama, rodaj grindstone bileği taşı, değirmen taşı grip sımsıkı tutmak, yakalamak, yapışmak, kavramak, (dikkatini/vb.) çekmek, etkilemek, sarmak, sıkıca tutma, kavrama, anlama/yapma gücü, yolculuk çantası, tutamak, tutturucu şey, kulp, sap, saplak gripe (at/about ile) yakınmak, sızlanmak grippe grip hastalığı gripper çıtçıt gripping ilgi çekici, dikkat çekici, sürükleyici gripsack yolcu çantası grisly korkunç, ürkütücü, dehşet verici, tatsız, nahoş grist öğütülecek tahıl, öğütülmüş zahire gristle kıkırdak gristly kıkırdaksı, kıkırdaklı grit one's teeth dişini sıkmak grit çakıl, azim, kararlılık, yüreklilik, dayanıklılık gritstone kum taşı gritty kumlu grizzle kurşuni, gri renk, kır saç, sızlanmak, şikâyet etmek grizzled kır, kırlaşmış grizzly Kuzey Amerika'ya özgü iri ve vahşi, gri ayı groan inlemek, inilti groats kabuğu çıkarılmış buğday/yulaf grocer bakkal groceries bakkaliye grocery bakkallık, bakkal dükkânı grog alkollü içki, ispirto grogginess sarhoşluk, ayyaşlık, yalpalama groggy dizleri tutmayan, halsiz, dermansız, bitkin grogshop meyhane groin kasık groined vault çapraz kemer, çapraz tonoz groined pervazlı, kuşaklı, çapraz grommet çevirme kasa gromwell hodançiçeği groom damat, seyis, (at) tımar etmek, üstüne başına bakmak, çeki düzen vermek, (kimise) bir iş için hazırlamak, çalıştırmak, eğitmek groomsman sağdıç groove yiv, oluk, plağın çizgileri, alışkanlık edinilmiş yaşam biçimi grooved yivli, oluklu, lambalı grooving yiv açma, oluk açma groovy moda olmuş, moda grope el yordamıyla aramak, yoklamak, ellemek, sarkıntılık etmek grosgrain grogren, gron gross amount brüt miktar gross domestic product gayri safi yurtiçi hasıla gross earning brüt kazanç, gayri safi kazanç gross income brüt gelir gross index ana dizin, temel dizin gross interest brüt faiz gross investment gayri safi yatırım gross national product gayri safi milli hasıla gross" }, { "text": "output gayri safi üretim gross profit and loss brüt kâr ve zarar gross profit gayri safi kâr, brüt kâr gross receipts brüt hasılat gross salary brüt maaş gross tonnage brüt tonaj gross value gayri safi kıymet gross weight brüt ağırlık, daralı ağırlık gross yield brüt getiri gross şişko, şişman, iriyarı, hantal, kaba, inceliksiz, saldırgan, bağışlanamaz, arsız, sulu, toplam, brüt, oniki düzinelik türküm grossly fena halde, kötü halde grossnegligence büyük gaflet grossness kabalık, şişmanlık grotesque acayip, garip, komik, saçma, grotesk grotesqueness gariplik, tuhaflık, acayiplik grotto mağara grotty berbat, felaket, rezil, iğrenç, pis grouch yakınma, dırdır, dırdırcı, durmadan sızlanan kimse, yakınmak, şikayet etmek, dırdır etmek, homurdanmak ground antenna toprak anteni ground cable toprak kablosu ground coat astar, astar boyası ground colour zemin rengi ground connection toprak bağlantısı ground cover toprak florası, toprak örtüsü ground crew yer hizmetlileri, havaalanı personeli ground effect yer etkisi ground fire örtü yangını, yer yangını ground floor zemin katı ground glass buzlu cam ground ivy yersarmaşığı ground level toprak seviyesi, zemin hizası ground line ön çizgi ground photograph yer fotoğrafı ground pine kurdayağı ground plan zemin katı josparı, temel josparı, çap ground rent bir binanın arsa kirası ground rice pirinç unu ground skidder tomruk kızağı ground state taban hali, temel durum ground station yer istasyonu ground swell dip dalgası, soluğan ground water yeraltı suyu ground wave yer dalgası ground wire toprak teli ground zero bombanın patladığı yer ground yer, zemin, toprak, alan, saha, zemin, temel, esas, (gemi) karaya oturmak, karaya oturtmak, (uçak/vb.) yerde kalmaya zorlamak, kalkışına olanak tanımamak, toprak hattı bağlamak ground-breaking temel atma töreni ceremony groundage liman resmi grounded topraklanmış, karaya oturmuş grounder yere vurulunca zıplayan top grounding köklü bilgi, köklü eğitim, temel groundless (duygu/düşünce/vb.) yersiz, nedensiz groundnut yerfıstığı grounds telve, tortu, neden groundsel kanarya otu groundsman oyun alanlarına ya da büyük bahçelere bakan adam groundwater level" }, { "text": "yeraltı su düzeyi groundwater yeraltı suyu, taban suyu groundwork temel, esas group code türküm kodu group insurance türküm sigortası group mark türküm işareti group of companies şirketler türkümü group polling türküm oylaması group sex türküm seks group therapy türküm terapi group topluluk, grup, küme, türküm, türkümlere ayırmak, gruplamak, türkümlemek, gruplara ayrılmak, gruplaşmak, türkümleşmek grouper hani balığı grouping türkümleme groupoid magma, grupoid, öbeksi grouse bir tür keklik, orman tavuğu, yakınmak, söylenmek, homurdanmak, dırdır etmek, yakınma, şikâyet, homurdanma grout duvarcı sıvası, sulu harç, sulu harç doldurmak grouting şerbetleme, şerbet dökme grove koru, ağaçlık grovel (korku/vb.'den) yerlerde sürünmek, dizlerine kapanmak, yağ çekmek groveller dalkavuk, yardakçı grovelling adi, aşağılık grow a beard sakal bırakmak grow away from yakınlığını azaltmak, uzaklaşmak grow into olmak, haline gelmek grow old yaşlanmak grow on sevilmeye başlamak, sarmak, alışılmak grow out of çok büyümek grow rife tehlikeli biçimde artmak grow together beraber büyümek grow too big for one's yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek boots grow up büyümek, yetişmek, olgunlaşmak, gelişmek grow büyümek, gelişmek, (saç/sakal/bıyık/vb.) uzatmak, bırakmak, (bitki/vb.) yetişmek, yetiştirmek, olmak, -leşmek, artmak, çoğalmak grower (meyve/vb.) yetiştirici growing debt artan borç growing büyüyen, gelişen growl hırıltı, hırıldama growler hırlayan köpek, homurdanan kimse grown büyümüş, yetişkin grown-up man yetişkin insan grown-up yetişkin, olgun, büyümüş, yetişkin, büyük grownup yetişkin kimse growth rate büyüme hızı, büyüme oranı growth büyüme, gelişme, artış, yükseliş, büyümüş/gelişmiş şey, ur, tümör grub screw başsız vida grub toprağı kazmak, eşelemek, larva, yiyecek, yemek grubber kazıcı, kök sökücü, çapa makinesi grubby pis, kirli grudge esirgemek, çok görmek, vermek istememek, istemeyerek vermek, kıyamamak, kin, garaz, haset grudger kinci, kıskanç grudging gönülsüz, isteksiz gruel bulamaç grueling (Aİ) bkz.gruelling gruelling çok zor ve yorucu gruesome korkunç, ürkünç, tüyler ürpertici gruesomeness dehşet gruff sert, hırçın, kaba gruffness huysuzluk grumble yakınmak, söylenmek, homurdanmak, şikayet etmek, (gök) gürlemek, gümbürdemek, dırdır, yakınma, şikayet grumbling mırıldanan, mızmız, huysuz grump" }, { "text": "asık yüzlülük grumps asık yüzlülük, suratsızlık grumpy huysuz, somurtkan, aksi grunt (hayvan) hırıldamak, hırlamak, (insan) homurdanmak, hırıltı, homurtu grunter domuz guanaco wool guanako yünü guanidine guanidin guanine guanin guano guano guarantee credit kefalet kredisi, teminat kredisi guarantee fund teminat fonu, teminat akçesi guarantee güvence, teminat, garanti, kefil, güvence vermek, garanti etmek, kefil olmak, (neyinse olacağına) söz vermek, güvence vermek guaranteed bill teminat senedi guaranteed bond teminatlı tahvil guaranteed prices taban fiyatları guarantor güvence veren kimse, teminatçı, kefil, garantör guaranty fund garanti fonu guaranty güvence, garanti, teminat, kefalet guard against önceden tedbir almak guard band koruyucu bant, güvenlik bandı guard cell koruyucu hücre guard of honour şeref kıtası guard plate siper, kalkan guard rail parmaklık, korkuluk guard room askeri karakol guard wire koruma teli guard nöbet, koruma, savunma pozisyonu, gard, koruma görevlisi, koruyucu, muhafaza, karakolcu, bekçi, nöbetçi, koruyucu nesne, korumak, beklemek, önlem almak, tedbirli olmak, korunmak, nöbet tutmak, denetlemek, denetim altına almak, kontrol etmek guarded (konuşma) dikkatli, önlemli, öz guardedness ihtiyatlılık, uyanıklık guardhouse askeri karakol guardian koruyucu kişi/yer, koruyucu, vasi, veli guardianship koruma, himaye, vesayet, vasilik, velilik guardrail parmaklık, korkuluk, siper demiri guardroom bekçi odası Guatemala Guatemala guava tropikal bir meyve, guava guck çamur, karışıklık gudgeon mil, mihver, pim, çengel, kanca guelder-rose kartopu çiçeği guerdon ödül, mükâfat, bahşiş, ödül vermek, mükâfat vermek, zarar tazmin etmek guerilla warfare gerilla savaşı guerilla gerilla, guerrilla, gerilla guerrilla gerilla guess tahmin etmek, çamalamak, doğru tahmin etmek, doğru kestirmek, (Aİ) sanmak, zannetmek, çama, kestirim, sanı, tahmin guesstimate sezgiye dayalı tahmin guesswork tahmin, tahmin işi guest artist konuk sanatçı guest computer ana bilgisayara destek bilgisayar guest night davet gecesi guest of honour şeref konuğu guest room misafir odası guest rope vardakava, tonoz halatı, yedek halatı guest konuk, misafir, konakçı ya da pansiyon müşterisi, pansiyoner guesthouse pansiyon guffaw gürültülü kahkaha, gürültülü kahkaha atmak guidable yönetilebilir, sevk edilebilir guidance" }, { "text": "yardım, öğüt, akıl, yol gösterme guide book rehber kitabı, kılavuz guide line tüzük guide post yol işareti guide rail sevk yatağı guide kılavuz, rehber, yetekçi, kılavuzluk etmek, yol göstermek, rehberlik etmek guided bomb güdümlü bomba guided missile güdümlü füze guided güdümlü guidelines meselenin ana çekitleri guiding temel, esas guidon tabur sancağı, alay sancağı guild dernek, lonca, esnaf loncası guile hile, hilekârlık, kurnazlık guileful hileci, hain guilefulness hilecilik guileless dürüst, hilesiz, saf guilloche burma süsü, burma çizgi, girift nakış, meneviş guillotine giyotin, giyotin, bıçak, kâğıt kesme makinesi, giyotinle kafasını uçurmak guilt suçluluk, sorumluluk, suçluluk duygusu, utanç guiltily suçlu gibi guiltiness suçluluk, günahkârlık guiltless suçsuz guilty suçlu guinea corn bir çeşit darı guinea fowl beçtavuğu, Afrika tavuğu guinea hen beçtavuğu guinea pepper bir çeşit kırmızı acı biber guinea pig kobay, denek guinea eskiden şiling şimdi, pound'lık para birimi guipure gipür guise (aldatıcı) dış görünüş, kılık guitar gitar guitarist gitarist gulch taşlı vadi gulden Hollanda para birimi Gulf Stream Golfstrim gulf körfez, uçurum, büyük görüş ayrılığı, uçurum gull martı, gagayı, enayi, saf gullet boğaz, gırtlak, yemek borusu gullibility ahmaklık, saflık gullible saf, enayi, kolay kanan gully drain su yolu, oluk, kanalizasyon gully erosion sellenme erozyonu, selinti aşınımı gully hole lağım ağzı, arna ağzı gully küçük vadi, arık, su oluğu gulp down yutuvermek, tıkıştırmak, örtbas etmek gulp yutuvermek, aceleyle yutmak, yutkunmak gum arabic arapzamkı gum mastic sakız, mastika gum plant sütleğen gum tragacanth kitre gum tree zamk ağacı gum up işi bozmak gum dişeti, zamk, sakız, çiklet, zamkla yapıştırmak gumbo bamya, yumuşak toprak, yapışkan toprak gummy yapışkan, sakız gibi, sakızlı, yumuşak gumption sağduyu ve beceriklilik, girişkenlik, yüreklilik gun barrel tüfek namlusu gun carriage top arabası gun dog av köpeği gun down silahla vurup düşürmek gun fire top ateşi gun flint tüfek çakmaktaşı gun metal top madeni gun ateşli silah, top, tüfek, tabanca gunboat gambot" }, { "text": "guncotton pamuk barutu gunfire silah sesi, atış, ateş gunite püskürtme harç gunk yapışkan madde gunman silahlı haydut gunmetal bakır çinko alaşımı, bakır kalay alaşımı gunnel küçük bir balık gunner topçu gunnery topçuluk, atış tekniği gunning avcılık gunny çuvallık bez gunpowder barut gunrunner silah kaçakçısı gunshot atış, menzil gunsmith tüfekçi, silahcı gunstock tüfek kundağı gunwale küpeşte, borda tirizi gurgitation fokurdayarak kaynama gurgle lıkırtı, lıkırdamak gurnard kırlangıçbalığı guru guru gush fışkırmak, aşırı hayranlık göstermek, bayılmak, gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak gushy konuşkan gusset köşebent, ek, parça gust bora, ani rüzgâr gustation tatma, tadına bakma gustatory tatma duyusuyla ilgili gustiness rüzgâr sağanaklı hava gusto zevk, haz, heves gusty rüzgârlı, fırtınalı gut bağırsak, bağırsaktan yapılan iplik, bağırsak tel, içten gelen, içe doğan, bağırsaklarını çıkarmak, içini temizlemek, (bir binanın içini/vb.) yok etmek, yakıp, kül etmek guts bağırsaklar, cesaret, göt, azim, kararlılık, içerik, öz gutta-percha gütaperka guttate benekli gutter oluk, suyolu, sefalet guttering dereler, kinişler guttersnipe sokak çocuğu guttle oburcasına yemek yemek, silip süpürmek guttural gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak guy rope germe halatı guy wire germe teli guy adam, herif Guyana Guyana guzzle hapur hupur yemek, höpür höpür içmek gym jimnastik salonu, beden eğitimi, jimnastik gymkhana yerel spor karşılaşması, yarış gymnasium jimnastik salonu gymnast jimnastikçi, jimnastik uzmanı gymnastics jimnastik gymnosperm açıktohumlu gynaecologic jinekolojik, kadın-doğumla ilgili gynaecologist jinekolog, kadın-doğum uzmanı gynaecology jinekoloji gyp hile, dubara, düzenbaz kimse, aldatmak, kandırmak, dolandırmak, cezalandırmak gyp-joint kazık yer, pahalı yer gypseous alçılı, jipsli gypsum cast alçı kalıbı gypsum plaster alçı sıva gypsum alçıtaşı gypsy bkz.gipsy gyrate kendi ekseni çevresinde dönmek gyration dönüş, dönme, deveran gyrator jiratör gyratory döner, dönücü gyre dönüş, dönmek gyro pilot otomatik pilot gyro cayroskop, jiroskop gyrocompass cayropusula, cayroskopik pusula gyromagnetic cayromanyetik, jiromanyetik gyropilot otomatik pilot gyroscope topaç, ciroskop gyroscopic cayroskopik, jiroskopik gyrostat cayrostat, cirostat gyve pranga, zincir, prangaya vurmak H-bomb hidrojen bombası ha ha!, vay!, oh!, ya! habeas" }, { "text": "corpus ihzar emri, ihzar müzekkeresi haberdasher tuhafiyeci, terzilik malzemeleri satan kimse, erkek giyimi satan kimse haberdashery tuhafiye, tuhafiye dükkânı habiliment elbise, kıyafet habit alışkanlık habitability oturulabilirlik, yaşanabilirlik habitable oturmaya elverişli, oturulabilir, ikamet edilebilir habitant sakin habitat bir hayvan ya da bitkinin yetiştiği doğal ortam habitation oturma, ikamet, ev, konut, oturacak yer habitual obligation sık sık yerine getirilen zorunluluk habitual alışılagelmiş, alışılmış, adet haline gelmiş, her zamanki, bir şeyi alışkanlık haline getirmiş, alışmış habitually daimi olarak habituate alıştırmak habituation alıştırma, itiyat, alışkanlık habitude âdet, itiyat, alışkanlık habitue müdavim, daimi ziyaretçi hachure tarama çizgi hacienda büyük çiftlik hack hammer taşçı çekici, yontma çekici hack stend taksi durağı hack (at/away ile) kesmek, yarmak, yaşlı ve yorgun at, kira beygiri, binek atı, çok sayıda düşük kaliteli eserler yazan yazar hackie taksi haydavcısı hacking cough rahatsız edici öksürük, kötü sesli öksürük hackle keten ve kendir tarağı, çentmek, çapmak, yontmak hackney binek atı, kira arabası hackneyed (söz) bayat, çok yinelenmiş, basmakalıp, beylik, eskimiş hacksaw demir testeresi, vergel testere had better iyi olur had (bkz.) have, (e) aldatılmak haddock bir tür morina balığı hade damarın dikey durumdan ayrılma açısı hadj hac hadji hacı hadron hadron haema- (önek) kan haemal kanla ilgili haematin hematin haematite hematit haematoid kan gibi haematology hematoloji, kanbilim haematoxylin hematoksilin haematuria hematuri, kan işeme haemin hemin haemoglobin hemoglobin haemolysis hemoliz haemorrhage kanama haemorrhoid hemoroit, basur hafnium hafniyum haft bıçak sapı, bıçağa sap takmak hag yaşlı/çirkin kadın, acuze, cadı, cadaloz haggard (yüz) yorgun, kırışık, bitkin haggle pazarlık etmek, çekişmek, tartışmak haggler sıkı pazarlıkçı haggling pazarlık hahnium hahniyum haik ihram, çarşaf hail as olarak değerlendirmek, olarak övmek hail fellow well met samimi dost, yakın arkadaş, sıcakkanlı kimse hail from -den gelmek, -li olmak hail shower dolu sağanağı hail squall şiddetli dolu yağışı hail storm dolu fırtınası hail dolu, dolu yağmak, (kimise) çağırmak, seslenmek, selamlamak hailstone dolu" }, { "text": "tanesi hailstorm dolu fırtınası hair brush saç fırçası hair cell saç hücresi hair crack kılcal çatlak hair curler bigudi, saç maşası hair dryer saç kurutma makinesi hair get in sb's hair birinin başına bitmek hair net saç filesi hair not turn a hair kılını bile kıpırdatmamak hair remover kılları döken ilaç hair root kılkök hair shirt at kılı gömlek, ceza gömleği hair spray saç spreyi hair tear one's hair saçını başını yolmak hair to a hair tıpı tıpına hair kıl, tüy, saç hair-raising korkunç, tüyler ürpertici hair-splitting kılı kırk yarma hair's breadth kıl payı hairbreadth kıl payı, kıl kadar mesafe hairbrush saç fırçası haircut saç tıraşı, saç kesilme biçimi, saç kesimi haircutter berber, tellak hairdo biçim verilmiş saç, yapılı saç, saç biçimi, saç tuvaleti hairdresser kuaför haired saçlı, kıllı, tüylü hairgrip saç tokası hairiness tüylülük hairless saçsız, kılsız hairline alında saç çizgisi hairnet saç filesi hairpiece takma saç, peruka hairpin bend keskin viraj, yol dönemeci hairpin turn keskin viraj hairpin firkete, saç tokası hairsplitter kılı kırk yaran kimse hairspring ince yay, kıl yay hairy kıllı, heyecanlandırıcı, korkutucu, müthiş Haiti Haiti hake kurutma çardağı, sergen, merlos halation hale, halo, ağıl halberdier baltacı halcyon days kış ortasında iyi hava, barış/bereket devresi halcyon sakin, huzurlu hale and hearty güçlü ve sağlıklı, kanlı canlı hale sağlıklı, dinç, zinde half blood melez, yarım kan half board yarım pansiyon half brother üvey erkek kardeş half cone yarım koni half dozen yarım düzine half gainer balıklama dalış half hitch sade ilmik half holiday yarım gün tatili half hose kısa çorap half line yarıdoğru half load yarı yük half measure yeterli olmayan tedbirler half moon yarımay half nelson boyunduruk half note ikilik nota half pay yarım maaş half pence yarım peni half penny yarım peni half pension yarım pansiyon half pint bir bardaklık ölçü, kısa boylu adam half" }, { "text": "power yarı güç half round yarım yuvarlak half sister üvey kız kardeş half sole gizli pençe, yarım pençe half storey çekme kat half term iki üç günlük kısa dönem tatili half time haftaym, ara, haftaym, ara half yarı, buçuk, (pul/içecek/bilet/vb.) yarım, yarı, yarısı, yarım, yarı, yarı yarıya, kısmen half-baked (düşünce) saçma, mantıksız, yarı pişmiş half-boil yarı kaynatmak half-bread melez half-caste melez, melez half-cycle yarı çevrim half-duplex yarı ikili half-hearted isteksiz, gönülsüz half-length yarım boy half-life yarılanma zamanı, yarı-yaşam half-mast yarı gönder half-open aralık, yarı açık, aralamak, biraz açmak half-roll yarım yatış half-seas over sarhoş, çakırkeyif half-shadow yarıgölge half-silk yarı ipek half-thickness yarı kalınlık half-timbered yarı ahşap half-wave yarım dalga half-width yarı genişlik half-wit aptal, budala, geri zekâlı half-witted geri zekâlı, ahmak, budala, salak half-word yarı sözcük halfback hafbek halfhearted isteksiz, gevşek halftone yarı ton halfway ortada, yarı yolda, işi bitirmeden, tamamlamadan halibut kalkana benzer yassı ve büyük bir balık halide halojenür halitosis pis kokan nefes hall door salon kapısı hall of residence birdem yurdu hall toplantı salonu, büyük salon, koridor, hol, (mektep/birdem/vb.) salon, yemekhane hallelujah Elhamdülillah!, Allah'a şükür! Halley Halley Halley's commet Halley kuyrukluyıldızı halliard kandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi hallmark altın ya da gümüşte ayar damgası, ayar damgası vurmak hallo bkz.hello halloa Hayret! halloo hayret ifade eden ses hallucinate halüsinasyon görmek hallucination sanrı, halüsinasyon, varsam hallucinative kuruntulu hallucinatory kuruntulu hallux ayak başparmağı hallway koridor, geçit, hol halo ışık halkası, hale, ağıl haloed ağıllı, haleli halogen tuzveren, halojen halogenate halojenlemek halogenation halojenleme haloid halojenli halophyte halofit, tuzlu toprak bitkisi halt instruction durdurma komutu halt durmak, durdurmak, duruş, durma halter yular, dizgin, cılav halting duraksayan, duraksamalı halve yarıya bölmek, yarıya indirmek halving lamalı ekleme halyard kandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi ham jambon, abartmalı (oyuncu/aparıcı/vb.) 3.amatör telsizci ham-fisted sakar, beceriksiz hamadryad orman perisi hamate bone çengel biçiminde el sümüğü hamate" }, { "text": "çengel biçiminde hamburger hamburger hamlet küçük köy hammer and sickle orak ve çekiç hammer and tongs var kuvvetle, alabildiğine hammer away durmadan çalışmak hammer head çekiç başı hammer out şekil vermek, işlemek, plan yapmak, uydurmak hammer çekiç, tokmak, (tüfek/vb.) horoz, çekiç, çekiçsümüğü, çekiçle vurmak, çakmak, yenmek hammerhead çekiç balığı, gölge kuşu hammock hamak hamper engel olmak, engellemek, zorluk çıkarmak, kapaklı sepet hamster hamster, cırlak sıçan hamstring diz arkasında bulunan iki büyük kirişten biri hamulus küçük kanca, çengelcik hand and foot el pençe divan hand auger el burgusu hand axe el baltası hand bone el sümüğü hand brace göğüs matkap kolu hand down kuşaktan kuşağa geçmek hand drill el matkabı hand driven elle tahrik edilen hand feed elle vermek, elle beslemek hand glass el aynası hand grenade el bombası hand in glove sıkı fıkı hand in hand el ele, birbirini izleyen, bağlı, birlikte hand in teslim etmek, vermek, sunmak hand it to sb hakkını vermek, kabullenmek hand jack el krikosu hand knitting machine el örgü kılgası hand lathe el tornası hand loom el tezgâhı hand luggage yolculuk çantası, seyahat çantası, bavul hand on elden ele geçirmek hand organ latarna hand out dağıtmak hand over fist apar topar, palas pandıras hand over vermek, devretmek, teslim etmek hand printing el baskısı hand to hand göğüs göğüse hand el, akrep, yelkovan, ibre, (iskambilde) el, elleriyle çalışan kimse, işçi, yardım, el uzatma, kontrol, yönetim, alkış, (elden ele) vermek, uzatmak hand-held el, elde taşınır hand-me-down elden düşme hand-operated elle çalıştırılan hand-to-mouth savurgan, müsrif, geleni anında harcayarak handbag el çantası handball hentbol, eltopu handbill el ilanı, tanıtmalık, prospektüs handbook el kitabı, rehber handbrake el eğleci handcar drezin handcart el arabası, çekçek handclasp el sıkışma handcuff kelepçelemek, kelepçe takmak handcuffs kelepçe handed eli olan, elli handful avuç dolusu, az sayıda (insan), bir avuç, ele avuca sığmaz, yaramaz handgrip" }, { "text": "göğüs göğüse çatışma handgun tabanca handhold tutamaç handicap dezavantaj, engel, (yarış/vb.de) daha güçlülere daha zor olmak üzere verilen dezavantaj, engellemek, engel olmak handicapped handikaplı, topal, aksak handicraft economy ev sanatları ekonomisi handicraft el becerisi, el sanatı handiness beceriklilik, uygunluk, yararlılık, maharet handiwork el işi, iş, el becerisi, (yapanın imzasını taşıyan) elişi, iş handkerchief mendil handle with kid gloves çok nazik davranmak, üzerine titremek handle sap, kulp, tutamaç, kabza, kol, eline almak, el sürmek, ellemek, kontrol altında tutmak, yönetmek, idare etmek, başa çıkmak, (işte) kullanmak, bulundurmak handlebar gidon, palabıyık handlebars (bisiklet ya da motorsiklette) gidon, yönelteç handler hayvan terbiyecisi handling elle kullanma, muamele, dağıtım, nakliye handmade el işi, elde yapılmış handmill el değirmeni handout (özellikle yoksullara) bedava dağıtılan yiyecek/giyecek/vb.yardım, bildiri handpicked özenle seçilmiş, titizlikle seçilmiş handrail tırabzan, merdiven parmaklığı hands down parmağını kıpırdatmadan, kolaylıkla hands off! elleme! dokunma! hands on deneyimli hands up! eller yukarı! hands iyelik, sahip olma, el handsaw el testeresi handsel pey, ilk taksit, siftah ettirmek handset alısün makinesi handshake el sıkma, tokalaşma handshaking tokalaşma, uyuşma handsigned el imzası bulunan handsome yakışıklı, güzel, iyi görünümlü, hoş, cömert handsomely cömertçe, bol bol handspike manivela handspring perende atma handstand ellerin üzerinde durma, amud handwork el işi handwriting recognition el yazısı tanıma handwriting el yazısı handy kolay kullanımlı, kullanışlı, pratik, el becerisi olan, eli işe yatkın, el altında, hazır, yakın handyman elinden her iş gelen erkek, eli işe yatkın erkek hang about başıboş gezmek, sürtmek hang around başıboş gezmek, sürtmek, oyalanmak hang back çekinmek, duraksamak, tereddüt etmek hang by a hair sallantıda kalmak hang by a thread pamuk ipliğiyle bağlanmak, tehlikede olmak hang fire zamanında ateş almamak, gecikmek hang gliding uçma sporu hang in the balance muallakta olmak hang it! lanet olsun! hang on by one's eyelids pamuk ipliğiyle bağlı olmak hang on sb's every word can kulağıyla dinlemek hang on" }, { "text": "sb's lips birinin ağzının içine bakmak hang on the lips of can kulağıyla dinlemek Hang on to your hat Sıkı dur! hang on tutmak, beklemek, bağlı olmak, peşini bırakmamak hang onto korumaya çalışmak hang out sarkmak, asılmak, sarkıtmak, asmak, oyalanmak hang over abanmak, sarkmak, başında olmak (iş) hang the flag at half mast bayrağı yarıya indirmek hang together birbirinden ayrılmamak, birbirini tutmak hang up one's hat ununu eleyip eleğini asmak hang up (çınkayı) kapamak, ertelemek, tehir etmek hang asmak, asılmak, asılı durmak, duvar kâğıdı kaplamak, idam etmek, asmak, kavrama, kapma hangar hangar hangdog habis, sinsi adam hanger askı, elbise askısı, asılgan, karmak hanger-on yağcı, dalkavuk, yalaka, beleşçi, çanak yalayıcı hanging garden asma bahçe hanging scaffold asma iskele hanging valley asılı vadi hanging idam, asma hangman cellat hangnail şeytantırnağı hangover akşamdan kalmışlık, mahmurluk, (önceki bir olaydan) kalmış şey, kalıntı, sonuç hank çile, kelep, kangal, çengel, çember, halka hanker after arzulamak, hasret çekmek, özlemek hanker for özlemini çekmek hanker (after/for ile) arzulamak, özlemini çekmek, can atmak hankie (bkz.) hanky hanky mendil hanky-panky dümen, hile, pislik, adilik, sinsilik, zina haphazard gelişigüzel, plansız, bağdarlamasız, dağınık hapless talihsiz, bahtsız haploid number haploit sayı haploid yarı kromozomlu haplology hece düşmesi happen on rast gelmek happen olmak, başına gelmek, olmak, tesadüfen -mek happening olay happily mutlulukla, neşeyle, Allahtan, bereket versin ki happiness mutluluk happy mutlu, uygun, yerinde, yakşı, sevinçli, memnun, hursent happy-go-lucky kaygısız, tasasız, vurdumduymaz hara-kiri harakiri harangue uzun ve sıkıcı konuşma, nutuk, nutuk çekmek, vaaz vermek harass usandırmak, bezdirmek harassment usanç harbinger muştucu, haberci, işaret, nişane harbor bkz.harbour harborage barınacak yer, sığınak, demirleme yeri harbormaster liman şefi harbour authority liman yetkilisi harbour dues liman resmi harbour master liman başkanı, liman reisi harbour liman, sığınak, barınak, barındırmak, korumak hard and fast rule değişmez kural hard at it harıl harıl çalışan hard brick sert tuğla hard bronze sert" }, { "text": "bronz hard by yakında hard cash nakit para, madeni para hard coal antrasit, parlak kömür hard copy yazılı çıktı hard currency sağlam para, konvertibl para hard disk sabit disk, sert disk hard done by haksızlığa uğramış hard dump arıza dökümü hard facts kesin deliller hard glass sert cam hard hat inşaat işçisi, aşırı tutucu kimse, mürteci hard headed makul düşünen, işe elverişli hard iron sert demir hard labor ağır iş cezası, ağır hapis cezası hard lead sert kurşun hard luck şanssızlık, talihsizlik, kötü şans, kör talih hard money madeni para hard of hearing ağır işitir, sağır hard palate damak hard roe balık yumurtası hard row to hoe çetin iş hard rubber sert kauçuk hard sell ısrarla satış usulü hard soap sert sabun hard steel sert çelik hard up darda, sıkıntıda, eli dar, muhtaç hard water sert su, kireçli su hard winter şiddetli kış hard sert, katı, güç, zor, kuvvet isteyen, kuvvetli, zorlu, güçlük dolu, tatsız, (on ile) katı, hoşgörüsüz, merhametsiz, zalim, (su) sert, kireçli, bağımlı kılan, alışkanlık yapan, büyük gayretle, sıkı, çok, çok miktarda, yoğun, ağır, çok hard-and-fast değişmez, ayrıcalık tanımaz, sabit, kesin hard-bitten inatçı, serkeş, bildiğini okuyan hard-boiled egg lop yumurta hard-boiled çok pişmiş, katı, lop (yumurta) hard-core sabit fikirli, değişmez, inatçı, kararlı hard-earned zor kazanılmış, güç kazanılmış hard-favored çirkin, sert ifadeli hard-fisted cimri, eli sıkı hard-fought sıkı dövüşmüş hard-hearted katı yürekli, acımasız hard-line sıkı, sert, uzlaşmaz hard-on kalkmış yarak hard-pan sert toprak hard-shell sert kabuklu, uzlaşmaz hard-to-adjust ayarlaması zor hard-to-get-to erişimi zor hard-to-read okunması zor hard-working çok çalışkan hardback ciltli kitap hardboard kalın mukavva harden sertleşmek, serkimek, katılaşmak, sertleştirmek, katılaştırmak hardenability sertleşebilirlik hardenable sertleştirilebilir, sertleşebilir hardener sertleştirici, katılaştırıcı hardening agent sertleştirme maddesi hardening sertleştirme, dondurma, sertleşme hardface sert yüz kaplamak hardheaded mantıklı, açıkgöz hardihood tahammül, metanet, dayanıklılık, yüreklilik hardly have time to başını kaşıyacak vakti olmamak breathe hardly" }, { "text": "hemen hemen hiç, ancak, yeni yeni, hiç değil, hiç hardness number sertlik sayısı hardness sertlik, güçlük, cesaret, cüret, yiğitlik hardpan sert toprak, sert tabaka, killi toprak hardship sıkıntı, güçlük, zorluk hardtack peksimet, galeta hardware error donanım hatası hardware monitor donanım monitörü hardware madeni eşya, hırdavat, (bilgisayar) donanım hardwearing (giyecek) dayanıklı, uzun ömürlü, sağlam hardwood mobilyacılıkta kullanılan sert tahtalı ağaç hardy dayanıklı, dözümlü, güçlü, (bitki) soğuğa dayanıklı hare off çok hızlı koşmak hare yabani tavşan, (off ile) çok hızlı koşmak, kaçmak, fırlamak, tüymek harebell çançiçeği, yabansümbülü harebrained aptalca, kuş beyinli, kafasız harefoot balza ağacı harelip yarık dudak, tavşan dudağı harem harem haricot bean kuru fasulye haricot fasulye, etli yahni hark back sadede gelmek hark (back ile) geçmişte olan şeylerden sözetmek, geçmişte yaşamak hark! Dinle!, Sus! harl keten ipliği, kenevir ipliği, lif harlequin alacalı, soytarı, palyaço harlequinade pandomima, soytarılık harlot fahişe, orospu harlotry fahişelik, orospuluk harm zarar, ziyan, hasar, kötülük, zarar vermek, incitmek harmful publications muzır neşriyat harmful zararlı, fena harmless zararsız harmonic mean armonik ortalama, uyumlu ortalama harmonic progression armonik dizi, uyumlu dizi harmonic uyumlu, ahenkli harmonica armonika harmonics uyum bilgisi, ahenk bilimi harmonious uyumlu, ahenkli harmoniousness ahenklilik, uyumluluk harmonist kompozitör, ses bilgini harmonium harmonyum, küçük org harmonize armonisini yapmak, (with ile) uyum sağlamak, uyumlu olmak, uyum oluşturmak, koşaştırmak, ahenktarlaştırmak harmony armoni, uyum, ahenk, uygunluk harness maker saraç harness koşum takımı, (atı) koşmak, (doğal güçleri) kullanmak, yararlanmak harp on the same string diline dolamak harp on durmadan anlatmak, hep aynı telden çalmak harp harp harper harpçı harpist harpçı harpoon zıpkın, zıpkınlamak harpsichord harpsikord harpy eagle Amerika'da bulunan bir cins kartal harpy yırtıcı ve gaddar kimse harridan cadaloz harrier yağmacı kimse, soyguncu, tavşan tazısı, doğan harrow tırmık, sürgü, tapan, sürgü geçirmek, tırmık çekmek, hırpalamak harrowing üzücü, hırpalayıcı, acı veren harry yağma etmek, rahat vermemek, eziyet etmek harsh duyuları yıpratıcı, sert, (renk) cırtlak," }, { "text": "kaba, zalim, haşin harshness kabalık hart erkek karaca, erkek geyik hartshorn geyik boynuzu hartstongue geyikdili harumscarum patavatsız, pervasız, kayıtsız harvest home hasat sonu harvest mouse tarla faresi harvest hasat, ekin toplama, hasat zamanı, toplanan ekin, mahsül, ürün, biçmek, tarladan kaldırmak harvester orakçı, hasatçı, biçerdöver harvester-thresher biçerdöver has bkz.have has-been modası geçmiş kimse/şey hasenpfeffer tavşan yahnisi hash house aşevi hash over müzakere etmek hash kıymalı yemek, arapsaçı, karmakarışık şey, altüst olmuş şey, haşiş, esrar hashish haşaş, esrar haslet sakatat hasp asma kilit köprüsü, kenet hassle güçlük, zorluk, bela, mücadele, tartışma, kavga, güçlük çıkarmak, kızdırmak, sinir etmek, huzursuz etmek hassock ayak dayayacak minder, ot öbeği haste acele, telaş hasten acele etmek, acele ettirmek, hemen söylemek hastily aceleyle, telaşla, süratle hastiness acelecilik, telaş hastings turfanda, faraş hasty pudding muhallebi hasty acele, telesik, aceleyle/telaşla yapılan, aceleye gelmiş hat şapka hatband şapka şeridi hatbox şapka kutusu hatch (civciv) yumurtadan çıkmak, yumurtasını kırmak, (yumurta) kırılmak, kırılıp civciv çıkarmak, (plan/vb.) kurmak, tasarlamak, ambar ağzı, ambar kapağı, gemi ya da uçakta yolcu kapısı hatchback steyşın araba hatchel keten tarağı, keten taramak hatcher kuluçka makinesi hatchery kuluçka yeri, üretme çiftliği hatchet pick baltalı kazma hatchet küçük balta, el baltası hatching egg kuluçkalık yumurta hatching haşur, ştrif hatchway ambar ağzı, lombar ağzı hate like poison günahı kadar sevmemek hate nefret, kin, ikrah, zehlesi gitmek, hoşlanmamak, hoşu gelmemek, beğenmemek, nefret etmek hateful nefret verici, tatsız, iğrenç hatless şapkasız hatpin şapka iğnesi hatred nefret, kin hatter şapkacı hauberk zırh yelek haughtily kibirle haughtiness azamet, gurur, kurum, özünü beğenmişlik haughty kibirli, özünü beğenmiş haul over the coals fırça çekmek, haşlamak haul up çağırıp azarlamak, yukarıya çekmek haul çekmek, sürüklemek, taşımak, çekme, çekiş, bir ağdan çıkan balık miktarı, ganimet, vurgun haulage drift nakliyat yolu, taşıma yolu haulage nakliye, taşıma, nakliye vergini hauler nakliye şirketi haulm bitki sapı, saman haulyard kandilisa, çördek, yelken ipi haunch" }, { "text": "kalça, kıç, but haunched kalçalı haunching kemer koltuk taşı, kemer ayağı haunt (cin/peri/vb.) uğramak, sık sık görünmek, ziyaret etmek, dadanmak, hiç aklından çıkmamak, sık sık uğranan yer, düzenli olarak ziyaret edilen yer, uğrak yeri haunted tekin olmayan haunting akıldan çıkmayan, güç unutulan hautboy obua hauteur kibir, gurur havana havana purosu have a bad time çok sıkıntı çekmek have a ball çok iyi vakit geçirmek have a bash at bir denemek, el atmak, girişmek have a bash bir denemek have a bath banyo yapmak have a bathroom banyo yapmak, yıkanmak have a bill protested senedi protesto olmak have a bone to pick with görülecek bir hesabı olmak have a card up one's gizli bir josparı olmak sleeve have a care çaba sarf etmek, ihmal etmemek have a chat mırt vurmak have a chip on one's öfkesi burnunun ucunda olmak shoulder have a crush on abayı yakmak have a death adder in günahını vermemek one's pocket have a drink bir şey içmek have a finger in every pie her işte parmağı olmak have a good head on one's sağduyu sahibi olmak shoulders have a good mind to do yapmayı aklına koymak sth have a good time iyi vakit geçirmek, eğlenmek have a haircut saçını kestirmek have a hand in -de katkısı bulunmak, bir işle ilgisi olmak have a heart of gold altın gibi kalbi olmak have a heart of stone taş yürekli olmak have a high temperature ateşi olmak have a hold over elinde kozu olmak have a holiday izine çıkmak, tatile çıkmak have a hunch içine doğmak have a liking for -den hoşlanmak have a long wait uzun süre beklemek have a look at sth -e bir göz atmak, bakmak have a look at -e bir göz atmak, bakmak have a lump in one's boğazı düğümlenmek throat have a meal yemek" }, { "text": "yemek have a mind to niyeti olmak have a pity on acımak have a quick temper canı tez olmak have a roof over one's başını sokacak bir yeri olmak head have a roving eye çapkın olmak have a rubdown masaj yaptırmak have a run of luck şansı yaver gitmek have a screw loose bir tahtası eksik olmak have a seat lütfen oturun, buyrun oturun have a share in payı olmak have a shave tıraş olmak have a shower duş almak have a sinking feeling paniğe kapılmak have a smack at bir denemek have a soft spot for düşkün olmak have a sore throat anjin olmak have a stab at denemek have a temperature ateşi olmak have a thick head kalın kafalı olmak have a voice in sth bir şeyde söz sahibi olmak have an abortion düşük yapmak have an accident kaza geçirmek have an excuse mazereti olmak have an eye on göz kulak olmak have an eye to the main işini bilmek chance have been around çok deneyimli olmak, görmüş geçirmiş olmak have breakfast kahvaltı etmek have designs on ele geçirmek için planlar yapmak have done with bitirmek, son vermek, ile işi kalmamak have egg on one's face mosmor olmak have eyes in the back of arkada gözü olmak one's head have forty winks şekerleme yapmak have got to zorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak have got -e sahip olmak, -sı olmak have green fingers bahçe işlerinden anlamak have growing pains büyüme sancıları çekmek have had it bıkmak have hollow legs boğazına düşkün olmak have in mind hatırında tutmak have in one's pocket -i parmağında oynatmak have it away with ile düşüp kalkmak have it both ways her iki durumdan da yararlanmak have it coming hak etmek have it in for zıt gitmek, kaba davranmak, kıl olmak have it off" }, { "text": "with ile düşüp kalkmak have it out with tartışmak have kittens tepesi atmak have no bearings on ile ilgisi olmamak have no business to do sth bir şey yapmaya hakkı olmamak have no objection to sb -e itirazı olmamak have no regrets bir pişmanlık duymamak, hiç pişman olmamak have no use for nefret etmek have nothing between ağzı açık ayran budalası olmamak one's ears have nothing to do with ile ilgisi olmamak have on one's mind endişelenmek have on the tip of one's dilinin ucunda olmak tongue have on üzerinde olmak, giymek, kafaya almak, işletmek have one foot in the grave bir ayağı çukurda olmak have one's back to the köşeye sıkışmak wall have one's cake and eat it ne yardan geçmek ne de serden too have one's cake and eat it bir şeyin kaymağını yemek have one's ear to the kulak kesilmek ground have one's hands full zor başa çıkmak, çok meşgul olmak have one's hands tied eli kolu bağlı olmak have one's head in the aklı bir karış havada olmak clouds have one's heart in one's ödü kopmak boots have one's heart in one's yüreği ağzına gelmek mouth have one's heart set bir şeye karşı durmak against sth have one's knife in sb diş bilemek have one's nose in a book kitaptan başını kaldırmamak have one's nose in the air burnu havada olmak have one's own back acısını çıkarmak, intikamını almak have one's say söz söyleme fırsatı bulmak have one's tail between kuyruğunu kısmak one's legs have one's way başına buyruk olmak have one's wits about one kıvrak, dikkatli ve mantıklı olmak have oneself to thank sorumlu olmak have out (tartışarak) çözümlemek have owing alacağı olmak have pity on acımak have recourse to başvurmak, yardım dilemek, sığınmak have round davet etmek, çağırmak have sb's number numarasını vermek, notunu" }, { "text": "vermek have short arms and deep günahını koklatmamak pockets have something to do with ile ilgisi olmak have sth done -tirmek, -tırmak have sth up one's sleeve koz olarak saklamak have supper akşam yemeği yemek have the devil to pay kıyamet kopmak have the edge on -den üstün olmak, avantajlı olmak have the gift of the gab ağzı laf yapmak have the grace to lütfetmek have the hang of sth yöntemini kapmak, anlamını kavramak have the knack of püf çekidini bilmek have the patience of Job Eyüp sabrı olmak have the reputation of şöhret kazanmak have the runs amel olmak, ishal olmak have the trots amel olmak have to do with ile bir ilgisi olmak, alakası olmak have to go sıkışmak have to zorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak have up mahkemeye vermek have words atışmak, tartışmak have (yardımcı fiil), (have got), -si olmak, almak, yapmak, yemek, içmek, izin vermek, doğurmak, davet etmek, çağırmak, (rüya) görmek, geçirmek, karşılaşmak haven sığınak, liman, barınak havenot fakir kimse haversack asker çantası, arka çantası, kumanya torbası haves malik olanlar havings mal, mülk, servet, zenginlik havoc hasar, zarar ziyan, yıkım, kargaşa hawk doğan, atmaca, gezgin satıcılık yapmak, sokakta öteberi satmak hawk-eyed keskin bakışlı hawk-nosed gaga burunlu hawker seyyar satıcı hawkish savaş yanlısı hawkweed sarı çiçekli bir bitki hawse hole palamar lombarı, palamar gözü hawse loça, palamar gözü hawsehole loça deliği hawser laid yoma, bükme halat hawser halat, palamar, yoma hawthorn akdiken, alıç hay fever saman nezlesi hay fork diren hay meadow çayır, otlak hay mower çim makinesi hay rake çayır tırmığı hay saman, kuru ot haycock tınaz, ot yığını hayfork diren, dirgen, yaba hayloft otluk, samanlık haymaker tınaz makinesi, tırpancı haymaking kuru ot üretimi hayrick bkz.haystack hayseed saman tohumu, kaba köylü haystack saman yığını, tınaz haywire karmakarışık, karman çorman hazard beacon tehlike farı hazard bonus" }, { "text": "iş riski tazminatı hazard tehlike, riske etmek, tehlikeye atmak hazardous waste tehlikeli atıklar hazardous tehlikeli, zararlı, riskli haze ince sis, duman, pus hazel hen dağtavuğu hazel fındık ağacı, ela, konur hazelnut fındık haziness pusluluk, sis, karışıklık, belirsizlik hazing dayak atma, korkutma hazy bulutlu, sisli, puslu, bulanık He has money to burn Denizde kum, onda para he o (erkek) he-man güçlü adam head and shoulders above kat kat iyi/üstün head brick baş tuğlası head for -e gitmek, yolunu tutmak head gap kafa aralığı head into gitmek head loss yük kaybı head money adam başına verilen vergi head of a section şube müdürü, kısım amiri head of state devlet başkanı head of steam gayret head of the family kodak reisi head of the state devlet başkanı head off yolunu kesmek, geçit vermemek head office genel müdürlük, merkez head over heels in love birine sırılsıklam âşık olmak with sb head over heels tepetaklak, tepetaklak perende atma, adamakıllı head race channel iletim arnası head sail pruva yelkeni, ön yelken head sea önden gelen dalgalar head start avantaj, üstünlük head up başkanlık etmek head wind pruva rüzgârı head baş, kafa, baş, baş taraf, akıl, beyin, kafa, lider, başkan, baş, üst kısım, ön taraf, baş, metal paranın resimli yüzü, tura, su, buhar basıncı, başında olmak, başı çekmek, sorumlu olmak, yönetmek, baş olmak, bir yöne doğru hareket etmek ya da ettirmek, (topa) kafa vurmak head-counter anketçi head-hunter kafa avcısı head-on burun buruna, burun buruna headache baş ağrısı headband kafa bandı headboard karyolanın başucundaki tahta headdress başlık headed letter paper antetli mektup kâğıdı headed başlı, başlıklı, antetli header card rehber kart, başlık kartı header label rehber etiket, başlık etiketi header baş kesme makinesi, başak kesme makinesi headfirst başı önde, başı ilerde olarak, baş aşağı headframe şövalman, kuyu kulesi headgate arna baş kapağı headgear başlık headhunter teknik eleman avcısı" }, { "text": "headiness sabırsızlık, haşinlik, baş döndürücülük heading (yazılarda) başlık headlamp far headland burun headless screw başsız vida headless başsız headlight far headline başlık, manşet, özet haber headlong başı önde, paldır küldür, düşünmeksizin, aceleyle headmaster okul müdürü headmistress okul müdiresi headmost en baştaki, en ileri headphone kulaklık headphones (ikili) kulaklık headpiece başlık, lento, miğfer, akıl, kafa headquarters karargâh, merkez büro headrest baş dayanağı headroom boşluk payı, yükseklik heads or tails yazı mı, tura mı headsail pruva yelkeni headscarf başörtüsü headset (ikili) kulaklık headship müdürlük, başkanlık headshrinker psikiyatrist headsman cellat headstock baş dayak, yatak, beşik headstone mezartaşı headstrong inatçı, dikbaşlı, kafasının dikine giden headwaiter şef garson headwall menfez, üst kanat duvarı headward geriye doğru headwaters ırmağı besleyen kaynaklar, pınar başı headway gelişmek headwheel molet, halat makarası headwind karşıdan esen rüzgâr headword madde başı sözcük headwork zihni çalışma heady (alkol) sarhoş edici, çarpıcı, sert, başı dönmüş, heyecanlı heal (yara/vb.) iyileşmek, iyileştirmek, son vermek, bitirmek heal-all her derde deva healable iyileşebilir, iyileştirilebilir healer iyileştiren kimse, doktor health care vücut bakımı health centre sağlık merkezi health certificate sağlık raporu health department sağlık ocağı health insurance sağlık sigortası health officer sağlık memuru health physics sağlık fiziği health sağlık healthful sağlık için faydalı, sıhhi healthiness sağlık healthy sağlıklı heap yığın, kalak, küme, yığmak, kümelemek heaping taşmak üzere, dopdolu hear a pin drop sinek uçsa duymak hear about duymak, haberini almak, bilmek, haberdar olmak hear from haber almak Hear hear! Bravo!, Yaşa! hear of bahsini işitmek, duymak, bilmek, öğrenmek hear out konuşma bitene kadar dinlemek hear işitmek, duymak, haber almak, duymak, öğrenmek, dikkatle dinlemek hearing aid kulaklık, işitme cihazı hearing impaired işitme özürlü hearing loss işitme kaybı hearing işitme duyusu, işitme, işitme alanı, ses erimi, kendi durumunu çevreye duyurma, duruşma, oturum hearken dinlemek, kulak vermek hearsay söylenti, şayia hearse cenaze arabası heart attack kalp krizi heart disease kalp hastalığı" }, { "text": "heart failure kalp yetmezliği heart transplant kalp nakli heart kalp, yürek, kalp, gönül, yürek, merkez, kararlılık, azim, yüreklilik, cesaret, kupa heart-free âşık olmayan heart-to-heart içten, saklısız, açık, samimi, içten, açık heart's to one's heart's doya doya content heartache gönül yarası, ıstırap, acı heartbeat kalp atışı heartbreak ıstırap, acı, derin üzüntü, kalp yarası heartbreaker gönül avcısı heartbreaking kalp kırıcı, çok üzücü heartbroken üzüntülü, kalbi kırık, kederli heartburn mide ekşimesi hearten yüreklendirmek, cesaret vermek, neşelendirmek heartening yüreklendirici, cesaretlendirici heartfelt içten, yürekten, samimi, gerçek hearth plate ocak tablası, ocak levhası hearth ocak, şömine hearthstone ocak taşı, yuva heartily iştahla, istekle, çok, fazla, fazlasıyla heartiness samimiyet heartless acımasız, katı yürekli, zalim, kalpsiz heartlessness kalpsizlik heartrending yürek parçalayıcı, üzücü, çok acıklı heartsick çok kederli, bezgin, bağrı yanık heartstrings güçlü sevgi duyguları heartwarming iç açıcı heartwood özodunu, öz kerestesi hearty içten, yürekten, samimi, (yiyecek) doyurucu, bol heat accumulator ısı akümülatörü heat capacity ısı kapasitesi, ısı sığası heat coil ısı bobini heat conduction ısı iletimi heat conductivity ısı iletkenliği heat conductor ısıl iletken heat consumption ısı tüketimi heat detector ısı detektörü heat dissipation ısı kaybı heat energy ısı dönüneği heat engine ısı makinesi heat exchange ısı alışverişi heat exhaustion sıcak çarpması heat insulating material ısı yalıtım maddesi heat insulating ısı yalıtımı heat insulation ısı yalıtımı heat interchange termal denge, ısıl denge heat loss ısı kaybı, ısı yitimi heat of fusion füzyon ısısı, kaynaşım ısısı heat of reaction reaksiyon ısısı, tepkime ısısı heat of solution erime ısısı heat ray ısı ışını heat resistant ısıya dayanıklı heat resisting ısıya dayanıklı, ısı dirençli heat source ısı kaynağı heat transfer ısı aktarımı, ısı nakli heat wave sıcak hava dalgası heat ısı, sıcaklık, sıcak, eleme yarışı, (dişi ve memeli hayvanlarda) çiftleşme isteği, ateşli/azgın dönem, ısınmak, ısıtmak heatable ısınabilir heated hararetli, heyecanlı, kızgın, ateşli heater ısıtıcı heath fundalık, kır, çalılık, funda, süpürgeotu heathen" }, { "text": "putperest, dinsiz heathenish dinsiz heathenism putperestlik, dinsizlik, barbarlık heathenize dinsizleşmek heather funda, süpürgeotu heating boiler kalorifer kazanı, ısıtma kazanı heating coil rezistans heating inductor ısıtma bobini heating power ısıtma gücü, ısıtma kuvveti heating rate ısıtma hızı heating time ısıtma süresi heating ısıtma jüyesi, ısıtma heatproof sıcağa dayanıklı heatsink ısı yutucu, soğutucu heatstroke bkz.sunstroke heave a sigh of çekmek heave in sight görüş mesafesine girmek heave no stone unturned çalmadık kapı bırakmamak heave to faça edip durmak heave up kusup çıkarmak, vira etmek heave kaldırmak, yukarı çekmek, fırlatmak, kaldırıp atmak, inip kalkmak, şişip inmek, (gemi) seyretmek, belli bir rotada gitmek Heaven forbid Allah göstermesin heaven cennet, ç.gökyüzü, Tanrı, cennet heavenly body gökcismi heavenly cennete ilişkin, cennet gibi, göksel, tanrısal, harika, nefis heavens gök heavenwards gökyüzüne/cennete doğru heaver manivela, kaldırıcı heavier-than-air havadan ağır heavily ağır bir biçimde heaviness ağırlık, şiddet, kasvet heavy artillery uzun menzilli toplar heavy atom ağır atom heavy current güçlü akım, şiddetli akım heavy duty ağır iş, ağır yük heavy earth baryum oksidi heavy fuel ağır yakıt, mazot heavy goods ağır yük heavy hydrogen ağır hidrojen heavy industry ağır endüstri, ağır sanayi heavy metal ağır metal heavy metals ağır metaller heavy nucleus ağır çekirdek heavy oil ağıryağ heavy particle ağır parçacık heavy petrol ağır benzin heavy rain şiddetli yağmur, kara yağmuru heavy traffic ağır trafik heavy water ağır su heavy weight ağır sıklet heavy ağır, yoğun, ağır, şiddetli, ciddi, salmaklı, ağır, (davranış, duygu) ağır, yavaş, yorucu, güç, ağır, (yiyecek) ağır, sindirimi güç, (hava) ağır, boğucu, yoğun (denizde) dalgalı, fırtınalı, üzgün, hüzünlü heavy-handed kaba, patavatsız, can sıkıcı, beceriksiz, zalim heavy-hearted kederli heavy-laden ağır yüklü heavyhearted üzgün, kederli heavyweight ağır siklet hebdomadal haftalık, yedi günlük hebetate zihnini körleştirmek, zekâsını kaybetmek hebetude zihin körlüğü Hebraism ibranice deyim, Musa dini Hebraistic ibranilere ait Hebrew İbrani hecatomb katliam heck kahrolası heckle sıkıştırmak, sorularla sözünü" }, { "text": "kesmek hectare hektar hectic heyecanlı, telaşlı, hareketli hecto- (önek) hekto hectogramme hektogram hectograph hektograf hectometer hektometre hector kabadayı, yıldırmak, sindirmek, taciz etmek heddles gücü takımları hedge sparrow çit serçesi hedge çit, çalı, (against ile) koruma, çitle çevirmek, lafı dolandırmak, doğrudan doğruya yanıt vermekten kaçınmak hedgehog kirpi hedger bahçıvan, bostancı hedgerow (yol kenarında/vb.) sıra sıra çalılar hedging hedging hedonism fels.hedonizm, hazcılık hedonist zevk düşkünü kimse hee haw eşek anırması, anırmak heebie jeebies yürek çarpıntısı, korku nöbeti, telaş heed dikkat etmek, önemsemek, dinlemek, kulak vermek, dikkat, önem heedful dikkatli, ihtiyatlı heedless dikkatsiz, önem vermeyen heehaw eşek anırması, gürültülü kahkaha heel iron nalça heel topuk, ökçe, topuk, (ayakkabıya) ökçe takmak heeled topuklu, ökçeli, para babası heeler kunduracı, bir politikacının adamı heeling yana yatma heft ağırlık, kaldırmak hefty iri, güçlü kuvvetli, etkili hegemony üstünlük, egemenlik, hegemonya hegira hicret heifer doğurmamış genç inek, düve heigh-ho! Eyvah! height control yükseklik ayarı height yükseklik, yüksek yer, pozisyon, doruk, en üst derece, zirve, ana çekit heighten yükselmek, yükseltmek, artırmak heinous tiksindirici, iğrenç, çirkin heinousness iğrençlik, çirkinlik, kötülük heir apparent veliaht heir varis, mirasçı, kalıtçı heirdom vârislik, kalıt heiress kadın mirasçı heirloom kuşaktan kuşağa geçen değerli şey heirship varislik, miras heist soygun, hırsızlık, hırsızlık yapmak, çalmak, aşırmak Hejaz Hicaz Hejira Hicret helianthus ayçiçeği, günebakan heliborne dikuçarla taşınan helibus yolcu dikuçarı helical antenna helis anten helical gear helezon dişli, helis dişli helical spring helezoni yay, sarmal yay helical helezoni, sarmal helicoid sarmal, helezoni, helikoid, aylanç, burgu yüzeyi helicon helikon helicopter helikopter, dikuçar heliocentric güneş merkezine bağlı, günmerkezli heliograph ayna telgrafı helioscope güneş gözmerceği heliostat helyostat, gündüşürücü heliotherapy güneşle tedavi, helyoterapi heliotrope güneş çiçeği, kediotu, açık mor, kantaşı heliotropic wind helyotropik rüzgâr, güneşi izleyen rüzgâr heliotropic helyotropik, ışık etkisiyle yön değiştiren heliotropism günedoğrulum heliport dikuçar pisti, dikuçar alanı helium filled lamp helyum lambası helium gas helyum gazı helium helyum helix helis," }, { "text": "helezon, sarmal eğri, ilbiz hell cehennem, (vurguyu artırmak için kullanılır), kahrolasıca!, kahretsin!, lanet olsun! hell-bent kararlı, kafasına koymuş, istekli hellcat şirret kadın hellebore çöpleme Hellene Helen, Yunanlı Hellenism eski Yunan medeniyeti, Helenizm Hellenist Yunan dili ve edebiyatı bilgini hellenize Yunanlılaştırmak, Yunanca konuşmak Hellespont Çanakkale Boğazı hellfire cehennem azabı hellhound şeytan hellion haylaz çocuk hellish berbat, cehennem gibi, tatsız, can sıkıcı hellishness korkunçluk hello merhaba, alo, a!, hay Allah!, hey helluva çok fena, çok iyi, çok fena, çok iyi hellward cehenneme doğru helm dümen, lider, baş, yönetici helmet kask, miğfer, tolga helmeted miğferli, başlıklı helminth kurt, bağırsak solucanı helmless başıboş helmsman yönetici, idareci, dümenci helot köle, esir help program yardım bağdarlaması Help yourself Buyurun, özünüz alınız (yemek/istenilen şey) help yardım etmek, kömek etmek, işe yaramak, daha iyi yapmak, (to ile) (özüne) almak, yardım, kömek, yardımcı Help! imdat!, Yetişin! helper yardımcı, çırak, hizmetçi, uşak helpful yardımcı, yararlı helpfulness yardımseverlik helping yemek servisi, porsiyon helpless yardıma muhtaç, çaresiz, aciz helpmate yardımcı, ortak helpmeet arkadaş, eş helter-skelter aceleyle, apar topar, paldır küldür, aceleyle/telaşla (yapılan) helve sap, tutamak, sap takmak Helvetia isviçre Helvetian isviçreli, isviçre'ye ait hem and haw around kem küm etmek hem in kuşatmak, çevresini sarmak hem (giysi) kenar, baskı, kıvırıp kenarını bastırmak hema- (önek) kan hematite hematit, kantaşı hemato- (önek) kan hematology hematoloji hemi- (önek) yarı hemicellulose hemiselüloz hemicycle yarım daire hemimorphite hemimorfit hemiplegia yarım inme hemisphere yarıküre hemispheric yarıküreye ait hemistich yarım mısra hemline etek boyu, etek ucu hemlock köknara benzer bir çam ağacı, baldıran, ağıoutu hemo- (edat) kan hemoglobin hemoglobin hemophilia hemofili hemorrhage kanama hemorrhoid basur, hemoroid hemp rope kenevir halat, kenevir ip hemp kenevir, kendir hemstitch kenar dikişi, kenar süsü, antika, sıçandişi, ajur yapmak hen bane banotu hen party kadınlar toplantısı hen tavuk, dişi kuş hence bu nedenle, bundan dolayı, buradan, şu andan itibaren Hence! Defol! henceforth bundan böyle," }, { "text": "şimdiden sonra, bu andan itibaren henceforward bundan böyle henchman dalkavuk hencoop kümes henna kına henpeck başının etini yemek henpecked kılıbık, avratağız hep açıkgöz, şans, talih, baht heparin heparin hepatic karaciğere ait, karaciğer hepatica ciğerotu hepatitis hepatit, karaciğer yangısı hepatologist hepatolog hepatology hepatoloji heptad yedi değerli atom heptagon yedigen heptagonal yedi açılı heptahedron yedi yüzlü cisim heptane heptan her (dişil) onu, ona, o, onun herald haberci, müjdeci, birşeyin müjdecisi olmak heraldry arma, armacılık herb (nane/vb.) ot, bitki herbaceous otsu, otsul herbage yeşillik, ot herbal otlara ait, bitkisel herbalist şifalı bitkiler yetiştiren/satan kimse herbarium kurutulmuş bitki koleksiyonu herbicide herbisit, bitki öldürücü herbivore ot yiyen hayvan, otçul hayvan herbivorous (hayvan) otobur, otçul Hercules Herkül, çok kuvvetli adam herd instinct sürü içgüdüsü herd of sheep kotan, koyun sürüsü herd hayvan sürüsü, sığırtmaç çoban, (insanlar için) koyun sürüsü herdsman çoban, sığırtmaç here and there şurada burada, arasıra, ötede beride Here goes! Başlıyoruz!, işte başlıyorum!, Haydi bakalım! Here you are işte, buyurun here burada, buraya, bu çekitte, burada, işte, hey hereabouts buralarda, yakında hereafter bundan sonra, gelecekte, ölümden sonraki yaşam, ahret hereat bunun üzerine, bundan dolayı hereby şimdi, bu vesileyle, bundan ötürü hereditament kalıtsal, mirasla geçen mal hereditarily miras olarak hereditary factor kalıtım faktörü hereditary kalıtsal heredity kalıtım, soyaçekim herein bunda, bu yazının içinde heresy dinsel/toplumsal değerlere aykırı görüş heretic kabul olunmuş doktrinlere karşı olan kimse, kendi dininin inançlarına karşı gelen kimse heretofore bundan evvel, şimdiye kadar, öteden beri hereunto bu zamana kadar hereupon bunun üzerine herewith ilişikte, beraberinde heritable kalıtım yoluyla kalabilen heritage miras, kalıt hermetic sımsıkı kapalı, havageçirmez hermit crab pavurya hermit münzevi kimse hermitage inziva yeri hernia fıtık hernial fıtıklı hero kahraman heroic yiğitçe, kahramanca, kahramanlıkla ilgili heroical kahraman, kahramanca heroics abartmalı söz ya da davranışlar heroin eroin heroine kadın kahraman heroism kahramanlık heroize kahramanlaştırmak, kahraman rolünü oynamak heron balıkçıl herpes uçuk herpetology" }, { "text": "sürüngenbilim herring ringa balığı herringbone stitch çapraz dikiş, iğneardı dikiş herringbone balıksırtı hers (dişil) onunki, onun herself (dişil) kendisi, özü hertz hertz Hertzian waves Hertz dalgaları, ünalgı dalgaları Hertzian Hertz Herzegovina Hersek hesitancy duraksama, tereddüt hesitant kararsız, ikircikli hesitate tereddüt etmek, duraksamak hesitation tereddüt, duraksama hessian kaba kendir bezi het up heyecanlı, telaşlı hetaera cariye hetaira gözde hetero karşı cinse ilgi duyan, homoseksüel olmayan, hetero, karşı cinse ilgi duyan kimse hetero- (önek) başka, farklı, diğer heterocyclic compound heterosiklik bileşik heterocyclic heterosiklik heterodyne receiver heterodin alıcı heterodyne heterodin heterogamy heterogami heterogeneity heterojenlik, farklı oluş, çokyapımlılık heterogeneous radiation heterojen radyasyon, çoktürel ışınım heterogeneous reaction heterojen reaksiyon, çoktürel tepkime heterogeneous heterojen, çoktürel heterogenesis heterogenez heterogenetic farklı soydan gelen heteromorphic heteromorf heteromorphism heteromorfizm heteronomous bağımlı, özerk olmayan heteropolar heteropolar, çoktürel ucaylı heterosexual karşı cinse ilgi duyan, heteroseksüel, zıtcinsel heterotrophic dışbeslek, heterotrof heterotrophism dışbesleklik, heterotrofi heterozygote heterozigot heuristic approach keşifsel yaklaşım heuristic keşifsel, buluşsal hew kesmek, yarmak, çapmak hewer baltacı, oduncu hewn stone yontma taş hex büyü, nazar, nazar değmek, büyülemek hexa- (önek) altı hexad altılık türküm hexadecane heksadekan hexadecanol heksadekanol hexadecimal notation onaltılı gösterim hexadecimal onaltılı hexagon head screw altıgen başlı vida hexagon nut altı köşe somun hexagon altıgen hexagonal altıgen hexahedron altıyüzlü hexane heksan hexose heksoz hey hey heyday en parlak dönem, altın çağ hi selam, merhaba hiatus boşluk, eksiklik hibernal kışa ait hibernate kış uykusuna yatmak hibernation kış uykusu Hibernian irlanda'ya ait, irlandalı hibiscus amberçiçeği, gülhatmi hiccup hıçkırık, hıçkırmak, hıçkırık tutmak hick hödük, kıro hickey sivilce, boru bükme aleti hickory Amerikan ceviz ağacı hidalgo ispanyol asılzadesi hidden damage gizli zarar, gizli hasar hidden inflation gizli enflasyon hidden gizli, yaşırın, gömülü hide one's face in shame utancından yere geçmek hide one's head utancından saklanmak hide one's light under a özünü göstermemek bushel hide saklamak, gizlemek, yaşırmak, gizlenmek, saklanmak, deri, post hide-and-seek saklambaç hideaway" }, { "text": "(sakçıdan) saklanacak yer hidebound dar görüşlü, sabit fikirli hideous çirkin, berbat, iğrenç, korkunç hideousness iğrençlik, çirkinlik hiding place saklanacak yer hiding dayak hie acele etmek, acele gitmek hierarchical structure hiyerarşik yapı hierarchical hiyerarşik, aşamalı hierarchy hiyerarşi, aşama düzeni, sıradüzen higgle pazarlık yapmak, çekişmek higgledy-piggledy karmakarışık, altüst, karman çorman higgling pazarlık high and dry çaresiz, dımdızlak ortada kalmış high and low her yerde high and mighty kibirli, gururlu, azametli high beam headlamp uzun huzmeli far high beam yüksek huzme, uzun huzme high blood pressure yüksek tansiyon high colour koyu renk high command baş kumandanlık high contrast yüksek kontrast high court of appeal yargıtay High Court Yüce Divan, yüksek mahkeme high day bayram, yortu günü high definition yüksek netlik high efficiency machine yüksek verimli kılga high energy fuel yüksek verimli yakıt high fidelity sesi aslına yakın derecede verme high forest koru ormanı high frequency yüksek frekans, kısa dalga high gear yüksek vites high green syrup beyaz şurup high jinks gürültülü eğlence, çılgınlık high jump yüksek atlama high life lüks hayat, sosyete hayatı, kibar sınıf high noon tam öğle vakti high power yüksek güç high pressure area yüksek basınç alanı high pressure yüksek basınç high price yüksek fiyat high priced goods yüksek fiyatlı mallar high priced yüksek fiyatlı high relief yüksek kabartma high school graduate lise mezunu high school lise high seas açık denizler high society sosyete high street ana cadde high tea erken akşam yemeği, ikindi kahvaltısı high temperature yüksek sıcaklık high tension yüksek gerilim, yüksek voltaj high tide met, kabarma, doruk high treason ihanet high velocity yüksek hız high voltage yüksek gerilim high yüksek, yüce, ulu, hayranlık uyandırıcı, yüksek, (zaman) tam, (yiyecek) bayat, esrik, uyuşturucu etkisi altında, uçmuş, uçuşta, yükseğe, yüksekte, yüksek çekit, yüksek derece, doruk, büyük heyecan, coşku, mutluluk, yüksek yer high-altitude airplane yüksek irtifa uçağı high-altitude yüksek irtifa high-boiling" }, { "text": "yüksek derecede kaynar high-class kaliteli, birinci sınıf, mükemmel high-density yüksek yoğunluklu high-flier gözü yüksekte olan kişi high-flown (dil) tumturaklı, ağdalı, kibirli high-grade üstün kaliteli high-handed despot, zorba high-hat burnu büyük high-level çok önemli, zirve, yüksek düzeyli high-minded yüce gönüllü, prensip sahibi, asil ruhlu high-octane petrol yüksek oktanlı benzin high-pitched çok tiz, dik meyilli high-powered güçlü, hızlı, kuvvetli high-quality yüksek nitelikli, yüksek kaliteli high-resistance yüksek dirençli high-resolution yüksek kararlı high-rise yüksek, yüksek (yapı) high-sounding şatafatlı, azametli, tantanalı high-speed camera yüksek hızlı kamera high-speed printer yüksek hızlı yazıcı high-speed yüksek hızlı, son süratle giden high-spirited canlı, oynak, cesur high-strength yüksek mukavemetli, yüksek dayançlı high-strung asabi, sinirleri gergin high-toned yüksek perdeli high-voltage cable yüksek gerilim kablosu high-water azami kabarma, taşkın highball ileri işareti, çok hızlı gitmek highbred soylu highbrow aydın (kimse) highchair çocuklara yüksek mama iskemlesi higher bid daha yüksek teklif higher education yüksek öğrenim higher daha yüksek, bir üst highest bid en fazla teklif, en yüksek fiyat highest sum en yüksek toplam, azami meblağ highest en yüksek, en fazla highhanded amirlik taslayan highland dağlık (bölge) highlands yüksek yöre, dağlık bölge, dağlık yer highlight (resimde) parlak çekit, en önemli/göze çarpan kısım, (neyinse özel bir bölümüne) dikkati çekmek, önem vermek highly soluble yüksek oranda çözünür highly strung çok duygusal, hassas highly çok, yüksek derecede, çok iyi Highness (His/Her/Your ile) Ekselansları highroad anayol highway anayol, karayolu highwayman eşkıya, soyguncu hijack (uçak/gemi/vb.) kaçırmak hijacker (uçak/gemi/vb.) kaçıran kimse, korsan hike (kırda) uzun yürüyüş, uzun yürüyüşe çıkmak hilarious gülünç, komik, neşeli, şamatalı hilarity neşe, şamata hill meadow tepe otlağı hill station yayla hill tepe hillbilly çiftçi, kentçi hilliness tepeli oluş hillock küçük tepe, tepecik hillside yamaç hilltop doruk hilly tepelik, inişli yokuşlu hilt kabza hilum hilum, tohum göbeği him (eril) onu, ona Himalayas Himalaya Dağları himself (eril) kendisi, özü hind leg arka ayak hind legs arka bacaklar hind" }, { "text": "arka hindbrain arka beyin hinder engellemek Hindoo Hintli, Hindu hindquarters kaba et hindrance engel hindsight birşeyin nitelik ya da anlamını sonradan anlama Hindu Hinduizm dininden olan kimse, Hindu Hinduism Hinduizm hinge joint reze eklem hinge menteşe, menteşe takmak hinged menteşeli, rezeli hinny katır hint at hissettirmek hint sezindirme, ima, belirti, işaret, yararlı öğüt, ima etmek, dokundurmak, sezindirmek, çıtlatmak hinterland iç bölge hip joint kalça eklemi hip pocket arka cep hip kalça hipbone kalça sümüğü, leğen sümüğü hipped fazla meraklı hippie hippi hippo suaygırı hippodrome hipodrom, sirk, dans salonu hippopotamus suaygırı hippy bkz.hippie hirable kiralanabilir hircine keçi gibi, şehvetli hire out kiraya vermek hire purchase taksit, taksitle alışveriş hire kiralamak, tutmak, (adam) tutmak, iş vermek, kira, kiralama hired hand verginli işçi hirer kirayla tutan kimse, kiracı, kiraya veren hirsute kıllı, sert, diken gibi, saçlı His bark is worse than his Osurdumu mangalda kül bırakmaz bite His Highness Ekselansları His Majesty Kral Hazretleri his (eril) onun, onunki, onun Hispanic ispanya'ya ait hispid dikenli, kaba saçlı hiss tıslamak, ıslıklamak, tıslama, ıslık hissing ıslıklama hist Sus!, Dur!, Dinle!, yükseltmek histamine histamin histaminic histaminik histidine histidin histogram histogram, dikdörtgen çizge histologist dokubilimci histology histoloji, dokubilim histone histon historian tarihçi historic cost tarihi maliyet historic (olay/yer) tarihi, tarihsel, önemli historical geography tarihsel coğrafya historical linguistics tarihsel dilbilim historical tarihsel, tarihi, tarihe geçmiş, tarihle ilgili historiographer tarihçi history tarih, tarihsel öykü/olay, geçmiş histrionic tiyatral, yapmacık histrionics yapmacık davranış, rol, artistlik, ayak hit a snag çıkmaza girmek hit and miss gelişigüzel hit below the belt belden aşağı vurmak, kalleşlik etmek hit home can evinden vurmak hit it off with ile iyi geçinmek hit it off iyi geçinmek hit man kiralık katil hit on tesadüfen bulmak hit or miss gelişigüzel hit out at karşı çıkmak, sözlerle saldırmak hit out şiddetle eleştirmek, saldırmak, yumrukla vurmak hit sb below the belt" }, { "text": "arkadan vurmak hit the bottle kafayı çekmek hit the bull's eye on ikiden vurmak hit the ceiling tepesi atmak hit the deck yataktan kalkmak hit the jackpot turnayı gözünden vurmak hit the mark hedefi vurmak hit the nail on the head tam üstüne basmak, taşı gediğine koymak hit the road yola koyulmak hit the roof tepesi atmak hit the sack yatmak hit the spot ilaç gibi gelmek hit vurmak, çarpmak, vurmak, çarptırmak, varmak, ulaşmak, tokat, yumruk, vuruş, vurma, darbe, (şarkı/vb.) sevilen/tutulan şey, başarı, isabet, hedefe ulaşma hit-and-run çarpıp kaçan (haydavcı) hitch one's waggon to a gözü yükseklerde olmak star hitch up (pantolon) yukarı çekmek hitch bağlamak, takmak, otostop yapmak, çekiş, ani çekme, engel, terslik, pürüz hitchhike otostop yapmak hitchhiker otostopçu hither and thither her tarafa, şuraya buraya hither buraya hithermost bu tarafa en yakın olan hitherto şimdiye dek, şimdiye kadar Hittite Hitit hive off fason iş vermek hive arı kovanı hives kurdeşen hoar kır, ağarmış, kırağı hoard istif, istif etmek, biriktirmek, stoklamak hoarding ilan tahtası, tahta perde, çit hoarfrost kırağı hoarhound köpekayası hoarse (ses) kısık, boğuk, kısık sesli hoarseness boğuk seslilik, kısıklık, tutukluk hoary (saç) kır, ak hoax aldatmaca, oyun, muziplik, işletmek, gırgır geçmek, kafaya almak hob freze etmek, kılavuz salmak hobble skirt dar etek hobble topallamak hobby hobi, düşkü hobbyhorse at başlı sopa, sabit fikir, saplantı hobgoblin gulyabani, ifrit hobnail iri başlı çivi, kabara hobnob (özellikle özünden mevkice yüksek kimlese) sıkıfıkı olmak, arkadaşlık etmek hobo aylak, serseri, boş gezenin boş kalfası Hobson's choice tek seçenek, tek çare, ya bu ya hiç hock beyaz Alman şarabı hockey hokey hocus aldatmak, oyun etmek, sarhoş etmek hocus-pocus sihirbazın sözleri, hokkabazlık hod tuğla ve harç tenekesi hodden kalın yünlü kumaş hodgepodge türlü yemeği hodograph hodograf hodometer yolölçer, odometre hodometry yolölçüm, odometri hodoscope hodoskop hoe crops çapa ürünleri hoe cultivation çapa tarımı hoe çapa," }, { "text": "bahçe çapası, çapalamak hoe-down halk oyunları gecesi hoeing machine çapa kılgası hog cholera domuz vebası hog domuz, besi domuzu, obur ve pis kimse, pisboğaz, açgözlü domuz, (neyinse tümünü) özüne saklamak, açgözlülük yapmak hog-tie el ve ayakları beraber bağlamak hogback domuz sırtı tepe hogged dar sırtlı, kısa kesilmiş hogget koyun yavrusu hoggish domuz gibi, aç gözlü, arsız hoggishness açgözlülük hogshead büyük fıçı hogwash atmasyon hoi polloi avam, ayaktakımı hoick uçağı aniden yukarı döndürmek hoist frame şövalman, kuyu kulesi hoist yükseltmek, kaldırmak, yukarı çekmek, yükseltme, yukarı kaldırma, ağır yük asansörü hoitytoity azametli, kibirli, düşüncesiz, kibirlilik, düşüncesizlik, hoppalık hokey-pokey sokakta satılan dondurma hokum saçmalık, basmakalıp hold a secret sır saklamak hold against ön yargıyla davranmasına neden olmak hold aloof yaklaşmamak hold an office bir makam işgal etmek hold back zapt etmek, tutmak, gizli tutmak, özünü tutmak hold down (işi) yürütmek, düşük düzeyde tutmak, tutunmak hold forth nutuk çekmek, lafı iyice uzatmak hold good geçerli olmak, değerini korumak hold in abomination nefret beslemek hold in esteem saygı göstermek hold in high esteem el üstünde tutmak hold in high regard el üstünde tutmak hold in kontrol altına almak, tutmak, zapt etmek Hold it Öyle kal!, Kıpırdama! hold no brief başı boş olmamak hold off uzakta tutmak, yaklaştırmamak, geciktirmek hold on (çınkada) beklemek, devam etmek, bırakmamak Hold on! Dur!, Bekle! hold one's breath nefesini tutmak, heyecanla beklemek hold one's ground durumunu muhafaza etmek, yerini korumak hold one's peace sesini çıkarmamak, susmak hold one's tongue sesini kesmek, çenesini kapatmak, dilini tutmak hold out for beklemek hold out the olive branch zeytin dalı uzatmak hold out ileri sürmek, sunmak, vermek, dayanmak hold over ertelemek, geri bırakmak hold sth against suçlamak hold sth cheap kıymetini bilmemek, hor görmek hold the bag kabak başında patlamak hold the fort göz kulak olmak Hold the line please! Çınkayı kapatmayın lütfen!, Ayrılmayın lütfen!" }, { "text": "hold the line çınkada beklemek, hatta kalmak Hold the line! hattan ayrılmayın, lütfen hold the market piyasayı elinde tutmak hold the reins dizginleri ele almak hold to korumak, sürdürmek, izlemek, bağlı kalmak hold together tutturmak, bir arada tutmak, ayrılmamak hold up geciktirmek, yolunu kesip soymak hold with uzlaşmak, aynı düşüncede olmak Hold your horses! Ağır ol! hold tutmak, tutturmak, geride tutmak, kontrol altına almak, içine almak, almak, sahip olmak, elinde tutmak, (neyise) oluşturmak, yapmak, belli bir durumda tutmak, saymak, farzetmek, inanmak, sürmek, devam etmek, tutma, tutuş, tutamak, tutunacak yer, gemi ambarı holdall seyahat çantası holdback engel holder sahip, hamil holdfast çengel, işkence, mengene, dayak, destek, kenet holding area bekleme sahası holding company holding şirketi holding period bekletme süresi holding point bekleme çekidi holding mal, arazi, tahvil holdover nakli yek-n holdup (trafik nedeniyle) gecikme, silahlı soygun hole delik, oyuk, kovuk, oyuk, in, (golf) delik, top çukuru, in, izbe, karanlık ve pis yer, (golf) topu deliğe sokmak holey delikli holiday clothes bayramlık elbise holiday season tatil sezonu holiday village tatil köyü holiday tatil, dinlence, tatil yapmak holidaymaker tatil yapan kimse, tatile çıkmış kimse holidays with pay verginli izin holiness mukaddeslik holing-through bağlama delmesi Holland Hollanda Hollander Hollandalı hollands bir çeşit cin, ardıç suyu holler bağırmak, kışkırmak hollow pretense samimiyetsizlik hollow tile delikli tuğla hollow wall içi boş duvar hollow boş, oyuk, içi boş, çukur, gürisne, (ses) yankı yapan, boşluktan gelen, çukur, oyuk, delik, oymak, deşmek, düzeltmek, kazıp çıkarmak, oyup çıkarmak, kayırmak, çukura salmak, alttan oymak, eğmek, oyup aparmak, içeri eğmek, boşaltmak, içi oyulmak, içi boşalmak hollow-eyed gözleri çukura kaçmış hollow-hearted vefasız hollowness çukurluk, boşluk, boğukluk, açlık, aldatıcılık holly çobanpüskülü hollyhock gülhatmi holm oak pırnal, pırnar holmium holmiyum holo- (önek) tüm, bütün, tamamen holocaust özellikle yangın sonucu olan kırım, büyük tahribat Holocene Holosen, dördüncü zamana ait birikinti hologram hologram holograph imza sahibinin eliyle" }, { "text": "yazılmış belge holography holografi holomorphic holomorf holothurian denizhıyarı holster tabanca kılıfı Holy Koran Kuran-ı Kerim Holy Land Filistin Holy Water takdis olunmuş su, zemzem holy mukaddes homage saygı, hürmet hombre adam home address asıl adres, fiziksel adres home banking ev bankacılığı home base anayurt üssü, merkez home bill dahili senet home currency ulusal para, milli para home economics ev ekonomisi home for aged kocalar evi, karılar evi, kartlar evi home industry ev endüstrisi home loan konut kredisi home made evde yapılmış, yerli malı Home Office içişleri Bakanlığı, içişleri Bakanlığı home port demirleme limanı Home Secretary içişleri Bakanı home truth acı gerçek home ev, yuva, kodak ocağı, yurt, vatan, evde, eve, eve ilişkin, yuvayla ilgili, eve özgü, kökene ilişkin, yabancı kökenli olmayan, evde yuapılmış, evde hazırlanmış, (maç) öz sahasında, (takım) ev sahibi home-brew evde yapılan içki home-folks yakın akrabalar home-grown yurt içinde üretilen homebound eve doğru giden homebred yerli, ehli homecoming eve dönüş, yuvaya dönüş homeland anavatan, yurt, memleket homeless evsiz, yuvasız, yurtsuz, kimsesiz homelike ev gibi, cana yakın homeliness basitlik, sadelik, zevksizlik, çirkinlik homely basit, yalın, sade, gösterişsiz, kaba saba, çirkin, tipsiz homemade evde yapılmış homeo- (önek) benzer, aynı homeomorphic homeomorf, benzerşekilli homeomorphism homeomorfizm, benzerşekillilik homeopathy bkz.homoeopathy homer yuvasına dönen güvercin homesick sıla hasreti çeken, yurtsamış homesickness sıla hastalığı homespun evde dokunmuş, saf, temiz kalpli homestead ev ve çevresindeki arazi, çiftlik evi, devlet tarafından ekip biçmek ve üzerinde yaşamak şartıyla verilen arazi homeward eve doğru olan, eve doğru giden, bkz.homewards homewards eve, eve doğru homework ev ödevi homey evdeki gibi rahat, selikalı, rahat, özünü evdeki gibi hissetmek homicidal adam öldürmeye yatkın homicide adam öldürme, cinayet, katil, cani homily vaız veya hitabe, uzun ve sıkıcı nasihat, vaaz homing pigeon posta güvercini homing (güvercin) yolu bulabilen, (modern savaş silahları) hedefini bulan hominid insangillere ait, insangillerin üyesi hominoid insansı, insan gibi hominy mısır" }, { "text": "lapası Homo erectus ayakları üzerinde dikelebilen eski insan Homo faber araç kullanabilen eski insan Homo sapiens insan Homo insan, homo, homoseksüel, eşcinsel homo- (önek) benzer, aynı, gibi, tıpkı homocentric merkezleri bir olan homocyclic homosiklik homocysteine homosistein homoeopathy bir hastalığı benzeri ile tedavi etme yöntem ve kuramı homogeneity homojenlik, tektürellik homogeneous equation homojen denklem, türdeş denklem homogeneous homojen, türdeş, tektürel homogenesis aynı türden olan şey homogenization homojenleştirme, tektürelleştirme homogenize homojenleştirmek homogenizer homojenleştirici homogenous benzeşik homograph eşyazımlı homography eşyazımlılık homologate onaylamak, tasdik etmek homologation onay, tasdik homologous homolog, benzeşik homology homoloji, benzeşim, eşitlik homomorphic homomorf, benzeryapılı homomorphism homomorfizma, benzeryapı homonym okunuş ve yazılışları özdeş, anlamları ayrı sözcük, eşadlı homonymy eşadlılık homophone eşsesli homophonic homofon, sesteş homophony eşseslilik homopolar magnet eşkutuplu mıknatıs homopolar homopolar homoscedastic homoskedastik, eşdeğişkeli homosexual homoseksüel, eşcinsel homothetic homotetik homothety homoteti, benzeşim homozygous homozigot Honduras Honduras hone (bıçak/kama/vb.) bilemek honest dürüst, namuslu, güvenilir honestly dürüstçe, gerçekten, doğruyu söylemek gerekirse, aslında Honesty is the best policy Dürüstlük en iyi yoldur honesty dürüstlük, doğruluk honey bread keçiboynuzu honey bal, tatlım, canım, sevgilim, şekerim honey-sweet bal gibi tatlı honeybee balarısı honeycomb coil petek bobin honeycomb radiator petek radyatör honeycomb petek, bal peteği honeydew melon kavun honeyed ballı, tatlı, yumuşak (dil) honeymoon balayı honeysuckle hanımeli honeywort arıçiçeği hong Çin'de fabrika honing machine perdahlama kılgası honing bileme, kılağılama, honlama honk kaz sesi, korna sesi, ötmek, (korna) öttürmek honor bkz.honour honorable mention teselli mükâfatı honorarium vergin honorary degree şeref payesi honorary doctorate fahri doktorluk honorary member onur üyesi honorary office fahri görev honorary secretary onursal sekreter honorary (birdem/iş/vb.) şeref payesi olarak verilmiş, onursal, fahri honour onur, şeref, saygı, saygıdeğerlik, itibar, onur vermek, şereflendirmek, (bono/çek/vb.) kabul edip ödemek honourable namuslu, onurlu, saygıdeğer, saygın honours mezuniyet derecesi, şeref payesi hooch içki, alkollü içecek hood lock kaput kilidi, kaput mandalı hood kukuleta, kapişon, başlık, (Aİ) kaput hooded crow leş" }, { "text": "kargası hooded başlıklı, kapşonlu, başlığa benzeyen, ibikli hoodlum külhanbeyi, kabadayı, serseri hoodoo uğursuz kimse/şey, uğursuzluk getirmek, uğursuzlaştırmak hoodwink kandırmak, aldatmak hooey zırva hoof it yaya gitmek, dans etmek hoof toynak hoofed toynaklı hooha yaygara hook and eye erkek ve dişi kopça, kanca ve gözü hook bolt çengelli cıvata, kancalı cıvata hook up kancaya bağlamak, birleştirmek hook çengel, kanca, olta iğnesi, kopça, orak, (boks) dirsek, olta ile tutmak, çengellemek, asmak hook-and-eye hinge çengelli menteşe hook-nosed gaga burunlu hooka nargile hooked çengel biçiminde, çengel ..., (uyuşturucuya) müptela, (neyese) düşkün, hasta, meraklı, tutkun hooker tek direkli balıkçı gemisi, fahişe, orospu hookup bağlantı, birbirine bağlama hookworm kancalıkurt hooky mektep kaçağı hooligan serseri, kabadayı, koçu hoonigan trafik magandası, otoş, dikkatsiz haydavcı hoop iron çember demiri hoop çember hooped çemberli, kasnaklı hooper fıçıcı, kasnakçı hoopoe çavuşkuşu, ibibik, hüthüt hooray bkz.hurray hoosegow hapishane hoot owl baykuş hoot (at/with ile) ötmek, öttürmek, baykuş sesi, otomobil ya da vapur kornası sesi, yuhalama hooter siren, düdük, paydos düdüğü hoover çıngılı süpürge, çıngılı süpürgeyle temizlemek Hop it Bas git!, çekip gitmek, gidivermek hop the twig kuyruğu titretmek hop tek bacak üstünde zıplamak, sekmek, sıçramak, hoplamak, sıçrama, zıplama, sekme, uçak yolculuğu, şerbetçiotu hope umut etmek, ummak, umut, ümit hopeful umut verici, umutlandırıcı, umutlu hopefully umut verici bir biçimde, umut vererek, umarım, inşallah hopefulness ümit verici durum, umutluluk hopeless umutsuz, ümitsiz, yararsız, boşuna, işe yaramaz, yeteneksiz, beceriksiz, kötü hopomythumb cüce hopper closet su depolu tuvalet hopper doldurma hunisi, çamur ve çöp mavnası, silo hopping mad çok sinirli, kudurmuş hopple engel hopscotch seksek oyunu horde kalabalık, sürü, kuldur destesi horehound köpekayası horizon ufuk, çevren horizontal antenna yatay anten horizontal flyback satırbaşı yapma horizontal growing yatay büyüme horizontal line yatay çizgi, ufki hat horizontal plane yatay düzlem horizontal scanning yatay tarama horizontal size yatay uzunluk, genişlik horizontal velocity yatay hız horizontal yatay, yatık, ufkî, düz" }, { "text": "hormonal hormonal, hormonla ilgili hormone hormon horn antenna koni anten horn button klakson düğmesi, korna düğmesi horn in bir işe burnunu sokmak horn loudspeaker koni hoparlör horn of plenty bolluk sembolü horn boynuz, korna, klakson, boru hornbeam gürgen hornbook çocuk alfabesi horned toad üstü boynuz gibi kertenkele horned boynuzlu hornet eşekarısı hornpipe gemici dansı horny sert ve kaba, abaza, azgın, azmış hornyhanded elleri nasırlanmış horologe saat horologer saatçi horoscope yıldız falı, burç horrendous korkunç horrible korkunç, berbat, rezil, iğrenç, korkunç horribleness korkunçluk, dehşet horribly korkunç bir şekilde, iğrenç olarak, pek çok horrid kaba, çirkin, iğrenç, korkunç, berbat horridness dehşet, iğrençlik horrific korkunç horrification dehşete düşme horrify korkutmak, dehşete uğratmak horror film korku filmi horror korku, dehşet hors d'oeuvre ordövr, meze, çerez hors de combat savaş dışı, saf dışı horse around dalga geçmek horse bean bakla horse chestnut atkestanesi horse mackerel istavrit, orkinos, tonbalığı horse opera kovboy filmi horse play eşek şakası horse racing at yarışı horse sense sağduyu horse at, beygir, atlama beygiri horse-dealer at satıcısı horseback at sırtı horseblock binektaşı horsebox atların taşıdığı römork horsebreaker at terbiyecisi horsecloth at çulu horseflesh at eti horsefly atsineği horsehair at kılı horselaugh kaba kahkaha horseleech at kenesi horseman atlı, binici horsemanship binicilik horseplay gürültülü/hoyratça davranış, eşek şakası horsepower beygirgücü horseradish yabanturpu, karaturp horseshoe arch atnalı kemer horseshoe at nalı, nal horsetail at kuyruğu horsewhip kamçı, kamçılamak horsewoman kadın binici horst horst horsy at, at yarışı hastası, atlara düşkün kimse, at gibi hortative öğütleyici, yüreklendirici hortatory teşvik edici horticultural crops bahçe ve bağ ürünleri horticultural bahçıvanlıkla ilgili horticulture bahçecilik, bahçıvanlık hose clip hortum kelepçesi hose company itfaiye teşkilatı hose reel hortum makarası hose trading sıkı pazarlık hose su hortumu, hortum, (ç.) (külotlu) çorap, hortumla sulamak, hortum tutmak hoses çorap, külotlu çorap hosier çorap/erkek iç çamaşırı satıcısı, çorapçı hosiery çoraplar, iç çamaşırı hospice darülaceze," }, { "text": "imarethane hospitable konuksever, misafirperver hospital ward hastane koğuşu hospital hastane, keselhane, ağrıhane hospitality konukseverlik, mihmandostluk hospitalization hastaneye yatırma hospitalize hastaneye yatırmak, hastaneye kaldırmak hospodar voyvodo host computer ana bilgisayar host country ev sahibi ülke host ev sahibi, mihmandar, konukçu, hancı, konakçı, takdimci, sunucu, evsahipliği yapmak, konuk ağırlamak, çok sayı hostage tutsak, rehine hostel yurt, öğrenci yurdu hostelry han, otel, konakçı hostess ev sahibesi, hostes, konsomatris hostile düşmanca, düşman, düşmana özgü, düşmana ait, düşman hostilities savaş hostility düşmanlık, kin, ç.savaş hostler seyis hot air sıcak hava, boş laf, anlamsız konuşma, hava cıva hot blast stove sıcak hava fırını hot dog sıcak sosisli sandviç hot foot it out of bir yerden çekip gitmek somewhere hot harm a hair of sb's birinin kılına bile dokunmamak head hot line kırmızı hat hot money sıcak para hot pants çok kısa kadın şortu hot pepper çok acı biber hot plate kızgın levha, ısıtma ocağı, ısıtıcı hot pot güveç hot rod hızlı yarış otomobili hot saw sıcak testere hot seat çıngılı sandalye hot spot kızgın çekit hot spring kaplıca hot under the collar kızgın, kızışmış, kavgaya hazır hot up hareketlenmek, kızışmak hot water boiler sıcak su kazanı hot water bottle sıcak su torbası hot water sıcak su hot wave sıcak dalgası hot well sıcak su deposu hot wire kızgın tel hot sıcak, ıssı, isti, biberli, acı, (haber) sıcak, taze, şehvetli, ateşli, azgın, bilgili, ilgili hot-blooded ihtiraslı, tutkulu, hiddetli, öfkeli, atılgan hot-cathode tube sıcak katotlu tüp hot-press sıcak pres, ütülemek hot-short sıcak tez, sıcakta kırılır hot-shortness sıcak tezlik, sıcakta kırılırlık hot-work sıcak işlemek hot-working sıcak işleme, haddeleme hotbed (kötülük) yuvası, batak hotchpotch karmakarışık şey hotel management konakçı işletmeciliği hotel manager konakçı müdürü hotel otel, konakçı hotelier otelci, otel sahibi, konakçı hotfoot hızlı hareket etmek, gazlamak hothead düşünmeden hareket eden kimse, aceleci hothouse limonluk, ser, çamlık hotly öfke ve" }, { "text": "kaba kuvvetle, kızgınlıkla, yakından ve hevesle hotness sıcaklık, hararet hotplate ocak üzerindeki metal yüzey hound av köpeği, tazı, peşini bırakmamak, izlemek hound's-tongue köpekdili hour circle sögen dairesi hour hand akrep (sögen) hour wheel sögen çarkı hour saat, sögen hourglass kum sögeni houri huri hourly rate sögen vergini hourly (olaylar/vb.) her sögen ya da sögende bir hours worked çalışılan sögenler house agent emlakçı house arrest evde göz hapsi house dog ev köpeği house of cards başarı olasılığı az plan House of Commons Avam Kamarası house of correction ıslahevi house of detention tutukevi house of God tapınak, ibadethane, cami house of ill repute genelev House of Lords Lordlar Kamarası House of Representatives Temsilciler Meclisi house trap lağım sifonu house ev, beyt, ev halkı, kodak, meclis, kamara, barındırmak house-proud aşırı titiz, temizlik delisi house-trained tuvaletini dışarıda yapmaya eğitilmiş houseboat yüzen ev housebound (hastalık nedeniyle) eve bağlı, evden çıkamayan, yatalak houseboy erkek hizmetçi housebreaker ev hırsızı housebreaking ev hırsızlığı housebroken bkz.house-trained housefly karasinek houseful ev dolusu household chore (gündelik) ev işi household name herkesçe bilinen kimse household word hergün kullanılan kelime household ev halkı, household name/word // herkesçe bilinen şey/kimse householder ev sahibi, bir evden sorumlu olan kimse, evi yöneten kimse housekeeper evi yöneten kimse, kahya housekeeping operation hazırlık işlemi housekeeping ev idaresi houseleek damkoruğu housemaid orta hizmetçisi housemaid's knee dizkapağı iltihabı houseman stajyer doktor housemaster yatılı okulda yönetici öğretmen housetop dam housewares kap kacak housewarming yeni eve taşınanlar tarafından dostlarına verilen parti housewife ev kadını housework ev işi housing cooperative yapı kooperatifi housing credit konut kredisi housing estate site, toplu konutlar housing famine konut kıtlığı Housing Fund Konut Fonu housing shortage konut noksanlığı, konut bunalımı housing barınak, barınacak yer, iskan, bir makinenin bölümlerini koruyan çerçeve ya da levha hovel mezbele, ahır gibi ev hover (over/around ile) havada belli bir çekitte durmak, bekleyip durmak" }, { "text": "hovercraft hoverkraft how about it? Ne dersiniz? how about ne dersin?, -den ne haber?, ya? How are things? Nasıl gidiyor?, işler nasıl? How are you? Nasılsınız? how come nasıl olur, nasıl oldu da How do you do? tanıştığımıza memnun oldum how far ne kadar uzakta?, nereye kadar? How is it going? Ne var ne yok?, işler nasıl gidiyor? How is things? Nasıl gidiyor?, işler nasıl? How long ne kadar zamandır how many kaç tane, niçe How much ne kadar, kaç para How old are you? Kaç yaşındasın(ız)? How so? Niçin? How then Bu da ne demek? how nasıl, nice, handay, ne kadar, nasıl da, hangi yolla, nasıl howbeit bununla birlikte however her nasıl, nasıl, ne derecede, ne kadar, bununla birlikte, yine de, (hayret belirtir) nasıl olurda, nasıl, ne şekilde howitzer havan topu howl down yuhalayarak susturmak howl with laughter uğunmak howl ulumak, inlemek, uluma, inleme, inilti howler uluyan hayvan, bağıran kimse, gülünç hata howling monkey uluyan maymun howling uluyan, inleyen, kasvetli howsoever her nasıl olursa olsun hoy mavna, salapurya hoyden kaba kız, erkek Fatma hub flange göbek flanşı hub tekerlek göbeği, hareket ya da önem merkezi hubble-bubble nargile, karışıklık, gürültü hubbub gürültü hubby koca hubcap jant kapağı hubris aşırı gurur, gururlanma huckaback havluluk kumaş huckle berry yaban mersini huckle kalça, but hucklebone kalça sümüğü, aşık sümüğü huckster seyyar satıcı, madrabaz, seyyar satıcılık yapmak huddle bir araya sıkışmak, birbirine sokulmak, toplanmak, birbirine sokulmuş insanlar, düzensiz ve karışık toplanmış eşya, yığın hue and cry gürültü, velvele, yaygara, kuru gürültü hue renk hued renkli huff huysuzluk, dargınlık huffiness öfke, kızgınlık huffing and puffing oflaya puflaya huffy kolay öfkelenir, öfkeli, dargın, içerlemiş hug the wind rüzgâra karşı gitmek hug sevgiyle sarılmak, sıkıca kucaklamak, bağrına basmak, yakınından geçmek, sarılma, kucaklama, bağrına basma huge iri, çok büyük, pezevenk, kocaman, büyük hugely çok hugeness irilik, kocamanlık, büyüklük" }, { "text": "hugger-mugger karışıklık, düzensizlik, gizlilik, sır tutma huggermugger gizli, gizli tutmak huh Hay Allah! hulk up hantal bir şekilde doğrulmak hulk gemi enkazı hulking ağır, hantal, iri hull policy kasko poliçesi hull gemi omurgası, geminin tekne kısmı, kabuğunu ya da çanağını çıkarmak hullabaloo gürültü, velvele, yaygara huller kabuk soyma makinesi hullo bkz.hello hum and haw evelemek gevelemek hum vızıldamak, (şarkı) mırıldanmak, canlanmak, hızlanmak human being insan, insanoğlu, adamzat human capital beşeri sermaye human manure insan gübresi human race insan ırkı, insanoğlu, adamzat human resources insan kaynakları human rights insan hakları human insana ilişkin, insani, insan ..., insancıl, insanca, insan gibi, insani, insan humane studies beşeri ilimler humane insancıl, sevecen, uygar humaneness insanlık, şefkat, merhamet humanism hümanizm, insancılık humanist hümanist, insancı, insancıl humanitarian iyilik seven, yardımsever, insancıl (kimse) humanitarianism hayırseverlik humanities (yazın/dil/tarih/vb.) konusu insan olan bilimler humanity insanlık humanization insancıllaşma, insanlaştırma humanize insanlaştırmak, insancıllaştırmak humankind beşeriyet humanly insan gücü yettiğince, insanın elinden geldiğince humble alçak gönüllü, gösterişsiz, önemsiz, sıradan, fakir, (rütbe/vb.) düşük, alt, gururunu kırmak, alçaltmak humbleness alçakgönüllülük humbug saçmalık, nane şekeri humdrum sıradan, tekdüze, monoton, yavan humectant nemlendirici humerus pazı sümüğü, karaca sümüğü, üst kol sümüğü humic acid humik asit humic humik humid (hava) nemli, yaş humidification nemlendirme, rutubetlendirme humidifier nemlendirici humidify nemlendirmek humidistat nem ayarlayıcı, nemdenetir humidity havadaki nem, nem oranı humiliate gururunu kırmak, utandırmak, rezil etmek, küçük düşürmek, bozmak humiliating alçaltıcı, küçük düşürücü humiliation kibrini kırma, rezil etme, utandırma humility alçakgönüllülük, tevazu humming noise uğultu humming vızıldayan, uğuldayan, mırıldanan, kuvvetli hummock yuvarlak tepe, tümsek yer humor bkz.humour humoral vücut sıvılarıyla ilgili humoresque kapris humorist şakacı kimse, güldürü yazarı humoristic şakacı, nükteli humorous komik, gülünç, güldürücü humorousness şakacılık humour gülünçlük, komiklik, mizah, güldürü, mizaç, huy, eğlendirmek, güldürmek, istediğini yerine getirmek, gönlünü yapmak hump kambur, hörgüç, tümsek, sırtta taşımak humpback kambur humped kamburu olan, tümsekli humpy girintili çıkıntılı, tümsekli, hörgüçlü humus" }, { "text": "kara toprak, humus hunch önsezi, (gövdeyi) eğmek, bükmek, kamburlaştırmak hunchback kambur hundred percent yüzde yüz hundred yüz hundredfold yüz kat, yüz defa, bire yüz hundreds of yüzlerce hundredth yüzüncü Hungary Macaristan hunger for çok istemek, -e acıkmak hunger march açlık yürüyüşü hunger strike açlık grevi hunger açlık, yiyecek kıtlığı, şiddetli istek hungry aç, gürisne, acıktırıcı hunk (özellikle yiyecek) iri parça hunkydory en üstün, kaliteli hunt up arayıp bulmak, aramak hunt avlamak, araştırmak, aramak, avlanma, av hunter avcı hunting box avcı kulübesi hunting case madeni sögen kapağı hunting dog av köpeği hunting knife av bıçağı hunting season av sezonu hunting seat av köşkü hunting avcılık, avlanma, arama, araştırma huntress kadın avcı huntsman avcı hurdle engel, çit, aşılması gereken güçlük, engel, engel atlamak hurdy-gurdy latarna hurl fırlatmak, fırlatıp atmak hurly-burly gürültü, kargaşa, har gür hurrah bkz.hurray hurray yaşa!, hurra! hurricane deck üst güverte hurricane lamp gemici feneri, rüzgâr feneri hurricane kasırga hurried telaşla yapılmış, aceleyle yapılmış, acele hurriedly acele ile, çabucak hurry up hızlanmak, acele etmek, telesmek, hızlandırmak hurry up! Acele et!, Çabuk ol! hurry acele etmek, acele ettirmek, aceleyle gitmek/göndermek, acele, telaş hurry-scurry telaş, acele hurst orman, ağaçlık hurt acıtmak, incitmek, acımak, incinmek, kırmak, incitmek, hatırına değmek hurtful acı veren, incitici, zararlı hurtle hızla hareket etmek, fırlamak husband and wife karı koca, er avrat husband koca, eş husbandman çiftçi husbandry çiftçilik, ziraatçilik hush money sus payı hush up gizli tutmak, örtbas etmek hush susmak, susturmak, sessizlik hush-hush gizli, örtülü Hush! Susun! Hushaby! Haydi uyu!, Uyu yavrum! hushed sessiz, sakin, durgun husk (bitki) dış yapraklar, kabuk huskily boğuk sesle husks döküntü, telef husky (ses) kısık, boğuk, Eskimo köpeği, kızak köpeği hussy edepsiz, civelek, aşüfte hustings oy toplamak için yapılan konuşmalar, saylav nutku hustle up yapıvermek hustle itip kakmak, acele ettirmek, acele etmek, (into ile) aceleyle ikna etmek, kandırmak, itişip kakışma, acele, telaş," }, { "text": "hummalı faaliyet hustler hileli satış yapan kimse, dolandırıcı, kazıkçı hut kulübe hutch kafes, küçük hayvan kafesi hutment düşerge, karargâh hyacinth sümbül hyaena bkz.hyena hyaline camsı, saydam, şeffaf hyalite hiyalit, şeffaf opal hyaloid cam gibi şeffaf, saydam hybrid coil melez bobin hybrid computer karma bilgisayar hybrid language melez dil hybrid melez hybridism melezlik, melezleşme, melezleştirme hybridization melezleme, melezleştirme, melez olma hybridize melezleştirmek, melezleşmek hydantoin hidantoin hydra hidra, suyılanı hydra-headed çok başlı, yok edilmesi güç hydrangea ortanca hydrant yangın musluğu hydrastine hidrastin hydrastinine hidrastinin hydrate hidrat, hidratlamak hydration hidratlama hydraulic brake hidrolik eğleç hydraulic circuit hidrolik devre hydraulic cylinder hidrolik silindir hydraulic engine hidrolik motor hydraulic fluid hidrolik sıvı hydraulic lift hidrolik kaldırıcı, hidrolik yük asansörü hydraulic motor hidrolik motor hydraulic oil hidrolik yağı hydraulic piston hidrolik piston hydraulic press hidrolik pres hydraulic system hidrolik jüye hydraulic valve hidrolik supap hydraulic hidrolik, su basınçlı hydraulics hidrolik bilimi hydrazide hidrazit hydrazine hidrazin hydrazone hidrazon hydric hidrojenli hydride hidrit hydro (önek) hidro, suyla ilgili hydro-extract suyunu almak, santrifüjlemek hydroacoustic hidroakustik hydroaromatic hidroaromatik hydrobiology hidrobiyoloji hydroblasting su fışkırtma hydroboron hidroboron hydrocarbon hidrokarbon hydrocarbonate hidrokarbonat hydrocellulose hidroselüloz hydrocephalous beyinde su toplanmasına ait hydrochloric acid hidroklorik asit, tuzruhu hydrochloric hidroklorik, klorhidrik hydrochloride hidroklorür hydroclassifier hidroklasifikatör, sulu kümeleyici hydrocortisone hidrokortizon hydrocracking hidrokraking hydrocyanic acid hidrosiyanik asit, prusik asit hydrodynamic brake hidrodinamik eğleç hydrodynamic hidrodinamik hydrodynamics hidrodinamik hydroelectric plant hidroelektrik santralı hydroelectric power plant hidroelektrik santralı hydroelectric power hidroelektrik santralı station hydroelectric hidroelektrik hydrofoil kızaklı bot hydrogen bomb hidrojen bombası hydrogen bond hidrojen bağı hydrogen electrode hidrojen elektrotu hydrogen ion hidrojen iyonu konsantrasyonu concentration hydrogen ion hidrojen iyonu hydrogen peroxide oksijenli su hydrogen hidrojen hydrogenate hidrojenle birleştirmek hydrogenation hidrojenleme, hidrojenasyon hydrogenize hidrojenlemek hydrogenous hidrojenli hydrogeology hidrojeoloji hydrograph hidrograf hydrographer deniz haritacısı hydrography hidrografya, subilgisi, hidrografi hydrologic cycle su devri, su çevrimi hydrologic hidrolojik, subilimsel hydrology hidroloji, subilim hydrolyse hidrolizlemek" }, { "text": "hydrolysis hidroliz hydrolytic hidrolitik, hidrolizle ilgili hydrolyze hidrolizlemek hydromechanics hidromekanik hydrometeorology hidrometeoroloji hydrometer areometre, hidrometre, su sayacı hydronium hidronyum hydropathic hidropatik hydrophile hidrofil, susever hydrophilic hidrofil, susever hydrophilous sucul, hidrofil hydrophily hidrofili, suseverlik hydrophobia kuduz hydrophobic hidrofob, susevmez hydrophoby hidrofobi, susevmezlik hydrophone hidrofon hydrophyte hidrofit, su bitkisi hydroplane su yüzeyinde hızla giden deniz motoru hydroponics topraksız bitki yetiştirme hydroquinone hidrokuinon hydroscope hidroskop hydrosol hidrosol hydrosphere hidrosfer, suküre hydrostatic pressure hidrostatik basınç, su basıncı hydrostatic hidrostatik hydrostatics hidrostatik hydrosulphide hidrosülfür hydrosulphite hidrosülfit hydrosulphuric acid hidrosülfürik asit hydrosulphuric hidrosülfürik hydrosulphurous acid hidrosülfür asit hydrosulphurous hidrosülfür hydrotherapy su tedavisi hydrothermal synthesis hidrotermal sentez hydrothermal hidrotermal hydrotropism hidrotropizm, suyayönelim hydrous sulu hydroxide hidroksit hydroxyl hidroksil hydroxylamine hidroksilamin hydroxylation hidroksilleme hydroxyproline hidroksiprolin hyena sırtlan hyetograph hiyetograf hyetography hiyetografi hygiene sağlık bilgisi, temizlik hygienic sağlıklı, hijyenik, sağlıksal, temiz hygienist sağlıkbilimci hygristor higristör hygro- (önek) rutubetli, nemli hygrogram higrogram hygrograph rutubet yazıcı hygrometer nemölçer, higrometre hygrometry higrometri, nemölçüm hygroscope higroskop, nemgözler hygroscopic higroskopik, nemçeker hygrostat higrostat, nemdenetir hymen kızlık zarı hymenoptera zarkanatlılar hymn ilahi hymnal ilahi kitabı hymnody ilahi okuma, ilahiler hyoid dil sümüğü hypaethral damsız hype up uyarmak hype şırınga, iğne, uyuşturucu tutkunu, aldatmaca, aldatmak, dolandırmak hyper- (önek) hiper, aşırı, yukarı, dışında, üstünde hyperbola hiperbol hyperbole abartma, büyütme hyperbolic function hiperbolik fonksiyon hyperbolic hiperbolik hyperboloid hiperboloit hypercube hiperküp, aşırıküp hypereutectic hiperötektik hypereutectoid hiperötektoid hyperfocal hiperfokal hyperinflation hiperenflasyon, aşırı enflasyon hypermarket içinde her türlü eşya satılan büyük alışveriş merkezi hypermetropia hipermetropluk hyperon hiperon hyperphysical doğaüstü hyperplane hiper düzlem, aşırıdüzlem hypersensitive aşırı duyarlı, duygulu hypersonic hipersonik, sesten hızlı hypertape hiperteyp hypertension hipertansiyon, yüksek tansiyon hypertrophy (kılgan için) irileşme, fazla yemekten şişmanlık hyphen kısa çizgi, tire hyphenate tire ile birleştirmek hypnosis hipnoz hypnotic hipnotizmayla ilgili, uyutucu, hipnotizma yağdayı, uyutucu madde hypnotism hipnotizma, bayıma hypnotist hipnotizmacı hypnotization hipnotizma etme hypnotize hipnotize etmek hypo- (önek) aşağı, alt, daha az hypocentre içmerkez," }, { "text": "deprem ocağı hypochlorite hipoklorit hypochlorous acid hipokloröz asit hypochlorous hipokloröz hypochondria hipokondri, hastalık kuruntusu, karasevda hypochondriac hastalık hastası hypocotyl hipokotil hypocrisy ikiyüzlülük hypocrite ikiyüzlü hypocritical ikiyüzlü hypocycloid hiposikloit, iççevrim eğrisi hypodermic injection deri altına zerk, enjeksiyon hypodermic needle deri altı iğne hypodermic syringe deri altı şırıngası, iğne hypodermic iğne, şırınga, deri altı ile ilgili hypoeutectic hipoötektik hypoeutectoid hipoötektoid hypoglycaemia hipoglisemi, kanşeker azlığı hypoid hipoit hypophosphorous hipofosforöz hypophysis hipofiz bezi hypostasis temel, esas hypostyle hipostil hyposulphite hiposülfit hyposulphuric acid hiposülfürik asit hyposulphuric hiposülfürik hyposulphurous acid hiposülfüröz asit hyposulphurous hiposülfüröz hypotension hipotansiyon, düşük tansiyon hypotenuse hipotenüs hypothalamus hipotalamus hypothec ipotek, rehin hypothecary value ipotek değeri hypothecary ipotekli, rehinde hypothecate ipotek etmek, rehin olarak vermek hypothecated asset ipotekli varlık hypothecated ipotek edilmiş hypothecation ipotek etme, rehin bırakma hypothenuse hipotenüs hypothermia vücut ısısının normalin altına düşmesi, hipotermi hypothesis hipotez, varsayım hypothesize hipotez kurmak, sanmak hypothetical varsayımlı, varsayıma dayanan hypotonic hipotonik hypoxia hipoksi hypso- (önek) yükselti hypsometer hipsometre hyssop zufa otu, çördük hysterectomy rahmin ameliyatla alınması hysteresis cycle histerezis çevrimi hysteresis loop histerezis çevrimi hysteresis histerezis hysteria isteri, aşırı coşku, büyük heyecan, curcuna hysterical isterik, (duygular) kontrolsuz, coşkun hysterics isteri krizi I beg your pardon affedersiniz, efendim! I bet bahse girerim ki, eminim ki I daresay sanırım, galiba I fear korkarım, korkarım ki I hope so umarım öyle olur I see anlıyorum I should like istiyorum, isterim I should think sanırım, herhalde I'm afraid korkarım (ki), maalesef I'm easy bence sakıncası yok, uyar I'm much obliged to you Size minnettarım Iberian ispanya ve Portekizle ilgili Iceland spar izlanda necefi Iceland izlanda Icelander izlandalı Icelandic izlandaya ait, izlanda dili Iconium Konya'nın eski ismi If I only knew! Keşke bilseydim If you don't mind sizce bir sakıncası yoksa Iliad uzun hikâye In that cihetiyle, -dığı için, çünkü, madem ki Indeed! Öyle mi?, Allah Allah!, Ya! India ink" }, { "text": "çini mürekkebi India rubber doğal kauçuk, lastik India Hindistan, Hindistan Indian file tek sıra (yürüyüş) Indian hemp hintkeneviri Indian Ocean Hint Okyanusu Indian summer pastırma yazı Indian Hintli, Hint Indies Doğu/Batı Hint Adaları Indonesia Endonezya Indonesian Endonezyalı International Court of Uluslararası Adalet Divanı Justice International Law Devletler Hukuku, devletler hukuku International Monetary Uluslararası Para Fonu Fund Ionian Islands Yunan adaları, Yedi Adalar Ionian iyonyalı Ionic iyonik IOU borç senedi Iranian iranlı Iraqi Iraka ait, Iraklı Ireland irlanda Irish irlandaya ait, irlandaca, irlandalı Iron Age demir çağı Islam İslam, İslamiyet Islamic islam'a ait Israel israil Israeli israilli Israelite Yahudi It depends duruma göre değişir, belli olmaz It doesn't matter a brass Vız gelip tırıs gider farthing It doesn't matter Önemi yok It is all the same to me Benim için hiç fark etmez It serves him right! Bunu hak etti! It's all one to me Benim için fark etmez It's very kind of you Çok naziksiniz It's water under the köprünün altından çok su geçti bridge Italian italyalı, italyan Italy italya iambic iki heceli vezin türü ibidem önceden sözü edilen yerde ibis ibis, mısırturnası ice age buzul çağı ice axe buz baltası ice cascade buz çağlayanı ice cave buz ini, buzluk ice cream dondurma, buzkaymak, ambarbuz ice creeper buz nalçası ice field buzla ice fog buz sisi ice hockey buz hokeyi ice house buzhane, buz deposu ice machine buz yapma kılgası ice mantle buz örtüsü ice pack buz torbası, buz kesesi, buz birikintisi ice pick buz kıracağı ice plant buzhane, buz fabrikası ice point donma çekidi, buzlanma çekidi ice sheet buz örtüsü ice buz, selç, dondurma, dondurmak, buzla soğutmak, buzla kaplamak, (kek/vb.) üzerini şekerle kaplamak ice-cold buz gibi ice-free buz tutmaz, buzsuz iceberg buzdağı, aysberg icebox buzluk, buzdolabı icebreaker buzkıran icecap buzul, buz örtüsü, buz tabakası iced buzlu, buzlanmış icefall buz" }, { "text": "çağlayanı iceman buz satıcısı, dondurmacı ichneumon fly tırtır ichneumon firavunfaresi, yer köpeği ichor irin, cerahat ichthyo- (önek) balık ichthyoid balık gibi ichthyologist balıkbilimci ichthyology balıkbilim ichthyophagous balık yiyen icicle saçak buzu, buz salkımı icily soğuk bir şekilde, soğuk bir tavırla iciness soğukluk icing level donma seviyesi icing sugar pudraşeker icing şekerli krema icosahedron yirmiyüzlü icterus sarılık hastalığı icy çok soğuk, buz gibi, buzlu id id, altben idea düşünce, fikir, tasarı, plan, öneri, kanı, görüş, kanaat ideal capacity ideal kapasite ideal crystal ideal kristal ideal elasticity ideal esneklik ideal gas ideal gaz ideal point ideal çekit ideal solution ideal çözelti ideal standard ideal standart ideal ideal, mükemmel, kusursuz, yetkin örnek, ideal, ülkü, ideal idealism idealizm, ülkücülük idealist idealist, ülkücü idealize mükemmel olarak görmek ideate tasavvur etmek, tasarlamak idee fixe sabit fikir, saplantı idempotent idempotent, eşgüçlü identical twins tek yumurta ikizleri identical (with/to ile) benzer, benzeş, bendeş, okşar, okşaş, hemen hemen aynı, aynı identically özdeş olarak, benzer biçimde, aynı şekilde identification card kimlik kartı identification division tanıtım bölümü identification signal tanıtma sinyali identification tanıma, kimlik saptaması, teşhis, kimlik, hüviyet identifier belirleyici, kimlikleyici identify with ile bir ilişkisi olduğunu düşünmek, -e bağlamak identify tanımak, kimliğini saptamak, teşhis etmek, fark gözetmemek, aynı saymak, bir tutmak identity card kimlik kartı, kimlik cüzdanı identity unit özdeşlik birimi identity benzerlik, özdeşlik, kimlik ideogram ideogram ideographic writing kavramsal yazı, düşün yazı ideographic çizimlerle gösteren, kavramsal ideological ideolojik ideologize ideoloji haline getirmek ideology ideoloji, düşünyapı, verimsiz düşünce idest demek ki idiocy aptallık, ahmaklık idiom deyim idiomatic deyimsel, deyimlerle dolu idiopathic idyopatik idiopathy alerjik hastalık idiosyncrasy kişisel özellik idiot aptal, salak, ahmak, doğuştan geri zekâlı kimse idiotic ahmak, budala idle away time zaman öldürmek idle capital atıl sermaye, işlemiyen sermaye idle moments boş zamanlar idle money atıl para, işlemeyen para idle position rölanti yağdayı, boşta durum idle pulley avara kasnağı" }, { "text": "idle running avara çalışma, boşta çalışma idle talker yanşak idle wheel avara kasnağı idle işsiz, aylak, tembel, yararsız, sonuçsuz, boş, zaman öldürmek, (motor/vb.) yavaş çalışmak, yavaş gitmek idleness işsizlik, tembellik idler pulley avara kasnağı idler ara tekerleği, avara çark, avara kasnak idling adjustment rölanti ayarı idling noise rölanti gürültüsü idling speed rölanti devri, rölanti hızı idling avaraya alma, boşa alma, boşta çalışma idly tembelce, aylakça, (motor/vb.) boşta idol put, tapıncak, çok sevilen kimse/şey idolatress putperest kadın idolatrous çok seven, puta tapan idolatry puta tapma, putperestlik idolization putlaştırma idolize putlaştırmak, tapmak idyl idil idyll idil idyllic saf ve sevimli, samimi, zarif if and only ancak ve ancak if desired arzu edilirse if he hasn't done it again! Hay Allah yine aynı şeyi yaptı if I were you senin yerinde olsam if need be gerekirse if not aksi takdirde, değilse, olmazsa if only ah bir, ah keşke if the worst comes to the en kötü aksilik çıksa worst if you please isterseniz if eğer, ise, -e rağmen, -sa bile, acaba, -mı, şart igloo Eskimo evi igneous rock kor kayaç, püskürük kaya igneous (kaya) volkanik ignimbrite ignimbrit ignis fatuus boş gaye ignite tutuşmak, tutuşturmak igniter ateşleyici, tutuşturucu, yemleme barutu ignition charge tutuşturma payı, ateşleme payı ignition circuit ateşleme devresi ignition coil ateşleme bobini, indüksiyon bobini ignition control ateşleme kontrolü ignition delay ateşleme gecikmesi ignition failure ateş almama, çalışmama ignition key ateşleme anahtarı, kontak anahtarı ignition lock ateşleme kilidi ignition plug ateşleme bujisi ignition point ateşleme çekidi ignition spark ateşleme kıvılcımı ignition switch ateşleme anahtarı, kontak anahtarı ignition system ateşleme jüyesi ignition temperature ateşleme sıcaklığı ignition timing ateşleme ayarı, avans değişimi, öndeleme değişimi ignition trouble ateşleme arızası ignition tube tutuşturma deney tübü, ateşleme borusu ignition voltage ateşleme gerilimi ignition tutuşma, tutuşturma, ateşleme, kontak ignitron ignitron ignoble alçak, rezil, onursuz, şerefsiz, ayıp, yüz kızartıcı ignominious" }, { "text": "rezil, aşağılık, yüz kızartıcı ignominy alçaklık, rezalet, kepazelik, alçakça davranış ignoramus cahil, cahil kimse ignorance bilgisizlik, cahillik, cehalet ignorant bilisiz, bilgisiz, cahil, görgüsüz, kaba, inceliksiz ignore aldırmamak, önem vermemek, bilmemezlikten gelmek, görmemezlikten gelmek iguana iguana ikebana Japon çiçek düzenleme sanatı ikon bkz.icon ileum kıvrımbağırsak, kıvrık bağırsak ileus bağırsak tıkanması ilex çobanpüskülü iliac kıvrımbağırsağa ait, kalça sümüğüne ait ilium kalça sümüğü ilk tür ill at ease diken üstünde, huzursuz ill will nefret, kin, kötü niyet, garaz, düşmanlık ill hasta, kesel, ağrı, kötü, fena, zararlı, kötü biçimde, acımasızca, hoş olmayan bir biçimde, anca, güçlükle, ucu ucuna, kötü şey, kötülük ill-advised düşüncesiz, akılsız, mantıksız, ihtiyatsız ill-boding uğursuz ill-bred terbiyesiz, görgüsüz, kaba ill-disposed kötü huylu, tertipsiz ill-fated şanssız, talihsiz, uğursuz, bedbaht ill-favoured çirkin ill-gotten gains hak edilmemiş kazanç ill-gotten yolsuz biçimde kazanılmış ill-humored fena huylu, aksi ill-judged düşüncesiz, tedbirsiz ill-mannered kaba, saygısız, terbiyesiz ill-natured huysuz, ters, kaba, serkeş, aksi, sert ill-omened uğursuz, meşum ill-starred bahtı kara, talihsiz ill-timed vakitsiz, yersiz, münasebetsiz, aksi ill-treat kötü davranmak, hırpalamak ill-use kötü muamele etmek, kötü davranmak illation sonuç çıkarma, anlam çıkarma illative kapalı bir yere girme, giriş yağdayı illegal interest tefeci faizi illegal price fahiş fiyat illegal strike kanunsuz grev illegal yasadışı, yolsuz illegality yasadışılık, yolsuzluk illegibility okunaksızlık illegible okunaksız illegitimacy yasaya aykırılık, piçlik illegitimate yasalara aykırı, kurallara aykırı, yolsuz, (uşak) evlilik dışı doğmuş, gayri meşru illiberal dar kafalı, bağnaz, kültürsüz, kaba, hasis illicit money kara para illicit yasaya aykırı, yasadışı, yasak illimitable hudutsuz, sonsuz illiquidity likidite azlığı illiteracy cahillik, cehalet, okuma yazma bilmeme illiterate savatsız, okuma yazma bilmeyen illness hastalık, sayrılık illocution edim söz illogical mantığa aykırı, mantıksız illuminant aydınlatıcı illuminate aydınlatmak, ışıklandırmak illuminating mirror aydınlatma aynası illuminating aydınlatan illumination aydınlatma, ışıklandırma illuminative aydınlatıcı illumine aydınlatmak illusion aldatıcı görünüş, yanlış görüş, yanılsama, düş, serap, ılgım, kuruntu, hayal illusionary aldatıcı, yanıltıcı illusionist illüzyonist, gözbağcı illusive aldatıcı, asılsız illusory" }, { "text": "aldatıcı, asılsız, gerçek olmayan illustrate (kitap/sözlük/vb.) resimlemek, resimler koymak, örneklerle açıklamak/göstermek illustrated resimli illustration resim, örnek illustrative (anlamını) açıklayıcı, aydınlatıcı illustrator (kitap/dergi/vb.'de) ressam illustrious ünlü ilmenite ilmenit image attenuation görüntü zayıflaması image converter görüntü değiştirici image distortion görüntü bozulması image drop-out resim kesilmesi image tube görüntü tüpü image tasvir, hayal, görüntü, suret, akis, izlenim, imaj, remiz, şekil, numune, kopya, eş, aynı, put, heykel imagery söz sanatları imaginable düşünülebilen, akla gelen, düşlenebilen imaginal yetişkin bir böcekle ilgili imaginary axis sanal eksen imaginary number sanal sayı imaginary aslı olmayan, hayali, farazdaki, rüyadaki, gerçek olmayan, esassız, uydurma, yalan, mevhum imagination tahayyül, düş gücü, hayal gücü, tasavvur, düş, hayal önümü, uydurma, yalan, kuruntu imaginative hayal gücü kuvvetli, fıtrî tahayyüle malik olan, tasavvurlu imagine hayale getirmek, hayaline getirmek, hayal etmek, tasavvur etmek, farzetmek, zannetmek, sanmak, fikirleşmek, düşünmek, başa düşmek, anlamak, sezmek, ihtimal etmek, tahmin etmek imago imago, ergin böcek imam imam imbalance dengesizlik, oransızlık imbecile geri zekâlı, embesil, aptal, ahmak, sefih, sarsak imbecility budalalık, eblehlik, salaklık imbibe içmek, öğrenmek, kapmak imbibition emme imbricate üst üste bindirmek imbrication üst üste koyma, bindirme imbroglio karışık iş, dolambaçlı mesele imbrue bulaştırmak, ıslatmak, kirletmek imbue (with ile) aşılamak, doldurmak imidazole imidazol imide imit iminazole iminazol imine imin imitability taklit imkânı imitable taklit edilebilir imitate taklit etmek, öykünmek, örnek almak, benzemek imitated taklit, yapma, sahte imitation astrakhan astragan taklidi imitation fur kürk taklidi imitation leather suni deri, yapay deri imitation taklit, taklit eser, yapma, imitasyon imitator taklitçi immaculate tertemiz, lekesiz, sağlam, yepyeni, kusursuz, tam, mükemmel immaculateness lekesizlik immanence içkin olma yağdayı, içkinlik immanent içkin, her yerde mevcut, hazır ve nazır immaterial önemsiz, maddi olmayan, tinsel, manevi immature olgunlaşmamış, çocukça immaturity gelişmemişlik, hamlık, toyluk immeasurable ölçülemez, ölçüsüz immeasurably small sonsuz küçük immediacy yakınlık, ivedilik, önem immediate order hemen emri immediate payment peşin ödeme immediate processing anında işlem immediate acele, acil, çabuk," }, { "text": "en yakın, şimdiki, hazır immediately hemen, derhal, bir an önce, -er, -ermez immemorial çok eski immense uçsuz bucaksız, kocaman, çok geniş immensely çok immensity genişlik, uçsuz bucaksız olma, sonsuzluk immerse batırmak, sokmak, koymak, salmak, daldırmak, basmak, fikrini yöneltmek, meşgul etmek, başını katmak immersed in thought derin düşüncelere dalmış immersible suya daldırılabilir, su altında çalışır immersion batırma, daldırma immigrant population göçmen nüfus immigrant worker göçmen işçi immigrant göçmen immigrate göç etmek, göçmek immigration göç imminence yakınlık, yaklaşma imminent yakın, yakında olacak immiscibility karışmazlık immiscible karışmaz immobile devinimsiz, durağan, kımıltısız, hareketsiz, sabit immobility hareketsizlik, sabitlik immobilization sabitleştirme, hareketsiz hale getirme immobilize devinimsizleştirmek, durağanlaştırmak, hareketsizleştirmek immoderate aşırı, ölçüsüz, çok fazla immodest alçakgönüllülükten yoksun, iyi yönleriyle hava atan, özünü beğenmiş, (giysi) fazla dekolte immodesty terbiyesizlik, arsızlık, iffetsizlik immolate kurban etmek immolation kurban etme, kesme immoral ahlaka aykırı, ahlaksız, terbiyesiz immorality edepsizlik, terbiyesizlik, ahlaksızlık immortal ölümsüz immortality ölümsüzlük immortalization ölümsüzleştirme immortalize ölümsüzleştirmek immovability hareketsizlik, sabitlik, metin olma, kararlılık immovable kımıldamaz, yerinden oynamaz, değişmez, sabit immovables taşınmaz mallar, gayri menkul immune bağışık, muaf, dokunulmaz immunity bağışıklık, dokunulmazlık immunization bağışık kılma, aşı immunize bağışıklık kazandırmak, bağışık kılmak immuno- (önek) bağışık immunodeficiency bağışıklık yetersizliği immunogen antijen immunology immünoloji, bağışıklıkbilim immure hapsetmek immutability değişmezlik immutable değişmez, kesin, sabit immutably değişmeden imp küçük şeytan, yaramaz çocuk, afacan çocuk, şeytan impact effect çarpma etkisi impact load çarpma yükü impact pressure darbe basıncı, vuruş basıncı impact printer vuruşlu yazıcı impact resistance darbe direnci, çarpma dayanıklılığı impact test darbe testi, çarpma deneyi impact çarpma, çarpışma, çarpma şiddeti, güçlü etki, etkileme impair investment yatırım kısıtlamasına gitmek impair zayıflatmak, zarar vermek impairment zayıflatma, azalma, eksilme, bozulma, zarar impale kazığa oturtmak, delip geçmek, delmek impalpable kolay kavranılmaz, belirsiz imparity eşitsizlik impark park içine almak impart vermek, söylemek, bildirmek, açığa vurmak impartial yansız, tarafsız, adil impartiality yansızlık, tarafsızlık impassability geçit vermezlik impassable (yol/vb.) geçilmez, geçit vermez, bozuk" }, { "text": "impasse çıkmaz, içinden çıkılmaz durum impassible duygusuz, hissiz impassion heyecanlandırmak impassioned derin duygularla dolu, ateşli, heyecanlı, coşkun impassive lakayt, umursamaz, kayıtsız, ruhsuz impassivity vurdumduymazlık, aldırmazlık impaste yoğurmak, macun kıvamına getirmek impasto koyu boya tabakası impatience sabırsızlık impatient sabırsız impatiently sabırsızlıkla, dört gözle impawn rehine koymak, söz vermek impeach suçlamak, itham etmek impeachable suçlanabilir impeachment suçlama, itham, reddetme, itiraz, kuşku impeccable kusursuz, mükemmel impecunious meteliksiz, parasız, züğürt impedance triangle empedans üçgeni impedance voltage empedans voltajı impedance empedans, çeli impede engel olmak impediment özür, engel, mani impedimenta levazım, eşya, yük, yürüyüşe engel olan eşya impedimental mâni olan impedor empedor impel zorlamak, sevketmek impellent sevk eden, harekete geçiren, sürücü, itici impeller sevk edici pervane, jet motor kompresörü impend sarkmak, asılı olmak, tehdit etmek impendent olması yakın, yakında gerçekleşecek impending olması yakın impenetrability içine girilememe, delinmezlik, anlaşılmazlık impenetrable içinden geçilmez, içine girilmez, anlaşılmaz, akıl ermez impenitence pişman olmayış impenitent pişman olmayan, pişmanlık duymayan impenitently pişman olmayarak imperative mood emir kipi imperative order kesin emir imperative sentence emir cümlesi imperative verb emir fiili imperative zorunlu, gerekli, şart, emir, buyruk imperatively zorunlu olarak imperator imparator, komutan imperceptibility hissedilmezlik, fark edilmezlik imperceptible duyulmaz, duyumsanamaz, hissedilemez, görülemez imperfect flower bir eşeyli çiçek imperfect kusurlu, eksik, hatalı imperfection kusur, eksiklik imperfective bitmemiş, tamamlanmamış imperforate delinmemiş, deliksiz imperial taxes devlet vergileri imperial imparator/imparatorluk ile ilgili, yüce, (ölçüler) İngiliz standartında imperialism emperyalizm imperialist emperyalist imperially imparatora layık, imparator gibi imperil tehlikeye sokmak, tehlikeye atmak imperious buyurucu, otoriter, emir altında tutan, hükmeden imperiousness emretme, hükmetme, zorunluluk, mecburiyet imperishable bozulmaz, ebedi, sonsuz, ölmez, çürümez impermanency süreksizlik, devamsızlık impermanent süreksiz, devamsız, devam etmeyen impermeability geçirimsizlik impermeable bed geçirimsiz katman impermeable ground geçirimsiz zemin impermeable geçirimsiz, sugeçirmez, sızdırmaz impermissible izin verilemez, müsaade edilemez, yasak impersonal account kişisel olmayan hesap impersonal kişisel olmayan impersonality kişiliği olmama, kişiliksiz impersonate rolüne girmek, canlandırmak, kişileştirmek, taklidini yapmak impersonation kişilik" }, { "text": "kazandırma, taklidini yapma, taklit etme impersonator taklitçi impertinence terbiyesizlik, laubalilik, sululuk, küstahlık impertinent saygısız, kaba, terbiyesiz, küstah imperturbability ağırbaşlılık, soğukkanlılık, sakinlik imperturbable soğukkanlı, sakin, heyecanlanmaz impervious soil geçirimsiz toprak impervious su, /vb.geçirmez, etki altında kalmaz, etkilenmez imperviousness geçirimsizlik, sızdırmazlık impetigo empetigo, irinli isilik impetuosity acelecilik, coşkunluk, şiddet, tahrik impetuous coşkun, atılgan, tez canlı, düşünmeden hareket eden, aceleci impetus şiddet, hız, enerji, yüreklendirme, teşvik impiety (dine/mukaddes şeylere/tanrıya/vb.karşı) büyük saygısızlık impinge (on ile) etkisi olmak, etkili olmak impingement vurma, çarpma impious (dine karşı) saygısız, dinsiz impish şeytani, yaramaz, şuluk impishly şeytanca impishness şeytanlık implacability amansızlık, acımasızlık implacable tatmin olmaz, doymaz, açgözlü implant kafasına sokmak, aşılamak implantation aklına sokma, aşılama, dikme, dikilme implausible inanılmaz, inanılması güç implead aleyhinde dava açmak implement alet, tamamlamak, yerine getirmek implementary yerine getirilmesi gereken implementation yerine getirme, uygulama, gerçekleştirme impletion dolduruş, doldurma, doluluk implicate (suç/vb.'de) ilişiği olduğunu göstermek, bulaştırmak implication (suç) bulaştırma, karıştırma, suçlama, ima, anlam, kinaye implicit rent zımni rant implicit dolaylı olarak belirten, kapalı, imalı, örtük, tam, kesin implicitly üstü kapalı olarak, tam olarak implicitness ima, dokundurma implied anlaşılan, ima edilen implore yalvarmak, dilemek, rica etmek implosion iç patlama implosive iç patlamalı imply demek olmak, anlamına gelmek, dolayısıyla anlatmak, sezindirmek, ima etmek, içermek, kapsamak, gerektirmek impolicy tedbirsizlik, münasebetsizlik impolite kaba, inceliksiz, terbiyesiz impolitic amaca uymayan, akılsız, sağgörüsüz imponderable ölçülemez, tartılamaz, önem değeri bilinmez import certificate ithalatçı belgesi import commerce ithalat ticareti import credit ithal kredisi import duty ithalat vergisi import handicap ithalat engeli import licence ithal lisansı import permit ithal izni import quota ithalat kotası import reduction ithalat azalması import regime ithalat rejimi import restrictions ithalat yasakları import ithal etmek, getirtmek, ithal, dışalım, ithal malı importable ithal edilebilir importance önem important önemli importation ithalat, dışalım imported article ithal mal importer ithalatçı, dışalımcı imports and exports ithalat ve ihracat importunate sürekli bir şeyler isteyen, doymaz, gözü doymayan," }, { "text": "açgözlü, acil importunately ısrarla importune durmadan istemek, tutturmak importunity usandırıcı ısrar, tacizlik, tedirgin etme impose a tax vergiye bağlamak impose law and order kanun ve nizam getirmek impose on rahatsız etmek, zorla kabul ettirmek impose tax vergi koymak impose (vergi) koymak, yüklemek, zorla kabul ettirmek, yük olmak imposing heybetli, görkemli imposition of taxes vergi koyma imposition koyma, uygulama, yükleme, usandırma, taciz impossibility olanaksızlık, imkânsızlık, çıkmaz yol impossible imkânsız, olanaksız, çekilmez, güç, dayanılmaz impost vergi, gümrük resmi, üzengitaşı imposter bkz.impostor impostor sahtekâr imposture sahtekârlık, hile impotence iktidarsızlık, etkisizlik, güçsüzlük, acizlik impotency etkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık impotent güçsüz, yetersiz, (erkek) iktidarsız impound haczetmek, el koymak impoverish yoksullaştırmak impoverishment fakirleşme, kuvvetten düşme impracticability pratik olmama, elverişsizlik, yönetilemezlik impracticable yapılamaz, uygulanamaz impractical yapılamaz, uygulanamaz, mantıksız, saçma, pratikten yoksun imprecate beddua etmek, lanet okumak imprecation beddua impregnable alınmaz, ele geçirilmez, zaptedilemez impregnate hamile bırakmak, emdirmek impregnating agent emdirme maddesi impregnation emdirme, içirme, çektirme, dölleme, döllenme impresario (konser/opera/vb.) organizatörü imprescriptible hükmü geçmez, daimi, sürekli impress hayran bırakmak, etkilemek, kafasına sokmak impression etki, izlenim, kanı, fikir, baskı, taklit impressionable çabuk etkilenir, kolay etkilenir, duyarlı, hassas, nazik yürekli impressionism empresyonizm, izlenimcilik impressionist empresyonist, izlenimci impressive etkileyici impressiveness etki kuvveti, etkili oluş imprest account küçük kasa hesabı imprest fund küçük kasa fonu imprest devlet hazinesinden verilen avans, peşin para imprint basmak, çap etmek, damgalamak, kafasına sokmak, iyice yerleştirmek, damga, marka, iz, yayıncı, yayınevi adı imprison hapsetmek, hapse atmak imprisonment tutukluluk, hapis, hapsetme improbability ihtimalsizlik, olasılık dışılık, inanılmazlık improbable olmayacak, inanılmaz improbity şerefsizlik, haysiyetsizlik, iffetsizlik impromptu hazırlıksız, önceden tasarlanmadan, hemen o anda yapılıveren, doğaçlama improper uygunsuz, yersiz, yakışıksız, yanlış, ahlaksız, terbiyesiz, açık saçık improperly yanlış olarak, yersizce impropriety uygunsuzluk, yersizlik, yakışıksızlık, ahlaksızlık, terbiyesizlik, hata improvable ıslah olunabilir improve geliştirmek, ilerletmek, gelişmek, iyiye gitmek improvement cutting imar kesimi, ayıklama kesimi improvement ilerleme, gelişme improver reformcu, ıslahatçı, çırak improvidence tutumsuzluk, savurganlık improvident tutumsuz," }, { "text": "savurgan improving ıslah edici, yenileştirici, faydalı, yararlı improvisation doğaçlama, emprovizasyon improvise irticalen söylemek, doğaçtan söylemek, uyduruvermek, yapıvermek imprudence düşüncesizlik, mantıksızlık, akılsızlık imprudent düşüncesiz, mantıksız, akılsız impudence arsızlık, yüzsüzlük, saygısızlık, küstahlık impudent arsız, yüzsüz, saygısız, küstah impudicity hayasızlık, açık saçıklık impugn dil uzatmak, aleyhinde olmak impugnable yalanlanabilir impugnment yalanlama, inkâr impuissance kuvvetsizlik, kudretsizlik impuissant zayıf, kudretsiz impulse buying görür görmez satın alma impulse test şok deneyi impulse itme, itiş, itici güç, içtepi, güdü, ani bir istek impulsion itme, itiş, itici güç, şevk impulsive itici, atılgan, düşüncesizce hareket eden impulsively düşünmeden, birdenbire impulsiveness düşünmeyerek hareket etme impunity cezalanmayacağından emin olma impure pis, kirli, karışık, katışık, arı olmayan, açık saçık, ahlaksız impurity kirlilik, pislik, açık saçıklık, ahlaksızlık, katışkı, katışık şey imputable başkasının üstüne atılabilir imputation suçlama, töhmet imputative başkasına yüklenen, suçlama türünden impute (to ile) (suç) yüklemek, atmak imputed cost farazi maliyet in a brace of shakes göz açıp kapayıncaya kadar in a breeze kolayca, bir solukta in a crowd kalabalık halde, küme halinde in a daze afallamış, sersemlemiş, şaşkın bir durumda in a dead heat at başı beraber in a fit of pique gücenerek, kırgın bir şekilde in a huff asık suratla in a jiffy kaşla göz arasında in a mad rush çılgın gibi in a pickle zor durumda in a pinch gerekirse in a sense bir bakıma in a tight corner köşeye sıkışmış vaziyette, zor durumda in a tight spot sıkıntıda, zor durumda in a trice en kısa zamanda, bir an önce in a way bir bakıma in a word kısacası in abeyance kararlaştırılmamış, askıda in absentia (toplantıda/mahkemede) gıyabında in accordance with -e göre, gereğince in actual fact gerçekten, işin doğrusu in addition to ek olarak, ilaveten in addition ek olarak, ilaveten in advance peşin, zamanından önce, önünde in all probability büyük olasılıkla in all toplam in alphabetical order alfabetik sıraya" }, { "text": "göre in any case ne olursa olsun in any wise herhangi bir şekilde in apple-pie order çok düzenli in arrears geride kalan, bakaya in black and white kâğıt üzerinde, yazılı olarak in blossom çiçek açmış, çiçeklenmiş in bond gümrük deposunda tutulan in brief kısaca, özetle, kısacası in broad daylight güpegündüz in bulk büyük miktarda, toptan in camera gizlice, özel olarak in care of (gönderi) eliyle in case of -dığı takdirde, olursa in case -dığı takdirde, eğer, iştir birden in cash nakit olarak, peşin olarak in chains mahk-m, tutsak, esir in charge of -den sorumlu, -in sorumlusu in charge görevli, sorumlu in clover refah içinde, zengin in cold blood soğukkanlılıkla, acımasızca ve kasten in common parlance amiyane tabirle in common ortak, müşterek in concert birlikte, işbirliği içinde in conclusion neticede, özetle, sonuç olarak in confidence gizlilikle, özel olarak in conjunction with ile birlikte in connection with ile ilgili olarak in danger tehlikede in deep water başı dertte in demand çok aranan, rağbette in depth derinlemesine araştırılmış, yapılmış in detail ayrıntılı olarak in due course zamanında, vaktinde in earnest ciddiyetle in effect yürürlükte, geçerli, etki itibariyle in evidence göz önünde, ortada, meydanda in excess of -den fazla in fact gerçekte, doğrusu, hakikaten, aslında in fashion modaya uygun, moda in favor of lehinde, lehine, emrine in favour of lehinde, lehine, yanında in for a penny battı balık yan gider in for başına gelmek üzere in force yürürlükte bulunan, geçerli in front of -in önünde in front önde, önden in full swing en hareketli anında, tam faaliyette in full tamamen, tam olarak in fun şaka olsun diye in gear viteste in general genel olarak in good season tam zamanında in good time erken, erkenden in health sıhhatte, sağlıkta in hiding saklı in high spirits neşeli, keyifli in his sleep uykusunda in honour of adına" }, { "text": "in its true colours olduğu gibi, aynen in itself bağımsız olarak in jest şakadan, gırgırına in keeping bağdaşan, uyan in kind ayni in leaf yapraklanmış, yeşermiş in legal parlance hukuk tabiriyle in lieu -in yerine in line for -e aday, için sırada in line with ile bağıntılı, bağdaşık in lots partiler halinde in low spirits neşesiz, keyifsiz in memory of -ın anısına in mint condition iyi durumda, yeni, eskimemiş in moderation makul ölçüler içinde in my humble opinion naçizane fikrimle in my opinion bence, kanımca, bana kalırsa in no time çok çabuk, çabucak in no uncertain terms açık açık, kızgınlıkla in no wise asla, katiyen in nothing flat şimşek gibi, yıldırım gibi in on -de payı olan, bilen in one piece hasar görmemiş, sağlam in one word kısacası in one's cups kafası dumanlı in one's element havasında, halinden memnun, keyfi yerinde in one's own good time hazır olduğunda in one's right mind aklı başında in one's tracks olduğu yerde, aniden in order that -mesi için, -sin diye in order to -mek için in order uygun in other words başka bir deyişle, yani in pairs ikişer ikişer, çiftler halinde in part kısmen in particular özellikle in pawn rehinde in person şahsen, bizzat in place of -in yerine, ivazına in place yerinde, uygun in plain words açıkçası in poor spirits neşesiz, keyifsiz, üzgün, mutsuz in press baskıda, basılmakta in print basılı in private gizlilikle, insanlardan uzak, diğerleri yokken in progress yapılmakta, sürmekte in proportion to -e oranla in proportion mantıklı bir şekilde in protest protesto olarak in public alenen, herkesin önünde, milletin içinde in pursuit of -in peşinde in queer street borç içinde, başı dertte in question söz konusu olan, gündemdeki in reality gerçekte, aslında in reference to -e dair, -e ilişkin, -e gelince, dair, ilişkin in regard to hakkında, -e gelince," }, { "text": "-e dair in reply to cevap olarak in reply -e cevap olarak in repose ifadesiz in respect of -e gelince in retaliation buna mukabil in retrospect geçmişe bakıldığında in return for -e karşılık, yerine, ivazında, karşılığında in round figures yuvarlak hesap ile, yaklaşık in ruins enkaz halinde in running order tam randımanlı, iyi çalışan in sb's good books birinin gözünde değerli in sb's shoes -in yerinde, -in durumunda in search of -in arayışı içinde in season tam mevsimi, olgun in secret gizlilik içinde, gizlice in series seri olarak, seri halde in short order çabuk in short kısacası, sözün kısası, yani in sight görünürde in situ combustion yerinde yanma in situ asıl yerinde, doğal durumunda in so far as -e kadar in some neck of the woods cehennemin dibinde in some ways bazı bakımlardan in spite of -e rağmen in stock elde mevcut in succession ardı ardına, sıra ile in sum sözün kısası in tandem aynı anda in terms of -e göre, bir dille in the absence of -ın yokluğunda in the background ikinci planda in the bag çantada keklik in the clear dertten beladan uzak in the clutches of -in elinde in the dark gizli bir şekilde, gizlilikle in the distance uzakta in the doghouse başı dertte, gözden düşmüş in the doldrums canı sıkkın, morali bozuk, keyifsiz, neşesiz in the drak karanlıkta, bilmeyerek in the end sonunda, nihayet in the event of yağdayında, takdirde in the extreme çok, son derece in the eyes of -in gözünde in the first place her şeyden önce in the gross toptan in the heat of the moment bir şeyin en civcivli anında in the lap of the gods Allaha kalmış in the last resort başka çare kalmazsa, hiçbiri olmazsa in the light of -in ışığında, -e göre in the long run nihayet, sonunda, zamanla" }, { "text": "in the main genellikle, çoğunlukla in the matter of konusunda in the meantime bu arada in the middle of -ın ortasında in the morning sabahleyin in the name of adına, hakkı için, namına in the nick of time tam vaktinde, sıcağı sıcağına in the nude anadan doğma, çırılçıplak in the offing açık denizde, enginlerde in the open air açık havada, açıkta in the pay of -in hizmetinde in the pink of condition çok iyi, tam formunda, sağlıklı in the presence of sb -in gözü önünde in the presence huzurunda in the prime of life hayatının baharında in the red borç içinde in the region of yaklaşık, civarında in the running kazanma ümidi olan in the same boat aynı durumda, aynı topun ağzında in the soup belada, zor durumda in the throes of ile mücadele eden, can çekişen in the twinkling of an eye göz açıp kapayıncaya kadar in the world (vurguyu artırmak için kullanılır) ** in the wrong hatalı, kabahatli in theory teoride, teorik olarak in this case bu durumda in this connection bununla ilgili olarak, bu münasebetle in this instance bu aşamada, bu durumda in three months üç aya kadar, üç ay zarfında in time vaktinde, erken, zamanla in touch with -den haberdar in tow yakın takipte in transit transit halinde, transit in truth gerçekten, aslında in tune akortlu, uyumlu in turn sıra ile in turns sıra ile in two shakes of a lamb's kaşla göz arasında tail in two iki parça, iki parçaya in unison with ile uyum içinde in unison hep bir ağızdan, hep birlikte in use kullanılan, kullanılmakta, geçerli in vain boşuna, boş yere in view of -den dolayı, göz önüne alındığında in dahili, iç, içeriye, içeride, evde, moda, iktidarda, (edat) içinde, içine, ile, -in sonunda, -ken in-laws evlilik yoluyla akrabalar in-line processing gelişigüzel veri işleme" }, { "text": "in-plant system büro içi jüye in-plant büro içi in-service training hizmet içi eğitim in-service hizmet içi inability yeteneksizlik, yetersizlik, yapamama inaccessibility ulaşılmazlık, erişilmezlik inaccessible ulaşılmaz inaccuracy yanlışlık, hatalı olma, kusur, hata inaccurate yanlış, hatalı inaction hareketsizlik, eylemsizlik inactivate hareketsizleştirmek inactive account hareketsiz hesap inactive capital atıl kapital inactive market durgun piyasa inactive hareketsiz, pasif inactivity durgunluk, hareketsizlik, avarelik, etkisizlik inadaptability uygun olmama, intibaksızlık inadequacy yetersizlik inadequate yetersiz inadmissibility kabul olunmazlık, dinlenmeme inadmissible kabul edilmez, uygun görülmez inadvertence dikkatsizlik inadvertency dikkatsizlik, kasıtsızlık inadvertent yanlışlıkla ya da kazara yapılan, dikkatsiz, kasıtsız inadvertently istemiyerek, kasıtsız olarak, kazaen inadvisable makul olmayan, uygun olmayan inalienable vazgeçilmez, alınamaz inamorata sevgili inane anlamsız, aptal, saçma, boş inanimate cansız, ölü inanimation cansızlık, donukluk inanition zafiyet inanity anlamsızlık, ahmaklık, anlamsız söz, saçmalık inapplicable uygulanamaz, konuyla ilgisiz inapposite uygunsuz, yersiz inappreciable takdir edilemez, azıcık, belirsiz, pek az inappropriate uygunsuz, yakışıksız inappropriateness uygun olmama, uygunsuzluk, yakışıksızlık inapt uygunsuz, beceriksiz, hünersiz, toy, yersiz inaptness uygunsuzluk, beceriksizlik, hünersizlik, toyluk inarticulate (konuşma) anlaşılmaz, belirsiz, anlaşılmaz konuşan, iyi ifade edemeyen inartistic sanat değeri olmayan inasmuch as çünkü, -dığı için, madem ki inattention dikkatsizlik inattentive dikkatsiz inaudibility duyulmazlık, işitilmezlik inaudible işitilemez, duyulamaz inaugurate törenle açmak, törenle göreve getirmek inauguration açılış, açılış töreni inauspicious uğursuz inauspiciousness uğursuzluk, talihsizlik inboard geminin içindeki inborn doğuştan inbred yakın akraba evliliğinden doğmuş, küçük yaştan alışılmış, öğrenilmiş inbreeding yakın akraba ilişkisinden çocuk sahibi olma incalculability hesaplanamazlık, belirsizlik incalculable hesaplanamaz incandescence akkorluk incandescent bulb akkor telli lamba, çıngı ampulu incandescent lamp akkor lambası, çıngı ampulü incandescent light akkor ışık incandescent akkor incantation büyü, sihir, sihirli sözler incapability yeteneksizlik, yetersizlik, güçsüzlük incapable yeteneksiz, güçsüz, gücü yetmeyen, elinden gelmez, yapamaz incapacitate yetersiz kılmak, aciz bırakmak, olanak vermemek incapacitated aciz bırakılmış, mahrum edilmiş incapacity yetersizlik incarcerate hapsetmek incarceration hapsetme, kapatma, hapsedilme incarnadine ten renginde, pembemsi, kızıla boyamak incarnate vücutça var olan, insan şeklinde olan incarnation vücut" }, { "text": "bulma, canlanma, canlı simge, somut örnek incautious tedbirsiz, düşüncesiz, dikkatsiz, gafil incautiously düşünmeden incendiary bomb yangın bombası incendiary yangın çıkartan, yangına neden olan, fesatçı, kışkırtıcı incense tütsü, günlük, kızdırmak, çileden çıkarmak incensory buhurdan, buhurluk incenter iç daire merkezi, iççevrel özek incentive bonus teşvik primi incentive pay teşvik primi incentive premium teşvik primi incentive premiums teşvik primi incentive wage system özendirici vergin jüyesi incentive dürtü, güdü inception başlangıç inceptive başlayan, baştaki, birinci incertain enserten incertitude kuşku, şüphe, tereddüt, kararsızlık, değişiklik incessant aralıksız, sürekli incessantly sürekli olarak, devamlı olarak, harıl harıl incest hısımla cinsel ilişki inch along ağır aksak ilerlemek inch by inch ağır ağır, azar azar, milim milim inch inç, pus, güçlükle yol açmak, güçlükle ilerlemek inchoate yeni başlamış, gelişmemiş incidence tekrar oranı, oran incident light gelen ışık incident ray gelen ışın incident olay incidental income arızi gelir incidental tesadüfi, küçük ve önemsiz incidentally bu arada, aklıma gelmişken, tesadüfen incinerate yakmak, yakıp kül etmek incineration yakma incinerator çöp yakma fırını incipiency başlangıç incipient yeni başlamış incise oymak, kazımak, yarmak incision kesme, yarma, kesik, yarık incisive soruna doğrudan eğilen, direkt incisiveness zekilik, açıkgözlülük incisor ön diş, kesici diş incitation cesaretlendirme, ayartma incite kışkırtmak, dolduruşa getirmek, körüklemek, tahrik etmek incitement kışkırtma, tahrik, teşvik incivility kabalık, nezaketsizlik inclemency sertlik (iklim), fırtınalı hava inclement (hava) sert, soğuk, fırtınalı inclinable eğiliminde, arzulu inclination angle eğim açısı inclination eğilim, eğiklik, eğim incline eğmek, eğilmek, fikrini vermek, yönlendirmek, (neyese) eğilimi olmak, meyletmek, yokuş, bayır, eğim inclined plane eğik düzlem inclined roof eğimli çatı inclined eğimli, yatkın, meyilli inclinometer meyil ölçeği inclose etrafını çevirmek include katmak, dahil etmek, içine almak, kapsamak, içermek included dahil including dahil inclusion dahil etme, alma, dahil edilme, alınma, ilave, ek inclusive of tariff gümrük vergisi dahil inclusive of tax vergi dahil inclusive price her şey dahil fiyat inclusive içine alan, dahil, her şey dahil" }, { "text": "inclusiveness içine alma, kapsamlı olma incognito takma adlı, takma adla incognizant of farkında olmayan, haberi olmayan incoherence bkz.incoherency incoherency tutarsızlık, anlamsızlık incoherent light inkoherent ışık, eşevresiz ışık incoherent birbirini tutmayan, tutarsız, anlamsız, abuk sabuk incohesive bağlı olmayan, yapışık olmayan incombustibility yanmazlık incombustible yanmaz income account gelir hesabı income and expenditure gelir gider hesabı account income bond gelir senedi, gelir tahvili income bracket gelir türkümü income distribution gelir dağılımı income effect gelir etkisi income group gelir türkümü income in kind ayni gelir income of exercise dönem kârı income profit gelir kârı income statement gelir kestesi income tax gelir vergisi income gelir, kazanç incomer muhacir, göçmen, halef, ardıl incoming goods gelen mallar incoming gelmekte olan, gelen, yeni başlayan, yeni incommensurable ölçülemeyen, sınırsız, oransız, nispetsiz incommensurate yetersiz, oransız, nispetsiz incommode rahatsız etmek, sıkıntı vermek, zahmet vermek incommodious zahmetli, rahatsız, kullanışsız, nakolay incommunicable söylenilemez, nakledilemez incommunicado dışardakilerle görüştürülmeyen incommunicative ketum, ağzı sıkı incomparable eşsiz, benzersiz, kıyaslanamaz, karşılaştırılamaz incompatibility bağdaşmazlık, uyuşmazlık incompatible birbirine zıt, uyuşmaz, bağdaşmaz incompetence yeteneksizlik, yetersizlik, beceriksizlik incompetency ehliyetsizlik incompetent yeteneksiz, yetersiz, beceriksiz (kimse) incomplete program tamamlanmamış bağdarlama incomplete tamamlanmamış, bitmemiş, eksik incompleteness eksik incomprehensibility anlaşılmazlık incomprehensible anlaşılmaz, akıl ermez incomprehension kavrayamama, anlayamama incompressibility sıkışmazlık incompressible sıkışmaz, sıkıştırılamaz, direngen incomputable hesaba sığmaz inconceivable tasavvur olunamaz, hayal edilemez, inanılmaz, olanaksız, inanılamaz inconclusive yetersiz, sonuçsuz inconclusiveness yetersizlik, sonuçsuzluk incondensable yoğunlaştırılamaz incondite kötü yapılmış incongruity uyuşmazlık, uygunsuzluk, tuhaflık incongruous birbirine uymayan, uyuşmaz, bağdaşmaz inconnector iç bağlayıcı inconsequence birbirini tutmama, tutarsızlık, mantıksızlık inconsequent tutarsız, mantıksız, birbirini tutmayan inconsequential önemsiz inconsiderable önemsiz, az, küçük, ufak inconsiderate başkalarını düşünmez, düşüncesiz, bencil inconsiderateness düşüncesizlik, saygısızlık, tedbirsizlik inconsistency uyuşmazlık, bağdaşmazlık, tutarsızlık, zıtlık inconsistent çelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan, değişken, sögeni sögenine uymayan inconsolable avutulamaz, yatıştırılamaz, rahatlatılamaz, dinmez inconsonance ahenksizlik, uymazlık inconsonant uygunsuz, ahenksiz inconspicuous göze çarpmayan, önemsiz inconstancy sabit olmama, kararsızlık, sadakatsizlik inconstant sebatsız, kararsız, dönek, vefasız inconsumable tüketilemez, sarf edilemez" }, { "text": "incontestable tartışmasız, itiraz kabul etmez, su götürmez incontinence nefsine hâkim olamayış, sidiğini tutamazlık incontinency perhiz edemeyiş, iffetsizlik incontinent çişini tutamayan incontinently özünü tutamayarak, hemen, derhal incontrovertible apaçık, kesin, tartışılmaz, su götürmez inconvenience sıkıntı, rahatsızlık, sakınca, uygunsuzluk, zahmet olmak, işini zorlaştırmak, yük olmak inconvenient rahatsız edici, sıkıcı, sıkıntı veren, uygun olmayan, uygunsuz, elverişsiz inconvertibility konvertibl olmama, çevrilemezlik inconvertible konvertibl olmayan, çevrilemeyen incorporate birleştirmek, katmak, dahil etmek, içine almak, birleşmek, katılmak incorporated bank anonim banka incorporated company limitet şirket, anonim şirket incorporated birleşmiş, anonim incorporation birleştirme, birleşme, ortaklık, şirket incorporator kurucu, müessis incorporeal cisimsiz, manevi, maddi olmayan, tinsel incorrect yanlış incorrigibility yola gelmezlik, düzeltilemezlik incorrigible adam olmaz, düzelmez incorrodible aşınmaz, paslanmaz incorruptibility dürüstlük, bozulmazlık, çürümezlik incorruptible namuslu, dürüst, rüşvet yemez incorruption rüşvet yememe, bozulmama increase in length boy uzaması increase in size büyüme increase in volume hacim büyümesi increase in wages vergin artışı increase of capital sermaye artışı increase of value değer artışı increase artmak, çoğalmak, yükselmek, artırmak, çoğaltmak, artış increased productivity artan verimlilik increased artmış increasing costs artan maliyetler increasing artan, çoğalan increasingly gittikçe incredibility inanılmazlık incredible inanılmaz, akıl almaz, harika, müthiş, süper incredibly inanılmaz şekilde incredulity inanmazlık, şüphecilik incredulous kuşkulu, inanmadığını belirten increment value tax değer artış vergisi increment value artan değer increment artma, artış, zam incremental artışlı incriminate suçlamak, suçlu çıkarmak, suçlu olduğunu göstermek incriminating suçlayıcı incrimination suçlama incrust kabuk bağlamak incrustation kabuk bağlama, kabuk, kazantaşı incubate kuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatırmak incubating egg kuluçkalık yumurta incubation period kuluçka dönemi incubation kuluçkaya yatma incubator kuluçka makinesi, erken doğan bebekleri yaşatma aygıtı, kuvöz incubus karabasan, kâbus, sıkıntı inculcate (with/in ile) kafasına sokmak, aşılamak inculcation telkin inculpate suçlamak incumbent görev olarak yükletilmiş, zorunlu, üzerine vazife olan, boynunun borcu incunabula bir şeyin başlangıç devirleri incur debts borca girmek incur expenses masrafa girmek incur liabilities borca girmek incur loses zarara uğramak incur sebep olmak," }, { "text": "doğurmak, özünü duçar etmek, -e uğramak, maruz kalmak, düşmek, girmek, yakalanmak incurability tedavi edilemezlik, çaresizlik, devasızlık incurable tedavi edilemez, çaresiz incurious meraksız, kayıtsız incursion akın, baskın incurve eğmek incus örssümüğü indamine indamin indebted borçlu, borçlu, minnettar, müteşekkir indebtedness borçluluk, minnettarlık indecency ahlaksızlık, hayasızlık indecent assault zorla ırza geçme indecent uygunsuz, yersiz, açık saçık, çirkin, edepsiz, kaba indeciduous belirli mevsimlerde dökülmeyen indecipherable çözülemez, okunamaz, anlaşılmaz indecision kararsızlık indecisive kesin olmayan, kesin bir sonuca bağlanmayan, belirsiz, ortada, kararsız indecisiveness kararsızlık, kesin olmama indeclinable çekim eki olmayan, çekimsiz indecorous edebe aykırı, ayıp, yakışmaz, utandırıcı indeed gerçekten, doğrudan, cidden, hakikaten indefatigability yorulmazlık indefatigable yorulmaz, usanmaz, yorulmak bilmez indefeasible iptal edilemez, feshedilemez indefectible çürümez, hatasız indefensible savunulamaz, bağışlanamaz indefinable anlatılamaz, tanımlanamaz, tarifsiz indefinite adjective belgisiz sıfat indefinite article belgisiz tanımlık indefinite leave sınırsız izin indefinite pronoun belgisiz zamir indefinite belirsiz, sınırsız, sonsuz, sınırsız bir süre için, süresiz, mühletsiz indefiniteness belirsizlik, bulanıklık, sınırsızlık, sayısızlık indehiscent öz özüne açılmayan indelibility silinmezlik, sabitlik indelible pencil kopya kalemi indelible silinmez, çıkmaz, sabit indelicacy kabalık, terbiyesizlik, kaba davranış indelicate kaba, inceliksiz indemnification tazminat, taviz, telafi indemnify zararını ödemek, tazmin etmek indemnity ödence, tazminat indene inden indent çentmek, kertmek, (satır) içerden başlamak indentation çentik, koy, körfez indented senetli, sözleşmeli indenter çentik açıcı aygıt, dişleyici indenture sözleşme, senet independence bağımsızlık independent accountant bağımsız muhasebeci independent audit bağımsız denetim independent clause bağımsız cümlecik, bağımsız tümce independent deputy bağımsız milletvekili independent events bağımsız olaylar independent variable bağımsız değişken independent bağımsız indescribable anlatılmaz, tanımlanamaz, betimlenemez, tarifsiz indestructibility yıkılmazlık, tahrip edilemezlik indestructible yıkılamaz, yok edilemez indeterminable hallolunamaz indeterminate kesin olmayan, belirsiz, ortada indeterminateness belirsizlik indetermination belirsizlik, kararsızlık index error gösterge hatası index file dizin dosyası, dizin kütüğü index finger işaretparmağı index linked bond endeksli tahvil index of refraction kırılma indeksi index dizin, fihrist, indeks, gösterge, indeksle göstermek, indeksini bulmak indexation endeksleme indexed pension endekslenmiş emekli maaşı" }, { "text": "indexed dizinli indexing language dizinleme dili indexing dizinleme, indeksleme indian corn mısır, darı indican indikan indicate göstermek, belirtisi olmak, göstergesi olmak, belirtmek, sinyal vermek indicated horsepower nominal beygirgücü indicating device gösterme tertibatı indicating lamp işaret lambası, gösterge ışığı indication belirti, iz, işaret indicative abstract tanıtıcı özet, geniş özet indicative mood bildirme kipi indicative gösterici, belirtici indicator chart gösterge çizelgesi indicator tube gösterici tüp indicator sinyal, ibre, gösterge indices (ç.) (bkz.) index indict suçlamak, itham etmek indictable suçlanabilir indictment suçlama, itham indifference ilgisizlik, aldırışsızlık, kayıtsızlık indifferent ilgisiz, aldırışsız, kayıtsız, şöyle böyle, orta, vasat indigence fakirlik, fakirlik, yoksulluk indigenous yerli indigent yoksul, fakir indigested iyice düşünülmemiş, düzensiz, hazmedilmemiş, kaba indigestibility sindirilmezlik indigestible hazmı güç, zor hazmedilen indigestion sindirim güçlüğü indignant kızgın, içerlemiş, dargın indignation kızgınlık, dargınlık indignity onur kırıcı/küçük düşürücü durum indigo blue çivit rengi indigo printing indigo baskı indigo white indigo beyazı indigo çivit, indigo indigoid indigoit indigotin indigotin indirect address dolaylı adres indirect control dolaylı denetim indirect labour dolaylı işçilik indirect lighting dolaylı ışıklandırma indirect method dolaylı yöntem indirect mortgage loan dolaylı ipotek kredisi indirect object vasıtalı tamamlık, dolaylı tümleç indirect speech dolaylı anlatım indirect tax dolaylı vergi, vasıtalı vergi indirect wave yansımış dalga, endirekt dalga indirect direkt/doğrudan olmayan, dolaylı, dolambaçlı, imalı indirectness dolaylılık indiscernible ayırt edilemez, seçilemez, fark edilemez indiscipline disiplinsizlik indiscreet düşüncesiz, patavatsız, boşboğaz indiscrete kısımlara bölünmemiş, toplu halde indiscretion boşboğazlık, düşüncesizlik, patavatsızlık indiscriminate rasgele, karışık, gelişigüzel, ayırım yapmayan, fark gözetmeyen indiscriminately rasgele, fark gözetmeden indiscrimination ayırt edememe, keyfilik indispensable vazgeçilmez, gerekli, zorunlu, kaçınılmaz indispose hasta etmek, keyfini kaçırmak, hevesini kırmak indisposed hasta, rahatsız, keyifsiz, isteksiz, gönülsüz indisposition rahatsızlık, keyifsizlik indisputable tartışılmaz, kesin, su götürmez indissolubility çözünmezlik, erimezlik, daimilik, süreklilik indissoluble devamlı, sürekli, bozulmaz, ayrılmaz, sabit indistinct hayal meyal, belli belirsiz indistinctive ayırt edilemez indistinctness belirsizlik indistinguishable ayırt edilemez, seçilemez indium indiyum individual enterprise kişisel girişim individual estate" }, { "text": "şahsi mal mülk individual proprietor tek sahip individual bireysel, kişisel, özel, tek, kişi, birey, insan individualism bireycilik individualist bireyci individuality kişilik, bireylik, özellik individualize bireyleştirmek, ayrı tutmak individually ayrı olarak, teker teker indivisibility bölünmezlik indivisible bölünmeyen, bölünmez indocile kontrolü güç, yumuşak başlı olmayan indoctrinate (fikir) aşılamak, öğretmek, doldurmak indoctrination beyin yıkama, doktrin indole indol indolence tembellik, uyuşukluk, üşengeçlik indolent tembel, uyuşuk, üşengeç indomitable yılmaz, boyun eğmez, inatçı indoor antenna dahili anten, oda anteni indoor ev içinde olan/yapılan indoors ev içinde, ev içine indophenol indofenol indoxyl indoksil indraft içeri çekme indraught içeri çekme indubitable kesin, kuşkulanılmaz, kuşkusuz, muhakkak induce -e ikna etmek, kandırmak, -e neden olmak induced current indüksiyon akımı inducement kandırma, ikna, teşvik, neden, güdü induct üyeliğe kabul etmek, askere almak inductance coil endüktans bobini inductance indüktans, endüktans induction accelerator indüksiyon hızlandırıcı induction coil indüksiyon bobini induction current endüksiyon akımı induction machine endüksiyon kılgası induction motor endüksiyon motoru induction pipe emme borusu, giriş borusu induction tümevarım, göreve getirme inductive circuit endüktif devre inductive load endüktif yük inductive tümevarımsal, endüktif, ilkel inductor indüktör, endüktans bobini indulge isteklerini yerine getirmek, şımartmak, yüz vermek, (yemek/içmek/vb.'de) aşırıya kaçmak, kaptırmak indulgence göz yumma, hoşgörü, şımartma, şımartılma, düşkünlük, zevk indulgent göz yuman, hoşgören induline indulin indurate sertleş(tir)mek, duygusuzlaş(tır)mak induration katılaş(tır)ma, sağlamlaş(tır)ma, duygusuzlaşma indusium kurtçuk kesesi industrial accident iş kazası industrial alcohol endüstriyel alkol industrial bank sanayi bankası industrial centre endüstri merkezi, sanayi merkezi industrial chemistry endüstriyel kimya industrial court sanayi mahkemesi industrial district endüstri bölgesi industrial engineer endüstri mühendisi industrial engineering endüstri mühendisliği industrial enterprise sınai girişim industrial estate sanayi bölgesi industrial exhibition sanayi sergisi industrial fuel endüstriyel yakıt industrial property sınai mülkiyet industrial revolution sanayi devrimi industrial safety sanayide güvenlik industrial services sınai hizmetler industrial spying sanayi casusluğu industrial waste water sanayi atık suyu industrial waste endüstriyel atık industrial endüstriyel, işleyimsel industrialist sanayici, fabrikatör industrialization" }, { "text": "sanayileşme, endüstrileşme industrialize sanayileştirmek, sanayileşmek industrious çalışkan industry endüstri, sanayi, çalışkanlık, sıkı çalışma indwell nüfuz etmek, ikamet etmek, oturmak inebriate sarhoş etmek, ayyaş, sarhoş inebriated sarhoş inebriation sarhoş olma inebriety sarhoşluk, ayyaşlık inedibility yenmezlik inedible (yiyecek) yenmez inedited basılmamış, yayımlanmamış ineffable anlatılmaz, tanımlanmaz, betimlenemez, tarifsiz ineffaceable silinemez ineffective etkisiz, sonuçsuz ineffectively sonuç vermeden ineffectiveness etkisizlik, verimsizlik, yetersizlik ineffectual etkisiz, beceriksiz, faydasız, zayıf inefficiency yetersizlik, etkisizlik, verimsizlik inefficient etkisiz, yetersiz, verimsiz inelastic esnemez, esnek olmayan inelasticity esnek olmama, katı olma, dik olma inelegance zarafetsizlik, çirkinlik inelegant kaba, yontulmamış, inceliksiz, çirkin, kaba inelegantly zarafetsiz olarak, çirkin olarak ineligibility uygun olmama, hakkı olmama, seçilmezlik ineligible uygun olmayan, seçilemez ineluctable kaçınılmaz inept beceriksiz, yeteneksiz, uygunsuz, yersiz, ahmakça ineptitude beceriksizlik, ahmaklık ineptness yersizlik, uygunsuzluk, anlamsızlık, toyluk inequal eşit olmayan inequality eşitsizlik, pürüzlülük inequitable haksız, insafsız inequity haksızlık, adaletsizlik, insafsızlık ineradicable sökülemez, kökünden çıkarılamaz inerasable silinmez, çıkmaz inerrable hatasız inerrancy yanılmazlık inert gas soy gaz, atıl gaz inert metal asal metal inert hareketsiz, cansız, yavaş, tembel, uyuşuk inertia atalet, süredurum, tembellik, uyuşukluk inertness cansızlık, hareketsizlik inescapable kaçınılamaz inessential gereksiz, önemsiz, gereksiz/önemsiz şey inessive içindelik yağdayı inestimable hesaplanamaz, çok önemli inevitability kaçınılamazlık, çaresizlik inevitable kaçınılmaz, eksik olmaz, kaçmaz inexact doğru olmayan, yanlış inexactness hatalı olma, yanlışlık inexcusable bağışlanamaz, hoşgörülemez, affedilemez inexhaustible tükenmez, bitmez tükenmez inexorability amansızlık, merhametsizlik inexorable yılmaz, değişmez, direngen inexpediency faydalı olmama, gereksizlik, yersizlik inexpedient uygunsuz, amaca uymayan inexpensive ucuz, erzan inexpensively ucuza inexperience tecrübesizlik, deneyimsizlik inexperienced tecrübesiz, deneyimsiz inexpert deneyimsiz, tecrübesiz, hünersiz, acemi, hantal inexpiable affolunamaz inexplicable anlatılması ve anlaşılması güç, açıklanamaz inexplicit çapraşık, karışık, kesin olmayan inexpressible (duygular) anlatılamaz, tanımlanamaz, sözcüklerle anlatılamayacak denli güçlü inexpressive ifade etmeyen, ifadesiz, anlamsız, anlatımsız inextenso enine boyuna, etraflıca inextricable kaçılmaz, kaçınılmaz, ayrılmaz, çözülemez infallibility yanılmazlık, aldanmazlık infallible yanılmaz, şaşmaz infamous alçak, rezil, ayıp, iğrenç infamy rezalet, alçaklık infancy bebeklik, çocukluk, başlangıç infant industry bebek sanayi infant küçük" }, { "text": "çocuk, bebek, çağa infanticide çocuk öldürme infantile çocukla ilgili, çocuksu, çocukça infantilism gelişmemişlik infantry officer piyade subayı infantry piyade infantryman piyade, yaya er infatuate aklını çelmek infatuated (with ile) sırılsıklam aşık, deli gibi aşık infatuation delicesine aşık olma infect (hastalık) bulaştırmak, geçirmek infection hastalık, enfeksiyon, mikrop kapma, (hastalık) bulaşma, bulaştırma infectious bulaşıcı, yolukucu, yukumlu, yukmalı infelicitous talihsiz, mutsuz, hoşnutsuz, uygunsuz infelicity talihsizlik, mutsuzluk, hoşnutsuzluk, uygunsuzluk infer (from ile) sonucunu çıkarmak, anlamak inference sonuç çıkarma, anlam çıkarma, çıkarım, sonuç inferior (to ile) aşağı, alt, ikinci derecede, ast, aşağı derecede olan kimse, rütbe ve mevkice küçük kimse, ast inferiority complex aşağılık duygusu inferiority aşağılık, adilik, bayağılık infernal machine suikast bombası infernal berbat, rahatsız edici, sinir bozucu, cehennemi, şeytani infernally şeytancasına, müthiş bir derecede inferno cehenneme benzer yer/durum, cehennem infertile kısır, verimsiz, çorak infertility verimsizlik, çoraklık, bereketsizlik infest (with ile) (fare/vb.) istila etmek, sarmak infestation istila infidel kafir, imansız infidelity sadakatsizlik, aldatma infield çiftlik evine yakın tarla infighting rekabet, sürtüşme infiltrate (in/into ile) içeri sızmak, süzülmek, girmek infiltration süzme, süzülme infinite line sonsuz hat infinite set sonsuz küme infinite space sonsuz uzay infinite sonsuz, sınırsız infinitesimal çok küçük infinitive phrase mastar cümleciği infinitive mastar, eylemlik infinitude hudutsuzluk, sınırsızlık infinity sonsuzluk infirm (yaşlılıktan/vb.) güçsüz, zayıf, halsiz, dermansız infirmary revir, hastane infirmity bedensel ve zihinsel güçsüzlük, halsizlik infix içek inflame tutuşturmak, alevlendirmek inflamed kızarmış ve kabarmış inflammability kolayca tutuşma, yanabilme, ateş alma inflammable liquid parlayabilir sıvı, yanıcı sıvı inflammable matter yanıcı madde inflammable tutuşur, yanar, yanıcı inflammation iltihap, yangı inflammatory tahrik eden, alevlendiren, kışkırtıcı inflatable şişirilebilir, şişme inflate şişirmek, şişmek inflated şişik, şişmiş, kibirli inflation rate enflasyon oranı inflation enflasyon, para bolluğu, şişme, şişkinlik inflationary gap enflasyonist açık inflationary period enflasyon süreci inflationary enflasyonla ilgili inflationist enflasyon yanlısı inflect çekmek, kullanıma göre sözcüğün biçimini değiştirmek inflection point bükülme çekidi inflection bükün inflectional bükünlü inflexibility eğilmezlik," }, { "text": "azim, kararlılık, sertlik inflexible eğilmez, bükülmez, değişmez, inatçı, kararlı inflexibly eğilmez inflexion bükülme, eğilme inflexional çekime ait inflict (on/upon ile) zorlamak, zorla kabul ettirmek, yamamak, yüklemek infliction eziyet, ceza, zorlama inflorescence çiçek açma inflow of foreign currency döviz akışı inflow içeriye akış influence etki, nüfuz, sözü geçerlik, torpil, etkili/nüfuzlu kimse, sözü geçen kimse, etkilemek influential güçlü, etkili influenza grip influx istila, akın, üşüşme, içeriye akma info bilgi, haber inform haberdar etmek, bildirmek, bilgi vermek, (against/on/upon ile) ihbar etmek informal education örgün öğretim informal resmi olmayan, gayri resmi, teklifsiz, gündelik informality teklifsizlik, merasimsizlik informally teklifsizce informant haber/bilgi veren kimse informatics bilişim information bits bilgi bitleri information channel bilgi arnası information desk danışma information network bilişim ağı information processing bilgi işlem merkezi center information security bilgi güvenliği information service bilişim hizmeti information system bilişim jüyesi information bilgi, haber, danışma informational bilgi niteliğinde informative bilgi verici, aydınlatıcı informed bilgili, haberdar informer gammaz, muhbir infra aşağıya, aşağıda, ileride infrablack siyah altı infraction ihlal, uymama, suç, kuralları bozma infrared detection kızılötesi detektörü infrared kızıl ötesi infrasonic subsonik, enfrasonik, sesaltı infrastructural altyapısal infrastructure altyapı jüyesi infrequency seyreklik infrequent seyrek, sık gerçekleşmeyen, nadir infringe (hakkını) çiğnemek, bozmak, ihlal etmek infringement tecavüz, ihlal, sakatlama, bozma infundibular huni şeklinde infuriate çileden çıkarmak infuse demlemek, aşılamak infusible erimez, kaynaşmaz, eritilmez, birleştirilemez infusion pump şeker hastaları için insülin pompası infusion içine dökme, demleme, damara zerk etme infusorian ufak ve tek hücreli hayvan ing hal ortacı soneki, hal ulaç soneki ingate döküm deliği ingathering hasatı toplama, hasat, mahsul ingeminate tekrarlamak ingenious becerikli, usta, ustaca yapılmış ingenue saf kız, saf kız rolü ingenuity zekâ, ustalık beceri ingenuous saf, toy, deneyimsiz ingenuously açık yüreklilikle, samimi olarak ingenuousness maharet, sadedillik ingest yemek, yutmak ingestion yeme, mideye indirme inglorious utandırıcı, ayıp, onursuz, gösterişsiz, mütevazı ingoing içeriye giren, memuriyete başlayan ingot crane kütük vinci ingot külçe ingrain" }, { "text": "dyestuff inkişaf boyası, diazo boyası ingrain kökleştirmek, ham iken boyamak ingrained kökleşmiş, yerleşmiş ingrate nankör kimse ingratiate oneself with sb -e yağ çekmek, yağcılık etmek ingratiate -e yağ çekmek, yağcılık etmek ingratitude nankörlük ingredient karışımı oluşturan madde ingress girme, giriş hakkı, giriş ingrown içine batmış, kökleşmiş inguinal kasığa ait ingurgitate oburca yiyip içmek, tıkınmak inhabit -de yaşamak, oturmak inhabitable oturulabilir, yaşanabilir inhabitancy ikamet inhabitant sakin, oturan inhabited place mesk-n mahal inhalation nefes alma, teneffüs inhale içine çekmek inhaler soluk aldırma cihazı inharmonious ahenksiz, uyumsuz, uygunsuz inhere bir şeye bağlı olmak inherent storage kalıtımsal bellek inherent vice malın kendi kusuru inherent doğasında olan, doğal inherit miras olarak almak inheritable babadan oğula geçebilir inheritance tax veraset vergisi, intikal vergisi inheritance kalıt, miras inherited miras yoluyla kalmış inheritor varis, mirasçı inhibit tutmak, dizginlemek, engellemek inhibited çekingen, utangaç inhibition çekingenlik, utangaçlık inhibitive yasaklayıcı, önleyici inhibitor yavaşlatıcı, inhibitör inhibitory engelleyici, baskı altında tutulan, yasak edici inhospitable konuk sevmez inhuman acımasız, gaddar inhumane insafsız, acımasız, kaba, insanlık dışı inhumanity insanlık dışı davranış, acımasızlık inhume gömmek, defnetmek inimical düşman, muhalif, aleyhtar inimitable eşsiz, taklit edilemez iniquitous adaletsiz, kötü iniquity haksızlık, adaletsizlik, kötülük, günah initial advertising tanıtım reklamı initial approach ilk yaklaşma initial capital başlangıç sermayesi initial condition başlangıç koşulu initial expenses kuruluş giderleri, işe başlama giderleri initial material ana madde initial orders başlangıç komutları initial point başlangıç çekidi initial position başlangıç konumu initial salary ilk maaş initial speed başlangıç hızı, ilk hız initial state başlangıç yağdayı, ilk hal initial value ilk değer initial velocity ilk hız initial ilk, önceki, ilk harf, parafe etmek initialization başlangıç durumuna getirme, başlatma initialize başlangıç durumuna getirmek, başlatmak initially başlangıçta, baştan, önceden, ilkin, önce initiate başlamak, başlatmak, (into ile) (dernek/kulüp/vb.'ne) almak, kabul etmek initiation başlatma, ilk adımını atma, girme initiative ilk adım, başlangıç, insiyatif, başkalarının yardımı olmadan karar verme yeteneği initiator başlatan" }, { "text": "kimse initiatory tanıtıcı, başlatan inject iğne yapmak, zerketmek, enjekte etmek injection cock püskürtme musluğu injection engine enjeksiyon motoru injection fuel püskürtme yakıt injection nozzle enjektör memesi, püskürtme memesi injection pump enjeksiyon pompası injection syringe enjektör, şırınga injection iğne, enjeksiyon injector needle enjektör iğnesi, püskürteç iğnesi injector enjektör, püskürteç injudicious (davranış) düşüncesiz, mantıksız injun kızılderili injunction emir, karar, resmi emir injure incitmek, yaralamak, zarar vermek, incitmek injured yaralı injurious zararlı, muzır injury to person kişiye zarar injury to property mala zarar injury hasar, zarar, ziyan injustice haksızlık, adaletsizlik ink pad ıstampa ink mürekkep inkhorn boynuz hokka inkling seziş, kuşku inkwell gömülü hokka inky mürekkep gibi, mürekkepli, kapkara inky-dinky küçük projektör, küçük ışıldak inlaid (with ile) kakma, işlemeli inland bill ülke içi poliçe inland duty dahili vergi inland mail yurtiçi posta inland navigation yurtiçi seyrüsefer inland port iç liman inland produce yerli ürün inland sea kapalı deniz, içdeniz inland tariff yurtiçi gümrük tarifesi inland waters iç sular inland waterways iç sular inland ülkenin iç kısmında olan, iç, ülkenin iç bölgelerine doğru, içerilerde inlaws evlenme yoluyla akrabalık inlay kakma, kakma işi inlet pipe giriş borusu, emme borusu inlet körfezcik, koy, giriş, ağız inly içten, yürekten inmate (hastane/hapishane/vb.'de) oda arkadaşı inmost bkz.innermost inn han, otel, konakçı innards iç kılganlar, mide ve bağırsaklar innate (nitelik) doğuştan inner bark iç kabuk inner dimeter iç çap inner ear içkulak inner keel iç omurga inner layer iç katman, iç tabaka inner nucleus iç çekirdek inner port iç liman inner surface iç yüzey inner synchromesh disk iç senkromeç disk inner tube şambriyel, içlastik inner iç, içerdeki, merkeze en yakın, iç innermost en içerdeki, en içteki innervate sinir jüyesine bağlamak innervation sinir jüyesine bağlama innings sıra innkeeper hancı innocence suçsuzluk, günahsızlık, cahillik, cehalet innocent masum, suçsuz, zararsız, saf, temiz kalpli innocuous zararsız, incitmeyen innominate bone kalça sümüğü innominate adsız, isimsiz" }, { "text": "innovate yenilik getirmek, değişiklik yapmak innovation yenilik, buluş innovator yenilikçi innuendo sezindirme, ima, dokundurma, kinaye innumerable sayısız inobservance dikkatsizlik inoculate (with/against ile) aşılamak inoculation gun aşı tabancası inoculation aşı, peyvent, calak, aşılama inodorous kokusuz inoffensive zararsız, incitmeyen inoffensiveness zararsızlık inofficial resmi olmayan inoperable ameliyat yapılamaz inoperative account geçersiz hesap inoperative geçersiz, hükümsüz, işlemez inopportune zamansız, sırasız, yersiz, uygunsuz, mevsimsiz inordinate aşırı, gereğinden çok inorganic chemistry anorganik kimya inorganic compound anorganik bileşik inorganic soil inorganik toprak inorganic inorganik inosculate bir araya gelip birleşmek, bitiştirmek inositol inositol inpatient hastanede tedavi gören hasta inpayment ödeme, tediye inphase eş fazlı inpouring içe akan input data girdi bilgisi, giriş bilgisi input device girdi aygıtı input level giriş düzeyi input process girdi işlemi input program girdi bağdarlaması input record girdi kaydı input girdi, giriş input-output girdi-çıktı inquest soruşturma, istintak inquietude endişe, merak inquire about (a thing) birisi hakkında bilgi edinmek inquire after (a person) birinin hatırını sormak inquire sormak, bilgi almak, sorup öğrenmek, araştırmak inquiring araştırıcı, öğrenmek isteyen, meraklı inquiry soruşturma, araştırma inquisition sorgu, sorgulama inquisitive başkalarının işleriyle ilgilenen, meraklı inquisitiveness çok soru sorma, meraklılık inquisitor engizisyon memuru, tahkikat memuru inroads akın, baskın, engelleme, gedik inrush ani degaj, birden boşalma, içeriye hücum insalubrious sağlığa dokunan, sağlıksız insalubrity sağlığa aykırılık insane asylum akıl hastanesi insane deli, çılgın insanitary sağlığa zararlı, sağlıksız insanity delilik, çılgınlık, aptallık insatiable doymak bilmez, açgözlü, obur, pisboğaz insatiableness aç gözlülük insatiate doymaz, giderilemez, tatmin edilemez inscribe yazmak inscription kitabe, yazıt inscriptive yazılı, kayıtlı inscrutable anlaşılmaz, esrarengiz, gizemli insect eater böcekçil insect pests zararlı haşarat insect böcek insecticide böcek öldürücü ilaç, böcek zehiri insectivore böcekçil hayvan, böcek yiyen hayvan insectivorous böcekçil, böcek yiyen insecure özüne güveni olmayan, güvensiz, endişeli, emniyetsiz, güvenilmez, sakat inseminate tohum ekmek, döllemek insemination tohumlama, tohum ekme, dölleme, döllenme insensate hissiz, duygusuz, çılgınca insensibility duygusuzluk, hissizlik insensible bilinçsiz, baygın, bilgisiz, habersiz" }, { "text": "insensitive duygusuz, anlayışsız, duyarsız, etkilenmeyen insensitiveness duygusuzluk, hissetmezlik insentient hissiz, cansız inseparable ayrılmaz, bağlı, yapışık insert sokmak, içine koymak insertion ekleme, eklenen şey inset ilave, ek, bir şeyin ortasına ek koymak inshore kıyıya, sahile (doğru) inside diameter iç çap inside left soliç inside out tersyüz inside right sağiç inside wall iç duvarı inside iç, iç kısım, ç, mide, iç, içteki, iç, gizli, içerde, içeriye, kodeste, içerde, içerisine, içerisinde, içine, içinde insider kendisine özel bilgiler ve ayrıcalık tanıyan bir türkümün üyesi insides karın ve bağırsaklar insidious sinsi, gizlice zarar veren insidiousness sinsilik insight kavrama, kavrayış, anlayış insignia nişanlar, rütbeler insignificance önemsizlik, ehemmiyetsizlik insignificancy önemsizlik, değersizlik insignificant değersiz, önemsiz, meyde insincere içtenliksiz, samimiyetsiz, ikiyüzlü insincerity samimiyetsizlik, vefasızlık insinuate üstü kapalı söylemek, ima etmek, anıştırmak insinuation ima, kinaye, dolaylı söz, anıştırma insipid tatsız, yavan, lezzetsiz, sönük insipidity sönüklük, yavanlık insipidness sönüklük insist (on/upon ile) ısrar etmek, dayatmak insistence ısrar, ısrarlılık insistency ısrar, zorlama, ayak direme, kararlılık insistent ısrarlı, ısrarlı, sürekli insobriety ayyaşlık insofar as -diğince, -diği kadar insolate güneşe maruz bırakmak, güneşlendirmek insolation güneşleme, güneşe tutma, güneşe serme insole ayakkabı astarı, keçe insolence saygısızlık, arsızlık, küstahlık, hakaret insolent saygısız, terbiyesiz, kaba insolubility çözünmezlik, erimezlik, katışmazlık insoluble in water suda çözünmez insoluble çözünmez, erimez, içinden çıkılmaz, çözülemez insolvable (Aİ) bkz.insoluble insolvency iflas, ödeme güçsüzlüğü, batma insolvent borcunu ödeyemeyen, müflis insomnia uykusuzluk, uyuyamama insomniac uykusuz, uyuyamayan insomuch as o kadarki, hatta insomuch that o kadarki, hatta insomuch o derece, o kadar insouciance aldırmazlık, dikkatsizlik, ilgisizlik insouciant ilgisiz, kaygısız, tasasız, aldırmaz, dikkatsiz inspan arabaya koşmak, öküzü arabaya koşmak inspect denetlemek, incelemek, gözden geçirmek, yoklamak inspection hole kontrol deliği inspection report kontrol raporu, muayene raporu inspection denetim, yoklama inspector müfettiş, sakçı komiseri inspectorate teftiş kurulu, denetim kurulu inspiraional ilham verici inspiration esin, ilham, ilham kaynağı, parlak fikir inspiratory soluk almaya ait inspire esinlemek, ilham vermek, (with/in ile)" }, { "text": "-de ...uyandırmak, ile doldurmak inspirit canlandırmak, gayret vermek inspissate koyulaştırmak, yoğunlaştırmak inspring ilham verici instability kararsızlık, değişkenlik instable kararsız, istikrarsız install (aygıt) döşemek, hazırlamak, düzenlemek, kurmak, yerleştirmek installation date kurulma tarihi installation time kuruluş süresi installation tesisat, donanım, cihaz, kurgu, kuraştırma, yerleştirme installment selling taksitli satış installment bkz.instalment instalment credit tüketici kredisi instalment plan taksit usulü instalment sale taksitle satış instalment taksit, (oyun/kitap/vb.) kısım, bölüm instance örnek instant coffee neskafe instant an, dakika, hemen olan, acil, (yiyecek/vb.) çabuk ve kolay hazırlanabilen instantaneous water çabuk su ısıtıcısı heater instantaneous anlık, bir anda olan instantaneously hemen, derhal, birden, hiç beklemeden instanter derhal, birdenbire instantly hemen, anında instar iki deri dökme zamanı arasındaki gelişim evresi instate işe yerleştirmek, işe sokmak instauration yenileme, tazeleme instead of yerine, (önek) -in yerine, ivazına instead onun yerine, ivazına instep ayağın üst kısmı instigate başlatmak, önayak olmak, teşvik etmek, kışkırtmak instigation teşvik, öneri, uyarı instigator kışkırtıcı kimse, fitneci, elebaşı instil (in/into ile) (fikir) aşılamak, öğretmek instill bkz.instil instinct içgüdü instinctive içgüdüsel instinctively içgüdüsel olarak institute an inquiry soruşturma açmak institute enstitü, kurum, kurmak institution kurum, kuruluş, dernek, yerleşmiş gelenek, kurum, yerleşmiş yasa, kurma institutional economics kurumsal iktisat institutional investors kurumsal yatırımcılar institutional kurumsal institutionalize kurumlaştırmak, müesseseleştirmek instruct bilgi vermek, öğretmek, talimat vermek, emretmek instruction book talimat kitabı, tarifname instruction word komut sözcüğü instruction öğretim, talimat, yönerge, tarifname instructions talimat, yönerge, direktif, emir instructive öğretici instructor talimci, eğitmen, muallim, öğretmen, rehber instrument board alet kestesi, gösterge kestesi instrument flying aletli uçuş instrument landing aletli iniş instrument panel alet kestesi, gösterge kestesi instrument aygıt, alet, çalgı instrumental error alet hatası instrumental (in ile) yardımcı, aracı olan, enstrümantal instrumentalist çalgıcı instrumentality vasıta olma, aracı olma instruments ameliyat aletleri insubordinate baş kaldıran, itaatsiz, asi, kafa tutan insubordination baş kaldırma, asilik, itaatsizlik insubstantial güçsüz, zayıf, kuvvetsiz, yetersiz insufferable (davranış) katlanılmaz, çekilmez insufficiency yetersizlik," }, { "text": "eksiklik, yetmezlik insufficient yetersiz, eksik insufflate içine üflemek, hava vermek insufflation içine üfleme, hava verme, üfleme insufflator püskürteç insulant yalıtkan madde insular dar görüşlü insularity adalı olma, tecrit, ayırma, dar görüşlülük insulate (from/against ile) izole etmek, yalıtmak, ayırmak, ayrı tutmak, korumak insulated yalıtılmış, yalıtık insulating compound yalıtkan madde, izolan madde insulating joint yalıtım contası, izolasyon contası insulating material yalıtım malzemesi insulating plate yalıtım plakası, izolasyon plakası insulating switch izolasyon şalteri, ayırıcı şalter insulating tape izole bant insulating yalıtkan, yalıtım insulation tecrit, yalıtım, izolasyon, izolasyon maddesi insulator izolatör, yalıtkan insulin ensülin insult aşağılamak, hakaret etmek, hakaret insulting küçümseyici, aşağılayıcı insuperable aşılması güç, zorlu insupportable çekilmez, katlanılmaz, haksız, tahammül edilemez insurance agent sigorta acentası insurance broker sigorta simsarı, sigorta tellalı insurance company sigorta şirketi insurance contract sigorta sözleşmesi, sigorta mukavelesi insurance cover sigortanın kuvertürü insurance demand sigorta talebi insurance expert sigorta eksperi insurance money sigorta bedeli, sigorta tazminatı insurance policy sigorta poliçesi insurance premium sigorta primi insurance value sigorta değeri insurance sigorta, sigortacılık, sigorta, sigorta parası, (against ile) korunma insure sigorta ettirmek, garantilemek, sağlama almak insured person sigortalı kimse insured sigortalı, garantili insurer sigortacı insurgence ayaklanma insurgency isyan insurgent asi, başkaldıran, ayaklanan, kozgalancı insurmountable çok büyük, çok güç, yenilemez, başa çıkılmaz insurrection isyan, ayaklanma insurrectist isyan taraftarı insusceptibility duygusuzluk, hissizlik insusceptible duygusuz, hissiz intact bozulmamış, tam, bütün intaglio oyma intake of food alınan yiyecek miktarı intake valve emme supabı intake içeri alınan miktar ya da sayı, giriş intangibility dokunulmazlık intangible fiziksel varlığı olmayan, elle tutulamaz, görülemez, duyumsanabilir intarsia kakmacılık integer tam sayı integral calculus integral hesabı, tümlev hesabı integral equation integralli denklem, tümlevli denklem integral gerekli, önemli, entegral, tümlev, bitev integrand integrand, tümlevlenen integrant tamamlayıcı integrate (with/into ile) bütünleşmek, kaynaşmak, katmak, kaynaştırmak integrated circuit tümleşik devre, entegre devre integrated bütünleşmiş integration bütünleşme, entegrasyon, tamamlama integrator integratör, toplayıcı integrity güvenilirlik, doğruluk, dürüstlük, bütünlük," }, { "text": "tamlık integument kabuk, deri, zar integumentary kabuktan oluşan, deriden oluşan intellect akıl, zihin intellectual akli, zihinsel, anlıksal, akıllı, zeki, aydın, entelektüel intellectuality zihinsel yetenek, aydın olma intelligence department haberalma dairesi office intelligence department istihbarat servisi, ranseyman servisi intelligence quotient zekâ bölümü intelligence test zekâ testi intelligence zekâ, akıl, istihbarat, haber alma intelligent zeki, akıllı intelligently akıllıca intelligentsia aydınlar intelligible anlaşılabilir, açık, net intellingibility anlaşılabilme intemperance aşırılık, taşkınlık, ifrat, ölçüsüzlük intemperate şiddetli, sert, bozuk, aşırı, ayyaş, taşkın intend tasarlamak, niyet etmek, planlamak, (...için) olmak intendant idareci, müdür, müfettiş intended tasarlanmış, amaçlanmış, müstakbel, nişanlı (erkek veya kız) intense colour koyu renk intense light kuvvetli ışık intense şiddetli, güçlü, heyecanlı, ateşli intensely son derece, şiddetle, kuvvetle intensification kuvvetlendirme intensifier güçlendirici intensify yoğunlaşmak, yoğunlaştırmak intensity level yoğunluk düzeyi intensity of light source ışık kaynağı şiddeti intensity of light ışık şiddeti intensity of radiation radyasyon şiddeti, ışınım yeğinliği intensity of sound ses şiddeti intensity güçlülük, yoğunluk intensive care unit yoğun bakım ünitesi intensive care yoğun bakım intensive yoğun intent amaç, niyet, dikkatli, niyetli, azimli, istekli intention niyet, maksat, kasıt intentional destruction kasıtlı tahribat intentional kasıtlı intentionally kasten, bile bile intently dikkatle intentness dikkat, gayret, şevk inter gömmek, defnetmek inter- (önek) arasında, birbiriyle inter-bank borrowing bankalararası borçlanma inter-bank money market bankalararası para piyasası inter-bank bankalararası interact (with ile) biribirini etkilemek interaction etkileşim interactive language etkileşim dili interactive program etkileşimli bağdarlama interactive etkileşimli, birbirini etkileyen interbank market interbank piyasası interbank rate interbank kuru interbank bankalararası interbreed melezleştirmek, melezleşmek intercalate araya sokmak, eklemek, ilave etmek intercalation araya sokma, ekleme intercede (with/for ile) (korumak için) araya girmek intercellular hücrelerarası intercept durdurmak, yolunu kesmek interception durdurma, engelleme, önleme, tevkif interceptor avcı uçağı intercessor aracı interchange yerlerini değiştirmek, değiş tokuş etmek, yer değiştirme, takas, değiş tokuş, araçların giriş ya da dönüş yapabildiği ve bir hız yoluyla diğer bir yolun kesiştiği kavşak" }, { "text": "interchangeable (with ile) birbirinin yerine geçebilir interchngeability değiştirilebilirlik intercity şehirlerarası intercollegiate kolejler arası intercolumniation sütunlar arasındaki mesafe intercom iç alısün jüyesi intercommunicate birbiriyle haberleşmek intercommunication dahil haberleşme, iç haberleşme intercommunity toplumlararası, müşterek olma intercompany şirketler arası interconnect birbirine bağlamak interconnected birbirine bağlı interconnection birbirine bağlı olma intercontinental kıtalararası intercorporate relations şirket içi ilişkiler intercorporate şirket içi intercourse (cinsel) birleşme, görüşme, ilişki interdenominational mezheplerarası interdental alt ve üst dişler arasında oluşan, alt ve üst dişler arasında oluşan interdependence birbirine bağlı olma, birbirine muhtaç olma interdependent birbirine bağlı, birbirine muhtaç interdict yasak, kadağa, yasak etme, yasak etmek, kadağa koymak, menetmek, önlemek interdiction yasak interest account faiz hesabı interest bearing faiz getiren interest ceiling faiz tavanı interest certificate faiz belgesi interest coupon faiz kuponu interest due vadesi gelmiş faiz interest for default gecikme faizi interest in arrears gecikmiş faiz interest on capital sermaye faizi interest on money nema, kâr payı interest payable ödenecek faiz interest rate faiz oranı, faiz haddi interest table faiz kestesi interest (in ile) ilgi, merak, ilgi uyandırma, ilgi çekme, ilgi kaynağı, ilgi merkezi, yarar, çıkar, faiz, ilgilendirmek, ilgisini çekmek, merakını uyandırmak interest-free faizsiz interested in a thing bir şeye meraklı interested ilgili, meraklı, çıkar gözeten interesting ilgi çekici, ilginç, meraklı, kızık interface arayüzey, arabirim, arayüz interfacial arayüzey ile ilgili interfere (with/in/between ile) yoluna çıkmak, engellemek, karışmak, başkasının işine burnunu sokmak, herşeye maydanoz olmak interference reception alış paraziti interference suppression antiparazit interference (with ile) karışma, engelleme, parazit interferometer interferometre, girişimölçer interferometry interferometri, girişimölçer interferon interferon interfix ilişki kurma interfluent birbirinin içine akan interfuse karıştırmak, karışmak interglacial buzularası, interglasiyel interim aid geçici yardım interim balance ara bilanço interim bond geçici tahvil interim certificate geçici belge interim credit ara kredi, geçici kredi interim dividend ara temettü interim rate geçici tarife interim report geçici rapor interim statement ara rapor interim (zaman) aralık, ara," }, { "text": "boşluk, geçici, ara, aradaki interindustry sanayilerarası interior angle iç açı interior decoration içmimarlık, iç dekorasyon interior decorator içmimar interior fittings mefruşat interior monologue iç konuşma interior planet iç gezegen interior surface iç yüz interior wiring iç tesisat interior iç interject arada söylemek, eklemek, aniden söylemek interjection ünlem, nida interjective ünlem ile ilgili interlace karıştırmak, birbirine geçirmek, ağ gibi örmek interlacing birbirine geçme, geçmeli tarama interline orta astarı koymak interlinear satırlar arasına yazılmış interlock birbirine bağlamak, birbirine bağlanmak interlocution konuşma, diyalog interlocutor muhatap interlocutory injunction geçici önlem interlocutory geçici ara interloper gereksiz kimse, fazlalık interlude ara, teneffüs, iş arasındaki boşluk, dinlenme, (sinema/tiyatro/vb.) perde arası, ara, ara faslı intermarry (farklı türkümden insanlar) evlenmek, evlenerek birbirine bağlanmak intermeddle karışmak, burnunu sokmak intermediary arabulucu, aracı intermediate colour ara renk intermediate product ara ürün intermediate trade komisyonculuk intermediate arada bulunan, ara, orta interment (ölüyü) gömme, defnetme intermezzo ara perdesi, ara oyunu interminable bitmez, tükenmez, sonsuz interminably sonsuz olarak intermingle birbirine karıştırmak, birbirine karışmak intermission perde arası, ara intermit ara vermek, durdurmak, durmak, tatil olmak intermittent current kesintili akım intermittent duty aralıklı hizmet intermittent kesik kesik, aralıklı, süreksiz intermittently aralıklı olarak intermix birbirine karıştırmak, birbirine karışmak intermodulation arakipleme, entermodülasyon intermolecular moleküllerarası intern enterne etmek, gözaltına almak, stajyer, stajyer doktor internal affairs içişleri internal brake iç eğleç internal circuit iç devre internal combustion içten yanmalı motor engine internal combustion içten yanmalı internal debt iç borç internal migration iç göç internal phoneme içses internal pressure iç basınç internal storage iç bellek internal structure iç yapı, iç bünye internal voltage iç gerilim internal dahili, iç internalization özümseme internalize özümsemek internally dahili olarak, içten, iç tarafta international business uluslararası ticaret international exchange döviz international labour law uluslararası iş hukuku international mercantile uluslararası ticaret hukuku law international monetary uluslararası para ekonomisi economics international money uluslararası para international nautical mile uluslararası deniz" }, { "text": "mili international private law devletler özel hukuku international sea traffic milletlerarası deniz trafiği international trade uluslararası ticaret international uluslararası taşımacılık transportation international uluslararası, beynelhalk internationalism enternasyonalizm, uluslararası teşkilat internationalize enternasyonal hale koymak internment gözaltına alma internode boğum interpellate gensoru açmak interpellation gensoru interpenetrate tamamen içine girmek interphase interfaz interphone dahili alısün interplanetary gezegenlerarası interplay karşılıklı etkileşim interpolate eklemek, katmak interpolation enterpolasyon, iç değerleme, iç değerbiçim interpose (in/between/among ile) araya girmek, lafa karışmak, arada söylemek, eklemek interposition karışma, müdahale, araya girme interpret as yorumlamak interpret (konuşarak) çevirmenlik yapmak, tercümanlık yapmak, (as ile) yorumlamak, anlamını açıklamak, (a dream) yormak interpretable yorumlanabilir interpretation yorum, tefsir, açıklama interpreter tercüman, dilmaç interpretive language yorumlamalı dil interpretive yorumlamalı interrelated birbiri ile alakası olan interrelation karşılıklı ilişki interrogate sorguya çekmek, sorgulamak interrogating judge sorgu hâkimi interrogation sorgu interrogative adjective soru sıfatı interrogative adverb soru zarfı, soru belirteci interrogative particle soru eki interrogative pronoun soru zamiri, soru adılı interrogative sentence soru cümlesi interrogative soru belirten, sorulu, soru soran (cümle/sözcük/vb.) 2.soru şeklinde, soru sözcüğü interrogatory soru türünden, soru belirten interrupt sözünü kesmek, akışını durdurmak, düzenini bozmak, kesmek, yarıda kesmek interrupted kesik, kesilmiş interrupter enterüptör, şalter, tapa, kesici interruption kesilme, yarıda kesme intersect (yol/çizgi/vb.) kesişmek, birbiri üzerinden geçmek intersecting kesişen intersection point kesişme çekidi intersection kesişme, kavşak intersex erdişi, erse, hünsa intersexual erdişilik, erselik interspace ara, aralık, ara vermek, aralık bırakmak intersperse (with ile) oraya buraya serpmek, arasına katmak interstage ara kat interstate eyaletlerarası interstellar yıldızlar arası interstice yarık, çatlak, ara, açıklık, aralık, gedik interstitial çatlakla ilgili, dokular arasında bulunan intertribal kabileler arası intertropical tropikal kuşağa ait intertwine örülmek, sarılmak interval ara, aralık, perde arası, ara intervene (in ile) araya girmek, karışmak, müdahale etmek, olaylar arasında oluşmak, arada olmak, geçmek intervening müdahaleci intervention policy müdahale politikası intervention karışma, müdahale, aracılık interventionist müdahaleci intervertebral omurlar arasında olan interview mülakat, görüşme, röportaj," }, { "text": "görüşmek, röportaj yapmak interviewee görüşülen kimse interviewer görüşme yapan kimse intervocalic ünlülerarası interweave (with ile) birlikte dokumak, örmek intestacy vasiyetsiz ölme intestate vasiyetnamesiz intestinal flora bağırsak florası intestinal bağırsak, bağırsaklarla ilgili intestine bağırsak intimacy (with ile) özel olma, mahremlik, kişisellik, yakın arkadaşlık, dostluk intimate friend yakın dost intimate (with ile) (cinsel yönden) yakın, kişisel, özel, detaylı, ayrıntılı, ima etmek, sezindirmek intimation üstü kapalı söyleme, ima, üstü kapalı anlatma intimidate (kimise) korkutmak, gözünü korkutmak, gözdağı vermek intimidation korkutma into smithereens bin bir parçaya into the bargain ek olarak, ayrıca, üstelik into thin air tümüyle gözden uzak into içine, -e, -a, -e meraklı, hasta, (bölme işleminde) -de, -da intolerable çekilmez, dayanılmaz intolerance hoşgörüsüzlük intolerant hoşgörüsüz intonation ses perdesi, titremleme intone monoton bir makamla okumak intoneme tonlama birimi, titremlemebirim intoxicant sarhoş edici, sarhoş edici içki intoxicate sarhoş etmek intoxicating sarhoş edici intoxication sarhoşluk, alkol zehirlenmesi intra- (önek) içinde bulunan, iç tarafında intracellular hücre içi, gözeiçi intractability dik kafalılık, serkeşlik, densizlik intractable kontrol edilmesi zor, ele avuca sığmaz intrados kemer iç sırtı, kemer iç yüzü intramolecular moleküliçi intransigence uyuşmazlık intransigent uzlaşmaz, sabit fikirli, değişmez intransitive verb geçişsiz eylem intransitive (eylem) geçişsiz intrastate eyaletlerarası intravenous damar içi, damardan intrenchment siper, tahkimat intrepid korkusuz, cesur intrepidity cesaret, yılmazlık, gözüpeklik intricacy karışıklık, anlaşılmazlık, karışık şey intricate karmakarışık intrigue ilgisini çekmek, entrika çevirmek, entrika, dolap intriguer hilekâr kimse intriguing ilgi çekici, şaşırtıcı, entrikacı, düzenbaz intrinsic value gerçek değer, içsel değer intrinsic gerçek, aslında olan, esas intrinsical doğuştan intrinsically aslen intro- (önek) içe doğru, içeriye introduce tanıştırmak, tanıtmak, ilk kez getirmek, ortaya çıkarmak, ilk kısmını oluşturmak introduction tanıtma, tanıtım, takdim, tanıştırma, takdim, önsöz, giriş, başlangıç, kılavuz kitap introductory giriş niteliğinde, tanıtıcı introspection murakabe, kendi duygu ve düşüncelerini inceleme introspective öz özünü tahlil eden introversion içedönüklük introvert içedönük kimse introverted içedönük, içine kapanık intrude izinsiz ya da davetsiz girmek, rahatsız" }, { "text": "etmek intruder davetsiz misafir intrusion (on ile) zorla girme, tecavüz intrusive rocks sokulma kayaçları intrusive zorla giren, izinsiz giren, mütecaviz, sırnaşık intrust tevdi etmek, vermek intuit sezmek, içine doğmak intuition sezgi, önsezi, içine doğma intumescence şişme, kabarma, şişlik inulin inulin inunction yağ sürme inundate sel basmak, garketmek, boğmak inundation sel, tufan inurbane terbiyesiz, kaba inutile yararsız, kazançsız inutility faydasızlık, yararsızlık invade istila etmek, akın etmek, doldurup taşırmak, baskın yapmak, basmak, tecavüz etmek invaginate içine koymak, kılıfına koymak invagination kılıfına koyma invalid chair tekerlekli sandalye invalid hasta, sakat, hükümsüz, geçersiz invalidate geçersiz kılmak, çürütmek invalidation zayıflatma, güçten düşürme, geçersiz kılma, iptal invalidism hastalık invalidity indemnity maluliyet tazminatı invalidity insurance maluliyet sigortası invalidity hükümsüzlük, geçersizlik invaluable çok değerli, paha biçilmez invariability değişmezlik, sabitlik invariable değişmeyen, her zaman aynı olan, değişmez invariant değişmeyen, sabit, değişmez değer, sabit nicelik invasion akın, saldırı, istila invective hakaret, sövgü inveigh against paylamak inveigh veryansın etmek, çıkışmak inveigle kandırmak, ayartmak inveiglement aldatma, kandırma invent icat etmek, bulmak, uydurmak, düzmek, kıvırmak invention icat, buluş inventive hazırcevap, ferasetli, ihtiracı, zeyrek, diribaş. inventor mucit, bulucu inventory control envanter kontrolü, stok kontrolü inventory investment stok yatırımı inventory rate envanter değeri inventory sayım çizelgesi, envanter inverse correlation ters ilişki inverse current ters akım inverse operation ters işlem inverse ratio ters oran inverse ters inversely proportional ters orantılı inversely tersine olarak inversion inversiyon, terselme, ters dönme, altüst olma invert tersyüz etmek invertase invertaz invertebrate omurgasız inverted comma tırnak işareti inverted vault ters kubbe inverted ters çevrilmiş inverter inverter, enversör, evireç invest money para yatırmak invest (in ile) para yatırmak, yatırım yapmak investable yatırım yapılabilir, yatırılabilir investigate araştırmak, soruşturmak investigation method araştırma yöntemi investigation araştırma, soruşturma, istintak investigative journalism araştırmacı gazetecilik investigative reporter araştırmacı gazeteci investigative tour inceleme gezisi investigative visit inceleme gezisi investigative araştırmayla ilgili investigator müfettiş investiture (kimise) yüksek memuriyete atama töreni investment" }, { "text": "bank yatırım bankası investment banker yatırım bankeri investment banking yatırım bankacılığı investment bills plasman senetleri investment bond yatırım bonosu investment budget yatırım bütçesi investment capital yatırım sermayesi investment certificate yatırım belgesi investment company yatırım şirketi investment counsel yatırım danışmanı investment credit yatırım kredisi investment goods yatırım malları investment incentive yatırım teşviki investment incentives yatırım teşvikleri investment income yatırım geliri investment list yatırım listesi investment reserve yatırım rezervi investment share katılma belgesi investment shares yatırım hisseleri investment yatırım, sağlanan gelir investor yatırımcı inveterate yerleşmiş, kökleşmiş, alışmış, tiryaki invidious gücendirici, kıskandırıcı, haksız invigilate (sınavda) gözcülük etmek invigilator sınav gözcüsü invigorate güçlendirmek, canlandırmak, dinçleştirmek invigoration kuvvetlendirme, güçlendirme invincibility yenilmezlik invincible yenilmez inviolability dokunulmazlık inviolable bozulamaz, dokunulmaz inviolate bozulmamış, çiğnenmemiş invisibility görülmezlik invisible failure görünmez arıza invisible ink renksiz mürekkep invisible görünmez, görülemez, (özellikle kâr zarar hesaplarında) deftere kayıtlı olmayan, resmi hesaplarda görülmeyen invisibly saklı olarak invitation to bid satışa davet invitation davet, çağrı invite tenders for ihale açmak invite davet etmek, çağırmak, yüreklendirmek, davetiye çıkarmak inviting davetkâr, çekici, göz alıcı invocation yalvarma, yakarma, dua invoice amount fatura bedeli invoice book fatura defteri invoice clerk fatura memuru invoice cost fatura maliyeti invoice price fatura fiyatı invoice fatura, fatura göndermek, fatura yazmak invoke yakarmak, dua etmek, istemek, dilemek involucre bürüm involuntarily istemeyerek involuntary muscle istemsiz kas involuntary nervous otonom sinir jüyesi system involuntary istenilmeden yapılan, gönülsüz yapılan, istençdışı involute involüt, düreç, dolaşık, içeri kıvrık involution üst alma, dürev, kıvırma, sarma involve (in/with ile) karıştırmak, sokmak, bulaştırmak, içermek, kapsamak, gerektirmek involved karmaşık, anlaşılmaz, (with ile) (kişisel ya da cinsel yönden) yakın, ilgili involvement karışma, bulaşma, ilgi, sarma, bağlılık invulnerability yara almama invulnerable yaralanmaz, kurşun işlemez, zapt edilmez inward bill of lading ithal konşimentosu inward duty giriş resmi inward journey dönüş yoluculuğu inward mail yurtiçi posta inward içeride olan, iç, (Aİ) bkz.inwards inwardly içte, içeride inwardness içyüz," }, { "text": "maneviyat, ruhanilik inwards içeriye doğru iodate iyodat iodic iyotlu iodide iyodür iodine iyot iodoform iyodoform ion acceleration iyon ivmesi ion accelerator iyon hızlandırıcı ion beam iyon demeti ion exchange iyon alışverişi, iyon değiş tokuşu ion exchanger iyon değiştirici ion migration iyon göçü ion pair iyon çifti ion source iyon kaynağı ion spectrum iyon spektrumu, iyon izgesi ion iyon ionic binding iyon bağı ionic bond iyon bağı ionic compounds iyonik bileşikler ionic migration iyon göçmesi ionic radius iyon yarıçapı ionic valve iyonik tüp ionium iyonyum ionization current iyonlaşma akımı ionization gauge iyonlu manometre, iyonlu basıölçer ionization potential iyonlaşma potansiyeli ionization iyonlaşma ionize iyonlaştırmak, iyonlaşmak ionized state iyonize hal ionized iyonize ionizing iyonlaştırıcı ionone iyonon ionosphere iyonosfer, iyonyuvarı iota zerre, parça irascibility kızgınlık irascible sinirli, huysuz, öfkesi burnunda irate kızgın, öfkeli ire hiddetli, kızgınlık, öfke ireful kızgın, öfkeli, hiddetli iridescence yanardönerlik, renkli pırıltı iridescent colour yanardöner renk iridescent yanardöner iridium iridyum iris süsen çiçeği, iris iritis iris iltihabı irk usandırmak, bıktırmak, canını sıkmak, bezdirmek irksome usandırıcı, bıktırıcı, sıkıcı iron a. demirden yapılmış, demir gibi iron bar demir çubuk iron cement demir macunu iron curtain demir perde iron flint demirli çakmaktaşı iron foundry dökümhane iron gray demir kırı rengi iron horse lokomotif iron lung suni akciğer iron mould pas lekesi iron ore demir cevheri iron plate demir sac iron salt demir tuzu iron sheet sac iron demir, ütü, ütülemek iron-bearing demirli ironclad zırhlı gemi ironic alaylı, alaycı, istihzalı ironical alay eden ironing board ütü tahtası ironing press ütüleme presi, pres ironing ütüleme ironmaster demirci ustası, demir imalatçısı ironmonger hırdavatçı ironmongery hırdavat irons pranga, zincir ironshod demir nallı, demir taban ironside cesur kimse ironstone demir filizi ironwood demirağacı ironwork demir işi ironworker demir fabrikası işçisi, demirci ironworks demir fabrikası irony istihza, ince alay irradiance aydınlatma, parlaklık irradiant parlak, ışıldayan irradiate ışınlamak, şualandırmak, aydınlatmak irradiation" }, { "text": "ışınlama, parlaklık, aydınlık irradiative ışık saçan, aydınlatıcı irrational akılsız, mantıksız irrationality mantıksızlık, akılsızlık, saçma irreclaimable islah edilemez irreconcilable uzlaştırılamaz, barıştırılamaz irrecoverable debt tahsil edilemeyen borç irrecoverable düzeltilemez, telafi edilemez irrecusable reddolunamaz irredeemable silinmez, konvertibl olmayan irreducible azaltılamaz, küçültülemez, sadeleştirilemez irrefrangible bozulamaz, kırılmaz (ışın) irrefutable reddedilemez, itiraz kaldırmaz, su götürmez irregular comparison kuralsız derece irregular verb kuralsız eylem irregular (biçim) çarpık, eğri, yamuk, (zaman) düzensiz, eşit olmayan, düzensiz, kuralsız, başıbozuk, usulsüz, kural dışı, düzensiz irregularity kuralsızlık, usulsüzlük, düzensizlik irrelevance konu dışı olma, konu dışı olan şey ya da durum irrelevancy yersiz olma, münasebetsizlik irrelevant konu dışı, ilgisiz, önemsiz irreligion dinsizlik, kâfirlik, gâvurluk irreligious dinsiz irremediable çaresiz, tedavi edilemez, şifa bulmaz irremovable oynamaz, temelli, sabit irreparable telafisi olanaksız, onarılamaz, onmaz irreplaceable yeri doldurulamaz irrepressible bastırılamaz, zaptolunamaz, taşkın irreproachable hatasız, kusursuz irresistible karşı konulamaz, dayanılmaz, çok güçlü irresolute kararsız, mütereddit irresolution kararsızlık irrespective of hesaba katmadan irrespective (of ile) -e bakmaksızın, -e aldırmadan, -i düşünmeden irresponsibility sorumsuzluk irresponsible sorumsuz, bambılı irresponsibly sorumsuzca, düşüncesizce irresponsive mukabele etmez, karşılık vermeyen irretrievable bir daha ele geçmez, telafi edilemez irreverence hürmetsizlik, saygısızlık irreverent (özellikle dine karşı) saygısız irreversibility tersinmezlik irreversible colloid tersinmez koloit irreversible reaction tersinmez reaksiyon, tekyönlü tepkime irreversible tersinmez, geri alınamaz, kesin, kati irrevocable dönülemez, geri alınamaz, değiştirilemez irrigable sulanabilir irrigate (toprağı) sulamak irrigation canal sulama arnası irrigation ditch sulama arkı irrigation efficiency sulama verimi irrigation sulama irritability sinirlilik, alınganlık, titizlik irritable çabuk kızan, alıngan irritant tahriş edici (madde) irritate kızdırmak, sinirlendirmek, tahriş etmek irritating sinirlendirici, kızdırıcı, tahrik edici irritation sinirlilik, kızgınlık, öfke, hiddet irruption içeriye baskın, istila is -dir, -dır isallobar izalobar isatin izatin ischemia iskemi ish sonek isinglass balık tutkalı, mika island ada, aral, simek isle ada islet adacık ism -cilik, -izm, doktrin iso- (önek) eşit, aynı isobar eşbasınç eğrisi, izobar, eşbasınç, izobar isobaric chart izobar haritası isobaric surface izobarik yüzey isobaric izobarik" }, { "text": "isobath eşderinlik eğrisi isobutane izobutan isochoric izokor, eşhacimli isochronal eşsüreli, izokron isochrone izokron, eşoylum eğrisi isochronous eşsüreli, izokron, eşzamanlı isoclinal izoklinal isocline izoklin, eşeğim çizgisi isodose izodoz isodynamic izodinamik isodynamism izodinami isoelectric eşçıngı, izoelektrik isoelectronic izoelektronik isogamy izogami, eşgametlilik isogonal eşaçılı, izogonal isogram izogram isohel izohel isohyet eşyağış eğrisi, izohiyet isolate ayırmak, izole etmek, yalıtmak, tecrit etmek isolated point yalıtık çekit isolated izole, ayrılmış, tek isolating ayrışkan, ayrışık, çekimsiz isolation izolasyon, yalıtım, yalnızlık isolationism tecrit politikası isolator izolatör, yalıtkan isomagnetic line izomanyetik eğri isomer izomer isomeric izomerik isomerism izomerizm isometric curve izometrik eğri isometric izometrik, eşit ölçülü isometry izometri, eşölçüm isomorphic izomorf, eşyapılı, eşbiçimli isomorphism izomorfizm, eşyapılılık isomorphous izomorf, eşyapılı, eşbiçimli isonitrile izonitril isooctane izooktan isopleth izoplet isoprene izopren isosceles trapazoid ikizkenar yamuk isosceles triangle ikizkenar üçgen isosceles ikizkenar, ikizkenar isoseismal eşdeprem, eşdeprem çizgisi isoseismic eşdeprem isospin eşspin, izospin isostasy izostasi isostatic izostatik isotactic izotaktik isothere izoter isotherm eşsıcaklık eğrisi, izoterm isothermal layer izotermal tabaka isothermal eşısıl, izotermik isotone izoton isotonic izotonik, eş basınçlı isotope izotop isotopic spin eşspin, izospin, izotop spini isotopic izotop isotopy dilde izotopi, yerdeşlik isotron izotron isotropic antenna izotropik anten isotropic izotrop, eşyönlü isotropy izotropi, eşyönlülük issuable yayınlanabilir issue a decree kararname çıkarmak issue from -den gelmek, kaynaklanmak issue par ihraç değeri issue price ihraç fiyatı issue piyasaya çıkarma, yayımlama, baskı, sayı, önemli çekit, dağıtım, çap etmek, yayımlamak, dağıtmak, donatmak, (from ile) -den gelmek, kaynaklanmak issued çıkarılmış, ihraç edilmiş issuer hisse senedi çıkaran yatırım şirketi issuing bank emisyon bankası issuing company emisyon şirketi issuing house emisyon kuruluşu issuing çıkarma, ihraç isthmus kıstak, berzah it goes to show bu da kanıtlıyor ki it goes without saying söylemeye gerek yok, gayet açık it makes no odds fark etmez, önemi yok it never rains but it pours felaketler hep üstüste gelir it stands to reason gayet açıktır ki it" }, { "text": "o, onu, ona, (oyunda) ebe it's my turn sıra bende italicize italik harflerle basmak italics italik yazı itch kaşınmak, can atmak, çok istemek, giyişik, gicişme, kaşıntı, kotur, koturluk hastalığı, güçlü istek, şiddetli arzu, şevk, ihtiras itchiness gidişme, kaşınma itching kaşınma itchy kaşıntılı, kaşınan item parça, adet, tane, madde fıkra itemize ayrıntıları ile yazmak, dakikleştirmek iterate yinelemek, tekrarlamak iteration yineleme, tekrarlama iterative yinelemeli, tekrarlı, tekrarlayan itinerancy seyyarlık, gezgincilik, dolaşma itinerant dolaşan, gezgin, gezici itinerary yolculuk josparı, yolculuk bağdarlaması itinerate dolaşmak, yolculuk etmek its onun, -ın, -in itself kendisi, kendi ivied sarmaşıklı ivory tower fildişi kule ivory fildişi ivy sarmaşık izzard eski Z harfi jab (away/at ile) dürtmek, itmek, saplamak, dürtme, itme, saplama, iğne, şırınga jabber hızlı ve anlaşılmaz bir biçimde konuşmak jaborandi jaborandi jabot kırmalı dantel göğüslük jacinth sümbül jack box jak kutusu jack frost şiddetli ayaz jack hammer delici çekiç, kaya matkabı jack knife büyük çakı jack plane kaba planya, kaba rende jack plug priz fişi jack shaft avara mili jack up krikoyla kaldırmak jack kriko, (iskambil) vale, bacak jack-a-dandy çıtkırıldım delikanlı, züppe jack-of-all-trades iyi kötü her işi yapan kimse jack-tar denizci jackal çakal jackanapes şımarık genç jackass erkek eşek, ahmak jackboot kaba kuvvet, kabadayı, kabadayılık, zorba jackdaw bir tür karga jacket ceket, mont, patates kabuğu, ciltli kitabın üzerine geçirilen kâğıt kap, plak kabı jackhammer kaya matkabı jackknife sustalı çakı jackpot pot, ortada biriken para, büyük ikramiye jackstraw kukla Jacob Yakup peygamber jacob's-ladder Yunan kediotu jaconet jakona jacquard jakar jactitation övünme, çırpınma, sakin durmama jacuzzi jakuzi jade yeşimtaşı, yeşim jaded çok yorgun, bitkin, bıkkın jadeite jadeit jaeger yırtıcı bir deniz kuşu jag sivri uç, diş, çentik, içki alemi, sarhoşluk, çentmek, diş diş etmek jagged çentikli, sivri uçlu jaggy bkz.jagged jaguar jaguar jail hapishane, cezaevi, hapishaneye kapatmak, hapsetmek jailbird ip kaçkını jailbreak hapishaneden kaçış, firar jailer gardiyan jalap calapa jalopy külüstür" }, { "text": "araba jalousie panjur, jaluzi jam nut kontra somun, sıkıştırma somunu jam session caz konseri jam reçel, sıkışıklık, tıkanıklık, sıkıştırmak, tıkamak, tıkmak, bastırmak, sıkışmak, tutukluk yapmak, (ünalgı mesajını) bozmak jam-packed tıka basa dolu, kalabalık, hıncahınç jamb kapı ya da pencere pervazı jamboree cümbüş, alem, eğlenti jambstone pervaz taşı jamming sıkışma, tutukluk, parazit yapma, yayını bozma jangle ahenksiz sesler çıkartmak janissary yeniçeri janitor kapıcı, hademe January Ocak ayı Japan silk Japon ipeği japan wax Japon balmumu Japan Japonya, Japon verniği, laka, japon verniği sürmek Japanese persimmon trabzonhurması Japanese Japonyalı, Japonya, Japon jape alay, alay etmek Japonica Japon ayvası jar kavanoz, şok, sarsıntı, kulak tırmalamak, sarsmak, (with ile) uyuşmamak, gitmemek, uyumsuzluk oluşturmak jardiniere saksı, garnitür jargon anlaşılmaz dil, teknik dil jargoon jargon jasmine oil yasemin yağı jasmine yasemin jaspe jaspe jasper donuk akik, yeşim taşı jato jet yardımıyla kalkış jaundice sarılık jaundiced sarılıklı, kötü niyetli, güvenilmez jaunt (about/around ile) gezinti yapmak, gezintiye çıkmak, kısa gezinti jauntiness kaygısızlık, şenlik jaunty kaygısız, yaşamaktan ve özünden hoşnut, canlı, neşeli Javel water Javel suyu javelin cirit, kargı, mızrak jaw bone çene sümüğü jaw çene jawbreaker çeneli kırıcı jawed çeneli jay alakarga jaywalk dikkatsizce ve tehlikeli bir biçimde karşıdan karşıya geçmek jazz up hareket katmak, canlandırmak jazz caz, zırva, boş laf, caz jazzy caz müziğine benzer, caz gibi, dikkat çekici, parlak, renkli jealous kıskanç jealousy kıskançlık jeans blucin, kot pantolon jeep cip jeer alay etmek, gülmek jehu sürücü, arabacı jejune yavan, besleyici olmayan, gıdasız jejunum boşbağırsak jell peltekleşmek, donmak, katılaşmak, şekil almak, biçime girmek, anlaşılır olmak jelly jöle, pelte, marmelat, jelatin jellyfish denizanası jemmy kısa demir çubuk, domuztırnağı, levye jennet küçük ispanyol atı jenny çıkrık jeopardize tehlikeye atmak jeopardy tehlike jerboa aktavşan, Arab tavşanı jeremiad feryat, yakınma jerk off otuzbir çekmek, tek atmak jerk şiddetle ve aniden çekmek, silkinmek, silkip atmak, silkelemek, ani çekiş, ani hareket, refleks, (Aİ)" }, { "text": "aptal, ayı, kazma jerkin head kırma çatı jerkin yelek jerkiness sarsıntılı oluş, ani hareketler jerky sarsıntılı jeroboam büyük şarap şişesi jerry lazımlık, oturak, Alman jerry-build derme çatma yapmak jerry-built (ev/vb.) kötü malzemeyle inşa edilmiş jersey kazak Jerusalem artichoke yerelması Jerusalem pine Halep çamı Jerusalem Kudüs jess atmaca kösteği jessamine yasemin jest şaka yapmak, takılmak, şaka, espri jester soytarı jesting eğlendirici, güldürücü jesuitical hilekâr, ikiyüzlü Jesus isa peygamber jet age jet çağı jet engine jet motoru, tepkili motor jet fuel jet yakıtı jet plane jet uçağı jet propulsion jetle çalıştırma jet pump enjektör, püskürtücü pompa jet set jet sosyete, yüksek sosyete jet jet uçağı, fıskiye, fıskiye ağızlığı, fışkırma, siyah kehribar, (out ile) fışkırmak, fışkırtmak jet-black parlak koyu siyah, simsiyah jettison of cargo yükün denize atılması jettison (tehlike anında eşyayı) gemiden atmak, atıp kurtulmak, fırlatıp atmak jetty dalgakıran, mendirek Jew Yahudi jew's-harp ağız tamburası jewel değerli taş, mücehver, takı jeweled mücevher jeweler bkz.jeweller jeweller kuyumcu jewellery mücevherat, kuyumculuk jewelry bkz.jewellery Jewish Yahudi, Musevi Jewry Musevi halkı, Yahudi alemi jezebel kötü kadın jib boom büyük baston, cıvadra jib crane kollu vinç jib flok yelkeni jibe bkz.gibe jiffy an, saniye, dakika jig oynak ve hızlı bir dans, cig dansı/müziği, cig dansı yapmak, sıçramak, zıplamak, zıplatmak jigger jigger, palanga, kontra mizana jiggery-pokery hile, dolap jiggle sallamak, çalkalamak jigsaw puzzle yapboz (oyunu) jigsaw makineli oyma testeresi, yapboz (oyunu) jilt evlilikten caymak, sevgiliyi reddetmek, yüzüstü bırakmak jim-crow ray bükme tertibatı jimmy bkz.jemmy jingle şıngırdamak, şıngırdatmak, şıngırtı, basit vezinli şiir jingo şoven jingoism şovenlik jinrikisha Japon faytonu jinx uğursuzluk getiren şey, uğursuzluk, lanet, uğursuzluk getirmek jitter sinirlenmek jitterbug caz müziği delisi jitters stres, heyecan jive hızlı bir tür caz müziği, bu müzikle yapılan dans, yanıltıcı/saçma konuşma job analysis iş analizi job center iş ve işçi bulma merkezi job control program iş denetim bağdarlaması job creation yeni iş alanları" }, { "text": "açma job description iş tanımı job evaluation iş değerlemesi job interview iş görüşmesi job market amele pazarı job queue iş kuyruğu job rotation vardiya job security iş güvenliği job work götürü iş job iş, görev, meslek, orun, yapılması güç şey, güçlük, zorluk, iş jobber aracı, toptancı, borsa simsarı, vurguncu jobbery vurgunculuk, karaborsacılık jockey club cokey kulübü jockey cokey jocose şakacı, şen, eğlenceli, komik jocosity şakacılık, soytarılık jocular şaka türünden, şakacı, gırgır jocularity şakacılık, neşelilik jocularly şakadan jocund neşeli jocundity neşe, şenlik jodhpurs binici pantolonu, potur jog sb's memory hatırlamasını sağlamak, hafızasını tazelemek jog dürtmek, itmek, yavaş yavaş koşmak, ağır aksak ilerlemek, dürtme, hafifçe vurma, itme, sarsma jog-trot ağır gidiş jogging yavaş koşu joggle diş, çentik, kertik, geçme, sarsıntı, hafifçe sarsmak, hafifçe sallamak, geçme ile tutturmak John Bull ingiliz milleti John Doe filan anlamına gelen ad John Dory dülgerbalığı John Smith alelade adam john tuvalet, yüz numara johnny adam, herif join battle savaşmak join the army askere gitmek, asker olmak join the queue kuyruğa girmek join up askere yazılmak, orduya katılmak join birleştirmek, birleşmek, üye olmak, iştirak etmek, koşulmak, katılmak, iki şeyin birleştiği yer, birleşme çekidi joiner doğramacı, marangoz joiner's vice marangoz mengenesi joiner's workshop marangoz atölyesi joinery doğramacılık, marangozluk joining birleştirme, bağlama, yapıştırma, ek joint account ortak hesap, müşterek hesap joint adventure ortak girişimi joint and several müşterek ve müteselsil joint capital ortak sermaye joint committee karma komisyon joint credit müşterek alacak joint creditor müteselsil alacaklı joint creditors müteselsil alacaklılar joint debt müşterek borç, müteselsil borç joint debtor müşterek borçlu, müteselsil borçlu joint debtors müteselsil borçlular joint estate ortak mal varlığı joint heir müşterek mirasçı joint offender suçortağı joint owner ortak mal sahibi, hissedar joint ownership müşterek mülkiyet joint plaintiff müşterek davacı joint procuration müşterek vekâletname joint property müşterek mülkiyet, ortak mülkiyet joint resolution ortak karar joint stock bank ticari" }, { "text": "banka joint stock company anonim şirket joint stock corporation anonim şirket joint stock anonim joint surety müteselsil kefil joint undertaking ortak girişim joint venture ortak girişim joint welding ek kaynağı joint eklem, ek yeri, et parçası, ucuz/adi eğlence yeri, batakhane, esrarlı sigara, sarıkız, iki ya da daha fazla kişi tarafından paylaşılan, müşterek, ortak, birleşik, bitiştirmek, eklemek, (et) eklem yerlerinden ayırmak jointed eklemli, mafsallı, çatlak jointer planya, geçme planyası jointly ortaklaşa, müştereken, birlikte jointure nafaka joist kiriş joke şaka, kaçırım, hezel, fıkra, (with/about ile) şaka yapmak, takılmak joker şakacı kimse, joker joking apart şaka bir yana jollification eğlence, âlem, cümbüş jollity neşe, cümbüş jolly boat küçük filika Jolly Roger korsan bayrağı jolly mutlu, neşeli, hoşnut, heveslendirmek, gönlünü yapmak, razı etmek, (İİ) çok jolt sarsmak, sarsılmak, şoke olmak, şoke etmek, şok, sarsıntı Jonah Yunus peygamber jonquil fulya Jordan river Ürdün nehri Jordan Ürdün joseph's-coat horozibiği josh şaka, takılma, şaka yapmak, takılmak joskin köylü, kentçi Joss house Çin mabedi jostle itmek, itip kakmak, dürtüklemek jot parça, zerre, (down ile) not almak, hızlı hızlı yazmak, kaydetmek jotter not defteri joule jul jounce sarsma, sarsmak journal box mil kovanı journal entry yevmiye kaydı journal gazete, dergi, günlük journalism gazetecilik journalist gazeteci journalize yevmiye defterine kaydetmek, gazetecilik yapmak journey work usta işi journey seyahat, yolculuk, yolculuk yapmak journeyman usta, kalfa joust at üzerinde mızrak dövüşü yapmak jovial iyi huylu, arkadaş canlısı joviality şenlik, cümbüş, güleryüzlülük jowl gerdan, gıdık, yanak altı, çene joy sevinç, mutluluk, neşe, zevk joyful neşeli, sevinçli, sevindirici joyfully neşeyle joyless neşesiz, keyifsiz, mutsuz joyous sevinçli joyride çalıntı araç kullanma joystick (uçak/bilgisayar/vb.'de) manevra kolu jubilance sevinç jubilant neşe dolu, çok sevinçli jubilate çok sevinmek, sevinçle bağırmak jubilation zafer şenliği, bayram etme jubilee yıldönümü şenliği, jübile Judaic Yahudilere ait Judaism Yahudilik Judaize Yahudileşmek, Yahudileştirmek judas tree erguvan judder (araba/vb.) sarsılmak, titremek judge -e yargıçlık etmek," }, { "text": "(yarışma/vb.'de) değerlendirmek, değerlendirme/hakemlik yapmak, hakkında yargıda bulunmak, değerlendirmek, tahmin etmek, hakim, yargıç, hakem, bilirkişi judgement by default gıyabi karar, gıyap kararı judgement creditor ilamlı alacaklı judgement day kıyamet günü judgement debt ilamlı borç judgement hall mahkeme salonu judgement on default gıyap kararı, gıyabi hüküm judgement seat hâkim makamı, mahkeme judgement bkz.judgment judgeship yargıçlık, hakimlik judgment yargı, hüküm, karar, doğru düşünüp karar verme yetisi, yargılama, görüş, düşünce, kanı judicature yargılama hakkı, adliye, hâkimlik judicial error adli hata judicial murder adli katil, yargısız infaz judicial office yargıçlık makamı judicial power yargıç gücü judicial proceedings adli muameleler judicial system adalet jüyesi judicial adli, türel, hukuki, tüzel judiciary adliye, yargıçlar judicious sağgörülü, doğru karar veren, iyi düşünebilen judo judo jug testi, sürahi juggernaut büyük kamyon, tır juggle hokkabazlık yapmak, kendirbazlık etmek, hokka çıkarmak, hile yapmak, fırıldak gelmek, kelek gelmek, aldatmak, hile gelmek, yolsuzluk yapmak, üzerinde değişiklik yapmak, oynamak juggler kendirbaz, hokkabaz, yalancı, fırıldakçı, kelekbaz, hilekâr kimse jugular vein şahdamarı jugular boyuna ait, korunmasız taraf jugulate hastalığı önlemek juice meyve/sebze/et suyu, (vücut) salgı juiceless kuru, suyu olmayan juiciness özlülük juicy sulu, ilginç, merak uyandırıcı jujitsu jiu-jitsu jujube hünnap jujupe jelatinli şekerleme, pastil jukebox pulla çalışan otomatik pikap julep şurup Julian calendar Jülyen dallığı, Rumi dallık July Temmuz jumble sale kullanılmış eşya satışı jumble karıştırmak, dolaştırmak, karışmak, katışmak, birbirine karışmak, karmakarışık olmak, karmakarışık etmek, cancal, düzensizlik, karmakarışık şey, karışık yığın, karışık topa, dolaşık, karışıklık, nizamsızlık, dolaşıklık, selikasızlık jumbo normalden büyük, kocaman jump at dünden razı olmak, can atmak jump cut (film) atlama jump out of one's skin aklı başından gitmek jump the gun yarışta hatalı çıkış yapmak jump the queue başkasının sırasını kapmak jump the track rayından çıkmak jump through a hoop kul köle olmak jump to it acele etmek, fırlamak jump up atlanmak, dingildemek jump sıçramak, atlamak, tullanmak, üzerinden atlamak, yerinden sıçramak, birdenbire yükselmek, fırlamak," }, { "text": "sıçrama, atlama, zıplama, sıçrayış jumper kazak, süveter, bluz ya da kazak üzerine giyilen kolsuz elbise jumpiness sinirlilik jumping jack sıçrayan kukla oyuncağı jumping atlama jumpy sinirli, gergin, heyecanlı, telaşlı junction box bağlantı kutusu, buat junction coupling bağlantı kuplajı junction transistor jonksiyon transistoru, kavşak transistoru junction kavşak junctive bağlayıcı juncture nazik zaman, önemli an, bunalım June Haziran jungle balta girmemiş orman, cengel junior clerk kıdemsiz kâtip junior high school 7-8-9 yıllardaki ortaöğretim junior partner küçük hissedar junior staff küçük memurlar junior yaşça küçük, daha genç, ast, genç, küçük juniper ardıç junk dealer eskici, hurdacı junk food sağlıksız yiyecek junk market bit pazarı junk shop eski eşya dükkânı junk yard araba mezarlığı junk ıvır zıvır, döküntü eşya, pılı pırtı, süprüntü, çöp, kalitesiz, boktan şey, Çinli'lere özgü altı düz yelkenli gemi junket bir nevi yoğurt, yiyip içme, eğlenmek, ziyafet vermek junkie eroinman, keş junky bkz.junkie junta cunta Jupiter Jüpiter Jurassic Jura juridical capacity hukuki ehliyet juridical day duruşma günü juridical person tüzel kişilik, tüzel kişi juridical adli, tüzel, yasal, kanuni jurisconsult hukuk bilgini, kanunları iyi bilen kimse jurisdical adli jurisdiction yargılama yetkisi jurisdictional yargı hakkına ait, kaza dairesine ait jurisprudence hukuk, hukuk bilimi jurisprudent hukuk uzmanı jurisprudential hukuk bilimine ait jurist hukuk uzmanı, hukukçu juror jüri üyesi jury box mahkemede jüri mevkii jury mast eğreti direk, yedek direk, yardımcı direk, eğreti direk jury jüri, yarışma jürisi, jüri juryman jüri üyesi jurywoman bayan jüri üyesi jus hukuk, hak just a little az-maz, bir uğur just about az kalsın, neredeyse, hemen hemen just as well iyi ki just in case ne olur ne olmaz just now şu anda, şu tapta, hemen şimdi just order adil düzen Just so Evet, Aynen öyle just the job tam aranılan şey just there tam orada, şuracıkta Just think! (önek) düşün bir kere! just adil, doğru, dürüst, tam, tastamam, anca," }, { "text": "darı darına, güç bela, zar zor, sadece, yalnızca justice of peace magistrate sulh hâkimi justice of the peace sulh hâkimi justice police adli sakçı justice adalet, doğruluk, dürüstlük, adliye, mahkeme, yargıç justiceship yargıçlık, hakemlik justiciable yargılanabilir justiciary yüksek hâkim justifiable savunulabilir, haklı çıkarılabilir justification haklı neden, gerekçe, haklı çıkarma justificatory kanıtlayıcı justify haklı çıkarmak, haklı göstermek, doğruluğunu kanıtlamak, savunmak justly haklı olarak, adaletle justness adalet, hak, dürüstlük jut çıkıntı jute hint keneviri juvenescence gençleşme, gençlik, genç olma, büyüme juvenescent gençleştirici juvenile court çocuk mahkemesi juvenile delinquency çocuk suçluluğu juvenile delinquent çocuk suçlu juvenile labour çocuk işçi juvenile offender çocuk suçlu juvenile genç, gençlere özgü, genç juvenility gençler, gençlik juxtapose sıralamak, yanyana koymak juxtaposition yanyana koyma Kaaba Kâbe kabob kebap kaftan kaftan kail kıvırcık lahana kainite kainit, kimyevi gübre kaiser imparator, kayser kakemono kakemono kale kıvırcık lahana kaleidoscope çiçek dürbünü, kaleydoskop kaleidoscopic çok değişen kamacite kamasit kamikaze kamikaze kampong köy Kanaka Hawai Adalarının yerlisi kangaroo kanguru kaolin kaolin, arıkil kaolinite kaolinit kapok kapok kaput mahvolmuş karat bkz.carat karate karate karma talih karst lake düden gölü karst karst katabatic katabatik katabolism katabolizm katavothre düden, obruk, kaçak kuyusu kavass kavas kayak Eskimo kayığı kebab kebap, şiş kebap keck öğürmek, kusmaya çalışmak kedge tonoz demiri, tonozlamak keel over alabora olmak, devrilip düşmek keel gemi omurgası keelson iç omurga, iç karina keen on meraklı, hevesli, hasta keen güçlü, canlı, yoğun, hararetli, hevesli, (akıl/duygu/duyu/vb.) keskin, güçlü, sivri, keskin, (on ile) meraklı, hevesli, hasta keenly şiddetle, şevk ile keenness keskinlik, şiddet keep a low profile dikkat çekmekten sakınmak keep a promise sözünü tutmak keep a secret sır tutmak, sır saklamak keep a stiff upper lip soğukkanlı olmak keep a tight rein on dizginlemek, sıkı denetlemek keep abreast of yeni gelişmeleri öğrenmek keep an account hesap tutmak keep an eye on -e göz kulak olmak keep an eye" }, { "text": "out for anımsamaya çalışmak keep at arms length uzak tutmak, yüz vermemek keep at yapmaya devam etmek keep away uzak durmak, uzak tutmak, yaklaştırmamak, yaklaşmamak keep back söylememek, vermemek, saklamak keep body and soul kıt kanaat geçinmek together keep down kontrol altına almak, zulmetmek, eziyet etmek, bastırmak, yükselmesine engel olmak keep guard nöbet beklemek keep house ev idare etmek, eve bakmak keep in memory zihinde tutmak keep in mind akılda tutmak, unutmamak, akılda tutmak keep in remembrance Unutmamak keep in the background arka planda kalmak keep in touch with ile teması sürdürmek, ile ilişkiyi koparmamak keep in with ile dost kalmak keep in içeride tutmak, salıvermemek keep off -den uzak durmak, yaklaştırmamak, defetmek, uzak kalmak keep on -e devam etmek, sürdürmek, devam etmek keep one at arms length bir kimseyi uzak tutmak, yüz vermemek keep one's distance uzak durmak keep one's end up özüne düşen görevi yerine getirmek keep one's eye on the ball tetikte olmak keep one's eyes peeled gözünü dört açmak keep one's figure vücudunu iyi muhafaza etmek keep one's hand in işe alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek keep one's head above ayağını yorganına göre uzatmak water keep one's head sakin olmak, özüne hâkim olmak keep one's mouth shut çenesini tutmak keep one's nose clean etliye sütlüye karışmamak keep one's nose to the dirsek çürütmek grindstone keep one's pecker up neşesini yitirmemek keep one's powder dry savaşa hazır olmak keep one's side of the sözünü tutmak bargain keep one's temper sakinliğini korumak keep one's trap shut çenesini tutmak keep one's weather eye gözünü dört açmak open keep one's word sözünü tutmak keep oneself to oneself kendi halinde olmak keep open hose evini misafirlere açık tutmak keep open house misafirperver olmak, kapısı herkese açık olmak keep out of sight hiç görünmemek, hiç gözükmemek keep out girmemek, uzak durmak, sokmamak, uzak" }, { "text": "tutmak keep out! girilmez yaklaşma! keep pace with ayak uydurmak, yetişmek keep posted gelişmelerden haberdar etmek keep sb company ile kalmak keep sb guessing meraktan çatlatmak, ne olacağını söylememek keep sb in stitches kahkahadan kırıp geçirmek keep sb on tenterhooks dokuz doğurtmak keep sb waiting -i bekletmek keep step ayak uydurmak keep sth up one's sleeve koz olarak saklamak keep still sakin ol! keep tabs on dikkat etmek, kontrol etmek keep the ball rolling devam etmek, sürdürmek keep the home fires çekip çevirmek burning keep the lid on hasır altı etmek keep the peace asayişi korumak keep the wolf from the kıt kanaat geçinmek door keep time (sögen) düzgün çalışmak, tempo tutmak keep to the subject mevzudan kenara çıkmamak keep to bağlı kalmak, sadık olmak, özünü vermek keep track of izlemek keep track haberdar olmak, haber almak keep under one's hat ser verip sır vermemek keep up with the Joneses sidik yarıştırmak, aşık atmak keep up with yetişmek, ayak uydurmak keep up yukarda tutmak, bakımını sağlamak, devam etmek keep watch gözetlemek Keep your fingers Dua et! crossed! keep almak, saklamak, -de kalmak, bulundurmak, korumak, elde tutmak, saklamak, bulundurmak, (belli bir durumda) engellemek, yerine getirmek, tutmak, geçim, yiyecek, yemek, boğaz, kale keeper bekçi, bakıcı keeping koruma keepsake hatıra, yadigar, estelik keg küçük fıçı, varil kelp varek kelpie denizperisi kelvin kelvin kemp kaba kıl, yünde kalın kıl ken bilgi alanı, görüş alanı kenaf kenaf kennel köpek kulübesi kennels sahipleri yokken evcil hayvanların vergin karşılığı bakıldığı yer kepi asker kasketi keratin keratin keratosis keratoz kerb yaya kaldırımının kenar taşı kerchief başörtüsü, eşarp, mendil, destimal, desmal kerf kesik, çentik, kertik kerfufle gürültü, patırtı kermess kermes kernel sentence çekirdek cümle kernel çekirdek, çekirdek içi, esas, öz kernite kernit kerosene lamp gaz lambası kerosene gazyağı, gaz kerosine gazyağı, gaz kerseymere kaşmir kestrel kerkenez ketch iki direkli" }, { "text": "yelkenli yat, keç ketchup ketçap, domates sosu ketene keten ketone keton ketose ketoz ketoxime ketoksim kettle çaydanlık, güğüm, kazan, tencere kettledrum orkestra davulu key bit anahtar dili key man kilit adam key money tenek parası key ring anahtarlık key witness en önemli tanık key anahtar, açar, miftah, (to ile) çözüm yolu, anahtar, açıklama, (piyano/daktilo/vb.) tuş, müzik anahtarı, (to ile) daha uygun hale getirmek, ayarlamak, çok önemli, başarı için gerekli keyboard computer klavyeli bilgisayar keyboard klavye, tuş keyed-up endişeli, gergin, heyecanlı, sinirli keyhole saw delik testeresi, kol testeresi keyhole anahtar deliği keynote temel düşünce, ana ilke, temel, dayanak keypunch delgi makinesi keystone anahtar taşı, kilit taşı keyway kama yatağı, kama yuvası keyword anahtar kelime, anahtar sözcük khaki haki renk, haki, özellikle askerlerin giydiği haki renkli elbise khamsin hamsin khan han, kağan, kervansaray khanate hanlık Khartoum Hartum, Sudan'ın başkenti khedive hıdiv, Mısır valisi ismail Paşaya Osmanlı dev. khedivial hıdive ait kibble demir kova kibbutz (İsrail'de) ortaklaşa kullanılan çiftlik/yerleşim bölgesi kibe çatlak, yarık, soğuktan meydana gelen çatlak kibitzer karıştırıcı kiblah kıble kibosh saçma kick against the pricks boşuna dırlanmak, boşa zırlamak kick around gereksiz emirler vermek, dolaşmak, sürtmek kick at tekme vurmak kick back geri tepmek, rüşvet vermek kick in the teeth adam yerine koymamak kick off (futbol) maça başlamak, başlatmak kick oneself for doing sth dizini dövmek kick out kovmak, defetmek kick over the traces gemi azıya almak kick the bucket nalları dikmek kick up a fuss kavga çıkarmak kick up a row kavga çıkarmak, kavga çıkarmak kick up one's heels felekten bir gün çalmak kick up kavga etmek, kavga çıkarmak, kışkırtmak kick tekmelemek, tekme atmak, (gol) atmak, çifte atmak, tepmek, (silah) tepmek, tekme, heyecan, zevk, coşku, (alkol/uyuşturucu/vb.) etki kickback rüşvet, pay, hisse kicker golcü, çifte atan at, vuran şey veya kimse kickoff (futbol) başlama vuruşu, ilk vuruş kickshaw değersiz şey kid" }, { "text": "leather oğlak derisi kid çocuk, genç, delikanlı, (Aİ) (kardeş) genç olan, küçük, oğlak, oğlak derisi, takılmak, şaka yapmak, aldatmak, işletmek, ayak yapmak kidnap (adam/çocuk) kaçırmak kidnapper adam/çocuk kaçıran kimse kidney bean barbunya, fasulye kidney machine diyaliz kılgası, böbreğin yerine çalışan cihaz kidney stone böbrek taşı kidney transplant böbrek nakli kidney transplantation böbrek nakli kidney böbrek kids' stuff çocuk oyuncağı kier kazan kieselguhr kizelgur, diyatomit kilderkin küçük fıçı kill off imha etmek, kökünü kazımak kill the fatted calf dönüşünü kutlamak, kurban kesmek kill the goose that lays the bindiği dalı kesmek golden eggs kill time zaman öldürmek, vakit geçirmek kill two birds with one bir taşla iki kuş vurmak stone kill öldürmek, yok etmek, öldürmek, avda öldürülmüş hayvan, av, (av) öldürme killer katil killing vurgun, büyük kazanç, öldürücü, yorucu killjoy neşe kaçıran kimse, oyunbozan, kıl, gıcık, uyuz kiln ocak, fırın kilo kilo, geli kilo- (önek) bin kilobyte kilobayt kilocalorie kilokalori kilocycle kilosikl kilogram calorie kilogram kalori kilogram kilogram kilogram-meter kilogram-metre kilogramme bkz.kilogram kilohertz kilohertz kilojoule kilojul kilolitre kilolitre kilometer bkz.kilometre kilometre kilometre, çağrım kilometric kilometrik kiloton kiloton kilovolt kilovolt kilovoltampere kilovolt amper kilovoltmeter kilovoltmetre kilowatt kilovat kilowatt-hour kilovat saat kilt İskoç erkeklerinin giydiği eteklik kimono kimono kin akraba, kohum, hısım kinase kinaz kind of adeta, az çok kind tür, çeşit, cins, tip, nazik, kibar, iyi kalpli, sevecen, ince, candan, yürekten kind-hearted iyi kalpli, sevecen, iyi niyetli kindergarten balalar bahçesi, uşak bahçesi, anaokulu kindhearted iyi kalpli, şefkatli, sevecen kindle alıştırmak, kalamak, yandırmak, yakmak, tutuşturmak, alışmak, yanmak, tutuşmak kindliness iyilik kindling point tutuşma çekidi kindling temperature tutuşma derecesi kindling wood çıra kindling (gaz/çıra/ot/vb.) tutuşturucu madde, alışkan kindly arkadaşça, müşfik, sevecen, nazikçe, kibarca, lütfen kindness şefkat, sevecenlik, incelik, nezaket kindred spirit kafa dengi kindred akrabalık, soy, akraba, kodak, birbirine benzer, aynı türden, kafa dengi kine inekler kinematic viscosity kinematik viskozite, kinematik ağdalık kinematic kinematik," }, { "text": "harekete ait, hareketle ilgili kinematics kinematik, kinematik bilgisi kinescope resim tüpü, görüntü lambası kinetic energy kinetik enerji, devimsel dönünek kinetic kinetik, devimsel kinetics kinetik bilimi king kral, (santranç) şah king-size büyük boy, kodak boyu kingbird bir tür sinekçil kingbolt ana kilit kingcraft kral idareciliği kingdom krallık, bitb, alem kingfish büyük uskumru kingfisher yalıçapkını, iskele kuşu kinglet küçük kral kinglike kral gibi kingliness kral heybeti, haşmet kingly krala yaraşır, şahane, muhteşem kingpin baş, elebaşı kingship krallık, hükümdarlık kink halat, tel, ip, saç, /vb.'nin dolaşması, acayiplik, tuhaflık, saçmalama, sapıtma kinkajou kinkaju kinky karışık, dolaşmış, birbirine girmiş, acayip, tuhaf kinsfolk kiminse kodağından kimseler kinship akrabalık, kandaşlık kinsman erkek akraba/kohum kiosk küçük kulübe, alısün kulübesi kip uyumak, kestirmek, şekerleme yapmak, uyku, şekerleme, kestirme kipper tütsülenmiş ringa balığı kirschwasser vişne rakısı kirtle kadın fistanı kirver potkopaççı, yarıkçı kirving potkopaç, yarık, potkopaç çekme, yarık açma kismet kısmet kiss each other öpüşmek kiss of death öldürücü darbe kiss of life hayat öpücüğü, yapay solunum kiss the book yemin ederken incili öpmek kiss the dust mağlup olmak, yenilmek, öldürülmek kiss öpmek, öpücük, öpüş kit teçhizat, donatı, avadanlık, alet takımı, (out/up ile) gerekli şeylerle donatmak kitchen cabinet mutfak dolabı kitchen garden meyve ve sebze bahçesi, sebze bahçesi kitchen mutfak, aşhane kitchenette odanın mutfak olarak kullanılan bölümü, küçük mutfak kitchenmaid mutfak hizmetçisi kite balloon uçurtma balonu kite cheque karşılıksız çek kite uçurtma, çaylak kith and kin dostlar ve akrabalar, hısım, akraba kitten kedi yavrusu, yavru kedi kittenish oyunbaz, civelek, yavru kedi gibi kittiwake bir tür martı kitty yavru kedi, kedi, pişik, pisi, ortaya konan para, (mutfak masrafı/vb.harcamalar için) gerekince kullanmak üzere toplanan para kiwi kivi klaxon klakson, korna kleptomania çalma hastalığı, kleptomani kleptomaniac çalma hastası, kleptoman klystron klistron knack ustalık, beceri, yetenek knacker sakat, /vb.atları alıp et ve derisini satan kimse, yıkmacı, yıkıcı knag budak knap taş yontmak knapper taşçı" }, { "text": "knapsack sırt çantası knar budak knave hilekâr, üçkâğıtçı, (iskambil) bacak, vale knavery hilekârlık, alçaklık, dolandırıcılık knavish hilekâr, alçak knavishly hileyle knavishness hilekârlık knead yoğurmak, ovmak kneadable yoğrulabilir kneader yoğurma makinesi kneading trough hamur teknesi knee joint mafsallı dirsek, dirsekli ek, diz eklemi, marangozlukta mafsallı dirsek knee diz, (giyside) diz, diz yeri, (in ile) diz vurmak, diz atmak knee-deep diz boyu, diz boyu derinliğinde knee-high diz boyu kneecap dizkapağı kneel (down/on ile) diz çökmek kneepan dizkapağı knell matem çanı knick-knack süs eşyası, cici bici knickerbockers golf pantolon knickers kadın külotu knife edge bıçak ağzı knife grinder bıçak bileyici knife sharpener bıçak bileyicisi knife tool torna kalem takımı knife bıçak, bıçaklamak knight şövalye, asilzade, şövalye ünvanını kazanan kimse, (satranç) at, (kimese) şövalye ünvanı vermek knighthood şövalyelik knightly şövalyeye yakışır, kahramanca knit needle örgü şişi knit one's brows kaşlarını çatmak knit örmek, birleşmek, kaynaşmak knitting machine örgü kılgası, trikotaj kılgası knitting needle örgü şişi knitting wool örgü yünü knitting yarn örgü ipliği knitting örgü knitwear örgü eşya, el örgüsü giysi knob top, yumru, topuz, tokmak, kontrol düğmesi knobbiness yumru yumru olma knobbly yuvarlak, yumru yumru, yumrulu knobby (Aİ) bkz.knobbly knobkerrie topuzlu mızrak, topuzlu ok knock about bulunmak, olmak, ile ilişki kurmak knock against -e çarpmak knock back hızla içmek, devirmek knock down yıkmak, yok etmek, (fiyat) düşürmek, indirmek knock money off fiyat kırmak knock off paydos etmek, vurup devirmek, işi bırakmak, aşırmak, çalmak knock on the head tepesine vurmak knock on wood şeytan kulağına kurşun knock out uyutmak, nakavt etmek, yenmek, elemek knock over çarpıp düşürmek, vurup yere sermek, devirmek knock sb into the middle canına okumak of next week knock spots off taş çıkartmak knock the daylights out of ağzını burnunu dağıtmak knock up aceleyle yapıvermek knock vurmak, kusur bulmak, acımasızca eleştirmek, şoke etmek, vurma sesi, (kapı) çalma sesi, tak tak, vurma," }, { "text": "darbe, sıkıntı, dert knock-kneed çarpık bacaklı knockdown portatif, demonte, en ucuz, yere serme knocker kapı tokmağı knockout (boks) nakavt, çekici kimse/şey knoll küçük tepe, tepecik knot düğüm, budak, insan kümesi, türküm, deniz mili, düğümlemek, düğüm atmak knothole budak deliği knotted düğümlü knotty düğüm düğüm, düğümlü know a thing or two işi bilmek know all the answers bilgiçlik taslamak know how many beans cin gibi olmak make five know how usulünü bilmek, yolunu bilmek know like the back of avucunun içi gibi bilmek one's hand know of -den haberi olmak, duymuş olmak, bilmek know one's own mind ne istediğini bilmek know sb by name -i ismen tanımak know sth backwards bir şeyi çok iyi bilmek know the ropes kuralları bilmek, işi bilmek know the score işi bilmek, işten anlamak know what's what uyanık olmak, neyin ne olduğunu bilmek know bilmek, tanımak, görmek, geçirmek, yaşamak, çekmek know-all çok bilmiş kimse, ukala knowable bilinebilir, fark edilir knowing bilgiç, uyanık, kurnaz knowingly bilgiçlikle, kurnazlıkla, bilerek, bile bile, kasten knowledge bilgi knowledgeable bilgili known tanınmış, bilinen, tanınan, ünlü knuckle down işe koyulmak knuckle under boyun eğmek, teslim olmak knuckle parmağın oynak yeri knuckle-duster demir muşta knucklebone aşık sümüğü knuckledown işe koyulmak knuckleduster demir muşta knurl tırtıl çekme aleti, budak, yumru, tırtıl çekmek knurling tool tırtıl çekme aleti koala koala kodak küçük fotoğraf makinesi kohlrabi yerlahanası kook antika kooky deli divane, mecnun, tuhaf Koran Kuran Korea Kore Korean Koreli kosher (et/vb.) Yahudilere haram olmayan kowtow (to ile) soru sormaksızın itaat etmek, sorgusuz sualsiz boyun eğmek kraft dayanıklı ambalaj kâğıdı krait zehirli bir Asya yılanı krypton kripton kudos onur, gurur, şeref kung fu kung fu kurtosis kürtosis, basıklık Kuwait Kuveyt kyanite kiyanit kymograph kimograf lab laboratuvar labdanum laden label etiket, yarlık, yafta, etiketlemek, etiket yapıştırmak, sınıflandırmak, tanımlamak labial assimilation küçük ünlü uyumu labial harmony küçük ünlü uyumu" }, { "text": "labial dudaksıl (ünlü), dudaksıl (ünlü) labialization dudaksıllaşma labile kararsız, düzensiz, çabuk değişen labio-palatal dudaksıl-damaksıl labio-velar dudaksıl-artdamaksıl labiodental dişsil-dudaksıl, dudaksıl-dişsil labor bkz.labour laboratory assistant laborant laboratory glove laboratuvar eldiveni laboratory laboratuvar laborious yorucu, zahmetli, güç labour agreement iş sözleşmesi labour costs işçilik masrafları labour court iş mahkemesi labour dispute iş uyuşmazlığı labour emigration emek göçü labour exchange iş ve işçi bulma kurumu labour force işgücü labour intensive emek-yoğun labour market emek piyasası labour of love karşılık beklemeden yapılan iş Labour Party işçi Partisi labour relations işçi-işveren ilişkileri labour saving işten tasarruf sağlayan labour turnover işçi devri labour union işçi sendikası labour wages işçi vergini Labour İşçi Partisi üyesi, İşçi Partisi'ne ilişkin, çalışma, emek, iş, işçi, işçi sınıfı, doğum, doğurma, çalışmak, çabalamak, emek harcamak, güçlükle hareket etmek, boğuşmak, ayrıntılara girmek labourer işçi, emekçi labouring çalışan laburnum sarısalkım labyrinth labirent labyrinthine labirent gibi lac lak, laka lac-dye lak boyası laccolith lakolit, mantarsı kayaç lace into yumrukla saldırmak lace bağcık, bağ, dantela, bağlamak, (hafif bir içkiye) az miktar sert içki katmak laced shoe bağlı ayakkabı lacerate yırtmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak laceration yırtma, parçalanma, kesilme, incitme lachrymal göz yaşına ait lachrymation göz yaşı akıtma, ağlama lachrymose sulu gözlü, acıklı, göz yaşartıcı, gözü yaşlı lacing aşırı delgileme lack -sizlik çekmek, -den yoksun olmak, olmayış, yokluk, eksiklik, -sizlik lackadaisical cansız, tembel, ilgisiz, uyuşuk lackaday! Eyvah!, Heyhat! lackey dalkavuk, yağcı, yalaka lacking eksik, kayıp, yok laconic veciz, az ve öz söz kullanılan, kısa ve anlamlı laconicism özlülük, veciz ifade lacquer vernik, cila, (saç) sprey, verniklemek, cilalamak lacrimal gland gözyaşı bezi lacrimal gözyaşı ile ilgili lactam laktam lactase laktaz lactate laktat, emzirmek, süt vermek lactation emzirme lacteal süte ait, sütlü lactic acid laktik asit, süt asidi lactic fermentation laktik mayalanma lactic laktik lactiferous süt veren lactometer laktometre lactone lakton lactose laktoz, süt şekeri lacuna sümükte bulunan boşluk lacunar tekneli" }, { "text": "tavan lacustrine deposit göl birikintisi lacustrine sediment göl tortusu lacustrine göl, gölle ilgili lacy dantel gibi, dantelli lad delikanlı, genç ladder dredger kovalı tarak ladder el merdiveni, çorap kaçığı, (çorap) kaçmak, kaçırmak ladder-proof kaçmaz ladder-stitch iğneardı teyel, çapraz teyel laddie delikanlı, oğlan lade yüklemek laden (with ile) yüklü, dolu lading port yükleme limanı lading yükleme ladle kepçe, kepçeyle koymak/servis yapmak ladleful kepçe dolusu lady hanımefendi, kadın, bayan lady-in-waiting nedime lady-killer kadın avcısı ladybird uğurböceği ladybug uğurböceği, gelinböceği, hanımböceği ladykiller kadın avcısı, çapkın ladylike hanımca, hanım gibi, nazik ladylove sevgili, metres, sevilen kadın laevo-rotatory sola çeviren laevorotatory sola çeviren laevulose levüloz lag angle gecikme açısı lag (behind ile) yavaş ilerlemek, arkadan gelmek, (boru) keçe ya da asbest kaplamak lager bir tür hafif bira laggard ağır, tembel, haylaz, tembel kimse lagging yalıtım, izolasyon, kaplama, döşeme lagoon denizkulağı, kıyı gölü laicize laikleştirmek laid up biriktirmek lair vahşi hayvan ini laird emlak sahibi laissez faire müdahale etmeme, serbest bırakma, bırak yapsınlar laity meslekten olmayanlar lake breeze göl meltemi lake göl lam dövmek, dayak atmak lamb chop kuzu pirzolası lamb kuzu, haruf, kuzu eti, kuzulamak lamb's wool kuzu yünü lambaste dövmek, pataklamak, dayak atmak lambency hafif parlaklık lambent alev gibi yalayarak yayılan Lambert lambert lambrequin kapı üzerine asılan süs, perde lambskin kuzu derisi lame duck işe yaramaz kimse, sakat kimse lame excuse kabul edilmez özür, sudan bahane lame topal, aksak, zayıf, inanılması güç, topal etmek lamella ince levha, pul lamellar pullu, katmanlı, yapraksı lameness topallık, zayıflık lament ağlayıp sızlamak, yasını tutmak, ağıt, ağlama, inleme, yasını tutma lamentable içler acısı, acınacak, ağlanacak lamentation yas, feryat, figan, ağıt lamia vampir lamina lamina laminae levha, ince yaprak, tabaka laminar flow laminer akım, düzgün akış laminar yaprak halinde, yapraksı, laminer laminate ince tabakalar halindeki bir maddeyi üst üste koyarak daha dayanıklı bir madde haline getirmek, ince tabakaların üstüste konmasından" }, { "text": "elde edilen madde laminated beam katmerli kiriş, yapraklı kiriş laminated spring düz yay, yaprak yay laminated yapraklı, levhalı lamination yapraklanma, tabaka, ince levha lammergeier kuzu kuşu, baysungur lamp black is, lamba isi lamp chimney lamba şişesi lamp holder lamba duyu lamp post çıngı direği lamp socket ampul duyu lamp lamba lampblack kandil isi lamplight lamba ışığı lamplighter lambacı lampoon taşlama, hiciv lampooner hicivci lampoonist hiciv yazarı lamppost çıngı direği lamprey taşemen, bufa balığı lamprophyre lamprofir lampshade abajur lanate yünlü, yün gibi lance mızrak, kargı lanceolate mızrak biçiminde lancer mızraklı süvari, mızraklı lancet arch sivri kemer lancet neşter, sivri kemer lancinating keskin (ağrı) land a blow bir yumruk oturtmak land agent emlak komisyoncusu land bank tarım bankası, emlak bankası land breeze kara meltemi land cable kara kablosu land carriage kara taşımacılığı land clearing tarla açma land crab kum yengeci land drainage arazi drenajı land fog kara sisi land forces kara kuvvetleri land holder arazi sahibi land management arazi amenajmanı land measure arazi ölçüleri jüyesi land mine kara mayını land on one's feet şansı yaver gitmek land owner toprak sahibi land reclamation toprak kazanma, arazi kazanma land reform toprak reformu land register tapu sicili land registery kadastro land tax arazi vergisi land tortoise karakaplumbağası land transportation karayolu taşımacılığı land wind kara rüzgârı land toprak, kara parçası, ülke, vatan, aynı türden toprak parçası, alan, arazi, toprak, kişisel arazi, arsa, karaya çıkmak, karaya indirmek, karaya getirmek, iniş yapmak, yere inmek landau lando, lando araba landed estate taşınmaz mal, gayrimenkul mülk landed property arazi, emlak, taşınmaz mal landed proprietor toprak sahibi landed geniş arazisi olan, büyük toprak sahibi olan landfall karanın görünmesi landfill arazi doldurma, arazi yükseltme landholder arazi sahibi landing aid iniş yardımcısı landing area iniş alanı landing beam iniş farı landing craft çıkarma gemisi landing gear (uçak) iniş takımı landing ground iniş alanı" }, { "text": "landing place iskele landing ship çıkarma gemisi landing stage iskele, rıhtım landing strip iniş yolu, yangın merdiveni landing karaya çıkma/çıkarma, (uçak) iniş, iskele, merdiven sahanlığı landlady ev sahibesi, pansiyoncu kadın landless topraksız, arazisiz, mülksüz landlocked kara ile çevrili landlord mal sahibi, emlak sahibi, otelci, pansiyoncu landmark sınır taşı, dönüm çekidi, (bir yeri bulmada/vb.) işaret olarak kullanılan nesne/yer/vb. landowner arazi sahibi landscape architect peyzaj mimarı landscape architecture peyzaj mimarisi landscape kır manzarası, peyzaj, (ev/fabrika/vb.) çevresini yeşillendirmek, çevresine bahçe yapmak landslide heyelan, toprak kayması, (saylavda) büyük başarı landslip toprak kayması landsman denize alışık olmayan adam lane line şerit çizgisi lane dar sokak, dar yol, dar geçit, yol, şerit lang syne geçmiş zaman, eski zaman language interpreter dil yorumlayıcı language processors dil işleyiciler, dil işlemciler language school dil okulu language translator dil çevirici language dil, lisan languid uyuşuk, ağır hareket eden, halsiz languish in erimek, çürümek, acı çekmek languish isteksiz olmak, güçsüzleşmek, gevşemek, (in ile) erimek, çürümek, acı çekmek languishing kuvvetsiz, baygın languor halsizlik, bitkinlik, güçsüzlük, gevşeklik, rehavet languorous yorgun, bitkin, tembel, parlak, çekici laniary köpekdişi laniferous yünlü, yün veren lank (saç) düz ve cansız lanky uzun boylu ve zayıf, sırık gibi lanneret bir cins doğan lanoline lanolin lantern slide slayt, diya lantern fener lanthanide lantanit lanthanite lantanit lanthanum lantan lanyard çekme ipi, savlo, kordon, filadur lap dovetail sandık geçmesi lap joint bindirme, bindirme ek lap sth up eyvallah demek lap kucak, oturan kimsenin kalçasından dizine kadar olan ön bölümü, (yarışta) tur, (yarışta) tam tur atmak, (yarışta) rakibini bir turluk farkla geçmek, yalayarak içmek, (against ile) küçük dalgalar halinde çarpmak, yalamak, dalgaların çarpması, çarpma sesi lap-top computer dizüstü bilgisayar laparotomy karın amaliyatı lapbelt emniyet kemeri lapel microphone yaka mikrofonu lapel klapa lapidary taşa işlenmiş, gösterişli, hakkâk, oymacı lapidate taşlamak lapis lazuli lacivert taşı Lapland Laponya lappet sarkık şey lapping compound alıştırma macunu lapping" }, { "text": "alıştırma lapse into silence sessizliğe gömülmek lapse of justice adli hata lapse of the pen yazma yanlışı lapse of time zamanaşımı lapse küçük kusur, hata, yanlış, (zaman) geçme, ara, (into ile) derece derece azalmak, düşmek, alçalmak, batmak, gömülmek, (from ile) inanç ve prensiplerinden vazgeçmek, (iş anlaşması) son bulmak, yürürlükten kalkmak lapsus calami kalem hatası lapsus linguae dil sürçmesi laptop computer dizüstü bilgisayar laptop dizüstü lapwing kızkuşu larboard geminin iskele tarafı larcenist hırsız larceny hırsızlık larch karaçam lard domuz yağı larder kiler lares et penates manevi değeri olan eşya large intestine kalınbağırsak large manufacture büyük ölçekli üretim large radish bayırturpu large scale geniş çaplı large büyük, çon, iri, geniş, bol, çok large-minded anlayışlı, serbest fikirli, hoşgörülü largehearted iyi kalpli, halden anlayan largely çoğunlukla, ekseriyetle, ziyadesiyle largeness büyüklük, genişlik largess bkz.largesse largesse ihsan, bağış largish büyükçe, iricek largo largo, ağır, largo, ağır ağır lariat bkz.lasso lark zarafat, şaka, meze, eğlenme, takılma, gırgır, tarlakuşu, gülüp oynamak, oynaklaşmak, mezelenmek, eğlenmek larkspur hezaren çiçeği larrup dayak atmak larva state larva dönemi larva larva, tırtıl, kurtçuk larval larva ile ilgili, kurtçuk halinde laryngeal gırtlaksıl, gırtlakta oluşan, boğazla ilgili laryngitis larenjit, gırtlak yangısı larynx gırtlak lasagna lasanya lascivious şehvetli, şehvet düşkünü lasciviousness şehvet laser beam lazer ışını laser memory lazer bellek laser printer lazer yazıcı laser lazer (aygıtı) lash about aniden hareket etmek, şiddetle çarpmak lash oneself into a fury çatmak lash out saldırmak, azarlamak, paylamak lash kırbaçlamak, (about ile) aniden hareket etmek ya da vurmak, şiddetle çarpmak, sıkıca bağlamak, kamçı darbesi, ani ve haşin hareket lashing kırbaçlama, azarlama, bağlama lass kız lassitude dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk lasso kement last ditch son çare last judgement kıyamet günü last quarter son dördün last week geçen hafta last wish son arzu last year bıldır last son, en son, sonuncu, herşeyden sonra, herkesten sonra, sonuncu olarak, son olarak, en son," }, { "text": "sürmek, devam etmek, bozulmamak, dayanmak last-in first-out, son giren ilk çıkar lasting dayanıklı, sağlam, bitmeyen, tükenmeyen, sürekli, kalıcı lastly son olarak latch key kapı anahtarı latch on anlamak, çakozlamak, uyanmak latch onto anlamak, çakozlamak latch kapı mandalı, kapı kilidi, kilitlemek, mandallamak latchkey kapı anahtarı late geç, gecikmiş, I'm late., (sögen/zaman) geç, son, yeni, taze, geç olarak, geç, sonuna doğru, sonlarında, sabık, eski, rahmetli lately son günlerde, son zamanlarda, yakınlarda latency time gecikme zamanı, bekleme süresi latency gizli kalma, gizlilik lateness geç olma latent heat gizli ısı latent image görünmeyen resim, gizli görüntü latent period mikropların kuluçka dönemi latent ortada olmayan, gizli later on daha sonra lateral bud yan tomurcuk lateral deviation yanal sapma lateral erosion yandan aşınma, yanlama aşınma lateral inversion yanal terslik, yanda bulunan ters görüntü lateral pressure yanal basınç lateral section yan kesit lateral spillway yan dolusavak lateral thrust yanal basınç lateral yan, yanal laterite laterit, kırmızı kil latest en son haber/moda, /vb latex lateks lath and plaster bağdadi kaplama lath sıva tirizi, bağdadi çıta, lata ile kaplamak lathe bed torna kızağı, torna yatağı lathe carrier torna fırdöndüsü lathe chuck torna aynası lathe tool torna takımı lathe torna tezgâhı lather sabun köpüğü, köpük, (sabun) köpürmek, köpürtmek, sabunlamak lathing çıta işi, bağdadi, kaplama lathwork bağdadi işi, kafes işi Latin Latin, Latince Latinist Latince bilgini latish biraz geç latitude enlem, rahatlık, serbestlik, özgürlük latitudes bölge latitudinal enine olan latitudinarian serbest fikirli latrine (özellikle düşergelerde) hela latten ince sac levha, pirinç kaplama latter end ölüm latter sonraki, son, ikincisi, iki şeyden sonuncusu, son söylenilen latter-day modern, çağa uygun latterly son zamanlarda, bu yakınlarda lattice beam kafes kiriş lattice bridge kafes kirişli köprü lattice coil kafes bobin lattice dynamics kafes dinamiği lattice energy kafes enerjisi, örgü dönüneği lattice girder kafes kiriş lattice truss kafes kiriş lattice work kafes işi lattice kafes latus" }, { "text": "rectum özkiriş Latvia Letonya laud övme, methiye, övmek, methetmek laudable (davranış/vb.) övgüye değer, beğenilen laudanum afyon tentürü, lavdanom laudation övme, sitayiş laudatory övücü laugh at (kimese) gülmek laugh like a drain makaraları koyvermek laugh off önemsememek, gülüp geçmek laugh until one cries uğunmak laugh up one's sleeve bıyık altından gülmek laugh (kahkahayla) gülmek, gülüş, kahkaha laughable gülünç, komik laughing gas güldürücü gaz laughing gülen, güldürücü, komik, gülme, gülüş laughter kahkaha, gülüş launch an investigation soruşturma başlatmak launch (gemi) denize indirmek, (roket) fırlatmak, (plan/hareket/yeni bir yaşam/vb.) başlatmak, (at ile) fırlatmak, hızla atmak, (gemiyi) suya indirme, büyük motorlu sandal, motorbot launcher suya indirici, mancınık, katapult, fırlatıcı, fırlatma rampası launching denize indirme, fırlatma (roket), suya indirme launder money kara parayı aklamak launder (giysi) yıkayıp ütülemek launderette çamaşırhane launderyman çamaşırcı laundress çamaşırcı laundromat bkz.launderette laundry blue çamaşır çividi laundry çamaşırhane, çamaşır laurel defne ağacı laurelled defne dalıyla süslenmiş, ödül kazanmış lauryl laurik lav yüznurama lava flow lav akıntısı lava lav lavage lavaj lavation yıkama lavatory faucet lavabo musluğu lavatory hela, tuvalet, yüznumara lavender lavanta laver büyük el leğeni lavish savurgan, tutumsuz, bol, çok, (on ile) cömertçe vermek lavishness savurganlık law costs mahkeme giderleri law for combating terörle mücadele yasası terrorism law of acceleration ivme kanunu law of conservation of dönünek korunumu kanunu energy law of conservation of maddenin sakınımı kanunu matter law of contracts and torts borçlar hukuku law of definite proportions belirli oranlar yasası law of demand talep kanunu law of dominance başatlık yasası, baskın karakter kanunu law of exponents üstler kuralı law of floating yüzme kanunu law of heat exchange ısının yer değiştirme kanunu law of inertia eylemsizlik kanunu law of jungle orman yasası law of nations uluslararası hukuk law of refraction kırılım yasası law of succession miras hukuku law office hukuk bürosu law school hukuk bilimyurdu law kanun, yasa, kural, hukuk," }, { "text": "sakçı law-abiding yasaya saygı gösteren, dürüst lawbook kanunname lawbreaker kanun tanımayan kimse lawful yasalara uygun, yasal, yasalara uyan lawfulness kanuna uygunluk, yasallık lawgiver kanun yapan kimse, kanunverici lawless vahşi, kontrolsüz, serkeş, başıbozuk, yasadışı lawlessness kanunsuzluk, düzensizlik, kargaşa lawmaker meclis üyesi, kanunverici lawn mower çimen biçme makinesi lawn sprinkler çim fıskıyesi, bahçe musluğu lawn çim, çimenlik lawrencium lavrensyum lawsuit dava lawyer avukat, aklavcı lax ilgisiz, umursamaz, kaygısız, dikkatsiz, tembel, savsak, kontrolsüz laxative müshil laxity gevşeklik lay a foundation temel atmak lay about one sağına soluna vurmak lay an egg fiyasko vermek lay an embargo on ambargo koymak lay aside saklamak, biriktirmek, bırakmak, vazgeçmek lay at the door of suçlamak, kabahat yüklemek lay awake gözüne uyku girmemek lay by biriktirmek, bir kenara koymak lay days astarya, yükleme ve boşaltma süresi lay down belirlemek, saptamak, depolamak, yere bırakmak lay for -e pusu kurmak lay hands on tutmak lay in an ambush pusu kurmak lay in depolamak, saklamak, biriktirmek lay into saldırmak lay it on thick övmek, göklere çıkarmak lay it on with a trowel ballandıra ballandıra anlatmak lay low yatağa sermek lay off (geçici olarak) işten çıkarmak lay on temin etmek, sağlamak, üzerine atılmak lay one's cards on the gizlisi saklısı olmamak, açık ve dürüst olmak table lay out plan, tertip, maket, düzen, yere sermek, yaymak, planlamak lay siege to kuşatmak lay sth on the line dobra dobra konuşmak lay sth to waste altını üstüne getirmek lay the fire ateşi yakmak lay the foundation stone temelini atmak lay the foundations temel atmak lay to rest gömmek, defnetmek lay up (hastalık) yatağa düşürmek, biriktirmek lay waste harap etmek, yakıp yıkmak, tahrip etmek lay yaymak, sermek, koymak, dizmek, yerleştirmek, döşemek, sürmek, değdirmek, hazırlamak, yumurtlamak, yatıştırmak, yüklemek, isnat etmek, yatırmak, üstüne oynamak, kab, arg.düzmek, sikmek, kaymak, (hukuk/tıp/vb.belli bir öğrenim dalında) profesyonel olmayan, eğitim görmemiş layabout (İİ)" }, { "text": "tembel, işten kaçan kimse, kaytarıkçı layer tabaka, kat, bir şey yayan kimse/makine, yayıcı, tabakalar halinde yaymak layman meslekten olmayan kimse layout plan vaziyet josparı, konumtasar layout (bahçe/kent/vb. yerler için) planlama, yapı plan ya da çizimi layshaft (oto) yardımcı şaft, ara mili lazaretto karantina yeri, erzak ambarı laze (away/around/about ile) tembelce vakit geçirmek, tembellik etmek, tembellikle ya da hareketsiz geçirilen kısa süre, tembellik lazily miskin miskin laziness tembellik lazy tongs zikzak maşa lazy tembel, erincek, ağır, uyuşuk, yavaş hareket eden, tembellik/uyuşukluk veren lazybones tembel adam lea çayırlık, mera leach filtre, süzmek, filtre etmek leaching katıdan özütleme, liçing lead a person a pretty birinin başına çorap örmek dance lead acetate kurşun asetat lead alloy kurşun alaşımı lead angle avans açısı, öndelik açısı lead astray yoldan çıkarmak lead bath kurşun banyosu lead chromate kurşun kromat lead coated kurşun kaplı, kurşun örtülü lead glass kurşun cam lead manager lider yönetici lead nitrate gümüş nitrat lead off başlangıç, başlamak, başa geçmek lead on yutturmak, kandırmak, inandırmak, götürmek lead pencil kurşunkalem lead peroxide kurşun peroksit lead poisoning kurşun zehirlenmesi lead sb a dance birinin başına iş açmak, birini üzmek lead sb by the nose parmağında oynatmak lead sb on kandırmak lead sb up the garden path birini üç kâğıda getirmek lead screw ana mil lead sulphide kurşun sülfür lead the life of Riley bir eli yağda bir eli balda olmak lead to -e yol açmak, neden olmak lead up to sözü belli bir çekide getirmek lead götürmek, rehberlik etmek, (nereyese) götürmek, ulaştırmak, inandırmak, ikna etmek, yönetmek, liderlik etmek, idare etmek, önde sürmek, kılavuzluk, öncülük, başrol, (of/over ile)(uzaklık/sayı/vb.) ileride olma, önde gelme, tasma kayışı, ara kablosu, ipucu, delil, kurşun, kalem kurşunu, grafit, anterlin lead-free motor fuel kurşunsuz benzin lead-free kurşunsuz leaded bronze kurşun tuncu leaded kurşunlu, kurşun kaplı leaden kurşuni renkli, üzgün, kederli leader of the party" }, { "text": "parti başkanı leader önde gelen kimse, başta gelen kimse, yolbaşçı, lider, kösem, yedekçi, başkan, başyazı, baş makale leadership liderlik, önderlik leading article başmakale leading axle ön aks, kılavuz dingil leading case emsal oluşturan olay, içtihat leading edge hücum kenarı, en ön kısım leading lady başrol oynayan kadın, başrol oyuncusu kadı leading man başrol oyuncusu erkek, başrol oynayan erkek leading screw kılavuz vida leading wheel ön tekerlek, kılavuz tekerlek leading en önemli, ana, temel, yol gösteren, kılavuzluk eden, yöneten, önde olan leading-in cable giriş kablosu leaf bud yaprak tomurcuğu leaf curl kıvırcık baş hastalığı leaf electroscope yapraklı elektroskop leaf green yaprak yeşili leaf roll disease yaprak kıvrılma hastalığı leaf scar yaprak izi leaf spring düz yay, yaprak yay leaf through göz gezdirmek leaf (bitki) yaprak, sayfa, yaprak, (özellikle altın ve gümüş) ince tabaka, yaprak leafage yapraklar, yeşillik leafiness yaprakları bol olma leafless yapraksız leaflet broşür leafy yapraklarla kaplı, yapraklı League of Nations Milletler Cemiyeti league dernek, birlik, lig leak detector sızıntı detektörü leak out (haber/vb.) ortaya çıkmak, sızmak leak su sızdıran delik ya da çatlak, (gaz/vb.) sızıntı, (haber/vb.) sızma, sızıntı, (gaz/vb.) sızdırmak, sızmak, (haber/vb.) sızdırmak leakage current kaçak akımı, sızıntı akımı leakage indicator kaçak göstergesi leakage radiation kaçak radyasyon, sızıntı ışınım leakage sızıntı, sızma leaking water kaçak su, sızan su leakproof sızdırmaz leaky sızıntılı, sızdıran, delik lean coal zayıf kömür lean forward abanmak, tekye vermek lean yana yatmak, (öne doğru) eğilmek, dayanmak, yaslanmak, söykenmek, çok zayıf, sıska, (et) yağsız, verimsiz, kıt lean-to roof sundurma çatı leaning eğilim leanness zayıflık, verimsizlik leap at bayıla bayıla kabul etmek, atlamak leap year ekliyıl, artıkyıl leap sıçramak, atlamak, (üstünden) atlamak, tullanmak, sıçrama, atlama, atlanılan uzaklık, sıçrama uzaklığı, ani yükselme, fırlama, artış leapfrog birdirbir oyunu learn one's lesson dersini almak, ağzı yanmak learn öğrenmek learned bilgili learner öğrenci, şakirt, bir şeyi öğrenmekte olan kimse learning bilgi" }, { "text": "lease holder kiracı lease kira kontratı, (out ile) kontratla kiralamak leased line kiralanmış hat, özel hat leasehold sözleşme ile kiralanmış emlak leaseholder kiracı, müstecir leaser kiralayan leash tasma leasing kiralama, finansal kiralama, leasing least common multiple en küçük ortakkat least effort en az çaba yasası least be.en az, en küçük, adl.en küçük sayı, en küçük miktar, en az leastways en az, hiç olmazsa leather belt kösele kayış leather goods deri eşyalar leather deri leathercloth deriye benzer bir tür kumaş leatherette cilt bezi, meşin kap leathern deriden yapılmış leathery kösele gibi, sert, kalın leave in the lurch yüzüstü bırakmak leave no stone unturned her yolu denemek leave off vazgeçmek, bırakmak leave one to one's fate kaderiyle baş başa bırakmak leave one's mark on damgasını vurmak leave out eklemeyi unutmak, atlamak, atmak, çıkarmak leave over tehir etmek, ertelemek leave sb flat beş parasız bırakmak leave sb holding the bag birini yüzüstü bırakmak leave sb in peace birini rahat bırakmak leave sb in the lurch yüzüstü bırakmak leave sb standing yaya bırakmak leave sb to his own kendi haline bırakmak resources leave speechless nutku tutulmak leave sth to sb bırakmak leave sth up to bırakmak leave the chair başkanlığı bırakmak leave with pay verginli izin leave without pay verginsiz izin leave word with sb birine not bırakmak leave ayrılmak, bırakmak, terketmek, bırakmak, bakımına bırakmak, sorumluluğuna bırakmak, izin leaven maya, mayalandırmak, bozmak, etkilemek leavings artıklar, çöpler Lebanese Lübnanlı Lebanon Lübnan lech şehvet, şehvete düşkün olmak, hırs beslemek lecher aşırı seks düşkünü, azgın lecherous hkr.şehvet düşkünü, azgın lechery seks düşkünlüğü lecithin lesitin lectern kürsü, konuşmacı kürsüsü lecture konferans, (birdemde) ders, azarlama, paylama, ders vermek, konferans vermek, azarlamak, paylamak lecturer konferansçı, okutman, doçent lectureship okutmanlık led horse yedek at led yol göstermek, idare etmek ledge rafa benzer düz çıkıntı, çıkıntılı kaya tabakası ledger board küpeşte, parmaklık" }, { "text": "küpeştesi ledger line yardımcı çizgi ledger defteri kebir, ana hesap defteri, hesabat kitabı, kavlık lee anchor rüzgâra kapalı yer, rüzgâr altı, boca lee shore rüzgâr altındaki kıyı lee side rüzgâr altı lee korunmalı taraf, boca, poça, rüzgâraltı leech rope gradin halatı leech sülük, zalı, asalak, parazit, sülük leek pırasa leer yan bakış, alaycı ya da şehvetli bakış, (at ile) yan gözle bakmak, (at ile) şehvetle bakmak, kesmek leery kuşkulu, kurnaz lees tortu, çökelti leeway fazladan yer, zaman, para, /vb left atrium sol kulakçık left auricle sol kulakçık left hand sol el, sol taraf left justified sola yanaşık left justify sola yanaştırmak left lane sol şerit left property bırakılmış eşya left shift sola kaydırma left turn sola dönüş left wing sol kanat left sol, be.sola left-hand drive sol direksiyon left-handed rotation sola çevirme left-handed solak, solaklar için yapılmış left-turn lane sola dönüş şeridi leftist solcu leftovers artık yemek leftwards sola doğru, sola leg bone kıç sümüğü leg of mutton koyun budu leg (hayvanlarda) but, bacak, kıç, (giysi) kıçı örten bölüm, bacak, (eşya) ayak, bacak, bölüm legacy miras, kalıt legal adviser hukuk danışmanı, hukuk müşaviri legal aid verginsiz avukat sağlama legal capacity hukuki ehliyet legal competence hukuki ehliyet legal disability hukuki ehliyetsizlik legal documents resmi evrak legal entity tüzel kişi, hükmi şahıs legal error adli hata legal expenses mahkeme giderleri legal heir kanuni mirasçı legal holiday resmi tatil legal obligation yasal yükümlülük legal person tüzel kişi legal personality tüzelkişilik legal position hukuki durum legal practitioner stajyer avukat legal reserve kanuni ihtiyat, kanuni yedek akçe legal tender yasal para, yasal ödeme aracı, kanuni para legal yasal, yasaya uygun legalese hukuk dili legality yasallık, yasaya uygunluk legalization yasal hale getirme, tasdik legalize yasallaştırmak legally yasal olarak, kanunen legate elçi, sefir, miras bırakmak legatee lehine mal bırakılan kişi legation ortaelçilik legato bağlı, legato legator vasiyetçi," }, { "text": "miras bırakan kişi legend efsane, söylence, büyük, ünlü kimse, efsane, (harita/vb.'de) açıklayıcı bilgiler legendary efsanevi, söylencesel, ünlü legerdemain el çabukluğu, el becerisi, hokkabazlık leggings tozluk leggy uzun bacaklı leghorn bir cins tavuk, legorn legibility okunaklılık legible okunaklı legion lejyon, kalabalık insan topluluğu legionary lejiyoner legislate (for/against ile) yasa yapmak, yasamak legislation yasama, kanun yapma, kanunvericilik legislations mevzuat, kanunlar legislative power yasama yetkisi legislative term yasama dönemi legislative yasamaya ilişkin, yasama yetkisi olan, kanun koyan legislator yasa koyucu, kanun koyucusu, kanunverici legislature yasama meclisi legist hukukçu legitimacy meşruluk, yasalara uygunluk legitimate to meşru kılmak legitimate yasal, meşru doğmuş, mantıklı, akla yatkın legitimation meşrulaştırma, onaylama legless bacaksız legume baklagiller leguminous baklagillerle ilgili leisure industry eğlence endüstrisi leisure boş vakit leisured bol bol boş zamanı olan, serbest leisureliness acelesizlik leisurely acelesiz yapılan, yavaş, sakin leitmotiv ana motif, ana kavram, kılavuz kavramı lemma yardımcı teorem, önsav lemming yabani sıçan, kır sıçanı lemniscate lemniskat, kelebek eğrisi Lemnos Ege denizinde Limni adası lemon balm oğulotu lemon drop limon şekeri lemon peel limon kabuğu lemon limon lemonade İİ.gazoz, Aİ.limonata lend a hand to yardım etmek lend an ear to kulak vermek lend sb a hand birine el vermek lend sth to önem kazandırmak lend ödünç vermek, borç vermek, eklemek, katmak, vermek lender ödünç veren, borç veren lending limit kredi limiti length measuring uzunluk ölçümü length wise uzunluğuna, boylu boyunca length uzunluk, boy, metres in length., parça lengthen uzatmak, uzamak lengthily uzun uzadıya lengthiness uzunluk, fazla uzunluk lengthways uzunlamasına, uzunluğuna lengthwise bkz.lengthways lengthy upuzun, çok uzun, fazlasıyla uzun lenience hoşgörü, yumuşaklık, müsamaha leniency yumuşaklık, hoşgörürlük, müsamaha lenient müşfik, yumuşak lenitive yatıştırıcı, dindirici, yumuşatıcı, yatıştırıcı, dindirici şey lenity yumuşak huyluluk lens antenna mercek anten lens aperture diyafram açıklığı lens barrel mercek çerçevesi lens cap mercek kapağı lens diaphragm mercek diyaframı lens hood parasol, güneşlik lens mount mercek çerçevesi lens" }, { "text": "opening mercek açıklığı lens turret mercek tablası lens mercek, göz merceği, objektif, gözlük camı Lent Hıristiyanlıkta Paskalya'dan önceki kırk gün boyunca yapılan büyük perhiz lenticular cloud merceksel bulut lenticular mercekle ilgili lentil mercimek, yasmık Leo Aslan burcu leonine aslan gibi leopard leopar leopardess dişi leopar leotard vücudu saran dansçı/akrobat giysisi leper cüzzamlı lepidolite lepidolit leporine tavşangillere ait leprosy cüzzam leprous cüzamlı, miskin, cüzamlı lepton lepton lesbian lezbiyen, sevici lesbianism lezbiyencilik Lesbos Midilli adası lesion yara, bere less be.daha az, adl.daha az şey/kimse, daha az miktar lessee kiracı lessen azaltmak, azalmak lesser celandine basurotu lesser daha az/küçük lesson ders, çimke, ibret lessor kiraya veren kişi lest -mesin diye, -ecek diye let alone bırak, şöyle dursun, kendi haline bırakmak let bygones be bygones eski defterleri kapatmak let down hayal kırıklığı, yüzüstü bırakmak, boşa çıkarmak let go bırakmak, koyuvermek, salıvermek Let go! Bırak! let in içeri bırakmak, içeri almak, eklemek, gömmek let it ride üstünde durmamak, uğraşmamak let loose serbest bırakmak let me see bir düşüneyim, bir bakayım let off ucuz kurtulma, serbest bırakmak, salıvermek, affetmek let on söylemek, açıklamak let one's hair down rahat hareket etmek, resmiyeti bırakmak let out koyvermek, bırakmak, salıvermek, çıkarmak let sb in for neden olmak let sb in on sırrını açıklamak let sleeping dogs lie işi oluruna bırakmak, işi kurcalamamak let slide ihmal etmek, boşlamak, vazgeçmek let slip ağzından kaçırmak, kaçırmak let sth slide işi sermek let sth slip out bir şeyi ağzından kaçırmak let the cat out of the bag baklayı ağzından çıkarmak let through geçmesine izin vermek, geçirmek let up durmak, dinmek, azalmak, yumuşamak, gevşemek let well enough alone olanla yetinmek let izin vermek, bırakmak, -meli, -malı, -ecek, -sin, İİ.(to/out ile) kiralamak letdown hayal kırıklığı lethal öldürücü lethality öldürücülük lethargic uyuşuk lethargy uyuşukluk, atalet, ilgisizlik, letarji letter book mektup defteri letter carrier postacı letter file" }, { "text": "mektup dosyası letter head mektup başlığı letter of acceptance kabul mektubu letter of advice ihbar mektubu, ihbarname letter of application başvuru dilekçesi letter of attorney vekâletname letter of credit akreditif, kredi mektubu letter of exchange poliçe letter of guarantee garanti mektubu, teminat mektubu letter of indemnity tazminat mektubu letter of intend niyet mektubu letter of introduction tavsiye mektubu letter of licence izin mektubu letter of recommendation tavsiye mektubu, bonservis letter of renunciation feragat mektubu letter of trust güven mektubu, itimat mektubu letter out silmek letter printer mektup yazıcı letter mektup, harf, (yasa/anlaşma/vb.) harfi harfine anlamı letterbox mektup kutusu lettered eğitimli, aydın, tahsil görmüş, okumuş letterhead mektup kâğıdı başlığı, antet lettering harf ya da sözcük yazım karakteri letterpress tipo baskısı letters of credence güven mektubu letters patent patent, ruhsat, ferman letters testamentary vasiyetname letting value kira bedeli letting kiraya verme lettuce salata, marul, kâhı letup azalma, dinme, durma leucine lösin leuco base lökobaz leuco compound lökotürev leuco dye löko boya leuco löko, (önek) renksiz, ak leucocyte lökosit, akyuvar leukemia lösemi, kan kanseri levanter Akdenize doğudan esen rüzgar Levantine Yakın Doğu'ya ait, Yakın Doğu'lu kimse levee sedde, rıhtım, kabul merasimi level at -e yöneltmek, doğrultmak level crossing hemzemin geçit, yer geçidi level indicator seviye göstergesi, düzey göstergesi level of income gelir düzeyi level of welfare refah düzeyi level terrace düz teras level to the ground yerle bir etmek level yüzey, yatay yüzey, düzlük, düz yer, (of ile) miktar, derece, düzey, seviye, ölçü, düzleştirmek, düzeltmek, yıkmak, düzlemek, düz, aynı düzeyde, aynı hizada, bir seviyede, seviyeli, dengeli, düzgün, be.düz olarak, düzgün bir biçimde level-headed sakin, dengeli, mantıklı, sağgörülü leveller tesviye aleti, düzelteç levelling agent egaliz maddesi, düzgün boyama maddesi levelling instrument nivo levelling screw tesviye vidası, düzleme vidası levelling düzleştirme, nivelman lever arm levye kolu, manivela kolu lever brake kollu eğleç lever jack kriko" }, { "text": "lever manivela, manivela kolu, kaldıraç, birini emek harcamaya zorlayan şey, manivela ile hareket ettirmek/kaldırmak leverage manivela hareketi/kuvveti, sonuç almak için kullanılan güç, dürtü, /vb leveret yavru yabani tavşan leviable vergiye tabi levigate düz etmek levitate gözbağcılıkla havaya yükselmek/yükseltmek levity ciddiyetsizlik, laubalilik levy tax vergi koymak levy war on birisiyle savaşmak levy zorla toplama, toplanan para, (on/upon ile) zorla toplamak lewd şehvet düşkünü, açık saçık, müstehcen lewdness adilik, çapkınlık, uçarılık, fuhuş lewisite levisit lexeme sözlükbirim lexical meaning sözlük anlamı lexical unit sözlük birimi, sözlüksel birim lexical sözcüksel lexicographer leksikograf, sözlükbilimci lexicography sözlükçülük, sözlükbilgisi lexicology sözlükbilim, sözcükbilik lexicon sözlük liabilities to outsiders üçüncü şahıslara borçlar liabilities pasif, borç, taahhüt, üstlenme, sorumluluk liability account pasif hesap, borç hesabı liability insurance mali sorumluluk sigortası liability sorumluluk, ödenecek borç, engel liable sorumlu, maruz, eğilimli liaise (with ile) birlikte çalışmak liaison committee irtibat kurulu liaison officer irtibat subayı liaison bağlantı, evlilik dışı cinsel ilişki liana sarmaşık liar yalancı lib özgürlük libation içki içme libel onur kırıcı yayın, karalayıcı yerme, iftira, onur kırıcı yayın yapmak, karalamak libellant davacı libellee davalı libellous onur kırıcı, yerici, karalayıcı liberal arts sosyal bilimler liberal education genel kültür liberal profession serbest meslek liberal liberal, erkinci, cömert, eliaçık, geniş görüşlü, hoşgörülü, liberal kimse, Liberal Parti üyesi, Liberal liberalism liberalizm, erkincilik liberalist liberal, erkinci liberality cömertlik, eli açıklık, geniş görüşlülük liberalization liberalizasyon, liberal kılma liberalize liberalleştirmek, liberal kılmak liberally el açıklığıyla, cömertlikle, büyük miktarda liberate serbest bırakmak liberation kurtuluş, serbest kalma, azat etme, kurtarma liberator kurtarıcı libertarian hürriyet taraftarı libertine çapkın, ahlaksız libertinism çapkınlık, sefahat liberty of speech söz hürriyeti liberty of the press basın ve yayın hürriyeti liberty özgürlük libidinous şehvetli, şehvet düşkünü libido cinsellik içgüdüsü, libido Libra Terazi burcu librarian kütüphaneci library film arşiv filmi, belgelik filmi library program kitaplık bağdarlaması library software kitaplık yazılımı library subroutine kitaplık altyordamı library kütüphane librate" }, { "text": "sallanmak, titreşmek libration denge librettist opera metni yazarı libretto opera güftesi, libretto Libya Libya lice bit, kehle licence fee lisans vergini licence holder lisans sahibi licence plate light plaka aydınlatma ışığı licence plate plaka licence ruhsat, izin, ehliyet, aşırı serbestlik, ruhsat vermek, resmi izin vermek, yetki vermek license (Aİ) bkz.licence licensed izinli, ruhsatlı licensee lisans sahibi, ruhsat sahibi, imtiyaz sahibi licensor lisans veren kimse licentiate lisans sahibi kimse licentious şehvetli, azgın licentiousness ahlaksızlık lichen liken licit meşru, yasal lick into shape adam etmek lick one's boots yaltaklanmak lick one's wounds yaralarını sarmak lick sb's boots çanak yalamak, yağ çekmek lick yalamak, yalayıp yutmak, dayak atmak, pataklamak, (İİ) kafasını karıştırmak, şaşırtmak, yalama, yalayış, (of ile) az bir şey, az bir miktar lickerish ahlaksız, kadın düşkünü, obur licking yalayış, yalama, kötek, dayak licorice bkz.liquorice lid kapak, gözkapağı lido halka açık havuz lie about tembellik etmek, aylaklık etmek lie behind arkasında gizli olmak lie detector yalan makinesi lie down yatmak lie in one's teeth korkunç yalanlar söylemek lie in wait pusuya yatmak lie in sabah geç sögenlere kadar uyumak lie like a trooper çok yalan söylemek lie low gizlenmek, saklanmak lie off alargada yatmak, gemi açıkta yatmak lie over ertelenmek lie yatmak, uzanmak, durmak, (down ile) yatmak, uzanmak, yer almak, bulunmak, yatmak, durmak, yalan söylemek, yalan lief seve seve, memnuniyetle, isteyerek liege derebeyine bağlı kimse lien hapis hakkı, rehin hakkı, ipotek, matlup, alacak lienee rehin borçlusu lieutenancy teğmenlik, yüzbaşılık lieutenant colonel yarbay lieutenant commander kıdemli yüzbaşı lieutenant general korgeneral lieutenant governor devlet başkan vekili, vali muavini lieutenant teğmen life activities hayati faaliyetler life annuity ömür boyu gelir life assurance hayat sigortası life belt cankurtaran kemeri life blood yaşamak için gerekli kan life boat cankurtaran life buoy can simidi life coverage hayat sigortası teminatı life cycle yaşam çevrimi life expectancy ortalama ömür life fund" }, { "text": "hayat sigortası fonu life history biyografi, yaşamöyküsü life imprisonment müebbet hapis life income yaşam boyu gelir life insurance hayat sigortası life jacket can yeleği life of the party neşe saçan kişi life raft cankurtaran salı life span yaşam süresi life story yaşam öyküsü life style yaşam biçimi life support system yaşam destek jüyesi life hayat, yaşam, durmuş, kişi, can, yaşam, hareket, canlılık, hayat, can katan kimse ya da şey life-size doğal büyüklükte lifeblood can damarı lifeboat cankurtaran sandalı lifeguard cankurtaran yüzücü lifeless ölü, cansız, ruhsuz, donuk, ölgün, cansız lifelessness cansızlık lifelike canlı gibi görünen lifeline cankurtaran halatı lifelong ömürboyu lifetime ömür lift a ban bir yasağı kaldırmak lift and force pump emme basma tulumba lift off havalanmak, kalkmak lift pump emme tulumba lift shaft asansör kuyusu lift the embargo ambargoyu kaldırmak lift the immunity dokunulmazlığı kaldırmak lift up one's voice sesini yükseltmek lift valve kaldırmalı valf lift kaldırmak, yükseltmek, (bulut/sis/vb.) yükselmek, dağılmak, bitmek, ortadan kaldırmak, son vermek, araklamak, yürütmek, (başkasına değişli düşünce/yazı/vb.) çalmak, özüne mal etmek, kaldırma, yükseltme, kaldırma kuvveti, İİ.asansör, arabasına alma, parasız götürme/gitme, neşe, rahatlık, rahatlama duygusu, ferahlık lifter sökme makinesi, platin lifting crane vinç lifting jack kriko lifting pump emme tulumba lifting tongs vinç kıskacı lifting wire platin lifting kaldırma ligament kiriş, bağ ligate bağlamak ligature bağ, bağlama light a fire ateş yakmak light absorbing ışık soğurucu, ışık yutucu light alloy hafif alaşım light beam ışık huzmesi, ışık demeti light breeze hafif meltem light current ışık akımı light draught boş su çekimi light dues fener resmi light fixture çıngı teçhizatı light flux ışık akısı light in bulk high in value, yükte hafif, pahada ağır light industry hafif sanayi, hafif endüstri light infantry hafif piyade light into sb birisine bağırıp çağırmak, üzerine atılmak light machine gun hafif kılgalı tüfek light metal hafif metal, hafif maden light meter fotometre," }, { "text": "ışıkölçer light modulation ışık modülasyonu light oil hafif yağ, ince yağ light out gidivermek, sıvışmak light pen ışıklı kalem light railway hafif demiryolu, dekovil light ray ışık ışını light relay ışık rölesi light resistance ışık haslığı light resisting ışığa dayanıklı, solmaz light source ışık kaynağı light spectrum ışık spektrumu light up yakmak, tutuşturmak, yanmak, aydınlatmak light velocity ışık hızı light wave ışık dalgası light year ışık yılı light ışık, aydınlık, güneş ışığı, gün ışığı, lamba, ışık, (kibrit/çakmak/vb.) ateş, parlaklık, pırıltı, sevinç ya da heyecan pırıltısı, ışık, anlaşılma, ortaya çıkma, gün ışığına kavuşma, bakış açısı, aydınlık, ışıklı, parlak, (renk) açık, yakmak/yanmak, aydınlatmak, ışık vermek, parlamak/parlatmak, ışıldamak, aydınlanmak, yüngül, hafif, yumuşak, (uyku) hafif, be.hafifçe, yüksüz olarak, fazla yük almayarak light-fast ışığa dayanıklı, solmaz light-fastness ışık haslığı light-fingered eli uzun, araklayıcı light-footed çevik, zarif light-handed eli hafif, becerikli, yükü hafif light-headed sarhoş, çakırkeyif, sersem light-hearted neşeli, kaygısız, mutlu, tasasız light-minded havai, kararsız light-sensitive ışığa duyarlı, ışığa karşı hassas light-trap ışık kapanı lighten aydınlatmak, aydınlanmak, hafiflemek, hafifletmek, neşelenmek, neşelendirmek lighter than air havadan hafif lighter yakıcı aygıt, çakmak, alışkan lighterage mavna ile taşıma, mavna vergini lighthearted kaygısız, neşeli lightheeled atik lighthouse fener kulesi lighting engineer ışıklandırma mühendisi lighting gas aydınlatma gazı lighting rail ışık rayı, kaydırma askısı lighting aydınlatma, ışıklandırma, yakma, ışıklandırma jüyesi lightly hafifçe, nazikçe, az bir derecede, az bir dereceye kadar, düşünmeksizin, sebepsiz yere, ciddiye almadan lightness hafiflik, yumuşaklık, sürat, neşelilik lightning arrester yıldırım siperi lightning bug ateş böceği lightning conductor paratoner, yıldırımsavar lightning recorder şimşek yazıcısı lightning rod yıldırımlık, yıldırımsavar lightning strike yıldırım grevi lightning şimşek, ani/çabuk/kısa süren şey lights out yatma zamanı, yat borusu lights manca, hayvan akciğeri lightship fener gemisi lightsome neşeli, kaygısız lightweight normalin altındaki kiloda (kimse ya da nese), hafif siklet (boksör) ligneous odunsu lignification odunlaşma lignify odunlaşmak, odunlaştırmak lignin lignin lignite mine linyit madeni lignite linyit" }, { "text": "lignum vitae peygamberağacı ligroin ligroin likable hoşa giden, çekici, hoş, cana yakın, sevimli like a bolt out of the blue tepeden inme like a bomb bomba gibi, çok iyi like a bull at a gate paldır küldür like a bullet out of a gun kurşun gibi hızlı like a bump on a log put gibi like a cat with nine lives dokuz canlı like a lamb kuzu gibi like a sack of potatoes patates çuvalı gibi like a ship without a serseri mayın gibi rudder like a shot hemen, istekle, anında like anything deli gibi like blazes deli gibi like cat and dog kedi köpek gibi like clockwork saat gibi, tıkır tıkır like crazy deli gibi like death warmed up yorgun argın like greased lightning şimşek gibi like hell deli gibi like mad deli gibi like sardines sıkış tepiş, balık istifi gibi like that öyle, o şekilde like the cat that stole the özünü beğenmiş cream like this böyle, bu şekilde, bunun gibi like wildfire hızla, çok çabuk like winking kaşla göz arasında, aniden like beğenmek, sevmek, hoşlanmak, istemek, dilemek, benzer, ilg.gibi, -in özelliği, benzeri, bağ.gibi, -miş gibi likeable bkz.likable likelihood ratio olabilirlik oranı likelihood olasılık, olabilirlik likely olası, muhtemel, uygun, mantıklı, iyi, be.galiba, muhtemelen likeminded hemfikir, kafadengi, kafadar liken (to ile) benzetmek likeness benzeyiş, benzerlik likes and dislikes hoşlanılan ve hoşlanılmayan şeyler likewise be., aynı şekilde, -de, -da, ayrıca, bir de liking (for ile) sevme, düşkünlük lilac leylak, leylak rengi lilliputian çok küçük, ufacık, cırttan, cüce Lilo deniz yatağı lilt hızlı hareket, oynak şarkı, kıvrak makam lily of the valley inciçiçeği lily zambak lily-livered korkak, yüreksiz, tabansız, alçak lily-white bembeyaz limb kol, bacak, kanat gibi gövdeye bağlı kılgan, geniş ağaç dalı limber up çevikleştirmek limber (up ile) kasları geliştirerek bir yarışa, /vb.hazırlamak limberness çeviklik limbo bilinmeyen durum, çıkmaz, belirsizlik," }, { "text": "limbo dansı lime burner kireç ocakçısı lime defecation kireçleme lime kiln kireç ocağı lime mortar kireç harcı lime pit kireç kuyusu lime putty kireçkaymağı lime salts kireç tuzları lime slaking kireç söndürme lime soap kalsiyum sabunu lime tree ıhlamur ağacı, cöke ağacı lime kireç, ahek, ıhlamur, cöke limelight halkın aşırı ilgisi limerick beş dizelik nükteli şiir limestone kireçtaşı limewash kireç badanası limewater kireçli su limewhite kireç badanası limey ingiliz denizcisi liming tank kireçleme kazanı liming kireçleme limit limit, uç, çek, sınır, çekara, had, (to ile) kısıtlamak, sınırlandırmak limitation sınırlama limited company limitet şirket limited edition sayılı baskı limited liability company limitet şirket limited liability sınırlı sorumluluk limited monarchy meşruti krallık limited partner sınırlı sorumlu ortak limited partnership adi komandit şirket limited sınırlı, (şirket) limited limiter limitör, sınırlayıcı limiting density sınırlama yoğunluğu limiting friction limit sürtünme limiting sınırlayıcı, kısıtlayıcı, gelişmeyi engelleyici limitless sınırsız, sonsuz limn resmetmek, resmini çizmek, tasvir etmek limner ressam limnology gölbilim limonene limonen limonite limonit limousine limuzin limp topallama, topallamak, gevşek, yumuşak, güçsüz, zayıf limpet deniz salyangozu limpid duru, berrak, saydam limpness esneklik, yumuşaklık limy kireçli linage satır başına vergin linalool linalol linchpin dingil çivisi lincoln green parlak yeşil linctus İİ.öksürük şurubu linden ıhlamur ağacı, cöke line amplifier hat amplifikatörü line distortion hat distorsiyonu line drop hat gerilim düşüşü line feed satır ilerletme line frequency satır frekansı, çizgi frekansı line integral çizgisel integral line microphone tabanca mikrofon line noise hat gürültüsü, hat paraziti line of business işkolu, meslek line of credit kredi sınırı line of demarcation sınır çizgisi, yetki sınırı line of force kuvvet çizgisi line of intersection kesişme doğrusu line of sight görüş hattı line of vision görüş hattı line one's pockets cebini doldurmak, yolunu bulmak line printer satır yazıcı, satır basıcı line relay hat rölesi line scanning satır taraması line segment doğru parçası line selector hat" }, { "text": "seçici line shaft transmisyon mili line spectrum çizgi spektrumu, çizgi izgesi line synchronization satır eşlemesi line transformer hat transformatörü line up sıraya girmek, sıraya sokmak, bağdarlamalamak line voltage hat gerilimi line (with ile) içini kaplamak, astarlamak, çizgi çizmek, sıra oluşturmak, çizgi, hat, yol, sınır belirten çizgi, hat, dizi, sıra, saf, ip, sicim, olta ipi, alısün hattı, demiryolu hattı, (tenek ve deniz) hat, yol, iş, meslek, hizmet, uğraşı, stil, desen, şekil, çizgi lineage nesil, soy lineal çizgiye ait, doğrusal lineament yüz hattı linear acceleration çizgisel ivme linear amplifier lineer amplifikatör, doğrusal yükselteç linear equation doğrusal denklem linear expansion doğrusal genleşme, boyca genişleme linear measure uzunluk ölçüsü, boy ölçüsü linear modulation doğrusal modülasyon linear scan doğrusal tarama linear space doğrusal uzay, doğru-uzay linear velocity lineer hız, çizgisel hız linear doğrusal, çizgisel linearity çizgisellik, doğrusallık lineman alısün, telgraf ya da demiryolu hatlarını kontrol eden görevli linen draper manifaturacı linen keten kumaş, (yatak/masa/vb.) keten örtü, keten çarşaf liner trade layner ticareti liner büyük yolcu gemisi, astar, kaplama maddesi lines replik linesman yan hakemi, çizgi hakemi, bkz.lineman lineup (eşya/insan) sıra, saf, (olay/vb.) dizi ling morina cinsinden bir balık, süpürgeotu linger (on/over ile) gitmemek, takılıp kalmak, oyalanmak, yubanmak, (ağrı/vb.) kolay kolay geçmemek, sürüp gitmek lingerie kadın iç çamaşırı lingering duran, kalıcı, çok yavaş, hasretli lingo jargon lingua franca lingua franka lingual dile ait linguiform dil biçiminde linguist dilbilimci, dilci, yabancı diller üzerine çalışan ve bu dilleri iyi bilen kimse linguistic atlas dil atlası linguistic chart dil haritası linguistic community dil topluluğu, dilsel topluluk linguistic family dil kodağı linguistic geography dilbilim coğrafyası linguistic group dil türkümü linguistic level dil düzeyi linguistic revolution dil devrimi linguistic dilbilimsel, dilsel linguistics dilbilim liniment eklem ve romatizma ağrılarını hafifletmek için kullanılan merhem lining fabric astarlık kumaş lining astar link up bağlamak, birleştirmek link bağlantı, bağ, zincir halkası, (together/up ile) bağlamak, birleştirmek" }, { "text": "linkage zincir, bağlantı links golf sahası linkup bağlantı çekidi, bağlantı yeri, birleşme çekidi linn küçük havuz, şelale linnet ketenkuşu, kenevirkuşu lino (İİ) bkz.linoleum linoleum yer döşeme malzemesi, muşamba linotype linotip, dizgi makinesi linseed cake keten tohumu küspesi linseed oil beziryağı linseed keten tohumu lint doctor kontr-rakle lint sargı bezi, keten tiftiği lintel lento, üst eşik linter linter makinesi linters linters linty tiftikli liny çizgili, dar lion aslan lion-hearted aslan yürekli, cesur lion's share aslan payı lioness dişi aslan lip microphone dudak mikrofonu lip reading dudak okuma lip service sahte bağlılık lip dudak, erin, leb, kenar lip-read dudak okumak lipase lipaz lipid lipit lipoid lipoit lipoma lipom, yağ uru lipophilic yağsever, lipofil lipoprotein lipoprotein lipped dudaklı lipstick dudak boyası, ruj liquefaction sıvılaşma, sıvılaştırma liquefy sıvılaşmak, sıvılaştırmak liquescent sıvılaşır liqueur likör liquid air sıvı hava liquid assets likit varlıklar, disponibilite liquid chromatography sıvı kromatografisi liquid crystal sıvı kristal liquid fuel akaryakıt liquid gas sıvı gaz liquid limit likit limit, akma limiti liquid manure sıvı gübre liquid measure sıvı ölçüsü liquid oxygen sıvı oksijen liquid phase sıvı hal, sıvı evre liquid pressure sıvı basıncı liquid state sıvı durum liquid sugar sıvı şeker liquid sıvı, likid, sıvı, akışkan, (yiyecek/vb.) sulu, (ses) berrak, akıcı liquid-cooled reactor sıvı soğutmalı reaktör liquid-cooled sıvı soğutmalı liquidate kurtulmak, başından savmak, yok etmek, (iş) tasfiye etmek, kapatmak liquidating agent tasfiye memuru liquidation tasfiye liquidator tasfiye memuru liquidity ratio likidite oranı liquidity likidite, sıvılık, akışkanlık liquidize ezmek, suyunu çıkarmak liquidizer İİ.mikser, karıştırıcı liquor alkollü içki, (Aİ.) (viski/vb.) alkollü sert içki liquorice meyankökü lisp peltek konuşmak, pelteklik lissom kıvrak, çevik, atik lissome bkz.lissom list price liste fiyatı, katalog fiyatı list siyahe, cetvel, liste, dizelge, siyaheye almak, siyahe tertip etmek, listesini yapmak, yan yatmak, yana eğilmek, eğilmek, geminin yan yatması listed kote edilmiş listen for kulak vermek, dikkat etmek, dinlemek listen in ünalgı" }, { "text": "dinlemek, kulak misafiri olmak listen out kulak vermek listen to reason laf dinlemek listen dinlemek, dinleme, kulak verme listener dinleyici listing liste, listeleme listle thread fildekos, filtekoz listless yorgun, bitkin, cansız, uyuşuk listlessness kayıtsızlık, neşesizlik litany mukabele ile okunan dua liter (Aİ) bkz.litre literacy rate okur-yazar oranı literacy okur yazarlık, savat literal tam, kelimesi kelimesine, harfi harfine, düz anlamlı, yalın, sade literalism harfi harfine uygunluk literally tam olarak, tam, kelimesi kelimesine, düz olarak, genel anlamıyla, abartmasız, gerçekten literary language edebiyat dili, edebi dil, yazın dili literary edebi, yazınsal literate okur yazar, savatlı, iyi eğitim görmüş, bilgili, okumuş literati yazarlar, aydın sınıf literatim harfiyen literature edebiyat, yazın, tanıtıcı kitap, broşür litharge doğal kurşun oksidi, mürdesenk lithe esnek, kıvrak litheness esneklik, elastikiyet lithia lityum oksidi lithic taşa ait, lityuma ait lithium lityum lithochromatic renkli, alaca bulaca lithograph taşbasma, taşbaskı, taşbasmasıyla resim yapmak lithographer taşbasmacı, taşbasması resim lithographic litografik lithography litografi, taşbaskı sanatı lithology litoloji, taşbilim litholysis ilaçla böbrek taşını eritme lithometeor katı meteor lithophyte litofit lithopone litopon lithosphere litosfer, taşküre lithotomy böbrek taşı çıkarma ameliyatı Lithuania Litvanya Lithuanian Litvanyalı, Litvanya dili litigant davacı litigate mahkemeye başvurmak, dava açmak litigation dava, dava etme litigious davalı, kavgacı litmus paper turnusol kâğıdı litmus test durum tahlili litmus turnusol litre litre litter bag çöp torbası litter basket çöp kutusu litter bin çöp kutusu litter up karmakarışık etmek litter çöp, (hayvan) bir batında doğan yavrular, karmakarışık etmek, dağıtmak litterateur edip little bear küçükayı takımyıldızı little by little azar azar, yavaş yavaş little finger serçeparmak little language çocuk dili little or nothing hiç denecek kadar az, hemen hemen hiç little biraz, az, az kemiyet, az miktar, azı, az çok, çok az, azca, küçük, ufak, az, kem, kısa, genç, balaca, küçük, bir çimdik, bir kadar, bir uğur, önemsiz, değersiz, küçük, (be.) az miktarda, birazcık, az, az miktar littleness küçüklük," }, { "text": "miskinlik, önemsizlik, dar görüşlülük littoral cordon kıyı kordonu littoral current kıyı akıntısı littoral zone kıyı bölgesi littoral kıyı, sahil, kıyı, sahil liturgic komünyona ait, ayine ait liturgy tapınma, ayin livable içinde yaşamaya uygun, yaşamaya elverişli, uygun, yaşanabilir, yaşamaya değer live and learn yaşadıkça öğrenmek live and let live hoşgörülü olmak, müsamahalı olmak live axle canlı aks, hareket dingili live broadcast naklen yayın, canlı yayın live by the book dürüstçe yaşamak, yasalara uymak live by ile yaşamak, geçinmek live down unutturmak, unutulmasını sağlamak live from hand to mouth elden ağıza yaşamak live high on the hog bir eli yağda bir eli balda olmak live in each other's içtikleri su ayrı gitmemek pockets live in luxury lüks içinde yaşamak live like fighting cocks krallar gibi yaşamak live music canlı müzik live off -den geçimini sağlamak live on ile geçinmek, ile beslenmek live out sonuna kadar yaşamak, evde oturmamak live programme naklen bağdarlama live steam taze buhar, sağlam buhar live through zorluklara rağmen başarmak live transmission naklen yayın, canlı yayın live up to -e uygun olmak live wire çıngılı tel live with ile birlikte yaşamak, kabullenmek live yaşamak, oturmak, yaşamak, gereksinimlerini karşılamak, geçinmek, diri, canlı, (bomba/vb.) patlamamış, canlı, çıngıyla yüklü, cereyanlı, (yayın) naklen liveable bkz.livable livelihood geçim, geçinme liveliness canlılık, parlaklık, zindelik lively imagination hayal gücü lively canlı, hareketli, hayat dolu, neşeli, canlı, gerçeğe uygun liver fluke karaciğer kelebeği liver karaciğer liveried üniformalı liverish rahatsız, sinirli, karaciğeri bozuk, huysuz liverwort kızılyaprak, koyunotu livery (uşakların/vb.giydiği) üniforma livestock çiftlik hayvanları, mal liveware personel livid mor, öfkeden kudurmuş, gözü dönmüş living being canlı varlık living conditions hayat şartları living creatures canlı yaratıklar living language yaşayan dil living organism canlı organizma living room oturma odası living thing canlı living tissue canlı doku living wage geçinmeye yetecek vergin living canlı, yaşayan, sağ, yaşayan, kullanılan, geçerli, geçim, geçinme, yaşam" }, { "text": "standardı, yaşama lizard kertenkele llama lama Lo! işte!, Bak! loach çuprabalığı load capacity yük kapasitesi, yük sığası load current yük akımı load displacement yük su çekimi load distance kaldıraçta yük kolu load efficiency yük verimi load impedance yük empedansı, yük çelisi load line su kesimi, yük çizgisi load resistance yük direnci load yük, taşınan miktar, şarj, (makina/vb.'nin yaptığı) iş, yüklemek, doldurmak, şarj etmek loaded impedance yüklü empedans loaded question şaşırtıcı soru, çok yönlü soru loaded yüklü, dolu, hileli, tuzak dolu, zengin, paralı, yüklü loader yükleyici loading bridge yükleme köprüsü loading capacity yükleme kapasitesi, yükleme sığası loading coil yükleme bobini loading gauge yük gabarisi loading note hamule senedi, taşıma senedi loading programme yükleme bağdarlaması loading ramp bindirme rampası, yükleme rampası loading yükleme, doldurma, ek maliyet, sürşarj loadstone mıknatıs taşı loaf sugar kelle şekeri loaf somun, arg.saksı, beyin, kafa, (about ile) vakit öldürmek, kaytarmak loafer aylaklık eden kimse, aylak loam verimli toprak loamy tınlı, özlü, balçıklı loan bank kredi bankası loan market kredi piyasası loan shark dolandırıcı, tefeci loan ödünç verilen şey, ödünç verme, ödünç vermek, ödünç alma, istikraz loath isteksiz, gönülsüz loathe zehlesi gitmek, zehle dökmek, nefret etmek, tiksinmek, iğrenmek, hoşlamamak, hoşu gelmemek loathing tiksinme, nefret, iğrenme loathsome iğrenç lob (topu) havada kavis çizecek biçimde atmak ya da bu şekilde topa vurmak, (kriket ve tenis) uzun kavis çizecek biçimde atılan top lobate loplara benzeyen, yumru gibi lobby lobi, hol, kulis faaliyeti, lobi, oylarını kazanmak amacıyla senatörlerle görüşmek, toplumu ilgilendiren konularda değişiklik yapmak için faaliyette bulunmak lobbyist lobici lobe of the ear kulakmemesi lobe kulak memesi, herhangi bir kılganın yuvarlak bölümü lobed loplu, dilmikli lobeline lobelin lobotomy beyin ameliyatı, lobotomi lobster ıstakoz lobule lopçuk local administration yerel yönetim local authorities yerel yetkililer local call şehiriçi alısün konuşması local colour yöresel özellikler, yerel renk local election yerel saylav local exchange lokal alısün santralı" }, { "text": "local government yerel yönetim, mahalli idare local industry yerel sanayi local language şive, ağız local news yerel haberler local newspaper yerel gazete local politics yerel politika local station bölge istasyonu local time yerel sögen local traffic bölgesel trafik, yerel trafik local train banliyö treni local yerel, yöresel, lokal, (İİ) semt birahanesi, lokal locale yer, yöre, olay yeri localism mahalli şive, yöresel deyim, dar fikirlilik locality yer, yöre, olay yeri localization yerini belirleme, yerelleştirme, sınırlandırma localize belirli bir yere sınırlamak, yereltmek localized yerel, lokal, sınırlı locally yerel olarak, yakınlarda, yakında locate yerini öğrenmek, yerleştirmek, kurmak location yer, orun, konum locative yerlik hâl loch körfez, koy, göl lock away saklamak, gizli tutmak lock bolt kilit sürgüsü, kilit dili lock horns with ağız dalaşı yapmak lock in hapsetmek, kapatmak lock jaw tetanos, kazıklıhumma lock nut emniyet somunu, kontra somun lock out dışarıda bırakmak, lokavt yapmak lock stock and barrel başdan başa, tamamen, tamamen, ne var ne yok hepsi lock up kilitlemek, kapatmak, içeri tıkmak, tutuklamak lock washer yaylı rondela, kilit pulu lock kilit, hareketli arna seddi, kilitlemek, kilitlenmek, bukle lock-on kilitlenme lockage havuzdan geçme parası locker kilitli çekmece ya da dolap locket madalyon locking lever tespit kolu locking pin kilitleme pimi locking relay kilitleme rölesi locking screw blokaj vidası lockjaw tetanos, kazıklı humma locknut emniyet somunu, kontra somun lockout lokavt locksmith çilingir lockup cezaevi, tutukevi loco deli, çılgın, lokomotif locomotion hareket locomotive boiler lokomotif kazanı locomotive harekete ilişkin, hareket ettiren, lokomotif locum tenentes vekil locum vekil locus geometrik yer, gezenek locust bean keçiboynuzu locust çekirge locution deyim, tabir, düz söz, ifade tarzı lode filon, damar, maden damarı loden loden lodestar Çobanyıldızı, Kutupyıldızı, rehber, kılavuz lodestone mıknatıs taşı lodge kısa süreli kirada oturmak, pansiyonda kalmak, takılmak, takılıp kalmak, resmi demeç vermek, beyanatta bulunmak, kulübe, kapıcı evi, bodrum kat lodger pansiyoner, kiracı lodging kiralık oda," }, { "text": "geçici olarak oturulan yer lodgings pansiyon loess lös loft tavan arası lofter golf sopası loftiness yükseklik, kibir, gurur, çalım lofty yüce, yüksek log cabin kütükten yapılmış kulübe log chip parakete log haul tomruk çekme log kütük, (gemi/uçak/vb.) seyir defteri, seyir defterine kaydetmek, logaritma loganberry bir tür böğürtlen logarithm logaritma logarithmic logaritmik logboard parakete tahtası logbook gemi jurnalı, rota jurnalı logger kaydedici loggerheads sürüp giden anlaşmazlık loggia kemeraltı, sundurma logging sled tomruk kızağı logging truck tomruk kamyonu logging ağaç kesme, kesip taşıma, tomruk çekme, tomrukçuluk logic circuit mantık devresi, mantık çevrimi logic error mantık hatası logic flowchart mantık akış şeması logic gate mantık geçidi logic mantık logical flowchart mantıksal akış diyagramı logical instruction mantıksal komut logical operation mantıksal işlem logical operator mantıksal işleç logical record mantıksal kayıt logical shift mantıksal kaydırma logical structure mantıksal yapı logical subroutine mantıksal altyordam logical symbol mantıksal simge logical mantıksal, mantıklı logician mantıkçı logistics lojistik logo logo, simge, rumuz logogram logogram logorrhea gevezelik, uzun uzadıya konuşma logwood bakkam ağacı logy ağır, yavaş loincloth peştemal loins bel loiter (about ile) duraklayarak, oyalanarak yürümek loiterer aylak dolaşan kimse, boş gezen loll out aşağı sarkmak loll (about/around ile) tembelce uzanmak, tembel tembel yatmak, (out ile) aşağı doğru sarkmak, sarkıtmak lollipop saplı şeker, lolipop lolly İİ.lolipop lone kimsesiz, yalnız, tek loneliness yalnızlık lonely yalnız ve mutsuz, kimsesiz, ıssız loner zamanının çoğunu yalnız başına geçiren kimse, yalnızlığı seven kimse lonesome (Aİ) bkz.lonely long ago uzun süre önce long before then ondan çok önce long boat büyük sandal, şalupa long credit uzun vadeli kredi long dated uzun vadeli, uzun süreli long distance şehirlerarası alısün long dozen on üç long for özlemek, sağınmak, içi çekmek, canı istemek long in the tooth yaşını başını almış long jump uzun atlama long play uzunçalar long range uzun menzilli, uzun erimli long rate uzun vadeli kur long" }, { "text": "run uzun dönem long saw dilme testeresi long shot geniş plan, uzak plan, genel çekim long term uzun vadeli long time uzun zaman long ton uzun ton (1016.05 kg) long wave (ünalgı) uzun dalga long uzun, uzun zaman, uzun zamandır, uzun süre, (for/to ile) çok istemek, can atmak long-dated bill uzun vadeli senet long-distance call şehirlerarası alısün konuşması long-distance flight uzun mesafe uçuşu long-life uzun ömürlü long-lived uzun ömürlü long-measure uzunluk ölçüsü long-playing record uzunçalar, longpley, albüm long-sighted uzağı gören, ilerisini düşünen, ihtiyatlı long-suffering tahammüllü, sabırlı, hoşgörülü, cefakâr long-term credit uzun vadeli kredi long-wearing dayanıklı, sağlam long-winded sözü bitmez longbow (ok atmak için) büyük yay longeron lonjeron longevity uzun yaşam longhand el yazısı longhanded önsezi longheaded zeki, açıkgöz longing özlem, güçlü istek, arzu, hasret, arzulu, istekli longish uzunca longitude uzunluk dairesi, boylam longitudinal wave boyuna dalga longitudinal boylamla ilgili, boyuna, uzunluğuna longitudinally boydan boya, uzunlamasına longshoreman dok işçisi longsighted uzağı görebilen, hipermetrop longsightedness uzağı iyi görme, presbitlik longstanding uzun süredir var olan, çok eski longstop son savunucu, son müdafaa, son savunma longwall uzunayak longways uzunlamasına longwinded uzun ve sıkıcı, sözü bitmez loo (İİ) yüznumara, tuvalet look a gift horse in the hediyede kusur aramak mouth look about çevresine bakmak look after bakmak, gözetmek, ilgilenmek, kollamak look ahead ilerisi için plan yapmak, geleceğe bakmak look around araştırmak, tüm olasılıkları düşünmek look as if one has seen a hayalet görmüş gibi olmak ghost look as if olacağa benzemek, gibi görünmek look askance yan yan bakmak, göz ucuyla bakmak look at bakmak, seyretmek, yargılamak, ele almak look back geçmişi düşünmek, hatırlamak, geriye bakmak look daggers at bir kaşık suda boğacakmış gibi bakmak look down on hor görmek, küçümsemek look down one's nose at -e tepeden bakmak, hor görmek look down upon hor görmek look for a needle in a samanlıkta iğne aramak haystack" }, { "text": "look for trouble bela aramak look for aramak, aktarmak look forward to dört gözle beklemek Look here! Buraya bak! look in on uğramak look into araştırmak, incelemek, soruşturmak look like -e benzemek look on the bright iyimser olmaya çalışmak look on bakmak, seyretmek, seyirci kalmak look out for dikkat etmek look out dikkat etmek, sakınmak, gözetmek, dışarı bakmak look over göz gezdirmek, incelemek look round enikonu düşünmek, gezmek, dolaşmak look sharp acele etmek, elini çabuk tutmak look through gözden geçirmek, incelemek look to one's laurels şöhretini korumaya çalışmak look to ummak look up to -e saygı göstermek, hürmet etmek look up iyiye gitmek, gelişmek, aramak, bakmak, müracaat etmek, ziyaret etmek, yolukmak, uğramak look bakmak, görünmek, (like ile) benzemek, okşamak, göstermek, dikkat etmek, görmek, bakmak, bakış, yüz anlatımı, yüz ifadesi, görüntü, görünüş look-see bakma looking glass ayna lookout arayış, gözcü, gözetleyici, gözetleme yeri, ileriki olasılık looks iyi görünüm, çekici görünüm loom master dokuma ustası loom dokuma tezgâhı, (up ile) aslından daha büyük ve korkunç gözükmek loony deli, kaçık, çatlak loop the loop uçakla havada takla atmak loop ilmik, ilik, ilmik yapmak, bağlamak looper ilmik yapan aygıt loophole (özellikle yasal) boşluk, kaçamak çekidi loose ground gevşek zemin, gevşek toprak loose pulley avara kasnak loose bağsız, serbest, başıboş, dağınık, ayrı ayrı, gevşek, sıkı olmayan, çözülmüş, (giysi) bol, gevşek, kesin olmayan, şüpheli, ahlaksız, laçka, hafifmeşrep, hoppa, serbest bırakmak, salıvermek, be.gevşek bir biçimde, serbestçe, başıboşlukla, başıboşluk, serbestlik loose-leaf sayfaları çıkarılıp takılabilen loosen one's purse strings kesenin ağzını açmak loosen up kasları gevşetmek, kasları ısıtmak loosen gevşetmek, çözmek, gevşemek, çözülmek looseness gevşeklik, kararsızlık, serbestlik loosestrife altın kamış loot ganimet, çapul, yağma, yağmalamak, yağma etmek looter çapulcu, yağmacı looting yağma, çapul lop kesmek, kesip çıkarmak, (ağaç) budamak lop-sided orantısız, bir tarafa meyilli, dengesiz lope koşmak loquacious geveze, çenesi düşük loquacity konuşkanlık, çenebazlık, gevezelik loquat yenidünya ağacı, Maltaeriği" }, { "text": "Lord Advocate başsavcı lord it over sb amirlik taslamak, üstünlük taslamak Lord Jesus Hazreti isa lord mayor Londra belediye başkanı, belediye başkanı Lord (the ile) Allah, Tanrı, (ünvan) lort, (ünl.) Aman Tanrım!, Hay Allah!, efendi, sahip, lord lord-high admiral kapudan paşa, kaptan paşa, kaptanıderya lordliness gurur, soyluluk, haşmet lordling genç lord lordly lort gibi, asil, yüce lordosis lordoz lordship lortluk, lort lore bilgi lorgnette uzun saplı gözlük lorn terk edilmiş, ıssız lorry kamyon lose count sayısını unutmak lose face saygınlığını yitirmek, şerefini kaybetmek lose flesh arıklamak lose ground geri çekilmek, mevkiini kaybetmek lose heart cesareti kırılmak lose one's appetite iştahı kesilmek lose one's bearings yolunu kaybetmek, pusulayı şaşırmak lose one's head kontrolünü kaybetmek, sapıtmak lose one's heart abayı yakmak lose one's life hayatını kaybetmek lose one's nerve cesaretini kaybetmek lose one's patience sabrı taşmak lose one's rag tepesi atmak lose one's reason aklını bozmak lose one's shirt meteliğe kurşun atmak lose one's temper tepesi atmak, kızmak lose one's way yolunu şaşırmak, azmak, azıkmak lose oneself özünü kaybetmek lose sight of gözden kaybetmek, unutmak lose the thread ipin ucunu kaçırmak lose the way yolu şaşırmak lose touch with ile teması kaybetmek, bağlantıyı koparmak lose track of izini kaybetmek lose weight kilo vermek, arıklamak lose kaybetmek, yitirmek, kaybettirmek, yenilmek, kaybetmek, kazanamamak, harcamak, israf etmek, kaybetmek, duyamamak, görememek ya da anlayamamak, kaçırmak, (sögen) geri kalmak loser mağlup, kaybeden, yenilen losing bargain zararına satış losing kaybeden loss and gain zarar ve kâr loss in weight kilo kaybı, fire loss leader yok pahasına satış loss maker zarar eden işyeri loss of appetite iştahsızlık loss of energy enerji kaybı loss of head yük kaybı loss of heat ısı kaybı loss of water su kaybı loss kaybetme, kayboluş, kaybolma, kayıp, zarar, ziyan lost property office kayıp eşya bürosu lost property kayıp eşya lost kayıp, yitirilmiş, geçmiş, boşa" }, { "text": "gitmiş, kaçırılmış, değerlendirilmemiş lot money açık artırma harcı lot number parça numarası, parti numarası lot çok miktar, çok sayı, çok, köp, hepsi, tümü, türküm, miktar, parti, çok, pek, kura, ad çekme, talih, kısmet, yazgı, açık arttırma ile satılan eşya (türkümü), arsa, parsel, aynı türden eşya türkümü, parti, film stüdyosu, çekim yeri lothario baştan çıkartan kımse, çapkın lotion losyon lots of birçok lottery piyango lotto tombala oyunu lotus eater zevk ve sefasına düşkün lotus nilüfer loud hailer hoparlör loud yüksek sesli, gürültülü, abartılı, cırtlak, be.yüksek sesle loud-voiced yüksek sesli loudly yüksek sesle, gürültüyle, bağırarak loudmouthed ağzı kalabalık, ağzı gevşek loudness gürültü, ses yüksekliği loudspeaker hoparlör, sesucaltan lough göl, körfez lounge about tembelce uzanmak, yayılıp oturmak lounge around tembelce uzanmak, yayılıp oturmak lounge suit günlük erkek kıyafeti lounge salon, (about/around ile) tembelce uzanmak, yayılıp oturmak lour (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak louse up yüzüne gözüne bulaştırmak, içine etmek louse bit, işe yaramaz adam lousy berbat, rezil, bitli lout kaba herif, hödük, pezevenk loutish soytarı gibi, hoyrat louver boards pancur tahtaları louver tenek deliği, panjur lovable sevimli, kağa, hoş lovage yaban kerevizi love affair aşk macerası love apple domates love bird muhabbetkuşu, serçe papağanı love child gayri meşru çocuk love letter aşk mektubu love potion aşk iksiri love sick sevdalı, mecnun love story aşk hikâyesi love aşk, sevgi, sevi, sevgili, (İİ.) canım, (tenis) sıfır, sevmek, ile sevişmek loveless sevgisiz, aşksız loveliness güzellik lovely güzel, hoş, nefis, harika lovemaking sevişme lover aşık, sevgili, seks arkadaşı, aşık, tutkun, hasta lovesick sevdalı, kara sevdalı loving sevgi dolu, aşk dolu, seven loving-kindness şefkat, iyilik low blood pressure düşük tansiyon low consumption az tüketen, ekonomik low court mahkeme low diet düşük değerli besin low ebb düşüş, başarısızlık, düşük düzey low frequency alçak frekans low gear birinci vites low man on the totem pole zurnanın son deliği" }, { "text": "low pass alçakgeçiren low pressure area alçak basınç alanı low pressure düşük basınç, alçak basınç low profile dikkat çekme siyaseti low relief hafif kabartma, alçak kabartma low section tyre alçak profilli lastik low temperature düşük sıcaklık low tide deniz alçalması, cezir low alçak, yüksek olmayan, alçak, düşük, az, zayıf, cansız, neşesiz, halsiz, (ses) az, yumuşak, alçak, rezil, aşağılık, saygısız, adi, bayağı, sıradan, aşağıya, alta, aşağıda, yere yakın, alçak, sessizce, yumuşak bir şekilde, alçak derece/düzey low-down rezil, ahlaksız, alçak, adi low-key uyumlu, sade low-level düşük düzeyli low-lying deniz seviyesinden alçak low-mileage az kilometre, düşük kilometre low-order düşük değerli low-power düşük kuvvetli, düşük güçlü low-priced düşük fiyatlı low-speed düşük hızlı low-spirited tasalı, üzgün low-water mark su seviyesi işareti lowborn aşağı tabakadan lowbrow hkr.sanattan anlamaz, kültürsüz, odun lowdown gerçek, bir işin içyüzü lower bound alt sınır lower case küçük harf lower chamber halk meclisi, avam kamarası lower class işçi sınıfı, alt tabaka, aşağı tabaka lower deck alt güverte lower jaw altçene lower limit alt sınır, aşağı sınır lower one's colours yelkenleri suya indirmek lower school bir okulun hazırlık sınıfı, ortaokul lower the boom on yerden yere vurmak lower world dünya lower alt, azaltmak, kısmak, düşürmek, azalmak, kısılmak, düşmek, indirmek, (özünü) küçük düşürmek, küçültmek, (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak lowering bezgin, tehdit eden, korkutucu, somurtkan lowermost en aşağı lowest common multiple en küçük ortakkat lowest limit taban fiyat lowest en düşük, en aşağı lowland ova lowliness tevazu, sadelik, alçakgönüllülük lowly düşük, aşağı, alçakgönüllü, sade, yalın lownecked dekolte lowness düşüklük, alçaklık, matlık lowpitched alçak sesli, pes sesli, heyacansız lox füme balık loyal vefalı, sadık, bağlı loyalist her zaman yönetime bağlı kalan kimse loyally sadık kalarak, sadakatle, bağlılıkla loyalty bağlılık, sadakat lozenge pastil lubber acemi ve hantal kimse, beceriksiz adam lubricant yağlayıcı, madde lubricate yağlamak, yağlayarak kolay işler hale getirmek lubricating felt yağlama keçesi" }, { "text": "lubricating grease gres lubricating oil makine yağı, motor yağı lubricating pump yağlama pompası lubricating ring yağlama halkası lubrication chart yağlama çizelgesi lubrication hole yağlama çukuru lubrication yağlama, gresleme lubricator yağlama aygıtı, yağdanlık, yağcı lubricious kaygan, dönek, zampara, yağlı lubricity zamparalık, kayganlık, kaypaklık lubrify yağlamak luce turnabalığı lucent parlak, şeffaf, berrak lucern kabayonca lucid açık seçik, anlaşılır, net, mantıklı, aklı başında lucidity berraklık, açıklık, sağduyu lucidness açıklık, berraklık lucifer sabah yıldızı luck şans, talih, uğur, şans luckily çok şükür, bereket versin ki, Allahtan, neyse ki lucky beggar şanslı köftehor lucky şanslı, talihli, uğurlu lucrative kârlı, kazançlı lucre para, servet luddite makine düşmanı ludicrous saçma, aptalca, gülünç, komik ludicrousness güldürücülük lues sifilis, frengi luff orsa seyri, orsa etmek lug zorlukla çekmek, sürüklemek, taşımak luge tek kişilik kızak luggage rack portbagaj luggage van eşya vagonu, furgon luggage bagaj lugsail aşırma yelken, hasır yelken lugubrious kederli, hüzünlü, sıkıntılı, kasvetli lugworm arenikola lukewarm (sıvı) ılık, kayıtsız, ilgisiz, soğuk lukewarmness ılıklık lull uyutmak, hareketsizleştirmek, hareketsizleşmek, hareketsizlik, cansızlık lullaby ninni lumbago bel ağrısı, lumbago lumbar lamber, bele ait lumber mill kereste kesme yeri lumber pile kereste istifi lumber room sandık odası lumber up karmakarışık yığmak lumber with angarya yüklemek lumber kereste, tahta şalban, lüzumsuz eşya, sınık-sarkık mobilya, ağır hareket etmek, hantal hantal yürümek, (with ile) (İİ) istenmeyen bir şey/iş/sorumluluk vermek, angarya yüklemek lumbering hantal, kaba, kerestecilik lumberjack ağaç kesen kimse, oduncu lumberman keresteci, bıçkıcı, hızarcı lumberyard kereste deposu lumbrical muscle solucansı kas lumbrical solucansı lumbricus toprak solucanı lumen hour lümensaat lumen lümen luminance parlaklık luminary ışık veren cisim, bilgili ve saygıdeğer kimse luminescence parlaklık, ışıldama luminescent parlak, ışıldayan luminiferous ışık saçan luminosity parlaklık luminous advertising ışıklı reklam luminous colour fosforlu boya luminous efficiency parlaklık verimi luminous flux ışıklı akış, ışık akısı luminous intensity aydınlatma şiddeti luminous paint fosforlu boya luminous sensitivity ışık duyarlığı luminous ışık saçan, parlak," }, { "text": "aydınlık lump coal parça kömür lump sugar kesmeşeker lump sum toplam hesap, toptan lump together bir araya koymak lump parça, küme, yığın, toprak, yumru, şiş, (şeker) küp, peşin para, peşin ödenen para, peşin, ister istemez kabul etmek, dayanmak, kabullenmek, razı olmak, (together ile) bir araya koymak lump-sum tax götürü vergi lumpish şiş gibi, yumru gibi, aptal lumpy yumrulu, pütürlü, topak topak lunacy delilik, çılgınlık lunar eclipse ay tutulması lunar landing aya iniş lunar module ay modülü lunar month kameri ay lunar rock ay taşı lunar rover ay taşıtı lunar year ay yılı, kameri yıl lunar ayla ilgili, aya ait lunate bone el bileğinin yarım ay şeklindeki sümüğü lunate hilal biçiminde lunatic asylum tımarhane, delihane lunatic fringe aşırı yandaş lunatic deli, çılgın, kaçık, çatlak lunation kameri ay lunch öğle yemeği, öğle yemeği yemek luncheon voucher öğle yemeği fişi luncheon öğle yemeği lunchtime öğlen vakti, yemek vakti lune hilâl şekli lunette ay şekli lung tissue akciğer dokusu lung akciğer, öfke lunge (at/out ile) saldırmak, hamle yapmak, hamle, saldırış lungwort ciğerotu lunisolar ay-gün lupin acıbakla lupine kurda ait, vahşi, yırtıcı lupus deri veremi lurch yalpa, yalpalama, yalpalamak, sendelemek lurcher pusu kuran kimse lure çekim, çekicilik, tuzak, kapan, yem, ayartmak, çekmek lurid renkli, parlak, korkunç, dehşet verici lurk gizlemek, pusuya yatmak luscious tatlı, nefis lush (bitki) verimli, bol, gür lust for şehvetle istemek, hırs beslemek lust şehvet, kösnü, (for/after ile) sahip olmaya çalışmak, arzulamak luster (Aİ) bkz.lustre lusterless mat, donuk lustful şehvetli, azgın lustiness kuvvet lustrate törenle arıtmak lustre parlaklık, parıltı lustreless donuk, mat lustreware sırlı çanak çömlek lustring parlatma lustrous parlak lustrousness parlaklık lustrum beş senelik müddet lusty güçlü, sağlıklı, canlı, şehvetli, azgın lutanist udi lute ut, kopuz luteolin luteolin luteous portakal gibi sarı lutetium lütesyum lux lüks, ışık ölçüsü birimi luxate yerinden çıkarmak luxation çıkık Luxembourg Lüksemburg luxmeter lüksmetre, aydınlıkölçer luxuriance bereketlilik," }, { "text": "bolluk luxuriancy bereketlilik, bolluk luxuriant bereketli, bol luxuriate (in ile) oyalanmak, eğlenmek luxurious konforlu, lüks luxury tax lüks vergisi luxury konfor, lüks, gereksiz/pahalı şey, lüks lycee lise lyceum konferans salonu lyddite lidit lydian kadın tabiatlı, kadınsı, şehvet düşkünü lye sudkostik çözeltisi, kül suyu lying hospital hastaneye yatma lying in loğusalık lying yatan, uzanan, yatma, uzanma, yalan söyleme, yalancılık lymph node lenf nodülü, lenf bezi lymph vessel lenf damarı lymph lenf, akkan lymphatic duct lenf arnası lymphatic gland lenf bezi lymphatic nodule lenf boğumu lymphatic system lenf jüyesi lymphatic vessel lenf damarı lymphatic lenfatik, akkan, gevşek lymphocyte lenfosit, akkangöze lynch law linç kanunu lynch linç etmek lynching linç lynx vaşak lynx-eyed çok keskin gözlü, keskin bakışlı lyophilic colloid liyofil koloit lyophilic liyofil, sıvısever lyophobic colloid liyofob koloit lyophobic liyofob, sıvısevmez lyosol lizol lyrate çenk biçiminde lyre bird lir kuşu lyre lir lyric poetry lirik şiirler lyric lirik şiir, lirik lyrical lirik, heyecanlı, coşkun lyricism lirizm lyricist şarkı sözü yazarı lyrics güfte, şarkı sözleri lysimeter lizimetre lysis lizis, göze çözülmesi lysol lizol, çözülme lysosoma lizozom lyssa kuduz hastalığı ma'am madam, bayan mac yağmurluk macabre korkunç macadam şose macaroni makarna macaroon bademli kurabiye macaw uzun kuyruklu bir tür papağan mace gürz, topuz, tören asası Macedonia Makedonya Macedonian Makedonyalı macerate sıvıda yumuşatmak, zayıflatmak maceration juice maserasyon şerbeti maceration maserasyon, yumuşama, zayıflama Mach number Mach sayısı Mach uçağın ses hızına oranla hızı machete büyük ve keskin bıçak Machiavellian Makyevelce, sinsi, hilekâr Machiavellianism Makyavelizm, hilekârlık machinability (makinede) işlenebilme, işlenirlik machinable (makinede) işlenebilir, işlenir machinate düzenbazlık etmek, dolap çevirmek machination entrika, kumpas machinator entrikacı machine address kılga adresi machine check kılga denetimi machine code kılga kodu machine cycle kılga çevrimi machine dependent kılgaya bağımlı machine drill marto perforatör, deler çekiç machine error kılga hatası machine gun kılgalı tüfek machine independent kılgadan bağımsız machine instruction kılga komutu machine" }, { "text": "language kılga dili machine made kılga yapısı, kılgada yapılmış machine oil kılga yağı, makine yağı machine pay bankamatik ödemesi machine room kılga odası machine sensible makinece algılanabilir machine shop kılga atölyesi, tamir atölyesi machine tools imalat aletleri, kılga aletleri machine word kılga kelimesi, bilgisayar sözcüğü machine makine, kılga, kılgayla yapmak, öndürmek machine-made carpet kılga halısı machine-readable kılgaca okunabilir machinegun kılgalı tüfek machinery kılgalar, mekanizma machinist kılga işçisi, kılgacı machmeter uçakta Mach sayısını ölçen alet macho maço, kazak erkek mack yağmurluk mackerel uskumru mackintosh yağmurluk mackle leke, bulanıklık macle ikiz, tevem, ikiz kristal, leke, benek macrame düğümlü örgü macro makro macroassembler makroçevirici macrobiotic uzun ömürlü macroblast makroblast macrocephaly büyük başlılık macroclimate makroklima macrocode makro-kod, birleşik kod macrocoding makro-kodlama, birleşik kodlama macrocosm evren, kâinat macroeconomics makroekonomi macroevolution makroevrim macrogenerator makro-üreteç macrograph makrograf macrography makrografi macromolecule makromolekül macronucleus terliksi hayvanda büyük çekirdek macropod makropot, makropot macroscopic makroskopik, iriölçekli macrotype makrotip mad about fazla istekli mad deli, çılgın, kuluduk, mismis, kaçık, çatlak, kırık, düşkün, deli, hasta, kızgın, kuduruk, kudurmuş madam bayan, hanımefendi madcap çılgın, çatlak, kaçık, şulukçu, azgın, nadinç, koçu, delibaş madden çıldırtmak, deli etmek, kudurtmak maddening çıldırtıcı, deli edici madder kökboyası madding çılgın, çıldırtıcı made ground dolgu zemin made to order ısmarlama made up uydurma, makyajlı made -den yapılmış, -den, tamamen uygun, tam uyan, başarıdan emin made-to-measure (giysi) ısmarlama made-up clothes hazır giyim, konfeksiyon mademoiselle evlenmemiş kadın, matmazel madhouse akıl hastanesi, tımarhane madly deli gibi, çılgınca, çok, delicesine madman deli madness delilik, çılgınlık madonna lily beyaz zambak Madonna Meryem Ana madras çubuklu pamuk kumaş madrepore delikli mercan madrigal çalgısız söylenen çok sesli şarkı, madrigal maelstrom girdap, vurdu kırdı, hayhuy, kargaşa maestoso ağır ve görkemli, yavaş ve ihtişamlı maestro orkestra şefi, maystro mafia mafya mag dergi, magazin magazine dergi, magazin, depo, ambar, cephane, şarjör magenta mora çalan kırmızı, mora çalan kırmızı maggot kurtçuk, kurt" }, { "text": "maggoty kurtlu magic büyü, sihir, büyücülük, sihirbazlık, çekicilik, büyü, büyülü, sihirli magical esrarengiz, büyülü, etkileyici magician büyücü, sihirbaz magisterial buyurucu, hakimane magistracy hakimlik, yargıçlık magistral özel ilaç, özel magistrate sulh yargıcı magistrates' court sulh ceza mahkemesi magma magma magmatic magma ile ilgili magnanimous yüce gönüllü, bağışlayıcı magnate patron, kodaman magnesia magnezya magnesite magnezit magnesium lamp magnezyum lambası magnesium oxide magnezyum oksit magnesium sulphate magnezyum sülfat magnesium magnezyum magnet keeper manyetik şönt magnet wire bobin teli magnet mıknatıs, çaşak magnetic alloy manyetik alaşım magnetic amplifier manyetik amplifikatör magnetic armature manyetik armatür magnetic azimuth manyetik azimut magnetic bar mıknatıs çubuğu magnetic brake manyetik eğleç magnetic card manyetik kart magnetic character manyetik karakter magnetic circuit manyetik devre magnetic compass manyetik pusula magnetic core manyetik çekirdek magnetic course manyetik rota magnetic current manyetik akım magnetic cutter manyetik kesici magnetic declination manyetik deklinasyon, mıknatıssal sapma magnetic deflection manyetik sapma, mıknatıssal sapma magnetic dipole manyetik dipol magnetic disk manyetik disk magnetic drum manyetik tambur, manyetik silindir magnetic energy manyetik dönünek magnetic field manyetik alan, mıknatıssal alan magnetic film manyetik film, mıknatıslı film magnetic flux manyetik akı, mıknatıssal akı magnetic force manyetik kuvvet, mıknatıssal kuvvet magnetic head manyetik kafa magnetic hysteresis manyetik histerezis magnetic ignition manyetik ateşleme magnetic induction manyetik endüksiyon magnetic ink manyetik mürekkep magnetic intensity manyetik şiddet, mıknatıssal yeğinlik magnetic iron ore mıknatıslı demir cevheri magnetic lag manyetik gecikme, mıknatıssal gecikim magnetic lens manyetik mercek, mıknatıssal mercek magnetic loudspeaker manyetik hoparlör magnetic material manyetik malzeme magnetic memory manyetik bellek magnetic microphone manyetik mikrofon magnetic microscope manyetik mikroskop magnetic mine manyetik mayın magnetic mirror manyetik ayna magnetic moment manyetik moment, mıknatıs momenti magnetic needle manyetik ibre, mıknatıslı iğne magnetic organism manyetik organizma magnetic pendulum manyetik sarkaç magnetic permeability manyetik geçirgenlik, mıknatıssal geçirgenlik magnetic pole manyetik kutup magnetic potential manyetik potansiyel magnetic power manyetik güç magnetic pressure" }, { "text": "manyetik basınç magnetic prospection manyetik arama magnetic recorder manyetik kaydedici magnetic resistance manyetik direnç magnetic separator manyetik separatör, mıknatıslı ayırıcı magnetic shell manyetik yaprak, mıknatıssal yaprak magnetic sound manyetik ses magnetic store manyetik bellek magnetic storm manyetik fırtına magnetic substance manyetik madde magnetic tape manyetik bant magnetic vector manyetik vektör magnetic wire manyetik tel magnetic mıknatıslı, manyetik, çekici magnetically mıknatıs gibi, mıknatıslı olarak magnetism manyetizma, çekicilik magnetite manyetit magnetization mıknatıslama, mıknatıslanma magnetize mıknatıslamak, çekmek, büyülemek magnetizing coil mıknatıslama bobibini magnetizing current mıknatıslama akımı magnetizing field mıknatıslayan alan magnetizing force mıknatıslayan kuvvet magnetizing mıknatıslayan, mıknatıslama magneto manyeto magnetochemical manyetokimyasal magnetochemistry manyetokimya magnetoelectric manyetoelektrik magnetoelectricity manyetoelektrik magnetohydrodynamics manyetohidrodinamik magnetometer manyetometre, mıknatısölçer magnetometric manyetometrik magnetometry manyetometri magnetomotive force manyetomotor kuvvet magnetomotive manyetomotor magneton manyeton, mıknatın magnetopause manyetopoz magnetoresistance manyetodirenç magnetoscope manyetoskop magnetosphere manyetosfer magnetospheric manyetosferik magnetostriction manyetostriksiyon, mıknatıssal büzülme magnetostrictive manyetostriktif magnetron manyetron magnification büyütme, büyütüm magnificence görkem, debdebe magnificent görkemli, olağanüstü, muhteşem magnifier büyüteç magnify büyütmek magnifying glass büyüteç, büyüteç, pertavsız magnifying needle pusula iğnesi magnifying power büyütme gücü magnifying büyüten magniloquence tantanalı söz söyleme, açık ve güzel konuşma magniloquent abartılı, övüngen magnitude büyüklük, önem magnolia manolya magnum opus şaheser magpie saksağan mahaleb kokulukiraz maharaja Hint prensi maharani mihracenin karısı Mahatma Budist evliyası Mahdi Mehdilik mahjong Çin domino oyunu mahogany mahun, maun maid of all work her işe bakan hizmetçi maid of honor nedime maid bayan hizmetçi, evlenmemiş kız maiden effort ilk girişim maiden flight ilk uçuş maiden name kızlık soyadı maiden evlenmemiş kız, bakire, evlenmemiş, ilk maidenhair fern baldırıkara otu maidenhead bekâret, kızlık maidenly kız gibi, kıza yakışır maidservant hizmetçi mail bag posta çantası, posta torbası mail boat posta vapuru mail box posta kutusu mail business posta ile alışveriş mail car posta arabası mail catalogue posta ile alışveriş kataloğu mail coach posta arabası mail credit kurye kredisi mail order business postayla" }, { "text": "ticaret mail order posta havalesi mail plane posta taşıyıcı, posta uçağı mail train posta treni mail posta, zırh, postalamak mailable postalanabilir mailbox posta kutusu mailed kabuklu mailing list sevk listesi, posta listesi mailman postacı maim sakatlamak main bearing ana yatak main branch merkez şube main circuit ana devre main clause temel cümle, temel tümce main crop ana ürün main current ana akım main deck ana güverte main dish baş yemek main fuel tank ana yakıt deposu main line ana hat main memory ana bellek main office ana bayii, merkez büro main path ana yol, ana yön main pipe ana boru main road ana yol main runway ana pist main sail ana yelken main shaft ana mil main station ana istasyon main storage ana bellek main street ana cadde main truss ana kiriş main verb esas fiil main wall ana duvar main yard mayistra sereni main ana boru, asıl, ana, temel, en önemli mainframe büyük bilgisayar mainland ana toprak, kara mainly başlıca, çoğunlukla mainmast grandi, ana direk mains kanalizasyon, ana kablo, şehir şebekesi mainsail mayistra yelkeni mainspring bir hareketin arkasındaki esas neden mainstay en büyük destek maintain a price fiyat düşüşünü engellemek maintain an action dava açmak maintain order düzeni sağlamak maintain paraca desteklemek, geçindirmek, bakmak, sürdürmek, devam ettirmek, iyi halde tutmak, korumak, bakmak, bakımını yapmak, savunmak, savlamak, iddia etmek maintainability bakım kolaylığı maintainor nafaka veren kimse maintenance cost bakım maliyeti maintenance man tamirci maintenance order nafaka kararı maintenance time bakım süresi maintenance bakım, nafaka maintenance-free bakım istemeyen maintop grandi çanaklığı maisonette küçük ev maize oil mısırözü yağı maize starch mısır nişastası maize mısır, kargıdalı majestic görkemli, muhteşem, şahane majesty görkem, haşmet, heybet majolica mayolika, majolika major general tümgeneral major key majör perdesi, ton minör major lobe ana kulak major premise büyük terim major daha büyük, daha önemli, büyük, reşit, büyük" }, { "text": "önerme, (birdemde) ana dal, esas dal, majör, binbaşı major-domo başkâhya majority of votes oy çokluğu majority çoğunluk, sayı farkı, fark, rüşt majuscule büyük harf make a bed yatak yapmak make a beeline for sth en kestirmeden ulaşmak make a bonfire tongal kalamak make a booking rezervasyon yaptırmak make a business call iş görüşmesi yapmak make a clean breast of itiraf etmek, içini dökmek make a collect call ödemeli alısünlemek make a dart for -e hamle yapmak, -e atılmak make a decision karar vermek make a dent in bir işe el atmak make a difference fark etmek make a face suratını buruşturmak make a fire ateş yakmak, ocak kalamak make a hash of it yüzüne gözüne bulaştırmak, arapsaçına çevirmek make a hit with sb birinin gönlünü hoş etmek make a loss ziyan etmek make a meal of gereğinden çok gayret sarf etmek make a memorandum of not almak make a mess of yüzüne gözüne bulaştırmak make a mistake hata yapmak make a mountain out of a pireyi deve yapmak molehill make a move harekete geçmek, gitmek make a name for oneself ün kazanmak make a night of it gecenin tadını çıkarmak make a noise şamata yapmak, tavış çıkarmak make a pig of oneself domuz gibi yemek/içmek make a pig's ear out of yüzüne gözüne bulaştırmak make a plea dava açmak make a point of -in üzerinde durmak make a private call özel alısün görüşmesi yapmak make a promise söz vermek make a reservation yer ayırtmak, rezervasyon yaptırmak make a reverse charge call ödemeli alısünlemek make a rod for one's own başını belaya sokmak back make a scene olay çıkarmak, rezalet çıkarmak make a splash fiyaka yapmak make a stink kıyameti koparmak make a stir heyecana sebep olmak make a swing through küçük bir tur yapmak make a vow ant içmek make" }, { "text": "a wage-claim vergin artışı talep etmek make a wish dilekte bulunmak, dilek tutmak make a wry face yüzünü ekşitmek make advances asılmak, gözüne girmeye çalışmak make allowance for nazar etmek, hesaba dahil etmek make amends tazmin etmek, telafi etmek make an appointment randevu almak make an april fool of sb birine 1 Nisan şakası yapmak make an April fool of bir nisan şakası yapmak make an ass of oneself rezil olmak make an effort çaba harcamakçaba harcamak make an entry hesap defterine geçirmek make an objection to itirazda bulunmak make an overnight stop bir gecelik mola vermek make application başvuruda bulunmak make away with alıp götürmek, yürütmek, öldürmek, yok etmek make believe gibi davranmak, rolü yapmak make bold to -e cesaret etmek make both ends meet idare etmek make capital out of sömürmek make certain garantiye almak, emin olmak make contact açık kontak make cracks tefe koymak make do with sth ile idare etmek make do iğreti olarak, idare etmek make ends meet geçinebilmek, kıt kanaat geçinmek make eyes at kaş göz etmek make fast şamandıra make for home eve koşmak make for -e doğru yol alma, -e neden olmak make friends with arkadaşlık kurmak, arkadaş olmak make fun of ile eğlenmek, alay etmek make good başarmak make hard work of gözünde büyütmek, olduğundan zor görmek make hay of altüst etmek make hay while the sun yağmur yağarken küpünü doldurmak shines make headway ilerlemek, gelişmek make heavy weather of gözünde büyütmek make history tarih yazmak, tarihe geçecek bir şey yapmak make investigations soruşturmak make it hot for one birini rahatsız etmek make it snappy acele etmek, çabuk olmak make it to the finals finale kalmak make it vaktinde varmak, başarmak, üstesinden gelmek make its nest yuva yapmak make light of önemsiz görmek make little of küçümsemek make love to flört" }, { "text": "etmek, kur yapmak, sevişmek make love sevişmek make merry eğnini açmak, şenlendirmek, mezelenmek, şenlenmek make mincemeat of paramparça etmek, hezimete uğratmak make much of gözünde büyütmek, abartmak make no bones about -de tereddüt etmemek make no bones of -de tereddüt etmemek make no headway yerinde saymak make no pretence iddiası olmamak make obeisance to saygı göstermek make of -den anlamak make off with alıp kaçmak, çalmak, aşırmak make off aceleyle kaçmak, tüymek, savuşmak make one's eyes pop akıllara durgunluk vermek make one's pile parsayı toplamak make one's way gitmek, yolunu tutmak make oneself at home özünü evindeymiş gibi hissetmek make oneself cheap özünü küçük düşürmek make oneself scarce sırra kadem basmak make oneself understood derdini anlatmak, amacını açıkça belirtebilmek make out a cheque çek yazmak make out an invoice fatura düzenlemek make out anlamak, çözmek, fark etmek, yazmak make over devretmek, bırakmak, yenilemek make peace barış yapmak make public halka duyurmak, bildirmek make reprisals on misillemede bulunmak make restitution tazmin etmek, zararı ödemek make rings round birini cebinden çıkarmak make room yer vermek, yer açmak make sb eat crow birine tükürdüğünü yalatmak make sb sick gıcık etmek, sinir etmek make sb's blood boil tepesini attırmak, kudurtmak make sb's blood run cold tüylerini diken diken etmek make sb's day birini çok mutlu etmek, birini sevindirmek make sb's hair stand on ödünü koparmak, çok korkutmak end make sb's head swim birinin kafasını bulandırmak make sb's heart bleed birinin yüreğini sızlatmak make sb's mouth water birinin ağzını sulandırmak make sense of anlamak make sense out of anlamak, bir şey anlamak make sense anlamı olmak, bir anlama gelmek, mantıklı olmak make shift geçici tedbir, elindekiyle geçinip gitmek make sth soluble çözünürleştirmek make sure of kesinlikle, mutlaka, sanırım, eminim, elbette make sure emin olmak make the grade başarmak, işi götürmek make to order sipariş üzerine" }, { "text": "yapmak make up for affettirmek, telafi etmek make up one's mind kararını vermek, azmetmek make up to sb birinin gönlünü almak make up to gözüne girmeye çalışmak, yaranmaya çalışmak make up uydurmak, icat etmek, makyaj yapmak, tamamlamak make water su dökmek, işemek make waves köstek olmak make way yol vermek, ilerlemek, öne geçmek, yol almak make welcome ağırlamak make whoopee şamata yapmak, seks partisi yapmak make yapmak, yapmak, hazırlamak, düzeltmek, meydana getirmek, -e neden olmak, yapmak, yapı, biçim, marka, çeşit maker yapımcı makeshift geçici, eğreti makeweight tamamlayıcı ağırlık, önemsiz kimse making iron kalafat demiri making yapım, üretim, gelişme/başarı nedeni, ç.yetenek, gerekli özellikler mala fide kötü niyetle malachite malakit, bakırtaşı maladaptation uyumsuzluk maladjusted (çevreye) uyamayan, uyumsuz maladjustment uyumsuzluk, ayarsızlık maladroit beceriksiz, eli işe yakışmaz, sakar malady hastalık, illet malafide kötü maksatla, kötü maksatla malaise keyifsizlik, sıkıntı malapert arsız, küstah malapropos yersiz, edepsiz, uygunsuzluk, yersizlik malar elmacıksümüğü, elmacıksümüğü malaria sıtma malarious sıtmalı malarky saçma, zırva Malay Malaya Malayan Malayalı malcontent (belli bir politikadan) memnun olmayan, doyumsuz male gamet erkek eşey hücresi male erkek malediction lanet, iftira, beddua maledictory lanetli malefactor suçlu, cani kimse malefic zararlı, muzır maleficent zararlı, kötü malevolence kötü niyet, kindarlık malevolent kötü kalpli, kötü niyetli, sadist malfeasance kötüye kullanma, vazifeyi suiistimal malformation şekil bozukluğu, bozuk şekil malformed bünyesi kusurlu, sakat malfunction kötü çalışmak, teklemek, bozukluk, aksaklık, arıza, tutukluk malic acid malik asit malic malik malice kötülük, kötü niyet, kin, kötülük etme isteği malicious kasıtlı, taammüden, kötü niyetli, kötü kalpli maliciously bile bile, kötü niyetle malign kötülemek, dil uzatmak, günahına girmek malignancy kötülük, habislik malignant kötü niyetli, kötücül maligner iftiracı kimse malignity kötülükçülük malinger hasta numarasıyla işten kaçmak, kaytarmak malingerer yalandan hasta mall tokmakla dövmek, tokmak, taşıtlara kapalı cadde mallard yaban ördeği malleability dövülebilme, genleşebilme malleabilization dövülebilirlik, genleşebilirlik malleable cast iron dövülebilir dökme demir malleable (maden) dövülgen, (insan) yumuşak, uysal" }, { "text": "malleolar aşık sümüğüyle ilgili malleolus çekiç biçiminde sümük mallet tahta çekiç, tokmak mallow ebegümeci malm yumuşak kireçtaşı malnutrition kötü beslenme malodorous kötü kokulu Malpighian corpuscle Malpighi cisimciği Malpighian pyramids Malpighi köpyakları Malpighian tubule Malpighi arnacığı Malpighian Malphigi malpractice yasa dışı eylem, yasaya aykırı hareket, yolsuzluk, yanlış tanı, tedavi ya da ihmal malt extract malt akstraktı, arpa özü malt sugar maltoz, malt şekeri malt biralık arpa, malt maltase maltaz Maltese Malta adasına ait, Maltaca, Maltalı maltha malta maltose maltoz maltreat kötü davranmak, zulmetmek malversation zimmetine para geçirme, rüşvet verme mama anne, ana mambo mambo (dans) mamilla meme başı mamma anne, meme mammal memeli mammalian memeli mammary meme gibi mammilla meme, memecik mammogram meme filmi mammon hırs, ihtiras mammonism para hırsı mammoth mamut mammy anne, ana Man alive! Be adam! man and boy hayatı boyunca man and wife karı koca man in the street sokaktaki adam, vatandaş, sıradan biri man of business vekilharç man of honour namuslu adam man of letters yazar, edebiyatçı man of property mal mülk sahibi adam man of straw bostan korkuluğu man of the war savaş gemisi man of the world görmüş geçirmiş kimse man to man erkek erkeğe, samimi olarak man adam, erkek, insan, kişi, insanlık, (satranç/vb.) taş, adam vermek, adamla donatmak man-hour kişi-saat, adam-saat, bir sögenlik çalışma man-made insan yapımı, sentetik manacle kelepçe, kandal manage yönetmek, idare etmek, kontrol altına almak, dizginlemek, dize getirmek, başarmak, becermek, yapmak, üstesinden gelmek, yemek/içmek/almak/istemek manageable yönetilebilir, kullanışlı management consultant idari müşavir management yönetim, idare, yönetim kurulu manager müdür, yönetici, manajer manageress müdire, kadın yönetici managerial staff yönetim kadrosu managerial idari, yönetimsel, yönetimle ilgili managing board yönetim kurulu, idare heyeti managing clerk büro şefi, şirket sorumlusu managing committee idari komite managing director yönetim müdürü, fabrika müdürü managing yöneten, idari, yönetimsel, yönetim manana yarın olacak, yarın manatee denizayısı, denizperisi mandarin mandalina mandatary" }, { "text": "mandacı, mandater mandate buyruk, emir, manda, vekillik mandator müvekkil mandatory service mecburi hizmet mandatory zorunlu mandible altçene mandibular çeneye ait mandibulate çeneli mandolin mandolin mandrake adamotu mandrel mandrel, merdane, mil mane yele maned yeleli manege manej, at eğitimi, binicilik, binicilik okulu maneuver bkz.manoeuvre manful mertçe, cesur, mert manfulness yiğitlik, cesaret manganate manganat manganese dioxide manganez dioksit manganese manganez manganite manganit mange uyuz hastalığı manger yemlik mangle parçalamak, ezmek, yırtmak, çamaşır sıkma makinesi mango mango, hintkirazı mangold fly pancar sineği mangonel taş atan mancınık mangrove mangrov mangy uyuz manhandle (kaba bir şekilde) itip kakmak manhole caddelerdeki yeraltına iniş deliği manhood erkeklik mania manyaklık, delilik, çılgınlık, düşkünlük, hastalık, delilik maniac manyak, deli maniacal çılgın, deli, delice manic manik, delilikle ilgili, delilik ..., deli manicure manikür manifest açık, belli, görülür, göstermek, ortaya koymak manifestation belli etme, ortaya koyma manifesto bildirge, bildiri manifold paper teksir kâğıdı, karbon kâğıdı manifold türlü türlü, çok manikin cüce, manken, kalıp, kukla manila kalın kahverengi kâğıt, ambalaj kâğıdı manilla bkz.manila manioc manyok manipulate beceriyle kullanmak, ustalıkla yönetmek, kendi amacı doğrultusunda yönlendirmek, etkilemek manipulation işleme, kullanma, işletme, çalıştırma, idare manipulator idare eden, işletici mankind insanlık, insanoğlu manlike erkeğe yakışır, erkekçe, yiğit manliness erkeklik, mertlik, yiğitlik manly mert, yiğit, erkek mannequin manken, model manner tarz, biçim, yol, davranış, davranış şekli mannered yapmacık mannerism kişisel özellik manners görgü manning gemiye tayfa alma mannish (kadın) erkek gibi, erkeksi mannishness erkek gibi olma mannose mannoz manoeuvre manevra, hile, dolap, manevra yapmak, hile yapmak, dalavere yapmak, dolap çevirmek manoeuvrer entrikacı, manevracı manometer manometre, basıölçer manor house malikâne konağı manor malikâne manpower deficit işgücü açığı manpower surplus işgücü fazlası manpower el emeği, insan gücü manque beceriksiz mansard roof mansart çatısı, kırık çatı mansard mansart çatı, dam bacası, dik çatı manservant uşak mansion konak manslaughter kasıtsız adam öldürme, kasıtsız cinayet mansuetude yumuşak huyluluk mantel ocak rafı, şömine" }, { "text": "rafı mantelpiece şömine rafı mantilla başörtüsü, şal mantis peygamberdevesi mantissa mantis, onlu parça mantle kolsuz manto, harmani, örtü manual control elle kumanda manual labour el işçiliği, amelelik, el işi, el emeği manual transmission düz vites manual worker beden işçisi manual elle yapılan, el, el kitabı, kılavuz manually el ile manufactory fabrika, kârhane manufacture imâl, yapım, imâl etmek, yapmak manufacturer imâlatçı, fabrikatör, yapımcı manufacturing fault fabrikasyon hatası manufacturing industry imalat sanayii manufacturing plant fabrika manufacturing statement üretim bilançosu manufacturing yapım, üretim, imalat, yapım, üretim, imalat manumit serbest bırakmak, azat etmek manure distributor gübre dağıtıcı manure spreader gübre serpici, gübre yayıcı manure gübre, kön manuscript yazma, el yazması Manx cat kuyruksuz bir kedi cinsi many a time sık sık many a birçok many adl, çok, birçok, birçoğu, çoğu, köp many-sided çok yanlı many's the time birçok kereler, sık sık map out planlamak, tasarlamak map harita, haritasını çıkarmak, (out ile) planlamak, tasarlamak maple sugar akçaağaç şekeri maple syrup akçaağaç şurubu maple akçaağaç mapping haritacılık maquis maki mar bozmak, lekelemek marabou iri leylek maraging steel maryaşlanma çeliği maraging maryaşlama maraschino acı kiraz likörü marasmus kuruyup zayıflama marathon maraton maraud yağma etmek, yağmalamak, çapulculuk etmek marauder yağmacı, çapulcu marauding yağmacı, çapulcu marble quarry mermer ocağı marble mermer, bilye, zıpzıp, misket marbled hareli, ebrulu, benekli, mermerden marc posa, üzüm posası marcasite demir sülfit march off çekip gitmek, çıkıp gitmek, basıp gitmek, yola çıkmak, aparmak, ötürmek march past geçit töreni march askeri yürüyüş, yürüyüş, yürünen mesafe, gösteri yürüyüşü, yürüyüş, marş, ilerleme, düzenli adımlarla yürümek, san gitmek, ilerlemek, yürütmek, önüne katmak marcher yürüyen kimse, yürüyüşçü marchioness markiz mare kısrak mare's nest tenek alma, boşa çıkan buluş mare's tail at kuyruğu margarine margarin margin of income gelir sınırı margin of safety güvenlik marjı margin sınır, kenar, sayfa kenarındaki boşluk, pay, ihtiyat payı, tolerans, kâr miktarı marginal capacity düşük kapasite" }, { "text": "marginal cost marjinal maliyet marginal note çıkma, derkenar marginal plain sander, sandur marginal revenue marjinal gelir marginal sales marjinal satışlar marginal kenarda olan, sınırsal, kenarda yazılı, marjinal margraviate prenslik marguerite çayır papatyası marigold çuhaçiçeği, kadife çiçeği marihuana bkz.marijuana marijuana esrar, marihuana marina marina, küçük liman marine accident deniz kazası marine bill of lading deniz konşimentosu marine borer taret, iskele kurdu marine chronometer gemi kronometresi, deniz kronometresi marine climate deniz iklimi marine court denizcilik mahkemesi marine engine deniz motoru marine engineering gemi mühendisliği marine fauna deniz direyi, deniz faunası marine insurance deniz sigortası marine trade deniz ticareti marine warfare deniz savaşı marine deniz/denizcilik ile ilgili, deniz, bahriye, denizcilik, bahriyeli mariner denizci, tayfa mariner's compass gemici pusulası marionette kukla marital status medeni hal marital evlilikle ilgili maritime climate deniz iklimi maritime court deniz mahkemesi maritime insurance deniz sigortası maritime law deniz ticaret hukuku maritime territory karasuları maritime denizle ilgili, deniz ..., denizcilikle ilgili, denizcilik Maritza Meriç nehri marjoram mercanköşk, sıçankulağı, şile mark an epoch yeni bir devir açmak mark down (fiyatını) düşürmek, indirmek, yazmak mark out sınırlarını çizmek mark time yerinde saymak mark up (fiyat) zam yapmak mark işaret, çizgi, im, çizik, leke, belirti, iz, alamet, not, numara, marka, etiket, iz, yara izi, etki, iz, damga, hedef, nişan, istenen düzey ya da nitelik, işaret koymak, işaretlemek, damgalamak, not vermek, göstermek, belirtmek, işaret etmek, lekelemek, iz bırakmak, lekelemek, Alman parası, mark markdown fiyat indirimi marked price etiket fiyatı marked göze çarpan marker işaretleyen şey, işaretleyici, puan yazıcı market analysis piyasa araştırması, piyasa analizi market condition piyasa konjonktürü market day çarşı günü, pazar günü market demand pazar talebi, piyasa talebi market economy pazar ekonomisi, piyasa ekonomisi market fluctuation piyasa dalgalanması market garden bostan market investigation pazar araştırması, piyasa araştırması market leaders piyasada rağbet gören ürünler market letter borsa cetveli market maker pazar düzenleyicisi market" }, { "text": "order piyasa emri, pazar emri market oriented pazara yönelik, pazara dönük market place pazar yeri market price piyasa fiyatı market profit ticari kâr market quotation piyasa rayici market rate of interest piyasa faiz oranı market report piyasa raporu market research piyasa araştırması market researcher piyasa araştırmacısı market rigging piyasa oyunu market share piyasa payı market study piyasa araştırması, piyasa etüdü market survey piyasa anketi market town belirli günlerde pazar kurulan kasaba market value piyasa değeri market çarşı, pazar, piyasa, borsa, istek, talep, alışveriş yapmak, satmak, satışa çıkarmak, pazarlamak marketable satılabilir, sürümlü marketing association pazarlama kurumu marketing company pazarlama şirketi marketing expert pazarlamacı marketing research pazarlama araştırması marketing pazarlama marketplace pazar yeri marking gauge nişangeç, mihengir marking işaretleme, işaret, marka, değerlendirme marksman nişancı marksmanship nişancılık markup fiyat artışı, zam marl marn, pekmeztoprağı, marn ile gübrelemek marline mürnel, gırcala marlinespike kavela marmalade marmelat, reçel marmoreal mermerden yapılmış, mermer gibi marmoset ipek maymun, marmoset marmot marmot, dağ sıçanı maroon kestane rengi marquee büyük çadır, otağ marquess bkz.marquis marquis marki marriage bed gelin yatağı marriage broker çöpçatanlık yapan kimse marriage certificate evlenme cüzdanı marriage contract evlilik akdi marriage licence nikâh kâğıdı marriage license evlenme izni marriage officer evlendirme memuru marriage portion çeyiz marriage evlenme, evlenme töreni, evlilik marriageable evlenecek çağda, evlenebilir married evli, evlilikle ilgili, evlilik marron kestane marrons glace kestane şekeri marrow transplant ilik nakli marrow ilik, sümük iliği, öz, sakızkabağı marrowbone ilik sümüğü marrowfat iri taneli bezelye marrowless asılsız marrowy ilikli marry evlendirmek, (ile) evlenmek marry! Ya!, Acayip! Mars (put adı) mars, (gezegen adı) Merih, Kızılyıldız marsh gas bataklık gazı, metan marsh mallow hatmi marsh marigold çuha çiçeği marsh plant bataklık bitkisi marsh bataklık marshal mareşal, teşrifatçı, (sakçı/itfaiye/vb.) şef, dizmek, sıralamak, doğru yere götürmek, yol göstermek marshalling yard ayırma garı, manevra garı marshy ground bataklık, batak arazi, batak zemin marshy bataklık marsupial" }, { "text": "keseli, keseli (hayvan) mart çarşı, pazar, ticaret merkezi marten ağaçsansarı, zerdeva martensite martensit martensitic martensitli martial law sıkıyönetim martial savaşla ilgili, savaşçı Martian Marslı, Mars'la ilgili martin kırlangıç martinet aşırı disiplinci martingale kör baston martini martini martlet kara sağan martyr şehit, şehit etmek martyrdom şehitlik martyrize şehit etmek martyrology şehitler listesi marvel şaşılacak şey, mucize marvellous harika, müthiş, fevkalade, süper marvelous (Aİ) bkz.marvellous Marxian Marksizm taraftarı Marxism Marksizm, Marksçılık Marxist Marksist, Marksçı Mary Meryem Ana marzipan badem ezmesi mascara rimel, maskara mascot uğur, maskot masculine erkeklere özgü, erkeksi, eril masculinity erkeklik, erillik maser maser mash lapa, ezme, patates püresi, ezmek mashed potatoes patates püresi masher çapkın erkek mask maske, örtü, yüz kalıbı, maske takmak, gizlemek, saklamak, maskelemek masked ball maskeli balo masked gizli, maskeli masker maskeli kimse masochism mazoşizm, özezerlik masochist mazoşist mason duvarcı, mason mason's level duvarcı terazisi masonry dam kâgir baraj masonry duvarcılık, masonluk, taş masquerade as gibi yapmak, rolü yapmak masquerade maskeli balo, gerçeği gizleme, rol yapma, (as ile) -mış gibi yapmak, rolü yapmak, ayağına yatmak mass communication kitle haberleşme, kitle iletişim mass data yığın veri mass demonstration toplu gösteri mass education kitle eğitimi mass housing toplu konut mass media kitle iletişim, medya mass meeting toplu gösteri mass movements yığın hareketi mass noun sayılamayan isim mass number kütle numarası, kütle sayısı mass production seri üretim mass storage yığın bellek mass transportation toplu taşıma mass yığın, küme, çokluk, kütle, çok kişiyi ilgilendiren, kalabalık, toptan, seri, bir araya gelmek, kümelenmek, kalabalık oluşturmak massacre katliam, kırım, katliam yapmak massage masaj, masaj yapmak masses (the ile) çalışan sınıf, işçi sınıfı, emekçiler masseur masör masseuse kadın masajcı massif dağ kitlesi massive büyük, iri, kocaman, güçlü, kuvvetli mast antenna direk anten mast gemi direği, bayrak direği, gönder mastectomy mastektomi, memenin ameliyatla alınması master builder yapı ustası, kalfa master clock ana saat master control" }, { "text": "desk ana kumanda masası master control program ana denetim bağdarlaması master controller ana denetici master copy orijinal kopya, ana kuşak master file ana dosya master key maymuncuk master mariner gemi kaptanı master monitor ana monitör Master of Arts lisansüstü öğrenim görmüş bilimyurdu mezunu master of ceremonies protokol şefi master plan ana plan master processor ana işlemci master record ana kayıt master register ana kütük master shot geniş plan, büyük plan master stroke ustalıklı iş master switch ana şalter master tape ana bant master unit ana birim master efendi, sahip, müdür, yönetici, direktör, kodak reisi, (erkek) öğretmen, muallim, işveren, patron, usta, üstat, usta, master derecesi, yüksek lisans, asıl, baş, en önemli, yenmek, denetim altına almak, egemen olmak, hakim olmak, iyi bilmek, hakim olmak, tam öğrenmek master's degree bilim uzmanlığı masterful hakim, dediğini yaptıran, egemen masterless sahipsiz masterly ustaca, mükemmel mastermind çok zeki kimse, akıllıca planlamak, tezgâhlamak masterpiece şaheser, başyapıt mastership ustalık, yöneticilik, öğretmenlik, yönetim, hüküm mastery hâkimiyet, üstünlük, hüküm, idare masthead kolombir, direk ucu, direk tepesi mastic asphalt mastik asfalt mastic sakız, mastika masticate çiğnemek mastication çiğneme masticatory çiklet mastiff bir tür iri bekçi köpeği, mastif mastitis meme iltihabı mastoid çıkıntılı sümük masturbate mastürbasyon yapmak masturbation mastürbasyon mat hasır, paspas, altlık, donuk, mat matador boğa güreşçisi, matador match eş, akran, denk, benzer, evlenme, maç, karşılaşma, kibrit, odluçöp, uymak, iyi gitmek, eşi benzeri olmak, boy ölçüşmek, -e uygun bir şey bulmak matchbox kibrit kutusu matching machine oluk planyası, kiniş planyası matching uyumlu, birbirine giden matchless eşsiz, benzersiz, eşi benzeri olmayan matchlock fitilli tüfek matchmaker çöpçatan, elçi, dünür, dünürcü, savcı matchwood kibrit çöpü mate arkadaş, dost, (İİ) ahbap, arkadaş, ikinci kaptan, yöndemci, (hayvan) eş, çiftleşmek, çiftleştirmek mate's receipt ordino, ikinci kaptan alındısı materfamilias anaerkil material defect malzeme hatası material maddi, özdeksel, madde, özdek, kumaş, malzeme, gereç, materyal materialism materyalizm, özdekçilik materialist materyalist, özdekçi," }, { "text": "materyalist, özdekçi materialistic özdekçi, materyalist materialization gerçekleştirme, maddeleştirme materialize gerçekleşmek materiel malzeme, gereç maternal aunt teyze maternal anaya özgü, ana ..., (akrabalık) ana tarafından maternity benefit doğum yardımı maternity hospital doğumevi maternity leave doğum izni maternity ward doğum koğuşu maternity analık, gebelik matey samimi, senli benli math matematik mathematical logic matematiksel mantık mathematical subroutine matematiksel altyordam mathematical matematik, doğru, kesin mathematician matematikçi mathematics matematik maths matematik matine matine matinee gündüz temaşası, gündüz oyunu, temaşa, matine mating season çiftleşme zamanı, ilkbahar mating birleşme, çiftleşme matriarch kodak reisi kadın matriarchal anaerkil matriarchy anaerkil düzen matricide ana katili, ana katilliği matriculate birdeme girmek, birdeme almak matriculation birdeme giriş sınavı matrimonial evlilikle ilgili matrimony evlilik matrix printer matris yazıcı matrix sentence ana cümle, ana tümce matrix matris, dizey matron başhemşire, okul yöneticisi kadın, evli kadın, ana kadın matt donuk, mat matte donuk, mat matted matlaşmış matter of death and life ölüm-kalım meselesi matter özdek, madde, cisim, iş, sorun, konu, mesele, konu, içerik, neden, sebep, vesile, önem, sorun, mesele, aksilik, dert, irin, cerahat, yazılı belge, yazılı şey, önemi olmak, önemli olmak, farketmek, irinlenmek, iltihaplanmak matter-of-fact soğukkanlı, gerçekçi, maddi, duygusuz matting hasır mattins bkz.matins mattock kazma, külünk mattress döşek, şilte maturation iltihaplanma, olgunlaşma mature olgun, mantıklı, (peynir/vb.) olmuş, olgun, olgunlaşmak, olmak, olgunlaştırmak matured date vade tarihi matured olgun, vadesi gelmiş matureness olgunluk, vade, ödenme tarihi, erişkinlik maturity date vade tarihi maturity olgunluk matutinal sabahla ilgili, erken maudlin ağlayacak kadar duygulu, duyarlı, aşırı duygusal, cıvık maul hırpalamak, kaba davranmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak maulstick ressam değneği maunder saçmalamak, avare dolaşmak, tutarsız konuşmak mauser mavzer mausoleum anıtkabir mauve leylak rengi maverick (belli bir türkümün ilkeleri/vb.) dışında olan kimse, bağımsız mavis ardıç kuşu maw mide, boğaz, ağız, kursak, karın, işkembe mawkish tiksindirici, tatsız, yavan, fazla içli mawseed haşhaş tohumu maxi ayak bileğine kadar uzanan (giysi), uzun, iri, maksi maxilla maksile," }, { "text": "üstçene, üst çene, çene sümüğü maxillary üstçene sümüğüyle ilgili, çeneye ait maxim özdeyiş maximal azami, en büyük maximization en yüksek düzeye çıkarma maximize en yüksek dereceye çıkarmak maximum load azami yük maximum power maksimum güç maximum pressure maksimum basınç maximum price tavan fiyatı maximum speed azami hız maximum temperature maksimum sıcaklık maximum velocity azami hız maximum wage azami vergin, en yüksek vergin maximum en yüksek derece, maksimum, en yüksek, maksimum maxwell maksvel, manyetik akı birimi May beetle mayısböceği May Day Bir Mayıs may (olasılık belirtir) -ebilmek, (izin belirtir) -ebilmek, (dilek belirtir) --ir inşallah, akdiken çiçekleri, Mayıs maybe belki mayday imdat çağıran telsiz sinyali mayhap belki, olabilir mayonnaise mayonez mayor belediye başkanı mayoralty belediye reisliği mayoress belediye başkanının karısı, bayan belediye başkanı maypole queen bahar bayramı kraliçesi Maypole çevresinde dans edilen direk, fırdöndü maypop çarkıfelek mazarine koyu mavi, lacivert Mazdaism Zerdüşt dini, Mazda dini maze labirent mazurka mazurka me beni, bana, ben mead bal likörü, çayır, otlak meadow saffron güz çiğdemi meadow çayır, otlak meadowy çimenli meager lime ince kireç, düşük kaliteli kireç meager yetersiz, az, bereketsiz, zayıf, kıt meagerly zayıf halde meagerness zayıflık, kuruluk, yetersizlik, kıtlık meagre yetersiz, kıt meagreness cılızlık meal ticket yemek kartı, yemek karnesi meal time yemek sögeni meal yemek vakti, öğün, yemek, sofra, desterhan, kaba un, un gibi mealies mısır mealines unluk mealy un gibi, unlu mealy-mouthed samimiyetsiz, yaltak, riyakâr mean business ciddi olmak, niyetli olmak mean daily temperature günlük ortalama sıcaklık mean deviation ortalama sapma mean life ortalama ömür mean pressure ortalama basınç mean price ortalama fiyat mean solar time ortalama güneş zamanı mean time ortalama güneş saati mean value ortalama değer mean velocity ortalama hız mean well iyi niyetli olmak mean pinti, cimri, kaba, çirkin, huysuz, haşin, adi, bayağı, alçak, acımasız, anlamına gelmek, demek olmak, demek istemek, kastetmek, istemek, niyet etmek, aritmetik ortalama meander" }, { "text": "(ırmak) kıvrıla kıvrıla gitmek, salınmak, dolanmak, başıboş gezmek, yavaş ve amaçsız bir şekilde konuşmak meaning anlam, önem, değer, anlam, anlamlı meaningful anlamlı meaningless anlamsız, amaçsız meanness yoksulluk, utanma, ahlaksızlık, adilik means of communication iletişim araçları means of transport ulaşım araçları means of transportation ulaşım vasıtası means to an end vasıta means yol, yöntem, çare, vasıta, gelir, para, servet meantime bu arada, bu esnada, zaman, süre meanwhile bu arada measles kızamık measly değersiz, önemsiz, sıradan, adi measurable ölçülür, ölçülebilir measure up yeterli olmak measure ölçü, ölçü birimi, ölçme aygıtı, ölçme jüyesi, miktar, ölçü, çama, oran, derece, nispet, sınır, önlem, ölçmek, ölçüsünde olmak measured ölçülmüş measureless ölçüsüz, hadsiz, sonsuz measurement ölçüm, ölçü measuring bridge ölçme köprüsü, ölçü köprüsü measuring device ölçü aleti, ölçme aleti measuring dial ölçüm kadranı measuring flask ölçü şişesi measuring glass dereceli ölçü şişesi measuring instrument ölçme aygıtı, ölçme aleti measuring rod ölçü değneği measuring tape ölçme şeridi, şerit metre measuring ölçme, ölçüm, ölçü meat loaf rulo köfte meat pie etli börek meat et, önemli konu, öz, yarak meatball köfte meatless etsiz meatus arna, yol meaty etli, özlü mechanic makinist, tamirci mechanical advantage mekanik avantaj mechanical digestion mekanik sindirim mechanical drawing teknik çizim, makine resmi çizme mechanical energy mekanik dönünek mechanical engineer makine mühendisi mechanical engineering makine mühendisliği mechanical force mekanik kuvvet mechanical power mekanik güç mechanical shovel mekanik kürek mechanical weathering fiziksel aşınma, mekanik aşınma mechanical makineyle ilgili, mekanik mechanician makinist, makine işçisi, teknisyen mechanics mekanik mechanism mekanizma mechanist makinist, teknisyen mechanization makineleşme, makineleştirme mechanize makineleştirmek mechanized mekanize, zırhlı meconium mekonyum medal of honour şeref madalyası medal madalya medallion madalyon medallist madalya sahibi meddle some herşeye burnununu sokan, müdahaleci meddle karışmak, burnunu sokmak meddler her şeye burununu sokan kimse, işgüzar media kitle iletişim araçları, matbuat, orta, orta had, taşıyıcılar mediaeval bkz.medieval medial orta, vasat median orta, (matematik) kenarortay" }, { "text": "mediate arabuluculuk etmek mediation aracılık mediatize birleştirmek, eklemek mediator arabulucu, aradüzelten mediatorship arabuluculuk medic doktor medicable tedavi edilebilir medical advice sağlık konusunda öğüt medical certificate sağlık raporu medical costs sağlık harcamaları, hastane masrafları medical examination sağlık muayenesi medical practitioner pratisyen doktor medical tıbbi, tıbbi muayene medically tıbben, tıp yönünden medicament ilaç medicare sağlık sigortası medicate içine ilaç katmak medication ilaçla tedavi medicinal herbs şifalı bitkiler medicinal iyileştirici, tıbbi medicine ball çalışma topu, sağlık topu medicine ilaç, tıp, hekimlik medieval ortaçağ ..., ortaçağa ait medievalism ortaçağ ruhu medievalist ortaçağ tarihçisi Medina Medine mediocre orta, vasat, şöyle böyle mediocrity aleladelik, vasat olma, bayağılık meditate enine boyuna düşünmek, meditasyon yapmak meditation meditasyon meditative düşünceli, derin düşünceli Mediterranean climate Akdeniz iklimi Mediterranean Sea Akdeniz mediterranean (deniz) kapalı, çevresi karayla çevrili, Akdeniz medium frequency orta frekans medium range orta menzilli medium size orta boy medium term orta vadeli medium wave orta dalga medium çevre, ortam, muhit, vasıta, araç, orta durum, medyum, orta, ifade vasıtası, matbuat, yayıcı, parlayıcı, ötürücü medium-sized orta boy medlar muşmula, döngel medley karışım, potpuri, medley medulla oblongata soğanilik, bulbus, beynin en arka kısmı medulla ossium sümük iliği medulla ilik, omurilik, öz medullary ilikli, özlü medusa denizanası meed mükâfat, ödül meek uysal, yumuşak başlı, alçakgönüllü meekness uysallık, alçak gönüllülük meerschaum lületaşı meet a demand talebi karşılamak meet one's end dünyasını değiştirmek meet one's match tam adamına çatmak meet one's Waterloo yolun sonuna gelmek meet sb halfway ortak bir çekitte anlaşmak meet sb's requirements -in gereksinimini karşılamak meet with görüşmek, ile karşılaşmak meet rastlamak, rast gelmek, karşılaşmak, karşılaşmak, karşı karşıya gelmek, tanışmak, karşılamak, buluşmak, görüşmek, toplanmak, değmek, dokunmak, buluşmak, karşılamak, yerine getirmek, tatmin etmek, doyurmak, ödemek, karşılamak, yanıtlamak meeting house toplantı için kullanılan ev meeting place toplantı yeri, uğrak, randevu yeri meeting karşılaşma, buluşma, toplantı, miting mega- (önek) milyon megabit milyon bit megabyte megabayt" }, { "text": "megahertz megahertz megalith büyük taş anıt, megalit megalo- (önek) çok büyük, megalo megalomania büyüklük tutkusu, megalomani megaphone megafon megaton megaton megavolt megavolt megawatt megavat megilp cila, vernik, cilalamak, verniklemek megohm megohm megohmmeter megohmmetre megrim migren, can sıkıntısı, damla hastalığı meiosis mayoz mel ton birimi melamine bir cins plastik melancholia melankoli melancholiac melankolik, karasevdalı, hüzünlü melancholic mahzun melancholy karaduygu, melankoli, hüzün, hüzünlü, melankolik melange print vigore baskı melange yarn melanj iplik melange karışık şey melanin melanin melanism deri ve dokuda renk fazlalığı meld birbirine karışmak, birleşmek melee arbede, kördöğüşü melilot kokulu yonca melinite melinit meliorate düzeltmek, ıslah etmek, iyileştirmek, iyileşmek melioration iyileştirme, düzeltme, iyileşme meliorative yücelten, yükseltici meliorism iyimserlik inancı melissa melisa melliferous bal yapan mellifluous (konuşma/ses/müzik/vb.) tatlı, yumuşak, akıcı mellow olgun, tatlı, sulu, yumuşak, hoş, tatlı, olgun, hoşgörülü, olgunlaşmak, olgunlaştırmak mellowness of soil toprak tavı mellowness olgunluk, yumuşaklık, hoşgörü melodic melodik, tatlı, hoş, uyumlu, kulağa hoş gelen melodious tatlı, kulağa hoş gelen, uyumlu, melodik melodize bestelemek melodrama melodram melodramatic aşırı duygusal melody melodi, ahenk, ezgi melon kavun melt away yok olmak, uçup gitmek melt into tears gözyaşlarına boğulmak melt erimek, eritmek, kaybolmak melting furnace eritme ocağı, eritme fırını melting heat eritme ısısı, ergime ısısı melting point erime çekidi melting pot ergitme potası melting eritme, ergime, eritme, ergime melton melton, kalın bir yün kumaş meltwater erime suyu Member of Congress kongre üyesi member of jury jüri üyesi member of parliament parlamenter member of union sendika üyesi member üye, kılgan, ört.penis membership card üyelik kartı membership üyelik, üyeler membrane ince zar memento hatıra, estelik memo kısa not memoir biyografi, rapor memoirs yaşam öyküsü memorable anılmaya değer memorandum book not defteri memorandum not, nota, muhtıra, tezkere, memorandum memorial day anma günü memorial anıt memorialize takdirle anmak, anısına tören yapmak memorize ezberlemek memory allocation bellek ataması, bellek ayrılması memory bank bellek bankası memory block" }, { "text": "bellek öbeği memory bus bellek anayolu memory capacity bellek kapasitesi memory cycle bellek çevrimi memory dump bellek dökümü memory management bellek yönetimi memory map bellek haritası, bellek kesiti memory paradox bellek paradoksu memory power bellek gücü memory unit bellek birimi memory bellek, hafıza, anı, hatıra, hatır menace tehdit, tehlike, başbelası, tehdit etmek menacing tehditkâr menage ev işleri, ev idaresi menagerie (sirk/vb.'de) halka gösterilen yabani hayvanlar mend one's fences arayı yapmak mend one's ways davranış şeklini düzeltmek mend onarmak, tamir etmek, düzeltmek, düzelmek, (yırtık/sökük/vb.) dikmek, yamamak, iyileşmek, onarılan yer ya da şey mendacious yalan, uydurma, yalancı mendacity yalancılık mendelevium mendelevyum mendicancy dilencilik mendicity dilencilik mending tamir menfolk adi, bayağı, hizmetçi menial (iş) adi, bayağı, sıradan meningeal beyinzarıyla ilgili meningitis menenjit, beyinzarı iltihabı meninx beyinzarı, omurilikzarı meniscus lens menisk, aymercek meniscus içbükey biçim, eklem menisküsü menopause menopoz, adet kesilmesi, yaşdönümü menses aybaşı, hayız menstrual flow aybaşı kanaması menstrual aylık, ayda bir olan, aybaşına ait menstruate adet görmek menstruation adet, aybaşı mensurable ölçülebilir mensuration ölçme mental age akıl yaşı mental arithmetic akıldan yapılan hesap mental calculus zihin hesabı, akıldan hesap mental deficiency geri zekâlılık mental disease akıl hastalığı mental diseases ruh hastalığı mental home akıl hastanesi mental hospital akıl hastanesi mental hygiene ruh sağlığı mental illness akıl hastalığı mental patient akıl hastası mental reservation içten pazarlık mental zihinsel, akılsal, akli, çatlak, kaçık, deli mentalism anlıkçılık mentality düşünüş, zihniyet, akıl, zekâ, zihin mentally defective zihinsel özürlü mentally handicapped zihinsel özürlü mentally aklen, zihnen, kafa bakımından menthol mentol mention anma, adını anma, ima, söz etme, söyleme, -den söz etmek, bahsetmek, anmak mentionable kayda değer mentor akıl hocası menu yemek listesi, menü menu-driven menüyle yürüyen, menü-sürümlü mephitic zehirleyici, fena kokulu mercantile law ticaret hukuku mercantile marine ticaret filosu mercantile tecimsel, ticari mercantilism merkantilizm mercantilist merkantilist mercaptal merkaptal mercaptan merkaptan mercator's projection merkator izdüşümü mercenariness menfaatperestlik, para" }, { "text": "hırsı mercenary paralı asker mercer kumaş satıcısı, kumaşçı mercerization merserizasyon mercerize merserize etmek, kasarlamak mercerizing merserizasyon merchandise marine ticaret filosu merchandise ticaret eşyası, mal merchandising satışı geliştirme yöntemi merchant bank ticari banka merchant fleet ticaret filosu merchant navy ticaret gemisi merchant prince zengin tüccar merchant tüccar, tacir merchantable satılabilir, sürümlü merchantman ticaret gemisi merciful sevecen, bağışlayıcı, merhametli, şefkatli mercifulness sevecenlik, bağışlayıcılık, merhametlilik merciless merhametsiz, acımasız, amansız mercurial çabuk değişen, dakikası dakikasına uymayan, sebatsız mercuric chloride aksülümen mercuric civalı, cıvalı mercurous cıvalı mercury arc cıvalı ark mercury barometer cıvalı barometre mercury cell cıvalı pil mercury delay line cıvalı geciktirme hattı mercury gauge cıvalı manometre mercury memory cıva bellek mercury storage cıvalı bellek mercury thermometer cıvalı termometre mercury vapour cıva buharı mercury cıva, Merkür mercy merhamet, acıma, insaf, af, lütuf mere sırf, sadece, yalnız merely sadece, yalnızca merest en az meretricious gösterişli, cafcaflı, sahte güzel merge içine karıştırmak, birleştirmek, içine karışmak, birleşmek mergence birleşme, birleştirme merger bir firma ya da şirketin bir diğeriyle birleşmesi meridian meridyen meridional güneyli meringue yumurta akı ve şekerle yapılan bir tür kurabiye merino wool merinos yünü merino yarn merinos ipliği merino merinos koyunu, merinos yünü meristem bürgendoku merit pay başarı ödülü merit değer, liyakat, fazilet, erdem, meziyet, hak etmek, layık olmak meritocracy yeteneğe göre mevki verme jüyesi meritorious övgüye değer, meziyet sahibi, değerli merlin bozdoğan, çakır mermaid güya vücudunun üst tarafı kadın vücudu - alt tarafı balık kuyruğu şeklinde olan hayali canlı, deniz kızı, su perisi merriment şenlik, neşe, keyif merriness neşe merry Christmas iyi Noeller merry neşeli, şen, güleç, keyifli, (İİ) çakırkeyif, kafası kıyak merry-andrew soytarı merry-go-round atlıkarınca merrymaking eğlence, şenlik, cümbüş, alem merrythought lades sümüğü, lades mesentery bağırsak askısı, mesenter mesh ağ gözü, ağ, tuzak, (çark dişleri) birbirine geçmek, (ağla balık/vb.) yakalamak, uyuşmak, bağdaşmak meshed örgülü, ilmikli, gözlü mesitylene mesitilen mesmerise hipnotizmayla uyutmak, büyülemek mesmerism" }, { "text": "ipnotizma mesmerist ipnotizmacı mesmerize çok şaşırtmak, büyülemek mesocarp mezokarp, ortakabuk mesoderm mezoder, ortaderi meson mezon mesophyll mezofil, yaprak iç dokusu mesophyllum mezofil, yaprak iç dokusu Mesopotamia Mezopotaya, Irak mesosphere mezosfer mesothorium mezotoryum mesotron mesotron Mesozoic mezozoik, mezozoik mess about tembellik etmek, saçmalamak, zırvalamak mess sth up bozmak, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak mess selikasızlık, nizamsızlık, katıkaşı, karmakarışıklık, cancal, karışıklık, düzensizlik, kirlilik, pislik, kötü durum, zor durum, dert, bela, (ask.) orduevinin lokanta kısmı, (ask.) karavana, karıştırmak, altüst etmek, bozmak, karışık salmak, karışmak, izdivaca girmek, üstünü batırmak, başını katmak message haber, mesaj, ileti messenger RNA mesajcı RNA messenger haberci, ulak messiah kurtarıcı, İsa Peygamber Messrs (Mr sözcüğünün çokluğu olup özellikle firma adlarıyla kullanılır) baylar, beyler, efendiler messuage müştemilatlı ev messy selikasız, dağınık, düzensiz, karmakarışık, çirkli, kirli, pis mestizo kırma, melez meta (önek) meta metabolic waste metabolik artık metabolic metabolik metabolism metabolizma metacarpal el tarağına ait, el tarağı sümüğü metacarpus el tarağı metacenter yüzme merkezi metal age maden çağı metal casting metal döküm metal drill maden matkabı metal electrode metalik elektrot metal fatigue metal yorulması metal founder maden dökümcüsü metal insulator metal yalıtkan metal pipe metal boru metal plating metal kaplama metal powder maden tozu metal rectifier kuru redresör metal rod metal çubuk metal saw metal testeresi metal sheet metal sac metal spinning madeni dokuma metal spraying metal püskürtme metal tube metal boru metal metal, maden metal-clad maden kaplı metal-coat metal kaplamak metalanguage üstdil metalcoat metalle kaplamak metalepsis öteleme metallic binding metalik bağ metallic circuit metal devre metallic currency madeni para metallic paint metal boya metallic resistance metalik direnç metallic salt maden tuzu metallic metalik, madeni metalline madeni metallization metalleme metallize metalle kaplamak metallography metalografi metalloid madene benzer, madenimsi, metaloit, madene benzer basit cisim metallurgical chemistry metalurjik kimyası metallurgical engineering metalurji mühendisliği metallurgical metalurjik, metalbilimsel metallurgist metalurji uzmanı, maden bilgini metallurgy madencilik, metalürji" }, { "text": "metamathematics metamatematik metamerism metamerizm, metameri metamorphic facies metamorfik fasiyez metamorphic rock başkalaşım kayacı, metamorfik kayaç metamorphic metamorfik, başkalaşan metamorphism başkalaşım, metamorfizm metamorphose başkalaştırmak, başkalaşmak metamorphosis başkalaşım, metamorfoz metaphase metafaz metaphor eğretileme, istiare metaphoric istiare ile ilgili, eğretilemeli metaphorical mecazi, eğretileme metaphrase aynen tercüme, kelimesi kelimesine tercüme, aynen tercüme etmek metaphysical doğaüstü metaphysics doğa ötesi, fizikötesi, metafizik metaplasm metaplazma metastable yarıkararlı, metastabl metastasis metastaz, değişme metatarsal ayak tarağına ait metatarsus ayak tarağı metathesis göçüşme metazoa metazoa, çokgözeliler, çok hücreli hayvanlar metazoon çokgözeli, çok hücreli hayvan metempsychosis ruh göçmesi, ruhgöçü meteor shower meteor yağmuru, meteor akımı meteor stream meteor yağmuru, meteor akımı meteor akanyıldız, göktaşı, meteor meteoric shower meteor sağanağı, meteor yağmuru meteoric meteorik, meteor ..., göz kamaştırıcı, hızlı meteorid atmosfere girince göktaşı olan cisim meteorite meteorit, göktaşı meteoroid göktaşı meteorologic meteorolojik meteorological conditions meteorolojik koşullar meteorological tenek gözlemi observation meteorological office meteoroloji merkezi meteorological report meteoroloji raporu meteorological satellite meteoroloji uydusu meteorological meteorolojik meteorologist meteorolog meteorology meteoroloji, havabilgisi meter ölçme aygıtı, sayaç, saat, Aİ.metre methadone metadon methane metan methanol metanol methionine metiyonin method yöntem, yol, metot, düzen, tertip, jüye methodical jüyeli, düzenli, yöntemli methodically düzenli olarak methodize düzene sokmak, intizam vermek methodless plansız, düzensiz methodology yöntembilim, metodoloji methyl alcohol metil alkol methyl metil methylamine metilamin methylate metil alkol ile karıştırmak methylated spirit denatüre alkol, denatüre alkol methylation metilleme methylene metilen meticulous titiz, dikkatli, kılı kırk yaran, özenli metier meslek metol metol metonymy mürsel mecaz metope metop metre metre, ölçü, vezin metric hundredweight çeki, elli kilo metric system metre jüyesi metric ton metrik ton metric metrik metricate metre jüyesine dönüştürmek metrics koşukbilim, ölçübilim metro metro metrology metroloji, ölçüm bilgisi metronome metronom metropolis büyük kent, anakent, metropol, başkent, payitaht metropolitan municipality büyükşehir belediyesi metropolitan başkentle/büyük kentle ilgili mettle yiğitlik, cesaret, heves, çaba mettled canlı, ateşli mettlesome ateşli, atılgan, atak, sert başlı mew up" }, { "text": "kafese koymak, kapamak, hapsetmek mew miyavlamak, miyavlama mews ahırlar sokağı, sıra ahırlar Mexican Meksikalı, Meksika'ya ait Mexico Meksika mezzanine asma kat, ara kat mezzo forte orta derecede kuvvetli ses mezzo mezzo, orta miaow miyav, miyavlama, miyavlamak miasm miyazma miasma pis ve zehirli hava miaul miyavlamak mica mika micaceous mikalı micelle misel mickle çok büyük micro mikro, hassas, belirsiz micro- (önek) mikro microalloy mikroalaşım microanalysis mikroanaliz microbalance mikroterazi microbar mikrobar microbarograph mikrobarograf microbe mikrop microbial mikrobik microbic mikropla ilgili, mikrobik microbiology mikrobiyoloji microcephalic mikrosefal microcephalous çok küçük başlı microchemical analysis mikrokimyasal analiz microchemical mikrokimyasal microchemistry mikrokimya microchip miniyonga, bir entegre devreyi taşıyan yarı iletken microcircuit mikrodevre microclimate mikroiklim microcline mikroklin microcode mikrokod microcoding mikrokodlama microcomputer mikrobilgisayar microcomputing mikroişlem microcosm küçük evren, küçük bir evren olarak düşünülen insan microcosmic mikrokozmik microcrack mikro çatlak microcrystalline mikrokristalin microeconomics mikroekonomi microelectronics mikroelektronik microetching iç dağlama microfarad mikrofarad microfibril mikrofibril microfiche mikrofiş microfilm mikrofilm microinstruction mikrokomut micrometer mikrometre, miniölçer micron mikron micronucleus mikroçekirdek microorganism mikroorganizma microphone mikrofon microphonic mikrofonik microphotograph mikrofotoğraf microphyte mikrofit microprocessor (bilgisayar) mikroişlem birimi, mikroişlemci, mikroişleyici microprogram mikroprogram microprogramming mikroprogramlama microscope mikroskop microscopic mikroskobik microscopy mikroskopi, mikroskopla inceleme microsecond mikrosaniye microstructural mikroyapısal microstructure mikroyapı microswitch mikroanahtar microvolt mikrovolt microwave oven mikrodalga fırını microwave bin ile otuz bin megahertz arasında titreşimi olan elektromanyetik dalga, mikrodalga micturate işemek micturition idrar çıkarma, işeme hastalığı mid- (önek) orta mid-course orta yol mid-point orta çekit midbrain ortabeyin midday günorta çağı, günorta, öğle midden mezbele, gübrelik, çöp yığını middle age orta yaş middle aged orta yaşlı middle class orta sınıf middle ear ortakulak Middle East Ortadoğu middle school ortaokul middle size orta boy middle ortadaki, orta, orta, bel middle-of-the-road çoğunluğun görüşünü paylaşan, sıradan middle-sized orta boy middleman komisyoncu, aracı middlemost en ortadaki middleware özel yazılım middleweight (boks) orta siklet middling orta, vasat middlings kaba un, kepekli un middy deniz" }, { "text": "yarsubayı midge mız, tatarcık, titrersinek midget cüce, çok küçük midi midi, midi midland bir ülkenin iç kısmı midline orta çizgi, ortaç midmost en orta yerdeki midnight gece yarısı midpoint orta, göbek midrib yaprağın orta damarı midriff anat.diyafram midshipman deniz asteğmeni midst (edat) orta, ortasında midsummer yaz ortası midway yarı yolda, ortasında midweek hafta arası midwife ebe midwifery ebelik midwinter kış ortası, karakış mien eda, çehre, görünüş miff çekişme, dargınlık, küstürmek might as well -se de olur, -memek için bir neden yok might well -ebilmek, -abilmek might (olasılık belirtir) -ebilmek, (İİ.) (rica belirtir) -ebilmek, (dolaylı anlatımda `may' in yerine kullanılır) -ebilmek, -meli, -malı, güç, kuvvet, kudret mightily güçle, kudretle, son derece, çok fazla mightiness güçlülük, azamet, büyüklük, kudret mighty güçlü, kuvvetli, kudretli migmatite migmatit mignon minyon mignonette muhabbetçiçeği migraine migren migrant workers göçmen işçiler migrant göçebe, göçmen, göçmen kuş migrate göç etmek, göçmek migration göç, göçme migratory bird göçmen kuş migratory göçücü, göçebe, seyyar mihrab mihrap mike mikrofon mil bir incin binde biri milch cow sağmal inek milch sağmal, süt veren mild yumuşak başlı, iyi huylu, uysal, kibar, ılımlı, ılıman, mutedil, (yiyecek/içecek/vb.) hafif mildew küf mildewy küflü, küflenmiş mildly tatlılıkla, nezaketle, yumuşakça, hafifçe, biraz mildness uysallık, ılımlılık, kibarlık mile mil (m.) mileage indicator kilometre sayacı mileage mil hesabıyla uzaklık mileometer yolölçer, odometre milestone üzerinde mil işareti olan taş, kilometre taşı, pille, merhale, önemli olay, dönüş çekidi milfoil kandilçiçeği, civanperçemi milieu muhit, çevre militancy saldırganlık, azimlilik, savaş hali militant saldırgan, savaşçı, kavgaya hazır, militan militarily askeri bakımdan, asker gibi, askerce militarism asker zihniyeti militarist savaşçı militarize askerileştirmek military academy harp okulu, harbiye military court askeri mahkeme military high school askeri lise military law askeri hukuk military police askeri inzibat military askerler, ordu, askeri militate (against ile) engel olmak militia milis milk powder süttozu milk run tehlikesiz uçuş, tehlikesiz sefer milk shake milkşeyk," }, { "text": "meyveli/çikolatalı süt milk sugar süt şekeri, laktoz milk tooth sütdişi milk vein süt damarı milk süt milk-and-water yavan, tatsız, değersiz milk-white süt gibi beyaz milker sütü sağan kişi, sağmal inek, sağıcı milkmaid sütçü kız milkman sütçü milksop hanımevladı, avratağız, muhallebi çocuğu milkwort sütotu Milky Way Samanyolu, Hacılaryolu milky sütlü, bulanık, süt gibi mill about sürü halinde dolaşmak mill around sürü halinde dolaşmak mill board kalın mukavva, kartonpat mill değirmen, el değirmeni, fabrika, kârhane, imalathane, değirmende öğütmek, (maden) frezelemek, şekil vermek, işlemek millable dinklemeye elverişli milled çekilmiş, öğütülmüş, işlenmiş, çentikli millenarian bininci millener kadın şapkacısı millennium bin yıl, bin yıllık dönem, herkesin mutluluk ve refah içinde yaşayacağı varsayılan gelecek millepede bkz.millipede miller değirmenci millet darı milli- (önek) mili milliard milibar, milyar millifarad milifarad milligram miligram millilitre mililitre millimeter milimetre millimetre milimetre millimetric milimetrik millimicron milimikron milliner kadın şapkacısı millinery tuhafiye, kadın şapkaları milling öğütme, frezeleme, değirmencilik milliohm miliohm million milyon, pekmen millionaire milyoner millipede kırkayak millisecond milisaniye millivolt milivolt millivoltmeter milivoltmetre milliwatt milivat millpond değirmen havuzu millstone başbelası milometer yolölçer, odometre milord ingiliz asilzadesi milt dalak, balık sperm kesesi milter erkek ringa balığı mime pandomim, mimik, pandomim oyuncusu, pandomim yapmak, taklidini yapmak mimeogragh mimograf mimesis benzetme, taklit mimetic taklit edici mimic taklit eden kimse, taklitçi, taklidini yapmak, taklit etmek mimicry hayvanda vücudun ortama uyması, taklitçilik mimosa mimoza, küstümotu, köseğen minacious tehditkâr minaret minare minatory tehdit edici, korkutucu mince pie üzümlü tart mince words ağzında gevelemek mince kıymak, doğramak, çapmak, yapmacık nezaketle konuşmak, kırıtmak, kıyma mincemeat kuru üzüm, meyve kurusu, kurutulmuş portakal kabuğu, /vb.den yapılarak pasta içine konulan karışım mincing işveli, nazlı, yapmacık tavırlı mind one's P's and Q's adımını denk atmak mind you dikkatini çekerim Mind your own business Sen kendi işine bak mind us, akıl, kafa, anlak, zekâ, bellek, anımsama, hafıza, dikkat, akıl, düşünce, kanı, fikir, eğilim, kafalı adam, zeki" }, { "text": "insan, beyin, dikkat etmek, aldırmak, önem vermek, bakmak, ilgilenmek, karşı çıkmak, karşı koymak mind-bender şaşırtıcı şey, hayal kurduran ilaç minded istekli, niyetli mindful -e dikkat eden, önem veren mindless sersem, akılsız, aptal, dikkat etmeyen, aldırış etmeyen, dikkatsiz mine detector mayın detektörü mine layer mayın gemisi mine shaft maden kuyusu mine sweeper mayın temizleyici mine sweeping mayın tarama mine adl.benim, benimki, maden ocağı, mayın, (maden/vb.) çıkarmak, maden ocağını işletmek, mayın döşemek minefield mayın tarlası minelayer (denize mayın döşeyen) mayın gemisi/uçağı miner maden işçisi, mayın döşeyen asker miner's helmet baret, başlık miner's lamp madenci lambası mineral acid anorganik asit, mineral asit mineral carbon grafit mineral coal taşkömürü, madenkömürü mineral deposit maden damarı, maden yatağı mineral fertilizer mineral gübre mineral mordant mineral mordan mineral oil mineral yağı, madeni yağ mineral salts madensel tuzlar mineral spring maden kaynağı, maden yatağı, madensuyu kaynağı mineral springs kaplıca mineral water madensuyu mineral mineral mineralization madenleştirme mineralize mineralleştirmek, taşlaştırmak mineralogy mineraloji minestrone etli ve sebzeli çorba mingle with koşulmak, karışmak mingle karıştırmak, katmak, karışmak, katışmak, katılmak mingler mayşe kazanı mini küçük, mini miniature minyatür miniaturist minyatürcü miniaturization minyatürleştirme miniaturize küçültmek minibus minibüs minicomputer minibilgisayar minify küçültmek, önemini azaltmak minikin yapmacık, çok az, azıcık minimal pair en küçük çift minimal value en küçük değer minimal en az, en küçük minimize en aza indirgemek, azaltmak, küçümsemek, önemsememek minimum price taban fiyat minimum rate asgari vergin minimum value minimum değer minimum wage asgari vergin minimum en küçük miktar, en düşük derece mining company maden şirketi mining engineer maden mühendisi mining engineering maden mühendisliği mining school maden okulu mining madencilik minion yardakçı, köle, dalkavuk miniskirt mini etek Minister of Commerce Ticaret Bakanı Minister of Ulaştırma Bakanı Communications Minister of Finance Maliye Bakanı Minister of Foreign Dışişleri Bakanı Affairs Minister of Justice Adalet Bakanı Minister of Labour Çalışma Bakanı, çalışma bakanı Minister of" }, { "text": "National Milli Savunma Bakanı Defence Minister of National Milli Eğitim Bakanı Education Minister of Public Health Sağlık Bakanı and Welfare Minister of State Devlet Bakanı Minister of the Interior içişleri Bakanı Minister of Tourism and Turizm ve Tanıtma Bakanı Information minister bakan, orta elçi ministerial bill hükümet tasarısı ministerial bakana ait ministration yardım, hizmet Ministry of Agriculture Tarım Bakanlığı Ministry of Commerce Ticaret Bakanlığı Ministry of Ulaştırma Bakanlığı Communications Ministry of Culture and Kültür ve Turizm Bakanlığı Tourism Ministry of Customs and Gümrük ve tekel Bakanlığı Monopolies Ministry of Defence Milli Savunma Bakanlığı Ministry of Development imar ve iskan Bakanlığı and Housing Ministry of Education Milli Eğitim Bakanlığı Ministry of Energy and Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Natural Resources Ministry of Finance Maliye Bakanlığı Ministry of Foreign Dışişleri Bakanlığı Affairs Ministry of Forestry Orman Bakanlığı Ministry of Health Sağlık Bakanlığı Ministry of Industry and Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Technology Ministry of Industry Sanayi Bakanlığı Ministry of Interior içişleri Bakanlığı Ministry of Justice Adalet Bakanlığı Ministry of Labour Çalışma Bakanlığı Ministry of National Milli Savunma Bakanlığı Defense Ministry of Public Health Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı and Welfare Ministry of Public Works Bayındırlık Bakanlığı Ministry of imar ve iskan Bakanlığı Reconstruction and Housing Ministry of State Devlet Bakanlığı Ministry of Tourism and Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Information Ministry of Ulaştırma Bakanlığı Transportation Ministry of Village Affairs Köy işleri Bakanlığı Ministry of Youth and Gençlik ve Spor Bakanlığı Sports ministry bakanlık minium sülüyen, miniyum, parlak kırmızı mink vizon, vizon kürk minnow golyan balığı minor key minör anahtarı minor league ikinci lig minor planet küçük gezegen minor premise küçük önerme minor daha küçük, daha az, önemsiz, küçük, meyde, ikincil, minör, ergin olmayan çocuk minority government azınlık hükümeti minority party azınlıklar partisi minority rights azınlık hakları minority school azınlık okulu minority azınlık minstrel ortaçağ" }, { "text": "halk ozanı minstrelsy saz şairliği mint julep naneli viski mint mark darphane müdürünün mühürü mint nane, yarpuz, nane şekeri, darphane, yığın, pul yığını, büyük pul, (madeni pul) basmak mintage basılan para, para basma vergini minuend (matematik) çıkartılan minus infinite eksi sonsuz minus sign eksi işareti, eksi imi minus eksi minuscule çok küçük minute book tutanak minute hand yelkovan, dakika kolu minute dakika, kısa süre, an, çok küçük, çok titiz, ayrıntılı, dikkatli minutely dikkatle minuteness ufacık olma minutes of the tutanak proceedings minutes tutanak minutiae önemsiz ayrıntılar, incelikler minx arsız kız, haspa Miocene miyosen, miyosen miosis gözbebeği büzülmesi miracle play ortaçağa mahsus dini piyes miracle mucize miraculous mucizevi, şaşılacak mirage serap, ılgım mire pislik, çamur, batak, çamura batırmak, kirletmek mirror galvanometer aynalı galvanometre mirror glass ayna camı mirror image ayna görüntüsü mirror writing ters yazı mirror ayna, güzgü, yansıtmak, aksettirmek mirth neşe, sevinç, gülme mirthful şen, eğlenceli, neşeli mirthless neşesiz miry çamurlu, kirli misadventure kaza, talihsizlik misadvise kötü öğüt vermek misalign yanlış ayarlamak misalliance yanlış evlilik misanthrope insanlardan kaçan/nefret eden kimse misanthropic insanlardan kaçan/nefret eden misanthropy insandan kaçma/nefret etme misapplication yanlış uygulama misapply yanlış kullanmak misapprehend yanlış anlamak misapprehension yanılma misappropriate kötüye kullanmak misappropriation kötüye kullanma, zimmete geçirme misbegotten piç, gayri meşru, alçak misbehave terbiyesizlik, etmek, kötü davranmak misbehaviour kötü davranış, terbiyesizlik misbelief yanlış itikat, imansızlık misbeliever kâfir, zındık, imansız miscalculate yanlış hesaplamak miscall yanlış isim vermek miscarriage of justice adli hata miscarriage uşak düşürme, düşük, başarısızlık miscarry (uşak) düşürmek, düşük yapmak, başarısız olmak, boşa gitmek, suya düşmek miscegenation ırk karışımı miscellaneous çeşitli miscellany derleme mischance şanssızlık, talihsizlik mischief yaramazlık, hasar, zarar mischief-maker arabozan, ortalığı karıştıran, fesatçı mischievous hain, zararlı, yaramaz, afacan, haylaz mischievousness hainlik, yaramazlık, afacanlık miscibility karışabilirlik, karışırlık miscible karışabilir, karışır misconceive yanlış anlamak misconception yanlış anlama misconcieve yanlış anlamak misconduct in office görevi kötüye kullanma misconduct oneself kötü" }, { "text": "davranışta bulunmak misconduct kötü davranış, terbiyesizlik misconstruction yanlış anlama misconstrue yanlış anlamak, ters anlam vermek miscount yanlış saymak, yanlış hesap etmek miscreant zalim, vicdansız misdeed kötülük, kötü davranış, kabahat misdemean kötü harekette bulunmak misdemeanour hafif suç misdirect yanlış yön göstermek, yanlış yola sokmak misdirection yanlış öğüt mise en scene mizansen, sahne düzeni miser hkr.cimri, para canlısı miserable mutsuz, perişan, sefil, kötü, berbat miserliness cimrilik, hasislik, para hırsı miserly cimri, hasis, pinti misery mutsuzluk, sefalet, ıstırap misfeasance yolsuzluk, suiistimal misfire (silah) tutukluk yapmak, suya düşmek, bekleneni vermemek misfit çevresine uymayan kimse misfortune şansızlık, talihsizlik, felaket, kaza misgiving kuşku, kaygı misgovern (ülkeyi) kötü yönetmek misgovernment kötü idare, beceriksiz idare misguide yanlış yola saptırmak misguided yanlış yola sapmış, yanlış mishandle kötü kullanmak, hor kullanmak mishap aksilik, terslik, talihsizlik, kaza mishmash dolaşık kelep, açılmaz düğün, cancal, dolaşık, karmakarışıklık misinform -e yanlış bir şey söylemek, yanlış bilgi vermek misinformation yanlış bilgi misinterpret yanlış anlamak, yanlış yorumlamak misinterpretation yanlış yorum, yanlış tercüme, yanlış anlam misjudge yanlış hüküm vermek, yanlış değerlendirmek mislay nereye koyduğunu unutmak mislead yanlış yola sevketmek, saptırmak, yanıltmak misleading yanıltıcı, yanlış mismanage kötü yönetmek mismanagement kötü yönetim, kötü idare mismatch uygunsuzluk, uymama, birbirine uymamak misname yanlış isim koymak misnomer yanlış ad, yanlış adlandırma misogamy evlilikten nefret misogynist kadın düşmanı misoneism yenilik korkusu, değişiklik korkusu misplace yanlış yere koymak, nereye koyduğunu unutmak mispresentation yanlış beyan misprint baskı hatası misprision vazifeyi suistimal, bir suça göz yumma mispronounce yanlış telaffuz etmek mispronunciation yanlış telaffuz misquotation yanlış aktarma misquote yanlış yazmak, yanlış nakletmek misread yanlış okumak, yanlış anlamak ya da yorumlamak misrepresent saptırmak misrepresentation yalan beyan misrule kötü idare etmek miss out kapsamamak, içine almamak miss the boat fırsatı kaçırmak, vapuru kaçırmak miss the mark hedefi tutturamamak miss the point meseleyi kavramamak miss vuramamak, ıskalamak, kaçırmak, yetişememek, özlemek, darıkmak, sağınmak, yokluğunu keşfetmek, olmadığının farkına varmak, vuramama, ıskalama, ıska," }, { "text": "hanımefendi, bayan, (evlenmemiş bayanlara hitap ederken) Bayan misshape kötü biçim vermek misshapen biçimsiz, şekilsiz, bozuk şekilli missile füze, mermi missing link noksan halka missing kayıp, yitik, eksik, namevcut mission özel görev, misyon, kurul, misyon, misyonerler kurulu missionary misyoner missis metres, eş, hanım, bizimki missive resmi mektup misspell harflerini yanlış söylemek misspend israf etmek, boşa harcamak misstate yanlış ifade etmek missy gençkız, bayan mist sis, çen, duman, buğu, (over/up ile) buğulanmak, buğulandırmak mistake for -e benzetmek mistake yanlış anlamak, (for ile) -e benzetmek, şaşırmak, karıştırmak, yanlış, hata, yanılma, yanlışlık mistaken yanılmış, yanlış, hatalı, yersiz Mister Bay mistime zamanı yanlış ayarlamak, vakitsiz yapmak mistiness sis, duman, karanlık, bulanıklık mistletoe ökseotu mistral mistral mistranslate yanlış tercüme etmek, yanlış çevirmek mistreat kötü davranmak mistress evin hanımı, kadın öğretmen, metres mistrust güvenmemek, güvensizlik mistrustful güvensiz, kuşkulu misty sisli, puslu misunderstand yanlış anlamak misunderstanding yanlış anlama, yanlış anlaşılma, karışıklık misuse yanlış yerde kullanmak, kötü kullanmak, kötüye kullanmak, yanlış kullanma, kötüye kullanma, suistimal mite kene, peynir kurdu, uyuz böceği, (zavallı) çocuk, yavrucak miter (Aİ) bkz.mitre mitigate hafifletmek, azaltmak mitigating causes cezayı hafifletici nedenler mitigation hafifletme, azaltma, yumuşatma mitochondrion mitokondri mitosis mitoz mitrailleuse mitralyöz, makineli tüfek mitral valve mitral kapakçık, ikili kapakçık mitral mitral, ikili kapakçık mitre box şev gönyeyi kesme kutusu mitre gear şev dişli, konik dişli mitre joint şev köşe geçmesi mitre saw şev testeresi, gönye testeresi mitre square şev gönye mitre valve konik valf mitre wheel konik dişli mitre piskoposların giydiği uzun başlık mitt parmaksız eldiven, el mitten parmaksız eldiven mittimus hapis cezası, memuriyetten çıkarma mix up karıştırmak, düzenini bozmak mix karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, uyum sağlamak, karışım, birleşim mix-up karışıklık, kargaşa, telaş, karışık durum mixed base notation karışık taban yazımı mixed blood karışık kan, melez mixed committee karma komite mixed crystal karışık kristal mixed doubles karışık çiftler mixed economy karma ekonomi mixed fertilizer karma gübre" }, { "text": "mixed forest karışık orman mixed juice karışık usare mixed language karma dil mixed manure karma gübre mixed policy karma sigorta poliçesi mixed radix karışık taban mixed yarn karışık iplik mixed karışık, karma, çeşitli mixer console reji masası, yönetim masası mixer karıştırıcı, mikser, herkesle hemen kaynaşıveren kimse, sokulgan kimse mixing apparatus karıştırma cihazı mixing console karıştırma masası, bileştirme masası mixing karıştırıcı, karıştıran, karıştırma, karma mixture karışım, karışma, karıştırma mizzen mizana yelkeni mizzle çiseleme, ince ince yağmak, çiselemek mnemonic code anımsatıcı kod mnemonic symbol anımsatıcı simge mnemonic bellekle ilgili, hafızaya ait, belleği güçlendiren, hafızaya yardımcı moan inilti, sızlanma, dırdır, inlemek, hkr.ağlamak, sızlanmak, zırıldamak moat hisar hendeği mob low linç kanunu mob çete, serseri türkümü, gürültücü kalabalık, çevresini sarmak, başına üşüşmek, etrafına toplanmak mobile control room naklen yayın aracı mobile crane seyyar vinç mobile force çevik kuvvet mobile home karavan, gezerev mobile phone yancık alısünü, halta çınkası mobile hareket eden, oynak, seyyar, gezici, rüzgârın etkisiyle hareket eden küçük süs eşyası mobility hareketlilik, devinim, devingenlik, değişkenlik mobilization seferberlik mobilize silah altına almak, seferber etmek mobsman gangster mobster gangster moccasin makosen mocha Yemen kahvesi mock alay etmek, temeshur etmek, eğlenmek, taklidini yapmak, maskara etmek, lağlağı, yapmacık, sahte mockery alay, lağ, lağlağı, gülünç taklit, maskaralık, komedi, rezalet mocking alaycı, alay etme mockingbird alaycı kuş mod şık modal (can/must gibi) kip belirteci, (s.) kiplerle ilgili, kip modality kiplik, şekil, keyfiyet modalization kipleştirme, kipselleştirme mode of combat dövüş nevi mode of life hayat tarzı mode of payment ödeme şekli mode transformer mod çevirici, mod transformatörü mode usul, minval, tarz, yol, tahar, tavır, metot, biçim, görkem, nev, form, moda, deb, rejim model airplane model uçak model on -e örnek almak model örnek, model, model, manken, kalıp, tip, model, modelini yapmak, kalıbını çıkarmak, modellik etmek, modellik yapmak modem modem moderate orta, görüşleri aşırıya kaçmayan, ılımlı, ılımlı kimse, makul kimse, hafifletmek," }, { "text": "azaltmak, hafiflemek, azalmak moderately bir dereceye kadar, kısmen, biraz moderateness ılımlılık moderation ılımlılık moderator moderatör, ılımlayıcı, arabulucu, başkan, reis modern çağdaş, modern modernism çağcılık, modernlik, yenilik, ilericilik modernist yenilik taraftarı modernity çağdaşlık, modernlik, yenilik modernization modernleş(tir)me, çağdaşlaştırma modernize yenileştirmek, modernize etmek modest alçakgönüllü, ılımlı, makul, sade, yalın, gösterişsiz modesty alçakgönüllülük modicum bir parça, azıcık miktar modifiable değiştirilebilir modification değiştirme, değişiklik modifier anlam değiştirici, niteleyici modify değişiklik yapmak, değiştirmek modish modaya uygun, moda modiste kadın terzisi/şapkacısı modular system modüler jüye modular modüler modularity modülerite, birimsellik modulate modüle etmek, ayarlamak modulated beam modüle elektron demeti, kiplenik demet modulating wave modüle edici dalga, kipleyici dalga modulation meter modülometre modulation modülasyon, kiplenim modulator modülatör, kipleyici module construction modül yapı module ölçü birimi, modül mobilya, (uzay aracında) modül modulus of elasticity esneklik modülü modulus of rupture kopma modülü modulus modül, oran birimi modus operandi icra yolu, hareket tarzı modus vivendi geçici anlaşma, yaşayış tarzı Mogol Moğol mogul çok zengin iş adamı mohair wool moher yünü mohair tiftik Mohammedan Müslüman moiety yarım, yarı, küçük parça, kısım, hisse moil ağır iş, yorucu iş, çalışıp didinmek moire calender muare kalenderi moire effect muare etkisi moiré harelendirmek, hareli, hareli kumaş moist rutubetli, nemli moisten nemlendirmek, rutubetlendirmek, ıslatmak moistener nemlendirici moistening nemlendirme, rutubetlendirme moistness nem, rutubet moisture resistance neme karşı dayanıklılık moisture resistant neme karşı dayanıklı moisture rutubet, nem moisturizer nemlendirici molality molallik molar conductance molar iletkenlik molar conductivity molar iletkenlik molar heat molar ısı molar motion kütlesel hareket, kütlesel devinim molar tooth öğütücü diş, azıdişi molar azıdişi molarity molarite, molarlık molasses şeker pekmezi, melas mold (Aİ) bkz.mould mole cricket danaburnu mole plough mol pulluğu, drenaj pulluğu mole ben, köstebek, muhbir, ajan molecular association moleküler birleşme molecular attraction moleküler çekim molecular biology moleküler biyoloji molecular bond moleküler bağ molecular current moleküler akım molecular energy moleküler dönünek molecular formula molekül formülü" }, { "text": "molecular mass moleküler kütle molecular structure molekül yapısı molecular theory molekül teorisi molecular weight molekül ağırlığı molecular moleküler, moleküle ait, moleküllü molecule molekül, özdecik molehill köstebek tepeciği moleskin moleskin, köstebek kürkü, kadife pantolon molest saldırmak, rahatsız etmek, ört.sarkıntılık etmek molestation cinsel taciz, tecavüz mollification yumuşatma, teskin mollify yumuşatmak, yatıştırmak, sakinleştirmek mollusc yumuşakça molluscan yumuşakçalarla ilgili, yumuşakça mollycoddle hanım evladı, erköyün, üstüne titremek, nazlı büyütmek molotov cocktail molotofkokteyli molt Aİ.bkz.moult molten metal erimiş metal molten erimiş, dökme molto çok molybdate molibdat molybdenite molibdenit molybdenum molibdenum, molibden mom (Aİ) anne moment of flexion eğilme momenti moment of force kuvvet momenti moment of inertia eylemsizlik momenti, atalet momenti moment of truth önemli karar anı moment kısa süre, an, önem momentarily bir anlık, geçici olarak momentary bir anlık, geçici momently her an, bir an için momentous önemli, ciddi momentum moment, devinirlik, hız momism anneye aşırı bağlılık momma ana, anne, arg.kadın, karı mommy Aİ.anne monachism ruhbaniyet Monaco Monako monad monad, tek hücreli organizma, zerre, atom monadic monadik monadnock monadnok, sertgen monadry tek kocalılık, tek evlilik monandrous tek kocalı, tek ercikli monar'chical krallık usulüne ait monarch tekerk, mutlak hükümdar monarchic monarşik monarchism monarşi, tekerklik, krallık jüyesi monarchist krallık taraftarı monarchy tekerki, monarşi monastomic tek atomlu monazite monazit Monday pazartesi, düşembe moneme anlambirim monetarism parasalcılık, monetarizm monetary erosion para erozyonu monetary policy para politikası monetary system para jüyesi monetary unit para birimi monetary parasal monetize para basmak, para çıkarmak money box kumbara money changer döviz alım satımcısı money grubber açgözlü, para canlısı money grubbing paragöz, açgözlü money in circulation dolaşımdaki para, tedavüldeki para money income parasal gelir money lender borç veren, faizci, murabahacı, mukriz money making para getiren money market para piyasası money no object para problem değil money on hand eldeki para money order para havalesi, havale emri money supply para arzı money para, pul, servet" }, { "text": "moneybag para çantası moneybags zengin kimse moneychanger sarraf moneyed paralı, zengin moneylender tefeci monger perakendeci tüccar mongol mongol Mongolia Moğolistan Mongolian Moğolca mongrel melez, kırma moniker takma ad, lakap moniliform tespih şeklinde monism monizm, bircilik monition uyarı, ihtar, davet, bildirim, uyarma, ikaz monitor display monitör göstericisi monitor roof tepe aydınlıklı çatı monitor sınıf başkanı, monitör, denetlik, (yayın/telsiz/vb.) izlemek, denetlemek, dinlemek monitory uyarıcı, ikaz edici monkey business dolap, hile, üçkâğıt monkey engine şahmerdan makinesi monkey flower miskotu monkey wrench ingiliz anahtarı monkey maymun, yaramaz çocuk, afacan monkfish kelerbalığı monkshood boğanotu mono mono monoatomic monoatomik, tekatomlu monobasic tekbazlı, monobazik monobloc monoblok, tek gövdeli monochromatic monokromatik, tekrenkli monochrome television siyah-beyaz sınalgı monochrome tek renkli, (sınalgı) siyah-beyaz monocle tek gözlük, monokl monoclinal monoklinal monocline eğik yapı monoclinic (kristal) monoklinik monocoque monokok monocotyledon tekçenekli, monokotiledon monocular tek gözlü monoculture monokültür, tek türlü tarım monocyte monosit monody tek sesli şarkı, monodi, ses aynılığı monofilament monofil monogamist tekeşli kimse monogamous tekevli monogamy tekeşlilik, monogami monogram (baş) harflerle yapılan marka monograph monografi monogynous tek karılı monolayer monomoleküler tabaka, tekkatman monolith tek parça taş, yekpare taş, monolit monolithic tek parça taştan, yekpare taştan monologize öz özüne konuşmak monologue monolog monomania saplantı deliliği, tek bir konu deliliği monomaniac sabit fikir delisi monomer monomer, tekiz monometalism monometaliz, tek maden jüyesi monometallism para için tek maden standardı monomial tekterimli, birterimli monomolecular monomoleküler monophobia yalnızlık korkusu monophthongization tekünlüleşme monoplane tek düzlemli uçak monopole tek kutup, tekucay monopolist tekelci monopolistic tekelci monopolize tekeline almak monopoly price tekel fiyatı monopoly tekel monorail monoray monosaccharide monosakkarit monosemic bir tek anlam taşıyan, tekanlamlı monosemy tekanlamlılık monosyllabic language tekheceli dil monosyllabic tekheceli monosyllable tek heceli sözcük monotheism tektanrıcılık monotheist tektanrıcı, tektanrıcılık monotone tekdüzelik, monotonluk monotonic monoton, tekdüze monotonous tekdüze, monoton monotony tekdüzelik, monotonluk monotreme tekdelikli, monotrem, tekdelikli, monotrem monotype monotip monovalent tekdeğerli monoxide monoksit monsoon muson monster canavar," }, { "text": "dev, azman, canavar ruhlu kimse monstrosity çirkin şey, zevksizlik timsali monstrous kocaman, dev, iğrenç, rezil, adi monstrously canavar gibi monstrousness canavarlık, korkunçluk montage kurgu, montaj month ay monthly ayda bir, aylık, aylık dergi monticule tümsek monument anıt, olağanüstü eser, dev yapıt monumental anıtsal, çok büyük, muazzam monzonite monzonit moo inek sesi, mö, (İİ) arg.aptal kadın mooch beleşe konmak, aşırmak mood ruhsal durum, ruh hali, hava, aksilik, huysuzluk, kip moodiness karamsarlık moody dakikası dakikasına uymaz, değişken, kaprisli, aksi, ters, huysuz moon about dalgın dalgın gezinmek moon away boşa geçirmek, boşa harcamak moon ay, uydu moonbeam ay ışını mooncalf aptal moonlight ay ışığı moonlighter ek iş yapan kişi moonlit ayışığı ile aydınlanmış, mehtaplı moonrise ayın doğması moonshine mehtap, saçma sapan söz, kaçak içki moonstruck çılgın, deli moonwalk ayda yürüyüş moony ayla ilgili, dalgın, kaçık, deli moor cock orman horozu moor hen orman tavuğu, su kuşu moor çalılık arazi, fundalık, arazi, kır, palamarla bağlamak moorage demirleme vergini, demir atma mooring demirleme, bağlama moorings gemi bağlama yeri moorland fundalık arazi, kır moose Amerika geyiği, mus moot point kararlaştırılmamış sorun, tartışma konusu moot tartışmalı, kuşkulu, tartışma meclisi, idare meclisi, görüşmek, müzakere etmek, ileri sürmek mop one's brow alnının terini silmek mop the floor with sb birini mat etmek mop up silip süpürmek, düşmanı temizlemek mop saplı tahta bezi, dağınık saç, saplı bezle silmek, bezle kurulamak, silmek mopboard süpürgelik, sıvadibi mope neşesiz, kederli olmak moped motorlu bisiklet, moped mopish üzüntülü, canı sıkkın, gamlı moppet kukla moquette moket, bir döşemelik kumaş, yünlü halı moraine buzultaş, moren moral defeat manevi yenilgi moral obligation manevi yükümlülük moral philosophy ahlak bilimi moral support moral takviyesi moral ahlaklı, törel, dürüst, ahlaklı, manevi, tinsel, alınacak ders, kıssadan hisse, ahlak dersi morale moral moralist moralist, ahlakçı morality ahlaklılık, erdem moralize ahlak dersi vermek, ahlakını düzeltmek morals ahlak morass bataklık moratorium borçların ertelenmesi, moratoryum" }, { "text": "moratory moratoryuma ait morbid hkr.iğrenç şeylere ilgi duyan, iğrenç morbidity hastalık oranı mordacious iğneleyici mordacity keskinlik, dokunaklılık mordancy keskinlik mordant dye mordan boyası mordant mordan, boyasaptar, keskin, iğneli, canyakıcı more and more gittikçe, gitgide more often than not çoğu zaman, genellikle more or less aşağı yukarı, yaklaşık, ortalama, oldukça more than meets the eye göründüğünden fazla more than one birçok defa more daha, daha çok more's the pity ne yazık ki morel siyah mantar morello vişne, albalı moreover bundan başka, üstelik, zaten morganatic dengi olmayan (evlenme) morgue morg, ölühane moribund ölmek üzere, ölüm halinde, can çekişmekte morn sabah morning dress frak morning gown sabahlık elbise morning paper sabah gazetesi morning star sabah yıldızı morning sabah Moroccan Faslı morocco leather sahtiyan Morocco Fas, maroken moron gerizekâlı, moron morose huysuz, somurtkan, aksi, suratsız moroseness huysuzluk, aksilik, somurtkanlık morpheme morfem, biçimbirim morphia addict morfinoman morphia morfin morphine morfin morphinist morfinman morpho- (önek) şekil, biçim, yapı morpho-phonemics biçimbilimsel sesbilim morpho-phonology biçimsel sesbilim morphogram morfogram morphologic morfolojik, biçimbilimsel morphological morfolojik, biçimbilimsel morphologist morfoloji uzmanı, biçimbilimci morphology morfoloji, biçimbilim morris dance bir halk dansı morrow yarın Morse code Mors alfabesi morsel lokma, parça, zerre mortal remains cenaze mortal fani, ölümlü, öldürücü, ölümcül, çok büyük, aşırı, fani, ölümlü, insan mortality ölümlülük, ölüm oranı mortally öldürücü biçimde mortar board harç teknesi mortar havan, dibek, ask.havan topu, harç, harç ile sıvamak mortgage bank ipotek bankası mortgage bond ipotekli tahvil, rehinli tahvil mortgage loan ipotekli kredi mortgage rehin, ipotek, rehine koymak, ipotek etmek mortgagee ipotekli alacaklı, ipotek alan mortgager ipoteğe veren, ipotekli borçlu mortgagor ipotek ettiren borçlu mortice zıvana, dişi, delik, zıvana açmak mortician cenaze kaldırıcısı mortification rezil olma, cezalandırma, kangren, küçük düşme mortify küçük düşürmek, utandırmak mortise and tenon joint zıvanalı geçme mortise chisel zıvana kalemi mortise gauge zıvana ölçüsü mortise joint zıvanalı geçme mortise lock gömme kilit mortise" }, { "text": "yuva, lamba, delik, zıvana, zıvana açmak mortising machine zıvana kılgası mortuary morg mosaic disease mozaik hastalığı mosaic mozaik Moscow Moskova Moslem Müslüman mosque cami mosquito net cibinlik mosquito sivrisinek moss yosun moss-grown yosunla örtülmüş mossiness yosunlaşma mosstrooper yağmacı, akıncı mossy yosunlu most en, en çok, çok, pek, son derece, s, adl, en çok, en fazla, çoğu mostly çoğunlukla, çoğu, çoğu kez motel motel moth güve moth-ball harp malzemesini depolamak moth-eaten eski püskü mothball güve ilacı, naftalin mother aircraft kumanda uçağı mother board ana levha, ana kart mother country anavatan, memleket mother liquor ana çözelti mother lode ana damar Mother Nature tabiat ana mother syrup ana şurup mother tongue anadili mother wit sağduyu mother ana, anne, kaynak, köken, ana, esas, annelik etmek, analık yapmak, hkr.annelik taslamak, doğurmak mother-in-law kaynana mother-of-pearl sedef, sedef motherhood annelik motherly ana gibi, anaya özgü mothery mayalı mothproof güveye karşı dayanıklı mothy güveli motif motif motile kendiliğinden hareket edebilen motility hareketlilik motion bar hareket kolu motion force hareket kuvveti motion picture sinema filmi motion devinim, hareket, işaret, önerge, işleme, çalışma, işaret etmek motional devimsel, hareketle ilgili motionless hareketsiz motivate harekete geçirmek, motive etmek motivated nedenli, gerekçeli motivation neden, güdüleme, güdü, motivasyon motive power tahrik gücü motive neden, güdü, dürtü, devindirici, hareket ettirici motivity işletme gücü motley çeşit çeşit, yüz çeşit, her tür motocross motosiklet yarışı, motokros motor body motor gövdesi motor insurance trafik kaza sigortası motor nerve motor sinir motor neuron motor sinir hücresi motor oil motor yağı motor power motor gücü motor pulley motor kasnağı motor scooter skuter, hafif motosiklet motor shaft motor mili motor vehicle motorlu taşıt motor kozgaltka, motor, hareket ettirici, motorlu, otomobille gezmek/gitmek motor-driven motorlu motorbike motosiklet motorboat deniz motoru, motor motorbus otobüs motorcade araba korteji, konvoy motorcar factory otomobil fabrikası motorcar otomobil, araba motorcycle motosiklet motored motorlu motoring araba kullanma, sürücülük motorist" }, { "text": "otomobil sürücüsü, haydavcı motorize motorla donatmak, motorize etmek motorized motorize, motorlu motorless motorsuz motorman vatman, makinist motorship dizel motorlu gemi motorway otoyol mottle benek, beneklemek mottled benekli, alacalı motto düstur, parola, slogan mouflon muflon, yabani dağ koyunu moujik mujik, Rus köylüsü mould bahçe toprağı, küf, kalıp, dökme kalıp, kalıba dökmek, kalıba sokmak mouldboard saban kulağı, saban bıçağı moulder çürümek, dökülmek mouldiness küf tutma, tekdüzelik moulding kalıplama, silme, pervaz mouldy küflü, küflenmiş moult tüylerini dökmek mound tümsek, tepecik, yığın mount a horse ata binmek mount guard nöbetçi olmak mount Olympus Uludağ mount dağ, tepe, binek hayvanı, binmek, çıkmak, tırmanmak, (up ile) yükselmek, monte etmek, takmak, kurmak, kakmak, yerleştirmek, takmak, çerçeve, altlık mountain ash üvez mountain chain dağ silsilesi mountain cock çalıhorozu, orman horozu mountain crystal neceftaşı mountain lion dağ aslanı, puma mountain range sıradağ, dağ silsilesi mountain sickness yükseklikten gelen rahatsızlık mountain tourism dağ turizmi mountain dağ, cebel mountained dağlık mountaineer dağcı mountaineering dağcılık mountainous dağlık mountebank şarlatan, sahte doktor mounted gem kakma taş mounted police atlı sakçı mounted troops süvari, atlı asker mounted ata binmiş, atlı, binmiş, takılı mounting montaj, kurma, takma mourn (for/over ile) yasını tutmak mourner cenazeye katılan kimse, yaslı kimse mournful yaslı, hüzünlü, kederli mourning dress matem elbisesi mourning yas, yas giysisi mouse color koyu gri mouse fare mouser avcı kedi mousetrap fare kapanı moustache bıyık mousy (hkr.) sessiz, sıkıcı, çekingen, (saç/kıl) mat kahverengi mouth cavity ağız boşluğu mouth organ ağız mızıkası, armonika mouth ağız, fem, giriş yeri, dırdır etmek, zırlamak, sürekli aynı şeyleri söylemek, dudaklarını kıpırdatmak mouth-watering ağız sulandırıcı, nefis mouthful ağız dolusu lokma, söylenmesi güç ve çok uzun sözcük mouthorgan ağız mızıkası mouthpiece ağızlık, sözcü mouthwash gargara mouthy geveze movable bridge yüzer köprü, hareketli köprü movable kidney mobil böbrek movable property taşınır mallar, menkul mülkiyet movable menkul, taşınır, taşınır eşya move along ilerlemek move heaven" }, { "text": "and earth çalmadık kapı bırakmamak move in eve taşınmak, yerleşmek move off ayrılmak, hareket etmek move on değiştirmek, yenilemek, göndermek, kovmak move out evden taşınmak, dışarı çıkmak move to taşınmak, harekete geçirmek move with the times zamana ayak uydurmak move hareket ettirmek, kımıldatmak, oynatmak, hareket etmek, kımıldamak, ilerlemek, yürümek, başmak, gitmek, ilerlemek, gelişmek, sona yaklaşmak, taşınmak, birlikte olmak, zamanını geçirmek, etkilemek, duygulandırmak, önermek, kımıldama, hareket etme, hareket, (satranç) hamle, taşınma, hareket, girişim moveable bkz.movable movement hareket, hareket, eylem, faaliyet, tempo, ritm, hareket, bölüm, kısım, mekanizma mover kozgaltka, hareket ettiren, teklif eden movie camera film makinesi, kamera movie director film yönetmeni movie goer sinemasever movie projector gösterici movie star film yıldızı movie (Aİ) film, yanka movies sinema moving coil döner bobin, oynak bobin moving picture camera film kamerası moving picture sinema moving staircase yürüyen merdiven moving dokunaklı, acıklı, duygulandırıcı, hareket eden, oynak mow down öldürmek, yok etmek mow biçmek mower çim biçme makinesi mowing machine ekin biçme kılgası Mr Bay, By Mrs (evli) Bayan, Bn Ms (bekâr) Bayan, Bn mu Yunan alfabesinde m harfi much ado about nothing kuru gürültü much as -e rağmen much in request revaçta, tutulan much of a muchness Ayvaz kasap hep bir hesap much the same hemen hemen aynı much to my regret üzülerek söyliyeyim, maalesef much çok, köp, hemen hemen, birçok yönden, pek, çok, fazla muchly hayli, oldukça mucilage zamk mucin musin muck about aptalca davranmak, saçmalamak muck around aptalca davranmak, saçmalamak muck in birlikte çalışmak muck up pisletmek, kirletmek, berbat etmek, içine etmek muck pislik, hayvan boku, gübre mucker çamur kimse, pislik kimse, kaba kimse muckrake skandala sebep olmak mucous membrane sümükdoku, mukoza mucous sümük salgılayan, balgamlı, sümüklü mucus sümük mud dredger çamur ekskavatörü mud flat çamur tabakası mud çamur muddiness pislik, çamurluluk muddle through üstesinden gelmek, atlatmak muddle up dağıtmak, karıştırmak muddle dolaşıklık," }, { "text": "karmakarışıklık, dağınıklık, düzensizlik, karmaşa, şaşkınlık, sersemlik, dolaşık, cancal, (up ile) dağıtmak, karıştırmak, kafasını karıştırmak, şaşkına çevirmek muddleheaded sersem, kalın kafalı, geri zekalı muddy çamurlu mudguard İİ.çamurluk muezzin müezzin muff manşon, el kürkü, becerememek muffle (sesi) boğmak, hafifletmek muffler atkı, fular, Aİ.susturucu mufti müftü, sivil elbise mug kulplu bardak, maşrapa, bir maşrapa dolusu, arg.yüz, surat, (İİ) enayi, avanak, saldırıp, soymak mugger soyguncu, Hint timsahı mugginess sıcaklık, rutubet, bunaltı muggins ahmak, budala muggy (hava) kapalı, boğucu, bunaltıcı Muhammadan Müslüman mulberry dut mulch saman ya da kuru yaprak örtüsü mulct cereme, dolandırmak mule katır muleteer katırcı mull over üzerinde düşünmek mull (bira ya da şarabı) baharatla kaynatmak mullah molla mullein sığırkuyruğu muller havaneli, öğütme taşı mullet tekir balığı mulligan güveç mullion pencere bölmesi mullite mullit mullock çöp, tullantı, zibil multangular çok açılı, poligonal multi- (önek) çok multi-access çoklu erişim multi-address çoklu adres multi-band çok-bantlı multi-blade çok kanatlı multi-purpose çok maksatlı multicellular çökgözeli, çok hücreli multichannel çok arnalı, çok oluklu multicolour çok renkli multicoloured çok renkli, alaca multidimensional çok boyutlu multidrop line çok bağlantılı hat multifactorial çok genli, çoketmenli multifarious çeşitli, türlü, çeşit çeşit multifilament çok filamentli multiform çeşitli biçimlerde görünen, çok biçimli multifunction çok fonksiyonlu, çok işlevli multilateral çok yanlı multilateralism çok yanlılık multilayer çok tabakalı multilevel çok düzeyli, çok seviyeli multilingual bir çok dili kapsayan, çok dilli, bir çok dil konuşabilen multilingualism çokdillilik multimeter multimetre multimillionaire mültimilyoner multinational bank çokuluslu banka multinational corporation çokuluslu şirket multinational çokuluslu multinomial çok terimli, katlıterim, maltinomiyal multiphase çok aşamalı, çok fazlı, çokevreli multiplane çok düzlemli, çok kanatlı uçak multiple access çoklu erişim multiple address çok adres multiple circuit çok katlı devre multiple production seri üretim multiple root çokkatlı kök multiple sclerosis çoklu sertleşim, multipl skleroz multiple shop şube, mağaza zincirinden biri multiple tool lathe çok takımlı torna multiple valued çokdeğerli multiple çok, birçok, çeşitli, kat multiple-choice" }, { "text": "çoktan seçmeli multiple-purpose çok maksatlı multiplet multiplet, çoklu multiplex katmerli, çok katlı şey, kat kat multipliable çoğaltılabilir multiplicand (matematik) çarpılan multiplicate çoklu multiplication table çarpım kestesi, çarpma çizelgesi multiplication çarpım, çarpma, vurma, artış, çoğalma multiplicative çarpımsal, çarpmayla ilgili multiplicity çokluk, çeşitlilik multiplier (matematik) çarpan multiply (by ile) çarpmak, çoğalmak, artmak, çoğaltmak, artırmak, üremek multipoint çok çekitli multipolar çok kutuplu, çokucaylı multiposition çok konumlu multiprocessing çoklu işlem multiprocessor çoklu işlemci multiprogramming çoklu bağdarlamalama multiracial çok ırklı multistage çok aşamalı, çok kademeli multistation çok istasyonlu multistorey (bina) çok katlı multitasking çokgörevli multitude çok sayı, çokluk, kalabalık multitudinous çok, pek çok multivalent çokdeğerlikli, polivalan multivariate çokdeğişkenli mum (İİ) anne Mum's the word Aman kimse duymasın mumble mırıldanmak, ağzında gevelemek mumbojumbo anlamsız ve karışık söz, put mummer maskeli aktör mummery soytarılık, maskaralık, anlamsız tören mummification mumya yapma, mumyalaşma mummify mumyalamak mummy mumya, (İİ) anne mump surat asmak mumps kabakulak munch hatır hutur yemek mundane günlük, olağan, sıradan, sıkıcı mungo mungo, paçavra yünü, rejenere yün municipal administration yerel yönetim municipal board belediye encümeni municipal corporation yerel yönetim municipal council belediye kurulu municipal elections belediye saylavları municipal police belediye zabıtası municipal belediye/kent ile ilgili municipality belediye munificence cömertlik, eliaçıklık munificent cömert, eliaçık muniment senet, vesika munitions ask.mühimmat, cephane mural duvara yapılmış resim, duvar resmi, fresk murder in the first degree taammüden adam öldürme murder adam öldürme, cinayet, çok zor iş, ölüm, katletmek, öldürmek, içine etmek, katletmek murderer katil murderess kadın katil murderous cinaî, öldürücü murex dikenli salyangoz muriatic acid tuzruhu murky karanlık, nahoş, utanç verici, karanlık murmur mırıldanma, mırıltı, söylenme, mızmızlanma, mırıldanmak, homurdanmak, söylenmek murmurous uğultulu, homurtulu murphy patates muscle fatigue kas yorgunluğu muscle spasm kas spazmı muscle tone kas tonusu muscle kas, adale, güç, kuvvet muscle-bound kasları çok gelişmiş muscovite muskovit, mika muscular atrophy kas atrofisi muscular coordination kas kooridanasyonu muscular force kas kuvveti muscular" }, { "text": "system kas jüyesi muscular tissue kas dokusu muscular kaslarla ilgili, kaslı, adaleli, güçlü muscularity kasların gelişmiş olması musculature adale yapısı muse (over/up/upon ile) derin derin düşünmek, derin düşüncelere dalmak museum müze mush ezme mushroom bulb göbelek şeklinde ampul mushroom cloud göbelek şeklinde nükleer bulut mushroom house gecekondu mushroom town mantar kent mushroom mantar, göbelek, göbelek gibi bitmek, hızla çoğalmak mushy lapa gibi, yumuşak, aşırı duygusal music box müzik kutusu music hall müzikhol music set müzik seti music stand nota sehpası music stool piyano iskemlesi music küy, nota, makam musical müzikal, müzikle ilgili, müzikli, müzik sever, müziğe yetenekli, tatlı, hoş, uyumlu, müzikal musicale özel resital musicalness müzik yeteneği musician müzisyen musicology müzikbilim musk deer misk geyiği musk ox misk sığırı musk plant misk otu musk rat misk sıçanı musk rose misk gülü musk misk muskeg yosunlu bataklık musket eski tip tüfek musketeer silahşör muskmelon şamama, miskkavunu muskrat misksıçanı musky misk kokulu Muslim Müslüman muslin muslin muss karışıklık, düzensizlik, kargaşa, buruşturmak, karıştırmak mussel midye must (zorunluluk/gereklilik belirtir) -meli, -malı, (tahmin belirtir) -meli, -malı, gerekli şey, yapılması gereken şey mustache Aİ.bıyık mustang mustang, küçük ve vahşi bir tür Amerikan atı mustard gas iperit, hardal gazı mustard plaster hardal yakısı mustard seed hardal tohumu mustard hardal muster roll ordu defteri muster toplanmak, bir araya gelmek, toplamak mustiness küflülük, eskilik, köhnelik musty küf kokulu, küflü mutability değişebilirlik, kararsızlık mutable değişebilir, kararsız mutagen mutasyona yol açan madde mutant mutasyona uğramış, mutasyona uğramış gen mutate değişmek, dönüşmek mutation değişme, dönüşme, değişinim, mutasyon mute shot sessiz çekim mute sessiz, (harf) okunmayan, dilsiz, sesini kısmak, azaltmak muted (ses/renk) yumuşatılmış mutilate kötürüm etmek, sakatlamak, bozmak, içine etmek mutilation sakatlama, kötürüm etme, bozma, değiştirme mutineer isyancı, asi, kıyamcı mutinous asi, isyankâr mutiny isyan, ayaklanma mutt mankafa kimse, ahmak mutter mırıldanmak, söylenmek, homurdanmak mutton chop koyun pirzolası mutton koyun eti muttonhead ahmak" }, { "text": "kimse mutual aid karşılıklı yardım mutual building yapı kooperatifi association mutual friend müşterek dost mutual funds menkul kıymetler, yatırım fonları mutual inductance karşılıklı endüktans mutual trust karşılıklı güven mutual ortak, karşılıklı mutuality karşılıklı olma mutually karşılıklı muzzle velocity ilk hız muzzle hayvan burnu, burunsalık, top/tüfek ağzı, burunsalık takmak, susturmak, çanına ot tıkamak muzzle-loader ağızdan dolma top/tüfek muzzy sersem, sarhoş, kasvetli my eye yok canım!, hadi ordan!, inanamıyorum! my God Aman allahım My goodness Tanrım!, Allahım! Yarabbim! my humble self bendeniz, naçizane kendim My Lord Efendim my benim, aman! myalgia kas ağrısı mycelium miselyum mycology mikoloji, mantarbilim mycose mantar mycosis mantar hastalığı myeline miyelin myelitis omurilik iltihabı, omurilik yangısı, miyelit myelon omurilik mylonite milonit, ezik kayaç myo- (önek) kas myocarditis miyokart iltihabı myocardium miyokart, kalp kası myoglobin miyoglobin myoma miyom myope miyop kimse, uzağı iyi göremeyen kimse myopia miyopluk, uzağı iyi görememe myopic miyop myosin miyosin myriad çok, sayısız, çok sayı myriapod çokayaklı, çokayaklı böcek myrrh mürrüsafi, mür, merağacı myrtle mersin ağacı myself ben, kendim, kendimi, kendime, özüm, özümü, özüme mysterious esrarengiz, gizemli mystery play dinsel tiyatro oyunu mystery sır, giz, anlaşılmaz şey, gizem, esrar mystic gizemli, mistik, gizemcilikle ilgili, gizemci mystical gizemcilikle ilgili, gizemli mysticism tasavvuf, gizemcilik mystify meraklandırmak, şaşırtmak mystique hüner, marifet, mistik myth söylence, mit, efsane, uydurma şey, masal mythical efsanevi, söylencesel, uydurma mythological mitolojik mythology mitoloji, söylenbilim Mytilene Midilli adası nab enselemek, yakalamak nacelle beşik, sepet, kaporta nacre sedef nacreous sedefli nadir nadir, semtikadem, ayakucu nag hasta yaşlı at, at, beygir, (at ile) başının etini yemek, dırdır etmek, rahat vermemek naiad denizkızı nail brush tırnak fırçası nail clipper tırnak makası nail clippers tırnak makası nail down to söyletmek nail down çivilemek nail file tırnak törpüsü nail polish oje, tırnak cilası nail puller çivi sökeceği, kerpeten nail scissors tırnak makası nail up çivilerle kapatmak, çivileyerek asmak nail tırnak," }, { "text": "çivi, (to/on ile) çivilemek, mıhlamak, çakmak nainsook nansuk naive saf, bön, toy naivete saflık naked eye çıplak göz naked writer alivre opsiyon satıcısı naked çıplak namable isimlendirilebilir nambypamby yapmacıklı, duyarlı, karakteri güçsüz name day hesap günü name plate tabela name ad, isim, ün, şöhret, nam, ünlü kişi, ad vermek, adını vermek, ad koymak, adlandırmak, adını söylemek, seçmek, atamak named adında namedrop ünlü kişileri tanıdığını belirterek hava atmak nameless adsız, bilinmeyen, meçhul, anlatılamaz, tarifi olanaksız namely yani nameplate tabela namesake adaş naming adlandırma nankeen nankin, pamuk bezi nanny goat dişi keçi nanny dadı nano- (önek) nano, çok küçük nanometer nanometre nanosecond bilyonsaniye nap kestirmek, şekerleme yapmak, kısa uyku, kestirme, şekerleme napalm bomba yapımında kullanılan yanıcı madde, napalm nape ense napery sofra örtüleri ve peçeteleri naphtha nafta, neftyağı naphthalene naftalin naphthalenic acid naftalin asidi naphthalenic naftalinle ilgili naphthalic acid naftalik asit naphthalic naftalik, nafta naphthaline naftalin naphthene naften naphthol dye naftol boyası naphthol naftol napkin peçete, bebek bezi Naples Napoli şehri napless finish tüysüz apre napless tüysüz nappe nap, örtü napped tüylü, tüylendirilmiş napping machine tüylendirme kılgası napping tüylendirme, şardonlama nappy bebek bezi narcissism narsisizm, özseverlik narcissist narsist narcissus nergis narcosis narkoz, uyuşukluk narcotic uyuşturucu, uyuşturucu ile ilgili, narkotik narcotism uyuşturucu madde kullanma alışkanlığı narcotize ilaçla uyuşturmak nard hintsümbülü nares burun delikleri narghile nargile nark jurnalcı, muhbir, ihbar etmek narrate anlatmak, aktarmak narration anlatma, anlatım, öyküleme, anlatı narrative öykü, anlatı, öyküsel, öykü biçiminde, öykülü narrator anlatıcı narrow band dar bant narrow film amatör filmi, dar film narrow gauge dar hat, ray aralığı narrow vowel dar ünlü narrow dar, sınırlı, az, anca yeten, kıt kanaat, daralmak, daraltmak narrow-gauge film amatör filmi narrow-minded dar görüşlü, bağnaz, eski kafalı narrowly zar zor, anca, darı darına narrowness darlık, sınırlama, kısıntı narthex narteks, dış dehliz, son cemaat yeri nary hiçbir nasal cavity burun boşluğu nasal passage geniz" }, { "text": "nasal septum burun direği nasal burunla ilgili, genzel, genizsel nasalization genizsilleşme nasalize genizden çıkarmak nascent doğan, gelişmeye başlayan nasofrontal burun ve alın bölgesine ait nasopharynx üstyutak nastiness kirlilik, berbatlık, hainlik, yaramazlık nasturtium latin çiçeği nasty sea dalgalı deniz nasty pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, pis, iğrenç, açık saçık, edepsiz, terbiyesiz, ahlaksız, ağır, ciddi, tehlikeli natal doğumdan olan, doğuşa ait natality doğum oranı natant suda yüzen natation yüzme natatorium üstü kapalı yüzme havuzu nates kalça, kıç, kaba et bölgesi nation millet, ulus national anthem milli marş national assembly millet meclisi national bank ulusal banka, milli banka national border ulusal sınır national conscience milli şuur national currency ulusal para national debt devlet borcu national defence milli savunma national economy milli ekonomi national holiday milli tatil national income milli gelir national language ulusal dil, milli dil national lottery milli piyango national monopoly devlet tekeli national monument ulusal anıt national park ulusal park, milli park national product milli hasıla national security milli güvenlik national service askerlik hizmeti national socialism nasyonal sosyalizm national sovereignty ulusal egemenlik national ulusal, yurttaş, uyruk nationalism milliyetçilik, ulusçuluk nationalist milliyetçi, ulusçu nationalistic aşırı milliyetçi nationality milliyet, ulusallık, ulus, uyrukluk nationalization ulusallaştırma, millileştirme, devletleştirme nationalize devletleştirmek, kamulaştırmak nationwide yurtçapında, tüm yurtta gerçekleşen native ability Allah vergisi yetenek native country anayurt, anavatan native land anavatan native language anadili native plant yerli bitki, bir ülkede yetişen bitki native speaker ana dilini konuşan kişi native yerli, doğuştan, (to ile) -e özgü, -de yetişen Nativity İsa'nın doğumu natrolite natrolit natter laklak etmek, gevezelik etmek natty şık, zarif, iyi giyimli natural ageing doğal yaşlanma natural child piç natural colour doğal renk natural death tabii ölüm natural disaster doğal felaket natural disasters tabii afetler natural frequency doğal frekans natural gas doğal gaz, yergazı natural harbour doğal liman, tabii liman natural history tabiat bilgisi, doğa bilgisi natural immunity" }, { "text": "doğal bağışıklık natural language doğal dil, tabii dil natural law doğa kanunu natural light doğal ışık natural number doğal sayı natural period doğal periyot, doğal dönem natural person gerçek kişi, hakiki şahıs natural philosopher doğa araştırmacısı natural philosophy fen, tabiat bilgisi natural resources doğal kaynaklar natural rights tabii haklar natural science doğa bilimleri natural sciences doğal bilimler natural selection doğal ayıklanma natural silk doğal ipek natural sources doğal kaynaklar natural state doğal hal natural wave doğal dalga natural wavelength doğal dalga boyu natural doğaya özgü, doğal, olağan, normal, doğal, doğuştan, doğuştan yetenekli kişi, başarılı kişi, (bir işe) çok uygun kişi/şey naturalism doğalcılık, doğacılık naturalist doğa bilimleri uzmanı, natüralist, doğalcı naturalization yurttaşlığa kabul naturalize yurttaşlığa kabul etmek, benimsemek, kabul etmek naturally doğal olarak, doğallıkla naturalness doğallık nature protection doğayı koruma nature worship doğaya tapma, doğacılık nature tabiat, doğa, yaradılış, doğa, mizaç, özellik, tür, çeşit, tip naturism çıplak yaşama öğretisi, çıplak yaşama, doğacılık naught hiç, hiçbir şey, sıfır naughtiness yaramazlık, haylazlık naughty yaramaz, haylaz, şıltak, edepsiz, ahlaksız nauplius nauplius nausea mide bulantısı nauseate mide bulandırmak nauseous mide bulandırıcı, tiksindirici, iğrenç nautical almanac seyir kitabı nautical chart deniz haritası nautical mile deniz mili nautical twilight deniz tanı nautical gemi/gemici/gemicilik/deniz/ denizcilikle ilgili naval academy deniz harp okulu naval architecture gemi mühendisliği naval armament deniz kuvvetleri naval base deniz üssü naval brass gemici pirinci naval forces deniz kuvvetleri naval officer deniz subayı naval power deniz gücü naval reserves deniz yedek kuvvetleri naval bahriyeye/donanmaya ait nave tekerlek başlığı, tekerlek poyrası, nef navel orange çekirdeksiz portakal navel string göbek kordonu navel göbek navicular kayık şeklinde navigability gemi seferine elverişlilik navigable gemilerin yüzebileceği kadar derin navigate (gemi/uçak/vb.) yönlendirmek, yönünü belirtmek/söylemek navigation light seyir feneri navigation deniz ya da uçak yolculuğu, sefer, denizcilik, gemicilik, dümencilik navigational aid seyir yardımcısı navigator (gemi/uçak/vb.) rotacı, dümenci navvy ağır işçi, mekanik ekskavatör navy" }, { "text": "blue lacivert, koyu mavi navy yard tersane navy deniz kuvvetleri, bahriye, deniz filosu, donanma nay yok, hayır, hatta, üstelik, olumsuz oy, olumsuz oy veren kimse Nazi Nazi ne'er do-well adam olmaz, serseri ne'er hiç, asla ne'er-do-well işe yaramaz kimse neap tide küçük gelgit neap on beş günde bir oluşan near at hand yakında Near East Yakındoğu near future yakın gelecek near money para benzeri near the knuckle açık saçık, yakası açılmadık near yakın, daha yakındaki, yakın, yakında, yanında, yakınında, yaklaşmak nearby 4yakın, yakında nearly hemen hemen, neredeyse nearness yakınlık nearsighted miyop neat temiz, derlitoplu, düzenli, tertipli, düzensever, zeki, etkileyici, (içki) katıksız, sek, (Aİ) çok iyi, süper neat's leather öküz derisi neat's-foot oil sığır ayağı yağı neatness düzenlilik, biçimlilik, açıklık, yalınlık nebula bulutsu, nebula nebulous belirsiz, açık ve net olmayan, kapalı necessarily mutlaka, ille de necessary gerekli, zorunlu, kaçınılmaz, vazgeçilmez necessitate gerektirmek, zorunlu kılmak necessitative gereklik kipiyle ilgili, gereklik kipi necessity zorluk, ihtiyaç, gereksinim, yoksulluk neck and neck at başı beraber, kafa kafaya, başa baş neck or nothing ya herrü, ya merrü neck boyun, giysi boynu, yaka, dil, kıstak neckerchief boyun atkısı, leçek necklace microphone boyun mikrofonu necklace kolye, gerdanlık necktie kravat neckwear kravat, boyunbağı necrology ölen kişi hakkında yazılan yazı necrophagous leşçil, leşle beslenen necropolis mezarlık necrosis kangren, doku çürümesi, nekroz nectar tanrıların içkisi, nektar, tatlı ve güzel içecek, nektar, balözü nectarine tüysüz şeftali nee kızlık soyadıyla need lüzum, gerek, ihtiyaç, gereksinim, yoksulluk, -e ihtiyacı olmak, gereksinim duymak, gereksinmek, -mesi gerekmek, -meli, -mali needful gerekli, elzem neediness fakirlik, yoksulluk needle bearing iğneli yatak, iğneli rulman needle eye iğne gözü, yurdu needle jet iğneli jikle needle nose pliers kargaburun needle valve iğneli supap needle dikiş iğnesi, iğne, şiş, tığ, ibre, pikap iğnesi, şırınga iğnesi needlefish zargana needlepoint oya işi, iğne dantelası needless to say tabii ki, söylemeye gerek yok needless gereksiz," }, { "text": "lüzumsuz needlework iğne işi, işleme needs ister istemez needy yoksul, fakir, kembağal nefarious kötü, çirkin, alçak, fena negate etkisiz duruma getirmek, yadsımak, reddetmek, inkâr etmek negation olumsuzluk, eksiklik, yokluk, inkâr, ret negative catalysis negatif kataliz negative charge negatif yük, eksi yük negative electricity negatif çıngı negative electron negatif çınca negative feedback negatif geribesleme, eksi geribesleme negative osmosis negatif geçişme negative pole negatif kutup negative resistance negatif direnç, eksi direnç negative sentence olumsuz tümce negative sign negatif işareti, eksi imi negative terminal negatif terminal negative negatif, olumsuz, olumsuz yanıt, (film) negatif negativism şüphecilik negator tersini alıcı negatory olumsuz, aksi negatron negatron neglect boşlamak, savsaklamak, ihmal etmek, yapmamak, yapmayı unutmak, boşlama, savsaklama, ihmal neglectful ihmalci, kayıtsız negligee sabahlık elbise, ev kıyafeti negligence savsaklama, boşlama, özensizlik, dikkatsizlik, ihmal, kayıtsızlık negligent ihmalci, kayıtsız, dikkatsiz negligible önemsiz, sözünü etmeye değmez, kayda değmez negotiability ciro edilebilirlik, devredilebilirlik negotiable ciro edilebilir, devredilebilir, satılabilir, (yol/vb.) geçilebilir negotiate görüşmek, akdetmek, rahatça geçmek negotiating bank aracı banka, iştira bankası negotiation görüşme, ciro etme, devretme negotiator delege, murahhas, arabulucu Negress zenci kadın Negro zenci negroid zenciye benzer neigh kişnemek, kişneme neighbor bkz.neighbour neighbour komşu neighbourhood komşular, konu komşu, komşuluk, çevre, yöre, semt neighbouring (yer) yakındaki, komşu neighbourly dostça neither fish nor fowl ne idüğü belirsiz neither nor ne ne, ne ne de neither (ikisinden) hiçbiri, hiçbir, hiçbiri, de değil, ne de ... nekton nekton nematic crystal nematik kristal nematic nematik nematode disease nematodoz nematode mematot, iplikkurdu nemesis gözü korkutan düşman neodymium neodim neogrammarian yeni gramerci neolith neolitik çağa ait alet neolithic period cilalı taş devri neolithic cilalı taş devrine ait neologism yeni sözcük/deyim/ifade, bir sözcüğün yeni anlamı, yeni sözcük/anlamların kullanımı neologisms yeni sözcükler neon bulb neon ampulü neon glow lamp neon lambası neon lamp neon lambası neon light neon ışığı neon sign neon reklamı neon tube neon tüpü neon neon neoplasm" }, { "text": "neoplazma, tümör neoprene neopren neper neper nephelometer nefelometre nephelometry nefelometri, bulanıklıkölçüm nephew erkek yeğen nephology nefoloji nephometer nefometre nephoscope nefeskop nephralgie böbrek ağrısı nephrectomy böbrek ameliyatı, böbrek taşı ameliyatı nephrite nefrit nephritic böbrekle ilgili nephritis nefrit, böbrek iltihabı nephron nefron nepotic kohumbaz nepotism yakınlarını kayırma, hısım akraba kayırıcılığı, kohumbazlık, dayıcılık nepotist kohumbaz neppy nopeli Neptune Neptün neptunium neptünyum nerd ebleh, sarsak, ahmak, kanmaz, kemakıl, sefih Nereid su perisi neritic neritik, sığdeniz nervation sinir biçimi, damar şekli nerve cell sinir hücresi nerve centre sinir merkezi nerve chord sinir kordonu nerve endings sinir uçları nerve fibre sinir lifi nerve sensation sinir duyarlılığı nerve tire sinir yorulması, sinir hastalığı nerve tissue sinirdoku nerve sinir, arsızlık, yüzsüzlük, küstahlık, cüret, sinirlere hakim olma, cesaret vermek nerved sinirli nerveless zayıf, güçsüz, cansız, dermansız, etkisiz nervous breakdown sinirsel çöküntü, ağır sinir bozukluğu nervous system sinir jüyesi nervous tissue sinir dokusu nervous sinirlere ilişkin, sinirsel, heyecanlı, ürkek, sinirleri gergin nervousness sinirlilik, çekingenlik, ürkeklik nervure yaprak damarı, böcek kanadının siniri nervy asabi, sinirli, çekingen, ürkek nescience bilgisizlik, cahillik nescient cahil, bilgisiz ness çıkıntı, burun nest egg fol, birikim, tasarruf nest yuva, yuva yapmak nesting gömme, yuvalama nestle yerleşmek, daldalanmak, kurulmak, barındırmak, sığındırmak, yaslamak, dayamak nestling kuş yavrusu, kuşcağız net cash net ödeme net curtain tül perde net domestic output yurtiçi net hasıla net income net gelir net interest rate net faiz oranı net interest net faiz net national product net milli hasıla, safi milli hasıla net output net hasıla net price net fiyat net proceeds net hasılat net profit net kâr, safi kâr, safi kazanç net receipts net hasılat net sales net satışlar net silk has ipek net weight net ağırlık, safi sıklet net yield net getiri, net verim net ağ, file, tuzak, (ağ ile) yakalamak, net, katıksız, kesintisiz, kazanmak, kâr etmek nether world cehennem nether alt, aşağı, alttaki," }, { "text": "aşağıdaki Netherlands Hollanda netting ağ örgüsü, cibinlik nettle cloth amerikanbezi nettle rash kurdeşen nettle ısırgan, kızdırmak, öfkelendirmek, sabırsızlandırmak, kıl etmek network ağ, şebeke neural ectoderm nöron dışderisi neural impulse sinirsel tepi, sinirsel itki neural sinirsel neuralgia nevralji, sinir ağrısı neuralgic nevraljik neuralgie sinir ağrısı, nevralji neurasthenia nevrasteni neuritis sinir iltihabı neuro- (önek) sinir neurologist nörolog, sinir hastalıkları uzmanı neurology sinirbilim, nevroloji neurosis nevroz, sinirce neurotic nevrozlu, sinirceli neuter eril/dişil olmayan, yansız, nötr, cinsiyetsiz, eşeysiz, ne eril ne dişil sözcük, nötr sözcük, iğdiş etmek neutral atom nötr atom neutral axis nötr eksen neutral conductor nötr iletken neutral equilibrium nötr denge neutral matter nötr madde neutral oxide nötr oksit neutral point nötr çekit neutral solution nötr çözelti, yansız çözelti neutral state nötr durum neutral yansız, tarafsız, yansız, nötr, (vites) boşta, vitesin boşta olması, tarafsız ülke/kimse neutralism yansızlık neutrality agreement tarafsızlık anlaşması neutrality (savaş/vb.'de) tarafsız olma, yansızlık neutralization yansızlaşma, nötrleşme neutralize etkisiz hale getirmek, yansızlaştırmak neutralizing agent nötrleştirici madde neutralizing nötrleştirici neutrally taraf tutmadan neutrino nötrino neutron bomb nötron bombası neutron density nötron yoğunluğu neutron number nötron sayısı neutron nötron nevada nevada neve buzkar, neve never darken sb's door birinin semtine bile uğramamak never mind zararı yok!, boş ver!, aldırma, sağlık olsun never miss a trick çöp atlamaz olmak never asla, hiç, hiçbir zaman never-ending hiç bitmez, ebedi nevermore bir daha hiç nevertheless bununla birlikte, yine de new blood taze kan new comers yeni gelenler new model yeni model new moon hilal, ayça New Testament Yeni Ahit new town yeni şehir, yeni kent New World Yenidünya, Amerika new year yeni yıl, yılbaşı New Zealand Yeni Zeland new yeni, taze, yaş, yeni, acemi, yeni olarak, yeni newborn yeni doğmuş newcomer yeni gelen newel post tırabzan babası newel merdiven sereni, merdiven babası newfangled yeni, alışılmamış, uyduruk newly published yeni basılmış newly yakınlarda, yeni, yeni bir" }, { "text": "biçimde newlywed yeni evli news agency haber ajansı news bulletin haber bülteni news cast haber yayını, ajans haberleri news conference basın toplantısı news item haber news service haber servisi news haber, yenilik newsagent gazete/dergi, /vb.satıcısı, gazeteci newsboy gazete dağıtan çocuk/adam newscast haber yayını newscaster haber spikeri newspaper advertisement gazete ilanı newspaper vendor gazete bayii newspaper gazete, yenün newsprint gazete kâğıdı newsreel aktüalite/haber filmi newsstand gazete bayii newsworthy haber olabilecek değer ve önemde, haber olabilir, haber değeri olan newsy haberlerle dolu newt semender newton newton next door kapı komşu, bitişik next of kin en yakın akraba next to nothing hiç değerinde, hemen hemen hiç next to bitişik, yanında, -e yakın, hemen hemen next en yakın, en bitişik, bir sonraki, gelecek, önümüzdeki, sonra, bundan sonra next-door bitişik, yandaki nexus bağlantı çekidi, bağ niacin niyasin, nikotinik asid nib uç, kalem ucu nibble at ilgi duymak, benimsemek nibble (away/at/on ile) dişlemek, ufak parçalar koparmak, (at ile) ilgi duymak, ilgilenmek, benimsemek niblick golf sopası Nicaragua Nikaragua niccolite nikolit nice güzel, sevimli, tatlı, hoş, iyi, yakşı, ince, düşünceli, nazik, kibar, ince, duyarlı, nazik, kötü, nahoş, yanlış nicely hoş bir biçimde, iyi bir biçimde niceness incelik, titizlik, hoşluk nicety hassas çekit, hassaslık, titizlik, dakiklik, ayrıntı, hoş, güzel şey niche duvarda oyuk, uygun yer/iş/mevki Nichrome nikrom nick çentik, sıyrık, (İİ) kodes, çentmek, sıyırmak, (İİ) araklamak, yürütmek, sağlık yağdayı, form, kondisyon nickel arsenide nikel arsenit nickel bath nikel banyosu nickel bloom nikel filizi nickel carbonyl nikel karbonil nickel silver nikel gümüşü nickel steel nikel çeliği nickel sulphate nikel sülfat nickel sulphide nikel sülfür nickel nikel, beş sent nickel-plate nikel kaplamak nickel-plating nikelaj, nikel kaplama nickeling nikelaj, nikel kaplama nicknack bkz.knick-knack nickname takma ad, lakap, ad takmak, lakap takmak Nicosia Lefkoşe nicotine nikotin nicotinism nikotinle zehirlenme nictitate göz kırpmak nidify yuva yapmak nidus yuva niece kız yeğen niello kükürt alaşımı" }, { "text": "nifty çok iyi, çekici, etkileyici, acayip, süper niggard cimri, pinti kimse niggardly cimri, pinti, azıcık, değerinin çok altında nigger in the woodpile çapanoğlu, bityeniği nigger zenci niggle fazla titiz olmak niggling aşırı titiz, kılı kırk yaran nigh yakın, hemen hemen night after night her gece night and day hep, sürekli, gece gündüz, her zaman night bird gece kuşu night blindness gece körlüğü night glow gece aydınlığı night gown gecelik night heron gece balıkçılı night latch gece kilidi, Yale kilidi night owl gece kuşu night school akşam okulu night shift gece vardiyası night soil insan gübresi night walker uyurgezer night watchman gece bekçisi night gece, (özel bir olayın olduğu) gece, akşam night-blooming cereus bir çeşit kaktüs night-light gece kandili, gece lambası nightcap yatak takkesi, yatmadan önce içilen içki nightclub gece kulübü nightdress gecelik nightfall akşam vakti, akşam karanlığı nightgown Aİ.gecelik nighthawk keçisağan nightie gecelik nightingale bülbül nightjar çobanaldatan nightlong bütün gece süren nightly her gece, her gece olan, geceleyin nightmare kabus, karabasan nightshade itüzümü nightshirt gecelik entari nightspot gece kulübü nighttime gece vakti nighty gecelik nigritude siyahlık nihilism yokçuluk, nihilizm nihilist nihilit, hiççilik yanlısı nil report olumsuz rapor nil hiç, sıfır Nile Nil nehri nimble çevik, atik nimble-fingered marifetli nimbleness çeviklik, atiklik nimbostratus nimbostratus, katman karabulut nimbus yağmur bulutu, nimbus Nimrod Nemrud, büyük avcı nine dokuz ninefold dokuz misli, dokuz defa nineteen ondokuz nineteenth ondokuzuncu ninetieth doksanıncı ninety doksan ninhydrin ninhidrin ninny salak ninth dokuzuncu niobite niyobit niobium niyobyum nip and tuck at başı beraber nip in the bud engellemek, baltalamak nip çimdiklemek, kıstırmak, ısırmak, (İİ.) fırlamak, acele etmek, soğuk, ayaz, çimdik, ısırma, (az miktarda) içki, yudum nipper uşak, civan, küçük oğlan çocuk, kıskaç, kapan nippers pense, kerpeten, kıskaç nipping keskin, buz gibi, iğneleyici, ısırıcı nipple meme ucu, biberon emziği, meme başı nippy soğuk, atik, acele, hızlı nirvana mutluluk nisi aksi" }, { "text": "halde, olmazsa, yoksa nit bit, /vb.yumurtası, sirke, yavşak, (İİ) salak, şapşal, aptal niter güherçile nitpicking kılı kırk yaran, kılı kırk yarma nitrate of lime kalsiyum nitrat nitrate of sodium sodyum nitrat nitrate rayon nitrat ipeği nitrate nitrat nitre güherçile nitric acid nitrik asit nitric oxide nitrik oksit nitric nitrik nitride nitrür, nitrürlemek nitrification nitratlaşma nitrify nitratlaştırmak nitrile nitril nitrite nitrit nitrocellulose nitroselüloz nitrogen chloride azot klorit nitrogen content azot içeriği nitrogen cycle azot çevrimi nitrogen manure azotlu gübre nitrogen nitrojen nitrogenize azotlamak nitrogenized foods azotlu yiyecekler nitrogenous fertilizer azotlu gübre nitrogenous manure azotlu gübre nitrogenous azotlu, nitrojenli nitroglycerine nitrogliserin nitroparaffin nitroparafin nitrosamine nitrozamin nitroso dye nitro boyası nitrosyl nitrozil nitrous acid nitröz asit nitrous oxide diazot monoksit nitrous azotlu, güherçileli nitty-gritty bir işin zor tarafı, bir konunun özü nitwit salak, şapşal nix hiçbir şey, su perisi no doubt kuşkusuz no end of çok, büyük, sonsuz, fazla no fewer than en azından, hiç yoksa no good faydasız, boşuna no great shakes şöyle böyle no joke ciddi durum, komik olmayan şey no laughing matter şakası yok, şaka götürmez no more bir daha hiç, artık hiç no one hiç kimse no parking park yapılmaz no sale on credit veresiye yoktur no smoking sigara içilmez no sooner than yapar yapmaz, eder etmez no way hayatta olmaz no whit hiç, asla no hiç, hayır, olmaz, yok, yok yanıtı no-claim bonus hasarsızlık indirimi no-load speed yüksüz hız no-load yüksüz no-par share bedelsiz hisse senedi no-par value nominal değeri olmayan Noah's ark Nuhun gemisi nob baş, kafa, asilzade nobelium nobelyum nobility of soul ruh asaleti nobility soyluluk, asalet, soylular sınıfı noble gas soy gaz noble metal soy metal, asal metal noble soylu kimse, asilzade, soylu, soylu, soydan asil, yüce, asil, yüksek nobleman soylu, asilzade, zadegân nobleness asalet, alçakgönüllülük nobly asil bir şekilde nobody hiç kimse, önemsiz kişi," }, { "text": "sıradan kimse noctambulism uyurgezerlik noctilucent cloud gece bulutu noctilucent (bulut) gece parlayan nocturnal cooling gece sıcaklık düşüşü nocturnal emission bel suyunun uykuda akması nocturnal geceleyin olan, gece nocuous zarar veren nod off uyuklamak nod başını sallamak, başıyla selam vermek, uyuklarken başı öne düşmek, uyuklamak, baş sallama nodal düğüm ile ilgili, düğüm çekidi noddle baş, kafa noddy bir deniz kırlangıcı node of a curve boğum çekidi node düğüm nodical month ejder ayı nodose boğumlu, düğümlü nodular graphite küresel grafit, yumru grafit nodular yumrulu, düğümlü nodule şişlik, yumru Noel Noel noetic zekâya ait, akıla ait, nazari nog takoz, ağaç çivi, ağaç kama nogging hımış duvar nohow hiçbir suretle noil tarakaltı, döküntü noise filter gürültü filtresi noise killer parazit giderici, gürültü giderici noise pollution çok fazla gürültü, gürültü kirliliği noise suppression parazit giderme, gürültü bastırma noise suppressor parazit giderici, gürültü bastırıcı noise gürültü, patırtı, ses, tavış noiseless sessiz, gürültüsüz noiseproof ses geçirmez yapmak noisily gürültülü olarak, patır kütür, tangır-tungur noisome sağlığa zararlı, iğrenç, pis kokulu, muzır noisy gürültülü, patırtılı, gürültücü nolensvolens ister istemez nom de guerre takma ad nom de plume yazarın takma adı nomad göçebe nomadic population göçebe nüfus nomadic göçebe, göçebe gibi nomadism göçebelik, göçerlik nomenclature bilimsel adlandırma nominal current nominal akım nominal sentence ad tümcesi nominal value nominal değer, itibari kıymet nominal (fiyat) saymaca, itibari, adlarla ilgili, yalnızca ad olarak varolan, adı var kendi yok, sözde, önemsiz düşük nominalization adlaştırma nominalizer adlaştırıcı (ek) nominate aday olarak göstermek, adaylığını önermek, atamak, tayin etmek nomination aday gösterme, adaylık nominative case adlık hâl nominative adlık hâl, adlık nominator atayan, tayin eden nominee aday, namzet, temsilci, mümessil nomogram nomogram nomography nomografi non composmentis deli non resident memleketi dışında yaşayan (kimse) non sequitur ilgisiz sonuç non- (önek) değil, olmayan, -sız, -siz, gayri- non-ageing yaşlanmaz non-defining clause tanımlamayan ilgi cümleciği non-defining relative tanımlamayan ilgi cümleciği clause" }, { "text": "non-delay fuse taviksiz tapa non-dimensional boyutsuz, derecesiz non-essential commodities zaruri olmayan mallar non-fading solmaz non-fiction kurmaca olmayan yazın türü non-flat bemolleşmemiş non-hardening sertleşmeyen non-inflammable yanmaz non-iron (giysi) ütü istemeyen, buruşmaz, ütü istemez non-living cansız non-porous gözeneksiz, gözeneksiz non-sharp diyezleşmemiş non-swelling şişmez, şişmeye karşı dayanıklı non-transparent saydam olmayan, saydamsız, opak non-vibrating titreşimsiz non-vocalic ünlü olmayan non-wetter ıslatıcı olmayan nonadjustable ayarlanamaz nonage küçüklük, çocukluk nonaggression treaty saldırmazlık antlaşması nonaggression saldırmazlık nonagon dokuzgen nonagression pact saldırmazlık paktı nonagression treaty saldırmazlık paktı nonagression saldırmazlık nonalienation temlik edilmeme nonaligned (ülke) bağlantısız nonappearance hazır bulunmama nonassignable temlik edilemez, devredilemez nonbiodegradable waste bakterilere ayrışmayan atık nonbiodegradable bakterilere ayrışmayan noncash nakit olmayan nonce şimdiki zaman nonchalance kayıtsızlık, ilgisizlik nonchalant kayıtsız, soğuk, ilgisiz noncombatant savaş dışı kimse, orduda savaşa katılmayan asker noncommissioned officer assubay, gedikli erbaş noncommittal suya sabuna dokunmaz, çekimser, fikrini söylemeyen, yansız noncompos mentis akılca dengesiz nonconducting iletmeyen, geçirmeyen, iletmez, yalıtkan nonconductor yalıtkan nonconformist topluma/geleneklere uymayan nonconformity uymayı reddetme noncumulative birikimsiz nondelivery teslim etmeme, ademi teslim nondescript tanımlanamaz, ne olduğu belirsiz, tuhaf, sıradan, sıkıcı, yavan nondestructive testing tahribatsız test nondestructive bozucu olmayan nondirectional antenna yönsüz anten, yöneltmesiz anten nondirectional yönsüz, yönü olmayan none but sadece, yalnız none of your business seni ilgilendirmez none the less yine de none the wiser bihaber, habersiz none the worse for wear hurdası çıkmış none the worse zarar görmemiş none too pek değil none hiçbiri, hiç, hiç nonentity önemsiz/değersiz kişi, ciğeri beş para etmez adam nonequivalence eşitsizlik nonetheless bkz.nevertheless nonexistence yokluk nonexistent var olmayan nonfeasance yasal bir yükümlülüğü yapmama nonferrous demirsiz nonflammable yanmaz nonfreezing donmayan, donma önleyici noninductive endüktif olmayan nonleaded kurşunsuz (benzin) nonlinear doğrusal olmayan, lineer olmayan nonmagnetic mıknatıslanmaz, manyetik olmayan nonmetal ametal nonmetallic element ametal element, madeni olmayan element nonmetallic metalik olmayan, ametal nonnegative integer negatif olmayan tamsayı nonnegative eksi olmayan, negatif olmayan nonnegotiable bill ciro edilemez poliçe nonnegotiable ciro" }, { "text": "edilemeyen, devredilemeyen nonnumeric character sayısal olmayan karakter nonnumeric data sayısal olmayan bilgi işlem processing nonnumeric sayısal olmayan nonpareil eşsiz, emsalsiz, eşsiz kimse, altı puntoluk harf nonpayment ödememe, ademi tediye nonplus şaşırtmak, elini ayağını dolaştırmak nonplussed şaşkın, ne yapacağını şaşırmış, eli ayağına dolaşmış nonpolar kutupsuz, ucaysız nonpolarized polarize olmayan nonpositive pozitif olmayan nonproductive verimsiz, ürün vermeyen nonprofit kâr getirmeyen nonrecurring charge masraf sayılmayan gider nonrecurring masraf sayılmayan nonrenewable yenilemeyen, yerine yenisi gelmeyen nonresident ülke sakini olmayan kişi nonreturn valve geri tepme klapesi, çekvalf nonreturnable tek kullanımlık, iadesiz nonsense anlamsız söz, saçma, saçmalık, zırva, fasafiso, aptalca davranış nonsensical saçma, anlamsız, aptalca, mantıksız nonshrinking çekmez, küçülmez nonsingular tekil olmayan nonskid chain patinaj zinciri nonskid tyre patinaj yapmaz lastik, kaymaz lastik nonskid patinaj önleyici nonslip finish kaymazlık apresi nonslip kaymaz, kaymayan nonsmoker sigara içmeyen kimse, sigara içilmeyen kompartıman nonstandard standard olmayan, normal dilde kullanılmayan nonstarter umutsuz girişim/kimse nonstick (tava) yapışmaz nonstop (yolculuk) hiç bir yerde durmadan, direkt, hiç durmadan sürekli nonstriker greve katılmayan işçi nonsuit davanın reddi nonsymmetrical bakışımsız, simetrik olmayan nontariff tarife dışı nonunion sendikaya dahil olmayan, sendika dışı nonviolence şiddet kullanmadan yapılan direniş, pasif direniş nonvolatile memory uçucu olmayan bellek nonvolatile storage uçucu olmayan bellek nonvolatile uçucu olmayan nonwoven fabric nonwoven kumaş, dokusuz kumaş nonwoven nonwoven noodle şehriye nook köşe, kuytu yer noon günorta vakti, günorta, öğle noonday öğleyin noose (darağacı/vb.) ilmik nor ne de norm örnek, numune, tip, fels.ilke, ölçü, düzgü, norm normal distribution normal dağılım, olağan dağılım normal normal, olağan, orta, ortalama normalcy normallik normality normallik normalization normalleştirme, normalleşme normalize normalleştirmek normally normal bir şekilde, normalde, normal olarak, genelde normative kuralcı North Pole kuzey kutbu North Star Kutupyıldızı, Demirkazık north wind poyraz north kuzey, kuzeye doğru, kuzeye northbound kuzeye doğru giden northeast kuzeydoğu, kuzeydoğuya doğru northeaster kuzeydoğu rüzgârı, poyraz rüzgârı northeastern kuzeydoğuyla ilgili, kuzeydoğu northerly kuzeyden gelen/esen, kuzey ..., kuzeye" }, { "text": "yönelen, kuzeyde olan northern lights kuzey ışığı northern kuzey northerner kuzeyli kimse northernmost en kuzeydeki northing kuzeye doğru northward kuzeye doğru, bkz.northwards northwards kuzeye doğru northwest kuzeybatı, kuyezbatıya doğru northwester kuzeybatı rüzgârı, karayel northwestern kuzeybatıyla ilgili, kuzeybatı Norwegian Norveç diline ait, Norveçli kimse, Norveç dili nose cone roketin ön kısmı nose dive pike, balıklama dalış nose landing gear burun iniş takımı nose spar burun lonjeronu nose wheel burun tekerleği nose burun, enf, koku alma gücü, bir şeyin ön/uç kısmı, burun, koklamak, kokusunu almak, burnunu sürmek, burnu ile dürtmek, itmek, yavaşça ya da dikkatle ilerlemek, gitmek nosebag atın yem torbası nosebleed burun kanaması nosedive pike, başaşağı dalış nosegay çiçek demeti nosey bkz.nosy nosh yiyecek nosing damlalık, çıkıntı nosology hastalık bilimi, nozoloji nostalgia nostalji, eslem, geçmişe özlem, yurtsama nostalgic nostaljik, geçmiş özlemiyle ilgili nostril burun deliği nostrum kocakarı ilacı nosy parker meraklı, her şeye burnunu sokan nosy her şeye burnunu sokan not a bit hiç de değil, asla not a few az değil, birçok not a living soul tek bir Allahın kulu not a stitch on çırılçıplak not a whit hiç, asla not able to make head or anlayamamak tail of not all there aklını oynatmış Not at all bir şey değil, estağfurullah, rica ederim, Bir şey değil!, Rica ederim! not at any price hiçbir şekilde, katiyen not bad fena değil not bat an eyelid kılını kıpırdatmamak not be able to make heads akıl sır erdirememek or tails of not born yesterday eski kulağı kesiklerden not breathe a word about ser verip sır vermemek not care a hoot iplememek, şeyine takmamak not care a rap metelik vermemek not care a sod iplememek not care two hoots about metelik vermemek not care two hoots iplememek, şeyine takmamak not done uygunsuz, kaba, ayıp, yakışık almaz not enough room to swing avuç içi kadar, çok" }, { "text": "darıskal oda, ayak koymaya boş yer yoktur, boş yerin olmaması, a cat nereninse basırık olması not for love nor money hiçbir şekilde, olanaksız not give a shit sikine takmamak, siklememek not give a sod iplememek not give two hoots about metelik vermemek not half bad hiç fena değil not half çok, hiç not have a clue anlayamamak, hiçbir fikri olmamak not have a dog's chance hiç şansı olmamak not have a leg to stand on tutunacak dalı olmamak not hold a candle to eline su dökememek not in the slightest hiç, kesinlikle not know one's arse from elifi görüp mertek sanmak one's elbow not lift a finger parmağını bile kıpırdatmamak not likely kesinlikle hayır not long for this world ölümü yakın not move a muscle kılını kıpırdatmamak not much of a iyi bir değil not on any account hiçbir şekilde, kesinlikle not on your life kesinlikle hayır not on yapması olanaksız not say boo to a goose tavuğa kışt bile diyememek not sleep a wink gözüne uyku girmemek not so bad fena değil not so hot fena değil, idare eder not that mamafih, olmamakla birlikte not to be sneezed at yabana atılmamak not to mince one's words sözünü esirgememek, açık konuşmak not to stir a finger kılını kıpırdatmamak not too bad şöyle böyle not turn a hair kılı deprememek, tınmamak, kılını kıpırdatmamak not up to much pek iyi değil, yaramaz not worth a dime beş para etmez not worth a hoot beş para etmez not worth a rap beş para etmez not worth a shit bir boka yaramamak, beş para etmemek not değil, yok, emes notability şöhret notable dikkate değer, önemli, anmaya değer, tanınmış, ileri gelen/saygın/tanınmış kişi notably özellikle, epeyce notarial attestation noter tasdiki notarial notere ait notarially certified noter tasdikli notarize notere onaylatmak notary public noter notary noter notation" }, { "text": "rakamlar ve işaretler jüyesi notch board merdiven kirişi notch up başarı kazanmak notch çentik, kertik, çentmek, kertik açmak, (up ile) (başarı) kaydetmek, kazanmak notched çentikli, girintili note bank ihraç bankası note down not etmek note in circulation tedavüldeki banknot note paper mektup kâğıdı note not etmek, kaydetmek, dikkat etmek, önem vermek, farkına varmak, nota, (ses) ifade, not, hatırlatma yazısı, banknot, muhtıra, senet, önem notebook defter noted ünlü, bilinen, tanınmış, meşhur noteworthy dikkate değer, önemli, kayda değer nothing but sadece nothing for it başka çare yok nothing more or less than sırf, sadece nothing to do with ile ilgisi yok nothing tük, hiçbir şey, hiç zat, önemsiz şey, hiç, sıfır nothingness hiçlik, yokluk notice board ilan tahtası notice deposit ihbarlı mevduat notice of acceptance kabul bildirimi notice of arrival varış bildirgesi notice period ihbar süresi notice duyuru, ilan, bildiri, bildiriş varakası, uyarı, haberdarlık mektubu, haberdarlık, dikkat, haber, malumat verme, bildiriş, bildirme, eleştiri, -e dikkat etmek, dikkat yetirmek, paykamak, görmek, fikir vermek, yada salmak, kaydetmek, hatırlamak, icmal vermek, rey yazmak, haberdarlık etmek, haber vermek, bildirmek noticeable göze çarpan, dikkate değer, önemli notification tebliğ, bildiri, bildirge notify bildirmek, haberdar etmek, haber vermek notion fikir, görüş kanı notional hayali, soyut, göreceli, hayalperest notochord sırt ipliği notoriety kötü şöhret, adı çıkma notorious kötü tanınmış, adı çıkmış, kötü şöhretli, namlı notwithstanding -e rağmen, -e karşın, buna rağmen, yine de nougat koz helva, nuga nought sıfır, hiç noun phrase ad öbeği noun isim, ad nourish beslemek, gelişmesine yardım etmek, beslemek, desteklemek nourishing besleyici nourishment besin, gıda, yiyecek nous akıl, zekâ, sağduyu nouveau-riche sonradan görme nova nova novation tecdit novel roman, yeni, yeni çıkmış, alışılmamış, tuhaf novelette kısa roman novelist romancı, roman yazarı novelty yenilik, yeni çıkmış şey, alışılmamış şey, ıvır zıvır November Kasım novice yeni kimse, taze işçi, taze şakirt, ham, naşı, tecrübesiz, toy, acemi, çırak novitiate" }, { "text": "acemilik devresi, müritlik, çömezlik now and again ara sıra now and then ara sıra, zaman zaman, arada sırada now then öyle ise, de bakalım, hadi now şimdi, şu anda, şu tapta, şimdiki zaman, şu an nowadays bu günlerde, şimdilerde, bu aralar noways asla nowhere hiçbir yerde/yere nowise hiçbir suretle noxious zararlı, tehlikeli, zehirli noxiousness muzırlık nozzle holder enjektör gövdesi, püskürteç gövdesi nozzle hortum başı, ağızlık, meme nth power n'ci kuvvet nth root n'ci kök nth n'ci nuance ince ayrıntı, küçük fark, nüans nub nope, yumru, yuvarlak çıkıntı nubble ufak yumru nubile genç ve seksi nubility erginlik, olgunluk nucellus evin, nusellus, tohum özü nuclear atom nükleer atom nuclear bomb nükleer bomba nuclear chemistry nükleer kimya nuclear disarmament nükleer silahsızlanma nuclear disintegration nükleer parçalanma nuclear emission nükleer emisyon nuclear energy nükleer dönünek nuclear family çekirdek kodak nuclear fission nükleer fisyon, çekirdek parçalanması nuclear fuel nükleer yakıt, çekirdeksel yakıt nuclear fusion nükleer füzyon, çekirdeksel kaynaşma nuclear isomer nükleer izomer, çekirdeksel eşiz nuclear magnetic nükleer manyetik rezonans resonance nuclear membrane çekirdek zarı nuclear physics nükleer fizik, çekirdek bilgisi nuclear power plant nükleer santral nuclear power nükleer güç, çekirdeksel güç nuclear reaction nükleer reaksiyon, çekirdeksel tepkime nuclear reactor nükleer reaktör nuclear station nükleer çıngı santralı nuclear warfare nükleer savaş nuclear warhead nükleer savaş başlığı nuclear waste nükleer atık nuclear weapon nükleer silah nuclear nükleer, çekirdeksel nucleate çekirdekli, çekirdeklenmek, çekirdeklendirmek nucleation çekirdeklenme nucleic acid nükleik asit, nükleik asit nucleic nükleik nucleolus çekidekcik nucleon nükleon nucleonics nükleonik nucleophilic nükleofil, artıcıl nucleoplasm çekirdek sıvısı, nükleoplazma nucleoprotein nükleoprotein nucleoside nükleosit nucleotide nükleotit nucleus çekirdek, öz, özek, esas nuclide nüklit nude çıplak, çıplak kimse (resmi), çıplaklık nudge dirsekle dürtmek, dürtüklemek nudism çıplak yaşama öğretisi, çıplak yaşama nudist camp çıplaklar düşergesi nudist çıplak nudity çıplaklık nuee ardente kızgın bulut nugatory faydasız, boş, değersiz, geçersiz, hükümsüz nugget (altın/vb.) külçe nuisance sıkıntı veren" }, { "text": "şey/kimse, baş belası nuke nükleer silah, nükleer silahla saldırmak null and void geçersiz, hükümsüz, değersiz null character boş karakter, değersiz karakter null cycle değersiz çevrim null hypothesis sıfır hipotezi, sıfır önsavı null instruction boş işlem komutu null set boş küme null string boş dizgi null geçersiz, hükümsüz, önemsiz, değersiz, boş, sıfır nullification hükümsüz kılma, etkisiz bırakma nullify geçersiz kılmak, iptal etmek, etkisizleştirmek nullity suit iptal davası nullity geçersizlik, hükümsüzlük, butlan, hiçlik numb uyuşmuş, uyuşuk, uyuşturmak number field sayı cismi number plate plaka number theory sayılar kuramı number sayı, rakam, numara, sayı, toplam, nicelik, miktar, sayı, nüsha, (toplamı) -e ulaşmak, -e varmak, saymak, numaralamak, saymak, dahil olmak numberplate plaka numbers of çok, çok sayıda numbness uyuşukluk numerable sayılır numeral adjective sayı sıfatı numeral rakam, sayı, sayısal, rakamsal numerate matematikten anlayan, matematik kafası olan numeration sayıtlama, nümerasyon, hesap etme numerator pay numeric character sayısal karakter numeric code sayısal kod numeric data sayısal veri numeric string sayısal dizgi, sayısal katar numeric word sayısal sözcük numeric sayısal numerical value sayısal değer numerical sayısal numerous birçok, sayısız numismatic numizmatik numismatics numizmatik, madeni para bilimi numskull mankafa nuncupative sözlü, yazılı olmayan nuptial evlenme/düğün ile ilgili nurse a grudge kin beslemek nurse hemşire, mümerrize, tıp bacısı, hastabakıcı, mümerriz, uşak bakıcısı, dadı, bakmak, iyileştirmek, hastabakıcılık yapmak, bakmak, ilgilenmek, meme vermek, emzirmek, (kin/vb.) beslemek nursemaid çocuk bakıcısı, dadı nursery garden fidanlık nursery language çocuk dili nursery rhyme çocuk şiiri nursery school anaokulu nursery çocuk odası, çocuk yuvası, kreş, fidanlık nursing home yuva nursing hemşirelik, hastabakıcılık nursling süt çocuğu nurture bakmak, büyütmek, yetiştirmek nut fındık, ceviz, vida somunu, çatlak, kaçık, üşütük, düşkün, hayran, hasta, kafa, baş, kab, taşak nutation nütasyon, üğrüm, yönelim, eğilme nutcase delik, kaçık, üşütük nutcracker fındıkkıracağı nutgall meşe mazısı nuthatch sıvacı kuşu nuthouse tımarhane nutmeg küçük hindistancevizi nutrient besleyici (gıda) nutriment besin, gıda, yapı maddesi nutrition cycle" }, { "text": "beslenme dolaşımı nutrition beslenme, yiyecek, besin, gıda nutritional beslenmeyle ilgili nutritious besleyici, yararlı nutritive value besleme değeri nutritive besleyici nuts deli, kaçık, çatlak, üşütük nutshell fındık kabuğu, özet, kısa açıklama, deli, kaçık, çatlak, üşütük nux vomica kargabüken ağacı nuzzle burnu ile dürtmek nyctalopia karağılık nylon rope naylon halat nylon naylon nymph peri nympho nemfoman, erkek delisi nymphomania nemfomani, erkeğedoymazlık nymphomaniac nemfoman, erkeğedoymaz o'clock saat oaf sakar ve hantal kimse, ayı oafish sakar, beceriksiz, sersem, salak oak apple yaş mazı oak barren meşelik oak gall mazı oak tree pelit ağacı oak pelit, meşe ağacı, pelit oduncağı, meşe odunu oaken pelit, meşeden yapılmış oaklet küçük meşe ağacı oakum üstüpü oakwood meşe ağacının kerestesi, meşe ormanı oar kürek, sandal küreği oared kürekle yönetilen oarlock Aİ.ıskarmoz oarsman kürekçi oarswoman bayan kürekçi oasis vaha oast şerbetçiotu kurutma fırını oat meal yulaf ezmesi oat yulaf tanesi oaten yulaf ile ilgili, yulaftan yapılmış oath of allegiance sadakat yemini oath ant, yemin, sövgü, küfür oatmeal yulaf ezmesi oats yulaf, yulaf ezmesi obbligato obligato obduracy inatçılık, sertlik obdurate inatçı obedience itaat, uyma, söz dinleme obedient itaatkâr, söz dinler, uysal obeisance saygı, hürmet obeisant saygılı, hürmetli obelisk dikilitaş obelus başvurma işareti obese çok şişman, şişko obeseness aşırı şişmanlık obesity aşırı şişmanlık obey itaat etmek, uymak, riayet etmek, denileni yapmak, söz dinlemek obfuscate şaşırtmak, sersemletmek obfuscation şaşırtma, sersemletme obituary ölüm ilanı object clause nesne tümce object d'art sanatsal nesne object finder vizör object glass objektif object language konudil, amaç dil object lesson ibret object of derision alay konusu object nesne, şey, madde, obje, amaç, mevzu, konu, nesne, tamamlık, karşı çıkmak, itiraz etmek objectify somutlaştırmak, nesnelleştirmek objection itiraz, sakınca, engel objectionable itiraz edilebilir, nahoş objective case belirtme yağdayı objective tarafsız, yansız, nesnel, objektif, amaç, hedef, mercek, objektif objectively nesnel olarak objectivity nesnellik objectless amaçsız, ereksiz, gayesiz, maksatsız, hedefsiz objector itirazcı, protesto eden" }, { "text": "objurgate azarlamak, paylamak objurgation azarlama oblate kutupları yassılaşmış oblateness basıklık oblation adak obligate bağlamak, mecbur etmek obligation zorunluluk, mecburiyet, yükümlülük, ödev, senet, borç senedi obligatory zorunlu, bağlayıcı oblige zorunda bırakmak, zorlamak, lütufta bulunmak, lütfetmek, iyilikte bulunmak, minnetar bırakmak obligee alacaklı obliging yardıma hazır oblique angle yatık açı oblique dolaylı, eğri, eğik, yatık, meyilli obliqueness eğrilik, meyil obliquity eğrilik, meyil obliterate yok etmek, izini bırakmamak, silmek obliteration yok etme, silme, aşındırma, aşınma oblivion unutulma, unutma, dikkatsizlik, dalgınlık oblivious of unutkan, habersiz oblivious to ilgisiz oblivious bihaber, farkında olmayan oblong dikdörtgen obloquy kötüleme, yerme, kınama, azarlama, gözden düşme, saygınlığını yitirme, itibarını kaybetme obnoxious uygunsuz, çirkin, kötü, pis, iğrenç obnoxiousness iğrençlik, nahoşluk oboe obua oboist obua çalan kimse obscene publication müstehcen yayın obscene talker ağzı pis kimse, küfürbaz obscene açık saçık, müstehcen obscenity müstehcenlik, müstehcen şey obscurant gerici, örümcek kafa obscurantism gericilik, örümcek kafalılık obscuration karartma, kararma obscure anlaşılması güç, kapalı, anlaşılmaz, karanlık, pek tanınmamış, silik, anlaşılmaz hale getirmek, karıştırmak, gizlemek, gözden saklamak, örtmek obscureness belirsizlik, kapalılık, meçhullük, karanlık obscurity çapraşıklık, meçhullük, loşluk, karanlık obsequies cenaze töreni obsequious itaatkâr, boyun eğen obsequiousness yağcılık, yaltakçılık observable görünür, fark edilir, ayırt edilebilir observance itaat, yerine getirme, yapma, görenek observant uyan, itaatli, dikkatli observation balloon meteoroloji balonu observation port gözetleme deliği observation tower gözetleme kulesi observation ward müşahede odası observation inceleme, gözlem, gözlem, gözleme, gözetleme, düşünce, görüş observatory rasathane, gözlemevi observe dikkat etmek, dikkatle bakmak, gözlemek, incelemek, gözlem yapmak, gözlemlemek, gözetlemek, -e uymak, saygı göstermek, riayet etmek, görüş belirtmek, söylemek, demek observer gözlemci, kurallara uyan kimse obsess hiç aklından çıkmamak, kafasında yer etmek, kafasına takılmak obsession takınak, saplantı, sabit fikir obsessive saplantısal obsidian obsidiyen, doğal cam obsidianite tektit, camsı göktaşı obsolescence eskime, modası geçme obsolescent eskimeye yüz tutmuş, demode olmaya başlamış obsolete eskimiş, eski, modası geçmiş obstacle engel obstetric doğuma ait, gebeliğe ait obstetrician doğum uzmanı" }, { "text": "obstetrics doğum doktorluğu, doğumbilim obstinacy inatçılık, nemrutluk, dikkafalılık obstinate inatçı obstreperous şamatacı, gürültücü, haşarı, haylaz, azgın obstreperousness ele avuca sığmama obstruct tıkamak, engellemek obstruction engelleme, engel obstructive engelleyici, zorluk çıkarıcı obtain elde etmek, edinmek, sağlamak, almak obtainable elde edilebilir, bulunabilir obtainment sağlama, elde etme obtrude zorla benimsetmek, içine sokmak, sokulmak obtrusion sokma, sokulma, yılışma obtrusive sıkıntı veren, sırnaşık, kır-sakız, yılışık, askıntı, göze batan obtund körletmek, gidermek obturate tıkamak, kapamak obturation tıkama, kapama obtuse angle geniş açı obtuse aptal, kalın kafalı, (açı) geniş, (ses) boğuk obtuseness aptallık, kalın kafalılık, duygusuzluk obverse para, madalya, /vb.'nin ön yüzü obversely tersine çevirerek, ters açıdan obviate kenar gezmek, yayınmak, kaçınmak, çekinmek, yok etmek, kenar etmek, aradan kaldırmak, üstesinden gelmek, çözmek, halletmek obviation üstesinden gelme, çözme, halletme obvious apaçık, belli, gün gibi ortada, besbelli obviously besbelli, belli ki obviousness besbellilik, açıklık, aşikârlık occasion fırsat, münasebet, vesile, özel olay, önemli gün, neden, uygun zaman, sıra, durum, hal, gerek, lüzum, ihtiyaç, icap occasional arada sırada olan occasionally arada sırada, ara sıra, bazen Occident batı, garp, (Batı) Avrupa, Amerika Occidental batı ile ilgili, batılı occipital bone artkafa sümüğü occipital artkafa, kafanın arka kısmı occiput artkafa, başardı occlude tıkamak, kapamak, emmek, absorbe etmek occlusion kapatılma, emme, emilme occult science gizli bilimler occult gizli, büyülü, gizemli, esrarengiz occultation örtülme, okültasyon, gizleme, gölgeye girme occultism gizli güçlere inanma occultist gizli güçlere inanan kimse occupancy işgal occupant bir yerde oturan kimse, sakin occupation meslek, iş, işgal occupational accident iş kazası occupational disease meslek hastalığı occupational hazard iş tehlikesi occupational retraining mesleki eğitim occupational therapy iş terapisi, uğraş terapisi occupational mesleki, meslekle ilgili, iş occupied meşgul occupier bir yerde oturan kimse, sakin occupy a post görevde bulunmak occupy işgal etmek, zaptetmek, -de oturmak, işgal etmek, doldurmak, meşgul etmek occur to aklına gelmek occur vuku bulmak, meydana gelmek, olmak, bulunmak, yer almak, var olmak occurrence" }, { "text": "olay ocean bed okyanus dibi ocean bottom okyanus dibi ocean current okyanus akıntısı ocean exploration okyanus keşfi ocean floor okyanus tabanı ocean food chain okyanusta besin zinciri ocean okyanus ocean-going vessel açık deniz gemisi Oceania Okyanusya oceanic okyanusla ilgili oceanographer oşinograf, denizbilimci oceanographic oşinografik oceanographical oşinografik oceanography oşinografi, okyanusbilim oceans of çok, sürüyle ocellus gözcük ochlocracy avam idaresi ochre aşıboyası, toprak boya ochreous toprak boyalı, aşıboyalı, koyu sarı octad sekizli takım octagon sekizgen octagonal sekiz köşeli octahedral sekiz yüzeyli octahedrite oktahedrit octahedron sekizyüzlü octal notation sekizli yazım octal sekizli octane number oktan sayısı octane rating oktan değeri octane oktan octant sekizlik octave oktav octavo sekiz yaprak halinde katlanmış kâğıt tabakası octennial sekiz senelik octet oktet, sekiz bitli bayt, sekiz kişilik koro octillion oktilyon octo- (önek) sekiz October ekim octogenarian seksenlik, 80-90 yaşında olan octopod ahtapot octopus ahtapot octosyllabic sekiz heceli (mısra) octroi oktruva, şehre giriş vergisi octuple sekiz kat ocular oküler, göz merceği ocularly gözle görünür biçimde, kesin olarak oculist göz doktoru odd and even tek ve çift odd man out farklı şey/kimse odd number tek sayı odd acayip, tuhaf, garip, çifti olmayan, tek, eşi yok, (sayı) tek, (sayı) küsur, arada sırada olan, düzensiz odd-looking tuhaf odd-toed tek parmaklı oddity acayip kişi ya da şey, antika oddly enough ne gariptir ki, tuhaftır ki oddly garip/tuhaf bir şekilde oddment artık, kalıntı, döküntü odds and ends ufak tefek şeyler, ıvır zıvır odds olasılık, şans, ihtimaller, (bahiste) ikramiye oranı ode uzun bir tür şiir, od odeon tiyatro veya konser binası odeum konser salonu odious iğrenç, nefret uyandırıcı, tiksindirici odiousness iğrençlik, çirkinlik odium yüzkarası, ayıp, iğrençlik, nefret odometer yolölçer, odometre odonalgia diş ağrısı odontic nerve diş siniri odontic diş ile ilgili odontologist diş ilmi uzmanı, odontolog odontology diş bilimi, odontoloji odor bkz.odour odorant kokulu, güzel kokulu odorless kokusuz odorous güzel kokulu odour (ter/vb.) koku" }, { "text": "odourless kokusuz odyssey uzun ve serüvenli yolculuk oedema ödem oedipal ödip kompleksiyle ilgili Oedipus complex (tm) dip kompleksi oedometer ödometre oenology şarap araştırma bilimi oesophageal orifice yemek borusu ağzı, yutak oesophageal yemek borusuyla ilgili oesophagus yemek borusu oestrogen östrojen of age baliğ, akla baliğ of course elbette, tabii of great account çok önemli of late son zamanlarda of legal age reşit of no account çok önemsiz of note tanınmış, ünlü, önemli of old uzun zaman önce, geçmişteki, uzun süredir of one's own accord istenmeden, kendiliğinden, gönüllü of one's own volition kendi iradesiyle of service yardımcı, yararlı of sorts güya, sözümona, hesapta of the same age yaşıt of use yararlı of (edat) -in, -ın, -nin, -nın off afar uzakta off and on ara sıra, bazen off duty serbest, izinli off one's hands sorumluluğu dışında off one's head kaçık, üşütük off one's own bat kendi başına off one's rocker üşütük, çatlak, kaçık off season ölü sezon off shore kıyıdan uzak off the air ünalgıda yayında değil off the beaten track herkesçe bilinmeyen off the cuff hazırlıksız, düşünmeden off the point meseleden uzak, konunun dışında off the record gayri resmi (olarak) off uzakta, uzağa, uzak, gitmiş, ayrılmış, izinli, sönmüş, kapalı, çalışmayan, tamamen, (yiyecek/içecek) bozulmuş, bozuk, kötü, kaba, suya düşmüş, ertelenmiş, vazgeçilmiş, (pul/vb.) sahibi, -dan, -den uzak, -den ayrılan, sapan, yakınında off-balance sheet accounts nazım hesapları off-key ayarsız, akortsuz off-license içki satılan dükkân off-line hat-dışı, çevrim-dışı, bağsız off-peak daha az meşgul, sakin off-stage sahne arkası off-white hafif grimsi beyaz renk offal sakatat, süprüntü, artık, çerçöp offbeat olağandışı, garip, tuhaf, acayip offence suç, kusur, kabahat, yasaya aykırı davranış, saldırı, gücendirme, kırma, hakaret offend suç işlemek, gücendirmek, kırmak, rahatsız etmek, hoş gelmemek offender suçlu, suç işlemiş kimse offense bkz.offence offensive weapon taarruz silahı offensive pis, kötü, çirkin, tiksindirici, iğrenç, saldırıyla ilgili, sürekli saldırı offer a bribe" }, { "text": "rüşvet teklif etmek offer a price pey sürmek offer for sale satılığa çıkarmak offer price arz fiyatı, satış fiyatı offer teklif etmek, teklif, sunma, takdim, arz, fiyat teklifi offering bağış, adak, kurban, teklif offhand inceliksiz, saygısız, kaba, hazırlıksız, düşünmeden office automation ofis otomasyonu office block iş hanı office clerk büro memuru office holder devlet memuru office hours iş sögenleri, mesai sögenleri office machinery büro kılgaları office manager büro müdürü office of the governor valilik office of the president cumhurbaşkanlığı office of the town kaymakamlık Governor office seeker iş arayan kimse office staff büro elemanları, ofis personeli office tower gökdelen işhanı office work büro işi office worker büro elemanı office yazıhane, büro, ofis, devlet dairesi, kalem, iş, memuriyet, görev, bakanlık officer of the day nöbetçi subay officer görevli, memur, sakçı memuru, subay officers' recreation room orduevi official act resmi muamele official business resmi iş official call resmi görüşme official exchange rate resmi kur, resmi döviz kuru official gazette resmi gazete official holidays resmi tatil günleri official language resmi dil official permission ruhsat official rate resmi kur official report resmi rapor, mazbata official residence devlet konutu official strike resmi grev official trip resmi amaçlı gezi official resmi, görevli, memur officialdom memur sınıfı, bürokrasi officialism kırtasiyecilik, bürokrasi officially resmi olarak, resmen officiate görev yapmak, vazife görmek officinal plants şifalı bitkiler officinal müstahzar, hazır ilaç officious işgüzar, her işe burnunu sokan, ukala, çokbilmiş, yılışık, kır-sakız offing açık deniz, engin offish kimseye yaklaşmak istemeyen, soğuk, uzak duran offprint ayrıbasım offset printing ofset baskı offset ofset, ofset baskı, dengelemek, denkleştirmek offshade hatalı renk, renk farkı offshoot filiz, sürgün, dal, kök, filizlenme, doğuş offshore drilling deniz sondajı, deniz dibi delmesi offshore wind kıyıdan esen rüzgâr offshore kıyıdan uzak, kıyıdan uzakta, denizde offside ofsayt offspring çoluk çocuk, döl, yavru hayvan oft sık sık often sık sık ogee arch" }, { "text": "deveboynu kemer, sivri kemer ogee S biçimi, deveboynu ogive (dikinti) kaşkemer, sivri kemer ogle ilgiyle/arzuyla bakmak, süzmek, kesmek ogre dev, korkunç kimse ogress dişi dev Oh my God Aman Tanrım Oh well Sağlık olsun oh hey!, o!, aman!, öyle mi?, vay başım ohm om Ohm's law Ohm yasası ohmic resistance ohm direnci ohmic value ohm değeri ohmic ohmik, om ile ilgili ohmmeter dirençölçer, ommetre oil burner brülör, yakmaç oil cake küspe, köftün oil can yağdanlık oil catcher yağ siperi oil circuit breaker yağlı şalter oil cleaner yağ filtresi, yağ süzgeci oil collector yağ toplayıcı oil colour yağlıboya oil company petrol şirketi oil control ring yağ segmanı oil cooled yağ soğutmalı oil cooler yağ soğutucusu oil cooling yağlı soğutma oil dipstick yağ seviye çubuğu oil duct yağ arnası oil engine mazot motoru oil feeder yağlama aygıtı, yağdanlık oil field petrol yatağı, petrol alanı oil filter yağ filtresi, yağ süzgeci oil gauge yağ basınçölçeri oil gland yağbezi oil gun yağ tabancası oil hardening yağda sertleştirme oil lamp yağ lambası, kandil oil level yağ seviyesi, yağ düzeyi oil painting yağlıboya resim oil pan yağ deposu oil paper yağlı kâğıt oil pressure yağ basıncı oil pump yağ pompası oil quenching yağda suverme oil refinery rafineri, petrol rafinerisi oil repelling yağ itici oil rig petrol kulesi oil ring yağ segmanı, yağ bileziği oil seal yağ keçesi oil separator yağ ayırıcı oil shale bitümlü şist oil slick su üzerinde yüzen petrol tabakası oil slinger yağ deflektörü oil sludge yağ tortusu oil soluble yağda çözünen oil stain yağ lekesi oil stone bileğitaşı oil strainer yağ filtresi, yağ süzgeci oil sump alt yağ karteri oil switch yağlı şalter oil tank yağ deposu oil tanker tanker oil tycoon petrol kralı oil well petrol kuyusu, yeryağı kuyusu oil yağ, yağlıboya, petrol, zeytinyağı, yağ sürmek, yağlamak oilcloth muşamba oiled yağlı oiler" }, { "text": "gresör, yağdanlık oilfield petrol sahası, petrol alanı oiliness kaypaklık, yağcılık oiling ring yağlama segmanı oiling yağlama oilpan yağ karteri oilskin muşamba, muşambadan yapılmış şey oilstone bileği taşı oily yağlı, yağla ilgili, aşırı nazik, yağcı oink domuz sesi, domuz sesi çıkarmak ointment merhem OK tamam, olur, Peki!, okey, olur, onaylamak, olur vermek okay peki, kabul, tamam, oldu, onaylamak, okeylemek, iyi, yakşı, uygun, idare eder, fena değil, onay, izin, olur, okey okra bamya old age insurance yaşlılık sigortası old age pension yaşlılık maaşı old bird ihtiyar kurt old boy eski öğrenci old clothes man eskici old fogy örümcek kafalı Old Glory Birleşik Amerika bayrağı old gold mat altın rengi old hand deneyimli kimse, eski kurt old hat modası geçmiş old lady anne, kocakarı old maid evlenmemiş yaşlı kız old people's home yaşlılar evi old salt yaşlı gemici, deniz kurdu old style eski usul Old Testament Eski Ahit old timer yaşlı adam Old World Eskidünya old yaşlı, ...yaşında, eski, eski, önceki, deneyimli, pişkin old-fashioned eski, modası geçmiş, demode, eski kafalı old-timer eski, kıdemli, yaşlı adam olden geçmiş, uzun süre önceki oldie moruk, ihtiyar, soğuk espri oldish yaşlıca, eskice, oldukça eski oldster yaşlı, ihtiyar oleaginous yağlı, yağcı, yaltakçı oleander zakkum, ağıağacı oleate oleat olefine olefin oleic acid oleik asit oleic oleik oleograph yağlıboya taklidi resim oleography yağlıboya taklidi resim biçemi oleomargarine margarin oleum oleum olfaction koku alma, koklama duyusu olfactory cell koku alma hücresi olfactory nerve koku siniri olfactory koku almayla ilgili oligarch oligarşi yöneticisi oligarchical oligarşiye ait oligarchy takımerki, oligarşi Oligocene Oligosen oligomer oligomer oligopoly oligopol oligopsony oligopson olio türlü, derleme, potpuri olition seçme olivaceous zeytuni, sarımsı yeşil olive green zeytuni yeşil olive oil zeytinyağı olive tree zeytin ağacı olive zeytin, zeytin ağacı olivenite olivenit oliver ayak çekici, küçük çekiç olivine olivin ology bilim dalı Olympiad Olimpiyat Olympian görkemli, muhteşem Olympic Games Olimpiyat" }, { "text": "Oyunları, Olimpiyatlar Olympic olimpik Olympus Olimpos dağı Oman Umman omasum kırkbayır ombre bir iskambil oyunu ombrophilous yağmurcul, yağmuru seven ombudsman soruşturma kurulu üyesi omega omega, bir şeyin sonu omelet omlet omelette omlet omen kehanet, alamet omentum epiplon, bağırsakları örten zar ominous kötülük habercisi, uğursuz ominousness uğursuzluk omissible atlanabilir, yapılmayabilir omission dahil etmeme, atlatma, çıkarma, atlanan şey/kimse omit dahil etmemek, atlamak, geçmek, çıkarmak, ihmal etmek, yapmamak omni- (önek) hep, bütün, her şey, her yerde omnibus (bir yazarın bir çok yapıtını içeren) kitap, otobüs, bir çok şey içeren omnidirectional aerial yönsüz anten omnidirectional yönsüz, yöneltmesiz omnifarious her türden, değişik türden omnipotence sınırsız güç omnipotent her şeyi yapabilecek güçte olan, gücü sınırsız omnipresence aynı anda her yerde olma omnipresent aynı anda her yerde olabilen omniscience her şeyi bilme omniscient her şeyi bilen omnium sermaye ve borçlar toplamı omnivorous hem otobur hem etobur, her şeyi yiyen omophalic göbek ile ilgili omophalocele omfalosel omoplate küreksümüğü, omuz sümüğü omphalos göbek, orta yer, merkez on a line aynı hizada on a shoestring çok az para ile on a turnkey basis anahtar teslimi on account of ötürü, için on an even keel değişmez, sürekli, dertsiz belasız, sakin on and off ara sıra, bazen, aralıklı olarak on and on durmadan, boyuna on approval muhayyer olarak on bail kefaletle on behalf of -in adına, yararına on bended knee yalvararak, ayaklarına kapanarak on board bill of lading yükleme konşimentosu on board gemide, gemiye, trende, trene, uçakta, uçağa on call hazır, amade, çalışmaya hazır on cloud nine sevinçten havalara uçmuş on condition of koşuluyla, şartıyla on condition that eğer, şartıyla on consignment konsinye olarak on credit veresiye, krediyle on deck güvertede on demand ibrazında, görüldüğünde on duty nöbetçi, iş başında, nöbette on earth ki on easy street varlıklı on edge stresli, sinirli on end mütemadiyen on fire alevler içinde, yanmakta on foot" }, { "text": "yayan, yürüyerek on general release (film) gösterimde on good terms with ile iyi arkadaş on guard nöbette, tetikte On guard! Dikkat!, Hazır ol! on hand el altında, hazır on high cennette on his own hook kendi başına on holiday tatilde on leave izinli on line onlayn on loan ödünç olarak on no account hiçbir şekilde, kesinlikle on no condition asla, hiçbir surette on oath gerçeği söyleyeceğine yeminli on occasion ara sıra, arada bir on one's heels hemen arkasından, çok yakın on one's honour şerefi üzerine on one's own volition kendi iradesiyle on one's own kendi kendine, tek başına, yalnız, yardımsız on one's toes harekete hazır, tetikte on paper kâğıt üzerinde on presentation ibrazında, gösterildiğinde on principle prensip itibarıyla on purpose kasten, bile bile on record kayıtlara geçmiş, kayıtlardaki on remand yargılanmasını beklemede on request istenildiğinde on sale satılık on schedule planlanan sögende, beklenen sögende on second thoughts sonradan düşününce, tekrar düşününce on shore kıyıda on tap (bira) fıçıdan, hazır on that score o konu üzerinde on the air ünalgıda yayınlanmakta on the alert alarm durumunda on the breadline çok yoksul on the cards olası, muhtemel on the chance ümidiyle on the cheap side oldukça ucuz on the cheap ucuza on the contrary bilakis, aksine, tersine on the dot tam vaktinde, elifi elifine on the double çok çabuk on the eve of arifesinde on the Greek calends balık kavağa çıkınca on the high side oldukça yüksek on the house beleş, şirketten, patrondan on the kerb işporta on the knife-edge bıçak sırtında on the level içten, doğru, dürüst on the loose başıboş on the low side oldukça düşük on the make çıkar peşinde on the market piyasada (satılan) on the mend iyileşen on the move hareket halinde, ilerlemekte on the occasion of münasebetiyle, dolayısıyla on the offensive sürekli saldıran on the one" }, { "text": "hand on the bir yandan diğer yandan other hand on the one hand diğer yandan, diğer taraftan on the order of tarzında on the other hand bir yanda, diğer yanda, diğer taraftan on the part of -ın tarafından on the prowl av peşinde on the quiet kimseye çaktırmadan on the rebound sekerken, öfkeyle kalkıp, gücenerek on the right track doğru yolda on the road seyahatte, yolda, turda on the rocks (içki) buzlu on the run ayaküstü on the scent of izi üstünde, keşfetmek üzere on the short side oldukça kısa on the side ek olarak on the sly gizlice, el altından, sinsice on the spot tam vaktinde, başı belada on the spur of the moment hazırlıksız, anında, hemen on the surface görünüşte, dıştan on the tip of one's tongue dilinin ucunda on the trot üst üste, art arda on the whole neticede, genelde, genellikle on the wing uçan on these condition bu şartlarda on time vaktinde, tam vaktinde on tiptoe ayaklarının ucuna basarak on top of ayrıca, üstelik on trial yargılanmakta, deneme için on view sergilenmekte on aralıksız, durmadan, ileri, giymiş, üzerinde, aralıksız, durmadan, ileri, ileriye, giymiş, (edat) üstün(d)e, üzerin(d)e, yanında on-duty court nöbetçi mahkeme on-line onlayn, hatta-bağlı, çevrim-içi onager yaban eşeği onanism mastürbasyon onboard uçak (ile ilgili) once a year yılda bir once again bir kez daha once and for all ilk ve son kez once bitten twice shy sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer once for all ilk ve son olarak once in a blue moon kırk yılda bir once in a while arada bir, bazen once more bir kez daha once or twice bir iki kez once upon a time bir zamanlar, bir varmış bir yokmuş once bir kez, bir kere, bir zamanlar, eskiden, -diği zaman, -dimi, -ince once-over şöyle bir bakma, göz atma oncology onkoloji oncoming" }, { "text": "ilerleyen, yaklaşan, gelen oncost genel giderler ondograph ondograf one after another birer birer, birbiri ardına one and all hepsi, herkes, topunu birden one and the same aynı one another birbirini one by one birer birer one day bir gün, günün birinde one ofter another birbiri arkasından one or two bir iki, birkaç one tenth onda bir one the door kovmak one bir, tek, aynı, bir tane, insan one-armed bandit kollu kumar makinesi one-armed çolak one-bath tek banyo, tek banyolu one-celled birgözeli, tek hücreli one-engined tekmotorlu one-eyed tek gözlü one-handed tek elli one-horse tek atlı one-legged tek bacaklı one-level tek düzeyli one-man show tek kişilik oyun one-off özel one-piece tek parçalı, yekpare one-sided tek taraflı, yanlı, eşit değil, tek yönlü one-to-one relation bire bir ilişki one-to-one birebir one-track tek yollu, darkafalı one-way street tekyönlü yol one-way tek yönlü, (bilet) gidiş one's better half eş, karı ya da koca one's cup of tea sevdiği şey one's days are numbered günleri sayılı one's jaw drops ağzı bir karış açık kalmak one's level best elinden gelenin en iyisi one's own lookout kendi sorunu oneiric düşsel oneirocritical rüya yorumlayan oneness bir olma, birlik, fikir birliği oner yaman kimse, müthiş şey onerous contract ivazlı sözleşme onerous ağır, külfetli, güç, zahmetli onerousness külfet, zahmet, sıkıntı, ağırlık oneself kendisi, kendi kendine onetime eski ongoing devam eden, süren onion topper soğan baş kesme makinesi onion soğan onium dyestuff onyum boyarmaddesi online çevrimiçi, hatta, dizimde onlooker olaylara katılmayıp yalnızca izleyen kişi, seyirci only too çok only biricik, tek, ancak, yalnız, yalnızca, sadece, sırf, ama, ne var ki, ancak onomasiology adbilim onomasticon adlar kümesi onomastics adbilim onomatopoeia yansıtma onomatopoeic yansımalı onrush saldırı, atak, hücum, hamle onset (kötü bir şey için) başlangıç ya da ilk saldırı, ilk atak onshore denizden karaya, kıyıya onside be, ofsayt olmayan onslaught şiddetli saldırı onto üstüne, üzerine" }, { "text": "ontogenesis ontogenez, bireyoluş ontology ontoloji, varlıkbilim onus probandi kanıtlama zorunluluğu onus yük, sorumluluk, görev onward ilerleyen onwards ileriye doğru, ileri onyx damarlı akik, oniks ooblast olgunlaşmamış dişi hücre oocyst oosit, olgunlaşma dönemi öncesi dişi hücre oodles çok büyük miktar, pek çok, bolluk oof mangır, para oolite oolit, taneli kireçtaşı oomph cinsel cazibe oops hop!, aman! oosperm zigot, döllenmiş yumurtacık ooze sızıntı, sızmak, sızdırmak, sulu çamur, balçık, bataklık, ahek oozy sızıntılı opacity opaklık, donukluk opal blue opal mavisi opal glass sütlü cam, buzlu cam opal lamp opal lamba opal panzehirtaşı, opal opalescent yanardöner opaque ışıkgeçirmez, saydamsız, anlaşılması güç, anlaşılmaz opaqueness opaklık, saydamsızlık open account açık hesap open air açık hava open an account hesap açtırmak open blood system açık dolaşım jüyesi open cast açık ocak open cheque açık çek, adi çek, çizgisiz çek open circuit açık devre open circulatory system açık dolaşım jüyesi open city açık şehir open competition açık rekabet open credit açık kredi open economy açık ekonomi open end wrench somun anahtarı open fire on soru yağmuruna tutmak open fire ateş açmak open heart surgery açık kalp ameliyatı open loop açık döngü open market açık pazar, açık piyasa open one's heart to sb birine kalbini açmak open out daha rahat konuşmak, açılmak open pit açık ocak open policy açık poliçe open sb's eyes to sth gözünü açmak open sea açık deniz open season av mevsimi open the budget bütçeyi sunmak open to question tartışılabilir Open University açıköğretim open up a business iş açmak open up açmak, başlatmak, rahat konuşmak, açılmak open wire çıplak tel open açık, bâz, etrafı çevrilmemiş, açık, (giysi/vb.) açık, iliklenmemiş, çözümlenmemiş, askıda, içten, açık, dürüst, samimi, herkese açık, girişi serbest, kullanıma hazır, açık, açmak, bâz etmek, açılmak, açık hava open-air cinema açık hava sineması open-air theatre açık hava tiyatrosu open-air açık hava open-circuit açık devre open-ended" }, { "text": "question açık uçlu soru open-ended kısıtlamasız, sınırsız, sonuca bağlanmamış open-eyed açıkgöz, uyanık, şaşkın open-handed eli açık, cömert open-minded açık fikirli open-width açık halde opener açacak openhearted açık kalpli, içten, samimi, eli açık, cömert opening ceremony açılış töreni opening price açılış fiyatı opening speech açılış konuşması opening açılış, boşluk, açık alan, iyi şartlar, fırsat, ilk, başlangıçta/açılışta yer alan, açış openly açıkça, açık açık, saklısız gizlisiz openness genişlik, açık sözlülük, tarafsızlık openwork seyrek örgü, ajur, kafes oyma opera glasses opera dürbünü opera hat silindir erkek şapkası opera house opera binası opera opera operable uygulanabilir, pratik, çalıştırılabilir operand işlenen operate işletmek, çalıştırmak, işlemek, çalışmak, ameliyat etmek operatic singer opera şarkıcısı operatic opera ile ilgili, opera operating console işletim konsolu operating costs işletme giderleri, işletme masrafları operating current çalışma akımı operating income işletme geliri operating lever işletme kolu, kumanda kolu operating profit işletme kârı operating revenue işletme geliri, faaliyet geliri operating system işletim jüyesi operating table ameliyat masası operating theatre ameliyat odası operating işletme, çalıştırma, ameliyat operation register işlem yazmacı, işletim yazmacı operation iş, çalışma, işletme, işleme, çalışma, işleme tarzı, ameliyat, operasyon, yürürlük, harekat, operasyon operational amplifier işlemsel amplifikatör operational research yöneylem araştırması operational kullanıma hazır, işletme/işleme ile ilgili operations analysis yöneylem araştırması operations manual işletim elkitabı operations research yöneylem araştırması operative işleyen, faal, geçerli, yürürlükte, etkili, etkin operator operatör, işletmen, işi bilen kimse, uzman operculum yosun kapsül kapağı, solungaç kapağı operetta operet ophiolite ofiyolit ophitic ofitik ophthalmia göz iltihabı ophthalmic hospital göz hastalıkları hastanesi ophthalmic göz doktorluğu/tedavisi ile ilgili ophthalmologist göz hekimi ophthalmology göz hekimliği ophthalmoscope oftalmoskop opiate uyku ilacı opine düşünmek, varsaymak, belirtmek, dile getirmek opinion research kamuoyu araştırması opinion fikir, düşünce, kanı, teşhis, yargı opinionated fikrinden dönmez, dikkafalı opium poppy haşhaş, afyon çiçeği opium afyon, tiryak opium-eater afyonkeş, esrarkeş opiumism afyonkeşlik, esrarkeşlik, afyon zehirlenmesi opossum (keselisıçangillerden) opossum oppidan şehirli opponent aleyhtar," }, { "text": "muhalif, rakip opportune uygun, eyverişli, yerinde opportunism fırsatçılık opportunist fırsatçı opportunity fırsat, elverişli zaman opposable karşı konulabilir, muhalefet edilebilir oppose karşı koymak, karşı çıkmak opposed cylinder engine boksermotor, düz motor opposed piston engine karşılıklı pistonlu motor opposed aksi, zıt, karşı opposite angle ters açı opposite number meslektaş, iş arkadaşı opposite sex karşı cins opposite karşıt, zıt, karşı, karşıt, zıt, ters, aksi, karşısında, karşıda, -in karşısında oppositeness zıddiyet opposition leader muhalefet lideri opposition party muhalefet partisi opposition karşıtlık, karşı koyma, itiraz, direnme, karşı koyma, karşıtlık, zıtlık, muhalefet oppress bunaltmak, sıkmak, sıkıntı vermek, içini daraltmak, ezmek, baskı uygulamak, eziyet etmek oppression sıkıntı, bunalma, baskı, eziyet, zulum oppressive zalim, ezici, bunaltıcı oppressiveness sıkıcılık, gaddarlık, zalimlik oppressor gaddar, zalim opprobrious aşağılayıcı, hakaret dolu, utanç verici opprobrium aşağılama, hakaret, utanç, rezalet, ayıp oppugn yalanlamak, tekzip etmek, karşı koymak opt out kenarda kalmak, iştirak etmemek, boyun kaçırmak, çekilmek, vazgeçmek opt (for ile) -e yeğlemek, -e tercih etmek, (out ile) -den çekilmek, yapmamayı tercih etmek optative istek kavramı veren, istek kipi optic axis optik eksen, ışık ekseni optic center görme merkezi optic nerve göz siniri optic tracts göz sinirleri optic gözle ilgili optical activity optik etkinlik, ışıksal etkinlik optical character reader optik karakter okuyucu optical character optik karakter tanıma recognition optical density optik yoğunluk, ışıksal yoğunluk optical illusion optik illüzyon, göz yanılması optical image optik görüntü optical mark reader optik işaret okuyucu optical microscope optik mikroskop optical printing optik basım optical refraction optik kırılma optical scanner optik tarayıcı optical sound optik ses optical viewfinder vizör, optik tarayıcı optical görme duyusuyla ilgili optician gözlükçü optics ışıkbilgisi, optik optimal en iyi/yüksek/uygun, optimal optimism iyimserlik optimist iyimser kimse optimistic iyimser optimization optimizasyon, eniyileme optimize en uygun şekle getirmek optimum en iyi/yüksek/uygun option dealer opsiyon satıcısı, opsiyon alıcısı option forward vadeli opsiyon option to purchase şufa hakkı option seçme hakkı, tercih" }, { "text": "hakkı, seçilen şey, seçme, tercih optional isteğe bağlı, seçmeli options exchange opsiyon borsası optometry optometri, göz muayenesi opulence refah, zenginlik, bolluk, varlık opulent varlıklı, zengin, bol, gür, süslü opus eser, opera opuscule küçük eser or else yoksa or I'm a Dutchman değilse Arap olayım or something ya da öyle bir şey, falan or whatever ya da öyle bir şey, ya da her neyse or ya da, veya, yoksa, yahut orache kara pazı oracle en iyi öğüt verebilecek kimse, nasihatçı, (eski Yunanistan'da) tanrıların halkın sorularına cevap verdiğine inanılan yer oracular kehanetle ilgili, anlaşılması güç, iki anlamlı oral cavity ağız boşluğu oral contract şifahi akit oral examination sözlü (sınav) oral intercourse oral seks oral sözel, sözlü, ağızdan, ağızla ilgili, ağızdan, oral orally sözlü olarak orang-outang orangutan orange blossom portakal çiçeği orange jam portakal reçeli orange portakal, portakal rengi, turuncu, narencî orangeade portakal gazozu orangery limonluk orangutang orangutan orate konuşma yapmak, nutuk çekmek oration söylev, nutuk orator hatip, konuşmacı oratorio oratoryo oratorize konuşma yapmak oratory hitabet, güzel konuşma sanatı orb küre orbicular küresel, yuvarlak, küre şeklinde orbit yörünge, yörüngede dönmek orbital electron orbital elektron orbital yörüngeye ait, orbital, yörüngemsi orcein orsein orchard meyve bahçesi orcharding meyvecilik orchestra orkestra orchestrate orkestraya uyarlamak orchestration orkestraya uyarlama, orkestrasyon orchid orkide orchis orkide, salepotu orcin orsin orcinol orsinol ordain buyurmak, emretmek, mukadder kılmak ordeal çetin sınav, ateşten gömlek order bill emre yazılı tahvil order book sipariş defteri order cheque emre yazılı çek order form sipariş listesi, sipariş formu order instrument emre yazılı senet order of kinghthood şeref rütbesi order of payment ödeme emri order of precedence kıdem sırası order of reaction reaksiyon sırası order of the day günlük emir, ordu emri order slip sipariş bülteni order düzen, tertip, intizam, düzenlik, asayiş, sıra, düzen, buyruk, emir, sipariş, ısmarlama, durum, hal, kural, usul, yol, sınıf, tabaka, havale, rütbe, tür," }, { "text": "çeşit, sınıf, türküm, buyurmak, emretmek, ısmarlamak, sipariş vermek, düzenlemek, tertiplemek ordered set sıralı küme ordered düzenli, derli toplu, tertipli ordering axiom sıralama aksiyomu ordering sıralama, düzenleme, ısmarlama, sipariş etme orderless düzensiz, intizamsız orderliness düzen, intizam, düzenlilik, dakiklik orderly düzenli, derli toplu, tertipli, jüyeli, düzenli, tertipli, sakin, uslu, yumuşakbaşlı, uysal, emir eri, hastane hademesi ordinal number sıra sayısı ordinal sıra gösteren, sıra belirten, sıra sayısı ordinance buyruk, emir, ferman, yasa, yönetmelik ordinarily her zaman olduğu gibi, alışılmış biçimde, her zamanki gibi, genellikle, çoğunlukla ordinariness bayağılık, olağan olma ordinary creditor adi alacaklı ordinary interest basit faiz ordinary language gündelik dil ordinary share adi hisse senedi ordinary sıradan, alışılmış, olağan ordinate ordinat, düşey konaç ordnance officer ordudonatım subayı ordnance ordu donatım, ordu donatım malzemesi Ordovician ordovizyen, ordovizyen ordure pislik, gübre, necis, tullantı, zibil ore bunker maden filizi deposu ore deposit cevher yatağı ore separator cevher ayırıcı, filiz ayırıcı ore maden cevheri oread dağ perisi organ bank kılgan bankası organ grinder latarnacı organ of hearing işitme kılganı organ of sight görme kılganı organ of touch dokunma kılganı organ of vision görme kılganı organ organ, kılgan, araç, vasıta, alet, org, kitle iletişim araçları, yayın kılganı organdie organtin organdy çok ince muslin, organze organelle organel organic acid organik asit organic chemist organik kimyager organic chemistry organik kimya organic compound organik bileşik organic disease organik hastalık organic electricity bedenlik çıngı organic gas organik gaz organic law anayasa organic matter organik madde organic rock organik kaya organic sediment organik tortu organic soil organik toprak organic structure organik yapı organic substance organik madde organic organik organically organik olarak organism organizma organist orgçu organization teşkilat, uyuşma, teşkilatlanma, organizasyon organizational teşkilî organize kurmak, örgütlemek, düzenlemek organized labour örgütlü işgücü organized organize organizer düzenleyici, organizatör, örgütleyici, örgütçü organo- (önek) organik organoid organoit, kılgana benzeyen organometallic organometalik organs of speech ses kılganları, ses" }, { "text": "aygıtı organza organze organzine organzin ibrişimi orgasm orgazm, doyunum, cinsel doyum orgiastic sefahatla ilgili, âlemle ilgili orgy seks partisi, âlem, cümbüş oriel window cumbalı pencere oriel cumba, çıkma Orient yönlendirmek, şark oriental bacon pastırma oriental şarkî, doğuya özgü, şark, doğu orientalism şarkşinaslık, şarkiyat, istişrak, doğu bilimi orientalist şarkşinas, şarkiyatçı, müsteşrik, doğu bilimci orientate yönlendirmek orientation yönlendirme orifice ağız, delik oriflamme bayrak, sancak origami Japon kâğıt katlama sanatı origan yabani mercanköşk origin başlangıç, kaynak, kök, köken original capital kuruluş sermayesi, ana sermaye original copy esas kopya original orijinal, asıl, esas, başlangıç, hiç kimden götürülmemiş, hamıdan seçilen, şahsî, özüne mahsus, gayriadi originality orijinallik, asıllık, özüne mahsusluk originally başlangıçta, aslında, özgün bir biçimde originate from den kaynaklanmak originate kaynaklanmak, çıkmak, başlamak, başlatmak originating traffic mebde trafiği, çıkış trafiği oriole sarıasma, sarnıcık orlop kontra tavlon, alt güverte ormolu altın kaplama tunç, yaldızlı pirinç ornament süs, süs eşyası, süslemek ornamental plants süs bitkileri ornamental süs olarak kullanılan, süsleyici, süslü, cafcaflı ornamentation süs, ziynet ornate çok süslü ornery huysuz, aksi, aşağılık, kaba, nahoş ornithological kuşbilimle ilgili, ornitolojik ornithologist kuşbilimci, ornitolog ornithology kuş bilimi orogenesis orojenez, dağoluşum orogenic orojenik orogeny dağoluş, orojeni orographic orografik orography orografi orology dağlar bilgisi, oroloji orometer yükseklik barometresi orotund tumturaklı, tantanalı, dolgun sesli orphan öksüz, yetim, öksüz bırakmak orphanage yetimler yurdu orpiment orpiment, sarı zırnık orris powder süsen kökü tozu orrisroot süsen kökü, menekşe kökü orthicon ortikon, sınalgı alıcı tüpü ortho- (önek) doğru orthocenter yükseklik merkezi, yükseklik özeği orthochromatic ortokromatik orthoclase ortoklaz orthodontia ortodonti orthodontics diş düzeltme sanatı orthodox herkesin inandığına inanan, ortodoks, alışılmış, geçerli, kabul edilmiş orthogonal dikey orthographic ortografik, dikçizgisel orthography imla, yazım orthohydrogen ortohidrojen orthonormal ortonormal orthopaedic surgeon ortopedist orthopaedic surgery ortopedik ameliyat orthopaedic ortopedik orthopaedics ortopedi orthopedic bkz.orthopaedic orthoscope ortoskop os sümük Oscar oskar ödülü oscillate sarkaç gibi sallanmak, salınmak oscillation salınım oscillator osilatör, salıngaç, sallayıcı, titretici oscillatory" }, { "text": "titreşimli, titreyen, sallanan oscillogram osilogram oscillograph osilograf, salınımçizer oscilloscope osiloskop, salınımgözler osculate dokunmak, yaslanmak, ortak özellikleri olmak osculating curve dokunum eğrisi osculating plane dokunum düzlemi osculation öpme, yaslanma osier sepetçisöğüdü, sorkun osmic osmik osmiridium osmiridyum osmium osmiyum osmosis geçişim, geçişme, osmoz osmotic pressure osmotik basınç, geçişim basıncı osmotic osmotik osprey balık kartalı ossein sümük tutkalı osseous sümükle ilgili, sümüklü ossicle kulak sümükçüğü ossification sümükleşme ossified sümükleşmiş ossify sümükleştirmek, sümükleşmek ossuary ölü sümüklerinin korunduğu yer osteitis sümük iltihabı ostensible partner sözde ortak ostensible görünüşte, sözde, gerçek olmayan ostensibly görünürde ostentation gösteriş, çalım, hava ostentatious gösterişli, gösterişçi, cakalı, çalımlı osteoblast osteoblast, sümük anagöze osteoid sümüksü osteology sümükbilimi, osteoloji osteoma sümük tümörü, osteom osteomalacia sümük yumuşaması, osteomalasi osteomyelitis sümük iliği iltihabı osteopath kırıkçı ostler seyis ostracism toplumdan dışlama, ilişkiyi kesme, sürgün etme ostracize toplum dışı bırakmak, ilişiğini kesmek, soyutlamak ostrich plume devekuşu tüyü ostrich devekuşu other than hariç, dışında other diğer, öteki, öbür, başka, özge, diğeri, öbürü, başkası, özgesi otherwise başka türlü, farklı bir şekilde, başka bakımlardan, yoksa, aksi takdirde otiose aylak, tembel, işsiz, faydasız, gereksiz otitis media ortakulak iltihabı otitis kulak iltihabı otolaryngologist kulak, burun, boğaz uzmanı otolaryngology kulak-burun-boğaz bilimi otology kulak, burun, boğaz hastalıkları bilimi otoscope otoskop otter su samuru, samur kürk Ottoman Empire Osmanlı imparatorluğu Ottoman Osmanlı, sedir, divan ouch (acı belirtir) ah! ought to -meli, -malı, -mesi gerek ought (ödev/zorunluluk belirtir) -meli, -malı, -mesi gerek, -se iyi olur ounce ons, zerre, parça, birazcık Our Lady Meryem Ana Our Lord Hazreti isa our bizim ours bizimki ourselves biz, kendimiz, özümüz oust dışarı atmak, zorla çıkarmak out and about iyileşmiş, ayaklanmış out and out komple, tam, tamamen out building ek bina out cold bilinçsiz, özünü kaybetmiş out for -in peşinde out in left field nev'i şahsına münhasır out of action işlemeyecek hale gelmiş out of agenda gündem dışı out of balance" }, { "text": "dengesiz out of breath nefes nefese out of control kontrolden çıkmış olmak out of danger tehlikeden çıkmış, iyileşmiş out of date eski, modası geçmiş out of doors dışarıda out of fashion demode, modası geçmiş out of function iş görmez, hizmet dışı out of gas yorgun argın out of gear (vites) boşta out of hand derhal, hemen, birdenbire out of harm's way tehlikeden uzak, emniyette out of keeping bağdaşmayan, zıt out of luck şansı olmamak out of one's depth boyunu aşan, bilgi ve yeteneğini aşan out of one's mind çatlak, üşütük, kaçık, deli out of order çalışmaz, bozuk out of pity acıyarak, acıdığı için out of place yersiz, uygunsuz out of pocket sarf edilmiş, cepten çıkmış, zararda, zarar etmiş out of position yerinden çıkmış out of practice körelmiş, pratiğini yitirmiş out of print baskısı tükenmiş out of proportion mantıksızca out of reach erişilmez, yetişilmez out of season satın alınmaz, mevsimsiz, yersiz, vakitsiz out of service hizmet dışı out of sight gözden uzak, kazık marka, fahiş out of sorts keyifsiz, neşesiz out of spite garezinden out of stock elde kalmamış, mevcudu tükenmiş out of temper huysuz out of the blue damdan düşme, damdan düşer gibi out of the corner of one's göz ucuyla eye out of the ordinary olağandışı, alışılmamış out of the question olanaksız out of the running kazanma ümidi olmayan out of the way olağandışı, anormal out of the wood dertten beladan uzak out of thin air hiç yoktan out of this world süper, olağanüstü, müthiş out of time temposu bozuk out of touch with -den habersiz out of turn sırasız, yersiz, uygunsuz out of use kullanılmayan, modası geçmiş out of wedlock evlilik dışı out of work işsiz, boşta out of -den dışarı, dışına, dışında, -siz, -sız out one's element halinden memnun olmayan, keyfi kaçmış Out with it! Söyle şunu!" }, { "text": "Out with you Çık dışarı! Out you go! Çık dışarı! out dışarı, dışarıya, dışarıda, yüksek sesle, bağırarak, adamakıllı, tamamıyla, bütünüyle, modası geçmiş, dışta yer alan, dış, harici, uzak, uzakta olan, olanaksız, (ışık/ateş/vb.) sönmüş, sönük, (tahmin/hesap/vb.) yanlış out-of-focus flu, bulanık, odak dışı out-of-pocket expenses küçük nakit masraflar out-of-the-way ücra, uzak, sapa, ıssız outage fire, hizmet dışı kalma outbalance daha ağır gelmek, geçmek outbid -den daha fazlasını teklif etmek outboard engine dış motor, takma motor outboard motor küçük botların arkasına takılan motor outboard tekne dışı, takma motorlu, dıştan motorlu outbreak patlak verme, çıkma, salgın outbuilding ek bina outburst patlama, patlak verme outcast toplumdan atılmış, serseri outclass -den çok üstün olmak outcome sonuç outcrop yeryüzüne çıkmış katman ya da kaya outcry halk protestosu outdate geçersiz kılmak, modası geçmek, bayatlamak outdated modası geçmiş outdistance daha hızlı gitmek ya da daha ileri gitmek, geçmek, geride bırakmak outdo -den üstün olmak, yenmek, geçmek outdoor antenna harici anten, dış anten outdoor açık havada, açık havada olan/yapılan, açık hava outdoors açık hava, dışarısı, açık havada, dışarıda outer cover dış örtü outer ear dışkulak outer space uzay outer world dış dünya outer harici, dış, çöl, hariçteki, dıştaki, çöldeki outermost en dıştaki, en uzaktaki outface meydan okumak outfit teçhizat, takım, donatı, türküm, ekip outfitter teçhizat müteahhidi outflow dışarıya akan miktar, taşan miktar outgo masraf outgoing giden, ayrılan, canayakın outgoings masraf, gider outgrow -den daha çabuk büyümek, sığmamak, ...için fazla büyümüş olmak outgrowth doğal sonuç, büyüyen, gelişen şey outhouse ek yapı outing gezinti, gezi outlandish garip, acayip, tuhaf outlast -den daha uzun sürmek outlaw kanun kaçağı, haydut, suçlu ilan etmek, (neyise) yasadışı ilan etmek outlay (on/for ile) harcanan para, gider, masraf outlet çıkış yeri, delik, ağız outlier şahit tepe, tanıktepe outline ana hatlar, taslak, özet, şekil, şeklini/taslağını çıkarmak outlive -den daha uzun yaşamak outlook görünüm, bakış açısı, ileriki olasılıklar outlying merkezden" }, { "text": "uzak, uzak outmanoeuvre (rakibinden) daha etkili hareket etmek, (rakibine) üstünlük sağlamak outmoded modası geçmiş outmost en dıştaki, en uzaktaki outnumber sayıca üstün olmak outpatient ayakta tedavi edilen hasta outpost ileri karakol output amplifier çıkış amplifikatörü, çıkış yükselteci output circuit çıkış devresi output data çıkış bilgisi, çıktı bilgileri output device çıktı aygıtı output impedance çıkış empedansı, çıkış çelisi output shaft çıkış mili output tube çıkış tüpü, çıkış lambası output voltage çıkış gerilimi output verim, randıman, üretim, ürün, bilgisayardan alınan bilgi, çıktı outrage nefret uyandırıcı hareket, zulüm, büyük öfke, nefret, öfkelendirmek, nefretini uyandırmak outrageous terbiyesiz, çirkin, öfke uyandırıcı, ahlaksız, utanmak, şok edici outreach uzama, aşmak, geçmek outrider araba önündeki atlı uşak outrigger avara demiri, dirsekli çıkıntı, dirsekli iskele outright tamamen, bütünüyle, açıkça, dobra dobra, tam, kesin, katıksız, içten, açık sözlü, gerçek outsell fazla satmak outset başlangıç outshine -den daha fazla parlamak outside diameter dış çap outside left solaçık outside right sağaçık outside dış, dış taraf, dış, harici, açık havada olan, dışarıdaki, dıştan gelen, dış, en çok, en yüksek, azami, (şans/olasılık/vb.) uzak, dışarıda, dışarıya, dışında, dışına outsider bir türkümün dışında olan kimse, bayırda olan bir kes, yabancı, kenar adam, özge, yad, kenar şahıs, kazanma olasılığı az olan yarışmacı/hayvan outsize (giysi) çok büyük boy outskirts kentin dışı, dış mahalle, varoş outsmart kurnazlıkla üstesinden gelmek, hakkından gelmek, yenmek, altetmek outspoken dobra dobra konuşan, açık sözlü outspread (kol/vb.) açık, gerilmiş outstanding debt ödenmemiş borç outstanding diğerlerinden iyi, çok iyi, göze çarpan, henüz yapılmamış, yarım kalmış, ödenmemiş outstandings ödenmemiş borçlar outstretched uzanmış, gerilmiş, açık outstrip -den daha iyi yapmak, geçmek, geride bırakmak outturn üretim, mahsul outward dış, bkz.outwards outwardly dıştan, görünüşte outwards dışarıya outwash yıkamak outweigh -den daha ağır basmak, -den daha önemli olmak outwit kurnazlıkla altetmek, yenmek outwork evde yapılan parça başı iş outworker parça başı çalışan kişi outworn modası geçmiş, geçerliliğini yitirmiş ouzel karatavuk ova" }, { "text": "yumurtalar, tohum oval yumurta biçiminde, oval ovarian yumurtalıkla ilgili, tohumlukla ilgili ovaritis yumurtalık iltihabı ovary yumurtalık, tohumluk ovation coşkunca alkış/beğeni oven bird çömlekçi kuşu oven fırın oven-dry fırınlanmış, fırında kurumuş over a barrel sıkışık durumda, zor bir durumda over again bir daha over against karşısında over and above -den başka over and over again tekrar tekrar, defalarca over sb's head anlama kapasitesinin üstünde, çok zor over the hill yaşını başını almış over the moon çok mutlu, sevinçten uçan over there orada, karşıda over weight fazla kilolu over yere, aşağıya, ters, karşıya, öbür tarafa, -in üzerine, üstüne, üstünde, (alttaki şeye değmeksizin) -in üzerinde, üzerine, aracılığıyla, -den, -dan, bitmiş, sona ermiş over- (önek) aşırı, üstün, üstünde, fazla over-charge fazla yüklemek, fazla doldurmak overact abartmalı bir şekilde oynamak overage aşırı yaşlanmak overall efficiency toplam verim overall her şey dahil, tüm, toplam, ayrıntılı, geniş kapsamlı, sonuçta, genelde overalls işçi tulumu, tulum overawe korkutmak, sindirmek overbalance dengesini kaybedip düşmek, dengesini bozup düşürmek overbear fazla ürün vermek overbearing mütehakkim, buyurucu overbid fazla fiyat vermek overblown abartmalı, fazla açmış çiçek overboard gemiden denize overburden (with ile) -e fazla yük taşıtmak, fazla yüklenmek overbusy aşırı meşgul overbuy fazla miktarda satın almak overcapitalization aşırı kapitalizasyon overcapitalize sermayesini yüksek göstermek overcast bulutlu, kapalı overcharge fazla fiyat istemek, fazla hesap yazmak, kazıklamak overcoat palto overcome üstesinden gelmek, alt etmek, galip gelmek, (duygu/vb.) davranışları etkilemek overconfident özüne fazla güvenen overcrowd (with ile) çok fazla insanla doldurmak, aşırı kalabalık yapmak, tıka basa doldurmak overcurrent fazla akım, aşırı akım overdeveloped sürdevelope, aşırı açındırılmış overdevelopment sürdevelopman, aşırı açındırma overdo abartmak, şişirmek, gereğinden fazla kullanmak, aşırı duygusallık göstermek overdone fazla pişmiş, abartılmış, şişirilmiş, aşırı, çok fazla, aşırıya kaçmış overdose aşırı doz overdraft hesabından fazla para çekme izni, açık kredi overdraw (bankadaki hesabından) fazla para çekmek overdrive transmission overdrayv transmisyonu, fazla sürat düzeni overdrive aşırı hız düzeni," }, { "text": "yüksek hız vitesi overdue vadesi geçmiş, rötarlı, geçikmiş overdye üzerine boyamak overeat fazla yemek yemek, oburluk etmek overestimate olduğundan fazla değer biçmek, abartmak overexposed sürekspoze, aşırı ışıklı overexposure sürekspozisyon, aşırı ışıklama overfall çağlayan, bank overflow pipe taşıntı borusu, taşma borusu overflow taşmak, -in dışına taşmak, sığamamak, taşma, taşkın, oluk overflowing pek bol overgrow çok büyümek, çabuk büyümek, kartlaşmak overgrown yabanıl bitkilerle kaplı, fazla/hızlı büyümüş overgrowth aşırı büyüme overhang sarkmak overhanging sarkık overhardening aşırı sertleşme, aşırı sertleştirme overhaul elden geçirmek, yoklamak, onarmak, yetişip geçmek overhead camshaft üstten kam mili, üstten eksantrik mili overhead cost dolaylı maliyet overhead crane yürür köprü overhead crossing üstgeçit overhead expenses genel giderler overhead irrigation yağdırma sulaması overhead line havai hat overhead railway asma demiryolu overhead kafasının üstünde, yukarıda, tepede overheads işletme giderleri overhear kulak misafiri olmak, gizlice dinlemek overheat aşırı ısıtmak, fazla ısıtmak, fazla ısınmak overinsure değerinden yüksek sigorta yaptırmak overjoyed çok sevinçli overkill gereğinden fazla silah, sınırını aşınca zarar veren şey overladen fazlasıyla yüklenmiş, fazla süslenmiş overland karayolu ile yapılan, karadan overlap üstüste binmek, kısmen kaplamak overlay kaplama, örtü, kaplamak, üstüne yüklemek, üzerine yatırmak overload aşırı yüklemek, fazla çıngı kullanmak overlook -e nazır olmak, bakmak, gözden kaçırmak, görememek, atlamak, göz yummak, affetmek overlord derebeyi overmaster hakkından gelmek overmuch aşırı, gereğinden fazla overnight interest rate gecelik faiz oranı overnight interest gecelik faiz overnight repo bir gecelik repo overnight stay bir gece kalma overnight geceleyin, gece, aniden, bir anda overpass bkz.flyover overpay fazla ödemek overplay abartmak overplus fazlalık overpopulation nüfus fazlalığı, aşırı nüfuslanma overpower yenmek, ezmek, hakkından gelmek, alt etmek overpowering kahredici overpressure aşırı basınç, fazla basınç overprint üst baskı, üstüne basmak overprints fazla basmak, üzerine yeniden basmak overproduce gereğinden fazla öndürmek overproduction aşırı üretim overpunch aşırı delgilemek, fazla delmek overrate fazla değer vermek, büyütmek, abartmak overreach yetişip geçmek, hile ile yenmek override umursamamak, önem vermemek overriding" }, { "text": "ağır basan overripe geçkin, fazla olgun overrule reddetmek, iptal etmek, geçersiz kılmak overrun istilâ etmek, (sınır/bitiş süresi/vb.) aşmak, uzamak oversaving aşırı tasarruf overseas countries denizaşırı ülkeler overseas denizaşırı oversee göz kulak olmak, bakmak, izlemek overseer müdür, müfettiş, ustabaşı, kalfa oversell aşırı övmek, göklere çıkartmak overset devirmek, altüst etmek, devrilmek, altüst olmak overshade gölge etmek, gölgelemek, gölgede bırakmak overshadow gölge düşürmek, gölgelemek overshoe şoson, lastik overshoot çok hızlı gidip kaçırmak, geçip gitmek oversight dikkatsizlik, gözden kaçırma, dalgınlık oversimplify yalınlaştırarak anlamını çarpıtmak, bozmak, fazla basitleştirmek oversized büyük boy oversleep uyuya kalmak overspend fazla sarf etmek overstate abartmak, artırmak, büyütmek, şişirmek overstep aşmak, çok ileri gitmek, çizgiyi aşmak overstock fazla stok yapmak overstrain aşırı zorlamak overstress aşırı gerilme overstretch aşırı germek overstrung aşırı duyarlı ve heyecanlı oversubscribe fazla taahhüt etmek oversubscription fazla taahhüt, aşırı talep oversupply fazlalık overt gizli olmayan, ortada, açık, aleni overtake yetişip geçmek, sollamak, ansızın yakalamak, bastırmak overtax ağır vergi koymak, fazla vergi istemek, sınırını zorlamak overthrow (hükümet/vb.) devirmek, yıkmak overthrust aşma, bindirme overtime pay fazla mesai vergini overtime work fazla çalışma overtime fazla mesai overtone ahenk sesi overtop tepesini aşmak overture uvertür, ç.görüşme önerisi, öneri overtures görüşme önerisi overturn devirmek, devrilmek overvalue fazla kıymet biçmek overvoltage aşırı gerilim overweening kibirli, özünü beğenmiş, mağrur overweight (belli bir kilodan) ağır, fazla ağır, fazla kilolu overwhelm yenmek, ezmek, bastırmak, garketmek, boğmak overwhelming çok büyük, ezici overwind aşırı sarmak overwork fazla çalışmak, fazla çalıştırmak, aşırı heyecanlı, gergin overwrite üstüne yazmak overwrought çok heyecanlı, sinirleri gergin, fazla işlemeli oviduct yumurta arnası, yumurta geçidi oviferous yumurtası olan oviform yumurta biçiminde, oval ovigerous yumurta oluşturucu, yumurtlayıcı, yumurtlayan ovipositor yumurtlama borusu ovogenesis yumurtalıkta olgun yumurta oluşumu ovular yumurtayla ilgili ovulate yumurtlamak ovulation ovülasyon, yumurtlama ovule ovum, tohum taslağı ovum yumurta owe sb a grudge kin beslemek owe borcu olmak, borçlu olmak, borçlu olmak owing to -den dolayı," }, { "text": "yüzünden, (edat) -den dolayı, yüzünden owing ödenmemiş owl baykuş, puhu owlet baykuş yavrusu owlish baykuş gibi own resources öz kaynaklar own up to itiraf etmek own weight ölü yük, zati yük own kendi, kendisinin, sahip olmak, tanımak, kabul etmek, itiraf etmek owner sahip, mal sahibi ownerless sahipsiz ownership mülkiyet, sahiplik ox öküz ox-bow lake akmaz ox-eye daisy öküzgözü, mastıçiçeği oxalate oksalat oxalic acid oksalik asit, kuzukulağı asidi oxalic oksalik oxcart öküz arabası, kağnı oxherd sığır sürüsü oxidase oksidaz oxidation number oksitlenme numarası oxidation oksidasyon, yükseltgenme, paslanma, oksitlenme oxidation-reduction yükseltgeme-indirgeme oxide oksit oxidize oksitlemek, oksitlenmek oxidizing agent yükseltgen madde oxidizing flame yükseltgeyici alev oxidizing yükseltgeyici, oksitleyici oxime oksim oxlip çuhaçiçeğine benzer bir bitki oxonium oksonyum oxtail öküz kuyruğu oxyacetylene welding oksijen kaynağı oxyacetylene oksiasetilen oxyacid oksi asit oxygen apparatus oksijen teneffüs aygıtı oxygen cycle oksijen çevrimi oxygen mask oksijen maskesi oxygen tent oksijen çadırı oxygen oksijen oxygen-free oksijensiz oxygenate oksijen katmak oxygenated oksijenli oxyhydrogen oksijen ile hidrojen karışımı oyer and terminer ağır ceza mahkemesi oyez dikkat!, dinleyin! oyster bank istiridye yatağı oyster bed istiridye yatağı oyster catcher istridye avcısı, deniz saksağanı oyster shell istiridye kabuğu oyster istiridye ozalid print ozalit baskısı ozokerite ozokerit ozone friendly ozon dostu, ozona zarar vermeyen ozone layer ozon tabakası ozone ozon, temiz hava ozonide ozonit ozonize ozonlaştırmak ozonizer ozonatör, ozon öndürücüsü ozonolysis ozonoliz ozonometer ozonölçer, ozonometre ozonosphere ozonosfer, ozon tabakası P.S. not pa baba pabular besinle ilgili pabulum yiyecek, gıda pace adım, yürüyüş, sürat, hız, ağır ya da düzgün adımlarla yürümek, adımla ölçmek, adımlamak, koşu ya da yürüyüş hızını belirlemek pacemaker diğerlerine örnek olan kimse, kalp atışlarını düzenleyen aygıt pachyderm fil gibi kalın derili memeli hayvan pacific barışsever, barışçı pacification barışma, yatıştırılma, teskin etme pacifier barıştıran kimse, emzik pacifism barışseverlik pacifist barışsever, barışçı pacify yatıştırmak, sakinleştirmek, rahatlatmak, barışı/güvenliği sağlamak pack animal yük hayvanı pack horse yük" }, { "text": "beygiri pack ice deniz suyu buzu, deniz buzlası pack in ilgi çekmek, sarmak pack it in durdurmak pack off sepetlemek, göndermek pack one's bags pılıyı pırtıyı toplamak pack up işi bitirmek, durmak, stop etmek, paketlemek, kaplaştırmak pack bohça, çıkın, paket, sürü, (iskambil) deste, paket, bavul hazırlamak, bohçalamak, paket yapmak, paketlemek, sarmak, tıka basa doldurmak, (yiyecek) kutulara koymak, konservelemek, koruyucu bir madde ile doldurmak, sarmak, kaplamak package deal paket teklif, toplu pazarlık package holiday turizm acentasının tertiplediği gezi package tour türküm turu, paket tur package paket, bohça, bağlama, ambalaj, kutu, kaplaştırma, kaplama, bükmek, kaplaştırmak, paketlemek packaged software paket bağdarlama packaging paketleme, ambalajlama packed like sardines balık istifi gibi packed tıka basa dolu, kalabalık, paketlenmiş packer ambalaj makinesi packet mode paket modu, paket anahtarlamalı işletim packet switching paket anahtarlama packet paket packing bolt salmastra cıvatası packing box eşya sandığı, salmastra, tampon yuvası packing case tahta kasa, tahta sandık, eşya sandığı packing house depo, antrepo packing material dolgu malzemesi packing needle çuvaldız packing paper paket kâğıdı, ambalaj kâğıdı packing ring salmastra bileziği packing washer salmastra rondelası packing paketleme, ambalaj, paketleme malzemesi packsaddle semer packthread ambalaj ipi, bağlama ipi, çuvaldız ipi pact antlaşma, muahede, pakt, mukavele, saziş pad character doldurma karakteri pad jig fular jiger pad the bill faturayı şişirmek pad (koruyucu) yastık, (pamuklu/vb.yumuşak) tıkaç, kâğıt destesi, bloknot, ıstampa, (hayvan) taban, ev, daire, içini doldurmak, (konuşma/vb.) şişirmek, uzatmak, sessizce yürümek pad-dry process fularlama-kurutma yöntemi pad-roll method emdirme-bekletme yöntemi padding machine fularlama emdirme kılgası, fular padding mangle emdirme makinesi, fular padding vatka, kıtık paddle boat yandan çarklı gemi paddle box davlumbaz paddle one's own canoe kendi işini kendi görmek paddle steamer yandan çarklı gemi paddle wheel gemi çarkı, kanatlı çark paddle kısa kürek, (masa tenisi) raket, kısa kürekle yürütmek, kısa kürek kullanmak, suda gezinmek, tokat atmak paddle-wheel fan santrifüjlü vantilatör paddock küçük çayır alan, padok" }, { "text": "paddy field çeltik tarlası paddy çeltik, pirinç, çeltik tarlası padishah padişah, sultan padlock asma kilit paean sevinç şarkısı, sevinç nidası, zafer türküsü paediatrics bkz.pediatrics pagan dinsiz paganism putperestlik page boy konakçı komisi page sayfa, bet, (konakçı/vb.) garson, iç oğlanı, adını anons etmek, çağırmak pageant kutlama töreni, gösteri pageantry parlak gösteri pager çağrı cihazı paginal sayfalara ait paginate sayfalara numara koymak pagination sayfalara numara koyma paging sayfaları numaralama, sayfalama pagoda pagoda pah püh! paid ödenmiş, verginli paid-in capital ödenmiş sermaye paid-in ödenmiş paid-up ödenmiş pail kova, gerdel pailful bir kova dolusu paillasse ot minder paillette pul pain in the neck baş belası, dert pain ağrı, sızı, acı, ıstırap, baş belası, üzmek, kırmak, incitmek, kalbini kırmak pained incinmiş, sıkıntılı painful acı veren painkiller ağrı kesici painless acısız, ağrısız pains zahmet, gayret painstaking dikkatli, özenli paint drier sikatif paint spray gun boya tabancası paint the lily allayıp pullamak paint the town red eğlenceye takılmak paint boyamak, (boya ile) resmini yapmak, betimlemek, tasvir etmek, makyaj yapmak, boyanmak, boya paintbox boya kutusu paintbrush boya fırçası painted woman fahişe painted boyalı, renkli painter ressam, badanacı, boyacı painting ressamlık, yağlıboya resim, tablo, keste paintress kadın ressam pair of compasses pergel pair of scissors makas pair up çift oluşturmak pair çift, karı koca, çift, çift çift düzenlemek, çift olmak, eş olmak, eşlik etmek pair-oar çift kürekli tekne pairing çiftleşme pajamas pijama pal arkadaş, dost, ahbap palace saray paladin şövalye, şampiyon palaeontology paleontoloji, taşılbilim palatable tadı güzel, lezzetli, makul, hoş palatal harmony büyük ünlü uyumu palatal sound damaksıl ses palatal damak ile ilgili, damaksıl, damak ile ilgili, damaksıl ses palatalization damaksıllaşma palatalize damaksıllaştırmak palate damak, ağız tadı palatial saray gibi, görkemli palatine tonsil bademcik palatine damakla ilgili, damak sümüğü palaver görüşme, müzakere, palavra, pohpohlama, yağcılık pale (yüz) soluk, (renk/vb.) solgun, cansız, solmak, soldurmak, sönük kalmak, önemsiz kalmak palea pulcuk" }, { "text": "paleface solukbenizli, beyaz (adam) paleness solukluk, renksizlik paleo- (önek) paleo, eski Paleocene paleosen paleographer paleograf paleography paleografi paleolithic yontma taş devrine ait paleontologist paleontolog, taşılbilimci paleontology paleontolog, taşılbilim Paleozoic paleozoik Palestine Filistin Palestinian Filistinli paletot palto, manto palette ressam paleti, palet palfrey binek atı palindrome makam paling çit, şarampol, parmaklık palingenesis yeniden doğma palisade kazıklarla yapılmış çit, siper kazığı, şarampol pall tabut örtüsü, (içinde ölü olan) tabut, kasvet veren örtü, perde, usandırmak, bıktırmak, yavanlaşmak, sıkmak palladium palladyum pallete palet palliate (hastalık) hafifletmek, dindirmek palliation (hastalık) hafifletme, dindirme, mazur gösterme palliative palyatif, geçici, hafifletici, geçici çare, geçici önlem pallid solgun, soluk, benzi atmış pallidness solgunluk, solukluk pallium palyum, beyin zarı, başpiskopos cüppesi pallor solgunluk, soluk benizlilik pally yakın, samimi palm grease rüşvet palm off kakalamak, kazıklamak palm oil hurma yağı palm sugar hurma şekeri palm tree hurma ağacı palm palmiye, hurma ağacı, avuç içi, aya palmate palmiye yaprağı şeklinde, perdeayaklı palmette hurma yaprağı süsü palmiped perdeayaklı palmist el falcısı palmistry el falı palmitate palmitat palooka beceriksiz boksör, hödük, ayı, kıro palp dokunaç palpability hissedilebilirlik, açıklık, aşikârlık palpable elle dokunulabilir, ele gelir, gözle görünür, somut, belli, apaçık, ortada, düpedüz palpate elle muayene etmek, elle tutmak palpation elle muayene, dokunma palpebra gözkapağı palpitant heyecandan titreyen palpitate (yürek) hızlı ve düzensizce atmak, titremek palpitation düzensiz kalp atışı, çarpıntı palsied felçli, kötürüm palsy inme, felç palter oyun etmek, hafife almak, ihmal etmek paltriness önemsizlik, değersizlik paltry önemsiz, değersiz, düşük paludal bataklık gibi, sıtmalı paludism sıtma pampas pampa pamper üzerine çok düşmek, avaylamak, şımartmak pamphlet kitapçık, broşür pamphleteer broşür yazan kimse pan tava, lavabo taşı, elek, suda yüzen ince buz, elemek, süzmek, elekle aramak, acımasızca eleştirmek, (kamerayı) sağa sola çevirmek panacea (sözde) her derde deva ilaç panache gösteriş Panama Panama Panamanian Panamalı pancake coil yassı bobin pancake landing perdövitesli iniş pancake tava keki, gözleme panchromatic pankromatik" }, { "text": "pancreas pankreas pancreatic duct pankreas yolu pancreatic gland pankreas bezi pancreatic juice pankreas usaresi pancreatic tissue pankreas dokusu pancreatic pankreasla ilgili pancreatin pankreatin panda crossing yaya geçidi panda panda pandemic genel, evrensel pandemonium şamata, curcuna, tantana pander pezevenk pandora güzel kadın pane pencere camı panegyric övgü, methiye, kaside panegyrical övgü niteliğinde panegyrist methiyeci, kaside yazarı panegyrize övmek, methetmek, övgü düzmek panel discussion açık oturum panel saw aynalık testeresi panel kapı aynası, kaplama tahtası, kontrol panosu, panel, giysilere konulan kumaş parçası, dar uzun resim/fotoğraf, jüri heyeti panelist panele katılan kimse panelling tahta kaplama panelwork aynalı kaplama işi, silme işi pang ani ve şiddetli ağrı, sancı, acı pangs of hunger açlık sancısı pangs of love aşk sancısı, aşk acısı panhandle tava sapı, dilenmek panhandler dilenci panic panik, ürkü, paniğe uğratmak, paniğe kapılmak panic-stricken paniğe kapılmış panicky panik halinde, telaş verici panicle panikül, birleşik salkım panjandrum özünü çok yükseklerde gören güçlü kişi panne pan pannier küfe, sepet pannikin maşrapa panning panoramik, çevrinme panoplied tam silahlı panoply tam zırh takımı panorama panorama, toplu görünüm panoramic panoramik, çevrinme pansy hercai menekşe, ibne, oğlan pant sık sık nefes almak, nefes nefese kalmak, nefes nefese söylemek, kısa ve çabuk soluk pantaloons eskiden giyilen dar pantolon pantechnicon mobilya mağazası pantheism kamutanrıcılık, panteizm pantheist kamutanrıcı, panteist pantheistic panteistik, panteizm ile ilgili panther panter, puma panties kadın külotu pantihose külotlu çorap pantile alaturka kiremit, oluklu kiremit pantograph pantograf, tıpkıçizer pantomime pandomim pantry kiler pants kadın külotu, pantalon pantyhose külotlu çorap panzer motorize kuvvet pap lapa, sulu yemek papa ata, baba paper bag kâğıt torba paper capacitor kâğıtlı kondansatör paper chromatography kâğıt kromatografisi paper clip ataş paper currency tedavüldeki para paper hanger duvar kâğıdı kaplayan kimse paper mill kâğıt fabrikası paper money kâğıt para, banknot paper office devlet arşivi paper profit kâğıt üzerindeki kâr, fiktif kâr paper tape kâğıt bant paper" }, { "text": "kâğıt, çönge, gazete, yazı, bildiri, (ç.) evrak, sınav soruları, duvar kâğıdıyla kaplamak paperback kâğıt kapaklı kitap paperboy gazete dağıtıcısı paperhanger duvar kâğıtçısı paperknife kitap açacağı, kâğıt bıçağı papers on appeal celp, davetiye papers evrak paperweight kâğıtların uçmasını önleyen ağırlık paperwork kırtasiyecilik papery kâğıt gibi, kâğıt inceliğinde papier-mache kâğıt hamuru, kartonpiyer papilla tomur, meme, kabarcık, papil papillary kabarcıkları olan, kabarcık gibi papistry Katoliklik papoose Kızılderili çocuğu, arka sepeti pappus papus, tüy çanak, ayva tüyü, ince tüy pappy baba paprika kırmızı biber, istiot papula kabarcık papyraceous kâğıt gibi ince papyrus papirüs par for the course olan oldu par of exchange kambiyo paritesi, kambiyo kuru par value nominal değer par nominal değer, itibari kıymet, eşit düzey para paraşütçü asker, paragraf para- (önek) ötesinde, yanındaki, gibi, tali, yarı parabiosis parabiyoz parable mesel, ibret alınacak öykü parabola parabol parabolic aerial parabolik anten parabolic curve parabolik eğri parabolic reflector parabolik reflektör parabolic parabolik paraboloid headlight parabolik far paraboloid of revolution dönel paraboloit paraboloid paraboloit parachute jumper paraşütçü parachute paraşüt, paraşütle atlamak parachutist paraşütçü paraclete şefaatçi parade ground tören meydanı parade geçit töreni, gezinti yeri, gösteriş, sıraya dizilmek, gösteriş yapmak, hava atmak paradigm paradigma, dizi, örnek, kip paradigmatic dizi ile ilgili, dizisel paradigmatics dizibilim paradise cennet, cennet bahçesi paradox paradoks, yanıltmaç paradoxical çelişkili görünen, mantığa aykırı görünen paradrop paraşütle atmak paraffin oil gazyağı paraffin wax parafin paraffin parafin paraglider planör paraşüt paragon en iyi örnek paragonite paragonit paragraph paragraf parahydrogen parahidrojen parakeet bir tür ufak papağan paraldehyde paraldehit parallax paralaks parallel circuit paralel devre parallel connection paralel bağlantı parallel line paralel çizgi parallel resonance paralel rezonans, koşut çınlanım parallel koşut, paralel, kıyaslanabilir, benzer, okşar, yakın, paralel çizgi, benzerlik, örnek, benzer, enlem, benzemek, eşit olmak parallel-nerved paralel damarlı parallel-plate capacitor paralel levhalı kondansatör parallelepiped paralel yüzlü, koşutyüzlü parallelism benzerlik parallelogram paralelkenar paralogism paraljizm, mantığa uymazlık, sahte görünüş paralysation" }, { "text": "felç olma paralyse felç etmek, felce uğratmak paralysis inme, felç paralytic felçli kimse, felçli, felce uğratıcı, felç edici, körkütük sarhoş, küfelik paramagnetic paramanyetik, mıknatısla çekilebilen paramagnetism paramanyetiklik paramecium terliksihayvan, paramesyum paramedic yardımcı hekimlik hizmeti veren kişi parameter parametre, katsayı parametric amplifier parametrik amplifikatör parametric equation parametrik denklem parametric parametrik paramilitary askeri nitelikli paramount üstün, yüce, en büyük, en önemli paramour metres, dost paranoia paranoya paranoiac paranoyak paranoid paranoyak parapet korkuluk, parmaklık, siper paraph paraf, kısa imza paraphernalia takım taklavat, donatı, alet edevat paraphrase başka sözcüklerle açıklamak, açımlamak, açımlama paraplegia belden aşağı felç, parapleji paraplegic belden aşağısı felçli parapsychology parapsikoloji parascending paraşütle atlama sporu parasital asalak, parazit parasite asalak, parazit, başkalarının sırtından geçinen kişi, asalak, parazit parasitic current parazit akım parasitic asalaklarla ilgili parasiticide asalak öldürücü madde parasitism parazitlik, asalaklık parasitology asalakbilim parasol güneş şemsiyesi parasuit paraşütçü giysisi parasympathetic nervous parasempatik sinir jüyesi system parasympathetic parasempatik parathion paratiyon parathyroid paratiroit bezi paratrooper paraşütçü paratroops paraşütçü kıtası paratyphoid paratifo paravane paravan parboil yarı kaynatmak parbuckle fıçı sapanı, bocurgart halatı ile yüklemek parcel of land parsel parcel office paket postanesi parcel out taksim etmek, parsellemek parcel post paket postası, koli servisi parcel up paketlemek parcel paket, koli, bohça, bağlama, sürü, yığın, takım, arazi parçası, parsel, hisselerine ayırmak, doğramak, hisselerine bölmek, hurdalamak, parçalamak, bohça halinde bağlamak, bükmek parcenary ortak mal sahipliği parcener ortak mirasçı parch (güneş) kavurmak, (susuzluktan) kavrulmak parching yakıcı, kavurucu parchment paper parşömen kâğıdı parchment tirşe, parşömen pard dost, arkadaş, ahbap Pardon me affedersiniz, özür dilerim, efendim? pardon af, geçirim, bağışlama, bağışlamak, geçirmek, affetmek pardonable bağışlanabilir, affedilir pardoner affedici pare down indirmek, düşürmek pare kabuğunu soymak, (tırnak) kesmek paregoric paregorik iksir parencephalon beyincik parenchyma parankima, kanserli doku parent cell ana hücre parent company ana şirket parent rock ana kaya parent ana ya da baba, veli, ç.ana baba, ebeveyn, valideyn parent-teacher association okul-kodak" }, { "text": "birliği parent-teacher meeting veli toplantısı parentage nesil, soy, asıl parental right velayet hakkı parental ana babaya ait parenthesis ayraç, parantez, ara söz parenthetic clause aracümle, aratümce parenthetic parantezle ilgili parenthood analık ya da babalık parentless anasız-babasız, öksüz, yetim parents ana baba, ebeveyn paresis parezi, hafif felç parget sıva, kaba sıva parhelion parheli, yalancı güneş pari passu eşit adımlarla, eşit değerde pariah dog sokak köpeği pariah toplumun kabul etmediği kimse parietal parietal, çepersel paring knife soyma bıçağı paring kabuğunu soyma, soyuntu, yonga paripassu eşit adımlarla, aynı hızla parity bit eşitlik biti parity character eşlik karakteri parity check eşitlik denetimi parity eşitlik, denklik park park, yeşil alan, park etmek, koymak, bırakmak parka parka parking brake el eğleci parking light park ışığı parking lot otopark parking meter parkmetre, otopark sayacı parking space park yeri parking park yapma parkinson's disease titremeli felç, parkinson hastalığı parkway ağaçlı yol parlance deyiş, tabir, konuşma tarzı parlay kazanılan parayı bir sonraki yarışa yatırmak parley toplantı, zirve toplantısı, barış görüşmesi parliament parlamento, meclis parliamentarian parlamenter parliamentarism parlamenter jüye parliamentary inquiry meclis soruşturması parliamentary parlamentoya ait parlour car lüks vagon parlour maid sofra hizmetçisi kız parlour salon parlous tehlikeli, korkutucu, telaş verici parmesam cheese parmezan peyniri parochial (görüş/vb.) sınırlı, dar parochialism dar görüşlülük parodist parodi yazarı parody parodi, gülünçleme, adi kopye parol contract sözlü antlaşma parol evidence yeminli ifade parol sözlü, şifahi parole tutukluya verilen izin, şartlı tahliye, söz, namus sözü, şeref sözü, şartlı tahliye etmek paronomasia cinas paronym eşköklü, aynı kökten gelen sözcük paronymous eşköklü, aynı kökten gelen parotid kulakaltı bezi, parotis parotitis kulakaltı bezi yangısı, parotit paroxysm (gülme/vb.) kriz paroxysmal krizle ilgili, nöbetsel paroxysms of laughter gülme krizi paroxysms of rage ani öfke parquet stone parke taş parquet parke parquetry parke döşeme parricidal ebeveyn veya akraba katiline ait parricide ebeveyn veya akraba katili parrot papağan, papağan gibi tekrarlamak" }, { "text": "parry savuşturmak, geçiştirmek parse dilbilgisel olarak incelemek parsec parsek parser ayrıştırıcı parsimonious cimri, pinti parsimoniousness cimrilik, pintilik parsimony cimrilik, pintilik, eldarlığı parsley maydanoz parsnip yabani havuç part company ayrılmak, bırakmak part of speech sözcük türü part owner hissedar part sb's hair burnunun dibine girmek part with -den ayrılmak, bırakmak part bölüm, kısım, parça, pay, hisse, yan, taraf, görev, rol, fasıl, kısmen, kısmi, ayırmak, ayrılmak part-time work süreksiz iş, aralı iş part-time yarım günlük partake katılmak, paylaşmak, yemek, içmek parterre çiçek bahçesi parthenogenesis partenogenez parti-coloured karışık renkli, alaca partial differential parçal diferansiyel, tikel türetke partial eclipse kısmi tutulma partial entropy kısmi entropi, tikel dağıntı partial fraction kısmi kesir, tikel üleşke partial free energy kısmi erkin dönünek partial payment kısmi ödeme partial pressure kısmi basınç, tikel basınç partial vacuum kısmi boşluk, tikel boşluk partial wave kısmi dalga, tikel dalga partial bölümsel, tikel, kısmi, tarafgir, yan tutan, düşkün partiality yan tutma, tarafgirlik, düşkünlük partially kısmen, yan tutarak participant katılan kişi, katılımcı, iştirakçi participate katılmak, iştirak etmek participating katılan, iştirak eden, kâr paylı participation katılma, katılım participator katılımcı, iştirakçi participial ortaç türünden participle ortaç particle accelerator parçacık hızlandırıcısı particle orbit tanecik yörüngesi particle size analysis tane büyüklüğü analizi particle size parçacık büyüklüğü, tane büyüklüğü particle theory of light ışığın tanecik teorisi particle velocity tanecik hızı particle parça, zerre, tane, işlevsel sözcük, ilgeç, tanımlık, bağlaç particular özel, ayratın, olağandışı, dikkate değer, belirli, diğerlerinden farklı, tek, müşkülpesent, titiz, tam, ayrıntılı, mahsus, özgü particularism belirli bir topluluğa bağlılık particularity özellik, titizlik, tamlık, eksiksizlik particularize tek tek ayrıntılarını belirtmek particularly özellikle particulars ayrıntılar, detaylar parting breath son nefes parting wall bölme duvarı parting ayrılma, veda etme, ayrılma yeri, taksim edici partisan yandaş, taraftar, partizan, çeteci, partizan partisanship yandaşlık, taraftarlık, partizanlık partite parçalı partition coefficient dağılım katsayısı partition wall bölme duvarı partition bölünme, ayrılma, bölme, ince duvar partitive kısımlara" }, { "text": "ayıran partly cloudy parçalı bulutlu partly kısmen, bir dereceye kadar partner ortak, eş, arkadaş, oyun arkadaşı, kavalye, dam, erkek arkadaş partnership ortaklık partridge keklik parturient doğurmak üzere olan, doğuran parturition doğurma, doğum party in power iktidar partisi party line parti siyaseti, sınır çizgisi party plaintiff davacı taraf party wall müşterek duvar, ara duvar, bölme duvarı party eğlenti, parti, türküm, birlik, ekip, (siyasi) parti, şahıs, kimse parvenu türedi pasha paşa pasqueflower rüzgâr çiçeği pass a bill yasa tasarısını kabul etmek pass a check çeki tahsil etmek pass away ölmek, göçmek, geçmek, yok olmak pass beyond geçmek, üstün olmak pass book banka hesap cüzdanı pass by önünden geçmek, önemsememek, boş vermek pass for olarak kabul edilmek, sanılmak pass muster yoklamayı atlatmak, yeterli olmak, geçmek pass off durmak, dinmek, meydana gelmek, olmak pass on ölmek, göçmek, geçmek, yok olmak pass out bayılmak, özünden geçmek, dağıtmak pass over aldırmamak, boş vermek, yok saymak, göz yummak pass the buck to sorumluluğu -e yüklemek pass the buck topu başkasına atmak pass the hat round (kimese) pul toplamak pass the sponge over üzerine sünger çekmek, unutmak pass the time of day laklak etmek pass through içinden geçmek pass up fırsatı kaçırmak pass water işemek pass geçmek, ilerlemek, (önünden/vb.) geçmek, yetişip geçmek, sollamak, vermek, uzatmak, (zaman) geçmek, (zaman) geçirmek, (sınav) geçmek, kazanmak, onaylamak, kabul etmek, geçirmek, geçmek, dinmek, bitmek, geçit, boğaz, geçme, geçiş, geçiş, giriş-çıkış izni, paso, sınavda geçme, pas, pasaport, kur, baştan çıkarma passable iyi, geçer, (yol/ırmak/vb.) geçilebilir, aşılabilir, geçilir passage geçiş, geçme, pasaj, koridor, dar yol, geçit, bölüm, paragraf, parça, deniz yolculuğu passage-way geçit, koridor passe partout camlı resim passe modası geçmiş, eski, solmuş, yaşlanmış passenger cabin yolcu kabini passenger car binek otomobili passenger coach yolcu otobüsü passenger compartment yolcu kompartımanı passenger lounge yolcu salonu passenger plane yolcu uçağı passenger ship yolcu vapuru passenger ticket yolcu" }, { "text": "bileti passenger train yolcu treni, sernişin katarı passenger misafir, sernişin, yolcu passenger-mile yolcu başına bir mil hesabı passepartout ana anahtar passerby tesadüfen geçen kimse, yoldan geçen passerine serçegiller passibility hassasiyet, duygululuk passible hassas, duygulu passim sık sık, birçok yerde passing lane sollama şeridi passing shot tenisde aşırtma vuruş passing geçen, ilerleyen, geçici, kısa süren passion flower çarkıfelek çiçeği passion ihtiras, tutku, hırs, ani öfke, düşkünlük, tutku, hastalık passionate ihtiraslı, hırslı, şiddetli, ateşli passionateness heyecanlılık passionless soğukkanlı, heyecansız passivate pasifleştirmek passive gerund edilgen ulaç passive immunity pasif bağışıklık, edilgin bağışıklık passive participle edilgen ortaç passive resistance pasif direniş passive verb edilgen fiil, edilgen eylem passive voice edilgen çatı passive volcano sönmüş yanardağ passive pasif, edilgen passivity pasiflik, edilgenlik, hareketsizlik passkey maymuncuk passometer adımölçer, pasometre passport inspection pasaport kontrolü passport pasaport passport-size photograph vesikalık fotoğraf password parola past all reason mantıksız, aşırı past caring boşvermiş, umursamaz past continuous tense sürekli geçmiş zaman past definite belirli geçmiş zaman past indefinite belirsiz geçmiş zaman past master usta, erbab past participle geçmiş zaman ortacı past perfect continuous sürekli geçmişte bitmiş zaman tense past perfect tense -miş'li geçmiş zaman past perfect belirli geçmiş zaman past progressive tense sürekli geçmiş zaman past tense belirli geçmiş zaman past geçmiş, geçmişte kalan, geçen, öten, bitmiş, sona ermiş, eski, sabık, (dilb.) geçmiş, -den sonra, geçe, ötesinde, uzağında, -siz, -sız, geçmiş zaman, geçmiş, bir kimsenin geçmişi, geçmiş, geçmiş zaman pasta makarna paste solder hamur lehimi paste hamur, çiriş, kola, macun, ezme, (kâğıt) yapıştırmak pasteboard mukavva pastel pastel boya kalemi, pastel resim, soluk renk, pastel renk pastelist pastel resim yapan kimse pastern bukağılık pasteurised milk pastörize süt pasteurization pastörizasyon pasteurize pastörize etmek pasteurizer pastörize aygıtı pastille pastil pastime hoşça vakit geçirmek için yapılan şey, uğraş pastiness hamur gibi olma, macun gibi olma pastrami pastırma pastry cook pastacı pastry shop pastahane pastry hamur" }, { "text": "işi, pasta pasturage otlatma, otlatma hakkı, otlak, çayır, mera, ot pasture farming mera tarımı pasture ot, otlak, çayır, mera, çayıra salmak, otlatmak pasty etli börek, (yüz) solgun pat answer uygun cevap pat on the back sırt sıvazlama pat hafifçe vurma, okşama, ufak kalıp tereyağı, elle hafifçe vurmak, hafifçe vurarak okşamak, tam yerinde, tam zamanında, tamamiyle uygun, münasip patagium kanat zarı patch up uzlaştırmak, yatıştırmak, barıştırmak, yamamak patch yama, (değişik renkte) yer/parça, küçük bitki yetiştirme, yamamak, yama yapmak patchouli silhat patchwork yama işi patchy yarım yamalak, şöyle böyle pate kelle, saksı, kafa, beyin, akılezme patella dizkapağı patency açıklık, besbellilik, aşikârlık patent agent patent işleri uzmanı patent law patent yasası patent leather rugan, parlak deri patent medicine müstahzar, hazır ilaç patent office patent dairesi patent right patent hakkı patent rights patent hakları patent görünen, açık, besbelli, meydanda, ortada, patentli, patent, patent almak patented patentli patentee patent sahibi patently açıkça pater peder, baba paterfamilias evin erkeği paternal babayla ilgili, (akrabalık) baba tarafından, babalık taslayan paternalism baba gibi davranış paternity suit babalık davası paternity babalık paternoster tespih path keçiyolu, patika, yol, (neyinse izlediği) yön, rota, yol pathetic acıklı, acınırlı, dokunaklı, üzücü, boktan, beş para etmez, işe yaramaz pathfinder çığır açan kimse, kâşif, bulucu pathless patikasız, yolsuz pathogen patojen pathogenesis patojenez pathogenic patojenik pathological patolojik, anlamsız, boş, nedensiz pathologist patolog pathology patoloji, sayrılıkbilim pathos dokunaklılık pathway patika patience sabır, faysal patient sabırlı, hasta patiently sabırla patio teras, veranda patois mahalli ağgan patriarch patrik, piskopos, kodak reisi, kabile reisi patriarchal ataerkil, atahakan patriarchate patriklik, ataerki, cet patriarchy ataerkil toplum düzeni, ataerkillik patrician asilzade, aristokrat patricide baba katli, baba katili patrimonial anadan babadan kalma patrimony ana babadan kalan mal, kalıt, miras patriot yurtsever patrioteer aşırı yurtsever patriotic yurtsever patriotism yurtseverlik patrol devriye gezme, devriye, devriye gezmek patrolman devriye sakçısı patron saint koruyucu aziz patron hami koruyucu, sürekli" }, { "text": "müşteri patronage himaye, koruma, sürekli müşteriler, (kayırarak) önemli mevkiye atama patroness koruyucu azize patronize sürekli müşteri olmak, tenezzülen iltifat etmek, lütuf göstermek patronizing tepeden bakan, küçümseyen patsy avanak, enayi, kadınsı erkek patten nalın, takunya, sütun kaidesi patter pat pat (sesi), patırtı, hızlı komik konuşma pattern book katalog, model kitabı pattern maker döküm kalıpçısı pattern numune, örnek, desen, resim, kalıp, patron, model, gidiş, gidişat, seyir, şablon, aynen kopya etmek, kopyasını çıkarmak, -e uydurmak patterned desenli patty küçük börek, mantı patulous açık, yaygın paucity azlık, yetersizlik, kıtlık paunch şiş göbek, koca göbek pauper labour düşük verginli işgücü pauper yoksul, fakir pauperism yoksulluk, fakirlik pauperize yoksullaştırmak, yoksul düşürmek pause durma, ara, mola, durak, durgu, duruklamak, ara vermek pave the way for -i kolaylaştırmak, yolunu açmak pave kaldırım döşemek pavement kaldırım, yol döşemesi, asfalt pavilion roof çadırçatı, topuzçatı pavilion büyük çadır, pavyon, köşk, oyuncuların maçı izlediği yer paving stone kaldırım taşı paving tile yer karosu, çini paving (yol) döşeme malzemesi paviour kaldırımcı paw about orasını burasını ellemek, mıncıklamak paw at orasını burasını ellemek, mıncıklamak paw hayvan pençesi, el, pençelemek, pençe atmak, (at/about ile) orasını burasını ellemek, mıncıklamak pawl kastanyola, kastanyola ile sıkıştırmak pawn broker rehinci, tefeci pawn ticket rehin makbuzu pawn rehine vermek, rehine koymak, (satranç) piyon, piyade, kukla, piyon, alet, maşa pawnbroker rehinci pawnee rehin alan, rehin karşılığı borç veren pawner rehin veren, rehin bırakan pawnshop rehinci dükkânı pawpaw bkz.papaya pay a left-handed kaş yapayım derken göz çıkarmak compliment pay a visit ziyaret etmek pay at sight görüldüğünde ödeme pay at tenor vadesinde ödeme pay attention dikkat etmek, kulak vermek pay back borcunu ödemek, geri vermek pay by cheque çek vermek, çekle ödemek pay by credit card kredi kartıyla ödeme yapmak pay by instalments taksitle ödemek pay cash peşin ödemek pay ceiling vergin tavanı, maaş tavanı pay clerk muhasebeci pay day ödeme günü," }, { "text": "maaş günü, ay başı pay desk kasa, vezne pay dirt verimli toprak, kazançlı iş pay dividends avantaj sağlamak, ilerde yararlı olmak pay for -in parasını ödemek, masrafını ödemek pay heed to önem vermek, dikkat etmek pay heed dikkat etmek, kulak vermek pay in advance peşin ödemek pay in cash nakit ödeme yapmak pay in para yatırmak pay interest faiz getirmek pay lip service to sadece söz ile desteklemek pay money in bankaya para yatırmak pay off old scores acısını çıkarmak pay off borcunu tamamen ödemek pay on account hesaben ödemek pay on credit kredi kartıyla ödeme yapmak pay one's respects saygılarını sunmak pay one's way kendi hesabını kendi ödemek pay out ödemek, vermek pay roll maaş bordrosu, vergin bordrosu pay slip vergin makbuzu pay telephone ankesörlü alısün pay the penalty cezasını çekmek pay the piper ceremeyi çekmek, masrafı ödemek pay through the nose aşırı para ödemek, kazık yemek pay to bearer hamiline ödeme pay up borcunu kapamak pay ödemek, tölemek, yararı olmak, yarar sağlamak, kâr getirmek, karşılığını vermek, cezasını çekmek, ödemek, ödeme, vergin, maaş pay-as-you-earn gelir vergisini kaynağından kesme pay-roll tax istihdam vergisi payable at sight görüldüğünde ödenecek payable on delivery teslimde ödeme payable to bearer hamiline ödenecek payable to order emrine ödenecek payable ödenecek, ödenmesi gerek, ödenebilir payday maaş günü payee alacaklı payer ödeyen, muhatap, borçlu paying bank ödeyen banka, ödeme yapan banka paying guest pansiyoner paying teller ödeme veznedarı, tediye veznedarı paying kazançlı, kârlı, verginli, ödeme, vergin paying-in slip ödeme makbuzu payload navlunlu yük, kazançlı yük paymaster bordro memuru, veznedar payment by cheque çekle ödeme payment in full peşin ödeme payment in installment taksitle ödeme payment in kind ayni ödeme payment ödeme, vergin, maaş payoff office kasa, gişe payoff ödeme, ödeme vakti, ceza, hakedilmiş ceza payola rüşvet, kanunsuz ödeme payroll vergin bordrosu pea green filizi, açık yeşil pea" }, { "text": "soup bezelye çorbası pea souper koyu sis pea bezelye peace conference barış konferansı peace time barış dönemi peace barış, rahat, huzur, asayiş, güvenlik peaceable barışçıl peaceful barışsever, barışçı, barışçıl, sakin, rahat, huzurlu peacemaker barıştırıcı, arabulucu peacenik savaş karşıtı kimse peach şeftali peachy şeftali gibi peacock tavuskuşu peafowl tavus peahen dişi tavuskuşu peak factor tepe faktörü peak load azami yük peak pressure azami basınç peak season yoğun sezon peak traffic hours trafiğin en yoğun olduğu sögenler peak traffic en yüksek trafik peak value tepe değeri, uç değeri peak voltage maksimum gerilim, tepe gerilimi peak uç, doruk, zirve, en yüksek çekit, en yüksek sınır, sivri uç, kasket siperi, doruğa ulaşmak peaked zayıf düşmüş, zayıflamış, tazı gibi peaky sivri tepeli, bitkin, zayıflamış peal of laughter kahkaha tufanı peal çan sesi, çınlama, gürültü, gürleme, çınlamak, çınlatmak peanut butter krem fıstık, fıstık ezmesi peanut gallery tiyatrodaki en üst balkon peanut Amerikan fıstığı, yer fıstığı, yeryangak pear tree armut ağacı pear armut, kertme pearl barley frenk arpası, arpa şehriyesi pearl diver inci avcısı pearl oyster inci istiridyesi pearl inci, mirvari, merverit pearlite perlit pearlwort mercan otu pearly gates cennet kapısı pearly inci gibi peasant köylü, kentçi, hödük, andavallı peasantry köylü sınıfı pease pudding bezelye püresi pease bezelye peat bath turba banyosu peat bed turbiyer, turbalık peat coal turba kömürü peat moor turbiyer, turba bataklığı peat moss turba yapan yosun peat bataklık kömürü, turba peaty soil turbalı toprak peaty turbalı peavey çivili kanca pebble mill çakıllı değirmen pebble çakıl taşı pebbling pürüzlü yüzey pebbly çakıllı peccadillo hafif suç, kabahat, kusur peccant kabahatli peck at kuş gibi az yemek peck gagalamak, dimdik vurmak, aceleyle/ruhsuz bir şekilde öpmek, gagalama, acele/ruhsuz öpüş pecker (kaba) yarak pecking order hiyerarşi peckish (İİ) acıkmış, aç pectase pektaz pecten ibik pectic pektinli pectin pektin, pelte pectoral fin göğüs yüzgeci pectoral girdle göğüs kemeri pectoral" }, { "text": "göğüse ait peculate zimmetine para geçirmek peculation zimmetine para geçirme, para aşırma peculator zimmetine para geçiren kimse peculiar acayip, tuhaf, olağandışı, (to ile) özgü, mahsus, kaçık, çatlak, hasta, özel peculiarity özellik, tuhaflık, acayiplik, -e özgü olma peculiarly özellikle, tuhaf bir şekilde pecuniary paraya ilişkin, parasal pedagogic pedagojik, eğitimsel, eğitbilimsel pedagogics pedagoji, eğitbilim pedagogue pedagog, eğitimci pedagogy pedagoji, eğitbilim pedal ayaklık, pedal pedalo deniz bisikleti pedant kılı kırk yaran, titiz pedantic kılı kırk yaran, titiz, bilgiçlik taslayan pedantry bilgiçlik taslama, ukalalık pedate ayaklı peddle seyyar satıcılık yapmak peddler seyyar satıcı peddling önemsiz, ufak pederast kulampara, oğlancı pederasty kulamparalık pedestal (heykel/sütun/vb.) taban, özül, kaide pedestrian crossing yaya geçidi pedestrian zone yaya bölgesi pedestrian ilginç olmayan, alelade, sıradan, yaya pediatric pediatrik pediatrician pediatrist, çocuk doktoru pediatrics pediatri pediatrist pediatrist, çocuk hekimi pedicel pediçel, çiçek sapı pedicle çiçek sapı pedicular bitli pedicure ayak bakımı, pedikür pedigree seed elit tohum pedigree soyağacı, soy pedigreed soyu (sopu) belli pediment pediment pedlar seyyar satıcı pedology pedoloji, toprakbilim pedometer pedometre, adımsayar peduncle pedümkül, çiçek sapı pee işemek, işeme, çiş peek dikizlemek, röntgenlemek, dikizleme, röntgen peekaboo çocuklara \"ce\" yapılan oyun peel off inişe geçmek peel kabuğunu soymak, (kabuğu/derisi) soyulmak, pul pul dökülmek, (meyve/sebze/vb.) kabuk peeler soyucu, soyma bıçağı, soyma makinesi, aynasız peelings (patates/vb.) kabuk peen çekiçle dövmek, çekiçle ezmek peep gizlice bakmak, dikizlemek, röntgenlemek, dikiz, ötme sesi, cik peephole gözetleme deliği peeping Tom röntgenci peer eş, emsal, lord, asilzade, dikkatle bakmak peerage asilzadeler sınıfı, asilzadelik peeress soylu kadın peerless eşsiz, rakipsiz peeve kızdırmak, gıcık etmek peeved hırçın, huysuz peevish huysuz, hırçın, aksi peevishness mızmızlık peg leg tahta bacak peg out gebermek, nalları dikmek peg top topaç peg ağaç çivi, mandal, kanca, askı, asılgan, mandallamak, (fiyat/vb.) sabitleştirmek pegasus kanatlı at, ilham perisi pegmatite pegmatit peignoir sabahlık pejorative küçük düşürücü, kötüleyici, yermeli pekin pekin pelage memeli hayvanların kürkü pelagic derin denizlerle" }, { "text": "ilgili pelargonic acid pelargonik asit pelargonic pelargonik pelargonium sardunya, ıtırçiçeği pelerine pelerin pelf para, varlık, vurgun, yağma pelican pelikan pelisse çocuk pelerini, askeri pelerin, kürk manto pelite pelit pellagra pelagra pellet ufak top, saçma tanesi, ufak kurşun, kürecik, misket pelletize peletlemek pellicle ince zar pellicular zar gibi ince pellmell karmakarışık, karman çorman, karmakarışık, karman çorman, allak bullak pellucid yarısaydam, berrak pelmet pencere/kapının üst kısmını örten perde pelt down şakır şakır yağmak pelt with saldırmak pelt wool post yünü pelt pösteki, post, deri, kürk, (with ile) saldırmak, (down ile) şakır şakır yağmak, deli gibi koşmak peltry hayvan derileri pelvic cavity pelvis boşluğu pelvic fin karın yüzgeci pelvic girdle pelvis kemeri pelvic pelvise ait pelvis pelvis, leğen pemmican bir çeşit pastırma pen friend mektup arkadaşı pen name (yazar) takma ad pen pal mektup arkadaşı pen point kalem ucu pen tükenmezkalem, dolmakalem, yazarlık, kalem, yazar, kalem, kümes, ağıl, kora, yazmak, ağıla/kümese kapatmak, dar bir yere tıkmak, kapatmak pen-and ink kalemle yazılmış, kalemle çizilmiş pen-light ışık kalemi penal code ceza kanunları penal provision cezai hüküm penal servitude ağır hapis, kürek cezası penal cezai penalize ceza vermek, cezalandırmak penalty area ceza sahası penalty kick penaltı atışı penalty ceza, penaltı penance ceza, kefaret pence bkz.penny penchant eğilim, meyil, tutku pencil box kalem kutusu pencil of rays ışın demeti pencil sharpener kalemtıraş, kalemyonan pencil kurşunkalem, karataş, kaş kalemi, kurşunkalemle yazmak, çizmek pendant pandantif, asılı, sarkık pendentive bingi pending -e kadar, kararlaştırılmamış, askıda pendulate sarkaç gibi sallanmak pendulous sarkık, sallanan pendulum sarkaç peneplain peneplen, yontukdüz penetrability nüfuz edilebilirlik, delinebilirlik penetrable içine girilebilir, nüfuz edilebilir penetrate girmek, dalmak, içine girmek, yarmak, nüfuz etmek, delip geçmek, anlamak, çözmek penetrating içe işleyen, keskin, anlayışlı, kolay işitilir penetration içe girme, içe işleme, penetrasyon penetrative delici penetratoin nüfuz etme, girme, sokuluş penguin karabat, penguen penicillate fırça gibi penicillin penisilin peninsula yarımada peninsular yarımada" }, { "text": "ile ilgili penis penis, kamış penitence pişmanlık penitent pişman penitential pişmanlıkla ilgili penitentiary hapishane, cezaevi penknife çakı penman yazar, hattat penmanship hattatlık pennant flama, flandra pennies or manna from devlet kuşu heaven penniless züğürt, meteliksiz pennon bayrak, flandra penny pincher cimri, pinti penny Pound'un yüzde biri, peni, sent penologic penolojik penologist ceza uzmanı penology penoloji pensile sarkık pension fund emekli sandığı, emekli fonu pension off aylık bağlayıp işten çıkarmak, emekliye ayırmak pension plan emeklilik josparı pension tekaüt, emekli maaşı, pansiyon, tekaüde vermek, tekaüde çıkartmak pensionary emekli pensioner emekli aylığı alan kimse, emekli, tekaütçü, mütekait pensive düşünceli, dalgın pensiveness düşüncelilik, dalgınlık penstock savak, verici boru pent kapanmış, hapsedilmiş, gizli kalmış pent-up kapatılmış, hapsedilmiş pentagon beşgen pentagonal beş köşeli pentagram beş köşeli yıldız pentahedron beşyüzlü pentameter beş heceli mısra, pentametre pentane pentan pentathlete pentatloncu atlet pentathlon pentatlon pentavalent beş duyarlıklı penthouse çatı katı pentode pentot pentose pentoz penult sondan bir önceki hece penultimate sondan bir önceki penumbra yarıgölge penurious yoksul, fakir, cimri, kıt penury yoksulluk, fukaralık, sıkıntı, kıtlık peon piyade, emir eri, amele, işçi, gündelikçi peonage kulluk, kölelik peony şakayık people insanlar, kalabalık, halk, kişi, kimse, millet, ulus, kodak üyeleri, akrabalar pep pill kuvvet veren hap pep enerji, güç, kuvvet pepper istiot, biber pepperbox biberlik peppercorn önemsiz kimse/şey peppermint nane, nane şekeri peppery biberli, çabuk kızan peppy enerjik, canlı pepsin pepsin peptic gland mide guddesi peptic ulcer mide ülseri peptic sindirimsel, sindirimi kolaylaştıran peptidase peptidaz peptide peptit peptizate peptinleştirmek peptization peptinleştirme peptone pepton per annum yılda, yıllık, senelik per capita consumption kişi başına tüketim per capita income kişi başına gelir per capita quota kişi başına düşen pay per capita kişi başına (düşen), adam başına per cent yüzde per contra (edat) diğer taraftan per diem günlük, gündelik per head kişi başı, adam başı per hour her sögen per incuriam ihmalkârlık yüzünden per mensem" }, { "text": "ayda per mille binde per post postayla per procuration namına, vekâleten per quod bununla per se kendiliğinden per -de, -da, başına, her biri için, vasıtasıyla, eliyle, tarafından peracid perasit peradventure belki, şayet, kazara perambulate dolaşmak, gezinmek, gezmek perambulation gezme, dolaşma perambulator çocuk arabası perborate perborat percale sık dokunmuş pamuklu bez perceivable algılanabilir, hissedilebilir perceive algılamak, kavramak, anlamak, başa düşmek, paykamak, görmek percent yüzde, faiz percentage yüzdelik, yüzde oranı, komisyon, yüzdelik percentile persentil, yüzdebirlik perceptibility algılanabilirlik, duyulabilirlik perceptible algılanabilir, duyulabilir, görülebilir, farkedilebilir perception algı, kavrayış, seziş perceptive kavrayışlı, zeki perceptivity idrak kabiliyeti perch tünek, yüksek yer, tatlı su levreği, konmak, tünemek perchance şans eseri, belki, şayet, muhtemelen, kazara percher tüneyen ötücü kuş percheron büyük yük beygiri perchlorate perklorat perchloric perklorik percipience idrak, anlayış, algı percipient anlayışlı percolate (through ile) süzülmek, sızmak, süzmek percolation süzme, süzülme percolator süzgeçli kahve ibriği percuss hafifçe vurarak muayene etmek percussion boring darbeli sondaj percussion cap tüfek kapsülü percussion drill darbeli delici, vurgulu delici percussion fuse müsademeli tapa percussion instrument vurmalı çalgılar percussion vurma, çarpma, vurmalı çalgılar percussionist vurmalı çalgılar çalan müzisyen percussive vurmalı, vuruşla ilgili percutaneous perkütan, deriden perdition ruhun mahvolması, lanetleme, cehennem azabı perdurable daimi, ebedi, ölmez peregrinate yolculuk etmek, seyahat etmek, dolaşmak peregrination yolculuk, seyahat, dolaşma peregrine yabancı, göçebe peremptoriness buyuruculuk, buyurganlık, diktatörlük peremptory buyurucu, buyurgan, dediği dedik perennial bir yıl süren, (bitki) uzun ömürlü, uzun ömürlü bitki perfect circle tam daire perfect conditional tense bitmiş koşul bildiren zaman perfect flower tam çiçek perfect gas ideal gaz perfect infinitive bitmişlik mastarı perfect set mükemmel küme, yetkin küme perfect mükemmel, kusursuz, eksiksiz, tam, mükemmelleştirmek perfectible ikmal edilebilir perfection mükemmellik, tamamlama, kusursuz kişi ya da şey, eşsiz örnek perfectionist herşeyin mükemmel olmasını isteyen, kılı kırk yaran, aşırı titiz kimse perfective mükemmelleştirici, tamamlayıcı perfectly mükemmel bir şekilde, kusursuzca, tamamen, tam olarak perfervid hararetli perfidious hain, kalleş, vefasız" }, { "text": "perfidiousness hainlik, kalleşlik, vefasızlık perfidy vefasızlık, hainlik, kalleşlik perforate delmek, delikler açmak, (defter/pul/vb.) kolay koparılması için kenarına sırayla delikler açmak perforated pipe delikli boru perforated plate delikli sac perforated delikli, tırtıllı perforation delme, delik perforator delme makinesi, delici, zımba makinesi perforce zorla, mecburi, ister istemez perform yapmak, yerine getirmek, icra etmek, oynamak, temsil etmek, rol almak, rol oynamak, müz.çalmak performance ifa, icra, yapma, temaşa, gösteri, oyun, performans, başarım performative gerçekleştirici, edimsel performer sanatçı, oyuncu, müzisyen perfume güzel koku, parfüm perfumery parfümeri, lavantacılık perfunctory yarım yamalak, baştan savma, acele yapılan perfuse serpmek, sıvamak Pergamum Bergama pergola pergola, kameriye, çardak perhaps belki peri- (önek) etrafında, çevresinde perianth çiçek örtüsü pericarditis perikard iltihabı, yürekzarı yangısı pericardium perikard, yürekzarı pericarp meyve örtüsü, tohum zarı pericenter galaktik enberi, gökada enberisi perichondrium kıkırdak zarı periclase periklaz pericranium kafatasının dış zarı peridotite peridotit perigee yerberi periglacial buzul çevresi, periglasiyal perihelion günberi peril tehlike perilous tehlikeli, riskli perimeter çevre perineum perine, apış arası period of convalescence nekahet devresi period dönem, devre, devir, çağ, süre, âdet, aybaşı, ders, çekit periodate periyodat periodic damping periyodik sönüm periodic maintenance periyodik bakım periodic quantity periyodik büyüklük, periyodik nicelik periodic table periyodik cetvel, öğeler çizelgesi periodic periyodik periodical sürekli yayın, periyodik periodically belirli aralıklarla, devirli olarak periosteum periyost, sümükzarı periostitis periyostit, sümükzarı yangısı peripatetic yerinde duramayan, gezici, seyyar, gezgin peripheral device çevresel aygıt, çevre aygıtı peripheral nervous system periferik sinir jüyesi peripheral ikincil, önemsiz, kenardaki, çevresel periphery muhit, çevre periphrasis dolaylama, dolaylı anlatım periphrastic dolaylı olarak anlatılan peripteral peripteros periscope periskop perish ölmek, yok olmak, bozulmak, çürümek, bozmak, çürütmek perishable (yiyecek) çabuk bozulan perishing (İİ) (hava) buz gibi perisperm dış besidoku, perisperm peristalsis peristalsiz peristaltic peristaltik peritonaeum periton, karınzarı peritonitis peritonit, karınzarı yangısı periwig peruka, takma saç periwinkle cezayirmenekşesi perjure oneself mahkemede yalan yere yemin etmek perjure mahkemede yalan yere yemin etmek, yalan" }, { "text": "söylemek perjurer yalancı tanık perjury yalan yere yemin etme perk up canlı durmak perk avanta perks yan ödeme, maaştan ayrı gelir perky sulu, laubali, bambılı perlite perlit, incitaşı perlitic perlitik perlocution dolaylı etkileme sözü, etki söz perm perma, perma yapmak permanence süreklilik permanent deformation kalıcı deformasyon, kalıcı bozunum permanent discharge sürekli deşarj permanent gas ideal gaz, sürekli gaz permanent income sürekli gelir permanent magnet sürekli mıknatıs permanent situation sürekli iş permanent solution kalıcı çözüm permanent wave perma permanent perma, sürekli permanently daimi olarak permanganate permanganat permeability geçirgenlik permeable membrane geçirgen zar permeable geçirgen permeameter permeametre, geçirimölçer permeate (through ile) sızmak, nüfuz etmek Permian permiyen, permiyen permissible izin verilebilir permission müsaade, izin, ruhsat permissive aşırı müsaadekâr, her şeye açık permit izin vermek, bırakmak, ruhsatname, izin kâğıdı, izin permitted hours içki satışının serbest olduğu sögenler permitted izin verilmiş permittivity çıngılık geçirgenlik permutable değiştirilebilir permutate sırasını değiştirmek permutation permutasyon permute sırasını değiştirmek pernicious anaemia anemi pernisyöz pernicious zararlı, kötü perniciousness tehlike, zarar pernickety müşkülpesent, iratçıl, aşırı titiz perorate nutuk çekmek, uzun ve sıkıcı konuşma yapmak peroration nutuk, uzun ve sıkıcı konuşma peroxidase peroksidaz peroxide peroksit peroxy acid peroksi asit peroxy salt peroksi tuz peroxy peroksi perpend etraflıca düşünmek, tasarlamak perpendicular dik, dikey, dikey çizgi, dikey, dikme perpendicularity dikeylik perpetrate (suç/vb.) işlemek, yapmak perpetration (suç/vb.) işleme, yapma perpetrator suç işleyen kimse perpetual motion devridaim, sürgit devinim perpetual kalıcı, ebedi, sürekli, aralıksız, bitmez tükenmez perpetually daima, sürekli olarak, sonsuz olarak perpetuate sürdürmek, devam ettirmek, ölümsüzleştirmek, korumak perpetuity süreklilik, ebedilik, ömür boyu gelir, daimilik perplex şaşırtmak, kafasını karıştırmak perplexed şaşırmış, şaşkın perplexing şaşırtıcı perplexity şaşkınlık perquisite ek ödenek, ikramiye, yan ödeme perry armut şarabı persecute zulmetmek, acı çektirmek, rahat vermemek persecution zulüm, eziyet perseverance sebat, azim perseverate sürekli tekrar etmek persevere sebat etmek, azimle devam etmek persevering azimli, sebatkâr Persia iran Persian carpet iran halısı Persian" }, { "text": "cat Ankara kedisi Persian Gulf Basra Körfezi Persian lamb astragankürk Persian iranlı, iranlı persiflage önemsemeyiş, alay persimmon trabzonhurmas persist inat etmek, ısrar etmek, vazgeçmemek, üstelemek, sürmek, sürüp gitmek, devam etmek, kalmak persistence ısrar, inat, sebat persistent inatçı, ısrarlı, vazgeçmez, sürekli, geçmeyen, bitmek bilmeyen person to person call ihbarlı alısün konuşması person kişi, birey, şahıs, insan, adam, kimse, şahıs persona grata istenilen kişi, saygıdeğer kişi persona non grata istenmeyen kişi, istenmeyen adam persona bürünülen kişilik personable yakışıklı, güzel, çekici personage ünlü ya da önemli kimse personal account kişisel hesap, şahsi hesap personal assets menkul mallar personal call şehirlerarası ihbarlı konuşma personal computer kişisel bilgisayar personal conviction şahsi kanaat personal data kişi hakkında bilgiler personal effects şahsi eşya, özel eşya personal ending şahıs eki, kişi eki personal estate taşınabilir mal personal guarantee kişisel teminat, şahsi teminat personal guaranty kişisel teminat, şahsi teminat personal income şahsi gelir personal liability kişisel sorumluluk personal loan kişisel kredi personal opinion şahsi düşünce personal pronoun şahıs zamiri, kişi adılı personal property taşınabilir mal personal security şahsi güvence personal kişisel, özel, bedensel, menkul personality kişilik, karakter, şahsiyet, önemli kişi, şahsiyet personalize şahsiyete dökmek, belli bir kişinin malı olduğunu belirtmek personally kendi, bizzat, kişi olarak, şahsen personate bir karakteri canlandırmak, bir şahsı oynamak personation canlandırma, oynama personification kişileştirme, canlı örnek, simge personify -in canlı örneği olmak, simgesi olmak, kişilik vermek, kişileştirmek personnel management personel yönetimi personnel manager personel müdürü personnel personel, görevliler, kadro, orun perspectival perspektif ile ilgili perspective perspektif, görünge, bakış açısı, perspektif perspicacious anlayışlı, kavrayışlı perspicacity anlayış, kavrayış, keskin zekâ perspicuity açıklık, anlaşılırlık perspicuous açık, anlaşılır perspiration ter perspiratory ter ile ilgili perspire terlemek persuade ikna etmek, inandırmak persuasion ikna etme, ikna, ikna kabiliyeti, inanç persuasive ikna edici, inandırıcı persuasiveness ikna edicilik, inandırıcılık pert sulu, cıvık, şımarık pertain (to ile) -e ait olmak, ile ilgisi olmak pertaining" }, { "text": "to -e uyan, ile ilgili pertinacious inatçı, kararlı pertinacity inatçılık, ısrar, sebat, inat pertinence uygunluk, yerindelik, ilgi pertinent uygun, yerinde, ilgili pertness arsızlık, sululuk perturb üzmek, kaygılandırmak, canını sıkmak, telaşlandırmak, rahatsız etmek, bozmak, karıştırmak, rahatsız etmek perturbation rahatsızlık, karışıklık, tedirginlik, heyecan pertussis boğmaca Peru Peru peruke peruka, takma saç perusal dikkatle okuma peruse dikkatle okumak, incelemek Peruvian Perulu, Peru'ya ait pervade (koku/duygu/düşünce/vb.) yayılmak, doldurmak, kaplamak pervasion yayılma, doldurma, kaplama pervasive her tarafa yayılan, her yeri kaplayan perverse huysuz, ters, kötü huylu, aksi, inatçı, sapık perversion baştan çıkarma, ayartma, sapıklık perversity sapıklık, huysuzluk, ahlaksızlık, aksilik perversive yanıltıcı pervert baştan çıkarmak, ayartmak, ahlakını bozmak, kötü amaç için kullanmak, kötüye kullanmak, cinsel sapık perverter baştan çıkaran kişi, fettan pervious geçirgen pesky kıl, gıcık, sinir bozucu, belalı pessimism kötümserlik pessimist kötümser pessimistic kötümser, karamsar pest control haşere mücadelesi pest zararlı böcek, hayvan, başbelası, musibet pester rahatsız etmek, sıkmak, başının etini yemek pesticide böcek zehiri pestiferous hastalık taşıyan, bulaşıcı, baş belası, iğrenç pestilence bulaşıcı ve öldürücü hastalık pestilent bulaşıcı, öldürücü, nahoş, rahatsız edici pestilential bulaşıcı, yolukucu pestle havaneli pet cock boşaltma musluğu pet shop töm satan pet evde beslenen hayvan, ev hayvanı, töm, sevgili, gözde, okşamak, sevmek, sevişmek, oynaşmak petal taçyaprağı, leçek petard kestane fişeği peter out tükenmek, yok olmak, suya düşmek peter (out ile) yavaş yavaş tükenmek, son bulmak, bitmek petiolate saplı, sapı olan petiole yaprak sapı petit point bir tür el işlemesi petit küçük, ufak petite (kadın) narin yapılı, minyon petition of appeal temyiz dilekçesi petition dilekçe, toplu dilekçe, talep, dilekçe vermek, talep etmek petrifaction taşlaşma, taşıl, fosil petrify taşlaşmak, taşlaştırmak, şok etmek petrochemical petrokimyasal petrochemistry petrokimya petrodollars petrodolar petrography petrografi, kayaçbilgisi petrol bomb molotof kokteyli petrol can benzin bidonu petrol consumption benzin tüketimi petrol engine benzin motoru petrol gauge benzin göstergesi, yakıt göstergesi petrol pump benzin pompası petrol research petrol araştırma petrol" }, { "text": "station benzin istasyonu, benzinci petrol tank benzin deposu, yakıt deposu petrol benzin petrolatum petrolatum petroleum product petrol ürünü petroleum petrol petrology kayabilim petticoat içeteklik petties küçük masraflar pettifogger madrabaz avukat, aşırı titiz kimse, iş simsarı pettifogging kılı kırk yaran, hileci, madrabaz pettiness aşağılık, adilik petting sevişme, yiyişme pettish huysuz, aksi, hırçın pettishness huysuzluk, aksilik pettitoes domuz paçası petty cash küçük kasa petty larceny küçük hırsızlık, ufak hırsızlık, aşırma petty offence küçük suç, adi suç petty officer deniz astsubayı, çavuş petty önemsiz, ikinci planda gelen, küçük, darkafalı petulance huysuzluk, hırçınlık, alınganlık, terslik petulant huysuz, hırçın, küseğen, alıngan petunia petunya pew uzun bank/sıra, oturacak yer pewit gull sinekçil pewit kızkuşu pewter kalay ve kurşun alaşımı (nesne) pH pH pH-meter pH-metre, pH-ölçer pH-value pH değeri phaeton fayton phagocyte fagosit, yutargöze phalange parmak sümüğü phallic erkeklik kılganına değişli phallus cinsel güç sembolü phanerogam çiçekli bitki phantasm fantazi, hayal phantom hayalet pharaoh mouse firavunfaresi pharaoh firavun pharisaical ikiyüzlü, riyakâr pharisaism ferisilik pharisee ferisi, ikiyüzlü kimse pharmaceutical eczacılığa ait pharmaceutics eczacılık pharmacist eczacı pharmacologist farmokolog pharmacology farmokoloji, embilim pharmacy eczacılık, eczane pharyngeal boğaz ile ilgili, boğazsıl pharyngitis farenjit, gırtlak iltihabı pharyngonasal yutak ve buruna ait pharynx yutak, gırtlak phase angle faz açısı, evre açısı phase diagram faz diyagramı phase difference faz farkı phase in yavaş yavaş kullanmaya başlamak phase meter fazmetre, evreölçer phase modulation faz modülasyonu, evre değiştirimi phase out safha safha bitirmek phase rule faz kuralı, evre kuralı phase space faz uzayı phase velocity faz hızı phase evre, aşama, merhale, safha, pille, faz, evrelendirmek, aşamalandırmak pheasant sülün, kırgavul pheasantry kırgavul yetiştirme yeri phenic fenik phenol fenol, asitfenik phenology fenoloji phenolphthalein fenolftalein phenomenal olağanüstü, şaşılacak, süper phenomenalism görüngücülük, olaycılık, fenomenizm phenomenon olay, olgu, hadise, olağanüstü kimse/şey/olay, fenomen, görüngü phenotype fenotip phenyl fenil pheromone feromon phew öf! phial küçük (ilaç) şişesi philander kur yapmak, kadın peşinde koşmak," }, { "text": "flört etmek philanderer kadın peşinde koşan erkek, hatunbaz philanthropic insansever, hayırsever philanthropist hayırsever philanthropy insanseverlik, hayırseverlik philatelic pulculukla ilgili philatelist pul meraklısı philately pulculuk, pul toplama philharmonic society filarmoni topluluğu philharmonic müziksever, filarmonik philippic sert ve acı nutuk Philippine Islands Filipin Adaları Philistine Filistinli phillips screw yıldız tornavida philologic filolojik philological filolojik philologist filolog, dil bilgini philology filoloji philomel bülbül philosopher filozof philosophic bkz.philosophical philosophical felsefi, mantıklı, sakin, aklı başında philosophize felsefe ile uğraşmak, filozof gibi konuşmak philosophy of history tarih felsefesi philosophy felsefe, yaşam felsefesi philter aşk iksiri phiz yüz ifadesi phlebitis flebit, damar iltihabı phlebotomy kan alma, hacamat phlegm balgam, sümük, soğukkanlılık, heyecansızlık phlegmatic sakin, soğukkanlı, heyecanlanmaz phloem floem, soymuk doku phobia fobi, ürkü phoenix Anka kuşu phon fon phonation seslendirme, sesleme phone box alısün kulübesi phone call alısün konuşması phone sb back daha sonra aramak phone sb up birine çınka etmek phone telefon, çınka, alısün, hatif, telefon etmek, çınka etmek, çınkalamak, alısünlemek, zeng etmek phone-in izleyicinin alısünle katıldığı sınalgı bağdarlaması phonematics sesbirimbilim, fonematik phoneme sesbirim phonemics sesbirimbilim, sesbilim phonetic alphabet fonetik alfabe, sesçil abece phonetic script fonetik yazı, sesçil yazı phonetic spelling fonetik imla phonetic transcription fonetik transkripsiyon, sesçil çevriyazı phonetic sesçil, fonetik phonetician sesbilimci phonetics sesbilim, sesbilgisi phoney yapmacık, sahte, yapmacık kimse, sahtekâr phonic sesle ilgili, sesli phonics akustik ilmi phonogram fonogram, ses sembolü phonograph fonograf, gramofon phonographic fonograf ile ilgili phonolite fonolit phonological transcription sesbilimsel çevriyazı phonological sesçil, sesbilimsel phonology sesbilim phonometer fonometre phonon fonon phony sahte, düzme, taklit phosgene fosgen phosphatase fosfataz phosphate fosfat phosphatide fosfatit phosphatization fosfatlama phosphatize fosfatlamak phosphine fosfin phosphite fosfit phosphor bronze fosfor tuncu phosphor fosforlu madde phosphoresce yakamozlanmak phosphorescence fosforesans, fosforışıllık, yakamoz phosphorescent fosforesan, fosforışıl, yakamozlanan phosphoric fosforik phosphorite fosforit phosphorize fosforlamak phosphorous fosforlu phosphorus fosfor photo finish fotofiniş photo library fototek photo fotoğraf photo-polymer fotopolimer photocathode fotokatot photocell" }, { "text": "fotosel photochemical fotokimyasal photochemistry fotokimya photochromic fotokromik photochromism fotokromizm photocomposing fotodizgi photocomposition fotodizgi photoconduction foto-iletim photoconductive fotoiletken photoconductor fotoiletken photocopier fotokopi makinası photocopy centre fotokopi merkezi photocopy fotokopi, fotokopisini çekmek photocurrent foto akım, ışıl akım photodiode fotodiyot photodisintegration foto parçalanma, ışıl parçalanma photoelasticity ışılesneklik, fotoesneklik photoelectric cell fotoelektrik hücre photoelectric effect ışılelektrik olay, fotoelektrik etki photoelectric emission fotoelektrik emisyon, ışılçıngı salım photoelectric relay fotoelektrik röle photoelectric threshold fotoelektrik eşik photoelectric ışılçıngı, fotoelektrik photoelectricity fotoelektrik, ışılçıngı photoelectron fotoelektron, ışılelektron photoemission ışılyayım, fotoemisyon photoemissive ışılsalımlı, fotoemisif photoengraving fotogravür photoflash fotoflaş photoflood projektör lambası photogen fotojen, fotojen kılgan photogenic fotojenik photogram fotogram photogrammetry fotogrametri photograph fotoğraf, yaçın, fotoğrafını çekmek photographer fotoğrafçı photographic fotoğrafla ilgili photography fotoğrafçılık photogravure fotogravür photolithography fotolitografi photoluminescence fotolüminesans, ışılışıldama photolysis fotoliz photomap fotoharita photomechanical fotomekanik photometer fotometre, ışıkölçer photometry fotometri, ışıkölçüm photomicrograph fotomikrografi, mikroskopla fotoğraf çekme photomontage fotomontaj photomosaic fotomozaik photomounting fotomontaj photomultiplier fotomultiplikatör, ışılçoğaltıcı photon foton photonasty fotonasti photoneutron fotonötron photonuclear fotonükleer photophone fotofon photopic fotopik photoreceptor fotoreseptör photosensitive ışığa duyarlı photosensitivity fotoduyarlık, ışılduyarlık photosphere fotosfer, ışıkküre photostat fotostat, fotokopi photosynthesis fotosentez phototaxis fototaktizm phototelegraphy fototelgraf phototherapy fototerapi phototopography fototopografya phototransistor fototransistor phototropism ışığa yönelim, fototropizm phototube fototüp phototype fototip photovoltaic cell fotovoltaik hücre photovoltaic fotovoltaik phrase birkaç sözcükten oluşan anlamlı birim, sözcük öbeği, sözce, kısa ve uygun anlatım, uygun sözcük ya da tümcelerle ifade etmek phrasebook seyahat rehberi, konuşma kılavuzu phrasemonger süslü cümleler kullanan kimse phraseology deyişbilim, ifade tarzı, anlatım phratry kabile phrenetic çılgın, deli phrenic diyaframa ait phrenologist frenoloji uzmanı phrenology frenoloji, kafatasıbilim phthalein ftalein phthalic ftalik phthisis verem, tüberküloz phycology yosun bilimi phyllite fillit phylloxera filokseri, asma biti phylogeny filojeni, soyoluş phyloxera filoksera phylum filum, kol physic ilaç, ilaç vermek, müshil vermek physical anthropology fiziksel antropoloji physical change fiziksel değişim physical chemistry fiziksel kimya physical condition sağlık yağdayı physical education beden eğitimi physical force fiziksel" }, { "text": "güç physical geography fiziksel coğrafya physical jerks jimnastik physical method fiziksel yöntem physical property fiziksel özellik physical science fizik bilimi physical structure fiziksel yapı physical therapy fizik tedavisi, fizyoterapi physical training beden eğitimi physical fiziksel, bedensel physician doktor, hekim physicist fizikçi physicochemical fizikokimyasal physicochemistry fizikokimya physics fizik physiognomy fizyonomi, dış görünüş, yüz, çehre physiography fiziki coğrafya physiological fizyolojik physiologist fizyolog physiology fizyoloji physiotherapist fizyoterapist, fizik tedavici physiotherapy fizyoterapi physique vücut yapısı, fizik phytochemistry bitki kimyası phytogenesis bitki oluşumunu inceleyen bilim phytology bitkibilim, botanik phytotomy bitki anatomisi pi pi, Yunancanın onaltıncı harfi piamater beyin incezarı pianissimo çok hafif (sesle) pianist piyanist piano string piyano teli piano piyano piazza taraça, veranda, kapalı balkon, meydan pibroch gayda ile çalınan marş pic resim pica on iki punto harf picalilli baharatlı turşu picaninny zenci çocuğu picaresque kabadayı ve dolandırıcılar ile ilgili picaroon hırsız, dolandırıcı, korsan picayune önemsiz, küçük, adi, beş sentlik metal para, beş paralık şey/kimse picayunish önemsiz, ufak piccalilli türlü turşu piccolo pikolo pick a quarrel kavga çıkarmak pick and choose çok dikkatli seçmek pick at (yemeği) isteksizce yemek pick hammer martopikör, kazar çekiç pick holes in sth kusur bulmak, ince eleyip sık dokumak pick oakum üstüpü kullanmak, kodesde yatmak pick off birer birer vurmak pick on (suçlayacak adam) bulmak, seçmek pick out seçmek, görmek, fark etmek pick over ayıklamak pick pocket yankesici pick sb's pocket -in cebinden bir şey yürütmek pick to pieces çekiştirmek, çürütmek (sav) pick up the tab parayı çekmek pick up tutup kaldırmak, gelişmek, ilerlemek, elde etmek pick seçmek, seçip ayırmak, seçip almak, toplamak, koparmak, ayıklamak, sıyırmak, kemirmek, sivri bir aletle kazmak, açmak/kırmak, karıştırmak, seçme, seçenek, seçim, kürdan, kazma pick-a-back omuzda, sırtta pick-me-up canlandırıcı içki/ilaç pickaback sırtta pickax kazma pickaxe kazma, külünk picker toplayıcı pickerel turna balığı picket fence tahta parmaklık picket rope kazık ipi picket grev gözcüsü, kazık, ileri" }, { "text": "karakol, gözcülük etmek pickings avanta pickle turşu, turşu suyu, turşusunu kurmak pickled turşu halinde, sarhoş, matiz pickling dekapaj, paklama picklock maymuncuk pickpocket yankesici pickup arm pikap kolu pickup stylus pikap iğnesi pickup pikap kolu, kamyonet, pikap, gelişme, ilerleme picky titiz, müşkülpesent picnic piknik, piknik yapmak pico- (önek) bilyonda bir picofarad pikofarad picoline pikolin picosecond pikosaniye picrate pikrat pictogram piktogram, resimyazı pictograph piktograf, resimçizit, resimyazı pictographic grafiksel çizimlerle gösteren, görüntüsel pictorial resimli, resmedilmiş picture book resim kitabı picture card kız, vale picture editor resim seçici picture frame resim çerçevesi picture gallery resim galerisi, resim müzesi picture goer sinemasever picture postcard resimli kartpostal picture puzzle resimli bulmaca picture telegraphy resimli telgraf jüyesi picture theater sinema picture transmission resim nakli, görüntü iletimi picture tube resim tüpü, görüntü lambası, ekran lambası picture resim, tablo, keste, fotoğraf, film, görülmeye değer şey ya da kişi, pek güzel kimse ya da şey, -in mükemmel örneği, timsal, görüntü, tasvir, (ç.) sinema, resmini yapmak, çizmek, betimlemek, düşlemek, hayal etmek, tasavvur etmek picturesque pitoresk, (dil) net, açık, canlı picturize resmini çizmek, filme almak piddle işemek piddling küçük, önemsiz pidgin karma dil, tarzanca pie chart yuvarlak diyagram pie in the sky olmayacak şey, düş, hayal, cennet pie börek, çörek, tart, turta piebald (at) alaca, benekli piece de resistance ana yemek piece goods parça mal, kupon kumaş, mensucat, dokuma piece meal parça parça, bölük pörçük piece on eklemek piece out parça ekleyerek tamamlamak piece together parçalarını birleştirmek, tamamlamak, eklemek piece parça, tane, oyun, piyes, (satranç/dama/vb.) taş, numune, örnek, madeni para piecemeal parça parça, azar azar, bölüm bölüm, aşama aşama piecework parçabaşı iş pieceworker parça başı çalışan işçi pied (kuş/vb.) alaca, alacalı piedmont dağ eteğindeki pier iskele, destek, payanda pierage rıhtım vergini pierce delmek, delip geçmek piercing (rüzgâr) sert, soğuk, içe işleyen, (ses) güçlü, keskin, acı pietism dindarlık, softalık piety dindarlık piezo- (önek)" }, { "text": "basınç piezoelectric piezoelektrik piezoelectricity piezoelektrik piezometer piezometre piezometric piezometrik piffle saçmalamak, boş laf etmek pig iron font, pik demir, dökme demir pig it domuz gibi yaşamak pig domuz pigeon güvercin pigeon-breasted çıkık göğüslü pigeonhole güvercin yuvası, hasır altı etmek, düzenlemek pigeonry güvercinlik piggery domuz ahırı piggish domuz gibi, pis, pisboğaz piggishness pisboğazlık piggy küçük domuz, domuzcuk piggybank (domuz şeklinde) kumbara pigheaded inatçı piglet domuz yavrusu pigment boya maddesi, pigment pigmentation hücrelerin renkli madde oluşturması pigmy bkz.pygmy pignut yer fıstığı pigpen bkz.pigsty pigskin domuz derisi pigsty domuz ahırı, pis oda/yer, izbe pigtail saç örgüsü pika ıslıklı tavşan pike mızrak, kargı, turnabalığı pikeman kazma ile çalışan maden işçisi piker ihtiyatlı kumarbaz, dönek, kahpe pilaster gömme ayak, pilastr, duvar ayağı pilchard sardalye, ateşbalığı pile driver şahmerdan pile foundation kazık temel, kazıklı temel pile in doluşmak pile on üşüşmek pile up yığmak, istif etmek, biriktirmek, yığılmak pile yığın, küme, büyük miktarda para, servet, yığınla, direk, kazık, hav, tüy, kuru pil, yığmak, yığın haline getirmek, istif etmek pileless tüysüz piler istifleyici piles basur pileup zincirleme kaza pileus mantar başlığı pilewort basurotu pilfer aşırmak, çalmak, uğrulamak, araklamak, çırpıştırmak, aparmak, yolsuzluk yapmak pilferage çalma, aşırma, hırsızlık pilferer hırsız pilgrim hacı pilgrimage hac, hacılık piliferous tüylü pill hap, doğum kontrol hapı, gıcık kimse, kıl pillage yağma etmek, yağmalamak, yağma, yağmacılık pillar sütun, direk, önemli üye/destekçi/yandaş pillar-box posta kutusu pillared direkli, sütunlu pillbox ilaç kutusu pillion (motorsiklet) terki, arka koltuk pillory ceza boyunduruğu, ceza boyunduruğuna bağlayarak teşhir etmek pillow lace kopanaki pillow yastık, baliş pillowcase yastık kılıfı pillowslip yastık kılıfı pilose tüylü, kıllı pilot balloon pilot balon pilot boat kılavuz motoru pilot fish Malta palamudu pilot lamp kontrol lambası, pilot lamba pilot light kılavuz ışığı, kontrol lambası pilot region pilot bölge pilot scheme pilot joba pilot school deneme okulu pilot pilot, uçarman, kılavuz, pilotluk yapmak, kılavuzluk yapmak, yol göstermek" }, { "text": "pilot's error pilot hatası pilotage chart seyrüsefer haritası pilotage pilotluk, pilotaj, kılavuzluk, kılavuz vergini pilotless pilotsuz, uzaktan kumandalı pilule küçük harf, hap, kürecik pimento yenibahar pimp pezevenk, oğraş pimpernel farekulağı pimple sivilce, sızanak pimpled sivilceli pimply sivilceli pin down bağlamak, hareketsiz kılmak, sıkboğaz etmek pin money cep harçlığı pin on üstüne almak, yüklenmek pin one's hopes on bel bağlamak pin strike sınırlı grev pin toplu iğne, broş, iğne, mandal, iğnelemek, iliştirmek, kıpırdayamaz hale sokmak, sıkıştırmak pinafore göğüslük, önlük pinball tilt oyunu pince-nez kelebek gözlük, yaylı gözlük pincers kerpeten, maşa, minkaş, (yengeç/vb.) kıskaç pinch and save dişinden tırnağından artırmak pinch and scrape dişinden tırnağından artırmak pinch cock kısma musluğu pinch kıstırmak, sıkıştırmak, çimdiklemek, acı vermek, sıkıp acıtmak, araklamak yürütmek, çimdik, tutam pinchbeck altın taklidi, yapma, sahte pinchpenny eli sıkı, cimri pincushion iğnelik, iğne yastığı pine away yavaş yavaş güçten düşmek pine barren çamlık kumsal pine cone çam kozalağı pine wood çam kerestesi pine (away ile) güçten kuvvetten düşmek, erimek, iğne ipliğe dönmek, (gerçekleşemeyecek) arzusu olmak, özlemini çekmek, çam pineal gland beyin epifizi pineal kozalaksı, kozalak biçiminde pineapple ananas pinetree çamağacı ping (araba) teklemek ping-pong pinpon, masa tenisi pinghead topluiğne başı pinion elini ayağını bağlamak, hareketsizleştirmek pink slip ihbarname pink pembe, sosyalist eğilimli, (araba) teklemek pinkie serçe parmağı pinking kliket, vuruntu pinkish pembemsi pinko solcu pinky bkz.pinkie pinna balık kanadı, kulakkepçesi, yapracık pinnace sandal, filika, küçük yelkenli pinnacle en yüksek çekit, doruk, zirve, sivri tepeli kule pinnate tüysü pinnigrade yüzgeçayaklı pinniped yüzgeçayaklı, yüzgeçayaklı pinon çam fıstığı pinpoint tam yerini göstermek, belirlemek, tam olarak saptamak, gerçek nedenini bulmak pinprick iğne deliği pins and needles karıncalanma pinstripe (giysi) ince çizgi pint galonun sekizde biri, bu kadar bira pintail kılkuyruk, kılkuyruk ördeği pintle mil, eksen, enjektör iğnesi pinto küçük benekli at pinup şarkıcı, çıplak kadın, /vb.resmi pinwheel çarkı felek, fırıldak pinworm sivrikuyruk piny çamlık, çam" }, { "text": "kokulu pioneer öncü, öncülük etmek pious fraud sahte dindarlık pious wish sahte dilek pious dindar pip oyun kâğıtlarındaki işaretlerin her biri, rütbe belirten yıldız, meyve çekirdeği, sinyal, yarışta yenmek, geçmek, (sınavda) çakmak/çaktırmak pipe bracket boru kelepçesi pipe clamp boru kelepçesi pipe clay lüleci çamuru pipe coupling rakor pipe culvert büz, boru menfez pipe down susmak, sesini kesmek pipe drain künk, süzdürme künkü pipe dream hayali fikir, olmayacak iş, hayal pipe elbow boru dirseği pipe fish yılan iğnesi pipe joint boru bağlantısı, boru rakoru pipe stem pipo sapı pipe tongs boru kıskacı pipe union boru rakoru pipe up konuşmaya/şarkı söylemeye başlamak pipe vice boru mengenesi pipe boru, pipo, çubuk, kaval, (ç.) gayda, borularla taşımak, kaval/gayda çalmak pipefitter borucu, boru tesisatçısı pipefitting boru işi, boru bağlama donanımı pipeline boru hattı pipelining boruya sokma, iç içe sokma piper kavalcı, gaydacı pipette pipet, akıtaç piping hot dumanı üstünde piping çok pipit incirkuşu pipkin güveç pippin harika şey/kimse piquancy acılık, keskinlik, ilginçlik, cazibe piquant acı/keskin tadı olan, ilginç, hoş pique güceniklik, kırgınlık, gücendirmek, incitmek, gururunu kırmak piracy korsanlık Piraeus Pire limanı piranha piranha pirate listener korsan dinleyici pirate radio korsan ünalgı pirate sender korsan verici pirate ship korsan gemi pirate korsan, korsan satış yapmak pirn bobin pirouette (balede) tek ayak üzerinde dönüş, piruet Pisces Balık Burcu pisciculture balıkçılık pisciculturist balık öndürücüsü piscine balık gibi, balığa ait pish öf!, püf! pisiform bezelye biçiminde pisolite pisolit piss about serserilik etmek, göt gezdirmek piss around serserilik etmek, göt gezdirmek piss off siktir git, siktir olup gitmek, bıktırmak piss oneself (gülmekten) altına işemek piss işemek, (yağmur) şakır şakır yağmak, çiş, sidik, işeme pissed as a newt küfelik, zom pissed sarhoş, matiz pistachio fıstık pistil pistil, dişikılgan pistol shot tabanca ateşi, tabanca menzili, tabanca kurşunu pistol tabanca piston pin piston pimi piston pump pistonlu pompa piston ring piston segmanı, segman" }, { "text": "piston rod piston kolu piston piston pit a pat hafif hafif çarpma, tıkırdama pit coal taşkömürü, madenkömürü pit saw hızar, iki kollu testere pit silo çukur silo pit top kuyu başı pit çukur, maden ocağı, kârhane, (araba yarışında) hızlı tamirat yeri, hastalık lekesi, (tiyatro) parter, meyve çekirdeği, (meyvenin) çekirdeğini ayıklamak, (çiçek hastalığı) çopur bırakmak pit-run gravel tüvenan çakıl pitance bağış, yardım pitch a camp düşerge salmak pitch action yunuslama pitch angle hatve açısı, adım açısı pitch in işe girişmek, yemeğe yumulmak pitch into üstüne saldırmak, atılmak pitch on seçmek, karar vermek pitch one's tent çadırını kurmak pitch pine çıralı çam pitch sb a curve ball yüreğini ağzına getirmek pitch ziftlemek, konmak, konaklamak, (düşerge/çadır/vb.) kurmak, (dışarı) atmak, düşmek, takılıp devrilmek, sesin perdesini ayarlamak, (gemi) baş vurmak, toslamak, saha, alan, pazarcının satış yeri, perde, derece, düzey, zift, (bina) eğim, yalpalama, (beyzbol) atış, fırlatma, satıcının ağız yapması pitch-and-toss yazı tura atma oyunu pitch-black zifiri karanlık, simsiyah pitch-dark zifiri karanlık pitchblende uranyum oksidi pitcher plant ibrikotu pitcher testi, sürahi, ibrik, (beyzbol) atıcı pitchfork yaba, diren pitching atma, fırlatma, baş kıç vurma pitchstone katran taşı pitchy zift gibi, karanlık piteous acıklı pitfall güçlük, tehlike, tuzak pith öz, özek, ruh, en önemli kısım pithead maden ocağı girişi pithiness özlülük, anlamlılık, etkileyicilik, kuvvet, tesir pithless özsüz, zayıf pithy özlü, anlamlı pitiable acınacak pitiful acıklı, acınırlı, acınacak, merhametli pitiless acımasız, merhametsiz pitman maden ocağı işçisi piton kısa metal dağcı kazığı pittance çok düşük vergin, acınacak miktarda az vergin, kapik-kuruş pitted (asitten/pastan) karıncalanmış, oyuklu pitting oyuklaşma pituitary gland hipofiz bezi pituitary balgam salgılayan, balgama ait pity merhamet, acıma, acınacak şey, merhamet etmek, acımak, yazığı gelmek pivot eksen, mil, bir eksen çevresinde dönmek pivotal mile ait, merkezi, en önemli pix resim pixel piksel, görüntü öğesi pixie küçük peri pixilated üşütük, kafadan kontak, kaçık, delidolu pixy bkz.pixie pizza piza pizzle erkeklik" }, { "text": "kılganı placable kolay yatışan, kolay bağışlayan, kolay affeder placard duvar ilanı, afiş, pankart, poster placate kızgınlığını yatıştırmak placatory yatıştırıcı, sakinleştirici place a bet bahse girmek place an order sipariş vermek place of worship ibadet yeri place value basamak değeri place yer, orun, alan, bölge, (yarış/kuyruk/vb.'de) sıra, hane, basamak, oturacak yer, memuriyet, görev, mevki, konum, yapılması gereken şey, görev, ev, koymak, yerleştirmek, (pul) yatırmak, tam olarak hatırlamak, (sipariş) vermek, saymak, görmek, önem vermek placebo plasebo, yatıştırıcı bir ilaç placement koyma, yerleştirme, plasman placenta plasenta, döleşi, etene placental plasentayla ilgili placer plaser placid sakin, durgun placidity sükunet placket eteklik cebi plagiarism intihal, aşırma plagiarist aşırmacı, eser hırsızı plagiarize -den aşırmalar yapmak, intihal etmek plague on it! Allah belasını versin! plague veba, başbelası, dert, musibet, öldürücü salgın hastalık, istila, sıkmak, bezdirmek plaguy baş ağrıtıcı plaice pisibalığı plaid ekose kumaş, kareli kumaş plain clothes man sivil giyimli, dedektif plain coffee sade kahve plain dealer dürüst adam plain dealing dürüstlük plain sailing rahat ve kolay iş, dertsiz belasız iş plain work düz duvar örgüsü plain ova, düz, düzengâh, yalın, basit, sade, süssüz, açık, kolay anlaşılır, net, (kadın) çirkin, alımsız, dobra, açıksözlü, dürüst plain-spoken açık sözlü plainly açık ve net bir şekilde, açıkça, süssüz biçimde, dobra, dobra plainness düzlük, açıklık, toksözlülük plainspoken açıksözlü, lafını esirgemeyen plaint dava, hüzün ifadesi, keder plaintiff davacı plaintive hüzünlü, ağlamaklı, acıklı, dokunaklı plait örgü, saç örgüsü, (saç/vb.) örnek plan plan, kroki, taslak, tasar, plan, niyet, joba, kasarı, planlamak, tasarlamak, josparını çizmek, düzenlemek planar düzlemsel plane angle düzlem açı plane geometry düzlem geometri plane mirror düz ayna plane table plançete plane uçak, planya, rende, düzlem, seviye, düzey, çınar, rendelemek, düz, dümdüz planer planya planet gezegen planetarium planetaryum, yıldızlık, gökevi planetary gezegenlerle ilgili, dünyasal, dünyevi, gezgin, seyyar planetoid küçük gezegen plangent yankılanan, titrek, iniltili planimeter planimetre, yüzeyölçer, alanölçer planimetry planimetri, alanölçü planing machine" }, { "text": "planya kılgası, planya tezgâhı planish düzeltmek, preslemek planisphere düzlemküre plank down hemen ödemek plank flooring ahşap döşeme plank pile ahşap palplanş plank saw tahta bıçkısı plank timber tomruk plank uzun tahta, kalas, (partinin) ana prensibi, kalaslarla kaplamak planking machine keçeleştirme kılgası planking ağaç döşeme plankton plankton planless plansız, bağdarlamasız planned economy planlı ekonomi planner planlamacı, ajanda, müfekkire, gâhname planning body planlama kurulu planning planlama, tasarlama plano-concave bir yüzü düz öbürü içbükey plano-convex bir yüzü düz öbürü dışbükey plant breeding bitki yetiştirme plant cell bitki hücresi plant chemistry bitki kimyası plant engineer işletme mühendisi plant geography bitki coğrafyası plant kingdom bitkiler dünyası plant louse bitki biti plant out fideleri başka yere dikmek plant pathology bitki patolojisi plant bitki, ösümlük, fabrika, demirhane, dikmek, ekmek, sıkıca yerleştirmek, (çalınan ya da yasak bir şeyi) kiminse üzerine saklayıp onu suçlu göstermek plantation fidanlık, büyük çiftlik planter ekici plantigrade düztaban plaque plaket, levha, tabela plash su birikintisi, su sıçratmak, şapırdatmak plashy şapırtılı, çamurlu plasma protein plazma proteini plasma state plazma hali plasma plazma, kansu plasmatic plazma ile ilgili plasmodium plazmodyum, sıtma mikrobu plaster cast alçıdan yapılmış kalıp, alçı plaster of Paris alçı plaster stone jips, alçıtaşı plaster sıva, plaster, yakı, sıvamak, yapıştırmak plasterboard bağdadi çıtası, bağdadi plastered sarhoş plasterer sıvacı plasterers' putty sıvacı macunu plastering sıva işi, alçı işi plastic arts plastik sanatlar plastic container plastik kap plastic surgery estetik ameliyat, estetik cerrahlık plastic plastik plasticine modelci çamuru plasticity plastisite plasticizer plastikleştirici plastid plastid plate current plaka akımı, anot akımı plate glass dökme cam, düz cam, çekme cam plate load anot yükü plate spring yassı yay plate tabak, levha, plaka, tabaka, kaporta, levha biçiminde korugan, kaplama, kupa, fotoğraf klişesi, plaka, plaket, takma diş takımı, anot, (metal) kaplamak plateau yayla plated kaplanmış plateful tabak dolusu platelet trombosit, pıhtıgöze platen kâğıt silindiri, merdane, baskı levhası plater kaplamacı platform" }, { "text": "peron, kürsü, (saylavdan önce) parti bağdarlaması platinate platinlemek, platin kaplamak plating kaplama platinoid platinoit platinum sponge platin sünger platinum platin platitude basmakalıp laf, klişe, yavan söz platitudinarian geveze, boşboğaz platitudinize tatsız tuzsuz konuşmak platitudinous basmakalıp söz platonic love manevi aşk, platonik aşk platonic (iki kişi arasındaki sevgi/arkadaşlık) fiziksel olmayan, duygusal platoon müfreze, takım platter düz ve büyük tabak platypus ornitorenk, gagalı memeli platyrrhine yassıburunlu maymun plaudit memnuniyet gösterisi, beğeni plausibility akla yatkınlık, inandırıcılık, olasılık plausible makul, akla yatkın, inandırıcı play a joke on sb oyun oynamak, işletmek play a part rol oynamak play a role rol yapmak play at katılmak, yapar gibi görünmek play back yeniden çalmak, tekrarlamak play ball birlikte çalışmak, imece yapmak play both ends against the şeytana külahı ters giydirmek middle play by ear olanlara ayak uydurmak play cat and mouse with kedi fare gibi oynamak play dead ölü numarası yapmak play down önemsizleştirmek play ducks and drakes har vurup harman savurmak with money play ducks with money çarçur etmek, har vurup harman savurmak play fast and loose kaygısızca hareket etmek, söz verip tutmamak play first chair başkanlığa oynamak play for time zaman geçirmek, oyalanmak play hard to get umursamaz görünüp ilgi çekmek play havoc mahvetmek, berbat etmek play hell with çarkına okumak play high büyük kumar oynamak play hooky kaçamak yapmak play house evcilik oynamak play into sb's hands birisinin ekmeğine yağ sürmek play into the hands of çıkar amacıyla hareket etmek play it by ear gelişmelere göre hareket etmek play it by the book atını sağlam kazığa bağlamak play it cool soğukkanlılığını yitirmemek, sakin kalmak play it safe işi sağlama almak play off birbirine düşürmek play on words cinas, sözcük oyunu play on çalmakta devam etmek play one's cards well kartlarını iyi oynamak play one's trump card kozunu oynamak play possum uyuma numarası yapmak play" }, { "text": "pranks azizlik etmek play second fiddle ikinci derecede rol oynamak play the devil with kasıp kavurmak play the field birden fazla kişiyle düşüp kalkmak play the fool aptalca davranmak, ahmaklık yapmak play the game adil ve dürüst olmak play the man erkekçe hareket etmek play the market spekülasyon yapmak play tricks on muziplik etmek, oyun oynamak play truant okuldan kaçmak, dersleri kırmak play up to dalkavukluk etmek, birine yaranmak play up oyun oynamak, sorun çıkarmak, belirtmek play with fire ateşle oynamak, büyük riske girmek play oyun, eğlence, oyun, piyes, şaka, oyun, kumar, hareket özgürlüğü, hareket, faaliyet, oynaşma, oynamak, eğlenmek, (oyun) etmek, hızla hareket etmek, oynamak, sahnelemek, temsil etmek, (müzik aleti) çalmak play-act numara yapmak, rol yapmak playable oynanabilir playback pleybek playbill tiyatro ilanı playboy eğlence peşinde koşan zengin delikanlı, pleyboy playdown önemsememek played out işi bitmiş player piano otomatik piyano player oyuncu playfellow oyun arkadaşı playful şen, şakacı, oyuncu, şuluk playfulness şakacılık, oyunculuk playgoer tiyatrosever playground çocukların oyun alanı playgroup anaokulu playhouse tiyatro playing card iskambil kâğıdı playing field oyun alanı, oyun sahası playing oynama, oyun playlet küçük oyun playmate oyun arkadaşı playpen çocuk kafesi plaything oyuncak playtime oyun zamanı playwright oyun yazarı plaza meydan plea of guilty suçlu kabul etme plea yalvarma, rica, özür, mazeret, savunma, itiraz plead guilty suçu kabul etmek plead not guilty suçu reddetmek, sorumluluğu reddetmek plead yalvarmak, dilemek, rica etmek, özür dilemek, özür olarak öne sürmek, dava açmak, savunmak, suçlamak pleader avukat pleading dava, dava açma, iddia, savunma, rica, yalvarma pleasant hoş, tatlı, güzel, sevimli, canayakın, şirin, yakın, sıcak, samimi pleasantness hoşluk, tatlılık, güzellik, hoşa giden şey, zevk pleasantry hoş şaka, espri please yourself kafana göre takıl please mutlu etmek, memnun etmek, sevindirmek, gönlünü etmek, hoşuna gitmek, lütfen, merhamet, iltimas, ötünem pleased memnun, hursent, hoşnut pleasing hoş, tatlı, sevindirici pleasurable zevk veren, hoş pleasure zevk," }, { "text": "haz, keyif, eğlence pleat pli yapmak, kıvrım, pli, plise pleater plise makinesi plebeian halk tabakasından olan, aşağı tabaka plebiscite halk oylaması, plebisit, tümdanış plectrum mızrap, pena pledge one's troth bağlılık yemini etmek pledge tutu, rehin, söz, karşılıklı anlaşma, güvence, teminat, kanıt, işaret, rehine koymak, söz vermek, güvence vermek, taahhüt etmek pledgee rehin alan, rehinli alacaklı pledger rehin veren, rehinli borçlu pleiades süreyya burcu, ülker Pleistocene pleistosen plenary session genel kurul plenary (hükümet gücü) tam plenipotentiary tam yetkili (elçi) plenitude bolluk, çokluk, bütünlük, dolu oluş plenteous bereketli, bol plenteousness bereket, bolluk plentiful bereketli, bol plentifully bolbol, yetecek kadar plentifulness bolluk, bereket plenty of pek çok, yığınla plenty bolluk, çokluk, bol miktar plenum tüm üyelerin hazır bulunduğu toplantı, doluluk pleochroism pleokroizm pleonasm söz uzatımı, gereksiz söz plereme dolubirim plethora gereğinden fazlalık pleura plevra, göğüszarı pleural plevral, göğüszarıyla ilgili pleurisy plörezi, zatülcenp, satlıcan pleurocarpous yan meyveli plexiglass plastik cam plexor perküsyon çekici plexus pleksus, sinir ağı pliability bükülürlük, bükülgenlik pliable bükülgen, yumuşak, itaatkâr, uysal pliancy bükülgenlik, esneklik pliant eğilip bükülebilir plicate büklümlü, katlanmış plication katmer, katlama, misli artırma pliers kerpeten, kargaburun, pens plight of faith bağlılık sözü plight one's troth evlenme sözü vermek, evlenme vadetmek plight kötü durum, ciddi durum plimsoll line fribord markası plimsoll lastik tabanlı bez ayakkabı, kes plinth sütun tabanı, özül pliocene pliyosen plod away sürekli çalışmak plod yavaş ve zorlukla yürümek, (away ile) (sıkıcı bir iş üzerinde) sürekli çalışmak plodder yavaş ama verimli çalışan işçi plonk ucuz şarap, köpeköldüren plop cup diye düşmek plosion nefes patlaması plosive patlamalı, kapantılı plot arsa, parsel, entrika, suikast, (roman/vb.'de) olay örgüsü, komplo kurmak, haritada göstermek, işaretlemek plotless plansız (yazı veya hikaye) plotter pilotlayıcı, çizici, entrikacı plotting paper kareli kâğıt plough back kazanılan parayı yeniden işe yatırmak plough boy çiftçi yamağı plough land sürülebilir toprak, işlenebilir toprak plough plane oluk rendesi plough share saban" }, { "text": "demiri, saban kulağı plough up pullukla altını üstüne getirmek plough saban, kotan, pulluk, sabanla sürmek, çift sürmek, yol açmak, ilerlemek plough-beam pulluk oku, saban oku ploughman sabancı, çiftçi plover yağmurkuşu plow into çarpmak plow Aİ.bkz.plough ploy numara yapma, rol pluck off koparmak pluck out çıkarmak pluck yiğitlik, cesaret, koparmak, tüylerini yolmak, kopartmak, (telli çalgı) çalmak plucky cesur ve azimli, yılmaz plug contact fiş kontağı plug for desteklemek plug in fişi prize sokmak, ilgilenmek plug socket priz, dişi fiş plug tapa, tıkaç, (çıngı) fiş, buji, reklam, tıkamak, reklamını yapmak plug-ugly külhanbeyi, zorba plum erik plumage kuşun tüyleri plumb level tesviyeruhu plumb line çekül sicimi, çekül plumb rule tesviyeruhu plumb the depths derinliklerine inmek, gömülmek plumb çekül, şakul, anlamını çıkartmaya çalışmak plumbeous kurşun ile ilgili plumber su tesisatçısı, muslukçu plumbicon tube plumbikon tüpü plumbiferous kurşunlu plumbing su tesisatı, boru tesisatçılığı, muslukçuluk plume kuş tüyü plumeless tüysüz plummet (aniden) düşmek, çekül kurşunu, iskandil kurşunu plummy erikle ilgili, yapmacık plumose tüylü plump cheeks tombul yanaklar plump tıknaz, dolgun, tombul, semiz, gözlenilmeden, gafleten, ansızın düşmek, özünü basmak plumpness dolgunluk plumule plumula, embriyon tomurcuğu, kuş tüyü plumy tüylü, tüy gibi plunder yağma etmek, yağmalamak, yağma, soygun, yağmacılık, soygunculuk, garet, talan, yağmalanan mal, oğurlanmış şey, çalınmış eşya, ganimet, kazanç, menfaat, fayda plunderer yağmacı, çapulcu plunge into batırmak, sokmak, saplamak, dalmak, gömülmek plunge dalma, dalış, fırlamak plunger dalgıç, pompa pistonu, dalma piston, dalıcı pluperfect geçmiş öncesini gösteren zaman plural marriage çokeşlilik plural noun çoğul isim plural vote birden fazla oy kullanma hakkı plural çoğul pluralism çokçuluk pluralist çoğulcu pluralistic democracy çoğulcu demokrasi pluralistic çoğulcu plurality çokluk, çoğunluk, çoğulluk, ekseriyet pluralize çoğul yapmak plus fours golf pantolonu plus infinite artı sonsuz plus sign artı işareti plus value artı değer plus artı işareti, sıfırdan büyük, artı, artı, pozitif, -in üstünde, ile, ve, artı plush pelüş, müthiş, süper, görkemli plussage ek" }, { "text": "miktar Pluto Pluton plutocracy varsılerki, zenginerki plutocrat nüfuzlu zengin, plutokrat, varsılerkçi plutocratic plutokratik plutonic rocks plütonik taşlar plutonic plütonik plutonium plütonyum pluvial yağmurlu pluviometer plüvyometre, yağmurölçer pluvious yağmurlu, yağmura ait ply düzenli sefer yapmak, gidip gelmek, işlemek, çalışmak, iş yapmak, kat, katmer plywood kontrplak pm öğleden sonra, PM, öğleden sonra pneuma ruh, can, nefes pneumatic brake havalı eğleç pneumatic conveyor pnömatik taşıyıcı pneumatic drill pnömatik matkap pneumatic hammer pnömatik çekiç, havalı çekiç pneumatic jack pnömatik kriko pneumatic press pnömatik pres pneumatic tire pnömatik lastik, havalı lastik pneumatic tube pnömatik boru pneumatic tyre pnömatik lastik, havalı lastik pneumatic pnömatik, havalı pneumatics pnömatik bilimi pneumatolysis pnömatoliz pneumococcus pnömokok pneumonia zatürree, akciğer yangısı pneumonic zatürree ile ilgili pneumothorax pnömotoraks PO box posta kutusu po-faced çatık kaşlı poach (yumurtayı) kırıp kaynar suda pişirmek, (balık) yavaş yavaş kaynatmak, başkasının arazisinde kaçak avlanmak, izinsiz (hayvan) avlamak, (başkasının hakkına) tecavüz etmek poacher kaçak avlanan kimse, yasak yere giren kimse poaching kaçak avcılık pochette el torbası pock çiçek hastalığında görülen kabarcık pocket battleship yancık zırhlısı pocket book yancık defteri, cüzdan pocket calculator küçük hesap makinesi pocket computer yancık bilgisayarı pocket lamp yancık lambası pocket money yancık harçlığı pocket radio yancık ünalgısı pocket cep, yancık, halta, torba, kese, türküm, kesim, cebe koymak, cebe indirmek, cebine atmak pocketbook not defteri, sapsız bayan çantası, kese pocketful yancık dolusu, sürüyle pocketknife çakı pockmark çopur, iz pockmarked çopur, çiçekbozuğu pod auger oluklu matkap pod bezelye, fasulye, /vb.kabuğu, kabuğunu soymak podagra gut, damla hastalığı podgy bodur, tıknaz podiatrist ayak hastalıkları uzmanı podiatry ayak hastalıkları bilimi, podiyatri podium podyum Podunk geri kalmış küçük kasaba podzol podzol podzolization podzollaşma poem şiir poet laureate saray şairi poet şair, ozan poetaster şair bozuntusu poetess kadın şair poetic function sanat işlevi poetic şiirsel poetical şairliğe ait poetize şiir yazmak, şiirle dile getirmek poetry şiir, koşuk, şiir sanatı, şiirler, şiirsel" }, { "text": "güzellik pogo stick yaylı sıçrama bastonu pogrom planlı katliam poignancy keskinlik, yakıcılık, dokunaklılık, üzücülük poignant üzücü, dokunaklı, acı, acı, keskin point a moral ahlak dersi çıkarmak, kıssadan hisse çıkarmak point at infinity sonsuzdaki çekit point charge çekit yük point contact çekit teması point gamma çekit gama point load çekit yükü point of application uygulama çekidi point of bearing kerteriz çekidi point of break kopma çekidi point of contact değme çekidi point of honour şeref meselesi point of impact vuruş çekidi point of intersection kesişme çekidi point of no return dönüşü olmayan çekit point of reference referans çekidi point of sale satış çekidi point of support destek çekidi point of view görüş, bakım, bakış açısı point out -e dikkat çekmek, belirtmek, göstermek point set çekit küme point the finger at suçlamak point çekit, nokta, uç, sivri uç, yer, an, durum, puan, virgül, derece, husus, nokta, anlam, neden, yarar, amaç, konu, özellik, nitelik, priz, duy, namlu, burun, ucunu sivriltmek, işaret etmek, göstermek, önemine işaret etmek, doğrultmak, üzerine çevirmek, çekitlemek, noktalamak, (duvar) boşlukları doldurmak, sıvamak point-blank burnunun dibinden, yakından, yakın, doğrudan, burnunun dibinden, yakından, yakın, doğrudan pointed sivri uçlu, anlamlı pointer işaret değneği, gösterge, av köpeği, puvanter, öğüt, yararlı öneri pointing derz yapma, sivriltme pointless anlamsız, yararsız, gereksiz points (demiryolu) makas poise özgüven, denge, duruş şekli, iliştirmek, dengesiz biçimde yerleştirmek poised hammer çekiç güç poised dengeli, (harekete) hazır, özgüvenli poison fang zehirli diş poison gas zehirli gaz poison hemlock lekeli baldıran poison zehir, içki, zehirlemek, zehir vermek, ağılamak, olumsuz yönde etkilemek poison-pen kötü niyetle yazılan poisoning zehirleme, zehirlenme poisonous zehirli, kötü, iğrenç, berbat Poisson Poisson poke about aramak, araştırmak poke fun at ile alay etmek poke one's nose into sth burnunu sokmak poke one's nose into bir işe burnunu sokmak poke sokmak, dürtmek, çıkarmak poker ocak demiri, poker poky (yer/oda) dar, küçük, basık" }, { "text": "Poland Polonya polar air kutup havası, soğuk hava polar angle kutupsal açı polar axis kutup ekseni polar bear kutup ayısı polar circle kutup çemberi, kutup dairesi polar climate kutup iklimi polar curve kutupsal eğri polar distance kutup uzaklığı polar fox kutup tilkisi polar front kutup cephesi polar lights kutup ışınları polar line kutup doğrusu Polar Sea Kutup Denizi polar solvent polar çözücü polar zone kutup bölgesi, eksenucu bölgesi polar kutupsal, kutuplarla ilgili polarimeter polarimetre polarimetry polarimetri Polaris Kutupyıldızı, Demirkazık polariscope polariskop polarity polarite, ucaylık, iki kutupluluk, karşıtlık polarizability kutuplanabilirlik, kutuplaşabilirlik polarizable kutuplanabilir, kutuplaşabilir polarization current polarizasyon akımı polarization polarma, polarizasyon, kutuplanma polarize (iki ayrı çekitte) toplamak, toplanmak, polarmak, ucaylanmak polarized light kutuplanmış ışık polarized polarize polarizer polarizör polarizing polarma, polarizasyon polarograph polarograf polarography polarografi polaroid photograph polaroit fotoğraf polaroid polaroit, polaroit polder polder, denizden kazanılmış toprak pole arm kutup kolu Pole Star Kutupyıldızı, Demirkazık pole vault sırıkla atlama pole direk, sırık, kutup, kutup, ucay poleax uzun saplı balta polecat kokarca polemic tartışmalı, ihtilaflı polemics polemik, tartışma sanatı police college sakçı koleji police commissioner komiser police court sulh mahkemesi police office karakol police officer sakçı memuru police state sakçı devleti police station karakol police sakçı örgütü, sakçılar, kınçal, polis, sakçı denetiminde bulundurmak, denetlemek, kontrol etmek policeman sakçı memuru policewoman kadın sakçı policlinic poliklinik, hastane dispanseri policy holder poliçe hamili policy siyaset, politika, davranış biçimi, politika, poliçe polio çocuk felci poliomyelitis bkz.polio polish off bitirmek, alt etmek, yenmek polish up iyice parlatmak polish parlatmak, cilalamak, parlatmak, kusursuzlaştırmak, cila, perdah, ayakkabı boyası, parlak, cilalı yüzey, parlaklık, kibarlık, incelik polished cilalı, parlatılmış, parlak polisher cila makinesi, parlatma aygıtı, cila, saykal polishing machine cila kılgası polishing paste parlatma macunu polishing powder parlatma tozu polishing cila, cilalama, parlatma, cila polite arts ince sanatlar polite letters yazın, edebiyat polite nazik, kibar politeness kibarlık, nezaket, terbiyelilik, iltifat politic" }, { "text": "akıllı, kurnaz, ihtiyatlı, tedbirli political asylum siyasi iltica, siyasi sığınacak, sığınma political economy politik iktisat political geography siyasi coğrafya political science siyasi bilgiler political system siyasi jüye political siyasi, politik, politikayla ilgilenen politician politikacı politicize politize etmek politics siyaset, politika, politik görüşler polity devlet, hükümet, hükümet şekli, devlet şekli polka dot puanlı kumaş polka polka poll tax kelle vergisi, baş vergisi poll saylav, oylama, oy verme, oy sayısı, komuoyu yoklaması, oy almak, oy vermek pollard budanmış ağaç, ağaç budamak, boynuzlarını kesmek polled boynuzu kesilmiş, saçı kesilmiş, kel pollen bag çiçektozu kesesi pollen count havadaki polen miktarı pollen grain polen tanesi pollen sac polen kesesi pollen tube polen borusu pollen polen, çiçektozu pollinate tozarmak, tozlaşmak pollination tozlaşma polling booth oy verme hücresi polling district saylav bölgesi polling list oylama listesi polling station oy verme hücresi polling oylama, oy verme polls saylav bürosu pollster anketör pollutant kirletici madde pollute kirletmek polluted air kirli hava polluted water kirli su polluter kirletici pollution control kirlilik denetimi pollution kirletme, kirlenme, kirlilik pollutive kirletici polo neck boğazlı yaka, balıkçı yaka polo polo polonium polonyum poltroon korkak adam, tabansız poltroonery korkaklık, namertlik poly bkz.polytechnic poly- (önek) çok polyamide poliamit polyandry çokkocalılık, poliandri polyatomic çok atomlu polycarbonate polikarbonat polychrome print çok renkli baskı polychrome çok renkli polychromy çok renklilik polyclinic poliklinik polycrystal polikristal polycyclic polisiklik, çokhalkalı polycythemia polisitemi, alyuvar artımı polyester fibre polyester lifi polyester polyester polyethylene bkz.polythene polygamist çok evli, çok karılı polygamy çokkarılılık, poligami polygenetic poligenetik polyglot çok dil bilen polygon poligon, çokgen polygonal soil poligonal toprak polygonal poligonal polygonum çoban değneği polygraph çoğaltma makinesi, yalan makinesi polygyny çokkarılılık, polijini polyhedral çokyüzlü polyhedron çokyüzlü polymer polimer, çoğuz polymeric polimerik polymerization polimerleşme, polimerizasyon polymerize polimerleştirmek polymorphic polimorf, çokbiçimli polymorphism polimorfizm polymorphous çok şekilli olabilen polynomial çokterimli polynuclear polinükleer polyolefine fibre poliolefin lifi polyp polip polype polip polyphase" }, { "text": "current çok fazlı akım polyphase machine çok fazlı kılga polyphase çok fazlı, çokevreli polyphonic music çoksesli müzik polyphonic çoksesli, polifonik polypod çokayaklı polypoid poliple ilgili polypropylene polipropilen polypus hek, polip polysaccharide polisakkarit, nişasta polysemous birçok anlamı olan, çokanlamlı polysemy çokanlamlılık polystyle çok sütunlu yapı polystyrene polistiren polysulfone polisülfon polysulphide polisülfür polysyllabic çok heceli polysyndeton çokbağlaçlılık polysynthetic çokbireşimli polytechnic sanat/fen kolu polytheism çoktanrıcılık, politeizm polythene polietilen polyurethane poliüretan polyvalence çokdeğerlik polyvalent çokdeğerlikli, polivalan polyvinyl acetal polivinil asetal polyvinyl acetate polivinil asetat polyvinyl alcohol polivinil alkol polyvinyl chloride polivinil klorür polyvinyl polivinil polyvinylidene poliviniliden pom-pom ponpon pomade pomat, saç merhemi, briyantin pomander güzel kokulu baharat kutusu pome çekirdekli meyve pomegranate nar, saklı pomelo greypfrut pomiculture meyve yetiştiriciliği pomiferous meyve veren pommel kılıç sapının topuzu, eyer kaşı, yumruklamak pommology meyve yetiştirme bilgisi pomp büyük resmi seremoni, gösteri, görkem, tantana, şatafat pompon ponpon, püskül pomposity özünü beğenme, havalara girme, ağdalılık pompous özünü beğenmiş, havalara giren, ağdalı, cafcaflı, tumturaklı ponce pezevenk, ibne, homo poncho uzun yün başlık poncing pezevenklik pond gölcük, havuz ponder düşünüp taşınmak ponderosity ağırlık ponderous büyük ve ağır, ağır, hantal, cansıkıcı pone mısır ekmeği pong pis koku, pis koku çıkarmak, kokmak pongee ponje, çin ipeği poniard hançer, hançerlemek ponor düden, obruk, kaçak kuyusu pons köprü doku pontoon duba, tombaz, (iskambil) yirmibir pony engine manevra lokomotifi pony midilli ponytail (saç) at kuyruğu pooch it poodle fino köpeği poof hkr, ibne poofter bkz.poof pooh öf! pooh-pooh hor görmek, iplememek pool funds fonları birleştirmek pool havuz, gölcük, su birinkintisi, Amerikan bilardosu, ekip, takım, tröst, birlik, ortaya konan para, ç.spor toto, birleştirmek, paylaşmak poolroom bilardo salonu poop deck kıç güvertesi, kıç kasarası poop kıç, pupa poor connection gevşek bağlantı poor devil zavallı, zavallıcık poor fellow! vah zavallı! poor line kötü hat, bozuk hat poor yoksul, fakir, kembağal, az, yetersiz, kalitesiz, düşük kaliteli, kötü, sağlıksız, talihsiz, şansız," }, { "text": "zavallı, verimsiz, kısır, adi, bayağı poorhouse düşkünler evi poorly hasta, rahatsız poorness fakirlik, mahsulsüzlük, eksiklik pop in ansızın girmek, uğramak pop off aniden çekip gitmek, ölmek, nalları dikmek pop out aniden çekip gitmek pop singer pop şarkıcısı pop song pop şarkısı pop the question to evlenme teklif etmek pop up mantar gibi yerden bitmek pop pat diye ses çıkarmak, patlamak, yerinden fırlamak, yaylanmak, gelmek, gelivermek, gitmek, gidivermek, patlama sesi, pat, gazoz, (Aİ) baba, pop, yaşlı adam, moruk popcorn patlamış mısır popeyed patlak gözlü popgun oyuncak tüfek, patlangaç popinjay papağan, züppe popish katolik poplar kavak poplin poplin popover hafif yumurtalı ekmek poppa baba popper patlangaç poppet valve dikme valf poppet cici çocuk/hayvan popple dalgalanma, şapırdama, dalgalanmak, çağlamak poppy gelincik, afyon, haşhaş poppycock fasa fiso, saçma, boş sözler popsicle çubukta buzlu şeker popsy kız arkadaş populace halk, ayaktakımı, avam popular election genel saylav popular music popüler müzik popular science halkbilgisi popular song popüler şarkı popular sevilen, tutulan, gözde, popüler, halka ait, halka özgü, genel, yaygın popularity sevilme, tutulma, rağbet, popülerlik popularize halkın anlayabileceği şekilde kolaylaştırmak, açıklamak, halka sevdirmek, tanıtmak popularly genelde, bir çok insan tarafından populate belirli bir yerde yerleşmek, insan yerleştirmek population density nüfus yoğunluğu population explosion nüfus patlaması population nüfus, ahali, halk populism halkçılık populous kalabalık nüfuslu, nüfusu yoğun populousness nüfus kalabalığı porbeagle dik burunlu porcelain clay porselen kili, kaolen porcelain porselen, çini porch climber pencereden giren hırsız porch sundurma, evin kabağında ilave dikinti porcine domuza ait porcupine kirpi pore over derin derin düşünmek pore (over ile) dikkatini vererek okumak, okumaya dalmak, gözenek, delikçilik pork butcher domuz kasabı pork chop domuz pirzolası pork pie etli börek pork domuz eti porker genç domuz porkling domuz yavrusu porky (İİ) şişko, domuz gibi porn pornografi pornographic açık saçık, müstehcen, pornografik pornography pornografi porosity gözeneklilik porous concrete delikli beton porous gözenekli, geçirgen porphyritic porfirik," }, { "text": "somaki porphyroid porfiroit porphyry porfir, somaki porpoise yunusbalığına benzer bir balık porpoising yunuslama porridge yulaf lapası porrigo saçlı deri hastalığı porringer çorba tası port area liman bölgesi port authority liman idaresi port bill of lading liman konşimentosu port dues liman resmi port entrance liman girişi port lid lombar kapağı port of arrival varış limanı, ulaşma limanı port of call uğranılacak liman port of delivery boşaltma limanı port of departure kalkış limanı, hareket limanı port of destination gidilecek liman, varış limanı port of entry varış limanı port of lading yükleme limanı port of loading yükleme limanı port of port uğranılacak liman port of registry bağlama limanı port of transhipment aktarma limanı port liman, liman kenti, lombar, porto şarabı portability taşınabilme, taşınabilirlik portable camera el kamerası, portatif kamera portable colour television portatif renkli sınalgı portable computer taşınabilir bilgisayar portable forge portatif demirci ocağı portable machine portatif kılga portable railway dekovil rayı portable receiver portatif alıcı portable typewriter portatif yazı makinesi portable taşınabilir, portatif portage taşıma, taşıma yeri, taşıma vergini portal crane liman vinci, köprülü vinç portal vein kapı toplardamarı portal büyük kapı, ana kapı, giriş kapısı portcullis (eskiden kale/vb.'de) yukarıdan inen parmaklıklı büyük kapı portend (kötü bir şeyin) habercisi/işareti olmak portent iyi ya da kötü bir şeyin habercisi portentous (kötü bir şeyin) haberci/işareti olan porter kapıcı, (konakçı/vb.'de) kapıcı, kapı görevlisi, (mektep/hastane/vb.'de) hademe porterage hamaliye portfolio investment portföy yatırımı portfolio evrak çantası, bakanlık porthole yuvarlak uçak penceresi portico sütunlu giriş, revak portion out bölüştürmek, paylaştırmak portion parça, bölüm, porsiyon, pay, hisse, (out ile) hisselere ayırmak, bölüştürmek, paylaştırmak Portland cement Portland çimentosu portliness iriyarılık, şişmanlık portly iriyarı, şişman, heybetli portmanteau bavul, camedan portrait painter portre ressamı portrait insan resmi, portre, portre portraitist portreci portraiture portrecilik sanatı portray resmini yapmak, resmetmek, betimlemek, tasvir etmek, (rol) oynamak, canlandırmak portrayal tasvir, tanımlama, tarif etme portside iskele tarafı" }, { "text": "Portugal Portekiz portuguese man-of-war denizanası Portuguese Portekizce, Portekizli portulaca semizotu pose as poz yapmak, numara yapmak pose poz vermek, poz verdirmek, ortaya çıkarmak, ortaya atmak, getirmek, (as ile) poz yapmak, numara yapmak, duruş, poz, yapmacık tavır, poz poser poz veren kimse, zor soru poseur sahte tavırlı kimse posh gösterişli, şık, lüks, havalı posit oturtmak, yerleştirmek, varsaymak, farz etmek position finder yön bulucu position lights seyir ışıkları position of the effort kuvvet çekidi position of the fulcrum destek çekidi position of the sun güneşin konumu position vector konum vektörü position durum, vaziyet, hal, duruş, yer, konum, konum, mevki, rütbe, iş, görev, memuriyet, yerleştirmek, yerini belirlemek positional value konumsal değer positional konumsal, durumla ilgili positive balance alacaklı bakiye positive charge pozitif çıngı yükü, artı yük positive column pozitif sütun positive crystal pozitif kristal positive degree sıfatların yalın hali, eşitlik derecesi positive electricity pozitif çıngı positive electrode pozitif elektrot positive electron pozitif elektron positive feedback pozitif geribesleme, artı geribesleme positive integer pozitif tamsayı positive ion pozitif iyon positive picture pozitif görüntü positive pole pozitif kutup positive printing pozitif baskı positive ray pozitif ışın, artı ışın positive sign toplama işareti positive mutlak, kesin, emin, şüphesiz, faydalı, yararlı, olumlu, artı, pozitif, (fotoğraf) pozitif, pozitif, hastalık belirtisi gösteren, tam, gerçek, sıfırdan büyük nicelik, artı nicelik, (foto) pozitif resim positiveism olguculuk, pozitivizm positively olumlu şekilde, gerçekten, çok positivist pozitivist, olgucu, pozitivist, olgucu positron pozitron, pozitif elektron positronium pozitronyum posse sakçı müfrezesi, heyet, takım possess sahip olmak, -si olmak, etkilemek, etkisi altına almak possessed çılgın, deli possession iyelik, sahiplik, ç.mal mülk, servet, egemenlik, hüküm, sömürge possessions mal mülk, servet, mal mülk, servet possessive case iyelik yağdayı, mülkiyet hali possessive pronoun mülkiyet zamiri, iyelik adılı possessive suffix iyelik eki, mülkiyet eki possessive özüne müslüman, sahip olmak isteyen, iyelik gösteren, -in hali, iyelik yağdayı, tamamlayan yağdayı possessor sahip, malsahibi possessory" }, { "text": "action zilyetlik davası possessory right kullanma hakkı possessory sahiplikle ilgili possibility olanak, imkân, olasılık, olabilirlik, ihtimal possible olanaklı, mümkün, olası, olabilir, muhtemel, makul, akla yatkın possibly belki, imkân dahilinde possum opossum, keseli sıçan post box posta kutusu post chaise posta arabası post office postane post posta, (yarışta) başlama/bitiş çekidi, direk, kazık, iş, görev, orun, nöbet, posta, garnizon, kışla, sakçı çekidi, karakol, postaya atmak, postalamak, ilan etmek, yerleştirmek, dikmek, koymak, (adam) göndermek, tayin etmek, atamak post- (önek) sonra post-free posta verginsiz postage due taksa postage paid posta vergini ödenmiş postage stamp posta pulu postage posta vergini postage-due stamp taksa pulu postal account posta çeki hesabı postal address posta adresi postal authorities posta idaresi postal check posta çeki postal cheque posta çeki postal district posta bölgesi postal money order posta havalesi postal order posta havalesi postal receipt posta makbuzu postal union uluslararası posta birliği postal posta ile ilgili postbox posta kutusu postcard kartpostal postcode posta kodu postdate (çek/vb.'ne) ileri bir tarih yazmak poste restante postrestant poster poster, afiş posterior arka, dal, arkadaki, daldaki, sonraki, kıç, popo posterity gelecek kuşaklar, nesil, döl postern arka kapı, dal kapı, yan kapı, ufak kapı postfree posta verginine tabi olmayan postglacial buzul çağından sonra postgraduate education lisansüstü eğitim postgraduate study lisansüstü öğrenim postgraduate lisansüstü (yapan öğrenci) posthaste hızla, süratle, acele ile posthumous ölümünden sonra gelen posting bill afiş posting postalama, bir göreve atanma postliminium postlimini postman postacı postmark posta damgası postmaster posta müdürü postmeridian öğleden sonraya ait postmistress kadın posta müdürü postmortem report otopsi raporu postmortem otopsi postnatal doğumdan sonrasıyla ilgili postoperative ameliyattan sonra olan postpartum doğum sonrası postpone ertelemek postponement erteleme postpose sonuna koymak, arkasına getirmek, eklemek postposition sonrasına koyma, sözcük sonuna konan ek postpositive sonekle ilgili, sona gelen postscript (mektupta) not, dipnot postsynch sonradan eşleme postsynching seslendirme, dublaj postsynchronization sonradan seslendirme postsynchronize sonradan seslendirmek postulant" }, { "text": "aday, namzet postulate gerçek olarak kabul etmek, gerçek olduğunu varsaymak posture bedenin genel duruşu, duruş, kasım kasım kasılmak posturer poz veren kimse postwar savaş sonrasına ait posy çiçek demeti pot barley kabuksuz arpa pot cheese süzme peynir pot shot kısa mesafeden silah atma pot çömlek, kap, kavanoz, lazımlık, oturak, (pul) bol miktar, yığın, ıska, karavana, kupa, saksı, marihuana, esrar, ot, saksıya koymak, vurup öldürmek, avlamak potable içilebilir potage koyu çorba potash fertilizer potaslı gübre potash mica akmika, muskovit potash potas potassium bromide potasyum bromür potassium carbonate potasyum karbonat potassium chloride potayum klorür potassium cyanide potasyum siyanür potassium hydroxide potasyum hidroksit potassium nitrate potasyum nitrat potassium permanganate potasyum permanganat potassium sulphate potasyum sülfat potassium potasyum potato beetle patates böceği potato chip cips potato starch patates nişastası potato patates, çisil, yerelması potbellied göbekli, karnı şişkin potbelly şişgöbek, koca göbek potboy birahane garsonu poteen kaçak yapılan irlanda viskisi potency güç, iktidar potent güçlü, kuvvetli, kuvvetli, etkili, (erkek) cinsel güce sahip, iktidarlı potentate hükümdar potential coefficient potansiyel katsayısı potential coil potansiyel bobini potential difference potansiyel farkı potential energy potansiyel dönünek potential equation potansiyel denklem potential trough potansiyel teknesi potential well potansiyel kuyusu potential potansiyel, gizil, güç, potansiyel, gizilgüç, potansiyel, gerilim potentiality mümkün olan hal, imkân potentiometer potansiyometre potentiometric potansiyometrik pothead haşiş tiryakisi pother gürültü, şamata, karışıklık, curcuna potherb yemeğe çeşni veren yeşillik pothole (yolda oluşan) çukur pothook S şeklinde kanca potion ilaç, iksir, zehir potpourri potpuri, seçme eserler potsherd kırık çömlek parçası potshot ıska, karavana pottage koyu sebze çorbası, türlü yemeği potter about oyalanmak potter çömlekçi potter's wheel çömlekçi çarkı pottery çanak çömlek, çömlekçilik pottle kesekâğıdı potty about hayran, hasta potty (İİ.) aptal, kaçık, üşütük, (about ile) hayran, hasta, deli pouch kese, torba, cep, kese pouf yumuşak oturak, puf pouffe bkz.pouf poult palaz, piliç poulterer tavukçu poultice yara lapası poultry farm tavuk çiftliği poultry" }, { "text": "house kümes poultry husbandry tavukçuluk poultry raising kümes hayvancılığı poultry yard kümes poultry kümes hayvanları pounce on üstüne atılmak, saldırmak, çullanmak pounce (at/on/upon ile) aniden saldırmak, şığımak, atılmak pound a beat volta atmak pound into a jelly tozunu silkelemek pound the pavement sokakları arşınlamak pound İngiliz lirası, Sterlin, Paund, libre, sahipsiz hayvanların ya da yasak yere park eden arabaların alıkonduğu yer, dövmek, ezmek, un ufak etmek, çarpmak, vurmak, (kalp) küt küt atmak poundage sterlin başına komisyon poundal pavndal pour cold water on pişmiş aşa soğuk su katmak pour money down the dibine darı ekmek drain pour oil on troubled water heyecanı yatıştırmak pour one's heart out kalbini açmak pour out içini dökmek, rahatça anlatmak pour dökmek, akıtmak, dökülmek, akmak, (çay/vb.) koymak, şakır şakır yağmak pouring funnel döküm hunisi pouring sel gibi, dökme, dökme, döküm pout somurtmak, surat asmak poverty trap yoksulluk tuzağı poverty yoksulluk poverty-stricken çok yoksul, gariban powder flask barutluk powder horn barut mahfazası powder magazine barut deposu, cephanelik powder puff pudra pomponu powder room bayanlar tuvaleti powder toz, toz halinde şey, pudra, barut powdered milk süttozu powdered sugar pudraşeker powdery snow ince kar powdery toz halinde, tozlu power amplifier güç yükselteci power boat motorbot power brake mekanik eğleç power cable çıngı kablosu power coefficient güç katsayısı power consumption enerji tüketimi power control rod güç ayar çubuğu power control güç kontrolü power current yüksek gerilimli akım power cut çıngı kesintisi power density güç yoğunluğu power detector güç detektörü power diode güç diyodu power dissipation güç kaybı power dive gazlı pike power economy enerji tasarrufu power engine muharrik makine, motor power engineering çıngı mühendisliği power factor güç katsayısı power failure çıngı kesintisi power gain güç kazancı power hammer şahmerdan power level güç düzeyi power line akım kablosu power loss güç kaybı power of attorney vekâletname, temsil yetkisi power of life" }, { "text": "and death idam veya af yetkisi power of procuration vekâlet, salahiyet power of sale satış yetkisi power output çıkış gücü power plant çıngı santralı power point çıngı prizi, priz power politics kuvvet politikası power reactor güç reaktörü power rectifier güç redresörü power relay güç rölesi power saw motorlu testere power series kuvvet serisi power shovel ekskavatör, şovel power station çıngı santralı power steering servo direksiyon power stroke iş stroku, kuvvet zamanı power supply güç kaynağı, besleme kaynağı power switch güç şalteri power tool motorlu aygıt power transfer güç aktarımı power transformer güç trafosu power transmission güç aktarımı power tube güç tüpü power unit güç birimi power yeti, yetenek, yapma gücü, güç, kuvvet, kudret, erk, iktidar, etki, nüfuz, sözü geçerlik, yetke, otorite, vekâletname, vekâlet, çıngı, enerji, mat.kuvvet, çok, güç sağlamak, hızla gitmek power-assisted güç destekli, servo power-operated makine gücüyle çalışan power-sharing güç paylaşımı powerful explosive güçlü patlayıcı powerful güçlü, etkili powerhouse çıngı santralı, kuvvet merkezi powerless güçsüz, kuvvetsiz, zayıf, yetersiz pox çiçek gibi kabarcıklar oluşturan hastalık pozzuolana puzolan practicability pratiklik, kullanışlılık, elverişlilik practicable uygulanabilir, kullanılabilir, yapılabilir practical joke muziplik, eşek şakası practical pratik, uygulamalı, kılgısal, kullanışlı, elverişli, becerikli, deneyimli, pratik zekâya sahip, uygulamalı ders/sınav practicality uygulanabilme, pratik iş, kullanışlılık practically hemen hemen, uygun olarak, kullanışlı olarak, pratik olarak practice makes perfect yapa yapa öğrenilir practice pratik, idman, alıştırma, antreman, uygulama, eylem, alışkanlık, doktorluk/avukatlık, bkz.practise practise usury tefecilik yapmak practise pratik yapmak, antrenman yapmak, uygulamak, yapmak, denemek, çalışmak, bkz.practice practised becerikli practitioner doktor, avukat pragmatic pragmatik, pratik pragmatics edimbilim pragmatism yararcılık, pragmatizm prairie chicken kır tavuğu prairie dog çayırköpeği prairie bozkır praise to the skies göklere çıkarmak praise övme, övgü, maktav, tesenna, şükran, övmek, maktamak, şükretmek praiseworthiness övülmeye değer olma praiseworthy övülmeye değer praline cevizli şekerleme pram çocuk arabası prance (at) zıplayıp oynamak, sıçramak, kasıla kasıla yürümek prandial yemekle ilgili prang ağır" }, { "text": "kaza, hava hücumu prank muziplik, şaka, oyun praseodymium praseodimyum prate (about ile) (hakkında) saçma sapan konuşmak, zırvalamak prattle çocukça/saçma sapan konuşmak, zırva, saçma konuşma prawn büyük karides praxis uygulama, tatbikat pray for rain yağmur duası etmek pray dua etmek, yakarmak prayer beads tespih prayer book dua kitabı prayer meeting dua meclisi prayer rug seccade, namazlık prayer wheel dua çarkı prayer dua, yakarı, yakarış prayerful dindar pre- (önek) ön, önce, önceden, ilk, erken pre-Cambrian prekambriyum pre-edit ön edit, ön biçimleme pre-financing prefinansman, önfinansman pre-index ön-dizin pre-requisite ön koşul pre-sort ön sıralamak pre-tax vergiden önceki preach vaaz etmek, vaaz vermek, öğütlemek, öğüt vermek, vaaz çekmek preacher vaiz preachify (sıkıcı) vaız vermek preaching öğüt verme, vaız, öğüt preachy nutuk çekme meraklısı preamble açış konuşması/yazısı, giriş, önsöz preamplifier ön kuvvetlendirici, preamplifikatör, önyükselteç prearrange önceden düzenlemek precalculate önceden hesaplamak Precambrian prekambriyen, prekambriyen precarious sağlam olmayan, güvenilmez, şüpheli, tehlikeli precariousness tehlikeli durum precaution tedbir, önlem precautionary signal uyarı işareti precautionary tedbirli, ihtiyati precautious ihtiyatlı precede -den önde yer almak, -den önce gelmek, -den üstün olmak precedence öncelik, üstünlük precedent teamül, geçmiş örnek, emsal preceding indorser önceki ciro sahibi preceding year önceki yıl preceding önceki, kabakki, evvelki, geçen precensor sansür etmek precept ana kural, temel, temel prensip, mahkeme emri preceptive öğretici preceptor muallim, hoca, öğretmen, mürebbi preceptorial öğretmene ait preceptress kadın öğretmen precession yalpa prechamber ön yanma odası precinct etrafı çevrili alan, belirli bir amaç için ayrılmış alan, semt, bölge, ç.komşuluk, komşu çevre preciosity aşırı titizlik precious kıymetli, değerli, çok preciousness değerlilik, aşırı incelik precipice uçurum, yar precipitable tortulaşabilen precipitance acelecilik, atılma precipitancy acelecilik, tez canlılık, atılma precipitant çöktürücü, çökeltme maddesi precipitate hızlandırmak, çökelmek, çökeltmek, çökelti, acele, apar topar, telaşlı, aceleci precipitately alelacele, telaşla precipitateness acele, telaş precipitation area yağış alanı precipitation telaş, acele, yağış, çökelme precipitous yüksek, sarp, yalçın, dik precis özet, hulasaözet precise tam, doğru," }, { "text": "kesin, titiz, kusursuz precisely tam olarak, tam, evet, öyle, kesinlikle, aynen öyle preciseness tamlık, doğruluk, açıklık, vuzuh precision balance hassas terazi precision instrument hassas alet precision sweep hassas tarama precision tool hassas alet precision tamlık, kesinlik, doğruluk preclude önüne geçmek, engellemek, meydan vermemek preclusion önüne geçme, engelleme preclusive önleyici, engelleyici precocious erken gelişmiş, erken büyümüş precociousness erken gelişmişlik, erken büyümüşlük precocity hızlı gelişim precognition önbiliş, önceden bilme, ilk soruşturma precombustion önyanma, hazırlayıcı yanma preconceive önyargıda bulunmak preconceived önyargılı, ön yargıya dayalı preconception önyargı preconcert önceden kararlaştırmak precondition ön koşul, önceden hazırlamak preconize herkesin içinde ilan etmek precook önceden pişirmek precool önceden soğutmak precooler önsoğutucu precursor haberci, müjdeci, öncü, işaret, belirti precursory haberci, müjdeci, öncü predaceous animal yırtıcı hayvan predaceous instinct yırtıcı içgüdü predaceous yırtıcı predate erken tarih atmak predator yırtıcı hayvan predatory animal yırtıcı hayvan predatory band yağmacı çete predatory incursion yağmacı akını predatory yırtıcı, yağmacı, talancı predecease birinden önce ölmek predecessor öncel, selef, ata predestinate kısmet olan, kaderini önceden belirlemek predestination yazgı, alınyazısı, kader, kısmet, alınyazısına inanma predestine yazgısını önceden belirlemek, alnına yazmak predetermination önceden belirleme, önceden saptama predetermine önceden belirlemek, önceden saptamak, önceden kararlaştırmak predicable iddia edilebilir predicament zor durum, çıkmaz predicate yüklem, dayandırmak, isnat etmek, belirlemek, belirtmek, kurmak predication hüküm, isnat predicative verb ekfiil, ekeylem predicative yüklemin parçası olarak kullanılan, yüklemcil predict önceden bildirmek predictable önceden bildirilebilir, tahmin edilebilir prediction önceden haber verme, kestirim, tahmin, kehanet predictor kâhin predilection özel tutku, sevgi, hayranlık predispose etkilemek predisposition -e yatkınlık predominance üstünlük, ağır basma predominant üstün, baskın, hakim, ağır basan predominate üstün olmak, baskın olmak, ağır basmak, hakim olmak preeminent üstün preempt etkisizleştirmek, etkisiz/geçersiz kılmak, -den önce davranmak, ele geçirmek, kötüye kullanmak preen (kuş) gagasıyla tüylerini düzeltmek, üstünü başını düzeltmek, özü ile fahretmek, özünden razı olmak preevaporation ön buharlama prefab küçük prefabrik ev prefabricate parçalarını önceden hazırlamak prefabricated house" }, { "text": "prefabrike ev prefabricated houses prefabrik konutlar prefabricated (ev/gemi/vb.) prefabrik prefabrication parçalarını önceden hazırlama, prefabrikasyon preface önsöz prefatory önsöz niteliğindeki, giriş olan prefect vali, sınıf başkanı, sınıf mümessili prefecture makam, valilik prefer tercih etmek, yeğlemek, sunmak preferable tercih edilir, daha uygun, daha iyi, yeğ preferably tercihan preference dividend öncelikli temettü preference share öncelikli hisse senedi preference tercih, yeğleme, öncelik hakkı, üstünlük preferential stocks imtiyazlı hisse senetleri preferential tariff farklı tarifeler preferential tercihli, ayrıcalıklı preferment arz, sunma, terfi, tercih etme prefiguration önceden canlandırma prefigure önceden canlandırmak, düşünüp hayal etmek prefix önek, ön şekilci preggers gebe, hamile pregnable zaptedilebilir pregnancy gebelik, hamilelik pregnant gebe, hamile, verimli, semereli, anlamlı preheat önısıtmak preheater önısıtıcı preheating chamber önısıtma odası preheating furnace önısıtma fırını preheating önısıtma prehensile kavrayabilen, tutabilen, sarılıcı prehension tutma, kavrama, anlama prehistoric tarihöncesine ilişkin, prehistorik prehistory tarihöncesi bilimi, prehistoriya preignition ön ateşleme prejudge önyargıda bulunmak, önyargıyla yaklaşmak prejudice önyargı, önyargı verdirmek, etkilemek, önyargılı olmasına neden olmak, zayıflatmak, zarar vermek, kırmak prejudiced önyargılı prejudicial zararlı prelect konferans vermek prelection konferans verme prelector konferansçı prelimed ilk kireçlenmiş preliminary expenses kuruluş masrafları preliminary inquiry ön soruşturma preliminary study ön etüt, önçalışma preliminary test ön deneme, ön deney preliminary work ön çalışma preliminary başlangıç, giriş, ön hazırlık, başlangıç niteliğinde, ilk, ön prelude prelüd, peşrev, başlangıç prelusive başlangıca ait premarital evlilik öncesi premature birth erken doğum premature ignition erken ateşleme premature erken, vakitsiz, mevsimsiz, erken doğmuş, prematüre prematurity vaktinden evvel gelişme, mevsimsizlik premedical tıp öğrenimi öncesi, tıp-öncesi premedieval ortaçağ öncesine ait premeditate önceden tasarlamak premeditated murder taammüden adam öldürme premeditated önceden tasarlanmış, kasti premeditation tasarlama, kurma premier ilk, birinci, baştaki, baş, başbakan premiére gala premiership başbakanlık premise dayanak çekidi premises bina ve müştemilatı premium bond primli tahvil premium deal primli işlem premium insurance prim sigortası premium system prim jüyesi premium sigorta primi, ödül, prim premix önceden karıştırmak premolar küçük" }, { "text": "azıdişi premonition önsezi premonitory uyaran, ikaz eden prenatal doğum öncesine ait preoccupancy taraf tutma preoccupation kaygı, endişe, tasa, zihin meşguliyeti preoccupied kafası meşgul, gözü bir şey görmeyen, düşünceli preoccupy zihnini meşgul etmek, kafasını kurcalamak, düşündürmek preordain önceden takdir etmek prep school hazırlık okulu prep ev ödevi, ders çalışma, derse hazırlanma prepack önceden paketlemek prepaid önceden ödenmiş prepalatal öndamaksıl (ses) preparation hazırlama, hazırlanma, hazırlık, hazır ilaç preparatory class hazırlık sınıfı preparatory school hazırlık okulu preparatory work hazırlık çalışması preparatory hazırlayıcı prepare hazırlamak, hazırlanmak prepared önceden hazırlanmış, hazır, gönüllü, istekli prepay peşin ödemek, başından ödemek prepayment peşin ödeme prepense önceden düşünülmüş preponderance (miktar/sayı/vb.bakımından) daha büyük olma, üstünlük preponderant baskın, ağır basan, galip, üstün preponderate ağır basmak, baskın çıkmak, üstün gelmek preposition edat, ilgeç prepositional phrase ilgeç öbeği prepositional edatla ilgili prepossess gönlünü çelmek, etkilemek, meşgul etmek prepossessing çekici, hoş, tatlı prepossession tarafgirlik, peşin hüküm, meyil preposterous mantıksız, saçma, akla sığmaz, mantık dışı prepotence güçlülük, nüfuzluluk prepotent güçlü, nüfuzlu preprint ön baskı prepuce sünnet derisi prerecorded önceden kaydedilmiş prerequisite önceden olması zorunlu, ön gereksinim duyulan, önceden gerekli olan (şey) prerogative imtiyaz, ayrıcalık presage habercisi olmak, önceden bildirmek presbyopia presbitlik, yaşlılarda miyopluk preschool education okulöncesi eğitim preschool period okulöncesi çağı preschool okul öncesi, anaokulu prescience geleceği görme, önceden bilme prescient geleceği gören, ilerisini gören, basiretli prescind ortadan kaldırmak, ayrı olarak düşünmek prescribe buyurmak, emretmek, (doktor) ilaç vermek, salık vermek, tavsiye etmek, reçete yazmak prescription buyruk, emir, reçete, zamanaşımına dayanan hak prescriptive kuralcı preselection önsaylav preselector önseçici presence of mind pratik zekâ presence hazır bulunma, orada bulunma, huzur, varlık, görünüş, duruş, kişilik present arms selam durmak present continuous tense şimdiki zaman present continuous şimdiki zaman present oneself meydana çıkmak present participle şimdilik ortacı present perfect continuous sürekli bitmiş zaman tense present perfect continuous sürekli bitmiş zaman present perfect tense yakın geçmiş zaman present value bugünkü" }, { "text": "değer, şimdiki değer present armağan, hediye, vermek, takdim etmek, sunmak, tanıtmak, tanıştırmak, takdim etmek, sahnede göstermek, temsil etmek, göstermek, mevcut, şimdiki, bugünkü, şu anki, şimdiki zaman, halihazır, şimdiki zaman present-day şimdiki, günümüzdeki, modern, bugünkü presentable uygun, düzgün, yerinde presentation copy tanıtım kopyası presentation sunma, takdim, tanıtma, gösterme presentee görev alan kimse presenter sunucu, spiker presentient önsezisi olan presentiment önsezi, içe doğuş presenting bank ibraz bankası presently yakında, kısa süre sonra, birazdan, şu anda, şu tapta, şimdi presentment for payment ödeme için ibraz presentment arz, takdim, sunma, büyük jüri raporu preservable korunabilen, saklanabilen preservation of old works eski eserlerin korunması preservation koruma, korunma preservative yiyeceklerin bozulmasını önleyici kimyasal madde, katkı maddesi, koruyucu, koruyucu, bozulmayı önleyici preserve korumak, saklamak, korumak, muhafaza etmek, (meyve/vb.) bozulmasını, çürümesini önlemek, korumak, sürdürmek, devam ettirmek, muhafaza etmek, konservesini yapmak, reçel, özel avlanma yeri preset önceden ayarlamak, önceden ayarlanmış preshrunk ön çektirilmiş preside over the meeting toplantıya başkanlık etmek preside başkanlık etmek, yönetmek presided over başkanlığında presidency başkanlık president of the anayasa mahkemesi başkanı constitutional court president of the republic cumhurbaşkanı president başkan, sadır, rektör, cumhurbaşkanı presidential palace cumhurbaşkanlığı köşkü presidential system başkanlık jüyesi presidential term başkanlık dönemi presidential başkanlıkla ilgili press agent basın sözcüsü, haber ajanı press association basın kurumu press box gazeteciler locası press conference basın toplantısı press fit presle geçme, presle geçirme press for ısrarla istemek press forward hızla ilerlemek, acele etmek press gallery basın locası press in presle geçirmek press law basın yasası press on presle basarak geçirmek press out presle basarak çıkarmak press release basın bildirisi press the shutter deklanşöre basmak press sıkıştırma, baskı, tazyik, (el) sıkma, sıkma makinesi, pres, cendere, makine, iş çokluğu, iş sıkışıklığı, ütü yapma, ütüleme, bası, basın mensupları, gazeteciler, matbuat, basımevi, matbaa, baskı, basım, çap, çap olunma, baskı makinesi, matbaa makinesi, bastırmak, basmak, sıkıştırmak, sıkmak, sıkıp suyunu çıkarmak, ütülemek," }, { "text": "çabuklaştırmak, hızlandırmak, ısrar etmek, üstelemek, toplaşmak, üşüşmek, koşuşmak, toplanmak, hızla ilerlemek pressed brick prese tuğla, makine tuğlası pressed steel prese çelik pressed sıkışık, -si olmayan presser pres ustası, basımcı, matbaacı, ütücü pressgang sıkboğaz etmek pressing machine ütü kılgası pressing acele, ivedi, acil pressman gazeteci pressroom basım odası, makine dairesi pressure altitude basınç yüksekliği pressure angle basınç açısı pressure cabin basınçlı kabin pressure chamber basınç hücresi pressure control basınç denetimi pressure controller basınç ayarlayıcı pressure cooker düdüklü tencere pressure front basınç cephesi pressure gauge manometre, basıölçer pressure governor basınç regülatörü pressure group baskı türkümü pressure head basınç yüksekliği pressure line basınç çizgisi pressure load basınç yükü pressure of the air tenek basıncı pressure pipe basınç borusu pressure pump basınç pompası pressure ratio basınç oranı pressure reducer basınç düşürücü pressure reservoir basınç deposu pressure sensitive basınca duyarlı pressure shift basınç kayması pressure test basınç deneyi pressure tunnel basınçlı tünel pressure water tazyikli su, basınçlı su pressure welding basınç kaynağı pressure basınç, tazyik, baskı, zorlama, basma, sıkma, sıkıntı, baskı pressurize zorlamak, baskı yapmak, (uçakta) hava basıncını kontrol etmek pressurized tazyikli, basınçlı prestidigitator hokkabaz prestige saygınlık, itibar, prestij prestigious saygın, itibarlı, nüfuzlu, ünlü presto hızlı, çabuk prestressed öngerilmeli presumabe tahmin olunur presumably herhalde, galiba, tahminen, belki de, muhtemelen presume on çıkarı için kullanmak, suiistimal etmek presume upon çıkarı için kullanmak, sömürmek presume saymak, varsaymak, kabul etmek, farzetmek, haddini bilmemek, cüret etmek presumedly galiba, muhtemelen presumption varsayım, tahmin, cüret, küstahlık presumptive olası, muhtemel presumptuous haddini bilmez, küstah presuppose önceden varsaymak, koşul olarak gerektirmek presupposition önvarsayım, önceden varsayma pretax vergiden önceki preteen on-on iki yaş arası çocuk pretence rol, yalandan yapma, numara pretend -miş gibi yapmak, numara yapmak, rol yapmak, özüne ...süsü vermek, ...numarası yapmak, (to ile) -e sahipmiş gibi davranmak pretended yapmacık, sahte pretender (tahta) hak iddia eden kimse pretension hak iddia etme, iddia, gösteriş" }, { "text": "pretentious özünü beğenmiş, gösterişli, yüksekten atıp tutan pretentiousness özünü beğenmişlik, gösterişçilik preter- (önek) -den öte, ötesinde preterite geçmiş zamanı gösteren pretermit vaz geçmek, ihmal etmek preternatural olağanüstü, anormal, doğaüstü pretext bahane, vesile, kulp prettify güzelleştirmek, cicili bicili yapmak pretty much the same hemen hemen aynı pretty much hemen hemen pretty well hemen hemen, neredeyse, oldukça iyi pretty hoş, güzel, suluv, çekici, tatlı, sevimli, iyi, yakşı, bir hayli, oldukça, epey pretzel çubuk kraker prevail on ikna etmek, kandırmak prevail yenmek, üstün gelmek, baskın çıkmak, egemen olmak, hüküm sürmek, geçerli olmak prevailing conditions mevcut koşullar prevailing egemen, hâkim, geçerli, cari, galip gelen prevalence hüküm sürme, yaygınlık prevalent yaygın, genel prevaricate boyun kaçırmak, yalan demek, yalan danışmak, kaçamak yanıtlarla gerçeği gizlemeye çalışmak, boğuntuya getirmek, vicdansızlık etmek prevarication yalan ifade prevaricator yalancı kimse prevent (from ile) önlemek, önüne geçmek, kabağını almak, engellemek, -den alıkoymak preventable önlenebilir, önüne geçilebilir preventative bkz.preventive prevention önleme, önüne geçme preventive inoculation koruyucu aşı preventive maintenance koruyucu bakım preventive measures önleyici tedbirler preventive medicine koruyucu hekimlik preventive engelleyici, önleyici, koruyucu preview (film/vb.'nin) halka gösterilmeden önce özel olarak gösterilmesi, özel gösterim previous to (edat) -den önce previous önceki, önceden olan previously önceden prevision önceden görme, öngörü, önbiliş prevocational meslek öncesi prevue gelecek filmlerden parçalar prewar savaş öncesine ait prewashing ön yıkama prey on sb's mind birini canından bezdirmek prey hayvanın avı, avlayarak yaşama price control fiyat denetimi, fiyat kontrolü price cutting fiyat kırma, indirim yapma, tenzilat price discrimination farklı fiyat uygulaması price fixing narh, fiyatları dondurma price freeze fiyatların dondurulması price index fiyat endeksi price leadership fiyat liderliği price level fiyat düzeyi price list fiyat listesi price maintenance fiyatları muhafaza price of issue emisyon fiyatı, ihraç fiyatı price quotation fiyat kotasyonu price range fiyat dağılımı price support fiyat desteği price tag fiyat etiketi, fiyat price theory fiyat teorisi price war rekabet" }, { "text": "için maliyetin altında satış price fiyat, eder, değer, kıymet, paha, bedel, karşılık, fiyatını belirlemek, değer biçmek, fiyat koymak priceless paha biçilmez, gülünç, çok komik pricey (İİ) pahalı, tuzlu, kazık, kazık marka pricing fiyat koyma prick of conscience vicdan azabı prick the bubble foyasını meydana çıkarmak prick up one's ears kulak kabartmak prick delik, delme, sokma, batırma, küçük keskin acı, iğne acısı, diken, iğne, kab, yarak, kab, ahmak, hıyar, batmak, delmek, batırmak, sançmak, giydirmek, sokmak, iğnelemek, iğne ya da batma acısı duymak, azap vermek prickle diken, sivri uç, iğnelenme, karıncalanma, iğnelenmek, karıncalanmak prickly heat isilik, ısırgın prickly pear hintinciri, frenkinciri prickly dikenli, çabuk kızan, huysuz pricy bkz.pricey pride oneself on ile övünmek, fahretmek pride gurur, özünü beğenmişlik, vakarlılık, mağrurluk, başı yücelik, iftihar hissi, fahir, teşahhusluluk, faharet, iftihar, mağruriyet, onur, özsaygı, şast, teşahhus, vakar, özüne hürmet, haysiyet, şahsi liyakat, övünme, iftihar, kendisiyle övünülen kişi ya da şey, övünç, çiçeklenme devri, (on ile) övünmek, fahretmek prig özünü beğenmiş, ukala prim kurallara fazla bağlı, müsamahasız prima donna primadonna, nazlı kimse prima facie ilk bakışta, ilk izlenime göre primacy öncelik, üstünlük, önde gelme primage primaj, kaptan aidatı primal ilkel, başlıca, ana, baş primarily herşeyden önce, aslında primary coil primer bobin, birinci devre bobini primary colours ana renkler primary crusher önkırıcı primary education ilk tahsil primary feather büyük telek, büyük tüy primary industry birincil sanayi primary market birinci piyasa, ana piyasa primary memory ana bellek primary radar primer radar primary road ana yol primary rocks birinci zaman ait kayalar primary root primer kök primary school iptidai mektep, ilkokul, debistan primary storage ana bellek primary structure ana yapı primary tumour ana tümör primary word temel sözce, temel sözcük primary baş, başlıca, ana, temel, ilk, birinci primate başpiskopos, primat prime cost üretim maliyeti prime factor asal çarpan prime meridian baş meridyen prime minister başbakan, başnazır prime mover ana" }, { "text": "işletici prime number asal sayı prime the bath banyoyu güçlendirmek prime ilk, baş, başlıca, en önemli, en kaliteli, en iyi primer ilk okuma kitabı, kapsül, astar boya primeval en eski, dünyanın en eski çağlarına özgü priming pump besleme pompası priming valve emniyet supabı priming ağızotu, ateşleme, astar boya primitive language kök dil primitive ilkel primitivism ilkelçilik primness resmilik, fazla ciddiyet primogenitor ilk cet, ata primordial başlangıçta var olan, ilk, en eski primp özüne çeki düzen vermek, saçlarını taramak primrose path zevk ve sefa yolu primrose çuhaçiçeği primula çuhaçiçeğigiller primus birinci olan, baş, ilk prince of darkness iblis prince prens princelet küçük prens princeling küçük prens, genç prens princely prens gibi, prense ait, prens ..., güzel, görkemli, değerli princess prenses principal axis asal eksen principal beam ana kiriş, esas kiriş principal debtor asıl borçlu principal focus esas odak principal plane ana düzlem, asal düzlem principal rafter ana kiriş principal section ana kesit principal series ana seri principal başlıca, baş, esas, temel, en önemli, okul müdürü, yönetici, başkan, şef, anapara principality prenslik principally genellikle, ekseriyetle principalship müdürlük principle of assortment ayrılma ilkesi principle of dominance baskınlık ilkesi principle of superposition üst üste gelme ilkesi principle ilke, prensip, ana kaynak, köken, ç.ahlak, dürüstlük, ç.yol, yöntem principled prensip sahibi olan, prensipli principles ahlak, dürüstlük, yol, yöntem prink giyinip kuşanmak print format yazı formatı, yazı biçimi print member yazma kılganı print paste baskı boyası print works basma atölyesi print basmak, matbaada basmak, çap etmek, tabetmek, bastırmak, yayınlatmak, damga vurmak, damgalamak, klişeden basılmış resim çıkarmak, tabetmek, derin etki bırakmak, damga vurmak, matbaa harfleriyle yazı yazmak, iz, tabı, bası, damga, kalıp, basılmış yazı, matbua, emprime, basma kumaş printed calico pamuklu basma printed circuit baskılı devre printed fabric basma kumaş printed matter basılı malzeme, matbu madde printed paper basılı malzeme, matbu madde printed basılı, matbu printer server yazıcı" }, { "text": "görevlisi printer matbaacı, basımcı, yazıcı printer's devil matbaacı çırağı printer's ink baskı mürekkebi printer's mark basımevinin özel amblemi printing car baskı arabası printing design baskı deseni printing ink matbaa mürekkebi printing light basım ışığı printing machine baskı kılgası printing method baskı yöntemi printing office house matbaa, basımevi printing office matbaa printing paper baskı kâğıdı printing pattern baskı deseni printing press baskı makinesi, matbaa makinesi printing process basım işlemi printing screen baskı şablonu printing speed baskı hızı printing table baskı masası printing technique baskı tekniği printing baskı, matbaacılık printout yazılı çıktı, yazıcı çıktısı prior to (edat) -den önce prior önce, önceki, öncelikli, daha önemli priority call öncelikli konuşma priority list öncelikler sırası priority share öncelikli hisse priority öncelik, üstünlük, önemli, öncelikli şey prise (kapak/vb.) zorlayıp açmak, kaldırmak, kırmak prism prizma, biçme prismatic glass prizmatik cam prismatic prizmatik, (renk) parlak, canlı prismatoid prizmatoid, biçmemsi prismoid prizmoid, yalancı biçme prison breaker hapishane kaçağı prison tutukevi, cezaevi, hapishane prisoner of war savaş esiri prisoner tutuklu, mahpus, tutsak, esir prissy fazla titiz pristine saf, bozulmamış, eski zamana ait, evvelki, ilk privacy mahremiyet, gizlilik private bank özel banka private car özel otomobil private company özel şirket private corporation özel kurum private detective özel dedektif private discount özel ıskonto private enterprise system özel girişimcilik private enterprise özel girişim private entrepreneur özel girişimci private eye özel hafiye private file özel dosya private firm özel kurum private foreign capital özel yabancı sermaye private industry özel sanayi private investment özel yatırım private law özel hukuk private limited company özel limitet şirket private means özel gelirler private network özel şebeke private ownership özel mülkiyet private parts mahrem yerler, cinsel kılganlar private placement özel plasman private property özel mülk private railway özel demiryolu private road özel yol private school özel okul private sector özel sektör private tutor özel öğretmen private özel, gözlerden" }, { "text": "uzak, yalnız, sakin, tenha, er, asker, ç, takım taklavat, cinsel kılganlar privateer düşman gemilerine saldıran korsan gemisi privation mahrumiyet, yokluk, eksiklik privative yoksun bırakan, mahrum eden, olumsuzluk eki, olumsuzluk belirten sözcük privatization özelleştirme privatize özelleştirmek privet kurtbağrı, yabani leylak privilege ayrıcalık, imtiyaz, özel hak, nasip, şeref privileged class ayrıcalıklı sınıf privileged ayrıcalıklı, imtiyazlı, nasipli, şereflendirilmiş privity ortaklık, gizli bilgi privy council özel meclis privy purse hükümdara has hazine privy (to ile) -e sırdaş olan, sırrını paylaşan prize ödül, ikramiye, ödül kazanan, ödüllü, ödüle layık, büyük, kalite, ödül olarak verilen, çok değer vermek, (kapak/vb.) kaldırmak, zorlayıp açmak, kırmak pro and con lehde veya aleyhte pro forma invoice proforma fatura pro forma tahmini olan, tahmini, geçici olarak pro rata oranlı (olarak) pro yandaş, taraftar, destekleyen fikir, lehinde, yanında, profesyonel, orospu, fahişe pro- (önek) önünde, lehinde, için, yerine probability calculus olasılık hesabı probability curve olasılık eğrisi probability density olasılık yoğunluğu probability distribution olasılık dağılımı probability ihtimal, olasılık probable cause muhtemel sebep probable condition muhtemel durum, olasılık probable error muhtemel hata probable muhtemel, olası probably büyük olasılıkla, muhtemelen probate duty veraset vergisi probate vasiyetnamenin doğruluğunu kanıtlayan resmi belge probation officer şartlı tahliye memuru probation period göz hapsi süresi probation deneme, tecrübe, staj, deneme süresi, gözaltında tutma koşuluyla salıverme probationary period staj süresi, deneme devresi probationary stajla ilgili probationer stajyer, stajyer hemşire, gözaltındaki kimse probative force kanıtlama gücü probative kanıtlayan, kanıta dayanan probe sonda, araştırma, insansız uzay roketi, (çubuk/vb.ile) aramak, deşmek, araştırmak, yoklamak probity doğruluk, dürüstlük problem child idare edilmez çocuk problem definition problem tanımı problem language problem dili problem problem, sorun, problem problematic şüpheli, kesinleşmemiş, askıda problematical şüpheli, ihtimalli proboscis monkey uzun burunlu maymun proboscis (fil) hortum, (sivrisinek/vb.) hortum procedural usule ait, dava usulüne ait, adli muamele procedure prosedür, yordam proceed from dava açmak proceed to a vote oylamaya sunmak proceed ilerlemek, sürmek, yürümek," }, { "text": "başmak, (with ile) devam etmek, sürdürmek proceeding ilerleme, ileri gitme, hareket tarzı, işlem, yöntem, muamele, ç, yargılama usulleri, dava, tutanak proceedings yargılama usulleri, dava, tutanak, tutanak proceeds hasılat, kazanç process controller süreç denetici process water işletme suyu, sanayi suyu process oluşum, süreç, yöntem, işlem, yol, ilerleme, gidiş, seyir, dava, çağrı kâğıdı, celpname, belli bir işleme tabi tutmak, bilgisayarda denetlemek, verileri (denetlemek için) işlemek processing industry işleme sanayii, yiyecek sanayii processing işleme, yapma, yapım procession geçit töreni, tören alayı processional alay türünden processor işlemci, işlem yapıcı, işlem birimi proclaim duyurmak, ilan etmek, bildirmek, açıkça göstermek proclamation beyanname, bildirge, ilan, duyuru, bildirme proclivity (özellikle kötüye doğru) eğilim, meyil procrastinate kaytarmak, yubatmak procrastination erteleme, tehir, ağırdan alma procreant doğuran, meydana getiren procreate üretmek, öndürmek procreation doğurma, meydana getirme, dölleme, üretme procreative capacity öndürücülük kapasitesi procreative doğurgan, üretken procreator doğuran kimse, üreten kimse procrustean zorla yola getiren proctor birdem disiplin sorumlusu procurable bulunur, sağlanır, kurumsak procuration vekâlet, vekâletname procurator vekil, temsilci procure sağlamak, elde etmek, edinmek, kazanmak, kadın bulmak, kadın sağlamak, pezevenklik etmek procurement tedarik, vekâlet, satın alma procurer pezevenk procuress kadın pezevenk prod dürtmek, kışkırtmak, özendirmek, gaz vermek prodigal savurgan prodigality savurganlık, israf, bolluk, müsriflik prodigalize israf etmek prodigious şaşılacak, olağanüstü, harika, mükemmel, muazzam, müthiş prodigy infant harika çocuk prodigy olağanüstü şey, dahi prodrome hastalığın ilk belirtisi, prodrom produce evidence delil göstermek produce exchange zahire borsası produce öndürmek, üretmek, yapmak, yetiştirmek, neden olmak, (film) sahneye koymak, getirmek, göstermek, ortaya koymak, doğurmak, ürün producer country öndürücü ülke producer gas jeneratör gazı, üreteç gazı producer goods hammadde, üretim maddeleri producer öndürücü, üretici, yapımcı producer's risk öndürücü riski product manager ürün müdürü, üretim müdürü product offering ürün sunuşu product research ürün araştırması product ürün, sonuç, çarpım production capacity üretim kapasitesi production control üretim denetimi, üretim kontrolü production cost üretim maliyeti production department işletme bölümü production engineer" }, { "text": "üretim mühendisi production manager üretim müdürü production method üretim yöntemi production reactor üretim reaktörü production tax üretim vergisi production time üretkenlik zamanı production üretim, yapım, imal, üretilen miktar, ürün, mahsul, yapıt, eser, sahneye koyma productional üretimsel productive capacity üretim kapasitesi productive debt üretken borç productive expenditure üretken harcama productive mahsullü, semereli, faydalı, önümlü, netice veren, mahsuldar, münbit, işleyip çıkaran, teyyarlayan, yetiştiren, hasıldar, önümdar productivity agreement üretkenlik sözleşmesi productivity verimlilik proem önsöz, giriş prof profesör profess açıkça söylemek, açıklamak, itiraf etmek professedly iddaaya göre, sözde profession iş, meslek, kesp, uğraş, açıklama, itiraf, beyan, belli bir meslek üyeleri professional ethics iş ahlakı professional profesyonel, mesleki, profesyonel professor profesör, (birdemde) öğretmen professorial chair kürsü professorial profesöre/profesörlüğe ait professorship profesör makamı proffer önermek, sunmak, teklif etmek, ikram etmek proficiency test yeterlik sınavı proficiency ustalık, yeterlik proficient (at/in ile) usta, becerikli profile paper profil kâğıdı profile yandan görünüş, profil, kısa özgeçmiş profit and loss account kâr zarar hesabı profit and loss kar ve zarar profit by -den yarar sağlamak, -den öğrenmek profit distribution kâr dağıtımı profit margin kâr marjı profit sharing kâr bölüşümü profit tax kazanç vergisi profit kazanç, kâr, yarar, çıkar, yararı dokunmak, kâr sağlamak, kazanç getirmek profitability kârlılık, kazançlılık, fayda, verimlilik profitable kazançlı, kârlı, yararlı profitably kazançla, karlı olarak profiteer vurguncu, vurgun vurmak, haksız yere çok kazanç sağlamak profiteering vurgunculuk profitless kârsız, beyhude profligacy müsriflik, savurganlık, ahlaksızlık, utanmazlık profligate müsrif, savurgan, ahlaksız, utanmaz proforma invoice proforma fatura proforma tahmini, tahmini, geçici olarak profound derin, bilgili, etkileyici profoundly derinden, çok, son derece profoundness derinlik profundity (duygu/vb.) derinlik profuse çok, bol profusely bol bol profuseness bolluk profusion bolluk progenitive ürün verebilen progenitor ata, cet progenitress nine, büyükanne progeniture döl, zürriyet progeny çocuklar, yavrular progesterone progesteron prognathous sivri çeneli prognathy sivri çenelilik prognosis tahmin, prognoz prognostic prognostik, belirti, işaret, kehanet prognosticate önceden haber vermek, belirtisi olmak" }, { "text": "prognostication önceden haber verme, kehanet, belirti program cards bağdarlama kartları program check bağdarlama denetimi program checkout bağdarlama sağlaması program compatibility bağdarlama uyarlığı program compilation bağdarlama derleme program control unit bağdarlama denetim birimi program control bağdarlama denetimi program controller bağdarlama denetçisi program counter bağdarlama sayacı program debugging bağdarlama düzeltme program design bağdarlama tasarımı program development bağdarlama geliştirme program error bağdarlama hatası program flowchart bağdarlama akış diyagramı program generator bağdarlama üreteci program instruction bağdarlama komutu program language bağdarlama dili program level bağdarlama seviyesi program library bağdarlama kitaplığı program maintenance bağdarlama bakımı program register bağdarlama yazmacı program selector arna seçici program step bağdarlama adımı program storage bağdarlama belleği program switching centre ana kumanda masası program system bağdarlama jüyesi program test bağdarlama testi program bilgisayar bağdarlaması, (bkz.) programme, (bilgisayar) bağdarlamalamak programmable device bağdarlamalanabilir aygıt programmable memory bağdarlamalanabilir bellek programmable bağdarlamalanabilir programme program, bağdarlama, josparlamak, bağdarlamalamak, düzenlemek programmed check bağdarlamalı denetim programmed bağdarlamalı, bağdarlamalanmış programmer check bağdarlamacı denetimi programmer bilgisayar bağdarlamacısı programming language bağdarlamalama dili programming system bağdarlamalama jüyesi programming bağdarlamalama, bağdarlama yapma progress engineer geliştirme mühendisi progress support gelişme raporu progress ilerleme, devam etme, gelişme, ilerleme, iyileşme, ilerlemek, ilerlemek, gelişmek, kalkınmak progression ilerleme, gelişme progressive tax artan oranlı vergi progressive ileri giden, ilerleyen, kalkınan, gelişen, iyiye giden, aşama yapan, ilerici progressively tedricen, derece derece progressivity of taxation kademeli vergilendirme progressivity artan oranlılık prohibit yasaklamak, engel olmak, olanak vermemek prohibited yasak, yasaklanmış prohibition of stopping durma yasağı prohibition yasaklama, yasak, kadağan prohibitionist içki yasağı yanlısı, içki düşmanı prohibitive duty engelleyici gümrük vergisi prohibitive tax engelleyici vergi prohibitive yasaklayıcı, engelleyici prohibiton yasaklama, yasak prohibitory yasaklayıcı, engelleyici project engineer joba mühendisi project tasarı, plan, proje, joba, çıkıntı oluşturmak, kenara doğru çıkmak, atmak, fırlatmak, yöneltmek, tasarlamak, kurmak, planlamak, joba çizmek, izdüşürmek projected planlanmış projectile mermi, roket projecting çıkıntılı, çıkık projection booth projeksiyon odacığı projection gate projeksiyon penceresi projection" }, { "text": "lamp projeksiyon lambası projection lens projeksiyon merceği projection room projeksiyon odası, gösterim odası projection screen projeksiyon ekranı projection atma, fırlatma, izdüşüm, çıkıntı, gösterim projectionist sinema makinisti, gösterimci projective izdüşümsel projector lamp projeksiyon lambası projector projektör, gösterici, projektör, ışıldak prokaryocyte prokaryosit prokaryote prokaryot prokaryotic prokaryotik prolactin prolaktin prolamine prolamin prolapse yerinden oynamak, sarkmak, düşmek prolate yayık, yayvan prole emekçi, proleter prolepsis önleme yanıtı, önceden belirtme proletarian emekçi, işçi, proleter proletariat işçi sınıfı, emekçi sınıfı, proleterya prolicide evlat öldürme suçu proliferate hızla çoğalmak, artmak proliferation hızla çoğalma, artma prolific verimli, doğurgan proline prolin prolix sözü çok uzatan, sıkıcı, yorucu, uzun, ayrıntılı prolixity söz uzunluğu prolog bkz.prologue prologue öndeyiş, giriş, giriş bölümü prolong uzatmak prolongation uzatma, geciktirme prolonged uzun süredir devam eden, uzun süreli prom sahil yolu promenade deck gezinti güvertesi promenade gezinmek, piyasa yapmak promethium prometyum prominence çıkıntı, ün, önem, göze batma prominent çıkık, çıkıntılı, fırlak, belirgin, belli, göze çarpan, ünlü, önemli, seçkin promiscuity karmakarışıklık, gelişigüzellik promiscuous önüne gelenle yatıp kalkan promise give adamak, nezretmek promise sb the moon yapamayacağı bir şeyi vaat etmek promise the moon dünyaları vaadetmek promise to pay ödeme vaadi promise söz vermek, vaadetmek, önceden haber vermek, göstermek, belirtisi olmak, söz, vaat, umut, beklenti promisee özüne vaadde bulunulan kişi promising umut verici, geleceği parlak promisor vaadde bulunan kişi, söz veren kimse promissory note emre yazılı senet promissory vaad içeren, taahhüt içeren promo reklamla ilgili, reklam, tanıtma promontory burun promote yükseltmek, terfi ettirmek, ilerletmek, gelişmesine yardımcı olmak, reklamını yapmak promoter teşvikçi, destekleyici, teşebbüs sahibi, kurucu promoters' shares kurucu hisseleri promotion list terfi listesi promotion money kuruluş giderleri promotion prospects yükselme şansı promotion yükselme, terfi, destek, teşvik promotional terfiye ait, kurmayla ilgili, reklamla ilgili prompt note uyarı notu, ikaz notu prompt -e sevketmek, teşvik etmek, -tirmek, suflörlük yapmak, seri, çabuk, tez, dakik, anında yapılan, tam olarak, tam prompter suflör promptitude" }, { "text": "çabukluk, çabuk davranma, çabuk kavrama promptly derhal, hemen, tezelden promptness çabukluk, sürat, dakiklik promulgate resmen ilan etmek, neşretmek, yaymak promulgation ilan, yayınlama, yürürlüğe koyma, duyuru promulgator yayımcı prone yüzükoyun, eğilimli, -e dayanıksız proneness yüzükoyun yatma, eğilim, temayül prong chuck tırnaklı ayna prong çatal dişi pronghorn Amerika antilopu pronominal zamire ait, adıl ile ilgili pronominalization zamirleştirme, adıllaştırma pronoun zamir, ivazlık, almaş pronounce söylemek, ayıtmak, telaffuz etmek, resmen bildirmek, bildirmek pronounceable telaffuz edilir pronounced güçlü, etkili, göze çarpan pronouncement resmi bildiri, beyan, ilan pronto hemen, derhal, çabuk pronunciation telaffuz, söylem, sesletim proof sheet matbaa provası proof total kanıtlayıcı toplam proof kanıt, delil, kanıtlama, tanıtlanım, ispat, deneme, sınama, içkinin alkol derecesinin ölçüsü, prova, (içki) belli bir ayarda olan, -e dayanıklı, geçirmez, işlemez, -e karşı dayanıklı hale getirmek, ...geçirmez hale getirmek proofread prova okumak, yanlışları düzeltmek proofreader düzeltmen prop drawer direk sökücü prop destek, desteklemek propaganda yaymaca, propaganda propagandist propagandacı propagandize propaganda yapmak propagate üremek, çoğalmak, çoğaltmak, öndürmek, yaydırmak, yaymasını sağlamak propagated error yayılmalı hata propagation üreme, çoğalma, yayılma, yayılım propagator propagandacı propane propan propanone propanon propel ileriye doğru sürmek, yürütmek, itmek propellant gas itici gaz propellant power itici güç propellant uzay gemisini uçuran yakıt propeller fan pervaneli vantilatör propeller pump pervaneli pompa propeller shaft transmisyon mili propeller turbine engine pervaneli jet motoru propeller pervane propelling force itici kuvvet propelling itici, ilerletici propene propen propensity to consume tüketme eğilimi propensity to invest yatırım eğilimi propensity to save tasarruf eğilimi propensity meyil, eğilim proper fraction tam kesir proper name özel isim proper noun özel ad, özel isim proper doğru, doğru dürüst, tam, gerçek, hakiki, münasip, uygun, düzgün, kusursuz properly gereği gibi, doğru dürüst, hakkıyla, tam anlamıyla, uygun bir biçimde, gerçekten, aslında, düzgün bir şekilde propertied varlıklı, servet sahibi property insurance eşya sigortası property man donatımcı property market emlak piyasası property register tapu sicili property tax" }, { "text": "emlak vergisi property mal, mülk, arazi, emlâk, iyelik, mülkiyet, sahiplik, özellik, nitelik prophase profaz prophecy kestirim, kehanet, önbili prophesy kestirimde bulunmak, gelecekten haber vermek, önceden tahmin etmek, önceden haber vermek prophet peygamber, kahin prophetic gelecek olayları doğru bilen prophylactic hastalıktan koruyan, koruyucu prophylaxis hastalıktan koruma/korunma, önkoruma, önleme propinquity yakınlık, hısımlık propitiate gönlünü almak propitiation gönlünü alma, yatıştırma, teskin, tövbe etme propitiatory yatıştırıcı, teskin edici propitious avantajlı, uygun propjet engine turbo pervaneli motor propjet plane turbo pervaneli uçak proponent yandaş proportion oran, orantı, pay, bölüm, kısım, ç.boyutlar proportional control orantılı denetim proportional nispi temsil representation proportional orantılı proportionate orantılı, uygun proportioning oranlama proportions boyutlar proposal form teklif mektubu proposal öneri, teklif, evlenme teklifi propose önermek, teklif etmek, ileri sürmek, düşünmek, kurmak, niyet etmek, niyetlenmek, evlenme teklif etmek proposition öneri, önerme, teklif, önerme, sav, iş teklifi, öneri, sevişme teklifi, sevişme teklif etmek propound ileri sürmek, ortaya atmak proprietary company holding şirketi, kodak şirketi proprietary medicine tescilli ilaç proprietary name müseccel marka proprietary mücessel, birinin malı olan, tescilli, patentli proprietor mal sahibi proprietorship register mülkiyet sicili proprietorship mal sahipliği proprietress mal sahibi kadın, sahibe propriety uygunluk, yerindelik, doğruluk, dürüstlük propulsion itici güç propulsive force itici güç propulsive jet tahrikli jet propulsive itici, tahrik edici propyl propil propylaeum tapınak girişi propylene propilen propylon mabet girişi prorate eşit olarak dağıtmak prorogation parlamento tatili prorogue meclise ara vermek, tatil etmek pros and cons lehte ve aleyhte çekitler/kimseler prosaic sıkıcı, yavan, tatsız proscenium perde önü proscribe yasaklamak proscription yasaklama, yasak etme, ilga, sürgüne gönderme proscriptive yasaklayıcı prose writer nesir yazarı prose düzyazı, nesir prosecute hakkında kovuşturma açmak, kovuşturmak, aleyhinde dava açmak prosecution kovuşturma, davacı prosecutor davacı, savcı proselyte din değiştiren kimse, dönme proselytism başkasını kendi dinine döndürmeye çalışma proselytize kendi dinine döndürmek prosiness sıkıcılık, yavanlık prosodeme prozodem, bürünbirim prosody prozodi, ölçü, vezin, şiir sanatı prospect shaft araştırma" }, { "text": "kuyusu prospect olasılık, ihtimal, beklenti, umut, görünüş, manzara, (petrol/altın/vb.) aramak, araştırmak prospecting shaft maden araştırma kuyusu prospecting maden arama prospection drilling araştırma sondajı prospection maden araştırma prospective buyer muhtemel alıcı prospective umulan, beklenen, olası, niyetli prospector altın, petrol, /vb.arayan kimse prospectus prospektüs, tanıtmalık prosper başarılı olmak prosperity party refah partisi prosperity başarı, refah, gönenç prosperous başarılı, zengin, gönençli prostaglandin prostaglandin prostate gland prostat bezi prostate prostat prosthesis protez prosthetic group prostetik küme, prostetik küme prosthetic prostetik prostitute fahişelik yapmak, para için özünü alçaltmak, orospu, fahişe prostitution orospuluk, fahişelik, (şerefini) iki paralık etme prostrate oneself secdeye varmak, yere kapanmak, yüz sürmek prostrate yüzükoyun yatmış, bitkin, tükenmiş, yüzükoyun yatmak, yüzükoyun yatırmak prostration yerlere kapanma, dermansızlık, yorgunluk prostyle prostil prosy bıktırıcı bir şekilde konuşan protactinium protaktinyum protagonist (roman/oyun/vb.) kahraman, elebaşı, öncü protamine protamin protasis şartlı yancümle protean sürekli değişen, çok yönlü protease proteaz protect korumak, yabancı mala yüksek gümrük koyarak yerli malı korumak protected check korumalı çek protected field korunmalı alan protected location korunmalı yer protected record korunmalı kayıt protecting hood koruyucu kaporta protection koruma, korunma aracı, koruyucu protectionism yabancı mallara ağır gümrük vergileri uygulayarak yerli ekonomiyi koruma yöntemi, korumacılık politikası protectionist korumacı, himayeci protective agent önleyici şey protective atmosphere koruyucu atmosfer protective clothes koruyucu iş elbisesi protective coating koruyucu örtü protective colloid koruyucu koloit protective colour koruyucu renk protective custody koruyucu gözaltı protective duty koruma vergini protective effect koruyucu etki protective filter koruyucu filtre protective layer koruyucu tabaka protective measures koruyucu önlemler protective koruyucu protector koruyucu protectorate güçlü bir devletin koruması altındaki küçük devlet protectress kadın koruyucu protégé bir kimse tarafından kayrılan/korunan kişi protein fibres protein lifleri protein protein proteolysis proteoliz proteose proteoz Proterozoic proterozoik, proterozoik protest demonstration protesto gösterisi protest itiraz, karşı çıkma, protesto, protesto, karşı çıkmak, itiraz etmek, protesto etmek, iddia etmek, bildirmek Protestant Protestan protestation karşı çıkma, itiraz, protesto" }, { "text": "prothallium önçim prothallus önçim prothesis öntüreme prothorax öngöğüs, protoraks prothrombin protrombin protist protist proto- (önek) birinci, ilk, baş, birincil protocol protokol, tutanak proton wave proton dalgası proton proton protonema protonema protophilic protofilik protoplasma protoplazma, ilkbiçim protoplast protoplast protoporphyrin protoporfirin prototype ilk örnek, prototip protozoan protozoa protozoic protozoik, protozoalarla ilgili protozoology protozooloji protozoon protozoa protract (süresini) uzatmak, yubatmak protractor iletki protrude dışarı çıkmak, dışarı fırlamak, çıkıntı oluşturmak, dışarı çıkartmak protruding çıkıntılı, fırlak protrusion çıkıntı protrusive çıkıntılı, fırlak protuberance kabarıklık, şişlik protuberant kabarık, şiş proud onurlu, şerefli, kurumlu, gururlu, mağrur, özünü beğenmiş, kibirli, görkemli, muhteşem, heybetli provable kanıtlanabilir, ispat edilebilir prove sübut etmek, kanıtlamak, bulunmak, çıkmak, sağlamasını yapmak provenance kaynak, köken, menşe provender yem, hayvan yemi, yiyecek proverb atasözü proverbial çok kişi tarafından bilinen, konuşulan, meşhur provide against bir şeye karşı tedbir almak provide for geçimini sağlamak provide sağlamak, vermek, koşul olarak koymak, şart koşmak provided that -mek şartıyla provided -mek şartıyla, yeter ki providence ilahi takdir, hazırlık, öngörü provident bank tasarruf sandığı provident fund tasarruf sandığı provident tutumlu, idareli, ihtiyatlı providential Allah'tan gelen/olan provider tedarik eden kimse providing that -mek şartıyla providing -mek şartıyla, yeter ki province il, ç.taşra, ilgi alanı, uzmanlık provinces taşra, taşra provincial taşralı, ile ait, il ..., taşraya ait, taşra ..., kaba, görgüsüz, taşralı provincialism taşralılık proving flight tecrübe uçuşu proving ground deney alanı proving kanıtlama, ispat, deney, tecrübe provision sağlama, edinme, tedarik, tedarik, hazırlık, biriktirim, hüküm, madde, koşul, ç.erzak, erzağını sağlamak, gerekli şeyleri vermek, donatmak provisional agreement geçici anlaşma provisional budget geçici bütçe provisional certificate geçici sertifika provisional government geçici hükümler provisional invoice geçici fatura provisional regulations geçici tüzük provisional geçici, şimdilik geçerli olan provisionally geçici olarak, eğreti olarak provisions erzak, hüküm proviso clause koşulları içeren bölüm proviso sözleşmeye konulan koşul provisory koşullu, şarta bağlı, geçici provocation kışkırtma, tahrik, kızdırma, öfkelendirme, kızılacak şey, öfkelendirici şey provocative" }, { "text": "kışkırtıcı, tahrik edici, kızdırıcı provoke kışkırtmak, tahrik etmek, kızdırmak, öfkelendirmek, -e neden olmak provoking cansıkıcı, darıltıcı, kudurtan provost marshal adli subay provost dekan, dinsel başkana, belediye reisi prow pruva prowess (hayvan) av peşinde koşmak, av aramak, sinsi sinsi dolaşmak prowl av peşinde dolaşmak, av aramak, fırsat kollayarak, sessiz ve gizli bir şekilde dolaşmak, etrafı kolaçan etmek, sessizce dolaşma proximal merkeze yakın olan proximate en yakın proximity of blood kan yakınlığı, akrabalık proximity yakınlık proximo gelecek ay proxy signature vekilin imzası proxy vekil, vekalet, vekaletname prude iffetfüruş, aşırı erdemlilik taslayan kimse prudence ihtiyat, öngörü, mantıklı düşünüş prudent ihtiyatlı, öngörülü, mantıklı prudential sağgörülü, basiretli, ihtiyatlı prudery erdemlilik taslama prune kuru erik, çir, budamak prunella karamandola, boğaz iltihabı, anjin prunelle erik likörü pruning knife budama bıçağı pruning saw budama testeresi pruning shears budama makası pruning budama prurience seks düşkünlüğü, şehvet prurient seks düşkünü pruriginous kaşıntı hastalığına ait Prussia Prusya Prussian blue koyu lacivert boya, Prusya mavisi prussic acid asit prusik pry open manivela ile açmak pry up manivela ile açmak pry başkasının özel yaşamına burnunu sokmak, (kapak/vb.) zorlayarak açmak, kaldırmak, kırmak prying meraklı psalm ilahi psammite kumtaşı pseud ukala, çokbilmiş pseudo instruction yalancı komut pseudo yalancı, sahte, yapma, düzme, sözde pseudo- (önek) yalancı, sahte pseudo-code yalancı kod pseudo-operation yalancı işlem pseudo-record yalancı kayıt pseudomorph sahte şekil pseudonym takma ad pseudopod yalancı ayak pseudopodium yalancı ayak pseudorandom yalancı rasgele pshaw öf (be)! psittacosis psitakoz, papağan humması psoriasis sedef hastalığı psyche insan ruhu, tin, insan aklı psychedelic evhama sebep olan psychiatric akıl hastalıklarına ait psychiatrist psikiyatrist, ruh rekimi psychiatry psikiyatri, ruh hekimliği psychic ruhsal, geleceği görme gibi garip olaylarla ilgili, medyum psychical bkz.psychic psychically ruhen psycho sapık, psikopat psycho- (önek) ruh psychoanalyse psikanaliz tedavisi uygulamak psychoanalysis psikanaliz, ruh çözümleme psychoanalyst psikanalist psychoanalyze psikanaliz yapmak psychograph psikograf psycholinguistics ruhdilbilim psychological warfare ruhsal savaş psychological psikolojik, ruhbilimsel" }, { "text": "psychologist ruhbilimci psychology psikoloji, ruhbilim psychometry psikometri psychoneurosis psikonevroz psychopath psikopat, ruh hastası psychopathic psikopat, ruh hastası, psikopat kişi, ruh hastası psychophysics psikofizik psychosis psikoz, çıldırı psychosomatic psikosomatik psychotherapist psikoterapist, ruhsağaltımcı psychotherapy psikoterapi, ruhsağaltım psychotic psikozlu, çıldırılı psychrometer psikrometre psychrometry psikrometri ptarmigan kar tavuğu ptosis bir kılganın aşağıya sarkması ptyalin ptiyalin pub içkievi, meyhane, birahane, pab puberty ergenlik pubescence ergenlik, ergenleşme pubescent ergen pubic cinsel kılganların çevresinde olan pubis kasık sümüğü public accounting yetkili muhasebeci public administration kamu idaresi public assistance sosyal yardım public auction açık artırma public bank kamu bankası public borrowing kamu borçlanması public company halka açık limitet şirket public conveniences halk tuvaleti public corporation kamu işletmesi, kamu teşebbüsü public credit kamu kredisi public debt kamu borcu, devlet borcu public economy kamu ekonomisi public enemy halk düşmanı public enterprise kamu işletmesi, kamu teşebbüsü public expenditure kamu harcaması public finance kamu maliyesi public fund devlet borcu public health kamu sağlığı public holiday resmi tatil günü public house birahane, pab public housing lojman public information halkı uyarı public institutions kamu kuruluşları public investment kamu yatırımı public lavatory umumi hela, genel tuvalet public law kamu hukuku, amme hukuku public library halk kütüphanesi public life sosyal hayat public limited company kamu şirketi, halka açık şirket public monopoly kamu tekeli public notice genel duyuru public offer halka arz public official kamu görevlisi public opinion poll kamuoyu yoklaması public opinion kamuoyu public ownership kamu mülkiyeti public participation kamu ortaklığı idaresi administration public property kamu mülkiyeti public prosecutor cumhuriyet savcısı public purse devlet hazinesi public relations halkla ilişkiler public relief sosyal yardım public revenue kamu gelirleri public revenues devlet gelirleri public school özel okul, parasız resmi okul public sector kamu sektörü, kamu kesimi public securities devlet tahvilleri public servant devlet memuru public service vehicle kamu ulaşım aracı public service devlet hizmeti, kamu hizmeti public speaking" }, { "text": "topluluk huzurunda konuşma public spirited kamu yararına çalışan public transportation toplu taşıma public utilities kamu hizmet kuruluşları public utility kamu yararı public works bayındırlık hizmetleri public halk için, kamuya ait, kamusal, herkese ait, genel, herkese açık, aleni, herkesçe bilinen, herkesin bildiği, devlete ait, ulusal, kamu, halk publican meyhaneci publication yayım, yayımlama, yayın publicist halka tanıtan, reklamını yapan kimse, tanıtımcı publicity agent reklamcı publicity campaign reklam kampanyası publicity man reklamcı publicity manager reklam müdürü publicity tanıtma, reklam, halkın dikkati publicize reklamını yapmak, halka tanıtmak publicly alenen, halk tarafından, açıkça, güpegündüz publish yayımlamak, basmak, herkese yaymak, açık etmek, açığa vurmak publisher yayımcı, yayınevi publishing agreement yayın sözleşmesi publishing house yayınevi puce koyu mor pucka birinci sınıf, kaliteli, gerçek, halis pucker büzmek, buruşturmak, buruşukluk, kırışıklık, kat puckish yaramaz, şakacı pudding puding, muhallebi puddinghead ahmak puddle su birikintisi, gölcük pudency alçakgönüllülük, utangaçlık, mahcupluk pudendum vulva, ferç pudent alçakgönüllü pudgy bodur, tıknaz, şişman puerile çocukça, çocuksu, aptalca puerility çocukluk puerperal doğumsal puff adder şişen engerek puff and blow üfleyip püflemek puff box pudra kutusu puff out şişmek, şişirmek, abartarak övmek puff up kabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek puff (sigara) fırt, üfleme, üfürük, esinti, soluk, nefes, üflemek, püflemek, (sigara) içmek, (buhar/duman/vb.) çıkarmak/çıkmak, soluk soluğa kalmak, solumak puffball kurtmantarı puffery aşırı övgü puffin iri gagalı bir deniz kuşu puffiness kabartı, şişkinlik puffing üfleme, şişme puffy kabarık, şişik, nefes nefese kalmış, şişmiş pug nose yassı burunlu pug yassı yüzlü ve kısa tüylü bir tür küçük köpek pugilism boksörlük, boks sanatı pugilist boksör pugnacious kavgacı pugnacity kavgacılık puisne ikinci gelen, küçük puissant kudretli, muazzam puke kusmak, kusmuk pukka katıksız, halis, hakiki, gerçek, devamlı pulchritude güzellik, zarafet pulchritudinous güzel, zarif pule zırıldamak, çocuk gibi ağlamak puling ağlayan, zayıf pull a face surat asmak pull a fast deal hileli iş yapmak pull a fast one kazık atmak pull away kaçmak, kurtulmak, (taşıt)" }, { "text": "kalkmak, kopartmak pull down the inflation enflasyonu aşağıya çekmek pull down halsiz bırakmak, zayıf düşürmek, yıkmak pull in istasyona girmek, kenara çekilip durmak pull of gravity yerçekimi pull off becermek, halletmek, yolun kenarına sürmek pull on giymek pull one's punches lafını esirgememek pull one's socks up aklını başına toplamak, işe koyulmak pull one's weight kendisine düşen işi yapmak pull oneself together özünü toplamak, toparlanmak pull oneself up by one's kendi yağı ile kavrulmak own bootstraps pull out (tren) istasyondan ayrılmak, çıkmak, çekilmek pull over yolun kenarına çekmek pull sb's leg gırgır geçmek pull sth to pieces eleştirmek pull strings iltimas yaptırmak, torpil kullanmak pull switch çekmeli anahtar pull the plug on elini eteğini çekmek pull the rug out from birinin ayağını kaydırmak under sb pull the wool over sb's aldatmak, kandırmak eyes pull through sağ kalmak, yaşa(t)mak, güçlükleri yenmek pull to pieces anlamsızlığını belirtmek, parça parça etmek pull together duygularına hâkim olmak, (özünü) toplamak pull up stakes ayağını kesmek, bağları koparmak pull up durmak, durdurmak, durumunu düzeltmek pull çekmek, çekmek, asılmak, çekiştirmek, koparmak, yolmak, toplamak, çekmek, toplamak, çekme, çekiş, zorlu tırmanış, yudum, fırt, kısa sandal gezintisi, etki, nüfuz, iltimas, torpil puller çektirme pullet piliç pulley block makara, mandoz pulley chain palanga zinciri pulley drive kasnaklı tahrik pulley face kasnak yüzü pulley makara, kasnak pullman car koltuklu lüks vagon, yataklı vagon pullman pulman, yataklı vagon pullout dergi ya da gazete eki pullover kazak pullulate filizlenmek, çimlenmek, üreyip kaynamak pulmonary artery akciğer atardamarı pulmonary circulation akciğerdeki kan dolaşımı pulmonary vein akciğer toplardamarı pulmonary akciğerlerle ilgili, akciğerleri etkileyen, akciğer pulmotor suni teneffüs cihazı, yapay solunum aygıtı pulp flume küspe arnası pulp press küspe presi pulp silo küspe silosu, küspe çukuru pulp meyve eti, kâğıt hamuru, hamurlaşmak, hamurlaştırmak pulper küspe makinesi pulpify hamurlaştırmak pulpiness özlülük, etlilik, yumuşaklık pulpit kürsü, mimber pulpwood hamur odunu, kâğıt" }, { "text": "yapmaya elverişli odun pulpy özlü, etli, yumuşak pulsar pulsar, atarca yıldız, atarca pulsate titretmek, (yürek/nabız/vb.) atmak, çarpmak pulsating titreşimli pulsation titreşim, nabız atışı, kalp atışı, vuru pulsatory atan, vuran, titreşimli pulse amplifier darbe amplifikatörü, puls amplifikatörü pulse bandwidth darbe bant genişliği pulse carrier darbe taşıyıcı pulse code darbe kodu pulse counter darbe sayacı pulse frequency darbe frekansı pulse generator darbe jeneratörü pulse operation darbeli çalışma pulse radar darbeli radar pulse rate bir dakikadaki nabız sayısı pulse width darbe genişliği pulse nabız, nabız atışı, nabız gibi atmak, çarpmak, bakliyat pulsed darbeli pulsometer pulsometre pulverization püskürtme pulverize ezmek, toz haline getirmek, toz haline gelmek, alt etmek, hezimete uğratmak, fena dövmek/vurmak pulverized coal toz kömür pulverized toz halinde, ezilmiş pulverizer püskürtücü pulverulent tozlu, toz halinde puma puma pumice stone süngertaşı pumice sünger taşı pummel yumruklamak pump dry bir kuyunun suyunu boşaltmak pump handle pompa kolu pump inlet pompa girişi pump money into para pompalamak, para sağlamak pump nozzle pompa enjektörü pump plunger pompa pistonu, dalma piston pump priming teşvik, destekleme pump rod pompa çubuğu, pompa kolu pump room tulumba dairesi pump sump pompa yağ haznesi pump up tenek basıp şişirmek, tulumba ile su çekmek pump valve pompa supabı pump pompa, tulumba, pompalamak, ağzını aramak pumping action pompalama hareketi pumping speed pompalama hızı pumping station pompa istasyonu pumping pompalama, su çekme pumpkin balkabağı pun cinas, sözcük oyunu punch bowl punç kasesi punch card delikli kart, delgili kart punch tape delikli şerit punch yumruklamak, zımbalamak, bizle delmek, yumruk, zımba, matkap, delgi, punç, güç, etki punch-up kavga, dövüş punched card delikli kart punched tape delikli şerit punched delikli puncheon büyük fıçı, çatı direği, zımba puncher zımba, kavgacı punctate benekli, çekitli punctation beneklilik punctilio titizlik, özen, törene düşkünlük punctilious titiz, dikkatli, özenli punctual dakik, zamanında olan/yapan, işi tam vaktinde yerine yetiren, selikalı, dakik, dikkatli punctuality dakiklik punctually" }, { "text": "tam zamanında, gününde punctuate çekitleme işaretlerini koymak, (sözü/vb.) ikide bir kesmek punctuation marks çekitleme işaretleri punctuation çekitleme puncture küçük delik, (lastikte/vb.) patlak, patlamak, delmek, delik açmak pundit bilgin, bilge, bilirkişi pungency sertlik, acılık, keskinlik, burukluk pungent keskin kokulu, sert, acı, keskin, (davranış/söz/yazı/vb.) sert, ısırıcı punish cezalandırmak, kötü biçimde dövmek, hırpalamak, katlamak punishable cezalandırılır punishing yorucu, öldürücü punishment ceza, cezalandırma, kötü davranma, zarar verme punitive ceza kabilinden, cezayla ilgili, acımasız, çok sert punk pank, siktiriboktan, (Aİ) hasta, rahatsız, çürümüş odun, zırva, saçmalık, pankçı punnet meyve sepeti punster cinas yapan kimse punt altı düz sandal, altı düz sandalla geçmek punter at yarışı oynayan kimse, bahis sahibi puny sıska, çelimsiz, zayıf, aciz, güçsüz pup yavru fok, yavru köpek, küçük, (köpek) doğurmak, yavrulamak pupa pupa pupate pupa evresini geçirmek pupation pupa evresi pupil öğrenci, okuvcu, şakirt, gözbebeği pupillage öğrencilik, vesayet altında bulunma puppet government kukla hükümet puppet show kukla oyunu puppet kukla, başkasının oyuncağı, kukla puppeteer kuklacı puppy it balası, küçük puppyhood gençlik, delikanlılık purblind odun kafa, mankafa purchasable satın alınabilir purchase budget alım bütçesi purchase cost satın alma maliyeti purchase discount indirim, ıskonto purchase invoice alış faturası purchase money bedel purchase on account kredili satış purchase on credit kredili satın alma purchase on instalments taksitle alış purchase pattern satın alma biçimi purchase power satın alma gücü purchase price alış fiyatı purchase tax alım vergisi purchase satın almak, (çaba/özveri/vb.karşılığında) elde etmek, kazanmak, satın alma, alım, satın alınan şey purchaser müşteri, alıcı purchasing association satın alma kurumu purchasing department satın alma bölümü purchasing power satın alma gücü purchasing satın alma purdah peçe pure coal saf kömür pure colour saf renk pure competition serbest rekabet pure generator saf üreteç pure gold saf altın pure linen saf keten pure mathematics soyut matematik pure memory saf bellek pure monopoly tam tekel pure physics teorik fizik, kuramsal fizik pure" }, { "text": "science soyut bilim, kuramsal bilim pure silk saf ipek, has ipek pure storage saf bellek pure water saf su, arı su pure wool saf yün pure katıksız, arı, saf, halis, temiz, safkan, saf, masum, namuslu, iffetli, soyut, kuramsal purebred safkan, arıkan puree ezme, püre, püre yapmak purely tamamen, sırf, yalnız purfle kenarını süslemek purfling süslü kenar purgation temizleme, bağırsakların temizlenmesi purgative müshil, içsürdürücü, pürgetif purgatory Araf, acı çekilen dönem/durum/yer purge date silme tarihi purge (parti/vb.'den) istenmeyen kişileri temizleme, tasfiye, müshil, içsürdürücü, temizlemek, arıtmak, günahtan arındırmak, temizlemek, kurtarmak, zararlı kişilerden kurtarmak, tasfiye etmek, müshil ile bağırsakları temizlemek, huk.aklamak, temize çıkarmak purification arıtma, temizleme purifier temizleyici, arıtıcı purify temizlemek, arındırmak, arıtmak purifying agent temizleme maddesi purifying apparatus arıtma cihazı purine purin purism dilde aşırı dikkat purist (dilin kullanımında) aşırı dikkatli, titiz kimse, arıtımcı puritan yobaz, bağnaz, sofu puritanical sofu, bağnaz puritanism sofuluk purity saflık, temizlik, arılık purl ters ilmik purler şiddetli düşüş purlieus etraf, civar, varoş purlin aşık, çatı aşığı, sırt kirişi purloin yürütmek, araklamak purloiner hırsız purple heron erguvani balıkçıl purple mor purplish mor rengine çalan, morumtırak purport anlam, niyet, gibi görünmek, iddia etmek purpose amaç, gaye, maksat, erek, niyet, kasıt, kararlılık, niyet purpose-built belli bir amaç için özel yapılmış purposeful bir amaca yönelik, amaçlı purposeless amaçsız, anlamsız purposely kasten, mahsus, bilerek purposive amaçlı, maksatlı purpura purpura hastalığı purr (pişik) mırlamak, (motor) hırıldamak, tatlı bir sesle söylemek, kedi mırlaması, mırıltı, motor hırlaması, hırıltı purse one's lips dudak bükmek purse snatcher kapkaççı purse küçük pul çantası, pul kesesi, kadın el çantası, alım gücü, kese, toplanan para, ödül, (dudak) büzmek purse-strings kese bağları purser gemi muhasebecisi/veznedarı purslane semizotu pursuance sürdürme, devam, takip pursuant uygun, mutabık, muvafık, uygun olarak, yerinde pursue kovalamak, peşine düşmek, izlemek, (talihsizlik/vb.) peşini bırakmamak, (şöhret/vb.) peşinden koşmak, (işe/vb.) devam etmek, sürdürmek pursuer veznedar, muhasebeci pursuit plane avcı uçağı pursuit kovalama," }, { "text": "takip, peşine düşme, meşgale, uğraş, iş pursy tıknefes, buruşuk, katlanmış purulence irin, cerahat, cerahat toplama purulency irin toplama purulent matter irin, cerahat purulent irinli, cerahatli purvey (gıda/vb.) tedarik etmek, bulundurmak purveyance (gıda/vb.) tedarik etme, bulundurma purveyor tedarikçi, satıcı purview alan, anlam, meal, mana pus cerahat, irin push about öteye beriye bakmak push along gitmek, kaçmak, yaylanmak, devam etmek push around boyun eğmeye zorlamak, şamar oğlanına çevirmek push back geriye itmek push bolt sürgü push button çıngı düğmesi push for can atmak, arzulamak push forward ileri sürmek push in kabaca sözünü kesmek push off siktir olup gitmek, defolmak push on acele etmek, ilerlemek, cesaret vermek push one's luck şansını zorlamak, riske girmek push out kovmak, başından atmak, defetmek push rod itici mil, itme çubuğu, supap iticisi push to the wall köşeye sıkıştırmak push up the daisies Niyazi olmak, ölüp gömülmek push up fiyatları yukarı çekmek push itmek, basmak, bastırmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, reklamını yapmak, uyuşturucu satmak, ...yaşına merdiven dayamak, itme, itiş, kakma, dürtme, ilerleme, hücum, çaba, gayret, güç, enerji, girginlik, girişkenlik, destek, yardım, işten kovulma, atılma push-button switch basmalı anahtar push-button telephone tuşlu alısün push-pull puşpul, açma-kapama pushbike bisiklet pushcart el arabası pushchair çocuk arabası pushdown aşağı itmeli pushed sıkışık, parasız, kesik, meşgul, işi başından aşkın pusher fırsatçı, uyuşturucu satıcısı pushful girişken, sırnaşık pushing iten, girişken, girgin, pişkin, sıkılmaz pushover çocuk oyuncağı pushpin raptiye pushup şınav pushy (öz işlerinde) çok titiz, tezcanlı pusillanimity korkaklık, ödleklik, alçaklık pusillanimous korkak, ödlek, yüreksiz puss kedi, pişik, pisi pisi, kız, yüz, surat pussy kedi, pişik, pisi pisi, kab, am, amcık pussycat kedi, pişik, pisi pisi pustulate sivilceli pustule sivilce, kabarcık, püstül put a light to yakmak, tutuşturmak put a spoke in sb's wheel birinin çanına ot tıkamak put about (haber) yaymak, çevirmek put across anlatmak, açıklamak, kabul ettirmek put all one's eggs in one" }, { "text": "varını yoğunu tehlikeye atmak basket put an embargo on -e ambargo koymak put an end to -e bir son vermek put aside biriktirmek, bir kenara koymak put away kaldırmak, yerine koymak, saklamak, ayırmak put back geri almak, geciktirmek, ertelemek put by bir kenara koymak, ayırmak, saklamak put down for listeye kaydetmek, yerine koymak put down to (nedenini) -e bağlamak put down denetim altına almak, bastırmak put forth göstermek, önermek, ileri sürmek put forward ileri sürmek, adaylığını koymak put heads together kafa kafaya vermek put in for için başvurmak, adaylığını koymak put in order düzene koymak put in parentheses parantez içine almak put in the shade gölgede bırakmak put in limana girmek, uğramak, vurmak, çalmak put into circulation piyasaya sürmek put into para vermek, tercüme etmek, çevirmek put off sahilden ayrılmak, sahilden uzaklaşmak, bir kenara koymak, lengitmek, geçirtmek, kırağa koymak, uzaklaşmak, bahane getirmek, yola vermek, yayınmak, ileriye almak, ertelemek, geciktirmek, tehire salmak put on airs havalara girmek, hava atmak put on an act poz yapmak, hava atmak put on hold çınkayı kapatmayıp beklemek put on one's thinking cap kafa yormak put on the dog çalım satmak put on the heat gözdağı vermek put on the market satışa çıkarmak put on weight kilo almak, kökelmek put on giymek, takmak, numarası yapmak, artırmak put one over on sb birini gürültüye getirmek put one's back into canını dişine takmak put one's cards on the gizlisi saklısı olmamak table put one's finger on parmak basmak, keşfetmek, göstermek put one's foot down ayak diremek put one's foot in it pot kırmak, baltayı taşa vurmak put one's hand into one's elini cebine götürmek pocket put one's hand to the plow canını dişine takmak put one's heart and soul canla başla çalışmak into put one's nose to the canla başla çalışmak grindstone put one's oar in burnunu sokmak" }, { "text": "put one's shirt on sth bütün parasını yatırmak put one's shoulder to the canını dişine takmak wheel put one's skates on acele etmek put oneself out zahmete girmek put onto one side bir kenara bırakmak put onto hakkında bilgi vermek put out of temper sinirlendirmek put out söndürmek, öçürmek, üzmek, rahatsız etmek, darıltmak put over (gemi) yana yatmak, anlatmak, açıklamak put paid to mahvetmek, berbat etmek, yok etmek put pen to paper kâğıda kaleme sarılmak put prices up fiyatları yükseltmek put right düzeltmek, iyileştirmek put sb in one's black birini kara listeye almak books put sb on a pedestal birini baş tacı etmek put sb on the spot birini sıkboğaz etmek put sb out of the way ortadan kaldırmak, öldürmek put sb through his paces yeteneklerini ölçmek, sınamak put sb through başarıya ulaştırmak, bağlamak put sb to great expense masrafa sokmak put sb under arrest tutuklamak put sb's back up birini çileden çıkarmak put sb's nose out of joint gözden düşürmek, havasını söndürmek, kıskandırmak put sth above olduğundan değerli görmek put sth on paper bir şeyi kâğıda dökmek put sth on the line dobra dobra konuşmak put sth to one side bir şeyi bir kenara bırakmak put sth to the vote oya koymak put sth up for auction açık artırmaya çıkarmak put sth up for sale satışa çıkarmak put the blame on suçu -e yüklemek put the boot in tekmeyi patlatmak put the car in neutral arabayı boş vitese almak put the cart before the yemeğe tatlıdan başlamak, tersine iş görmek horse put the wind up ödünü patlatmak put their heads together baş başa verip düşünmek put through başarmak, gerçekleştirmek, (alısün) bağlamak put to bed yatırmak put to death öldürmek, idam etmek put to good use iyi kullanmak put to one side bir kenara bırakmak put to sea denize açılmak" }, { "text": "put to shame utandıracak derecede üstün olmak put to sleep uyutmak, yatırmak put to sıkıca kapatmak, sahile doğru gitmek put together kurmak, toplamak, birleştirmek put two and two together düşünüp taşınmak put up at a hotel konakçıda konaklamak put up to auction mezada çıkarmak put up to fikrini vermek, önermek put up with tahammül etmek, katlanmak, dayanmak, çekmek put up kaldırmak, (ilan/vb.) asmak, (fiyat) artırmak put upon rahatsız etmek put words into sb's mouth birinin avukatlığını yapmak put koymak, yerleştirmek, açıklamak, ifade etmek, çevirmek, tercüme etmek, sormak, yazmak, oymak, (gülle/vb.) atmak, fırlatmak, uydurmak, para yatırmak, bahis tutuşmak, yapmak, etmek, yüklemek, koymak, gitmek, ilerlemek, koşmak, önermek, teklif etmek, oya sunmak put-put pat pat, motor sesi put-up job danışıklı dövüş putamen eriğin çekirdeği putative öyle olduğu sanılan, öyle kabul edilen, varsayılan, farzedilen, sözde ...olan putlog iskele kirişi putrefacient çürütücü putrefaction çürüme, kokuşma, çürümüş, kokmuş şey putrefactive çürütücü putrefy çürümek, çürütmek putrescence çürüklük, kokuşma putrescent çürümekte olan, kokuşuk putrescine putresin putrid çürük, kokmuş, kokuşmuş, beş para etmez, rezil, berbat putsch ayaklanma, darbe putt (golf) deliğe sokmak için hafifçe (topa) vurmak puttee dolak putter golf sopası putty knife ıspatula putty powder cila tozu putty cam macunu puzzle about çözmeye çalışmak, anlamaya çalışmak puzzle over çözmeye çalışmak, anlamaya çalışmak puzzle şaşırtmak, kafasını karıştırmak, (about/over/as to ile) çözmeye, anlamaya çalışmak, bir yanıt bulmaya çalışmak, bilmece, bulmaca, tapmaca, muamma, anlaşılmaz/ açıklanmaz şey puzzlement şaşkınlık, tereddüt puzzler anlaşılmaz mesele, bilmece puzzling şaşırtıcı, içinden çıkılmaz pycnometer yoğunluk şişesi, piknometre, yoğunluk ölçeri pyelitis piyelit pygmy pigme, cüce pyjamas pijama pylon çelik çıngı direği pyloric mide kapısıyla ilgili pylorus mide kapısı, pilor pyramid ehram, piramit, köpyak pyramidal piramit biçiminde, piramidal pyrazole pirazol pyre ölü yakmak için toplanan odun yığını pyrene piren pyrethrum pireotu, pirekapan pyrex ateşe dayanıklı cam eşya pyrexia humma, yüksek ateş, ateşli olma pyrheliometer günerkölçer, güneşölçer pyridine piridin pyrimidine" }, { "text": "pirimidin pyrite pirit pyrites kükürtlü maden pyro- (önek) ateş, sıcaklığa ait, ısıya ait pyroelectric piroelektrik pyroelectricity piroelektrik pyrogallol pirogallol pyrogenous ateşten oluşan pyrolatry ateşe tapma pyrolusite piroluzit pyrolysis piroliz, ısılbozunma pyrolytic pirolitik pyromania yakma deliliği pyrometer pirometre, ateşölçer pyrometry pirometri pyromorphite piromorfit pyrone piron pyrope pirop pyrophosphate pirofosfat pyrotechnic piroteknik pyrotechnical tenek fişekçiliği pyrotechnics fişekçilik, havai fişek gösterisi, aşırı gösteriş, şatafat pyroxene piroksen pyroxenite piroksenit pyroxylin pamuk barutu pyrrolidine pirolidin Pythagorean Pisagor python piton yılanı pythoness falcı kadın pyx sikke ayar kutusu quack ördek sesi, vak, yalancı doktor, şarlatan quackery şarlatanlık quad avlu, bahçe, dört ayaklı hayvan, dördüz quadrable karesi alınır quadragenarian kırk yaşında (kimse), kırklık quadrangle avlu, bahçe, dörtgen quadrangular dörtgenel, dört köşeli quadrant çeyrek daire, açıölçer quadrantal point arayön quadraphonic (ses) dört arnalı, kuadrofonik quadraphony kuadrofoni quadrat katrat quadrate dört köşeli, kare, dört köşeli quadratic dörtgen gibi, ikinci dereceden quadrature dörtlük, kareleştirme, kareleme quadrennial dört yılda bir olan, dört yıl süren quadri- (önek) dört quadriceps dörtbaşlı kas quadrifid dört parçalı quadrilateral dörtgen quadrillion katrilyon quadrinomial dört terimli quadrivalent dört değerli quadroon zenci melezi quadrophonic kuadrofonik quadrophony kuadrofoni quadruped dört ayaklı hayvan quadruple dörtle çarpmak, dört katı olmak, dört kat büyük olmak, dörtlü, dört katı quadruplet dördüz quadruplex dört katlı quadruplicate dört misli, dörtle çarpmak, dört misli artırmak quadrupole kuadrupol quaff kana kana içmek quag bataklık quagga yaban eşeği quaggy bataklık gibi quagmire bataklık quail bıldırcın, korkudan sinmek, ürkmek, titremek quaint (eski olduğu için) ilginç, çekici, değişik quaintness ilginçlik, değişiklik, tuhaflık quake in one's boots ödü kopmak, korkudan tir tir titremek quake titremek, sallanmak, deprem qualifiable düzeltilebilir, değiştirilebilir qualification nitelendirme, niteleme, nitelik, özellik, yeterlik, vasıf, şart, sınırlama, vasıf qualificative adjective niteleme sıfatı qualificative niteleyici qualified acceptance şartlı kabul qualified nitelikli, kalifiye, vasıflı, şartlı, sınırlı qualify hak kazanmak, yeterli olmak, kalifiye olmak, hak kazandırmak, yeterli kılmak, kalifiye etmek, sınırlandırmak, değiştirmek" }, { "text": "qualifying examination eleme sınavı qualifying round saylav turu qualitative adjective niteleme sıfatı qualitative adjectives nicelik sıfatları qualitative analysis nitel çözümleme qualitative nitel quality assurance kalite sigortası quality control kalite kontrolü quality engineering kalite mühendisliği quality factor kalite faktörü quality nitelik, kalite, vasıf, özellik qualm mide bulantısı, kuşku, kaygı, huzursuzluk, endişe, kuruntu qualmish mide bulandırıcı quandary kararsızlık quantify (miktar) ölçmek quantitative analysis nicel çözümleme quantitative pronoun nicelik zamiri quantitative nicel quantity buyer toptancı quantity of electricity çıngı miktarı quantity of heat ısı miktarı quantity production seri üretim quantity purchase büyük miktarda alım quantity nicelik, kemiyet, miktar quantization kuvantumlama, nicemleme quantize nicelendirmek, niceliklerini bulmak quantor niceleyici quantum energy kuvantum dönüneği quantum mechanics kuvantum mekaniği quantum number kuvantum sayısı quantum optics kuvantum optiği quantum physics kuvantum fiziği quantum state kuvantum hali, nicem hali quantum statistics kuvantum istatistiği quantum theory kuvantum teorisi, nicemler kuramı quantum kuvantum, kemiyet, yeterli miktar, güç birimi quarantine anchorage karantina limanı quarantine karantina, karantinaya almak quarrel with one's bread ekmek parası ile oynamak and butter quarrel kavga, dalaşma, atışma, çekişme, nifak, bozuşma, adavet, kavga sebebi, dava için bahane, adavet için bahane, anlaşmazlık, ihtilaf, şişe doğramak için elmas, şişekesen elmas, ağızlamak, çırpışmak, dava salmak, kavga etmek, kapışmak, çekişmek, savaşmak, dalaşmak, deyişmek, eğişmek, sövüşmek, sözleşmek, dilleşmek, mübahase etmek, atışmak, bozuşmak, bahane aktarmak quarrelsome kavgacı quarry av, taş ocağı, kârhane quarrystone ocak taşı quart galon'un dörtte biri, kuart quartan dört günde bir olan quarter wave çeyrek dalga quarter çeyrek, çeyrek sögen, üç aylık süre, sent, çeyrek dolar, dörde bölmek, (kışlaya) yerleştirmek, oturtmak, dört bir yan, mahalle, semt, bölge, aman, ç, ask.kışla, konak quarter-turn çeyrek dönüş quarterage üç aylık vergin quarterdeck subaylara mahsus güverte quarterfinal çeyrek final quarterly üç ayda bir olan, üç aylık quartermaster levazım subayı, serdümen quartermaster-officer levazım subayı quarters kışla, konak quartet dörtlü, kuartet quartic dördüncü dereceden, dörtlenik quartile kartil quarto" }, { "text": "dört yapraklı forma quartz crystal kuvars kristali quartz filter kuvars filtre quartz glass kuvarslı cam, kuvars camı quartz lamp kuvars lambası quartz powder kuvars tozu quartz kuvars quartziferous kuvarslı quartzite kuvarsit quash feshetmek, iptal etmek, kaldırmak, bastırmak, dizginlemek quasi official yarı resmi quasi sanki, güya, diyesin quasi- (önek) benzeri, hemen hemen, yarı, sanki Quaternary kuaterner, dördüncü çağ quaternion kuaterniyon, dördey quatrain dört dizelik şiir, dörtlük quatrefoil dört parçalı yaprak quaver ses titreterek söylemek, tril yapmak, titrek sesle söylemek, titreme, sesi titretme, tril quay rıhtım quayage rıhtım resmi, iskele parası quean edepsiz kız, oynak kız queasiness mide bulanması queasy midesi bulanmış, kusacak halde, hassas, aşırı titiz, iratçıl, müşkülpesent queen bee arıbeyi queen dowager ölmüş kralın dul eşi queen mother ana kraliçe queen kraliçe, (iskambil) kız, dam, (satranç) vezir, ibne queer sb's pitch birinin işini sekteye uğratmak queer acayip, tuhaf, garip, kaçık, üşütük, ibne, bozmak, mahvetmek queerness tuhaflık, keyifsizlik quell bastırmak, ezmek, önünü almak quench söndürmek, dindirmek, yatıştırmak, (susuzluk/vb.) gidermek quencher söndürücü quenching söndürme, suverme quennly kraliçe gibi quercetin (boya) kuersetin quern el değirmeni querulous yakınan, şikayet eden, söylenen, mızmız, dırdırcı querulousness mızmızlık query station sorgulama istasyonu query sorgu, soru, kuşku, şüphe, sormak, sorguya çekmek, soruşturmak, -den kuşkulanmak, (yazıda anlaşılmayan bir ifadenin yanına) soru işareti koymak quest aramak, aktarmak, araştırmak, arayış, macera, tahkik, tetkik, arama, araştırma, soruşturma question mark soru işareti question tag değil mi sorusu question soru, sorgu, konu, sorun, mesele, problem, kuşku, şüphe, sorguya çekmek, kuşkulanmak, şüphelenmek, - den şüphe etmek questionable kesin olmayan, tartışılabilir, kuşkulu, şüpheli, kuşku uyandıran questioning soru sorar gibi, sorgu dolu, kuşkulu questionnaire anket queue up kuyruğa girmek, sıraya girmek queue kuyruk, sıra, kuyruk oluşturmak, kuyruğa girmek quibble önemsiz konular üzerinde tartışmak, gerçek sorundan uzaklaşıp küçük şeylerle tartışma, lafı çevirme quibbler safsatacı kimse quick acting çabuk etki eden quick ash uçan kül quick lime sönmemiş kireç" }, { "text": "quick motion hızlı hareket, hızlandırılmış hareket quick return seri dönüşlü quick çabuk, hızlı, süratli, tez, çabuk, çabuk kavrayan, anlayışlı, zeki, çabuk parlayan, ateşli, tırnak altındaki duyarlı et, çabucak, süratle, hemen quick-firing seri ateşli (top) quick-freeze çabuk dondurmak quick-sighted keskin gözlü, çabuk anlayan quick-tempered çabuk öfkelenen quick-witted kavrayışlı, zeki, akıllı, çabuk anlayan quicken çabuklaşmak, hızlanmak, çabuklaştırmak, hızlandırmak quickie çarçabuk yapılan şey, hafifmeşrep kadın quicklime sönmemiş kireç quickly çabucak, süratle, hızla quickness hız, çeviklik, sürat quicksand bataklık quicksilver civa quickstep bir tür dans (müziği) quid pro quo karşılık, bedel quid ağızda çiğnenen tütün, paund, sterlin quidnunc meraklı, dedikoducu quiescence devinimsizlik, hareketsizlik, sessizlik quiescent devinimsiz, hareketsiz, sessiz, sakin, dinlenmede quiet down yatışmak quiet enjoyment zilyetlik quiet sessizlik, sakinlik, durgunluk, gürültüsüz, sessiz, sakin, durgun, hareketsiz, dertsiz, belasız, faysallı, huzurlu, mütevazi, yalın, sade, basit, gösterişsiz, (renk) donuk, mat, bkz.quieten quieten (down ile) susturmak, susmak, sakinleştirmek, sakinleşmek quietism dingincilik, sakincilik quietly yavaşca, sessizce, hareketsizce quietness sessizlik, sakinlik, dinginlik quietus ölüm, hareketsizlik quill driver yazar, karalamacı quill iri kuş tüyü, tüy kalem, kirpi dikeni quilt yorgan, sırımak, dikmek quilted kapitone quilting yorgancılık, yorganlık malzeme quim am, amcık quinary beşli quince ayva quinine kinin quinol kuinol quinoline kuinolin quinone kuinon quinquennial beş sene süren quins beşizler quinsy anjin, farenjit, bademcik iltihabı quintal kental quinte eskrimde bir duruş biçimi quintessence timsal, mükemmel örnek quintessential özlü quintet beşli quintillion kentilyon quintuple beş kat, beş misli quintuplet beşiz quip alaylı/zekice söz, nükteli söz, iğneli söz quire yirmi dört tabakalık kâğıt destesi quirk garip rastlantı, garip olay, acayiplik, garip davranış (eğilimi) quit claim davadan vazgeçme quit bırakıp gitmek, -den ayrılmak, terketmek, bırakmak, vazgeçmek quite a bit epeyce quite a few birçok Quite so Evet, Aynen öyle quite something olağanüstü şey, süper şey quite tamamen, tümüyle, büsbütün, tam olarak, bir dereceye kadar, epey, az çok, oldukça, hayli, cüda, (ünl.) Aynen öyle.Doğru quits (with" }, { "text": "ile) aynı düzeyde, denk, fit, anlaşmaya varmış quittance misilleme, karşılık, borçtan kurtulma quitter işi bırakan kimse, dönek, hain quiver ok kılıfı, sadak, okluk, titreme, titretmek quixotic Don Kişot gibi idealist ve hayalci quixotism donkişotluk, gereksiz kahramanlık quiz master yarışmada soru soran kimse quiz programme bilgi yarışması quiz show bilgi yarışması quiz kısa sınav, yoklama, bilgi yarışması, sorular sormak, sorguya çekmek quizzical şakacı, alaycı, komik, eğlenceli quod hapishane quoin duvarın dış köşesi, köşe taşı, takoz, kıskı quoit çubuğa geçirmek için atılan halka, ç.halka oyunu quondam eski, sabık, önceden quonset hut çelik baraka quorum yeter çoğunluk, salt çoğunluk quota candidate kontenjan adayı quota system pay jüyesi quota pay, kota, kontenjan quotable aktarılabilir, söylenebilir quotation mark tırnak işareti quotation alıntı, iktibas, aktarma, parça, geçer değer, rayiç, piyasa, maliyet belirleme, maliyet tahmini quote alıntı yapmak, iktibas etmek, anmak, zikretmek, fiyat vermek, iktibas, alıntı, sunulan fiyat quoted kote edilmiş, fiyat teklif edilmiş quotidian günlük, her günkü quotient bölüm r‚gie tekel, reji rabbet oluk, yiv, zıvana, oluk açmak, lambalı geçme yapmak rabbeting kiniş açma, kinişli geçme rabbi haham rabbit adatavşanı, tavşan, kuyan, (on ile) dırdır etmek, kafa ütülemek rabble gürültücü kalabalık, ayaktakımı rabble-rousing galeyana getirici, kışkırtıcı rabid kuduz hastası, aşırı bağnaz, azgın rabies kuduz hastalığı raccoon rakun race against time zamana karşı yarışma race an engine motoru amble etmek race horse koşu atı, yarış atı race yarış, su akıntısı, (ç.) at yarışı, yarışmak, çok hızlı gitmek, çok hızlı götürmek, yetiştirmek, yarışa sokmak, yarıştırmak, (motor) fazla hızlı çalışmak, ırk, soy racecourse (hipodromda) koşu alanı racehorse yarış atı raceme çiçek salkımı, demet racemic rasemik racer yarışçı, yarış atı, yarış arabası races at yarışı racetrack yarış pisti, koşuyolu raceway arna rachis belsümüğü, omurga rachitis raşitizm racial discrimination ırk ayrımı racial equality ırk eşitliği racial segregation ırk ayrımı racial ırkla ilgili, ırksal racialism ırkçılık racialist ırkçı raciness canlılık, zindelik, neşe" }, { "text": "racing car yarış arabası racing circuit yarış alanı racing cyclist bisiklet yarışçısı racing driver araba yarışçısı racing yarış racism ırkçılık racist ırkçı rack and ruin yıkık döküklük, harabelik rack one's brains kafa patlatmak, çok düşünmek rack railway dişli tren, dişli demiryolu rack wheel dişli tekerlek, dişli çark rack parmaklıklı raf, askı, asılgan, işkencede kullanılan germe aleti, çok acı vermek, fazla kira istemek rack-and-pinion dişli kol ve fener dişli racket tenis raketi, gürültü, patırtı, tehditle ya da kazıklayarak para kazanma, haraççılık, dolandırıcılık racketeer haraççı, dolandırıcı raconteur iyi öykü anlatan kimse racoon rakun racy eğlendirici, canlı, seksle ilgili, ayıplı rad radikal radar beacon radar farı radar range radar menzili radar scope radar ekranı radar radar radarscope radar ekranı raddle kırmızı tebeşir radial axle radyal dingil radial deviation radyal sapma radial distribution radyal dağılım radial engine radyal motor, yıldız motor radial flow turbine radyal türbin radial gate radyal kapak radial pressure radyal basınç radial tyre radyal lastik radial valve radyal vana radial velocity ışınsal hız radial merkezden çıkan, radyal, ışınsal, yarıçapla ilgili, radyal lastik radially radyal olarak radian measure radyan ölçümü radian radyan radiance parlaklık, aydınlak, neşe, sevinç radiancy parlaklık, şaşaa, nur, parıltı, fer radiant energy ışıyan enerji, ışıyan dönünek radiant ışık saçan parlak, ısı yayan, neşe saçan, sevinçli radiate ışık saçmak, ısı yaymak, (neşe/vb.) saçmak, (from ile) -den gelip yayılmak radiation chemistry radyasyon kimyası radiation counter radyasyon sayacı radiation damage radyasyon zararı radiation detector radyasyon detektörü radiation intensity radyasyon şiddeti radiation pressure radyasyon basıncı, ışınım basıncı radiation protection radyasyondan korunma radiation source radyasyon kaynağı, ışınım kaynağı radiation ısı/ışın saçma, radyasyon, ışınım radiator core radyatör peteği radiator inlet hose radyatör giriş borusu radiator tank radyatör deposu radiator thermostat radyatör termostatı radiator tube radyatör borusu radiator radyatör, kalorifer, radyatör radical axis kuvvet ekseni, köklü ekseni radical sign kök işareti, kök imi radical (değişiklik) köklü," }, { "text": "radikal, köktenci, kökle ilgili, radikal, köktenci, kök, kök işareti radicalism radikalizm, köktencilik radically kökünden, kesin olarak radicand kök içindeki ifade, kökaltı radicle kökçük, sinir kökü radicular köksel radio antenna ünalgı sırgavılı radio broadcasting ünalgı yayını radio channel ünalgı arnası, telsiz arnası radio circuit ünalgı devresi radio command ünalgı-kumanda radio communication ünalgı-iletişim radio frequency ünalgı tezliği radio jamming telsiz karıştırması, telsiz yayını bozma radio link radyo link radio operator telsiz operatörü radio receiver ünalgı alıcısı radio relay yayın, ünalgı röle radio station ünalgı istasyonu radio telephone telsiz alısün radio wave ünalgı tolkunu, telsiz tolkunu radio radyo, ünalgı, telsiz, telsiz alısün ya da telgraf, telsizle (haber) göndermek radio- (önek) radyo radio-iode radyoiyot radio-opaque ışınım geçirmeyen, ışımdonuk radio-taxicab radyo taksi radioactivation radyoaktivite, ışımetkinlik radioactive decay radyoaktif çözülme, ışınetkin bozunum radioactive disintegration radyoaktif parçalanma, ışınetkin bozunma radioactive equilibrium radyoaktif denge, ışımetkin denge radioactive isotope radyoaktif izotop, ışınetkin yerdeş radioactive nucleus radyoaktif çekirdek, ışınetkin çekirdek radioactive series radyoaktif seriler, ışınetkin diziler radioactive waste radyoaktif atık radioactive ışınetkin, radyoaktif radioactivity ışınetkinlik, radyoaktivite radiobiology radyobiyoloji radiocarbon radyokarbon radiochemistry radyokimya, ışınkimyası radiocompass radyopusula radioelectric ünalgı-çıngılı radioelectricity ünalgı-çıngı radioelement radyoelement radiofrequency ünalgı-tezlik radiogram radyogram, ünalgılı gramofon radiograph röntgen filmi, radyograf radiography ışınçekim, radyografi radioisotope radyoizotop radiological radyolojik radiology röntgenbilim, radyoloji radioluminescence radyolüminesans, ışımışıldanım radiolysis radyoliz, ışınla bozundurma radiometer radyometre, ışınölçer radiometry radyometri, ışınölçüm radiomicrometer radyomikrometre, miniışımölçer radionuclide radyoaktif çekirdek, ışımetkin çekirdek radioparent ışınım geçiren, radyasyon geçiren radiophone radyofon radiophony radyofoni radioscopy radyoskopi radiosensitive ışınıma duyarlı radiosonde radyosonda radiotechnology radyoteknik radiotelegraph ünalgı-telgraf, telsiz telgraf radiotelescope radyoteleskop radiotherapist radyoterapist radiotherapy radyoterapi radish turp radium radyum radius yarıçap, önkol sümüğü radix taban, temel, kök, kök radome radom, radar kubbesi radon radon radula dişli dil raffia rafya raffinose rafinoz raffish gösterişçi raffle off piyangoya koymak raffle eşya piyangosu, çekiliş raft sal, şişme (cankurtaran) bot rafter çatı kirişi raftsman salcı rag doll bez bebek" }, { "text": "rag fair bit pazarı rag bez parçası, paçavra, cındır, eski püskü giysi, paçavra, zerre, kırıntı, eşek şakası, muziplik, kesik tempolu müzik, adi gazete, paçavra, alay etmek, eşek şakası yapmak, dalga geçmek ragamuffin pis çocuk ragbag arapsaçı rage öfke, hiddet, düşkünlük, tutku, moda, öfkeden kudurmak, tepesi atmak, (hastalık) şiddetle hüküm sürmek, kırıp geçirmek, (deniz/vb.) kudurmak, köpürmek, (rüzgâr) şiddetle esmek, yatışmak, dinmek, sakinleşmek ragged and tattered yırtık pırtık ragged (giysi) yırtık pırtık, eski püskü, lime lime, pejmürde, pejmürde kılıklı, kılıksız, (iş) yarım yamalak, uyduruk raglan reglan kollu palto ragman eskici ragout sebzeli yahni, tas kebabı ragtag and bobtail ayak takımı ragtag ayaktakımı ragtime kesik tempolu bir tür caz müziği raid akın, baskın, sakçı baskını, akın yapmak, hücum etmek, baskın yapmak, basmak raider akıncı, baskıncı, yağmacı rail against yakınmak, kızmak rail at dil uzatmak rail chair ray yatağı rail gauge hat genişliği, ray açıklığı rail guard parmaklık, ray siperi rail head ray başlığı, ray mantar rail post korkuluk babası rail spike ray çivisi, yoldemiri çivisi rail steel demiryolu çeliği rail parmaklık, trabzan, ray, demiryolu, parmaklıkla çevirmek, parmaklıkla kapatmak, (against/at ile) -den yakınmak, -e kızmak railcar otoray railhead tren garı railing parmaklık raillery şaka, alay, takılma railroad ballast demiryolu balastı, kırmataş railroad bed demiryolu yatağı railroad bill of lading demiryolu konşimentosu railroad aceleye getirip -tirmek, meclisten bir yasayı/josparı süratle geçirmek, demiryolu railroader demiryolcu railway accident demiryolu kazası railway bridge demiryolu köprüsü railway car vagon railway carriage demiryolu vagonu railway clerk tren memuru railway construction demiryolu inşaatı railway gauge ray genişliği railway guide demiryolu kılavuzu railway junction demiryolu kavşağı railway network demiryolu ağı railway operation demiryolu işletmesi railway parcels tren kolileri railway signal demiryolu sinyali railway station demiryolu istasyonu railway system demiryolu ağı railway terminus gar railway track yol, hat railway traffic demiryolu trafiği railway demiryolu railwayman demiryolcu raiment kıyafet, giysi rain cats and dogs" }, { "text": "bardaktan boşanırcasına yağmak rain forest yağmur ormanı, tropikal orman rain gauge yağmurölçer, yağışölçer rain off yağmur yüzünden durdurmak rain or shine tenek nasıl olursa olsun rain water yağmur suyu rain yağmur, (yağmur) yağmak, yağmur gibi yağmak, yağdırmak, ...yağmuruna tutmak rainbow gökkuşağı, alkım raincoat yağmurluk raindrop yağmur damlası rainfall yağış miktarı, yağış raininess yağışlı hava rainproof yağmur geçirmez rains muson yağmurları, muson rainy day kara gün rainy season yağmur mevsimi rainy weather yağışlı hava rainy zone yağmurlu bölge rainy yağmurlu raise a hue and cry etekleri tutuşmak raise a stink kıyameti koparmak raise an objection to itirazda bulunmak raise cain kıyameti koparmak, karışıklık çıkarmak raise hell kıyameti koparmak raise hob altüst etmek raise money para toplamak raise sb's hackles tepesini attırmak raise the elbow too often kafayı bulmak raise up a dust toz koparmak raise kaldırmak, yukarı kaldırmak, yükseltmek, dikmek, inşa etmek, yükseltmek, öndürmek, beslemek, yetiştirmek, büyütmek, toplamak, bir araya getirmek, vergin artışı, zam raised yükseltilmiş, kabartma, çıkıntılı, mayalanmış raisin kuru üzüm raising tüylendirme, şardonlama raison d'etat devlet çıkarı raison d'etre var olma nedeni raj Hindistan'daki İngiliz yönetimi rajah raca rake about aramak, arayıp taramak rake angle meyil açısı, eğim açısı rake around aramak, arayıp taramak rake in money kolayca para kazanmak rake in the shekels para kırmak rake in çok para kazanmak rake sb over the coals birine ağzının payını vermek rake up the past eski defterleri karıştırmak rake up zar zor toplamak, bir araya getirmek rake tırmık, tırmıklamak, tırmıkla düzeltmek, taramak, (about/around ile) aramak, arayıp taramak, hafif yan yatmak, yana yatırmak, eski çapkın, hovarda, zampara rake-off haksız kâr payı, yolsuz kazanç, anafor raki rakı rakish gösterişli, uçarı, serbest, rahat, laubali, bambılı rally round zor durumda yardımına koşmak rally (belirli bir amaç) bir araya gelmek, bir araya toplanmak, bir araya getirmek, iyileşmek, düzelmek, toparlanmak, toplantı, miting, otomobil yarışı, ralli, (tenis)" }, { "text": "uzun sayı mücadelesi, eğlenmek, takılmak, dalga geçmek, alay etmek rallying point toplanma öekidi rallying toplama, toplanma ram down sb's throat kafasına dank ettirmek ram in tokmaklamak ram jet airplane tepkili jet uçağı ram jet dinamik tazyikli jet motoru ram koç, (eskiden kale kapılarını kırmakta kullanılan) kütük, tokmak, şahmerdan, toslamak, şiddetle çarpmak, bastırmak Ramadan Ramazan ramble about abuk sabuk konuşmak ramble on yürümek, gezmek, dolaşmak, zırvalamak ramble dolaşmak, gezinmek, gezmek, (about ile) abuk sabuk konuşmak/yazmak, (bitki) düzensiz biçimde her tarafa yayılıp büyümek, yürüyüş, gezinme, dolaşma rambler gezip dolaşan kimse rambling (konuşma/yazı/vb.) karışık, daldan dala atlayan, (ev/yol/vb.) yamuk, (bitki) yayılan rambunctious neşeli, taşkın ramie rami ramification dallanıp budaklanma, kollara ayrılma, sonuç ramify kollara ayrılmak, dallanmak, kollara ayırmak, dallandırmak rammer tokmak ramose dallı ramp yokuş, rampa, (İİ) kazık, dolandırıcılık, dümen rampage deliler gibi sağa sola koşuşmak, azmak, kudurmak, azgınlık, taşkınlık rampageous saldırgan, öfkeli rampancy şahlanma, şaha kalkma rampant (suç/hastalık/inanç/vb.) yaygın, kol gezen, dizginsiz rampart siper, sur ramrod tüfek temizleme çubuğu, harbi ramshackle köhne, harap, viran ranch büyük çiftlik rancher büyük çiftlik sahibi rancid kokmuş, bayat, bozulmuş rancidness ekşilik, acılık rancor (Aİ) bkz.rancour rancorous kinci rancour garez, kin, hınç random access rasgele erişim random failure rasgele arıza random number sequence rasgele sayı dizisi random processing rasgele işlem random selection rasgele seçim random rasgele, gelişigüzel, rastlantısal randomization rasgeleleştirme randomize rasgele seçmek randomness rasgelelik randy azgın, şehvetli, abaza ranee racanın karısı range finder telemetre range of mountains dağ silsilesi range over dolaşmak, gezinmek range pole jalon, gözlem çubuğu range through dolaşmak, gezinmek range sıra, dizi, silsile, sıra, atış uzaklığı, erim, menzil, el, göz ya da ses erimi, alan, saha, meydan, atış alanı, poligon, otlak, takım, set, tür, sınıf, cins, anlayış gücü, kavrama, mutfak ocağı, derece, hız, /vb.farkı, dağılım, (dağlar) sıra oluşturmak, dizi oluşturmak, sıraya koymak, dizmek, sıra olmak, dizilmek, menzili ...olmak, arasında değişmek, arasında olmak, (over/through" }, { "text": "ile) dolaşmak, gezinmek ranger orman bekçisi, atlı sakçı ranging mesafe tayini, tarama keşfi rank and file örgütteki alt bireyler, erat, aşağı tabaka rank first ön sırayı almak rank of coal kömürdeki karbon miktarı rank (bitki) sık ve yaygın, gür, bol, (koku ya da tat) kötü, ekşi, acı, keskin, sınıf, derece, paye, sıra, dizi, sınıf, tabaka, yüksek konum, yüksek mevki, yüksek rütbe, rütbe, saf, sıraya koymak, sıralamak, dizmek, düzene koymak, saymak, addetmek, sayılmak, gelmek, yer almak, belli bir yeri ya da rütbesi olmak, en yüksek derece ya da rütbede olmak, rütbe vermek ranker erbaş ranking en rütbeli rankle (acısı) içinden çıkmamak, sürmek, yüreğine dert olmak ransack altını üstüne getirmek, aktarmak, aramak, yağmalamak ransom fidye, fidye ödeyerek kurtarmak rant (ağız kalabalığı ile) ateşli bir şekilde konuşmak, ağız kalabalığı ranunculus düğünçiçeği rap hafifçe vuruş, meyhane, hafifçe vurmak, rahat ve serbest bir şekilde konuşmak, şiddetle eleştirmek, kınamak rapacious açgözlü, yağmacı rapaciousness açgözlülük, hırs, tamah rapacity açgözlülük, yırtıcılık, harislik rape and murder zorla tecavüz ve öldürme rape oil kolza yağı rape seed kolza tohumu rape kolza, ırzına geçmek, tecavüz etmek, göğmek, zorlamak, ırza geçme, ırza tecavüz, bozma, mahvetme rapeseed kolza tohumu rapid tez, süratli, hızlı, (yokuş) dik, iti, sıldırım, yalçın, (ırmak/vb.) en hızlı akan yeri, ivinti rapid-fire süratle ateş eden, seri ateşli rapidity çabukluk, hız rapidly hızla, süratle rapidness sürat, hız rapids ivinti yeri, çağlarca rapier thrust iğneli söz rapier meç, ince kılıç rapine talan, yağmacılık, çapulculuk, garet, yırtıcılık, vahşilik rapist ırza tecavüzden suçlu kimse, ırz düşmanı rapper çalan kimse, meyhaneci, kapı tokmağı rapport dostça ilişki, karşılıklı anlayış rapprochement (iki düşman ülke arasında) uzlaşma rapscallion haylaz kimse, külhanbeyi rapt özünü vermiş şekilde, cankulağıyla raptorial yırtıcı, yırtıcı (kuş) rapture büyük sevinç, esrime rapturous özünden geçmiş, esrimiş rare earth elements nadir toprak elementleri rare earth metals nadir toprak madenleri rare earth nadir element rare nadir, seyrek, (et)" }, { "text": "az pişmiş, süper, müthiş, harika raree show sokakta gösterilen oyun rarefaction region basıncı azaltılmış bölge rarefaction basıncını azaltma rarefied (hava) yoğun olmayan, oksijeni az, seçkin, yüksek rarefy yoğunluğunu azaltmak, seyreltmek rarely nadiren, seyrek olarak, binde bir rarity nadirlik, azlık, seyreklik, nadide şey, az bulunur şey rascal namussuz, alçak, hergele, yaramaz, kerata, haydut rascality namussuzluk, alçaklık, hergelelik, çapkınlık rascally çapkın, namussuz, alçak, adi rash düşüncesiz, atak, gözükara, ihtiyatsız, aceleci, isilik rashness düşüncesizlik, ataklık, gözü karalık, atılganlık rasp raspa, kaba törpü, törpü sesi, kulak tırmalıyıcı ses, törpülemek, rendelemek, rahatsız etmek, sinirlendirmek, dokunmak, gıcırdamak raspberry ahududu, ağaççileği rasping gıcırtılı, hışırtılı, törpüleme raster raster, kafes rat race hengâme, koşuşturma, yaşam kavgası rat iri fare, sıçan, hain, kalleş, dönek, kalleşlik etmek, döneklik etmek, sözünden dönmek rat-a-tat-tat sürekli kapı çalma sesi ratability vergilendirilebilirlik, değer biçilebilirlik ratable vergilendirilebilir, değer biçilebilir ratchet wheel mandallı çark, kilit çarkı, dişli çark ratchet dişli çark mandalı, kastanyola rate of assessment vergi oranı rate of climb tırmanma hızı rate of creep akma hızı rate of decomposition ayrışma hızı rate of development kalkınma hızı rate of discharge deşarj hızı, boşalma hızı rate of exchange döviz kuru, kambiyo rayici rate of fall düşüş hızı rate of feed besleme hızı rate of flow akış hızı rate of growth büyüme hızı rate of inflation enflasyon oranı rate of interest faiz oranı, faiz haddi rate of leak sızıntı hızı, kaçak hızı rate of substitution abonman vergini rate oran, nispet, rayiç, derece, çeşit, sınıf, hız, sürat, fiyat, vergin, fiyat listesi, tarife, mülk vergisi, saymak, ...gözü ile bakmak, ...olarak değerlendirmek, (ev/vb.) vergi değerini saptamak rateable value vergi için biçilen değer rated horsepower nominal beygirgücü rated load nominal yük rated power sınanmış güç, değerlenmiş güç rated speed nominal hız, anma hızı rated vergiye tabi, sınanmış, değerlenmiş ratepayer vergi yükümlüsü rather tercihan, daha doğrusu, daha çok, daha ziyade, oldukça, epeyce, İİ.elbette," }, { "text": "tabii ratification onay ratify imzalamak, onaylamak ratine ratine, ratine etmek rating beğenilme, tutulma, deniz eri, tayfa, iş sorumluluğu ratio oran, nispet ratiocinate muhakeme etmek, uslamlamak ratiocination usavurma, muhakeme etme, muhakeme ration out karneyle vermek ration istihkak, pay, istihkakını saptamak, karneye bağlamak rational analysis rasyonel analiz rational numbers rasyonel sayılar, oranlı sayılar rational makul, aklı başında, mantıklı, akla yatkın, rasyonel, oranlı rationale temel, mantık, açıklama rationalism usçuluk, rasyonalism rationalist akılcı, usçu rationality mantıklılık, akla uygunluk, makulluk rationalization rasyonalizasyon, rasyonelleştirme rationalize kılıf uydurmak, neden göstermek, (yöntem/dizim) geliştirmek, verimlileştirmek rationing tayınlama ratite kanatsız (kuş) ratline ıskalarya ratsbane sıçanotu, arsenik rattan benekli hintkamışı rattat takırdamak ratten sabotaj yapmak ratter sıçan avcısı (pişik/it) rattle off ezberden çabucak tekrarlamak rattle on habire konuşmak, cırcır konuşmak, saçmalamak rattle through yapıvermek, bitirivermek rattle bebek çıngırağı, kaynana zırıltısı, cırcır, şıngırdamak, tıngırdamak, tangırdamak, şıngırdatmak, tıngırdatmak, tangırdatmak, gıcık etmek, sinir etmek rattlebrain kuş beyinli kimse rattlesnake çıngıraklı yılan rattletrap kırık dökük şey, eski araba rattling takırdayan, çok rattrap fare kapanı ratty tepesi atmış, kızgın, sinirli, sıçanla ilgili, sıçan gibi raucous (ses) kısık, boğuk, kaba raunchy (Aİ) azgın, şehvetli, abazan ravage mahvetmek, kırıp geçirmek, yağmalamak, soymak ravages tahribat rave about hayranlıkla söz etmek rave deli gibi abuk sabuk konuşmak, saçmalamak, sayıklamak rave-up çılgın parti, cümbüş, âlem ravel çözmek, sökmek, dolaştırmak, karıştırmak raven kuzgun ravening açgözlü, çok acıkmış, gözü doymaz ravenous kurt gibi aç ravine dar ve derin koyak raving saçmalayan, saçmalayarak ravioli bir tür mantı ravish ırzına geçmek, zevk vermek, esretmek ravisher alçak kimse, ırz düşmanı, ırza geçen kimse ravishing büyüleyici, aklı baştan alan, çok güzel raw cotton ham pamuk raw data ham veri, işlenmemiş veri raw deal haksızlık, adilik raw hide ham deri raw material hammadde raw rubber ham kauçuk raw silk ham ipek raw spirits saf ispirto raw steel ham çelik raw sugar ham şeker raw (yiyecek) pişmemiş, çiğ, işlenmemiş," }, { "text": "ham, (insan) eğitilmemiş, deneyimsiz, acemi, (cilt) ağrılı, acıyan, (hava) soğuk ve yağışlı, nemli rawboned zayıf, çelimsiz rawhide işlenmemiş inek derisi rawinsonde ravinsonda rawness çiğlik, hamlık ray beam ışın demeti ray of hope ümit/umut kıvılcımı ray treatment ışın tedavisi ray ışın rayed ışınlı rayless ışınsız, kara rayon staple sentetik yün rayon yapay ipek, rayon raze yerle bir etmek, dümdüz etmek razor blade jilet, tıraş bıçağı razor sharp jilet gibi keskin razor shell ustura midyesi razor strop ustura kayışı razor ustura, ülgüç, tıraş makinesi razorbill usturagagalı razoredge keskin bıçak ağzı razz yuha, alay etmek, makaraya sarmak razzia akın, çapul razzle-dazzle cümbüş, âlem, şaşırtıcı hareket re re notası, (edat) dair, hakkında re- (önek) yeniden, tekrar re-collect yeniden toplamak re-cover yeniden kaplamak re-election saylavı yenileme re-entrant yeniden giriş reabsorb tekrar emmek reach ahead ileriye uzanmak reach down elini aşağıya uzatmak reach out el/kol uzatmak reach rock bottom başaşağı gitmek, tepetaklak inmek reach uzanmak, yetişmek, uzatmak, uzatıp vermek, ulaşmak, varmak, ile iletişim kurmak, görüşmek, temas kurmak, -e varmak, bulmak, elin erişebileceği uzaklık, kol uzunluğu, erim, menzil, anlayış, kavrayış, kavrama gücü react tepki göstermek, tepkimek, karşılık vermek, mukabele etmek, aksi yönde hareket etmek reactance reaktans reactant reaktant, tepken reaction order reaksiyon derecesi, tepkime derecesi reaction rate tepkime hızı, reaksiyon hızı reaction tepki, reaksiyon, tepkime, gericilik, irtica reactionary movements irtica hareketleri reactionary gerici reactivate yeniden canlanmak, yeniden harekete geçmek reactive tepki oluşturan, tepkin, reaktif reactiveness reaktiflik reactivity reaktiflik reactor nükleer reaktör read between the lines kapalı anlamını bulmak read head okuma kafası read into anlam çıkarmaya çalışmak read like a book ciğerini okumak read out üyeliğini kaldırmak read over baştan başa okumak read rate okuma oranı, okuma hızı read the riot act fırça çekmek, azarlamak read up içini dışını bilme, kitabını yazmak read while writing yazarken okuma read okumak, anlamak, sökmek, çözmek, (birdemde) okumak, öğrenim görmek, tahsil" }, { "text": "etmek, (termometre/vb.) göstermek, anlamak, kavramak, anlam vermek, yorumlamak, okuma, okuyuş, okunacak şey read-only memory salt okunur bellek read-only storage salt okunur bellek read-write head okuma-yazma kafası readability okunaklılık readable okumaya değer, (yazı) okunaklı readdress (mektuba) farklı bir adres yazmak, üzerindeki adresi değiştirmek reader okuyucu, okur, doçent, düzeltmen, okuma kitabı readership okuyucu sayısı, okur sayısı readily isteyerek, seve seve, gönülden, kolayca, güçlük çekmeden readiness gönüllülük, isteklilik, heveslilik, hazır olma reading rate okuma hızı/oranı reading okuma, kitaptan elde edilen bilgi, kitabi bilgi, yorum, termometre, /vb.nin gösterdiği sayı, okuma parçası, metin, konferans readjust yeniden alışmak, alıştırmak readout dışa okuma, dışarıya okuma ready cash hazır para ready money business peşin alışveriş ready money hazır para, nakit ready to wear giymeye hazır, konfeksiyon ready hazır, istekli, gönüllü, hazır, kolay, çabuk, seri, eli çabuk, peşin para, nakit, hazır olma ready-made clothing hazır giyim ready-made (giysi) hazır, dikili ready-mix concrete karılmış hazır beton reaffirm yeniden onaylamak reafforest yeniden ağaçlandırmak reagent miyar, ayıraç, belirteç real action ayni dava real assets gayri menkul kıymetler, taşınmaz mallar real chattels taşınmaz, gayrimenkul real cost gerçek maliyet real estate agent emlak komisyoncusu real estate property taşınmaz mal, gayrimenkul mal real estate purchase tax emlak alım vergisi real estate taşınamaz mallar real exchange rate reel döviz kuru real image gerçek görüntü real income gerçek gelir, reel gelir real interest rate reel faiz oranı real investment gerçek yatırım real national income reel milli gelir real number reel sayı, gerçek sayı real property taşınmaz mal, mülk, varlık real right ayni hak real rights ayni haklar real stock gerçek stok real time system gerçek zaman jüyesi real time gerçek zaman real value gerçek değer real wages reel vergin, gerçek vergin real gerçek, çın, hakiki, sahici realism gerçekçilik realist gerçekçi realistic gerçekçiliğe ilişkin, realist, gerçeğe uygun, gerçekçi reality gerçek, hakikat, gerçekçilik realization account tasfiye hesabı realization price" }, { "text": "tasfiye fiyatı realization gerçekleştirme, gerçekleşme, paraya çevirme realize anlamak, düşünmek, kavramak, ayrımına varmak, fark etmek, gerçekleştirmek, uygulamak, satmak, (pul/kâr) getirmek really gerçekten, doğrudan, sahiden, cidden, hakikaten realm krallık, alan, ülke realtor emlakçi, emlak komisyoncusu realty gayri menkul ream tabakalık kâğıt topu, tabakalık kâğıt topu, (yazı) çok, tomar tomar reamer rayba, limon sıkacağı reanimate yeniden canlandırmak reap the benefit semeresini görmek reap (ekin) biçmek, biçip kaldırmak, toplamak, (kâr/vb.) kaldırmak, elde etmek, sağlamak reaper biçici reaping machine orak kılgası, biçerdöver reappear yeniden ortaya çıkmak, görünmek reappearance yeniden ortaya çıkma, görünme reapplication yeniden uygulama reapply yeniden uygulamak reappoint yeniden atamak reappraisal yeniden gözden geçirme, denetleme, yoklama rear admiral riyale paşa, tuğamiral rear bumper arka tampon rear door arka kapı rear engine arka motor rear fender arka çamurluk rear fog lamp arka sis lambası rear mudguard arka çamurluk rear seat arka koltuk rear sight gez rear trunk arka bagaj rear view mirror dikiz aynası rear wheel arka tekerlek rear yetiştirmek, büyütmek, beslemek, bakmak, dikmek, inşa etmek, kaldırmak, yukarı kaldırmak, (at/vb.) şaha kalkmak, şahlanmak, geri, arka, art, en geri saf, kıç, popo rear-wheel drive arkadan çekişli rearm yeniden silahlandırmak rearmament yeniden silahlanma/silahlandırma rearmost en arkadaki rearrange yeniden düzenlemek rearrangement yeniden düzenleme rearward arkadaki, geriye doğru reason with inandırmaya çalışmak, ikna etmek reason neden, sebeb, us, akıl, sağduyu, gerekçe, düşünmek, yargılamak, usa vurmak, uslamlamak, muhakeme etmek, -den sonuç çıkarmak, tartışmak, görüşmek, ikna etmeye çalışmak reasonable price makul fiyat reasonable akla uygun, makul, haklı, akıllı, düşünen, (fiyat) aşırı olmayan, orta karar, uygun, makul reasonableness akla yatkınlık, makul olma, insaf, uygunluk reasonably akla yatkın olarak, oldukça, epeyce, akıllı uslu reasoning mantıklı düşünme, usa vurma, uslamlama, muhakeme reassemble sökülen parçaları yerine takmak, montaj reassert yeniden ileri sürmek reassessment yeniden tahmin reassurance rahatlatma, güven verme, yatıştırma reassure güven vermek, korku, kaygı, /vb.'den kurtarmak, rahatlatmak rebaptism yeniden vaftiz rebaptize yeniden vaftiz" }, { "text": "etmek rebatch sargı aktarmak rebate of tax vergi iadesi rebate indirim rebel asi, isyancı, kıyamcı, baş kaldırmak, isyan etmek, ayaklanmak rebellion ayaklanma, baş kaldırma, kozgalan, isyan rebellious ayaklanan, baş kaldıran, kozgalancı, asi, isyancı rebirth yeniden doğma, yeniden canlanma, uyanma rebore rektifiye etmek, gömlek değiştirmek reborn yeniden doğmuş gibi, yeniden canlanmış rebound geri sıçramak, çarpıp geri gelmek, sekmek, geri tepmek, (basketbol) ribaund rebroadcast yeniden yayımlamak, aktarmak rebroadcasting station aktarma istasyonu rebuff ters yanıt, tersleme, ret, kabaca reddetmek, terslemek rebuild yeniden inşa etmek, revizyon yapmak, tamir etmek rebuilt revizyondan geçmiş, onarılmış rebuke azarlamak, azar, azarlama rebus resimli bilmece rebut yanlışlığını göstermek, yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek rebuttal yanlışlığını gösterme, çürütme recalcitrance dik kafalılık, inatçılık, yılmazlık recalcitrant boyun eğmeyen, dikkafalı, kafa tutan, inatçı, yılmaz recalcitrate inat etmek, karşı gelmek recall geri çağırmak, anımsamak, hatırlamak, geri almak, iptal etmek, görevden almak, azletmek, geri çağırma, geri gelme işareti ya da emri, anımsama, hatırlama, görevden alma, azil recant -den dönmek, caymak, -i bırakmak recantation sözünden dönme, cayma, vazgeçme recap (lastik) yeni yüz geçirmek recapitalization yeniden sermayeye dönüştürme recapitulate önemli çekitleri kaytalamak, özetlemek recapitulation yineleme, özetleme, özet recapture yeniden yakalamak, ele geçirmek, yeniden zaptetmek/yenmek/kazanmak, aklına getirmek, anımsatmak recast yeniden dökmek, hatırlamak, yeni biçime sokmak recede geri çekilmek, çekilmek, uzaklaşmak, (fiyat/vb.) düşmek, gerilemek, geriye doğru gitmek receding of the water level su seviyesinin inmesi receipt book makbuz defteri receipt card alındı kartı receipt stamp alındı damgası receipt alındı, makbuz, fiş, fatura, alma, alınma, ç.gelir, hasılat, reçete receipts gelir receivable alınabilir, alınacak, tahsil edilecek, alacak receive almak, -e uğramak, maruz kalmak, almak, evine almak, konuk kabul etmek, karşılamak, taşımak, içine almak received teslim alınmış, geçer, cari receiver alan, kabul eden kimse, (ünalgı/vb.) alıcı, ahize, destek, almaç, tahsildar, çalıntı mal alıp satan kimse receivership yedieminlik, davalı malların idaresi receiving station alıcı istasyon receiving unit alıcı cihaz receiving alma, kabul recency yenilik," }, { "text": "yakında olma recension düzelti, tashih recent yeni, yakında olan, son günlerdeki, son recently son günlerde, son zamanlarda, bu yakında, bu aralar recentness yenilik receptacle içine öteberi konan kap reception desk resepsiyon reception room bekleme odası reception alma, karşılama, kabul, kabul töreni, konuk kabülü, resepsiyon, (ünalgı/sınalgı/vb.) alış niteliği, görüntü niteliği, netlik receptionist resepsiyon memuru, resepsiyonist receptive yenilikçi, ilerici, yeni düşüncelere açık, modern görüşlü receptivity çabuk kavrayış, alma yeteneği receptor alıcı, almaç, reseptör, alıcı sinir recess dinlenme, dinlenme anı, paydos, ara verme, okul tatili, duvarda girinti, niş, iç taraf, gizli yer, duvar girintisini koymak, yerleştirmek, dinlenmek, ara vermek, paydos etmek, tatil yapmak recessed gömme recession geri çekilme, gerileme, (işlerde) durgunluk, azalma, düşüş recessive character çekinik karakter, resesif karakter recessive gene çekinik gen recessive çekinik, resesif recessiveness çekiniklik, resesiflik recharge yeniden şarj etmek, yeniden doldurmak recheck yeniden denetlemek, yeniden kontrol etmek recidivism yeniden suç işleme eğilimi, suçu yineleme recidivist sabıkalı recidivous çok sabıkalı recipe yemek tarifesi, reçete, çözüm, yol recipient alan kimse, alıcı reciprocal agreement ikili anlaşma reciprocal aid karşılıklı yardım reciprocal demand karşılıklı talep reciprocal insurance karşılıklı sigorta reciprocal karşılıklı, iki taraflı reciprocate karşılığını vermek, karşılığını yerine getirmek reciprocating pistonlu reciprocation gitgel hareketi, ileri-geri hareket reciprocity karşılıklılık, mütekabiliyet recirculate yeniden dolaşmak recirculation yeniden dolaşım recision sözleşme iptali recital anlatma, nakletme, ezber okuma, rezital, hesap, rapor recitation ezberden okuma recite ezberden okumak, anlatmak, söylemek, sayıp dökmek, (listesini) vermek reckless korkusuz, pervasız, kayıtsız, umursamaz, ihtiyatsız recklessness maceraperestlik reckon on beklemek, ummak, bel bağlamak reckon with ile hesaplaşmak, hesaba katmak reckon without one's host öz özüne gelin güvey olmak reckon without hesaba katmamak reckon hesaplamak, sanmak, tahmin etmek, saymak, ...gözüyle bakmak reckoning sayma, hesaplama, hesap, mevki tahmini, yer tahmini reclaim düzeltmek, iyileştirmek, kurtarmak, ıslah etmek, geri istemek, tarıma ya da oturmaya elverişle duruma getirmek reclamation period itiraz süresi reclamation geri alma, düzeltme, iyileştirme, arazi ıslahı," }, { "text": "tarıma elverişli duruma getirme recline arkaya dayanmak, yaslanmak, uzanmak, yatmak recluse her şeyden elini ayağını çekmiş, tek başına yaşayan, münzevi reclusion inziva recognition tanıma, tanınma, kabul, onaylanma recognizable tanınabilir, tanınır recognizance kefalet recognize tanımak, tanımak, onaylamak, farkına varmak, görmek, takdir etmek recognized agent yetkili temsilci recognized tanınmış recoil irkilmek, geri çekilmek, (silah) geri tepmek, geri çekilme, geri tepme recoilless tepkisiz, geri tepmesiz recollect eslemek, hatırlamak, yada salmak recollection anımsama, hatırlama, hatırlanan şey, anı, estelik recombinant DNA farklı kaynaklardan çıkan ve kimyasal olarak birle recombination coefficient yeniden birleşim katsayısı recombination yeniden birleşim recombine yeniden birleştirmek recommence yeniden başlamak recommend salık vermek, önermek, tavsiye etmek, öğütlemek, beğendirmek, iyi bir izlenim uyandırmak recommendable tavsiye edilebilir, salık verilebilir recommendation letter tavsiye mektubu recommendation tavsiye, salık, öğüt, tavsiye mektubu recommendatory tavsiye niteliğinde recommission yeniden göreve almak recompense karşılığını vermek, ödemek, zararını ödemek, telafi etmek, tazmin etmek, ödence, ödenti, karşılık, tazminat recompose yeniden yazmak, yeniden oluşturmak reconcilable uzlaştırılabilir, birleştirilebilir reconcile to kabul ettirmek, razı etmek reconcile barıştırmak, aralarını bulmak, uzlaştırmak, (düşünce/görüş/vb.) bağdaştırmak, (to ile) kabul ettirmek, razı etmek reconciliation statement mutabakat mektubu reconciliation barışma, uzlaşma, barış recondite derin, çapraşık, anlaşılması güç, az kimse tarafından bilinen recondition onarmak, yenilemek, tamir etmek, tekrar çalışır hale getirmek reconduction kirayı yenileme reconnaissance keşif reconnoiter keşfe çıkmak reconnoitre keşfe çıkmak reconquer yeniden fethetmek reconsider yeniden düşünmek, yeniden incelemek ya da ele almak reconstituent yeniden oluşturulmuş reconstitute tekrar kurmak, yenilemek, (kurutulmuş yiyeceği) su katarak yenilir/içilir hale getirmek reconstruct yeniden kurmak, yeniden inşa etmek, bulgulardan sonuç çıkarmak, çözmek, su yüzüne çıkarmak reconstruction yeniden inşa, kalkındırma, imar reconversion reorganizasyon, yeniden düzenleme reconvert reorganize etmek, yeniden düzenlemek record player pikap, plakçalar record yazmak, kaydetmek, deftere kaydetmek, (aygıt) kaydetmek, göstermek, (görüntü/ses) almak, kaydetmek, kayıt yapmak, kayıt, tutanak, sicil, defter, dosya, sicil, rekor, plak, ün, isim, şöhret, rekor düzeyde, rekor record-breaking rekor kıran recorder flavta, kayıt aygıtı," }, { "text": "teyp, kayıt memuru, yargıç recording barometer yazıcı barometre recording studio kayıt stüdyosu recording stylus kayıt iğnesi recording technique kayıt tekniği recording van ses kayıt arabası recording kayıt recount anlatmak, yeniden saymak, (oy/vb.) ikinci sayım, yeni sayım recoup (harcırah/vb.) almak, geri almak recourse başvurma, yardım dileme, yardım recover yeniden elde etmek, geri almak, iyileşmek, düzelmek, özüne gelmek, toparlanmak, huk.tazmin ettirmek, mahkeme yoluyla ödetmek recoverable yeniden kazanılabilir, geri alınabilir recovery geri alma, geri alınma, iyileşme, düzelme recreancy korkaklık, tabansızlık, hainlik recreant alçak, korkak, namert recreate yeniden yaratmak, yeniden canlandırmak, gücü berpa etmek, kuvveyi berpa etmek, eğlendirmek recreation areas dinlenme alanları recreation centre dinlenme merkezi recreation ground oyun alanı, spor alanı recreation eğlence, dinlenme recreational eğlence, dinlence, eğlendirici, dinlendirici, oyalayıcı recreative eğlendirici, dinlendirici recriminate birbirini suçlamak, karşılıklı atışmak, kapışmak recrimination suçlamaya suçlama ile karşılık verme, karşılıklı suçlama, atışma recrudesce yeniden olmak, nüksetmek, patlak vermek recrudescence yeniden olma, nüksetme, patlak verme recruit acemi er, yeni üye, askere almak, (üyeliğe) almak, üye yapmak, işe almak, çalıştırmak recrystallization yeniden kristallenme recrystallize yeniden kristallenmek rectal rektumla ilgili rectangle dikdörtgen, düzbucak rectangular dikdörtgen biçiminde rectifiable düzeltilebilir rectification doğrultma, düzeltme, tasfiye, rektifiye rectifier doğrultucu, düzeltici, redresör, doğrultmaç rectify düzeltmek, arıtmak, damıtmak, dalgalı akımı doğru akıma çevirmek rectilinear doğrusal, düz çizgili rectitude doğruluk, dürüstlük recto sağ taraftaki sayfa rector rektör rectum düzbağırsak, göden, gödenbağırsağı, rektum rectus düz kas recumbency uzanma, yatma recumbent fold yatık kıvrım recumbent uzanmış, uzanıp yatmış recuperate iyileşmek, sağlığına kavuşmak recuperation geri kazanma, iyileşme recuperative sağlığına yeniden kavuşturan recuperator geri getirici, geri kazanıcı recur tekrar meydana gelmek, yinelemek, tekrar vuku bulmak recurrence yineleme, tekrar olma, tekrar vuku bulma, tekerrür recurrent yinelenen, yeniden olan recursion tekrarlama, yineleme, özyineleme recursive terkrarlamalı, yinelemeli recycle (kullanılmış maddeleri) yeniden işleyip kullanılır hale getirmek recycling of waste atık maddeleri yeniden kullanma material recycling geriçevirim red blood cell alyuvar red blood cells alyuvarlar red" }, { "text": "blood corpuscle alyuvar red blooded mert, erkekçe, cesur, yiğit, yürekli red brass kızıl pirinç, kırmızı pirinç red cabbage kırmızı lahana red carpet özel karşılama red corpuscle alyuvar Red Crescent Kızılay red deer alageyik red flag isyan bayrağı, tehlike işareti red gentian kızıl kantaron red headed kızıl saçlı red heat kızıl sıcaklık Red Indian Kızılderili red lead sülüğen red light kırmızı ışık red mullet tekir red pepper kırmızı biber red poll ispinoz kuşu red radish kırmızıturp red rot kırmızı çürüklük hastalığı Red Sea Kızıldeniz red short sıcak işlemlerde kırılan red shortness sıcak işlemlerde kırılma red tape bürokrasi, kırtasiyecilik red wine kırmızı şarap red kırmızı, (saç) kızıl, (cilt) pembe, komünist, kızıl red-handed suçüstü red-hot (metal) kızarmış, akkor halinde, çok öfkeli red-letter day bayram günü red-letter özel bir gün, bayram red-shift kırmızıya kayma redact yazı haline getirmek, yayına hazırlamak redaction yayına hazırlama, redaksiyon, düzeltilmiş metin redbrick İngiltere'de (Londra dışında) kurulmuş Birdem redbud erguvan redcap bagaj hamalı redcoat eski ingiltere askeri redcurrant frenküzümü redden kızarmak, kızartmak, kırmızılaştırmak reddish kırmızımsı, kırmızımtrak reddle kırmızı tebeşir redecorate yeniden dekore etmek redeem bedelini vererek geri almak, (günahtan) kurtarmak, yapmak, yerine getirmek, ifa etmek, (rehin/borç/vb.'den) kurtarmak redeemable paraya çevrilebilir, ihbarlı, kurtarılabilir redeemed itfa edilmiş, amorti edilmiş redeemer kurtarıcı kimse redeliver geri vermek redemption fund amortisman fonu redemption geri alma, ödeme, kurtarma redemptive kurtaran, kurtarıcı redeploy (asker/işçi/vb.) yerlerini değiştirmek, daha verimli biçimde düzenlemek redeployment area geliştirilen bölge redeployment yeniden geliştirme redhanded suçüstü redhead kızıl saçlı kadın, kızıl redhot ateşten kıpkırmızı kesilmiş, kızgın redintegrate yenilemek, restore etmek redirect bkz.readdress rediscount reeskont, reeskont etmek rediscover yeniden keşfetmek redistribute yeniden dağıtmak redness kırmızılık redo yeniden yapmak, tekrar yapmak redolence güzel koku redolency güzel koku redolent ...kokan, ...kokulu, ...havası olan redouble büyük ölçüde artmak, büyük ölçüde arttırmak redoubt tabya, palanka redoubtable çok saygı duyulan ve korkulan, büyük redoubted korkunç, heybetli, yürekli, cesur redound (to" }, { "text": "ile) katkıda bulunmak, artırmak, ilerletmek, yararı dokunmak redox redoks redraft retret redraw yeniden keşide etmek redress düzeltmek, tazminat, karşılık redskin Kızılderili redstart kızılkuyruk reduce the price ucuzlatmak reduce to a pulp şoka uğratmak, ne yapacağını şaşırtmak reduce to beggary yoksullaştırmak, fakirleştirmek reduce to poverty yoksulluğa düşürmek reduce to tears gözyaşlarına boğmak, ağlatmak reduce to zorunda bırakmak reduce azaltmak, indirmek, düşürmek, kilo vermek, zayıflamak, (to ile) zorunda bırakmak, -e düşürmek, -e zorlamak, boyun eğdirmek, fethetmek, (rütbesini/vb.) indirmek reduced price indirimli fiyat reduced indirimli reducer redüktör, indirgen reducible indirilir, azaltılır, küçültülür reducing agent indirgen, redüktör reducing diet zayıflama rejimi reducing flame redükleyici alev, indirgeyici alaz reducing gas redükleyici gaz, indirgeyici gaz reducing indirgeyici, azaltma, indirme reduction in prices fiyat indirimi reduction in wages vergin indirimi reduction of capital sermaye indirimi reduction of interest faiz indirimi reduction of staff personel sayısını azaltma reduction azaltma, indirme, indirim, tenzilat, küçültülmüş resim, harita, /vb reductive indirgeyici redundance letter işten çıkarma duyurusu redundance fazlalık, artıkbilgi, işsizlik redundancy letter işten çıkarma duyurusu redundancy payment işten çıkarma tazminatı redundancy gereğinden fazlalık, gereksizlik, bolluk, aşırı emek, emek bolluğu redundant gereksiz, lüzumsuz, fazla, aşırı, bol, işten çıkarılan reduplicate iki katına çıkarmak reduplication ikileme, iki misline çıkarma, artırma redwood kızılağaç, kaliforniya çamı redye yeniden boyamak reed warbler saz bülbülü reed kamış, saz, düdük dili, sipsi reed-mace su kamışı reedy kamış dolu, saz dolu, kamışlık, sazlık reef knot camadan düğümü reef camadan, resif reefer camadancı, esrarlı sigara reek kötü koku, iy, kötü kokmak, iy vermek reel off ezberden okuyuvermek, takır takır tekrarlamak reel makara, bobin, çıkrık, (teyp) makara, sallanmak, sendelemek, sarhoş gibi gitmek, yalpalamak, kafası karışmak, şaşırmak, fırıl fırıl dönmek, döner gibi olmak, makaraya sarmak reenter yeniden girmek reenterable yeniden girilebilir reentry yeniden girme, uzay aracının dönüp dünya atmosferine girmesi reeve ipi delikten geçirmek reexamine yeniden sınav yapmak reexport reeksport, yeniden ihraç, yeniden" }, { "text": "ihraç etmek ref hakem refashion biçimini değiştirmek refection hafif yemek refectory yemekhane refer (to ile) -den sözetmek, ağzına almak, ilgili olmak, ilgilendirmek, kapsamak, göndermek, havale etmek, başvurmak, danışmak referee hakem, bilirkişi, hakemlik yapmak reference book başvuru kitabı reference number referans numarası reference record referans kaydı reference bahsetme, ağzına alma, söz etme, başvurma, danışma, referans, bonservis referendum halk oylaması, referandum referent gönderge referential gösterim ile ilgili, göndergesel refill yeniden doldurmak, (kâğıt/pil/kalem içi/kurşun/vb.) yedek refine sugar şekeri rafine etmek refine arıtmak, arılaştırmak, tasfiye etmek, rafine etmek refined sugar rafine şeker refined arıtılmış, tasfiye edilmiş, rafine, ince, kibar, zarif refinement arıtma, tasfiye, incelik, kibarlık, zerafet, yararlı ilave, aksesuar refiner arıtım işçisi refinery waste rafineri atığı refinery arıtımevi, rafineri refining furnace arıtma fırını refit tamir, yeniden donatma, onarma, yeniden kullanıma hazır hale getirmek reflation reflasyon reflect on -i iyice düşünmek, kusurunu göstermek reflect yansıtmak, aksettirmik, göstermek, dile getirmek, ifade etmek, yansıtmak, düşünmek, iyice düşünüp taşınmak reflected light yansımış ışık reflected ray yansımış ışın reflected wave yansımış dalga reflecting yansıtan, aksettiren reflection yansıma, aksetme, yankı, akis, hayal, derin düşünce reflective düşünceli reflectivity yansıtırlık reflector yansıtaç, reflektör reflex action refleks hareket, istençdışı hareket reflex camera reflaks fotoğraf makinesi reflex centre beyindeki refleks merkezi reflex movement refleks hareket, istençdışı hareket reflex refleks, tepki, yansı reflexion yansıma, yankı reflexive pronoun dönüşlü zamir, dönüşlü adıl reflexive verb dönüşlü fiil reflexive dönüşlü reflexivity yansıma özelliği refloat yeniden yüzdürmek refluent geri akan reflux condenser geri akış kondansatörü reflux geri akış reforest yeniden ağaçlandırmak reforestation yeniden ağaçlandırma, ormanlandırma reform düzeltmek, geliştirmek, düzelmek, gelişmek, -de reform yapmak, reform, düzeltim reformation reformasyon, düzeltim reformatory düzeltici, ıslah edici, ıslahevi reformer düzeltimci, ıslahatçı, reformcu reformism reformculuk refract (ışık) kırmak refracting angle kırılma açısı, sapma açısı refracting telescope kırılmalı teleskop, mercekli teleskop refracting kırılma, sapma, sapan refraction kırılma refractive index kırılma indisi, kırılım indisi refractive kıran, kırıcı," }, { "text": "kırılan refractivity kırılırlık refractometer refraktometre, kırılımölçer refractometry refraktometri, kırılımölçüm refractory karşı gelen, karşı koyan, dikbaşlı, inatçı, (hastalık) iyileştirilmesi zor, tedavisi güç, inatçı, (metal) ergimesi zor, sıcağa dayanıklı, kolay işlenemez refrain from kaçınmak, sakınmak, özünü tutmak refrain özünü tutmak, kaçınmak, çekinmek, sakınmak, nakarat refrangible kırılabilir, yansıtılır refresh oneself canlanmak, dinlenmek refresh canlandırmak, güçlendirmek, dinçleştirmek, serinletmek, (anıları/vb.) tazelemek, yenilemek, canlandırmak refresher course bilgi tazeleme kursu refresher tazeleyici, içki, serinletici şey, anımsatıcı şey refreshing güçlendirici, canlandırıcı, dinlendirici, dinçleştirici, serinletici, hoş, ilginç, değişik refreshment canlanma, güçlenme, dinlenme, yiyecek, içecek refreshments yiyecek ve içecek refrigerant soğutan, soğutkan, soğutucu, dondurucu refrigerate soğutmak, serinletmek refrigerated truck soğuk hava tertibatlı kamyon refrigeration technology soğutma tekniği refrigeration soğutma, serin tutma refrigerator car frigorifik vagon refrigerator lorry frigorifik kamyon refrigerator buzdolabı, soğutucu, buzlatka, sellace, yahçal refuel yakıt ikmal etmek refuge sığınak, barınak, orta kaldırım, refüj refugee mülteci, sığınık refulgence parlaklık, şaşaa refulgent parlak, pırıl pırıl refund (pulu) geri vermek, geri ödemek, geri verilen para, geri ödeme refunding bond itfa tahvili refundment geri verme, geri ödeme, para iadesi refurbish yeniden cilalamak refurnish yeniden döşemek refusal kabul etmeme, ret, geri çevirme, reddetme hakkı refuse collector çöp kamyonu refuse disposal çöp toplama refuse lorry çöp kamyonu refuse reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, döküntü, süprüntü, çöp, artık refutable çürütülebilir, yanlışlığı kanıtlanabilir refutation çürütme, cerh, yalanlama, tekzip refute yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek regain one's feet yeniden dengesini kazanmak regain the shore kıyıya varmak regain yeniden elde etmek, yeniden kavuşmak, (nereyese) tekrar varmak, tekrar dönmek regal kral ya da kraliçe gibi, krallara layık, şahane regale (with ile) eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek regalia tören kıyafeti, tören süslemeleri regard as gözü ile bakmak, saymak regard bakmak, gözü ile bakmak, gibi görmek, olarak ele almak, saymak, göz önünde tutmak, umursamak, önemsemek, aldırmak, kulak asmak, saygı, itibar, önemseme, aldırış, saygı, dikkat, bakış, ç.selam, iyi dilekler regarding hakkında, ilişkin, hususunda, ile" }, { "text": "ilgili, -e dair, -e gelince regardless of -i düşünmeden, -e bakmaksızın regardless ne olursa olsun, mutlaka, karamazdan regards selam, iyi dilekler regatta kayık ya da yelkenli tekne yarışı regency kral naibliği regenerate yenilemek, yeniden kazanmak, rejenere etmek regeneration yenileme, yenilenme, rejenerasyon, dirilme regenerative yenileyici, canlandırıcı, düzeltici regent kral naibi reggae rege, Jamaika müziği regicide kral katili, kral katli regime yönetim, rejim, perhiz, rejim regimen rejim, perhiz regiment alay, kalabalık, sürü, sıkı disiplin altında tutmak regimental officer kıta subayı regimental alay ile ilgili regimentation jüyeli bir biçime sokma region bölge, yöre regional planning bölgesel planlama regional television bölgesel sınalgı regional bölgesel, yöresel regionalism bölgecilik register office nikâh dairesi, sicil dairesi register sicil, kütük, kayıt defteri, liste defteri, dosya, liste, kayıt, ses perdesi, kayıt eden aygıt, saat, sayaç, regülatör, kütüğe kaydetmek, sicile geçirmek, kaydetmek, listeye yazmak, (aygıt) kaydetmek, göstermek, belirtmek, dışa vurmak, ifade etmek, belli etmek, (mektubu) taahhütlü olarak göndermek registered letter taahhütlü mektup registered post taahhütlü posta registered tonnage bir geminin taşıma istiabı registered trade mark müseccel marka registered (mektup) taahhütlü, kayıtlı, tescilli registering apparatus kaydedici cihaz registrar sicil memuru, nüfus memuru registration fee kayıt vergini registration form kayıt formu registration number plaka numarası registration (kütüğe) kaydetme, listeye alma, kaydetme, kayıt, tescil registry office nikâh dairesi, sicil dairesi registry sicil dairesi reglet kordon regnant saltanat süren, hükümdarlık eden, hükmeden regolith regolit regorge kusmak regress gerilemek, ilkelleşmek regression geri çekilme, gerileme, deniz gerilemesi regressive tax azalan oranlı vergi regressive gerileyen regret pişman olmak, gözünde tütmek, özlemini çekmek, aramak, üzüntü, pişmanlık regretful üzüntülü regrettable üzücü, acınacak, ayıp regroup yeniden türkümleşmek, türküm kurmak, yeniden türkümlendirmek regular price normal fiyat regular düzgün, muntazam, her zamanki, mutat, düzenli, usule uygun, yoluna göre, nizami, meslekten, muvazzaf, tam, gerçek, tam anlamıyla, normal, sıradan, düzgün, güzel biçimli, dilb.düzenli, muvazzaf, devamlı müşteri, gedikli regularity düzen, düzenlilik, düzenli biçimde olma, intizam" }, { "text": "regularly düzenli olarak, muntazaman regulate düzene sokmak, düzenlemek, yoluna koymak, denetim altına almak, kontrol etmek, ayarlamak regulating rod ayar çubuğu regulation düzenleme, tanzim, ayarlama, ç.yönetmelik, tüzük regulations yönetmelik, tüzük, mevzuat regulative tanzim edici, ayarlayıcı regulator ayarlayıcı, düzenleyici, düzengeç, regülatör regulus cüruflu maden külçesi, yarı arıtılmış maden regurgitate kusmak, kusacak gibi olmak regurgitation kusturma rehabilitate yararlı duruma getirmek, düzeltmek, ıslah etmek, tedavi ederek sağlığına kavuşturmak, eski haline getirmek, normal hale getirmek, eski görev, rütbe ya da haklarını geri vermek rehabilitation eski sağlığına kavuşturma, rehabilitasyon, eski görev, rütbe ya da haklarını geri verme rehash tekrarlama rehearing tanıkların yeniden dinlenmesi rehearsal prova, anlatma, sayıp dökme rehearse prova etmek, anlatmak, sayıp dökmek reheat yeniden ısıtmak rehouse yeni/daha iyi bir eve yerleştirmek reign hükümdarlık, saltanat, saltanat sürmek, oluşmak, olmak, vuku bulmak reimbursable geri ödenebilir reimburse (pulunu) geri vermek, ödemek, birinin yaptığı masrafı ödemek reimbursement geri ödeme, parayı geri verme, rambursman reimport yeniden ithalat rein in dizgini çekip durdurmak, yavaş gitmek rein dizgin, cılav reindeer ren geyiği reinforce güçlendirmek, takviye etmek, berkitmek reinforced concrete beam betonarme kiriş reinforced concrete betonarme, demirli beton reinforcement güçlendirme, takviye, destek, berkitme, ç, takviye birliği reinforcements takviye birliği reinforcing steel betonarme demiri reinstall yeniden yerleştirmek reinstallment yeniden yerleştirme reinstate eski mevkiini geri vermek reinstatement haklarını geri verme reinsurance reasürans, mükerrer sigorta reinsure reasürans yapmak, yeniden sigortalamak reinvestment yeniden yatırım reissue tekrar çıkarmak, tekrar basmak reiterate (birkaç kez) yinelemek, tekrarlamak reiteration yinelemek, tekrarlama reject reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, bir tarafa atmak, ıskartaya çıkarmak, atmak, bir kenara atılan yararsız şey, ıskarta rejectamenta çöp, süprüntü, dışkı, pislik rejection kabul etmeme/edilmeme, ret, geri çevirme rejoice sb's heart mutlu etmek, yüzünü güldürmek rejoice çok sevinçli olmak, sevinmek rejoicing büyük sevinç, bayram sevinci, şenlik rejoin sert yanıt vermek, yanıt vermek, karşılık vermek, (düşerge/gemi/vb.'ne) geri dönmek, yeniden birleştirmek rejoinder yanıt, kaba yanıt rejuvenate gençleştirmek rejuvenescence gençleşme, gençleştirme" }, { "text": "rekindle yeniden yakmak relapse kötüye gitmek, kötüleşmek, (kötü yola) sapmak, dönmek, kötüye gitme, kötüleşme, (kötü yola) sapma, dönme relate to ile bağdaştırmak, ilişki kurmak, yönelik olmak relate anlatmak, nakletmek, hikâye etmek, arasındaki farkı görmek/göstermek, (to ile) ile bağdaştırmak, ilişki kurmak, (to ile) -e yönelik olmak, kapsamak, ait olmak related ilgili, ilişkili, bağlantılı relation akraba, ilgi, ilişki, bağlantı, ç.karşılıklı ilişki relations karşılıklı ilişki, akrabalar relationship akrabalık, ilgi, ilişki, bağlantı relative adverb ilgi zarfı, ilgi belirteci relative clauses sıfat cümleciği, ilgi yantümcesi relative density bağıl yoğunluk, bağıl özkütle relative humidity bağıl nem, nispi rutubet relative pressure göreceli basınç, izafi basınç relative pronoun ilgi adılı, ilgi zamiri relative akraba, uruk doğan, göreli, oranlı, nispi, bağlı, ilişkin relatively oranla, nispeten, oldukça relativism bağıntıcılık relativistic bağıl, göreli relativity izafiyet, görelik relator anlatan kimse, muhbir relax gevşemek, gevşeyip dinlenmek, yorgunluğunu atmak, rahatlamak, gevşetmek, rahatlatmak, dinlendirmek, (güç/kontrol/vb.) gevşetmek, hafifletmek relaxation time gevşeme süresi relaxation gevşeme, yumuşama, hafifleme, gevşetme, yumuşatma, hafifletme, gevşeklik relay race bayrak koşusu relay radar röle radarı relay spring röle yayı relay station röle istasyonu relay nöbetleşe çalışan ekip, vardiya, posta, yedek malzeme, röle, bayrak yarışı, naklen yayınlamak release button deklanşör, düğme release lever ayırma kolu release on bail kefaletle tahliye release serbest bırakmak, bırakmak, koyuvermek, çözmek, (filmi) gösterime sokmak, (haber) duyurmak, bildirmek, yayınlamak, piyasaya sürmek, satışa çıkarmak, feragat etmek, vazgeçmek ya da devretmek, serbest bırakma, özgürlüğüne kavuşturma, salma, salıverme, tahliye, tahliye kâğıdı, gevşetme, çözme, kurtarma, kurtuluş, kurtulma, (film) piyasada gösterilme izni, (kitap/haber/vb.) yayınlama izni, deklanşör, tek.salıverme düzeneği, yay relegate göndermek, havale etmek, aşağı bir durum ya da mevkiye indirmek relegation sürgüne gönderme, sürgün, küme düşme relent yumuşamak, acıyıp merhamete gelmek, gevşemek relentless amansız, acımasız relevance ayırıcı olma özelliği, ayırıcılık, belirginlik relevant konu ile ilgili reliability güvenilirlik reliable güvenilir reliance güvenç, güven, inan, itimat reliant asılı, bağlı, bağımlı, dayalı relic kalıntı, ölü kalıntısı, hatıra, andaç" }, { "text": "relict cinsi tükenmekte olan hayvan/bitki relief map rölyef harita, yükseklikleri gösteren harita relief road yan yol, ikinci yol relief valve emniyet supabı relief well boşaltma kuyusu relief ferahlama, rahatlama, kurtarma, kurtuluş, takviye kuvvetleri, iç rahatlığı, iç ferahlığı, avuntu, yardım, imdat, çare, derman, nöbet değiştirme, nöbeti devralan kişi, kabartma, rölyef relieve of (bir yükten) kurtarmak relieve (ağrı/acı/sıkıntı/vb.) dindirmek, hafifletmek, azaltmak, yatıştırmak, teskin etmek, bastırmak, ferahlatmak, rahatlatmak, avutmak, avundurmak, gönül ferahlığı vermek, nöbeti devralmak, nöbet değiştirmek, (kuşatılmış kenti) kurtarmak, tekdüzeliğini gidermek, ilginçleştirmek, güzelleştirmek, hareketlendirmek, canlandırmak relieved rahatlamış, ferahlamış, yatışmış, rahat, ferah relieving arch hafifletme kemeri, sağır kemer relievo kabartma religion din, mezhep, inanç, iman religionist bağnaz, yobaz religiosity bağnazlık, yobazlık, sofuluk religious law dini hukuk religious liberty din hürriyeti religious marriage imam nikâhı religious order tarikat religious dinsel, dini, dindar religiously imanla, düzenli bir şekilde reline gömlek değiştirmek, astarını değiştirmek relinquish vazgeçmek, bırakmak, feragat etmek relish istek, zevk, haz, iştah, çeşni, tat, lezzet, hoşlanmak, hoşuna gitmek, zevk almak, hoşnut olmak relive yeniden yaşamak, anımsamak reload yeniden yüklemek relocatable yerdeğişir relocate (başka bir yere) taşımak, kurmak, yerleştirmek relocation başka yere yerleştirme reluctance isteksizlik, gönülsüzlük reluctant isteksiz, gönülsüz reluctivity relüktivite, çekingenlik rely on güvenmek, işanmak, inanmak, bel bağlamak rely (on ile) güvenmek, itimat etmek, bel bağlamak remain anonymous adı bilinmemek remain kalmak remainder of a debt borç bakiyesi remainder artan, geri kalan, kalan, artık remainderman aday, namzet remaining kalıcı remains artık, kalıntı, ölü, ceset remake (film/vb.) yeniden yapmak remand prison tutukevi remand (tekrar mahkemeye çıkmak üzere) cezaevine geri göndermek, tekrar cezaevine gönderme remanence artık mıknatıslık, artık mıknatıslanım remanent artan, kalan remark on hakkında görüşünü belirtmek remark söylemek, belirtmek, söz, düşünce, görüş remarkable dikkate değer, sözü edilmeye değer, olağanüstü remarkableness dikkate değerlik, olağanüstülük remarrriage yeniden evlenme remarry yeniden evlenmek remediable çaresi bulunan remedial teaching yetiştirici öğretim remedial sağaltıcı, iyileştirici, iyi edici, tedavi edici, çare niteliğinde" }, { "text": "remediless çaresiz, umutsuz, tedavi edilmez remedy çıkar yol, umar, çare, ilaç, derman, deva, sağaltmak, iyi etmek, iyileştirmek, tedavi etmek, düzeltmek, çare bulmak, gereğine bakmak, önlemek remelt yeniden eritmek remember to selam götürmek, selamını söylemek remember eslemek, hatırlamak, aklında tutmak, hatırında tutmak, unutmamak, (armağan/bahşiş/vb.) vermek, görmek, (to ile) -den selam götürerek, -in selamını söylemek remembrance anma, hatırlama, yadetme, anı, hatıra, estelik, anmalık, andaç, hatıra, yadigar remex teleke remigration geriye göç remilitarization yeniden askerileştirme remind of -i hatırlatmak, aklına getirmek remind hatırlatmak, esletmek, aklına getirmek reminder (mektup/not/pusula/vb.) anımsatıcı şey reminisce eski günlerden konuşmak reminiscence anımsama, hatırlama, anımsanan şeyler, anı, ç.anılar, hatırat reminiscent -i hatırlatan, benzeri remise feragat, vazgeçme remiss dikkatsiz, gevşek, dalgacı, ihmalkâr remissible affedilebilir, bağışlanabilir remission bağışlama, affetme, af, ceza indirimi, cezayı hafifletme, (hastalık) hafifleme süresi remissness ihmal, kusur, savsaklık remit (borç/ceza/vb.'den) kurtarmak, postayla (pul/çek/vb.) göndermek, ara vermek, mola vermek remittance para havalesi, postayla gönderilen para remittee alıcı, havale alıcısı remittent af remitter para gönderen kimse remnant artık, geri kalan şey, kalıntı, parça kumaş remodel değişiklikler yapmak, yeni şekle koymak remonetization eski parayı yeniden tedavüle sürme remonstrance yakınma, şikâyet, itiraz remonstrate yakınmak, şikâyet etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek remonstrator şikayetçi kimse, protesto eden kimse remorse pişmanlık, vicdan azabı remorseful vicdan azabı çeken, pişmanlık duyan, pişman remorseless vicdansız, kalpsiz, acımasız remote control uzaktan kumanda remote controlled uzaktan kumandalı remote probability uzak bir olasılık remote station uzak istasyon remote uzak, (davranış) soğuk, (şans/olasılık/vb.) küçük, az remotely küçük bir dereceye kadar, birazcık remoteness uzaklık, yabancılık remount yeniden çıkmak, yeniden monte etmek removable kaldırılabilir, sökülebilir, nakledilir removal expenses taşınma giderleri removal van nakliye kamyonu removal kaldırma, taşınma, çıkarma, kovulma, görevden alınma, yerini değiştirme remove from office görevden almak remove çıkarmak, temizlemek, silmek, çıkarmak, öçürmek, kovmak, atmak, kaldırmak, alıp götürmek, uzaklaştırmak, kenar etmek, defetmek, taşınmak, derece, pille, kademe, aralık, adım, kohumluk derecesi, sınıf removed from -den" }, { "text": "uzak, -den farklı, ile ilgisiz remover leke çıkarıcı, ev eşyası nakliyecisi remunerate emeğinin karşılığını ödemek, hakkını ödemek, ödüllendirmek, yaptığının karşılığını ödemek remuneration vergin, bedel, karşılık, mükâfat remunerative (iş) paralı, iyi para getiren, kârlı, kazançlı, yararlı Renaissance Rönesans renal artery böbrek atardamarı renal circulation böbrekteki kan dolaşımı renal cortex böbrek korteksi renal vein böbrek damarı renal böbreğe ait rename yeni bir ad vermek renascence yeniden doğma renascent yeniden doğan, canlanan rend yırtmak, cırmak, yarmak, koparmak, bölmek, ayırmak, zorla çekip almak, koparmak, ayırmak render a profit kâr bırakmak render into tercüme etmek, çevirmek render of account hesap verme render payment ödeme yapmak render (yardım/vb.) vermek, sunmak, hale getirmek, etmek, kılmak, icra etmek, sunmak, (into ile) -e tercüme etmek, -e çevirmek rendering sunma, icra, oynama, temsil, tercüme, çeviri rendezvous buluşma, randevu, buluşma yeri rendition icra, sunma, temsil rendzina rendzina renegade hain, dönek renege sözünden dönmek renew yenilemek, yenileştirmek, tazelemek, canlandırmak, dinçleştirmek, yinelemek, tekrarlamak renewable source yenilenebilir kaynak renewable yenilenebilir, yenilenmesi gereken renewal notice yenileme belgesi renewal yenileme, yenilenen şey renitent kuvvete karşı direnen, zora dayanıklı rennet peynir mayası renounce vazgeçmek, terketmek, bırakmak, feragat etmek renovate yenilemek, onarmak renovation yenileme renown ün, ad, şan, şöhret renowned ünlü, şanlı, meşhur, şöhretli, namlı rent a car service araba kiralama servisi rent kira, kira bedeli, kiralamak, kira ile tutmak, kiraya vermek, yırtık, yarık, delik rent-free kirasız, kirasız, kirasız rentable kiralanabilir, kira getirebilir rental car kiralık otomobil rental value kira değeri rental kira bedeli, kira renter kiracı rentier rantiye, gelir sahibi renting failure kirayı ödeyememe renting kiraya verme renunciate razı olmamak, imtina etmek, boyun kaçırmak, reddetmek renunciation vazgeçme, feragat reopen yeniden açmak reorganization yeniden düzenleme, yeniden örgütleme, yeniden örgütlenme reorganize yeniden örgütleme, yeniden düzenlemek, yeniden organize etmek rep satış memuru, satıcı, bkz.repertory repack yeniden denk yapmak repaint yeniden boyamak repair kit tamir takımı repair shop tamirci dükkânı repair" }, { "text": "time onarım zamanı repair onarmak, tamir etmek, (hatayı) düzeltmek, gidermek, onarım, tamirat repair-pit tamir çukuru repairable onarılabilir, tamir edilebilir repairman tamirci repairshop tamir atölyesi reparable tamiri mümkün, tamir edilir reparation tazminat repartee hazırcevaplılık, hazır cevap repartition bölme, bölüm, yeniden bölme repass dönmek, geri gitmek repast yemek repatriate yurduna geri göndermek, iade etmek repatriation kendi ülkesine geri dönme repay (pul) geri vermek, ödemek, karşılığını vermek, altında kalmamak, ödemek, ödüllendirmek, karşılığını vermek repayable geri ödenebilir, geri ödenilmesi gereken repayment of income tax vergi iadesi repayment geri ödeme, karşılık repeal yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek, yürürlükten kaldırma, fesih, iptal repealable yürürlükten kaldırılabilir, feshedilir repeat oneself hep aynı olmak, değişmemek repeat tekrarlamak, kaytalamak, yinelemek, yeniden yayınlanan bağdarlama, nakarat, nakarat işareti repeated defalarca yinelenen, tekraralanan repeatedly defalarca, tekrar tekrar, sık sık repeater kesintisiz ateş eden silah, çalar saat repeating coil tekrarlama bobini repeating decimal tekrarlanan kesir repeating tekrarlanan, tekralama repel geri püskürtmek, iğrendirmek, tiksindirmek repellent iğrenç, tiksindirici, nahoş, sinek, /vb.kovucu, uzaklaştırıcı madde repent pişman olmak, pişmanlık duymak repentance law pişmanlık yasası repentance pişmanlık repentant pişmanlık duyan, pişman repercussion yansıma, geri tepme, tepki, yankı, yan etki repertoire repertuvar, dağarcık repertory aynı tiyatroda aynı oyuncuların her gün değişik bir oyun sahneye koyması repetition work seri üretim repetition tekrarlama, yineleme, tekrar, yinelenen şey repetitious defalarca tekrarlanmış, basmakalıp repetitive hkr, bkz.repetitious repine yakınmak, söylenmek, üzülmek, küsmek, bozulmak repining yakınan, söylenen, somurtkan replace eski yerine koymak, (with/by ile) değiştirmek, -in yerini almak, -in yerine geçmek replaceable sökülüp değiştirilebilen replacement part yedek parça replacement yenisiyle değiştirme, yenileme, yerini alan kimse/şey, ivaz, yedek, vekil, orunbasar replant yeniden dikmek, yeni bir yere dikmek replay head okuma kafası replay (maç) tekrarlamak, tekrar oynamak, (müzik) tekrar çalmak, tekrar oynanan maç, (görüntü/ses/kayıt/vb.) tekrar replenish yeniden doldurmak, ikmal etmek replenishment ikmal, yeniden doldurma, tekrar doldurma replete tıka basa doymuş, patlamak üzere, ağzına kadar dolu repletion dolgunluk replevin" }, { "text": "istirdat davası, istihkak davası replica aslına çok benzeyen, kopya replicate kopya etmek, kopyasını yapmak replication cevap, mukabele, yankı, akis, röprodüksiyon reply yanıt vermek, yanıtlamak cevap vermek, karşılık vermek, yanıt, karşılık report rapor, haber, gazete haberi, açıklama, bilgi, bildiri, tebliğ, tutanak, öğrenci karnesi, söylenti, rivayet, patlama sesi, anlatmak, söylemek, bildirmek, haber vermek, rapor vermek, rapor yazmak, (sucu/vb.) bildirmek, ihbar etmek, şikâyet etmek, tutanağını tutmak, özetini çıkarmak, hazır bulunmak, mevcudiyetini bildirmek, haber yazmak reported speech dolaylı anlatım reportedly söylendiğine göre, söylentilere bakılırsa reporter gazete muhabiri, muhabir, raportör repose uzanmak, dinlenmek, dayanmak, yaslanmak, dinlenme, istirahat, uyku, dinginlik, sakinlik, sessizlik, erinç, rahat, huzur reposeful dinlendirici repository depo, ambar, ...hakkında kendisine özel olarak bilgi verilen kimse repossess yeniden sahip olmak, elde etmek repp n rips reprehend azarlamak, paylamak, suçlamak reprehensible suçlanmayı/azarlanmayı hakeden reprehension azar, kınama represent as olarak tanımlamak, olarak göstermek represent göstermek, betimlemek, tasvir etmek, simgelemek, temsil etmek, -in adına hareket etmek representation temsil, betimleme, tasvir, oyun, temsil, oynama, canlandırma, temsilcilik, mümessillik, simge, işaret, gösterme representative temsil eden, örnek, tipik, temsilci, vekil repress bastırmak, önlemek, tutmak, gemlemek, baskı altında tutmak repressed (kişi) baskı altına alınmış, baskı altında olan, ezilmiş, (duygu) bastırılmış repression önleme, bastırma, engelleme, tutma, baskı repressive (yasa/vb.) baskı uygulayıcı, sert, acımasız reprieve ölüm cezasını ertelemek, mahvını ertelemek, ölüm cezasının ertelenmesi reprimand (resmi) tekdir, kınama, (resmi olarak) kınamak reprint (kitap) yeniden basmak, yeni baskı reprisal bir müzik parçasının bir bölümünün ya da tümünün ikinci kez çalınması reproach azar, tekdir, serzeniş, sitem, kınama, suçlama, leke, yüzkarası, sitem etmek, serzenişte bulunmak, abırlamak, ayıplamak reproachable ayıplanır reproachful sitem dolu reprobate kötü, kötü karakterli reprobation beğenmeme, onaylamama, lanet reprocess yeniden işlemek reprocessing plant yeniden işleme fabrikası reproducable üretilebilir reproduce üremek, çoğalmak, yavrulamak, kopyasını çıkarmak, kopya etmek, (görüntü/ses) vermek reproducer yeniden öndürücü, çoğaltıcı reproducibility üretilebilirlik, üreyebilirlik reproducing head okuma kafası reproduction organs üreme kılganları reproduction system üreme jüyesi" }, { "text": "reproduction üreme, çoğalma, çoğaltma, reprodüksiyon, özdeşbaskı reproductive organs üreme kılganları reproductive üretken, üremeyi sağlayan, döl reproof azar, ayıplama, kınama reproval azarlama, paylama reprove azarlamak, paylamak, tanlamak reptant sürünen reptile sürüngen reptilian sürüngenlere ait, sürüngen, sürüngen republic cumhuriyet republican people's party cumhuriyet halk partisi republican cumhuriyete ait, cumhuriyetçi, cumhuriyetçi republicanism cumhuriyetçilik republication yeniden yayımlama republish yeniden yayımlamak repudiate boyun kaçırmak, inkâr etmek, yadsımak, tanımamak, yalana çıkarmak, imtina etmek, danmak, yüz döndermek, dönmek, yayınmak, tekzip eylemek, boynundan atmak, reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, avrat boşamak, (borç) ödememek repudiation ret, inkâr, boşama, reddetme, tanımayış repugnance iğrenme, tiksinme, tiksinti, nefret repugnant çirkin, iğrenç, tiksindirici, pis, terbiyesiz repulse (saldırı) geri püskürtmek, (öneri/vb.) kabaca reddetmek, geri çevirmek, püskürtme, (arkadaşlık önerisini) kabaca geri çevirme, reddetme repulsion iğrenme, tiksinti ve korku, nefret, birbirini uzaklaştırma gücü, itici güç repulsive forces itici güçler repulsive tiksindirici, iğrenç, itici repulsiveness tiksindiricilik, iğrençlik repurchase geri satın alma, geri satın almak reputable ünlü, tanınmış, saygın, saygıdeğer reputation ün, ad, nam, isim, şöhret repute ün, şöhret, ad, nam, iyi ad, itibar, saygınlık reputed ...sayılan, ...farzedilen, ...sanılan reputedly dediklerine göre request rica, dilek, istek, talep, istek, rica etmek, dilemek, istemek requiem ölünün ruhu için okunan dua/ilahi require istemek, gerektirmek, dilemek, istemek, rica etmek required quantity gerekli miktar required subjects zorunlu dersler required gerekli requirement ihtiyaç, gereksinim, icap, gerek requisite gerekli, zorunlu, zaruri, gerekli şey, ihtiyaç, gereç requisition resmi/askeri talep, dilek, resmen talep etmek, resmen el koymak requital ödül, karşılık, bedel, mukabele requite with ile karşılığını vermek requite (with ile) karşılığını ...ile ödemek, ile karşılığını vermek reradiation yeniden radyasyon reread yeniden okumak reroute yönünü değiştirmek, saptırmak rerouting güzergâh değiştirme, yönünü değiştirme rerun (film/vb.) tekrar göstermek, (yarış) tekrar koşmak, tekrarlamak, tekrar gösterilen film/şov res konu, mesele resale tekrar satış rescind yürürlükten kaldırmak, iptal etmek, feshetmek rescission fesih, iptal, yürürlükten kaldırma rescript resmi bildirge, beyan rescue capsule kurtarma kapsülü" }, { "text": "rescue helicopter kurtarma dikuçarı rescue party kurtarma ekibi rescue kurtarmak, kurtarma, kurtulma, kurtuluş research and development araştırma ve geliştirme research center araştırma merkezi research centre araştırma merkezi research department araştırma bölümü research laboratory araştırma laboratuvarı research population araştırma kitlesi research programme araştırma bağdarlaması research project araştırma jobası research worker araştırmacı research araştırma, araştırmak, araştırma yapmak, incelemek researcher araştırmacı reseating supap yatağını alıştırma resect kesip çıkarmak resection kesip çıkarma, kesim-çıkarım reseda muhabbetçiçeği resell aynı şeyi bir daha satmak reseller yeniden satan kimse resemblance benzerlik resemble benzemek, okşamak resent kızmak, içerlemek, kırılmak, gücenmek, alınmak resentful gücenik, alınmış, kırgın resentment kızma, gücenme, küskünlük, dargınlık reserpine rezerpin reservation fee yer ayırma vergini reservation kuşku, şüphe, yer ayırtma, rezervasyon, şart, koşul, Kuzey Amerika'lı yerlilere ayrılan arazi reserve account karşılık hesabı reserve capacity yedek kapasite reserve fund ihtiyat akçesi reserve price rezerv fiyatı reserve ayırmak, saklamak, korumak, tahsis etmek, ayırtmak, yedek, rezerv, belirli bir amaç için ayrılmış arazi/bölge, çekingenlik, yedek oyuncu, yedek, yedek güçler reserved word ayrılmış sözcük, kullanımı yasak sözcük reserved çekingen, tutulmuş, ayırtılmış, yedek reservoir sarnıç, su deposu reshape yeniden biçim vermek reshuffle bir kuruluşta çalışanların mevkiilerinin değiştirilmesi reside -de ikamet etmek, oturmak residence konut, oturma, ikamet resident sakin, mukim, bir yerde oturan residential oturmaya ayrılmış, oturmaya elverişli residual artan, kalan, artık residue kalan, artık, kalıntı, tortu resign istifa etmek, çekilmek, ayrılmak resignation çekilme, istifa, boyun eğme, kabullenme resigned boyun eğmiş, kabullenmiş, yakınmadan kabul eden resile imtina etmek, boyun kaçırmak, el çekmek, kaçmak, dönmek resilience esneklik resilient esnek, sağlığını, gücünü çabuk toplayan, çabuk iyileşen resin çam sakızı, reçine resist karşı koymak, karşı durmak, direnmek, mukavemet etmek, göğüs germek, dayanmak, -meden edebilmek resistance karşı koyma, direnme, dayanıklılık, dayanma, dayanma gücü, karşı çıkma, direniş, direnç resistant direnen, dirençli, dayanıklı resistor rezistans, direnç resolute dirençli, kararlı, azimli, sağlam resolution kararlılık, azim, azimlilik, karar, önerge, teklif, yasa tasarısı," }, { "text": "yeçim, çözüm, çözünme, çözülme, eritme resolve karar vermek, çözmek, halletmek, parçalarına ayırmak, ayrıştırmak, oy ile -e karar vermek, eritmek, çözmek, erimek, çözünmek, karar, azim, niyet, azimlilik resolvent çözücü madde resonance tınlama, seselim, rezonans resonant çınlayan, tınlayan, yankılanan resort dinlence yeri, mesire, (-e) başvurma, yoluna gitme, -den yararlanma, (to ile) (-e) başvurmak, müracaat etmek, yoluna gitmek, çareyi -de bulmak resound çınlamak, yankılanmak, ...sesiyle dolmak, inlemek resounding çınlayan, yankılanan, gürültülü, çok büyük resource kaynak, zenginlik, umar, çare, beceriklilik respect saygı, hürmet, uyma, riayet, saygı, bakım, yön, çekit, saygı göstermek, saygı duymak, -e riayet etmek, uymak respectable saygıdeğer, saygın, oldukça iyi, epey, hatırı sayılır, temiz, namuslu, dürüst respectful saygılı respective kendi, kişisel, şahsi respectively anılan sıraya göre, biri ...öteki respiration solunum respirator solunum aygıtı, respiratör respiratory solunumla ilgili respire soluk almak respite mola, dinlenme, soluklanma resplendent parlak, pırıl pırıl, görkemli, göz kamaştırıcı respond yanıt vermek, yanıtlamak, (by/with ile) ile karşılık vermek, karşılamak respondent davalı, savunan kişi response yanıt, karşılık responsibility sorumluluk responsible (for/to ile) -den sorumlu, -e karşı sorumlu, sorumlu, sorumluluk sahibi, güvenilir, emin, sorumluluk isteyen, sorumluluk gerektiren responsive yanıt veren, karşılık veren rest day dem alış günü rest dinlenme, dem alış, erinç, huzur, rahat, sükun, uyku, işlemezlik, hareketsizlik, durma, dayanak, mesnet, destek, es, durak, dinlenmek, dincelmek, dem almak, dinlendirmek, dayamak, yaslamak, durup dinlenmek, durmak, ara vermek, soluk almak, dayandırmak, oturtmak, elinde olmak, bağlı olmak, güvenmek, dayanmak, bel bağlamak, yatmak, gömülü olmak, artık, kalan, ötekiler, diğerleri, kalanlar restart yeniden başlatmak restaurant lokanta, aşhane restaurateur lokanta sahibi, lokantacı restful dinlendirici, rahat, sakin, huzurlu, huzur verici restitution iade, sahibine geri verme, zararı ödeme, tazmin restive yerinde duramayan, rahat durmayan, huzursuz, inatçı restless yerinde duramayan, hareketli, kıpır kıpır, kıpırdak, rahatsız, huzursuz restoration onarım, yenileme, restorasyon, sahibine geri verme, iade, yeniden kurma restorative güçlendiren, sağlık veren, güç/sağlık veren ilaç, yiyecek, /vb. restore sahibine geri vermek, iade etmek," }, { "text": "eski yerine koymak, geri koymak, yeniden kurmak, düzeltmek, eski görevine, işine, /vb.yeniden getirmek, iade etmek, yeniden sağlığına kavuşturmak, iyileştirmek, onarmak, yenilemek, restore etmek restoring force düzeltici kuvvet, geriçağırım kuvveti restrain engellemek, dizginlemek, zaptetmek, tutmak, -den önlemek restrained kontrollü, sakin, özüne hakim restraint tutma, dizginleme, zapt, özünü tutma, özüne hakim olma, sınırlama, baskı, zorlama restrict sınırlamak restricted credit şartlı kredi restricted ownership sınırlı mülkiyet restricted sınırlı, kısıtlı, kontrollü, yalnızca belirli bir kesimin kullanımına özgü, belirli bir türküm için, hizmete mahsus, dar, sınırlı restriction sınırlama restrictive sınırlayıcı result in ile sonuçlanmak, çıkmak, neticelenmek result (from ile) -den sonuçlanmak, meydana gelmek, çıkmak, doğmak, (in ile) ile sonuçlanmak, sonuç, mahsul, ürün, semere resultant force bileşke kuvveti resultant sonucunda ortaya çıkan, sonuçta oluşan resume (ara verdikten sonra) yeniden başlamak, sürdürmek, devam etmek, geri almak, yeniden elde etmek resumé özet, özgeçmiş resumption yeniden başlama, sürdürme resurgence yeniden güçlenme, dirilme, yeniden aktiflik kazanma resurgent yeniden güçlenen, dirilen resurrect yeniden canlandırmak, diriltmek, yeniden kullanmak, geçerli kılmak resurrection yenileme, canlanma, dirilme, tekrar ortaya çıkma, doğma, (the ile) İsa'nın dirilişi ret çürümek, ıslatıp yumuşatmak retail banking perakende bankacılık retail credit müşteri kredisi retail dealer perakendeci retail price perakende fiyatı retail trade perakende ticaret retail perakende satmak, (at ile) perakende olarak ...fiyatına satılmak, dedikodu yaymak, perakende satış, perakende olarak, perakendeciden, perakende retailer perakendeci retain wall set retain tutmak, yitirmemek, sahip olmak, pulla (avukat) tutmak retained earnings birikmiş kârlar retainer uşak, hizmetçi, avukata verilen avans retaining wall istinat duvarı retake yeni çekim, yeniden almak, geri almak retaliate misilleme yapmak, kötülüğe kötülükle karşılık vermek retaliation misilleme, kısas, öç retaliatory misilleme niteliğinde, karşılık olarak retard geciktirmek, yavaşlatmak retardation geciktirme, yavaşlatma, geciktirici şey retarded (çocuk) yavaş gelişen, geri zekâlı retarder geciktirici, hız kesici retch kusmaya çalışmak, kusacak gibi olmak retell yeniden anlatmak retene reten retention (akılda/vb.) tutma retentive (aklında/vb.) tutan, unutmayan retest yeniden test etmek" }, { "text": "rethink tekrar düşünmek, tekrar gözden geçirmek reticence az konuşma, ağzı sıkılık, gizlilik, sır tutma reticent suskun, ağzı sıkı, konuşmayan, ketum, sessiz reticle retikül, kılağ, dürbün ağı reticular ağ gibi, ağsı, ağ şeklinde, gözenekli, dolaşık reticulate ağ gibi, şebekeli, ağsı, ağ gibi sarmak, ağ gibi örmek reticulated ağ gibi, ağsı reticulation ağsılaşma, ağ gibi olma reticule retikül, kılağ reticulum ağ, şebeke, börkenek retiform ağ gibi retina retina, ağkatman retinal retinayla ilgili retinue maiyet, heyet retire into one's shell kabuğuna çekilmek retire to pasture köşesine çekilmek, emekliye ayrılmak retire çekilmek, bir köşeye çekilmek, gitmek, yatmaya gitmek, geri çekilmek, emekliye ayırmak, emekliye sevketmek, emekli olmak, emekliye ayrılmak retired emekli retirement age emeklilik yaşı retirement annuity emeklilik sigortası retirement pension emekli maaşı retirement emekliye ayrılma, emeklilik retiring age emeklilik yaşı retiring pension emekli maaşı retiring çekingen, içine kapanık retool yeniden aletlerle donatmak retort sert yanıt vermek, karşılık vermek, sert yanıt, karşılık, imbik retortion geriye bükme, misilleme retouch rötüş yapmak retrace tekrarlamak, geriye/kaynağına gitmek retract geri çekmek, içeri çekmek, (sözünü) geri almak retractable geri alınabilir, toparlanır retractor geri çekici kas retrain yeniden eğitmek retraining yeniden eğitme retread dış lastiğe sırt geçirmek retreat çekilme, gerileme, geri çekilme, ricat, bir köşeye çekilip dinlenme, inziva, inziva köşesi, sığınak, çekilmek, geri çekilmek, gerilemek, dinlenmek için çekilmek, gitmek, inzivaya çekilmek retrench masrafları kısmak, personel sayısını azaltmak retrial (davayı) yeniden görme retribution hakedilen ceza retributive cezalandırıcı, intikamcı retrievable geri alınabilir, düzeltilebilir retrieval geri alma, bilgi çıkarma retrieve geri almak, yeniden ele geçirmek, kavuşmak, yeniden edinmek, düzeltmek, telafi etmek, çaresini bulmak, (av köpeği) vurulan avı bulup getirmek retriever aport köpeği, avı bulup getiren köpek retrivable yeniden elde edilir retroaction makable şümul, geçmişi kapsama, tepki retroactive önceki olayları kapsayan retrocede iade etmek, geri vermek retrocession iade retroflex üstdamaksıl, üstdamaksıl olan retrograde gerileyen, kötüye giden retrogress gerilemek, kötüye gitmek retrogression gerileme retrogressive geri giden," }, { "text": "gerileyici retrorocket geciktirme roketi, eğleç roketi retrospect geçmişi düşünme, geçmişe bakış retrospection geçmişi düşünme, geçmişe bakış retrospective geçmişle ilgili, önceki olayları kapsayan retrousse ucu yukarıya kalkık retry yeniden yargılamak return a favour yapılan iyiliğin karşılığını vermek return a verdict of guilty suçlu bulmak return address dönüş adresi return airway tenek dönüş yolu return circuit dönüş devresi return code dönüş kodu return fare gidiş dönüş vergini return instruction dönüş komutu return match rövanş maçı return piping dönüş borusu return thanks teşekkür etmek return ticket gidiş dönüş bileti return to geri dönmek, rücu etmek return trace resim başı return visit iade ziyareti return kayıtmak, dönmek, geri gelmek, geri vermek, geri götürmek, kaytarmak, iade etmek, geri çevirmek, geri göndermek, yanıt vermek, karşılık vermek, seçmek, (huk.) karar vermek, (kâr/kazanç) getirmek, sağlamak, açıklamak, beyan etmek, resmen bildirmek, (mal) ilk sahibine dönmek, dönüş, geri geliş, dönüp gelme, geri verme, geri götürme, geri gönderme, geri çevirme, iade, yanıt, karşılık, yeniden olma, tekrarlama, tekerrür, resmi rapor, beyanname, kâr, kazanç, gidiş-dönüş bileti, (ç.) kazanç, gelir, hasılat, (bilet) gidiş-dönüş returnable geri verilebilir, geri verilmesi gereken returned check iade edilmiş çek retuse çökük reunification yeniden birleşme reunion yeniden bir araya gelme, birleşme, barışma, toplantı, arkadaş toplantısı, yakınların görüşü reunite yeniden bir araya gelmek, toplanmak, birleşmek, yeniden bir araya getirmek, birleştirmek rev devir, tur, (up ile) (motorun) hızını artırmak revaccinate yeniden aşılamak revalorization yeniden değerlendirme, revalorizasyon revalorize yeniden değerlendirmek revaluate yeniden değerlendirmek revaluation revalüasyon, yeniden değerlendirme revalue (bir ülke parasının) değerini yükseltmek revamp tamir etmek, düzeltmek, kayırmak revanchist intikamcı, intikamcı kimse reveal a secret sırrı açıklamak reveal açığa vurmak, ortaya çıkarmak, göstermek, pervaz, kapı dikmesi revealing anlamlı, manidar, (giysi) bir kısmını gösteren reveille kalk borusu revel in haz duymak, zevk almak revel eğlenmek, cümbüş yapmak, alem yapmak, (in ile) -den haz duymak, büyük zevk almak, eğlence, cümbüş, eğlenti, şenlik revelation açığa vurma," }, { "text": "ifşa reveller eğlence düşkünü, âlemci revelry şenlik, eğlenti, cümbüş, alem revenge öç, intikam, -in öcünü almak revengeful kinci, kin tutan, intikamcı revenue bond gelir tahvili revenue office defterdarlık, maliye revenue officer gümrük memuru revenue reserve ihtiyari yedek revenue sharing bond gelir ortaklığı senedi revenue stamp damga pulu revenue gelir, hükümetin vergi geliri reverberate yankılanmak reverberation yansıma, yankılanma, akis, aksetme reverberator ışıldak, projektör, yansıtaç, reflektör reverberatory yansımalı revere saymak, büyük saygı ve hayranlık göstermek, sevip saymak reverence derin saygı, saygı ile eğilme, reverans reverent saygılı reverential saygılı, saygıdan ileri gelen reverie düş, hayal, düşlere dalma reversal ters dönme, dönme reverse charges ödemeli alısünlemek reverse current ters akım reverse direction flow ters yönde akış reverse gear geri vites reverse reaction ters reaksiyon reverse side arka yüz, ters yüz reverse the charges ödemeli alısün görüşmesi yapmak reverse voltage ters gerilim reverse ters, arka, aksi, tersine dönmüş, karşıt, zıt, ters çevirmek, tersyüz etmek, geri gitmek/götürmek, yerlerini değiştirmek, aksi yönde değiştirmek, ters taraf, ters yüz, ters, aksi, zıt, zıttı, tersi, karşıtı, aksilik, terslik, başarısızlık, yenilgi, geri vites reversibility tersinirlik, tersine çevrilebilme reversible fabric çift yüzlü kumaş reversible reaction tersinir tepkime, tersinir reaksiyon reversible tersinir, tersine çevrilebilir reversing gear geri hareket düzeni, tornistan düzeni reversing geri dönebilen, geri reversion eski haline ya da alışkanlığına dönme, (mülk) ilk sahibine dönme, kalıtım hakkı, veraset hakkı reversionary annuity yıllık gelir poliçesi reversionary heir art mirasçı reversionary intikal ile ilgili reversioner art mirasçı revert (to ile) (eski yağdayına/alışkanlıklarına/inançlarına/vb.) kayıtmak, geri dönmek, yeniden dönmek, ilk sahibine dönmek revetment kaplama, revetman review bir daha gözden geçirme, yeniden inceleme, eleştiri, kitap eleştirisi, yazın ve düşünce dergisi, teftiş, yargıtayca mahkeme kararının yeniden incelenmesi, bir daha gözden geçirmek, yeniden incelemek, eleştirmek, eleştiri yazmak, teftiş etmek, mahkeme kararını yeniden incelemek reviewer eleştirmen, kitap eleştirmeni revile sövmek, küfretmek, hakaret etmek, tanlamak, lanetlemek, kötülemek, yamanlamak revisal gözden geçime," }, { "text": "revizyon, ikinci düzeltme revise gözden geçirip düzeltmek, yeniden elden geçirmek, (görüş/vb.) değiştirmek, (ders) tekrarlamak, bir daha gözden geçirmek, ikinci prova revised edition gözden geçirilmiş baskı, düzeltilmiş baskı reviser gözden geçirip düzelten kimse, düzeltmen revision gözden geçirip düzeltme, bir daha gözden geçirme, tekrar, düzeltilmiş baskı revisionism revizyonizm revisit yeniden ziyaret etmek revitalize canlandırmak, güçlendirmek revival yeniden canlanma, dirilme, eski bir oyunu yeniden oynama, uyanış revive canlanmak, sağlıklı olmak, canlandırmak, tekrar kullanılmaya başlamak, geri gelmek, ortaya çıkmak, tekrar kullanmaya başlamak, geri getirmek reviver güçlendirici madde revivify canlandırmak, diriltmek revocable geri alınabilir, iptal edilebilir, kabili rücu revocation geri alma, kaldırma, iptal revoke (izin/yasa/karar/vb.) geri almak, hükümsüz kılmak, iptal etmek, kaldırmak, feshetmek revolt (aganist ile) başkaldırmak, karşı gelmek, ayaklanmak, isyan etmek, iğrenmek, tiksinmek, iğrendirmek, tiksindirmek, başkaldırma, başkaldırı, ayaklanma, isyan revolting iğrenç revolution counter devir sayacı, takometre revolution ihtilal, devrim, köklü değişiklik, çevriliş, devrim, dönme, tur, devir, dolanma, devir süresi, devre revolutionary devrimci revolutionist devrimci revolutionize -de devrim yapmak, inkılabîleştirmek revolve around çevresinde oluşmak, merkezlenmek revolve dönmek, devretmek, döndürmek, çevirmek, iyice düşünüp taşınmak, üzerinde derin derin düşünmek, (around ile) çevresinde oluşmak/merkezlenmek revolver tabanca revolving door döner kapı revolving fund döner sermaye revolving döner, dönen, devir yapan revue revü revulsion tiksinme, iğrenme, tiksinti, iğrenti, (düşüncelerde/görüşlerde/vb.) ani değişiklik, sapma reward ödül vermek, ödüllendirmek, ödül, mükafat, karşılık rewarding denemeye değer rewind geri sarmak rewinder geri sarıcı rewire (binaya) yeni çıngı telleri döşemek reword başka sözcüklerle söylemek rewrite yeniden yazmak, yeniden daha uygun bir şekilde yazmak Rex Kral rhapsodic rapsodiye benzer rhapsodist heyecanlı konuşan kimse rhapsodize heyecanla söz etmek rhapsody rapsodi, aşırı övgü, bayılma Rhenish Ren ırmağına ait, Ren şarabı rhenium renyum rheology reoloji, akışbilim rheostat reosta, direnç aygıtı rheostatic reostatik rhesus factor Rh faktörü rhesus alyanaklı maymun rhetoric question yanıtı beklenmeyen soru rhetoric konuşma sanatı, uzsözlülük, belagat, cafcaflı konuşma/yazı rhetorician belagat ustası, belagatli kişi, hatip, söylevci rheumatic fever" }, { "text": "ateşli romatizma rheumatic romatizma ile ilgili, romatizmalı rheumatism romatizma rheumatoid arthritis eklem iltihabı rheumatoid romatizma gibi, romatizmalı rhinitis burun iltihabı rhino gergedan rhino- (önek) burun rhinoceros gergedan rhizoid köksü, kök gibi, lif, ercik sapı rhizome rizom, köksap rhizophagous bitki köküyle beslenen rhizopod rizopod, kökbacaklı, kökayaklı rhodacyte kırmızı kan küreciği rhodamine rodamin Rhodes Rodos Adası Rhodesia Rodezya rhodium rodyum rhodopsin rodopsin rhombic antenna baklava anten rhombic eşkenar dörtgen biçiminde, rombik rhombohedral romboedrik rhombohedron eşaltıyüzlü rhombus eşkenar dörtgen rhubarb ravent rhumb kerte rhumbatron rumbatron rhyme or reason anlam, mantık, akıl fikir rhyme uyak, kafiye, uyaklı şiir, ile uyak oluşturmak, uyaklı olmak, şiir yazmak rhyolite riyolit rhythm dizem, ritim, vezin rhythmic ritmik, dizemli rhythmical uyumlu, ritmik, ölçülü rhythmics ritm çalışması ria coast rialı kıyı ria ria rialto ticaret merkezi, borsa rib cage göğüs kafesi rib kaburga sümüğü, pirzola, kaburga, şemsiye teli, yaprak damarı, takılmak, dalga geçmek, kafaya almak ribald kaba, açık saçık, müstehcen ribaldry kabalık, açık saçıklık, müstehcenlik, kaba dil riband kurdele, şerit ribbed cooler kaburgalı soğutucu ribbed glass çizgili cam ribbed yivli, nervürlü ribbon kurdele, şerit, daktilo şeridi ribboned şeritli, çizgili riboflavin riboflavin ribonucleic acid RNA, ribonükleik asit, RNA ribonucleic ribonükleik ribosome ribozom rice flour düğü unu rice paddy düğü tarlası rice paper düğü kâğıdı rice pudding sütlaç rice pirinç, düğü, pilav ricer patates rendesi rich as Croesus Karun kadar zengin rich zengin, varlı, bay, bitek, verimli, bereketli, zengin, bol, çok, (yemek) yağlı, ağır, canlı, parlak, (ses) gür, dolgun, kalın, pahalı, ağır, lüks, gülünç, komik, (the ile) zenginler riches varlık, zenginlik, servet richly görkemli/şatafatlı bir şekilde richness zenginlik ricin risin rick kuru ot, saman, /vb.yığını, (saman/vb.) yığmak, burkulmak, bükülmek rickets sümük hastalığı, raşitizm rickettsia riketsiya rickety zayıfça tutturulmuş, çürük ricksha bkz.rickshaw rickshaw Uzak Doğu'da insan gücüyle çekilen iki tekerlekli küçük fayton ricochet (taş/kurşun/vb.) sekme, (off ile) (taş/kurşun/vb.) sekmek rictus gaga açıklığı, ağız" }, { "text": "açıklığı rid (of ile) -den kurtarmak, temizlemek riddance -den kurtulma, başından atma, atlatma riddle with delik deşik etmek, kalbura çevirmek riddle bilmece, tapmaca, cumbak, sır, giz, esrar, kalbur, kalburdan geçirmek, elemek, (with ile) delik deşik etmek, kalbura çevirmek ride a high horse büyüklük taslamak ride for a fall canına susamak ride herd on peşinde dolaşmak ride in yolculuk etmek, gitmek ride off in all directions dört dönmek ride out sağ salim kurtulmak, dertsiz belasız atlatmak ride roughshod over aman vermemek ride the gravy train bir eli yağda, bir eli balda olmak ride the high horse özünü dev aynasında görmek ride (at/bisiklet/motosiklet/vb.) sürmek, binmek, ata binmek, at gezintisi yapmak, (in ile) yolculuk etmek, gitmek, (su) üstünde kalmak, süzülmek, sataşmak, gıcık etmek, eleştirmek, gezinti, tur rider binici, atlı, sürücü, ek görüş/öneri ridge beam mahya kirişi, çatı direği ridge tile mahya kiremidi ridge sırt, bayır, dağ sırası ridicule eğlenme, lağ, alay, alay konusu olma, ile alay etmek, temeshur etmek, ele salmak, lağa koymak, gülmek ridiculous gülünç, komik, saçma ridiculousness gülünçlük, komiklik, saçmalık riding habit bayan binici kıyafeti riding horse binek atı riding school binicilik okulu riding binicilik rife (kötü şeyler) yaygın, hüküm süren, genel, (kötü şeylerle/kötülüklerle) dolu riffle ızgara, ayırma ızgarası riffler eğe riffraff en aşağı halk tabakası, ayak takımı rifle corps piyade alayı rifle soymak, yağma etmek, tüfek rifleman silahşör riflerange atış meydanı rifling yiv rift saw dilme testeresi rift valley graben, çökük, çöküntü vadisi rift yarık, çatlak, (ilişki) ayrılık, uçurum rig (gemi) donatmak, -e hile karıştırmak, çıkarına göre düzenlemek, (gemi) arma, donanım, kılık kıyafet, alet rigged game şike rigger armador, vinççi rigging donanım, teçhizat, kanat ayarı right and left sağda solda, orda burda, her yerde right angle dik açı right arm sağ kol right as rain turp gibi, bomba gibi, çok iyi right ascension bahar açısı, açılım, yükselim right atrium sağ" }, { "text": "kulakçık right auricle sağ kulakçık right away bir an önce, hemen, gecikmeden, derhal right enough beklendiği gibi right hand man sağ kol right hand sağ kol right handed sağ eliyle iş gören right here tam burada, tam buraya right in one's head makul, aklı başında, mantıklı right justify sağa yanaştırmak right of action dava hakkı, dava hakkı right of assembly toplanma hakkı right of asylum sığınma hakkı right of possession mülkiyet hakkı right of preemption şufa hakkı right of priority rüçhan hakkı right of property mülkiyet hakkı right of search arama hakkı right of strike grev hakkı right of veto red hakkı right of way (trafikte) geçiş hakkı right off the bat apar topar right off the reel çarçabuk right section dik kesit right shift sağa kaydırma right side kumaş yüzü right triangle dik üçgen right whale balina right wing sağ kanat Right you are Tamam!, Peki!, Kabul!, Olur! right doğru, düz, doğru, doğru, gerçeğe uygun, haklı, elverişli, uygun, iyi, sağlam, dürüst, doğru, namuslu, güvenilir, gereken, aranan, sağlam, sağlıklı, iyi, aklı başında, sağ, sağ, tutucu, hak, yetki, doğruluk, dürüstlük, doğru olan şey, doğru, sağ taraf, (siyaset) sağ kanat, sağ, doğru olarak, doğru, doğru, adaletli, dosdoğru, doğruca, düzgün, yolunda, uygun biçimde, doğrultmak, düzeltmek right-angled dik açılı right-hand drive sağ direksiyon right-handed rotating sağa dönen right-minded doğru düşünceli rightabout karşı taraf righteous dürüst, doğru, erdemli, hak tanır, adil righteousness dürüstlük, doğruluk, erdem rightful yasal, yasaya uygun, meşru rightist sağcı rightly or wrongly doğru ya da yanlış rightly doğru olarak, gereği gibi, hakkıyla, kesinlikle, kesin olarak rightminded doğru düşünüşlü, insaflı rightness doğruluk, hakkaniyet, dürüstlük, haklı olma righto tamam!, olur!, aferin! rightward sağa doğru rigid sert, eğilmez, bükülmez, katı, sert, şiddetli, katı, değişmez rigidity esnemezlik, sertlik, rijitlik, eğilmezlik rigmarole uzun ve karışık hikaye, deli saçması, birtakım anlamsız (formalite) işler rigor mortis ölüm katılığı rigor" }, { "text": "bkz.rigour rigorous sert, şiddetli, özenli, dikkatli, sıkı, titiz rigour sertlik, katılık, sertlik, acımasızlık, şiddet, sıkıntı, güçlük, zorluk, cefa rile kızdırmak, sinirlendirmek, gıcık etmek rill dere rim base jant tabanı rim brake jant eğleci rim kenar, çerçeve rime kırağı rind kabuk rinderpest sığır vebası rindish rindane ring a bell bir şey hatırlatmak, yabancı gelmemek ring back daha sonra aramak ring binder telli defter ring bolt halkalı cıvata ring cartilage kıkırdak ring compound halka bileşiği ring down bir şeye son vermek ring false yanlış gibi gelmek, inandırıcı olmamak ring fence araziyi çeviren çit ring finger yüzükparmağı ring of truth doğruluk payı, gerçeklik ring off alısün görüşmesini bitirmek, alısünü kapatmak ring out yüksek sesle çınlamak ring road çevre yolu ring spanner yıldız anahtar ring stone kemer altlık taşı, kemer yüz taşı ring the bell zil çalmak ring the changes değişiklik yapmak ring true doğru gibi gelmek, inandırıcı olmak ring up alısünlemek, telefon etmek ring (zil/vb.) çalmak, çınlatmak, çınlamak, çalmak, zil çalmak, (kulak) çınlamak, (up ile) alısünlemek, telefon etmek, etrafını kuşatmak, çember içine almak, çan sesi, zil sesi, çınlama sesi, etki, nitelik, halka, çember, daire, yüzük, şebeke, çete, türküm, ring ringdove boynu halkalı güvercin ringleader çete başı, elebaşı ringlet ufak halka, saç lülesi ringmaster sirk müdürü ringster klik/tröst üyesi ringworm mantar hastalığı, kelek rink paten alanı, buz alanı rinse temiz sudan geçirmek, durulamak, durulama, sıvı saç boyası rinsing water çalkalama suyu riot police toplum sakçısı riot ayaklanma, isyan, başkaldırı, kargaşa, gürültü, hengame, büyük eğlence/başarı, şamata, ayaklanmak, isyan etmek riotous kargaşalık çıkaran, isyan çıkaran, huzuru bozan, gürültülü, curcunalı rip into canına okumak rip off kazıklamak, yolmak, araklamak, yürütmek rip saw bıçkı, zıvana testeresi, dilme testeresi rip up parça parça etmek, parçalamak, yırtmak rip yırtmak, sökmek, parçalamak, yırtılmak, sökülmek, yarmak, yarık, yırtık, sökük, anafor, girdap riparian ırmak kenarı ile ilgili ripcord paraşüt açma ipi ripe olgunlaşmış," }, { "text": "olmuş, olgun, yetişmiş, olgun, tam kıvamında, tam vakti gelmiş, hazır ripen olgunlaşmak, olgunlaştırmak ripeness olgunluk, erginlik riposte karşılık, hemen verilen cevap, sert cevap vermek ripper kesici, yırtıcı, sökücü ripping mükemmel, âlâ, nefis, yırtan, kesen ripple dalgacık, hafif dalgalanma, şapırtı, şarıltı, hafifçe dalgalanmak, hafifçe dalgalandırmak, şapırdamak riprap anroşman ripsaw bıçkı testeresi rise against -e başkaldırmak, karşı çıkmak, isyan etmek rise in the world yıldızı parlamak rise to the bait oyuna gelmek rise to the occasion üstesinden gelmek rise with the lark karga bok yemeden kalkmak rise doğmak, yükselmek, çıkmak, yataktan kalkmak, kalkmak, (güneş/ay/vb.) doğuş, yükseliş, yükseliş, yükselme, bayır, tümsek, artış, artma, çoğalma, zam, çıkış, yükselme, terfi, kaynak, menba riser basamak yüksekliği, yataktan kalkan kimse risibility gülünçlük, komiklik risible güldürücü, gülünç, gülünecek, komik rising generation genç kuşak rising ayaklanma, baş kaldırma, isyan risk one's neck kelleyi koltuğa almak risk premium risk primi risk tehlike, risk, riziko, zarar olasılığı, tehlikeye atmak, göze almak risky tehlikeli, riskli, rizikolu risqué müstehcen, açık saçık, terbiyesiz rissole bir tür et ya da balık köftesi rite (dinsel) alışkı, töre, adet ritual dinsel törene ilişkin, törensel, (dinsel) tören, alışkı, adet, alışkanlık ritzy lüks rival rakip, -e rakip olmak, ile rekabet etmek rivalry rekabet, rakiplik rive koparmak, yırtmak, kır(ıl)mak, incitmek, incinmek river basin nehir havzası river bed ırmak yatağı river gravel nehir çakılı river horse suaygırı river rat ırmak hırsızı river trip nehir gezisi river water ırmak suyu, nehir suyu river nehir, ırmak riverain nehir kıyısında bulunan riverbank ırmak kenarı riverbed nehir yatağı riverine nehir kıyısına ait riverside nehir kenarı rivet head perçin başı rivet perçin çivisi, perçinlemek, (dikkatini) çekmek riveter perçinleme makinesi riveting hammer perçin çekici riveting machine perçinleme kılgası riveting çok ilginç, sürükleyici, çekici riviera rivyera rivulet çay, dere, derecik roach hamamböceği, kızılgöz, kızılkanat road bed platform, yol tabanı road bridge yol köprüsü road building yol yapımı, yol" }, { "text": "inşaatı road construction yol yapımı, yol inşaatı road grader yol greyderi, yol düzleyici road haulage kara taşımacılığı road haulier kara taşımacısı road hog hızlı sürücü road junction yol kavşağı road maintenance yol bakımı road system yol şebekesi, yol ağı road tar yol katranı road traffic act karayolları trafik kanunu road yol, demirleyecek yer, dış liman roadblock yolu kapayan engel roadhouse motel, konak roadside yol kenarı, yol kenarında olan roadstead liman ağzı, dış liman, demirleyecek yer, uğrak roadster roadster, iki kişilik hafif otomobil, binek atı roadway yol ortası roadworthy (taşıt) yola çıkabilecek durumda, iyi durumda, sağlam roam aylak aylak dolaşmak, sürtmek, gezinmek, dolanmak roan güderi, sahtiyan, demir kırı roar gürlemek, gümbürdemek, kükremek, bağırmak, kışkırmak, gürleme, gümbürtü, gürüldeme, kükreme, bağırma, kışkırma roaring business çok kârlı iş roaring trade çok kârlı iş roaring çok, çok büyük roast kızartmak, kavurmak, kızarmak, kavrulmak, kızartma, kızartma et, rosto roasted kızartılmış roasting furnace kavurma fırını roasting çok sıcak, cehennem gibi rob soymak, çalmak robber chief kuldurbaşı, kaçakbaşı, koçubaşı robber soyguncu robbery soygun robe cüppe, kaftan, bornoz robin kızılgerdan roborant kuvvetlendirici, kuvvet ilacı, tonik robot bomb kendi kuvvetiyle uçan bomba robot robot robotics robotlarla uğraşan bilim dalı robust turp gibi, sağlam, sıhhatli, güçlü robustness gürbüzlük rocambole bir çeşit pırasa roche moutonnee hörgüçkaya rock and roll rakınrol rock asphalt kaya asfaltı rock bed kaya tabanı rock bottom asgari, taban, en düşük düzey rock breaker kaya parçalama makinesi rock burst kaya patlaması rock climber kayalara tırmanan kimse rock climbing kayalara tırmanma (sporu) rock cork asbestos rock crystal kaya kristal rock debris kaya döküntüsü rock drill kaya delici rock dust taş tozu rock fall kaya düşmesi rock flour kaya unu rock oil taşyağı, petrol, madeni yağ rock partridge kınalıkeklik rock plant taşların arasında yetişen bitki rock salt kayatuzu rock stratum kaya tabakası, kayaç katmanı rock the boat velveleye vermek rock thrust" }, { "text": "arazi basıncı, yerey basıncı rock wool asbest, amyant rock sallamak, sallanmak, şaşırtmak, sarsmak, şok etmek, rak, kaya, kayalık, bir tür şekerleme rock-bound kayalarla kuşatılmış rocker arm külbütör rocker shaft külbütör mili rocker sallanan sandalye, sallanan sandalyenin bacağı, (60'lı yıllarda) deri montlu ve motosikletli genç rakınrolcu rockery taş döşeli küçük bahçe rocket bobbin roket bobin rocket bomb füze bombası, tepkili bomba, tepkili bomba rocket engine roket motoru rocket projector roketatar rocket salad roka rocket roket, füze, havai fişek füzesi, (düzey/miktar/vb.) hızla ve aniden artmak rocketeer roket topçusu, roketçi, roket uzmanı rocketry roketçilik rockiness kayalıklı olma rocking chair salıncaklı sandalye, sallanan sandalye rocking horse salıncaklı oyuncak at, salıncaklı oyuncak at rockrose laden rockslide kaya kayması rockwood tahta amyant rockwork kaya işi, taş işi rocky kayalık, kaya gibi sert rococo rokoko rod aerial çubuk anten rod antenna çubuk anten rod mill çubuklu kırıcı rod oil yol yağı rod değnek, çubuk, baston, asa, sırık, kamış, sopa, (Aİ) tabanca rodding şişleme, şişleyerek boru temizleme rodent kemirgen rodeo rodeo rodomontade övüngen roe karaca, balık yumurtası roebuck erkek karaca roedeer karaca Roentgen rays röntgen ışınları Roentgen röntgen roger anlaşıldı!, tamam!, evet! peki! rogue namussuz, dolandırıcı, hilekâr, üçkâğıtçı, kerata, yaramaz, haydut roguery yaramazlık, çapkınlık, dolandırıcılık, hırsızlık roguish s.yaramaz, çapkın, dolandırıcı roil bulandırmak, sinirlendirmek roister âlem yapmak, şamata yapmak, gürültü etmek roisterer gürültücü, şamatacı role rol roll call yoklama roll in yığınla gelmek, yağmak roll of paper kâğıt tomarı roll one's sleeves up kolları sıvamak roll out oklavayla açmak, yaymak roll up gelmek, çıka gelmek roll tomar, top, rulo, toprak, sandviç ekmeği, yuvarlak ufak ekmek, silindir, merdane, liste, defter, sicil, kayıt, gürültü, gümbürdeme, gürleme, dalgalanma, yükselip alçalma, (gemi) yalpa, yuvarlama, tekerleme, yuvarlanma, tekerlenme, yuvarlamak, yuvarlanmak, tomar yapmak, dürmek, top etmek, sarmak, silindirle düzlemek, yaprak haline getirmek, oklava ile açmak, fıldır fıldır oynatmak, sağa sola oynatmak, devirmek, (taşıtla) gitmek, gezmek," }, { "text": "dolaşmak, (ay) dönmek, devretmek, gürlemek, gümbürdemek, yalpa vurmak, sallamak, yalpa vurdurmak, sallamak, (davul/vb.) çabuk çabuk, gümbür gümbür çalmak, sallanarak yürümek, salınmak, (arazi) inişli yokuşlu uzayıp gitmek roll-on ferry araba vapuru roll-over credit döner kredi rollback düşmanı püskürtme, fiyatları indirme roller bearing rulman yatak, makaralı yatak roller skate tekerlekli paten roller silindir, üstüvane, merdane, küçük tekerlek, yuvarlak çubuk, sahile çarpan büyük dalga roller-skating tekerlekli patenle kayma rollick cümbüş yapmak, eğlenmek rollicking eğlenceli, cümbüşlü rolling capitals döner sermaye rolling friction yuvarlanma sürtünmesi rolling pin oklava rolling press ütü makinesi rolling stock demiryolu taşıtı rolling stone çok gezen, serbest rolling (arazi) inişli çıkışlı roly-poly tıknaz, bodur roman a clef uydurma kişi ve yerlerin kullanıldığı roman Roman Catholic Katolik Roman law Roma hukuku Roman letter Latin harfi Roman letters Latin harfleri Roman numeral Romen rakamı Roman eski Roma'ya ilişkin, Roma'lı Romance peoples Latin kökenli halklar romance roman, öykü, masal, düş, hayal, içli aşk ve serüven romanı, aşk, aşk macerası, abartmak, abartarak anlatmak, ballandırmak, şişirmek romancer macera romanı yazarı, yalancı kimse Romanes Çingene dili Romania Romanya romantic romantik, coşumcu, hayalci, romantik kimse romanticism romantizm, coşumculuk romanticist romantik kimse romanticize romantikleştirmek, romantikleşmek, abartmak Romany Çingene Rome wasn't built in a Boyacı küpü mü bu? day Rome Roma romp sıçrayıp oynama, hoplayıp zıplama, gürültüyle oynama, kolay yengi, gürültüyle oynamak, azmak, kudurmak, kolayca yenmek/geçmek rompers çocuk tulumu, askılı pantolon rondo rondo rontgen rays röntgen ışınları rontgen röntgen rood çeyrek dönüm roof bar sarma roof block çatı bloku roof bolt tavan saplaması roof caving tavan göçertme roof garden çatı bahçesi, dam bahçesi roof light tavan lambası roof panel tavan kaplaması roof rack üst bagaj, portbagaj roof slope çatı eğimi, çatı akıntısı roof tile kiremit roof tree çatı kirişi roof truss çatı makası roof window çatı penceresi roof çatı, dam, ev, yuva, en yüksek çekit ya da düzey, çatı ile" }, { "text": "örtmek, çatı olmak roofing nail dam çivisi roofing slate çatı arduvazı roofing çatı kaplama malzemesi rook (satranç) kale, ekinkargası, hileci, üçkâğıtçı rookery kenar mahalle rookie acemi çaylak, acemi oyuncu room temperature oda sıcaklığı room thermostat oda termostatı room oda, (ç.) daire, apartman, pansiyon, yer, orun, meydan, neden, fırsat, olanak roommate oda arkadaşı rooms daire, apartman, pansiyon roomy geniş, ferah roost tünek, tünemek rooster horoz root about altını üstüne getirmek, karıştırmak root and branch tepeden tırnağa root around altını üstüne getirmek, karıştırmak root crops kök ürünleri root hair kök tüyü, emici tüy root mean square ortalama karekök root out yok etmek, kökünü kazımak root pressure kök basıncı root rot kök çürüklüğü root system kök jüyesi root up kökünden koparmak, yok etmek, söküp çıkarmak root kök, köken, kaynak, merkez, kök salmak, kök tutmak, köklenmek, kökeni ya da temeli olmak, kökü olmak, (out ile) defetmek, yok etmek, kökünü kazımak, (about/around/for ile) bir şey bulmak için altını üstüne getirmek, karıştırmak rooted köklü, kök salmış (gibi) rooter kök sökme aleti, koyu taraftar rootless evsiz, köksüz, kökenleri olmayan rootlet kökçük rootstock rizom, köksap, menşe rooty köklü, kök gibi rope brake kablolu eğleç, kordonlu eğleç rope breakage halat kopması rope drive halatla iletme, halatla tahrik rope factory halat fabrikası rope in yardıma ikna etmek, kandırmak rope ladder ip merdiven rope off ip gererek ayırmak rope pulley kablo makarası rope reel halat makarası, halat tamburu rope wire halat teli rope yarn halat ipi rope ip, kendir, halat, iple/halatla bağlamak rope-walker cambaz, kendirbaz ropedancer ip cambazı ropery ipçilik, halatçılık ropewalk halat bükme yeri ropeway teleferik ropiness ip gibi olma, berbatlık, niteliksizlik ropy ip gibi, tel tel, lif lif, berbat, niteliksiz rorqual çatalkuyruklu balina ros‚ pembe şarap, roze şarabı rosace gül biçiminde desen rosaceous gül gibi, gül rosarian gül yetiştiricisi rosary tespih, tespih çekilirken edilen dualar, incik-boncuk rose bit rozbit" }, { "text": "rose diamond Felemenk elması rose hip kuşburnu rose petal gül yaprağı rose water gülsuyu rose window renkli camlarla süslü yuvarlak pencere rose kızılgül, gül, gül tüsü, pembemsi kırmızı rosé pembe şarap, roze şarabı rose-coloured gül renkli roseate kırmızı, gül renkli rosebay zakkum, ağıağacı rosebud gül goncası rosebush gül ağacı rosemary biberiye roseola kızamıkçık, rozeol rosette rozet rosewood gül ağacı, pelesenkağacı rosin reçine, kalofan roster liste, nöbet cetveli rostrum kürsü, platform rosy gül renkli, pembe, pembemsi, umut verici, parlak rot protection çürümeden koruma rot çürümek, bozulmak, çürütmek, çürüme, bozulma, çürük, çürümüş şey, (İİ) boş laf, saçma, zırva rota liste, görev listesi, sıra listesi rotary antenna rotatif anten, döner anten rotary blower döner körük rotary crusher döner kırıcı rotary drier döner kurutucu rotary drill döner matkap rotary engine döner motor rotary feeder döner besleyici rotary field döner alan rotary furnace döner fırın rotary hoe döner çapa rotary intersection dönel kavşak rotary kiln döner fırın rotary press oluklu pres, silindirli pres rotary pump döner pompa rotary screen döner elek rotary bir eksen etrafında dönen, dönel rotate (bir eksen üzerinde) dönmek, döndürmek, art arda dönüp gelmek, (bir işi) sıra ile yer değiştirerek yapmak, sıra ile yer değiştirmek, yer değiştirerek çalıştırmak rotating antenna rotatif anten, döner anten rotating beacon döner far rotating disk döner disk rotating engine döner motor rotating joint döner eklem rotating wing döner kanat rotating rotatif, döner rotation axis dönme ekseni rotation in office görevde değişiklik, rotasyon rotation of the earth dünyanın dönüşü rotation dönme, dönüş, deveran, devir, (işi) sıra ile yapma, nöbetleşme, rotasyon rotational spectrum rotasyonel spektrum, dönel izge rotational speed dönme hızı rotational dönüşlü, dönel rotator rotatör, döngen, dönen şey, çevirici rotatory dönel, rotatif rote ezber, ezbercilik rotifer rotator rotifera rotifera, tekerleklikurtlar rotisserie döner şişi rotogravure rotagravür, tifdruk rotor döneç, rotor rotten çürük, bozuk, kokmuş, kaba, kötü, berbat, boktan, rezil" }, { "text": "rottenness çürüklük rotter soysuz, yaramaz kişi rotund toparlak, şişman, tombul rotunda rotonda, kubbeli yuvarlak yapı rotundate yuvarlak biçimde rotundity yuvarlaklık, toparlaklık, şişmanlık rouble ruble roue çapkın, zampara adam rouge allık rough and ready basit ve rahatsız, kaba saba rough cast kaba sıva, taslağını yapmak rough copy müsvedde rough draft taslak, müsvedde rough estimate kabaca tahmin rough it sefalet çekmek, sürünmek rough out taslağını hazırlamak, taslak yapmak rough plane kaba rende rough sketch öntaslak rough surface pürüzlü yüzey rough pürüzlü, pürtüklü, engebeli, inişli yokuşlu, taşlık, kaba dokunmuş, tüylü, hoyrat, kaba, kaba, sert, işlenmemiş, yontulmamış, ham, güç, zor, çetin, kabataslak, fırtınalı, rüzgârlı, dalgalı, sert, acımasız, katı, yaklaşık, aşağı yukarı, açık saçık, müstehcen, haksız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, engebeli arazi, karalama, taslak, kabaca, rahatsız bir şekilde rough-and-tumble itiş kakış roughage kaba yem roughcast kaba sıva roughen pürüzlemek, pürüzlendirmek, pürüzlenmek, kabarmak roughing roll kaba hadde roughly speaking aşağı yukarı, tahminen roughly kaba, kabaca, aşağı yukarı, yaklaşık olarak, kabaca roughneck külhanbeyi roughness kabalık, pürüzlülük, sertlik, şiddet, hoyratlık roughrider yabani at terbiyecisi, kovboy roulade nağmeleme roulette rulet round head yuvarlak baş round number yuvarlak sayı round off yuvarlak hale getirmek, bitirmek, sonunu getirmek round the bend deli, çılgın round timber tomruk round trip ticket gidiş dönüş bileti round trip gidiş-dönüş, gidiş-dönüş yolculuğu round up bir araya toplamak, yuvarlak hesap yapmak, hayvanları toplama, haydutları yakalama round voyage ring seferi round yuvarlak, yuvarlak, toparlak, top gibi, aksi yöne, aksi yönde, bir daire şeklinde hareket ederek, başlangıç çekidine dönerek, daha uzun bir yoldan, dolaşarak, birisinin bulunduğu yere, civarda, etrafında, çevresinde, çevresine, -e saparak, tarafına/tarafında, ...civarında, yaklaşık, yuvarlak şey, daire, (nan/sandviç/vb.) dilim, dağıtım, servis, dizi, seri, sp.tur, (boks) raund, atış, el, kurşun, mermi, devriye, müz.kanon, herkese verilen içki/vb., içkileri alma sırası, dönmek, sapmak, yuvarlaklaştırmak, yuvarlaklaşmak round-headed yuvarlak başlı round-table meeting yuvarlak masa toplantısı round-the-clock bütün gün süren, gece gündüz, yirmi dört" }, { "text": "sögen roundabout atlıkarınca, ada kavşak, dolambaçlı, dolaylı, dolaşık rounded yuvarlak, yuvarlak madalyon roundel askeri uçakların milliyetini belirten yuvarlak simge, yuvarlak pencere rounding yuvarlaklaşma roundly yuvarlak biçimde, tamamen, tamamıyla, kesinlikle, şiddetle roundman teftiş sakçısı roundness yuvarlaklık rounds devriye, kontrol, kol roundsman devriye roundup dağılmış şeylerin, sürünün, insanların, /vb.toplanması roundworm yuvarlak kurt roup tavuk difterisi rouse uyandırmak, harekete geçirmek, canlandırmak, tahrik etmek, uyarmak rousing milleti heyecanlandıran roustabout rıhtım işçisi, gemi işçisi, yanaşma rout out eşelemek, açığa çıkarmak rout bozgun, bozguna uğratmak route rota, yol, izlenecek yol, (by/through ile) ...yoluyla yollamak, ...yolu üzerinden göndermek router freze routine alışılmış çalışma yöntemi, görenek, adet, usul, alışkanlık haline gelmiş şey, alışılagelen, alışılmış, her zamanki routinely âdet olarak, alışkanlık olarak, rutin olarak routinize alışkanlık haline getirmek roux meyane rove dolaşmak, gezmek, (iplik) bükmek, (yün) taramak rover gezgin, serüvenci roving düzensiz, başıboş, aylak row crop sıra mahsulü, çapa ürünü row houses sıraevler row kürekle yürütmek, kürek çekmek, kayıkla taşımak, kürek çekme, sandal gezisi, sıra, dizi, gürültü, patırtı, şamata, ağız kavgası, atışma, kapışma rowan berry üvez rowan üvez ağacı rowdiness kabadayılık, bıçkınlık, külhanbeylik rowdy gürültülü, patırtılı, kaba rowdyism kabadayılık, bıçkınlık, külhanbeylik rowel mahmuz, mahmuzlamak rowen ikinci kere biten ot rowing boat sandal, kayık rowing kürek çekme rowlock ıskarmoz Royal Highness Prens Hazretleri, Prenses Hazretleri royal mast kontra babafingo direği royal krala ya da krallığa ilişkin, kraliyet ..., krallara yaraşır, şahane, çok büyük, muazzam, kraliyet kodağına mensup kimse royalism kralcılık, kral taraftarlığı royalist kralcı royally kral gibi royalty krallık, hükümdarlık, kraliyet kodağı, hak sahibine verilen pay, kitap yazarına verilen pay, telif hakkı vergini rub along iyi geçinmek rub down kurulamak, düzleştirmek, düzlemek rub elbows with dirsek temasında bulunmak rub in ovarak yedirmek, içine nüfuz ettirmek rub it in başına kakmak rub off silmek, silerek çıkarmak, silinmek rub out silgiyle silmek rub salt in sb's wound yarasına tuz biber ekmek rub" }, { "text": "sb's nose in it birinin ipliğini pazara çıkarmak rub shoulders with dirsek temasında bulunmak rub up the right way suyuna gitmek rub up the wrong way sinir etmek, kızdırmak rub up ovarak parlatmak rub ovmak, ovalamak, sürtmek, sürtünmek, sürtme, sürtünme, ovma, ovalama, güçlük rubber band ince lastik halka rubber belt lastik kayış rubber bumper kauçuk tampon rubber coating kauçuk kaplama rubber dinghy lastik sandal rubber glove lastik eldiven rubber hose lastik hortum rubber joint lastik conta rubber lining kauçuk balata rubber pad lastik tampon rubber plant kauçuk ağacı rubber spring kauçuk yay rubber stamp lastik damga, taklitçi kimse rubber stopper lastik tapa rubber thread lastik iplik rubber tree kauçuk ağacı rubber tube lastik hortum rubber lastik, kauçuk, silgi, lastik ayakkabı, ovucu, kaput, prezervatif, üç oyundan ikisini kazanma, berabere kalınca kazananı belirlemek için oynanan oyun rubber-covered kauçuk kaplı rubber-insulated lastik izoleli rubberize lastik kaplamak rubberized kauçuklanmış rubberneck meraklı kimse rubbing block perdah taşı rubbing ovma, ovalama, sürtünme, delk rubbish saçma, aptalca rubbishy saçma, aptalca rubble stone moloz taş rubble moloz, taş yığını rubdown masaj, ovma rube taşralı, köylü rubefacient kızartıcı, yakıcı, deriyi kızartan ilaç rubefaction kızartma rubella kızamıkçık rubicund kırmızı, al rubidium rubidyum rubiginous pas renkli rubious yakut rengi ruble bkz.rouble rubric kırmızı renkte veya özel tipte basılmış başlık, kural, yön rubricate kırmızı renkle yazmak ruby yakut, yakut rengi, parlak, kırmızı renk ruche dantel süsü ruching dantel kumaşı ruck up kırışmak, buruşmak ruck kırışıklık, (up ile) kırışmak, buruşmak rucksack sırt çantası ruction ayaklanma, karışıklık ructions kızgın sözler, protestolar, gürültülü tartışmalar rudd kızılkanat rudder bar dümen pedalı, direksiyon çubuğu rudder sükkân, dümen, dümen bedeni, kılavuz, rehber ruddiness kırmızılık, allık ruddle aşıboyası ruddy (yüz) sağlıklı, pembe, parlak kırmızı, al, kahrolasıca, lanet olasıca, lanet rude awakening hayal kırıklığı rude terbiyesiz, inceliksiz, kaba, sert, şiddetli, kabaca yapılmış, kabasaba, kabataslak, ilkel, cahil, işlenmemiş, ham, doğal, ayıp," }, { "text": "müstehcen rudeness terbiyesizlik, kabalık, nezaketsizlik, sertlik rudimental ilkel, olgunlaşamamış rudimentary basit, ilk öğrenilen, temel, ana rudiments ilke, ilk adım, temel rue üzüntü duymak, pişmanlık duymak, esef etmek, sedefotu rueful esefli, üzüntülü, pişmanlık belirten ruff kırmalı yaka, (iskambilde) koz ile alma, (iskambilde) koz ile almak ruffian kötü/kaba adam, vahşi ruffianism zorbalık, acımasızlık ruffle buruşturmak, kırıştırmak, bozmak, karıştırmak, sinirlendirmek, telaşlandırmak, huzurunu bozmak, (kuş) tüylerini kabartmak, (kumaş) büzgü yapmak, kırma yapmak, kırmalı yaka ya da dantel, farbala, büzgü rufous pas renginde rug küçük halı, kilim, battaniye, örtü rugby ragbi rugged engebeli, pürüzlü, kaba, yontulmamış, sağlam rugose buruşuk ruin yıkılma, yıkım, yıkılış, ören, yıkıntı, harabe, kalıntı, batkı, batma, iflas, ç.enkaz, mahvetmek, harab etmek ruination iflas nedeni, iflas ruinous expenditure yıkıcı masraf ruinous price düşük fiyat ruinous sale zararına satış ruinous iflas ettirici, batırıcı, yıkık dökük, viran ruins kalıntılar, ören, enkaz rule of three üçlü kuralı rule of thumb yaklaşık hesap rule out olmayacağını söylemek, boşlamak, engellemek rule the roost borusu ötmek rule with a rod of iron gözünün yaşına bakmamak rule kural, ilke, usul, yol, yöntem, adet, yönetim, egemenlik, tüzük, ilke, düzçizer, cetvel, yönetmek, hükümdarlık etmek, saltanat etmek, -e egemen olmak, hükmetmek, buyurmak, hükmetmek, karar vermek, cetvelle çizmek ruler yönetici, hükümdar, cetvel ruling party iktidar partisi ruling pen tirlin, çizgi kalemi ruling price cari fiyat ruling resmi karar, yargı, hüküm, en başta gelen, başlıca, en büyük, en önemli, en güçlü rum rom, alkollü içki rumba rumba rumble gürleme, gümbürdemek, gürültü, gürültü, (Aİ) sokak kavgası, gürlemek, gümbürdemek, guruldamak, (İİ) iç yüzünü anlamak, ne mal olduğunu anlamak, -e kanmamak rumbustious şamatalı, curcunalı rumen işkembe ruminant geviş getiren hayvan, geviş getiren ruminate about derin derin düşünmek ruminate over derin derin düşünmek ruminate geviş getirmek, (about/over ile) derin derin düşünmek rumination geviş getirme, derin derin düşünme, dalgınlık ruminative dalgın rummage goods ıskarta eşya rummage sale tapon mal satışı" }, { "text": "rummage altüst edip aramak, aktarmak, altını üstüne getirme rummer büyük içki bardağı rummy ellibire benzer bir tür iskambil oyunu rumor bkz.rumour rumour has it söylentiye göre rumour söylenti, dedikodu, mış mış, şayia, söylenti çıkarmak, dedikodu çıkarmak, yaymak rump sağrı, but, sığır butu, popo, kıç, kalıntı, artık rumple buruşturmak, kırıştırmak, karmakarışık etmek rumpus velvele, gürültü patırtı, atışma rumrunner içki kaçakçısı run a business işi çekip çevirmek, işi yönetmek run a risk riske girmek, tehlikeye girmek run a temperature ateşlenmek, ateşi olmak run about öteye beriye koşmak run across -e rastlamak, ile karşılaşmak run after peşinden koşmak run against çatmak, uğramak, çarpmak, aksine gitmek run aground karaya oturmak run along gitmek run amok cinnet getirmek, sapıtmak run around with birlikte dolaşmak run around birlikte gezmek, takılmak run away with çalmak, aşırmak, kolayca kazanmak, yenmek run away kaçmak, kaçıp gitmek run counter to taban tabana zıt olmak run down (arabayla) çarpmak, koşup yakalamak, yorgun, özet run for election saylavlar için adaylığını koymak run for one's life can korkusuyla kaçmak run idle boşa dönmek, avara çalışmak run in the blood mayasında olmak run in yakalamak, tutuklamak, birleştirmek run into a stone wall çıkmaza girmek run into debt borca girmek, borçlanmak run into each other çarpışmak run into the ground aşırı çalışmaktan yorulmak run into the jaws of death eceline susamak run into -e çarptırmak, -e çarpmak, -e rastlamak run off kaçmak, akıtmak, yayınlamak, basmak run on a shoe-string az parayla işletmek run on devam etmek, sürmek, (zaman) geçmek run out of money parasız kalmak run out of steam sıfırı tüketmek, pili bitmek run out of -i tüketmek, bitirmek, bitmek, tükenmek run out on -i yüzüstü bırakmak, terk etmek run out tükenmek, bitmek, (süre) bitmek, -siz kalmak run over taşmak, (arabayla) ezmek, çiğnemek run rings round birini cebinden çıkarmak run riot meydanı boş bulmak, coşmak" }, { "text": "run sb ragged canını çıkarmak, çok yormak run short of yetmemek, tükenmek run short kıtlığını çekmek, azalmak, kısalmak run the risk of göze almak run through göz gezdirmek, tekrarlamak, harcamak, saplamak run to seed tohuma kalkmak run to waste israf olmak, ziyan olmak run to (pul) yeterli olmak, -e eğilimi olmak run up against göğüs germek run up (bayrak) çekmek, (borca/vb.) girmek run wild cirit atmak, başıboş kalmak, azmak run koşmak, yüğürmek, kaçmak, çabuk gitmek, çabuk yürümek, seğirtmek, koşturmak, yarıştırmak, koşma, koşu, yarış, gidilen ya da koşulan mesafe, yolculuk, balık sürüsü, akış, seyir, cereyan, istek, rağbet, serbestçe kullanma ya da dolaşma, çeşit, sınıf, ard arda geliş, devam, çay, dere, (çorap) kaçık, kaçan yer, çevresi kapalı hayvan barınağı run-of-the-mill tekdüze, sıradan, özelliksiz, bayağı run-proof kaçmaz runaway inflation tehlikeli enflasyon runaway kaçan kimse, kaçak, kaçak, denetimden çıkmış, kontrolden çıkmış, denetimsiz, gizli rundle merdiven basamağı rung el merdiveni basamağı runic runik yazı, kalın ve koyu yazı runlet çay, derecik runnel dere, küçük akarsu runner koşucu, kızak demiri runner-up ikinci gelen kimse running board marşpiye, basamak running debts sabit borçlar running expenses genel giderler running gear hareket dişlisi running light seyir feneri running sand akıcı kum, hareketli kum, serbest kum running shoes koşu ayakkabısı running speed işleme hızı, hareket hızı running water içme suyu running koşma, koşu, koşan, sürekli, üst üste, akan, akar, işlek, genel, içinde bulunulan, kaygan, oynar, cari, arka arkaya, üst üste running-in rodaj runny cıvık, sulu, (göz/vb.) sulu runoff akış, akma, şerbet runs (the ile) ishal, amel runt çelimsiz hayvan runway light pist ışığı runway uçak pisti rupee (Hindistan/Pakistan/Sri Lanka/Nepal/Mauritius ve Maldive Adaları'nın) para birimi, rupi rupture point kopma çekidi rupture strength kırılma dayanımı, kopma dayancı rupture kırılma, kopma, yırtılma, fıtık, koparmak, kırmak, yırtmak, fıtık etmek rural area kırsal kesim rural development kırsal gelişme rural dwelling kırsal konut rural exodus köyden" }, { "text": "kente akın rural population kırsal nüfus rural road köy yolu rural kırsal ruralization kırsallaşma, kırsallaştırma ruralize köy hayatına alıştırmak, köy hayatına alışmak ruse hile, dalavere, oyun, kurnazlık, numara rush hour işe gidiş-geliş sögenleri rush of activities faaliyet telaşı, aldıraşlık rush order acele sipariş rush acele etmek, aşıkmak, koşmak, seğirtmek, acele ettirmek, koşturmak, aceleyle/baştansavma yapmak, aceleye getirmek, sıkboğaz etmek, sıkıştırmak, saldırmak, üstüne çullanmak, atılmak, tullanmak, acele, telaş, itip, kakma, saldırı, hamle, üşüşme, rağbet, talep, istek, hasırotu, saz rushes günlük çekim rushlight saz mumu rusk peksimet russet kırmızımsı kahverengi Russia leather sahtiyan, Rus meşini Russia turnip şalgam Russia Rusya Russian leather sahtiyan Russian Rus, Rusça rust inhibitor pas önleyici rust prevention pas önleme rust remover pas giderici rust pas, pas rengi, paslanmak, paslandırmak rust-free paslanmaz rustic kırlara, köylere ilişkin, kırsal, kaba, kaba saba, taşralı, kentçi, hödük rusticate köyde yaşamak, sade bir yaşam sürmek rustication köyde yaşama rusticity köylülük rustiness paslılık rustle up bulmak, çabucak hazırlayıvermek rustle hışırtı, hışırdamak, hışırdatmak, (at/sığır/vb.) çalmak rustler at hırsızı rustless passız rustproof paslanmaz rusty paslı, (konusunu) unutmuş, unutulmuş, paslanmış rut (özellikle geyik ve benzeri hayvanlarda) cinsel kızgınlık, azgınlık dönemi, tekerlek izi rutabaga şalgam ruth acıma, merhamet ruthenium rutenyum rutherfordium rutherfordyum ruthless acımasız, zalim, amansız, merhametsiz, insafsız ruthlessness acımasızlık, insafsızlık, insafsızlık rutile rutil rutty derin tekerlek izi bulunan, çukurlu rye bread çavdar ekmeği rye grass çayır otu rye whisky çavdar viskisi rye çavdar ryegrass delice, acımık, karamuk ryot Hint çiftçisi Sabbath (Hıristiyanların pazar/Yahudilerin cumartesi günü olan) dinsel tatil günü sabbath-day's journey kısa yolculuk sabbatical gezmek ya da öğrenim amacıyla işten alınan verginli izin, (izin) verginli saber bkz.sabre sable samur, samur kürk sabot tahta papuç sabotage baltalama, sabotaj, baltalamak, sabote etmek saboteur sabotajcı sabre süvari kılıcı sabulous kumlu sac kese saccate kese şeklinde saccharate sakarat saccharic acid sakarik asit saccharic sakarin ile ilgili, sakarik saccharide sakarit saccharification şekere çevirme" }, { "text": "saccharify şekere çevirmek saccharimeter şekerölçer, sakarimetre saccharimetry şekerölçüm, sakarimetri saccharin sakarin saccharine çok tatlı, aşırı tatlı saccharose sakaroz saccule kesecik sacculus kesecik sachet (içindeki nesne bir defada kullanılıp biten) küçük plastik kutu/torba sack çuval, torba, kahverengi büyük kesekağıdı, bir çuval dolusu miktar, çuval benzeri giysi, bol ve biçimsiz giysi, (İİ) kovma, sepetleme, işten atma, (Aİ) yatak, işten atmak, kovmak, sepetlemek, yağma, çapul, talan, (bir kenti) yağma etmek, yağmalamak, talan etmek sackcloth çuval bezi, çul sacking çuval bezi sacral kuyruksokumu sümüğüne ait sacred cow eleştirilemez fikir sacred dinî, mukaddes sacredness mukaddeslik sacrifice kurban, özveri, fedakârlık, kurban etmek, feda etmek, uğrunda harcamak, gözden çıkarmak, zararına satmak sacrificial kurbanla ilgili, kurban edilen, kurbanlık sacrosanct çok önemli, mukaddes sacrum sakrum, kuyruksokumu sümüğü sad sack miskin sad üzgün, üzüntülü, gussalı, kederli, hüzünlü, acınacak, hazin, acıklı, üzücü sadden üzmek, üzülmek saddle backed beli çökük saddle joint sırtlı kenet saddle key bindirme kama saddle roof beşik çatı saddle eyer, semer, sele, oturak, (koyun/vb.) sırtın alt ucundan kesilmiş et, bel, boyun, eyerlemek, eyer ya da semer vurmak, (tatsız bir iş) vermek, yüklemek saddlebag eyer çantası, heybe, (bisiklet/vb.) sele çantası saddler saraç saddlery saraçlık, saraçhane sadism sadizm sadist sadist sadistic sadistçe, sadist sadly mistaken büyük yanılgıya düşmüş sadly üzüntüyle, ne yazık ki sadness keder, üzüntü, gam, neşesizlik sadomasochism sadomazoşizm safari safari safe and sound sağ salim safe area güvenli alan safe custody charge saklama vergini, depo vergini safe custody kasa, depo, saklama safe deposit box kiralık kasa safe deposit kasa dairesi, çelik kasa safe guard himaye, muhafız, teminat, garanti, korumak, himaye etmek, temin etmek safe load güvenli yük, emniyetli yük safe port güvenli liman safe güvenlikte, emniyette, emin, sağlam, güvenilir, güvenilir, önemli, ihtiyatlı, tehlikesiz, atlatmış, kurtulmuş, kesin, olumlu sonuçlanacağı kesin, kasa, yiyecek dolabı safe-conduct geçiş izni safeguard koruyucu şey, koruma, korunma, koruyucu, korumak, avaylamak safeguarding duty koruyucu gümrük resmi" }, { "text": "safekeeping koruma, saklama, korunma, saklanma, güvenlikte olma safelight karanlık oda ışığı safely emniyetle safeness emniyet safety belt emniyet kemeri safety bolt emniyet cıvatası safety brake emniyet eğleci safety catch kabza emniyet mandalı safety chain emniyet zinciri, kar zinciri safety circuit emniyet devresi safety device emniyet tertibatı safety factor emniyet faktörü safety fence korkuluk, bariyer safety fuse emniyet tapası, sigorta safety glass dağılmaz cam, kırılmaz cam safety goggles emniyet gözlüğü, koruyucu gözlük safety island rofüj, emniyet adası safety lamp emniyet lambası, güvenlik ışıtacı safety lock emniyet kilidi safety match emniyet kibriti safety measure emniyet tedbiri safety measures güvenlik önlemleri safety pin emniyet pimi, çengelliiğne safety rail korkuluk safety razor tıraş makinesi safety rod emniyet çubuğu safety stripe rofüj, ortakaldırım safety switch emniyet şalteri safety tyre emniyet lastiği safety valve güvenlik subapı, emniyet supabı safety güven, güvenlik, tehlikesizlik, emniyet saffian bir tür deri safflower oil yalancısafran yağı safflower yalancısafran, papağanyemi saffron safran sag eğilmek, bükülmek, çökmek, sarkmak, bel vermek, (neşe/mutluluk/vb.) azalmak, kaybolmak, kaçmak, çöküntü, eğilme, bel verme, sarkma saga destan sagacious akıllı, sağ görülü sagacity anlayış, sağgörü, dirayet, öngörü sage akıllı, ağırbaşlı, bilge, bilge, adaçayı saggy sarkık Sagittarius Yay (burcu) sagittate ok başı biçiminde sago hintirmiği, sag said adı geçen, sözü edilen sail under false colours kuzu postuna bürünmek sail yelken, yelkenli, yelkenli gezintisi, deniz yolculuğu, yeldeğirmeni kanadı, yelkenli, gemi, /vb.ile gitmek, su üzerinde seyretmek, gitmek, (yelkenli/gemi/vb.) yönetmek, götürmek, yelken açmak, yola çıkmak, süzülmek, kolayca geçmek sailboard rüzgâr sörfü sailboat yelkenli kayık sailcloth yelken bezi sailer yelkenli gemi sailing boat yelkenli kayık sailing orders sefer talimatı sailing ship yelkenli gemi sailing vessel yelkenli gemi sailing gemicilik, yelken kullanma, yelkencilik, deniz yolculuğu, sefer sailmaker yelkenci sailor denizci, gemici, bahriyeli, denizci sainfoin evliyaotu, eşekotu saint aziz, evliya, ermiş, eren sainted merhum, ölmüş saintlike evliya gibi, çok sabırlı saintliness azizlik sake hatır, amaç, not for" }, { "text": "the sake of money sal ammoniac nışadır, amonyum klorür sal tuz salability satılabilme salable satılabilir salacious açık saçık, müstehcen salacity şehvet salad days gençlik çağı salad dressing salata sosu salad salata salamander semender salami salam salaried employee aylıkçı salaried staff aylıkla çalışan personel salaried aylıklı, aylık vergin alan/veren salary account maaş hesabı salary roll aylık bordrosu, maaş bordrosu salary scale aylık skalası, maaş baremi salary aylık, maaş sale at retail perakende satış sale by auction artırmayla satış sale by description tanımlama ile satış sale by sample numuneyle satış sale for cash peşin satış sale of shares esham plasmanı sale on account kredili satış sale on credit taksitli satış, veresiye satış sale price satış fiyatı sale satış, satım, sürüm, istek, talep, indirimli satış, indirim, açık artırma, mezat saleable satılabilir, satışı kolay saleroom açık artırma ile satış yapılan yer, mezat salonu sales account satış hesabı sales agent satış acentesi sales budget satış bütçesi sales contract satış kontratı, satış sözleşmesi sales department satış bölümü sales engineer satış mühendisi sales girl tezgâhtar kız sales lady bayan tezgâhtar sales letter satış mektubu sales manager satış müdürü sales promotion satış promosyonu sales sample eşantiyon sales slip satış fişi sales talk esnaf ağzı, satıcı ağzı sales tax satış vergisi sales technique satış tekniği sales warranty satış garantisi sales satışla ilgili, satış salesclerk tezgâhtar saleslady bayan tezgâhtar salesman satıcı, satış memuru salesmanship satıcılık saleswoman satıcı, satış memuresi salicin salisin salicyl salisilik asidin kökü salicylate salisilat salicylic acid salisilik asit salicylic salisilik salience dikkati çekme, çıkıntı, göze çarpma saliency çıkıntı, göze çarpma salient göze çarpan, ilginç, çarpıcı, önemli, belirgin saliferous tuzlu, tuz içeren salina tuzla, tuzlu bataklık, tuz madeni saline tuzlu, tuzla ilgili salinity tuzluluk salinometer salinometre, halometre, tuzölçer saliva tükürük, salya salivary gland tükürük bezi salivary glands tükürük bezleri salivary tükürük getiren, salya ile ilgili salivate tükürük salgılamak," }, { "text": "ağzı salyalanmak salivation tükürük salgılama sallow (ten) soluk, sağlıksız, bodur söğüt sally port çıkış kapısı sally çıkış hareketi, çemberi yarma, saldırı, nükteli söz, nükte, gezme, dolaşma, gezinti salmon trout kırmızı etli alabalık salmon som balığı salol salol salon salon saloon büyük araba, bar, meyhane, salon bar saloonkeeper bar patronu salsify tekesakalı çiçeği salt away ilerisi için para biriktirmek salt bath tuz banyosu salt content tuz içeriği, tuz muhtevası salt dome tuz domu, tuz tümseği salt fish tuzlu balık salt lake takır, tuzlu göl salt marsh tuz bataklığı salt meadow tuzlak salt out tuzla çöktürmek salt pit tuz madeni salt solution tuz çözeltisi, tuzlu eriyik salt spring tuzlu su kaynağı salt tuz, milh, tuzluk, tat, tat tuz, çeşni, heyecan verici şey, ilginç şey, tuz koymak, tuzlamak, tuzlayarak saklamak, heyecan katmak, ilginçleştirmek, renklendirmek, tuzlu, tuzlanmış salt-water deniz suyuna ait saltation hoplama, sıçrama, fırlayış, ani değişiklik saltcellar tuzluk salted tuzlu saltern tuzla saltiness tuzluluk saltless tuzsuz, tatsız, nüktesiz saltpan tuzla saltpeter güherçile saltshaker tuzluk saltwater fish tuzlu su balığı saltwater tuzlu suya ait, deniz suyuna ait saltworks tuzla salty tuzlu, tuzlanmış salubrious sağlığa yararlı, sağlıklı, iyi, yakşı salubrity sağlık, sağlamlık salutary etkileyici, geliştirici, akıllandırıcı, ders verici salutation selamlama, selam salute selamlamak, selam vermek, top ya da bayraklarla selamlamak, karşılamak, selam, selam verme, selamlama, karşılama salvable kurtarılabilir salvage crane kurtarma vinci salvage lorry kurtarma kamyonu salvage vessel kurtarma gemisi salvage work kurtarma çalışması salvage (yangından/batan gemiden/vb.) mal kurtarma, kurtarılan mal, kurtarma parası, (yangından/kazadan) kurtarmak salvation kurtarma, kurtarılma, kurtuluş, selamet, kurtarıcı salve merhem, rahatlatmak, yatıştırmak salver gümüş tepsi salvia ateş çiçeği salvo (selamlama/vb.amacıyla) yaylım ateş, top ateşi, salvo salvor kurtarıcı Samaritan Samiriyeli samarium samaryum samba samba same here ben de, aynen same to you sana da, size de, aynen same aynı, aynı şey, aynısı, aynı şekilde sameness aynılık, benzerlik, sıkıcılık, tekdüzelik, monotonluk Samian Sisam adasına" }, { "text": "ait samite altın veya gümüşle dokunmuş ipekli kumaş samlet yavru alabalık Samos Sisam adası Samothrace Semadirek adası samovar semaver sample bottle numune şişesi sample size numune büyüklüğü sample örnek, model, mostra, örneklemek, örnek seçmek, örnek olarak denemek, tatmak, tadına bakarak kalitesini saptamak sampler numune alıcısı, pancar delici sampling error örnekleme hatası sampling spoon numune kaşığı sampling tube numune tüpü sampling örnekleme, numunelik, seçme, numune alma samurai Japon savaşçısı, samuray sanatarium bkz.sanatorium sanative sağlığa yararlı, şifa verici, sağlığa faydalı sanatorium sanatoryum, sağlıkevi sanatory şifa verici, sağlığa faydalı sanctification kutsama sanction onay, onaylama, izin, kabul, tasdik, yaptırım, ceza, onaylamak, uygun görmek, tasdik etmek, kabul etmek, izin vermek sand asphalt kum asfaltı sand bath kum banyosu sand box kum kutusu sand catcher kum tutucu sand filter kum filtresi sand fly tatarcık sand grouse bağırtlak, istep tavuğu, çöl tavuğu sand martin kum kırlangıcı sand pit kum ocağı sand pump kum pompası sand screen kum eleği sand smelt gümüş balığı, platerina sand kum, (ç.) kumsal, kumlu çimerlik, plaj, (ç.) kum saatiyle ölçülen zaman, kum serpmek, kumla örtmek, zımparalamak, zımparayla düzeltmek sand-dune kumul sandal sandal, sandalet, burnu açık terlik sandalwood sandal ağacı, kahverengi tonda bir renk sandbank kumsal sandbar kıyı dili, kıyı kordonu, sahil kordonu, sığlık sandblast kum püskürtmek, kum püskürterek temizlemek sandbox kumluk sandcastle kumdan yapılan kale sander zımpara makinesi sanderling deniz çulluğu sandfly fever tatarcık humması sandfly tatarcık sandglass kum saati sandiness kumlu olma sanding machine zımpara kılgası sandpaper zımpara kâğıdı, zımparalamak sandpiper su çulluğu sandpit (uşaklar için) kum havuzu sands kumsal, çimerlik sandstone kumtaşı sandstorm kum fırtınası sandwich film sandviç film sandwich sandviç, sandviç yapmak, iki şeyin arasına sıkıştırmak sandy marl kumlu marn sandy kumlu, (saç) kum rengi sane aklı başında, akıllı, makul, mantıklı, akla yatkın saneness akıllılık sanforizing sanforizasyon sangfroid özüne hakimiyet, özdenetim, soğukkanlılık sanguification kan oluşumu sanguinary (savaş/vb.) kanlı, kana susamış," }, { "text": "kan dökücü, zalim sanguine umutlu, iyimser, ümitli, neşeli, kan renginde, kırmızı sanguineous sanguin sanidine sanidin sanies kanlı irin sanitarian sağlıkla ilgili sanitarium sanatoryum sanitary napkin âdet bezi sanitary towel âdet bezi sanitary sağlığa ilişkin, sağlıkla ilgili, sağlıksal, temiz, sağlıklı, sıhhi sanitation sağlık koruma sanitize sterilize etmek sanitorium bkz.sanatorium sanity akıl sağlığı sanserif düz harfler sap besisuyu, özsu, canlılık, dirilik, güç, aptal, lağım, sıçanyolu, sıçanyolu kazmak, temelinden yıkmak, altını kazmak, çökertmek, azaltmak, zayıflatmak sapid lezzetli, çekici, sevimli, tatlı sapidity çeşni, tat, tatlılık sapience akıl, zekâ sapling fidan, delikanlı saponaceous sabun gibi, sabunlu saponifiable sabunlaşır, sabunlaşabilen saponification sabunlaşma saponify sabunlaşmak, sabunlaştırmak saponin saponin saponite saponit sapphire gökyakut, safir, mavi renk sapphirine safirin sappy özlü, güçlü, hareketli, (Aİ) aptalca, saçma, aşırı derecede romantik, fazla duygusal sapro- (önek) çürük saprogenic çürüten, çürümüş maddede yetişen saprophile çürükçül, saprofit saprophyte çürükçül, saprofit saprophytic çürükçül, saprofit sapwood yalancı odun, kabuk altı tabakası sarcasm acı alay, küçümseme, alay, iğneleme sarcastic iğneleyici, alaylı, küçümseyici sarcolemma kas zarı sarcoma sarkom sarcophagous etobur sarcophagus lahit sarcoplasm sarkoplazma sard bir tür kuvars sardine sardalya sardonic acı, alaylı, şeytanca sardonyx kırmızı akik sari sari, Hint kadınlarının giysisi sartorial terziliğe ait sash kuşak, pencere çerçevesi Satan şeytan satanic şeytan gibi, şeytanla ilgili, şeytani, zalim, acımasız, melun satanism şeytana tapma satchel sırtta taşınan okul çantası sate gidermek, tatmin etmek, doyurmak, tıka basa yedirmek sateen saten taklidi pamuklu kumaş satellite broadcast uydu yayını satellite communications uydu iletişimi satellite computer uydu bilgisayar satellite office uydu şube satellite station uydu istasyonu satellite television uydu sınalgısı satellite town uydukent satellite uydu, yapay uydu, bağımlı ülke satiable doyurulabilir satiate doyurmak, tatmin etmek, tam doyuma ulaştırmak, tıka basa yedirmek, bıktırmak, usandırmak satiety doymuşluk, tokluk satin wood Hint ağacı satin saten, atlas satinet satinet satinwood Hint ağacı satiny saten gibi parlak satire taşlama, yergi, yerme, hiciv satirical taşlamalı, yergili, yerici, hicivli satirist" }, { "text": "taşlamacı, yergi yazarı, hicivci satirize taşlamak, yermek, hicvetmek satisfaction memnunluk, memnuniyet, hoşnutluk, tatmin, doyum, tazmin, ödeme satisfactory doyurucu, tatmin edici, memnun edici, yeterli, elverişli satisfy memnun etmek, hoşnut etmek, sevindirmek, doyurmak, tatmin etmek, gidermek, karşılamak, -e uymak, yetmek, inandırmak, ikna etmek satisfying doyurucu, tatmin edici satsuma bir tür ufak portakal, satsuma saturable doyurulabilir saturant doyuran, emici şey saturate doyurmak, doymuş hale getirmek, ıslatmak, sırılsıklam etmek, (kafasını) iyice doldurmak, sindirmek, yutmak, iyice doldurmak saturated compound doymuş bileşik saturated layer doymuş tabaka saturated solution doymuş çözelti, doygun çözelti saturated doymuş, doygun saturation point doyma çekidi saturation doyma, doygunluk, doyum Saturday cumartesi, şembe Saturn Satürn saturnalia sefahat âlemi, cümbüş saturnine gülmez, soğuk, asık suratlı satyr gövdesinin yarısı insan yarısı teke olan tanrı, satir, şevhet düşkünü adam satyriasis şehvete düşkünlük sauce salça, sos, terbiye, yüzsüzlük, arsızlık, pişkinlik, şımarıklık, küstahlık, saygısızlık, küstahça karşılık vermek, yüzsüzlük etmek, arsızlık etmek saucepan kulplu tencere saucer çay tabağı, fincan tabağı sauciness sırnaşıklık, yüzsüzlük, saygısızlık saucy saygısız, terbiyesiz, küstah Saudi Arabia Suudi Arabistan sauna sauna saunter sallana sallana yürümek, aylak aylak gezinmek, tembel tembel gezinmek sausage roll sucuklu sandviç sausage sucuk, sosis savage yabanıl, yabani, vahşi, yırtıcı, canavar ruhlu, acımasız, zalim, vahşi, çok sinirli, öfkeli, tepesi atmış, gözü dönmüş, vahşi adam, zalim, acımasız, gaddar adam, saldırıp ısırmak, paralamak, parçalamak savagery acımasızlık, merhametsizlik, vahşilik savanna ağaçsız büyük ova, bozkır, savan savannah bkz.savanna savant bilgin, alim save face zevahiri kurtarmak save for hariç save on israfından kaçınmak, idareli kullanmak save one's breath çenesini yormamak save one's skin postu kurtarmak save kurtarmak, (pul) biriktirmek, artırmak, korumak, saklamak, idareli kullanmak, kazanmak, saklamak, ayırmak, korumak, -den başka, hariç save-all şerbet tutucu saver kurtarıcı, korucuyu, para biriktiren kimse saving fund tasarruf sandığı saving koruma, kurtarma, tutum, tasarruf, kurtarıcı, koruyan, tutumlu, bkz.save savings account tasarruf hesabı savings bank tasarruf bankası, tasarruf sandığı, tasarruf bankası savings bond tasarruf" }, { "text": "bonosu savings deposit tasarruf mevduatı savings rate tasarruf oranı savings birikmiş para, tasarruf saviour kurtarıcı savoirfaire beceri, maharet savor bkz.savour savory (Aİ) bkz.savoury savour tat, lezzet, çeşni, koku, ilginçlik, tadını çıkarmak, hoşlanmak savourless tatsız savoury (et/peynir/sebze/vb.) çok tatlı olmayan, hoş, küçük tuzlu yiyecek savoy bir tür kış lahanası, kıvırcık lahana savvy çakmak, çakozlamak, işi uyanmak, ustalık, beceriklilik saw blade testere ağzı saw file testere eğesi, üç köşeli eğe saw horse testere tezgâhı saw log kereste kütüğü, kereste tomruğu saw pit bıçkı çukuru saw set çapraz, testere çaprazı saw testere, bıçkı, testere ile kesmek, doğramak, biçmek, atasözü, özdeyiş sawbones cerrah sawdust talaş sawfish testere balığı sawfly yaprakarısı sawmill bıçkı fabrikası sawtooth testere dişi sawyer bıçkıcı saxifrage taşkırançiçeği saxophone saksafon say one's piece diyeceğini demek say right to sb's face yüzüne karşı söylemek say the word izin vermek, onaylamak, bırakmak say uncle pes demek say demek, söylemek, okumak, varsaymak, farzetmek, tutmak, söz söyleme/karar verme hakkı/ gücü, söz sahibi olma saying söz, özdeyiş, atasözü scab yara kabuğu, greve katılmayan/grevcilerin işini yapan işçi, grev kırıcı scabbard (kılıç/vb.) kın scabbiness kabukluluk, uyuz scabies uyuz scabious uyuzlu, uyuzotu scabrous kabuk bağlamış, pürüzlü, açık saçık scaffold yapı iskelesi, darağacı scaffolding yapı iskelesi malzemesi scagliola alçıdan yapılmış mermer taklidi scalage çekme payı scalar skaler, sayıl, yönsüz, basamaklı scald haşlamak, kaynar su ya da buharla temizlemek, (süt/vb.) kaynatmak, haşlanma sonucu oluşan yanık scalding trough haşlama teknesi scale buying toptan satın alma scale insect kabuklu bit scale off pul pul dökülmek scale terazi gözü, kefe, ç.tartı, terazi, ölçek, taksimat, bölüntü, ölçü, çap, cetvel, gam, skala, ıskala, derece, kademe, balık/yılan/vb.pulu, taş, kefeki, tortu, tırmanmak, çıkmak, tartmak, (belli bir orana göre) artırıp düşürmek, dengelemek scale-of-ten ondalık skala scale-of-two ikili skala scaled pullu, orantılı scaleless pulsuz scalene cone eğik koni scalene muscle skalen kası, kaburgaları kaldıran kas scalene triangle çeşitkenar üçgen scalene çeşitkenar" }, { "text": "scaler kantarcı, kazıyıcı scales tartı, terazi scaling pullarını çıkarma, yükselme scall kepek scallion yeşil soğan scallop tarak, tarak kabuğu şeklinde oya scallywag başbelası, haylaz, yaramaz scalp kafa derisi, kafa derisini yüzmek, karaborsa bilet satmak scalpel küçük bıçak, skalpel, bistüri scaly pulsu, kabuksu scam dolap, sahtekârlık, kelek, fırıldakçılık, fırıldak, kelekbazlık, deleduzluk scamp hızla koşmak, kaçmak, seğirtmek scamper koşuşturmak scampi büyük karides (yemeği) scan inceden inceye gözden geçirmek, iyice incelemek, süzmek, şöyle bir göz gezdirmek, göz atmak, üstünkörü bakmak, dizeleri duraklara ayırmak scandal skandal, rezalet, kepazelik, kara çalma, iftira, dedikodu scandalize rezalet çıkarmak, mahcup etmek scandalous rezil, kepaze, lekeleyici, utanılacak Scandinavia iskandinavya Scandinavian İskandinavyalı, İskandinavya'ya ilişkin, İskandinav scandium skandiyum scanner tarayıcı, saner scanning coil tarama bobini scanning disk tarama diski scanning line tarama çizgisi, tarama satırı scanning tarama scant az, kıt, zar zor yeten scanties bayan külotu scantiness kıtlık, yetersizlik, kifayetsizlik scantling küçük kereste scanty az, yetersiz, kıt scape sütun gövdesi, yapraksız çiçek sapı, duyarga scapegoat başkasının suçunu yüklenen kimse, şamar oğlanı, abalı scapula küreksümüğü scapular küreksümüğüyle ilgili scar yara izi, yara izi bırakmak scarab bokböceği scarce commodity nadir bulunur mal scarce nadir, seyrek, az bulunur, kıt scarcely güç bela, anca, zar zor, hemen hemen hiç, pek az scarceness kıtlık, nadirlik, azlık scarcity azlık, kıtlık scare away korkutup kaçırmak scare off korkutup kaçırmak scare stiff ödünü patlatmak scare the living daylights duman attırmak out of scare ani korku, ürkü, panik, korkutmak, korkmak, (off/away ile) korkutup kaçırmak, korkutucu, korkunç scarecrow bostan korkuluğu scared korkan, korkmuş scarf eşarp, atkı, kaşkol scarfing kusur yakma scarification deriyi kazıma scarifier tırmık, kazıcı scarify kazımak, (toprağı) taramak, canını yakmak scarlatina kızıl scarlet fever kızıl scarlet woman orospu, yosma scarlet al, kırmızı scarp uçurum, bayır, dikine kesmek scarped dik, sarp scary korkutucu, ürkütücü, korkunç scathe zarar, yara, zarar vermek, yaralamak scatheless zararsız scathing sert, kırıcı scatological müstehcen, açık saçık" }, { "text": "scatology açık saçık yazılar scatter diagram saçılım diyagramı, saçılım çiziti scatter to the winds çarçur etmek scatter saçmak, serpmek, dağıtmak scatterbrain unutkan, dağınık kafalı kimse scattered dağınık, yayılmış scattering saçma, serpme, saçılma, saçılım scatty (İİ) hafif kaçık, üşütük, düşünmeden hareket eden, dikkatsiz, unutkan scavenge çöp karıştırmak, işe yarayacak şeyler aramak/bulmak, (hayvan) leş yemek scavenger beetle leşle beslenen böcek scavenger leş yiyen hayvan, çöp karıştıran kimse scavenging çürük gaz çıkarılması scenario senaryo scenarist senarist scene painter sahne dekoru ressamı scene sahne, olay yeri, sahne, keste, dekor, mizansen, görünüm, manzara, olay, rezalet, patırtı, olay, heyecan scenery görünüm, manzara, sahne dekoru scenic doğal manzaralı scenographic perspektif scent bag koku bezesi scent gland koku bezesi scent kokusunu almak, koklayarak izini aramak, kokusunu almak, sezmek, -den kuşkulanmak, koku ile doldurmak, güzel koku, av kokusu, parfüm, (hayvan) koku alma gücü, sezi scented kokulu scentless kokusuz scepter bkz.sceptre sceptic kuşkucu, şüpheci kimse, septik sceptical kuşkuculuğa ilişkin, septik, kuşkucu, şüpheci, kuşkulu scepticism kuşkuculuk, şüphecilik sceptre hükümdar asası schappe silk kamçıbaşı, şap ipeği, floret ipeği schedule bağdarlama, liste, cetvel, çizelge, (tren/otobüs/vb.) tarife, fiyat listesi, tasarlamak, planlamak, ileri bir tarih için gününü, sögenini saptamak, listeye kaydetmek, tarifesini yapmak scheduled departure sögeninde hareket scheduled flight tarifeli uçuş scheduled maintenance bağdarlamalı bakım schema şema schematic diagram şematik diyagram schematic şematik, jüyeli schematize şema ile göstermek scheme entrika, dolap, dalavere, plan, joba, tasarı, entrika düzenlemek, dalavere yapmak, dolap çevirmek, tasarlamak, plan kurmak, düzenlemek schism bölünme, bölüntü, hizip, hizipleşme schist şist, yaprakkayaç, kiltaşı schistosity yapraklanma, şistiyet schizo (önek) bölme schizoid şizoid, içe kapanık schizophrenia şizofreni schizophrenic şizofrenili, şizofren schlep çekmek, sürüklemek schmaltz aşırı duygusallık, fazla hassaslık schnitzel şnitzel, dana kotlet scholar çok bilgili kimse, bilgin, burslu öğrenci, tahsilli kimse scholarly bilgili scholarship derin bilgi, bilginlik, ciddi çalışma, tekaüt, burs scholastic okullara ve öğretime ilişkin, skolastik, kılı kırk yaran school administration okul yönetimi school age" }, { "text": "okul çağı school bag mektep çantası school board okul yönetim kurulu School of Economics iktisat Bilimyurdu School of Medicine Tıp Bilimyurdu School of Political Siyasal Bilgiler Sciences School of Technology teknik okul School of Theology ilahiyat Bilimyurdu school report karne school tuition okul parası school year öğretim yılı school mektep, medrese, okul, ekol, bilimyurdu, birdem, öğretmek, yetiştirmek, eğitmek, balık sürüsü school-mate okul arkadaşı schoolbook ders kitabı schoolboy erkek öğrenci schoolfellow okul arkadaşı schoolgirl kız öğrenci schooling eğitim, öğretim schoolmaster erkek öğretmen schoolmate okul arkadaşı schoolmistress bayan öğretmen schoolroom sınıf, dershane schoolwork dersler, okul çalışmaları schooner iki direkli yelkenli, uskuna, uzun içki bardağı schorl siyah turmalin schreinerize ipek efekti vermek sci-fi bilim-kurgu sciatic siyatik sciatica siyatik science fiction bilimkurgu science of translation çeviribilim science bilim, ilim, bilgi scienter bilerek scientific explanation bilimlik açıklama scientific language bilim dili scientific method bilimlik yöntem scientific notation bilimlik gösterim scientific paper bilimlik yayın scientific research bilimlik araştırma scientific study bilimlik çalışma, ilmî çalışma scientific bilimlik, ilmî scientist bilgin, bilim adamı scimitar enli kılıç scintilla kıvılcım, zerre scintillate titreşerek parıldamak, kıvılcım saçmak, ışıldamak scintillation counter sintilasyon sayacı, kırpışım sayacı scintillation parıldama, ışıldama, sintilasyon, ışık titremesi scintillator sintilatör scion aşılık filiz, ağaç piçi scission kesme, yarma, ayrılma scissor makasla kesmek, kayırtmak scissors makas, kaycı scissure yarık sclera gözakı sclerenchyma sertdoku sclerogen bitki hücrelerinin iç kısımlarında birikmiş sert m scleroma sertleşmiş doku sclerosis doku sertleşmesi sclerotic dokusu sertleşmiş, sklerozla ilgili, gözakı, sklera sclerous katı, sert scoff at alay etmek, dudak bükmek scoff (at ile) ile alay etmek, gülmek, hapur hupur yemek scoffer alaycı scold azarlamak, paylamak, haşlamak, tanlamak scolding azar, paylama scolex bağırsak şeridinin başı scollop bkz.scallop sconce aplik, duvar şamdanı, bingi scone bir tür yağlı çörek scoop wheel kepçeli çark scoop kepçe, kaşık biçiminde cerrah aleti, (gazetecilikte) haber atlatma, vurgun, kepçeyle çıkarmak, (gazetecilikte) haber atlatmak scoot hızla" }, { "text": "koşmak, tabanları yağlamak, kaçmak, yüğürmek scooter küçük motosiklet, skuter, trotinet scope of authority yetki alanı scope anlama yeteneği, kavrama gücü, hareket serbestliği, fırsat, olanak, faaliyet alanı, alan, saha, konu scorbutic iskorbüt hastalığıyla ilgili scorch (güneş/vb.) yakmak, kavurmak, kurutmak, alazlamak, hafifçe yakmak, kavurmak, ateşe tutmak, (otomobil/vb.) çok hızlı gitmek, uçmak scorcher çok sıcak gün, cehennem scorching yakıcı, kavurucu score off morartmak, ağzının payını vermek score çizgi, kertik, çentik, işaret, sıyrık, sayı, puan, skor, neden, sebep, hınç, hesap, kuyruk acısı, partisyon, hesap, günün olayları, aktüalite, yirmi sayısı, (sayı/puan) kazanmak, almak, (gol) atmak, skoru kaydetmek, çentmek, (başarı/zafer/ödül/vb.) kazanmak, elde etmek, (of/against/over ile) sözlerle atışmak, (arg.) sikişmek scoreboard puan tahtası, skorbord scoreless berabere scorer golcü, oyuncu, skorer, puanları kaydeden kimse scores of people çok sayıda insan, birçok kimse scoria cüruf, dışık, mucur scorn tepeden bakma, hor görme, küçümseme, hor görmek, tepeden bakmak, küçümsemek, tenezzül etmemek, reddetmek scornful hor gören, küçümseyen Scorpio Akrep Burcu scorpion akrep scot-free cezalanmadan, zarar görmeden scotch mist yoğun sis Scotch pine sarıçam scotch tape seloteyp, selobant scotch terrier iskoç teriyer köpeği Scotch Skoç viski, sonlandırmak, bitirmek, son vermek scotia oluk, taban oluğu Scotland Yard Londra Emniyet Teşkilatı Scotland İskoçya scotoma kör çekit Scotsman iskoçyalı Scottish İskoç, İskoçya'ya ilişkin scoundrel kurumsak, yaramaz, alçak, eclaf, kötü adam, hergele scoundrelly alçak, hain, habis scour out ovarak temizlemek, sürterek kazımak scour baştan başa dolaşmak, her tarafı dolaşarak karış karış taramak, (down/out/off ile) ovarak temizlemek, sürterek kazımak, (out ile) (su) aşındırmak scourge kırbaç, kamçı, bela, musibet, afet, felaket, dert, kamçılamak, kırbaçlamak, cezalandırmak, büyük zarar vermek, felaket getirmek, acı çektirmek scouring erozyon, oyulma scout plane keşif uçağı scout keşfe çıkmak, keşif için dolaşmak, arayışına çıkmak, aramak, keşif eri, öncü, gözcü, izci, ufak tiyatroları, oyunları izleyerek yetenekli yıldız adayaları arayan kimse, yıldız avcısı, keşif uçağı ya da gemisi, keşif, gözcülük scouting izcilik scoutmaster oymak beyi, izcibaşı scow" }, { "text": "salapurya, mavna scowl kaşlarını çatmak, tehditkâr bir şekilde bakmak, kaş çatma scowling kaş çatan scrabble (about ile) eşeleyip aramak, kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek, karalamak, bir tür sözcük türetme oyunu scragginess zayıflık, sıskalık scraggy sıska, bir deri bir sümük scram siktir olup gitmek, basıp gitmek, tüymek Scram! Haydi git! scramble çabucak tırmanmak ya da ilerlemek, dalaşmak, çekişmek, kapışmak, itişip kakışmak, karıştırmak, sırasını bozmak, yumurtanın akıyla sarısını karıştırarak pişirmek, tırmanma, ilerleme, kapışma, dalaşma, çekişme, itişip kakışma scran yiyecek scrap heap döküntü yığını scrap iron hurda demir scrap metal hurda maden scrap through yakayı kurtarmak scrap ufak parça, kırıntı, döküntü, ıskarta, cındır, kırık dökük eşya, artık, ç.yemek artıkları, ıskartaya çıkarmak, atmak, kapışmak, dalaşmak, atışma, kapışma, şamata, dalaş scrapbook albüm, koleksiyon defteri scrape along az parayla geçinmek scrape kazımak, kazıyarak çıkartmak, temizlemek, sıyırmak, sıyırtmak, sıyırıp geçmek, sürtmek, sürtünmek, hafifçe dokunmak, zar zor geçinmek, kıt kanaat geçinmek, güç bela idare etmek, zar zor başarmak, kılpayı kurtarmak, kazıma, sürtme, sıyrık, çizik, gıcırtı, çıkmaz, varta, çetin vaziyet, bela scraper loader kazar yükleyici scraper ring yağ sıyırma segmanı, silici halka scraper raspa, greyder scraping kazıma, raspalama, sıyırma, kazıntı, döküntü, çöp scrapper kavgacı kimse scrappy kavgacı scratch coat birinci sıva, kaba sıva scratch filter parazit süzgeci, hışırtı süzgeci scratch hardness kazıma sertliği, çizinti sertliği scratch out üstünü çizmek, karalamak scratch paper karalama kâğıdı scratch sb's back birine yağ çekmek scratch the surface ilk adımı atmak scratch tırmalamak, cırmak, çizmek, kaşımak, eşelemek, kurcalamak, (listeden) çıkarmak, tırmık, çizik, sıyrık, cızırtı, çıtırtı, kaşıma, derme çatma hazırlanmış şey scratch-pad memory karalama belleği, hızlı işlem belleği scratchiness kaşıntı verme scratchy (plak/kayıt/vb.) cızırtılı scrawl kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek, karalamak scrawny bir deri bir sümük, sıska scray deniz kırlangıcı screach acı haykırış, acı acı haykırmak, cırlamak scream bağırış, çığlık, feryat, komik kimse/şey, komedi, bağırmak, çığlık atmak, feryat etmek screamer çığlık atan kimse, manşet, bağıran kimse screaming" }, { "text": "haykıran, feryat eden, çığlık atan, göze çarpan scree cone döküntü konisi scree dağ eteğindeki taş/çakıl yığını screech acı bağırış, keskin çığlık, feryat, gıcırtı, ani eğleç sesi screed uzun ve sıkıcı konuşma/yazı screen brightness ekran parlaklığı screen cloth elek bezi screen credits jenerik screen factor ekran faktörü, ızgara katsayısı screen grid ekran ızgarası screen luminance ekran parlaklığı screen printing serigrafi, film baskısı screen perde, kafes, paravana, bölme, tahta perde, elek, kalbur, beyazperde, sinema endüstrisi, sinema, (sınalgı/vb.) ekran, elemek, sınamadan geçirmek, (from ile) korumak, saklamak, gizlemek, perdelemek, (film) göstermek, oynatmak, gösterime sokmak screened wiring blendajlı tesisat screening eleme, bölme, ayırma screenplay senaryo screw blade pervane kanadı screw bolt vidalı cıvata screw conveyor helezoni konveyör, sarmal taşıyıcı screw coupling vidalı kavrama screw die pafta lokması screw down vidalamak, vidayla sıkıştırmak, fiyat düşürmek screw head vida başı screw hook vidalı kanca screw in vidalamak, çevirerek sokmak screw jack vidalı kriko screw micrometer vidalı mikrometre screw nut cıvata somunu screw on vidalamak screw out of zorla almak, yolmak, sövüşlemek screw pile vidalı kazık screw pitch vida hatvesi, vida adımı, diş adımı screw plate pafta, vida lokması screw press vidalı pres, vidalı cendere screw propeller uskur, pervane screw socket vida yuvası, vida duyu screw spanner vida anahtarı screw tap vida kılavuzu screw thread vida dişi screw together vida ile birleştirmek screw up one's courage cesaretini toplamak screw up fiyat yükseltmek, sıçıp batırmak, bok etmek screw wrench ingiliz anahtarı screw vida, pervane, uskur, kâğıt külah, (İİ) maaş, vergin, gardiyan, (İİ) yaşlı, zayıf at, (İİ) cimri, pinti, kâğıt rulosu, sikiş, yatak arkadaşı, vidalamak, çevirmek, burmak, çevirerek sıkıştırmak, vida gibi dönmek, sıkışmak, (out of ile) zorla almak, yolmak, sövüşlemek, kazıklamak, dolandırmak, kab, sikişmek, kab, sikmek screwball garip kimse screwdriver tornavida, burga screwed vidalanmış, yivli, eğri büğrü, sarhoş screwy kaçık, çatlak, üşütük, tuhaf, cins scribble karalamak, çiziktirmek, çalakalem yazıvermek, karalama," }, { "text": "çiziktirme scribbler ikinci sınıf yazar, karalamacı scribe yazıcı scriber çizecek, işaretleme aleti scrim ince dokunmuş kumaş scrimmage itiş kakış, kavga, didişme, kör döğüşü, itişip kakışmak, döğüşmek scrimp dişinden tırnağından artırıp (pul) biriktirmek, -den tasarruf etmek, idareli kullanmak scrimshaw fildişi oyma işi scrip certificate geçici sertifika scrip geçici senet, para kesesi script el yazısı, alfabe, abece, senaryo scriptural yazı ile ilgili scriptwriter senaryo/oyun yazarı scrivener arzuhalci, noter scrivener's error daktilo hatası scrofula sıraca illeti scrofulous sıracalı scroll chuck matkap aynası scroll gear salyangoz çarkı scroll saw oyma testeresi scroll uzun ve kıvrımlı kâğıt belge scrollwork tomar şeklinde süs scrooge cimri, pinti, paragöz scrooping avivaj scrotal testis torbasıyla ilgili scrotum skrotum, testis torbası scrounge (off ile) otlanmak, çalışmadan/para vermeden almak scrounger otlakçı kimse scrub the slate clean geçmişe sünger çekmek scrub bodur çalılık, fundalık, fırçalamak, ovalamak, fırçalayarak ya da ovalayarak temizlemek, iptal etmek scrubber fırçalayıcı, gaz yıkama makinesi scrubby çalılık, fundalık, çalılarla kaplı, önemsiz, ufak, küçük, pis, pasaklı, dağınık scruff pis, pasaklı kimse scruffy pis, kirli, leş gibi, dağınık scrumptious nefis, leziz, enfes scrunch çatırdamak, çatırdatmak scruple vicdan, bilinç, vicdanı el vermemek, kaçınmak scrupulosity vicdanlılık, titizlik scrupulous vicdanının sesini dinleyen, vicdanlı, adil, dikkatli, titiz scrutineer oy sayım memuru scrutinize dikkatle bakmak, incelemek, dikkatle gözden geçirmek, ince eleyip sık dokumak scrutiny dikkatli inceleme, araştırma scuba diver balıkadam scuba oksijen tüplü dalma aygıtı scud hızla geçip gitmek scuff sürtmek, çizmek scuffle itişme, çekişme, kavga, itişip kakışmak scull tek kürek, tek kürekle yürütülen tek kişilik küçük sandal, kürekle küçük sandal sürmek sculler boynacı scullery bulaşıkhane scullion bulaşıkçı, aşçı yamağı sculptor yontucu, heykeltıraş sculptress kadın heykeltıraş sculpture yontuculuk, heykeltıraşlık, heykel sanatı, yontu, heykel, timsal, yontusunu yapmak, oymak scum of the earth ayak takımı, başbelası, ayaktakımı scum kir tabakası, kötü insan(lar), toplumun yüz karası scumble resmi donuklaştırmak scupper mahvetmek, içine etmek, (gemi/vb.) kasten batırmak scurf kepek, ölü" }, { "text": "deri scurfy kepekli scurrility ağız bozukluğu, küfürbazlık scurrilous küfürlü, sövgülü, kaba, kötüleyici scurry acele etmek, seğirtmek scurvy iskorbüt, adi, alçak, iğrenç, şerefsiz scutate kalkan şeklinde scutch ditmek, atmak, döverek temizlemek scutcher ditme makinesi, lifleme makinesi scuttle sıvışmak, tüymek, seğirtmek, (gemi) batırmak, kömür kovası, lumbar ağzı, lumbuz scythe tırpan, kerenti, (down/off ile) tırpanlamak sea anchor deniz demiri sea anemone deniz şakayığı sea bear beyaz ayı sea bream izmarit sea breeze deniz meltemi sea captain kaptan, süvari sea change ani ve köklü değişiklik sea chest gemici sandığı sea coast deniz kıyısı, sahil sea cock deniz valfı, deniz musluğu sea cow denizayısı, denizperisi sea cucumber denizhıyarı sea dog deniz kurdu sea elephant denizfili sea farming deniz tarımı sea foam lületaşı sea fog deniz sisi sea front sahil, rıhtım sea going açık denize çıkmaya elverişli(gemi) sea green açık mavimsi yeşil sea gull martı sea hog yunusbalığı sea horse denizatı sea kale deniz lahanası, yabani lahana sea level deniz seviyesi sea lily denizlalesi sea lion denizaslanı sea mark deniz işareti sea mile deniz mili sea moss deniz yosunu sea pollution deniz kirlenmesi sea power deniz gücü sea rover korsan sea salt deniz tuzu sea shell deniz kabuğu sea sickness deniz tutması sea trade deniz ticareti sea urchin denizkestanesi sea water deniz suyu, tuzlu su sea deniz sea-scorpion iskorpit seabed denizdibi seaboard (ülkenin) sahil kesimi, kıyı seaborne deniz tarafından taşınmış, getirilmiş seafarer gemici seafaring man gemici, denizci seafaring denizcilikle uğraşan seafood yenilebilen deniz ürünü seafowl denizkuşu seafront bir kentin deniz kıyısından bulunan bölümü, sahil, kıyı seagirt deniz tarafından çevrilmiş, denizle çevrili seagoing açık denize çıkmaya elverişli seagull martı, gagayı seahorse denizatı seal in içerde tutmak, mahsur bırakmak seal off girişi çıkışı engellemek seal sb's fate birinin kaderini çizmek seal fok, ayıbalığı, damga, mühür, conta, mühürlemek, mühür basmak, damgalamak, kesinleştirmek, karara bağlamak sealant dolgu macunu sealed mühürlenmiş," }, { "text": "deliksiz, tecritli sealegs denize alışkınlık sealer fok avcısı, mühürleyen kimse sealery fok avcılığı sealing wax mühür mumu sealing damgalama, mühürleme, conta sealskin fok derisi, fok kürkü seam welding dikiş kaynağı seam dikiş yeri, dikiş, bağlantı yeri, ek yeri, yara izi, kırışıklık, katman, tabaka, damar, dikmek seaman denizci, gemici, tayfa seamanship denizcilik, gemicilik seamless dikişsiz, kaynaksız, lehimsiz seamstress dikişçi kadın, kadın terzi seamy kötü, çirkin seance ruh çağırma toplantısı, toplantı, oturum seaplane deniz uçağı seaport liman kenti sear kurumuş, sararmış, yakmak, kavurmak, dağlamak, (etin dış tarafını) kızartmak search for aramak, aktarmak, izlemek search party arama ekibi search radar arama radarı search warrant arama emri search aramak, araştırmak, araştırmak, arama tarama yapmak, üstünü aramak, yoklamak, bakmak, dikkatle incelemek, arama, araştırma, yoklama, bakma searcher araştıran kişi, sonda searching araştırıcı, inceden inceye araştıran, sıkı, meraklı, keskin, içe işleyen, nüfuz eden searchlight ışıldak, projektör seascape deniz manzarası seashell deniz hayvanı kabuğu, balıkkulağı seashore deniz kıyısı, sahil seasick deniz tutmuş seaside deniz kıyısı, sahil season ticket abonman bileti season mevsim, süre, zaman, vakit, uygun zaman, dönem, devre, sezon, (with ile)yemeğe baharat koymak, çeşnilendirmek, yumuşatmak, şiddetini azaltmak, (odun) iyice kurutmak, (odun) kurumak, alıştırmak, deneyim kazandırmak, eğitmek seasonable mevsime uygun, yerinde, zamanında gelen seasonal closing out sale mevsim sonu satışları seasonal trade sezonluk ticaret seasonal work mevsimlik iş seasonal worker mevsimlik işçi seasonal mevsimlik seasoned (alanında) deneyimli, eğitilmiş seasoning baharat, çeşni, yemeğe tat katan şey seat adjustment koltuk ayarı seat belt emniyet kemeri seat pillar (bisiklet) sele mesnedi seat oturacak yer, oturak, iskemle, oturga, koltuk, orun, mevki, yer, merkez, ata oturuş biçimi, oturtmak, yerleştirmek, ...kişilik oturma kapasitesi olmak seating oturacak yer seawall sedde seaward denize doğru giden seawards denize doğru seawater deniz suyu seaway deniz trafiği, rota, (büyük gemilerin yüzmesine elverişli) arna, ırmak, su yolu seaweed deniz yosunu seaworthiness denize elverişlilik seaworthy (gemi) denize dayanıklı, yola çıkabilir sebaceous" }, { "text": "yağlı sebacic acid sebasik asit sebacic sebasik sec (şarap) sek secant kesen, sekant secateurs bahçıvan makası secatuers budama makası secede üyelikten çekilmek, ayrılmak secession üyelikten çekilme, ayrılma secessionist ayrılma yanlısı seclude inzivaya çekmek, başkalarından uzak tutmak secluded münzevi, içerlek, ıssız, tenha, gözden uzak seclusion inziva, bir köşeye çekilip yaşama second childhood bunaklık, ikinci çocukluk second class ikinci sınıf posta, (tren/vb.) ikinci mevki second hand saniye ibresi second lieutenant teğmen second mortgage ikinci derece ipotek second nature huy, tabiat, alışkanlık, âdet second quality ikinci kalite second rate ikinci sınıf second sight altıncı his, önsezi second ikinci, ket, saniye, an, göz kırpımı, kısa süre, ikinci derecede, diğer, öteki, öbür, yardımcı, muavin, (düello) tanık, (ç.) ikinci kalite mallar, ikinci vites, yardım etmek, bir öneriyi desteklemek, geçici olarak göreve getirmek second-best ikinci düzeyde, ikinci kalite second-degree ikinci dereceden, ikincil önemde secondariness ikincilik secondary bank ikincil banka secondary class ikinci sınıf secondary coil sekonder bobin, ikinci devre bobini secondary colour karışım rengi secondary education orta tahsil secondary feather kuşlarda ikinci kanat boğumunda çıkan tüyler secondary industry ikincil sanayi secondary language yazılı dil, kültür dili secondary market ikincil piyasa secondary mortgage ikinci derecede ipotek secondary planet gezegenin uydusu secondary root ikincil kök, yan kök secondary school ortaokul secondary ikinci derecede olan, ikinci gelen, ikincil, meyde secondly ikinci olarak secondment özel bir göreve getirme seconds counter kronometre seconds ıskarta mal, tapon mal secrecy sır saklama, ağız sıkılığı, gizlilik, gizli tutulma secret agent gizli ajan secret ballot gizli oylama secret service gizli sakçı teşkilatı secret gizli, yaşırın, saklı, gizemli, esrarlı, gizli şey, giz, sır, gizem, esrar, muamma secretaire yazı masası secretarial work yazı işleri secretarial sekreterlikle ilgili secretariat sekreterlik, sekreterya secretary general genel sekreter secretary of embassy elçilik sekreteri secretary yazman, yazıcı, sekreter, bakan secretaryship sekreterlik, bakanlık secrete salgılamak, salmak, saklamak, gizlemek, gizli bir yere koymak secretin sekretin" }, { "text": "secretion salgılama, salgı, gizleme, saklama secretive ağzısıkı, ketum, sır vermez, karadinmez, yere bakan secretly gizlice, yaşırınca secretory cell salgı hücresi secretory salgılayıcı, salgılayıcı beze sect tarikat, mezhep sectarian tarikatla ilgili, tarikatçı, parti çıkarını gözeten, bağnaz yandaş, darkafalı, yobaz, tarikatçı kimse, darkafalı, yobaz, bağnaz yandaş sectile bıçakla kesilebilir section parça, kısım, bölüm, kesit, bölge, şube, dal, kol, parçalara ayırmak, bölümlere ayırmak, bölmek sectional bölgesel, sökülüp takılacak biçimde yapılmış sectionalism bölgecilik sector daire dilimi, kesme, sektör, bölge, kesim, sektör, mıntıka, bölge secular dünyevi, dinsel olmayan, laik secularism laiklik secularity dünyasallık secularize laikleştirmek secund tek yanlı secundine etene, son, döleşi secure güvenli, güvencede, emniyette, emin, sağlam, güvenli, emin, kesin, kuşkusuz, şüphesiz, garantili, sıkı sıkı kapalı, güvence altına almak, korumak, ele geçirmek, elde etmek, sağlamak, almak, sağlamlaştırmak, sıkı sıkı kapamak secured bond teminatlı tahvil secured creditor teminatlı alacaklı secured loan teminatlı kredi securities analysis menkul kıymet analizi securities market menkul kıymetler borsası securities senetler, tahviller, menkul kıymetler security bond kefalet bonosu security clearance güvenlik soruşturması security council güvenlik konseyi security exchange menkul kıymetler borsası security forces güvenlik güçleri security guard güvenlik görevlisi security güvenlik, tehlikesizlik, emniyet, koruma, güvence, teminat, kefalet, rehin, emanet, kefil sedan dört kapılı büyük araba sedan-chair tahtırevan sedate sakin, ağırbaşlı, durgun, sakinleştirmek, yatıştırmak, uyku ilacı verip uyutmak sedateness ağırbaşlılık, usluluk, ciddiyet sedation yatıştırma sedative yatıştırıcı, sakinleştirici, uyutucu, uyku ilacı sedentariness yerleşiklik sedentary oturularak yapılan, oturularak geçirilen, bir yere yerleşmiş, yerleşik sedge ince kamış, saz sediment tortu, çökel, çökelti, posa, telve sedimentary rocks tortul kayaçlar sedimentary tortul, tortulu sedimentation çökme, çöküm, tortulaşma, kan çökümü, sedimantasyon sedimentology sedimentoloji, tortulbilim sedition (hükümete karşı) kışkırtıcı yazı/konuşma/eylem, kışkırtma seditious (hükümete karşı) kışkırtıcı seduce baştan çıkarmak, ayartmak, kanına girmek, kandırmak, iğfal etmek seducer iğfal eden adam, gönül acısı seduction baştan çıkarma, ayartma, iğfal, kandırma, çekicilik, baştan çıkartan şey seductive ayartıcı, baştan çıkarıcı, karşı konulmaz sedulous çalışkan, sürekli" }, { "text": "çalışan, dikkatli, sebatlı, azimli sedum damkoruğu see about ile ilgilenmek, uğraşmak, bakmak see daylight zorlukların sonuna gelmek see double çatal görmek, çift görmek see eye to eye with uyuşmak, anlaşmak, uymak see eye to eye aynı ağızı kullanmak see fit to -e karar vermek see how the land lies zemin yoklamak see how the wind blows ağız aramak see in the New Year yeni yılı karşılamak see into nüfuz etmek, kavramak see off yolcu etmek, uğurlamak, geçirmek, yola salmak see one's way to yapabileceğine inanmak see out bitirmek, sonuna kadar sürmek see over denetlemek, gözden geçirmek see pink elephants kafayı bulmak, sarhoş olmak see red tepesi atmak, gözü dönmek, öfkeden kudurmak see sb off uğurlamak see stars yıldızları saymak, gözünde şimşekler çakmak see the colour of money paranın rengini görmek see the light anlamak, gerçeği kabul etmek see the sights ilginç yerleri ziyaret etmek see through one birinin içini okumak see to ilgilenmek, bakmak see görmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, görmek, gereğini yapmak seed cake susamlı çörek seed capsule çekirdek kapsülü seed cleaner tohum temizleme aleti seed coat tohum kabuğu seed corn tohumluk mısır seed dressing tohum ilaçlama seed drill tohum mibzeri, tohumeker seed leaf çenek, kotiledon, tohumdan ilk çıkan yaprak seed oyster istiridye yavrusu seed pearl küçük inci seed plot fidelik seed potato ekimlik patates seed runner tohuma kalkmış pancar seed time ekim zamanı seed vessel meyve örtüsü, tohum kapçığı seed tohum, asıl, kaynak, köken, döl, evlat, meni, sperm, atmık, tohum ekmek, tohum vermek, tohum ya da çekirdeğini çıkarmak seedbed fidelik seedcase tohum kapsülü seeder mibzer seeding tohum ekme seedless çekirdeksiz seedling fide seedsman tohumcu, tohum satıcısı seedtime ekin vakti seedy tohumlu, partal, eski püskü, kılıksız, keyifsiz seek out arayıp bulmak, yerinden çıkarmak seek aramak, aktarmak, izlemek, araştırmak, bulmaya çalışmak, sormak, (-meye) çalışmak, çabalamak, uğraşmak seeker arayan kimse seem" }, { "text": "(gibi) görünmek seeming görünüşte, sözde seemingly görünüşe bakılırsa, anlaşılan seemly uygun, yakışır, münasip seep (sıvı) sızmak seepage sızıntı seer bilici, kahin, falcı seersucker gofre kumaş seesaw tahteravalli, ileri geri ya da aşağı yukarı hareket, inip çıkma, aşağı yukarı ya da ileri geri sallanmak seethe kaynamak, fokurdamak segment gear dişli sektör segment of a circle daire parçası segment saw parçalı testere segment parça, bölüm, kesim, kısım, dilim, parça, daire parçası, segman, parçalara ayırmak, bölmek, bölünmek segmental parçasal, kesitsel, dilimli segmentary bölüm ile ilgili, dilimli segmentation bölüm, kesimleme segmented worm halkalı kurt segmented bölünmüş segregate ayırmak, ayrı tutmak segregation ayrı tutma, fark gözetme, ayrım, toplumsal kopma seigneur derebeyi, senyör seigniorage senyöriaj, tuğra hakkı seism deprem, yersarsıntısı, zelzele seismic belt deprem kuşağı seismic detector sismik detektör seismic focus deprem merkezi seismic wave sismik dalga seismic depreme ilişkin, sismik seismograph depremyazar, sismograf seismology deprembilim, sismoloji seismometer sismometre seismoscope sismoskop, deprem gösterici seizable yakalanabilir, haczedilebilir seize up tutukluk yapmak, çalışmamak seize tutmak, yakalamak, kavramak, kapmak, el koymak, gaspetmek, zaptetmek, ele geçirmek, yakalamak, tutuklamak, değerlendirmek seizin mülk edinme, temellük seizings bağlama sicimi seizure el koyma, yakalama, ele geçirme, zapt, ani hastalık nöbeti, kriz seldom nadiren, seyrek, pek az, kırk yılda bir select seçme, seçkin, seçmek, seçip ayırmak selectee askere çağırılan kimse selecting seçme selection committee teklif komitesi, seçici komite selection examination seçme sınavı selection rules seçme kuralları selection seçme, seçme şey selective ayıran, seçici, seçmeli selectivity seçicilik selector seçici selenate selenat selenic selenik selenide selenür selenite selenit selenium cell selenyum selülü selenium selenyum, selen selenography ay haritacılığı selenology ay bilgisi self pollination öz özüne tozlaşma self kendi, kişi, öz, şahıs, karakter, kişilik, kişisel çıkar, bencillik, kendisi, bizzat, kişisel, bizzat self- (önek) kendi self-absorption öz soğurma self-acting otomatik self-adapting özuyumlu, bağdaşan self-addressed gönderene geri gönderilen self-adhesive öz özüne yapışan self-adjusting otomatik ayarlanan self-assertive öz fikrinde ısrar eden" }, { "text": "self-assurance özüne güvenme, özgüveni self-bias otomatik öngerilim, özöngerilim self-capacitance öz kapasite, özsığa self-centred bencil self-centring otomatik merkezlendiren self-checking özdenetimli, otomatik denetleyen self-coloured tek renkli self-command özünü tutma, nefsine hâkim olma self-confessed özünün olduğunu itiraf eden self-confidence özünden emin olma, özüne güvenme self-confident özünden emin self-conscious sıkılgan, utangaç, özünü bilen self-contained müstakil, bağımsız, duygularını gizleyen self-contradiction özüyle çatışma self-contradictory özüyle çatışan self-control özüne hâkimiyet, özdenetim, soğukkanlılık self-defence özünü savunma, özsavunma, meşru müdafaa self-denial özünü tutma, özveri, feragat self-determination öz özüne karar verme hakkı, özgür istem self-diffusion öz yayılma, öz yayınım self-discharge özboşalım, öz özüne boşalma self-discipline öz disiplin self-educated öz özünü yetiştirmiş self-effacing alçakgönüllü, ağırbaşlı self-employed öz işinde çalışan, serbest meslek sahibi self-energy serbest enerji, erkin erke self-esteem benbencilik, özünü beğenme self-evident apaçık, besbelli, açık, aşikâr, belli self-examination içgözlem, öz özünü inceleme self-excitation özuyarım, öz özünü uyarma self-excited özuyarımlı self-existence özdenlik self-feeder otomatik yemlik self-financing otofinansman, iç borçlanma self-government öz özünü yönetme, özerklik, bağımsızlık self-hardening öz özüne sertleşen self-help öz özüne yetme, başkasına muhtaç olmama self-ignition otomatik ateşleme, kendiliğinden ateşleme self-importance kibir, kurum, özünü çekme, özünü çok beğenme self-important özünü beğenmiş self-inductance özindüktans, self-indüktans self-induction özindükleme, self endüksiyon self-indulgence kendi zevk ve rahatına düşkünlük self-indulgent kendi rahatına fazla düşkün self-interest kişisel çıkar, bencillik self-laceration özünü yaralama self-loading (tabanca) yarı otomatik self-locking otomatik kilitlemeli, özkilitleyici self-lubricating kendi yağlayan, otomatik yağlamalı self-luminous kendiliğinden ışık veren self-made öz özünü yetiştirmiş self-opinionated kibirli, özünü beğenmiş self-organizing özörgütlü, özünü örgütleyen self-oxidation özyükseltgenme, kendiliğinden yükseltgenme self-pity özünü zavallı hissetme, öz özüne acıma self-portrait ressamın kendi resmi self-possessed temkinli, serinkanlı, özüne hâkim self-possession soğukkanlılık, sakinlik, temkinlilik self-preservation özünü koruma self-quenching özsönümlü self-regulating özayarlı, özünü ayarlayan self-reliance özgüven, özüne güven self-reliant özgüvenli, bağımsız self-respect izzetinefis, özsaygı, onur, haysiyet self-righteous özünü beğenmiş, bilgiç, ikiyüzlü self-sacrifice fedakârlık, özveri, feragat self-sacrificing özverili, fedakâr self-same tıpkı, aynı self-satisfaction özünü beğenme, büyüklenme self-satisfied özünü" }, { "text": "beğenmiş, şımarık self-saturation özdoyma self-scattering özsaçılım, öz özüne saçılma self-seeking çıkarcı, bencil, menfaatperest, çıkarcı kişi, bencil insan self-service selfservis self-shielding özkalkanlama, öz özünü ekranlama self-starter otomatik marş self-styled uydurma unvanlı, sözde self-sufficiency öz özüne yetme self-sufficient özüne yeten, başkasına muhtaç olmayan self-supporting öz özünü geçindiren, bağımsız self-taught özöğrenimli, otodidaktik self-will inatçılık, dik kafalılık self-winding (saat) otomatik, öz özüne kurulan selfie özçekim, görçek selfish bencil selfishness bencillik selfless özünü ya da çıkarını düşünmeyen, başkalarını düşünen, özgeci selfsame tamamen aynı, tıpkı Seljuk Selçuk sell at a sacrifice zararına satmak sell by auction açık artırma ile satmak sell cut price başkalarından daha ucuza satmak sell like hot cakes çok satılmak, kapış kapış gitmek, kapışılmak sell off elden çıkarmak, satıp savmak sell oneself özünü satmak, özünü göstermek sell out of sth bir maldan elde kalmamak sell out hepsini satmak, satmak, ihanet etmek sell sb a bill of goods birine külah giydirmek sell sb a pup birini kafese koymak sell sb short birini hafife almak sell seconds defolu mal satmak sell short açıktan satmak, alivre satmak sell under price fiyatının altında satmak sell up satıp savmak sell satmak, satılmak, alıcı bulmak, sattırmak, ikna etmek, benimsetmek, inandırmak, kabul ettirmek, satmak, kandırmak, aldatmak, yutturmak, dalavere, oyun, dolap, üçkâğıt sell-by date miat tarihi seller satıcı, bayi seller's market satıcı piyasası sellers' market satıcı piyasası selling agent satış acentesi selling area satış yeri selling commission satış komisyonu selling costs satış maliyetleri selling order satış emri selling price satış fiyatı selling rate satış kuru selling space satış yeri selling satış sellotape seloteyp sellout elden çıkarma selvage etek baskısı semantic change anlam değişimi semantic component anlamsal bileşen semantic transfer anlam kayması semantic anlamsal, anlambilimsel semantics anlambilim, semantik semaphore semafor, flama, çınav semasiology kavrambilim sematic işaret eden, tehlikeyi belirten semblance biçim, benzerlik, görünüş, dış görünüş seme anlambirimcikkayması semeiologic göstergebilimsel, göstergesel semeiology göstergebilim," }, { "text": "imbilim semeion işaret, im, gösterge sememe anlambirimcik demeti semen meni, bel semester dönem, devre, sömestr, yarıyıl semi tek duvarla bitişik müstakil ev semi- (önek) yarı semi-annual altı aylık semi-detached yarı müstakil semiannual yarıyıllık, yarıyıl süren, altı aylık semiautomatic yarı otomatik semicarbazone semikarbazon semicircle yarım daire semicircular yarım daire biçiminde semiclosed yarı kapalı semicolon çekitli virgül semicompiled yarı derlenmiş semiconductor yarı iletken semidetached (ev) bir duvarı yandaki eve bitişik, yan evle bir ortak bir duvarı olan semifinal yarıfinal semifinished yarı mamul semifluid yarı sıvı semilong yarı uzun semilunar yarımay biçiminde seminal duct sperma arnası seminal fluid sperma, meni, belsuyu seminal power üreme gücü seminal tohumla ilgili, üremeyle ilgili, spermalı seminar seminer, toplu çalışma semination tohumlama, ekme, tohum ekme seminiferous spermli, tohumlu seminomad yarı göçebe semiofficial yarı resmi semiological göstergebilimsel, göstergesel semiology göstergebilim, semiyoloji, imbilim semiopen yarı açık semiotic göstergebilimsel, göstergesel, işaretlere ait semiotics göstergebilim semipermeable yarı geçirgen semiprecious (mücevher/taş/vb.) ikinci derecede değerli semiquaver on altılık nota semirefined yarı rafine semisolid yarıkatı semisteel yarı çelik Semite Sami ırkından kimse, Yahudi Semitic languages Sami dilleri Semitic Samilerle ilgili, Sami semitone yarımton semitrailer yarı römork semitransparent yarısaydam semivowel yarı ünlü (ses) semiweekly haftada iki kere olan/çıkan, haftada iki kere semolina irmik sempiternal ebedi, sonsuz senate senato senator senatör senatorship senatörlük send away başka bir yere göndermek, kovmak, uzaklaştırmak send down birdemden atmak, düşürmek, hapse tıkmak send for çağırmak, getirtmek, istetmek send forth yaymak, salmak send in one's resignation istifasını vermek send in içeri göndermek send off postalamak, yollamak, oyuncuyu dışarı atmak send out dağıtmak, göndermek, neşretmek, çıkarmak send sb packing sepetlemek, kovmak send shivers down one's tüylerini diken diken etmek back send up taklidini yapmak, dalga geçmek send göndermek, yubarmak, yollamak, etmek, -e çevirmek, (for ile) çağırmak, getirtmek, istetmek, (ünalgı çınavı) göndermek, yaymak, zorunda bırakmak, -e mecbur etmek, heyecanlandırmak, çok memnun etmek sender transmitting" }, { "text": "verici istasyon station sender gönderen, verici, yollayıcı senega sütotu senescence yaşlılık, ihtiyarlık senescent yaşlanan, ihtiyarlayan senile decay yaşlılık nedeniyle çökme senile bunak, yaşlı, güçsüz senility yaşlılık, güçsüzlük, halsizlik, ihtiyarlık senior citizen yaşlı kimse senior executive yüksek düzey idareci senior officer kıdemli subay, üst düzey subay senior staff yönetim kadrosu senior yaşça daha büyük, kıdemli, son sınıfa ilişkin, daha yaşlı olan kişi, kıdemli kişi, son sınıf öğrencisi seniority indemnity kıdem tazminatı seniority kıdemlilik, kıdem senna sinameki sennet boru sesi sensation nerve duyu siniri sensation his, sezim, duygu, hissiyat, kavrama, kavrayış, sezme, hissetme, hay-küy, heyecana sebep olan hadise, sansasyon sensational heyecanlı, sansasyonel, harika, müthiş, çok iyi sense of humour mizah anlayışı, espri anlayışı sense of rotation dönme yönü sense of smell koklama duyusu sense of touch dokunma hissi sense organ duyu kılganı sense duyu, duyum, duygu, his, anlam, anlayış, anlama yetisi, akıl, zekâ, düşünce, kanı, genel düşünce, yön, eğilim, hissetmek, paykamak, sezmek senseless özünden geçmiş, baygın, amaçsız, saçma, abes, anlamsız senselessness akılsızlık sensibility duyarlık, duyarlılık, hassasiyet sensible akla uygun, makul, mantıklı, akıllı, aklı başında, anlayışlı, duyarlı, hassas, sezilir, duyulur, farkına varılır, hissedilir sensibleness akıllılık, makullük sensing algılama sensitive plant küstümotu sensitive to air havaya karşı duyarlı sensitive to light ışığa karşı duyarlı sensitive duyarlı, hassas, narin, (alet) duyarlı, hassas, alıngan, hassas, çok duygusal, duyguları çok iyi belirten sensitiveness hassaslık, duyarlık sensitivity duyarlık, hassaslık sensitize duyarlı hale koymak, duyarlılaştırmak sensitizer sensibilizatör, duyarlaştırcı sensitometer sansitometre, duyarlıkölçer sensitometry sansitometri, duyarlıkölçüm sensor algılayıcı sensorial duyumsal sensorium sinir jüyesi sensory nerve duyu siniri sensory organs duyu kılganları sensory duyumsal, duygusal, duyulara ilişkin sensual tensel, bedenle ilgili, bedensel, nefsi, şehvetli sensualism şehvet düşkünlüğü, duyumculuk sensualist şehvet düşkünü kimse sensuality şehvet sensuous duyguları okşayıcı sentence of statement bildirme cümlesi sentence to death idama mahkûm etmek sentence tümce, cümle, yargı, karar, hüküm, ilam, (to ile) mahkum etmek sententious özdeyişli sözlerle" }, { "text": "dolu, özdeyişlerle konuşan sentience hissedebilirlik, bilinçlilik sentient sezgili, duygulu, duygun sentiment duygu, his, duyarlık, hassasiyet, içlilik, düşünce, fikir, kanı sentimental duygusal, duygulu, içli sentimentality aşırı duygusallık, içlilik, hassaslık sentimentalize duygusallaştırmak, duyarlı hale getirmek sentinel nöbetçi, gözcü sentry nöbetçi er sepal çanak yaprağı, sepal separability birbirinden ayrılabilme separable ayrılabilir separate the wheat sapı samandan ayırmak separate ayırmak, bölmek, ayrılmak, (karı koca) ayrı yaşamak, ayrı, ayrılmış, farklı, (from ile) -den uzak, ayrı separately ayrı ayrı, başka başka, bağlantısız olarak, ayrı olarak separateness ayrılık, tek başına oluş separation ayırma, ayrılma, ayrılış, ayrılık, ayrı yaşama separatism bölücülük separatist ayrıklıkçı türküm üyesi separative ayırıcı separator ayırıcı, separatör sepia mürekkep balığının mürekkebi, siyaha yakın koyu kahverengi renk sepsis kan zehirlenmesi, septisemi sept kabile, oymak septate bölmeli, bölümlü September Eylül septenary yedi sayısına ait, yedişer septennial yedi yıl süren septic tank fosseptik, lağım çukuru, çürütme çukuru septic mikroplu septicaemia septisemi, kan zehirlenmesi septuagenarian 70 - 80 yaş arasındaki kimse, yetmişlik septum bölme, bölüm septuple yedi kat, yediyle çarpmak sepulchral mezara ait, kasvetli sepulchre gömüt, mezar, sin sepulture gömme, defin sequel bir şeyin devamı, arkası, sonuç, son sequence counter sıra sayacı sequence of tenses zamanların uyumu sequence register sıra yazmacı sequence ard arda geliş, zincirleme gitme, ardışlık, ardıllık, sıra, düzen, seri, silsile, zincir, dizi sequent art arda gelen, izleyen, ardışık, sonra gelen sequential access sırasal erişim sequential control sırasal denetim sequential logic sırasal mantık sequential operation sırasal işlem sequential sampling ardışık örnekleme sequential scanning basit tarama, normal tarama sequential system almaşık renk işlemi sequential ardıl, ardışık, sırasal, dizisel sequester ayırmak, tecrit etmek, haczetmek, el koymak sequestering agent kompleks yapıcı sequestrate el koymak, haczetmek, kamulaştırmak sequestration haciz, müsadere, el koyma sequestrum ayrılmış ölü sümük/doku sequin pul, payet sequoia sekoya seraglio saray, harem dairesi seraphic melek gibi Serbia Sırbistan Serbian Sırbistan'a ait, Sırpça serenade serenat, serenat yapmak serene durgun, dingin," }, { "text": "sessiz, huzurlu, sakin, yüce serenity berraklık, huzur, durgunluk serf toprağa bağlı köle, serf serfdom kölelik, serflik serge şayak sergeant major başçavuş sergeant çavuş, komiser muavini serial computer seri bilgisayar serial number seri numarası serial seri halinde, sıra izleyen, dizi halinde, (ünalgı, sınalgı) dizi, tefrika serialize dizi olarak yayınlamak, dizi haline getirmek seriatim sırasıyla, birer birer sericeous ipek gibi, atlas gibi, tüylü sericin ipek zamkı, serisin sericulture ipekçilik, ipekböcekçiliği sericulturist ipekböceği yetiştiricisi series circuit seri devre series connection seri bağlama series motor seri motor series sıra, silsile, seri, dizi, türküm serin bir tür kanarya serine serin seriocomic yarı ciddi yarı komik serious ciddi, salmaklı, ağırbaşlı, önemli, şakaya gelmeyen, ciddi, ağır, tehlikeli, ciddi, şaka yapmayan, ciddi seriously ciddi olarak, ciddi bir şekilde, ciddiyetle seriousness ciddiyet, ağırbaşlılık sermon dinsel konuşma, vaız, uzun ve sıkıcı öğüt, nutuk sermonize vaaz vermek serology serumlar bilgisi serous membrane seröz zar serous seröz, serum gibi, seruma benzer serpent yılan serpentine yılan gibi kıvrılan, yılankavi serpiginous cilt hastalığı olan, yayılan serrate testere dişli (yaprak), girintili çıkıntılı, tırtıllamak serrated testere dişli, testere gibi uçları olan serration testere dişi gibi olma serried sık, sıkışık, omuz omuza serrulate ince dişli serum serum serval bir tür yaban kedisi servant girl hizmetçi kız servant hizmetçi, uşak, köle, kul serve out dağıtmak serve sb right müstehak olmak serve the same purpose aynı işi görmek, amacı karşılamak serve up yemeği sofraya koymak serve -e hizmet etmek, hizmet vermek, hizmetinde olmak, çalışmak, bir yerde çalışmak, bir iş yapmak, gereksinimini karşılamak, yetmek, yeterli olmak, işini görmek, işine yaramak, (yemek) vermek, memuriyet, servis, hizmet server servis atan oyuncu, (yemek) servis yapan kimse, (yemek) servis aleti service agreement hizmet sözleşmesi service area yayın alanı service band yayın bandı service book dua kitabı service bureau servis bürosu service charge servis vergini service line başlama çizgisi service manual bakım el kitabı service" }, { "text": "program hizmet bağdarlaması service road servis yolu service stairs servis merdiveni service station benzin istasyonu service tree üvez service hizmet, görev, iş, vazife, tapınma, ibadet, tören, ayin, askerlik, yarar, yardım, fayda, hizmetçilik, uşaklık, memuriyet, servis, (konakçı/vb.'de) servis, bakmak, bakımını sağlamak, bakımını yapmak, onarmak, huk.tebliğ serviceability yarar, kullanışlılık serviceable dayanıklı, kullanışlı, işe yarar, yararlı serviceman ordu/donanma, /vb.üyesi, asker servicing hizmet, bakım servient ipotekli serviette peçete, sofra peçetesi servile köle gibi, köle gibi davranan, kulluk eden servility gurursuzluk, aşağılık, haysiyetsizlik serving spoon servis kaşığı serving porsiyon servitor hizmetçi, uşak servitude kölelik, kulluk servo servo, servomekanizma servomechanism servomekanizma servomotor servomotor sesame oil susam yağı sesame susam, küncüt sesamoid bone susamsı sümük sesamoid susamsı, boğumlu, susam tohumu biçiminde sesqui- (önek) bir buçuk sessile sapsız, sabit session oturum, celse, toplantı, (birdemde) dönem set a good example iyi örnek olmak set a high standard yüksek bir standart tutturmak set a precedent emsal oluşturmak Set a thief to catch a thief Dinsizin hakkından imansız gelir set about başlamak, girişmek, yapmak, etmek, yol tutmak set against birbirine düşürmek, arasını bozmak set apart ayırmak, ayrı koymak, tahsis etmek set aside bir kenara koymak, biriktirmek, saklamak set at ease yatıştırmak set back (sögeni) geri almak, geciktirmek, mal olmak set before önüne koymak set down yazmak, kaydetmek, durup yolcu indirmek set eyes on gözüne ilişmek set fire to ateşe vermek set foot in ayak basmak set forth açıklamak, bildirmek, ileri sürmek, yola koyulmak set free serbest bırakmak set in motion harekete geçirmek set in başlamak, gelip çatmak, ortaya çıkmak set off on a journey yolculuğa çıkmak set off yola çıkmak, meydana çıkarmak, başlatmak set on edge kamaştırmak, sinirlendirmek set on saldırmak, üstüne salmak, saldırtmak set one back on one's heels birini beyninden vurulmuşa döndürmek set one's cap at abayı yakmak set one's face against karşı çıkmak set one's heart on -e" }, { "text": "gönlünü vermek, çok istemek set out yola çıkmak, açıklamak, belirtmek, düzenlemek set people by the ears aralarına kara kedi sokmak set right düzeltmek, yoluna koymak set sb on a pedestal idealize etmek, yüksek paye vermek set sb's mind at rest yüreğine su serpmek set sb's teeth on edge birinin sinirine dokunmak set square gönye set sth aside for ayırmak set the ball rolling ön ayak olmak set the scene -e sahne hazırlamak set the seal on sth bir sorunu kökünden halletmek set the stage for zemin hazırlamak set the trend moda başlatmak/yaymak set the wheels in motions baş çekmek set theory kümeler kuramı set to rights iyileştirmek, düzeltmek, adam etmek set to work çalışmaya başlamak set to girişmek, koyulmak, işe koyulmak set tongues wagging dillere destan olmak set up a business iş açmak set up shop işe başlamak set up kurmak, dikmek, işe başlamak, (ses) yükseltmek set upon üzerine hücum etmek, çullanmak set koymak, hazırlamak, kurmak, köklemek, saptamak, belirlemek, gerçekleştirmek, batmak, niyetli, kararlı, kafasına koymuş, hazır, sabit, değişmez, belirli, belirlenmiş, kararlaştırılmış, takım, set, seri, koleksiyon, türküm, takım, cihaz, set, (güneş) batma, batış, türküm, duruş, vaziyet, (giysi) vücuda oturuş, film çekilen yer, set, dekor, stüdyo düzlüğü seta sert kıl, domuz kılı, seta, ince diken setaceous sert kıllı setback gerileme, kötüleme, kötüye gitme, düşme, başarısızlık, yenilgi setiferous sert kıllı seton kıl fitili setscrew kontrol vidası, ayar vidası sett kaldırım taşı settee kanepe setter bir tür av köpeği, seter setting koyma, yerleştirme, batma, çerçeve, yuva, konunun geçtiği yer ve zaman, ortam, bir kişilik yemek takımı settle an account with sb hesaplaşmak settle an account hesabı ödemek settle down oturmak, yerleşmek, yatırmak, oturtmak, yerleştirmek settle for account vadeli satmak settle for razı olmak, fit olmak settle in alışmak, alışmasına yardımcı olmak settle sb's hash birinin çanına ot tıkamak settle up ödemek, hesabını kapatmak settle" }, { "text": "-de koloniler kurmak, yerleşmek, konmak, (rahat edecek şekilde) yerleştirmek, yatıştırmak, yatışmak, halletmek, çözmek, tatlıya bağlamak, karara bağlamak, kararlaştırmak settled sabit, değişmez, yerleşmiş, yerleşik, meskûn, oturulan, şenelmiş settlement day hesaplaşma günü, tasfiye günü settlement yeni küçük yerleşim alanı, göç, uzlaşma, anlaşma, karar, ödeme settler yeni bir yere gidip yerleşen kimse, göçmen settling tank çökeltme tankı settling oturma, tasman, yerleşme setto çarpışma, tartışma, kavga setup tertibat, düzen, kuraştırma seven yedi seven-fold yedi kat, yedi misli seventeen onyedi seventeenth onyedinci seventh yedinci seventieth yetmişinci seventy yetmiş sever kesmek, kesilmek, parçalamak, parçalanmak, kopmak, koparmak, ayırmak, ayrılmak several birçok, birtalay, ayrı ayrı, farklı, kendi, birkaç, kimi, bazısı severally ayrı ayrı, birer birer severalty ayrılık, ferdi mülkiyet severance pay kıdem tazminatı severance ayırma, ayrılma, ilişki kesme, koparma severe accident ağır kaza severe sert, katı, acı veren, şiddetli, sert, şiddetli, kıran kırana, şiddetli, sade, gösterişsiz severely şiddetle, ciddi olarak, sıkı sıkı, sert olarak severity şiddet, sertlik sew dikmek, dikiş dikmek sewage disposal lağım boşaltma usulü sewage pipe pissu borusu sewage sludge lağım pisliği sewage system kanalizasyon sewage lağımdan akan artık madde, lağım pisliği, lağım boşaltma sewer gas lağım gazı sewer pipe lağım borusu, lağım künkü sewer lağım sewerage system lağım jüyesi sewerage kanalizasyon, lağım pisliği sewing machine needle dikiş kılgası iğnesi sewing machine dikiş kılgası sewing silk ibrişim sewing yarn dikiş ipliği sewing dikiş sewn dikili sex appeal cinsel çekicilik, seksapel sex chromosome cinsiyet kromozomu sex hormones cinsiyet hormonları sex organs cinsel kılganlar sex cinsiyet, cinsellik, cinsel ilişki, seks sexadecimal onaltılı sexagenarian 60 - 70 yaş arasındaki kimse, altmışlık sexennial altı yılda bir olan, altı yıl süren sexism karşı cinsin zayıf olduğunu savunan zihniyet, seksizm sexist karşı cinsin daha zayıf/yeteneksiz olduğuna inanan, seksist sexless cinsiyetsiz, cinsel çekiciliği olmayan sexology seksoloji, cinslikbilim sextant sekstant sextet altı bitlik sayı, altı çalgılık hava sextuple altı misli sextuplet altız sexual harassment" }, { "text": "cinsel taciz sexual intercourse cinsel birleşme sexual organs üreme kılganları sexual perversion cinsel sapıklık sexual reproduction eşeyli üreme sexual cinsel sexuality seks düşkünlüğü, sekse ilgi duyma, cinsel özellikler sexy seksi shabbiness kılıksızlık, pejmürdelik, adilik, alçaklık shabby eski, yıpranmış, eski püskü, pejmüdre, kılıksız, pejmürde, aşağılık, adi, berbat, rezil shack kulübe shackle köstek, pranga, kandal, zincir, engel shad tirsi balığı shadberry kayaarmudu shaddock greypfrut shade away yavaş yavaş kaybolmak shade bearer gölge ağacı shade gölge, karanlık, gölgelik yer, perde, stor, renk tonu, gölge, (resimde) gölge, gölgeleme, küçük fark, ayrıntı, nüans, hayalet, ruh, ç, güneş gözlüğü, gölgelemek, gölgelendirmek, gölge vermek, karartmak shades güneş gözlüğü shadiness gölgelik, şüphelilik shading gölgeleme shadoof su kaldıracı shadow cabinet gölge kabine shadow chancellor muhalefetteki bakan shadow government muhalefet hükümeti shadow play gölge oyunu shadow prices gölge fiyatlar shadow gölge, karanlık, keder, hüzün, iz, eser, hayalet, ruh, zerre, nebze, ayrılmaz arkadaş, gölge, koruma, himaye, gölgelendirmek, gölgelemek, gölgesiyle örtmek, karartmak, gölgesi gibi izlemek, gizlice izlemek, gözetlemek, peşinden ayrılmamak, gölgesi olmak shadowless gölgesiz, açık shadowy gölgeli, karanlık, loş, belli belirsiz, hayal meyal shady gölgeli, gizli saklı, namussuz, üçkâğıtçı, güvenilmez shaft bearing şaft yatağı shaft mil, şaft, ok, araba oku, sütun gövdesi, ışın, hava bacası, çekiç, /vb.aletlerin sapı shafting şaft donanımı shag sert tütün shaggy kaba tüylü, sert kıllı, çok kıllı, pösteki gibi, kabarcık, taranmış, yontulmamış, pürüzlü shagreen sağrı derisi shah şah shake down yer yatağında uyumak, sarsarak düşürmek shake hands el sıkışmak shake in one's shoes üç buçuk atmak, ödü kopmak shake like a jelly tir tir titremek shake like a leaf tir tir titremek shake off -den kurtulmak, kaçmak, silkip atmak shake one's head kafasını sallayarak hayır demek shake oneself silkinmek shake out silkelemek shake sb rigid ödünü koparmak, aklını başından almak shake the pagoda köşeyi dönmek, zengin olmak shake up düzenlemek, değişiklik yapmak, sarsmak, çalkamak shake sallamak, sarsmak, sallanmak," }, { "text": "sarsılmak, silkelemek, silkmek, sarsmak, allak bullak etmek, çalkalamak, (el) sıkışmak, sarsıntı, sarsma, titreme, sallama, sallanma, silkme, el sıkışma, an, saniye shakedown uydurma yatak, yer yatağı, para sızdırma, şantaj, derinlemesine araştırma, inceleme, alıştırma, deneme shaker tuzluk/biberlik shakiness zayıflık, titreklik shaking channel sarsak oluk, sarsıntılı oluk shaking sallanan, sallama, sallanma shaky titrek, sarsak, sallanan, çürük, güvenilmez shale oil şist yatağı shale katmanlarına ayrılabilen yumuşak kaya shall I yapayım mı, edeyim mi shall we yapalım mı, edelim mi shall (yardımcı fiil olarak) -ecek, -acak, (kural/yasa/emir/söz belirtir) -ecek, - acak, (`I' ve `we' ile öneri belirtir) -eyim mi, -elim mi shallop küçük balıkçı teknesi shallot soğancık shallow derin olmayan, sığ, yüzeysel, dar shallowness sığlık sham sleep uyur gibi yapmak sham taklit, yapmacık, yalan, numara yapmak, ayak yapmak, rol yapmak shamble ayaklarını sürterek yürümek shambles kanara, mezbaha, salhane, sallakhane, savaş alanı, darmadağın yer shame on you Ayıp sana! shame utanç, utanma, şerefsizlik, leke, utanç, ayıp, utanılacak şey, yazık, şanssızlık, utandırmak shamefaced utanmış shameful ayıp, utanç verici, yüzkızartıcı shameless utanmaz, arlanmaz, yüzsüz, arsız shamelessness arsızlık, utanmazlık shammer dolandırıcı, ikiyüzlü kimse shammy leather güderi shampoo susabun, şampuan, şampuanlamak shamrock yonca shan't (edat) shall not'ın kısa biçimi shandy bira ve gazoz karışımı bir içki shangri-la hayaller ülkesi shank bacak, baldır, incik, aletin orta yeri, çiçek/yaprak sapı shannon şanon shantung şantug shanty kulübe, gemici şarkısı shantytown gecekondu bölgesi, teneke mahallesi shape biçim, şekil, kalıp, form, kondisyon, biçim vermek, biçimlendirmek, etkilemek, yönlendirmek, biçimlendirmek, gelişmek shape-up iyi gitmek shaped biçimli, şekilli, endamlı shapeless biçimsiz, şekilsiz, aybacar shapely (kadın vücudu/vb.) biçimli, düzgün, güzel shaper vargel tezgâhı shaping machine planya kılgası shard böcek kanadı zarfı, kırık çömlek parçası share and share a like eşit paylarla share certificate hisse senedi share holder hissedar, aksiyoner share list borsa cetveli share market hisse senedi piyasası share out pay etmek share price hisse bedeli share tenant müşterek" }, { "text": "kiracı share pay, hisse, hisse senedi, aksiyon, paylaşmak, paylaştırmak, bölüştürmek, saban demiri shareholder hissedar, paycı shark köpekbalığı, hilekâr, dolandırıcı, üçkâğıtçı sharp edge keskin ağız sharp practice hileli iş, dalavere sharp shooter keskin nişancı sharp turn keskin viraj sharp keskin, sivri, keskin, içe işleyici, keskin, ekşimsi, ani, net, açık seçik, ani ve sert, tam, aniden, diyez, diyez nota, diyez işareti sharp-edged keskin ağızlı, keskin, bilenmiş sharp-eyed keskin gözlü sharp-set iyi bilenmiş sharp-sighted keskin görüşlü sharpen one's brain gözünü açmak sharpen bilemek, sivriltmek, keskinleştirmek, sivrilmek, keskinleşmek sharpener bileyici, kalemtıraş, kalemyonan sharpening machine bileme kılgası sharper kumarbaz, üçkâğıtçı, dolandırıcı, hileci, kelekbaz, leylaç sharpness keskinlik, netlik, açıkgözlülük, sertlik sharpwitted zeki shatter sb's hopes birinin ümitlerini kırmak shatter darmadağın etmek, bozmak, doğramak, parça parça etmek, kırmak, paramparça etmek, parçalamak, hurdalamak, körlemek, altüst etmek, kırılmak, paramparça olmak, bozmak, mahvetmek, suya düşürmek, bozulmak, mahvolmak, (İİ) yorgunluktan öldürmek shatterproof glass dağılmaz cam, emniyet camı shatterproof dağılmaz, kırılmaz shave tıraş olmak, tıraş etmek, rendelemek, kesmek, tıraş shaver ülgüç, tıraş makinesi, berber, tellak shaving tıraş, ç.talaş, yonga shavings talaş, yonga, çapak shawl şal, atkı, leçek she bear dişi ayı she (dişil) o, (ülkeler ve taşıtlar için) o, dişi she-devil şirret kadın sheaf demet, deste shear pin emniyet pimi shear wave kesme dalgası, enine dalga shear makasla kesmek, saçını kesmek, (koyun tüyünü) kırkmak, kırpmak shearing kırkma, kırpma, makaslama shears yün kırkma makası, büyük makas sheatfish atbalığı sheath kın, kılıf, prezervatif, kılıf sheathe kınına/kılıfına koymak, gizlemek sheathing paper kaplama kâğıdı sheathing kaplama, zırh sheave çıkrık, makara, kasnak, demetlemek shebang mağaza, iş, kurum, mesele, konu shebeen izinsiz içki satan yer shed blood kan dökmek shed crocodile tears sahte gözyaşı dökmek shed light on ışık tutmak shed roof şet çatı shed tears ağlamak shed dökmek, saçmak, akıtmak, kan akıtmak, (kıl/deri/vb.) dökmek, çıkarmak, atmak, sundurma, kulübe, baraka, hangar sheen parlaklık sheeny parlak sheep run koyun" }, { "text": "çifliği sheep shearing koyun kırpımı sheep walk koyun otlağı sheep koyun sheep-shearer koyun kırkıcısı sheep's wool koyun yünü sheepdog çoban köpeği sheepfold koyun ağılı sheepish utangaç, çekingen sheepshank margarita balığı sheepskin koyun pöstekisi sheer strake ağız kuşağı sheer katıksız, sırf, safi, halis, dimdik, sarp, tül gibi incecik, dimdik, (birşeye çarpmamak için) aniden yön değiştirmek, sapmak sheerlegs iki direkli maçuna, darağacı sheet anchor ocaklık demiri, büyük kurtuluş ümidi sheet brass pirinç levha sheet copper bakır levha, bakır sac sheet erosion yüzey erozyonu, yüzeysel erezyon sheet iron demir levha, demir sac sheet lead kurşun levha, levha kurşun sheet metal metal levha, sac sheet tin teneke levha sheet çarşaf, yatak çarşafı, kâğıt yaprağı, tabaka, levha, gazete sheeting örtme, kaplama, perde sheikdom şeyhlik sheikh şeyh shekel şekel, israil para birimi sheldrake hanımördeği shelf life raf ömrü shelf sergen, raf, düz kaya shell bit kaşık matkap shell bossing uskur şaftı, kuyruk şaftı shell out parayı sökülmek, ödemek, uçlanmak shell star kabuklu yıldız shell deniz hayvanı kabuğu, deniz kabuğu, kabuk, bina iskeleti, topçu mermisi, yarış sandalı, kik, kabuğunu çıkarmak, kabuğunu soymak, ayıklamak, topa tutmak, topçu mermisi atmak shellac gomalak, şelak shellack gomalak shelled kabuklu shellfire mermi ateşi shellfish kabuklu deniz hayvanı shelling ateş açma shellproof kurşun işlemez, top işlemez shelter sığınak, barınak, korunak, siper, sığınma, korunma, barındırmak, korumak, sığınmak shelterbelt koruma kuşağı, koruyucu kuşak shelve rafa koymak, raflara dizmek, bir kenara atmak, rafa kaldırmak, ertelemek, (down/up ile) (arazi) meyillenmek shelving raflar, raf malzemesi shenanigan kurnazlık, dolandırıcılık shepherd çoban, önder, kılavuz, gütmek, yol göstermek, kılavuzluk etmek, önderlik etmek, -e götürmek shepherd's-purse çoban çantası shepherdess kadın çoban sherardizing çinko emdirme, Sherard işlemi sherbet şerbet, meyvalı dondurma sheriff (Amerika'da) şerif, sakçı şefi sherry beyaz İspanyol şarabı, şeri Shetland Islands Şetland adaları Shetland pony midilli Shiah ?ii shibboleth parola shield kalkan, siper, koruyucu, korumak, siper olmak shielding window ekran penceresi" }, { "text": "shielding koruyucu kılıf shieling çoban shift change-over vardiya değişmesi shift down vites küçültmek shift for oneself başının çaresine bakmak shift key klavyede büyük harf tuşu shift lever vites kolu shift register kaydırma yazmacı shift up vites büyültmek shift work vardiyalı iş shift değişme, değiştirme, değişiklik, vardiya, nöbet, çalışma süresi, iş nöbeti, çuval giysi, şanjman, şanzıman, kaçamak, bahane, hile, çare, tedbir, (başka bir yere) taşımak/kaldırmak, değişmek, değiştirmek, (rüzgâr) yön değiştirmek, (suç/vb.) atmak, yüklemek, (vites) değiştirmek, geçinmek, idare etmek, yaşamak shifter hırsız, değiştirici, şalter, devre kesici shiftiness hilekârlık, pişkinlik shifting sand hareketli kum, yer değiştiren kum shifting değişken shiftless amaçsız, tembel, uyuşuk, uyuntu shifty güvenilmez shikari avcı shillelagh sopa shilling şilin shilly-shally tereddüt, kararsızlık, mızmızlanma, tereddüt etmek, ne yapacağını bilmemek shim kama, ara sacı, şim, layner shimmer titrek ışık, parıltı, parıldamak, titrek ışıkla parıldamak shimmery parıltılı shimmy şimi, esneme, titreme, şimi dansı, (tekerlek) çok titremek shin incik, (up/down ile) (direğe/ağaca/vb.) maymun gibi tırmanmak, çabucak ve kolayca tırmanmak shinbone incik sümüğü, kaval sümüğü shindig A.B.D.'de danslı eğlenti shindy gürültü, şamata, patırtı shine parlamak, parıldamak, ışıldamak, özünü göstermek, parlamak, parlatmak, parlaklık, parıltı, cila, cilalama, parlatma shiner çil para, morarmış göz shingle tahta kiremit, tahta pul, padavra, yuvarlak çakıl, çakıllı deniz kıyısı, alagarson kesilmiş kadın saçı, (dam/vb.) tahta kiremitle kaplamak, saçı alagarson kesmek shingles zona shingly çakıllı shinguard tozluk shining parlak, ışıltılı, parıltılı shiny parlak, gıcır gıcır ship agent gemi acentesi ship broker gemi acentesi, gemi komisyoncusu ship building gemi sanayii ship chandler gemi malzemeleri satan kimse ship out yola çıkmak ship owner donatan, armatör, gemi sahibi ship gemi, vapur, büyük uçak ya da uzay gemisi, uzay aracı, gemiyle taşımak/göndermek, gemiye yüklemek, gemiye tayfa olarak almak/girmek, (kimise bir yere) yollamak, göndermek, (mal) yollamak, göndermek, nakletmek ship's boat gemi yatağı ship's company gemi mürettebatı ship's lifeboat gemi filikası ship's papers gemi evrakı ship's report gemi raporu" }, { "text": "ship's side gemi bordası shipboard gemide, gemi güvertisinde shipbuilder gemi inşaatçısı shipbuilding yard tersane shipbuilding gemi yapımı, gemi inşaatı shiplap yarı lamba zıvana shipload gemi yükü shipmaster gemi kaptanı shipmate gemi arkadaşı shipment (mal) gönderme, yollama, taşıma nakliye, gönderilen mal shipowner donatan, armatör, gemi sahibi shipped bill of lading sevk konşimentosu shipper nakliyeci shipper's manifest gümrük manifestosu shipping agent deniz nakliyecisi, gemicilik şirketi shipping bill manifesto, sevk belgesi shipping clerk yükleme memuru shipping company gemicilik şirketi, deniz nakliyat şirketi shipping order sevkıyat emri, ordinosu shipping gemiler, filo, ticaret filosu, gemicilik, nakletme, nakliye, taşıma shipshape düzgün, düzenli, muntazam, temiz shipwreck karaya oturma, batma, deniz kazası, gemiyi kara oturtmak/batırmak, mahvetmek, bozmak, yıkmak shipyard tersane shire eyalet, sancak, kontluk shirk (işten/vb.) boyun kaçırmak, kaçmak, yayınmak, kaytarmak shirr büzme, büzgü, büzmek shirt gömlek shirt-blouse şömizye shirting gömleklik kumaş shirtsleeve gömlek kolu shirtwaist şömizye bluz shirty huysuz, kaba, aksi shish kebab şişkebabı shit oneself altına kaçırmak, korkudan altına etmek shit bok, sıçma, esrar, haşiş, saçmalık, zırva, bok herif, bir boka yaramaz kimse, Allah kahretsin!, Lanet olsun!, Anasını, sıçmak, sıçıp batırmak shits ishal, amel shitty boktan, siktiriboktan shiver titreme, ürperti, titremek, ürpermek shivering ürperme shivery titrek, soğuk shoal sığ yer, sığlık, balık sürüsü, kalabalık, sürü halinde toplanmak ya da dolaşmak shoat küçük domuz shock absorber amortisör, tampon, yatıştırıcı shock cooling ani soğutma, şok soğutma shock drying ani kurutma, şok kurutma shock excitation şokla uyarma shock heating şokla ısıtma shock loading şoklu yükleme shock resistance şok direnci, sarsma dayanıklılığı shock resistant şok dirençli, sarsma dirençli shock therapy şok tedavisi shock troops baskın birlikleri, hücum taburu shock wave şok dalgası, çarpma dalgası shock tahıl balyaları, demet yığını, gür ve karmakarışık saç, darbe, vuruş, çarpma, sarsma, sarsıntı, çıngı çarpması, şok, çok sarsmak, çok şaşırtmak, şok etmek, sarsmak, şiddetle çarpmak shocker değersiz kitaplar, sarsan şey, heyecanlı roman shockheaded sık ve" }, { "text": "kabarık saçlı shocking şaşırtıcı, şaşılacak, şok edici, şok etkisi yapan, berbat, çok kötü shockproof darbeye dayanıklı, çarpmaya dayanıklı shod pabuç giymiş, pabuçlu shoddy kaba yünlü kumaş, kalitesiz, baştansavma, uydurma, adi, bayağı, şerefsiz shoe black kundura boyacısı shoe ayakkabı, at nalı shoehorn ayakkabı çekeceği, kerata shoelace ayakkabı bağı shoeless yalınayak, pabuçsuz shoemaker ayakkabıcı, kunduracı shoestring ayakkabı bağı shoo hoşt, pist, kış, kovmak, kışkışlamak shoot a line atıp tutmak shoot ahead hızla öne geçmek shoot at ateş etmek shoot down (uçak) düşürmek, hayır demek, karşı çıkmak shoot for amaçlamak shoot forth sürgün vermek shoot from the hip dan diye söylemek shoot one's bolt elinden geleni yapmak shoot out aniden çıkmak, dışarı fırlamak, aniden çıkarmak shoot straight tam isabetle vurmak shoot the ball şut atmak shoot the breeze laflamak, çene çalmak shoot up hızla yükselmek, rasgele ateş etmek shoot ateş etmek, atmak, fırlatmak, (ateş edip) vurmak, yaralamak, öldürmek, yıldırım gibi geçmek, aniden fırlamak, (film/resim) çekmek, filiz, sürgün, atış, av partisi, av alanı shooter vurucu, nişancı, atıcı, avcı shooting range kamera mesafesi, kamera uzaklığı shooting script çekim senaryosu, çevirim senaryosu shooting star akanyıldız, ağma, şahap shooting atış, atıcılık, avcılık, filme alma, çekim shop around alışveriş için fikir edinmek shop assistant satış elemanı, tezgâhtar shop floor workers işçiler, çalışanlar shop floor üretim bölümü, işçiler, çalışanlar shop girl tezgâhtar kız shop steward işçi temsilcisi, sendika sözcüsü shop window vitrin shop dükkân, mağaza, kârhane, işlik, atölye, yapımevi, alışverişe çıkmak, alışveriş yapmak shop-soiled dükkânda bozulmuş shopkeeper dükkâncı shopkeeping dükkâncılık, perakendecilik shoplift dükkânlardan eşya çalmak shoplifter dükkân hırsızı shoplifting dükkân hırsızlığı shopman dükkâncı, satıcı shopper alışveriş eden kimse shopping center alışveriş merkezi shopping centre alışveriş merkezi shopping list alışveriş listesi shopping mall trafiğe kapalı alışveriş merkezi shopping alışveriş shoptalk iş konuşması shopwindow vitrin shore line sahil hattı shore up payanda ile desteklemek shore kenar, kıyı, sahil, kara, desteklemek, dayanak," }, { "text": "destek, payanda shoreless denize kıyısı bulunmayan, sahili olmayan shoreline sahil hattı shoreward kıyıya doğru shoring payandalama, destekleme, iksa short and sweet kısa ve öz short bill kısa vadeli poliçe short bond kısa vadeli tahvil short circuit kısa devre, kontak, kısa devre yapmak short cut kestirme yol short dated bill kısa vadeli poliçe short dated kısa vadeli short film kısa metrajlı film short for kısası, kısa şekli short of -in dışında, -si eksik short rate kısa vadeli kur short sale açıktan satış short term kısa vadeli short wave (ünalgı) kısa tolkun short kısa, kısa boylu, kısa süren, parasız, yeterli parası olmayan, az, kıt, yetersiz, aniden, gafleten, kısa devre, kontak, (viski/vb.) az miktarlarda içilen sert içki short-change aldatmak, kandırmak short-handed yardımcısı az, işçisi az short-headed brakisefal, kısakafalı short-lived kısa ömürlü, geçici, çok sürmeyen short-range kısa dönemli, kısa vadeli, kısa menzilli short-sighted miyop, ileriyi göremeyen, sağgörüsüz short-tempered çabuk öfkelenir short-winded tıknefes shortage yokluk, kıtlık, sıkıntı, açık, eksik shortbread şekerli galeta shortcake kalın şekerli galeta, Ai.meyveli kurabiye shortchange dolandırmak shortcoming kusur, eksiklik, eksik, noksan shortcut kestirme yol, kısa yol, kestirme shorten kısalmak, kısaltmak shortening yağ shortfall açık, eksik shorthand typist stenograf shorthand stenografi, steno shorthanded işçisi az shortlist son elemeyi yapmak üzere listeye almak shortly kısaca, yakında, az sonra shortness kısalık, eksiklik, kıtlık, noksanlık, darlık shorts kısa pantalon, şort, erkek külotu shortsighted miyop, ileriyi göremeyen, sağgörüsüz, basiretsiz shortwall kısaayak shortwave kısa dalga shot cloth şanjan kumaş shot effect şanjan efekti shot firer barutçu, patlatıcı shot in the arm taze kan, iyiye götüren şey shot in the dark kaba tahmin shot peening püskürtmeli sertleştirme shot silk yanardöner ipek shot taffeta tafta şanjan shot atış, erim, atım, menzil, silah sesi, mermi, saçma, gülle, nişancı, girişim, deneme, iğne, aşı, vuruş, şut, resim, enstantane fotoğraf, kadeh, yudum, yanardöner, şanjan, hasta, yorgun, bitkin, eski, eskimiş shotgun av tüfeği, çifte" }, { "text": "shotten yumurta bırakmış should (öneri ya da gereklilik belirtir) -meli, -malı shoulder arms! silah omuza! shoulder bag omuz çantası shoulder belt omuz kayışı shoulder blade küreksümüğü shoulder girdle omuz kemeri shoulder to shoulder omuz omuza, elbirliğiyle shoulder omuz, çiğin, kürek, destek, banket, omuzla itmek, omuzlayarak özüne yol açmak, omuza almak, omuzlamak, kabul etmek, üstüne almak, yüklenmek shout down bağırarak sesini bastırmak, yaygara koparmak shout one's head off avaz avaz bağırmak shout bağırmak, kışkırmak, seslenmek, bağırma, bağırış shout-out silahlı çatışma shouting yaygara shove around itip kakmak, şamar oğlanına çevirmek shove off sahilden ayrılmak, defolmak shove ittirmek shovel loader kürekli yükleyici shovel kürek, bir kürek dolusu miktar, kürekle atmak, küremek shovelling machine küreme kılgası shovelling küreme show a clean pair of heels tabanları yağlamak show biz eğlence sanayii show business eğlence sanayii show off gösteriş yapmak, hava atmak, fiyaka satmak show one the door kapı dışarı etmek, kovmak show one's face insan içine çıkmak show one's hand kozunu oynamak, niyetini açığa vurmak show one's teeth diş göstermek show one's true colours açığa vurmak show out kapıya kadar geçirmek show room sergi salonu show the white feather gözü korkmak show up göstermek, gözükmek, görünmek, meydana çıkmak show window vitrin, sergi show göstermek, görünüş, gösteriş, sergi, teşhir, temaşa, gösteri, oyun, temsil, şov, fırsat, olanak, iş, girişim showboat yüzen tiyatro showcase vitrin showdown anlaşmazlığı çözme shower bath duş shower sağanak, duş, yağmak, yağdırmak, ...yağmuruna tutmak, duş almak showerproof sugeçirmez yapmak showery yağmurlu showiness gösterişlilik showing gösterme, gösterim, sergileme showing-off gösteriş, caka, fiyaka, hava showman tiyatro, sirk, /vb.müdürü, şovmen showroom sergi salonu showy (fazla) dikkat çeken, cart, cırtlak, cafcaflı, havalı shrapnel şarapnel shred parça, lime, dilim, parçalamak, ince ince doğramak, kıymak shredder kamış kırıcı shrew kır faresi, şirret kadın, cırlak kadın shrewd zeki, kurnaz shrewdness zekilik, kurnazlık, zekâ, açık fikirlilik shrewish huysuz, hırçın, aksi, cırlak shriek" }, { "text": "çığlık atmak, haykırmak, acı feryat, çığlık shrike örümcekkuşu shrill tiz, keskin, cırtlak shrimp karides, teke shrink from -den çekinmek shrink çekmek, büzülmek, küçülmek, çekmesine neden olmak, küçültmek, azalmak, kaçınmak, kaçmak, sinmek, psikiyatrist shrinkable fireli shrinkage çekilme, büzülme, rötre, (odun) çapçekme, büzme shrinking çekme, büzülme, rötre shrinkproof çekmez, küçülmez shrive itiraf edilen günahları dinlemek shrivel kuruyup büzülmek, buruşmak, kıvrılmak, pörsümek shroud kefen, örtü shrouding davlumbaz shrub funda, çalı shrubbery çalılık shrubby çalılık, çalı gibi, ağaçsı shruck zarf, kabuk, kılıf, kabuklarını soymak shrug off kafasına takmamak, aldırış etmemek shrug one's shoulders omuz silkmek shrug omuz silkmek shrunken çekmiş, daralmış, kısalmış, büzülmüş shuck kabuk, mısır kabuğu shudder ürpermek, titremek shuffle off this mortal coil ahreti boylamak shuffle (oyun kâğıdı) karıştırmak, karmak, karıştırmak, karman çorman etmek, ayak sürümek, yer değiştirmek, elden ele dolaştırmak, kâğıt karma, karıştırma, karıştırma, karışıklık, ayak sürüme shuffling hilekâr, kaçamaklı shun çekinmek, kaçmak, uzak durmak, sakınmak, kaçınmak shunt makas değiştirme, trenin yolunu değiştirme, makas değiştirmek, paralel bağlamak, şönt yapmak shunted şönt, devreye paralel bağlanmış shunter manevracı, makasçı shunting manevra yapma shut away elini ayağını çekmek, diğerlerinden ayrı tutmak shut down kapatmak, tatil etmek shut in kapamak, kuşatmak shut off kesmek, durdurmak shut one's eyes to göz yummak shut one's mouth çenesini kapamak shut out içeri bırakmamak shut up kapamak, kilitlemek, hapsetmek, susturmak shut kapamak, kapatmak, Shut your mouth., kapanmak shut-eye uyku shutdown (fabrika/iş/vb.) kapanma, tatil, iş durdurma shutoff kesme, durdurma shutter speed obtüratör hızı, poz süresi shutter kepenk, panjur, objektif kapağı, panjur ya da kepenkleri kapatmak, indirmek shuttering beton kalıbı shuttle box mekik kutusu shuttle diplomacy mekik diplomasisi shuttle eye mekik gözü shuttle service karşılıklı sefer, mekik sefer shuttle spindle mekik iği shuttle mekik, uzay mekiği, gidip gelmek, mekik dokumak shy utangaç, çekingen, (hayvan) ürkek, (at) ürkmek, çekinmek, atmak, fırlatmak, atış, deneme, tecrübe shyness ürkeklik, çekingenlik, korkaklık sial siyal Siamese Siyamlı," }, { "text": "Siyamca, Siyam halkı Siberia Sibirya sibilance ıslık sesi sibilant ıslıklı, ıslıklı ünsüz sibilate ıslık gibi ses çıkaran, ıslık gibi ses çıkarmak sibilation ıslık sesi sibling kardeş sibyl kadın bilici, kahin sibylline kehanet siccative kurutucu, sikatif Sicily Sicilya sick headache yarım baş ağrısı, migren sick leave hastalık izni sick pay hastalık parası sick to death of -den bıkmış, bezmiş sick hasta, kesel, ağrı, bulantılı, midesi bulanmış, kusacağı gelmiş, (of ile) bıkmış, bezmiş, iğrenç, hasta edici, mide bulandırıcı sickbay gemi reviri sickbed hasta yatağı sicken iğrendirmek, midesini bulandırmak, (hangise hastalık) belirtileri göstermek, hasta olmak sickening mide bulandırıcı, tiksindirici sickle orak sickliness hastalıklı olma, güçsüzlük, kusma sickly hastalıklı, hastalık yapan, zayıf, soluk, mide bulandırıcı sickness hastalık, bulantı, kusma sickroom hasta odası side arms hafif silahlar side board büfe side by side yan yana side clearance yan boşluk, yan aralık side effect yan etki side elevation yan görünüş, yandan görünüş side frontage yan cephe, yan yüz side scuttle borda lombozu side span yan açıklık side stream kol akarsu, kol ırmak side street dönge, yan sokak, tali yol side stroke yan kulaç side tone yan ton, yan ses side valve yandan supap side view yandan görünüş side wall lastik yanağı side wave yan dalga side yan, yan taraf, kenar, yüz, taraf, bölüm, taraf, kısım, yön, taraf, (with/against ile) tarafını tutmak side-dumper car yandan boşaltmalı vagon side-tipping loader yandan boşaltmalı yükleyici sideband yan bant, yan kuşak sideboard büfe sideboards (saç) favoriler sideburns bkz.sideboards sidecar motosiklet yan arabası, motosiklet sepeti sided taraflı, kenarlı, çevrili sidekick arkadaş sidelight yandan gelen ışık, ilginç ama çok önemli olmayan bilgi, ikincil bilgi, yan bilgi, büyük pencere ya da kapının yanında bulunan dar pencere, yan pencere, (taşıtlarda) yan lamba sideline yan hat, yan çizgi, kenar çizgisi, ek iş, ek görev sidelong yanlamasına, yan sidereal month yıldız ayı sidereal yıldızlara ilişkin siderite siderit," }, { "text": "demirli göktaşı sidero- (önek) demir, çelik siderolite siderolit sideshow ek gösteri sideslip yana kayma, yan savurma, yan kaymak sidestep -den kaçınmak, yana kaçmak, yana adım atmak sidetrack ihtiyat yola koymak, ihtiyat yola geçirmek, treni yan hatta geçirmek, yayınmak, saptırmak, konudan saptırmak, dikkatini dağıtmak sidewalk yaya kaldırımı sidewards yana doğru, yanlamasına, yan yan sideways yan, yandan siding kısa demiryolu hattı, yan hat sidle up to one birine sokulmak sidle korkarak ya da gizlice sokulmak, yanaşmak siege kuşatma sienna koyu kahverengi sierra sivri dağlık arazi, dağ sinsilesi siesta öğle uykusu sieve kalbur, kevgir, elek, elemek, kalburdan geçirmek sift through incelemek, gözden geçirmek sift elemek, kalburdan geçirmek, (through ile) incelemek, gözden geçirmek, araştırmak, taramak sifter üstü delikli kap sifting eleme, inceleme, gözden geçirme sigh for hasretini çekmek sigh iç çekme, göğüs geçirme, of (çekme), iç çekmek, göğüs geçirmek, of çekmek sight bill görüldüğünde ödenmesi gereken poliçe sight distance görüş uzaklığı sight draft görüldüğünde ödenecek poliçe sight payment görüldüğünde ödeme sight unseen görmeden (satın almak) sight görme gücü, görüş, görme, görüş, göz erimi, görüş alanı, görülen şey, görünüş, görünüm, manzara, ç.görülmeye değer yerler, nişangâh, görüş, düşünce, kanı, korkunç ya da gülünç hal, görmek, nişan almak sight-reading görür görmez okuma, görür görmez çalma sighted gözleri gören, kör olmayan sighting colour işaretleme boyası sighting distance görüş uzaklığı sighting shot deneme atışı sighting telescope gözetleme teleskobu sighting nişan, nişan alma, gözlem sightless kör sightly hoş görünüşlü, yakışıklı sights görülmeye değer yerler sightseeing görülmeye değer yerleri gezip dolaşma sightseer turist sigma sigma sign away bir belge imzalayarak hakkından vazgeçmek sign bit işaret biti sign character işaret karakteri sign digit işaret sayısı sign manual el yazısı imza sign off yayını bitirmek, imzalayıp bitirmek sign on the dotted line kabullenmek, onaylamak sign on yayına başlamak, sözleşme imzalayıp işe girmek sign one's own death ölüm fermanını imzalamak warrant sign over resmen" }, { "text": "başkasına devretmek sign painter tabela ressamı sign the praise of göklere çıkarmak sign işaret, im, belirti, işaret, ifade, işaret levhası, belirti, alamet, alem, burç, imzalamak, işaret etmek, işaret vermek, sözleşmeyle işe almak, sözleşmeyle işe girmek signal box işaret kulesi, manevra kulesi signal flag işaret flaması signal lamp sinyal lambası signal light sinyal lambası signal post işaret direği signal tower kumanda kulesi signal işaret, sinyal, çınav, işaret vermek, işaret etmek, işaretle bildirmek, dikkate değer, göze çarpan, açık signalize işaretle bildirmek, belirginleştirmek signaller işaretçi signalling işaretleme, sinyalizasyon signalman işaretçi, işaret memuru signary harf jüyesi signatory imza eden kişi, imza sahibi signature card imza kartı signature imza signboard tabela signed işaretli, imli signer imza atan kimse signet ring mühür yüzüğü signet mühür significance önem, anlam, değer significant önemli, anlamlı, değerli signification anlam verme, anlamlama significative anlamlı signified gösterilen, imlenen signifier gösteren, imleyen signify bildirmek, belirtmek, ifade etmek, demek olmak, anlamına gelmek signora sinyora signorina sinyorina signpost karayollarında tabela, yol gösteren levha, işaret direği signs of the zodiac on iki burç silage silaj, yeşillik silence gives consent sük-t ikrardan gelir silence is golden sük-t altındır silence sessizlik, susma, dinginlik, sır saklama, mektup yazmama, susturmak silencer susturucu, ses azaltıcı silent film sessiz film silent partner komanditer ortak, gayri faal ortak silent picture sessiz film silent sessiz, gürültüsüz, suskun, telaffuz edilmeyen, yazılıp da söylenmeyen silently sessizce silex çakmaktaşı silhouette gölge, karaltı, siluet silica silis silicate silikat silicated silisit asitli siliceous silisli silicic acid silisik asit silicic silisik, silisden yapılmış, silisli silicify silisleşmek, silisleştirmek silicon silikon silicone silikon silicosis silikoz, silis tozu sayrılığı silk cocoon ipek kozası silk gloss ipek parlaklığı silk hat silindir şapka silk stocking ipek kadın çorabı silk thread ibrişim silk velvet ipekli kadife silk yarn ipek iplik silk ipek, ipekli kumaş silken ipekten yapılmış, ipekli, ipek gibi yumuşak, parlak, ipeksi silkworm breeding ipekböcekçiliği" }, { "text": "silkworm ipekböceği silky ipekli, ipek gibi, ipeksi sill eşik silliness aptallık, budalalık, ahmaklık, saçmalık silly aptal, ahmak, akılsız, budala, ahmakça, gülünç, budalaca, saçma silo silo siloxane siloksan silt alüvyon, balçık Silurian silüriyen silvan ağaçlarla ve kırlarla ilgili, ağaçlık, kırsal silver bath gümüş banyosu silver bullion gümüş külçe silver currency gümüş para silver fir gümüş köknar silver gray gümüş rengi silver jubilee yirmi beşinci yıldönümü silver paper yaldızlı kâğıt, kurşun kâğıdı silver plate gümüş kaplama silver wedding evliliğin 25 yıldönümü silver gümüş, gümüş çatal bıçak takımı, gümüş sofra takımı, gümüş rengi, gümüşi, gümüş kaplamak, aynayı sırlamak silver-haired ak saçlı silver-headed beyaz saçlı, gümüş başlı silverfish gümüşbalığı silversmith gümüşçü silverware gümüş eşya silvery gümüş gibi, (ses) tatlı ve berrak silviculture ağaçlandırma, ormancılık sima sima simian maymun gibi, maymun similar benzer, benzeş, bendeş, okşar, okşaş, aynı türden, benzer similarity benzerlik similarly benzer şekilde, aynı simile teşbih, benzetme similitude benzerlik simmer down sakinleşmek, yatışmak, özüne hâkim olmak simmer with dolup taşmak, kudurmak simmer yavaş yavaş kaynamak, yavaş yavaş kaynatmak, (with ile) dolup taşmak, kudurmak, köpürmek, coşmak simoom samyeli simp ahmak simper pişmiş kelle gibi sırıtmak simple form basit kelime, yalın sözcük simple fraction bayağı kesir simple fracture basit kırık, önemsiz kırık simple fruit basit meyve simple future tense basit gelecek zaman simple interest basit faiz simple leaf basit yaprak simple letter of credit basit akreditif simple past tense -di'li geçmiş zaman simple present tense geniş zaman simple sentence yalın tümce simple sade, gösterişsiz, süssüz, basit, yalın, kolay anlaşılır, basit, sıradan, olağan, karmaşık olmayan, basit, saf, katışıksız, içten, dürüst, saf, toy, içinde kötülük olmayan, masum simple-hearted saf yürekli simpleminded saf simpleton avanak kimse, ahmak kimse, acemi çaylak simplex simpleks, yalınca, basit simplicity kolaylık, yalınlık, sadelik, basitlik, saflık, bönlük simplification basitleştirme, sadeleştirme simplificative basit, yalın simplify kolaylaştırmak, basitleştirmek simply basit/sade bir şekilde, sırf, sadece, gerçekten, çok," }, { "text": "son derece simulacrum gölge, hayal, sahte gösteriş, taklit simulate taklit etmek, numara yapmak, ...numarası yapmak simulated taklit, gerçeği gibi simulation simülasyon, taklit simulator simülatör, benzeteç simultaneity eşanlılık, simultane oluş simultaneous equations birlikte denklemler, eşanlı denklemler simultaneous translation simültane çeviri, anında çeviri simultaneous aynı zamanda yapılan, aynı zamanda olan, eşzamanlı, simultane simultaneously aynı zamanda, birlikte, hep beraber sin günah, suç, kabahat, günah işlemek, günaha girmek since ondan beri, ondan sonra, o zamandan beri, -den beri, -den beri, -den bu yana, -dığı için, madem ki sincere friend samimi arkadaş sincere içten, candan, gerçek, samimi sincerely yours saygılarımla sincerely içtenlikle sincerity içtenlik, candanlık, samimiyet sinciput kafatasının ön kısmı sine die belli bir tarihe bağlı olmadan, süresiz sine qua non zaruri şey, onsuz olmaz sine sinüs sinecure kolay ve paralı iş sinew kiriş, veter, sinir, güç, kas gücü sinewy kuvvetli, adaleli, sinirli sinful günahkâr, günah niteliğinde, ayıp, kötü sing a song şarkı söylemek sing another tune ağız değiştirmek sing out bağırmak sing small kuyruğunu kısmak sing (şarkı) söylemek, küylemek, (kuş) ötmek, şakımak, ıslık gibi ses çıkarmak, vızıldamak, çınlamak, uğuldamak Singapore Singapur singe (saçı/vb.) alazlamak, hafifçe yakmak singer şarkıcı, hanende, ötücü kuş, şantöz, şantör single acting tek etkili single barrel tek namlulu tüfek single circuit tek devre single coil tek bobinli single entry tek kayıt jüyesi single fare yalnızca gidiş vergini single file tek sıra halinde single fixed pulley tek sabit makara single flower basit çiçek single length tek uzunluk single movable pulley tek hareketli makara single pole tek kutuplu single seater tek kişilik uçak single shade tek renk single ticket gidiş bileti single valued tekdeğerli single tek, çift olmayan, tek, tek kat, ayrı, bir, bekâr, boydak, subay, tek kişilik, (bilet) yalnız gidiş, gidiş bileti single-axle tek dingilli single-breasted tek sıra düğmeli single-colour tekrenkli single-crystal tekkristalli single-cut tek sıra dişli single-frequency tek frekanslı single-handed yalnız," }, { "text": "tek başına, yardımcısız single-hearted samimi, dürüst single-lane traffic tek şeritli trafik single-minded kararlı, azimli, tek amaçlı single-piece tek parçalı single-rail tek raylı single-rooted tek köklü single-row tek sıralı single-sash window tek kanatlı pencere single-spar tek lonjeronlu single-stage tek evreli, tek aşamalı singleness bekârlık singles (tenis/vb.) tekler maçı singlet kolsuz fanila singleton tek çocuk, yalnız kimse singly teker teker, birer birer, ayrı ayrı singular noun tekil isim singular yalnız, tek, ayrı, tuhaf, garip, acayip, olağanüstü, benzersiz, eşsiz, tekil, tekil sözcük singularity eşsizlik, tuhaflık, gariplik, özellik singularize özelliğini belirtmek sinister uğursuz, kötü, tehditkâr, fesat sink in iyice anlaşılmak, içine işlemek, nüfuz etmek sink into batırmak, saplamak, sokmak sink one's teeth into bir yere kapağı atmak sink or swim ya herrü ya merrü sink shaft keson kuyu, batırma kuyu sink batmak, batırmak, yatırmak, azalmak, kötüye gitmek, güçten kesilmek, açmak, kazmak, lavabo, musluk taşı, lağım sinker (balık oltasındaki) kurşun sinkhole ponor sinking amorti eden, batış, yavaş yavaş ödeme sinless günahsız, masum sinner günahkâr sinter sinter, topak, kireçli çökelti, katılaşmak, katılaştırmak, külçelemek sintered sinterlenmiş, toplaşık sintering sinterleme sinuate dalgalı sinuosity viraj, dönemeç, dolambaç sinuous kıvrımlı, bükümlü, dolaşık, yılankavi sinus sinüs, boşluk sinusitis sinüzit sinusoid sinüzoit, dikmelik eğrisi sinusoidal sinüzoidal sip yudumlamak, yudum siphon barometer sifonlu barometre siphon sifon sippet kızarmış ekmek parçası sir efendim, beyefendi, efendi, sör sire ata, baba siren canavar düdüğü, siren, çekici ve tehlikeli kadın sirloin sığır filetosu sirocco siroko sirup şurup sis abla, kız kardeş sisal liflerinden halat, /vb.yapılan bir bitki sissy hanımevladı, kız gibi (oğlan) sister company kardeş şirket sister kız kardeş, bacı, simil, hemşire, mümerrize, hastabakıcı sister-in-law görümce, baldız, yenge, elti sisterhood kız kardeşlik sisterly kızkardeş gibi sit about hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak sit around hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak sit back dinlenmek, hiçbir şey yapmamak, boş boş oturmak sit down oturmak sit for sınava girmek sit in" }, { "text": "the anxious seat diken üzerinde oturmak sit in vekâlet etmek, yerine bakmak sit on a powder keg dikenli fıçı üzerinde olmak sit on -e üye olmak sit out sonuna kadar kalmak, yer almamak, katılmamak sit tight olduğu yerde kalmak, dediğinden vazgeçmemek sit up gece geç yatmak, dik oturmak, masada yerini almak sit oturmak, oturtmak, (on ile) yer almak, görev almak, (for ile) (sınava) girmek, toplantı yapmak sit-down strike oturma grevi sitar sitar site yer, orun, mevki, arsa sito- (önek) gıda sitology yemek bilgisi, rejim bilgisi sitosterol sitosterol sitter (ressama) poz veren kimse, bebek bakıcısı sitting duck saftaloz, kolayca aldatılabilen kişi sitting member belirli bir saylav bölgesinin milletvekili sitting pretty cebi dolu sitting room oturma odası sitting oturma, oturuş, poz verme, oturum, celse, oturan, oturmakta olan, bir yerde yerleşmiş bulunan, oturan situate yerleştirmek situated bulunan, yerleşmiş situation konum, yer, durum, mevki, durum, hal, yağday, iş, memuriyet situs yer, mevki six altı six-shooter altıpatlar sixfold altı kat, altı misli sixpence altı peni sixteen onaltı sixteenth onaltıncı sixth sense altıncı his sixth altıncı sixtieth altmışıncı sixty altmış sizable oldukça büyük, geniş size lubricant haşıl yağı size of sample numune boyutu size up değerlendirmek, takdir etmek, ölçmek size büyüklük, boy, oylum, hacim, boyut, ölçü, ebat, (ayakkabı) numara, (giysi) beden, çiriş, tutkal, ahar, çirişlemek sized çirişli sizer boy sıralayıcı sizing agent haşıl maddesi sizing ahar, haşıl sizzle cızırdamak skat bir iskambil oyunu skate on thin ice riskli bir işe girmek skate over geçiştirivermek, savsaklamak skate round geçiştirivermek, önem vermemek skate tırpana balığı, buz pateni, tekerlekli paten, patenle kaymak, paten kaymak skateboard kaykay skater buz patencisi skating buz pateni yapma, patenle kayma skatole skatol skedaddle kaçış, tüymek, sıvışmak, tabanı yağlamak skein çile, kelep, kangal skeletal muscle iskelet kası skeletal soil iskelet toprak skeletal system iskelet jüyesi skeletal iskeletle ilgili, iskelet gibi skeletology iskeletbilim skeleton key maymuncuk" }, { "text": "skeleton structure iskelet yapı skeleton iskelet, çatı, kafes, taslak, çok zayıf kimse, iskelet skeletonize iskeletini hazırlamak, iskelete döndürmek skep sepet skeptic bkz.sceptic skerry kayalıklı adacık sketch taslak, kabataslak resim, kroki, skeç, kısa öykü ya da piyes, taslak yapmak, kabataslak resmini yapmak, kısaca tarif etmek sketchbook kroki defteri sketcher desinatör sketchy kabataslak, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak skew eğri çarpık, yan skewback üzengi skewed eğik, eğrilmiş skewer kebap şişi ski kayak, kayak yapmak skid chain patinaj zinciri skid mark eğleç izi skid kayma, yana kayma, kızak, takoz, (otomobil/vb.) yana kaymak, yana doğru savrulmak skidding kayma, savrulma, patinaj skier kayakçı skiff tek kişilik ufak kayık skilful becerikli, usta, hünerli skill beceri, ustalık, hüner, kesp, marifet, maharet skilled workman kalifiye işçi skilled becerikli, usta, deneyimli, vasıflı, kalifiye skillet tava, sapılca skillful (Aİ) bkz.skilful skim coat perdah sıvası skim milk imansız süt, kaymak altı, yağsız süt skim off köpüğünü almak skim yüzeyini sıyırmak, sıyırıp geçmek, gözden geçirmek, köpüğünü almak, kaymağını almak skimmed milk imansız süt, kaymak altı, yağsız süt skimmer kevgir, kaymakçı kaşığı skimming kaymağını alma, köpük, kaymak, kef, cüruf skimp (on ile) -den kısmak, tasarruf etmek, az harcamak, idareli kullanmak skimpy küçük, az, yetersiz, ufacık skin alive çiğ çiğ yemek skin and bone bir deri bir sümük skin cell deri hücresi skin dive tüpsüz suya dalmak skin friction yüzey sürtünmesi skin game hileli kumar oyunu skin graft nakledilen deri parçası skin grafting deri nakli, deri aşısı skin wool tabak yünü, post yünü skin deri, cilt, post, pösteki, kabuk, derisini soymak, derisini yüzmek, kabuğunu soymak skin-deep yüzeysel, sathi skinflint cimri, pinti skinhead dazlak, skinhed skink skink, kum kertenkelesi skinned deri gibi, yüzülmüş skinny bir deri bir sümük, sıska, arık skint (İİ) meteliksiz, züğürt, beş parasız skintight (giysi) bedeni sımsıkı saran skip over atlamak skip hoplamak, sıcramak, zıplamak, sekmek, (konudan konuya/vb.) atlamak, atlamak, geçmek, boş vermek," }, { "text": "ip atlamak, hoplayıp sıçrama, zıplama, sekme, atlama, inşaat asansörü, kafes skipper kaptan skirl gayda sesi skirmish çatışma, çarpışma, çekişme, çatışmak, çarpışmak skirmisher avcı skirret yabani şeker havucu skirt etek, eteklik, kenar, kadın, karı, çevresinden dolaşmak skirted etekli skirtingboard süpürgelik skirtings etek yapağısı, bacak yapağısı skit skeç, şaka skitter sekmek, sıçramak, zıplamak skittish canlı, hareketli, oyuncu, oynak skittishness ürkeklik, cilvelilik skive kaytarmak skivvy ayak işleri yapan hizmetçi skua bir martı türü skuiffy çakırkeyf skulduggery hilekârlık skulk sinsi sinsi dolaşmak skull kafatası, baş çanağı, baş sümüğü, çok çalışkan öğrenci ya da işçi skullcap takke, arakçın skunk kokarca sky blue gök mavisi sky gök, gökyüzü, topa çok hızlı vurarak havalandırmak, topu çok yükseğe atmak sky-high çok yüksek, çok yüksek, ateş pahası sky-writing dumanla havada yazı yazma skyjack uçak kaçırma, uçak kaçırmak skyjacker tenek korsanı skylark tarlakuşu skylight dam penceresi skyline ufuk çizgisi skysail kontra yelkeni skyscape gök manzarası, gök resmi skyscraper gökdelen, asumanhıraş, asumanöper skyward göğe doğru skyway tenek yolu slab kalın dilim, kat slack gevşek, sarkık, ağır, yavaş, asta, dikkatsiz, (iş) durgun, kesat, kaytarmak, tembellik etmek, ip, tel, /vb.nin sarkık kısmı, kömür tozu, ç.bol pantolon slacken gevşemek, gevşetmek, hafiflemek, laçka olmak slackness gevşeklik, durgunluk, tembellik slacks bol pantolon slag cement cüruf çimentosu slag wool amyant, camyünü, campamuğu slag cüruf, dışkı slaggy cüruflu slake lime kireç söndürmek slake (susuzluk) gidermek slaked lime sönmüş kireç slalom slalom slam the door in sb's face kapıyı birinin yüzüne kapamak slam kapıyı çarparak kapama, kapının çarpma sesi, (briçte) şlem, çarparak kapamak, çarpılarak kapanmak, hızla vurmak, yere çalmak, şiddetle eleştirmek, yerden yere vurmak slander kara çalma, karalama, iftira, kara çalmak, karalamak, iftira etmek slanderer iftiracı slanderous iftira niteliğinde slang argo slant yana yatmak, eğilmek, eğmek, eğimli olmak, meyilli olmak, (gerçeği) çarpıtmak, -in lehinde ifade etmek, eğim, görüş, görüş açısı, yan bakış slap in the face hakaret, sille, şille," }, { "text": "şapalak slap tokatlamak, şapalaklamak, tokat atmak, vurmak, kabaca çarpmak, çalmak, tokat, sille, şille, küt diye, doğruca, tahkir, manevi darbe, hakaret slap-up (yemek) nefis slapdash baştan savma slaphappy şaşkın, kararsız slapstick şakacı, güldürü slash kesmek, yarmak, çapmak, yakşıca indirmek, uzun kesik, yarık, yırtmaç, işeme slasher-sizer haşıl makinesi slashing tahripkâr, imha edici, engel, mânia slat tiriz, lata slate pencil taş kalem slate arduvaz kaplamak, bir işe seçmek, kayağantaş, kara kayağan, arduvaz, koyu maviye çalar kurşun rengi, taş tahta, yaz boz tahtası, karatahta, aday listesi, geçmişteki hatalar, tatsızlıklar slather büyük bir miktar, har vurup harman savurmak slating taştahta, arduvaz çatı kaplaması slattern pasaklı kadın slaty arduvazlı slaughter hayvan kesme, kesim, büyük kıyım, kan dökme, kesim, katliam, toptan öldürme, (hayvan) kesmek, boğazlamak, kıyım yapmak, kan dökmek, katliam yapmak, (oyunda) çok kötü yenmek, katlamak slaughterhouse mezbaha, kesimevi, salhane, sallakhane slave away at dinlenmeden çalışmak slave driver insanı köle gibi çalıştıran amir slave file bağımlı dosya, köle kütük slave mode köle modu, bağımlı işletim kipi slave relay yardımcı röle, ara rölesi slave ship esir gemisi slave store bağımlı bellek, köle bellek slave trade köle ticareti slave unit bağımlı birim, köle birim slave köle, (away ile) köle gibi çalışmak slaver salyası akmak, salya slavery kölelik slavey orta hizmetçisi slavish imitation körü körüne taklit etme slavish köle gibi, başkalarına boyun eğen, kopya edilmiş, kopyası slaw bir çeşit salata, lahana salatası slay vahşice öldürmek, katletmek sleazy ucuz ve pis, döküntü sled bkz.sledge sledge kızak, kızakla kaymak, kızakla taşımak/gezmek sledgehammer balyoz sleek (saç/vb.) düz, cilalı, parlak, bakımlı, temiz, derli toplu, zarif, kaşenk, modaya uygun, parıldatmak, tımar çekmek, saykal vermek, saykal çekmek, saykallamak, perdahlamak, cilalamak sleep away uyuyarak geçirmek sleep double bir yatakta iki kişi yatmak sleep in yatılı çalışmak, yatılı olmak sleep like a log kütük gibi uyumak sleep on kararı ertesi güne bırakmak sleep through boyunca uyumak, uyuya kalıp" }, { "text": "kaçırmak sleep together döşektaş olmak, yatmak sleep with someone cinsel ilişkide bulunmak sleep with ile döşektaş olmak, yatmak sleep uyumak, yatacak yer sağlamak, uyku sleeper uyuyan kimse, demiryolu traversi, yataklı tren sleepiness uyuklama, uykulu olma sleeping bag uyku tulumu sleeping car yataklı vagon sleeping pill uyku hapı sleeping room yatak odası sleeping sickness uyku hastalığı sleeping tablet uyku hapı, uyku ilacı sleeping uyuyan, uykuda, uyku için kullanılan, uyku hali sleepless uykusuz sleeplessness uykusuzluk sleepwalker uyurgezer sleepy yorgun ve uykulu, sessiz, sakin, hareketsiz sleet sulusepken, sulusepken yağmak sleety sulusepken sleeve giysi kolu, yen, plak kabı sleeved kollu sleeveless kolsuz sleigh atlı kızak sleight of hand el çabukluğu sleight el çabukluğu, marifet slender incecik, narin, ince, dal gibi, az, yetersiz slenderize incelmek, inceltmek, zayıflamak slenderness incelik, narinlik, yetersiz olma sleuth hafiye, dedektif slew (round/around ile) aniden kendi çevresinde dönmek slice dilim, dilimlemek, dilimlere ayırmak, dilmek slicer pancar bıçağı slick down parlatmak, düzleştirmek slick düz, parlak ve kaygan, yüze gülücü, yapmacık kibar, tatlı dilli, kurnaz, üçkâğıtçı, ince petrol tabakası, saykallamak, cilalamak slickenside fay aynası, kırık aynası slicker yağmurluk, muşamba, dolandırıcı slide bolt sürgü slide coil sürgülü bobin slide gate sürme kapak slide gauge sürmeli kumpas slide projector slayt projektörü slide rule sürgülü hesap cetveli slide ruler sürgülü hesap cetveli slide switch sürgülü anahtar slide valve sürgülü vana slide wire sürgü teli slide kaymak, kaydırmak, sessizce gitmek, kayma, kayılan yer, kaydırak, sürgü, toprak kayması, heyelan, diyapozitif, slayt, saç tokası, lam sliding door sürme kapı sliding friction kayma sürtünmesi sliding scale yürüyen skala, değişken ölçek sliding seat sürgülü koltuk sliding surface kayma yüzeyi sliding time değişken zaman sliding window sürme pencere sliding sürgülü, kayan, kayıcı slight ince, narin, zayıf, küçük, ufak, önemsiz, önemsememek, hor görmek, küçümsemek, aşağılamak, hiçe sayma, aşağılama, saygısızlık, hakaret slighting küçümseyen, hafifseyen, küçümseyici slightly soluble düşük oranda çözünür slightly biraz, azıcık, bir" }, { "text": "parça, hafifçe slim ince yapılı, ne şişman ne de zayıf olan, (olasılık/şans/vb.) zayıf, zayıflamak, arıklamak, incelmek slime balçık, salgı, salyangoz sümüğü, yavşak, kıl slimeness yapışkanlık, kayganlık, yaltakçılık slimness incelik slimy yapış yapış, yapışkan, aşırı nazik, yapmacık, kibar sling atmak, fırlatmak, iple asmak, taşatan, kuşatan, sapan, izbiro, kol askısı, kayış. sargı slingshot sapan, kuşatan, mancınık slink gizlice sessiz sessiz yürümek slinky sinsi, gizli, hırsızlama slip away sıvışmak, gözden kaybolmak, tüymek, yan çizmek slip by çabuk geçmek (zaman) slip case kitap kılıfı slip knot ilmek, hareketli düğüm slip of the tongue dil sürçmesi slip off sıvışmak, çıkarmak, üstünden atmak (elbise) slip one's mind aklından çıkmak slip one's notice gözünden kaçmak slip out ağzından kaçmak, dışarı sıvışmak, sıyrılmak slip plane kayma düzlemi slip road ara yol slip up küçük bir hata yapmak, yanılmak, sürçmek slip sürçütmek, sürüştürmek, sürüşmek, kaymak, bala salmak, ekilmek, sakitçe hareket etmek, yayınmak, elden vermek, elden bırakmak, sürüşüp düşmek, çıkartmak, sehvetmek, hata etmek, yanlışlığa yol vermek, burkutmak, unutmak, çıkmak, (gizlice) sıvışmak, kaçmak, süzülmek, (farkında olmadan) geçip gitmek, giymek, çıkarmak, düşmek, kötüye gitmek, çaktırmadan vermek, eline tutuşturmak, sürüşme, kayma, kayış, bala salma, dikkatsizlik, yanlışlık, sehiv, hata, sürçme, döşlük, lifçik, döşkabı, kadın alt paltarları, kadın iç gömleği, kombinezon, yastık yüzü, baliş yüzü, uzun nazik yolak, yongar, tilişke, talaş, gemi kızağı, kâğıt, pusula slip-stream pervane rüzgârı slipknot ilmek, ilmik, eğreti düğüm slippage kayma slipper brake elektromanyetik eğleç slipper terlik slippered terlikli slipperiness kayganlık, güvenilmezlik slipperwort çanta çiçeği slippery kaygan, kayağan, güvenilmez, kaypak slipring kayıcı halka slipshod dikkatsiz, düzensiz, dağınık, pinti giyimli, baştansavdı, selikasız slipway gemi tezgâhı, kızak slit yarmak, uzunluğuna kesmek, kesik, yırtık, yarık, dar aralık slither kaymak, kayarak gitmek, yılan gibi süzülmek slithery kaygan sliver kıymık, ince dilim slob hantal, kılıksız, ayı slobber ağzından salyalar akıtmak, salya slobbery salyalı, abartmalı sloe çakaleriği sloe-eyed siyah gözlü slog zor ve sıkıcı iş yapmak, angarya" }, { "text": "yapmak, zor ve sıkıcı iş, angarya slogan slogan slogger sert vuran kişi sloop küçük yelkenli, şalopa slop pail çöp kovası slop lapa, sulu yemek, ç.bulaşık suyu, ç.yemek artığı, taşırmak, dökmek, taşmak, dökülmek slope down inmek, aşağı doğru meyletmek slope off kaçmak, sıvışmak, kaytarmak slope up çıkmak, yukarıya doğru meyletmek slope eğimli olmak, eğimlenmek, yokuş, bayır, eğim, meyil sloping ramp meyilli rampa sloppiness ıslaklık, kılıksızlık, dikkatsizlik sloppy ıslak ve kirli, çamurlu, baştansavma, uyduruk, pasaklı, dağınık, aptalca, saçma slops bulaşık suyu, yemek artığı slosh sudan/çamurdan geçmek, (sıvı) taşmak slot in yer ayırmak, yer vermek slot into yer ayırmak, yer vermek slot machine meşrubat/yiyecek otomatı, kollu kumar kılgası slot yarık, delik, (ünalgı/vb.) bağdarlama, yarık açmak, (in/into ile) yer ayırmak, yer vermek, vakit ayırmak sloth tembellik, miskinlik slothful tembel, miskin slotted yarıklı, oluklu slouch özünü koyvererek kambur gibi yürümek ya da durmak slouching hımbıl, tembel, kamburu çıkmış slouchy eğri, yamuk slough bataklık, kötü durum, batak, (off ile) (yılan/vb.) deri değiştirmek sloughy kabuklu Slovak Slovakyalı, Slovakça Slovakia Slovakya sloven pasaklı, kılıksız Slovenia Slovenya slovenly düzensiz, baştansavma, derme çatma, pasaklı, pis, dağınık slow down yavaşlamak, yavaşlatmak, ağırlaştırmak slow match barutlu fitil slow motion ağır çekim slow neutron yavaş nötron slow up hızını eksiltmek, yavaşlatmak, ağırlaşmak slow wave yavaş dalga slow yavaş, asta, ağır, (sögen) geri, güç anlayan, kalın kafalı, yavaş, (up/down ile) yavaşlamak, yavaşlatmak slow-acting yavaş etkili slow-setting cement geç katılaşan çimento slowcoach hantal, uyuşuk kimse, mıymıntı slowly yavaş yavaş, ağır ağır, yavaşça slowness yavaşlık, hantallık slowpoke işi ağırdan alan kimse, yavaş giden kimse slowtness tutukluk slowwitted zor anlayan, kalın kafalı slowworm köryılan slub yumrulu iplik, düğümlü iplik sludge sulu çamur, pis artık yağ sludging çamurlaşma slue bkz.slew slug kabuksuz sümüklüböcek, jeton, sert yumruk ya da darbe, metal kübü, yumruk patlatmak slugabed geç sögene kadar yatan kişi sluggard tembel, aylak kimse slugger sert vuran oyuncu sluggish" }, { "text": "uyuşuk, tembel, mıymıntı, asta, ağır sluggishness ağırlık, tembellik sluice gate savak kapağı sluice valve sızıntı vanası, bent kapağı vanası sluice bent kapağı, savak, bol suda yıkamak, üstüne su dökmek sluiceway savak arnası, savak yatağı slum gecekondu mahallesi, kenar mahalle, çok dağınık yer slumber uyumak, uyuklamak, uyku, uyuklama slump birdenbire düşmek, küt diye düşmek, yığılmak, (sayıca/vb.) düşmek, azalmak, kötüye gitmek, birdenbire ve hızla düşme, (iş/ticaret/fiyat/vb.'de) düşme, kötüleşme, durgunluk, kriz slumping göçme, çökme slur kara çalmak, çamur atmak, (esriklikten/vb.) sözcükleri kötü telaffuz etmek, kara çalma, iftira, leke (sürme), sözcükleri kötü telaffuz etme slurp höpürdetmek, şapırdatarak içmek slurry bulamaç, sulu çamur, sulu çimento slush sulu çamur, yarı erimiş kar slut pasaklı, tembel kadın, ahlaksız kadın, orospu sluttish pasaklı, şapşal sly kurnaz, şeytan, şakacı, muzip smack of kokmak, kokusu olmak smack one's chops ağzının suyu akmak smack one's lips dudaklarını şapırdatmak smack şaplak atmak, tokatlamak, (of ile) ...kokmak/tadı vermek/hissi uyandırmak, şamar, tokat, şaplak, şaklama, şak sesi, şapırtı, şapırtılı öpücük, küçük balıkçı teknesi, küt diye, güm diye smacker şaplak, şapırtılı öpücük small adds küçük ilanlar small arms hafif silahlar small beer hafif bira, değersiz şey small change bozuk para, meyde small coal ince kömür small film amatör filmi, dar film small fry ufak balıklar, önemsiz kimse small holding küçük çiftlik small hours sabahın çok erken sögenleri small intestine incebağırsak small letter küçük harf small scale küçük çapta small talk sohbet, laklak, muhabbet small time önemsiz small wonder tevekkeli değil small küçük, ufak, balaca, meyde, önemsiz, rîze, küçük küçük, ufak ufak small-minded dar kafalı, bağnaz, bencil, aşağılık, adi smallholding küçük çiftlik smallish ufakça, ufacık, küçücük smallness ufaklık, önemsizlik, basitlik smallpox çiçek hastalığı smalt azur mavisi, kobalt mavi smaragd zümrüt smarmy (İİ) kibarlık budalası, yağcı, dalkavuk smart aleck ukala dümbeleği, çok bilmiş smart card hafızalı kart smart money manevi tazminat smart acımak, sızlamak, yanmak, üzülmek, kırılmak, incinmek," }, { "text": "acıtan, sert, keskin, şiddetli, çabuk, çevik, şık, zarif, açıkgöz, kurnaz, yakışıklı, gösterişli smartass ukala, bilgiç smarten (up ile) güzelleştirmek, çeki düzen vermek, güzelleşmek smartness açıkgözlülük, uyanıklık, hazırcevaplık smash sb's face in birinin yüzünü dağıtmak smash to smithereens paramparça etmek, tuzla buz etmek smash parçalamak, kırmak, paramparça etmek, parçalanmak, kırılmak, paramparça olmak, şiddetle çarpmak, (rekor) kırmak, iflas etmek, batmak, kırılma, parçalanma, şangırtı, çatırtı, çarpışma, kaza, sert vuruş, güçlü darbe, batma, iflas, büyük kaza, çok başarılı oyun, film, şarkı, /vb.hit smash-up büyük kaza, büyük çarpışma smashed sarhoş smasher çok kıyak şey/kimse smashing (İİ) mükemmel, harika, nefis, süper smatterer uzman olmayan kişi smattering çat pat bilgi, yüzeysel bilgi smear test leke testi smear leke, bulaşık leke, mikroskopta incelenmek üzere alınan parça, karalama, leke, iftira, sürmek, bulaştırmak, lekelemek, lekelenmek, karalamak, lekelemek, iftira etmek smeary lekeli, yağlı smell a rat bir katakullinin kokusunu almak smell to high heaven ayyuka çıkmak smell koklamak, kokmak, kokuşmak, pis kokmak, kokusunu almak, sezmek, koku alma duyusu, koku, iy, koklama, iz, eser smelling bottle amonyak şişesi smelling salt amonyak ruhu smelly pis kokulu, kokmuş smelt (madeni arıtım için) eritmek, kal etmek smile gülümsemek, gülümseme smirch leke, ayıp smirk sırıtmak, zorla gülümsemek, yapmacıklı biçimde gülümsemek, sırıtma, sırıtış smite vurmak smith demirci smithereens binbirparça, tuzbuz smithsonite smitsonit smithy demirhane, nalbanthane smitten etkilenmiş, kapılmış, aşık, vurgun smock iş gömleği, önlük, (giysiyi) büzgüyle süslemek smocking büzgü smog dumanlı sis, sanayi sisi smokable içilebilir smoke bomb sis bombası smoke coloured duman rengi, füme smoke flue duman arnası smoke like a chimney baca gibi tüttürmek smoke opium tiryak çekmek smoke out gün ışığına çıkarmak smoke screen sis perdesi smoke duman, (çilim) çekme, sigara, çilim, puro, (çilim/pipo/esrar/vb.) çekmek, içmek, tütmek, (balık/et/vb.) tütsülemek smokehouse tütsüleme yeri smokeless dumansız smoker çilim çeken kimse, çilimkeş, çilim çekenlere ayrılmış vagon smokescreen düşmana görünmemek için çıkarılan duman, gerçek niyetini gizlemek için uydurulan" }, { "text": "şey, paravana, maske smokestack baca smokiness dumanlılık smoking çilim çeken, çilim çekme smoky dumanlı, tüten, duman dolu, duman rengi, koyu füme smooch öpüşmek smooth away kurtulmak (üzüntüden) smooth file yassı eğe, düz eğe smooth muscle düz kas smooth operator nabza göre şerbet veren kişi smooth the way for işini kolaylaştırmak someone smooth düz, düzgün, sarsıntısız, (tat) hoş, akıcı, hoş, yumuşak, aşırı kibar, saykallamak, tımarlamak, saykal çekmek, düzeltmek, düzleştirmek, düzlemek, kolaylaştırmak smooth-faced sakalsız, ikiyüzlü smoothie yapmacık tavırlı kişi smoothing file perdah eğesi smoothing iron ütü smoothing plane perdah rendesi smoothness düzgünlük, pürüzsüzlük smother havasızlıkdan ölmek, boğulmak, boğmak, kaplamak smothery boğucu smoulder alevsiz yanmak, için için yanmak, için için köpürmek/kudurmak smudge bulaşmak, kirlenmek, bulaştırmak, kirletmek, bulaşık leke, is lekesi smudgy kirli, pis, lekeli smug özünü beğenmiş smuggle ...kaçakçılığı yapmak, kaçırmak smuggler kaçakçı smuggling kaçakçılık smut is, kurum, küf, islenmek, kurumlanmak smutch pisletmek, lekelemek smutty ahlaksız, açık saçık, müstehcen Smyrna izmir snack bar hafif yemek yenen yer, snekbar snack hafif yemek snaffle ağzına gem vurmak, aşırmak snafu sorun, problem snag kırık dal, budak, fırlak diş, beklenmedik engel ya da güçlük snaggy budaklı snail salyangoz, ilbiz snail's pace kaplumbağa hızı snake charmer yılan oynatıcısı snake yılan snakebite yılan sokması snakeroot loğusa otu snaky çok yılanlı, yılankavi, yılan gibi, kurnaz snap at bağırmak, kırıcı konuşmak snap fastener çıtçıt, yaylı raptiye snap lock sustalı kilit, çarpma kilit snap out of it kötü bir durumdan çıkmak, özüne gelmek snap sb's head off birinin yüzüne bağırmak snap up hevesle almak, atlamak, kapmak snap (at ile) dişlemek, kapmak, ısırmaya çalışmak, kopmak, kırılmak, koparmak, kırmak, tükenmek, şaklatmak, şaklamak, (at ile) bağırmak, fotoğrafını çekmek, şıklatmak, dişlemeye çalışma, şaklama, çatırdama, parmak şıklatma, şıklama, tatlı bisküvi, şipşak resim, fotoğraf, enerji, gayret, bir iskambil oyunu, aceleyle yapılmış, paldır küldür snapdragon aslanağzı snapper büyük kaplumbağa snappish aksi, ters, huysuz, alaycı, ukala, öfkeli snappy canlı, çevik," }, { "text": "enerjik, şık, zarif snapshot enstantane fotoğraf, şipşak snare drum trampet snare tuzak, kapan, tuzağa düşürmek, tuzakla yakalamak, kapana kıstırmak snarl hırlamak, kaba ve öfkeli bir sesle konuşmak, hırlama, hırıltı, dolaştırmak, karmakarışık etmek, karmakarışık şey, arapsaçı, dolaşık kelef snarl-up yol tıkanıklığı snatch at yakalamaya çalışmak snatch block bastika snatch kapmak, kavramak, (at ile) elde etmek için elinden geleni yapmak, yakalamaya çalışmak, kapış, kapma, elde etmeye çalışma, gayret, parça, kırıntı, kısa süre, an snatchy düzensiz, devamsız snazzy şık, zarif sneak up sinsi sinsi yaklaşmak sneak oğrunca çıkmak, kaçmak, sıvışmak, boyun kaçırmak, kurtarmak, sinsice/gizlice ilerlemek, gitmek, bir şeyi gizlince etmek, bir şeyi halveti etmek, sokulmak, süzülmek, (muallime/vb.) gammazlamak, habercilik etmek, çuğulluk etmek, şikâyet etmek, araklamak, aşırmak, (çaktırmadan bakış) atmak, muhbir, gammaz, sinsi kimse, eclaf adam, namert adam, korkak adam, alçak adam, kılığa giren adam, yaltak adam sneaker bez spor ayakkabı, kes sneakers hafif lastik ayakkabı sneaking gizli sneaky sinsi sneer dudak bükmek, küçümsemek, alay etmek, hor görmek, dudak bükme, küçümseme, alay, hor görme sneerer alaycı kişi sneering alaycı sneeze aksırmak, aksırık snick kesik, çentik, hafif vuruş, kesmek, hafifçe dokunmak snicker bkz.snigger sniff at burun kıvırmak sniff out bulmak sniff burnunu çekmek, koklamak, burnunu çekme, havayı koklama sniffle burnunu çekmek, burun çekme sniffy özünü beğenmiş, kibirli, pis kokulu snifter yuvarlak likör kadehi snigger kıs kıs gülmek, kıs kıs gülüş snip kırpma, kırkma, makasla kesilmiş parça, kırpıntı, kesinti, (İİ) kelepir, makasla kesmek, kırpmak snipe bataklık çulluğu, gizli bir yerden ateş etmek, siperden ateş etmek, haince saldırmak snippet ufak parça, lokma, azıcık haber, bilgi snips tenekeci makası snitch çalmak, aşırmak, ihbar etmek snivel burnunu çekerek ağlamak, ağlayıp sızlamak, burnu akmak, burnunu çekmek snob züppe snobbery züppelik snobbism snopluk snog öpüşmek snood saç kurdelesi snook nanik snooker zor duruma sokmak, belaya sokmak, kırmızı, değişik renkli topla delikli masada oynanan bir tür bilardo oyunu snookered yenilmiş, işi bozulmuş" }, { "text": "snoop başkalarının işine burnunu sokmak snooper başkalarının işine burnunu sokan kimse snoopy meraklı snoot surat, yüz, yüzü ekşitme snooty tepeden bakan, küçümseyen, kaba snooze kısa uyku, şekerleme, kestirmek, şekerleme yapmak snore horlama, horultu, horlamak snorkel şnorkel snort burnundan gürültüyle soluk çıkarmak, fınkırmak, horuldamak, kahkaha ile gülmek, öfke belirten ses, horultu, kahkaha snorter müthiş şey, korkunç şey, olağanüstü şey snot sümük, fırtık, aşağılık adam snotty sümüklü, aşağılık, kibirli snout (domuz/vb.) burun snow blindness kar körlüğü snow chain patinaj zinciri, kar patinaj zinciri snow fence kar siperi, kar parmaklığı snow gauge kar ölçeği snow goggles kar gözlüğü snow plough kar temizleme makinesi snow shoe kar ayakkabısı snow tyre kar lastiği snow kar, selç, pük, berf, kokain, kar yağmak, gözünü boyamak, gözüne girmek snow-capped karla kaplı snow-white kar beyazı, kar gibi beyaz, bembeyaz snowball kartopu, çığ gibi çoğalmak, kartopu gibi büyümek snowbound yoğun kardan mahsur kalmış snowdrift rüzgârın oluşturduğu kar kümesi, kar yığını snowdrop kardelen snowfall kar yağışı, bir defada yağan kar miktarı snowflake kar tanesi snowman kardanadam snowplough kar temizleme makinesi/aracı, (kayakta) kar sapanı snowslide çığ snowslip çığ, kar uçkunu snowstorm kar fırtınası snowy karlı, bembeyaz, kar gibi, kar beyazı snub küçümsemek, hiçe saymak, aşağılamak, hor davranmak, terslemek, hiçe sayma, aşağılama, küçümseme, tersleme, hor görme snuff bkz.sniff, enfiye, (out ile) (mum/vb.) söndürmek snuffle bkz.sniffle snuffy enfiye gibi, huysuz, ters snug rahat ve sıcaklık, (giysi) tam oturan snuggery özel çalışma odası, kuytu yer snuggle sokulmak so as to -mek için, -cek biçimde so as için, amacıyla so called sözümona, sözde so far buraya kadar, şimdiye dek so long as eğer, şartıyla So long Güle güle, Hoşça kal so much for -in sonu so much o kadar çok so that öyle ki, -mesi için so to speak tabir caizse, yani So what Bana ne, Ne yani, Ne olmuş, ne olmuş yani, ne var bunda" }, { "text": "so öyle, o kadar, bu kadar, o derece, böyle, şöyle, bu yüzden, bu nedenle, demek (ki) so-and-so falan kişi/şey, filanca, Allah'ın cezası kimse so-so şöyle böyle soak up emmek, nüfuz etmek soak iyice ıslatmak, sırılsıklam etmek, suda ıslatmak, ıslanmak, (çay) demlemek, kazıklamak, (up ile) emmek, nüfuz etmek, ıslatma, ıslanma, ayyaş soaked to the skin sırılsıklam soaked sırılsıklam soaking çok, sırılsıklam soap bath sabun banyosu soap bubble sabun köpüğü soap opera pembe dizi soap suds sabun köpüğü soap sabun, sabunlamak, yağ çekmek soapbox sabun sandığı, sabunluk soapstone sabuntaşı soapwort çöven, sabunotu soapy sabunlu, sabun gibi, fazla nazik soar çok yükseklerde uçmak, süzülmek, süzülerek yükselmek, (fiyat/vb.) çok yükselmek, fırlamak, gözü yükseklerde olmak, -e göz dikmek soaring yükselen, tırmanan sob hıçkıra hıçkıra ağlamak, ağlarken içini çekme, hıçkırık sober down uslanmak, uslandırmak, ayılmak sober ayık, sarhoş olmayan, ılımlı, ölçülü, ciddi, ağırbaşlı, temkinli, yalın, sade, gösterişsiz sober-minded akıllı uslu, aklı başında sobriety ayıklık, ölçülülük, ağırbaşlılık sobriquet takma ad soccer futbol sociability toplumculluk, girişkenlik sociable toplumcul, sokulgan, girgin, arkadaş canlısı, hoşsohbet social accounting sosyal muhasebe social action sosyal eylem social animals topluluk halinde yaşayan hayvanlar social democracy sosyal demokrasi social democrat sosyal demokrat social environment toplumsal çevre social housing sosyal mesken, toplumsal konut social insurance sosyal sigorta, sosyal güvenlik social intercourse sosyal ilişki social justice sosyal adalet social order toplumsal düzen social policy sosyal politika social science sosyal bilimler, toplum bilimleri social security sosyal güvenlik, sosyal sigorta social service sosyal hizmet social services sosyal hizmetler social studies sosyal bilimler, toplum bilimleri social values toplumsal değerler social welfare sosyal refah social work sosyal hizmet social worker sosyal hizmet görevlisi social toplumsal, sosyal, toplum içinde yaşayan, toplumcul, girgin, sokulgan, arkadaş canlısı, toplantı socialism toplumculuk, sosyalizm socialist toplumcu, sosyalist socialistic sosyalist socialization sosyalleştirme, toplumsallaştırma, kamulaştırma socialize sosyalleştirmek, kamulaştırmak society life sosyete hayatı society toplum, topluluk, dernek, kurum, cemiyet, ortaklık," }, { "text": "şirket, dostluk, arkadaşlık, sosyete socioeconomic sosyoekonomik sociolinguistics toplumdilbilim, sosyolenguistik sociological toplumbilimsel, sosyolojik sociologist toplumbilimci, sosyolog sociology toplumbilim, sosyoloji sociopolitical sosyopolitik sock kısa çorap, tokat, yumruk socket wrench lokma anahtar socket oyuk, yuva, çukur, priz socle temel, destek, kaide sod it Allah kahretsin! sod off siktirip gitmek sod çim, çimen parçası, gıcık, kıl, sinir herif, herif, ahbap, hıyar, baş belası soda pop gazoz soda soap sert sabun soda water gazoz, maden sodası soda soda, karbonat, sodyum bikarbonat, gazoz, dondurmalı ve sodalı bir içecek sodalite sodalit sodality cemiyet, kardeşlik sodamide sodyumamit sodden sırılsıklam, çok ıslak sodium bicarbonate sodyum bikarbonat sodium carbonate çamaşır sodası sodium chloride sodyum klorür sodium hydroxide sodyum hidroksit, sudkostik sodium nitrate sodyum nitrat sodium salt sodyum tuzu sodium sulfate sodyum tuzu sodium sodyum sodomite oğlan, oğlancı, ibne, sapık sodomy oğlancılık, (erkekler arası) anal birleşme soever her, her ne, her ne kadar sofa kanepe, sedir soffit alt yüz, alt yüzey, kemer soft bodied animals yumuşakçalar soft boiled egg rafadan yumurta soft brick yumuşak tuğla soft coal katranlı kömür soft currency zayıf para soft drink alkolsüz içki soft failure hafif arıza soft goods tekstil malları, mensucat soft ground yumuşak zemin, zayıf zemin soft in the head kaz kafalı soft iron yumuşak demir soft landing yumuşak iniş soft lens yumuşak lens soft metal yumuşak metal soft money kâğıt para soft palate yumuşak damak soft prices düşen fiyatlar soft roe balık menisi soft sell zorlamadan ikna ederek satış usulü soft soap yağ çekmek, arapsabunu soft spot zayıf çekit soft steel yumuşak çelik soft sugar yumuşak şeker soft touch yolunacak kaz soft water yumuşak su soft yumuşak, rahatsız etmeyen, alkolsüz, fazla hoşgörülü, uysal, aptal, deli, az zararlı, hafif, sert olmayan, hafif, yumuşak, yıkamaya elverişli, kolay, sevecen, müşfik soft-boiled (yumurta) rafadan soft-sectored yumuşak sektörlü soft-shelled yumuşak kabuklu soft-skinned yumuşak derili soft-spoken tatlı sesli, tatlı dilli" }, { "text": "soften yumuşatmak, yumuşamak, gevşetmek, gevşemek, tatlılaşmak, tatlılaştırmak softener yumuşatıcı softening agent yumuşatma maddesi softening yumuşama softhearted yufka yürekli softing of the brain beyin sulanması softly yavaş yavaş, tatlılıkla, alçak sesle softness yumuşaklık, gevşeklik software house yazılım evi software package yazılım paketi software system yazılım jüyesi software bilgisayar yazılımı softwood yumuşak ağaç, kozalaklı ağaç softy hanım evladı, sünepe kişi soggy çok ıslak, sırılsıklam, sulu soil amelioration toprak ıslahı soil carrier kir taşıyıcı soil conditions temel şartları, zemin şartları soil conservation toprak koruma soil creep yer kayması soil drainage toprak drenajı soil dressing toprak gübrelemesi soil erosion toprak erozyonu, toprak aşınması soil fertility toprak verimliliği soil fertilizer gübre soil improvement toprak ıslahı soil mechanics toprak mekaniği soil moisture toprak nemi, zemin rutubeti soil paste toprak macunu soil pipe künk, toprak künk soil pressure toprak basıncı, zemin basıncı soil solution toprak çözeltisi soil structure toprak yapısı, zemin yapısı soil tillage toprağı işleme soil toprak, arazi, toprak, ülke yurt, kir, leke, kirletmek, lekelemek, kirlenmek soiree akşam partisi, gece oyunu sol sol notası solace avuntu, teselli, avunma solar battery güneş bataryası solar cell güneş pili solar corona güneş tacı solar day güneş günü solar eclipse güneş tutulması solar energy güneş dönüneği solar month ay solar plexus güneş sinirağı, karın boşluğu solar power station güneş enerjili güç istasyonu solar prominence güneşten gelen akkor halindeki hidrojen bulutu solar radiation güneş radyasyonu, güneş ışınımı solar spectrum güneş tayfı solar system güneş jüyesi solar time güneş zamanı solar year güneş yılı solar güneşle ilgili solarium solaryum, güneşlik solarize güneş ışığıyla tedavi etmek solder lehim, lehimlemek solderable lehimlenebilir soldering bolt lehim havyası soldering fluid lehim suyu soldering furnace lehimleme ocağı soldering iron havya soldering paste lehim macunu solderless lehimsiz, kaynaksız soldier of fortune maceracı soldier on yılmadan çalışmak soldier er, asker soldierly askeri, asker gibi soldiery askerlik, askerler sole agency" }, { "text": "genel acentelik sole heir tek mirasçı sole proprietorship tek sahiplik sole taban, pençe, pençe vurmak, pençe yapmak, dilbalığı, özgün, tek, evlenmemiş, bekâr solecism gramer yanlışı solecistic dilbilgisi kurallarına uymayan solely ancak, yalnız solemnity ciddiyet, resmiyet, tantanalı tören solemnize (evlilik/vb.için) tören yapmak/düzenlemek solenoid solenoit, sarmal bobin solfeggio solfej solicit ısrarla rica etmek, yalvarmak, istemek, talep etmek, fahişelik yapmak, askıntı olmak solicitation ısrarla isteme, talep, isteme, rica solicitor avukat, istekli, talip solicitous endişeli, kaygılı, meraklı, istekli solicitude kaygı, endişe, merak, ilgi, özen, dikkat solid axle yekpare dingil solid body katı cisim solid fluid katı akışkan solid fuel katı yakıt solid geometry uzay geometri solid matter katı madde solid particle katı tanecik solid phase katı hal solid salt katı tuz, kayatuzu solid solution katı çözelti solid state katı hal solid tyre dolma lastik solid katı, içinde boşluk olmayan, içi dolu, dolma, sıkı, sağlam, ağırlığa dayanıklı, aralıksız, kesintisiz, deliksiz, kaliteli, sağlam, dayanıklı, som, üç boyutlu, güvenilir, sağlam, katı madde, katı yiyecek, üç boyutlu cisim solid-state physics katı hal fiziği solidarity dayanışma, birlik solidification katılaştırma, katılaşma solidify katılaştırmak, katılaşmak, sağlamlaştırmak, pekiştirmek solidity katılık, sağlamlık solidus yatık çizgi (/), altın sikke solifluction toprak akması soliloquize öz özüne konuşmak, monolog yapmak soliped toynak solitaire tek taş mücevher solitary yalnız yaşayan, münzevi, yalnız, tek, arkadaşsız, ıssız, tenha, tek başına yaşayan kimse, münzevi solitude yalnızlık, tek başına yaşama, ıssızlık, tenhalık solo solo, tek, tek başına, yalnız başına soloist solist solstice gündönümü solstitial gündönümüyle ilgili solubility curve çözünürlük eğrisi solubility product çözünürlük çarpanı solubility çözünürlük solubilize çözündürmek solubilizing agent çözme maddesi soluble in alcohol alkolde çözünür soluble when heated ısıtılınca çözünür soluble çözünür, eriyebilir, eritilebilir, çözülebilir, halledilebilir solute çözünen, çözünmüş madde solution eriyik, çözelti, erime, çözünme, çözüm, yeçim, çare, çözüm yolu solvable çözülür, erir, halledilebilir, çözülebilir solve çözmek, halletmek solvency ödeme yeteneği, ödeyebilme solvent ödeme gücü olan, borcunu ödeyebilen, muteber," }, { "text": "eritken, çözgen somatic cell vücut hücresi somatic tissue vücut dokusu somatic bedensel, fiziksel somatology somatoloji, vücutbilim sombre can sıkıcı, kasvetli, sıkıntılı, karanlık, loş sombreness can sıkıcılık, kasvetlilik, karanlık, loşluk some day bir gün some few çok, oldukça fazla some little çok, oldukça fazla some biraz, birkaç, bazı, kimi, keybir, yaklaşık, biraz, oldukça, bazısı, bazıları, kimi, bir bölümü, bazı bölümleri, bazı kısmı somebody biri, birisi, kimse, allakim, önemli birisi someday bir gün, ilerde, gelecekte somehow or other her nasıl olursa olsun somehow her nasılsa, ne yapıp edip, bir yolla, nasıl olduysa, her nedense, nedense someone birisi someplace bir yere, bir yerde somersault takla, takla atmak something like gibi bir şey, yaklaşık, civarında something of gibi bir şey, bir tür something bir şey, (hiç yoktan iyi) bir şey sometime bir ara, eski sometimes bazen, ara sıra, keyde someway her nasılsa, nasıl olduysa, her nedense somewhat of bir çeşit, bir derece somewhat biraz, oldukça somewhere bir yere, bir yerde, bir yer somite somit, metamer somnambulate uykuda gezmek somnambulism uyurgezerlik somnambulist uyurgezer kimse somniferous uyutucu, uyuşturucu, uyku getirici somnolence uyuklama, uyku hali somnolent uyku basmış, uyuklayan son of a bitch alçak, orospu çocuğu, itoğlu it son of a gun fırlama, şamata herif son oğul son-in-law damat, küreken sonance seslilik, ses sonant sesli, selenli (ses) sonar sonar sonata sonat song şarkı, mahnı, türkü, şarkı söyleme, şarkıcılık songbird ötücü kuş songster şarkıcı, ötücü kuş songstress kadın şarkıcı sonic barrier ses duvarı sonic boom ses patlaması sonic sesle ilgili sonics akustik, ses bilgisi sonnet sone sonny oğlum, yavrum, evladım sonometer sonometre, sesölçer sonority titreşimlilik, ötümlülük, seslilik sonorization titreşimli özelliği kazanma, ötümlüleşme sonorous ses çıkaran, sesli, tınlayan, öten, dolgun, çın çın öten, tantanalı, etkileyici sonsy etine dolgun soon after -den hemen sonra soon kısa bir süre içinde, yakında, birazdan, erken, tercihan sooner or later er geç sooner than" }, { "text": "-mektense soot arrester kurum tutucu soot is, kurum sooth gerçek, hakikat soothe yatıştırmak, sakinleştirmek, yumuşatmak, (ağrı) azaltmak, dindirmek soothing yatıştırıcı, teskin edici, dindirici soothsayer falcı sooty isli, duman rengi sop up emmek sop (çorba/vb.'ne bandırılmış) ekmek/vb., rüşvet, sus payı, susmalık sophism sofizm, bilgicilik, yanıltmaca, safsata sophistical safsatalı sophisticate hile ve safsata karıştırmak sophisticated karmaşık, gelişmiş, komplike, kaşarlanmış, pişkin, bilgiç, görmüş geçirmiş, kültürlü sophistication kültürlülük, kurnazlık, karmaşıklık, sunilik sophistry safsata, yanıltmaca sophomore lise ya da birdemde ikinci sınıf öğrencisi soporific uyutucu, uyku getirici sopping sırılsıklam soppy (İİ) içli, aşırı duyarlı soprano soprano sorb üvez ağacı sorbefacient emilmeyi kolaylaştırıcı, emdirici sorbet şerbet sorcerer büyücü, sihirbaz sorceress kadın büyücü sorcerous büyülü sorcery büyü, sihir, büyücülük sordid kirli, pis, alçak, aşağılık, adi, sefil, çıkarcı, paragöz sordidness pislik, alçaklık, cimrilik sore spot bamteli sore throat boğaz ağrısı sore acıyan, ağrıyan, hassas, duyarlı, kırgın, küskün, gücenmiş, yara sorely şiddetle, çok, acıyla sorghum süpürgedarısı sorites zincirleme tasım, sorites sorption sorpsiyon, içe tutunma sorrel doru at, kızıl kahverengi, kuzukulağı sorrow üzüntü, keder, hüzün, acı, dert, kederlenmek, üzülmek sorrowful gussalı, kederli, boynu bükük sorrowless hüzün sorry üzgün, gussalı, acınacak, üzgünüm, maalesef, affedersiniz, Efendim? sort of bir yerde, bir bakıma sort out ayıklamak, ayırmak, düzeltmek, çözmek sort tür, çeşit, kimse, tip, türlerine göre ayırmak, sınıflandırmak, sınıflamak, tasnif etmek sortable sınıflandırılabilir, ayıklanır sorter tasnif edici, sınıflandırıcı, ayırıcı sortie hücum, huruç, çıkma hareketi, (bilinmeyen bir yere) gezi sortilege fal, büyü sorting tasnif, sınıflandırma sorus sorus sot ayyaş sottish ayyaş, sarhoş sou'wester muşamba denizci şapkası, lodos soufflé sufle sough rüzgâr uğultusu, uğuldamak soul brother zenci soul ruh, tin, can, öz, esas, temel direk, ruh, canlılık, kişi, kimse, soul, simge, zencilere ait, zencilerle ilgili soul-destroying ruh köreltici, can sıkıcı soulful duygusal, duygulu soulless ruhsuz, cansız, soğuk sound analyser ses analiz aygıtı sound analysis ses analizi sound barrier ses duvarı, ses engeli sound broadcasting ses" }, { "text": "yayını sound camera sesli kamera sound carrier ses taşıyıcısı sound channel ses arnası sound cinematography sesli sinema sound deadening ses geçirmeyen sound distortion ses bozulması sound effects ses efektleri sound energy ses dönüneği sound fade ses kısma sound field ses alanı sound film sesli film sound head manyetik kafa sound image ses görüntüsü sound in wind and limb sapasağlam sound insulation ses izolasyonu sound intensity ses şiddeti sound interval ses aralığı sound level ses düzeyi sound library ses arşivi sound off atıp tutmak, ileri geri konuşmak sound out ağzını aramak sound picture sesli film sound pressure ses basıncı sound recording ses kaydı sound signal ses sinyali sound track ses izi, ses yolu sound transmission ses nakli sound velocity ses hızı sound volume ses volümü sound wave ses dalgası sound sağlam, kusursuz, iyi halde, sağlıklı, salim, esen, emin, güvenilir, geçerli, sağlam, (uyku) derin, deliksiz, (uyku) derin, deliksiz, mışıl mışıl, ses, tavış, gürültü, ses erimi, etki, izlenim, boğaz, (gibi) gelmek/görünmek, çalmak, öttürmek, çalmak, ötmek, ses çıkarmak, iskandil etmek, derinliğini yoklamak sounder iskandil, alıcı, sonda sounding pipe iskandil borusu sounding rod sondaj çubuğu sounding sondaj, iskandil, çınlayan, tınlayan soundless sessiz, gürültüsüz soundly adamakıllı, doğruca soundness sıhhat, sağlamlık, doğruluk, mükemmellik soundproof sesgeçirmez, sesgeçirmez hale getirmek soundtrack film müziği soup kitchen aşevi, imarethane soup up motorun gücünü artırmak soup çorba soupy çorba gibi, duygusal sour cherry vişne, albalı sour grapes kora, koruk, ulaşılamayan şeye pis deme sour orange turunç sour ekşi, (süt) ekşimiş, kesilmiş, ters, hırçın, huysuz, kesilmek, bozulmak, ekşimek source computer kaynak bilgisayar source document kaynak belge source language kaynak dil source machine kaynak kılga source program kaynak bağdarlama source region kaynak bölgesi source kaynak, memba, kaynak souring ekşime sourness ekşilik souse salamura soutache sutaşı soutaneur pezevenk south pole güney kutbu south güney, güneye doğru, güneye southbound güneye giden southeast güneydoğu, güneydoğuya doğru southeaster" }, { "text": "keşişleme southeasterly güneydoğuya giden, (rüzgâr) güneydoğundan esen southeastern güneydoğu southeastward güneydoğuya giden souther güney fırtınası, lodos rüzgârı southerly güneye doğru, (rüzgâr) güneyden esen southern hemisphere güney yarımküre southern güneye ait, güney southerner güneyli southernwood kara pelin southing güneye doğru gitme southpaw solak southward güneye giden southwest güneybatı, güneybatıya doğru southwester muşamba denizci şapkası, lodos southwesterly güneybatıya giden, (rüzgâr) güneybatıdan esen southwestern güneybatı southwestward güneybatıya giden souvenir andaç, hatıra, estelik souwester geniş kenarlı şapka sovereign hükümdar, (eskiden) bir paundluk altın para, yüce, en yüksek, yöneten, egemen, hakim, bağımsız, çok etkili, birebir sovereignty egemenlik, hakimiyet, bağımsızlık Soviet Russia Sovyet Rusya Soviet Union Sovyetler Birliği Soviet Sovyet sow one's wild oats kurtlarını dökmek sow (tohum) ekmek, dişi domuz sower ekici, ekim makinesi sowing density ekim sıklığı sowing machine mibzer, ekim kılgası sowing ekim, ekme soy soya soya bean soya fasulyesi soybean bkz.soya bean sozzled ayyaş spa kaplıca space age uzay çağı space bar aralık tuşu, espas tuşu space capsule uzay kapsülü space character boşluk karakteri space charge uzay yükü space current boşluk akımı space factor uzay faktörü space flight uzay uçuşu space group ara türküm, uzay kümesi space heater soba space lattice uzay kafesi space shuttle uzay mekiği space station uzay istasyonu space telescope uzay teleskobu space vehicle uzay aracı space wave uzay dalgası space yer, orun, alan, aralık, mesafe, süre, zaman, müddet, uzay, espas, aralık, aralıklı dizmek, aralık bırakmak, aralıklara bölmek space-time uzay-zaman spacecraft uzay aracı spacer bilezik, ara halkası, ara levhası spaceship uzay gemisi spacing aralık, aralıklı dizme spacious geniş, ferah, havadar spade bahçıvan beli, (iskambil) maça, bellemek spadeful kürek dolusu spado kısırlaştırma spaghetti çubuk makarna, spagetti Spain ispanya spall ufak taş parçası, parçalamak spalling kabarıp dökülme, pul pul dökülme, kavlama spalpeen çapkın delikanlı span roof beşik çatı span karış, aralık, mesafe, uzaklık, kısa süre, an, çifte koşulmuş at, öküz, /vb.," }, { "text": "kemer ya da köprü ayakları arasındaki açıklık spandrel kemer üstü dolgusu, kemer üstü bölmesi, köşelik spangle pul, payet, pul ya da payetlerle süslemek Spanish ispanyol, ispanyolca, ispanyollar, ispanyolca spank kıçına şaplak atmak spanker hızlı at, randa yelkeni spanking breeze sert rüzgâr spanking hızlı koşan, seri, sert, keskin, iriyarı spanner wrench tırnaklı anahtar spanner somun anahtarı spar buoy gönderli şamandıra spar deck kontra güverte, geçici güverte spar seren, direk, tartışmak, ağız kavgası etmek sparable başsız çivi spare part yedek parça Spare the rod and spoil Kızını dövmeyen dizini döver the child spare time boş zaman spare tire stepne, yedek lastik spare tyre stepne, yedek lastik spare wheel stepne, yedek tekerlek spare yedek, az, kıt, sıska, arık, zayıf, fazla, artan, boş, serbest, yedek parça, kıymamak, canını bağışlamak, esirgemek, ayırmak spareness azlık, zayıflık sparerib az etli kaburga sparge serpmek sparing tutumlu, az kullanan spark arrester kıvılcım tutucu spark coil kıvılcım bobini, endüksiyon bobini spark off neden olmak spark plug barrel buji gövdesi spark plug cable buji kablosu spark plug cleaner buji temizleyici spark plug buji spark timing ateşleme ayarı spark kıvılcım, nebze, zerre, işaret, eser, iz, kıvılcım saçmak, kışkırtmak sparking plug buji sparkle parlayış, parıltı, pırıltı, canlılık, parlaklık, kıvılcım, kıvılcımlar saçmak, pırıldamak, parlamak sparkler havai fişek, parlak mücevher sparklet küçük kıvılcım sparkling parlayan, parlak, (şarap) köpüren sparks telsizci, çıngıcı sparrow hawk atmaca sparrow serçe sparrowgrass kuşkonmaz sparrowhawk atmaca sparse seyrek sparseness seyreklik spartan basit, sıradan, lüks olmayan spasm spazm, kasılma spasmodic kasılımlı, süreksiz, düzensiz, aralıklı, kesik kesik, kopuk kopuk spastic spastik, kasılımlı spat ağız kavgası, ağız dalaşı, ağız kavgası etmek, ağız dalaşı yapmak spate sel, sağanak, büyük sayı/miktar spathe yen spatial uzaysal spatter (çamur/vb.) sıçratmak, sıçrayan çamur/vb., serpinti, sağanak spatula mablak, spatül, boya bıçağı, dilbasan spatulate spatüla gibi spawn balık yumurtası, kürü, (balık/kurbağa/vb.) yumurtlamak, çok sayıda öndürmek spawner yumurtlayan balık spawning season yumurtlama" }, { "text": "mevsimi spawning time yumurtlama zamanı spawning yumurtlayan, üreyen, yumurtlama spay (dişi hayvanı) kısırlaştırmak speak for adına konuşmak, sözcülük etmek, önceden ayırtmak speak of -den söz etmek speak one's mind görüşlerini çekinmeden söylemek speak out sesini yükselterek konuşmak, serbestçe konuşmak speak softly and carry a aba altından değnek göstermek big stick speak to the point konuya bağlı kalmak speak up daha yüksek sesle konuşmak speak volumes for açığa vurmak speak konuşmak, danışmak, konuşabilmek, bilmek, irat etmek, söylemek, konuşma yapmak, düşünceleri iletmek speakable konuşulabilir speaker recognition konuşanı tanıma speaker konuşmacı, sözcü, hoparlör, kolon, spiker, aytar speaking likeness aşırı benzeyiş, tıpkısı olma speaking tube konuşma borusu speaking konuşan spear kargı, mızrak, zıpkın, mızrakla vurmak, saplamak, zıpkınlamak spearhead mızrak başı, öncü, önayak olan kişi spearman mızrakçı spearmint nane spec spekülasyon special case özel durum special character özel karakter special delivery ekspres mektup, özel ulak special edition özel sayı special effects özel efektler special offer özel indirim special partnership komandit şirket special power of attorney hususi vekâletname special özel, sıradan olmayan, olağandışı, ekstra, ek, özel, özel herhangi bir şey special-purpose computer özel amaçlı bilgisayar special-purpose özel amaçlı specialist uzman specialistic uzmanlık gerektiren speciality store spesiyal mal satan dükkân speciality özellik, -e özgü şey, uzmanlık specialization uzmanlaşma, ihtisas specialize uzmanlaşmak specialized bank ihtisas bankası specially özel olarak, özelikle speciation biyolojik bir türün evrimsel gelişimi specie madeni para, sikke species tür, cins specific address özel adres specific gravity özgül ağırlık specific heat özgül ısı specific program özel bağdarlama specific refraction özgül kırılma specific speed özgül hız specific volume özgül hacim specific weight özgül ağırlık specific özel, ayratın, belirli, bir türe özgü, özüne özgü, kesin, açık specifically özellikle, özel olarak specification belirtme, tarifname, şartname specifications şartlar, ayrıntılar, şartname specify açıkça belirtmek, dakikleştirmek specimen preparation örnek hazırlama specimen örnek, örneklik, model, acayip, antika kimse ya da şey specious görünüşte" }, { "text": "doğru, aldatıcı, yanıltıcı, sahte speciousness aldatıcılık, güvenilmezlik speck çekit, benek, zerre speckle ufak benek, leke, çekit, çil speckled benekli, çilli speckless beneksiz specs gözlük spectacle görülecek şey, görünüm, manzara, gösteri, temsil, oyun spectacled gözlüklü spectacles gözlük, çeşmek, aynek spectacular olağanüstü, görülmeye değer, şaşırtıcı, mükemmel, olağanüstü gösteri, görülmeye değer eğlence spectator izleyici, seyirci, temaşacı, temaşabin spectral analysis spektral analiz, izgesel çözümleme spectral colour tayf rengi, izge rengi spectral density spektral yoğunluk, izgesel yoğunluk spectral selectivity spektral selektivite, izgesel seçerlik spectral sensitivity spektral duyarlık, izgesel duyarlık spectral hayalet gibi, hayaletlere özgü, hayaletlerle ilgili, tayfla ilgili spectre hayalet spectrogram spektrogram spectrograph spektrograf, izgeçizer spectrography spektografi spectrometer spektrometre, izgeölçer spectrometry spektrometri, izgeölçüm spectrophotometer spektrofotometre spectrophotometric spektrofotometrik, ışılölçümsel spectrophotometry spektrofotometri spectroscope spektroskop spectroscopic spektroskopik spectroscopy spektroskopi spectrum analysis tayf analizi, izge çözümlemesi spectrum analyzer tayf analizörü, izge çözümleyici spectrum tayf specular iron kantaşı, hematit specular ayna ile ilgili speculate kuramsal olarak düşünmek, kuramlar yürütmek, tahmin etmek, borsada oynamak, spekülasyon yapmak, vurgunculuk yapmak speculation kuram, tahmin, spekülasyon, borsa oyunu, vurgunculuk, vurgun speculative investment spekülatif yatırım speculative market spekülatif piyasa speculative kuramsal, tahmin niteliğinde, borsa oyunuyla ilgili, spekülatif speculator spekülatör, vurguncu speculum spekulum, madeni ayna speech centre konuşma merkezi speech chain söz zinciri speech community dil topluluğu, dilsel topluluk speech defect konuşma bozukluğu speech organs ses kılganları, ses cihazı speech konuşma yeteneği, söyleme yetisi, konuşma, konuşma tarzı, söylev, demeç, konuşma speechification nutuk çekme speechifier nutuk çeken kişi speechify nutuk çekmek, fazla konuşmak speechless dili tutulmuş, sessiz, suskun, dilsiz, sözle anlatılamaz speechlessness suskunluk, sessizlik speed governor hız regülatörü, hız düzenleyicisi speed indicator sürat göstergesi, hız göstergesi speed limit hız limiti, azami sürat speed of light ışık hızı speed of rotation dönüş hızı, dönme hızı speed of sound ses hızı speed the parting guest misafiri uğurlamak speed up hızlanmak, hızlandırmak speed hız, ivinti, sürat, çabukluk, vites, amfetamin, çabuk gitmek," }, { "text": "hızla gitmek, hız sınırını aşmak speedboat sürat motoru speeder hızlandırıcı speediness çabukluk, hızlılık speedo hızölçer speedometer cable hız göstergesi kablosu speedometer hızölçer, hız göstergesi speedway motosiklet ya da otomobil yarışı pisti, motosiklet yarışçılığı, sürat yolu, ekspres yol speedwell yavşanotu speedy hızlı, çabuk, seri speiss arsenik içeren ham metal speleologist mağaraları inceleyen bilim adamı speleology mağarabilim, inbilim spell out harf harf okuma, ayrıntılarıyla açıklamak spell büyü, sihir, tılsım, büyülü söz, harf harf söylemek/yazmak, harflemek, (bir sözcüğün harflerini) düzgün bir sıraya yerleştirmek, nöbet, iş nöbeti, süre, dönem, devre, nöbet, kriz spellbound sihirlenmiş, büyülü spelling imla, yazım, yazılış spelt kaplıca buğday spelter çinko, çinko lehimi, tutya spencer kısa ceket spend a penny işemek spend money like water su gibi para harcamak spend (pul) harcamak, geçirmek, tüketmek, bitirmek, kaybetmek spending money cep harçlığı spending harcama, sarf etme spendthrift müsrif, savurgan spent fuel kullanılmış yakıt spent kullanılmış, tükenmiş, bitkin, perişan sperm nucleus sperma çekirdeği sperm oil ispermeçet yağı sperm whale ispermeçet balinası sperm atmık, sperm, meni spermaceti ispermeçet spermaduct sperma arnası spermary testis, erbezi, haya spermatic testise ait, spermatik spermato- (önek) tohum spermatophyta tohumlu bitkiler spermatozoon erkek dölleme hücresi spermo- (önek) tohum, sperma spew kusmak sphacelate çürümek, kangrenleşmek sphacelation kangren olma, çürüme sphacelous kangren olmuş sphagnum sfagnum, bataklık yosunu spheno- (önek) kama şeklinde sphenography çivi yazısı sphenoid sfenoid, kama biçiminde sphenoidal sinus sfenoidal sinüs sphenoidal sfenoidal spheral küresel sphere yuvar, küre, alan, çevre, sınıf, tabaka spherical aberration küresel aberasyon, küresel sapınç spherical surface küresel yüzey spherical trigonometry küresel trigonometri spherical valve küresel vana spherical küresel spheroid sferoit, küremsi, toparsı spheroidal küremsi spherometer sferometre, küreölçer spherule kürecik sphincter sfinkter, büzgenkas sphinx sfenks sphygmograph nabızölçer sphygmometer kandaki basıncı ölçmeye yarayan alet sphygmus nabız spica başak spicate başaklı, sivri uçlu spice bahar, baharat, edviye, tat veren şey, baharat katmak spicery baharat spiciness nüktelilik, edepsizlik spick-and-span tertemiz, yepyeni, gıcır" }, { "text": "gıcır spicular iğne gibi, iğne biçiminde spicule iğne gibi sivri şey, spikül, diken spicy baharlı, baharatlı, açık saçık, edepsiz, muzır spider web örümcek ağı spider örümcek spider's web örümcek ağı spidery örümcek gibi, örümcekli spiel konuşma, söz, ağız kalabalığı, nutuk, konuşmak spiffing çok güzel spifflicate dayak atmak spigot fıçı tapası, ağaç musluk spike knot uzun budak, boylama budak spike one's guns josparını bozmak spike sivri (demir/vb.) uç, sivri uçlu şey, krampon çivisi, başak spiked çivili, başaklı, içkili spikenard Hint sümbülü spiky çivili, sivri uçlu, inatçı spile tahta tapa, tahta tıkaç, fıçı musluğu spilehole tapa deliği spill blood kan dökmek spill the beans ağzından kaçırmak, açığa vurmak, ötmek spill dökmek, dökülmek, üstünden atmak spillage döküntü, saçılma spillikin mikado oyunu spillway dolu savak, taşma savağı spin a yarn palavra atmak, hikâye anlatmak spin dryer santrifüjlü çamaşır kurutma makinesi spin its cocoon (böcek) kozasını örmek spin out gereksiz yere uzatmak spin tunnel viril tüneli spin (iplik) eğirmek, (ağ) örmek, fırıl fırıl döndürmek, (tenis/vb.) kesme vuruş yapmak, kesmek, hızla dönmek, fırıl fırıl dönme, gezinti spinach ıspanak spinal canal omurga arnası spinal column belsümüğü, omurga spinal cord omurilik spinal curvature kamburluk spinal nerve omurilik siniri, belsümüğü siniri spinal belsümüğüyle ilgili spindle fibre iğ lifi spindle tree iğağacı spindle iğ, mil, dingil spindly uzun, ince ve zayıf spindrift dalga serpintisi spine omurga, belsümüğü, hayb, diken spined dikenli, omurgalı spinel spinel spineless omurgasız, korkak, yüreksiz spinescent dikenli spinet piyanoya benzer bir tür çalgı spinnaker büyük yelken spinner eğirici, topaç, örümcek spinneret iplik memeciği, memecik spinney koru, çalılık spinning machine iplik kılgası spinning mill iplikhane, iplik fabrikası spinning nozzle iplik memeciği spinning wheel çıkrık spinning eğirme, bükme spinoff yan ürün spinose dikenli spinster evlenmemiş yaşlı kız, kız kurusu spinule dikencik, iğnecik spiny skinned animals derisidikenliler spiny dikenli, şaşırtıcı spiracle solunum deliği spiral chute helezoni oluk, sarmal oluk spiral" }, { "text": "conveyor helezon taşıyıcı spiral hose spiral hortum spiral spring helezoni yay, sarmal yay spiral staircase spiral merdiven, döner merdiven spiral tube spiral boru spiral helezon, helis, spiral, sarmal, helezoni, döne döne inmek/çıkmak spirant sızıcı, sızıcı şey, sessiz harf spirantization sızıltılaşma spire kulenin sivri tepesi spired helezoni, sarmal spirillum spiril spirit lamp ispirto ocağı, kamineto spirit level tesviyeruhu, düzeç spirit can, yürek, cin, peri, ruh, heyecan, canlılık, heves, ruh, tutum, gerçek anlam, öz, (viski/vb.) sert alkollü içki, ispirto, canlandırmak, cesaret vermek spirited canlı, ateşli, cesaretli, hevesli spiritedness zindelik, canlılık spiritism tinselcilik spiritless cansız, ruhsuz, cesaretsiz, sönük, donuk spirits alkol, sert içki, ruh hali, keyif spiritual ruhi, manevi, dinsel, mukaddes, ruhani, zencilerin söylediği ilahi spiritualism tinselcilik, spiritualizm spiritualist spiritualist, tinselci spirituality tinsellik, ruhsallık, manevilik spirituous alkollü, ispirtolu spirochaete spiroketa spirogyra spirogira spiry sivri spit in sb's face birinin yüzüne tükürmek spit şiş, kebap şişi, dil, saplamak, tükürmek, tükürük spite kin, garez, kasten kızdırmak, sinir etmek spiteful kinci, hain spittle tükürük, salya spittoon tükürük hokkası spiv beleşçi, dolandırıcı splash erosion sıçratma erozyonu splash lubrication çarpma usulü ile yağlama splash out para saçmak splash (su/çamur/vb.) sıçramak, sıçratmak, (out ile) para saçmak, sıçrayan çamur, leke, şapırtı, gösteriş, caka, fiyaka splashboard çamurluk splashdown suya iniş, denize iniş splasher tekerlek çamurluğu splashproof serpintiden muhafazalı splashy ıslak, çamurlu splat şapırtı splatter su sıçratmak splay eğim, meyil, şev, şev vermek, meyil vermek spleen dalak, terslik, huysuzluk spleenful huysuz spleenish huysuz, aksi splendent ışıklı, parlak, mükemmel, gösterişli splendid görkemli, muhteşem, çok güzel, çok parlak, mükemmel, çok iyi splendidness görkem, gösteriş, parlaklık splendiferous göz kamaştıran splendor bkz.splendour splendour parlaklık, görkem, tantana, ihtişam splenetic titiz, huysuz, öfkeli splenic dalakla ilgili splice (örerek/yapıştırarak) tutturmak, eklemek, uçlarını birbirine eklemek, bağlantı yeri, ekleme splicer yapıştırıcı, yapıştırma aygıtı, birleştirici spline eğri cetveli, kama, çubuk, yiv, oluk splint bone sümüğün iç tarafındaki çıkıntı splint coal arduvazlı kömür" }, { "text": "splint süyek, cebire, kırık sarmada kullanılan tahta splinter kıymık, yarıp uzun parçalara ayırmak splinterproof kırılmaz, dağılmaz, çatlamaz, kurşun geçirmez split crankcase iki parçalı karter split hairs kılı kırk yarmak split nut yarık somun split one's sides with uğunmak laughter split one's sides gülmekten kırılmak split personality bölünmüş şahsiyet split pin kopilya, emniyet mandalı split pulley iki parçalı kasnak split ring yarık halka, yarık bilezik split rivet yarık perçin split second an, lahza, saniye split yarmak, yarılmak, sökülmek, yırtılmak, yarılmak, ayırmak, bölmek, ayrılmak, bölünmek, ayrılmak, dağılmak, bölmek, paylaşmak, bölüşmek, yarık, çatlak, bölünme, ayrılık, ihtilaf, bozuşma, hisse, pay split-level odaları değişik seviyelerde olan split-second watch kronometre split-up pay dağıtma splitter yarıcı, delici splitting (baş ağrısı/vb.) keskin, şiddetli splodge leke, benek, lekelemek, bulaştırmak splotchy lekeli, benekli splurge gösteriş, fiyaka, gösteriş yapmak splutter şapırdamak, şaşkınlık ya da öfkeden karmakarışık şeyler söylemek spoil bank cüruf yığını spoil çalınmış mal, ganimet, berbat etmek, mahvetmek, bozmak, içine etmek, bozulmak, çürümek, şımartmak spoiled child şımarık çocuk spoiler spoyler spoilsport oyunbozan kimse, bozguncu spoilt şımarık spoke tekerlek parmağı, pille, kulp, tutacak, (bisiklette) jant teli spoken English konuşulan ingilizce, konuşma ingilizcesi spoken language konuşma dili, sözlü dil spoken konuşulan, sözlü spokeshave kürekçi rendesi, parmaklık rendesi spokesman sözcü spoliate yağmalamak spoliation yağma etme, talan spondyl omur sponge bag sugeçirmez tuvalet çantası sponge cake pandispanya sponge on -ın sırtından geçinmek, otlakçılık etmek sponge sünger, otlakçı, beleşçi, asalak, süngerle silmek, otlanmak, sırtından geçinmek, otlakçılık etmek sponge-down süngerle kurutma sponger otlakçı, beleşçi, asalak spongy bone süngersi sümük spongy parenchyma süngerdoku, sünger parankiması spongy süngersi, sünger gibi, yumuşak sponsion kefalet, birinden emin olma sponson sponson, çıkma sponsor kefil, ünalgı-sınalgı bağdarlamasının masraflarını karşılayıp reklam yapan firma, kefil olmak, korumak sponsorial kefil olan, destekleyen sponsorship kefil, destek, himaye, kefalet spontaneity kendiliğinden olma, kendiliğinden yapma spontaneous combustion spontane tutuşma, kendiliğinden tutuşma spontaneous generation abiyogenez spontaneous igniton otomatik ateşleme" }, { "text": "spontaneous reaciton kendiliğinden olan reaksiyon spontaneous öz özüne olan, kendiliğinden olan, doğal, içten gelen spontaneously kendiliğinden, kendi kendine spoof parodi spook hayalet, hortlak spooky ürkünç, korkunç spool box buat, kutu spool makara spoon bit kaşık matkabı spoon kaşık, kaşıkla almak, kaşıklamak spoonbill kaşıklı balıkçıl, spatül kuşu spoonful kaşık dolusu spoony sersem, aklı başından gitmiş sporadic ara sıra görülen, seyrek, dağınık sporangium sporkesesi, sporanj spore case spor kılıfı spore spor sporo- (önek) tohum sporophyte sporofit sporozoa sporlular sport spor, kafa dengi, gırgır kimse, sportmen kimse, şaka kaldıran kimse, eğlenmek, oynamak, gösterişli birşey takmak/giymek sporting sporcu, sportmen sportive sportif, oyuncu, şakacı sports car spor araba sports jacket spor ceket sports wear spor giysi sports spor karşılaşması sportsman sporcu, sportmen sportsmanlike sportmenliğe yaraşan sportsmanship sportmenlik sportswear spor giysi sporty sporcuya yakışır, gösterişli, şık, canlı, neşeli spot business peşin alışveriş spot cash emre hazır para, peşin para spot check rasgele yapılan tahkikat spot lamp spotlu lamba, efekt lambası spot landing çekit inişi spot market peşin alışveriş piyasası spot price spot fiyat, peşin fiyat spot remover leke çıkarıcı spot sugar lekeli şeker, benekli şeker spot transaction spot işlem, vadesiz işlem spot welding çekit kaynağı spot yer, orun, mahal, benek, çekit, leke, (yüzdeki) ben, namus lekesi, ayıp, güç durum, kısa reklam, projektör ışığı, hüküm giyme, mahkûmiyet, beneklemek, lekelemek, ayırt etmek, seçmek, görmek, tanımak, bulmak spotless lekesiz, tertemiz, pırıl pırıl, kusursuz spotlessness lekesizlik, temizlik spotlight projektör ışığı, halkın ilgisi, gündem spotted benekli, lekeli spottiness lekelilik, benek spotty benekli, çekitli, lekeli, eksik spousal evlilikle ilgili, evlenme, evlilik spouse eş, karı ya da koca spout fışkırtmak, fışkırmak, püskürmek, heyecanla okumak/konuşmak, içinden su, /vb.akan ağız, burun, uç, /vb.emzik, meme, musluk, oluk ağzı, fıskiye sprag eğleç takozu, dayak, payanda sprain burkmak, burkulma sprat bir tür ufak ringa balığı sprawl yayılarak oturmak/yatmak, (bitki) gelişigüzel yayılmak, yayılarak oturma ya da yatma, gelişigüzel yayılma," }, { "text": "gelişme, büyüme spray condenser püskürtmeli kondansatör spray dyeing püskürtmeli boyama spray gun püskürtme tabancası, püskürteç spray nozzle püskürtme memesi spray paint püskürtme boya spray painting püskürtmeli boyama spray quenching püskürtmeli suverme spray tower püskürtme kulesi spray püskürtülen ilaç, püskürtülen sıvı, serpinti, püskürtme aracı, sprey, toz halinde serpmek, püskürtmek sprayer püskürteç, pülverizatör spraying machine püskürtme kılgası spread foundation yayık taban spread like wildfire ağızda sakız olmak spread oneself too thin kırk tarakta bezi olmak spread yaymak, yayılmak, yaymak, sermek, örtmek, açmak, açılmak, kenara çekilmek, sürmek, uzanıp gitmek, bölmek, bölüştürmek, dağıtmak, yayılış, dağılma, örtü, genişlik spreader yayıcı, serici, gübre serpme makinesi, dağıtıcı spree cümbüş, alem sprig ince dal, filiz sprightliness neşe, canlılık sprightly neşeli, şen, canlı spring a leak su sızdırmaya başlamak spring balance yaylı terazi, yaylı tartaç spring bearing yaylı yatak spring box yay kutusu, yay kovanı spring budding bahar sürgünü spring callipers yaylı pergel spring clamp yay kelepçesi spring contact yay kontağı spring equinox ilkbahar ılımı spring finger yay parmağı spring fork yay çatalı spring hook sustalı kanca spring into life birdenbire canlanıp harekete geçmek spring line üzengi hattı spring lock sustalı kilit, yaylı kilit spring mattress yaylı yatak spring needle yaylı iğne spring pin yaylı pim spring plate yay levhası spring pressure yay basıncı spring ring yaylı halka, yaylı bilezik spring screw yay vidası spring seat yay yatağı, yay oturağı spring shackle makas küpesi spring shock absorber yay amortisörü spring tension yay gergi direnci spring tide büyük gelgit spring up baş göstermek, çıkıvermek, türemek spring washer yaylı rondela spring water memba suyu, pınar suyu spring weight yay ağırlığı spring sıçramak, fırlamak, ortaya çıkıvermek, belirivermek, yaylanmak, çıkıp gelmek, sürpriz olarak hazırlamak/yapmak, sıçrama, fırlama, yay, zemberek, makas, esneklik, yaylılık, ilkbahar, köklem, pınar, bulak, memba, başlangıç, köken, neden spring-clean bahar temizliği, bahar temizliği yapmak springboard sıçrama tahtası, tramplen springe tuzak, kapan springer" }, { "text": "kemer üzengi taşı, atlayan kimse springhead pınar başı springing tıkama, doldurma springlike bahar gibi springy esnek, yaylı, elastik sprinkle serpmek, ekmek, saçmak, çiselemek, serpinti, çisenti sprinkler sprinkler, pülverizatör, püskürgeç sprinkling system yağmurlama jüyesi sprint tabana kuvvet koşmak, sürat koşusu sprinter sürat koşucusu sprit filiz, tomurcuk sprite peri, cin sprocket wheel dişli çark, dişli makara sprocket cer dişlisi, zincir dişlisi sprout filizlenmek, çıkarmak, filiz, tomurcuk, sürgün, brüksellahanası, küçüklahana spruce ladin ağacı, alaçam, şık, giyiminde titiz, temiz giyimli, temiz, derli toplu, şıklaştırmak, şık giydirmek spruceness zarafet, şıklık sprung yaylı spry dinç, canlı, çevik, faal spud kazma, ketmen, toka, kerki, patates spume köpük spumescent köpük gibi, köpüklü spumous köpüklü spumy köpüklü spun glass cam lifi, cam ipliği spun eğilmiş, bükülmüş spunk cesaret, bel, meni spunky cesur, seksi spur gear düz dişli spur pinion fener dişli, düz dişli spur mahmuz, teşvik eden şey, dürtü, güdü, mahmuzlamak, kışkırtmak spurge sütleğen spurious counts yanlış sayımlar spurious pulse yanlış darbe spurious sahte, taklit, düzme spurn tekme ile kovmak, reddetmek, burun kıvırmak spurred mahmuzlu spurt fışkırmak, fışkırtmak, fışkırma, sızma, atak, çaba, gayret sputter kekelemek, kekeler gibi konuşmak, guruldamak, kuru gürültü sputtering pülverizasyon, püskürtme sputum salya, tükürük spy satellite casus uydu spy casus, gözetleme, casusluk etmek, gözetlemek, uzaktan görmek, farketmek spyglass küçük dürbün squabble ağız kavgası, deyişme, atışma, patırtı, (önemsiz bir şey için) dövüşmek, mübahase etmek, çekişmek, ağızlaşmak, sözleşmek, patırtı çıkarmak squabbler kavgacı squabby bodur squad car sakçı arabası squad takım, ekip, küçük türküm, manga squadron filo, süvari bölüğü squalene skualen squalid kirli, pis, sefil, bakımsız squalidly sefalet içinde squalidness pislik, sefillik, sefalet squall front sağanak cephesi squall yaygara koparmak, feryat etmek, ciyak ciyak bağırmak, yaygara, feryat, bora squally sağanaklı, boralı squama balık pulu, kabuk squamous derisi pullu squander boş yere harcamak, saçıp savurmak, israf etmek, çar çur etmek squanderer müsrif kimse squandering müsrif, çarçur eden, israf etme, müsriflik" }, { "text": "square accounts with fit olmak (ödeşmek) square centimetre santimetre kare square deal dürüst muamele square engine kare motor square foot ayak kare square inch inç kare square kilometer kilometre kare square meal dört dörtlük yemek, doyurucu yemek square measure yüzey ölçü birimi square meter metre kare square millimetre milimetre kare square number kare sayı square nut dört köşe somun square off boks için hazırlanmak square one en baş, başlangıç çekidi square one's shoulders omuzlarını dikleştirmek square root karekök square stern düz kıç şekli, ayna kıç square the circle olmayacak duaya amin demek square timber kadron, dördül direk square up hesabı ödemek square dördül, kare, alan, meydan, gönye, kare, örümcek kafalı, çağının gerisinde kalmış, eski kafalı kişi, kesirsiz, tam, eşit, dürüst, doğru, insaflı, açık, kesin, eski kafalı, eşit, başabaş, dört köşe yapmak, karesini almak, doğrultmak, (hesabı) ödemek, temizlemek, görmek, halletmek, düzeltmek, yoluna koymak, ödeşmek, rüşvetle bir işi halletmek, -e uymak, bağdaşmak, dosdoğru, direkt squareness kare oluş, dürüstlük squarrose sert pullu squash ezmek, sıkıştırmak, ezilmek, sıkışmak, susturmak, bastırmak, şap sesi, pelte gibi ezilmiş şey, meyve suyu, meşrubat, kalabalık, izdiham, bir tür kapalı tenis oyunu, balkabağı squashy pelte gibi squat çömelmek, bağdaş kurup oturmak, gecekondu yaparak yerleşmek, bodur, bücür, bastıbacak, çömelme squatter (boş bina/vb.) bir yere izinsiz yerleşen kimse squaw kızılderili kadın squawk (tavuk/ördek/vb.) ciyaklamak, dırdır etmek squeak (fare/vb.) cik cik ses çıkarmak, gıcırdamak, gıcırdatmak, ötmek, gammazlık etmek, cikcik, gıcırdama, cığıltı squeaky gıcırtılı, tiz sesli, cızırtılı squeal ciyaklamak, ötmek, gammazlık etmek, ciyaklama, haykırış, bağırışma squeamish iğrenen, midesi hemen bulanıveren, alıngan, güç beğenir, çok titiz squeamishness titizlik, alınganlık, iğrençlik squeegee lastik süpürge squeezable sıkılabilir squeeze bottle sıkılabilen plastik şişe squeeze box akordeon squeeze money out of para sızdırmak squeeze sıkmak, ezmek, sıkıştırmak, sığdırmak, tıkıştırmak, zorla koparmak, sızdırmak, sıkma, sıkıştırma, el sıkma, kalabalık, izdiham squeezer sıkma makinesi squelch susturmak, bastırmak squelcher yıkıcı darbe squib fişek," }, { "text": "maytap, yergi, hiciv squid mürekkepbalığı squiggly eğri büğrü squill adasoğanı squinch payanda kemeri, köşe kemeri squint gözlerini kısmak, yan bakmak, şaşı bakmak, şaşılık, bakış, yan bakış squint-eyed şaşı gözlü, şaşı, tepegöz squire köyağası, bey, toprak sahibi squirm kıvranmak squirmy kıvranan squirrel sincap, dele squirt fışkırmak, fışkırtmak squish ezmek stab from the back arkadan vurmak stab in the back sırtından bıçaklamak, arkadan vurmak stab bıçaklama, bıçak yarası, deneme, bıçaklamak, (bıçak/ağrı/vb.) saplamak stabbing (ağrı/vb.) ani ve keskin, bıçak gibi stability factor kararlılık katsayısı stability sağlamlık, denge, değişmezlik, durağanlık, kararlılık, istikrar, kalımlılık, süreklilik stabilization fund döviz istikrar fonu stabilization stabilizasyon, sabit kılma, saptama, tespit etme stabilize değişmezleştirmek, dengede tutmak, sağlamlaştırmak stabilized warfare siper harbi stabilized stabilize stabilizer stabilizatör, dengeleyici stable equilibrium kararlı denge, değişmeyen denge stable foundation sağlam temel, devamlı özül stable manure ahır gübresi stable money istikrarlı para stable state kararlı hal stable ahır, ahırdaki atlar, ahıra koymak, değişmez, durağan, sabit, kararlı, sağlam, sürekli, devamlı, kalıcı stableboy seyis yamağı stack the cards oyun kâğıtlarını hile ile düzenlemek stack yığın, istif, bolluk, baca, yığmak stacker yığıcı, istifçi stadia stadya stadium stadyum staff manager personel müdürü staff member eleman staff officer kurmay subay staff reductions personel indirimi staff regulations personel yönetmeliği staff sergeant üstçavuş staff değnek, çomak, asa, çalışanlar, memur kadrosu, orun, personel, kurmay, eleman sağlamak, personel sağlamak stag beetle geyikböceği stag party erkekler toplantısı stag erkek geyik stage a sit-in oturma grevi yapmak stage door tiyatronun arka kapısı stage manager sahne amiri stage of appeal hiyerarşi stage sahne, tiyatro sahnesi, tiyatro, sahne yaşamı, tiyatroculuk, aşama, evre, safha, menzil, konak, sahneye koymak, sahnelemek, sahneye konmaya elverişli olmak stagecoach posta arabası stagecraft sahne tekniği, tiyatro tekniği stager eski kurt, gedikli stagestruck sahne aşığı, tiyatro hastası stagflation stagflasyon stagger sendelemek, sendeleyerek yürümek, şaşırtmak, afallatmak, sersemletmek, ayrı ayrı zamanlara göre düzenlemek staggered derecelendirilmiş staggering sarsan, sallayan staging" }, { "text": "iskele, sahneye koyma stagnancy durgunluk stagnant water durgun su stagnant (su) akmaz, durgun, (iş/vb.) durgun, kesat stagnate durgunlaşmak stagnation durgunluk staid ciddi, sıkıcı stailized road stabilize yol stain remover leke çıkarıcı stain lekelemek, lekelenmek, boyamak, leke, boya, vernik stained glass renkli cam, mozaik cam stainless steel paslanmaz çelik stainless lekesiz, kusursuz, tertemiz, paslanmaz stair carpet merdiven yolluğu stair merdiven basamağı, pille, (ç.) merdiven, pilleken staircase merdiven, pilleken stairs carpet merdiven halısı stairs merdiven, pilleken stairway bkz.staircase stake out hudutlarını göstermek, kazıklarla çevirmek stake kazık, (eskiden) insanların öldürülmek, yakılmak, /vb.amacıyla bağlandığı kazık, kazığa bağlayarak öldürme, çıkar, ortaya konan para, ç.ödül, kazığa bağlamak, kazıkla desteklemek, (pul/vb.) koymak, yatırmak, tehlikeye atmak stakes ödül stalactite sarkıt stalagmite dikit stale check geçersiz çek stale bayat, adi, yıpranmış stalemate (satranç) pat staleness bayatlık, yorgunluk stalk fibre sak lifi stalk sezdirmeden izleyip avlamak, yakalamak, azametle yürümek, sap, saplak stalked saplı stalking-horse siper arkasında gizlenme, maske stalkless sapsız, kulpsuz stalky saplı stall for time vakit kazanmaya çalışmak stall off oyalamak, atlatmak stall ahır, kora, önü açık küçük dükkân, tezgâh, (sinema/tiyatro/vb.'de) koltuk, bahane, kaçamak yanıt, durmak, duruvermek, stop etmek, stop ettirmek, ahıra kapatmak, çamur/vb.'ne saplanmak, oyalanmak, geciktirmek stallion aygır, damızlık at stalwart sağlam yapılı, gürbüz, iri yapılı, korkusuz, cesur, sağlam, günevinilir, sadık, ateşli yandaş stamen erkeklik kılganı, erkek kılgan stamina dayanma gücü, dayanıklılık, güç, direnç staminate ercikli, erciğe ait stammer kekelemek, kekeleme, kekemelik stammerer keke, kekeme stammering kekeleyen, kekeme stamp collecting pay toplama stamp collector pul koleksiyoncusu, filatelist stamp duty damga vergisi, damga resmi stamp mill maden değirmeni, ezme değirmeni stamp out yok etmek, kökünü kazımak, bastırmak, ezmek stamp pad ıstampa stamp tax pul vergisi stamp damgalamak, pul yapıştırmak, (pul) basmak, ayağını hızla yere vurmak, tepinmek, kafasına yerleştirmek, belleğine kazımak, pul, posta pulu, damga, ıstampa, iz, marka, işaret, alamet, tür, nitelik, karakter, zımba stampede (korkudan) darmadağınık kaçış, bozgun, panik" }, { "text": "stamping maden dövme parçası, presde basma stance duruş stanch bkz.staunch stanchion payanda, destek, direk, puntal stand a chance şansı olmak stand age meşcere yaşı stand aside bir yana çekilmek stand back geriye çekilmek stand behind arkasında durmak stand by with folded arms eli kolu bağlı kalmak stand by seyirci kalmak, hazır beklemek, destek olmak stand corrected yanıldığını kabul etmek stand down tanık yerini terk etmek stand for election saylavlar için adaylığını koymak stand for anlamına gelmek, desteklemek, katlanmak, çekmek stand guard nöbet tutmak stand on one's own feet kendi yağı ile kavrulmak stand on ısrar etmek stand out göze çarpmak, özünü göstermek, ileriye fırlamak stand over tehir edilmek, ertelenmek stand sth on its head altüst etmek stand still kımıldamadan durmak, hareketsiz durmak stand surety kefil olmak stand to reason akla yatmak stand trial mahkemede yargılanmak stand up for desteklemek, kayırmak stand up to karşı durmak stand up ayağa kalkmak, göğüs germek, dayanmak stand ayakta durmak, dikelmek, (ayağa) kalkmak, dikeltmek, durmak, kalmak, durma, duruş, mola, yer, mevki, durak, direnme, direniş, mukavemet, satış sergisi, tezgâh, işyeri, mağaza, dükkân, ayak, destek, sehpa, tribün, mahkemede tanık yeri stand-in dublör, vekil standalone bağımsız standard bearer bayraktar, sancaktar standard cable standart kablo standard cell standart pil standard compass miyar pusulası standard conditions standart şartlar standard costs standart maliyetler standard deviation standart sapma standard electrode standart elektrot standard equipment standart teçhizat standard error standart hata standard film standart film standard form standart biçim standard format standart format standard frequency standart frekans, ayar frekansı standard gauge normal ray açıklığı, normal hat standard length standart uzunluk standard of knowledge bilgi derecesi standard of living yaşam standardı standard of value değer standardı standard part standart parça, değişmeyen parça standard pressure standart basınç standard rate standart oran standard set standart takım standard size standart boy, normal boy, normal ebat standard solution" }, { "text": "standart çözelti standard star standart yıldız, ayar yıldızı standard state standart hal standard temperature normal sıcaklık, ölçünlü sıcaklık standard time normal sögen ayarı standard units standart birimler standard voltage normal gerilim standard standart, bayrak, sancak, ölçü, miyar, çama, standart, kabul edilen, standart standardization standardizasyon, standartlaştırma, ayarlama standardize standardize etmek standby yedek standee ayakta kalan kişi standing committee daimi encümen, daimi komite standing on one's head çok kolay bir şekilde standing order sürekli ödeme emri standing room ayakta duracak yer standing water durgun su standing ayakta duran, akmaz, durgun, sürekli, daimi, devamlı, süreklilik, devam, geçerlilik, yürürlük, saygınlık, şöhret, mevki standoffish soğuk, ciddi, itici standpipe dikey ve sabit boru standpoint görüş çekidi, görüş, bakım standstill durma, durgu, duraklama, sekte stannary kalay madeni, kalay ocağı stannic acid kalay asidi stannic stannik stannite stannit stanza şiir kıtası, kesim stapes üzengisümüğü staphylococcus stafilokok basili staple zımba teli, tel, lif, bir yerin başlıca ürünü, başlıca ürün, en önemli kısım, başlıca konu, esas, hammadde, zımbalamak stapler tel zımba star atlas gök atlası star bit yıldız uç star cluster yıldız kümesi star dust yıldız tozu, kozmik toz star dyeing yıldız boyama star map gök haritası star pinion ıstavroz dişlisi star point nötr çekit star yıldız, star, yıldız, talih star-shaped yıldız biçimli starboard sancak starch gum dekstrin starch paste nişasta kolası starch sugar nişasta şekeri, glükoz starch nişasta, kola, kolalamak starched kolalı starchy foods karbonhidratlı yiyecekler starchy nişastalı, kolalı, sert, katı, resmi stardom şöhret, yıldızlık stare (at ile) dik dik bakmak, gözünü dikip bakmak, gözünü dikip bakma, sabit bakış starfish denizyıldızı stargazer gökbilimci, astronom, yıldızbilimci, astrolog stargazing hayallere dalıp gitme, hayalcilik staring hareketsiz, sabit stark naked anadan doğma stark süssüz, sade, yalın, çıplak starless yıldızsız starlet henüz meşhur olmamış genç aktris starlight yıldız ışığı starling sığırcık starred yıldızlı, yıldız işaretli starry yıldızlı start a meeting toplantıyı açmak start back" }, { "text": "geri dönmek için yola çıkmak start from scratch sıfırdan başlamak start in paçaları sıvamak start off yola çıkmak, hareket etmek start out -mek niyetinde olmak, yola çıkmak start rolling harekete geçmek start up çalıştırmak start with a clean slate sil baştan yapmak start başlamak, başlatmak, çalışmak, çalıştırmak, irkilmek, sıçramak, yerinden hoplamak, (back ile) geri dönmek için yola çıkmak, (out ile) yola çıkmak, ayrılmak, başlangıç, başlama, kalkış, hareket, çıkış, start, sıçrama, irkilme, avans, avantaj starter button ateşleme düğmesi, marş düğmesi starter cable ateşleme kablosu starter push-button marş düğmesi starter marş, yoğurt mayası, yarışa katılan kişi/at, starter, çıkışçı, meze türünden ilk yemek starters bir öğünün ilk yemekleri starting button ateşleme düğmesi starting crank ilk hareket kolu starting friction başlangıç sürtünmesi starting motor marş motoru, ilk hareket motoru starting point başlangıç çekidi starting position başlama yağdayı, marş yağdayı starting marş, ilk hareket startle korkutmak, şaşırtmak, ürkütmek, ürkmek startling şaşırtıcı, ürkütücü, hayret verici, heyecanlı startup çalıştırma, açış starvation şiddetli açlık, açlıktan ölme starve açlıktan ölmek, açlıktan öldürmek, kurt gibi acıkmak, açlıktan ölmek starveling açlıktan ölmek üzere olan insan/hayvan, gürisne state bank devlet bankası state bond devlet tahvili state capitalism devlet kapitalizmi State Conservatory Devlet Konservatuarı State Economic Kamu iktisadi Teşebbüsleri Enterprises State Employees Pension Emekli Sandığı Fund state hospital devlet hastanesi state monopoly devlet tekeli state of aggregation yığışım hali state of distress tehlikeli durum, çekinceli durum state of emergency olağanüstü hal, sıkıyönetim state of equilibrium denge hali, denge yağdayı state of mind ruh hali state of war savaş hali State Security Court Devlet Güvenlik Mahkemesi state durum, hal, vaziyet, yağday, mevki, görkem, debdebe, tantana, ihtişam, devlet, eyalet, heyecan, stres, ifade etmek, açıklamak, belirtmek, ayıtmak stated belirli, muayyen, düzenli, muntazam stateless yurtsuz, vatansız stateliness heybetlilik, görkem, ihtişam, heybet stately görkemli, debdebeli, tantanalı, soylulara ait statement of account hesap özeti statement of affairs iflas bilançosu" }, { "text": "statement söz, ifade, demeç, hesap stateroom özel lüks kamara, yataklı kabin states of matter maddenin halleri States Amerika statesman devlet adamı statesmanship siyaset static balance statik denge static charge statik yük static current statik akım, sürekli akım static economics statik ekonomi static electricity statik çıngı static energy statik dönünek static error statik hata, duruk hata static friction statik sürtünme static lift statik kaldırma kuvveti static line paraşüt açma ipi static linguistics statik dilbilim static load statik yük, ölü yük static pressure statik basınç, duruk basınç static storage statik bellek, duruk bellek static değişmeyen, devinimsiz, duruk, dural, statik, ünalgı paraziti statical statik, dengeli, denk, durgun, değişmez statically statik olarak staticize statikleştirmek, duruklaştırmak statics dinginlikbilim, statik station house sakçı karakolu, istasyon binası station wagon steyşın araba, kaptıkaçtı station istasyon, durak, dayanacak, yer, mevki, karakol, merkez, toplumsal konum, makam, rütbe, yerleştirmek, dikmek stationary engine sabit motor stationary point durgun çekit stationary state sük-net yağdayı stationary wave stasyoner dalga, durağan dalga stationary yerinde duran, durağan, sabit stationer kırtasiyeci stationery kırtasiye stationmaster istasyon şefi statism devletçilik statist devletçi, istatistik uzmanı statistical istatistiksel, istatistiki statistician istatikçi statistics istatistik stator stator, duraç, duruk statoscope statoskop, hassas barometre statuary yontuculuk, heykeltıraşlık, yontular, heykeller statue yontu, heykel, timsal statuesque heykel gibi statuette heykelcik, küçük yontu stature boy, boy pos, endam, önem, kişilik status inquiry istihbarat status of ownership sahiplik hali status quo mevcut durum, statüko status durum, hal, toplumsal ya da mesleki durum, konum, mevki, statü, yasal durum statute barred zamanaşımına uğramış, geçersiz statute law yazılı hukuk statute of bankruptcy iflas kanunu statute yasa, kural, tüzük statutory declaration resmi beyanname statutory reserves statü yedekleri statutory kurallarla belirlenmiş, yasalarla saptanmış, yasal staunch (kan/vb.) akışını durdurmak, güvenilir, sadık, sağlam staunchness güvenilirlik, sağlamlık stave in fıçıda delik açmak, delinmek stave off defetmek, bertaraf etmek, savmak, geciktirmek stave fıçı tahtası, değnek, şiir kıtası," }, { "text": "kesim stay bar gergi çubuğu stay bolt tespit cıvatası, setuskur stay in dışarı çıkmamak, evde kalmak stay on kalmaya devam etmek stay with him yanında kalmak stay kalmak, ...olarak kalmak, durmak, durdurmak, ertelemek, geciktirmek, sürdürüp tamamlamak, dayanmak, bastırmak, geçiştirmek, kalış, kalma, erteleme stay-at-home dört duvar arasında oturan kişi stay-in strike oturma grevi staysail velena yelkeni, flok yelkeni, velestralya stead yer steadfast sadık, dönmez steadfastness sabır, sebat steadily durmadan, boyuna, gittikçe, ısrarla, sebatla, muntazaman steadiness metanet, sabır, sarsılmazlık, sebatlık steady as a rock kaya gibi sağlam steady customer devamlı müşteri, sürekli müşteri steady flow kararlı akış, daimi akış steady sallanmaz, oynamaz, sağlam, sabit, şaşmaz, dönmez, düzgün, düzenli, muntazam, değişmez, sürekli, daimi, devamlı, sebatkâr, sarsılmaz, metin, akıllı uslu, aklı başında, mazbut, ciddi, sallanmaz hale getirmek, sabit kılmak, yatıştırmak, teskin etmek, durmadan, muntazaman, dost, sevgili, aşık steak biftek steal a glance göz ucuyla bakmak steal a kiss çaktırmadan öpmek steal away sıvışmak steal çalmak, aşırmak, hırsızlık yapmak, gizlice hareket etmek, süzülmek, kelepir stealth gizli iş ya da eylem, gizlilik stealthily gizlice, usulcacık stealthiness gizlilik stealthy gizlice yapılan, sinsi steam boat vapur, istimbot steam boiler buhar kazanı steam chest istim kutusu steam distillation buhar damıtması steam engine buhar makinesi, lokomotif steam gauge basıölçer, manometre steam generator buhar jeneratörü steam hammer buhar çekici, istim çekici steam heater buharlı ısıtıcı steam heating buharlı kalorifer steam jacket istim ceketi steam locomotive buhar lokomotifi steam pipe buhar borusu, istim borusu steam port buhar deliği steam power buhar gücü steam pressure gauge basıölçer, manometre steam pressure buhar basıncı steam pump buhar pompası steam roller buharlı silindir steam superheater buhar kızdırıcı steam trap buhar kapanı, buhar ayırıcı steam turbine buhar türbini steam up sinirlendirmek, kışkırtmak, buğulan(dın)mak steam valve buhar supabı steam buhar, buğu, güç, kuvvet, enerji, öfke, hiddet, istimle hareket etmek, gitmek, buhar salıvermek, dumanı çıkmak, buğusu çıkmak, buğuda/buharda pişirmek" }, { "text": "steam-tight buhar kaçırmaz steamer vapur steaminess buharlı olma steaming engine buhar makinesi steamroller buharlı yol silindiri, baskı yapmak, zorlamak steamship buharlı gemi steamy buharlı, buğulu stearate stearat stearic acid stearik asit stearic stearik stearin stearin, donyağı steatite sabuntaşı steed savaş atı, at steel ball çelik bilya steel bar çelik çubuk steel belt conveyor çelik bantlı konveyör, çelik kayışlı taşıyıcı steel belt çelik bant, çelik kayış steel cable çelik kablo steel coated çelik kılıflı steel engraving çelik oymacılığı steel pipe çelik boru steel plate çelik levha steel prop çelik direk steel ring çelik çember, çelik bilezik steel rope çelik halat steel shape çelik profili steel sheet çelik sac steel shell çelik zarf steel strip çelik şerit steel structure demir yapı steel tape çelik şerit steel tube çelik boru steel wire çelik tel steel wool çelik yün steel çelik, sertleştirmek, katılaştırmak steeliness sertlik, çelik gibi olma steelworks çelik fabrikası steely çelik gibi, sert, katı, sağlam steelyard topuzlu kantar steep dik, sarp, yalçın, (fiyat/miktar/vb.) çok fazla, haddinden fazla, aşırı, fahiş, suda bırakmak, ıslatmak, (çay) demlemek, demlenmek steepen dikleşmek, dikleştirmek steeplechase engelli koşu/at yarışı steepled kuleli steeplejack kule tamircisi, baca tamircisi steepness diklik, sarplık steer clear of kaçınmak steer hadım öküz, dümen kullanmak, dümenle yönetmek, seyretmek, yönetmek, bilgi, haber steerable yönetilebilir steerage dümen kullanma, ara güverte steerageway dümen dinleme hızı steering axle direksiyon dingili steering box direksiyon kutusu steering column direksiyon mili steering committee yönetim komitesi steering engine dümen makinesi steering gear direksiyon dişlisi, dümen donanımı steering mechanism direksiyon mekanizması steering nut direksiyon somunu steering post direksiyon kolonu steering rod direksiyon rodu steering shaft direksiyon şaftı steering tie rod akupleman çubuğu steering tube direksiyon borusu steering wheel direksiyon simidi, dümen dolabı steering dümen tutma, direksiyon steersman dümenci stein büyük bardak, bira bardağı stellar vault yıldız tonoz stellar yıldızlarla ilgili stellate leaves halka dizilişli yapraklar" }, { "text": "stellate yıldız biçiminde, yıldız şeklindeki stellite stellit stellular yıldızlarla süslenmiş stem from -den gelmek stem post baş bodoslaması stem ağaç gövdesi, sap, saplak, gövde, pruva, sap benzeri şey, pipo sapı, soy, köken, soy sop, kodak kökleri, (akışını) durdurmak stemless sapsız stemma soyağacı, şecere, soy stench kötü koku, leş kokusu, pis koku stencil kalıp, delikli marka kalıbı, işaret, harfler, marka, mumlu kâğıt steno- (önek) dar, ufak stenograph steno harfi, stenografi stenographer stenograf stenographic stenografik stenography stenografi, steno stenter frame germe makinesi stenter germe kurutma makinesi, ram, germek stentorian (ses) yüksek, güçlü, boğuk step back geri çekilmek step by step adım adım, yavaş yavaş step down azaltmak, düşürmek, inmek, çekilmek step in müdahale etmek, araya girmek step into sb's shoes birinin yerini doldurmak step on sb's toes birinin damarına basmak step on the gas gaza basmak Step on the gas! Gazla!, Çabuk ol! step on çiğnemek, üzerine adım atmak, ayak bastırmak step out of line çizginin dışına çıkmak step out dışarı çıkmak, eğlenceye gitmek step up artırmak, yükseltmek, artmak, yükselmek, çıkmak step adım, basamak, ayak sesi, ayak izi, girişim, önlem, tedbir, kademe, derece, ç, seyyar merdiven, adım atmak, girmek, basmak step- (önek) üvey step-down azaltan, düşüren stepbrother üvey erkek kardeş stepchild üvey çocuk stepdaughter üvey kız stepfather üvey baba stepladder seyyar merdiven stepmother üvey anne stepparent üvey anne ya da baba steppe bozkır, step stepping stone atlama tahtası steps seyyar merdiven, seyyar merdiven stepsister üvey kız kardeş stepson üvey oğul steradian steradyan stere ster stereo recording stereo kayıt stereo stereo pikap/teyp/cihaz, müzik seti, stereo stereobate temel stereochemistry stereokimya stereographic stereografik stereography stereografi, üçboyutlu çizge stereoisomer stereoizomer stereoisomerism stereoizomerizm stereometry uzay geometri stereomicrophone stereo mikrofon stereophonic microphone stereofonik mikrofon stereophonic stereo stereophony stereofoni stereoplate streotip stereoscope setereoskop stereoscopic image üçboyutlu görüntü stereoscopic stereoskopik, üçboyutlu stereoscopy stereoskopi stereospecific stereoözgül stereotype klişeleşmiş örnek, beylik olay," }, { "text": "beylik örnek, basmakalıp örnek stereotyped stereotip, basmakalıp, beylik stereotypy stereotipi sterile kısır, dölsüz, verimsiz, mikropsuz, steril, sıkıcı sterilization sterilizasyon sterilize kısırlaştırmak, mikropsuzlaştırmak, sterilize etmek sterilized sterilize sterilizer sterilize aleti, sterilizatör sterlet çığa balığı sterling sterlin stern chaser kıç topu stern heavy kuyruğu ağır stern light kuyruğu hafif stern post kıç bodoslaması stern sert, haşin, katı, acımasız, amansız, sert, şiddetli, kuvvetli, kıç sternal göğüs sümüğü ile ilgili sternness sertlik sterno (önek) göğüs sternpost kıç bodoslaması sternson bodoslama astarı sternum göğüs sümüğü sternutation aksırma, hapşırma sternway (gemi) geriye gitme steroid steroit sterol sterol stertorous horultulu stet düzelti yapılmayacağını belirten sözcük stethoscope stetoskop stetson geniş kenarlı fötr şapka stevedore rıhtım işçisi stew in one's own juice yaptığının cezasını çekmek stew pan güveç stew türlü, güveç, yahni, üzüntü, heyecan, telaş, hafif ateşte kaynatmak steward kahya, erkek hostes, kamarot, gemi garsonu, kahyalık yapmak, vekilharçlık yapmak stewardess hostes, kadın kamarot stewardship kâhyalık, idare, vakilharçlık stewed pişirilmiş stibine stibin stibium antimon stibnite stibnit stich mısra stick around beklemek, kalmak stick at sıkı çalışmaya devam etmek, yapmayı reddetmek stick by desteklemeye devam etmek stick in one's craw içi elvermemek stick in one's gizzard kursağında kalmak stick it out dayanmak stick like a burr kene gibi yapışmak stick like glue kene gibi yapışmak, sülük gibi yapışmak, sakız gibi yapışmak, kır-sakız olmak stick one's neck out özünü ateşe atmak stick one's nose into burnunu sokmak stick out dışarı çıkarmak, uzatmak, ucu çıkmak stick to one's guns ayak diremek stick to one's last çizmeden yukarı çıkmamak stick to bağlı kalmak, değiştirmeyi reddetmek, yapışmak stick together birbirine yapış(tır)mak, birbirinden ayrılmamak stick up for savunmak, tarafını tutmak stick up dikmek, dik durmak stick sopa, değnek, baston, saplamak, sançmak, saplanmak, koymak, sokmak, takmak, yapışmak, yapıştırmak stick-in-the-mud uyuşuk, ağır, tutucu, pısırık, eski kafalı stick-to-itive azimli, inatçı sticker yapışkan adam, etiket stickiness yapışkanlık sticking plaster plaster," }, { "text": "yapışkan yakı stickle inatçılık etmek, titiz davranmak stickleback dikenli balık stickler disiplini seven, kılı kırk yaran kişi sticky yapış yapış, yapışkan, güç, zor, cimri stiff katı, sert, pek, eğilmez, bükülmez, tutulmuş, kasılmış, pekişmiş, sıkı, koyu, güç, zor, kuvvetli, şiddetli, soğuk, resmi, çok yüksek, fahiş, ceset, leş stiff-necked boynu tutulmuş, inatçı, dik başlı stiffen sertleşmek, katılaşmak, sertleştirmek, katılaştırmak, kasmak, kasılmak, ciddileşmek, soğuklaşmak stiffener rijidite çubuğu, berkitme çubuğu stiffness bükülmezlik, sertlik, rijitlik stifle boğmak, boğulmak, bastırmak, tutmak, zaptetmek stigma damga, namus lekesi, ayıp, tepecik stigmasterol stigmasterol stigmata tepecik stigmatic stigmatik stigmatize dağlamak, leke sürmek, küçük düşürmek stilbene stilben stilbite stilbit stile turnike stiletto ufak hançer still air durgun hava still life ölü doğa, natürmort still waters run deep durgun sular derinden akar still wine köpüksüz şarap still hareketsiz, kıpırdamadan, sessiz, durgun, rüzgârsız, esintisiz, dalgasız, durgun, (şarap/vb.) köpüksüz, gazsız, hâlâ, yine de, buna rağmen, yatıştırmak, sakinleştirmek, susturmak, sessizlik, sakinlik, imbik stillage sehpa, ayak stillbirth ölü doğmuş çocuk stillborn ölü doğmuş stillness hareketsizlik, sessizlik, durgunluk stilly sessiz, durgun stilt ayaklık, cambaz ayaklığı stilted çok resmi, azametli, tumturaklı stiltedness aşırı resmiyet stimulant uyarıcı, tahrik edici şey, uyarıcı ilaç stimulate uyarmak, canlandırmak, kışkırtmak, uyandırmak, kamçılamak, tahrik etmek, teşvik etmek, özendirmek, gayrete getirmek stimulating canlandırıcı, uyandırıcı stimulation dürtme, teşvik, uyarma, uyarım stimulus uyaran, uyarıcı sting sokmak, sançmak, acıtmak, sızlatmak, yakmak, acımak, sızlamak, yanmak, batma, acı, sızı, (arı/akrep/vb.) iğne, ısırgan tüyü stinger arı iğnesi, diken, kırıcı söz stinginess cimrilik stinging kaşındırıcı, ısıran, acı verici stingless dikensiz, iğnesiz, etkisiz stingo kuvvetli bira stingray dikenli bir tür iri vatoz stingy cimri, pinti stink like a polecat leş gibi kokmak stink out kötü koku ile kaçırmak stink to high heaven leş gibi kokmak stink pis kokmak, leş gibi kokmak, berbat olmak, pis koku stinkbug pis kokulu bir böcek stinking pis kokulu, kokmuş, berbat, çok stint dar tutmak, yeteri kadar vermemek, kısmak," }, { "text": "esirgemek, cimrilik etmek, tutumlu hareket etmek, hasislik etmek, belli bir iş/görev, sınır, had stinted sınırlı stipe sap stipend mevacip, maaş, tekaüt, vergin stipendiary maaşlı stipple çekitlerle çizmek/boyamak/resim yapmak stippling çekitleme işi stipulate şart koşmak, öngörmek stipulation şart koşma, şart stipule kulakçık, yan yaprak stir about dolaşmak stir up a hornet's nest belayı aramak stir up (sorun) çıkarmak stir karıştırmak, kıpırdamak, kımıldamak, kıpırdatmak, kımıldatmak, harekete geçirmek, canlandırmak, karıştırma, hareket, canlılık, heyecan, telaş stirpes sülale, kodak, soy stirrer karıştırıcı stirring times heyecanlı günler stirring heyecanlı, heyecanlandırıcı stirrup bone üzengisümüğü stirrup üzengi stitch dikiş, ilmik, ani ve keskin sancı, batma, dikmek, dikiş dikmek, dikişlerle süslemek, sırımak stitchery iğne işi, işleme stiver önemsiz şey stoa revak, kemeraltı stoat kakım, as stochastic stokastik, tahmini stock account sermaye hesabı, stok hesabı stock book envanter defteri stock broker borsa acentesi stock car yarış arabası stock certificate hisse senedi sertifikası stock company anonim şirket stock control stok kontrol stock corporation sermaye şirketi stock dividend hisse senedi temettü stock dove yabani güvercin stock dye ana boya stock exchange borsa, menkul kıymetler borsası stock farming hayvancılık, hayvan yetiştirme stock in trade dükkandaki mal, sermaye, stok, kuvvetli taraf stock liquor ana banyo stock lodger hisse senedi defteri stock market order borsa emri stock market kıymetli kâğıt piyasası stock price hisse bedeli stock solution ihtiyat çözeltisi stock taking envanter stock vat ana küp stock yield hisse senedi getirisi stock stok, mevcut mal, hisse senedi, devlet tahvili, ağaç gövdesi, kütük, çiftlik hayvanları, soy, nesil, (tüfek) kundak, sap, kabza, şebboy çiçeği, stok etmek, beylik, basmakalıp, alelade, beklenen, damızlık, stok olarak elde tutulan stock-still hiç hareket etmeden, kıpırdamadan, hareketsiz stockade şarampol stockbreeder büyükbaş hayvan stockbroker borsa tellalı stockfarming büyükbaş hayvan yetiştirme stockholder hissedar, pay sahibi, ortak stockholding hissedarlık stockiness bodurluk stockinet jarse kumaş stocking uzun çorap stockist stokçu stockjobber borsa simsarı, borsa tellalı stocklist stok" }, { "text": "listesi stockman sığır çobanı stockpile yığmak, istiflemek stocks gemi inşaat kızağı stockstill hareketsiz stocktaking envanter yapma, stok sayımı stockturn stok devri stocky kısa ve kalın, bodur, tıknaz stodge tıkabasa yemek stodgy (yemek) sindirimi güç, ağır, ağır, sıkıcı, eski kafalı stogie uzun puro stoic acıya dayanıklı, sabırlı stoical acı dayanıklı, sabırlı stoicheiometric stokiyometrik stoicheiometry stokiyometri stoicism stoacılık stoke ateşe kömür, /vb.atmak, canlandırmak stokehold ocak dairesi stoker ateşçi stokes stokes, kinematik akışkanlık birimi stole bol giysi, şal stolid duygusuz, vurdumduymaz, kayıtsız, heyecansız, ruhsuz stolidity duygusuzluk, vurdumduymazlık, soğukluk stolon yeraltı filizi stoma gözenek stomach ache mide ağrısı stomach wall mide duvarı stomach mide, aşkazan, karın, iştah, istek, heves, katlanmak, dayanmak, kaldırmak stomachache karın ağrısı stomacher korsa, korsaj stomatitis ağız iltihabı stomato- (önek) ağız stomp paldır küldür yürümek/dans etmek Stone Age taş devri stone breaker taş kırma makinesi stone chips mıcır stone crusher konkasör, taş kırıcı stone curb taş kenar, taş bordür stone cutter taş kesme makinesi stone cutting taşçılık, taş kesme stone dust taş tozu stone fruit çekirdekli meyve, sert çekirdekli meyve stone hammer taşçı çekici, taş kırma çekici stone mason taşçı, taş ustası stone masonry taş kârgir stone pine fıstıkçamı stone pit taş ocağı stone quarry taşocağı stone saw taş testeresi stone tongs taş kıskacı stone wall taş duvar stone taş, değerli taş, mücevher, meyve çekirdeği, gr.lık ağırlık ölçüsü, taşlamak, taşa tutmak, çekirdeğini çıkarmak stone-blind tamamen kör, gözü hiç görmez stone-dead tamamen ölmüş, duvar gibi sağır stone's throw kısa mesafe, pek yakın stonechat kuyrukkakan stonecrop kayakoruğu stoned uyuşturucuyla uçmuş, zom, küfelik, matiz, zilzurna sarhoş stoneless çekirdeksiz stonemason taş ustası stonewall kaybetmemek için oynamak, ihtiyatla vurmak stoneware taş işi kap kacak stonework inşaatın taş kısmı stoniness taştan yapılmış olma, soğukluk stony taşlık, taşlı, taş gibi, acımasız, katı, sert, amansız, zalim stony-hearted taş yürekli stooge yardakçı stook ekin demetleri yığını, ekin demetlerini yığmak stool" }, { "text": "pigeon çığırtkan güvercin, gammaz kimse stool tabure, ketil, gaita stoop öne doğru eğilmek, kambur durmak, alçalmak, tenezzül etmek, eğilme, kambur durma, alçalma, tenezzül stop a gap tıkamak, kapamak, tıpalamak stop by uğramak, ziyaret etmek stop cock valf, vana stop dead birdenbire durmak stop down merceğin perdesini küçültmek stop drill faturalı matkap stop knob açma kapama düğmesi stop lamp stop lambası stop lever durdurma kolu stop light stop lambası, kırmızı trafik ışığı stop off yolculukta durmak, mola vermek stop over mola vermek stop payment çekin tediyesini durdurmak stop pin durdurma pimi stop press gazeteye en son eklenen haber stop sb's mouth rüşvetle susturmak, konuşmasını engellemek stop short of tereddüt etmek, çekinmek stop up tıkamak stop durmak, durdurmak, önlemek, engellemek, durdurmak, mani olmak, alıkoymak, durmak, kesilmek, bitmek, kalmak, durmak, tıkamak, durdurma, durma, duruş, durak, dayanacak, engel, mani, çekit stopcock vana stopgap geçici önlem stoping kazı stoplight stop lambası stopover (yolculukta) mola, mola yeri stoppage in transitu takip hakkı stoppage durdurma, durma, tıkama, stopaj stopper tapa, tıkaç, durdurucu, durduran kimse stopping distance eğleç mesafesi stopping place durak, iskele stopping train posta treni stopping durma, durdurma, diş dolgusu stopple tıkaç, tapa stopwatch kronometre storable depolanabilir storage battery akümülatör storage dam biriktirme barajı storage density bellek yoğunluğu storage device bellek aygıtı storage dump bellek dökümü storage key bellek anahtarı storage mark bellek işareti storage medium saklama ortamı storage switch bellek anahtarı storage tank su deposu, depolama tankı storage depolama, depo etme, depoya koyma, ambar, depo, ardiye vergini storax buhur, günlük ağacı store up biriktirmek, yığmak, toplamak, istif etmek store stok, dükkân, mağaza, ambar, depo, bolluk, ç.erzak, kumanya, depolamak, depo etmek, ambara koymak, saklamak, biriktirmek, doldurmak storehouse ambar, depo storekeeper ambar memuru, dükkâncı, mağazacı storeroom ambar, depo, kiler stores erzak, kumanya storey (binada) kat storied katlı, tarihi stork leylek storm centre kasırga merkezi storm cloud fırtına" }, { "text": "bulutu, tehlike işareti storm in a teacup bir bardak suda koparılan fırtına storm lantern gemici feneri storm of applause alkış tufanı storm sewer sağanak lağımı storm signal fırtına işareti storm window çift pencere, soğuk havaya karşı ek pencere, kış mevsiminde pencereye ilave olunan dış kanat storm fırtına, öfke, kıyamet, heyecan, ani duygusal taşkınlık, yüksek ses, fırtına patlamak, fırtına çıkmak, çok öfkelenmek, kıyameti koparmak, hücum etmek stormproof fırtınaya karşı dayanıklı stormy fırtınalı, şiddetli, gürültülü, sinirli story writer romancı, hikâyeci story öykü, hikaye, nakil, nağıl, masal, yalan, martaval, masal, makale, (kiminse başından geçen) olay, (binada) kat storybook hikâye kitabı, roman storyteller öykü anlatan kimse, öykücü, masalcı, yalancı, martavalcı stout şişman ve iri yarı, kalın, kuvvetli, sağlam, cesur, yiğit, bir tür sert ve koyu bir bira stouthearted yürekli, yiğit, cesur stoutness şişmanlık, iriyarılık, sağlamlık, cesaret stove pipe soba borusu stove soba, fırın, ocak stow away biletsiz yolculuk etmek stow istif etmek, yerleştirmek stowage yükü istif etme, istif yeri, istif vergini stowaway kaçak yolcu, biletsiz sernişin stowing istifleme, dolgu strabismus şaşılık strabotomy şaşılık ameliyatı straddle ata biner gibi üzerine oturmak, bacaklarını iyice açıp oturmak/dikilmek strafe bombardıman, bombalamak strafing bombalama straggle düzensiz bir biçimde yayılmak, (türküm/sürü/bölük/vb.'den) arkada gitmek/yürümek straggler türkümden ayrılan kimse, başıboş hayvan straight ahead dosdoğru, doğruca straight angle düz açı, doğru açı straight arch dik kemer straight away hemen, bir an önce straight bill of lading nama yazılı konşimento straight bond düz tahvil straight chassis düz şasi straight flute drill düz oluklu matkap straight from the shoulder dobra dobra straight loan teminatsız kredi straight off hemen, bir an önce straight out çekinmeden, açık açık straight razor ustura straight wave düzgün dalga straight düz, düz, paralel, düzenli, dürüst, kaçamak olmayan, doğru, dürüst, namuslu, eski kafalı, tutucu, geleneklere bağlı, karşı cinse ilgi duyan, zıtcinsel, ciddi, (içki) sek, düz, dümdüz, doğru, direkt, doğruca, dosdoğru, (yarış/vb.'de) düzlük" }, { "text": "straightaway hemen, derhal, bir an önce straightedge cetvel straighten düzeltmek, doğrultmak, düzelmek, doğrulmak, çözmek, halletmek straightforward doğru sözlü, açık sözlü straightforwardness dürüstlük, açık sözlülük straightness düz olma, dürüstlük, doğruluk straightway derhal strain a point özel muamele yapmak strain against vücuduyla bastırmak, itmek strain gauge gerilimölçer, uzama ölçeri, strengeyç strain measurement uzama ölçümü strain soy, ırk, kan, nesil, soydan ya da doğuştan gelen özellik, iz, eser, biçim, tarz, ifade, hava, melodi, ezgi, nağme, (at ile) germek, asılmak, zorlanmak, büyük çaba harcamak, zorlamak, zarar vermek, incitme, (against ile) vücuduyla bastırmak, itmek, gerginlik, gerilme, zora gelme, burkulma, burkulup incinme, zor, çaba strained yapmacık, sahte, zoraki, yorgun, gergin strainer süzgeç strait jacket deli gömleği strait boğaz, ç.sıkıntı, darlık, güç durum straiten daraltmak, sıkıştırmak straitjacket deli gömleği straitlaced bağnaz straits sıkıntı, darlık, güç durum, sıkıntı, darlık, güç durum strake şlam çukuru, çamur çukuru, borda kaplaması stramonium tatula strand kıyı, sahil, yalı, karaya oturmak, karaya oturtmak, halatın bir kolu, tel, iplik stranded wire bükülü tel stranded (gemi) karaya oturmuş, güç durumda, parasız strange looking tuhaf görünüşlü strange tuhaf, garip, kızık, acayip, yabancı, alışık olmayan strangely enough ne gariptir ki, buna rağmen strangely tuhaf tuhaf, garip şekilde, şaşılacak derecede strangeness tuhaflık, acayiplik, yabancılık stranger yabancı strangle hold boğucu hakimiyet strangle boğazlamak, boğazını sıkarak öldürmek strangulate boğmak, düğümlemek (bağırsak) strangulated hernia düğümlü fıtık strangulation boğulma, düğümlenme strangury idrar zorluğu strap kayış, şerit, atkı, bant, berber kayışı, ustura kayışı, kayışla bağlamak, kayışla dövmek strapless şeritsiz strapped meteliksiz strapping iri yarı, güçlü strata tabakalar, katmanlar stratagem savaş hilesi, tuzak strategic stratejik, elverişli, uygun strategist strateji uzmanı strategy strateji strathspey iskoç dansı straticulate katmanlı, katmanlar halinde stratification tabakalaşma, katmanlaşma, tabakalanma stratified tabakalı, katmanlı, üst üste binmiş stratiform stratiform stratify katmanlar halinde oluşturmak, katmanlaşmak stratigraphy stratigrafi, katmanbilgisi stratocumulus stratokumulus, yığınbulut stratosphere katyuvarı, stratosfer stratum katman, tabaka, kat, toplumsal sınıf, tabaka stratus stratüs," }, { "text": "katmanbulut straw colour saman rengi, açık sarı straw hat hasır şapka straw saman, kamış, kamış çubuk, önemsiz şey straw-coloured saman rengi strawberry mark yüzdeki kırmızı leke strawberry tongue kırmızı lekeli dil strawberry tree kocayemiş strawberry çilek strawboard kaba mukavva strawy samanlı, saman gibi stray bullet serseri kurşun stray field kaçak alan stray radiation dağınık radyasyon, dağınık ışınım stray yolunu yitirmek, başıboş dolaşmak, azmak, doğru yoldan sapmak, doğru yoldan ayrılmak, uzaklaşmak, serseri, tek tük, rasgele, tesadüfi, kayıp, serseri, kaybolmuş çocuk/hayvan streak yol, çizgi, çubuk, çizgilemek, yol yol yapmak, hızla geçmek, hızla gitmek streaked çubuklu, çizgili streaky damar damar, çubuklu, çizgili, yollu stream bed akarsu yatağı stream akarsu, çay, dere, akıntı, akım, yağmur, sel, gidiş, akış, eğilim, akmak, (rüzgârda) dalgalanmak streamer flama, fors streamlet derecik streamline (işyeri/vb.) verimlilik düzeyini artırmak, aerodinamik şekil vermek streamlined aerodinamik biçimli street door sokak kapısı street lighting sokakların aydınlatılması street market serbest piyasa street refuge rofüj, ortakaldırım street sprinkler arazöz, sulama taşıtı street sweeper balayöz, sokak süpürme aracı street sokak, küçe, cadde streetcar tramvay streets ahead of kat kat iyi streetwalker fahişe strength güç, kuvvet, dayanıklılık, dayanma gücü, sertlik, şiddet, etkililik strengthen güçlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, kuvvet vermek, güç kazanmak strengthener kuvvetlendirici, takviye edici şey strengthening kuvvetlendirici, güçlendirici, kuvvetlendirme, güçlendirme, takviye etme strengthless güçsüz, kuvvetsiz strenuous güç, ağır, yorucu, gayretli, faal, etkili strenuousness güçlülük, gayret, faaliyet streptococcus streptokok streptomycin streptomisin stress at break kopma gerilimi stress curve gerilme eğrisi stress tensor gerilme tansörü stress gerilim, gerginlik, sıkıntı, bunalım, stres, baskı, etki, önem, vurgu, önem vermek, üzerinde durmak, belirtmek, vurgulamak, üzerine basmak, vurgu koymak stressed syllable vurgulu hece stressed vurgulu stressful stresli stretch the truth abartmak stretch germek, uzatmak, gerilmek, uzamak, yayılmak, gerinmek, germe, gerilme, gerinme, gerginlik, geniş yer, uzam, aralıksız süre stretcher sedye stretcher-bearer teskereci stretchy uzar, esner strew saçmak, yaymak stria ince çizgi, çizik, yiv striate çizgili," }, { "text": "yivli, oyuklu, ince çizgiler oluşturmak striated muscle çizgili kas striated rock çizgili taş, çizikli taş striated çizgili, damarlı stricken (dert/hastalık/vb.'den) çeken strickle ölçek sileceği, bileği taşı strict sıkı, dikkatli, sert, hoşgörüsüz, tam, katı, değişmez, titiz strictly sert biçimde, tam manasıyla, kesinlikle strictness sertlik, katılık stricture şiddetli eleştiri ya da kınama, ayıplama stride uzun adımlarla yürümek/geçmek, uzun adım strident (ses) keskin, tiz stridulate cırlamak stridulation tiz ses strife sorun, kavga, çekişme strigose sert kıllı strike a bad patch başı dara düşmek strike a balance dengeyi bulmak, denge sağlamak strike a bargain anlaşmaya varmak, uzlaşmak strike a cord hatırlatmak, aklına getirmek strike a light kibrit çakmak strike a sour note tadını kaçırmak strike ballot grev oylaması strike breaker grev kırıcı işçi strike call grev çağrısı strike camp çadırları toplamak strike down yere sermek strike it rich başına talih kuşu konmak strike off kesip koparmak, uçurmak, basmak, çıkarmak strike oil şansı yaver gitmek strike on buluvermek, bulmak strike out -den çıkarmak, silmek strike root kök salmak strike the right note lafı gediğine oturtmak strike up çalmaya başlamak, (arkadaşlık) kurmak strike while the iron is hot demir tavında dövülür strike vurmak, çarpmak, çakmak, yakmak, yanmak, (kazarak/vb.) bulmak, çalmak, basmak, vurmak, grev yapmak, etkilemek, düşündürmek, bir izlenim bırakmak, aklına gelivermek, basmak, bulmak, vurma, vuruş, çarpma, (petrol/vb.) bulma, iş bırakımı, grev strike-prone grev eğilimli strikebound grev yüzünden çalışamayan strikebreaker grev kırıcı işçi striker grevci, vurucu striking force vurucu güç striking price icra fiyatı striking dikkat çekici, çarpıcı, gözalıcı string along boş vaatlerle kandırmak string band telli çalgılar orkestrası string bean çalıfasulyesi string instruments telli sazlar string out ipe asmak string piece döşeme kirişi string up asmak string sicim, ip, kendir, tel, bağ, şerit, kordon, dizi, sıra, boncuk, /vb.dizisi, hevenk, kılçık, sinir, koşul, şart, kayıt, ç, telli çalgılar, (çalgıya) tel takmak, ipliğe dizmek ya da geçirmek stringboard" }, { "text": "merdiven kirişi, merdiven böğürü stringed instrument telli çalgı stringed telli, ipe dizilmiş, iplikli stringency sıkılık, sertlik, para darlığı, kesat stringent (kural) uyulması zorunlu, sıkı, katı, para sıkıntısı çeken, darda stringer boyuna kiriş, takviye kirişi, çatı kuşağı stringiness lifli olma, tel tel olma strings telli çalgılar stringy incecik, sıska strip mining açık işletme strip off elinden almak, soymak strip (giysi/kabuk/vb.) soymak, yolmak, soymak, soyup soğana çevirmek, soyunmak, uzun ve dar parça, şerit, forma stripe kumaş yolu, çizgi, çubuk, biçim, tip striped goatfish barbunya striped çizgili, yol yol stripling delikanlı stripper striptizci stripping sıyırma, soyma, soyulma, stripping striptease striptiz stripy yollu, çizgili strive çalışmak, çabalamak, çekişmek, uğraşmak strobe stroboskop strobila kozalak stroboscope stroboskop stroboscopic stroboskopik stroke vuruş, çarpma, vurgun, darbe, inme, felç, özünden gitme, tutma, usul, yol, çaba, hareket, saatin vurması, kalem darbesi, hat, çizgi, okşama, okşayış, beklenmedik darbe, şanssızlık, yüzme tarzı, okşamak, (topa) vurmak, tımar vermek, okşamak, saykallamak stroll gezinmek, dolaşmak stroller gezinen kimse stroma stroma, ana doku strong acid koyu asit, kuvvetli asit strong box kasa strong drink sert içki strong language küfür strong man diktatör strong market fiyatların yükseldiği piyasa strong room kasa dairesi strong güçlü, kuvvetli, metin, sağlam, sert, keskin, şiddetli, ağır, (çay/vb.) koyu, ağır kokulu, (içki/sigara/vb.) sert strong-arm zor kullanan, zor kullanmak strong-minded bildiğinden şaşmayan, iradeli, azimli strongbox kasa stronghold kale strongly kuvvetle, sertçe, çok, pek, fazla strongman diktatör strontia stronsiya strontianite stronsianit strontium stronsiyum strop ustura kayışı strophe şiir kıtası stroppy huysuz, aksi structural defect malzeme hatası structural design yapı tasarımı structural formula yapı formülü structural linguistics yapısal dilbilim structural steel yapı çeliği structural yapısal structuralism yapısalcılık structuralist yapısalcı, yapısalcı structure yapı, bünye, yapı, bina, dikili, bütünüyle tasarımlamak, planlamak structured planlanmış structureless yapısız, plansız structurize yapılaştırmak struggle against terrorism terörle mücadele struggle for life yaşama uğraşı struggle savaşım, savaş, mücadele, çabalama, çaba, uğraş, gayret, çabalamak, uğraşmak," }, { "text": "savaşım vermek, savaşmak, boğuşmak, mücadele etmek struggler savaşan kişi strum acemice çalmak, zımbırdatmak, tıngırdatmak struma guatr strumpet fahişe strung tel takmak, akort etmek strut kasıla kasıla yürümek, destek, payanda strutting kurumla yürüyen, payanda vurma strychnine striknin stub sigara izmariti, dip koçanı, kütük stubble ekin anızı, hafif uzamış sakal stubborn inatçı, direngen stubbornness inatçılık, dik başlılık stubby kısa ve kalın, güdük stucco duvar sıvası stuck şaşırıp kalmış, saplanmış, takılmış, yapışmış stuck-up kibirli, havalı, burnu büyük, şımarık stud bolt başsız bulon stud damızlık at, aygır, hara, iri başlı çivi, yaka düğmesi, çivilemek studding direklik kirişler studdingsail cunda yelkeni student öğrenci, okuvcu, talip, talebe, uzman students union öğrenci derneği studentship öğrencilik studfarm hara studhorse aygır studied iyice düşünülmüş studio camera stüdyo kamerası studio light stüdyo ışığı, ışıldak studio stüdyo studious çalışkan, dikkatli studiousness çalışkanlık, dikkatlilik study group çalışma türkümü study çalışma, okuma, inceleme, taslak, çalışma odası, okumak, çalışmak, (çimke) bandıkmak, ...öğrenimi görmek, kınıkmak, incelemek stuff and nonsense saçma sapan stuff malzeme, madde, şey, nesne, zımbırtı, ızır zıvır, doldurmak, tıkmak, tıkamak, tıka basa yedirmek, (ölü hayvan) doldurmak, (tavuk/vb.yiyecek) içini doldurmak stuffed cabbage lahana dolması stuffed shirt küçük köyün büyük ağası stuffed vine leaves yaprak dolması stuffiness tıkanıklık, alınganlık, dargınlık, sıkıcılık stuffing box salmastra kutusu stuffing dolgu maddesi stuffy havasız, havası pis, sıkıcı, resmi, eski kafalı, tutucu stultification aptallaştırma stultify aptallaştırmak, aptal gibi göstermek stum üzüm suyu, şıra stumble across rastlamak, ile karşılaşmak stumble tökezlemek, hataya düşmek, yanlışlık yapmak, sapmak, sürçmek, kekelemek stumbling block mani, engel, ket stumer sahte para, sahte çek, dolandırıcı stump kütük, kesilen bir şeyin kalan parçası, küçülmüş kalem, sigara izmariti, şaşkına çevirmek, sersemletmek, şaşırtmak, paldır küldür yürümek stumpy tıknaz stun sersemletmek, şaşırtmak, afallatmak, bayıltmak stunner yakışıklı erkek, çekici kadın stunning çok çekici, hoş, güzel stunt man dublör stunt engellemek, gelişmesini engellemek, beceri gerektiren iş, beceri, ustalık, hüner, numara, akrobatik uçuş gösterisi" }, { "text": "stunter akrobat, cambaz stupe sıcak kompres, sıcak kompres yapmak stupefacient sersemletici stupefaction sersemlik, şaşkınlık, uyuşukluk stupefy sersemletmek, bunaltmak, şaşkına çevirmek, aptallaştırmak stupendous muazzam, harikulade, müthiş, büyük stupid aptal, salak, samsık, ahmak, saçma, aptalca stupidity aptallık, ahmaklık, budalalık stupor uyuşukluk, sersemlik sturdiness sağlamlık, güçlülük, gürbüzlük sturdy güçlü, kuvvetli, gürbüz, sağlam, azimli, sebatkâr sturgeon mersinbalığı stutter kekelemek stutterer keke, kekeme sty domuz ahırı, pis yer, (göz) arpacık stye (göz) arpacık style tarz, üslup, biçem, stil, moda, çeşit, tip, tavır, biçimlendirmek styler modacı, desinatör stylet küçük hançer stylish şık, modaya uygun, moda stylishness şıklık, modaya uygunluk stylist modacı, desinatör stylistic üsluba ilişkin, biçeme ilişkin, biçemsel stylistics deyişbilim, anlatımbilim stylize stilize etmek stylograph dolmakalem stylus pikap iğnesi styptic damarları büzücü (ilaç), kan durdurucu (ilaç) styrene stiren, stirolen suasion ikna, gönlünü yapma suasive yağcı, ikna edici suave nazik, tatlı, güleryüzlü suavity tatlı dillilik, nezaket sub üye aidatı, denizaltı sub- (önek) altında, altına, alt, yardımcı, ikinci sub-index sembolün sağ altına yazılan rakam subacid mayhoş, ekşi subagent ikinci temsilci, acente yardımcısı subaltern ast, alt, ast, teğmen, astsubay subaqua su altında yaşayan, su altında bulunan subaqueous sualtı, su altında bulunan subatomic atom içindeki, atomla ilgili, atomdan küçük subbase alt temel subbasement alt bodrum subcarrier alt taşıyıcı subclass altsınıf subcommittee alt komisyon subconscious bilinçaltı subconsciously bilinçsizce subcontinent yarı kıta subcontract alt sözleşme subcontractor taşeron subcritical altkritik, altdönüşül subcutaneous deri altında bulunan, deri altı subdivide tekrar bölmek subdivision ifraz, parselasyon, parsellenmiş arazi subdue boyunduruk altına almak, yumuşatmak, azaltmak, yatıştırmak subdued yumuşak, hafif, kısık, davranışlarında aşırı yumuşak, munis, çok sessiz suberic suberik subfamily altfamilya subfield alt cisim subfloor alt döşeme subframe yardımcı şasi subglacial buzulaltı subgrade taban, alt temel, alt tabaka subgroup alt türküm, altöbek subharmonic alt harmonik subhead alt başlık subhuman insanlıkdışı subhumid yarı nemli subirrigation alttan sızdırmalı sulama subjacent altındaki, altta bulunan subject matter konu, mesele subject kul, bende," }, { "text": "konu, mevzu, ders, denek, özne, tabi, bağımlı, olası, muhtemel, meyilli, bağlı, (to ile) tabi tutmak subjection boyun eğme, itaat, bağımlılık, tabi olma subjective öznel, düşsel subjectiveness öznellik subjectivity öznellik subjugate boyun eğdirmek subjugation boyun eğdirme subjunctive mood dilek kipi, isteme kipi subjunctive dilek kipi, dilek kipiyle ilgili sublease kiracının kiraya vermesi, ev sahibi gibi kiraya vermek sublessee ikinci el kiracı sublessor kiraladığı emlakı başkasına kiraya veren kiracı sublet (asıl kiracı tarafından) bir başkasına kiraya vermek, devretmek sublevel dilim katı, altdüzey sublieutenant deniz teğmeni sublimate süblime, süblimleştirmek, tasfiye etmek, yüceltmek sublimation süblimleşme, uçunma, uçunum, arıtma, yüceltme sublime gurur verici, yüce, ulu, son derece güzel, muhteşem sublingual gland dilaltı bezi sublingual dil altında bulunan sublittoral sahile yakın submachine gun hafif makinalı tüfek submarine mine sualtı mayını submarine rocket denizaltı roketi submarine valley denizdibi koyağı, denizdibi vadisi submarine denizaltı, denizaltında olan, denizaltı ile ilgili, denizaltı, sualtı kayık submaxillary altçeneyle ilgili submerge batırmak, daldırmak, batmak, dalmak submerged shoreline batık kıyı submerged su altında olan, batık submergence batma, batırma submersed su altında yetişen submersible pump derin kuyu pompası submersible suya batırılabilir submersion batırma, daldırma, batma, dalma submission (to ile) boyun eğme, uyma, itaat, teklif, öneri, sunuş submissive uysal, boyun eğen, itaatkâr submissiveness uysallık, itaatkârlık submit boyun eğmek, itaat etmek, iradesine teslim olmak, ileri sürmek, önermek, sunmak submittal boyun eğme, teslim olma subnormal (özellikle zekâca) eksik, yetersiz, normalin altında suborder alttakım subordinate clause yan cümle, yantümce subordinate alt, ikincil, ast, ikinci dereceye koymak, ikinci plana almak subordinated loan ikinci kredi, tali kredi subordination itaat, boyun eğme subordinative bağlı, bağımlı, yan cümle ile ilgili suborn yalan ifade verdirmek, aklını çelmek, ayartmak subpoena celpname, mahkemeye davet, mahkemeye davet etmek subregion yöre subrogate yerine geçmek subrogation halefiyet, yerini alma subrosa gizlice subroutine altyordam subscribe (to ile) abone olmak, teberru etmek, bağışta bulunmak, kabul etmek, onaylamak subscriber unit abone ünitesi" }, { "text": "subscriber bağışta bulunan kimse, teberru yapan kimse, yardımsever, abone subscriber's cable abone hattı subscriber's meter kontör, alısün konuşma sayacı subscript alta yazılan yazı, alta konulan işaret subscription list abone listesi subscription price abone vergini subscription right rüçhan hakkı subscription abone vergini, bağış miktarı, üye aidatı, abone subsection altbölüm, şube subsequence arkası gelme, altdizi subsequent sonradan ortaya çıkan, sonradan gelen, sonraki subsequently sonradan, arkadan subserve hizmet etmek, yaramak, geliştirmek subservience boyun eğme, yaranma subservient (to ile) boyun eğen, itaat ve hizmet eden subset altküme subshell altkabuk subside (yapı/arazi/vb.) yavaş yavaş çökmek, dibe çökmek, yatışmak, sakinleşmek, durulmak subsidence çökme, dibe çökme, toprağa gömülme subsidiary account tali hesap, yardımcı hesap subsidiary company bağlı şirket, tali şirket, bağımlı ortaklık subsidiary ledger yardımcı defter subsidiary occupation tali iş subsidiary bayi, şube, tali, ikincil, ek, yardımcı, ikinci planda gelen subsidize (hükümet/vb.) pul vermek, desteklemek subsidy sübvansiyon, destek akça subsist (on ile) kıt kanaat geçinmek, yaşamak, idare etmek subsistence level geçim düzeyi subsistence money geçim parası subsistence geçim, varlık subsoil plough kirizma pulluğu subsoil toprakaltı, alt toprak subsonic sesten yavaş uçan, sesten yavaş substance madde, materyal, cisim, özdek, (the ile) önemli bölüm, asıl anlam, öz substandard yetersiz, belli düzeyin altında, standartın altında substantial katı, dayanıklı, sağlam, güçlü, özlü, önemli, gerçek, büyük, önemli substantially çok, yeteri kadar çok substantiate kanıtlamak, doğrulamak substantiation gerçekleştirme, ispat etme, tasdik etme substantival isim niteliğinde substantive bağımsız, müstakil, direkt, substantif substation şube, tali istasyon substitute material yedek malzeme substitute vekil, temsilci, vekalet etmek, yerine geçmek, yerine koymak/kullanmak substitution yerine koyma, ornatma substruction temel substructure alt yapı, temel, özül subsume sınıflandırmak, ihtiva etmek, içermek, kapsamak subsumption sınıflandırma, ihtiva etme, içerme subsystem alt jüye subtangent teğetaltı subtenant kiracının kiracısı subtend taşımak (tomurcuk) subterfuge kaçamak, bahane, hile, dolap, dalavere subterranean yeraltı subtilization inceltme, incelik verme subtitle machine altyazı basma aygıtı subtitle altyazı subtitles (film) altyazı subtle" }, { "text": "güç algılanan, güç farkedilen, ince, kurnaz, zeki subtlety incelik, ince ayrıntı, detay, zekice fikir subtly incelikle, kurnazca subtract (from ile) çıkarmak, eksiltmek, from and you will get subtracter çıkarıcı subtraction çıkarma, çıkarma, eksilme, eksiltme subtractive eksiltici, eksi işaretli subtrahend çıkan subtropic subtropikal, dönencealtı subtropical subtropikal, dönencealtı suburb varoş, banliyö, yörekent suburban banliyöde oturan, banliyö, civarda bulunan suburbia varoşlar, kenar mahalleler subvention sübvansiyon, yardım, ödenek subversion yıkma, son verme subversive (iktidardakileri) devirmeyi tasarlayan, yıkıcı subvert (iktidardakileri) devirmeye çalışmak subway station metro istasyonu subway system metro jüyesi subway yeraltı geçidi, metro, altulaşım subzero sıfırın altında succedaneum vekil succeed (in ile) başarmak, başarıya ulaşmak, yerini almak, -den sonra gelmek success başarı, başarılı kimse/şey successful başarılı succession rights tevarüs hakları succession tax veraset vergisi succession birbirini izleme, ardıllık, yerini alma, yerine geçme, sıra, dizi successive birbirini izleyen, ardıl successively art arda, sıra ile, birbiri arkasından successor in office görevde halef successor halef, ardıl succinct az ve öz succinctness az ve öz olma, kısalık succinic acid süksinik asit succinic süksinik succor bkz.succour succory hindiba succour yardım, imdat, yardımına koşmak, imdadına yetişmek succulence sulu olma, özlülük succulency körpelik succulent (meyve/vb.) sulu succumb (to ile) yenilmek, dayanamamak, boyun eğmek such as gibi such that öyle ki such öyle, böyle, bu gibi, öylesine, çok, o kadar, o kadar çok, öylesine, o kadar fazla, öylesine çok, öylesi, öyleleri, bu, o such-and such falan filan suchlike s, benzeri şeyler, bunun gibi, böylesi, benzeri suck in emmek, yutmak, çekmek suck up yağcılık etmek, yaltaklanmak suck emmek, emme sucker emici, sürgün, fışkın, budala, enayi sucking disc çekmen, vantuz sucking sütten kesilmemiş, gelişmemiş suckle emzirmek suckling memede olan bebek ya da hayvan sucrose sakaroz suction fan emici vantilatör suction filter emme süzgeci suction line emiş borusu, emme borusu suction emme Sudan Sudan sudatorium hamamlarda terleme odası, terletici oda sudatory terleyen, terletici sudden ani," }, { "text": "ansız, beklenmedik suddenly aniden, ansızın, gafleten, birdenbire, hiç yoktan, derken sudoriferous terleten, terletici sudorific terletici, terletici ilaç suds sabun köpüğü sudsy köpüklü, sabunlu sue dava etmek, dava açmak suede süet suet böbrek yağı Suez Canal Süveyş Arnası suffer from a swollen head böbürlenmek, kibirlenmek suffer ıstırap çekmek, acı çekmek, -e uğramak, acısı çekme, kötüye gitmek, kalitesi düşmek, değer kaybetmek sufferable katlanılabilir, çekilebilir, dayanılabilir sufferance müsamaha, göz yumma, hoşgörü sufferer (hastalıktan ötürü) acı çeken kimse, ıstırap çeken kimse, hasta suffering acı, güçlük suffice yetmek, yeterli olmak, doyurmak sufficiency yeterlilik, yeterli şey sufficient yeterli sufficiently yeterince, kafi derecede suffix sonek, son şekilci suffocate (havasızlıktan) boğulmak, boğmak suffocating boğucu suffocation boğulma, bunalma suffragan piskopos muavini suffrage seçme hakkı, oy kullanma hakkı, oy kullanma suffuse kaplamak, üzerine yayılmak, etrafa yayılmak suffusion yayılma sufism tasavvuf sufragan yardımcı sufrage oy verme hakkı sugar basin şekerlik sugar beet şekerpancarı sugar bowl şekerlik sugar candy akide şekeri sugar cane şekerkamışı sugar cube kesmeşeker sugar daddy yaşlı ve zengin hovarda sugar factory şeker fabrikası sugar industry şeker endüstrisi sugar juice şeker şerbeti sugar lime şeker kireci sugar liquor şeker şerbeti sugar loaf şeker kellesi sugar lump kesmeşeker sugar man şeker pişirici sugar maple akçaağaç, isfendan sugar mill şeker fabrikası sugar of lead kurşun asetat sugar pine şeker çamı sugar refinery şeker rafinerisi sugar storage bin şeker silosu sugar syrup şeker şerbeti sugar the pill göz boyamak sugar tongs şeker maşası sugar şeker, şekerim, tatlım, şeker koymak sugarcane şekerkamışı sugared şekerli, şeker katılmış sugarplum şekerleme, bonbon sugary şekerli, tatlı, hoş, ince, nazik, şeker gibi suggest önermek, belirtmek, göstermek, işaret etmek suggestible kolay etkilenen, etki altında kalan suggestion öneri, eser, iz suggestive müstehcen, açık saçık, ayıp şeyler öneren suggestiveness müstehcenlik, anlamlılık suicidal intihara eğilimli, intihar etmek isteyen, son derece tehlikeli, öldürücü, intihar niteliğinde suicide intihar, özünü öldürme suint yün teri suit" }, { "text": "one's book işine gelmek suit oneself kendi istediği gibi yapmak suit takım elbise, belli amaçla kullanılan giysi, takım, iskambilde takım, dava, işine yaramak, memnun etmek, uymak, uygun olmak, uymak, uygun olmak, yakışmak suitability uygunluk, elverişlilik suitable uygun, yerinde, elverişli suitcase bavul, valiz, camedan suite (konakçı/vb.) daire, süit, oda takımı, (mobilya) takım, süit suited uygun, yeterli suiting kostümlük kumaş, tayyörlük kumaş suitor bir kıza talip erkek sulcate yivli, oluklu sulcus oluk, yiv sulfa drug sülfa ilacı, sülfonamit sulfamide sülfamit sulfanilamide sülfanilamit sulfate sülfat sulfide sülfür sulfite sülfit sulfur bkz.sulphur sulk somurtmak, surat asmak, küsmek sulky somurtkan, karakabak, küskün sullen (yüz) asık, somurtkan, asık suratlı, kasvetli, karanlık, iç karartıcı sully kirletmek, lekelemek, biabır etmek sulphate sülfat sulphide sülfür sulphite sülfit sulphonamide sülfonamit, sülfamit sulphone sülfon sulphonic acid sülfonik asit sulphur black kükürt siyahı sulphur dioxide kükürt dioksit sulphur oxide kükürt oksit sulphur kükürt sulphuric acid sülfürik asit sulphuric sülfürik sulphurize kükürtlemek sulphurous gas kükürtlü gaz sulphurous kükürtlü sultan sultan sultana sultan karısı/annesi/kız kardeşi/kızı, hanım sultan, çekirdeksiz kuru üzüm, sultanî sultanate sultanlık, saltanat sultriness boğucu hava, nemli hava sultry (hava) boğucu, sıcak, bunaltıcı, cinsel yönden çekici, seksi sum up özetlemek, hüküm vermek, değerlendirmek sum işlem, problem, meblağ, tutar, (the ile) toplam, yekûn sumach sumak Sumatra Sumatra summariness özetleme summarize özetlemek summary offence hafif suç summary özet, acele yapılan, derhal yapılan summation toplama, özet summer house yazlık ev summer range yayla, yaz merası summer resort sayfiye, yazlık summer school yaz okulu summer solstice yaz gündönümü summer time yaz sögeni summer yaz summerhouse kameriye, çardak summerly yazlık, yaz gibi summertime yaz mevsimi summery yaza mahsus, yaz gibi summing-up özet, dava özeti summit conference zirve toplantısı summit meeting zirve toplantısı summit talk zirve toplantısı summit zirve, doruk, uç, zirve toplantısı summitry zirve politikası summon up (gücünü) toplamak, cesaretini toplamak summon (to ile) emirle davet etmek, celp" }, { "text": "etmek summoner haberci, ulak summons celp, çağrı, mahkemeye celp etmek sump drenaj kuyusu, yağ karteri, alt karter sumpter yük beygiri sumptuary masraflara ait sumptuous büyük, pahalı, tantanalı, muhteşem sumptuousness masraflı olma, görkem, tantana, lüks sun glasses güneş gözlüğü sun oneself güneşlenmek sun shield güneşlik sun visor parasol, güneşlik sun worshiper güneşe tapan kimse sun güneş, güneşlenmek, güneşlendirmek sun-dry güneşte kurutmak sun-fast güneşte solmayan sun-proof güneş geçirmez, güneşe dayanıklı sunbathe güneş banyosu yapmak, güneşlenmek sunbeam güneş ışını sunburn güneş yanığı, güneşten yanma sunburnt bronz tenli, bronzlaşmış, güneşten yanmış, güneş yanığı acısı çeken sundae meyveli dondurma Sunday pazar, yekşembe sunder ayırmak, koparmak, kopmak sunderance ayırmak sundew güneş gülü sundial güneş saati sundown gün batımı, güneş batması sundried güneşte kurutulmuş sundries ufak tefek şeyler sundry çeşitli, türlü türlü sunfish aybalığı, güneş balığı sunflower ayçiçeği, günebakan sunglasses güneş gözlüğü sunk havşalı, gömülmüş, batmış sunken batmış, batık, çukur, içeri gömük, çökmüş sunlamp morötesi ışınlar veren çıngı lambası sunlight güneş ışığı sunlit güneşli, aydınlık sunniness parlak olma sunny güneşli, neşeli sunray güneş ışını sunrise gündoğumu, güneş doğması sunset günbatımı, güneş batması sunshade güneş şemsiyesi, güneşlik sunshine güneş ışığı sunspot güneş lekesi sunstroke güneş çarpması suntan güneş yanığı, bronzlaşma sup akşam yemeği yemek, yudumlamak super computer süper bilgisayar super tanker süpertanker super süper, müthiş superable yenilmesi mümkün, atlatılabilir superannuate emekliye ayırmak superannuated çalışamayacak kadar yaşlı, modası geçmiş, demode superannuation fund emekli sandığı superannuation emeklilik maaşı superb mükemmel, harika, süper supercargo yük memuru, geminin yük memuru vekili supercharge aşırı beslemek, kompresörle güçlendirmek supercharger kompresör supercharging süperşarj, aşırıdoldurma, aşırı yükleme supercilious kibirli, mağrur, burnu büyük, özünü beğenmiş superconducting süper iletken, süper iletici superconductive üstüniletken, süper iletken superconductivity aşırıiletkenlik superconductor süper iletken, üstün iletken supercool aşırı soğutmak superelevation dever supereminence aşırı üstünlük supereminent çok üstün, pek önemli superessive üstündelik yağdayı superfamily üstfamilya superficial yüzeysel, yüzeyde olan, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak" }, { "text": "superficially görünüşte superficies satıh, yüzey superfine çek ince, çok zarif superfluity çokluk, fazlalık, aşırı bolluk, gereksiz şey superfluous gereksiz, lüzumsuz, fazla supergiants üstdevler superheat kızdırmak, fazla ısıtmak superheated steam kızgın buhar superheated kızgın superheater kızdırıcı superheterodyne süperheterodin superhuman insanüstü superimpose (on ile) üstüne koymak, eklemek superimposed load ek yük, ilave yük superimposition sürempresyon, üst üste çekim, bindirme superintend yönetmek, idare etmek, denetlemek superintendence gözetim, kontrol superintendent yönetici, müfettiş, denetmen, sakçı memuru superior planet dış gezegen superior to daha iyi, daha üstün superior (sınıf/mevki/vb.) üst, yüksek, yüksek kaliteli, üstün nitelikli, gururlu, kibirli, mağrur, özünü beğenmiş, amir, üst superiority üstünlük superlative degree enüstünlük derecesi superlative en üstünlük derecesi, enüstünlük derecesinde sözcük, en iyi, en üstün, eşsiz, süper superman üstün insan supermarket süpermarket supernatural doğaüstü supernova süpernova, üstnova supernumerary fazla, ekstra, arta kalan superoxide süperoksit, hiperoksit superphosphate süperfosfat superpose üstüne koymak superposition üst üste koyma, bindirme superpower süper devlet supersaturate aşırı doyurmak supersaturation aşırıdoyma superscribe üstüne yazmak superscript üste yazılan yazı, üsttakı supersede yerine geçmek, yerini almak, ivaz etmek supersonic frequency sesüstü frekans supersonic sesten hızlı, süpersonik superstar süperstar superstition batıl inanç superstitious batıl inançlı, boş şeylere inanan superstratum üstkatman superstructure üstyapı, palavra üstündeki yapı supervene eklenmek, izlemek, arkasından gelmek supervise nezaret etmek, denetlemek supervision nezaret, denetim supervisor murakıp, gözetçi, müfettiş, denetçi, (birdemde) danışman supervisory program yönetici bağdarlama supervisory denetsel, denetimsel, denetleyici supine sırtüstü yatmış, sırtüstü supper club seçkin gece kulübü supper son akşam yemeği supplant yerine geçmek, ayağını kaydırıp yerini kapmak supple bükülgen, esnek supplement ilave, ek, (by/with ile) -e eklemeler yapmak supplemental ek, ilave, bütünleyici supplementary brake yardımcı eğleç supplementary budget ek bütçe, katma bütçe supplementary tamamlayıcı bakım maintenance supplementary order ek sipariş supplementary (to ile) ilaveli, ilave olan, ek supplementation ekleme, ilave, tamamlama suppliant yalvaran supplicant rica eden, yalvaran supplicate (yardım) dilemek, yalvarmak supplication yalvarma, rica, yalvarış supplier tedarik eden" }, { "text": "kimse/firma supplies levazım, erzak, gereçler supply and demand arz ve talep, sunu ve istem supply canal iletim arnası supply pipe besleme borusu supply vermek, tedarik etmek, sağlamak, tedarik, temin, sağlama jüyesi, mevcut, stok miktar, sağlanması gerekli miktar, verilmesi gerekli oran support buying destekleme alımı support document kanıt, delil support evidence ek kanıt support purchase destekleme alımı support unit destek birimi support (ağırlığını) çekmek, kaldırmak, dayanmak, bakmak, geçindirmek, desteklemek, savunmak, (takım/vb.) tutmak, destekleme, tutma, destek, mesnet, dayanak, geçim, geçim kaynağı, iaşe, destek olan kimse ya da şey, yardım, destek supportable tahammül edilebilir supporter taraftar, savunucu supporting tissue destekdoku supporting destekleyici supportive destekleyici suppose zannetmek, sanmak, varsaymak, inanmak, sanmak, eğer, farzedelim, bence ...-se iyi olur supposed sözde, zannedilen, farazi supposedly söylendiğine göre, diyorlar ki, -dığı farzediliyor supposition varsayım, tahmin suppository fitil suppress (bir hareket ya da durumu) bastırmak, sindirmek, gizlemek, saklı tutmak, zaptetmek suppressant önleyici ilaç suppression bastırma, bastırı, tutma, zapt etme, baskı suppressive bastıran, sindiren suppressor grid topraklama ızgarası suppressor parazit giderici, parazit bastırıcı suppurate irinlenmek, cerahat toplamak suppuration irin, cerahat supra yukarıda supranational ulusal sınırların dışında suprasegmental parçaüstü, kesitüstü supremacy üstünlük supreme authority yüksek otorite Supreme Being Allah Supreme Court of Temyiz Mahkemesi Appeals supreme court yüce divan, yüksek mahkeme supreme test en büyük tecrübe supreme üstün, yüce, ulu, en yüksek surcease bitme, ardı arkası kesilme, bitmek, arkası kesilmek, ara vermek surcharge alışılmış bir yükün üzerine eklenen fazladan yük, sürşarj, yeni fiyatlı posta pulu surd asam, rasyonel olmayan, sessiz, ünsüz sure emin, şüphesiz, kesin, anık, muhakkak, mutlak, güvenilir, sağlam, emin, elbette, tabi, kesinlikle, tabii, elbette sure-footed ayağını sıkı basan, düşmez, kaymaz surely kesinlikle, kesin olarak, mutlaka, sanırım, umarım, eminim, elbette, tabi surety bond kefalet senedi surety kefalet, teminat, güvence, garanti, kefil suretyship kefalet surf dalga köpüğü, çatlayan dalgalar, sörf yapmak surface contamination yüzey kirliliği surface defect yüzey kusuru surface energy" }, { "text": "yüzey dönüneği surface fire örtü yangını surface hardening yüzey sertleştirme surface hardness yüzey sertliği surface insulation yüzey yalıtımı surface layer üst tabaka, üst yüzey surface leakage yüzey sızıntısı surface mail adi posta surface mining açık işletme surface pressure yüzey basıncı surface structure yüzeysel yapı surface temperature yüzey sıcaklığı surface tension yüzey gerilimi surface water yüzey suyu surface wave yüzey dalgası surface wind yüzey rüzgârı surface yüzey, (the ile) dış görünüş, su yüzüne çıkmak, (yol/vb.) sert bir maddeyle kaplamak, (posta) adi surface-active agent yüzey aktif madde, yüzeyetkin özdek surface-active yüzey etkin, yüzey aktif surfacer planya makinesi surfacing kaplama, perdahlama surfactant yüzeyetkin özdek, yüzey aktif madde surfeit aşırı miktar surfer sörfçü surfing sörf surge büyük dalga, dalgalanma, dalgalanmak, yükselmek surgeon cerrah surgery cerrahlık, ameliyat, muayenehane surgical operation ameliyat surgical ward ameliyat koğuşu surgical cerrahi surging dalgalı, çalkantılı surjection üzerine fonksiyon, örtev surliness somurtkanlık, hırçınlık, huysuzluk surly kızgın, öfkeli, ters, sert, huysuz surmise sanmak, zannetmek, tahmin etmek surmount üstesinden gelmek, altetmek, yenmek surmountable çözümlenebilir surname soyad surpass geçmek, üstün olmak, baskın çıkmak, aşmak surpassing eşsiz, üstün, baskın surplus income gelir fazlası surplus water artık su surplus weight fazla ağırlık surplus gereğinden fazla miktar, fazlalık, gereğinden fazla, aşırı, fazla surplusage artan miktar, artık surprise sürpriz, şaşkınlık, baskın, şaşırtmak, hayrete düşürmek, şaşkınlığa uğratmak, beklenmedik anda yakalamak, baskın yapmak surprising şaşırtıcı surreal gerçeküstü surrealism sürrealizm, gerçeküstücülük surrealist gerçeküstücü, sürrealist, gerçeküstücü kimse, sürrealist surrealistic sürrealist, gerçeküstü surrender teslim olmak, teslim etmek, hakkından vazgeçmek, feragat etmek, teslim, vazgeçme, feragat surreptitious gizli, gizlice yapılan surrey hafif iki kişilik araba surrogate vekil surround kuşatmak, etrafını sarmak, çevirmek, kenar surrounding air hava, ortam surrounding çevredeki, civardaki surroundings çevre surtax ek vergi, munzam vergi, katma vergi surveillance gözetim, gözaltı survey instrument kontrol aleti, denetim aygıtı survey bakmak, incelemek, dikkatle göz gezdirmek, (bir yapıyı) yoklamak, muayene etmek, durumunu sınamak, teftiş etmek, haritasını çıkarmak," }, { "text": "yaygın kanı, genel görüş/inceleme, harita çizme, haritasını çıkarma, teftiş, tetkik, inceleme, yüzölçümü, ölçüm surveying mesaha bilimi, ölçme, haritacılık surveyor mesahacı surveyor's level ölçü terazisi survival kalım, hayatta kalma, yaşamı sürdürme, eskiden kalma şey, eskiden beri süregelen şey survive hayatta kalmak, yaşamayı sürdürmek, sağ salim çıkmak, -den sağ kurtulmak survivor ölümden dönen kimse, hayatta kalan survivorship sağ kalma susceptance süseptans susceptibility hassaslık, duyarlık, alınganlık susceptible (to ile) kolay etkilenen, etki altında kalan, -e dayanıksız, -den çabuk etkilenen, -e karşı hassas susceptive alan, kabul eden, hassas suspect şüphelenmek, kuşkulanmak, kuşku duymak, farzetmek, zannetmek, suçlu olduğuna inanmak, kuşkulanmak, -den şüphelenmek, değerinden şüphe etmek, sanık, şüpheli, su götürür suspend asmak, sallandırmak, belli bir süre için durdurmak, dayandırmak, ertelemek, askıya almak, (okul/vb.'den) uzaklaştırmak suspended roof asma tavan, asma çatı suspended asılı suspender çorap askısı suspenders pantalon askısı suspense askıda kalma, kararsızlık, şüpheli beklenti suspension bridge asma köprü suspension of payment ödemenin durdurulması suspension asma, asılma, erteleme, süspansiyon, asıltı, süspansiyon askı suspensory asılı suspicion şüphe, kuşku, zan, itimatsızlık, güvenmeme, az miktar, zerre suspicious death şüpheli ölüm suspicious şüpheli, kuşkulu suspiciousness şüphelilik, kuşkululuk suspiration iç çekme, nefes alma suspire içini çekmek, ah çekmek suss (out ile) keşfetmek, bulmak, keşif yapmak, incelemek sustain a defeat yenilmek, hezimete uğramak sustain güçlendirmek, güçlü tutmak, güç vermek, uzun süre korumak, sürdürmek, devam ettirmek, (acı/vb.) çekmek sustained devamlı sustenance besleme, güç verme, gıda, besin sustentation destekleme susurrant fısıltılı susurration fısıltı suture dikiş, dikiş ipliği, dikiş yeri, dikişle birleştirmek suzerain hükümdar, hükümdar suzerainty hükmetme, hükümdarlık svelte ince yapılı, fidan gibi swab temizleme bezi, (down ile) temizlemek, silmek, paspaslamak swabber temizleyici, hantal herif swaddle kundak, bebeği kundaklamak swaddling clothes kundak takımı swag soygunda ele geçirilen mal/para, ganimet swage baskı kalıbı, kalıpta dövmek, kalıba basmak swager tokaç, biçimleme aracı swagger kasıla kasıla yürümek, kasıntılı yürüyüş, kasılma swaggerer edabaz swallow one's pride gururunu ayaklar altına almak" }, { "text": "swallow tail çatal kuyruk swallow the bait zokayı yutmak swallow up yiyip yutmak, yok etmek swallow yutmak, yutkunmak, inanmak, yemek, yutmak, yutma, yutkunma, kırlangıç, karankuş swallow-tailed coat frak swallowhole obruk, düden swamp fever sıtma swamp bataklık, batak, suyla doldurmak, taşırmak, (iş/vb.) yüklemek swampy bataklık swan kuğu swank caka satmak, gösteriş yapmak, hava atmak swanky şık, gösterişli, havalı, tantanalı, debdebeli swanskin molton swap değiş tokuş etmek, takas etmek, değiştirmek, değiş tokuş, değiştirme, takas sward çim, çimen swarm with dolup taşmak, kaynamak swarm (arı/vb.) küme, oğul, sürü, kalabalık, küme halinde ilerlemek swarthiness esmerlik swarthy esmer, yağız swash çalkantı, çalkalanmak swashbuckler kabadayı, palavracı swat (böcek/sinek/vb.) yassı bir şey ile vurmak, ezmek, vurma, ezme swath bir defada biçilen alan swathe (in ile) kumaşla sarmak, sargı ile sarmak, çevrelemek, sarmak swatter sineklik sway sallamak, sallanmak, etkilemek, sallanma swear a blue streak ana avrat dümdüz gitmek swear blind ekmek kuran çarpsın ki swear by inanmak, şaşmamak swear in bağlılık yemini ettirmek swear like a trooper ana avrat düz gitmek swear küfretmek, sövmek, yemin etmek, andiçmek, yemin ettirmek swearing yemin etme swearword küfür, sövgü sweat blood buram buran terlemek sweat cooling buharla soğutma sweat gland ter bezi sweat one's guts out kıçını yırtmak sweat suit eşofman sweat ter, telaş, zor iş, terlemek, alınteri dökmek, çok çalışmak sweater kazak sweating az para verip çok çalıştırma sweatshirt uzun kollu pamuklu kazak sweatshop düşük verginli işyeri sweaty terli, ter kokulu, terletici, çok sıcak swede şalgam Sweden isveç Swedish isveç dili sweep away süpürüp temizlemek sweep circuit süpürme devresi, svip devresi sweep off his feet özüne âşık etmek, ikna etmek, kandırmak sweep sth under the gizli tutmak, saklamak carpet sweep the board ne var ne yoksa kazanmak sweep voltage süpürme gerilimi, svip voltajı sweep süpürmek, süpürerek temizlemek, hızla ilerlemek, şiddetle ilerlemek, hız ve gururla ilerlemek, (bir alanı) çevrelemek, çevirmek, süpürme, geniş" }, { "text": "alan, silkeleme, sallama, baca temizleyicisi, (at yarışı/vb.) bahis sweepback kanat geri çekikliği sweeper süpürücü sweeping geniş içerikli, genel sweepings süprüntü, çörçöp sweepstake (at yarışı/vb.) bahis sweet basil fesleğen sweet bay defne sweet corn mısır sweet gum amerikansığlası sweet herbs güzel kokulu otlar sweet pea kokulu bezelye çiçeği, ıtırşahi sweet potato tatlıpatates sweet tooth tatlı yiyeceklere düşkünlük sweet william hüsnüyusuf çiçeği sweet tatlı, tatlı, sevimli, hoş, şirin, tatlı, şekerleme sweet-scented güzel kokulu sweet-tempered yumuşak huylu sweeten tatlanmak, tatlılaşmak, tatlandırmak, tatlılaştırmak, yumuşatmak, pohpohlamak sweetener şeker yerine kullanılan tat verici madde, tatlandırıcı sweetheart canım, tatlım, sevgilim sweetie sevgili, yavuklu sweetish tatlımsı sweetmeat şekerleme, bonbon sweetness tatlılık, sevimlik, şirinlik, güzel koku sweetpepper dolmalık biber sweetwater tatlılık alıcı swell resistant şişmez swell with pride göğsü kabarmak, koltuğu kabarmak swell şişmek, kabarmak, şişirmek, kabartmak, denizin dalgalanması, sesin yükselmesi, (Aİ) çok iyi, süper, kalite swelling index şişme indisi swelling pressure şişme basıncı swelling kabarık, şiş, şişlik swelter çok terleme, sıcaktan bayılma, sıcaktan terlemek, ter dökmek sweltering çok sıcak, cehennem gibi sweptback wing ok biçimli kanat swerve aniden yana sapmak, (amaçtan) sapmak, dönmek, saptırmak, döndürmek, ani dönüş, sapma swift çabuk, atik, tez, hızlı, kılıç kırlangıcı swift-footed hızlı koşan swiftness sürat, çabukluk, hız swig doya doya içmek swill (out/down ile) bol suyla çalkalamak/yıkamak, açgözlülükle içmek, bol bol içmek, boy suyla yıkama/çalkalama, domuz yemi swim bladder yüzme kesesi swim with ile dolu olmak, kaplı olmak swim yüzmek, yüzerek geçmek, (baş) dönmek, gicellenmek, (with/in ile) dolu/kaplı olmak, yüzme swimbell çan biçiminde yüzme kılganı swimmer yüzücü, yüzgeç swimmeret yüzgeç ayak swimming bath yüzme havuzu swimming costume kadın mayosu swimming pool yüzme havuzu swimming trunks erkek mayosu, mayo swimming yüzme, yüzme sporu, yüzücülük swimsuit kadın mayosu swindle (out of ile) dolandırmak, parasını çarpmak, dolandırıcılık swindler dolandırıcı swine pis herif, domuz swineherd domuz çobanı swing axle esnek yarım dingil swing bridge açılır kapanır köprü" }, { "text": "swing door döner kapı swing mirror döner ayna swing pipe döner boru swing plough tekerleksiz saban swing sallanmak, sallamak, aniden geriye dönmek, ani dönüş yapmak, salınarak yürümek, hoş bir ritmi olmak, hoş bir ritimle çalmak, sallanış, sallanma, sallandırma, salıncak, dikkat çeken değişiklik, göze batan değişiklik swinge dövmek, vurmak, kamçılamak swingeing (özellikle pula ilişkin ayarlamalarda) en yüksek derecede, çok miktarda swinging canlı, hareketli, yaşam dolu swingle keten tokmağı, (keten) tokmakla dövmek swinish domuz gibi swipe kuvvetli darbe, kuvvetli vuruş, çalmak, yürütmek, araklamak, (at ile) kolunun bütün hızıyla vurmak, kuvvetli darbe indirmek swipes kalitesiz bira swirl girdap yaparak dönmek, (su/toz/duman/vb.) girdap, girdap gibi dönme swish ıslık sesi çıkarmak, hışırdamak, hışırtı, gösterişli, pahalı Swiss isviçreli kimse switch blade şalter bıçağı switch key kontak anahtarı switch off kapatmak, söndürmek switch on açmak switch over arna değiştirmek, tümüyle değişmek switch panel şalter panosu, anahtar panosu switch rail makas dili switch register anahtar yazmacı switch tie makas traversi switch şalter, devre anahtarı, çıngı düğmesi, (beklenmedik) değişiklik, değişim, çubuk, ince ve kısa sopa, demiryolu makası, değiştirmek, değiş tokuş etmek, dönmek., düğmeye basıp açmak/kapatmak/değiştirmek switchback eğimli ve zikzak hat, viraj, dönemeç switchboard operator santral memuru switchboard alısün santralı switches makas, demiryolu makası switching circuit anahtar devresi switching cereyan verme Switzerland isviçre swivel block fırdöndülü makara swivel hook döner kanca swivel lamp döner lamba swivel (round ile) kendi etrafında dönmek, döndürmek swollen şişmiş, şiş, kabarık, gururlu, şişinmiş, özünü beğenmiş swoon bayılmak swoop üstüne çullanmak, şığımak, üstüne çullanma, ani saldırı swop bkz.swap sword bayonet kasatura sword bearer silahtar sword belt palaska sword of Damocles Demokles'in kılıcı sword kılıç swordfish kılıçbalığı swordplay eskrim swordsman kılıç kullanmakta usta olan kimse sworn ezelî, değişmez swot hafız, inek, çok çalışan kimse/öğrenci, çok çalışmak, hafızlamak, ineklemek sybarite hovarda sycamine karadut ağacı sycamore firavuninciri, çınar sycophancy dalkavukluk, parazitlik sycophant dalkavuk, yağcı syenite siyenit syllabic hece ile" }, { "text": "ilgili syllabicate hecelere ayırmak syllabication heceleme, seslemleme syllabify hecelere ayırmak syllabize hecelemek, hecelere ayırmak syllable hece, seslem syllabled heceli syllabus müfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak syllepsis çiftleme syllogism tasım, kıyas sylph tenek perisi, güzel kız sylpish zarif sylvan ormanlık, meşe sylvine silvit symbiosis sembiyoz, ortakyaşama symbol sembol, simge symbolic address simgesel adres symbolic code simgesel kod symbolic instruction simgesel komut symbolic language simgesel dil symbolic logic sembolik mantık symbolic sembolik, simgesel symbolical sembolik, simgesel symbolism sembolizm, simgecilik symbolize sembolü olmak, sembolize etmek, simgelerle anlatmak symmetric circuit simetrik devre symmetric simetrik, bakışımlı symmetrical simetrik, bakışımlı symmetry simetri, bakışım sympathetic nerve sempatik sinir sympathetic nervous sempatik sinir jüyesi system sympathetic (to ile) karşısındakinin duygularına katılan, duygudaş sympathies karşısındaki ile aynı duyguyu paylaşma, duygudaşlık sympathize (with ile) (duygularına) katılmak, duygularını paylaşmak sympathy acıma, şefkat, halden anlama, başkalarının duygularını paylaşma/anlama, duygudaşlık symphonic semfonik symphony semfoni symponious ahenkli, uyumlu symposium sempozyum symptom araz, bulgu, semptom, bulgu, belirti, işaret symptomatic belirtisi olan symptomatology semptomatoloji syn- (önek) ile, ile beraber, aynı zamanda synagogue sinagog, havra synanthereous birleşik anterli, çok başçıklı synapse sinir kavşağı, sinaps synapsis kromozomların birleşmesi, sinir kavşağı, sinaps synarthrosis oynamaz eklem sync senkronizasyon, eşzamanlama synchrocyclotron senkrosiklotron synchromesh senkromeç synchronic eşzamanlı, eşsüremli synchronism senkronizm, eşzamanlılık synchronization senkronizasyon, eşzamanlama synchronize (sögen) aynı zamana ayarlamak, ayarlarını birbirine uydurmak, eş zamanlı/eş hızlı olmak, eş zamanlı/eş hızlı kılmak, senkronize etmek synchronized senkronize synchronizer senkronizör synchronoscope senkronoskop, eşzamangözler synchronous computer eşzamanlı bilgisayar synchronous speed senkron hız synchronous system eşzamanlı jüye synchronous working eşzamanlı çalışma synchronous eşzamanlı, senkron, senkronize synchrony eşzamanlılık, eşsürem, eşsüremlilik synchroscope senkroskop synchrotron senkrotron synclinal senklinal syncline senklinal, tekne synclinorium sinklinoryum syncopation sinkop, ortadan kısaltma, hece düşmesi syncope içses düşmesi, kalp sektesi syndic mutemet, müşavir syndicalism sendikacılık, sendikalizm, sendika idaresi syndicate sendika, sendika oluşturmak, sendikalaşmak syndication sendikasyon syndiotactic sindiyotaktik syndrome hastalık belirtileri, tüm semptomlar, sendrom synecdoche kapsamlayış syneresis birleme," }, { "text": "sinerez synergy birlikte çalışma synesis gramer hatası, sözdizimi hatası synodic month kavuşum ayı synodic sinodal synonym eşanlamlı sözcük, eşanlamlı synonymous (with ile) eşanlamlı synonymy eşanlamlılık synopsis özet synoptic sinoptik synovia membrane sinovya zarı synovia sinovya, eklem sıvısı syntactic error sözdizim hatası syntactic sözdizimsel syntactical sözdizimine ait syntagm dizim, sentagma syntagmatic dizimsel syntagmatics dizimbilim syntax error sözdizim hatası syntax sentaks, sözdizim synthesis sentez, bireşim synthesize sentez yaparak oluşturmak, sentezle birleştirmek synthesizer sintisayzır synthetic fiber sentetik lif synthetic manure suni gübre, yapay gübre synthetic resin sentetik reçine synthetic sentetik, yapay syphilis frengi syphilitic frengili, frengili syphon bkz.siphon Syria Suriye Syrian Suriyeli syringa leylak, beyaz yasemin syringe şırınga, şırıngalamak, şırıngayla temizlemek syrinx östaki borusu, fistül syrup şurup syrupy şurup gibi, şuruplu, ağdalı, çok tatlı, aşırı duygusal system analysis jüye analizi, jüye çözümleme system check jüye denetimi system disk jüye diski system engineering jüye mühendisliği system integrity jüye bütünlüğü system log jüye kaydı, jüye günlüğü system maintenance jüye bakımı system of accounts muhasebe jüyesi system of equations denklemler jüyesi system of logarithms logaritma jüyesi system point jüye çekidi system program jüye bağdarlaması system jüye, sistem systematic error sistematik hata systematic jüyeli, sistematik systematically jüyeli olarak systematics sistematik systematization jüyeleştirme systematize jüyeleştirmek, sistematize etmek systemic circulation büyük kan dolaşımı systemic disease sistemik hastalık systemic sistemik systems analysis jüye analizi, jüye çözümleme systems analyst jüye analisti, jüye çözümleyici systems engineer jüye mühendisi systems engineering jüye mühendisliği systems man organizatör systems operator jüye operatörü systems programmer jüye bağdarlamacısı systems programming jüye bağdarlamalama systems software jüye yazılımı systole kalbin kasılması, sistol, kasım systolic sistolik, kasımlı T-shirt tişört Ta ever so çok sağ ol ta sağ ol, eyvallah ta-ta hoşça kal!, eyvallah! tab etiket, brit, askı, (Aİ) fatura, hesap tabard cüppe tabasco bir çeşit biber tabby tekir kedi tabernacle seyyar Yahudi tapınağı tablature resim table d'hôte tabldot table microphone" }, { "text": "masa mikrofonu table of contents içindekiler table salt sofra tuzu table talk sofra sohbeti table tennis masatenisi table masa, yemek, sofra, tablo, keste, çizelge, tasarıyı müzakereye sunmak table-water maden suyu, yeraltı suyu tableau tablo, keste, resim tableaux keste, resimler tablecloth masa örtüsü, sofra örtüsü, desterhan tableland yayla, plato tablespoon servis kaşığı tablet tablet, kitabe, yazıt, tablet tableware sofra takımı tabloid küçük sayfalı, bol resimli gazete taboo tabu, yasak tabouret tabure, ketil tabula sümüğün sert ve düz yüzeyi tabular masa gibi düz, çizelge biçiminde tabulate cetvel haline koymak, çizelgelemek tabulation cetvel haline koyma, çizelgeleme tabulator keste yapıcı, çizelgeleyici, tabülatör tachograph takograf, kilometre saati tachometer takometre, devirölçer, dönüşölçer tachycardia taşikardi tachymeter takeometre, araziölçer tacit söylenmeden anlaşılan taciturn sessiz, sakin, suskun, az konuşan, karadinmez taciturnity suskunluk, sessizlik tack about volta etmek tack mortgages ipotekleri birleştirmek tack on eklemek, ilave etmek tack rivet tutturma perçini tack ufak çivi, raptiye, pünez, gidiş, yol, rota, teyel, çivi ya da raptiye ile tutturmak, çakmak, orsa etmek, kumaşı teyellemek, çatmak tackiness yapışkanlık tackle halat takımı, takım, donatı, marke etmek, uğraşmak, çaresine bakmak, üstesinden gelmek, topu kapmak, ayağından almak, yakalamak, saldırmak tackweld teyel kaynağı ile tutturmak tacky yapışkan, adi, kalitesiz, üçüncü sınıf, boktan tact zaman ve durumun gerektirdiği biçimdeki davranış, davranış inceliği, insanlarla anlaşabilme yetisi tactful ince düşünüşlü, sezgisi güçlü, nazik, sezinçli tactfulness ince düşünme, düşüncelilik, sezinç tactic taktik, yönlem tactical taktik tactician taktikçi, taktik veren kimse tactics taktik tactile dokunma duyusuna ilişkin, dokunsal tactless patavatsız, düşüncesiz, sezinçsiz, densiz tactlessness patavatsızlık, düşüncesizlik, densizlik tactual sense dokunma duyusu tactual dokunma duyusu ile ilgili, dokunsal tadpole iribaş taenia şerit, tenya, bağırsak kurdu, pervaz taeniafuge bağırsak kurdunu düşüren ilaç taffeta tafta taffrail kıç küpeştesi taffy karamela tag with birine yüklemek, üstüne atmak tag etiket, fiş, çok sık kullanılan laf, beylik laf, etiketlemek, fiş takmak, eklemek, (along/on ile) peşine takılmak, birlikte gitmek, takılmak," }, { "text": "elim sende oyunu tagger etiket koyan kimse, ince demir levha tail assembly kuyruk takımı tail away kötüye gitmek, azalmak tail beam bindirme kiriş tail behind birinin peşinden gitmek tail bone kuyruk sümüğü tail coat frak tail end en son kısım tail feather kuyruk tüyü tail fin kuyruk stabilizörü tail fuse dip tapa tail lamp arka lambası tail light stop lambası tail off kötüye gitmek, zayıflamak, gittikçe azalmak tail parachute kuyruk paraşütü tail piece bindirme kiriş, yarım kiriş tail pipe egzoz uç borusu, kuyruk egzoz borusu tail rotor kuyruk pervanesi tail shaft uskur şaft, kuyruk şaftı tail spin kuyruk virili tail surface kuyruk yüzeyi tail unit kuyruk takımı tail wind kuyruk rüzgârı tail kuyruk, göt, bozuk paranın resimsiz tarafı, yazı, kuyruk gibi peşine takılmak, yakından izlemek tail-heavy kuyruğu ağır tailboard arka kapak tailed kuyruklu tailgate arka kapak tailings şeker topağı tailless plane kuyruksuz uçak tailless kuyruksuz taillight arka lamba tailor terzi, elbise dikmek, yeni bir biçim vermek tailor-made ısmarlama dikilmiş, uygun tailored costume ısmarlama kostüm tailored suit ısmarlama elbise tailored (giysi) yeni bir biçim verilmiş, iyi oturtulmuş tailpiece son kısım tailplane kuyruk yüzeyi tails frak tailspin kuyruk çevrintisi, panik tailstock (torna) gezer punta gövdesi taint lekelemek, leke sürmek, kara çalmak, bozmak, leke, pis koku, ayıp, kusur take a back seat köşesine çekilmek take a bath yıkanmak, banyo yapmak take a bathroom banyo yapmak, yıkanmak take a bearing kerteriz etmek take a bus otobüse binmek take a chair oturmak take a chance riske girmek take a copy suretini çıkarmak take a cruise vapurla geziye çıkmak take a dim view of küçük görmek take a dim view iyi gözle bakmamak take a dip dalış yapmak, dalmak, cummak take a fancy to hoşlanmaya başlamak take a gander göz atmak take a hint leb demeden leblebiyi anlamak take a leaf out of sb's book özüne" }, { "text": "örnek almak take a licking kötek yemek take a photograph resim çekmek take a pity on acımak take a rest dem almak take a seat lütfen oturun, buyrun oturun take a shine to kanı kaynamak take a short break birkaç günlük bir tatile çıkmak take a shot in the dark kafadan atmak take a shower duş almak take a stand on kararlı olmak take a stand tavır almak take a tumble tepetaklak gitmek take a vote on sth oya koymak take a vow ant içmek take aback şaşırtmak take about gezdirmek take advantage of -dan faydalanmak, kazanç sağlamak take after -e benzemek, -e çekmek take aim nişan almak take an examination sınava girmek take an oath yemin etmek take an objection to sth itiraz etmek take apart sökmek, parçalarına ayırmak take as read araştırmadan kabul etmek take at one's word sözüne güvenmek take away çalmak, alıp götürmek, kaldırmak, çıkarmak take back geri almak, eskileri düşündürmek take by surprise ansızın olmak, şaşırtmak take care of yourself özüne yakşı bak! take care of -e dikkat etmek, bakmak, ilgilenmek, dövmek take charge of sorumluluğunu almak take coals to Newcastle denize su taşımak, gereksiz yere eşya götürmek take courage cesaretlenmek take cover sığınmak, siper almak take down sökmek, parçalarına ayırmak, yazmak, kaydetmek take effect yürürlüğe girmek, etki etmek take exception aynı görüşte olmamak take for granted itirazsız kabul etmek take for sanmak take goods on approval muhayyer almak take great care of itina göstermek, avaylamak take great pains özenip bezenmek take heart cesaretlenmek take heed of önem vermek, dikkat etmek take in good part darılmamak, gücenmemek take in hand üstüne almak, yola getirmek take in almak, içine almak, içermek, kandırmak, aldatmak take into account dikkate almak, hesaba katmak take into consideration göz önünde bulundurmak, hesaba katmak take into custody gözaltına almak Take it easy" }, { "text": "özünü yorma, kolayına bak, sakin ol take it hard derin acı duymak take it on the chin metanetle karşılamak take it out of sb bütün gücünü tüketmek take kindly to hoşlanmak take leave of one's senses aklını peynir ekmekle yemek take leave ayrılmak, veda etmek take measures önlem almak, tedbir almak take my tip öğüdümü tut take note of -e önem vermek take notice of dikkate almak, umursamak, farkına varmak take off one's hat to sb birisine şapka çıkarmak take off (giysi) çıkarmak, (uçak) havalanmak, kalkmak take office görev almak take on board kabul etmek take on trust kanıtsız kabul etmek, güvenmek take on işe almak, görev vermek, kavga etmek, üstlenmek take one at one's word sözünü tutmak take one's breath away birinin nefesini kesmek, heyecanlandırmak take one's choice beğendiğini almak take one's hat off to takdir etmek take one's life in one's kelleyi koltuğa almak, canını dişine takmak hands take one's medicine başa geleni çekmek take one's time acele etmemek, fazla vaktini almak take out a loan bankadan kredi almak take out a patent patent çıkartmak take out on hırsını -den almak take out içinden çıkarmak, bir yere götürmek, edinmek take over devralmak, yönetimi almak, üzerine almak take pains with çok uğraşmak take part in -e katılmak, iştirak etmek take pity on acımak take place meydana gelmek, olmak take possession ele geçirmek, almak take pot luck verileni almak, bulduğunu yemek take refuge sığınmak take root kök salmak take sb aback şaşırtmak, afallatmak take sb by surprise gafil avlamak take sb down a peg or two burnunu kırmak, bozum etmek take sb for a ride kazıklamak, aldatmak, kandırmak take sb out of himself neşelendirmek, yüzünü güldürmek take sb to one's bosom bağrına basmak take sb to task azarlamak, paylamak take sb unawares gafil avlamak, şaşırtmak take sb's breath away -in" }, { "text": "nefesini kesmek, heyecanlandırmak take sb's measure birinin yeteneğini tartmak take sb's word for it söylediğine inanmak take seriously ciddiye almak take shape biçimlenmek, gerçekleşmek, şekillenmek take shelter sığınmak, daldalanmak, barınmak, siperlenmek, saklanmak, siper almak, duldalanmak take sides with -ın tarafını tutmak take sides taraf tutmak take steps önlem almak, tedbir almak take sth amiss gücenmek take sth for granted itirazsız kabul etmek take sth on the chin sineye çekmek take sth out on sb acısını başkasından çıkarmak take sth to heart ağrına gitmek take sth up with görüşünü almak take stock enine boyuna düşünmek, envanter yapmak take the air tenek almak take the bit in one's teeth idareyi ele almak take the bread out of sb's ekmeğini elinden almak mouth take the bull by the horns güçlüklere cesaretle karşı koymak take the cake birinciliği kazanmak take the can ceremeyi çekmek take the chair bir toplantıya başkanlık etmek, celseyi açmak take the field savaşa girmek take the gilt off the tadını kaçırmak gingerbread take the hell out of sb iflahını kesmek take the helm idareyi eline almak take the lid off iş karıştırmak take the offensive saldırıya geçmek take the piss out of alay etmek take the place of birinin yerine geçmek take the plunge düşünüp taşındıktan sonra işe girişmek take the rap suçu üstüne almak take the starch out of hamur gibi yapmak take the words out of lafı ağzından almak one's mouth take time vakit almak, vakit istemek take to drink içkiye başlamak, özünü içkiye vermek take to flight firar etmek take to heart yüreğinde hissetmek, ciddiye almak take to one's heels tabanları yağlamak take to pieces parçalara ayırmak, sökmek take to the road serseri olmak, avare olmak take to hoşlanmak, alışkanlık edinmek, çekilmek, kaçmak take trouble zahmete girmek, zahmet etmek take turns sırayla yapmak take umbrage gücenmek take" }, { "text": "up arms silaha sarılmak take up the cudgels for arka çıkmak take up with ile arkadaş olmak take up girişmek, başlamak, kaplamak, işgal etmek take vengeance on intikam almak take wing uçmak, kanat çalmak, uçup yükseklere kalkmak, kaçmak, sıvışmak, götürülmek, ekilmek, taban almak, yayınmak take wings uçmak, uçup gitmek, yok olmak Take your pick Seçimini yap take almak, götürmek, kiralamak, tutmak, kazanmak, almak, (sınav) girmek, (fotoğrafını) çekmek, kabullenmek, üstlenmek, almak, gerektirmek, istemek, (içine) almak, taşıma, hasılat, para, kâr, çekim take-home foods hazır gıda maddeleri take-home pay net gelir, safi vergin takeaway hazır yemek satan dükkân, hazır yemek satan dükkândan alınan takedown sökülebilir, demontabl, sökme, parçalara ayırma takeoff runway kalkış pisti takeoff speed kalkış hızı takeoff weight kalkış ağırlığı takeoff havalanma, kalkış, taklit takeover devralma, ele geçirme, yönetimi alma, devir taker alıcı, müşteri taking çekici takings kâr, kazanç, hasılat, gelir talc talk pudrası talcum powder talk pudrası talcum talk tale hikâye, nağıl, ertek, masal, palavra, yalan, martaval, dedikodu talebearer dedikoducu, gammaz, nağılbaz talebearing kovuculuk talent scout yıldız avcısı talent doğal yetenek talented yetenekli taleteller hikâyeci, masalcı, dedikoducu, yalancı talion kısas talipes yumru ayak talisman tılsım, uğur, uğurluk talismanic tılsımlı talk a blue streak jet gibi konuşmak talk a mile a minute çan çan etmek talk about hakkında konuşmak, bahsetmek, lafını etmek talk at boşuna konuşmak talk away durmadan konuşmak, konuşarak vakit geçirmek talk back to karşı gelmek, karşılık vermek talk back iç konuşma talk big övünmek, atıp tutmak, dem vurmak talk business iş konuşmak talk down to küçümseyici bir biçimde konuşmak talk in circles lafı ağzında gevelemek talk in telephone numbers bire bin katmak talk into -meye ikna etmek talk nineteen to the dozen hızlı ve sürekli konuşmak talk nonsense saçmalamak, zırvalamak, çene yormak talk one's head off birisinin kafasını şişirmek talk one's way out of içini dökmek, konuşup rahatlamak talk" }, { "text": "out of -memeye ikna etmek, -den vazgeçirmek talk over görüşmek, tartışmak talk round caydırmak, ikna etmek talk sense mantıklı konuşmak, makul konuşmak talk shop iş konuşmak talk through one's hat palavra atmak, saçmalamak talk konuşmak, konuşma, görüşme, sohbet, konuşma biçimi, konuşma, boş laf talkative konuşkan, şapır, yanşak, sirgep, çenesi düşük, geveze talkativeness konuşkanlık, gevezelik talkee-talkee palavra, masal talker konuşmacı talkie konuşkan, geveze talking picture sözlü film talking konuşan, konuşma talking-to azarlama, paylama, azar, fırça talky talk gevezelik talky konuşkan tall order olmayacak iş tall story palavra, maval, masal tall uzun boylu, ...boyunda, yüksek tallness uzun boyluluk, yükseklik tallow donyağı tallowy yağlı tally shop taksitle satış yapan dükkân tally trade taksitli alışveriş tally hesap, çetele, skor tally-ho haydi!, aport! tally-sheet hesap listesi tallyman ucuzcu talon pençe talus birikinti, aşık, ayak bileği, meyil tamable evcilleştirilebilir tamarack karaçam, amerikan çamı tamarind demirhindi tamarisk ılgın tambour kasnak tambourine tef tame evcil, yumuşak başlı, uysal, sıkıcı, yavan, tatsız, evcilleştirmek, ehlileştirmek, dize getirmek tameable evcilleştirilebilir tameness uysallık, evcillik tamer vahşi hayvan eğiticisi tammy kumaştan süzgeç tamp tokmaklamak, bastırıp sıkıştırmak tamper (with ile) karıştırmak, kurcalamak, oynamak tamping sıkılama, tokmaklama tampon (adet zamanı kullanılan) tampon tan (hayvan derisi) tabaklamak, sepilemek, güneşte yanmak, bronzlaşmak, bronzlaştırmak, güneş yanığı, sarımsı kahverengi tanager bir çeşit ispinoz tandem iki kişilik bisiklet tang keskin koku, keskin tat tangency teğet geçme tangent tanjant, teğet tangential acceleration teğetsel ivme tangential teğetsel, yüzeysel tangerine mandalina tangibility tutulabilme tangible property maddi mallar tangible dokunulabilir, elle hissedilebilen, gerçek, elle tutulur, somut, kesin tangle with atışmak, kapışmak, tartışmak tangle dolaştırmak, karmakarışık etmek, arap saçına çevirmek, arap saçına dönmek, dolaşmak, karışmak, dolaşık şey, dolaşmış kelep, dolaşmış yumak, cancal, karmakarışık şey, dolaşıklık, arapsaçı, düğüm, dava, münakaşa tango tango, tango yapmak tangy keskin tank car sarnıçlı vagon tank mine tank mayını tank truck tanker tank tank, (gaz/sıvı/vb.) depo, tank, sarnıç, benzin deposu tankard" }, { "text": "maşrapa tanker tanker tannate tanenli asit tozu tanner sepici, tabak tannery bkz.tanyard tannic tanenli tannin tanen tanning sepileme, tabaklama tansy solucan otu tantalate tantalat tantalite tantalit tantalization boşuna ümit verme, umutlandırıp vermeme tantalize boşuna ümit vermek, umutlandırıp vermemek tantalizing düş kırıklığına uğratan tantalum tantal tantamount (to ile) eşit, eşdeğer, aynı değerde, eşdeğerde tantivy dörtnala tantrum öfke nöbeti, sinir krizi tanyard tabakhane, sepi yeri tap bolt saplama, pim tap borer zıvana matkabı tap dance step dans tap dancer step dansçısı tap root kazıkkök tap water musluk suyu tap musluk, tapa, tıkaç, tapa ya da musluğu açmak, (alısün konuşmalarını) gizli bağlantı kurarak dinlemek, delip ya da kesip içindeki sıvıyı çekmek, kullanmak, hafifçe vurmak, hafif vuruş tape cartridge kaset tape deck dek teyp, şerit birimi tape drive şerit sürücü tape feed şerit besleme, şerit ilerletme tape label şerit etiketi tape leader bant amorsu tape measure şerit metre, mezür tape operating system şerit işletim jüyesi tape punch şerit delici, şerit delgileyici tape reader şerit okuyucu tape recorder teyp, kasetçalar tape recording banda alma, bant kayıt tape reproducer şerit çoğaltıcı, şerit tıpkılayıcı tape skip şerit atlatıcı, şerit atlatma komutu tape unit şerit birimi tape up şeritle bağlamak tape şerit, bant, ses kayıt bantı, kaset, bant, banda kaydetmek, banda çekmek, (up ile) şeritle bağlamak taper uca doğru incelmek, sivrilmek, inceltmek, ucunu sivriltmek, ince ve uzun mum tapered konik tapering gittikçe incelen, konik, daralan, sivrilmiş tapestry duvar halısı tapeworm tenya, şerit, bağırsak solucanı tappet rod itici çubuk tappet kol, manivela tapping hafifçe vurma, kılavuz çekme taproot kazıkkök, anakök tapster barmen tar board katranlı levha tar brush katran fırçası tar asfalt, katran, asfaltlamak, asfalt dökmek, katranla kaplamak taradidle yalan tarantula büyük zehirli bir örümcek, tarantula taraxacum hindiba kökü tarboard katranlı mukavva tardigrade yavaş yürüyen tardiness ağırlık, yavaşlık, gecikme, rötar tardy ağır, yavaş, geç, gecikmiş tare dara, burçak, darasını" }, { "text": "almak, darasını düşmek target computer hedef bilgisayar target date amaçlanan tarih target language hedef dil, amaç dil target machine amaç kılga target price hedef fiyat target program hedef bağdarlama, amaç bağdarlama target hedef, hedef tahtası, amaç, erek, hedef, alay konusu kimse/şey, şamar oğlanı tariff barriers gümrük engelleri tariff rate gümrük vergisi oranı tariff wall gümrük duvarı tariff tarife, gümrük vergisi tarlatan tarlatan tarmac asfalt, asfalt alanı tarmacadam bkz.tarmac tarn küçük dağ gölü tarnish sönükleşmek, kararmak, donuklaşmak, karartmak, donuklaştırmak, sönükleştirmek tarot fal bakmak için kullanılan 'lik iskambil destesi tarpaulin katranlı muşamba tarradiddle yalan, kaçamaklı söz tarred with the same aynı yolun yolcusu brush tarry katranlı, oyalamak, geç kalmak, yubanmak, durmak, beklemek tarsal bone ayak bileği sümüğü tarsal ayak bileği ile ilgili tarsia kakmacılık tarsus ayak bileği, tarsus tart turta, orospu, keskin, acı, ters, aksi, acı, iğneleyici tartan ekose (kumaş) tartar emetic potasyum tartarat asidi tartar sauce sos tartar, balık sosu tartar kefeki, pesek, şirret, bela, vahşi kimse tartaric acid tartarik asit tartaric tartarik Tartary Tataristan tartness keskinlik, acılık, ekşilik tartrate tartarat tartrazine (boya) tartrazin task force özel birlik, özel görev timi task master angaryacı, amir, usta task queue görev kuyruğu task wages götürü vergin task work götürü iş task vazife, görev, yumuş, iş taskmaster başkasına iş yükleyen kimse, angaryacı tassel püskül, kotaz taste bud tat alma cisimciği taste tatmak, tadına bakmak, tat almak, tadını almak, belli bir tadı olmak, tat, tadımlık, beğeni, zevk tasteful zevkli tastefulness zevklilik tasteless tatsız, zevksiz tastelessness tatsızlık, zevksizlik taster çeşnici, içki ya da yemeklerin tadına bakan kimse tastiness lezzetlilik tasty lezzetli, tatlı tatter çaput, paçavra tattered yırtık pırtık, eski püskü tatters yırtık pırtık giysi, paçavra tatting mekik oyası tattle dedikodu, gevezelik, gevezelik etmek, fitlemek, gammazlamak tattler boşboğaz, dedikoducu kimse tattoo dövme yapmak, dövme, trampet sesi, bando gösterisi tatty dağınık, pejmürde, eski püskü taunt alay etmek, sataşmak," }, { "text": "iğnelemek, alay, sataşma, iğneleme taurine taurin, torin Taurus Boğa burcu taut gerili, sıkı, gergin, gergin, gerilmiş, telaşlı tauten gerginleştirmek, pekiştirmek, kasmak tautness gerginlik tautology gereksiz tekrar tautomer tautomer tavern taverna taw postu işleyip kösele yapmak tawdriness adilik, zevksizlik, cafcaflılık tawdry adi, zevksiz, cafcaflı tawer sepici tawery tabakhane tawny owl alaca baykuş tawny esmer, sarımsı kahverengi tax administration vergi dairesi tax allowance vergi muafiyeti tax assessment vergi tahakkuku tax avoidance vergiden kaçınma tax base vergi matrahı tax bracket vergi baremi, vergi dilimi tax collector vergi tahsildarı tax consultant vergi müşaviri tax deductible vergiden düşülebilir tax dodger vergi kaçakçısı tax evader vergi kaçakçısı tax evasion vergi kaçırma tax exempt vergiden muaf, vergisiz tax liability vergi yükümlülüğü tax on land arazi vergisi tax payer vergi mükellefi, vergi sorumlusu tax rate vergi oranı tax rebate vergi iadesi tax refund vergi iadesi tax relief vergi indirimi tax return vergi beyanı tax value vergi değeri tax with ile suçlamak tax vergilendirmek, vergi koymak, yormak, zorlamak, vergi, külfet, yük tax-free income vergi dışı gelir tax-free investment vergiden muaf yatırım tax-free vergiden muaf olan, vergisiz taxable income vergiye tabi gelir taxable vergiye tabi taxation vergilendirme, vergi miktarı, vergi taxgatherer tahsildar taxi driver taksi haydavcısı taxi meter taksimetre taxi rank taksi durağı taxi stand taksi durağı taxi taksi, tutgit, (uçak) yerde ilerlemek, taksi yapmak taxicab taksi taxidermist hayvan postunu dolduran kimse, tahnitçi taxidermy hayvan postunu doldurma sanatı taximeter taksimetre taxis taksi, göçüm taxonomic taksonomik taxonomy taksonomi, sınıflandırma ilmi te-hee kıkır kıkır gülme tea caddy çay kavanozu, çay kutusu tea cosy çaydanlık örtüsü tea drinker çay tiryakisi tea party çay daveti, çay partisi tea rose çay gülü tea service çay takımı tea towel bulaşık kurulama bezi tea urn semaver tea wagon tekerlekli servis masası tea çay, bitki çayı, öğleden sonraları yenen hafif yemek teabag poşet çay teach one's grandmother tereciye" }, { "text": "tere satmak to suck eggs teach öğretmek, ders vermek teach-in tartışma, münazara teachable öğrenmeye hevesli teacher üstat, mektep işçisi, muallim, mirza, pedagog teaching aids öğretim araçları teaching machine öğretici araç teaching staff öğretim üyesi teaching öğretim, ders, öğreti, öğretmenlik teacup çay fincanı teagarden çay ve hafif yiyecekler bulunduran açık hava lokantası, çay yetiştirilen geniş arazi teahouse çayevi teak tik ağacı teal çamurcun tealeaf çay yaprağı team spirit takım ruhu team up with ile birlikte çalışmak team up birlikte çalışmak, ekip çalışması yapmak team work ekip çalışması team takım, türküm, ekip, aynı aracı çeken hayvanlar teamster yük arabacısı teamwork ekip çalışması teapot demlik tear a strip off harcını vermek tear along (hızla/süratle) geçmek, çapmak tear bomb göz yaşartıcı bomba tear down yıkmak, alaşağı etmek, yerle bir etmek tear duct gözyaşı arnası tear gas göz yaşartıcı gaz tear gland gözyaşı bezi tear into saldırmak tear one's hair saçını başını yolmak tear up yırtarak parçalamak, parça parça etmek tear gözyaşı, yırtmak, cırmak, yırtılmak, cırılmak, kopmak, koparmak, hızla ilerlemek, paldır küldür gitmek, (giysi/kâğıt/vb.) yırtık, sökük tearaway gürültücü, vahşi genç teardrop gözyaşı damlası tearful ağlayan, gözü yaşlı, ağlamaklı tearing çılgınca, korkunç, müthiş, yırtma, yırtılma tearless ağlamayan tearoom çay ve hafif yemekler bulunduran lokanta tease sataşmak, takılmak, alay etmek, rahatsız etmek, rahat vermemek, sataşan, alaycı, muzip kimse teasel tarakotu, hav kabartma aleti teaser zor soru/sorun, sataşan, alaycı, muzip kimse teaspoon çay kaşığı teat meme ucu, biberon emziği teatime (öğleden sonra) çay sögeni tec dedektif tech teknik okul technetium teknesyum, teknetyum technical adviser teknik danışman technical analysis teknik analiz technical bureau teknik büro technical college teknik okul technical dictionary teknik sözlük technical feasibility teknik olabilirlik technical knockout teknik nakavt technical language teknik dil technical literature teknik literatür technical report teknik rapor technical school meslek okulu technical skill teknik beceri technical term teknik terim technical teknik technically teknik" }, { "text": "bakımından technician teknisyen technics bkz.technology technique teknik, yordam technocracy teknokrasi technocrat teknokrat technological teknolojik technology teknoloji, uygulayımbilim tectology doku bilgisi, yapıbilim tectonic lake tektonik göl tectonic tektonik, yapısal, jeoteknik tectonics mimarlık, yapı sanatı, tektonik teddy bear oyuncak ayı tedious sıkıcı, usandırıcı, bezdirici tedium usandırıcılık, bıktırıcılık, sıkıcılık tee (golf) ilk vuruşun yapıldığı yer tee-shirt tişört teem (with ile) dolu olmak, kaynaşmak, bardaktan boşanırcasına yağmak teenage 13 - 19 yaş arası gençlerle ilgili teenager 13 - 19 yaş arası genç teens 13 - 19 arasındaki yaşlar teeny ufacık, genç kız/erkek teeter düşecek gibi olmak, sallanmak, sendelemek teeth dişler teethe (bebek) diş çıkarmak teething diş çıkarma teetotal yeşilaycı, içki içmeyen teetotalism içki içmeme, yeşilaycılık teetotaller içki içmeyen kimse, yeşilaycı Teflon Teflon tegular tuğla gibi tegument zar, deri, kabuk tehee kıkır kıkır gülmek, kıs kıs gülmek tektite tektit telamon telamon tele televizyon, sınalgı tele- (önek) tele, sınalgıyla ilgili telecamera telekamera, uzaktan kumandalı fotoğraf makinesi telecast sınalgı yayını telecine telesine telecommunication telekomünikasyon şebekesi network telecommunication telekomünikasyon uydusu satellite telecommunications telekomünikasyon, iletişim telecourse sınalgıyla öğretim telediagnosis telediyagnoz, televiyonla tanı telefilm sınalgı filmi telegenic telejenik, sınalgıya gider telegram telgraf, telyazı telegraph cable telgraf kablosu telegraph key telgraf anahtarı, telgraf hattı telegraph office telgrafhane telegraph operator telgrafçı telegraph pole telgraf direği telegraph system telgraf jüyesi telegraph telgraf, telgraf jüyesi, telgraf çekmek telegrapher telgrafçı telegraphic address telgraf adresi telegraphic money order telgraf havalesi telegraphic transfer telgraf havalesi telegraphic telgraf, telgrafla ilgili, çok kısa telegraphist telgrafçı telegraphy telgrafçılık telekinesis telekinezi, uzadevim telelens teleobjektif, tele merceği, ırak merceği telemechanics uzaktan kumanda jüyesi telemeter telemetre, uzaklıkölçer telemetric telemetrik telemetry telemetri teleobjective teleobjektif teleologic erekbilimsel, teleolojik teleology erekbilim, teleoloji telepathic telepatik telepathy telepati, uzaduyum, öteduyum telephone booth alısün kulübesi telephone capacitor alısün kondansatörü telephone circuit alısün devresi telephone directory alısün rehberi telephone exchange alısün santralı telephone frequency alısün tezliği telephone pole alısün direği" }, { "text": "telephone alısün, çınka, telefon, hatif, alısünlemek, telefon etmek, zeng etmek telephonic telefonik, alısünlük, alısünle ilgili telephonist santral memuru telephony çınkacılık telephoto lens tele objektif telephoto telefoto telephotography telefotografi teleplay sınalgı oyunu teleport ışınlamak, şualamak teleprinter telem, uzyazar teleprocessing tele işlem, uzişlem teleprompter telepromptır, otokö, akıl defteri telescope böngü, teleskop, iç içe geçerek kısalmak, içiçe geçirip kısaltmak telescopic antenna teleskopik anten telescopic fork teleskopik çatal telescopic jack teleskopik kriko telescopic teleskopa ilişkin, teleskopik, iç içe girerek uzayıp kısalan, geçmeli telescreen sınalgı ekranı teletext teletekst, yazı görüntüleme teletube resim tüpü, sınalgı tüpü teletype teletip, uzakyazıcı teletypesetter teletipsetter teletypewriter teleks cihazı teleview sınalgı izlemek, sınalgıda görmek televise sınalgıda göstermek, yayınlamak television antenna sınalgı sırgavılı television band sınalgı bandı television broadcast sınalgı yayını television broadcasting sınalgı yayını television cable sınalgı kablosu television camera sınalgı kamerası, alıcı television cameraman sınalgı kameramanı television channel sınalgı arnası television field sınalgı alanı television monitor resim monitörü television picture tube sınalgı resim tüpü television picture sınalgı görüntüsü television program sınalgı bağdarlaması television projector sınalgı göstericisi television receiver sınalgı alıcısı television station sınalgı istasyonu television studio sınalgı stüdyosu television telephone sınalgılı alısün television tower sınalgı kulesi television transmission sınalgı yayını television transmitter sınalgı vericisi television tube resim tüpü, resim lambası, ekran lambası television televizyon, sınalgı televisor sınalgı alıcısı telex operator teleks operatörü telex teleks, teleks haberi, teleks çekmek, teleksle haber yollamak telic sonuna gelinmiş, amacına ulaşmış tell a long rigmarole zırvalamak tell a story masal anlatmak tell fortunes fala bakmak tell off azarlamak, abırlamak, paylamak, yüzüne vurmak tell on kötü etkilemek, gammazlamak, ihbar etmek tell people apart ayırt etmek tell söylemek, ayıtmak, anlatmak, tembihlemek, emretmek, bildirmek, göstermek, belli etmek, etkili olmak, göze çarpmak, belli olmak, bilmek, tahmin etmek, seçmek, ayırt etmek teller banka veznedarı, oy sayıcı teller's department vezne telling etkili, tesirli, (duygu/görüş/vb.) açığa çıkaran, gösteren, belirten telltale gammaz, muhbir," }, { "text": "ispiyoncu, (duygu/düşünce/suç/vb.) belli eden, açığa vuran tellurate tellürat tellurian dünyadaki varlık telluric tellürik tellurite tellürit tellurium tellür tellurometer tellürometre tellurous tellüröz telly sınalgı, televizyon telophase telofaz telpher line teleferik hattı telpher teleferik telpherage teleferikle gönderme temerity gözüpeklik, ataklık, aptalca cesaret, cüret temp geçici sekreter temper hal, keyif, huy, tabiat, mizaç, kızgınlık, öfke, (metal) sertleştirmek, tavlamak, hafifletmek, yumuşatmak tempera suluboya temperament huy, tabiat, mizaç, yaradılış, yapı, doğa temperamental değişken doğalı, sögeni sögenine uymayan, yapıdan ileri gelen, tabiatından kaynaklanan temperance hotel içki bulundurmayan konakçı temperance society içkiyle mücadele derneği temperance ılımlılık, itidal, nefse hakimiyet, özdenetim, içki içmeme, alkolden kaçınma temperate climate ılıman iklim temperate ılımlı, ölçülü, ılıman, ılık, mutedil temperateness ılımlılık, ölçülülük, ılımanlık, mutedillik temperature coefficient sıcaklık katsayısı temperature control sıcaklık kontrolü temperature controller sıcaklık denetleme aygıtı temperature difference sıcaklık farkı temperature distribution sıcaklık dağılımı temperature increase sıcaklık artışı temperature indicator sıcaklık göstergesi temperature sıcaklık derecesi tempered huylu, ahenkli tempest fırtına tempestuous fırtınalı template kalıp, şablon, mastar, ana kalıp, takoz, gabari temple tapınak, şakak templet kalıp, model, örnek tempo tempo temporal zamanla ilgili, maddi, geçici temporariness geçicilik temporary account geçici hesap temporary annuity geçici gelir temporary arrangement geçici düzenleme temporary credit kısa süreli kredi temporary magnet geçici mıknatıs temporary storage geçici bellek temporary geçici temporize ayak uydurmak, zamana uymak, savsaklamak tempt şeytana uydurmak, ayartmak, baştan çıkarmak, teşvik etmek, cezbetmek, özendirmek temptation istek uyandıran şey, cezbedici şey, ayartma, baştan çıkarma, baştan çıkma, şeytana uyma tempter baştan çıkaran kimse, ayartıcı tempting ayartıcı, baştan çıkarıcı temptress baştan çıkaran kadın ten feet tall boyu bir karış uzamış gibi ten on tenable savunulabilir, (of ile) elde tutulabilir tenacious inatçı, direngen, (hafıza) güçlü tenacity inat, azim, sebat tenaculum kancalı cerrah aleti tenancy in common ortak mülkiyet tenancy kira süresi, kiracılık tenant farmer yarıcı tenant for life hayat boyu kiracı tenant kiracı tenantable kiralanabilir tenantless kiracısız, kiracısı olmayan tenantry" }, { "text": "kiracılık tench kilizbalığı, yeşilsazan tend (to ile) meyletmek, eğinmek, eğilimi olmak, yönelmek, -e yönelik olmak, bakmak, ilgilenmek tendency eğilim tendentious yanlı, taraf tutan, meyilli tender for teklifte bulunmak tender guarantee teklif garantisi tender of resignation istifa mektubu tender offer ihale yoluyla satış tender one's resignation istifasını vermek tender yumuşak, gevrek, körpe, duyarlı, kolay incinir, hassas, genç, toy, deneyimsiz, sevecen, müşfik, şefkatli, dokununca acıyan, kömür vagonu, teklif, fiyat teklifi, teklif etmek, sunmak tenderfoot muhallebi çocuğu, acemi tenderhearted yufka yürekli, müşfik, şefkatli, duyarlı, duygusal tenderness yufka yüreklilik, şefkat, duyarlılık, duygusallık tendinous kiriş ile ilgili, kiriş tendon kiriş tendril asma bıyığı, sülükdal tenebrous karanlık, kara, kasvetli Tenedos Bozcaada tenement çok kiracılı ucuz apartman tenesmus idrar zorluğu tenet inanç, prensip tenfold on kat, on misli tenia tenya, şerit tenner onluk tennis ball tenis topu tennis court tenis kortu tennis racket tenis raketi tennis tenis tenon geçme, erkek geçme parçası, geçme parçası ile birleştirmek tenor tenor, en tiz erkek sesi, genel anlam tense zaman, gergin, sıkı, gerilmiş, gerili, sinirli, gergin, telaşlı, (up ile) gerilmek, gerginleşmek, germek, gerginleştirmek tenseness gerginlik tensible gerilebilir tensile force çekme kuvveti tensile strength gerilme direnci tensile stress çekme gerilmesi tensile test çekme deneyi tensile gerilebilir, sündürülebilir, gerilip uzayabilir tensiometer gerilimölçer tension bar gerilme çubuğu tension test çekme deneyi tension (ip/tel/vb.) gerginlik derecesi, gerilim, voltaj, gerginlik, zihin yorgunluğu, asabiyet, stres tensional gerilimle ilgili tensor tansör, gerey, geren kas, gerdirici, gerici tenspot onlu tent pole çadır direği tent çadır tentacle dokunaç tentacled dokunaçlı tentacular dokunaçlı tentative deneme niteliğinde, öneri niteliğinde, kesin olmayan tenter germe-kurutma makinesi, ram, gergef, germek tenterhook germe makinesi kancası, gergef çengeli tenth onuncu tenuity incelik, seyreklik tenuous çok zayıf, az, hafif tenure of office hizmet süresi tenure işinde kalabilme hakkı, sahiplik hakkı, memuriyet/kullanım süresi tepee yuvarlak çadır, kızılderili çadırı tephrite tefrit tepid ılık tequila tekila tera- (önek) milyar kere terbium" }, { "text": "terbiyum tercel erkek alaca doğan tercentenary üç yüzyıllık tercet üç mısarlı kıta terdo gemi kurdu, iskele kurdu terebinth sakız ağacı terebinthine sakız ağacına ait, terementi yağına ait teredo gemi kurdu, iskele kurdu tergiversate din/parti değiştirmek, dönmek tergiversation döneklik term deposit vadeli mevduat term of office görev süresi, hizmet müddeti term (okul) dönem, süre, terim, adlandırmak, çağırmak, demek termagant cadaloz, çirkef, şirret, cadaloz, çirkef, şirret terminable sınırlanabilir terminal area terminal alanı terminal bud tepe tomurcuğu terminal illness öldürücü hastalık terminal ölümcül, öldürücü, ölen, dönemle ilgili, dönem ..., sonda bulunan, son, terminal, otobüs terminalı, kutup terminate bitirmek, son vermek, bitmek, sona ermek termination bitirme, bitim, son terminative varış yağdayı terminator araçizgi, sınırlayan şey terminological terminolojik terminology terminoloji, terimler dizimi terminus son durak termite beyaz karınca, termit terms of delivery teslim şartları terms of issue ihraç şartları terms of payment ödeme koşulları terms of sale satış şartları, satış koşulları terms of trade ticaret hadleri terms şartlar, koşullar, anlaşma koşulları termtime sömestr tatili tern denizkırlangıcı, balıkçın ternary üçlü terne kurşun kaplı sac terpene terpen terpineol terpineol terra cotta kızıl balçık, pişmiş lüleci çamur terra firma kara toprak, kuru arazi terra rossa kırmızı toprak terra toprak, yerküre terrace sıra evler, teras, taraça, set, tribün basamağı terrain arazi terramycin teramisin terraneous toprağa ait terrapin küçük su kaplumbağası terraquious hem kara hem de suya ait terrarium hayvanat korusu, hayvanat bahçesi terrazzo palladyen, çimento mozaiki terrene toraktan, topraklı, dünyevi terrestrial globe dünya, yerküre terrestrial karaya ait, karasal, dünyevi, dünya ile ilgili terrible korkunç, rezil, berbat terribleness korkunçluk, rezillik, berbatlık terribly korkunç bir şekilde, çok kötü, çok, son derece, müthiş terricolous yeryüzünde yaşayan terrier teriyer, küçük av köpeği terrific çok iyi, mükemmel, harika, süper, korkunç, müthiş, süper terrifically çok, o biçim, süper terrify çok korkutmak, ödünü patlatmak terrifying çok korkunç terrigenous topraktan çıkma, topraktan oluşan territorial waters karasuları territorial" }, { "text": "karaya ait, karasal, bölgesel territory ülke, memleket, toprak, arazi, bölge, mıntıka terror tedhiş, terör, dehşet, korku, başbelası terror-stricken dehşete düşmüş, çok korkmuş terrorism tedhişçilik, terörizm terrorist organization terör örgütü terrorist tedhişçi, terörist terrorize korkutmak, yıldırmak terry havlu kumaş terse (söz) kısa ve özlü tertiary industry üçüncül sanayi tertiary language üçüncü dil tertiary üçüncü sırada yer alan, üçüncü dereceden, üçüncü terylene terilen terzetto üçlü tessellate mozaikle donatmak tessellation mozaik işi, mozaik tessera mozaik test acid standart asit, numune asit test card tanıtma kartı, test resmi, ayar resmi test case emsal dava test film deneme filmi test flight deneme uçuşu test load deneme yükü, test yükü test paper turnusol kâğıdı test pattern test resmi, test diyas test piece deney parçası, deney örneği, numune test pilot deneme pilotu test pit deneme çukuru, deneme kuyusu test program test bağdarlaması, deneme bağdarlaması test routine test yordamı, deneme yordamı test run deneme işletimi test score test sonucu test shot deneme çekimi test specimen test numunesi, deney örneği test tube deney tüpü test value test değeri, deney değeri test sınav, test, deneme, sınama, ölçü, ayar, muayene, deney, çözümleme, muayene etmek, kontrol etmek, denemek, sınamak, tekşirmek, araştırmak test-tube baby tüp bebek testa tohum zarfı testacean kabuklu testaceous kabuklu testament vasiyetname testamentary vasiyetname ile ilgili testator vasiyetçi, vasiyetname sahibi, muris tester deneme cihazı, kontrol cihazı, test görevlisi testicle testis, erbezi, taşak testicular testise ait, erbezi testiculate yumurta şeklindeki testify tanıklık etmek, kanıtlamak, doğrulamak testimonial bonservis, takdirname, başarı belgesi testimony tanıklık, ifade testiness huysuzluk, terslik testing apparatus deney aleti testing device kontrol aygıtı testing machine deney kılgası, deneme kılgası testing method test metodu testing set test takımı testing dest, deney, deneme, sınama, test testosterone testosteron testy sabırsız, kolay kızan tetanus tetanos, kazıklıhumma tetchy alıngan tether hayvan zinciri/ipi tetra- (önek) dört, dört kat tetrad dört rakamı, dörtlü tetragon dörtgen, dörtkenar tetragonal" }, { "text": "dört açılı tetragram dört harfli kelime tetrahedral dört yüzlü tetrahedron dört yüzlü şekil tetrameter dört vezinli mısra tetrode tetrot tetrose tetroz tetter temriye, bir cilt hastalığı text metin, tekst, parça, konu, İncil'de ayet textbook ders kitabı textile engineer tekstil mühendisi textile industry tekstil endüstrisi, dokuma sanayii textile machines tekstil kılgaları textile tekstil, dokuma, dokumacılık, dokuma kumaş, dokuma textual metne ait, metne bağlı texture yumuşaklık/sertlik derecesi, dokuma Thailand Tayland thalamus talamus, çiçek tablası thalidomide talidomit thallium talyum thallophyte tallofit thalweg talveg Thames Thames nehri than --dan thank God Allah'a şükür, çok şükür thank goodness Allah'a şükür, çok şükür, hamdolsun thank heaven Allah'a şükür, çok şükür thank you teşekkür ederim, sağ olun thank teşekkür etmek thank-you letters teşekkür mektupları thankful müteşekkir, minnettar, şükreden, memnun, mutlu thankless nankör, iyilikbilmez, (emeğinin) karşılığını vermeyen Thanks a lot! €ok teşekkürler! thanks to -in yüzünden, sayesinde thanks şükran, teşekkür, rahmet Thanksgiving Day ?ükran Yortusu thanksgiving şükür, şükran, minnet thankyou card teşekkür kartı thankyou teşekkür that is to say yani, bu demek oluyor ki that makes no odds fark etmez, önemi yok that much şu kadar that adl.şu, o, o kadar, öylesine, ki, -dığı(nı), -diği(ni), ki o, -en, -an, ki onu, ki ona, -dığı, -diği that's Greek to me Anladımsa Arap olayım that's that işte o kadar that's to say yani, demek ki thatch (saz/samandan) dam örtüsü thatched roof saman çatı, kamış çatı thaumaturge sihirbaz, büyücü thaumaturgy sihirbazlık thaw erimek, eritmek, yakınlaşmak, samimileşmek, açılmak thawing point erime çekidi the A to Z of (herhangi bir şeyin veya mevzunun) bütünü, tümü, tamamı, her şeyi the Antarctic Güney Kutbu ve çevresi, Antarktika the bends vurgun the boot is on the other eski çamlar bardak oldu foot the City Londra'nın iş merkezi The Commonwealth ingiliz Uluslar Topluluğu, ingiliz Uluslar Topluluğu the Continent Britanya dışındaki Avrupa ülkeleri the contracting parties akit taraflar," }, { "text": "anlaşmaya taraf olanlar the Creator Tanrı, Yaradan the dead ölüler The devil take the Altta kalanın canı çıksın hindmost The devil! Vay canına! the die is cast ok yaydan çıktı the earth's atmosphere yeryüzü atmosferi the element hava the ensuing year ertesi sene the Evil One iblis the fair sex kadınlar the Far East Uzakdoğu the first water birinci sınıf the five senses beş duyu the Flood Nuh tufanı the following şunlar the four elements dört temel öğe the Galaxy Samanyolu the game is not worth the astarı yüzünden pahalı candle the gapes esneme nöbeti, bir kuş hastalığı the ghost of a bir parçacık, çok az, azıcık the gift of the gab konuşkanlık, çenebazlık yeteneği the go-ahead başlama işareti the good God esirgeyen ve bağışlayan Allah the Gospel incil the Great War Birinci Dünya Savaşı the halt topallar, sakatlar the honeymoon is over cicim ayları bitti the hot seat zor durum, çıngılı sandalye the House of Lords Lortlar Kamarası the House Londra borsası the human body insan vücudu the human race insan nesli the last day kıyamet günü the last straw bardağı taşıran son damla the lion's share aslan payı the Lord Allah, Tanrı the Lord's Supper Aşai Rabbani the Lords Lortlar Kamarası the mammals memeliler the mammary glands meme bezleri the man in the street sıradan bir kimse, sokaktaki adam the merest en ufak, en önemsiz the Middle East Ortadoğu the Midlands Orta ingiltere the Milky Way Samanyolu the minute yapar yapmaz the more the more ne kadar o kadar the movies sinema the naked eye çıplak göz the origin of species türlerin kökeni the other day geçen gün, geçenlerde the other side of the coin madalyanın öbür yüzü the other way round tam aksi, tam tersine The penny dropped Anlaşıldı, Jeton düştü the penny has dropped jeton düştü" }, { "text": "the pick of -in en iyisi the pits rezaletin daniskası the Plough Büyükayı the public opinion kamuoyu the Ram Koç burcu the reason why -in nedeni the rich zenginler the rumour runs söylentiye göre the scruff of the neck ense the sexual organs cinsel kılganlar the sheep and the goats iyiler ve kötüler the small hours gece yarısından sonraki üç dört sögen the spit and image of hık demiş burnundan düşmüş the Supper son akşam yemeği the thirties otuzlu yaşlar, otuzlu yıllar the unemployed işsizler the wee hours çok erken sögenler the West End Londra'nın işlek olan batı kısmı the whole caboodle cümbür cemaat the wind üflemeli çalgılar the young gençler the belgili tanımlık theater bkz.theatre theatre tiyatro, olay yeri, sahne theatrical tiyatroya ait, tiyatral, yapmacık, abartmalı theatrics oyunu sahneleme, dramatik etki yapma thee eski sen, siz theft insurance hırsızlık sigortası theft hırsızlık theine tein, kafain their onların theirs onların, onlarınki theism Tanrı'ya inanma theist Tanrı'ya inanan them onları, onlara, onlar thematic tematik, konuya ait theme song film müziği, ana müzik theme konu, anakonu, tema, izlek, tema themselves kendileri, kendilerini, kendilerine, özleri, özlerini, özlerine then and there derhal, hemen then o zaman, o zamanlar, o süre içinde, sonra, ondan sonra, daha sonra, bu durumda, öyleyse, madem öyle, o zamanki thenar avuç, el ayası thence oradan thenceforth o zamandan beri thenceforward o zamandan beri theobromine teobromin theocracy teokrasi, dinerki theocratic teokratik, dinci theodolite teodolit theologian ilahiyatçı, tanrıbilimci theological tanrıbilimsel theology teoloji, tanrıbilim theorem teorem, sav, önerme theoretic teorik, kuramsal theoretical chemistry kuramsal kimya theoretical physics kuramsal fizik theoretical teorik, kuramsal theorist kuramcı theorize kuram oluşturmak theory of relativity görecelik kuramı, izafiyet teorisi theory teori, kuram therapeutic tedaviye ait, iyileştirici, sağaltıcı therapist terapist, sağaltman therapy terapi, sağaltım there and back ileri geri, oraya buraya there are wheels within işin içinde iş var" }, { "text": "wheels there are var there is var there now haydi şimdi there you are buyurun, demedim mi there orada, oraya, orayı, işte, ...var there's no knowing hiç bilinmez, Allah bilir there's no question of olasılığı yok thereabouts o civarda, o yakınlarda, o ara, oralarda thereafter ondan sonra, daha sonra thereby o süretle, suretiyle, -erek therefore bu yüzden, bu nedenle, onun için, therefore he put on his pullover therefrom oradan therein bu bakımdan thereof onun thereto ona thereupon bunun üzerine, o an therewithal bununla beraber theriac panzehir, tiryak therm ısı birimi thermae hamamlar, ılıcalar, kaplıcalar thermal analysis ısıl analiz, ısıl çözümleme thermal capacity termik kapasite, ısıl sığa thermal conductance ısıl iletkenlik thermal conduction ısı iletimi, ısıl iletim thermal conductivity ısıl iletkenlik thermal cycle ısıl çevrim thermal diffusion ısıl difüzyon, ısıl yayınım thermal efficiency termik verim, ısıl verim thermal energy termik dönünek thermal equilibrium ısıl denge thermal expansion ısıl genleşme thermal insulation ısıl yalıtım thermal ionization ısıl iyonlaşma thermal radiation termik radyasyon, ısıl ışınım thermal spring kaplıca thermal stress ısıl gerilme thermal unit ısı birimi thermal value ısı değeri thermal wind termal rüzgâr thermal termik, sıcaklıkla ilgili thermalization termalizasyon thermic ısıl, termik thermion termiyon thermionic termiyonik thermistor termistör, ısıldirenç thermite termit thermo- (önek) ısı, sıcaklık, termo thermobalance termobalans thermochemical ısılkimyasal, termokimyasal thermochemistry ısılkimya, termokimya thermocouple ısılçift, termokupl thermodynamic potential termodinamik potansiyel thermodynamic termodinamik, ısıldirik thermodynamics termodinamik thermoelectric effect termoelektrik etki thermoelectric termoelektrik thermoelectricity termoelektrik thermoelectron termoelektron thermofixing termofiksaj thermogram termogram thermograph termograf, ısılçizer thermolabile ısılkararsız, termolabil thermoluminescence termolüminesans, ısılışıldama thermolysis termoliz, ısılçözüşüm thermomagnetic termomanyetik, ısılmıknatıssal thermometer termometre, sıcakölçer thermometric termometrik thermometry termometri, ısılölçüm thermonuclear termonükleer thermopile termoelektrik pil, ısılçift göze, termopil thermoplastic termoplastik, ısılplastik thermos termos thermosetting sıcakta sertleşen, termofiksaj thermosphere termosfer, ısılyuvar thermostable ısılkararlı, termostabil thermostat termostat, ısıdenetir thermostatic termostatik thermotropic termotropik thermotropism termotropizm thesaurus kavramlar dizini (kitabı) these bunlar, bunlar" }, { "text": "thesis iddia, sav, (birdemde) tez, bitirme araştırması theurgy büyü, büyücülük thews sinirler, güç they say diyorlar ki they onlar, insanlar, millet, ilgililer thiamine tiyamin thiazine dye tiyazin boysı thiazine tiyazin thiazole tiyazol thick juice koyu şerbet thick kalın, (sıvı) koyu, katı, sık, yoğun, (with ile) ile dolu, kaplı, kalın kafalı, en hareketli an, yoğunluk, curcuna, keşmekeş thick-set tıknaz thick-skinned duygusuz, vurdumduymaz, aldırmaz thicken kalınlaşmak, kalınlaştırmak, koyulaşmak, koyulaştırmak, karmaşıklaşmak, karmaşıklaştırmak thickener koyulaştırıcı, kıvamlaştırıcı thickening kalınlaştırma, koyulaşma thicket çalılık, ağaçlık thicketed sık çalılarla kaplı thickheaded kalın kafalı thickness kalınlık, koyuluk thickset bodur thief hırsız, oğru thieve çalmak, hırsızlık etmek thigh uyluk, but thighbone uyluksümüğü thimble yüksük thin excuse sudan bahane thin film ince film thin juice sulu şerbet thin on the ground nadir, ender, seyrek thin ince, zayıf, arık, cılız, sulu, cıvık, seyrek, hafif, zayıf, güçsüz, sudan, incelmek, inceltmek, seyrekleşmek, seyrekleştirmek, ayırmak thin-skinned fazla duygusal, alıngan, buluttan nem kapan thine (eski) senin, seninki thing zat, cisim, şey, nesne, olay, yaratık, canlı, gerekli şey, ihtiyaç thingamabob bkz.thingamajig thingamajig adı akla gelmeyen şey/kimse, nesne, zamazingo, şey, zımbırtı, zırıltı, karın ağrısı things eşya, gidişat, durum, vaziyet, işler thingumabob şey thingumajig zıpırtı, zırıltı thingummy bkz.thingamajig think about düşünmek, aklına getirmek think aloud düşündüğünü söylemek think better of fikrini değiştirmek, vazgeçmek, vazgeçmek think fit uygun bulmak think in terms of düşünmek, gözden geçirmek think much of hakkında iyi düşünmek think nothing of it rica ederim, hiç önemi yok think nothing of hiçe saymak, önemsememek think of düşünmek, fikirleşmek, tasarlamak, hatırlamak, anımsamak think out düşünüp taşınmak think over üzerinde düşünüp taşınmak, iyice düşünmek think through üzerinde düşünmek think twice iyi düşünmek, düşünüp taşınmak think up uydurmak, icat etmek, ortaya çıkarmak think düşünmek, fikirleşmek, sanmak, hatırlamak, anımsamak, beklemek, ummak, tahmin etmek think-tank beyin takımı thinkable düşünülebilir thinker düşünen kimse, filozof thinking düşünme, düşünce, görüş thinner inceltici, tiner thinness incelik," }, { "text": "seyreklik, hafiflik thio- kükürtlü thiocarbamide tiyokarbamit, tiyoüre thiocarbonate tiyokarbonat thiocyanate tiyosiyanat thiocyanic tiyosiyanik thiol tiyol, merkaptan thionine tiyonin thionyl tiyonil thiopental tiyopental thiophene tiyofen thiosulphate tiyosülfat thiosulphuric acid tiyosülfürik asit thiourea tiyoüre third class üçüncü sınıf third degree üçüncü derece third market üçüncü piyasa third party üçüncü şahıs third person üçüncü şahıs, üçüncü kişi third rate üçüncü sınıf third speed üçüncü vites Third World az gelişmiş ülkeler, üçüncü dünya ülkeleri third üçüncü third-order reactions üçüncü derece reaksiyonlar thirdly üçüncü olarak thirst after susamak, arzulamak thirst for susamak, arzulamak thirst susuzluk, susamışlık, güçlü arzu, ihtiras, susamışlık thirstiness susuzluk thirsty susamış, susatıcı thirteen onüç thirteenth onüçüncü thirtieth otuzuncu thirty otuz this and that ıvır zıvır this much bu kadar this bu, bu kadar, böylesine thistle devedikeni thistly dikenli thither oraya, o yöne thixotrope cıvıyan, tiksotrop thixotropy cıvıma, tiksotropi tho' bkz.though thole ıskarmoz thong sırım, kamçı sırımı, kayış thoracic cavity göğüs boşluğu thoracic göğüsle ilgili thorax göğüs thoria toryum oksit thorium toryum thorn apple tatula thorn in one's flesh başının belası thorn diken, dikenli bitki thornback vatoz thorny dikenli, zor thorough tam ve dikkatli, eksiksiz, titiz thoroughbred safkan, soylu thoroughfare halk trafiğine açık cadde/yol, işlek cadde thoroughly baştan aşağı, tamamen, iyice, adamakıllı thoroughness mükemmellik, tamlık those onlar, şunlar, onlar, şunlar though -se bile, -e rağmen, karamazdan, yine de, herşeye rağmen thought düşünüş, düşünme, düşünce, görüş, kanı, düşünce, niyet, kasıt, düşünce thoughtful derin derin düşünen, düşünceye dalmış, düşünceli, düşünceli, nazik thoughtfulness düşüncelilik, özen gösterme, naziklik, nezaket thoughtless düşüncesiz, bencil, dikkatsiz thoughtlessness düşüncesizlik, bencillik, dikkatsizlik thousand bin thousandth bininci thraldom esaret, kölelik, bağımlılık thrall köle, kölelik thrash about kıvranmak thrash out tartışarak çözümlemek, konuyu derinleştirmek thrash over tekrar tekrar tartışmak thrash (sopa/kırbaç ile) dövmek, yenmek, mahvetmek, (about ile) kıvranmak thrasher harman dövme makinesi thrashing dayak atma, dayak, yenme, mahvetme thread iplik, lif, tel, yiv threadbare" }, { "text": "(giysi/vb.) eski püskü, yıpranmış, yırtık pırtık threaded dişli, vida dişli threading vida açma, vida dişi çekme threadworm bağırsak solucanı threat tehdit, gözdağı, tehlike işareti, tehlike threaten tehdit etmek, gözdağı vermek, (olası bir tehlikeye) işaret olmak threatening tehdit edici three dimensional üç boyutlu three phase üç fazlı three üç three-colour üçrenkli three-cornered üç köşeli, üçgen gibi three-flowered üç çiçekli three-leaved üçyapraklı three-ply üç katmerli, üç katlı three-point landing başarılı iniş three-seeded üç tohumlu threefold müselles, üç katı, üç misli threesome üç kişilik, üçlü threeway üç yollu threonine treonin thresh harman dövmek thresher düven, tahıldöven, harman dövme makinesi, sapanbalığı threshing machine harman kılgası threshing sled döven threshing harman dövme threshold value eşik değeri threshold eşik, bosağa, astana, başlangıç thrice üç kere thrift tutum, idare thriftiness tutum thriftless müsrif, savurgan, idaresiz, tutumsuz thrifty tutumlu, idareli thrill heyecan, korku, heyecan verici şey, heyecanlanmak, heyecanlandırmak thriller heyecanlı kitap/oyun/film thrilling heyecan verici, titreyen thrive iyi gelişmek, iyiye gitmek, iyileşmek, başarılı olmak, büyümek, sepilemek thriving başarılı, gelişen throat boğaz, gırtlak throb küt küt atmak, zonklamak throes şiddetli ağrı, sancılar thrombin trombin thrombocyte trombosit, pıhtıgöze thrombokinase trombokinaz, pıhtımaya thromboplastic tromboplastik thromboplastin tromboplastin thrombosis kan pıhtılaşması, tromboz thrombus trombus, kan pıhtısı throne taht throng kalabalık, kalabalık halinde gitmek, akın etmek throstle güzel sesli ardıçkuşu throttle valve jikle supabı throttle boğazlamak, boğmak, gırtlaklamak, kısma valfı, kelebek through and through tamamen, tümüyle, her yönden through flight direkt uçuş, aktarmasız uçuş through thick and thin iyi günde de kötü günde de through -den geçerek, içinden, arasından, yoluyla, sayesinde, aracılığıyla, yüzünden, nedeniyle, sayesinde, her yanında, orasında burasında, her yanına, başından sonuna dek, süresince, içeriye, başından sonuna kadar, başarılı bir sonuca, sonunda, sonuna, bitirmiş, bitmiş, ilişkisi kalmamış, direkt, aktarmasız throughout baştanbaşa, başından sonuna kadar, hep throughput iş çıkarma yeteneği throughway hız yolu, asfalt throw a fit tepesi atmak throw a monkey wrench işi bozmak" }, { "text": "in the works throw a sop to önüne sümük atmak throw a spanner in the ortaya bir balgam atmak works throw about saçmak, dağıtmak throw away boşa harcamak, çarçur etmek, vazgeçmek throw back geciktirmek, geri atmak, aksettirmek, aksatmak throw cold water pişmiş aşa soğuk su katmak throw down the gauntlet hodri meydan demek throw dust in one's eyes aldatmak, gerçeği gizlemek throw for a loop eşekten düşmüş karpuza döndürmek throw in one's lot with sb kader birliği etmek throw in the towel yenildiğini kabul etmek throw in bedavadan katmak, verginsiz sağlamak throw light on ışık tutmak, aydınlatmak throw light upon ışık tutmak, aydınlatmak throw mud at çamur atmak throw off üstünden atmak, kurtulmak throw on üzerine giyivermek throw one's cap over the hayal kurmak windmill throw one's hat into the hodri meydan demek, yarışa girmek ring throw one's weight about ağırlığını koymak throw one's weight cart curt etmek around throw oneself at sb's feet birinin kulu kölesi olmak throw oneself özünü bir yere atmak, şığımak throw out of gear debriyaj yapmak throw out the bill yasa tasarısını reddetmek throw out reddetmek, kovmak, dışarı atmak, ışık yaymak throw over ile ilişkisini kesmek, ayrılmak, vazgeçmek throw to the wolves kurban etmek throw together uyduruvermek, biraraya getirmek throw up a job işini bırakmak, istifa etmek throw up the sponge havlu atmak, pes demek throw up bırakmak, vazgeçmek, ayrılmak, kusmak throw atmak, fırlatmak, (parti/yemek/vb.) vermek, düzenlemek, atmak, şok etmek, afallatmak, şaşkına çevirmek, atma, atış, fırlatma throwaway prices damping fiyatı throwaway iadesiz, atılır, geri verilmeyen, el ilanı throwback soya çekme, ataya çekme, geri atış thrower atıcı, çömlekçi ustası throwing atma, fırlatma thrown silk bükümlü ipek, ibrişim thrown atılmış, bükülmüş thru s, ilg, (Aİ) bkz.through thrum iplik saçağı, iplik döküntüsü thrush ardışkuşu, pamukçuk thrust at someone kılıçla hamlede bulunmak thrust sokmak, saplamak, itmek, dürtmek thud gümbürtü," }, { "text": "pat, küt thug cani, katil, haydut thuggery eşkıyalık, adam öldürme thulium tulyum thumb latch mandal thumb nail başparmak tırnağı thumb one's nose at sb birine nanik yapmak thumb through göz gezdirmek thumb başparmak, otostop çekmek, (through ile) (kitaba) göz atıvermek, göz gezdirmek thumbnut kelebek somun thumbs up kabul işareti thumbscrew kanatlı vida, parmakla döndürülen vida thumbtack raptiye thump yumruklamak, güm güm vurmak thumper katil, vurucu thunder gökgürültüsü, (gök) gürlemek, gümbürdemek, bağırmak, gürlemek thunderbolt yıldırım, ani şaşırtıcı, telaşlandırıcı haber thunderclap gök gürlemesi thundercloud oraj bulutu, fırtına bulutu thunderhead kümülüs kalvüs thundering gürültülü, kocaman, gürleyen, uğultulu thunderstorm yıldırımlı fırtına thunderstruck yıldırım çarpmışa dönmüş, şaşkın thundery gök gürültülü Thursday perşembe, cuma akşamı thus far şu ana kadar thus böylece, bu sonuçla, böyle thwack pataklamak, dövmek thwart engellemek, önlemek, önüne geçmek, aykırı, çapraz, köndelen thy senin, sizin thylacine keselikurt thyme kekik thymine timin thymol timol thymus timüs thyratron tiratron thyristor tiristor thyroid gland tiroit bezi thyroid tiroid, kalkanbezi thyroxine tiroksin Tibet Tibet Tibettan Tibetli tibia kavalsümüğü tic tik tick off fırça çekmek, paylamak, azarlamak tick over rölantide çalışmak tick tıkırtı, tiktak, ``doğru'' işareti (V), (İİ) an, saniye, kene, sakırga, veresiye ticker saat, kalp, yürek ticket agency bilet gişesi ticket collector biletçi, kondüktör ticket conductor biletçi, kondüktör ticket day hesap dönemi ticket inspector biletçi, kontrolör ticket office bilet gişesi ticket tout bilet karaborsacısı ticket bilet, etiket, (trafik) para cezası ticking kılıflık kumaş, yastık yüzlüğü tickle one's fancy hoşuna gitmek tickle gıdıklamak, eğlendirmek, gıdıklama, gıdıklanma tickler güç durum, muhtıra defteri, vade defteri ticklish gıdıklanır, zor, özel dikkat isteyen, nazik tidal basin gelgit havzası tidal dock gelgit havuzu tidal energy gelgit dönüneği tidal harbour gelgit limanı tidal wave dev okyanus dalgası, deprem dalgası tidal gelgitle ilgili, gelgitli tidbit bkz.titbit tiddly küçük, ufak tide wave gelgit dalgası tide gelgit, akın tideland gelgit sınırları arasındaki arazi tidemark gelgit nişanı," }, { "text": "gelgit izi tidewater gelgit suyu tideway gelgit arnası tidiness temizlik, temizkârlık, muntazamlık, selikalılık, selika tidings haber tidy oneself up özüne çeki düzen vermek tidy derli toplu, temizkâr, selikalı, temiz, oldukça büyük, temizlemek, yığıştırmak, selikaya salmak, (up ile) derleyip toplamak, çekidüzen vermek, yığıştırmak tie bar gergi çubuğu tie beam duvar latası tie bolt tespit cıvatası tie clip kravat iğnesi tie down ayakbağı olmak, zorlamak, bağlamak tie in uyuşmak, birbirini tutmak, uymak tie oneself in knots dokuz doğurmak tie rod bağlama çubuğu, gergi çubuğu tie up birleştirmek, bağlamak, kısıtlamak tie kravat, bağ, beraberlik, sonuç eşitliği, düğüm, düğüm ipi, ayakbağı, bağ, bağlamak, bağlanmak, berabere kalmak, eşit olmak tied bağlı tiepin kravat iğnesi, sancak tier kat, sıra, dizi tierce yüz doksan litrelik fıçı, üçlü takım tiff atışma, tartışma tiffany ince muslin kumaş tiffin ikindi kahvaltısı tige sap tiger lily pars zambağı tiger kaplan tigerish kaplan gibi, vahşi tight money policy sıkı para politikası tight pulley sabit kasnak tight sıkı, sımsıkı, gergin, (pul) zor elde edilir, esrik, cimri, sıkı, pinti, sıkı sıkı, sıkıca tight-fisted eli sıkı tight-lipped ağzı sıkı tighten one's belt kemerleri sıkmak tighten sıkılaştırmak, sıkmak, daraltmak, sıkılaşmak, daralmak tightener gerdirici, sıkıcı tightfisted pinti, elisıkı, sıkı, cimri tightlaced sofu tightlipped ağzı sıkı, sır söylemez tightly packed çok sıkı, çok yoğun tightly sıkıca, sıkı olarak tightness darlık, sıkılık, gerginlik, hasislik tightrope walker kendirbaz tightrope cambaz ipi tights külotlu çorap, balerin/akrobat pantolonu tiglic acid tiglik asit tigress dişi kaplan Tigris Dicle nehri tike sokak köpeği, yaramaz çocuk tilbury iki tekerlekli araba tilde tilde tile kiremit, çini, kâşı, kiremit kaplamak tiler kiremitçi till Doomsday daima, kıyamete kadar till money kasa mevcudu, ankes till the cows come home balık kavağa çıkınca till the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda till then o zamana kadar till bağ, bkz.until, para çekmecesi, kasa tillable ziraata elverişli tillage işlenmiş tarla," }, { "text": "sürülmüş tarla, çiftçilik, tarım tiller dümen yekesi tilt angle meyil açısı, eğim açısı tilt at windmills hayali düşmanlarla savaşmak tilt at saldırmak, hücum etmek tilt hammer şahmerdan tilt over devirmek, devrilmek, eğilmek tilt up kalkmak, kaldırmak tilt eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, eğiklik, yana yatıklık tilter damperli araç tilth toprağı işleme, toprağı sürme, tarım timbal dümbelek timber line orman sınırı, ağaç sınırı timber pile ahşap kazık timber yard kereste deposu timber kereste, şalban timbering kereste, kerestelik ağaç timberland ormanlık arazi timberyard kereste mağazası timbre tını, ses rengi, ses tonu time after time sık sık, tekrar tekrar time and time again sık sık, tekrar tekrar time bargain vadeli alışveriş, alivre satış time bill vadeli poliçe, süreli senet time bomb sögenli bomba time card kartela, mesai kartı time clock kontrol sögeni time consuming zaman tüketici time deposit vadeli mevduat time deposits vadeli mevduat time draft vadeli senet time exposure uzun pozlu resim time freight ekspresle gönderilen mal time fuse ihtiraklı tapa, ayarlı fitil time interval zaman aralığı time is up vakit tamam time limit belirli limit time loan vadeli borç time lock sögenli kilit time of payment vade, ödeme zamanı time payment taksitle ödeme time saving zaman kazandıran time shared zaman paylaşımlı time sharing zaman paylaşımı time sheet kartela time signal sögen ayarı time study zaman etüdü time work gündelik iş time zone zaman dilimi time zaman, vakit, müddet, süre, tempo, devir, çağ, an, zamanlamak, zamanı -e göre ayarlamak, zamanını/hızını kaydetmek time-honored eski ve geçerli, yıllanmış time-out oyunda kısa ara, mola time-share holiday devre mülk timekeeper sögen hakemi timeless değişmeyen, sonsuz timeliness uygunluk, yerindelik, vakitlilik timely tam vaktinde, yerinde, uygun timeout oyunda mola timepiece saat, kronometre timer saat hakemi, kronometre times table çarpım kestesi times kere, çarpı, şimdiki zaman, devir, kere, kez, defa timeserver zamana uyan kimse timetable (tren/otobüs/vb.) tarife, ders" }, { "text": "bağdarlaması timeworn eskimiş, bayatlamış timid korkak, ürkek, yüreksiz, çekingen, sıkılgan, utangaç timidity utangaçlık, çekingelik timing error zamanlama hatası timing zamanlama timorous korkak, ürkek, yüreksiz, heyecanlı, gergin timpani timpani, timballer timpanist davulcu tin bronze kalay tuncu tin hat miğfer tin loading kalay şarjı tin mordant kalay mordanı tin opener konserve açacağı tin plate teneke kaplı çelik, sac tin plating kalay kaplama tin pot teneke kap tin salt kalay klorürü tin tack kalaylı döşeme çivisi tin weighting kalay şarjı tin kalay, teneke, teneke kutu, konserve kutusu, (yiyecek/vb.) konservelemek, kutulamak, tenekeden yapılmış, teneke tin-coat kalaylamak tin-coated kalay kaplı tincal tinkal tincture of iodine tentürdiyot tincture tentür tinder çabuk yanan nesne tine diş, çatal dişi tinfoil kalay yaprağı, ince levha kalay ting çan sesi, çınlatmak, çınlamak tinge az miktar, nebze, renklendirmek, renk katmak, belirtmek, göstermek tingle ürpermek, diken diken olmak tinker tenekeci, (with ile) kurcalamak, oynamak tinkle çıngırtı, işeme, su dökme, çınlamak, çınlatmak tinman tenekeci, kalaycı tinman's solder tenekeci lehimi tinned fruit meyve konservesi tinned meat et konservesi tinned kalaylı tinner tenekeci, kalaycı tinny teneke gibi, tenekeli, çıngırtılı, beş para etmez, boktan, tenekeden tinplate teneke, teneke levha tinsel cicili bicili, gelin teli, simli kumaş, sahte parlaklık, gelin teli ile süslemek tinsmith tenekeci tinstone kalay cevheri tint hafif renk, renk tonu, (saç) hafifçe boyamak tinware teneke kaplar tiny küçücük, minicik, meyde tip off gizli bilgi vermek, uyarmak, ihbar etmek tip over devirmek, devrilmek, kapaklanmak tip the scales ağır basmak tip the wink kaş göz etmek tip (burun/parmak/vb.) uç, çöplük, bahşiş, tavsiye, öğüt, eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, devirmek, devrilmek, boşaltmak, dökmek, (çöp/vb.) atmak, bırakmak, bahşiş vermek, görmek tipcat çelik çomak oyunu tipper devirme tertibatı, damper tippet boyun atkısı tipping platform devirme platformu, basküllü platform tipping uç, bahşiş, ima tipple içki tippler ayyaş tipsfy sarhoş etmek tipster tiyocu, tiyo veren kimse tipsy çakırkeyf tiptoe ayaklarının" }, { "text": "ucuna basarak yürümek tiptop dört başı mamur, en yüksek derece tirade uzun sıkıcı konuşma, nutuk, paylama, tirad tire out bitkin düşürmek, yormak tire yormak, yorulmak, bkz.tyre tired yorgun, (of ile) -den bıkmış, bezmiş tiredness yorgunluk, bıkkınlık tireless yorulmak bilmeyen, yorulmaz tiresome bezdirici, sinir edici, yorucu, sıkıcı tisane ıhlamur tissue culture doku kültürü tissue paper ince kâğıt tissue doku, ince yumuşak kâğıt, kâğıt mendil tit for tat kısasa kısas, dişe diş tit meme, ayva, memebaşı, salak, baştankara titanate titanat titanic dev gibi, muazzam, titanyumla ilgili titanite titanit titanium titan(yum) titbit lezzetli lokma titer titre tithe öşür, aşar vergisi, onda bir titian kızıl saç rengi titillate heyecanlandırmak, coşturmak, zevklendirmek, icini gıcıklamak titillation gıdıklama, gıdıklanma titivate çeki düzen vermek, toparlamak title deed tapu senedi title page baş sayfa title role başrol title başlık, serlevha, ad, ünvan, hak, istihkak, şampiyonluk titled adlı titler başlık basma makinesi, yazıcı aygıt titmouse baştankara titrate titre etmek titration titreleme, titre etme, titrasyon titre titre titter kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak tittle işaret, çekit, küçük şey, zerre tittle-tattle dedikodu titubation kekeleme tizzy heyecan to a turn tam kararında pişmiş to and fro ileri geri, bir ileri bir geri to be reckoned with ciddiye alınacak, hesaba katılacak to begin with evvela, bir kere, ilk neden olarak to boot üstüne üstlük to crown it all üstüne üstlük to date bugüne dek, şimdiye kadar to death aşırı derecede to hand el altında, yakın bir yerde To my surprise bir de baktım ki to my way of thinking bence, bana göre to one's name kendi adına to oneself kendine, kendisine özel to say nothing of da cabası to show for den eline geçen bir şey olarak to some a certain extent bir dereceye kadar to some extent bir dereceye kadar to start a car motoru çalıştırmak to start with her şeyden önce, bir kere," }, { "text": "başlangıçta to take advantage fırsatı kullanmak to the backbone adamakıllı, sapına kadar to the best advantage en faydalı şekilde to the bitter end en sonuna kadar, ölesiye to the core sapına kadar, tamamen to the full extent sonuna kadar to the full tümüyle to the last sonuna kadar to the letter harfi harfine to the life aynen, tıpatıp to the tune of miktarına kadar to this day bugüne kadar To your health! Sıhhatinize! to (edat) -e doğru, -e, -e kadar, -e karşı to-do tantana, patırtı, gürültü, çıngar, karışıklık toad karakurbağası toadflax nevruzotu toadstool zehirli bir tür mantar toady dalkavuk, yağcı, dalkavukluk etmek, yağ çekmek toast kızarmış ekmek, sağlığına içme, kutlama, tebrik etme, sağlığına içilen kimse, kızartmak, ısıtmak, sağlığına içmek toaster ekmek kızartma makinası tobacco heart aşırı tütünün yol açtığı kalp hastalığı tobacco pipe pipo tobacco pouch tütün kesesi tobacco tütün, tütün yaprağı tobacconist tütün/sigara satıcısı, tütüncü toboggan slide kızak pisti toboggan kar kızağı toby bira bardağı tocopherol tokoferol tocsin heyecan sinyali, alarm işareti, tehlike işareti, tehlike çanı today bugün toddle tıpış tıpış yürümek toddler yeni yürümeye başlayan çocuk toe nail ayak tırnağı toe the line emirlere uymak, hizaya gelmek toe ayak parmağı toe-in tekerlek kapanıklığı, içe doğru yatıklık toe-out tekerlek açıklığı, dışa doğru yatıklık toenail ayak tırnağı toff kibar adam toffee bonbon, şekerleme toffy bkz.toffee tog up giyinip kuşanmak, şık giyinmek tog elbise, giyinip kuşanmak toga eski Roma giysisi together with ile beraber together biraraya, birarada, birlikte, beraber, aynı anda, hep birden, üst üste, durmadan, sürekli, kesintisiz, düzenli, toplu, özdenetimli togetherness birliktelik, beraberlik, arkadaşlık toggle joint dirsek mafsalı toggle switch mafsallı anahtar toggle tahta düğme togs giysi, elbise, takım toil and moil imanı gevremek toil yorulmadan çalışmak, çok çalışmak, zar zor ilerlemek, güçlükle hareket etmek toile tuval toilet paper tuvalet kağıdı toilet roll bir top tuvalet kâğıdı toilet room giyinme" }, { "text": "odası toilet table tuvalet masası toilet water hafif parfüm, hoş koku toilet hela, tuvalet, çekidüzen, giyim kuşam, tuvalet toiletries tuvalet takımı, tuvalet eşyaları toilful yorucu, zahmetli toilsome zahmetli, yorucu token money itibari para token raid sahte baskın token strike ikaz grevi, uyarı grevi token belirti, iz, gösterge, jeton, kart, marka, fiş tolerable şöyle böyle, idare eder, orta, dayanılabilir, çekilir tolerance tahammül, dayanma, dayanıklılık, müsamaha, hoşgörü tolerant hoşgörülü, katlanan, sabırlı tolerate müsamaha etmek, hoş görmek, tahammül etmek, katlanmak toleration müsamaha, hoşgörü toll booth verginli geçiş gişesi toll bridge paralı köprü toll call şehirlerarası alısün konuşması toll exchange şehirlerarası alısün santralı toll road paralı yol toll way paralı yol toll (yol/köprü/vb.) geçiş vergini, bedel, çan sesi, çınlama, (çan) çalmak tollgate geçiş vergini ödenen yer toluene toluen toluidine toluidin tom erkek kedi, kotak tom-tom tamtam, darbuka tomahawk küçük balta tomato domates, kızanak tomb mezar, kabir, gömüt, türbe tombac tombak tombola tombala oyunu tombolo tombolo, birleştirme dili tomboy erkek fatma tombstone mezartaşı tomcat erkek kedi, kotak tome büyük kitap tomfool kafasız, aptal, kuş beyinli, mankafa tomfoolery aptalca davranış, saçmalık tommy ingiliz ordusunda er, somun anahtarı tommyrot abuk subuk konuşma, saçma şey tomography tomografi tomorrow morning yarın sabah, sabah seher tomorrow yarın, sabah tomtit mavi baştankara ton mile ton mil ton ton, tonilato, yığın, sürü, büyük miktar, ton tonal ses perdesine ait tonality tonalite tone control ton ayarı, perde ayarı tone down tonunu hafifletmek, yumuşatmak, donuklaştırmak tone in uyum sağlamak, uymak tone up güçlendirmek, dinçleştirmek, canlandırmak tone ses, ses tonu, ton, perde, ton, renk tonu, ton, tarz, tavır, hava tone-deaf notaları ayırdedemeyen, müzik kulağı olmayan tone-in-tone dyeing aynı tonda boyama toneless renksiz, cansız, ruhsuz, zevksiz, tekdüze toneme tonbirim, titrembirim toner cartridge toner kartuşu toner toner tongs maşa tongue in cheek gırgırına, şakadan tongue twister tekerleme tongue dil, lisan, dil tongue-and-groove joint lamba ve zıvana tongue-tied" }, { "text": "dili tutulmuş, ağzı var dili yok tongued dilli tonic spasm tonik kas gerilimi tonic water tonik tonic kuvvet ilacı, güçlendirici şey, tonik tonicity tonus, gergi tonight bu gece toning viraj, renklendirme tonnage dues tonaj resmi tonnage tonaj, tonilato tonne ton tonometre göz tansiyonu ölçme aleti tonsil bademcik tonsillar bademcikle ilgili tonsillectomy bademcik ameliyatı tonsillitis bademcik yangısı tonsure başın tepesini tıraş etme tontine tontin tony lüks, aristokrat too big for one's boots burnu havada, özünü beğenmiş too clever by half fazla akıllı, sivri, anasının gözü too familiar sarmaş dolaş too many çok fazla too much for için çok fazla too (gereğinden) çok, fazla, aşırı, de, da, dahi, ayrıca, öyle, öyle yahu tool box alet kutusu tool car takım arabası tool chest alet kutusu tool kit alet takımı, avadanlık tool room takımhane, takım odası tool steel takım çeliği tool alet, başkasına alet olan kimse, alet, oyuncak, maşa, kukla tooling aletle işleme toot ötmek, öttürmek tooth and nail dişe diş, kana kan, vahşice tooth diş toothache dişağrısı toothbrush diş fırçası toothed rack kremayer, dişli çubuk toothed wheel dişli çark toothed dişli toothing plane dişli planya, rende toothless dişsiz toothpaste diş macunu toothpick kürdan toothpowder diş tozu toothsome lezzetli, tadı güzel toothy dişlek tootsy ayak top boots uzun çizme top brass yüksek rütbeli subay top dead center üst ölü çekit top dog kodaman, en üst mevkideki kimse top dressing örtü, baş gübresi top gear üst dişli top hat silindir şapka top heavy baş ağır top rail tırabzan, üst korkuluk rayı top roller üst merdane top surface üst yüzey top the bill başrol oyuncusu olmak top view kuşbakışı, üstten görünüş top tepe, doruk, üst, baş, örtü, kapak, en üstün yer, zirve, doruk, üste giyilen şey, üstlük, topaç, en üstün, en iyi, baş, en üst, en üstteki, tepe oluşturmak, -den daha yüksek/iyi/fazla olmak, (meyve/sebze/vb.) sapını koparmak" }, { "text": "top-drawer üstün top-secret çok gizli topaz sarı yakut, topaz topcoat palto tope camgöz balığı, ayyaş olmak, çok içmek toper ayyaş topflight en iyi kalite, üstün topgallant babafingo topic konu topical gündemde, güncel topknot tepe, ibik, saç topuzu topless sütyensiz, üstsüz topmast gabya çubuğu topmost en yüksek topnotch mükemmel topographer topograf topographic map topografya haritası topographic survey topografik araştırma topographic youth gençlik çağı topographic topografik topographical topografik topography topografya, yerbetim topological topolojik topology topoloji topper en üste konan taş, birinci sınıf mal topping birinci sınıf, en iyi kalite, üstün, mükemmel, tepesini kesme, üst, tepe topple over düşmek, yuvarlanmak, devirmek topple sendelemek, düşmek, devirmek, düşürmek topsail gabya yelkeni topside borda topsoil üst toprak topsy-turvy karman çorman, arapsaçına dönmüş, altüst, karmakarışık toque miğfer torch light procession fener alayı torch procession fener alayı torch el feneri, meşale, alev makinesi torchlight meşale ışığı toreador toreador, ata binmiş boğa güreşçisi torero boğa güreşçisi torment büyük acı, sancı, eziyet, acı çektirmek, eziyet etmek tormentil beşparmakotu tormentor eziyetçi kimse, işkence aleti torn ayrı, zıt güçlerle ayırılmış, bölünmüş tornado kasırga toroidal toroidal torous boğumlu torpedo boat torpidobot torpedo net torpil ağı torpedo tube torpido kovanı torpedo torpil torpid hareketsiz, yavaş, ağır torpidity hareketsizlik, uyuşukluk, cansızlık torpor hareketsizlik, uyuşukluk torque tork, buru, dönme momenti, bükme momenti torquemeter torsiyometre, buruölçer torrefaction kavurma, kurutma torrefy kızartmak, kavurmak, kurutmak torrent sel torrid çok sıcak, kavurucu, yakıcı, kontrolsüz duygularla ilgili torsion bar torsiyon çubuğu, burulma çubuğu torsion bükme, bükülme torsional burulma ile ilgili torso kolsuz, bacaksız, ve başsız insan vücudu, gövde tort haksız fiil, haksız muamele tortfeasor haksız fiil işleyen kimse torticollis boyun tutulması tortilla bir tür pizza tortoise shell bağa tortoise kaplumbağa tortuosity eğri büğrülük, hileli olma, namussuzluk tortuous dolambaçlı, dönen, kaçamaklı, dolambaçlı, dolaylı torture işkence, işkence etmek torus tor, yumru, kabartı tosh saçma toss off kolayca yapıvermek, yuvarlamak, devirmek, içki içmek toss" }, { "text": "sth in bir fikri ortaya atmak toss up yazı tura atmak toss atmak, yazı-tura atmak, sallamak, sallanmak, yavaş yavaş karıştırmak, sallama, sallanma, silkeleme, atma, fırlatma, yazı-tura tot (up ile) toplamak, ilave etmek, ufak çocuk, bir yudum içki, yudum total cost toplam maliyet total current toplam akım total darkness zifiri karanlık total eclipse tam tutulma total head toplam basınç total loss tam hasar total pressure toplam basınç total reflection tam yansıma total toplam, tüm, bütün, tam, toplam, toplam miktar, tutar, toplamı -e ulaşmak, bulmak, etmek, toplamak, tutarını bulmak totalitarian totaliter, erktekelci totality bütünlük, tamlık, yekûn, toplam miktar, tutar, tam ay/güneş tutulması totally tamamen tote bag kadınların büyük el çantası tote taşımak totem pole totem heykeli totem totem, ongun totemism totemizm totter sendelemek, yalpalamak tottery sallantılı, sarsak toucan tukan touch a sore point bam teline basmak touch a sore spot damarına basmak touch and go tehlikeli durum touch down (uçak) yere inmek touch for ikna etmek, para koparmak touch off patlatmak, başlatmak, neden olmak touch on the raw can evinden vurmak touch on değinmek touch sb on the raw bamteline basmak touch the right chord birinin zayıf yönünden yararlanmak touch wood nazar değmesin diye tahtaya vurmak touch değmek, dokunmak, ellemek, elini sürmek, kullanmak, eline su dökmek, boy ölçüşmek, dokunmak, etkilemek, duygulandırmak, dokunma duyusu, temas, dokunma, değme, az miktar, taç, yetenek, tamamlayıcı ilave, temas, bağlantı touch-sensitive screen dokunma duyarlı ekran touch-type bakmadan taktilo kullanmak touchable dokunulur touchdown yere iniş, Amerikan futbolunda gol touched minnettar, müteşekkir, üşütük, kaçık, çatlak touchiness alınganlık touching dokunaklı, etkili, acıklı, (edat) -e dayanarak, -e bağlı olarak, dair touchline taç çizgisi touchstone kriter, ölçüt touchwood ağaç kavı touchy alıngan, fazla duyarlı, çıtkırıldım, küseğen, değmedüşer tough row to hoe çetin ceviz tough güçlü, dayanıklı, (et/vb.) sert, kart, çetin, zor, güç, katı, sert, haşin, berbat, rezil, şansız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, bıçkın toughen" }, { "text": "sertleşmek, sertleştirmek toughness tokluk, dayanıklılık toupee küçük erkek perukası tour de force yetenek gösterisi, güç gösterisi tour tur, gezi, turne, gezmek, dolaşmak touring car büyük açık otomobil touring gezi, tur tourism agency turizm acentası tourism season turizm sezonu tourism turizm tourist agency seyahat acentası tourist attractions turistik yerler tourist bureau turizm bürosu tourist class turistik mevki tourist office turizm bürosu tourist season turizm sezonu tourist turist tourmaline turmalin tournament turnuva, yarışma tourney turnuva, turnuvaya katılmak tourniquet kanamayı durdurucu sargı, sargı bezi tousle (saç/vb.) karıştırmak, arap saçına çevirmek tout müşteri toplamak, almaya ikna etmek, çığırtkan, müşteri toplayıcı tow hawser yedek halatı tow hook çeki kancası tow rope permeçe, yedek halatı tow truck çekici kamyon tow (taşıt) yedekte çekmek, yedekte çekme towage yedekte çekme, çekme vergini toward (Aİ) bkz.towards towards -e doğru, yönünde, -e doğru, sularında, ile ilgili, -e karşı towel bar havluluk, havlu asacağı towel havlu, havluyla kurulamak towelling havluluk bez tower block apartman, yüksek bina tower clock kule saati tower drier kule kurutucu tower silo kule silo tower telescope kule teleskopu tower kule, burç, (above/over ile) yükselmek, çok yüksek/uzun olmak towered kuleli towering çok yüksek, şiddetli, son derece towing çekme town council belediye meclisi town councillor belediye meclisi üyesi town gas havagazı town hall belediye binası town house konak town planner planlamacı, şehir plancısı town planning şehir planlaması town tax belediye vergisi town şehir, kent, kasaba, şehrin iş/alışveriş merkezi, çarşı, şehir halkı towns people şehir halkı townsfolk kasaba halkı township (Güney Afrika'da) siyahilerin yaşadığı yer townsman kentli, şehirli toxaemia kan zehirlenmesi toxic zehirli toxicant zehirleyici, zehirli toxicity zehirlilik, ağılılık toxicological toksikolojik, zehirbilimsel, ağıbilimsel toxicology zehirbilim toxin toksin toy oyuncak toyshop oyuncakçı dükkânı trabeated kemersiz trabecula bağ trace element azrak element, az rastlanan element trace program izleme bağdarlaması trace izini sürmek, izlemek, bulmak, ortaya çıkarmak, (kopya kâğıdıyla) kopyasını çıkarmak, iz, az" }, { "text": "miktar, zerre, kalıntı traceable izlenebilir tracer kopya makinesi, izli mermi trachea trake, yaprak damarı tracheal soluk borusuna ait, yaprak damarına ait tracheitis soluk borusu iltihabı tracheotomy soluk borusunu açma ameliyatı, trakeotomi trachoma trahom trachomatous trahomlu trachyte trakit tracing cloth muşamba kâğıt tracing paper aydınger tracing kopya track address iz adresi track and field atletizm track angle rota açısı track bolt cebire cıvatası track circuit hat devresi track down izleyerek bulmak, avlamak track laying hat döşeme, ray döşeme track pad palet pabucu track rod palet mili track roller palet makarası track scales vagon baskülü track shoe palet pabucu track iz, patika, keçiyolu, ray, pist, yarış pisti, parça, şarkı, müzik, palet, tırtıl, izlemek, izini takip etmek, izini sürmek track-type loader paletli yükleyici track-type tractor paletli traktör tracked paletli, tırtıllı tracker izleyen kimse, izci tracking station izleme istasyonu tracking izleme, takip trackless izsiz, yolsuz, iz bırakmayan tracksuit eşofman tract arazi, alan, toprak, jüye, risale tractable kolay kontrol edilir, uysal, uslu, kolay işlenir traction battery çekme bataryası traction çekme, çekiş, çekilme tractive force çekme kuvveti, çekme gücü tractive power çekici güç, çekme kuvveti tractive çekici, çeken tractor plough traktör pulluğu tractor tyre traktör lastiği tractor traktör trade acceptance ticari kabul trade agreement ticari anlaşma trade association ticari birlik trade balance ticaret dengesi trade bank ticaret bankası trade barriers ticari engeller trade bill ticari senet trade cycle konjonktür dalgası trade deficit ticaret açığı trade directory ticaret rehberi trade discount toptancı indirimi trade fair ticaret fuarı trade gap ticari açık trade in üste para verip değiştirmek trade investment ticari yatırım trade mark marka, alameti farika, ticari marka trade name ad, marka, ticaret unvanı trade price toptan fiyat trade register ticaret sicili trade restrictions ticaret kısıtlamaları trade route ticaret yolu trade sale ticari ucuzluk trade school meslek okulu, sanat okulu trade secret meslek sırrı trade show ticari" }, { "text": "gösteri trade symbol ticari simge trade union sendika, işçi sendikası trade unionism sendikacılık trade unionist sendikacı trade value takas değeri trade wind alize rüzgârı trade ticaret, alışveriş, meslek, kesp, sanat, iş, iş, satış, (in/with ile) ticaret yapmak, almak, satmak, değiş tokuş etmek, değişmek trademark alameti farika, marka trader tüccar, tacir, tecimen tradesman esnaf, dükkâncı, satıcı trading account ticari hesap, ticaret hesabı trading area ticari alan trading capital ödenmemiş sermaye trading company ticaret şirketi trading credit ticaret kredisi trading profit ticari kazanç trading stamp pay kuponu trading alış veriş, değiş tokuş tradition gelenek traditional geleneksel traditionalist muhafazakâr traditionally geleneksel olarak traduce çamur atmak, leke sürmek, kara çalmak traffic accident trafik kazası traffic capacity trafik kapasitesi traffic congestion trafik tıkanması traffic density trafik yoğunluğu traffic flow trafik akışı traffic in ticareti yapmak, alıp satmak traffic island rofüj, emniyet adası traffic jam trafik sıkışıklığı traffic lane trafik şeridi traffic light trafik ışığı traffic lights trafik ışıkları traffic line şerit çizgisi traffic load trafik yükü traffic manager trafik memuru traffic noise trafik gürültüsü traffic offence trafik suçu traffic police yol sakçısı traffic roundabout dönel kavşak traffic rule trafik kuralı traffic sign trafik işaret levhası traffic signal trafik sinyali traffic signs trafik işaretleri traffic stream trafik akışı traffic volume trafik hacmi traffic trafik, seyrüsefer, katnav, ticaret, alım-satım trafficator sinyal trafficker kaçakçı tragacanth geven, kitre tragedian trajedi yazarı, trajedi oyuncusu tragedienne trajedi aktrisi tragedy trajedi, ağlatı, facia, felaket tragic trajik, üzücü, talihsiz, müthiş, korkunç tragicomedy trajikomedi trail one's coat belasını aramak, kaşınmak, kavga çıkarmak trail iz, koku, patika, keçiyolu, kuyruk, izini sürmek, izlemek, peşinden sürüklemek, sürüklenmek trailer coupling römork bağlantısı trailer römork, treyler, fragman, tanıtma filmi, karavan trailing axle arka dingil train ferry tren taşıyan vapur train oil balina yağı train on nişan almak, yükseltmek train station tren istasyonu train upon nişan almak, üstüne tutmak, çevirmek" }, { "text": "train tren, kafile, kervan, sürü, elbise kuyruğu, olaylar/düşünceler zinciri, yetiştirmek, eğitmek, yetişmek, eğitim görmek, (on/upon ile) -e nişan almak, -e yükseltmek, üstüne tutmak, çevirmek trained nurse diplomalı hastabakıcı trained eğitilmiş, alışkın trainee stajyer, öğrenci trainer antrenör, çalıştırıcı training camp antrenman düşergesi training center eğitim merkezi training plane eğitim uçağı training ship okul gemisi training terbiye, eğitim, antrenman, idman, çalışma trait özellik, karakter traitor hain, vatan haini trajectory yörünge tram silk ibrişim tram tramvay tramcar tramvay tramline tramvay hattı trammel kollu pergel, elipsograf trammer araba sürücüsü tramming araçla taşıma, elle araba itme tramontane yabancı kimse tramp serseri, avare, rap rap sesi, uzun yürüyüş, orospu, ağır adımlarla yürümek, yürüyüp geçmek, çiğnemek trample basmak, taptalamak, ezmek, çiğnemek trampoline tramplen tramway tramvay, dekovil rayı trance özünden geçme, esrime, trans tranche tranş, dilim trank yatıştırıcı madde tranquil sakin, sessiz, durgun tranquillity sessizlik, sük-n, asudelik, huzur, durgunluk tranquillize sakinleştirmek, yatıştırmak tranquillizer sakinleştirici, yatıştırıcı ilaç trans- (önek) öte, ötesinde, karşı tarafta transact (iş) görmek, bitirmek, yapmak transaction file işlem dosyası transaction record işlem kaydı transaction iş görme, yapma, iş, muamele, işlem transatlantic transatlantik, Antlantik Okyanusu'na ait, Atlantikaşırı transceiver alıcı verici ünalgı transcend geçmek, aşmak transcendency üstünlük transcendent üstün, ulu, yüce transcendental deneyüstü, insanüstü transcendentalism deneyüstücülük transcontinental kıtayı kateden, kıtaötesi transcribe kopya etmek, suretini çıkarmak, uyarlamak transcriber kopya edici, tıpkılayıcı transcript kopya, suret transcription transkripsiyon, çevriyazı transducer güç çevirici, çevirgeç transect kesit çıkarmak transection kesit transept çapraz sahın transfer bank havale yapılan banka transfer book senet defteri transfer by judgement kazai temlik transfer by law yasal temlik transfer case ara şanzıman, muavin şanzıman transfer command aktarma komutu transfer commission havale komisyonu transfer current geçiş akımı transfer deed devir belgesi transfer fee devir vergini, transfer vergini transfer gear transfer dişlisi transfer of foreign döviz transferi exchange transfer tax intikal vergisi transfer ticket aktarma bilet transfer nakletmek, taşımak, göçürmek, taşınmak," }, { "text": "transfer etmek, transfer olmak, nakliyat değişmek, aktarma yapmak, devretmek, transfer, devir, çıkartma, yapıştırma, baskı, aktarma bileti, nakil transferable devredilebilir, nakli mümkün transferee devir olunan, devralan, temlik olunan transference transfer, nakil, aktarma, nakletme, havale edilme transferor devreden kimse, nakleden kimse, temlik eden transferred charge call ödemeli alısün konuşması transferrer havale eden transferring bank devreden banka transfiguration şekil değişimi transfigure şeklini değiştirip yüceltmek transfinite sonluötesi transfix şaşkına çevirmek, afallatmak, sersemletmek, dondurmak transform biçimini değiştirmek, dönüştürmek transformation dönüşüm, dönüştürüm transformational dönüşümsel dilbilgisi grammar transformational dönüşümsel transformationalism dönüşümcülük transformationalist dönüşümcü, dönüşümcü transformer oil transformatör yağı transformer transformatör, trafo transfuse (kan) nakletmek transfusion kan nakli transgress (sınırı) aşmak, bozmak, çiğnemek, karşı gelmek transgression deniz ilerlemesi, ihlal, çiğneme, sınırı aşma transgressor çiğneyen, günahkâr transhumance yaylacılık transhumant yaylacı transience geçici hal transiency geçicilik transient current geçici akım transient error geçici hata transient state geçici hal transient geçici, kısa süreli, süreksiz transiently geçici olarak transistor ignition transistorlu ateşleme transistor radio transistorlu ünalgı transistor transistör, transistörlü ünalgı transistorize transistorla donatmak transistorized transistorlu transit lounge transit yolcu salonu transit time geçiş zamanı transit trade transit ticaret transit visa transit vize transit taşıma, aktarma, geçiş transition card geçiş kartı transition element transisyon elementi, geçiş öğesi transition metal geçiş metali transition period geçiş dönemi transition point geçiş çekidi transition geçiş transitional geçişle ilgili, geçişli transitive expression geçişli ifade transitive verb geçişli fiil, geçişli eylem transitive geçişli (eylem) transitivity geçişme, geçişkenlik transitoriness geçicilik transitory income arızi gelir transitory geçici, süreksiz, fani, kalımsız, ölümlü translatable tercüme edilebilir translate tercüme etmek, çevirmek translation bureau tercüme bürosu translation tercüme, çeviri translator tercüman, çevirmen transliterate karakter değiştirmek, karakter dönüştürmek transliteration harf çevirisi, transkripsiyon translocate yerini değiştirmek, kenar etmek translucence yarısaydamlık translucent yarısaydam translunar ayın ötesindeki transmarine denizaşırı transmigrant göçmen transmigrate göç etmek transmigration göç, hicret transmissible devredilebilir, aktarılabilir, bulaşıcı, yolukucu transmission belt transmisyon kayışı transmission box vites" }, { "text": "kutusu, dişli kutusu transmission brake transmisyon eğleci transmission chain tahrik zinciri transmission gear transmisyon dişlisi transmission level transmisyon düzeyi transmission speed gönderme hızı transmission system iletim jüyesi transmission gönderme, iletme, geçirme, taşıma, (ünalgı/sınalgı) yayın, transmisyon, vites transmit göndermek, yayınlamak, geçirmek, iletmek, (hastalık/vb.) geçirmek, bulaştırmak transmittance transmitans transmitter verici, iletici transmitting antenna verici anten transmitting microphone verici mikrofon transmitting station verici istasyon transmogrify şeklini değiştirmek transmutable değiştirilebilir transmutation değişme, değiştirilme transmute aslını/şeklini değiştirmek transnational uluslararası, çokuluslu transoceanic okyanusötesi transom window vasistas transom çapraz kiriş, lento transparency saydamlık, slayt transparent paper aydınger transparent saydam, açık, net, anlaşılır transpiration terleme transpire ortaya çıkmak, bilinmek, olmak, vuku bulmak transplant nakledilen şey, aktarılan şey, kılgan nakli, (bitki) başka bir yere dikmek/aktarmak, (kılgan/saç/vb.) nakletmek transplantation nakil, aktarma transplanter fide dikme makinesi transport documents nakliye vesaiki, taşıma belgeleri transport expenses nakliye masrafı transport nakil, taşıma, taşımacılık, kölük, araç, taşıt, taşımak, götürmek, nakletmek, sürgüne göndermek, sürmek transportable taşınır, portatif, taşınabilir transportation tax nakliyat vergisi transportation sürgüne gönderme, sürme, sürgün, nakil, gönderme, taşıma, taşımacılık transporter araba nakil aracı, nakliyeci transpose yerlerini/sırasını değiştirmek, perdesini değiştirmek transposer aktarıcı transposition yerini değiştirme, yer değişikliği transsexual cinsiyet değiştiren transubstantiate başka bir cisme dönüştürmek transudation sızma, sızıntı transude deriden sızmak, terlemek transversal çapraz, enine transverse section enine kesit transverse wave enine dalga, kesme dalgası transverse enine, köndelen, çaprazlama transvestite karşıt cinsin elbiselerini giyen, travesti trap door kapak biçiminde kapı trap window çatı penceresi trap tuzak, tele, kapan, ağız, iki tekerlekli at arabası, tuzağa düşürmek trapeze trapez trapezium yamuk trapezoid ikizkenar yamuk trapezoidal ikizkenar yamuk şeklinde trapped water tutulmuş su trapper tuzakçı, avcı trappings süslü koşum takımı trapse başıboş gezmek, yavaş yavaş dolaşmak trash değersiz şey, adi şey, çerçöp, süprüntü, ayaktakımı trashcan çöp tenekesi trashiness adilik, değersizlik trashy değersiz, beş para etmez, saçma trass tras trauma travma traumatic sarsıcı, şok edici, derinden etkileyici traumatology travmatoloji" }, { "text": "travail doğum sancıları, doğum ağrısı çekmek, zahmet çekmek travel agency seyahat acentası travel allowance yol masrafı, harcırah travel bureau seyahat acentası travel expenses yol masrafları, harcırah travel from hand to hand elden ele dolaşmak travel light az eşya ile yolculuk yapmak travel non-stop molasız seyahat etmek travel through molasız yolculuk yapmak travel seyahat etmek, yolculuk yapmak, yol almak, gitmek, tüymek, topuklamak, gazlamak, seyahat, yolculuk traveler bkz.traveller travellator yürüyen kaldırım travelled çok seyahat etmiş, çok gezmiş traveller seyyah, yolcu traveller's cheque seyahat çeki travelling crane seyyar vinç travelling expenses seyahat giderleri travelling load hareketli yük travelling salesperson seyyar satıcı travelling wave yürüyen dalga travelling seyahat, yolculuk travelogue gezi filmi traversable öne arkaya hareket edebilen traverse içinden/üzerinden geçmek travertin travertin travertine traverten travesty kötü/gülünç taklit, travesti, kardon trawl line çaparı trawl tarak ağı, trol, tarak ağıyla balık tutmak trawler tarak ağlı balıkçı gemisi tray tepsi, tabla treacherous hain, dönek, tehlikeli treacherousness hainlik treachery hainlik, ihanet, döneklik, sahtelik, vefasızlık treacle şeker pekmezi tread down ayak altında çiğnemek tread on sb's corns bamteline basmak tread on sb's toes gücendirmek, incitmek tread under foot ayak altında çiğnemek tread üzerinde yürümek, katetmek, basmak, taptalamak, çiğnemek, ezmek, ayak basışı/sesi, lastik tırtılı, merdiven basamağı treadle pedal, ayaklık treason vatan hainliği, ülkesine ihanet treasure house hazine dairesi treasure up aklında tutmak treasure hazine, define, gömü, çok değerli şey/varlık, çok kıymetli tutmak, büyük değer vermek treasurer haznedar, veznedar treasury bill hazine bonosu treasury board maliye bakanlığı treasury bond hazine bonosu treasury certificate kâğıt para treasury department maliye bakanlığı treasury note hazine bonosu treasury office hazine dairesi treasury stocks devlet tahvilleri treasury warrant maliye senedi treasury hazine, maliye dairesi treat of bahsetmek treat sb like dirt hiçe saymak, hor görmek, adam yerine koymamak treat something as a joke işi şakaya vurmak treat with tannin tanenlemek treat muamele etmek, davranmak, ele almak," }, { "text": "düşünmek, saymak, görmek, (to ile) ikram etmek, ısmarlamak, vermek, kimyasal işleme tabi tutmak, elden geçirmek, tedavi etmek, geçirmek, zevk, hoş şey, hoş sürpriz treatise bilimsel inceleme, tez treatment muamele, davranış, tedavi, sağaltım treaty powers antlaşmayı oluşturan güçler treaty antlaşma, muahede, saziş, mukavele treble control tizlik ayarı treble soprano, tiz, üç misli, üç kat, üç bölüm, üçlü, tiz, üç misli olmak, üç misline çıkarmak tree age ağaç yaşı tree breeding ağaç ıslahı tree class ağaç sınıfı tree classification ağaç sınıflandırması tree frog ağaç kurbağası tree limit ağaç sınırı tree line ağaç sınırı tree of life hayat ağacı tree pipit incirkuşu tree sparrow dağserçesi tree volume ağaç hacmi tree ağaç treeless ağaçsız treenail kavela, ağaç çivi trefoil arch yonca kemer, üç dilimli kemer trefoil yonca trehalose trehaloz trek uzun ve zor yolculuk yapmak, uzun ve zor yolculuk trellis bitki kafesi, sırık tremble titremek, ürpermek, titreme, ürperme, ürperti trembler titreşim aygıtı, çıngı zili trembling titreyen tremendous büyük, çok büyük, çok fazla, kocaman, harika, şahane, nefis, olağanüstü tremendously çok, son derece tremolite tremolit tremor titreme, sarsıntı tremulous titrek, titremeli, heyecanlı, gergin trench coat trençkot, yağmurluk trench on tecavüz etmek, göğmek trench warfare siper harbi trench hendek, çukur, siper trenchancy keskinlik trenchant keskin, sert, acı, etkili trencher hendek kazma makinesi, tahta tabak trencherman iştahı yerinde kimse trend in prices fiyatların eğilimi trend eğilim, akım, moda trendy çok moda, modaya uyan trepan cerrah testeresi, matkap trepidation telaş, kaygı trespass on suiistimal etmek, kötüye kullanmak trespass (başkasının arazisine) izinsiz girmek, başkasının arazisine izinsiz girme, araziye tecavüz trespasser mütecaviz tress saç lülesi, bukle tressed örgülü, bukleli trestle table taşınır masa trestle masa ayaklığı, sehpa trestlework iskele işi, sehpa triacid triasit triad üçlü, üçlü türküm, üçlü takım trial and error deneme-yanılma yöntemi trial balance geçici mizan, küçük mizan trial flight deneme uçuşu trial judge duruşma hâkimi trial lawyer duruşma" }, { "text": "avukatı trial marriage deneme evliliği trial period deneme süresi trial duruşma, yargılama, deneme, sınavı, başbelası, dert triangle of forces kuvvetler üçgeni triangle üçgen, üçköşe, üçbucak, triangel triangular müselles, üçbucak, üçgen, üç köşeli triangulate üçgenlere bölmek, nirengi yapmak triangulation nirengi, üçgenlere bölme Trias triyasik triaxial üçeksenli triazine triazin triazone triazon tribal kabileye ait tribasic üç bazlı tribe kabile, boy, oymak tribesman oymak üyesi triblet zımba tribology sürtünmebilim, triboloji triboluminescence sürtünmeli ışıldama, tribolüminesans tribulation sıkıntı, dert, sorun, keder tribunal mahkeme tribune kürsü, platform, tribün tributary kol, akarsu, geleğen tribute takdir, övgü, baç, haraç, vergi tricar üç tekerlekli araba trice an, lahza triceps üçbaşlı kas trichina trişin trichinosis trişinoz trichloroethylene trikloretilen trichotomy üç kısma bölünme trichromatic trikromatik, üçrenkli trichromatism trikromi trick film hileli film trick hüner, numara, el çabukluğu, marifet, ustalık, beceri, incelik, muziplik, şeytanlık, (iskambil) el, hile, düzen, dolap, oyun, dalavere, muziplik için yapılmış, muzip, muzır, zor, kazık, (into ile) aldatmak, kandırmak, keleğe getirmek, üçkâğıda getirmek trickery hilekârlık, dolap, dalavere, düzen, üçkâğıt trickiness aldatıcılık, hile, karmaşıklık, kurnazlık trickle damlamak, akmak, süzülmek trickster hileci, düzenbaz, üçkâğıtçı, dalavereci, kazıkçı tricky ustalık ve dikkat isteyen, nazik, ince, hassas, kurnaz, uyanık, üçkâğıtçı, düzenbaz triclinic triklinik, üç ayrı mihverli (kristal) tricolour üç renkli tricorn üç köşeli şapka tricot triko tricuspid triküspit, üçlü kapakçık tricycle üç tekerlekli bisiklet tricyclic üçhalkalı, trisiklik trident üç dişli çatal, üç çatallı zıpkın tried güvenilir, denenmiş triennial üç yılda bir olan trifle with hafife almak, önem vermemek trifle ıvır zıvır, değersiz şey, meyveli tatlı, bir tür jöle trifling önemsiz, değersiz, lağlağı trifoliate üç yapraklı trifolium yonca trifurcate üçlü çatal, üç yollu trigger man gangster trigger tetik, (off ile) başlatmak, neden olmak, yol açmak triggerfish çotira triglyph triglif trigonometric trigonometrik trigonometrical trigonometrik trigonometry trigonometri trihedral üçyüzlü, üç yanlı trihedron üçyüzlü trilateral üçlü, üç yanlı, üç yönlü trilinear üç çizgiden oluşan, üç hatlı trilingual üç" }, { "text": "dil konuşan triliteral üç harfli kelime trill ses titremesi, tril trilled titrek (ses için) trillion trilyon trilobate üç loplu, üç kısımlı trilogy triloji trim (off ile) kesip düzeltmek, budamak, kırkmak, (with ile) süslemek, kısmak, azaltmak, yenmek, (gemi/uçak) dengelemek, dengelenmek, düzenli, derli toplu, kesme, kırkma, intizam, düzen, form, kondisyon trimester üç aylık öğrenim süresi trimmer fletner ayarlayıcısı, süsleyen kimse, yağcı trimming machine kordon kılgası trimming süs, garnitür, kesilmiş parça trimorphism trimorfizm, üçbiçimlilik trine üç kat, üçlü, üç misli trinity üçlü (birlik) trinket incik boncuk, değersiz ziynet trinomial üçterimli trio üçlü, üç kişilik türküm, trio, üçlü triode triyot triose trioz trip out uyuşturucu almak, uçmak trip up hata yaptırmak, yanıltmak, çelme takmak trip çelme takmak, badalak vurmak, sendeletmek, tökezlemek, sendelemek, takılmak, hata yapmak, gezi, gezinti, kısa yolculuk, takılma, tökezleme, düşme, hata, yanılma, (dil) sürçme, uyuşturucu etkisi, uçuş, trip tripartite üç bölümlü, üç kısımlı tripe işkembe, zırva, saçmalık triplane üçkanatlı uçak triple alliance üçlü ittifak triple bond üçlü bağ triple jump üç adım atlama triple point üçlü çekit triple üç bölümlü, müselles, üç misli, üç kat fazla, üç katına çıkmak, üç katına çıkarmak triple-core cable üçlü kablo triple-expansion engine üç genişlemeli makina triplet üçüz triplex glass üç katlı kırılmaz cam triplex üç katlı, üç katlı ev triplicate üç benzer bölümden oluşan, üçlü tripod üç ayaklı sehpa, üç ayaklık Tripoli Trablusgarp tripper turist, kastanyola tripping çevik, kıvrak, hafif adımlarla yürüme trisaccharide trisakarit trisect üç eşit parçaya bölmek, üçe bölmek trisection üç eşit parçaya bölme, üçeşbölüm trismus çene kilitlenmesi trisyllabic üç heceli trite basmakalıp, beylik, cıvımış, suyu çıkmış triteness basmakalıplık, beylik olma, cıvımışlık tritium trityum tritone üç sesli müzik parçası triturate ezmek, öğütmek triumph zafer, utku, yengi triumphal arch zafer takı triumphal procession zafer alayı triumphal zaferle ilgili triumphant muzaffer, galip, sevinçli, gururlu triune birde üç olan trivalent üçdeğerli trivia ıvır zıvır trivial önemsiz, havadan" }, { "text": "sudan triviality önemsizlik, havadan sudan olma, bayağılık triweekly üç haftada bir olan troat geyik bağırması trocar trokar trochanter trokanter trochilus bir çeşit yağmur kuşu trochlea makara trochoid teker eğrisi, döner eklem troglodyte mağara adamı Trojan horse Truva atı Trojan Truva kentiyle ilgili, Truvalı troll suda oltayı çekerek balık tutmak trolley car tramvay arabası trolley jack seyyar kriko trolley man vatman, biletçi trolley wire troley teli trolley el arabası, yemek servis arabası trolleybus troleybüs trollop pasaklı kadın, fahişe, sürtük trombone trombon trombonist tromboncu trommel döner kalbur trompe ocak körüğü trona trona troop away gitmek troop küme, takım, sürü, türküm, ç.askerler, bölük, tabur, alay, izci türkümü trooper süvari eri, eyalet sakçısı troops askerler troopship asker gemisi troostite trustit trope mecaz, kinaye trophic besleyici, besinsel trophy yarışmacıya verilen ödül, ödül, ganimet, av tropic of Cancer Yengeç Dönencesi tropic of Capricorn Oğlak Dönencesi tropic dönence, ç.tropikal bölge, sıcak bölge tropical rain forest tropikal yağmur ormanı tropical tropikal, çok sıcak tropics tropikal kuşak, tropikal bölge, sıcak bölge tropine tropin tropism yönelim, doğrulum tropopause tropopoz troposphere troposfer trot tırıs, tırıs gitmek, tırısa kaldırmak, gitmek, kaçmak troth sadakat, vefa trotter domuz paçası trouble shooting arıza arama, arıza tespiti trouble üzmek, telaşlandırmak, sıkmak, rahatsız etmek, zahmet vermek, zahmet etmek, acı çektirmek, acı vermek, müşkül, zorluk, güçlük, zor durum, tehlike, dert, bela, zahmet, (sosyal/siyasal) düzensizlik, ızdırap, üzüntü, sıkıntı, sorun, kötü taraf, yanlış, rahatsızlık, hastalık troubled tedirgin, üzgün, meraklı, kederli, sıkıntılı troublemaker başbelası troubleshooter aksaklıkları gideren kimse, düzeltici troublesome zahmetli, güç, zor, sorun çıkaran, başbelası troublous zahmetli, güç, karışık trough yalak, tekne, iki dalga arasındaki çukur, alçak basınçlı hava sahası trounce sopa çekmek, dövmek, dayak atmak, yenmek troupe şarkıcı/dansçı/oyuncu türkümü trousered pantolonlu trousers pantolon, şalvar trousseau çeyiz, gelin eşyası trout alabalık trove define, hazine trowel mala, çepin, küçük bahçe çapası troy kuyumcu tartısı truancy okulu asma, dersi asma truant okul" }, { "text": "kaçağı, kaytarıcı truce ateşkes, ateşkes antlaşması truck crane kamyonlu vinç truck driver kamyon haydavcısı truck engine kamyon motoru truck farm bostan truck farming bostancılık truck frame kamyon şasisi truck garden bostan, sebze bahçesi truck gardener bostancı truck jack kamyon krikosu truck kamyon, yük vagonu truckage kamyonla taşıma, taşıma vergini trucker kamyon haydavcısı, sebze yetiştiricisi trucking industry kamyonculuk endüstrisi trucking kamyonculuk, kamyon taşımacılığı truckle (to ile) boyun eğmek truculence vahşilik, saldırganlık, kavgacılık, kabadayılık truculent vahşi, saldırgan, kavgacı trudge ağır adımlarla yürümek, güçlükle yürümek, uzun yorucu yürüyüş true cypress adi servi true sun gerçek güneş true to type beklendiği gibi hareket eden true to -e uygun, ile bağdaşan true doğru, çın, gerçek, halis, hakiki, gerçek, katışıksız, içten, samimi, gerçek, tam, eksiksiz, düzgün, sadık true-blue dürüst, namuslu, sadık, muhafazakâr, tutucu true-life gerçeğe dayalı trueborn doğuştan truehearted sadık, vefalı trueness doğruluk, gerçeklik, bağlılık, içtenlik truffle yer mantarı, domalan, hafif tatlı truism herkesçe bilinen gerçek, su götürmez gerçek trull orospu, fahişe truly tamamen, tam olarak, tam, gerçekten, içtenlikle trump card koz trump up uydurmak, icat etmek trump (iskambil) koz, koz çakmak, kozla almak trumpery değersiz, değersiz (şey) trumpet trompet, boru, borazan, fil sesi, bağırış, çığlık, böğürtü trumpeter trompetçi, borucu, haberci, tellal, borazancı truncate kısaltmak, kısa kesmek truncated kesik, yassı truncation ucunu kesme, budama truncheon cop trundle güçlükle ilerlemek, güçlükle sürmek trunk call şehirlerarası alısün konuşması trunk hose kısa ve bol pantolon trunk line ana hat trunk road anayol trunk stream ana ırmak, anaakarsu trunk ağaç gövdesi, kolsuz, bacaksız ve kafasız insan vücudu, fil hortumu, araba bagajı, büyük eşya kutusu, ç.erkek mayosu trunks erkek mayosu, erkek mayosu trunnion muylu, silindir yatağı truss bridge kafes köprü, makaslı köprü truss (up ile) sımsıkı bağlamak, kriş, makas, destek, kasık bağı trussed beam makaslı kiriş trust company tröst şirketi trust deed vekâlet senedi, yediemin sözleşmesi trust fund vakıf fonu trust" }, { "text": "in inanmak, güvenmek trust with emanet etmek trust güven, sorumluluk, bakım, koruma, mutemetlik, tröst, güvenmek, işanmak, inanmak, ümit etmek, ummak trustee in bankruptcy iflas idaresi trustee in composition konkordato komiseri trustee process yedieminlik işlemleri trustee mütevelli, emanetçi trusteeship yedieminlik, mutemetlik, vekillik trustful herkese güvenen, saf trustification tröstleşme trustiness güvenilir hal trustworthiness güvenilirlik trustworthy güvenilir trusty sadık, güvenilir truth function doğruluk fonksiyonu truth value doğruluk değeri truth gerçek, hakikat, doğruluk, gerçeklik, içtenlik, dürüstlük truthful doğru, kesin, doğrusözlü, dürüst truthfully doğru olarak, gerçekten truthfulness doğruluk, gerçeklik try for elde etmeye çalışmak try it on üstüne üstüne gitmek, sabrını taşırmak try on (giysi) prova etmek, giyip denemek, denemek try out denemek try sb's patience sabrını tüketmek try square ayarlı gönye try denemek, uğraşmak, çalışmak, yargılamak, kızdırmak, sıkmak, sinirlerini bozmak, deneme, kalkışma, girişim trying çetin, güç, üzücü, zahmetli trypanosome tripanozome trypsin tripsin trypsinogen tripsinojen tryptophan triptofan trysail yan yelken tryst buluşma, randevu tsar çar tsarina çariçe tsetse fly çeçe sineği tsetse çeçe, çeçe sineği tsunami deprem dalgası, deniz depremi dalgası tub tekne, leğen, küvet, yuvarlak (plastik) kap tuba tuba tubby tıknaz, bıdık tube clamp boru kelepçesi tube mill borulu değirmen tube tüp, boru, metro, yeraltı treni tubed tyre şambriyelli lastik tubeless tyre şambriyelsiz lastik tubeless iç lastiksiz tuber yumru tubercle tüberkül, yumrucuk, şiş, kabarcık tubercular tüberkülozla ilgili, yumrulu, veremli tuberculin tüberkülin, verem mikrobu tuberculosis tüberküloz, verem tuberculous tüberkülozlu tuberose sümbülteber tuberous yumrulu, urlarla kaplı tuberous-rooted yumru köklü tubing tüp/boru şeklinde şey, tüp, boru tubular axle boru dingil tubular prop boru direk tubular tüp/boru şeklinde, borulu tubule küçük tüp tuck away ortadan kaldırmak, emin/gizli bir yere koymak tuck in iştahla yemek, yumulmak tuck (içine) sokmak, tıkmak, katlamak, pli, kırma, pasta/şeker/vb tucker plise makinesi, yormak tuckshop pastane, kannadı mağazası Tuesday salı, seşembe tufa süngertaşı, tüf tuff süngertaşı tuft küme, öbek, top, püskül tufted püsküllü, sorguçlu tufting" }, { "text": "machine tafting kılgası tufting tafting tug at sb's heartstrings birinin yüreğine inmek tug şiddetle çekmek, asılmak, kuvvetli çekiş, römorkör tug-of-war halat çekme oyunu, mücadele, rekabet, çekişme tugboat römorkör tuition öğretim, okul harcı/taksiti tuitional öğretimle ilgili tulip lale tulle tül tumble about yuvarlanmak tumble down düşmek, düşürmek tumble drier çamaşır kurutma makinesi tumble düşmek, yuvarlanmak, çakmak, uyanmak, jetonu düşmek, çakozlamak, düşme, karışıklık, kargaşa tumble-home içe voltalı tumbledown yıkık dökük, harap tumbler drier çamaşır kurutma makinesi tumbler su bardağı, sapsız bardak tumbling barrel perdah dolabı tumefacient şişlik meydana getiren, şişen tumefaction şişlik, kabartı, şiş, şişme, şişirme tumefy kabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek tumescent şişen, kabaran tumid şişkin, şişmiş, kabarık tummy ache mide ağrısı tummy karın, mide tumor (Aİ) bkz.tumour tumour tümör, ur tumult kargaşa, gürültü, patırtı, heyecan tumultuary gürültülü, patırtılı, telaşlı tumultuous karışık, gürültülü, düzensiz, telaşlı tumulus höyük tun up trumps elini uzatmak (yardımcı olmak) tuna tonbalığı, orkinos tundra climate tundra iklimi tundra tundura, soğuk ağaçsız ova tune in açmak tune up ayar etmek, ayarlamak, düzen vermek tune nağme, hava, mahnı, ezgi, akort, uyum, akort etmek, (makineyi) ayarlamak, köklemek, düzen vermek tuned ayarlı, akortlu tuneful ahenkli, kulağa hoş gelen, dinlemesi zevkli tuneless ahenksiz, zevksiz tuner tuner, alıcı cihaz, ünalgı, akortçu tungstate tungstat tungsten lamp tungsten lambası tungsten tungsten, volfram tungstic tungstenli tunic tünik, asker/sakçı ceketi tunica gömlek, kılıf tunicate zarlı tunicle zar tuning fork diyapazon tuning akort, düzenleme, uydurma, bir istasyonu bulma tunnel effect tünel olayı tunnel furnace tünel fırın tunnel vault beşik tonoz tunnel tünel, tünel açmak tunny bkz.tuna tup koç, şahmerdan, (koç) çiftleşmek, tos vurmak tuppence iki peni turban sarık, türban turbaned sarıklı turbid bulanık, çamurlu, karışık, düzensiz turbidimeter türbidimetre, bulanıklıkölçer turbidimetry türbidimetri, bulanıklıkölçüm turbidity türbidite, bulanıklık turbinal türbinal turbine türbin turbo turbo turbocharger turbo kompresör, turbo turbogenerator türboalternatör turbojet engine türbojet motoru turbojet türbojet turboprop türboprop turbot kalkan balığı turbulence" }, { "text": "tenek akımı, çalkantılı hava, sertlik, haşinlik, karışıklık, düzensizlik, kargaşa turbulent vahşi, sert, haşin, düzensiz, karışık, fırtınalı, kontrolsüz turd bok, kaka, rezil, alçak tureen büyük çorba kasesi turf account yarışta bahis defterini tutan kimse turf out sepetlemek, kovmak, atmak turf çimenlik, çimen, çim, at yarışı, çimle kaplamak, çimlendirmek turgescence şiş, şişkinlik, şişlik turgescent şişkin turgid (dil/vb.) tumturaklı, abartmalı, şişirilmiş turgidity şişkinlik, mübalağa turgidness şişkinlik, mübalağa Turk Türk Turkestan Türkistan turkey buzzard hindi akbabası turkey cock baba hindi Turkey red Türk kırmızısı turkey hindi, Türkiye Turkish Airlines Türk Hava Yolları Turkish Aviation League Türk Hava Kurumu Turkish bath hamam Turkish coffee Türk kahvesi Turkish delight lokum Turkish oak palamut meşesi Turkish towel havlu Turkish Türk, Türkçe Turkism Türkçülük turmeric paper zerdeçal kâğıdı turmeric zerdeçal, hintsafranı turmoil kargaşa, karışıklık, telaş turn a blind eye to -e göz yummak, görmezlikten gelmek turn a blind eye göz yummak, görmezlikten gelmek turn a deaf ear to kulak asmamak, işitmezlikten gelmek turn against karşı çıkmak, düşman olmak turn an honest penny namusuyla para kazanmak turn aside bir yana dönmek, vazgeçirmek, döndürmek turn away geri çevirmek, sırt çevirmek, reddetmek, kovmak turn back geri dönmek, geri döndürmek, kaytarmak turn bench torna tezgâhı turn crimson red with utançtan kıpkırmızı olmak shame turn down devrik (yaka), sesini kısmak, gücünü azaltmak, reddetmek turn green with envy kıskançlıktan çatlamak turn in one's grave mezarında sümükleri sızlamak turn in yatmak, (sakçıya) vermek, teslim etmek turn indicator dönüş göstergesi turn into değişmek, kesilmek, dönmek turn off kapatmak, kesmek, sapmak, yol vermek turn on one's heels dönüp gitmek turn on the light ışığı açmak turn on the waterworks gözyaşı dökmek turn on açmak, aniden saldırmak, heyecanlandırmak turn one's back on sırtını çevirmek turn one's stomach midesini bulandırmak turn one's toes up nalları dikmek turn out söndürmek, kapatmak, kesmek, kovmak, göndermek turn over a new leaf yeni" }, { "text": "bir yaşama başlamak turn over to denetimini bırakmak/vermek turn over üzerinde düşünmek, ele almak, çevirmek, devirmek turn round çevirmek, dönmek, fikrini değiştirmek turn sb adrift yüzüstü bırakmak turn sb over to teslim etmek turn sb's head birinin başını döndürmek turn sb's stomach birinin midesini bulandırmak turn sth over to vermek, bırakmak turn tail yüz geri edip kaçmak turn the corner köşeyi dönmek, tehlikeyi geçiştirmek turn the knife yarayı deşmek turn the scales ağır basmak turn the tables on sb yağdayı birinin aleyhine çevirmek turn to yardım istemek, başvurmak, işe koyulmak turn traitor hain olmak turn turtle alabora olmak, altüst olmak, ters dönmek turn up one's nose at burun kıvırmak turn up trumps yardımcı olmak, yardımda bulunmak turn up bul(un)mak, çıkıp gelmek, gelmek, sesini açmak turn yellow tavşan yürekli olmak turn çevirmek, döndürmek, çevrilmek, dönmek, dönmek, sapmak, dönmek, saptırmak, döndürmek, yöneltmek, doğrultmak, üstüne tutmak, kıvırmak, katlamak, dönüşmek, dönüştürmek, ekşitmek, varmak, ulaşmak, dönme, döndürme, dönüş, sapma, yönelme, değişim, değişiklik, devir, bir şeyi yapma sırası, sıra, hastalık nöbeti, nöbet, şok, sürpriz, heyecan, dönemeç, yetenek, eğilim turnable döner, çevrilebilir turnabout dönge, sapma, dönme, döneklik turnbuckle germe donanımı, liftin uskuru turncoat (partiden/vb.) dönen, dönek turncock musluk, vana turned torna edilmiş, torna ile işlenmiş turner tornacı turnery tornacılık, torna işi turning chisel torna kalemi turning lathe torna tezgâhı turning point dönüm çekidi turning tool torna kalemi, torna takımı turning dönemeç, dönge turnip şalgam turnkey gardiyan turnout toplantı mevcudu, iştirakçi sayısı, toplantıya katılanların sayısı, ürün, üretim miktarı, giyim zevki/biçimi, giyiniş tarzı, geniş sapak, park yeri turnover tax muamele vergisi turnover iş miktarı, yapılan iş, görülen iş, toplam satış, ciro, yeni alınan işçi sayısı, sermaye devri, meyveli turta turnpike (pullu) özel sürat yolu turnspit kebapçı turnstile antenna turnike anten turnstile turnike, dönerkapı turntable pikap, pikap platformu turnup katlı, katlı kısım, şans turpentine tree katran ağacı turpentine neftyağı turpitude" }, { "text": "adilik, alçaklık, ahlaksızlık turps terebentin, teremerti turquoise turkuaz turret lathe torna tezgâhı turret küçük kule, taret turreted kule biçimindeki, kuleli turtle dove kumru, üveyik turtle su kaplumbağası turtleback balık sırtı güverte turtledove yusufçuk turtleneck balıkçı yaka tush Sus!, Vaz geç! tusk tenon şaşırtmalı geçme tusk fil/yaban domuzu dişi tusker fil tussle (with ile) kapışmak, döğüşmek, kapışma, döğüşme, kavga tussore tusor tut hay aksi!, tüh! tutelage vesayet tutelary vasi olan, himaye eden tutor maslahatçı, özel öğretmen, (birdemde) muallim, öğretmen, kayyum, hami, hususi ders demek, öğretmek, rehberlik etmek, öğüt nasihat vermek tutorial (birdemde) küçük sınıfa verilen ders tutorship özel öğretmenlik, vesayet, vasilik tutu balerinlerin giydiği kat kat eteklik tux smokin tuxedo smokin twaddle saçmalık, zırva twang genizden konuşma, tıngırtı twat yarak, sik, dalyarak, dangalak tweak (kulak/burun/vb.) burkuvermek, bükmek tweed tüvit, iskoç kumaşı tweendeck güverte arası tweet cik, cikleme, cıvıltı, ciklemek, cıvıldamak tweeter tivitır, yüksek tezlikli (tiz) hoparlör tweezers cımbız, makkaş twelfth on ikinci twelve on iki twelvemonth yıl twentieth yirminci twenty yirmi twerk şeveke twerker şevekeci twerp herif, nahoş kimse twice iki kere, iki katı twice-told eskimiş twiddle one's thumbs zaman öldürmek twiddle (parmaklarını) oynatmak twig ince dal twilight airglow tan aydınlığı twilight alaca karanlık twill kabarık dokunmuş kumaş, tuval twin axis ikiz eksen twin cable ikili kablo twin crystal ikiz kristal twin engine çift motor twin feeder ikili besleyici twin pump ikiz pompa twin tail iki kuyruklu twin ikiz, ikili, çifte, çift twin-engined çift motorlu twinborn ikiz olarak doğmuş twine kınnap, kendir, kalın sicim, döndürmek, çevirmek, bükmek, kıvırmak twing ince dal, sürgün, anlamak twinge sancı twinkle parıldamak, parıltı twinkling an, çok kısa zaman twinning ikiz kristal oluşumu Twins ikizler burcu twirl hızla dönmek, hızla döndürmek, çevirmek twist around one's little parmağında oynatmak finger twist off büküp koparmak twist sb's arm ağzından girip burnundan çıkmak, mecbur etmek twist the knife yarayı deşmek" }, { "text": "twist bükmek, kıvırmak, çevirmek, döndürmek, şeklini değiştirmek, bükmek, bükülmek, kıvırtmak, burkmak, anlamını saptırmak, çevirmek, bükme, bükülme, kıvırma, çevirme, döndürme, anlamını saptırma, dönemeç, beklenmedik değişiklik, cilve, tvist, meyil, eğilim twisted bükülmüş, burkulmuş, şaşkın twister üçkâğıtçı, düzenbaz, dolandırıcı twisting burma, burulma, torsiyon twit aptal, salak, budala twitch aniden kıpırdatmak, aniden kıpırdamak, seğirmek, aniden çekmek, asılmak, seğirme, kıpırtı, ani çekiş twitter cıvıldamak, şakımak, hızlı/heyecanlı bir şekilde konuşmak two cylinder iki silindirli two pin ikikutuplu two iki two-chamber system çift meclis jüyesi two-colour printing çift renkli basım two-coloured ikirenkli two-cycle iki zamanlı two-dimensional ikiboyutlu two-edged iki ağızlı, iki anlamlı two-faced ikiyüzlü, sahtekâr two-fold iki kat, iki misli two-handed iki elli two-headed çifte başlı two-legged iki ayaklı two-piece iki parçalı, ikili two-ply iki katlı (ip) two-point iki çekitli two-seater iki kişilik uçak two-sided ikiyanlı two-stage iki kademeli, iki aşamalı two-step iki kademeli, iki hatveli two-storey iki katlı two-stroke iki zamanlı two-timer hatunbaz two-way cock çift yollu musluk two-way communication çift yönlü iletişim two-way çift yönlü, gidiş-geliş, iki yollu, iki yönlü two-wheeled çift tekerlekli two-wire iki telli twofaced ikiyüzlü twosome ikili, iki şey/kişi tycoon kodaman, büyük işadamı tying bağlama, akit tyke sokak köpeği, kaba herif, yaramaz çocuk tympanitis timpan zarı iltihabı tympanum baskı plağı, kulak davulu, kulak zarı type bar satır çubuğu, harf kolu type metal harf metali type through doğrudan yazmak type tip, çeşit, tür, matbaa harfi, hurufat, örnek, daktilo ile yazmak, daktilo kullanmak typecast hep aynı tür rol vermek typeface basılan harf ölçüsü/stili typescript daktilo metni, daktilo yazısı typesetter mürettip typesetting machine dizgi kılgası typesetting dizgi, dizgicilik typewrite daktiloyla yazmak typewriter ribbon daktilo şeridi typewriter daktilo, yazı makinesi typhoid bacillus tifo mikrobu typhoid fever tifo typhoid tifo typhoon tayfun typhus tifüs typical tipik typify -in tipik bir örneği olmak typist daktilo kullanan kimse, daktilo typographer basımcı, matbaacı, dizmen typographic baskı/basımcılık ile ilgili typographical error" }, { "text": "baskı hatası typographical tipografik typography tipografya, basımcılık, matbaacılık typological tipoloji ile ilgili typology tiplendirme, tipoloji tyramine tiramin tyrannic zalim, tiran tyrannize zalimce yönetmek, zorbalık etmek tyranny zorbalık, zulüm, zorba hükümet tyrant zorba, zorba hükümdar, tiran tyre casing lastik kılıfı tyre chain patinaj zinciri tyre iron lastik levyesi tyre pressure lastik hava basıncı tyre pump lastik pompası tyre dış lastik tyrian purple koyu mor boya tyro acemi, deneyimsiz tyrosinase tirozinaz tyrosine tirozin tzar çar Tzigane Macar €ingenesi U tube U borusu U-turn U dönüşü ubiquitous her yerde olan ubiquity her yerde hazır olma udder hayvan memesi udometer udometre, yağmurölçer ugh (iğrenme belirtir) öö, böö uglify çirkinleştirmek, güzelliğini bozmak ugliness çirkinlik, iğrençlik ugly çirkin, aybacar, pis, kötü, yaman, tatsız, iğrenç, ters, aksi Uigur Uygur, Uygurca Ukraine Ukrayna Ukrainian Ukraynalı ukulele kitara ulcer ülser ulcerate ülser olmak, ülser yapmak ulcerated ülserli ulceration ülserleşme ulcerous ülserli, çıban gibi ullage fire ulna dirsek sümüğü ulster uzun ve bol palto ulterior gizli, saklı ultimate analysis elemanter analiz, öğesel çözümleme ultimate son, en son, mükemmel, en büyük, en iyi ultimately en sonunda, sonuçta ultimatum ültimatom ultimo geçen ayda ultra aşırı görüşlü, radikal, aşırı, haddinden fazla ultra- (önek) fazla, aşırı ultracentrifuge ültrasantrifüj ultraconservative aşırı derecede muhafazakâr ultrafilter ültrafiltre ultrafiltration ültrafiltrasyon, incesüzme ultrahigh frequency çok yüksek frekans ultrahigh çok yüksek ultraist müfrit ultramarine çok açık parlak mavi, deniz mavisi ultramicroscope ültramikroskop ultramodern ültramodern, çok modern, çağüstü ultramontane dağların ötesinde ultramundane dünyanın ötesinde ultranational aşırı milliyetçi ultrashort wave ültra kısa dalga ultrashort ültra kısa ultrasonic communication ültrasonik iletişim ultrasonic detector ültrasonik detektör, sesüstü detektör ultrasonic drill ültrasonik matkap ultrasonic soldering ültrasonik lehimleme ultrasonic wave ültrasonik dalga ultrasonic (ses dalgaları) ultrasonik, insan kulağının duyamayacağı derecede ultrasonics ültrasonik, sesüstü bilgisi ultrasound ültrason ultraviolet filter ültraviyole filtresi, morötesi süzgeci ultraviolet lamp ültraviyole lambası ultraviolet light ültraviyole ışık ultraviolet radiation ültraviyole radyasyon, morötesi ışınım" }, { "text": "ultraviolet rays morötesi ışınlar, ültraviyole ışınlar ultraviolet morötesi spektrofotometri spectrophotometry ultraviolet ultraviyole, morötesi ultravires yetki dışında ululate ulumak ululation uluma umbel umbel, şemsiye umbellate şemsiye biçiminde umbellifer şemsiye biçiminde bitki umbelliferous şemsiye biçiminde umber ombra umbilical cord göbek bağı umbilical göbek ile ilgili umbilicate göbek şeklinde umbilicus göbek, tohum göbeği umbiliform göbek şeklinde umbo kabartma umbra gölge, gölgeli alan umbrage gücenme, içerleme, küskünlük umbrageous gölgelik, gölgeli, alıngan, kuşkulu, şüpheli umbrella antenna şemsiye anten umbrella stand şemsiyelik umbrella şemsiye, himaye, koruyucu güç umbriferous gölge yapan umlaut üzeri çift çekitli harf umpire hakem, hakemlik etmek, hakemlik yapmak umpteen birçok, pek çok sayıda, çok un- (önek) olmayan, değil, -siz, -sız, -sız, gayri unabashed utanmaz, yüzsüz unabated dinmek bilmeyen, kesilmeyen, azalmayan unabating sürekli, aralıksız unabbreviated kısaltılmamış unable yapamaz, elinden gelmez, gücü yetmez unabridged (yazı) kısaltılmamış, tam, eksiksiz unaccented vurgusuz, orijinal, aslı gibi unacceptable kabul olunamaz, ele alınmaz unaccompanied yalnız, eşlik edilmeyen, (şarkı) müziksiz unaccountable şaşırtıcı, garip, açıklanamaz, anlaşılmaz unaccustomed garip, tuhaf, (to ile) alışmamış, yadırgayan unachievable yapılmamış, başarılmamış unacknowledged kabul edilmemiş, cevap verilmemiş unadulterated katışıksız, saf, tam, katışıksız unadvised mantıksız, düşüncesizce, aceleyle yapılan unaffected etkilenmemiş, yapmacıksız, doğal unaided yardımsız, tek başına unalloyed saf, karışık olmayan unalterable değiştirilemez, değişemez, kesin unambiguous tam, kesin, belirli unanimity oybirliği, ittifak, söz birliği unanimous hemfikir, aynı fikirde, ortak unanimously oy birliğiyle unanswerable cevaplandırılamaz, cevap verilemez unappealable temyiz edilemez unapproachable (insan) uzak, ulaşılması güç, yaklaşılmaz, soğuk unappropriated kullanılmamış, tahsis edilmemiş unapproved onaylanmamış, tasdik edilmemiş unapt uygun olmayan, beklenmeyen unarm silahları kaldırmak unarmed silahsız unary birli unasked sorulmamış, davetsiz, sorulmadan unassailable doğruluğundan şüphe edilmez, itiraz edilemez unassuming alçakgönüllü, gösterişsiz, sessiz unattached bağlı/birleşik olmayan, kopuk, serbest, evli/nişanlı olmayan unattainable erişilmez, ele geçirilmez unattended yalnız, kimsesiz, başıboş unattractive cazibeli olmayan, güzel olmayan unaudible işitilmez, duyulmaz unauthorized person yetkili olmayan kişi unauthorized yetkisiz unavailable bulunmayan, mevcut olmayan unavailing nafile, faydasız, semeresiz unavoidable kaçınılmaz unaware" }, { "text": "habersiz, farkında olmayan unawares farkında olmadan, gafleten, bilmeyerek, habersiz unbacked desteklenmemiş, arkasız, alıştırılmamış unbaked pişmemiş, çiğ, ham unbalance dengesini bozmak unbalanced dengesiz, kaçık, üşütük unbar sürgüyü açmak, kilidi açmak unbearable dayanılmaz, çekilmez unbeaten dövülmemiş, yenilmemiş, ayak basılmamış unbecoming yakışıksız, yakışmaz, uymaz unbefriended dostsuz, kimsesiz unbelief inançsızlık unbelievable inanılmaz, şaşırtıcı unbeliever kâfir, dinsiz unbelt kuşağını çıkarmak unbend teklifsizleşmek, ciddiyeti bırakmak, açılmak, rahat hareket etmek unbending kararlı, azimli, kararından dönmez unbiased yansız, tarafsız unbidden davetsiz unbind bağını çözmek, salıvermek unbleached ağartılmamış unblemished lekesiz unblessed takdis edilmemiş unblushing yüzsüz, utanmaz, arsız unbolt cıvatasını sökmek, sürgüyü açmak unborn henüz doğmamış unbosom ifşa etmek, derdini dökmek unbound ciltlenmemiş unbounded sınırsız unbowed eğilmemiş, baş eğmemiş unbreakable kırılmaz unbridled kontrolsüz, dizginsiz, önüne geçilemeyen unbroken kırılmamış, aralıksız, devamlı, bitev unbuckle tokasını çözmek unbuild yıkmak unbuilt inşa edilmemiş unburden derdini açmak, içini boşaltmak, ferahlamak unburnt brick fırınlanmamış tuğla unburnt yanmamış, havada kurutulmuş, ham unbutton düğmelerini çözmek uncalled çağırılmamış, davetsiz, talep edilmemiş uncalled-for yanlış, yersiz, haksız, hak edilmemiş, gereksiz uncanny anlaşılmaz, esrarengiz, acayip, gizemli uncap şapkasını çıkarmak, kapağını açmak uncared-for ihmal edilmiş, özen gösterilmemiş, bakımsız unceasing aralıksız, sonsuz, durmayan unceremonious samimi, teklifsiz, resmiyetten uzak, inceliksiz, kaba, damdan düşme, apar topar uncertain kuşkulu, şüpheli, kararsız, karar veremeyen, kararlaştırılmamış, kesin olmayan, değişebilir, kararsız uncertainty kuşku, kararsızlık, belirsizlik uncertified onaylanmamış, doğrulanmamış unchain bağlarını çözmek, salıvermek unchangeable değişmez unchanged değişmemiş uncharged doldurulmamış, yüksüz, şarj edilmemiş, dolmamış uncharitable hoşgörüsüz, acımasız, sert uncharted bilinmeyen, balta girmemiş unchecked serbest bırakılmış, kontrolünden çıkmış, başıboş uncinal çengelli, çengel şeklinde uncinate çengelli, çengel şeklinde uncircumcised sünnetsiz uncivil nezaketsiz, kaba uncivilized uygarlaşmamış, medenileşmemiş, barbar unclad elbisesiz, çıplak unclaimed sahibi çıkmamış unclassified sınıflandırmaya girmeyen uncle amca, emmi, enişte, dayı unclean kirli uncloak meydana çıkarmak unclose açmak, açılmak unclothe elbiselerini çıkarmak unclothed çıplak unco son derece, olağanüstü, acayip, yabancı uncoil sarımı çözmek, sargıyı çözmek, kangalını açmak uncoiler bobin açma aygıtı uncollected biriktirilmemiş, tahsil" }, { "text": "edilmemiş uncoloured renksiz, basit, sıradan uncombined birleşmemiş uncomfortable rahatsız, rahat olmayan, konforsuz, rahatsız edici uncommitted (to ile) bağımsız, bağlı olmayan, söz vermemiş uncommon nadir, seyrek, yaygın olmayan, acayip, olağandışı uncommonly çok, olağandışı uncommunicative ketum, az konuşur, karadinmez, ünsiyetsiz uncomplaining şikayet etmeyen, sabırlı uncompleted tamamlanmamış, sonuçlanmamış uncompromising uzlaşmaz, kararından dönmez unconcern kayıtsızlık, ilgisizlik unconcerned kayıtsız, ilgisiz, aldırmaz, kaygısız unconditional surrender kayıtsız şartsız teslim olma unconditional kayıtsız şartsız, mutlak unconditionally kayıtsız şartsız olarak unconditioned koşulsuz, doğuştan unconfirmed doğrulanmamış, teyit edilmemiş unconformity uyumsuzluk unconquerable fethedilemez, zapt olunamaz unconscionable vicdansız, insafsız, makul olmayan unconscious baygın, kendinde değil, bilmeden, kasıtsız, bilinçaltı unconstitutional anayasaya aykırı unconstrained serbest, açık, teklifsiz uncontrollable önlenemez, zapt edilemez uncontrolled idaresiz, kontrolsüz, başıboş unconventional göreneklere uymayan unconverted değiştirilmemiş, konvertibl olmamış uncork (şişenin) tıpasını açmak uncountable nouns sayılamayan isimler uncountable sayılamayan uncouple çözmek, ayırmak uncouth kaba saba, görgüsüz, yontulmamış uncover örtüsünü ya da kapağını açmak, ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak uncovered acceptance karşılıksız kabul uncovered karşılıksız, kuvertürsüz uncritical (of ile) eleştirmeyen, olduğu gibi kabul eden uncrossed check çizgisiz çek, açık çek uncrossed çizgisiz, açık uncrown taçtan mahrum etmek, tahttan indirmek uncrowned taç giymemiş unction yağlama, yatıştırıcı (ilaç) unctuous clay yağlı kil unctuous yapmacık nezaket gösteren, yapmacıklı uncultivated işlenmemiş, işlenmemiş toprak, kültürsüz kişi uncut (film/kitap/vb.) kısaltılmamış, kesilmemiş, (değerli taş) yontulmamış, işlenmemiş undamaged zarar görmemiş, sağlam undamped wave sönümsüz dalga undamped sönümsüz undated tarihsiz undaunted yiğit, gözüpek, korkusuz, yılmaz undeceive gözünü açmak, uyarmak, bilgi vermek undeceived aldanmamış, aldatılmamış undecided askıda, kararlaştırılmamış, kararsız, karar vermemiş undecked güvertesiz undeclared beyan edilmemiş, açığa vurulmamış undefended korunmamış, avukatsız undefined tanımlanmamış, tanımsız undemonstrative çekinken, hislerini saklayan, temkinli undeniable inkâr edilemez, yadsınamaz, kesin under a ban yasaklanmış under a cloud şüphe altında under age sabi, reşit olmamış, yaşı tutmayan under arms silah altında, silahlanmış under control kontrollü, disiplinli, düzenli under cover of -e sığınmış under false pretences sahte tavırla under no circumstances" }, { "text": "asla, hiçbir şekilde under oath gerçeği söyleyeceğine yeminli under observation bakımda, gözlem altında under one's breath kısık sesle, fısıltıyla under one's hat gizli under one's very eyes -in gözü önünde under par süngüsü düşük under police supervision sakçı nezaretinde under pressure baskı altında under protest gönülsüzce, isteksizce under repair onarımda under sb's nose burnunun dibinde under sb's thumb elinde, etkisi altında under sb's very nose burnunun dibinde, gözünün önünde under surveillance gözaltında under the care of bakımı altında, himayesinde under the chairmanship of başkanlığında under the counter el altından under the pretext of bahanesiyle under the same roof aynı çatı altında under the wire zar zor, son dakikada under weight zayıf, normal kilonun altında under altında, altına, altında, altına, altından, -den az, -den aşağı, -in altında, -in yönetiminde underage belirli yaşa gelmemiş, olgunlaşmamış underarm case kavlık underarm be, elle yapılan, omuzdan yukarısı hareketsiz olarak, koltukaltı underbelly karnın alt kısmı underbred görgüsüz, kaba, terbiyesiz underbrush alt flora, çalı örtüsü undercarriage (uçak) iniş takımı, tekerlekler undercharge değerinden az para istemek underclothes iç çamaşırı undercoat astar boya undercool aşırı soğutmak undercover gizli undercurrent dip akıntısı, gizli eğilim undercut başkalarından daha ucuza satmak underdeveloped countries az gelişmiş ülkeler underdeveloped country azgelişmiş ülke underdeveloped nation azgelişmiş ülke underdeveloped az gelişmiş underdevelopment sudevelopman, düşük açındırma underdog ezilen kişi, mazlum, (yarışma/vb.'de) kaybetmesi beklenen taraf underdone az pişmiş, tam pişmemiş underdrain alt dren underemployed istediği işi bulamayan underestimate az/düşük olarak tahmin etmek, not underexpose fotoğrafı karanlık çıkarmak underexposure suekspozisyon, düşük ışıklama underfed gıdasız underfeeding yetersiz beslenme, eksik beslenme underflow aşağı taşma underfoot ayak altında, yerde underfootage yetersiz uzunluk underframe şasi, alt takım undergarment iç çamaşırı undergird alttan desteklemek, kuvvetlendirmek underglaze alt sırlama undergo -e uğramak, çekmek, geçirmek undergrad birdemli undergraduate birdem öğrencisi underground cable yeraltı kablosu underground car park yeraltı otoparkı underground mining yeraltı madenciliği underground parking yeraltı" }, { "text": "otoparkı underground survey yeraltı ölçümü underground tank sarnıç underground water yeraltı suyu, taban suyu underground yeraltı, gizli, yeraltı treni, metro undergrowth ormanaltı bitkileri underhand gizli, el altından, hileli underhanded gerekli sayıda işçisi olmayan, el altından underlay altına koymak underlie -in altında yatmak, temelinde olmak, temelini oluşturmak underline altını çizmek, vurgulamak, belirtmek underling ast, önemsiz memur underlying önde gelen, öncelikli undermanager yardımcı müdür undermanned personeli yetersiz, az çalışanı olan undermentioned aşağıda sözügeçen undermine baltalamak, yıkmak, el altından çökertmeye çalışmak, temelini çürütmek undermining afuyman, altını oyma undermost en alttaki underneath altına, altından, altında, bir şeyin alt bölümü, bir şeyin altı, alt undernourish kötü beslemek, yeterli beslememek undernourishment yetersiz beslenme underpants külot, don underpass yeraltı geçidi underpay az vergin vermek underpin alttan desteklemek underprivileged temel sosyal haklardan yoksun underproduction düşük üretim, az imalat, az üretim underrate hafife almak, küçümsemek, gereğinden az değer vermek underscore altını çizmek undersea mining denizaltı madenciliği undersea denizaltı undersecretary müsteşar undersell ucuza satmak underset dip akıntısı undershirt atlet, fanila undershoot hedefe isabet ettirememek underside alt kısım, alt bölüm, alt, taban undersigned aşağıda imzası bulunan undersize bkz.undersized undersized çok küçük, normalden daha küçük, gödekboy, gelişmemiş underskirt jüpon, iç eteklik underslung dingil altında asılı understaffed personeli yetersiz understand anlamak, başa düşmek, düşünmek, işitmek, öğrenmek, haberi olmak understanding anlayışlı, anlayış, anlama, karşılıklı anlayış, anlaşma, uzlaşma understate hafife almak, küçümsemek understatement (anlatmaya) yetersiz kalan ifade understood söylenmeden anlaşılan, kabul edilmiş understudy yedek aktör undertake üzerine almak, üstlenmek, sorumluluğunu almak, (işe) girişmek, başlamak, söz vermek, garanti etmek undertaker cenaze kaldırıcısı undertaking iş, girişim, söz, garanti, vaat undertenant kiracının kiracısı undertone alçak ses undervaluation eksik değerleme undervalue değerinden aşağı değer vermek, küçümsemek underwater antenna sualtı anteni underwater camera denizaltı kamerası, denizaltı alıcısı underwater sualtı, sualtında underwear iç çamaşırı underweight normalden hafif underwood çalılık underworld ölüler diyarı, yeraltı dünyası, suçlular dünyası underwrite imzalamak, sigorta ettirmek, sigorta" }, { "text": "etmek underwriter sigortacı undeserved hak edilmemiş, layık olmayan, uygun olmayan undesirable istenmeyen, hoşa gitmeyen, nahoş, istenmeyen, sevilmeyen kimse undetermined kararsız undeterred azimli, önlenemez undeveloped (yer) gelişmemiş undeviating sapmayan, yolunu şaşırmayan undigested sindirilmemiş, hazmedilmemiş undiluted seyreltilmemiş undiplomatic diplomatik olmayan, lafını sakınmaz undischarged ödenmemiş, açık, yerine getirilmemiş undisciplined terbiyesiz undisclosed ifşa edilmemiş, gizli undisguised gizlenmemiş, açık undismayed korkusuz, yılmaz, dehşete düşmemiş undisputed karşı gelinmeyen, tartışılmaz, su götürmez undistinguished sıradan, vasat, üstün özellikleri olmayan undistributed dağıtılmamış undisturbed rahatsız edilmemiş, sakin, istifi bozulmamış undivided tam, bölünmemiş undo çözmek, açmak, mahvetmek, yok etmek undock havuzdan çıkarmak undoing felaket nedeni, mahvolma sebebi undone yapılmamış, tamamlanmamış, çözülmüş, açılmış, bağlanmamış undoubted kesin, su götürmez, kuşku götürmez, şüphesiz undoubtedly kesin olarak, kuşkusuz undreamed-of hayal edilemez, tasavvur edilemez, düşlenemez undress soyunmak, soymak, giysilerini çıkarmak undressed çıplak undue aşırı, çok fazla, yersiz, yakışıksız, uygunsuz undulate dalgalanmak ya da dalgalı görünümde olmak undulation dalgalanma, dalga undulatory dalga biçiminde, dalga gibi undulatus undulatus unduly aşırı derecede, gereğinden çok, aşırı, çok undyed boyanmamış undying ölümsüz, sonsuz, nihayetsiz unearned income kazanılmamış gelir, yatırım geliri unearned çalışarak kazanılmamış, havadan, hak edilmemiş unearth kazıp çıkarmak unearthly doğaüstü, esrarengiz, korkunç, yersiz, vakitsiz, uygunsuz uneasy sıkıntılı, tedirgin, rahatsız, endişeli uneconomic ekonomik olmayan, masraflı, zararlı, kârsız uneducated tahsilsiz, eğitimsiz unemployable görevlendirilemez, çalıştırılamaz unemployed capital atıl sermaye unemployed işsiz unemployment benefit işsizlik tazminatı unemployment insurance işsizlik sigortası unemployment rate işsizlik oranı unemployment işsizlik unencumbered ipoteksiz, engelsiz, serbest unending bitmeyen, sonsuz unendurable tahammül edilmez unenlightened aydın olmayan, cahil, bilgisiz, eğitimsiz unenviable hoşa gitmeyen, tatsız, istenmeyen, nahoş unequal eşit olmayan, yetersiz, yeterli seviyede olmayan unequalled eşsiz, benzersiz unequivocal açık, net, anlaşılır, dolambaçsız, dolaysız unerring yanlışsız, hatasız, şaşmaz, isabetli unessential esas olmayan, önemsiz, tali uneven düz olmayan, yamuk, eğri, eğri büğrü, pürüzlü, değişken, kararsız, düzensiz unevenness düzgünsüzlük, arıza, engebe, seviye farkı uneventful olaysız unexampled emsalsiz, eşsiz unexceptionable itiraz edilmeyen, kusursuz unexpected beklenmedik unexpired süresi" }, { "text": "dolmamış, vadesi gelmemiş, sona ermemiş unexplored keşfedilmemiş, incelenmemiş, ayak basılmamış unfading solmayan, ebedi unfailing hiç eksilmez, bitmez, tükenmez, sonsuz, azalmaz unfair competition haksız rekabet unfair haksız, adil olmayan, hileli unfairable balance of dış ticaret açığı trade unfairable elverişsiz, olumsuz, açık veren unfaithful vefasız, eşine sadık olmayan, eşini aldatan unfamiliar iyi bilinmeyen, yabancı, alışılmamış unfashionable modası geçmiş unfasten çözmek, gevşetmek, koyuvermek unfathered babasız, piç unfathomable anlaşılmaz, akıl sır ermez unfavourable uygun olmayan, elverişsiz, aksi, ters, kötü unfeasible yapılamaz, gerçekleştirilemez unfed yemek verilmemiş, aç unfeeling acımasız, insafsız, katı, zalim, duygusuz unfeigned yapma olmayan, samimi unfilled orders yerine getirilmemiş siparişler unfilled doldurulmamış, yerine getirilmemiş unfinished business yasalaşmamış tasarı unfinished bitirilmemiş unfit for use kullanışsız, kırık-sarkık unfit uygun olmayan, elverişsiz, uygunsuz, uymaz, elverişsiz hale getirmek unfitting uygun olmayan, yakışmaz unfix sökmek, çözmek, karasız kılmak, ayırmak unflagging durmaz, yorulmaz, yılmaz, bıkmaz unflappable soğukkanlı, şaşmaz, sakin unfledged tüyleri bitmemiş, gelişmemiş unflinching korkusuz, azimli, kararlı, sağlam unfold (katlanmış bir şeyi) açmak, göz önüne sermek, açıklamak, ortaya çıkarmak, göz önüne serilmek, çözülmek, ortaya çıkmak unforeseen beklenmedik, umulmadık, önceden tahmin edilmeyen unforgettable unutulmaz unforgivable bağışlanamaz, affedilmez unforgiven bağışlanmamış, affedilmemiş unformed şekilsiz, biçimsiz, inkişaf etmemiş unfortunate talihsiz, şanssız, bahtsız, yersiz, uygunsuz, şanssız, bahtsız kimse, kara bahtlı unfortunately maalesef, ne yazık ki unfounded asılsız, esassız, yersiz, gereksiz, temelsiz unfriendliness soğukluk unfriendly dostça olmayan, düşmanca, soğuk, samimiyetsiz unfruitful verimsiz, kısır unfulfilled ihtiyacı karşılanmamış, yerine getirilmemiş unfunded debt kısa vadeli devlet borcu unfunded değişen, değişken unfurl (yelken/bayrak/vb.) açmak, çekmek, fora etmek unfurnished mobilyasız, döşenmemiş ungainly hantal, kaba, sakar ungovernable kontrol edilemez, zaptedilemez, önüne geçilemez ungracious terbiyesiz, inceliksiz, kaba ungrammatical gramer kurallarına aykırı ungrateful nankör ungrounded topraklanmamış, topraksız ungual tırnakla ilgili, tırnaklı unguarded sakınmasız, ihtiyatsız, dikkatsiz unguis tırnak, pençe ungulate toynaklı, toynaklı hayvan unhandy kullanışsız, acemi, beceriksiz unhappily mutsuzca, maalesef, ne yazık ki unhappy mutsuz, uygunsuz, yersiz unhealthy sağlıksız, hastalıklı, sağlıksız, sağlığa zararlı, tehlikeli," }, { "text": "sağlıksız, anormal, sağlıksız unheard duyulmamış, dinlenmemiş, güme gitmiş unheard-of olağan dışı, görülmemiş, acayip unheeded önemsenmeyen, umursanmayan unhinge menteşelerini sökmek, (aklını) oynatmak unhitch çözmek, yerinden çıkarmak unholy mukaddes olmayan unhook kancadan kurtarmak, çözmek unhorse attan düşürmek unhurried telaşsız, acelesiz unhurt zarar görmemiş, incinmemiş, sağlam uni- (önek) bir, tek uniaxial tekeksenli unicellular birgözeli, tek hücreli unicolour tek renkli unicorn mit.tek boynuzlu at unidead fikri olmayan unidentified murder faili meçhul cinayet unidentified kimliği belirlenememiş, kimliği saptanmamış unidirectional antenna tek yönlü anten unidirectional microphone tek yönlü mikrofon unidirectional tek yönlü unification birleşme, birleştirme unified bond konsolide tahvil unified debt konsolide borç unified birleşmiş, birleştirilmiş uniform acceleration düzgün ivme uniform üniforma, tek biçimli, aynı, birörnek, düzenli uniformed üniformalı uniformity tekbiçimlilik, benzerlik, aynılık, nizam unify bir örnek yapmak, tekbiçimli kılmak, bütünleştirmek, birleştirmek, bütün haline getirmek unilateral contract tek taraflı sözleşme unilateral tek yanlı unimolecular tek moleküllü unimpaired hiç bozulmamış unimpeachable suçlanamaz, kuşkulanılamaz, dürüst unimportant önemsiz, meyde unimproved ıslah olmamış, sürülmemiş (toprak), iyileşmemiş uninformed habersiz, bilgisiz, cahil, cahilce yapılmış uninhabitable içinde oturulmaz, içinde yaşanmaz uninhabited oturulmamış, boş uninhibited serbest davranışlı, teklifsiz, çekinmesiz uninsured sigortasız unintelligent akılsız, zekasız, aptal, kalın kafalı unintelligible anlaşılmaz unintentional istemeyerek yapılan, kasıtsız uninterested (in ile) ilgisiz uninteresting ilginç olmayan, çekici olmayan, meraksız uninterrupted devamlı, sürekli, kesintisiz union agreement sendika sözleşmesi union dues sendika aidatı Union Jack ingiliz bayrağı union of goods mal birliği union silk yarı ipek union wool yarı yün union birleşme, birleştirme, birlik, sendika, dernek, uyuşma, evlilik, birleşme unionist birlik taraftarı, sendikacı unionization sendikalaşma unionize sendikalaşmak, sendikalaştırmak uniparous bir batında tek çocuk doğuran unipartite tek parçalı, bölünmemiş unipolar tek kutuplu, tek ucaylı unique yegâne, tek, biricik, nadir, az bulunur, eşsiz unisex (giysi/vb.) hem kadın hem erkek için olan, üniseks unison uyum, ahenk, birlik unisonous aynı perdeden, uyumlu unit area birim alan unit cost birim fiyatı unit length birim uzunluk unit of" }, { "text": "measurement ölçü birimi unit record birim kayıt unit volume birim hacim unit wages birim verginler unit weight birim ağırlık unit tek, vahit, birim, bölme, hisse, ünite, parça, eşya, takım, birlik, tek basamaklı sayı unitary birimsel unite birleşmek, birleştirmek, (belli bir amaç için) birlikte hareket etmek, birlikte olmak United Kingdom Büyük Britanya United Nations Birleşmiş Milletler United States of America Amerika Birleşik Devletleri United States Amerika Birleşik Devletleri united birleşmiş, birleşik, ortak amaçlı uniterm ortak terim unity birlik, birleşme univalent tekdeğerli univalve tek kabuklu (deniz böceği), tek kabuklu (deniz böceği) universal gravitation law yerçekimi yasası universal gravitation evrensel yerçekimi, gravitasyon universal indicator genel indikatör, genel belirteç universal joint kardan mafsalı universal language evrensel dil universal recipient herkesten kan alabilen kişi universal set evrensel küme universal time evrensel zaman universal genel, yaygın, bir türkümün tüm üyelerini ilgilendiren, ortak, dünyanın her yerinde olan/yapılan universality evrensellik, umumiyet universe evren university üniversite, darülfünun, birdem univocal tek anlamlı (sözcük) unjust haksız, insafsız, adaletsiz unkempt (saç) dağınık unkind düşüncesiz, kaba, kırıcı, zalim, sert unkindness şefkatsizlik unknown bilinmeyen, meçhul, tanınmayan unlace bağlarını çözmek unlade boşaltmak, tahliye etmek unladen weight yüksüz ağırlık unladen yüksüz unlatch mandalını açmak unlawful building kaçak yapı, kaçak inşaat unlawful yasalara aykırı, yasadışı, yolsuz unlearned cahil, okuma yazma bilmeyen, bilgisiz unleash (köpek) çözmek, salıvermek unleavened (ekmek) mayasız unless -medikçe, -madıkça, -mezse unlicensed ehliyetsiz, ruhsatsız unlike -den farklı, -e benzemeyen, -den farklı, -e uymayan, ...için olağandışı olan, farklı, değişik unlikely muhtemel olmayan, olasısız unlimber top arabasını hazırlamak unlimited company kolektif şirket unlimited order sınırsız emir unlimited sınırsız, limitsiz, sonsuz, sayısız, kayıtsız unlisted number rehberde olmayan numara unlisted listeye girmemiş, borsada kote olmamış unload (yük/silah/film/vb.) boşaltmak unloaded boş, yüksüz unloading boşaltma unlock kilidini açmak unlooked-for beklenmedik, ansız unloose gevşetmek, çözmek unloosen çözmek, açmak, gevşetmek unlovely sevimsiz, nahoş, cazibesiz, çirkin unluckily maalesef unluckiness şanssızlık unlucky star felaket habercisi" }, { "text": "yıldız unlucky şanssız, talihsiz unmade (yatak) yapılmamış, hazırlanmamış unmake bozmak unman insanlıktan çıkarmak, erkeklikten çıkarmak unmanageable yönetilemez, idare edilemez, zaptolunamaz unmanned aerial vehicle insansız hava aracı unmanned adamsız, insansız unmannerliness saygısızlık unmannerly nezaketsiz, kaba, terbiyesiz unmarked belirtisiz, işaretsiz, not verilmemiş unmarried evlenmemiş, bekar, boydak, subay unmask maskesini düşürmek, foyasını ortaya çıkarmak unmeaning anlamsız unmeant kasıtsız unmeasurable ölçülemez unmeasured ölçülmemiş, ölçüsüz unmentionable ağıza alınmaz, sözedilmesi çirkin unmerciful merhametsiz, gaddar unmindful of göz önüne almayarak unmindful dikkatsiz unmistakable aşikâr, kolay tanınan, başkasıyla karıştırılmayan, belli unmitigated tam, dinmeyen, hafiflememiş, azalmamış unmixed karışmamış, saf, karıştırılmamış unmoor geminin palamarlarını çözmek unmoral ahlakdışı, töredışı unmotivated nedensiz unmounted ata binmemiş, monte edilmemiş, takılmamış unmourned çerçevelenmemiş, oturtulmamış unmoved etkilenmeyen, acımayan, duygusuz, sakin, rahat, lakayt, aldırmaz, umursamaz unmuffle susturucuyu çıkarmak unmuzzle burunsalığını çıkarmak unmyelinated miyelinsiz unnail çivilerini sökmek unnatural doğal olmayan, anormal, sapık, anormal unnecessary gereksiz unnerve cesaretini kırmak unnumbered numarasız, sayısız unobjectionable itiraz edilemez unobstrusive dikkati çekmeyen, göze çarpmayan unobtainable elde edilemez unobtrusive kolay görülemeyen, fark edilmeyen, göze çarpmayan, silik, dikkat çekmeyen unoccupied boş, işgal edilmemiş, işsiz, boşta gezen unofficial market resmi olmayan piyasa unofficial rate resmi olmayan kur unofficial strike kanunsuz grev unofficial gayri resmî, resmî olmayan unopened açılmamış, faaliyete geçmemiş, kapalı unopposed muhalefetsiz, rakipsiz unordered sıralanmamış unorthodox alışılmışın dışında, geleneksel olmayan unpack (bavul/paket/vb.) açmak, boşaltmak, eşyalarını çıkarmak unpacked ambalajsız unpaid bill ödenmemiş senet unpaid capital ödenmemiş sermaye unpaid ödenmemiş, maaşını almamış, verginsiz unpalatable tatsız, yavan, nahoş, hoşa gitmez unparalleled benzersiz, eşsiz unpardonable affedilemez, mazur görülmez unpatriotic vatansever olmayan unperceived farkına varılmamış, idrak edilmemiş unpleasant nahoş, tatsız, çirkin, kaba unpleasantness nahoşluk unpolished parlatılmamış, ham unpopular popüler olmayan, rağbet görmeyen, sevilmeyen unpopularity gözden düşmüş olma unpractised acemi, denenmemiş unprecedented eşi görülmemiş, emsalsiz, eşsiz, bu güne kadar görülmemiş unprejudiced önyargısız, tarafsız unprepared hazırlıksız, ihtiyatsız unpretentious gösterişsiz, basit, mütevazi unprincipled kişiliksiz, karaktersiz, ahlaksız unprintable basılması uygun düşmeyen, basılamaz unprivileged ayrıcalıksız," }, { "text": "imtiyazsız unproductive capital ölü sermaye, atıl sermaye unproductive coppice bozuk baltalık unproductive high forest bozuk koru ormanı unproductive verimsiz, kısır unprofessional (davranış) meslek kurallarına aykırı unprofitable kazançsız, verimsiz, yararsız, kârsız unpromising ümit vermeyen, ümitsiz unprovoked kışkırtılmadan yapılmış unpublished yayımlanmamış, basılmamış unpunished cezalandırılmamış unput-downable sürükleyici, ilginç unqualified vasıfsız, ehliyetsiz, yetersiz, sınırsız, tam unquestionable su götürmez, kesin tartışmasız unquiet rahatsız, huzursuz, muzdarip, meraklı unquote sonuna tırnak işareti koymak unquoted borsada kote ettirilmemiş unravel (iplik/giysi/vb.) çözmek, sökmek, çözülmek, sökülmek, açıklığa kavuşturmak, çözmek, ortaya çıkarmak unread okunmamış, okumamış, tahsil görmemiş unreadable okunmaz, okunaksız, sökülmez, anlaşılmaz unreadiness hazır olmayış unready hazır olmayan unreal gerçek olmayan, düşsel unrealizable gerçekleştirilemez, satılamaz unreason mantıksızlık, saçmalık unreasonable mantıksız, saçma, akılsız, (fiyat/vb.) aşırı, fahiş unreasonableness mantıksızlık unreasoning mantıksız, mantık dışı, nedensiz unreceipted faturasız, fişsiz, makbuzsuz unreconciled uzlaşmamış, barışmamış unrecorded yazılmamış, kaydedilmemiş, geçirilmemiş unreel makaradan çözmek unrefined ham, tasfiye edilmemiş unreflecting yansımasız, aksetmeyen unregeneracy tövbe etmeme unregenerate tövbe etmeyen, ıslah olmamış unregistered letter taahhütsüz mektup, adi mektup unregistered kayıtsız, tescil edilmemiş unregreted pişmanlık duyulmayan unrelenting sürekli, yavaşlamayan, düşme göstermeyen unreliable güvenilmez unrelieved sürekli, dinmeyen, bitmez, tam unreligious dinsiz, dindar olmayan unremitting sürekli, aralıksız, durmayan unrepair tamire muhtaçlık, haraplık unrequited karşılıksız, karşılık görmeyen unreserved açık, içten, sınırsız, kayıtsız unrest huzursuzluk, kargaşa unrestful huzursuz, rahatsız unrestrained aşırı, zaptedilmemiş, önü alınmamış, dinmeyen unrestricted sınırsız, aşırı unreturned karşılıksız, cevapsız unrevealed açığa vurulmamış unriddle halletmek, çözmek (bilmece) unrighteous günahkâr, kötü, haksız unripe olgunlaşmamış, ham unrivalled rakipsiz, eşsiz, çok iyi unroll (örtü/vb.) açmak, yaymak unrope çözmek, çözülmek unround düz ünlü oluşturmak, düzleştirmek unrounded vowel düz ünlü unrounding düzleşme unruffled sakin, telaşsız, heyecansız unruly azgın, ele avuca sığmaz, başa çıkılmaz unsaddle eyerini çıkarmak, attan düşürmek unsafe güvenilmez, emin olmayan, tehlikeli, emniyetsiz unsaid söylenmemiş, dile getirilmemiş unsalaried clerk gönüllü memur unsalaried stajyer unsaleable sürülemez, satılamaz unsatisfactory yetersiz, kâfi gelmeyen, tatmin etmeyen unsaturated solution doymamış eriyik unsaturated doymamış unsavoury rezil," }, { "text": "aşağılık, çirkin, ahlaksız unsay sözünü geri almak unscathed hasar görmemiş, sağ sağlim, yaralanmamış, burnu bile kanamamış unscientific bilimsel olmayan, bilime aykırı unscrew çevirerek açmak, döndüre döndüre açmak, (neyinse) vidalarını sökmek unscrupulous ahlaksız, vicdansız unseal mühürünü bozmak unsealed mühürsüz, açılmış unseasonable mevsimsiz unseat görevden almak, (at) binicisini düşürmek unsecured credit teminatsız kredi unsecured creditor teminatsız alacaklı unsecured debt teminatsız borç unsecured loan karşılıksız kredi unsecured sağlam olmayan, güvensiz, emniyetsiz unseemly uygunsuz, yakışık almaz, yakışıksız unseen görülmemiş, gizli, olmadık unselfish cömert, bencil olmayan unserviceable işe yaramaz, kullanılamaz unset concrete taze beton unset kurulmamış unsettle huzurunu kaçırmak, midesini bozmak, rahatsızlık vermek, hasta etmek unsettled (hava) değişken, kararsız unshakable bkz.unshakeable unshakeable (inanç) sarsılmaz, sağlam unshaken sarsılmaz, sağlam unsharp flu, bulanık unship gemiden boşaltmak, gemiden indirmek unshrinkable çekmez unsightly çirkin, berbat, göz zevkini bozan unskilful hünersiz, beceriksiz unskilled vasıfsız, deneyimsiz, beceriksiz, (iş) vasıfsız, özel beceri gerektirmeyen unskillful maharetsiz, beceriksiz unslaked lime sönmemiş kireç unslaked (kireç) sönmemiş unsociable konuşmaktan hoşlanmayan, yalnızlığı seven unsocial sosyal olmayan unsoiled temiz, lekelenmemiş unsolder lehimini sökmek unsolicited istenilmemiş, talep edilmemiş unsophisticated deneyimsiz, toy, mütevazi, basit, sıradan unsound (düşünce) sağlam temele oturmayan, çürük, sağlam olmayan, sağlıksız, güçsüz unsparing art niyetsiz, çıkarsız unspeakable korkunç, müthiş, sözle anlatılmaz unspecified kesinlikle belirtilmemiş unspoiled bozulmamış unspoken söylenmemiş unspotted lekesiz, beneksiz, temiz, pak unstable equilibrium kararsız denge unstable state kararsız durum, oynak durum unstable kararsız, dengesiz, değişen unsteadiness kararsızlık unsteady kararsız unstick koparmak, ayırmak unstop tıpasını çıkarmak unstressed syllable vurgusuz hece unstressed vurgusuz unstripped muscle çizgisiz kas unstripped çizgisiz unstuck bağlı/yapışık olmayan, kopuk unstudied zorlanmamış, yapmacıksız, doğal unsubstantial temelsiz, asılsız unsuccessful başarısız unsuitable uygunsuz, yaramaz unsupported desteksiz unsurpassed eşsiz, benzersiz, emsalsiz unsuspected şüphelenilmeyen unsuspecting masum, saf unswerving şaşmaz, yolundan sapmaz, sadık unsystematic jüyesiz untamable evcilleştirilemez, zaptolunmaz untangle (karışık bir şeyi) açmak, çözmek untapped kullanılmayan, yararlanılmayan untaught cahil untenable (inanç/tartışma/vb.) çürük, savunulamaz unthinkable olanaksız, düşünülmez, inanılmaz, düşünmesi bile" }, { "text": "hoş olmayan unthinking düşüncesiz, dikkatsiz untidiness tertipsizlik, düzensizlik untidy pinti, natemiz, kesafetli, selikasız, düzensiz, dağınık untie çözmek until -e kadar, -e dek, - inceye kadar untimely vakitsiz, zamanından önce, mevsimsiz, uygunsuz, yersiz untiring yorulmaz, yorulmak nedir bilmez untitled ünvansız, isimsiz, adsız unto eski, bkz.to untold muazzam, sayısız, büyük, anlatılmamış untouchable ulaşılamaz, erişilmez, dokunulmaz untoward yersiz, istenmeyen, talihsiz, aksi, ters untrained deneyimsiz, tecrübesiz, eğitilmemiş untranslatable çevrilemez untreated işlenmemiş untried tecrübe edilmemiş, denenmemiş untroubled sıkıntısız, rahat, durgun, sakin, kaygısız untrue yalan, uydurma, sahte, vefasız, doğru olmayan untrustworthy güvenilmez untruth yalan untruthful yalancı, yalan, uydurma untuned antenna akortsuz anten untuned akortsuz untutored öğretilmemiş, öğrenim görmemiş untwist bükümünü açmak, çözmek unusable kullanılmaz, faydasız, yaraksız unused kullanılmamış, (to ile) alışmamış, alışık olmayan unusual olağan olmayan, alışılmamış, ender, görülmedik unusually ender olarak, alışılmamış bir biçimde, çok, aşırı derecede unutterable ağıza alınmaz, tarif edilemez unvalued değeri belirtilmemiş unvarnished süssüz, verniklenmemiş, sade, saf unveil örtüsünü açmak, ortaya çıkarmak unvoiced ifade edilmemiş, sessiz, ünsüz unwanted istenmeyen unwarlike barışçı, barışsever unwarrantable hoş görülmez, affedilmez, mazeretsiz, savunulamaz unwarranted nedensiz, yersiz, haksız unwary ihtiyatsız unwashed yıkanmamış unwearied yorulmaz, bıkmaz unweighted tartılmamış, saygısız, pervasız unwelcome hoş karşılanmayan, istenilmeyen unwell hasta, rahatsız, kötü unwholesome sağlam olmayan, sakat, sıhhatsiz, bozuk, kötü unwieldiness hantallık, beceriksizlik unwieldy hantal, havaleli, ağır unwilling isteksiz, gönülsüz unwillingly isteksizce, gönülsüzce unwind (yumak) çözmek, açmak, çözülmek, açılmak, gevşemek, rahatlamak unwinking uyanık, tetikte olan unwisdom akılsızlık unwise akılsız, makul olmayan unwished for arzu edilmeyen unwished dileğinden vazgeçmiş unwitting kasıtsız, bilmeden yapılan unwomanly kadınca olmayan unworkable kullanışsız, işlenmez, yapılamaz unworked işlenmemiş unworldly manevi, ruhani, uhrevi unworthy layık olmayan, yakışmaz, uygunsuz unwound kurulmamış, çözülmüş, açılmış unwrap (ambalajını) açmak, çözmek, çözülmek, açılmak unwritten yazılmamış, sözlü unyielding sert, boyun eğmez, inatçı unyoke boyunduruğunu çıkarmak, ayırmak unzip fermuarını açmak up against karşı karşıya, yüz yüze up and about ayakta, yataktan çıkmış up and coming geleceği parlak up and" }, { "text": "down bir yukarı bir aşağı, bir ileri bir geri up hill and down dale dere tepe up the creek berbat, kelek, boktan up the street yokuş yukarı up to date modern, çağdaş, yenilenmiş, güncel up to no good niyeti kötü, kötü niyetli up to now şimdiye değin up to one's ears in ile çok meşgul, kaptırmış up to one's neck boğazına kadar up to scratch kaliteli, iyi up to the chin boğazına kadar up to the eyes in gırtlağına kadar, aşırı up to the hilt tamamen up to -e kadar, -e uygun, yeterli up (yol) onarımda, yukarıya, yukarıda, yüksekte, (edat) yukarısında, yukarısına, yukarıya, artırmak, yükseltmek up-market pahalı mal satılan yer upas upas (ağacı) upbeat neşeli, vurgusuz tempo upbraid azarlamak, paylamak upbringing çocuk bakım ve eğitimi, yetişme, yetişim upcast yukarıya dönük upcountry sahilden uzak, iç tarafta, taşra upcurrent yükselen hava akımı update güncelleştirmek, modernleştirmek, çağdaşlaştırmak updraft havanın yukarı yükselişi upend dikine çivermek, dikmek, dikine oturtmak upfront açık, belirgin, aşikâr, dürüst, doğru upgrade terfi ettirmek, yükseltmek upheaval büyük değişiklik uphill task ömür törpüsü uphill yokuş yukarı uphold desteklemek, tarafını tutmak, arka çıkmak, onaylamak upholder destek, arka upholster (koltuk) döşemek, kumaş kaplamak upholsterer döşemeci upholstery fabric döşemelik kumaş upholstery döşemecilik, döşemelik eşya, döşeme upkeep bakım, bakım masrafı upland yayla, yüksek arazi uplift coşturmak upon sight görüldüğünde upon üzerinde, üzerine upper arm üst kol upper bound üst sınır upper case büyük harf upper class yüksek tabaka, üst sınıf, yüksek sınıf upper crust üst tabaka upper deck üst güverte, birinci kat güverte upper end üst uç upper front yüksek cephe upper jaw üstçene upper layer üst tabaka upper limit üst sınır upper part üst kısım, üst parça upper story yukarı kat upper surface üst yüzey upper üst, üstteki, ayakkabının üst kısmı uppercut (boks) aparküt uppermost en başta gelen, başlıca, egemen, en üstte, en yukarda uppish" }, { "text": "kibirli, özünü beğenmiş, yüzsüz, şımarık upraise yukarı kaldırmak upright dik, dikey, doğru, dürüst, namuslu, dimdik, dik uprising başkaldırı, ayaklanma, kozgalan, isyan upriver nehir yukarı uproar gürültü, patırtı, velvele, şamata uproarious gürültülü, şamatalı uproot kökünden sökmek ups and downs inişler ve çıkışlar, iyi ve kötü zamanlar upset price asgari satış fiyatı upset the apple cart pişmiş aşa soğuk su katmak, içine etmek upset devirmek, devrilmek, bozmak, altüst etmek, üzmek, neşesini kaçırmak, telaşlandırmak, (midesini) bozmak, üzgün, üzüntülü, tedirgin, narahat, rahatsız, hasta, (mide) bulanmış, bozuk, devirme, devrilme, altüst olma, allak bullak olma, (mide) bozukluk, rahatsızlık upshot netice, sonuç upside down alt üst, karmakarışık, tepetaklak, başaşağı, ters upstage sahne arkasına doğru, özünü beğenmiş, kibirli upstairs yukarıya, üst kata, yukarıda, üst katta, üst kat upstanding dürüst, namuslu, doğru, dik upstart türedi, sonradan görme, yeni zengin upstate taşra, taşra upstream akıntıya karşı upsurge (duygu/öfke/vb.) patlama upsy-daisy hoppala!, hop! uptake çekiş borusu, çekiş bacası, kaldırma, yükseltme upthrust yeryüzü kabuğunun kabarması uptight eli ayağına dolaşmış, telaşlı, heyecanlı uptime çalışma zamanı, hizmet zamanı uptown şehir merkezinin dışında, şehir merkezinin dışında, şehir merkezinin dışı upturn yükselme, düzelme, yukarıya dönme, iyileşme upward artan, yükselen, (Aİ) bkz.upwards upwards yukarıya doğru upwind rüzgâra karşı uracil urasil uraemia üremi Ural-Altaic Ural-Altay dil kodağı uranalysis idrar tahlili uraninite uraninit uranium oxide uranyum oksit uranium reactor uranyum reaktörü uranium uranyum uranography gök haritası uranous uranyumlu, uranlı Uranus Uranüs urban area kentsel alan urban geography kent coğrafyası urban growth kent büyümesi urban planner şehir planlayıcısı, kent tasarcısı urban planning şehir planlaması, kent tasarlaması urban population kentsel nüfus urban renewal kent yenileme urban sociology kent toplumbilimi urban sprawl kentsel boşalma, düzensiz gelişme urban transportation kentsel ulaşım urban village köykent urban kent ile ilgili, şehirsel, kentsel urbane nazik, yumuşak urbanism şehircilik urbanist urbanist urbanity nezaket, naziklik urbanization kentleşme, şehirleşme urbanize şehirleştirmek urchin afacan, yumurcak urea üre ureal üre ile" }, { "text": "ilgili urease üreaz ureide üreit uremia üremi ureter sidikyolu, idrar yolu urethane üretan urethra siyek, sidikyolu, üretra urethritis idrar zorluğu uretic idrarla ilgili urge (on ile) teşvik etmek, sıkıştırmak, zorlamak, (on) ileri sürmek, sevketmek, ısrar etmek, dürtü, şiddetli istek, gereksinim urgency tazyik, ısrar, önem, acele, sıkıştırma urgent obligation acil mecburiyet urgent acil, şaşılınç, ivedi urgently önemle, ivedilikle uric acid ürik asit uric ürik, idrara ait urinal ördek, idrar kabı, işeme duvarı, hela urinary bladder sidiktorbası urinary system boşaltım jüyesi urinary idrarla ilgili urinate işemek, idrara çıkmak urine idrar, sidik urn semaver, yakılan ölü küllerinin saklandığı vazo urologist ürolog, bevliyeci urology üroloji, bevliye ursine ayıya benzer, ayı gibi urticaria kurdeşen Uruguay Uruguay us bizi, bize, biz usable kullanılır, elverişli, yaraklı usage kullanım, kullanış, kullanım use an iron hand aba altından değnek göstermek use every trick in the book her yola başvurmak use one's head kafayı kullanmak use sb as a cat's paw birini maşa olarak kullanmak use table kullanım kestesi use up tüketmek, kullanıp bitirmek use kullanma, kullanım, kullanma hakkı, yararlanma hakkı, kullanma yetisi, amaç, kullanım amacı, fayda, yarar, kullanmak, kullanmak, suistimal etmek, kullanıp bitirmek, tüketmek, (to ile) (eskiden) -erdi, -ardı used air kullanılmış hava used to yapardı, ederdi used kullanılmış, eski, (to ile) alışkın useful yararlı, yaraklı, yardımcı usefulness fayda, kullanışlılık, faydalı olma useless yararsız, yaraksız, işe yaramaz user library kullanıcı kitaplığı user program kullanıcı bağdarlaması user kullanıcı, kullanan usher teşrifatçı, (sinema/tiyatro/vb.) yer gösterici, (in/out ile) eşlik etmek, götürmek, içeri getirmek usherette (sinema/tiyatro/vb.) bayan yer gösterici usual olağan, her zamanki, alışılmış usually çoğunlukla, genellikle, o'clock usufruct intifa hakkı, faydalanma usurer tefeci, faizci usurious aşırı faizli usuriousness tefecilik, faizcilik usurp gaspetmek, zorla almak usurpation zorla alma, el koyma usurper zorla alan kimse, el koyan kimse, gaspedici usury tefecilik utensil alet, aygıt, kap uterine dölyatağı ile ilgili uterus uterus, rahim, dölyatağı utilitarian" }, { "text": "yararcıl, yarar güden, yararcı utilitarianism yararcılık, faydacılık utility man yedek işçi utility pole çıngı direği utility program yardımcı bağdarlama, destek bağdarlama utility room kalorifer dairesi utility yarar, fayda, yararlı olma, işe yararlık, kamu hizmeti yapan kuruluş utilizable kullanılabilir utilization kullanma, yararlanma, kullanım utilize kullanmak, yararlanmak, değerlendirmek utmost elden gelen en büyük (gayret) utopia kusursuz toplum düşüncesi, kusursuz toplum, ütopya utopian ütopik utricle torbacık, kesecik, kırbacık, içkulak boşluğu utter halis, tam, su katılmadık, söylemek, demek, (çığlık/vb.) atmak, basmak, koparmak utterance ifade, sözce utterer kalpazan utterly tamamen, bütün bütün uvula küçükdil uvular küçük dile ait, küçükdil ünsüzü uxorious karısına çok düşkün uxoriousness karısına çok düşkünlük Uzbek Özbek, Özbekçe Uzbekistan Özbekistan vacancy (konakçı/pansiyon/vb.) boş oda, boş yer, (iş) boş yer, münhal yer, boşluk vacant (ev/konakçı/vb.) boş, (iş) boş, açık, münhal, boş, dalgın vacate boşaltmak, tahliye etmek vacation shutdown tatil, işyerinin kapanması vacation (birdem) tatil, tatil vaccinal aşı ile ilgili vaccinate aşılamak, aşı yapmak vaccination aşılama, aşı, peyvent vaccinator aşıcı, aşı iğnesi vaccine aşı vaccinia ineklerde çiçek hastalığı vacillate bocalamak, tereddüt etmek vacillation sallanma, kararsızlık, tereddüt vacuity işsizlik, tembellik, anlamsızlık, boşluk vacuole koful, vakuol vacuolization kofullaşma, vakuollaşma vacuous saçma, aptalca, mantıksız, akılsız vacuum bottle termos vacuum brake vakum eğleci vacuum cleaner çıngı süpürgesi vacuum distillation vakum distilasyonu, boşluk damıtması vacuum drier vakumlu kurutucu vacuum filter vakum filtresi vacuum flask termos vacuum furnace vakum fırını vacuum pan vakum kazanı, pişirme kazanı vacuum pipe vakum borusu vacuum pump vakum pompası vacuum tube vakum tüpü, vakum lambası vacuum boşluk, boşay, vakum, çıngı süpürgesiyle temizlemek vae victis altta kalanın canı çıksın vagabond serseri, başıboş kimse, avare vagabondage serserilik, avarelik, derbederlik vagary kapris, acayip davranış vagina dölyolu, vajina vaginal spray vajina spreyi vaginal dölyolu, vajinal vaginitis dölyolu iltihabı vagrancy serserilik vagrant serseri vague belirsiz, anlaşılmaz, üstü kapalı vaguely belli belirsiz vagueness belirsizlik vagus akciğer-mide siniri, onuncu kafa siniri vain" }, { "text": "boş, yararsız, sonuçsuz, kibirli, özünü beğenmiş vainglorious mağrur, övüngen, özünü beğenen vainglory özünü beğenmişlik, boş gurur vainly boşuna, nafile vainness boşluk, yararsızlık, kibirlilik, gurur valance karyola eteği, farbala, perde tahtası vale vadi valediction veda valen dere, vadi valence electron valans elektronu, değerlik elektronu valence bkz.valency valency valans, birleşme değeri, değerlik valentine gönderilen kart, mektup, resim, /vb., sevgili valerian kediotu valeric valerik, kediotundan elde edilen valet uşak, vale, (konakçı) oda hizmetçisi, vale valetudinarian hastalıklı, hastalıklı (kimse) valetudinarianism hastalıklı olma valiant kahraman, yiğit, cesur, yürekli valiantness yiğitlik, cesaret valid sağlam temele oturtulmuş, makul, mantıklı, geçerli, yasal, meşru, geçerli, muteber, yasal, kanunî validate geçerli kılmak, tasdik etmek, onaylamak validation onaylama, tasdik, doğrulama validity doğruluk, geçerlilik valine valin valise valiz, camedan, yol çantası vallecula çukurcuk valley breeze vadi meltemi valley floor vadi tabanı valley lake vadi gölü valley wind vadi rüzgârı valley vadi, koyak vallonia meşe palamudu valonia oak pelit ağacı valor (bkz. valour) valorization valorizasyon, hükümetçe fiyat tespiti valorize fiyatını saptamak, hükümetçe fiyat tespit etmek valour (özellikle savaşta) büyük kahramanlık valuable değerli, kıymetli, çok yararlı, değerli valuables değerli şeyler, mücevherat, /vb valuation (of ile) değer biçme, kıymet takdiri, fiyat, biçilen değer value added tax katma değer vergisi value adjustment değer ayarlaması value judgement değer yargısı value değer, kıymet, para değeri, kıymet, değer, önem, itibar, ç.değer yargısı, değer biçmek, kıymet takdir etmek, önem vermek, değer vermek, kıymetini bilmek valued değerli, kıymetli valueless değersiz, kıymetsiz valuer kıymet biçici, muhammin valuta efektif valve core supap iğnesi valve housing supap yuvası valve oil supap yağı valve rod supap mili, supap kolu valve seat supap yuvası, supap tablası yatağı valve spring supap yayı valve valf, sübap, ünalgı lambası valved valflı, supaplı valveless mollusc kapaksız yumuşakça valveless valfsiz, supapsız vamoose Toz ol!, defolmak, çekip gitmek vamp saya, kundura yüzü, maceraperest kadın, kunduraya yüz takmak, yamalamak, eşlik etmek vampire vampir" }, { "text": "van kamyonet, eşya ya da yük vagonu vanadate vanadat vanadic vanadik vanadinite vanadinit vanadium steel vanadyum çeliği vanadium vanadyum vandal yararlı ya da güzel şeyleri tahrip eden kimse, vandal vandalism vandallık, vandalizm vandalize (özellikle halkın kullandığı eşya/araç/vb.'ni) tahrip etmek, zarar vermek vandyke beard keçisakal vandyke brown koyu kahverengi vane yeldeğirmeni kanadı, pervane kanadı, rüzgâr fırıldağı, rüzgâr gülü vanguard öncü kuvvet, öncü kolu, öncü, elebaşı vanilla vanilya vanish gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan yok olmak, yokolmak, nesli tükenmek, tarihe karışmak vanishing cream az yağlı krem vanity case kadınların küçük el çantası vanity mirror tuvalet aynası vanity özünü beğenmişlik, kibirlilik, kibir, azamet, işe yaramazlık, boşunalık, beyhudelik vanquish yenmek, mağlup etmek vanquisher galip vantage avantaj vapid lezzetsiz, tatsız, yavan vapidity lezzetsizlik, tatsızlık vapor bkz.vapour vaporization buharlaşma, buharlaştırma vaporize buharlaştırmak, buharlaşmak vaporizer buharlaştırıcı, buğulaştırıcı vaporous buharlı vapour barrier buhar engeli vapour blanket buhar örtüsü vapour density buhar yoğunluğu vapour lamp buhar lambası vapour pressure buhar basıncı vapour buğu, buhar vapourization buharlaşma vaquero çoban, kovboy varactor varaktör varan varan varec deniz sazı variability değişkenlik variable budget değişken bütçe variable costs değişken maliyetler variable expenses değişken giderler variable load değişken yük variable star değişen yıldız variable winds değişken rüzgârlar variable değişken, kararsız, değişken, sebatsız, değişken nicelik variance karşıtlık, anlaşmazlık, uyuşmazlık variant değişik, değişiklik gösteren, değişik biçim, varyant variate istatistikte rastlantı değişkeni, olasılıksal değişken variation değişme miktarı, değişme derecesi, değişim, değişme, varyasyon varicella suçiçeği hastalığı varicolored rengarenk, alabezek varicose bandage varis çorabı varicose vein varisli damar varicose veins genişlemiş damar, varis varicose varisli, genişlemiş, damar şişmesi varicosis varis varied değişik, farklı, değişken, çeşitli, türlü türlü variegate alacalı bulacalı yapmak, renk renk yapmak variegated (çiçek/vb.) alacalı, rengârenk variety show varyete variety store tuhafiye dükkânı variety değişiklik, çeşitlilik, (of ile) tür, nevi cins, varyete, şov variform farklı biçimli, çok şekilli variola çiçek hastalığı variometer varyometre various çeşitli, değişik, türlü" }, { "text": "türlü, çok sayıda, birçok variously farklı olarak variscite varisit varistor varistör varix varis varlet şövalye uşağı, iç oğlanı, alçak herif varmint zararlı böcek, sefil adam varnish vernik, cila, parlaklık, cila sürmek, verniklemek, cilalamak varnished cilalı, vernikli varsity birdem varved varvlı vary çeşitli olmak, değişik olmak, değişmek, başka hale dönmek, değiştirmek varying değişen, değişiklik gösteren vas deferens meni arnası vas vasküler, damarsal, damarlı, damar, arna vascular plant damarlı bitki vascular system damar jüyesi vascular tissue damar doku vascular damar, vasküler, arnalı vase vazo vasectomy meni arnası ameliyatı, vasektomi, kısırlaştırma (ameliyatı) vaseline vazelin vaso- (önek) damar vasomotor vazomotor vassal derebeyine bağlı kimse, vasal, tebaa, kul vassalage derebeylik jüyesi, tımar, zeamet vast çok geniş, engin, çok, pek çok, hesapsız vastly çok vastness genişlik, enginlik, çokluk, büyüklük, sonsuzluk vat dye küp boyası, tekne boyası vat fıçı, tekne vaticinate kehanette bulunmak vault yeraltı mezarı, kubbe, üzerinden atlamak, atlama vaulted tonozlu, kubbeli vaulter atlayan/sıçrayan kimse vaulting horse kasa, atlama beygiri vaulting tonoslu yapı, kubbe, kemer, atlama, sıçrama vaunt övmek, övünmek, büyük söylemek vaunter övüngen kimse veal chop dana pirzola veal cutlet dana kotlet veal dana eti vector vektör, yöney vectorial vektörel vee V harfi veep başkan yardımcısı veer away halat salıvermek veer yön değiştirmek, dönmek vegetable coal bitkisel kömür vegetable diet sebze rejimi vegetable dye bitkisel boya vegetable fibre bitkisel lif vegetable garden sebze bahçesi, bostan vegetable kingdom bitkiler âlemi vegetable marrow sakızkabağı vegetable oil bitkisel yağ vegetable soup sebze çorbası vegetable sebze vegetal cover bitkisel örtü vegetal bitkisel vegetarian vejetaryen, etyemez, etyemezler için vegetate ot gibi yaşamak vegetation bitki örtüsü, bitey vegetative bitkisel yaşam süren vehemence sertlik, şiddet, öfke vehemency hiddet, şiddet, sertlik vehement öfkeli, şiddetli, sert vehicle body taşıt karoseri vehicle lift taşıt asansörü vehicle binek aracı, taşıt, nakil aracı, araç, iletme aracı vehicular taşıtlara ilişkin, taşıtlara özgü veil cloud tül bulut veil peçe," }, { "text": "yaşmak, (neyise) örten ya da gizleyen şey, maske, paravana, peçe ile örtmek, gizlemek, saklamak veiled peçe takmış, yaşmaklı, gizli, saklı, örtük, dolaylı veiling peçelik kumaş vein damar, (yaprak) damar, (böcek kanadı) damar, huy, mizaç, yapı, maden damarı veining damar ağı veinlet küçük damar velar artdamaksıl velarize damaksıllaştırmak veld (Güney Afrika'da) bozkır velleity zayıf istek vellum parşömen, tirşe velocipede velespit, bisiklet velocity head dinamik yükseklik velocity potential hız potansiyeli velocity ratio hız oranı velocity çabukluk, sürat, hız velodrome velodrom, bisiklet yarış pisti velour velur, kadife velum ince zar/örtü, yumuşak damak, damak eteği velutinous ülgerli, kadife gibi velvet knife kadife bıçağı velvet kadife velveteen pamuklu kadife velvety kadife gibi, yumuşacık vena cava anatoplardamar vena toplardamar venal yiyici, rüşvetçi, para için yapılan venality rüşvet alma, yiyicilik venation damar düzeni vend satmak, satıcılık yapmak, işportada satmak vendace lezzetli bir göl balığı vendee alıcı vender bkz.vendor vendetta kan davası vendible satışı kolay vending machine içine pul atarak, çilim, pul, içki, /vb.satın alınabilen kılga vendor satıcı veneer kaplama maddesi, ince kaplamalık tahta, sahte görünüş, maske venerable saygıdeğer, kıymetli, muhterem, mukaddes, mübarek venerate saygı göstermek, tapmak veneration büyük saygı venereal zührevi venetian blind panjur, jaluzi, stor vengeance öç, intikam vengeful intikamcı, intikam güden venison geyik eti venom (yılan/böcek/vb.) zehir, nefret, kin venomous zehirli venosity damarlılık venous blood toplardamar kanı venous toplardamarla ilgili vent pipe havalandırma borusu vent valve boşaltma valfı vent (on ile) (sinirini/vb.) -den çıkarmak, delik, menfez, (palto/ceket/vb.) yırtmaç, kaçacak yer, mahreç venter karın ventiduct tenek borusu ventilate (oda/yapı/vb.) havalandırmak ventilating brick delikli tuğla ventilating fan vantilatör ventilating shaft havalandırma kuyusu ventilating havalandırma ventilation shaft havalandırma kuyusu ventilation havalandırma ventilator vantilatör, yelletke, teneklendirme jüyesi ventipane havalandırma penceresi ventral cavity karın boşluğu ventral karın, karınla ilgili ventricle karıncık ventricular karıncık ile ilgili ventriloquial vantrilokluk ile ilgili ventriloquism vantrologluk, karından konuşma sanatı ventriloquist vantrolog venture tehlikeye atmak, tehlikeye" }, { "text": "atılmak, cüret etmek, göze almak, tehlikeli girişim, tehlikeli iş, macera venue buluşma yeri, buluşma, randevu, karşılaşma yeri Venus Venüs gezegeni, Zühre veranda balkon, veranda verandah bkz.veranda verb active fiili malumu müteaddit verb fiil, eylem verbal sözlü, ağızdan, sözel, kelimesi kelimesine, aynen, fiilden türemiş verbalize sözcüklerle ifade etmek, açıklamak verbally sözlü olarak, ağızdan verbiage yazı/konuşmada laf kalabalığı verbose gereksiz sözlerle dolu verbosity gereğinden çok söz kullanma, laf salatası verdant yeşillikli verdict jüri kararı, kanı, hüküm, karar verge (yol/patika/vb.) kenar, sınır verification gerçekleme, doğrulama, sağlama verify doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, soruşturmak, tahkik etmek, tekşirmek verisimilitude gerçeğe benzerlik veritable gerçek, tam vermilion alev kırmızısı vermin zararlı böcek ya da hayvanlar vermouth vermut vernacular anadilini kullanan, anadil, yerli dil verruca nasır versatile çok yönlü, elinden her iş gelen, birden fazla kullanım alanı olan, çok yönlü versatility çok yönlülük verse şiir, nazım, koşuk, mısra, dize, ayet versed (in ile) -den anlayan, deneyimli version yorum, çeviri, tercüme, versiyon, uyarlama versus -e karşı vertebra omur, fıkra vertebrate omurgalı vertex çekit, zirve, doruk, (matematikte) tepe çekidi vertical dik, dikey, şakuli, düşey vertigo baş dönmesi verve coşku, canlılık, şevk very çok, köp, cüda, yaman, en üstünlük derecesinde sıfatlar veya first/last/own/same gibi sıfatlardan önce vurguyu arttırmak için kullanılır, tam, ta kendisi, aynı, bile, en vessel (kova/fıçı/şişe/vb.) kap, gemi, tekne vest atlet, fanila, yelek, vermek vestibule antre, hol vestige iz, eser vet veteriner, baytar, tıbbî muayeneden geçirmek, nazardan geçirmek, gözden geçirmek veteran (of ile) kıdemli, eski, deneyimli, (eşya) eski, emektar, (otomobil) 'dan önce yapılmış, gazi veterinarian veteriner veterinary hayvan hastalıklarıyla ilgili veto veto, veto etmek vex kızdırmak, canını sıkmak via yolu ile, -den geçerek, aracılığıyla viable uygulanabilir, varlığını sürdürebilir viaduct viyadük, köprü, aşıt vibrant canlı, hareketli, yaşam dolu, (renk/ışık) parlak, canlı vibrate titremek, titretmek vibration titreşim vicarious vekil edilmiş, vekâlet verilmiş, başkası için yapılan vice admiral of the fleet bahriye feriki vice" }, { "text": "admiral patrona paşa vice ahlak bozukluğu, ahlaksızlık, kötülük, kötü alışkanlık, mengene vice-chairman başkan yardımcısı, sadır muavini viceroy kral naibi, genel vali vicinity semt, çevre, yöre vicious kötü amaçlı, gaddar, garazlı, tehlikeli, huysuz, saldırgan victim kurban victimize kurban etmek, mağdur etmek, haksızca davranmak victor kazanan, galip, fatih Victorian Kraliçe Viktorya dönemine ait (kimse), Kraliçe Viktorya dönemindeki gibi victorious muzaffer, galip victory zafer, utku, galibiyet video camera video kamera, sınalga video video, sın videotape videoteyp, video bantı, videoya çekmek vie (with/for ile) rekabet etmek, yarışmak, çekişmek Vienna Beç view görüş, görünüş, manzara, bakış, görüş, düşünce, kanı, incelemek, tetkik etmek, bakmak, görmek, muayene etmek, üzerinde düşünmek, değerlendirmek viewer sınalgı izleyen kimse, seyirci, izleyici viewpoint görüş açısı, bakış açısı vigil (nöbet/vb.için) geceleyin uyumama, nöbet tutma vigilant uyanık, tetikte vigilante yasal yetkisi olmadan kendi düşencesine göre düzen korumaya çalışan kimse vigor bkz.vigour vigorous güçlü, dinç, enerjik vigour güç, kuvvet, dinçlik vile aşağılık, rezil, alçak, adi, utanmaz, iğrenç, berbat, rezil vilify yermek, kötülemek, kara çalmak villa villa village köy, kent, kışlak villager köylü villain alçak, eclaf, cani, (öykü/film/vb.'de) kötü adam, (İİ) suçlu villainy kötü davranış, alçaklık vinaigrette zeytinyağı, sirke, tuz ve karabiber karışımı sos vindicate haklı çıkarmak, sübut etmek, doğruluğunu kanıtlamak, temize çıkarmak vindictive kinci, kin güden vine asma, sarmaşık vinegar sirke vineyard üzüm bağı, teneklik viniculture üzüm yetiştirme, bağcılık ve şarapçılık vintage (otomobil) 1919-1930 yılları arasında üretilmiş, başarılı bir dönemde yapılmış, bağbozumu vinyl vinil viola viyola violate bozmak, çiğnemek, taptalamak, uymamak, saygısızlık etmek, tecavüz etmek, göğmek, ırzına geçmek violence şiddet, zorbalık violent sert, şiddetli, zorlu, acı veren, can yakan, şiddet yüzünden olan violet menekşe, menekşe rengi violin keman, viyolon violinist kemancı, viyolonist violoncello viyolonsel viper engerek viral virüsle ilgili virgin bakire, kız, erden, bakire, el değmemiş, saf, bozulmamış virginity bekâret, erdenlik Virgo Başak burcu virile güçlü, enerjik, erkekçe, (cinsel yönden) güçlü, iktidarlı virility erkeklik gücü," }, { "text": "erkeklik virtual ismen olmasa da fiilen var olan, gerçek, asıl virtually hemen hemen, neredeyse virtue fazilet, erdem, üstünlük, avantaj virtuoso virtüöz, usta virtuous erdemli, dürüst virulent öldürücü, zehirli, (duygu) sert, nefret dolu, keskin, şiddetli virus virüs vis-à-vis ile karşılaştırınca, -e bakınca, karşı karşıya, yüz yüze visa vize visage yüz, çehre viscosity viskozite, ağdalık, akışmazlık viscount vikont viscountess vikontes viscous (sıvı) yapışkan, koyu vise mengene visibility görüş netliği (derecesi) visible görülebilir, görünür vision görüş kabiliyeti, görüş, görme, gözü açıklık, feraset, tasavvur, oy, hayal, arzu, istek, tahayyül, görünüş, tasvir visionary ileriyi gören, görüş gücü olan, düşsel, hayalî, hayalci, hayalperest visit ziyaret etmek, görmeye gitmek, teftiş etmek, resmî ziyarete gitmek, (doktor) muayene etmek, ziyaret, teftiş, resmî ziyaret, muayene, vizite visitation teftiş, resmi ziyaret visitor ziyaretçi visor (kasket) siperlik, siper vista uzak manzara visual görme, görünen, görüşe ait, ayanî visualize gözünde canlandırmak, tasavvur etmek, hayal etmek, düşünmek vital çok önemli, can alıcı, çok gerekli, canlı, hayat dolu, yaşam için gerekli, hayati vitality hayatiyet, canlılık, dirilik vitally en yüksek derecede vitamin vitamin vitiate bozmak, berbat etmek vitreous cam gibi, camla ilgili, cam..., camlaşmış vitrified cam haline gelmiş, camlı, sırlı vitriolic sert, vahşi, kırıcı vivacious şen şakrak, yaşam dolu, neşeli, canlı vivid (ışık/renk) parlak, canlı, güçlü, canlı, akılda kalıcı, güçlü vivisection deney için canlı hayvan kesme, dirikesim vixen dişi tilki, cadaloz kadın, cadı viz ismen, ki bu/bunlar, yani vocabulary kelime hazinesi, sözcük dağarcığı, kısa sözlük vocal sesle ilgili, rahat konuşan vocalist şarkıcı vocation (for ile) yetenek, kabiliyet, yetenek isteyen iş, meslek, Allah çağrısı vocational meslekî vociferous tantanalı, gürültücü vodka votka vogue moda voice ses, tavış, düşünce, fikir, çatı, dile getirmek, söylemek void boş, (of ile) -den yoksun, -sız, geçersiz, hükümsüz, boşluk voidable contract iptal edilebilir sözleşme voidance tahliye, boşaltma, iptal voidness geçersizlik voile vual volant uçabilen, uçan volatile liquid uçucu sıvı volatile matter uçucu madde volatile" }, { "text": "oil uçucu yağ volatile maymun iştahlı, değişken, dönek, (sıvı) uçucu, gaza dönüşebilen volatility uçuculuk, buharlaşırlık, buharlaşma volatilization buharlaşma volatilize buharlaştırmak, buharlaşmak, buhar olmak volcanic ash yanardağ külü, volkanik kül volcanic bomb yanardağ bombası volcanic cone yanardağ konisi volcanic earthquake yanardağ depremi volcanic eruption volkanik püskürme, yanardağ patlaması volcanic explosion yanardağ patlaması volcanic mud yanardağ çamuru volcanic rock volkanik taş, püskürük kayaç volcanic volkanik, yanardağla ilgili, taşkın, coşkun volcanism volkanizm, volkanik faaliyet volcanist yanardağ uzmanı volcano volkan, yanardağ volcanologist yanardağ bilgini volcanology volkan bilimi, yanardağ bilimi vole tarla faresi volition istem, irade volitional irade ile ilgili volitive irade ile ilgili volley yaylım ateş, topa yere değmeden yapılan vuruş, vole volleyball voleybol volplane süzülmek, süzülerek uçmak volt volt volt-ampere voltamper voltage decay gerilim azalışı voltage detector voltaj detektörü voltage voltaj voltaic cell galvanik pil voltaic galvanik, çıngı öndüren voltameter voltametre volte-face yüz geri etme, yüzseksen derecelik dönüş voltmeter voltmetre, gerilimölçer volubility konuşkanlık, gevezelik voluble konuşkan, dilli, geveze, (konuşma) akıcı volume control volüm ayarı, ses ayarı volume of trade ticaret hacmi volume (ses) güç, şiddet, hacim, oylum, cilt, sayı, miktar, yığın volumeter volümetre volumetric analysis volümetrik analiz, oylumsal çözümleme volumetric density volümetrik yoğunluk volumetric flask ölçü balonu, ölçü toparı, balonjoje volumetric hacimsel, oylumsal voluminous (giysi) bol, dökümlü, hacimli, büyük, geniş, (yazar) verimli voluntarily gönüllü olarak, istekle voluntariness gönüllülük, iradilik, istençlilik voluntary muscle istemli kas voluntary gönüllü, iradi, istençli volunteer gönüllü, (orduya) gönüllü girmek, gönüllü asker olmak, bir hizmete gönüllü olarak girmek, (neyise) sorulmadan anlatmak, gönüllü olarak teklif etmek, yapmaya gönüllü olmak voluptuary zevkine düşkün, şehvet düşkünü, seks manyağı, zevke düşkün kimse voluptuous şehvetli, seksi voluptuousness şehvetlilik, seksilik volute spring konik yay, sarmal yay volute sarmal, başlık kıvrımı, volüt, kıvrım voluted kıvrımlı, sarmal volva volva vomer sapansümüğü vomit kusmak, kusmuk vomitive kusturucu vomitory kusturucu voodoo priest büyücü doktor voodoo büyü, büyü dini voodooism büyü," }, { "text": "büyü dini voracious obur, doymak bilmez voracity oburluk, doymak bilmezlik, doymazlık vortex girdap vortical girdaba benzeyen vortices girdap, kasırga votary özünü dine adamış, özünü bir şeye adamış kimse, taraftar, düşkün vote of confidence güvenoyu vote sth down oylarla yenmek, alt etmek, reddetmek vote oy, (the ile) oy hakkı, oy vermek, önermek, bildirmek, ilan etmek voteless oysuz voter saylavcı, seçici, seçmen voting age seçme yaşı voting machine oyları kaydeden kılga voting paper oy pusulası voting power oy hakkı voting scheme oylama yöntemi voting oy kullanan, oy kullanma votive adak olarak verilen, adanan vouch for doğrulamak, teyit etmek, tasdik etmek vouch (for ile) kefil olmak voucher senet, makbuz, belge, (çay/yemek/vb.için) fiş vouchsafe lütfetmek, ihsan etmek, nasip etmek voussoir kemer taşı, çevre taşı vow yemin, ant, yemin etmek, ant içmek vowel harmony ünlü uyumu vowel mutation ünlü değişimi vowel ünlü, sait, sesli harf voyage policy seyahat poliçesi voyage seyahat, yolculuk, gezi, uzun gemi yolculuğu yapmak voyager seyyah, seyahatçi, sernişin, yolcu vulcanite ebonit vulcanization kükürtle sertleştirme vulcanize kükürtle sertleştirmek vulcanized fiber vulkanize lif vulgar fraction bayağı kesir vulgar kaba, terbiyesiz, bayağı, adi, zevksiz, adi vulgarism halk deyimi, argo, kaba söz vulgarity terbiyesizlik, kabalık, bayağılık, kaba konuşma ya da davranış vulgarize bayağılaştırmak, basitleştirmek, adileştirmek vulnerability hassaslık, korunmasızlık, savunmasızlık vulnerable kolay incinir, hassas, korunmasız, savunmasız, zayıf vulpine tilki ile ilgili, kurnaz vulture akbaba vulva vulva wabble sallanmak, sendelemek, sallanma, sendeleme wacky deli, kaçık, mantıksız, saçma, manyak wad tutam, tomar, tıkaç, tapa, tampon, deste, tomar yapmak, tıkamak wadding vatka waddle ördek gibi salına salına yürümek, badi badi yürümek, badi badi yürüyüş wade into girişmek, saldırmak, hücum etmek wade through güç bela bitirmek wade su veya çamur içinde güçlükle ilerlemek, geçmek wader yağmurkuşu, çamur içinde yürüyen kimse wading bird balıkla beslenen uzun bacaklı bir kuş wafer ince bisküvi, mayasız ekmek wafer-thin ipince waff çelme, çırpma, yüngül hareket, hafif" }, { "text": "yel, esme waffle iron pide ızgarası waffle bir tür gözleme, zırvalama, zırvalamak, saçma sapan konuşmak, gevelemek waft hafif koku/esinti, sürüklemek, sürüklenmek wag one's tongue boşboğazlık etmek wag sallama, sallanış, şakacı kimse, gırgır kimse, sallamak, sallanmak wage agreement vergin anlaşması wage bill vergin gideri wage claim vergin artış talebi wage dispute vergin anlaşmazlığı wage earner verginli wage freeze vergin ve maaşların dondurulması wage fund vergin fonu wage incentive parasal teşvik wage level vergin seviyesi wage packet vergin paketi, vergin zarfı wage rate vergin oranı wage scale barem, vergin cetveli wage settlement vergin uzlaşması wage slip vergin bordrosu wage war against savaş açmak wage worker verginli wage savaş açmak, mücadele başlatmak, vergin, maaş wager bahis, bahse girmek, şart bağlamak, bahis tutuşmak, para yatırmak, para koymak wages per hour sögen vergini waggery şaka, latife, hokka waggish şakacı, muzip, gülünç, güldürücü, komik waggle sallamak, sağa sola oynatmak, sallanmak, sallanma, sallanış waggon dört tekerlekli yük arabası, at arabası, kağnı, yük vagonu waggoner arabacı, Arabacı (takımyıldızı) wagon vault yuvarlak tonoz wagon yük vagonu, dört tekerlekli atlı yük arabası, üzerinde yiyecek taşınan küçük el arabası wagon-lit vagonli, yataklı vagon wagoner arabacı wagtail kuyruksallayan waif evsiz barksız, kimsesiz, bakımsız çocuk, gariban çocuk wail ağlamak, feryat etmek, sızlanmak, yakınmak, dövünmek, yırtınmak, (rüzgâr) uğuldamak, ağlama, feryat wailing ağlayan, ağlama wain yük arabası wainscot lambri, tahta kaplama, lambri kaplamak waist bel waistband kemer, kuşak waistcloth peştamal waistcoat yelek waisted belli waistline bel ölçüsü, bel büyüklüğü wait at table servis yapmak wait for dead men's shoes mirasa konmak wait on sb hand and foot canla başla hizmet etmek wait on hizmet etmek, servis yapmak, ziyaretine gitmek wait to see which way the yaş tahtaya basmamak cat will jump wait up for sb birini beklemek için yatmamak wait beklemek, bekleme, bekleyiş waiter garson waiting list yedek liste waiting room bekleme salonu waiting bekleyen," }, { "text": "bekleme waitress bayan garson waive vazgeçmek, feragat etmek waiver of premium prim hakkından vazgeçme waiver feragat, vazgeçme wake uyanmak, uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, geminin suda bıraktığı iz, dümen suyu wakeful uyanık, uyuyamayan, uykusuz waken uyandırmak, uyanmak waking uyanıkken olan, ayakta geçen wale kumaştaki kabarık çizgi Wales Galler ülkesi walk away with yürütmek, araklamak walk in içeri girmek walk of life sosyal durum, meslek walk off çekip gitmek, ayrılmak walk out on sb bir kesi koyup çıkıp gitmek, bir kesi terk etmek, bir kesi atmak, pis günde kaçmak, yayınmak, ekilmek walk yürümek, başmak, yürüyerek gitmek, üzerinde yürümek, yürüyüşe çıkarmak, gezdirmek, gezinmek, dolaşmak, yürüyüş, gezinti, yürüme, yürüyüş, yürüyüş biçimi, yürüyüş yeri walkaway çok kolay kazanılan yarış, çocuk oyuncağı walking yürüme, yürüyüş, canlı, ayaklı walkout grev walkover kolay yengi, kolay zafer wall duvar, sur wallaby küçük bir tür kanguru wallchart öğretim aracı olarak kullanılan duvar resmi wallet cüzdan, pul kesesi wallflower sarı şebboy wallop sert vuruş walloping büyük, kocaman wallow yuvarlanmak, debelenmek, zevklenmek, acı çekmek wallpaper duvar kâğıdı, duvar kâğıdıyla kaplamak walnut ceviz, yangak, ceviz ağacı walrus mors waltz vals, vals yapmak wand sihirbaz değneği wander belli bir amacı olmadan dolaşmak-gezmek, azmak, doğru yoldan ayrılmak, sapmak wanderer avare, amaçsızca dolaşan kimse wanderlust yerinde duramama, gezip dolaşma arzusu wane azalmak, eksilmek, zayıflamak, batmak, sönmek, (ay) gittikçe küçülmek, sonuna yaklaşmak, bitmek wangle ayarlamak, koparmak, sızdırmak, paçayı kurtarmak wank kab, otuzbir çekme, tek atma wanker otuzbirci, bir işle ciddi olarak ilgilenmeyen kimse want istemek, ihtiyacı olmak, gereksinim, gereksinme, ihtiyaç, lüzum, istek, yokluk, eksiklik, noksan, yoksulluk, fakirlik, sıkıntı, ihtiyaçlar, gereksinimler, eksikler, istekler wanting eksik, noksan wanton değişken, kaprisli, oyunbaz, kontrolsüz, vahşi, mantıksız, nedensiz war savaş, savaşım, çatışma, mücadele, kavga, savaşmak warble kuş ötüşü, şakıma, ötmek, şakımak warbler çalıbülbülü, ötleğen ward semt, bölge, koğuş, vasilik, vesayet, vesayet altındaki kimse, koruma warden bekçi, muhafız, cezaevi müdürü, kolej/vb.müdürü warder gardiyan," }, { "text": "bekçi wardrobe giysi dolabı, gardırop, kişisel giysiler warehouse depo, ambar, büyük mağaza wares mal, eşya warfare savaş, savaşım, mücadele warhead patlayıcı savaş başlığı warily sakınarak, ihtiyatla, dikkatle warlike savaşsever, savaşçı, savaşla ilgili, askeri warm sıcak, ılık, sıcak tutan, içten, candan, ısıtmak, ısınmak, heyecanlandırmak, sıcak yer, sıcak, ısınma warmonger savaş kışkırtıcısı, savaşa teşvik eden kimse warmth sıcaklık, içtenlik warn uyarmak, ikaz etmek warning uyarı, ikaz, ihtar, tembih, ibret warp eğrilik, çarpıklık, çözgü, arış, palamar, eğrilmek, yamulmak, eğriltmek, yamultmak, saptırmak warped eğilmiş, bükülmüş, çarpık warrant of apprehension arama emri warrant of arrest tutuklama emri warrant of attachment haciz kararı warrant of attorney dava vekâletnamesi warrant yetki, ruhsat, teminat, garanti, mazur göstermek, hak tanımak, garanti etmek warrantable garanti edilebilir, kefalet verilir warrantee kendisine garanti belgesi verilen kimse warrantor garanti eden kimse warranty deed tapu senedi warranty garanti, garanti belgesi warren tavşan kolonisi, aşırı kalabalık yer, labirent gibi yer warring savaşan, mücadele eden warrior savaşçı, asker warship savaş gemisi wart siğil wartime savaş zamanı warts and all bütün ayrıntıları ile warty siğilli warweary savaş yorgunu wary sakıngan, ihtiyatlı, tedbirli, uyanık, tetikte, açıkgöz was born doğmak was -dı, -di wash bottle yıkama şişesi wash box yıkama teknesi wash down bol suyla yıkamak, su ile yutmak wash house çamaşırhane wash off yıkayarak çıkarmak wash one's hands of el çekmek wash out yıkayarak çıkarmak, temizlemek, bitirmek wash the dishes bulaşık yıkamak wash up bulaşık yıkamak, elini yüzünü yıkamak wash yıkamak, elini yüzünü yıkamak, temizlenmek, yıpranmadan yıkanabilir olmak, yıkama, yıkanma, yıkanacak çamaşırlar, çamaşırhane, çamaşır yıkama yeri wash-leather güderi washability yıkanabilirlik washable yıkanır, yıkanabilir washbasin lavabo washboard çamaşır tahtası washbowl lavabo washday çamaşır günü washed-out yorgunluktan ölmüş, bitkin, solgun, halsiz washed-up mahvolmuş, bitmiş, tükenmiş washer woman çamaşırcı kadın washer yıkayıcı, çamaşır makinesi, delikli pul, rondela washery lavuar, yunak washeteria çamaşırhane washhand basin lavabo washhand el yıkama ile ilgili washhouse" }, { "text": "çamaşırhane washiness sululuk, solgunluk washing yıkama, yıkanma, çamaşır washout fiyasko washroom tuvalet washstand lavabo washwater yıkama suyu wasp eşekarısı wastage israf, sarfiyat, zarar waste israf, savurganlık, artık, artık madde, kullanılmayan, boş, çorak, kıraç, işe yaramaz, israf etmek, çarçur etmek, güçten düşmek, zayıflamak, güçten düşürmek, zayıflatmak wastebasket çöp sepeti wasteful savurgan, müsrif watch seyretmek, izlemek, beklemek, kollamak, ile ilgilenmek, bakmak, dikkat etmek watchband saat kayışı watchdog bekçi köpeği watchful tetikte, uyanık, dikkatli, sakıngan watchmaker saatçi watchman bekçi, gözetçi, karakolcu watchword parola, slogan water su, sulamak, ağız sulanmak, göz sulanmak waterborne gemiyle taşınan, su yoluyla taşınan watercolour suluboya, suluboya resim watercourse su yolu, dere watercress su teresi waterfall çağlayan, şelale waterfowl su kuşu waterfront kentin su kıyısında olan kısmı, rıhtım waterline gemilerde su düzeyi waterlogged suyla dolu, taşmış watermark filigran watermelon karpuz watermill su değirmeni waterpower su gücü waterproof sugeçirmez, sugeçirmez yağmurluk, sugeçirmez hale getirmek waters sular, deniz, su kitlesi watershed iki nehri ayıran arazi, dönüm çekidi waterside deniz kıyısı, ırmak kıyısı, göl kıyısı waterspout hortum watertight sugeçirmez, sızdırmaz, kusursuz, eksiksiz, hatasız waterway seyre elverişli su yolu waterwheel su çarkı waterworks su dağıtım tesisatı, gözyaşı watery sulu, cıvık, çok sulu, (renk) soluk watt vat waul miyavlamak, ağlamak, inlemek, kışkırmak wave sallamak, sallanmak, el sallamak, el etmek, dalga, tolkun, ünalgı tolkunu, saç dalgası, kıvrım waveform dalga biçimi wavelength dalga boyu, dalga uzunluğu waver tereddüt etmek, duraksamak, bocalamak, zayıflamak, sürekliliğini yitirmek, boyun eğmek wavy dalgalı saç wax balmumu, kulak kiri, balmumu sürmek, mumlamak way yol, tarz, sayak, yöntem, yön, taraf, mesafe, uzakta, uzak mesafede waylay yolunu kesmek, durdurmak ways alışkanlıklar, huylar, adetler, mesafe, yol wayside yol kenarı wayward sağı solu belli olmaz, kararsız, değişken weak güçsüz, zayıf, yetersiz, sulu, açık weaken zayıflamak, güçsüzleşmek, zayıflatmak, güzsüzleştirmek weakly arık weal mutluluk, refah, hayır, kamçı izi, bere wealth varlık, servet, para, bolluk, çokluk wealthy zengin, varlıklı, bay" }, { "text": "wean sütten kesmek, vazgeçirmek weapon silah weaponry silah, yarak wear giymek, takmak, takınmak, giyme, giyinme, kullanma, kullanılma, giyim eşyası, giyim, elbise, aşınma, yıpranma, eskime, dayanıklılık, dayanma wearing yorucu, bezdirici wearisome sıkıcı, yorucu, bezdirici weary yorgun, bitkin, usanmış, bezmiş, yorucu, yorgunluk gösteren, bıkmak, yorulmak, usanmak weasel kelek gelmek, azdırmak, hile etmek, boyun kaçırmak, gelincik weather hava weathercock rüzgâr gülü weatherman Sınalgı veya ünalgıda tenek raporunu okuyan kimse weatherproof rüzgâr geçirmez weave dokumak, örmek, kıvırmak, bükmek, sarmak, dolamak, ileri sürmek, sunmak, önermek, bildirmek, anlatmak, dokuma, örme, zikzak yapmak, zikzak yaparak ilerlemek weaver dokumacı web örümcek ağı, ağ, tor, dokuma webbed perde ayaklı wed evlenmek wedding nikâh, düğün wedge kıskı, kama, takoz, kama ile sıkıştırmak, araya sıkışmak, araya sıkıştırılmak wedlock evlilik Wednesday çarşamba wee çiş, çiş yapmak weed out alak vurmak weed yabani ot, zararlı ot, alak otu, alak, çok zayıf kimse, iskelet, sümük torbası, esrar, marihuana weedery alak weedy alak otu basmış week hafta, yedil weekday hafta içi, iş günü weekend hafta sonu weekly haftalık, haftada bir, haftalık gazete ya da dergi weep ağlamak, yığlamak, girye etmek, göz yaşı dökmek weevil buğdaybiti, ekinbiti weft atkı, argaç weigh tartmak, çekmek, gelmek, ağırlığında olmak weighbridge baskül weight ağırlık, tartı, halter, önem, değer, sıkıntı, yük, tartmak, ölçmek, üzerine ağırlık koymak, ağırlaştırmak weighted avantaj sağlayan weighting ek vergin weightless ağırlıksız weighty önemli, ciddi weir su bendi weird esrarlı, tuhaf, garip, acayip, tuhaf welcome Hoş geldiniz, karşılama, istenilen, sevindirici, serbest, içtenlikle karşılamak, kabul etmek, hoş karşılamak weld kaynak yaparak birleştirmek, kaynakla birleşmek, kaynak welder kaynakçı welfare refah, gönenç, rahat well su kuyusu, petrol kuyusu, kuyu, memba, pınar, kaynak, merdiven boşluğu, asansör boşluğu, sağlığı yerinde, iyi, yakşı, uygun, yerinde, şanslı, fışkırıp akmak well-known tanınmış, meşhur, iyi bilinen, anık wellbeing refah, gönenç, vücut sağlığı, mutluluk, huzur wellborn soylu bir kodaktan gelen wellington dize kadar uzanan sugeçirmez lastik çizme welt" }, { "text": "kırbaç izi, sopa izi, vardela, kösele şerit welter karmaşa, karışıklık wench genç kadın, kız, fahişe, fahişelerle düşüp kalkmak werewolf kurtadam west batı, garp, batıya doğru, garba doğru westbound batıya doğru yol alan, batıya giden westerly batıya giden, (rüzgâr) batıdan esen western batı, garp, kovboy filmi, kovboy romanı westward batıya doğru, garp istikameti westwards batıya doğru, garp istikameti wet ıslak, yaş, kurumamış boya, yağmur, yağmurlu, yağmurlu hava, ıslaklık, işemek, ıslatmak whack küt diye vurma, küt diye vurmak, vuruş sesi, pay, hisse whacked yorgunluktan ölmüş, çok yorgun whacking çok, dayak whale balina whaler balina avcısı, balina avında kullanılan gemi whaling balina avcılığı wharf iskele, rıhtım what kind ne tür, ne tip, handay what ne whatever her türlü, her çeşit, ne tür olursa, her, herhangi bir, hiç whatsoever her ne ise wheat buğday wheedle tatlı dille ikna etmek, tatlılıkla koparmak wheel tekerlek, direksiyon wheelbarrow el arabası wheelbase dingil açıklığı, iki dingil arasındaki mesafe wheelchair tekerlekli sandalye wheeze harıltı, hırıltıyla solumak whelk bir tür deniz salyangozu, kabartı, sızanak, sivilce whelp enik, küçük, it balası when all is said and done umumiyetle, bitevlikte, tam nazara almak, dikkat vermek, evvel-ahir when the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda when ne zaman, haçan whence nereden, haradan, hangi yerden, nere whenever her ne zaman, ne zaman where nereye, haraya, nerede, harada, nereden, haradan whereabouts nereye, nerelere, nerede, nerelerde whereas iken whereby ki onun sayesinde, ki bu şekilde wherein ki içinde, hangi yönden, ne bakımdan, ne şekilde, nasıl, nerde whereof ki onun hakkında, ki onun whereon ki onun üzerinde wheresoever her nereye, her nerede whereupon bunun üzerine, bundan dolayı wherever her nereye, her nerede, nereye, nerede wherewithal gerekli para whet bilemek whether -ip -mediği, -ip -meyeceği whetstone bileğitaşı whey kesilmiş sütün suyu which hangi, hangisi, hangisini, ki bu, ki o, ve bu whichever herhangi, hangi, herhangi biri" }, { "text": "whiff esinti, koku while süre, zaman whim kapris whimper inildemek, inlemek, sızlanmak, ağlamaklı bir şekilde konuşmak, inilti whimsical kaprisli, garip fikirleri olan, garip istekleri olan whine haykırmak, ciyak ciyak ötmek, bağırmak, sızlanmak, zırıldamak, dırdır etmek, zırlamak, ciyaklama, çığlık, zırıltı whinny kişneme, kişnemek whip kırbaç, kamçı, kırbaçlamak, kamçılamak, parlamentoda parti denetçisi whipping kırbaçla cezalandırma, kırbaçlama whirl fırıl fırıl döndürmek, fırıl fırıl dönmek, devre vurmak, dolanmak, fırlanmak, süratle ötüp geçmek, hızla geçmek, telaşlı olmak, telaş hissi geçirmek, gicellenmek, teşvişli olmak, fırıltı, devre vurma, fırlanma, karışıklık, telaş, teşviş, curcuna, keşmekeş, kafa karışıklığı whirlpool girdap, burgaç, çevrinti whirlwind hortum, kasırga whirr kanat sesi, pervane sesi, pır pır etmek whisk toz fırçası, yumurta çırpma aleti, silkinme, silkmek, sallamak, apar topar götürmek, çırpmak whisker kedi bıyığı, favori whiskey İrlanda ya da Amerikan yapımı viski whisky viski whisper fısıltı, dedikodu, fısıldaşmak, fısıltı ile konuşmak, fısıldamak whist dört kişiyle eşli oynanan bir iskambil oyunu whistle ıslık, fışkırık, düdük, ıslık çalmak, düdük çalmak, ıslıkla çalmak white beyaz, soluk benizli, solgun, beyaz ırktan olan, sütlü kavhe, yumurta akı, göz akı, gözün beyaz kısmı white-winged Diuca finch buzulkuşu Whitehall İngiliz hükümet politikası whiten beyazlaşmak, beyazlaştırmak, sefit etmek whitewash badana, paravana, maske, badanalamak, örtbas etmeye çalışmak whitewater (Aİ) coğ.ivinti yeri whither nereye, ki oraya whiting mezitbalığı, merlanos, arıtılmış tebeşir tozu Whitsun Paskalya yortusundan sonraki yedinci Pazar günü whittle yontmak, azaltmak whiz vızıltı, vın diye gitmek, vınlamak, vızıldamak whizz vıyıltı ile geçmek, havayı yararak vızıltı ile geçmek, vıyıldamak, vızıldamak, yıldırım sürati ile gitmek, süratle ötüp geçmek, fırlanmak, gicellenmek, santrifüjlemek, suyunu almak, fit, vızıltı, vıyıltı, vıjıltı, üstat, mahir adam, koçak adam who kim, kime whoa çüş whoever her, herkes, her kim ise, kim olursa olsun whole tam, bütün, hamısı, tek parça, bitev wholemeal kepekli wholesale toptancılık, toptan satış, toptan, toplu wholesaler toptancı wholesome sağlığa yararlı, yakşı, sağlıklı wholly tamamen, tümüyle whom kimi, kime whoop" }, { "text": "neşeyle bağırma, bağırmak, bağrışmak, kışkırmak whopper kocaman bir şey, kuyruklu yalan whore fahişe, orospu whorl helezonlu şekil, sarmal şekil whose kimin, ki onun why niçin, neden, niye wick fitil wicked kötü, yaman, nefret dolu, yaramaz, şuluk, muzip, ayıplanacak wicker ince dal, saz wickerwork ince dal veya sazdan yapılmış eşya wicket kale wide geniş, geniş bir alanı kaplayan, iyice, tamamen widely her tarafa, sağa sola, geniş bir alanda, geniş çapta, birçok kişi tarafından, oldukça, büyük widen genişlemek, genişletmek widespread yalpı, yaygın, geniş alana yayılmış widow dul kadın widowed dul widower dul erkek width genişlik, en, belli bir boyda kumaş parçası wield sahip olmak ve kullanmak Wien Beç wife karı, hanım, eş wifely iyi bir karı özelliklerine sahip, karıya yakışır wig peruka wiggle kıpır kıpır oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdaşmak wigwam kızılderili çadırı wild vahşi, yabani, hiddetli, kızgın wildcat yasadışı ve beklenmedik, düzensiz, yaban kedisi, hırçın kimse wilderness ekilmemiş boş arazi, çöl, kır, yığın wildfowl av kuşları wildlife yabani hayvanlar ve bitkiler, vahşi tabiat wildly çılgınca, çılgın gibi, çok wiles oyun, hile, düzenbazlık wilful kafasının dikine giden, inatçı, kasıtlı will -ecek, -acak, -er, -ar, irade, istem, istek, niyet, arzu willing gönüllü, razı, hazır, istekli willow söğüt willowy fidan gibi, ince, narin willpower irade, irade gücü wilt çiçek solmak, soldurmak wily kurnaz, cingöz wimble matkap, burgu, delgi win kazanmak, galibiyet, yengi wince irkilmek winch vinç winchback bkz.winchbeck winchbeck (boya) çıkrıklı tekne, haspel teknesi wind rüzgâr, külek, yel, nefes, soluk, midede gaz, boş laf, hava cıva, soluğunu kesmek, sarmak, dolamak windbreak rüzgâr siperi, rüzgâr perdesi winder saat anahtarı, zemberek, sarmaşık windfall rüzgârla düşen meyve, beklenmedik para, beklenmedik şans, son bulmak, telaşlandırmak, ateşlendirmek, azdırmak, heyecanlandırmak winding sargı, sarım, dönge, dönemeç, dolambaç, dolambaçlı windjammer yelkenli gemi windlass bocurgat, ırgat windless rüzgârsız, durgun windmill yeldeğirmeni window glass pencere şişesi, pencere camı window pencere, cam, vitrin windowpane pencere camı windowsill" }, { "text": "pencere eşiği windpipe soluk borusu windscreen (İİ) (otomobil) ön cam windshield (Aİ) (otomobil) ön cam windsock rüzgâr hortumu windstorm kasırga windswept rüzgâra açık, dağınık windy rüzgârlı, boş konuşan, çalçene wine şarap wing kanat, binanın yan çıkıntısı, ek bina, kanatlandırmak, uçurmak, kanatlanmak, uçmak, kanadından vurmak, kolundan yaralamak winged kanatlı wingspan kanat açıklığı, açık iki kanat arası mesafe wingspread kanat açıklığı, kanat aralığı wink göz kırpma, göz kırpmak, parıldayıp sönmek, parıldamak, çok kısa süre winkle yenilebilir bir tür deniz salyangozu, zorla çıkarmak, zorla almak, elde etmek, sökmek winner kazanan, galip winning çekici winnings kumarda kazanılan para winnow harman savurmak, tahıl savurmak, harman savurma, yaba, atkı winsome güzel, hoş, çekici winter kış, kışlamak, kışı geçirmek wintertime kış, kış mevsimi wintry soğuk, kış gibi, kış wipe silme, temizleme, silmek, silip çıkarmak, yok etmek, ortadan kaldırmak wiper silecek wire tel, telgraf, çıngı teli bağlamak, telgraf göndermek wireless ünalgı, telsiz, kablosuz wiring çıngı tertibatı wiry adaleli ve ince wisdom akıllılık, akıl, bilgelik wise akıllı, akıllıca, mantıklı wisecrack ukalalık, ukalaca laf, ukalaca laflar etmek wish dilek, istek, arzu, istemek, dilemek wishbone lades sümüğü wisp tutam, demet wisteria morsalkım wistful özlemli, hüzünlü wit akıl, zekâ, anlayış, zekâ kıvraklığı, nükte, nükteci kimse witch büyücü, cadı, büyüleyici kadın, çekici kadın witchcraft büyücülük, büyü witchdoctor kabile büyücüsü, büyücü with ile, nedeniyle, sayesinde withdraw geri çekmek, geri çekilmek, çekmek, geri almak withdrawal geri çekme, geri alma, geri çekilme withdrawn içine kapanık, karadinmez wither solmak, kurumak, soldurmak, kurutmak, sönmek, yok olmak, utandırmak, susturmak withering solan, utandıran, susturan, dondurucu withhold saklamak, vermemek within içinde, içeride, içeriye without onsuz, o olmadan withstand karşı koymak, karşı durmak, direnmek, mukavemet etmek, dayanmak, göğüs germek witness tanık, şahit, tanıklık, kanıt, delil, tanık olmak, tanıklık etmek, göstermek, kanıtlamak witticism nükteli söz, espri witty zekice, nükteli wizard sihirbaz, büyücü, deha, usta, müthiş, süper wizened buruşuk, buruşmuş woad çivitotu, çivitotundan elde" }, { "text": "edilen mavi boya wobble sallanma, titreme, sallanmak, dingildemek, sallamak, dingildetmek, tereddüt etmek, bocalamak, titremek wobbly sallantılı, titrek woe üzüntü, dert, keder, üzüntü kaynağı woebegone kederli, hüzünlü woeful kederli, hüzünlü, üzücü wolf kurt, börü, zampara, kurt gibi yemek, abur cubur yemek wolfram tungsten, volfram woman kadın, kadınlar, bayan womanhood kadınlık womaniser hatunbaz womanish kadınsı, kadın gibi womanize kadın peşinde dolaşmak womanizer zampara, kadın düşkünü, avratbaz womankind kadınlar womanly kadınsı, kadına yakışır bir şekilde womb rahim, dölyatağı wombat Avustralya'da yaşayan ayıya benzer keseli bir hayvan womenfolk kadın milleti wonder kızıksınmak, bilmeyi hahlamak, bilmek istemek, teşvişlenmek, taaccüplenmek, hayretlenmek, meraklanmak, hayran olmak, taaccüpleniş, hayretleniş, taaccüp, hayret, acayibât, icaz, mucize, keramet wonderful harika, şaşılacak derecede iyi wonky oynak, çürük, sakat, güvenilmez, bitkin, halsiz wont alışkanlık woo kur yapmak, desteğini kazanmaya çalışmak, elde etmeye çalışmak wood of aloes öd ağacı wood odun, ağaç, tahta, ahşap, küçük orman, koru woodcutter oduncu, ağaç kesen adam wooded ağaçlık, ağaçlı, ağaçlarla kaplı, ormanlık wooden tahta, ahşap, odun gibi, katı woodland ormanlık ülke, ormanlık bölge, ormanlık arazi woodpecker ağaçkakan woods meşe, orman woodwind tahtadan yapılmış üflemeli çalgılar woodwork marangozluk, dülgerlik, tahta işi, bir binanın ahşap kısımları woodworm ağaç kurdu, tahtakurdu, ağaç kurdunun verdiği zarar woody ağaçlık, ormanlık, odun gibi, odunsu woof havlama sesi wool yün, yapağı woolgathering dalgın, aklı bir karış havada, dalgınlık, aklı başka yerde olma woollen yünlü, yün woollens yünlü giysiler, yünlüler woolly yünlü, yün gibi, yünlü giysi woozy sersem, şaşkın, başı dönen word kelime, sözcük, söz, mesaj, haber, bilgi, kısa konuşma, kısa görüşme, emir, sözcüklerle ifade etmek, anlatmak wording ifade etmekte seçilen sözcükler, anlatım biçimi wordy sözü fazla uzatan, gereğinden fazla sözcük kullanan work iş, yumuş, çalışma, eser, yapıt, çalışmak, çalıştırmak workable çalışır, işe yarar, uygulanabilir, elle şekillendirilebilir workaday sıradan, tekdüze, sıkıcı workbench tezgâh workbook alıştırma kitabı workday iş günü worker işçi, amele, faale working çalışma, çalışma jüyesi," }, { "text": "işleyiş, çalışan, çalışmayla ilgili, iş workman işçi workmanlike iyi bir işçiye yakışır workmanship işçilik, ustalık workout idman, antrenman workpiece iş, işlenecek parça workroom çalışma odası works fabrika, mekanizma workshop atelye, kârhane, işyeri workspace çalışma alanı workstation iş istasyonu worktop mutfakta yemek hazırlamak için düz yer world dünya, yüre, cihan, alem worldly dünyevi, maddi worldwide dünya çapında worm kurt, solucan, korkak, ödlek, ilerletmek, solucanlardan arıtmak, solucanları ayıklamak worn aşınmış, yıpranmış worried endişeli, kaygılı, üzgün worry kaygı, üzüntü, sıkıntı, narahatlık, sıkıntı kaynağı, üzülmek, kaygılanmak, merak etmek, üzmek, kaygılandırmak, rahatsız etmek, musallat olmak worse daha çok, daha kötü, daha kötü şey, daha hasta worsen daha da kötüleşmek, daha da kötüleştirmek worship ibadet, tapınma, hayranlık, tapma, tapmak, ibadet etmek worst en kötü, en kötü şey worsted yünlü kumaş, yün worth değer worthless değersiz, adi, karaktersiz, kötü worthwhile harcanan emeğe değer, yapmaya değer worthy layık, değer, hak eden, saygıdeğer would to God keşke Would you help me? Bana yardım eder misiniz? Would you mind sizce bir sakıncası var mı would you yapar mısınız, eder misiniz would -cekti, -caktı, -ecek, -acak would-be sözde, sözümona, taslağı wound yara, yaralamak wounded yaralı woven felt keçe kumaş woven dokuma wow vay, vay canına wrack kıyıya vuran deniz yosunu wraith hayalet wrangle gürültülü tartışma, ağız dalaşı, atışmak, ağız dalaşı yapmak, hüccet etmek wrangler kavgacı, sığırtmaç, kovboy wrap up kalın giyinmek, bürünmek, gizlemek, sarmalamak wrap şal, örtü, sarmak, sarmalamak, katlamak, koymak, yaymak, sermek, dolamak wraparound saran, kaplayan, kapsayan, kuşatan wrapper postayla gönderilen gazete-kitap-dergi wrapping paper ambalaj kâğıdı wrapping ambalaj, sargı wrasse lapina, ördek balığı wrath gazap wrathful gazaba gelmiş, öfkeli wreak öfke salmak, hırs salmak wreath çelenk, çiçekten yapılmış taç, duman halkası wreathe sarmak, kaplamak wreathed column burmalı sütun wreck gemi enkazı, enkaz, mahvolmuş şey, mahvolmuş kimse, mahvolma, yok olma, suya düşme, hurda, harabe, virane, mahvolmasına neden olmak, enkaz haline getirmek," }, { "text": "mahvetmek, yok etmek, suya düşürmek wreckage enkaz, yıkıntı, kalıntı wrecker enkaz temizleyici, enkaz çıkarıcı wren çalıkuşu, çitkuşu wrench çekme, bükme, asılma, burkma, İngiliz anahtarı, kurbağacık, ayarlı pense wrest çekip almak, zorla elde etmek wrestle güreşmek, güreş yapmak, boğuşmak wrestler güreşçi wrestling güreş wretch zavallı kimse, gariban, aşağılık kimse wretched perişan, zavallı, berbat, rezil, kötü wretchedness sefalet, bezginlik wriggle solucan gibi kıvrılmak, kıpır kıpır etmek, kıpır kıpır oynatmak, rahatsız etmek, keyfini kaçırmak wring burmak, bükmek, sıkmak, sıkıp suyunu çıkarmak wringer çamaşır mengenesi, sıkmaç wrinkle kırışıklık, ipucu, kırıştırmak, kırışmak wrist kol bileği, bilek wristband bileklik, kolbak wristwatch kol saati writ ferman, ilam, buyruk write yazmak writer yazar writhe kıvranmak writing yazı, yazarlık, el yazısı wrong yanlış, uygunsuz, ters, haksız, kötü, ahlakdışı, bozuk, haksızlık etmek, günahını almak wrongdoer kötülük eden kimse, günahkâr wrongdoing kötülük, suç, günah wrongful haksız, yasaya aykırı wry eğri, çarpık, hoşnutsuzluk belirten xanthous sarımtıl, sarı xenogamy bitkilerde çapraz tozlaşma xenon ksenon xenophobia yabancı düşmanlığı xerophilous kurakçıl xerophyte kurakçıl bitki xerox fotokopi çekmek, fotokopi Xmas Noel xylem odunsu doku xylophone ksilofon yacht yat yachting yatçılık, kotracılık yachtsman yatçı yahoo kaba herif, ayı yak yak, Tibet sığırı, laklak etmek, havadan sudan konuşmak yam tatlı patates yammer sızlanmak, yakınmak, durmadan konuşmak, kafa şişirmek yank birden hızla çekmek Yankee Kuzey Amerikalı yap acı acı havlamak, zırvalamak, gevezelik etmek, boktan şeylerden konuşmak yard yarda (0.9144 metre), seren, avlu, hayat, belli bir amaç için ayrılmış kapalı yer yardage yarda ölçüsüyle uzunluk yarn iplik, hikâye, nağıl, masal, maval, seyahat macerası, seyahat maceraları anlatmak, muhabbet etmek yaw rotadan çıkmak, sağa sola sapmak yawl yelkenli, gemi sandalı, filika yawn esnemek, esneme yea olumlu oy, kabul oyu, olumlu oy veren kimse, olumlu yanıt yeah evet, heri year ago bıldır year yıl, sene yearling bir yaşındaki hayvan yavrusu yearly her yıl, yılda bir kere yearn görmek için can atmak, istemek, can" }, { "text": "atmak, yanıp tutuşmak, çok istemek yeast maya, bira mayası yeasty mayalı yell bağırmak, haykırmak, bağırış, feryat, çığlık, tezahürat yellow sarı renk, yumurta sarısı, ödlek, korkak yellowish sarı beniz, sarımtırak, sarımtıl yellowy sarımtırak, sarımsı, sarımtıl yelp ciyaklama, ciyaklamak, ciyak ciyak bağırmak yen yen, Japon parası, şiddetli istek, tutku, arzu yeoman küçük çiftçi yep evet, he yes evet, beli, he yesterday dün, dünen yet henüz, daha, şu ana kadar, hâlâ, şu anda, şu tapta, şimdi, ama, birak, yine de, aynı zamanda yew porsuk ağacı yield ürün/meyve vermek, (kâr) getirmek, çökmek, bel vermek, eğilmek, kırılmak, ürün, kazanç, gelir yielding gevşek, kağşar, süner, zayıf yippee yaşasın, yihhu yodel sesinin perdesini sık sık değiştirerek şarkı söylemek yoga yoga yoghurt yoğurt yoke boyunduruk, bağ, hizmet, kulluk, boyunduruğa koşulmuş çift hayvan, boyunduruğa koşmak, bağlamak, birlikte çalışmak yokel hödük, maganda, kıro yolk yumurta sarısı yonder şuradaki, oradaki, şurada, orada yore eski zaman, geçmiş you sen, siz, seni, sizi, sana, size young genç, yeni, taze, körpe, yaş, gençler, gençlik, (hayvan) yavru youngster çocuk, delikanlı your senin, sizin yours senin, sizin, seninki, sizinki yourself kendin, kendiniz, kendine, kendini, özün, özünüz, özüne, özünü youth genç, gençler, gençlik, genç adam youthful genç, taze, gençlere özgü, gençlere yakışır yowl ulumak, ürümek, miyavlamak zany soytarı, komik, saçma ve gülünç zeal istek, heves, çaba, gayret, şevk, coşkunluk, hararet zealot bağnaz, fanatik zealous gayretli, istekli, şevkli, hararetli, coşkun zebra zebra zebu hörgüçlü inek, zebu zed Z harfi zee Z harfi Zen Zen-Budizm zenith başucu, doruk, zirve zephyr hafif esinti, meltem, batı rüzgârı zeppelin zeplin zero sıfır zest tat, lezzet, çeşni, zevk, hoşlanma ziggurat zigurat zigzag zikzak, zikzak yapmak zinc çinko Zionism Siyonism zip fermuar, sıldırma, güç, çaba, enerji, fermuar açmak, fermuar kapatmak, vınlamak zipper fermuar, sıldırma zither kanun zizz şekerleme, kestirme, uyku zodiac burçlar kuşağı, zodyak zombie zombi, uyuşuk kimse, ölü gibi kimse, ruh zonal bölgelerle" }, { "text": "ilgili zone kuşak, bölge, bölgelere ayırmak zonked içki veya uyuşturucu ile zom olmuş, uçmuş, kafayı bulmuş zoo hayvanat bahçesi zoological hayvanbilimsel, zoolojik zoologist hayvanbilimci, zoolog zoology hayvanbilim, zooloji zoom vınlamak, (uçak) gürültü ile dikine yükselmek, zum yapmak zucchini kabak zygote zigot === Yabancilar-Icin-Tuerkce-Dilbilgisi-A1-A2-Kurallar-ve-Alistirmalar.pdf === See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.net/publication/344097738 ı İ ış ı Yabanc lar çin Türkçe Dilbilgisi: A1 - A2 Kurallar ve Al t rmalar Book · August 2020 CITATIONS READS 0 25,350 4 authors: Ekin Şen Funda Uzdu Yildiz University of Duisburg-Essen Dokuz Eylül University 39 PUBLICATIONS 51 CITATIONS 30 PUBLICATIONS 65 CITATIONS SEE PROFILE SEE PROFILE Betül Cetin Emine Oflaz Köleci Dokuz Eylül University Dokuz Eylül University 19 PUBLICATIONS 32 CITATIONS 7 PUBLICATIONS 3 CITATIONS SEE PROFILE SEE PROFILE All content following this page was uploaded by Ekin Şen on 24 February 2021. The user has requested enhancement of the downloaded file. DEDAM DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ DİL EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ -DA ad benim -DAn -mAdAn -(I)yor bizim sıfat onun -(I)yordu ve GRAMER nasıl? -(y)A adıl sizin -(y)Ip ne? tümce YABANCILAR öİÇznİNe TÜRKÇE DİLBİLGİSİ: -DI -mAk -mIş -sIz eylem A1 - A2 onların yüklem ol- KURALLAR -V(yE) DALIIŞTIRMALAR -lI ama belirteç -(y)ken -(I/A)r -(y)AcAK -(I)CI sayılar -lAr mI? -(y)lA -mA senin kim? neden? nereden? Tuğba AKTAŞ Betül ÇETİN Yeliz DEMİRHAN Emine OFLAZ KÖLECİ Ekin ŞEN Funda UZDU YILDIZ İzmir-2020 DEDAM DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ DİL EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (DEDAM) YABANCILAR İÇİN TÜRKÇE DİLBİLGİSİ: A1 - A2 KURALLAR VE ALIŞTIRMALAR Tuğba AKTAŞ Betül ÇETİN Yeliz DEMİRHAN Emine OFLAZ KÖLECİ Ekin ŞEN Funda UZDU YILDIZ İzmir- 2020 YABANCILAR İÇİN TÜRKÇE DİLBİLGİSİ: A1 - A2 KURALLAR VE ALIŞTIRMALAR 978-975-441-538-4 Tuğba AKTAŞ Betül ÇETİN Yeliz DEMİRHAN Emine OFLAZ KÖLECİ Ekin ŞEN Funda UZDU YILDIZ tugba.aktas@deu.edu.tr emine.oflaz@deu.edu.tr betul.cetin@deu.edu.tr ekin.sen@deu.edu.tr yeliz.demirhan@deu.edu.tr funda.uzdu@deu.edu.tr Yayım Tarihi :" }, { "text": "26.08.2020 Yayım Yeri : DİL EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (DEDAM) ISBN978-975-441-538-4 9789754415384 ÖNSÖZ Bu kitap kendi başına dilbilgisi çalışmak isteyen Türkçe öğrenicilerine yönelik hazırlanmıştır. Açıklamalarda A1 ve A2 düzeyine uygun basit bir dil kullanımı tercih edilmeye çalışılmıştır. Ancak yeni başlayanların ilk birkaç konuda bazı kavramları anlayabilmek için sözlük kullanmaları önerilir. A1 düzeyinde açıklanan konular Avrupa Ortak Başvuru Metni çerçevesinde düzenlenmiş ve temalarda ihtiyaç duyulan dilbilgisi konuları DEDAM’da hazırlanan program çerçevesinde sıra dikkate alınarak düzenlenmiştir. Bir yapı ile ilgili tüm işlevlere yer verilmemiş, A1 ve A2 düzeyini tamamlamak için ihtiyaç olduğu düşünülen işlevlerle sınırlı kalınmıştır. Tüm işlevler için genel dilbilgisi kitaplarına başvurulabilir. Kitapta yer alan bazı açıklamalarda, genel kurallara değil, kuralların genelleştirilip kolayca anlamlandırılmasını sağlayacağı düşünülen farklı yollara yer verilmiştir. Bir başka deyişle, bir durumun dilbilimsel açıklaması yerine öğrenicilerin sistematik bir biçimde akıllarında tutabilecekleri yollar gösterilmeye çalışılmıştır. Örneğin “–(I)yor” şimdiki zaman ekinin ses uyumları kuralı anlatılırken son sesi /a/ ve /e/ olan eylemlerde yaşanan daralma, açıklanırken “son seste /a/ ve /e/ var o zaman, bu sesler gidiyor ve ““–Iyor” ekleniyor” şeklinde öğreniciler tarafından kolayca akılda tutulabilecek açıklamalar yapılmıştır. Dilbilimsel açıklamalar için hazırlanmış dilbilgisi kitaplarına bakılabilir. PREFACE This grammar book is prepared for self study for Turkish learners. It is used a simple and an appropriate language for A1 and A2 levels in the explanations. However, it is suggested that beginners use a dictionary to understand some concepts in the beginning subjects. The subjects in A1 level are organized and based on The European Framework of Reference for Languages and the grammar subjects in the themes are organized considering the order determined by DEDAM. All the functions of a grammatical structure don’t take part, functions are limited just to complete the A1 and A2 levels’ requirements. It is suggested that learners apply to the general grammar books for all the functions" }, { "text": "of grammatical structures. In some of the explanations in the book, it isn’t given general rules, but some different ways that allow the rules to be generalized and easily understood. In other words, instead of a linguistic explanation, some systematic and remindful ways are given. For example, the vocal harmonies rule of –(I)yor, the present continuous tense suffix, if there is /a/ or /e/ in the final sound, it is called vowel constriction according to the linguistics. But in this book, it is explained as “If the verb has /a/ or /e/ in the final sound, those vowels are erased and - Iyor is added.”,-to avoid using linguistic terminology. Grammar books can be applied for further linguistic explanations. PRÉFACE Ce livre est destiné aux apprenants de turc qui souhaitent étudier la grammaire par leurs propres moyens. Le niveau de langue des explications correspond au niveau A1 et A2. Cependant, les débutants sont invités à utiliser un dictionnaire pour comprendre certains concepts. Les règles de grammaire expliquées au niveau A1 sont organisées en prenant pour base le Cadre Européen Commun de Référence pour les langues et sont classées en tenant compte de l'ordre du programme de DEDAM. Toutes les fonctions des structures grammaticales ne sont pas incluses. Les fonctions des structures grammaticales sont limitées de façon à répondre aux besoins des niveaux A1 et A2. Cet ouvrage évite les descriptions linguistiques et propose des explications simples pour décrire les règles grammaticales dans le but de les rendre faciles à retenir. Il est recommandé de se référer à un ouvrage de grammaire plus complet pour toutes les fonctions. İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ............................................................................................ 4 ANAHTAR SÖZCÜKLER VE İŞARETLER ....................................................... 1 TEMEL BİLGİLER ...................................................................................... 2 SÖZCÜK TÜRLERİ ................................................................................. 2 Ad ....................................................................................................................... 2 Adıl ..................................................................................................................... 2 Sıfat .................................................................................................................... 3 Eylem.................................................................................................................. 3 Belirteç ............................................................................................................... 3 Bağlaç ................................................................................................................." }, { "text": "3 İlgeç .................................................................................................................... 3 Ünlem ................................................................................................................. 3 TÜMCELER .......................................................................................... 4 A1 ........................................................................................................... 6 ALFABE ............................................................................................... 6 -lAr (ÇOĞUL EKİ) .................................................................................. 7 Alıştırmalar .................................................................................................... 8 SAYILAR .............................................................................................. 9 Sayma sayıları ..................................................................................................... 9 Sıra sayıları ....................................................................................................... 10 Yüzdelikler ........................................................................................................ 10 Alıştırmalar .................................................................................................. 11 EVET/HAYIR SORULARI ...................................................................... 12 Bu ne? .............................................................................................................. 12 Bu kim? ............................................................................................................ 12 mI? (Soru Eki) .................................................................................................. 12 Alıştırmalar .................................................................................................. 14 -DA (BULUNMA DURUMU) ................................................................ 16 Alıştırmalar .................................................................................................. 17 VAR/YOK........................................................................................... 19 Alıştırmalar .................................................................................................. 20 -(I)yor (ŞİMDİKİ ZAMAN EKİ) .............................................................. 22 -(I)yor (Şimdiki Zaman Eki) Olumlu .................................................................. 22 -(I)yor (Şimdiki Zaman Eki) Olumsuz ................................................................ 25 -(I)yor (Şimdiki Zaman Eki) Soru ....................................................................... 25 Alıştırmalar .................................................................................................. 26 KOŞAÇ ............................................................................................... 28 Koşaç (olumlu) ................................................................................................. 28 Koşaç (Olumsuz) .............................................................................................. 29 Koşaç (Soru) .................................................................................................... 30 Alıştırmalar .................................................................................................. 31 -lI/-sIz EKLERİ .................................................................................... 34 -lI Eki ................................................................................................................. 34 -sIz Eki .............................................................................................................. 34 Alıştırmalar .................................................................................................. 35 -DAn (ÇIKMA DURUMU) / -(y)A (YÖNELME DURUMU) ........................ 37 -DAn (Çıkma Durum Eki) .................................................................................. 37 -(y)A (Yönelme Durum Eki) ............................................................................... 39 Alıştırmalar .................................................................................................. 41 EMİR KİPİ .......................................................................................... 42 Alıştırmalar .................................................................................................. 43 SAAT KAÇ?/ SAAT KAÇTA? ................................................................. 45 Saat Kaç? .......................................................................................................... 46 Saat Kaçta? ....................................................................................................... 48 Alıştırmalar .................................................................................................. 53 -DI (BELİRLİ GEÇMİŞ ZAMAN) ............................................................. 55 -DI / Olumlu ...................................................................................................... 55 -DI / Olumsuz ................................................................................................... 57 -DI / Soru .......................................................................................................... 58 AD/SIFAT + -(y)DI (GEÇMİŞ ZAMANDA AD TÜMCELERİ)....................... 59 Ad/Sıfat + (y)DI Olumlu .................................................................................... 59 Ad/Sıfat + (y)DI Olumsuz ve Soru ..................................................................... 61 Alıştırmalar .................................................................................................. 62 -DAn SONRA / -DAn ÖNCE ................................................................. 66 Alıştırmalar .................................................................................................. 67 BAĞLAÇLAR (BU NEDENLE/ÇÜNKÜ) .................................................... 69 Alıştırmalar .................................................................................................. 70 İYELİK EKLERİ ..................................................................................... 72 İyelik Ekleri ....................................................................................................... 72 Özel Ad+(n)In Ad+(s)I / (Özel Ad İle Sahiplik Belirtme) ................................. 74 Alıştırmalar .................................................................................................. 75 -DAki EKİ ........................................................................................... 77 Alıştırmalar .................................................................................................. 79 İSTEK KİPİ .......................................................................................... 80 İstek Kipi / Olumlu ............................................................................................ 80 İstek Kipi / Olumsuz ......................................................................................... 81 İstek Kipi / Soru ................................................................................................ 81" }, { "text": "Alıştırmalar .................................................................................................. 82 -(y)A GÖRE/-CE .................................................................................. 84 Alıştırmalar .................................................................................................. 84 -(y)Ip (ULAÇ) ...................................................................................... 85 Alıştırmalar .................................................................................................. 87 -mAk ................................................................................................. 89 Alıştırmalar .................................................................................................. 89 A2 ......................................................................................................... 90 -(y)I (BELİRTME DURUMU) ................................................................. 90 Alıştırmalar .................................................................................................. 91 -DAn DAHA / EN ................................................................................ 93 Karşılaştırma: -DAn daha .................................................................................. 93 Enüstünlük: En + Sıfat ...................................................................................... 94 KARŞILAŞTIRMA: ‘KADAR’ ve ‘GİBİ’ ................................................... 95 Alıştırmalar .................................................................................................. 95 İYELİK ADILI + -ki / ÖZEL AD + İYELİK ADILI + -ki .................................. 98 Alıştırmalar .................................................................................................. 99 -mAdAn (ULAÇ) ............................................................................... 100 Alıştırmalar ................................................................................................ 100 ile/-(y)lA (ARAÇ/BİRLİKTELİK) ........................................................... 102 Alıştırmalar ................................................................................................ 103 -(I)yordu (SÜREN GEÇMİŞ ZAMAN) ................................................... 105 -(I)yordu / Olumlu ......................................................................................... 105 -(I)yordu / Olumsuz ....................................................................................... 106 -(I)yordu / Soru .............................................................................................. 106 Alıştırmalar ................................................................................................ 107 -(y)ken ............................................................................................ 109 Alıştırmalar ................................................................................................ 110 BELİRTİLİ AD TAMLAMASI ................................................................ 112 Alıştırmalar ................................................................................................ 115 YER BELİRTİCİLERİ ............................................................................ 117 Alıştırmalar ................................................................................................ 118 BELİRTİSİZ TAMLAMASI ................................................................... 120 Alıştırmalar ................................................................................................ 122 EYLEM + -DIktan sonra / EYLEM + -mAdAn önce ............................... 124 ADLAŞTIRMA: -mA + DURUM EKLERİ ............................................... 128 Eylem + -mA + -(y)I = -mAyI ......................................................................... 128 Eylem + -mA + -(y)A = -mAyA ....................................................................... 128 Eylem + -mA + -dA = -mAdA ......................................................................... 129 Eylem + -mAk + -tAn = -mAktAn .................................................................... 129 Adlaştırma Eki –mA ve Olumsuz -mA ............................................................. 129 Alıştırmalar ................................................................................................ 130 BAĞLAÇLAR (HEM … HEM DE/YA..YA DA/ NE..NE DE) ....................... 132 Hem .. hem (de) ............................................................................................. 132 Ya .. ya (da) ..................................................................................................... 133 Ne .. ne (de) .................................................................................................... 133 Alıştırma..................................................................................................... 134 -(y)AcAK (GELECEK ZAMAN EKİ) ....................................................... 136 Gelecek zaman Olumlu .................................................................................. 137 Gelecek Zaman Olumsuz ................................................................................ 137 Gelecek Zaman Soru ...................................................................................... 138 ol + -(y)AcAk ................................................................................................... 139 ÖYLEYSE / MADEM .......................................................................... 141 Öyleyse ........................................................................................................... 141 Madem ........................................................................................................... 141 Alıştırmalar ................................................................................................ 142 -sAnA / -sAnIzA ............................................................................... 144 Alıştırmalar ................................................................................................ 145 -mAk lazım/gerek ............................................................................ 146 Alıştırmalar ................................................................................................ 147 -mA+iyelik eki lazım/gerek .............................................................. 148 Alıştırmalar ................................................................................................" }, { "text": "149 -(I/A)r (GENİŞ ZAMAN) .................................................................... 151 Alıştırmalar ................................................................................................ 153 BELGİSİZ ADIL VE SIFATLAR .............................................................. 155 Belgisiz Sıfatlar ............................................................................................... 155 Belgisiz Adıllar ................................................................................................ 156 Alıştırmalar ................................................................................................ 160 DOLAYSIZ AKTARIM ......................................................................... 162 Alıştırmalar ................................................................................................ 164 -(y)ArAk (ULAÇ) ............................................................................... 165 Alıştırmalar ................................................................................................ 166 -DIK + İyelik Eki İçin (ULAÇ) .............................................................. 168 Alıştırmalar ................................................................................................ 169 -mIş (DUYULAN GEÇMİŞ ZAMAN) ..................................................... 171 -mIş / Olumlu ................................................................................................. 171 -mIş / Olumsuz ............................................................................................... 171 -mIş / Soru ...................................................................................................... 172 Alıştırmalar ................................................................................................ 174 -(I)yormuş (SÜREN DUYULAN GEÇMİŞ ZAMAN) ................................ 175 Olumlu............................................................................................................ 175 Olumsuz ......................................................................................................... 175 Soru ................................................................................................................ 176 Alıştırmalar ................................................................................................ 177 -CI / -(y)IcI ....................................................................................... 179 Ad + -CI ........................................................................................................... 179 Eylem + -(y)ICI ................................................................................................ 179 Alıştırmalar ................................................................................................ 180 -Abil+ir (RİCA VE İZİN İŞLEVLERİ) ................................................ 181 –Abil+ir mi + Kişi Eki? /İzin Alma .................................................................. 181 –Abil+ir + kişi eki / İzin Verme ........................................................................ 181 –Abil+ir mi+kişi eki? /Rica ............................................................................. 182 Alıştırmalar ................................................................................................ 182 ANAHTAR SÖZCÜKLER VE İŞARETLER Kitapta bazı işaretler/semboller var. Bu işaretler/semboller: 1. Bir ekte büyük harf var, o zaman o ses, uyum kuralına göre değişiyor. Örnek: -lAr (çoğul eki)  /A/ büyük harfle, çünkü /A/ son ünlü harfe göre {a} ya da {e} oluyor. Kitap -lar (Son ünlü /a,ı,o,u/ - o zaman çoğul eki –lar) Defter -ler (Son ünlü /e,i,ö,ü/ - o zaman çoğul eki –ler) 2. Bir ek ya da bir tümce yanlış, o zaman onun üstü çizili. Örnek: Biz geliyorum. 3. !: İstisna var, o zaman başında ! işareti var. Örnek: Kitap -lar (Son ünlü /a,ı,o,u/ - o zaman çoğul eki –lar) Defter -ler (Son ünlü /e,i,ö,ü/ - o zaman çoğul eki –ler) ! Bazı sözcükler farklı oluyor. Saat+ler (son ünlü {a} ama çoğul eki –ler) Kalp+ler (son ünlü {a} ama çoğul eki –ler) 4. “-”: Eylemden sonra “-” kullanıyoruz. Çünkü eylemden sonra bir ek var. Bir sözcükte “-” görüyorsun o zaman bu sözcük" }, { "text": "eylem. Örnek: yüz-, koş- ! 5. İşareti var. O zaman önemli bir şey var. “Dikkat et” demek. 1 TEMEL BİLGİLER SÖZCÜK TÜRLERİ Ad Cins adlar Bir nesnenin, bir eşyanın adı. Küçük harfle yazıyoruz. Tümcede birinci sırada o zaman büyük harfle yazıyoruz. Örnek: Masa, sandalye, okul, bulut gibi Özel adlar Bir yerin, bir okulun adı. Büyük harfle başlıyor. Örnek: Türkiye, Dokuz Eylül Üniversitesi, Yeliz Demirhan Adıl Ad değil ama ad gibi kullanıyoruz. Kişi ya da nesneleri göstermek için kullanıyoruz. Ben 1. Tekil kişi Sen 2. Tekil kişi O 3. Tekil kişi KİŞİ ADILLARI Biz 1. Çoğul kişi Siz 2. Çoğul kişi Onlar 3. Çoğul kişi Bu /bunlar İŞARET ADILLARI Şu/şunlar O /onlar Biri Bazıları BELGİSİZ ADILLAR Hepsi vb. 2 Sıfat Bir ada nasıl, hangi, kaç gibi sorular soruyoruz, cevap genellikle sıfat oluyor. Yani sıfatlar adı niteliyor ya da belirtiyor. Örnek: Güzel kadın.  Nasıl kadın? Güzel Pazardan iki elma aldım? Kaç elma aldın?  İki Eylem Bu sözcükler bir oluş, bir hareket anlatıyor. Bu kitapta eylemden sonra “-” işareti var. Örnek: koş-: Ben her sabah parkta koşuyorum. yağ-: Yağmur yağıyor. Belirteç Bu sözcükler bir eylem nasıl oluyor, bunu anlatıyor. Yani belirteçler eylemi niteliyor. Örnek: Hasta yavaş yürüyor. (Nasıl yürüyor?  yavaş) Bağlaç İki sözcüğü ya da iki tümceyi bağlıyor. Bazıları benzerlik, bazıları zıtlık bildiriyor. Her bağlacın farklı işlevleri var. Örnek: Ben sinemaya gitmek istiyorum ama zaman yok. Ben çay içiyorum ve müzik dinliyorum. İlgeç Bu sözcükler tümcede sözcükler arasında farklı ilişkiler kuruyor. Örnek: Ben arkadaşım ile alışverişe gidiyorum. (birliktelik) Ders çalışmak için kütüphaneye gidiyor. (amaç) Ünlem Ünlemler genellikle duygular ile ilgili. Kızıyoruz, şaşırıyoruz, seviniyoruz vb. o zaman ünlem kullanıyoruz. Birine sesleniyoruz o zaman da ünlem kullanıyoruz. Örnek: Heyy! Hayda! (şaşırıyoruz) 3 TÜMCELER 1. Türkçede temelde başta özne ve sonda yüklem kullanıyoruz. Özne ve yüklem arasında zaman, yer ve nesne gibi başka" }, { "text": "sözcükler de kullanıyoruz. Örnek: Ben akşamları televizyon seyrediyorum. Kim ne zaman ne yapıyor? Ben evde resim yapıyorum. Kim nerede ne yapıyor? Sözdizim değişiyor. En önemli öğeyi eylemden önce kullanıyoruz. Örnek: Ben kursa İzmir’de gidiyorum. Kim nereye nerede ne yapıyor? Ben İzmir’de kursa gidiyorum. Kim nerede nereye ne yapıyor? 2. Birlikte iki tümce kullanıyoruz. Bu tümceler arasında bağlaç oluyor. O zaman bu tümcelerin adı “sıralı tümce” oluyor. Sıralı tümcelerde iki yüklem var. Örnek: Ben ders çalışıyorum ama sen çalışmıyorsun. 3. Bir tümcede iki eylem var ama bir eylemi ad, sıfat ya da belirteç gibi kullanıyoruz. Ad, sıfat ya da belirteç yapmak için ekler kullanıyoruz. Bu tümcede bir yüklem var. Örnek: Otobüse binip okula gittik. 4 5 A1 Bu bölümde A1 dilbilgisi kuralları var. Konular ile ilgili açıklamalar, örnekler ve dilbilgisi alıştırmaları var. ALFABE Türkçede 29 harf var. Bunlar: ALFABE A/a B/b C/c Ç/ç D/d E/e F/f G/g Ğ/ğ H/h I/ı İ/i J/j K/k L/l M/m N/n O/o Ö/ö P/p R/r S/s Ş/ş T/t U/u Ü/ü V/v Y/y Z/z 21 ünsüz, 8 ünlü: Ünsüzler B/b C/c Ç/ç D/d F/f G/g Ğ/ğ H/h J/j K/k L/l M/m N/n P/p R/r S/s Ş/ş T/t V/v Y/y Z/z Ünlüler A/a E/e I/ı İ/i O/o Ö/ö U/u Ü/ü ! Türkçede “I/ı ve İ/i” – “O/o ve Ö/ö” – “U/u ve Ü/ü” – “G/g ve Ğ/ğ” – “S/s ve Ş/ş” farklı harfler. Alfabe için örnek sözcükler: harf sözcük harf sözcük harf sözcük A/a Ağaç I/ı Işık R/r Radyo B/b Bilgisayar İ/i İzmir S/s Sınıf C/c Cam J/j Japon Ş/ş Şemsiye Ç/ç Çekmece K/k Kalem T/t Tahta D/d Defter L/l Lale U/u Uçak E/e Elma M/m Masa Ü/ü Üzüm F/f Fare N/n Nal V/v Vazo G/g Gol O/o Okul Y/y Yazıcı Ğ/ğ Öğrenci Ö/ö Öğretmen Z/z Zarf H/h Hap P/p Pencere 6 -lAr (ÇOĞUL EKİ) Bir sözcüğü çoğul" }, { "text": "yapmak için o sözcüğe “-lAr” çoğul eki ekliyoruz. “–lAr” eki ile ilgili ses uyumu kuralı var. Ses uyumu ünlü sesler ile ilgili. Sözcüklerin son hecesinde “a, ı, o, u” ünlüleri var, o zaman “-lar” kullanıyoruz, “e, i, ö, ü” ünlüleri var, o zaman “-ler” kullanıyoruz. Son ses ünsüz ya da ünlü önemli değil. Biz son hecedeki ünlüye bakıyoruz. Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı, o, u  -lar Son ünlü e, i, ö, ü -ler Örnek: Elma Elmalar Kalem Kalemler ! Aşağıdaki sözcükler gibi bazı istisnalar var. Saat Saatler Harf Harfler Kalp Kalpler Terminal Terminaller “-lAr” çoğul ekini sayılarla ( 1, 2, 3, 4…) ve çokluk bildiren ifadelerle (çok, birkaç…) beraber kullanmıyoruz. ! “5 çanta” ya da 5 çantalar “çantalar” Örnek: İki televizyon var. Arabalar var. Çok öğrenci var. Öğrenciler var. 7 Alıştırmalar 1. Resimde neler var? 1. ………………………. 2. ………………………. 3. ………………………. 4. ………………………. 5. ………………………. 6.………………………. 7 ………………………. 8. ………………………. 9. ………………………. 2. Resimlerde “ne” ya da “neler” var, yaz. 1. ………………………. 2. ………………………. 3. ………………………. 4. ………………………. 5. ………………………. 6.………………………. Cevaplar 1. Resimde neler var, yaz. 1. Kalemler 2. Arabalar 3. Ayakkabılar 4. Mumlar 5. Eller 6. Çiçekler 7. Evler 8. Kitaplar 9. Bardaklar 1. Resimlerde “ne” ya da “neler” var, yaz. 1. Ev 2. Fotoğraf makinesi 3. Kuşlar 4. Toplar 5. Balonlar 6. sandalye 8 SAYILAR Sayma sayıları 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 SIFIR BİR İKİ ÜÇ DÖRT BEŞ ALTI YEDİ SEKİZ DOKUZ ON 10 ON 20 YİRMİ 30 OTUZ 40 KIRK 50 ELLİ 11 On bir 21 Yirmi bir 31 Otuz bir 41 Kırk bir 51 Elli bir 12 On iki 22 Yirmi iki 32 Otuz iki 42 Kırk iki 52 Elli iki 13 On üç 23 Yirmi üç 33 Otuz üç 43 Kırk üç 53 Elli üç 14" }, { "text": "On dört 24 Yirmi dört 34 Otuz dört 44 Kırk dört 54 Elli dört 15 On beş 25 Yirmi beş 35 Otuz beş 45 Kırk beş 55 Elli beş 16 On altı 26 Yirmi altı 36 Otuz altı 46 Kırk altı 56 Elli altı 17 On yedi 27 Yirmi yedi 37 Otuz yedi 47 Kırk yedi 57 Elli yedi 18 On sekiz 28 Yirmi sekiz 38 Otuz sekiz 48 Kırk sekiz 58 Elli sekiz 19 On dokuz 29 Yirmi dokuz 39 Otuz dokuz 49 Kırk dokuz 59 Elli dokuz 60 ALTMIŞ 70 YETMİŞ 80 SEKSEN 90 DOKSAN 61 Altmış bir 71 Yetmiş bir 81 Seksen bir 91 Doksan bir 62 Altmış iki 72 Yetmiş iki 82 Seksen iki 92 Doksan iki 63 Altmış üç 73 Yetmiş üç 83 Seksen üç 93 Doksan üç 64 Altmış dört 74 Yetmiş dört 84 Seksen dört 94 Doksan dört 65 Altmış beş 75 Yetmiş beş 85 Seksen beş 95 Doksan beş 66 Altmış altı 76 Yetmiş altı 86 Seksen altı 96 Doksan altı 67 Altmış yedi 77 Yetmiş yedi 87 Seksen yedi 97 Doksan yedi 68 Altmış sekiz 78 Yetmiş sekiz 88 Seksen sekiz 98 Doksan sekiz 69 Altmış dokuz 79 Yetmiş dokuz 89 Seksen dokuz 99 Doksan dokuz 100 Yüz 150 Yüz elli 200 İki yüz 255 İki yüz elli beş 1000 Bin 1500 Bin beş yüz 2000 İki bin 2550 İki bin beş yüz elli 1 000 000 Bir milyon 1 500 000 Bir milyon beş yüz bin 1 000 000 000 Bir milyar 9 ! 100 yüz bir yüz 1000 bin bir bin 1 000 000 bir milyon milyon 1 000 000 000 bir milyar milyar Örnek: 2010 (iki bin on) yılında mezun oldum. Sıra sayıları Sıralama yapmak için sayılara “-IncI” ekini ekliyoruz. Sayı “iki” gibi ünlü harfle bitiyor o zaman" }, { "text": "“-ncI” ekliyoruz. Örnek: 1. Birinci 6. Altıncı 2. İkinci 7. Yedinci 3. Üçüncü 8. Sekizinci 4. Dördüncü 9. Dokuzuncu 5. Beşinci 10 Onuncu Sıra sayılarını kısaltmak için “.” nokta işaretini kullanıyoruz. ! üçüncü sınav 3. sınav Örnek: Benim evim üçüncü katta. Türkiye’de sıralama veya bölümlendirme yapmak için I, II, III, IV, V… gibi Roma Rakamlarını da kullanıyoruz. Örnek: XXI. yüzyıl Yüzdelikler %10 yüzde on %50 yüzde elli Örnek: Bu mağazada yüzde elli indirim var. Telefon numaralarını aşağıdaki gibi söylüyoruz: 10 Benim telefon numaram 0 587 345 12 80.  Sıfır beş yüz seksen yedi, üç yüz kırk beş, on iki, seksen Fiyat söylemek için: 10₺  on lira 15,50₺  on beş lira elli kuruş/ on beş buçuk lira/ on beş elli 20,90₺  yirmi lira doksan kuruş / yirmi doksan Alıştırmalar 1. Aşağıdaki sayıları yaz. 1. 27: _________________________________________________ 2. 145: _________________________________________________ 3. 478: _________________________________________________ 4. 1009: _________________________________________________ 5. 5492: _________________________________________________ 6. 12 076: _________________________________________________ 7. 143 840: _________________________________________________ 8. 1 437 201: _________________________________________________ 2. Aşağıdaki ifadeleri yazıyla yaz. 1. %75: _________________________________________________ 2. %18: _________________________________________________ 3. 376₺: _________________________________________________ 4. 64,50₺: _________________________________________________ 5. 120,25₺: _________________________________________________ Cevaplar 1. Aşağıdaki sayıları yaz. 1. yirmi yedi 2. yüz kırk beş 3. dört yüz yetmiş sekiz 4. bin dokuz 5. beş bin dört yüz doksan iki 6. on iki bin yetmiş altı 7. yüz kırk üç bin sekiz yün kırk 8. bir milyon dört yüz otuz yedi bin iki yüz bir 2. Aşağıdaki ifadeleri yazıyla yaz. 1. yüzde yetmiş beş 2. yüzde on sekiz 3. üç yüz yetmiş altı lira 4. altmış dört lira elli kuruş/ altmış dört buçuk lira/ altmış dört elli 5. yüz yirmi lira yirmi beş kuruş 11 EVET/HAYIR SORULARI Bu ne? Bir nesne var. O ne, onun adı ne, bilmiyoruz. Bilmek istiyoruz. O zaman soru: Bu ne? A: Bu ne? B:" }, { "text": "Bu bir çiçek. Bu çiçek. Çiçek. Bu kim? Bir insan var. O kim, onun adı ne, bilmiyoruz. Bilmek istiyoruz. O zaman soru: Bu kim? A: Bu kim? B: Bu bir doktor. Bu doktor. Doktor. A: Bu kim? B: Bu Ahmet. Ahmet. mI? (Soru Eki) Bir nesne/insan var. O nesne/insan için soru sormak istiyoruz. O zaman mI soru eki kullanıyoruz. Bu eki tümceden ayrı yazıyoruz. Ünlü uyumu kuralı var. Sözcükte son ünlüye bakıyoruz. Bu kurala göre mI soru eki: mı? mi? mu? mü? Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  -mı Son ünlü e, i, -mi Son ünlü o, u  -mu Son ünlü ö, ü, -mü 12 Örnek: Son ünlü mI? Örnek a Bu araba mı? mı ı Bu kaşık mı? e Bu ev mi? mi i Bu silgi mi? o Bu kamyon mu? mu u Bu okul mu? ö Bu göl mü? mü ü Bu otobüs mü? Bir tümcede “mI?” soru eki var. Olumlu (+) ya da olumsuz (-) cevap kullanıyoruz. Olumlu cevap için ‘Evet.’ Kullanıyoruz. Olumsuz cevap için “Hayır, değil.” kullanıyoruz. (+/?) Olumlu Soru A: Bu araba mı? B: (+) Evet, bu bir araba. Evet, bu araba. Evet, araba. Evet. A: Bu bir araba mı? B: (-) Hayır, bu bir araba değil. (Bu bir çiçek.) Hayır, bu araba değil. (Bu bir çiçek.) Hayır, araba değil. (Bu bir çiçek.) Hayır, değil. (Bu bir çiçek.) Hayır. (Bu bir çiçek.) A: Bu çiçek mi? B: (+) Evet, bu çiçek. Evet, çiçek. Evet. A: Bu çiçek mi? B: (-) Hayır, bu çiçek değil. (Bu araba.) Hayır, değil. (Bu araba.) Hayır. (Bu araba.) 13 (-/?) Olumsuz Soru A: Bu çiçek değil mi? B: Evet, bu çiçek değil. (Bu araba.) Hayır, bu çiçek değil. A: Bu çiçek değil mi? B: Hayır, bu çiçek. Evet, çiçek Alıştırmalar 1. Resimlere bak. Soru ve cevap yaz. ______________________________?" }, { "text": "_______________________________ ______________________________? _______________________________ ______________________________? _______________________________ ______________________________? _______________________________ 2. Boşlukları mI soru eki ile tamamla. a. Bu gözlük _______? h. O kitap _______? b. Bu bilgisayar _______? ı. Bu sınıf _______? c. Kapı açık _______? i. O araba hızlı _______ ? 14 ç. Kazak turuncu _______? j. Bu otobüs küçük _______? d. Çocuk hasta _______? k. O ev güzel _______? e. O adam öğretmen _______? l. O kadın doktor _______? f. Pencere kapalı _______? m. Kalem mavi _______? g. O sözlük _______ ? n. O soru zor _______? 3. Sözcükleri kullan, soru ve cevap yaz. Örnek: Ev / küçük Ev küçük mü? / (+) Evet, ev küçük. a. O / Türk ________________ / (+) ________________ b. Kalem / kırmızı ________________ / (-) ________________ c. Ceket / ucuz ________________ / (+) ________________ d. Araba / yavaş ________________ / (-) ________________ e. Çiçek / beyaz ________________ / (+) ________________ f. Bu / klima ________________ / (-) ________________ Cevaplar 1. Resimlere bak. Soru ve cevap yaz. a. Bu ne? / Bu bisiklet. b. Bu kim? / Bu polis. c. Bu kim? / Bu öğretmen. d. Bu ne? / Bu saat. 2. Boşlukları mI soru eki ile tamamla. a. mü b. mı c. mı ç. mu d. mı e. mi f. mı g. mü h. mı ı. mı i. mı j. mü k. mi l. mu m. mi n. mu 3. Sözcükleri kullan, soru ve cevap yaz. a. O Türk mü? / Evet, O Türk. b. Kalem kırmızı mı? / Hayır, kalem kırmızı değil. c. Ceket ucuz mu? / Evet, ceket ucuz. d. Araba yavaş mı? / Hayır, araba yavaş değil. e. Çiçek beyaz mı? / Evet, çiçek beyaz. f. Bu klima mı? / Hayır, bu klima değil. 15 -DA (BULUNMA DURUMU) -DA ekinin adı ‘bulunma durum eki’. Bir şeyin yerini/konumunu gösteriyor. –DA ekinin ünlü" }, { "text": "ve ünsüz harfleri için ses uyumu kuralı var. Aşağıda ünsüz harfler ve ünlü harfler ile ilgili özellikler ve örnekler var. 1. Ünlü uyumu Ünlü ile ilgili kural “–lAr” çoğul eki gibi. Ünlü Uyumu Sözcükte son ünlü “a, ı, o, u” o zaman ‘a’; Son ünlü a, ı, o, u  -Da Sözcükte son ünlü “e, i, ö, ü” o zaman ‘e’; Son ünlü e, i, ö, ü -De Örnek: çantada, bahçede, sınıfta, yemekte ! Ama bazı sözcüklerde istisna var. Örnek: terminalde, saatte 2. Ünsüz Uyumu Ünsüz Uyumu Sözcükte son ses Son ses f,s,t,k,ç,ş,h,p tA Son ses diğer ünsüzler ve ünlüler  -dA “f, s, t, k, ç, ş, h, p” o zaman ‘t’ Örnek: sınıfta, derste, yurtta, parkta, ağaçta, işte, külahta, dolapta Kolay hatırlamak için Sözcükte son ses diğer ünsüzler “fıstıkçışahap” yani “b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z” ve ünsüzlerini kullan. ünlüler o zaman ‘d’ Örnek: okulda, tahtada, bahçede özel ad +’ -DA ! Özel addan sonra –DA eki var, o zaman “ ‘ ” ile sözcükten ayırıyoruz. Örnek: Çanta kimde? Çanta Ahmet’te. Gül nerede? Gül İzmir’de. 16 -DA için nasıl soru yapıyoruz? İki tip soru var. Soru sözcüklü sorular ve evet-hayır soruları (mI) soruları. 1. Soru Sözcüklü Sorular “Nerede?” ya da “Kimde?” Bir şeyin yerini öğrenmek istiyoruz, o zaman bu soru biçimini kullanıyoruz. Kediler nerede? M a kas kimde? Kediler sepette. Makas kadında. 2. Evet-Hayır Soruları (mI?) Bu biçim ile, “Bir şey bir yerde mi, bir şey bir yerde değil mi?” Bunu soruyoruz. A: Bilgisayar nerede? A: Kadın nerede? B: Bilgisayar masada. B: Kadın bahçede. A: Bilgisayar masada mı? A: Kadın odada mı? B: Evet, bilgisayar B: Hayır, kadın odada masada. (+) değil. Kadın bahçede. (-) Alıştırmalar 1. Sözcüklere –DA ekle. a. Öğrenciler kütüphane_______ . b. Öğretmen okul________ değil. c. Müdür oda_______" }, { "text": "mı? ç. Eyfel Kulesi Paris’_______. d. Ceketler dolap________. 2. Soru sor ve cevap yaz. (Nerede?/Kimde?) Örnek: çanta/öğrenci  Çanta kimde? Çanta öğrencide. 17 tabak/masa  Tabak nerede? Tabak masada. a. kitap/ öğretmen _________________________________________ b. elma/ağaç _________________________________________ c. Sevgi/ İstanbul _________________________________________ ç. bilgisayar/masa _________________________________________ d. telefon / Hakan ________________________________________ 3. Soru sor ve cevap yaz. (-mI?) Örnek: Ayşe/oda  Ayşe odada mı? Evet, Ayşe odada. / Hayır, Ayşe odada değil. telefon / masa  Telefon masada mı? Evet, telefon masada. / Hayır, telefon masada değil. a. Ahmet /ofis _________________________________________ b. öğrenciler / sınıf _________________________________________ c. makas / kalemlik _________________________________________ ç. kitap / Ahmet _________________________________________ d. çocuklar / bahçe _________________________________________ Cevaplar: 1. Sözcüklere –DA ekle. a. kütüphanede b. okulda c. odada ç. Paris’te d. dolapta 2. Soru sor ve cevap yaz. a. Kitap kimde? Kitap öğretmende. b. Elme nerede? Elma ağaçta. c. Sevgi nerede? Sevgi İstanbul’da. ç. Bilgisayar nerede? Bilgisayar masada. d. Telefon kimde? Telefon Hakan’da. 3. Soru sor ve cevap yaz. a. Ahmet ofiste mi? Evet, Ahmet ofiste./Hayır, Ahmet ofiste değil. b. Öğrenciler sınıfta mı? Evet, öğrenciler sınıfta./Hayır, öğrenciler sınıfta değil. c. Makas kalemlikte mi? Evet, makas kalemlikte. /Hayır, makas kalemlikte değil. ç. Kitap Ahmet’te mi? Evet, kitap Ahmet’te./Hayır, kitap Ahmet’te değil. d. Çocuklar bahçede mi? Evet, çocuklar bahçede. /Hayır, çocuklar bahçede değil. 18 VAR/YOK “Var” bir şey bir yerde bulunuyor; “yok” bir şey bir yerde bulunmuyor demek. Aşağıdaki resimlere ve tümcelere bak. “Resimde ne görüyorsun, onları “var” ile söylüyoruz. Resimde ne görmüyorsun, onları yok ile söylüyoruz. “Var” olumlu bir sözcük “yok” olumsuz bir sözcük. Resimde kadın var. Bardakta su var. Resimde köpek var. Bardakta kola yok. (-) Resimde kedi yok. (-) Olumlu (+) Tabakta elma var. Olumsuz (-) Tabakta yumurta yok. “var” ve “yok” için nasıl soru soruyoruz? 1. Soru sözcüklü soru : “Ne var?” ya da “Kim var?” 1." }, { "text": "A: Resimde ne var? B: Resimde telefon var. 2. A: Resimde kim var? B: Resimde adam var. / Resimde kız var. 19 2. Evet-Hayır Sorusu (mI?) “Var mı?” / “Yok mu?” 1. A: Resimde kravat var mı? B: Evet, resimde kravat var. / Evet, var. / Evet. 2. A: Resimde ceket yok mu? B: Hayır, resimde ceket var. /Hayır, yok./ Hayır. 3. A: Resimde çorap var mı? B: Hayır, resimde çorap yok. / Hayır, yok. / Hayır. Alıştırmalar 1. Resme bak. Resimde ne var? Resimde ne yok? Yaz. ağaç çiçek ev güneş kedi bulut a. Resimde _____________________. b. Resimde _____________________. c. Resimde _____________________. ç. Resimde _____________________. d. Resimde _____________________. e. Resimde _____________________. 2. Resme bak. Resimde kim var? Resimde kim yok? Yaz. öğretmen doktor öğrenci a. Resimde _____________________. b. Resimde _____________________. c. Resimde _____________________. 3. Resme bak. Soru ve cevap yaz. “Ne var?”, “Ne yok?”, “Var mı?”, “Yok mu?” a. Resimde_______________________________ b.______________________________________ c.______________________________________ ç.______________________________________ d.______________________________________ 20 4. Boşluklara uygun sözcükleri yaz. yok var -mI evet hayır a. -Menüde ne _______? - Çorba ve pilav. b. -Annem odada _____? -Hayır, değil. c. Çayda şeker _______? -Hayır, var. ç. Sepette ne ______? Elma ____? d. Kahvede süt yok mu? -Evet, ________. e. -Çorbada tuz _______? -Evet, var. f. -Ali sınıfta mı? -_______, değil. Cevaplar: 1. Resme bak. Resimde ne var? Resimde ne yok? Yaz. a. Resimde ağaç var. b. Resimde çiçek var. c. Resimde ev yok. ç. Resimde kedi yok. d. Resimde bulut var. e. Resimde güneş var. 2. Resme bak. Resimde kim var? Resimde kim yok? Yaz. a. Resimde öğretmen var. b. Resimde öğrenci var. c. Resimde doktor yok. 3. Resme bak. Soru ve cevap yaz. “Ne var?”, “Ne yok?”, “Var mı?”, “Yok mu?” a. Resimde ne var? Resimde çorap var. b. Resimde ne yok? Resimde gömlek yok. c. Resimde ayakkabı" }, { "text": "var mı? Evet resimde ayakkabı var. ç. Resimde ceket var mı? Evet resimde ceket var. d. Resimde ceket yok mu? Hayır resimde ceket var. 4. Boşluklara uygun sözcükleri yaz. a. var b. mı c. var mı? ç. var/mı d. yok e. var mı f. hayır 21 -(I)yor (ŞİMDİKİ ZAMAN EKİ) -(I)yor eki, bir zaman eki. Adı “şimdiki zaman eki” ama farklı işlevleri var. Bir eylemi şimdi yapıyoruz, o zaman şimdiki zaman eki kullanıyoruz. Alışkanlık, rutin ve plan söylemek için de –(I)yor kullanıyoruz. Aşağıda –(I)yor ile ilgili biçim, anlam ve kullanım özellikleri var. -(I)yor eki eylemden sonra geliyor. –(I)yor ekine kişi eki ekliyoruz. Olumlu, olumsuz ve soru biçimi var. -(I)yor (Şimdiki Zaman Eki) Olumlu Olumlu –(I)yor eki için genel kural: Eylem + -(I)yor + Kişi Eki Örnek: Ben yüzüyorum. Sen koşuyorsun. Ayşe (o) yazıyor. vb. 6 kişi adılı var ve hepsi için farklı ekler var. Örnek Tablo: Kişi Adılları eylem -(I)yor Kişi eki Ben uyu yor um Sen uyu yor sun O uyu yor ø Biz uyu yor uz Siz uyu yor sunuz Onlar uyu yor (lar)* Onlar için kişi eki (çoğul eki) –lAr her zaman kullanmıyoruz. ! Kimin hakkında konuşuyoruz biliyoruz, o zaman özne söylemiyoruz. Çünkü ekler kişiyi gösteriyor. Ama onlar ve o aynı. O zaman –lAr eklemek lazım. Daha önce konu onlar hakkında ve biz biliyoruz, o zaman –lAr lazım değil. 22 Örnek: “Geliyor” Kim geliyor?  “O” geliyor ya da “onlar” geliyor. Tümce “o” ya da “onlar” hakkında mı? Bilmiyoruz, o zaman –lAr lazım. Biliyoruz, o zaman problem yok. Örnek: Onlar sabah erken kalkıyor. Parkta yürüyor. Kim parkta yürüyor?  Onlar İlk tümcede “onlar” var ve şimdi biliyoruz. Ses uyumu ile ilgili kurallar var. 1. Eylemin son sesi ünlü, o zaman sadece –yor ekliyoruz. –yor her zaman – yor. “o” sesi hiç değişmiyor. Örnek Tablo: Kişi Adılları eylem" }, { "text": "-(I)yor Kişi eki Ben yürü yor um Sen yürü yor sun O yürü yor ø Biz yürü yor uz Siz yürü yor sunuz Onlar yürü yor (lar) 2. Eylemin son sesi /a/ ya da /e/ o zaman bu sesler gidiyor. –(I)yor ekleniyor ve uyum için son ünlüye bakıyoruz. Ünlü uyumu aynı mI eki gibi. Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  -ıyor Son ünlü e, i, - iyor Son ünlü o, u  - uyor Son ünlü ö, ü, - üyor söyle+ıyor  söylüyor (son ses: /e/. /e/ gidiyor ve son ünlüye bakıyoruz. 23 Eylemde son ünlü /ö/. O zaman –(I)yor eki -üyor oluyor.) anla+ıyor anlıyor (son ses: /a/. /a/ gidiyor ve son ünlüye bakıyoruz. Eylemde son ünlü /a/. O zaman –(I)yor eki -ıyor oluyor.) ! ”ye-“ “de”- eylemlerde tek ünlü harf var. /e/ gidiyor –iyor ekliyoruz. ye+(I)yor yiyor de+(I)yor diyor ! -“git-“ “et-“ ve “tat-“ eylemlerde son ses /t/. Ama –(I)yor eki geliyor, o zaman son ses /d/ oluyor. git+(I)yor gidiyor ! et-+(I)yor ediyor ( sohbet ediyor, televizyon seyrediyor vb.) tat+(I)yor tadıyor Bu kural sadece bu üç eylemde var. Diğer eylemlerde /t/ /d/ olmuyor. Örnek: yat- yadıyor  yatıyor 3. Eylemin son sesi ünsüz o zaman –Iyor ekliyoruz ve –Iyor ses uyumuna göre değişiyor. eylem+Iyor+kişi eki Örnek Tablo: Kişi Adılları eylem -(I)yor Kişi eki Ben gel iyor um Ünlü Uyumu Sen gel iyor sun Son ünlü a, ı  -ıyor O gel iyor ø Son ünlü e, i, - iyor Biz gel iyor uz Son ünlü o, u  - uyor Siz gel iyor sunuz Son ünlü ö, ü, - üyor Onlar gel iyor (lar) 24 -(I)yor (Şimdiki Zaman Eki) Olumsuz eylem+mA+(I)yor+ kişi eki -(I)yor şimdiki zaman ekini olumsuz yapmak için –mA olumsuzluk eki kullanıyoruz. Önce eyleme –mA ekliyoruz, sonra –(I)yor, sonra kişi eki ekliyoruz. Dikkat etmek lazım. –mA" }, { "text": "ekinde son ses /a/ ya da /e/. Bu yüzden olumlu kural gibi /a/ ve /e/ gidiyor. Son ! ünlüye bakıyoruz ve –(I)yor ekliyoruz. bekle+me+Iyor  beklemiyor (/e/ gidiyor ve son ünlüye bakıyoruz. Eylemde son ünlü /e/. O zaman -Iyor eki -iyor oluyor.) koş+ma+Iyor koşmuyor (/a/ gidiyor ve son ünlüye bakıyoruz. Eylemde son ünlü /a/. O zaman -Iyor eki -ıyor oluyor.) -(I)yor (Şimdiki Zaman Eki) Soru İki tip soru var: 1. Soru sözcüklü “Ne, kim, ne zaman” gibi sözcüklerle soru yapıyoruz. O zaman eylem olumlu ya da olumsuz biçim ile aynı oluyor Örnek: Ne yapıyorsun? Kim yapıyor? Ne zaman yemek yiyorsun? Neden gelmiyorsun? 2. “mI” (evet/hayır soruları) Evet/Hayır sorusu için eylemden sonra kişi eki kullanıyoruz ve sonra mI kullanıyoruz. Kişi eki “mI”dan sonra geliyor. Kural Olumlu soru: eylem+(I)yor mI+kişi eki Olumsuz Soru: eylem+mA+(I)yor mI+kişi eki 25 Örnek: Sen kitap okuyor musun?  Evet, ben kitap okuyorum.  Hayır, ben kitap okumuyorum. Sen müzik dinlemiyor musun?  Evet, ben müzik dinlemiyorum.  Hayır, ben müzik dinliyorum. Bu eki ne zaman kullanıyoruz? Şimdi, her zaman, genellikle, bazen bir eylem yapıyoruz, o zaman eylem ile birlikte –(I)yor eki kullanıyoruz.–(I)yor eki ile planlar hakkında da konuşuyoruz. Çünkü –(I)yor ekinin gelecek zaman anlamı da var. Örnek: “şimdi” Şimdi ders çalışıyorum. (Ne zaman ders çalışıyorum?  şimdi) “her zaman.” Ben her sabah kahvaltı yapıyorum. (Ne zaman kahvaltı yapıyorum?  her zaman) “genellikle” Ben akşamları kitap okuyorum. (Ne zaman kitap okuyorum?  genellikle akşamları) “bazen” Ben bazen müzik dinliyorum. (Ne zaman müzik dinliyorum? bazen) Alıştırmalar 1. Boşlukları –(I)yor+ kişi eki ile tamamla. a. Ben her akşam televizyon seyret________________________. b. Çocuklar parkta oyna________________________________. c. Öğretmen ders anlat________________________________. ç. Sen sabah erken kalk_______________________________. d. Siz burada bekle_____________________________. e. Biz bu akşam dışarı çık__________________________. f. Ben bu gece erken yat __________________________. 26 2. Tümceleri olumsuz yap. a. Akşamları film izliyoruz. " }, { "text": "____________________________. b. Şarkıcı şarkı söylüyor.  ____________________________. c. Siz okula gidiyorsunuz.  ____________________________. ç. Biz her gün bu kafede yemek yiyoruz.  ________________________. d. Ben İzmir’de yaşıyorum.  ____________________________. e. Çocuklar parkta oynuyor.  ____________________________. f. Ben yarın alışveriş yapıyorum.  ____________________________. 3. Tümceleri şimdiki zamanda soru yap. (Soru sözcüklü ya da evet-hayır sorusu) a. Sen kahvaltıda ne ye__________________________? b. Siz spor yap___________________________? c. Öğrenciler nerede otur_________________________? ç. Çocuk geceleri süt iç___________________________? d. Biz saat kaçta çık_______________________? e. Ders devam et_______________________? f. Sen kitap oku________________________? Cevaplar 1. Boşlukları –(I)yor+ kişi eki ile tamamla. a. seyrediyorum b. oynuyorlar c. anlatıyor ç. kalkıyorsun d. bekliyorsunuz e. çıkıyoruz f. yatıyorum 2. Tümceleri olumsuz yap. a. izlemiyoruz b. söylemiyor c. gitmiyorsunuz ç. yemiyoruz d. yaşamıyorum e. oynamıyor. f. yapmıyorum. 3. Tümceleri şimdiki zamanda soru yap. (Soru sözcüklü ya da evet-hayır sorusu) a. yiyorsun? b. yapıyor musunuz? c. oturuyorlar? ç. içiyor mu? d. çıkıyoruz? E ediyor mu? f. okuyor musun? 27 KOŞAÇ Tümcede bir eylem var, o zaman –(I)yor ekini kullanıyoruz. Ama yüklemde her zaman eylem kullanmıyoruz, bazen de ad ya da sıfat kullanıyoruz. Addan ya da sıfattan sonra –(I)yor eki gelmiyor, koşaç ekleri geliyor. O zaman bu ad tümcesi oluyor. “Şimdi” ve “her zaman” için bu eki kullanıyoruz. Koşaç (olumlu) Koşaç ekleri, şimdiki zaman için addan ya da sıfattan sonra geliyor ve kişilere göre değişiyor. Ses uyumu ile ilgili kurallar var. Uyum için son ünlüye bakıyoruz. Ünlü uyumu aynı mI eki gibi. Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  -ı Son ünlü e, i, -i Son ünlü o, u  -u Son ünlü ö, ü, -ü Örnek Tablo: Kişi Manav Güzel Yorgun Müdür adılları Ben Manav-ım Güzel-im Yorgun-um Müdür-üm Sen Manav-sın Güzel-sin Yorgun-sun Müdür-sün O Manav- Güzel- Yorgun- Müdür- Biz Manav-ız Güzel-iz Yorgun-uz Müdür-üz Siz Manav-sınız Güzel-siniz Yorgun-sunuz Müdür-sünüz Onlar Manav- Güzel- Yorgun- Müdür-" }, { "text": "Manav-lar Güzel-ler Yorgun-lar Müdür-ler Bir ad ya da sıfat ünlü ile bitiyor, o zaman ‘ben’ ve ‘biz’ kişi adıllarında ekten önce /y/ sesi geliyor. Ben hasta-yım. Ben işçi-yim. Biz hasta-yız. Biz işçi-yiz. 28 Bir ad ya da sıfat /p/, /ç/, /t/ ve /k/ ile bitiyor, o zaman ‘ben’ ve ‘biz’ kişi adıllarında bu sesler değişiyor. Ünsüz Uyumu Son ünsüz p  b Son ünsüz ç  c Son ünsüz t  d Son ünsüz k ğ/g Örnek: Genç  Ben gencim Biz genciz. Küçük  Ben küçüğüm. Biz küçüğüz. ! İstisnalar var: Avukat Ben avukatım. / Biz avukatız. Koşaç (Olumsuz) Olumlu tümcede koşaç ekleri ad ya da sıfattan sonra geliyor. Olumsuz tümcede ise ad ya da sıfattan sonra “değil” geliyor ve koşaç eklerini kişilere göre “değil”e ekliyoruz. Kişi Olumlu Olumsuz Olumlu Olumsuz adılları Manav Manav Yorgun Yorgun Ben Manav-ım Manav değil-im Yorgun-um Yorgun değil-im Sen Manav-sın Manav değil-sin Yorgun-sun Yorgun değil-sin O Manav- Manav değil- Yorgun- Yorgun değil- Biz Manav-ız Manav değil-iz Yorgun-uz Yorgun değil-iz Siz Manav-sınız Manav değil-siniz Yorgun-sunuz Yorgun değil-siniz Onlar Manav- Manav değil- Yorgun- Yorgun değil- Manav-lar Manav değil-ler Yorgun-lar Yorgun değil-ler 29 Örnek: A: Nasılsın?  B: Hasta değilim. İyiyim. A: Neredesin? (telefonda)  B: Evdeyim. A: Kaç yaşındasın?  B: 20 yaşındayım. A: Nerelisin?  B: İzmirli değilim. Ankaralıyım Koşaç (Soru) Olumlu soruda ad ya da sıfattan sonra “mI” soru eki geliyor ve koşaç eklerini kişilere göre “mI” soru ekine ekliyoruz. Ses uyumu ile ilgili kurallar var. Uyum için son ünlüye bakıyoruz. Kişi Olumlu Olumsuz Olumlu Soru adılları Manav Manav Manav Ben Manav-ım Manav değil-im Manav mı-yım? Sen Manav-sın Manav değil-sin Manav mı-sın? O Manav- Manav değil- Manav mı-? Biz Manav-ız Manav değil-iz Manav mı-yız? Siz Manav-sınız Manav değil-siniz Manav mı-sınız? Onlar Manav- Manav değil- Manav mı-? Manav-lar Manav değil-ler Manav-lar mı? Kişi Olumlu Olumsuz" }, { "text": "Olumlu Soru adılları Güzel Güzel Güzel Ben Güzel-im Güzel değil-im Güzel mi-yim? Sen Güzel-sin Güzel değil-sin Güzel mi-sin? O Güzel- Güzel değil- Güzel mi-? Biz Güzel-iz Güzel değil-iz Güzel mi-yiz? Siz Güzel-siniz Güzel değil-siniz Güzel mi-siniz? Onlar Güzel- Güzel değil- Güzel mi-? Güzel-ler Güzel değil-ler Güzel-ler mi? ‘Onlar’ kişi adılında /-lAr/ eki ‘mI’ soru ekinden önce geliyor. ! 30 Olumsuz soruda ad ya da sıfattan sonra “değil” geliyor. “mI” soru eki “değil”den sonra geliyor ve koşaç eklerini kişilere göre “mI” soru ekine ekliyoruz. Ses uyumu ile ilgili kurallar var. Uyum için son ünlüye bakıyoruz. Kişi Olumlu Olumsuz Olumlu Soru Olumsuz Soru adılları Manav Manav Manav Manav Ben Manav-ım … değil-im … mı-yım? … değil mi-yim? Sen Manav-sın … değil-sin … mı-sın? … değil mi-sin? O Manav- … değil- … mı-? … değil mi-? Biz Manav-ız … değil-iz … mı-yız? … değil mi-yiz? Siz Manav-sınız … değil-siniz … mı-sınız? … değil mi-siniz? Onlar Manav- … değil- … mı-? … değil mi-? Manav-lar … değil-ler …-lar mı? … değil-ler mi? Alıştırmalar 1. Boşlukları tamamla. a. Ben çok aç_____________. Yemek yemek istiyorum. b. Siz çok yorgun_____________. Alışverişi bugün ben yapıyorum. c. Biz kitapçı_____________. Alsancak’ta çalışıyoruz. ç. Ben bugün ofiste_____________. d. O bir doktor_______________. Çocuk hastanesinde çalışıyor. 2. Tümceleri soru yap. a. Siz evli________________________? b. Sen nerede_____________________? c. Ayşe ve Sevgi okulda_____________________? ç. Çorba çok tuzlu_____________________? d. Biz bugün görevli__________________? 3. Boşlukları tamamla. a. Ben öğrenci__________________, öğretmenim. b. Biz tembel değiliz, çok çalışkan________________. c. Siz güzelsiniz, çirkin __________________. ç. O Türk, Alman __________________. d. Ben evliyim, ben bekar__________________. 31 e. Annem yaşlı, genç __________________. f. Sen üzgün __________________, mutlu değilsin. g. Ben okulda __________________, kütüphanedeyim. h. Onlar şimdi kahvaltıda__________________, sınıfta değiller. ı. Öğretmenler bahçede değil____________, kütüphanede ______________. 4. Soru yaz (koşaç ile). a. ben – sarışın _________________________________________. b. biz – avukat _________________________________________. c. onlar" }, { "text": "– uzun boylu _________________________________________. ç. siz –esmer _________________________________________. d. sen – aşçı ___________________________________________________. e. o – müdür ___________________________________________________. f. biz – akıllı ____________________________________________________. g. kızlar – güzel _________________________________________________. h. Ata – doktor _________________________________________________. ı. Murat ve Selim –öğrenci _______________________________________. 5. Soru yaz. a. Evet, ben mühendisim. _______________________________________? b. Hayır, biz Arap değiliz. ________________________________________? c. Hayır, onlar çalışkan değiller. ___________________________________? ç. Evet, siz çok güzelsiniz. ________________________________________? d. Hayır, ben öğrenciyim. ________________________________________? 6. Boşlukları tamamla (olumlu koşaç ya da –(I)yor+kişi şimdiki zaman eki ile) a. Ben bankada müdür______________________. b. Biz kütüphanede kitap oku______________________. 32 c. O, kütüphanede memur______________________. ç. Onlar hastanede hemşire______________________. d. Ata üniversitede öğretmen______________________. e. Ekin üniversitede ders anlat______________________. Cevaplar 1. Boşlukları tamamla. a. açım b. yorgunsunuz c. kitapçıyız ç. ofisteyiz d. doktor 2. Tümceleri soru yap. a. evli misiniz b. neredesin c. okuldalar mı ç. tuzlu mu d. görevli miyiz 3. Boşlukları tamamla. a. değilim b. çalışkanız c. değilsiniz ç. Alman d. değilim e. değil f. üzgünsün g. değilim h. kahvaltıdalar ı. değiller/kütüphanedeler 4. Soru yaz (koşaç ile). a. ben sarışın mıyım? b. Biz avukat mıyız? c. onlar uzun boylu mu? ç. Siz esmer misiniz? d. Sen aşçı mısın? e. O müdür mü? f. Biz akıllı mıyız? g. Kızlar güzel mi? h. Ata doktor mu? ı. Murat ve Selim öğrenciler mi? 5. Soru yaz. a. Sen mühendis misin? b. Siz Arap mısınız? c. Onlar çalışkan mı? ç. Biz güzel miyiz? d. Sen öğretn misin? 6. Boşlukları tamamla (olumlu koşaç ya da –(I)yor+kişi şimdiki zaman eki ile) a. müdürüm b. okuyoruz c. memur ç. hemşireler d. öğretmen e. anlatıyor 33 -lI/-sIz EKLERİ -lI Eki “-lI” ekini bir adla ya da sıfat ve adla kullanıyoruz. Bu ek adı sıfat yapıyor ve “içinde var” ve “özellik var ve sahip” anlamını veriyor. “-lI” eki ile ilgili ünlü uyumu kuralı var. Ünlü ses son" }, { "text": "ünlüye göre değişiyor. Ünlü uyumu kuralı aynı mI eki gibi. Ad +lI Ünlü Uyumu Örnek: Bahçeli, tuzlu, asansörlü, yağlı Son ünlü a, ı  -lı Son ünlü e, i, -li Sıfat ad +lI Son ünlü o, u  -lu Son ünlü ö, ü, -lü Örnek: Mavi elbiseli, İki çocuklu, sarı saçlı  VAR anlamı için örnekler: Çayda şeker var. Çay şekerli. Kekte kakao var. Kek kakaolu. Yemekte çok tuz var. Yemek çok tuzlu.  Özellik var ve sahip anlamı için örnekler: Çocukta sarı saç var. Çocuk sarı saçlı. Adamda mavi ceket var. Mavi ceketli adam. Ailede iki çocuk var. İki çocuklu aile. Öğrencide espri var. Esprili öğrenci. -sIz Eki “-sIz” ekini adlara ekliyoruz ve adı sıfat yapıyoruz. “Yok” ya da “sahip değil” anlamı veriyor. “-sIz” eki ile ilgili ünlü uyumu kuralı var. Ünlü ses son ünlüye göre değişiyor. Ünlü uyumu kuralı aynı “mI” gibi. 34 Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  -sız Ad +sIz Son ünlü e, i, -siz Örnek: tuzsuz, şekersiz , sütsüz, yağsız Son ünlü o, u  -suz Son ünlü ö, ü, -süz Her sıfat gibi tümcede farklı işlevleri var. Bir adı nitelemek için sadece sıfat oluyor ya da yüklem oluyor. Yüklem Sıfat Evde balkon yok. Ev balkonsuz. Balkonsuz ev… Sınıfta bilgisayar yok. Sınıf bilgisayarsız. Bilgisayarsız sınıf… Çayda şeker yok. Çay şekersiz. Şekersiz çay…. ! (istisna) bazı sözcüklerde istisna var. kalpsiz, alkolsüz, halsiz Alıştırmalar 1. Boşluklar –lI ya da –sIz ile tamamla. a. Çorbada tuz yok yani çorba tuz__________. b. Ben gözlük__________ değilim. Gözlük kullanmıyorum. c. Süt__________ kahve sevmiyorum. Lütfen sütlü olsun. ç. Meyve__________ soda istiyorum, elmalı lütfen. d. Biz bahçe__________ bir evde yaşıyoruz. Bahçede çok ağaç var. e. Çikolata__________ pasta sevmiyorum. Vanilyalı istiyorum. 2. Boşlukları –lI/-sIz ekleriyle tamamla. Yemek yapmak çok keyifli. Herkes farklı yemek farklı tatlar seviyor. Aynur tavuk seviyor ama yağ___ sevmiyor. Çünkü" }, { "text": "çok yağ___ yemekler sağlık___ oluyor. O değişik aroma___ şeyler seviyor. Bu yüzden acı___ ve baharat___ pişiriyor. Çok lezzet___ oluyor. Birsen salata seviyor. Sebze___ bir yemekten hoşlanmıyor. Bol limon___ ve zeytinyağ___ salatalar yapıyor. Salata kalori___ bir yemek. Birsen için bu önem___. O biraz kilo vermek istiyor. Bu yüzden tuz da kullanmıyor. Tuz____ salatalar yapıyor. 35 Cevaplar 1. Boşluklar –lI ya da –sIz ile tamamla. a. tuzsuz b. gözlüklü c. sütsüz ç. meyveli d. bahçeli e. çikolatalı 2. Boşlukları –lI/-sIz ekleriyle tamamla. Yağlı-yağlı-sağlıksız-aromalı-acılı-baharatlı-lezzetli-sebzesiz-limonlu-zeytinyağlı-kalorisiz- önemli-tuzsuz 36 -DAn (ÇIKMA DURUMU) / -(y)A (YÖNELME DURUMU) -DAn ve –(y)A ekleri durum eki ve bu ekleri bir ada ya da adıla ekliyoruz. -DAn (Çıkma Durum Eki) Bu eki bir adaya da adıla ekliyoruz ve ekin farklı işlevleri var. 1. Bir yerden çıkıyoruz ya da ayrılıyoruz, o zaman –DAn çıkma durum ekini kullanıyoruz. Uzaklaşma anlamı var. Örnek: Ev Ayşe evden çıkıyor. 2. Bir yerden bakıyoruz ya da geçiyoruz, o zaman –DAn kullanıyoruz. Örnek: Camdan bakıyorum. Köprüden geçiyoruz. Merdivenlerden çıkıyorum. 3. Bazı eylemler –DAn eki istiyor. O zaman ada –DAn ekliyoruz. Örnek: -DAn kork- (Köpekten korkuyorum.) -DAn bahset- (Müzikten bahsediyruz.) -DAn in- (Arabadan iniyoruz.) -DAn sıkıl- (Ödevlerden çok sıkılıyorum.) gibi örnekler var. 37 4. Nereden, kimden ve neden sorularına cevap veriyoruz. (“neden” niçin anlamında değil. İnsan, hayvan ya da nesneden bahsetmek için ne ve –DAn (ne-den) durum ekini kullanıyoruz.) Nereden geliyorsun?  Almanya’dan geliyorum. Kimden bahsediyorsun?  Mozart’tan bahsediyoruz. Neden korkuyorsun?  Böcekten korkuyorum. Ünlü ve ünsüz uyumu kuralı aynı –DA bulunma durum eki gibi. Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı, o, u  -Dan Son ünlü e, i, ö, ü -Den Kolay hatırlamak Ünsüz Uyumu için Son ses f,s,t,k,ç,ş,h,p tAn Son ses diğer ünsüzler ve ünlüler  -dAn “fıstıkçışahap” ünsüzlerini kullan. Örnek: araba-dan , göl-den, iş-ten, yurt-tan Kişi Adılları ve –DAn Benden Senden Ondan Bizden Sizden Onlardan 38" }, { "text": "-(y)A (Yönelme Durum Eki) Bu eki bir adaya da adıla ekliyoruz ve bu ekin farklı işlevleri var: 1. Bir yere gidiyoruz ya da yöneliyoruz, o zaman –(y)A yönelme durum ekini kullanıyoruz. Yakınlaşma anlamı da var. Örnek: Okul Ayşe okula gidiyor. 2. Amaç ve hedef söylemek için –(y)A kullanıyoruz. Örnek: Sınavlara çalışıyorum. 3. Bazı eylemler –(y)A eki istiyor. O zaman ada –(y)A ekliyoruz. Örnek: -(y)A anlat- (Öğrencilere ders anlatıyorum.) -(y)A bin- (Arabaya biniyoruz.) -(y)A inan- (Sana inanmıyorum.) gibi örnekler var. 4. Nereye, kime ve neye sorularına cevap veriyoruz. Nereye gidiyorsun?  Almanya’ya gidiyorum. Kime anlatıyorsun?  Öğrencilere anlatıyorum. Neye bakıyorsun?  Yeni arabaya bakıyorum. 39 Ünlü uyumu kuralı Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı, o, u  -(y)a Son ünlü e, i, ö, ü -(y)e Son ses ünlü o zaman -y kullanıyoruz. Örnek: ev-e araba-ya Son ses /p/ /ç/ /t/ /k/ o zaman son ses değişiyor. Ünsüz Uyumu Son ünsüz p  b Son ünsüz ç  c Son ünsüz t  d Son ünsüz k ğ/g Örnek: Kitap+a  kitaba Ağaç+a  ağaca Yurt+a  yurda Sokak+a  sokağa Kişi Adılları ve –(y)A Bana Sana Ona Bize Size Onlara 40 Alıştırmalar 1. Boşluklara uygun eki yaz. (-DA (bulunma) ya da -DAn (ayrılma)) a. Öğrenciler bahçe________ oynuyorlar. b. Annem mutfak_________ yemek yapıyor. c. Burak, okul_________ geliyor. ç. Ben kediler________ hoşlanmıyorum. d. Sen annen________ izin almıyor musun? e. Siz ofis________ misiniz? f. Biz deprem________ korkmuyoruz. g. Siz neler________ bahsediyorsunuz? h. Memur, banka________ çalışıyor. ı. Şoför araba_______ iniyor. i. Biz dersler_______ çok sıkılıyoruz. j. Sabahları bu trafik________ nefret ediyorum! k. Çocuk cam________ dışarı bakıyor. l. Pasta________ yemek istiyor musun? m. Bu akşam yemek_______ ne var acaba? 2. Boşluklara uygun eki yaz. (-DA (bulunma), -DAn (ayrılma) ya da –(y)A (yönelme)) a. Ben_____________ anlat. Ben dinliyorum. b. Araba_____________ biniyorum. c. Ben ev_________ kalıyorum, sinema_____________ gitmiyorum." }, { "text": "ç. Tablo_________ bakıyoruz. Çok güzel bir tablo. d. Böcekler___________ nefret ediyorum. e. Okul__________ çıkıyorum ve ev____________ gidiyorum. f. Öğrenciler sınıf_______ değil, bahçe__________. Cevaplar 1. Boşluklara uygun eki yaz. (-DA (bulunma) ya da -DAn (ayrılma)) a. bahçede b. mutfakta c. okuldan ç. kedilerden d. annenden e. ofiste f. depremden g. nelerden h. bankada ı. arabadan i. derslerden j. trafikten k. camdan l. pastadan m. yemekte 2. Boşluklara uygun eki yaz. (-DA (bulunma), -DAn (ayrılma) ya da –(y)A (yönelme)) a. bana b. arabaya c. evde / sinemaya ç. tabloya d. böceklerden e. okuldan/eve f. sınıfta/bahçede 41 EMİR KİPİ Kişi adılı Emir kipi (+) Emir kipi (-) Emir kipi (?) Ben - - - Sen gel ø. gelme. ø - O gelsin. gelmesin gelsin mi? Biz - - - Siz gelin./geliniz gelmeyin./gelmeyiniz - Onlar gelsin./gelsinler gelmesin./gelmesinler gelsin mi? / gelsinler mi? Bu yapıyı en çok 3 işlev için kullanıyoruz. 1. Bir kişiden bir şey istiyoruz. Bir kişiye söylüyoruz, o da bir eylem yapıyor. Adı emir ama sadece emir için değil, genellikle istek için kullanıyoruz. (Alıştırmalarda, yönergelerdeki dilbilgisi.) Örnek: Öğretmen, ‘Ayşe, tahtaya gel.’ diyor. Ayşe tahtaya gidiyor. Anne, çocuğa ‘Eve erken gel.’ diyor. Çocuk eve erken gidiyor. Dinle ve yaz. (Alıştırmalarda, yönergelerdeki dilbilgisi.) 2. Bir kişide bir problem var. Bizden çözüm istiyor. Biz de öneri (tavsiye) veriyoruz. O zaman emir kipi kullanıyoruz. Örnek: Ayşe hasta. Ali Ayşe’ye öneri veriyor. ‘Doktora git.’ diyor. Asansör bozuk, çalışmıyor. ‘Merdivenden çık.’ Onların çamaşır makinesi bozuk. ‘Tamirci çağırsınlar.’ Üç gün sonra sınav var. ‘Ders çalışın.’ 3. Yasak ya da kuralları da bu emir kipi ile söylüyoruz. Örnek: Derste telefonla konuşma. Sınıfta sigara içmeyin / içmeyiniz. Üç kullanımda da biçim aynı. Sadece bağlam değişiyor o zaman işlev de değişiyor. Örnekler: Kişi ekleri -Ünlü Uyumu Lütfen sessiz olunuz. Son ünlü a, ı  -ı Son ünlü e, i, -i 42 Son" }, { "text": "ünlü o, u  -u Son ünlü ö, ü, -ü Lütfen içeri girin. Sağlıklı olmak için yüzün. Alıştırmalar 1. Soruları oku. Öneri yaz. a. Ayşe çok yorgun. O ne yapsın? _____________________________________________________________ b. Ali’de para yok. Telefon almak istiyor. O ne yapsın? _____________________________________________________________ c. Odada fare var. Ayşe ne yapsın? ______________________________________________________________ ç. Yarın çok önemli bir sınav var. O ne yapsın? ______________________________________________________________ d. Ayşe ve Ali İstanbul’a gidiyor. Ama araba bozuk. Onlar ne yapsın? ______________________________________________________________ e. Dışarıda çok yağmur yağıyor. Çocuklar ne yapsın? ______________________________________________________________ f. Ali’nin arabası çalışmıyor. O ne yapsın? ______________________________________________________________ g. Bugün yemekhanedeki yemekler güzel değil. Öğrenciler ne yapsın? ______________________________________________________________ h. Onur arkadaşları ile sinemaya gitmek istiyor ama yarın sınavı da var. O ne yapsın? ______________________________________________________________ ı. Gülay lokantada çorba sipariş ediyor. Ama çorba çok soğuk. O ne yapsın? _____________________________________________________________ 2. Boşlukları emir kipi ile tamamla. a. Derste telefonla konuş_______________. b. Çocuklara söyle____________. Onlar hastanede sessiz ol_____________. c. Sınıfta arkadaşlarınla çok konuşuyorsun. Çok ses yap____________. ç. Cüzdanda para yok. Bankadan para çek_______________. (sen) 43 d. Çiçeklere her gün çok su ver__________. Çok su veriyorsun, o zaman çiçekler ölüyor. (siz) e. Derste yüksek sesle konuş_____________ (sen) f. Hava çok soğuk. Siz bugün dışarı çık___________ (siz) g. Kayıt için fotoğraf lazım. Yarın lütfen 2 tane fotoğraf getir__________. (siz) h. Yarın çok iş var. İşe biraz erken git______ (siz) ı. Lütfen kapalı alanda sigara iç_________ Cevaplar 1. Soruları oku. Öneri yaz. a. O dinlensin. b. O borç istesin. c. O kapıyı açsın ve beklesin. ç. O çok çalışsın. d. Onlar otobüsle gitsinler. e. Onlar içeri girsinler f. O taksi çağırsın. g. Onlar lokantaya gitsinler. h. O evde kalsın. ı. O garsonu çağırsın ve yeni çorba istesin. 2. Boşlukları emir kipi ile tamamla. a. konuşmayınız b. koşmasın/koşmasınlar c. yapma ç. çek d. vermeyin/vermeyiniz e. konuşma f. çıkmayın g. Getirin h. gidin ı. içmeyiniz" }, { "text": "44 SAAT KAÇ?/ SAAT KAÇTA? Saatler konusunda iki açıklama var. 1. Saat kaç? 2. Saat kaçta? (Ne zaman?) “Saat kaç?” sorusu için şimdi saate bakıyoruz ve zamanı söylüyoruz. “Saat kaçta?” sorusunun cevabını da, bir olayın zamanını söylemek için kullanıyoruz. Olay geçmişte, şimdi ya da gelecekte. Zamanı söylemek için yıllar, aylar, günler, mevsimler, saatler kullanıyoruz. Aylar 1. Ocak 4. Nisan 7. Temmuz 10. Ekim 2. Şubat 5. Mayıs 8. Ağustos 11. Kasım 3. Mart 6. Haziran 9. Eylül 12. Aralık Günler Pazartesi Salı Hafta içi Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Hafta sonu Pazar Zaman ile ilgili bazı gerekli bilgiler 1 yıl: 12 ay 1 ay: 30/31 gün (Şubat: 28/29gün) 1 hafta: 7 gün 1 gün: 24 saat 1 saat: 60 dakika 1 dakika: 60 saniye 45 Saat Kaç? “Saat kaç?” sorusuna cevap için şimdi saate bakıyoruz ve zamanı söylüyoruz. Analog saatlerde akrep ve yelkovan var. Aşağıdaki resimde akrep ve yelkovan görüyoruz. Akrep saati gösteriyor ve daha kısa oluyor. Yelkovan daha uzun oluyor var dakikayı gösteriyor. Saati tam saat, buçuk ve diğer saatler için farklı dilbilgisi yapısı ile söylüyoruz. Tam saat: Tam saatler aşağıdaki resimdeki gibi. Dakika yok, sadece saat var. Yani yelkovan on ikide. Örnekler: Saat on iki. (12.00 ya da 00.00) Saat üç. (03.00 ya da 15.00) Saat sekiz. (08.00 ya da 20.00) Buçuk: Buçuk, bir tam bir de yarım demek. Yelkovan analog saatte 6’da (30). O zaman önce saati söylüyoruz ve saatten sonra buçuk diyoruz. Örnekler: Saat on iki buçuk. (12.30 ya da 00.30) Saat üç buçuk. (03.30 ya da 15.30) 46 Saat sekiz buçuk. (08.30 ya da 20.30) “… (y)I …. geçiyor” ve “… (y)A ….. var”(Çeyrek ve diğer saatler): Çeyrek 4’te bir demek ya da ¼. Yelkovan ya 3’te ya da 9’da. Yelkovan 3’te o zaman “… (y)I çeyrek geçiyor” diyoruz. Yelkovan 9’da, o zaman “… (y)A çeyrek" }, { "text": "var” diyoruz. (Not: 15 (on beş) için “çeyrek” kullanıyoruz.) “… (y)I …. geçiyor” ve “… (y)A ….. var” ifadeleri sadece çeyrek ile ilgili değil. Tam ve buçuklar hariç diğer saatler için “… (y)I ….. geçiyor” ve “… (y)A …… var” ifadelerini kullanıyoruz. Peki, ne zaman “… (y)I …… geçiyor” ne zaman “… (y)A ….. var” kullanıyoruz? Bunu anlamak için saati ikiye bölüyoruz. 1 ile 29 dakika arasında “… (y)I ….. geçiyor” 31 ile 59 dakika arasında “….. (y)A ….. var” kullanıyoruz. ……(y)I …… geçiyor. ..…(y)A …… var (Saat(y)I dakika (Saat(y)A dakika var) geçiyor) Örnek: Saat 8’i çeyrek geçiyor. (08.15 / 20.15) Saat 2’ye çeyrek var. (01.15 / 13.45) Saat 3’e on var. (02.50 / 14.50) 47 Saat 3’ü on geçiyor. (03.10/ 15.10) ! “…-(y)A … var” “Bir sonraki saate kaç dakika var” anlamında. Yani 15.50, 4’e 10 dakika var demek. (10 dakika sonra saat 4) Saat Kaçta? “Saat kaçta?” sorusu “ne zaman?” demek. Bu soruya tam saat, buçuk ve diğer saatler için farklı dilbilgisi ile cevap veriyoruz. Örnek: A: Film saat kaçta? B: Film saat sekizde. Tam saatte: Tam saatlerde bir şeyin zamanını söylemek için –DA ekini kullanıyoruz. –DA bulunma durum eki ve bu ek ünlü ve ünsüz uyumu kuralı –DA bulunma durum eki konusunda var. Saatleri rakam olarak yazıyoruz o zaman “ ’ ” eki –DA ekini ayırıyoruz. Örnekler: Saat on ikide. (12.00’de ya da 00.00’da Saat üçte. (03.00’te ya da 15.00’te) Saat sekizde. (08.00’de ya da 20.00’de) Buçuk: Yelkovan analog saatte 6’da (30). O zaman bir şeyin zamanını söylemek için buçuk ile birlikte yine –DA ekini kullanıyoruz. Yani “… buçukta” biçiminde zaman söylüyoruz. Örnekler: Saat on iki buçukta. (12.30’da ya da 00.30’da 48 Saat üç buçukta. (03.30’da ya da 15.30’da) Saat sekiz buçukta. (08.30’da ya da 20.30’da) “… (y)I …. geçe” ve “… (y)A ….. kala”(Çeyrek ve diğer" }, { "text": "saatler): Tam ve buçuklar hariç diğer saatler için “… (y)I ….. geçe” ve “… (y)A …… kala” ifadelerini kullanıyoruz. Saati ikiye bölüyoruz. 1 ile 29 dakika arasında “… (y)I ….. geçe” 31 ile 59 dakika arasında “….. (y)A ….. kala” kullanıyoruz. ..…(y)A …… kala ……(y)I …… geçe. (Saat(y)A dakika kala) (Saat(y)I dakika geçe) Örnek: Saat 8’i çeyrek geçe ders başlıyor. (08.15’te / 20.15’te) Saat 2’ye çeyrek kala ders bitiyor. (01.15’te / 13.45’te) Saat 3’e on kala kala okula gidiyorum. (02.50’de/14.50’de) Saat 3’ü on geçe eve gidiyorum. (03.10’da / 15.10’da) 49 Türkçede saatleri 24’e kadar söylüyoruz. Sabah 8 mi, akşam 8 mi, ayırmak için akşam ve sabah ifadelerini kullanıyoruz ya ! da dijital saat söylüyoruz. Örnek: 08.00: Saat sekizde / Sabah sekizde. 22.00: Saat yirmi ikide/ Akşam sekizde. ! Saati rakam olarak yazıyoruz, o zaman rakamları okuyoruz ve eki rakama göre yazıyoruz. Ama son rakamlar “00”, o zaman sıfır sıfır diye okumuyoruz. Örnek: Saat 22.45’te ( yirmi iki kırk beşte) Saat 12.00’de (Saat on ikide.) Günün bölümleri, gün, ay, yıl ve diğer zamanları söylemek için ! farklı ifadeler kullanıyoruz.  Günün bölümleri var: Sabah, öğlen ve akşam. Tek bir sabah ya da birden fazla sabahtan bahsetmek için sabah kullanıyoruz. Genel olarak çok/her sabahtan bahsetmek istiyoruz, o zaman sabahları kullanıyoruz. Akşam ve öğlen için de aynı biçimleri kullanıyoruz. Örnek: Sabah çok erken kalkıyorum. ya da Sabahları çok erken kalkıyorum. Akşam eve çok geç geliyorum. ya da Akşamları eve çok geç geliyorum. Öğlen yemek yemiyorum. ya da Öğlenleri yemek yemiyorum.  Günler için hangi günden bahsediyoruz, sadece o günü söylüyoruz ya da o gün ile birlikte “günü” ifadesini kullanıyoruz. Aynı günden rutin bir iş için bahsetmek istiyoruz o zaman sadece günü söylüyoruz ya da güne “-lArI” ekliyoruz. Örnek: Cumartesi geliyoruz. ya da Cumartesi günü geliyoruz. Cumartesileri tatil. ya da Cumartesi günleri tatil. 50" }, { "text": " Hafta içi ve hafta sonu ifadelerini eksiz kullanıyoruz. Örnek: Hafta içi çok ders çalışıyorum. Hafta sonu çok yoruluyorum.  Aylar için hangi aydan bahsediyoruz, o aya –DA ekliyoruz, ya da o ay ile birlikte “ayında” ifadesini kullanıyoruz. Örnek: Ocakta tatil var. ya da Ocak ayında tatil var.  Yıllar için hangi yıldan bahsediyoruz, o yıla –DA ekliyoruz, ya da “yılında” ifadesini kullanıyoruz. Örnek: 2015’te öğrenciyiz. ya da 2015 yılında öğrenciyiz.  Yılla birlikte tam tarih söylüyoruz, o zaman o yıla –DA ekliyoruz. Örnek: 25 Ocak 2015’te dersler başlıyor. - Mevsimler için farklı bir kullanım var. Yaz:  Tek bir yazdan ya da her yazdan bahsediyoruz, o zaman “yazın” kullanıyoruz. Örnek: Yazın geliyorum.  Her yazdan bahsediyoruz, o zaman yazları kullanıyoruz. Örnek: İzmir yazları (her yazdan bahsediyoruz) sıcak oluyor.  ‘Bu’ ‘geçen’ ‘gelecek’ gibi ifadelerle kullanıyoruz, o zaman eksiz kullanıyoruz. Örnek: Bu yaz hava çok sıcak değil. Gelecek yaz Antalya’ya gidiyoruz.  Yaz aylarından bahsetmek istiyoruz, o zaman “yaz aylarında” kullanıyoruz. Örnek: Yaz aylarında Avrupa’da kalıyorum.  Yaz ile birlikte mevsim kullanmak istiyoruz, o zaman “yaz mevsiminde” kullanıyoruz. Örnek: Yaz mevsiminde Avrupa’da kalıyorum. 51 Kış:  Tek bir kıştan ya da her kıştan bahsediyoruz, o zaman “kışın” kullanıyoruz Örnek: Kışın çok üşüyorum.  Her kıştan bahsediyoruz, o zaman “kışları” kullanıyoruz. Örnek: Kışları İzmir’e çok turist gelmiyor.  ‘Bu’ ‘geçen’ ‘gelecek’ gibi ifadelerle kullanıyoruz, o zaman eksiz kullanıyoruz. Örnek: Bu kış hava çok soğuk değil. Gelecek kış Uludağ’a gidiyoruz.  Kış aylarından bahsetmek istiyoruz, o zaman “kış aylarında” kullanıyoruz. Örnek: Kış aylarında Avrupa’da kalıyorum.  Kış ile birlikte mevsim kullanmak istiyoruz, o zaman “kış mevsiminde” kullanıyoruz. Örnek: Kış mevsiminde kayak yapıyorum. İlkbahar:  Tek bir ilkbahardan ya da her ilkbahardan bahsediyoruz, o zaman “ilkbaharda” kullanıyoruz Örnek: İlkbaharda dersler bitiyor. Sonbahar: Tek bir sonbaharda ya da her sonbaharda bahsediyoruz, o zaman “sonbaharda”" }, { "text": "kullanıyoruz Örnek: Sonbaharda dersler başlıyor. 52 Alıştırmalar 1. Saat kaç? Yaz. Örnek: 18.20 Saat altıyı yirmi geçiyor. a. 13.15 ______________________________________ b. 22.20 ______________________________________ c. 14.10 ______________________________________ ç. 17.05 ______________________________________ d. 18.30 ______________________________________ e. 15.25 ______________________________________ f. 23.40 ______________________________________ g. 15.45 ______________________________________ h. 13.50 ______________________________________ ı. 19.55 ______________________________________ 2. Saat kaç? Yaz. Örnek: Saat altıyı yirmi geçiyor. 18.20 ya da 06.20 a. Saat üçe on var. ____________________ b. Saat sekizi beş geçiyor. ____________________ c. Saat dokuza on var. ____________________ ç. Saat yediye çeyrek var. ____________________ d. Saat dördü çeyrek geçiyor. ____________________ 3. Saat kaçta? Yaz. a. Parti saat kaçta? (21.30) _____________________________________________________________ b. Akşam yemeği saat kaçta? (20.00) _____________________________________________________________ c. Türkçe dersi saat kaçta başlıyor? (10.15) _____________________________________________________________ ç. Toplantı saat kaçta? (14.10) _____________________________________________________________, d. Evden saat kaçta çıkıyorsun? (07.45) ______________________________________________________________ 53 Cevaplar 1. Saat kaç? Yaz. a. Saat biri çeyrek geçiyor. b. Saat onu yirmi geçiyor. c. Saat ikiyi on geçiyor. ç. Saat beşi beş geçiyor. d. Saat altı buçuk. e. Saat üçü yirmi beş geçiyor. f. Saat on ikiye yirmi var. g. Saat dörde çeyrek var. h. Saat ikiye on var. ı. Saat sekize beş var. 2. Saat kaç? Yaz. a. 14.50 ya da 02.50 b. 20.05 ya da 08.05 c. 20.50 ya da 08.50 ç. 18.45 ya da 06.45 d. 16.15 ya da 04.15 3. Saat kaçta? Yaz. a. Parti saat dokuz buçukta. b. Akşam yemeği saat sekizde c. Türkçe dersi (saat) onu çeyrek geçe başlıyor. ç. Toplantı saat ikiyi on geçe. d. Evden saat sekize çeyrek kala çıkıyorum. 54 -DI (BELİRLİ GEÇMİŞ ZAMAN) -DI ekinin adı belirli geçmiş zaman eki. Eylemin zamanını gösteriyor. Belirli geçmiş zaman ekini ne zaman kullanıyoruz? geçmişte bir zaman/nokta şimdi Geçmişte bir olay oldu. Bunu anlatıyoruz. O zaman kullanıyoruz. Örnek: Dün okula gittim. (Ne zaman okula gittin? Dün.) Dün, geçen gün, önceki gün, geçen cumartesi," }, { "text": "geçen hafta, geçen hafta sonu, geçen ay, geçen yıl, geçen yaz, bir saat önce, bir yıl önce, daha önce, eskiden, 1923’te… gibi zaman sözcükleri ile kullanıyoruz. -DI / Olumlu -DI ekinin ünlü ve ünsüz harfleri için ses uyumu kuralı var. Aşağıda ünsüz harfler ve ünlü harfler ile ilgili özellikler ve örnekler var. Ünsüz Uyumu Kolay hatırlamak için Son ses f,s,t,k,ç,ş,h,p tI Son ses diğer ünsüzler ve ünlüler  -dI “fıstıkçışahap” ünsüzlerini kullan. Örnekler: konuştu, kapattı, açtı, koptu uyudu, ağladı, aldı, yazdı Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  -dı Son ünlü e, i, -di Son ünlü o, u  -du Son ünlü ö, ü, -dü Örnekler: yaptı, kırdı geldi, gitti koştu, konuştu gördü, güldü 55 Ünlü ve ünsüz uyumu kuralına göre 8 farklı biçimde ! kullanıyoruz. Örnekler: aldı, geldi, oldu, gördü, açtı, gitti, koştu, görüştü -DI ekinden sonra kişi eki kullanıyoruz. Kural aşağıdaki gibi ve tabloda örnek bir eylem var. Örnek Tablo: otur- Kişi Adılları eylem -DI Kişi eki Ben otur du m Sen otur du n O otur du ø Biz otur du k Siz otur du nuz Onlar otur du (lar) 56 -DI / Olumsuz Olumsuz biçimde –mA ekini kullanıyoruz. Eylemden sonra –mA ekliyoruz, sonra –DI ekliyoruz. -mA ekini ses uyumuna göre iki biçimde kullanıyoruz. Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı, o, u  -ma Son ünlü e, i, ö, ü -me Kural: Eylem + -mA + -DI + Kişi eki Örnek: O git-me-di Ben konuş-ma-dı-m. Olumsuz biçimde son ses her zaman /a/ ya da /e/, o zaman ! geçmiş zaman eki her zaman “dı” ya da “di”. –mA kullanıyoruz, o zaman ek–tI olmuyor. yap-ma-tı  yapmadı gül-me-dü  gülmedi 57 -DI / Soru İki tip soru var. 1. Soru sözcüklü “Kim, ne, nerede, ne zaman, saat kaçta, nasıl, neden” soru sözcükleriyle soru yapıyoruz. O zaman eylem olumlu" }, { "text": "ya da olumsuz biçim ile aynı oluyor. Örnekler: - Kim geldi?  -Ali geldi. -Dün ne yaptın?  -Dün okula gittim. -Ne zaman/ Saat kaçta yemek yedin?  -Saat 13.00’te yemek yedim. -Nasıl geldin?  -Otobüsle geldim. 2. “mI” (evet/hayır soruları) Belirli geçmiş zaman evet-hayır sorusu ile geçmişte bir şey oldu mu, olmadı mı, bunu soruyoruz. Evet/Hayır sorusu için eylemden sonra kişi eki kullanıyoruz ve sonra mI kullanıyoruz. Kişi eki –DI ekinden sonra geliyor ve “mI”dan sonra ek gelmiyor. Eylem + (-mA) + DI + Kişi eki mI? Örnek: -Çocuklar yemek yedi mi? -Evet, çocuklar yemek yedi. (olumlu) -Hayır, çocuklar yemek yemedi. (olumsuz) Örnek Tablo: Yap- (olumlu) Söyle- (olumsuz) Ben Yap-tı-m mı? Söyle- me-di-m mi? Sen Yap-tı-n mı? Söyle- me -di-n mi? O Yap-tı mı? Söyle- me -di mi? Biz Yap-tı-k mı? Söyle- me -di-k mi? Siz Yap-tı-nız mı? Söyle- me -di-niz mi? Onlar Yap-tı mı? Söyle- me -di mi? Yaptı-lar mı? Söyle- me - di-ler mi? 58 AD/SIFAT + -(y)DI (GEÇMİŞ ZAMANDA AD TÜMCELERİ) Belirli geçmiş zaman ad tümcesi ile “geçmişte bir şey için bir durum vardı ya da yoktu”, bunu anlatıyoruz. Eylem yok, ad ya da sıfat ile geçmiş zamanda yüklem yapıyoruz. Ad/Sıfat + –(y)DI Örnek 1: -Dün hava nasıldı? -Dün hava güneşliydi Şimdiki Zaman -Bugün hava nasıl? ! -Bugün hava güneşli. Örnek 2: -Geçen hafta hava nasıldı? -Geçen hafta hava soğuktu. Geçmiş zaman eylem tümcesi gibi, bu biçimi de “dün, geçen gün, önceki gün, geçen cumartesi, geçen hafta, geçen hafta sonu, geçen ay, geçen yıl, geçen yaz, bir saat önce, bir yıl önce, daha önce, eskiden, 1923’te… gibi zaman sözcükleri ile kullanıyoruz. Ad/Sıfat + (y)DI Olumlu -(y)DI ekinin de ünlü ve ünsüz harfleri için ses uyumu kuralı var. Aşağıda ünsüz harfler ve ünlü harfler ile ilgili özellikler ve örnekler var. Ünsüz Uyumu Kolay hatırlamak için Son ses" }, { "text": "f,s,t,k,ç,ş,h,p tI Son ses diğer ünsüzler ve ünlüler  -dI “fıstıkçışahap” ünsüzlerini kullan. Örnekler: boştu, açıktı, mühendisti, kasaptı sarışındı, kumraldı, esmerdi, 59 Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  -mı Son ünlü e, i, -mi Son ünlü o, u  -mu Son ünlü ö, ü, -mü Örnekler: sıcaktı, açıktı öğretmendi, sinirliydi zordu, yorgundu çöpçüydü, üzgündü Son ses ünlü o zaman -ydI Örnek: evliydi, güneşliydi, yağmurluydu Yani ses uyumlarına göre 12 farklı biçimde kullanıyoruz: -ydı, -ydi, -ydu, -ydü -dı, -di, -du, -dü, -tı, -ti, -tu, -tü Örnekler: rüzgarlıydı, renkliydi, mutluydu, gözlüklüydü, sıcaktı, mühendisti, soğuktu, sönüktü –(y)DI ekinden sonra kişi ekleri kullanıyoruz. Örnek tablo: yorgun mühendis öğrenci bekar Ben Yorgun-du-m Mühendis-ti-m Öğrenci-ydi-m Bekar-dı-m Sen Yorgun-du-n Mühendis-ti-n Öğrenci-ydi-n Bekar-dı-n O Yorgun-du-ø Mühendis-ti- ø Öğrenci-ydi- ø Bekar-dı- ø Biz Yorgun-du-k Mühendis-ti-k Öğrenci-ydi-k Bekar-dı-k Siz Yorgun-du-nuz Mühendis-ti-niz Öğrenci-ydi-niz Bekar-dı-nız Onlar Yorgun-du- ø/ Mühendis-ti- ø/ Öğrenci-ydi- ø/ Bekar-dı- ø/ Yorgun-lar-dı mühendis-ler-di Öğrenci-ler-di Bekar-lar-dı Var, yok tümceleri geçmiş zamanda “var+dı” ve “yok+tu” ! oluyor. 60 Ad/Sıfat + (y)DI Olumsuz ve Soru Geçmiş zaman ad tümcelerinde olumsuz için “değil” kullanıyoruz ve “değil”e –DI ekliyoruz. Kişi eki de –DI’dan sonra geliyor. Soru sormak soru sözcüklü soru ya da mI ile evet /hayır sorusu kullanıyoruz. Aşağıdaki olumsuz, soru ve olumsuz soru biçimleri için kural ve örnek tablo var. Olumsuz Tümce Ad/Sıfat değil + -di + Kişi Eki Evet-Hayır Sorusu Ad/Sıfat mI + -ydI + Kişi Eki Olumsuz Evet-Hayır Sorusu Ad/Sıfat değil miydi + Kişi Eki? Örnek Tablo: Ad/Sıfat mI + ydI + Ad/Sıfat değil+di + Ad/Sıfat değil miydi + Kişi Eki Kişi Eki Kişi Eki? Ben başarılı mı-ydı-m? başarılı değil-di-m başarılı değil mi-ydi-m? Sen başarılı mı-ydı-n? başarılı değil-di-n başarılı değil mi-ydi-n? O başarılı mı-ydı? başarılı değil-di başarılı değil mi-ydi? Biz başarılı mı-ydı-k? başarılı değil-di-k başarılı değil mi-ydi-k? Siz başarılı mı-ydı-nız? başarılı değil-di-niz başarılı değil mi-ydi-niz? Onlar başarılı mı-ydı?/ başarılı değil-di/" }, { "text": "başarılı değil mi-ydi-? / başarılı-lar mı-ydı? değil-ler-di değil-ler mi-ydi? Örnek Diyaloglar: A. B. Soru: Ali hasta mıydı? Soru: Siz yorgun muydunuz? Cevap: Evet, Ali hastaydı./Hayır, Ali Cevap: Evet, yorgunduk. / Hayır, hasta değildi. yorgun değildik. C. Soru: Sen hasta değil miydin? Cevap: Evet/Hayır, hastaydım. Ama şimdi iyiyim. 61 Soru Sözcüklü Sorular Geçmiş zaman ekini [ –(y)DI] soru sözcüklerine de ekliyoruz. “neydi, kimdi, nasıldı, neredeydi, ne zamandı…” Örnekler: Soru: Dün hava nasıldı?  Cevap: Dün hava güzeldi. Soru: Toplantı ne zamandı?  Cevap: Toplantı dündü. Soru: O kız kimdi?  Cevap: Arkadaşımdı ad + DA + ydI + Kişi Eki –DA bulunma durum ekinden sonra –(y)DI biçimini kullanıyoruz ve geçmişte bir şey bir yerdeydi ya da bir şey bir yerde değildi, bunu anlatıyoruz. Örnekler: Soru: Sevgi neredeydi?  Cevap: Sevgi okuldaydı. Soru: Siz neredeydiniz?  Cevap: Biz sınıftaydık. Soru: Sen neredeydin?  Cevap: Ben kafedeydim./ Ben kafede değildim. Soru: Sen derste miydin?  Cevap: Evet, ben dersteydim./ Hayır, ben derste değildim. Soru: Kitap sende miydi?  Cevap: Bendeydi / Bende değildi. Alıştırmalar 1. Tabloyu tamamla. görüş- (olumlu) görüş- (olumsuz) görüş-(soru) Ben Sen O Biz Siz Onlar 62 2. Programa bak. O geçen hafta sonu ne yaptı? Yaz. saat Cumartesi Pazar 10.10 14.20 17.45 21.10 Ö rnek: O geçen cumartesi günü saat dokuzda uyandı. 1. _______________________________________________________. 2. _______________________________________________________. 3. _______________________________________________________. 4. _______________________________________________________. 5. _______________________________________________________. 6. _______________________________________________________. 7. _______________________________________________________. 8. _______________________________________________________. 3. Boşlukları uygun ek ile tamamla. a. Ben dün akşam kafeye git_______ ve kahve iç________. b. Sen kardeşinin doğum günü için hediye al_____ ____? c. Ayşe dün ev temizle___________? 63 ç. Siz dün gece saat kaçta gel___________? d. Sen anneni çok kır__________. Hemen özür dile. e. Sevgi ve ben dün akşam dışarıda yemek ye_______. f. Onlar geçen hafta partide eğlen_____________? g. Baban eve saat kaçta gel__________? h. Ali ve sen geçen yıl" }, { "text": "burada çalış___________? ı. Öğrenciler ödev yap___________? 4. Tabloyu belirli geçmiş zamanda, olumlu, olumsuz, olumlu soru ve olumsuz soru ile tamamla. çalış-(+) tembel (-) hemşire (+/?) bankacı (-/?) Ben Sen O Biz Siz Onlar 5. Boşlukları tamamla. a. Ben dün akşam çok çalış____________. Dün akşam çok yorgun_________. b. Biz eskiden bu üniversitede öğrenci__________. 4 yıl burada oku__________. c. Siz dün okulda çok mutlu____________. Çok eğlen__________. ç. Dün gece partide yemekler çok lezzetli_________. Ben çok ye_________. d. Geçen hafta pazar çok ucuz________. Biz çok alışveriş yap___________. e. Soru: Sen dün sabah toplantıda _________________? Cevap: Hayır, değildim. Dışarıdaydım. f. Soru: Siz dün gece nerede___________? Cevap: Biz dün gece yoldaydık. g. Onlar geçen hafta okulda değil_________. Ben görmedim. h. Soru: Öğrenciler 2 saat önce sınıfta ______________? Cevap: Hayır, değillerdi. Bahçedelerdi. ı. Soru: Hasta dün gece daha iyi __________? Cevap: Evet. 64 Cevaplar: 1. Tabloyu tamamla. Olumlu: Ben görüştüm, sen görüştün, o görüştü, biz görüştük, siz görüştünüz, görüştü(ler) Olumsuz: Ben görüşmedim, sen görüşmedin, o görüşmedi, biz görüşmedik, siz görüşmediniz, onlar görüşmedi(ler) Soru: Ben görüştüm mü? Sen görüştün mü? O görüştü mü? Biz görüştük mü? Siz görüştünüz mü? Onlar görüştü mü?/Onlar görüştüler mi? 2. Programa bak. O geçen hafta sonu ne yaptı? Yaz. 1. O cumartesi günü saat onu on geçe balık tuttu. 2. O pazar günü saat onu on geçe alışveriş yaptı. 3. O cumartesi günü saat ikiyi yirmi geçe bilgisayarda oyun oynadı. 4. O pazar günü saat ikiyi yirmi geçe koştu. 5. O cumartesi günü saat altıya çeyrek kala bisiklet sürdü. 6. O pazar günü saat altıya çeyrek kala havuzda yüzdü. 7. O cumartesi günü saat dokuzu on geçe dans etti. 8. O Pazar günü saat dokuzu on geçe kitap okudu. 3. Boşlukları uygun ek ile tamamla. a. Ben dün akşam kafeye gittim ve kahve içtim. b. Sen kardeşinin doğum günü için hediye aldın" }, { "text": "mı? c. Ayşe dün ev temizledi mi? ç. Siz dün gece saat kaçta geldiniz? d. Sen anneni çok kırdın. Hemen özür dile. e. Sevgi ve ben dün akşam dışarıda yemek yedik. f. Onlar geçen hafta partide eğlendiler mi? g. Baban eve saat kaçta geldi? h. Ali ve sen geçen yıl burada çalıştınız mı? ı. Öğrenciler ödev yaptı mı? 4. Tabloyu belirli geçmiş zamanda, olumlu, olumsuz, olumlu soru ve olumsuz soru ile tamamla. Olumlu: Ben çalışkandım, sen çalışkandın, o çalışkandı, biz çalışkandık, siz çalışkandınız, onlar çalışkandı/çalışkanlardı Olumsuz: Ben tembel değildim, sen tembel değildin, o tembel değildi, biz tembel değildik, siz tembel değildiniz, onlar tembel değildi/değillerdi Olumlu soru: Ben hemşire miydim? Sen hemşire miydin? O hemşire miydi? Biz hemşire miydik? Siz hemşire miydiniz? Onlar hemşire miydi/hemşireler miydi? Olumsuz soru: Ben nakacı değil miydim? Sen bankacı değil miydin? O bankacı değil miydi? Biz bankacı değil miydik? Siz bankacı değil miydiniz? Onlar bankacı değil miydi?/değiller miydi? 5. Boşlukları tamamla. a. Ben dün akşam çok çalıştım. Dün akşam çok yorgundum. b. Biz eskiden bu üniversitede öğrenciydik. 4 yıl burada okuduk. c. Siz dün okulda çok mutluydunuz. Çok eğlendiniz. ç. Dün gece partide yemekler çok lezzetliydi. Ben çok yedim. d. Geçen hafta pazar çok ucuzdu. Biz çok alışveriş yaptık. e. Soru: Sen dün sabah toplantıda mıydın? Cevap: Hayır, değildim. Dışarıdaydım. f. Soru: Siz dün gece neredeydiniz? Cevap: Biz dün gece yoldaydık. g. Onlar geçen hafta okulda değillerdi. Ben görmedim. h. Soru: Öğrenciler 2 saat önce sınıfta mıydı? Cevap: Hayır, değillerdi. Bahçedelerdi. ı. Soru: Hasta dün gece daha iyi miydi? Cevap: Evet. 65 -DAn SONRA / -DAn ÖNCE Bir olayın zamanını söylemek istiyoruz ama saat, gün gibi zaman ifadesi değil, olayların sırasını kullanmak istiyoruz. Yani iki iş için sıra belirtmek istiyoruz, o zaman adlarla birlikte “–DAn önce” ya da “–DAn sonra” yapılarını kullanıyoruz. Kural aşağıdaki gibi: Ünlü" }, { "text": "Uyumu Son ünlü a, ı, o, u  -Dan Son ünlü e, i, ö, ü -Den Ünsüz Uyumu Son ses f,s,t,k,ç,ş,h,p tAn Son ses diğer ünsüzler ve ünlüler  -dAn 1. iş+DAn sonra 2. iş 2. iş+DAn önce 1. iş –DAn önce ve –DAn sonra ada ekleniyor.–DAn önce ve –DAn sonra sadece ada ekleniyor. Eyleme eklemiyoruz. Eylem ile sıra nasıl oluyor, sonraki konularda anlatıyoruz (bkz. Eylem+DIktAn sonra, eylem+mAdAn önce). – DAn çıkma durum eki ve biz bu ekin biçimsel özelliklerini biliyoruz. Örnekler: Sinemadan sonra yemeğe gidiyoruz. 1. İş: sinema, 2. İş: yemek  (Önce sinemaya, sonra yemeğe gidiyoruz.) Yemekten önce sinemaya gidiyoruz. 1. İş: sinema, 2. İş: yemek  (Önce sinemaya, sonra yemeğe gidiyoruz.) Mutfaktan sonra salonu temizliyoruz. 1. İş: mutfak, 2. İş: salon (Önce mutfak, sonra salonu temizliyoruz.) Salondan önce mutfağı temizliyoruz. 1. İş: mutfak, 2. İş: salon (Önce mutfak, sonra salonu temizliyoruz.) Mandalinadan sonra elmaları yedim. 1. İş: mandalina, 2. İş: elma (Önce mandalina, sonra elma yedim.) 66 Elmadan önce mandalinaları yedim. 1. İş: mandalina, 2. İş: elma (Önce mandalina, sonra elma yedim.) Alıştırmalar 1. Tümceleri -DAn sonra ya da -DAn önce ile birleştir. Örnek: Önce yemek yedik. Sonra kahve içtik. --> Yemekten sonra kahve içtik. a. Önce okula gittim. Sonra kütüphaneye gittim. ____________________________________________________________. b. Önce spor yaptı. Sonra duş aldı. ____________________________________________________________. c. Öğretmen önce açıklama yaptı. Sonra sınavı başlattı. ____________________________________________________________. ç. Önce ödevleri bitirdiler. Sonra kitap okudular. ____________________________________________________________. d. Önce TV seyrettiler. Sonra uyudular. ____________________________________________________________. 2. Tümceleri tekrar yaz. Örnek: Sinemadan sonra yemek yedik. --> Yemekten önce sinema izledik. a. Sevgi’den sonra Onur geldi. ____________________________. b. Yürüyüşten önce yemek yedik.  _____________________________. c. Okuldan sonra kütüphaneye gittiniz.  ____________________________. ç. Otobüsten önce trene bindi.  _____________________________. d. E-postalardan sonra mesajları okudum.  _____________________________________________________________. Cevaplar 1. Tümceleri -DAn sonra ya da -DAn önce ile birleştir. a. Okuldan sonra" }, { "text": "kütüphaneye gittim. b. Spordan sonra duş aldı. c. Öğretmen açıklamadan sonra sınavı başlattı. ç. Ödevlerden sonra kitap okudular. d. TV’den sonra uyudular. 2. Tümceleri tekrar yaz. 67 a. Onur’dan önce Sevgi geldi. b. Yemekten sonra yürüyüş yaptık. c. Kütüphaneden önce okula gittiniz. ç. Trenden sonra otobüse bindi. d. Mesajlardan sonra e-postaları okudum. 68 BAĞLAÇLAR (BU NEDENLE/ÇÜNKÜ) Bağlaçlar tümceleri ve sözcükleri birbirine bağlıyor. Eklemek, zıtlık, neden- sonuç gibi işlevlerle bağlaçlar kullanıyoruz. \"ve\" \"ve\" tümceleri ya da benzer sözcükleri birbirine bağlıyor ve sıralama yapıyor. Örnek: Ali ve Ayşe okula gidiyor. Ben elma ve muz yiyorum. Öğrenciler sohbet ediyor ve çay içiyor. Mehmet büyük ve pahalı bir ev alıyor. \"ama\" \"ama\" karşıtlık anlamı veriyor. Karşıt anlamlı tümceleri ve sözcükleri birbirine bağlıyor. Örnek: Bu çocuk küçük ama çok güçlü. Sinema seviyorum ama tiyatro sevmiyorum. \"çünkü\" \"çünkü\" bağlacı neden bildiriyor ve açıklama yapıyor. Tümcede \"çünkü\" bağlacından sonra bir sebep/neden geliyor. Örnek: 1. O araba kullanmıyor çünkü korkuyor. (sonuç) (neden) O neden araba kullanmıyor? Çünkü korkuyor. 2. Ayşe okula gitmiyor çünkü o hasta. (neden) Ayşe neden okula gitmiyor? Çünkü o hasta 69 \"o/bu nedenle\", \"o/bu sebeple\", “o/bu yüzden” \"bu nedenle\", \"bu sebeple\" ve \"bu yüzden\" bağlaçlarının anlamı aynı. Tümcede bu bağlaçlardan sonra sonuç geliyor. Örnek: O korkuyor bu nedenle araba kullanmıyor. (neden) (sonuç) Ayşe hasta bu sebeple okula gitmiyor. (sonuç) \"dA\" \"dA\" tümcede eşitlik/benzerlik anlamı veriyor. Örnek: A: Ben resim yapıyorum. B: Ben de resim yapıyorum. Bir konudan bahsediyoruz, ayni konu hakkında başka bir bilgi veriyoruz o zaman \"dA\" kullanıyoruz. Örnek: A: Ben resim yapıyorum. B: Ben de piyano çalıyorum. Bağlaç \"dA\" ve bulunma eki \"-DA\" aynı değil. Bağlaç \"dA\" her ! zaman ayrı yazılıyor ve bulunma eki \"-DA\" gibi \"D\" sesi /t/ olmuyor. Örnek: A: Bu sandalye çok rahat. B: Bu koltuk da çok rahat (bağlaç) A: Bu koltukta kitaplar var. (bulunma durum eki) Alıştırmalar" }, { "text": "1.Boşlukları \"ve, ama, çünkü, bu nedenle, dA\" bağlaçlarıyla tamamla. 1. Ali öğretmen. Ben ________________öğretmenim. 2. Elma sevmiyorum ________________ elma yemiyorum. 70 3. Ders çalışıyorum________________ yarın sınav var. 4. O çok güzel ________________çok kıskanç. 5. Yemekte makarna ________________yoğurt var. 6. Bu akşam konsere gelmiyorum ________________ çok yorgunum. 7. Ayşe iyi bir şarkıcı ________________ ünlü değil. 8. Ben İngilizce bilmiyorum ________________ İngilizce kitap okumuyorum. 9. Ali futbol oynuyor ________________ gitar çalıyor. 10. Ben spor yapıyorum ________________ kilo vermek istiyorum. Cevaplar 1. de 2. bu nedenle 3. çünkü 4. ama 5. ve 6. Çünkü 7. ama 8. bu nedenle 9. ve 10. çünkü 71 İYELİK EKLERİ İyelik Ekleri Bir nesne ya da bir kişi bir kişiye ya da nesneye ait. Bunu söylemek için iyelik eklerini kullanıyoruz. Ses uyumu ile ilgili kurallar var. Aşağıda biçim, anlam ve kullanım ile ilgili özellikler var. “Kimin?” sorusuna cevap veriyor. İyelik Adılı Ad+(çoğul eki)+İyelik Eki İyelik Adılları İyelik Ekleri Benim -(I)m Senin -(I)n Onun -(s)I Bizim -(I)mIz Sizin -(I)nIz Onların -lArI / -(s)I 1. Adda son ses ünlü o zaman: İyelik Adılları İyelik Ekleri Benim -m arabam Senin -n araban Onun -sI arabası Bizim -mIz arabamız Sizin -nIz arabanız Onların -lArI / -sI arabaları / arabası 2. Adda son ses ünsüz, o zaman: İyelik Adılları İyelik Ekleri Benim -Im Senin -In Onun -I Bizim -ImIz Sizin -InIz Onların -lArI / -I 72 İyelik eklerinde ses uyumu var. Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  -mı Son ünlü e, i, -mi Son ünlü o, u  -mu Son ünlü ö, ü, -mü Örnekler: benim kitabım, benim kızım benim evim, benim işim benim topum, benim okulum benim tişörtüm, benim ütüm Örnekler: A: Kimin arabası burada? B: Benim arabam burada. Benim kitabım yeni. Benim kızım 10 yaşında. Senin evin kaç metrekare? Senin dizin ağrıyor mu? Ben onun tişörtünü çok beğendim. Bizim" }, { "text": "horozumuz günde beş kere ötüyor. Bizim okulumuz Buca’da. ! Aşağıdaki sözcükler gibi bazı istisnalar var. Saat Saatim Harf Harfi Kalp Kalbim ! Bazı sözcüklerde iyelik eki var, o zaman son hecede ünlü yok. Aşağıda bazı örnekler var. ağız Benim ağzım alın Senin alnın isim Onun ismi 73 Çoğul adlarda iyelik ekleri: ! İyelik adılı Ad+çoğul eki+ iyelik eki İyelik adılı Ad+çoğul eki+ iyelik eki Benim arabalarım Benim gemilerim Senin arabaların Senin gemilerin Onun arabaları Onun gemileri Bizim arabalarımız Bizim gemilerimiz Sizin arabalarınız Sizin gemileriniz Onların arabaları Onların gemileri İyelik adılını özellikle karşılaştırma için ve vurgu için ! kullanıyoruz. İyelik adılı yok, o zaman iyelik eki “kimin?” bize gösteriyor. Benim evim çok güzel => Evim güzel Senin araban yeni mi? => Araban yeni mi? Özel Ad+(n)In Ad+(s)I / (Özel Ad İle Sahiplik Belirtme) Bir kişi var, onun eşyaları ya da vb. şeyleri var. Onlardan bahsetmek istiyoruz. O zaman “onun” yerine özel ada –(n)In ekliyoruz. Yani iyelik kuralındaki “o” yerine ad kullanıyoruz. Özel ad var bu yüzden addan sonra ekten önce “ ‘ ” işaretini koyuyoruz. Örnek: Ali’ nin çantası O-nun çantası Sadece eşyalar değil, kişi bir şeylere sahip, onlardan da “özel ad+(n)In ad+(s)I” yapısı ile bahsediyoruz. Örnekler: Ali’nin okulu çok büyük. 74 Ali’nin yaşı 18. Ayşe’nin saçları uzun. Ahmet’in kardeşi parkta oyun oynuyor. Cristina’nın ülkesi çok uzak. ! Bir sözcükte iki iyelik eki mümkün. Örnek: Benim kedi–m-in adı Minnoş. Alıştırmalar 1.Tabloyu iyelik ekleriyle tamamla. yurt kedi bardak arkadaş Benim Senin Onun Bizim Sizin Onların 2. Boşlukları tamamla. a. Bu ______________ kitabım değil. b. Senin çanta______________ nerede bilmiyorum. c. Bizim öğretmen______________ bahçede ama ______________ öğretmeninizi görmedim. ç. Benim çay______________ şekersiz. Ben şekerli çay sevmiyorum. d. A: Sizin kardeş______________ var mı? B: Evet, benim 3 tane kardeş______________ var. e. _______________ şemsiyeniz yok mu? Çok yağmur yağıyor. f. Benim anne___________ kütüphanede çalışıyor. g. Onların" }, { "text": "sınıf___________ klimalı. h. Sizin çocuk___________ nerede okuyor? ı. Affedersiniz, fazla kalem___________ var mı acaba? 75 3. Boşlukları uygun ek ile tamamla. a. Ahmet’___________ baba___________ bu okulda müdür. b. Türkiye’___________ başkent___________ Ankara. c. Gülay’___________ araba___________ bugün çalışmıyor. ç. Onur’___________ kardeş___________ iş arıyor. Cevaplar 1.Tabloyu iyelik ekleriyle tamamla. yurt kedi bardak arkadaş Benim yurdum kedim bardağım arkadaşım Senin yurdun kedin bardağın arkadaşın Onun yurdu kedisi bardağı arkadaşı Bizim yurdumuz kedimiz bardağımız arkadaşımız Sizin yurdunuz kediniz bardağınız arkadaşınız Onların yurdu yurdunuz bardağınız arkadaşınız 2. Boşlukları tamamla. a. benim b. çantan c. öğretmenimiz-sizin ç. çayım d. kardeşiniz-kardeşim e. sizin f. annem g. sınıfı/sınıfları h. çocuğunuz ı. kaleminiz 3. Boşlukları uygun ek ile tamamla. a. Ahmet’in babası b. Türkiye’nin başkenti c. Gülay’ın arabası ç. Onur’un kardeşi 76 -DAki EKİ Ad + -DAki Adıl + -DAki Bir nesne hakkında “kimde” ya da “nerede?” sorusu için cevap biliyoruz. Bu cevapla sıfat yapmak istiyoruz. O zaman ada ya da adıla –DAki ekliyoruz. Uyum: -DA Durum eki gibi değişiyor. –ki hiçbir zaman değişmiyor. Ad+DAki Örnekler: Evde bir bilgisayar var. O bilgisayar çalışmıyor. Ofiste bilgisayar var o çalışıyor. Evdeki bilgisayar çalışmıyor. (Hangi bilgisayar?  Evdeki bilgisayar.) Karşı masada bir kadın var. O benim öğretmenim. Karşı masadaki kadın benim öğretmenim. (Hangi kadın?  Karşı masadaki) İstanbul’da bir arkadaşım var. O yarın sınava giriyor. İstanbul’daki arkadaşım yarın sınava giriyor. (Hangi arkadaş?  İstanbul’daki) Mutfakta masa var. O masa yuvarlak. Salonda masa var. O kare. Mutfaktaki masa yuvarlak. (Hangi masa yuvarlak?  Mutfaktaki) Adıl + DAki Bendeki Sendeki Ondaki Bizdeki Sizdeki Onlardaki 77 Örnekler: Bendeki kitap sendeki kitaptan daha pahalı. Sizdeki anahtarı bana verin. Bizdeki çay bitti. Sizdeki çaydan alıyorum. Ad+DAki ve Adıl+DAki ile sıfat yapıyoruz bu yüzden sonra bir ad kullanıyoruz. Bazen -DAki’den sonra ad kullanmıyoruz, o zaman Ad+DAki ve Adıl+DAki bir ad gibi oluyor. Ad eklerini -DAki’den sonra kullanıyoruz. Örnekler: Yan" }, { "text": "odadaki insanlar gürültü yapıyor. Yan odadakiler gürültü yapıyor. Bizdeki çay bitti. Sizdeki çaydan alıyorum. Bizdeki çay bitti. Sizdekinden alıyorum. Kaldırımdaki çocuklar okuldan geliyor. Kaldırımdakiler okuldan geliyor. Otobüsteki yolcuların çoğu telefonla konuşuyor. Otobüsteki insanların çoğu telefonla konuşuyor. Soru sözcükleriyle de kullanıyoruz. “Kim” ve “nere” sözcüklerinden sonra –DAki ekliyoruz ve soru yapıyoruz. Örnekler: Kimdeki telefon çalıyor? Bendeki telefon çalıyor. Neredeki parka gittiniz? Kimdeki tabak boş? 78 Alıştırmalar 1. Tümceleri –DAki ile tamamla. a. Bu lokanta______________ yemekler çok tuzlu. b. Bahçe_______________ araba arkadaşımın. c. Ege Bölgesi’______________ yemekler genellikle sebzeli. ç. Türkiye’nin doğusu_____________ şehirler kışın çok soğuk oluyor. d. Okul_____________ arkadaşlarımı çok özledim. e. Sizin sınıfınızdaki bilgisayar çalışıyor mu? Biz_____________ çalışmıyor. f. Ben_____________ çanta çok ağır. Sen_____________ nasıl? g. Yeni yıl için sınıf_____________ arkadaşlarıma hediye aldım. h. Resim_____________ kadın kim? Annen mi? ı. Bu kimlik_____________ fotoğraf hiç net değil. 2. Tümceleri örnekteki gibi tekrar yaz. Örnek: Bendeki kitaplar çok eski, sendeki kitaplar yeni.  Bendeki kitaplar çok eski, sendekiler yeni. a. Otobüsteki yolcular biletli ama trendeki yolcular biletsiz. ____________________________________________________________. b. Kimlikteki fotoğraflar eski ama pasaportlardaki fotoğraflar yeni. ____________________________________________________________. c. Bu sınıftaki öğrenciler tembel ama diğer sınıftaki öğrenciler çalışkan. ____________________________________________________________. ç. Buradaki yiyecekler soğuk ama oradaki yiyecekler sıcak ____________________________________________________________. d. Kutudaki hediyeler bizim ama çantadaki hediyeler bizim değil. ____________________________________________________________. Cevaplar 1. Tümceleri –DAki ile tamamla. a. lokantadaki b. bahçedeki c. Ege Bölgesi’ndeki ç. doğusundaki d. okuldaki e.bizdeki f. bendeki/sendeki g.sınıftaki h. resimdeki ı. kimlikteki 2. Tümceleri örnekteki gibi tekrar yaz. a. Otobüsteki yolcular biletli ama trendekiler biletsiz. b. Kimlikteki fotoğraflar eski ama pasaportlardakiler yeni. c. Bu sınıftaki öğrenciler tembel ama diğer sınıftakiler çalışkan. ç. Buradaki yiyecekler soğuk ama oradakiler sıcak. d. Kutudaki hediyeler bizim ama çantadakiler bizim değil. 79 İSTEK KİPİ Gelecekte bir şey yapıyoruz/yapmak istiyoruz, o zaman istek kipi kullanıyoruz. İstek kipini sadece “ben” ve “biz” ile kullanıyoruz. Kişi farklı o zaman işlev de" }, { "text": "farklı. (Sen, o siz, onlar için emir kipi kullanıyoruz.) Ben eylem + istek kipi  ben bir şey yapmak istiyorum, bunu söylüyorum Biz eylem + istek kipi  biz için bir önerim var, bunu söylüyorum Aşağıda biçim ile ilgili özellikler var. İstek Kipi / Olumlu Ben Eylem + -(y)AyIm Biz Eylem + -(y)AlIm Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı, o, u  -(y)ayım / -(y)alım / Son ünlü e, i, ö, ü -(y)eyim / -(y)alım / Örnek: yapayım, yapalım, geleyim, gelelim Örnek: a. (Ben) biraz ders çalışayım. Yarın sınavım var. (Ben ders çalışmak istiyorum, yarın sınavım var.) b. (Biz) televizyon izleyelim. Bu akşam güzel bir film var. (Biz için bir önerim var: televizyon izlemek.) Örnek Tablo Ben konuş-ayım söyle-y-eyim görüş-eyim gid-eyim Biz konuş-alım söyle-y-elim görüş-elim gid-elim 80 Şimdiki zaman gibi olumlu tümcelerde “git-, tat- ve et-“ ! eylemlerinin son sesi /d/ oluyor. (seyredeyim, kahvaltı edelim) ! “Ye- ve de-“ sözcüklerinin son sesi düşüyor. (yiyeyim, diyelim) İstek Kipi / Olumsuz Ben Eylem + -mA + -yAyIm Biz Eylem + -mA + -yAlIm Örnekler: Ben dışarı çıkmayayım. Çünkü çok yorgunum. (Ben dışarı çıkmak istemiyorum. Bunu söylüyorum.) (Biz) bugün alışverişe gitmeyelim. Çünkü hava çok soğuk. (Ben bizim için bir öneri sunuyorum: alışverişe gitmemek.) İstek Kipi / Soru Soru sözcükleri ile: “Ne”, “nerede”, “nasıl”… gibi soru sözcükleriyle örnekler: Soru tümcesi Anlamı (Ben) piknik için ne getireyim? Siz benden ne istiyorsunuz, bunu soruyorum. (Biz) bu akşam ne yapalım? Bu akşam ne yapmak istiyorsun/ne yapmak istiyorsunuz? Öneriniz ne, bunu soruyorum. Soru: Evet-Hayır Ben Eylem + -(y)AyIm mI? Biz Eylem + -(y)AlIm mI? 81 Örnekler: Ben evden erken çıkayım mı? Biz yarın kitaplarımızı getirelim mi? Soru tümcesi Anlamı (Ben) yemek yapayım mı? Ben yemek yapıyorum, siz bunu istiyor musunuz, istemiyor musunuz, bunu soruyorum. (Biz) sinemaya gidelim mi? Sen/siz (benimle) sinemaya gitmek istiyor musun/istiyor musunuz, istemiyor musun/istemiyor musunuz," }, { "text": "bunu soruyorum. Alıştırmalar 1. Tabloyu istek kipi ile tamamla. seyret- oyna- çık- otur- Ben Biz 2. Tabloyu istek kipi (olumsuz ve soru) ile tamamla. izle- bekle- anlat- git- Ben Biz 3. Tümceleri istek ya da emir kipi ile tamamla. a. Çok yoruldum. (Ben) şu sandalyeye biraz ________________. b. Akşam misafir geliyor. Biz eve gidip yemek hazırla_____________. c. Hava çok soğuk. (Biz) okula otobüsle git________________? ç. Çok yoruldun. (Ben) sana biraz yardım et____________________? d. Benim çok işim var. Ben bu gece sizinle gel_________________. e. A: Anne, marketteyim. Bir şey lazım mı? B: Evde süt yok, süt al________. A: Tamam, kaç litre al____________? B: 1 litre yeter. A: Tamam. İçecek al_____________? 82 B: Hayır, al_________. Evde içecek var. f. Bu hafta sonu için hala plan yapmadık! Nereye git______________? g. Yarın sınavım var, ben eve gidip ders çalış_______________. h. Hava çok soğuk. Bence ceketini al________. ı. Yemeği nerede ye_________, nereyi tavsiye ediyorsunuz? i. A: Saat 15.00’teki uçuş için evden saat kaçta çık_________? Yol ne kadar sürüyor? B: Bence saat 13.00’de çık________. Yol en az 1 saat sürüyor çünkü. j. A: Hazır mısın? Çık_______________? B: Olur, çık____________ hadi! Cevaplar 1. Tabloyu istek kipi ile tamamla. Ben seyredeyim-ben oynayayım-ben çıkayım-ben oturayım Biz seyredelim-bizoynayalım-biz çıkalım-biz oturalım 2. Tabloyu istek kipi (olumsuz ve soru) ile tamamla. Ben izlemeyeyim-ben beklemeyeyim-ben anlatayım mı?-ben gideyim mi? Biz izlemeyelim-biz beklemeyelim-biz anlatalım mı?-biz gidelim mi? 3. Tümceleri istek ya da emir kipi ile tamamla. a. Çok yoruldum. (Ben) şu sandalyeye biraz oturayım. b. Akşam misafir geliyor. Biz eve gidip yemek hazırlayalım. c. Hava çok soğuk. (Biz) okula otobüsle gidelim mi? ç. Çok yoruldun. (Ben) sana biraz yardım edeyim mi? d. Benim çok işim var. Ben bu gece sizinle gelmeyeyim. e. A: Anne, marketteyim. Bir şey lazım mı? B: Evde süt yok, süt al. A: Tamam, kaç litre alayım? B: 1 litre yeter." }, { "text": "A: Tamam. İçecek alayım mı? B: Hayır, alma. Evde içecek var. f. Bu hafta sonu için hala plan yapmadık! Nereye gidelim? g. Yarın sınavım var, ben eve gidip ders çalışayım. h. Hava çok soğuk. Bence ceketini al. ı. Yemeği nerede yiyelim? Nereyi tavsiye ediyorsunuz? i. A: Saat 15.00’teki uçuş için evden saat kaçta çıkayım? Yol ne kadar sürüyor? B: Bence saat 13.00’de çık. Yol en az 1 saat sürüyor çünkü. j. A: Hazır mısın? Çıkalım mı? B: Olur, çıkalım hadi! 83 -(y)A GÖRE/-CE Bir konu hakkında fikrimizi söylemek istiyoruz o zaman özel ad+A göre ya da adıl + -A göre kullanıyoruz. Ben, sen, biz ve siz adılları için bence, sence, bizce ve sizce de kullanıyoruz. Özel ad + -(y)A göre Murat'a göre Ali'ye göre Adıl + -A göre Bana göre = Bence Sana göre = Sence Ona göre - Bize göre = Bizce Size göre = Sizce Onlara göre - Örnek: A- Bana göre Türkçe çok kolay. B- Bana göre Türkçe kolay değil, Türkçe çok zor. A- Sence Ayşe güzel bir kız mı? B- Evet, bence Ayşe çok güzel. Alıştırmalar 1. Boşlukları “Ayşe'ye göre”, “bize göre”, “ona göre”, “bence”, “sence” ile tamamla. a. A: Bence bu yemek çok güzel, ______________? B: Bence bu yemek güzel değil. b. A: Bana göre bu film çok sıkıcı. Sen ne düşünüyorsun? B: ______________ de bu film çok sıkıcı. c. A: Selin'e göre Ali çok yakışıklı. Ayşe ne düşünüyor? B: _____________ Ali yakışıklı değil. ç. A: Bence yılan çok korkunç, o ne düşünüyor? B: ______________ de yılan çok korkunç. d. A: Bizce bu ev pahalı. Siz ne düşünüyorsunuz? B: _____________ bu ev ucuz. Cevaplar 1. Boşlukları “Ayşe'ye gör”e, “bize göre”, “ona göre”, “bence”, “sence” ile tamamla. a.sence b. bence c. Ayşe'ye göre ç. ona göre d. bize göre 84 -(y)Ip (ULAÇ) Özneleri ve eylemlerin zamanı" }, { "text": "aynı iki tümce var. Ayrıca bu iki tümce arasına ‘ve’ bağlacı yazıyoruz. Çünkü bu iki tümce eylemlerin sırası ile ilgili. Bu tümceleri bir tümce içinde yazmak için bu ulacı kullanıyoruz. Bu ulacı sadece eylemlerin sonuna ekliyoruz. Her eylem ve her zaman eki ile kullanmak mümkün. Bu ulaçta eylemlerin sırası önemli. Çünkü bu ulacı öncelik/sonralık anlatmak için kullanıyoruz. BİÇİM Ünlü uyumu kuralları mI soru eki gibi. Eylemin son harfi ünlü, o zaman –(y) yazıyoruz. Eylemde son ünlü “a, ı” o zaman “ı” örnek: bakıp, bağırıp Eylemde son ünlü “e, i” o zaman “i” örnek: gelip, bilip Eylemde son ünlü “o, u” o zaman “u” örnek: okuyup, doyup Eylemde son ünlü “ö, ü” o zaman “ü” örnek: görüp, gülüp Örnekler: Eve geldik ve televizyon izledik.  Eve gelip televizyon izledik.  İki tümcede de eylemde –DI geçmiş zaman eki var. Zaman ekleri aynı.  İki tümcede de biz kişi adılı ve kişi eki var. Kişiler aynı.  Önce eve geldik. Sonra televizyon izledik. Örnek: Her sabah erken kalkıyorum ve duş alıyorum.  Her sabah erken kalkıp duş alıyorum.  İki tümcede de eylemde –(I)yor şimdiki zaman eki var. Zaman ekleri aynı.  İki tümcede de ben kişi adılı ve kişi eki var. Kişiler aynı. 85  Önce erken kalkıyorum. Sonra duş alıyorum. Örnek: Markete gideyim ve çikolata alayım.  Markete gidip çikolata alayım.  İki tümcede de eylemde –(y)AyIm istek kipi var. İstek kipleri aynı.  İki tümcede de ben kişi adılı ve kişi eki var. Kişiler aynı.  Önce makete gideyim. Sonra çikolata alayım. Eve erken gelin ve bulaşıkları yıkayın.  Eve erken gelip bulaşıkları yıkayın.  İki tümcede de eylemde –(y)In emir kipi var. Emir kipleri aynı.  İki tümcede de siz kişi adılı ve kişi eki var. Kişiler aynı.  Önce eve erken gelin. Sonra bulaşıkları yıkayın. ! Eyleme" }, { "text": "zaman eki ya da kip eki yazmadan –(y)Ip ekliyoruz. Örnek: Eve geldip televizyon izledik. Her sabah erken kalkıyorup duş alıyorum. ! -(y)Ip kullanıyoruz, o zaman ‘ve’ kullanmıyoruz. Örnek: Eve gelip ve televizyon izledik. Her sabah erken kalkıp ve duş alıyorum. ! İki tümcede farklı özne var o zaman–(y)Ip ulacı kullanmıyoruz. Örnek: Onlar eve gelip televizyon izledik. İki tümcede de aynı zaman eki/kip yok o zaman –(y)Ip ulacı ! kullanmıyoruz. Örnek: Eve geldim ve şimdi televizyon izliyorum. Eve gelip şimdi televizyon izliyorum. 86 “Et-”, “git-” ve “tat-” eylemlerinde /t/ sesi /d/ oluyor. ! gidip, seyredip…vb. ! “Ye-” için, yiyip kullanıyoruz. “de-“ için deyip kullanıyoruz. Alıştırmalar 1. Tümceleri -(y)Ip ulacı ile yeniden yaz. a. Hep birlikte kahve içtik ve sohbet ettik. _____________________________________________________________. b. Her gün akşam yemeğimi yiyorum ve yürüyüş yapıyorum. _____________________________________________________________. c. Sen çok güzel elbiseler alıyorsun. Birlikte alışverişe gidelim ve bana elbise alalım. _____________________________________________________________. ç. İki gün sonra sınav var. Ders çalış ve tekrar yap. _____________________________________________________________. d. Ayşe ve Zeynep partide dans etti ve şarkı söyledi. _____________________________________________________________. e. Bu hafta sonu pikniğe gidelim ve mangal yapalım. _____________________________________________________________ . 2. Sözcükleri sıraya koy ve –(y)Ip ulacı ile yaz. Kişi/zaman eki /kip eklerini sen seç. a. git- / alışveriş / yeni / al- / kazaklar ______________________________________________________________ b. dolap / gömlekler / yerleştir- / ütüle- ______________________________________________________________ c. oku- / o kitap / bitir- ______________________________________________________________ ç. yaz- / kalem / bırak- / defter / yazıları / tahtadaki ______________________________________________________________ 87 d. ışıkları / uyu- / kapat- ______________________________________________________________ e. Kapı / çık- / ev / kilitle- ______________________________________________________________ Cevaplar 1. Boşlukları “Ayşe'ye gör”e, “bize göre”, “ona göre”, “bence”, “sence” ile tamamla. a. Hep birlikte kahve içip sohbet ettik. b. Her gün akşam yemeğimi yiyip yürüyüş yapıyorum. c. Sen çok güzel elbiseler alıyorsun. Birlikte alışverişe gidip bana elbise alalım. ç. İki gün sonra sınav var. Ders çalışıp tekrar" }, { "text": "yap. d. Ayşe ve Zeynep partide dans edip şarkı söyledi. e. Bu hafta sonu pikniğe gidip mangal yapalım. 2. Sözcükleri sıraya koy ve –(y)Ip ulacı ile yaz. Kişi/zaman eki / kip eklerini sen seç. a. Dün alışverişe gidip yeni kazaklar aldım. b. Gömlekleri ütüleyip dolaba yerleştirdik. c. Kitabı okuyup bitirdi. ç. Tahtadaki yazıları deftere yazıp kalemi bıraktım. d. Işıkları kapatıp uyudu. e. Kapıyı kilitleyip evden çıktık. 88 -mAk Eylem +- mAk Bu eki eylemle birlikte kullanıyoruz. O zaman eylem ad oluyor. Yani o eylemin adını söylüyoruz. Örnekler: Eylem Ad Eylem Ad Ünlü Uyumu Oku- okumak Sev- sevmek Son ünlü a, ı, o, u  -mak Yap- yapmak Gör- görmek Son ünlü e, i, ö, ü -mek Örnekler: Kitap istiyorum. Kitap okumak istiyorum. Ad ad Su çok faydalı. Su içmek çok faydalı. Ad ad Çocuklar çikolata istiyor. Çocuklar şarkı söylemek istiyor. Ad ad Eylem + -mA + -mAk (olumsuz) Olumsuz eylemle birlikte de kullanıyoruz. O zaman olumsuz eylemin adını söylüyoruz. Örnekler: Kahvaltı yapmamak sağlıklı değil. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Alıştırmalar 1. Tümceleri eylem+-mAk ile tekrar yaz. Örnek: Su sağlığa yararlı.  Su içmek sağlığa yararlı. a. Spor sağlık için çok önemli.  ________________________________. b. Televizyon hiç eğlenceli değil.  ________________________________. c. Müzik çok dinlendirici bir hobi.  ________________________________. Cevaplar 1. Tümceleri eylem+-mAk ile tekrar yaz. a.Spor yapmak sağlık için çok önemli. b. Televizyon izlemek hiç eğlenceli değil. 89 c. Müzik dinlemek çok dinlendirici bir hobi. A2 -(y)I (BELİRTME DURUMU) Ad + -(y)I Biçim Ünlü Uyumu Ünsüz Uyumu Son ünlü a, ı -(y) ı Son ünsüz p  b Son ünlü e, i -(y) i Son ünsüz ç  c Son ünlü o, u -(y) u Son ünsüz t  d Son ünlü ö ü -(y) ü Son ünsüz k ğ/g Anlam ve Kullanım Bir şeyden söz ediyoruz. Bu şey ne" }, { "text": "biliyoruz. Genel değil, belirtmek istiyoruz o zaman belirtme durum eki kullanıyoruz. Örnek: 1.Mert simit yedi. 2.Mert simidi yedi. 1. tümcede “simit” genel bir yiyecek adı. 2. tümcede belirtme durum eki var. O zaman o simit hangi simit biliyoruz. (masadaki, taze, vb.) ve o simit hakkında bilgimiz var. Ama 1.tümcedeki simit hakkında bilgimiz yok ya da çok az. 3. Betül araba aldı. 4.Betül arabayı aldı. 3. tümcede Betül bir araba aldı. Ama “Hangi araba?” tümcede bir bilgi yok. 4. tümcede ise “arabayı” aldı. O zaman hangi arabayı aldı, bilgi var. Daha önce konuştuk, gördük ve şimdi biz o arabadan söz ediyoruz. Belirtiyoruz. Belirtme durum eki bir şeyin altını çizmek gibi. Örnek: 90 1. 2. 3. 4. Kalem aldım. Hangi kalem? 1. mi, 2. mi, 3.mü, 4.mü? bilmiyoruz. Bu önemli değil ya da belirtmek istemiyoruz, o zaman belirtme durum eki yok. 1. 2. 3. 4. Kalemi aldım. Bu tümcede hangi kalem biliyoruz. 2.kalem ve o kalemi belirtmek istiyoruz, o zaman belirtme durum eki kullanıyoruz. Aşağıdaki paragrafları oku. Her gün kitap okuyorum. Dün yeni bir kitap aldım. Dün kitap okudum. Bugün kitap bitirdim. Kitap çok güzeldi. Herkese kitap öneriyorum. Bence herkes kitap okusun. Her gün kitap okuyorum. Dün yeni bir kitap aldım. Dün kitabı okudum. Bugün kitabı bitirdim. Kitap çok güzeldi. Herkese kitabı öneriyorum. Bence herkes kitap okusun. İlk paragrafta genel kitaptan söz ediyor. Belirli bir kitaptan bahsetmiyor. Ama 2. Paragrafta belirli bir kitaptan (dün aldı, yeni) söz ediyor. O kitabı okudu, bitirdi ve öneriyor. Başka bir kitap ya da genel kitap değil. O kitaptan söz ediyor. ! Ali kitap aldı.  doğru Kitap Ali aldı.  yanlış (Çünkü hangisi nesne, hangisi özne bilmiyoruz. O zaman nesnede –(y)I lazım.) Kitabı Alı aldı.  doğru Alıştırmalar 1. Boşlukları –(y)I belirtme durumu ya da Ø ile doldur. a. Dün mağazada bir elbise_________ gördüm. Elbise______ çok" }, { "text": "beğendim. b. Annem bana o kırmızı çanta________ aldı! 91 c. Dün yeni bir lokanta_______ denedik. O lokanta_______ bize arkadaşım tavsiye etti. ç. Dün sabah bahçede küçük bir kedi_______ buldum. Kedi______ çok açtı. Kedi______ eve getirdim ve besledim. O artık benim kedim. d. Sana yeni bir ayakkabı_______ alalım. 2. Tümceleri oku. Doğru mu, yanlış mı? Seç. a. Sevgi ev aldı. D Y b. Sevgi evi aldı. D Y c. Evi Sevgi aldı. D Y ç. Ev Sevgi aldı. D Y 3. Metni oku. Tümceler doğru mu, yanlış mı? Seç. Burcu bir parti düzenledi. Partiye Barış’ı, Ayşegül’ü, Batu’yu ve Elif’i davet etti. Burcu Oktay’ı davet etmedi. Çünkü Oktay da Burcu’yu daha önce partisine davet etmedi. a. Burcu Barış’ı partiye davet etti. D Y b. Burcu’yu Oktay partisine davet etti. D Y c. Burcu Oktay’ı partiye davet etmedi. D Y ç. Ayşegül Burcu’yu partiye davet etti. D Y Cevaplar 1. Boşlukları –(y)I belirtme durumu ya da Ø ile doldur. a. Dün mağazada bir elbise Ø gördüm. Elbiseyi çok beğendim. b. Annem bana o kırmızı çantayı aldı! c. Dün yeni bir lokanta Ø denedik. O lokantayı bize arkadaşım tavsiye etti. ç. Dün sabah bahçede küçük bir kedi Ø buldum. Kedi Ø çok açtı. Kediyi eve getirdim ve besledim. O artık benim kedim. d. Sana yeni bir ayakkabı Ø alalım. 2. Tümceleri oku. Doğru mu, yanlış mı? Seç. a. doğru b. doğru c. doğru d. yanlış (çünkü nesne tümce başında ve hangisi özne hangisi nesne, bunu anlamak için nesneye –(y)I ekliyoruz. “Evi Sevgi aldı” doğru.) 3. Metni oku. Tümceler doğru mu, yanlış mı? Seç. a. doğru b. yanlış c. Doğru ç. yanlış 92 -DAn DAHA / EN Karşılaştırma: -DAn daha Ünsüz Uyumu Son ses f,s,t,k,ç,ş,h,p -tan/-ten Ad + -DAn daha sıfat Diğer ünsüzler ve ünlüler  -dan/den Karşılaştırma: İki ya daha fazla şeyi büyüklük, küçüklük" }, { "text": "ya da diğer özellikler açısından karşılaştırmak için kullanıyoruz. Örnekler: Hakan Berk’ten daha uzun. ya da Berk Hakan’dan daha kısa. Hakan Berk Özel ad var o zaman [‘] kullanıyoruz. (Ahmet Gökhan’dan ! daha şişman.) 93 Enüstünlük: En + Sıfat En + sıfat En üstünlük: Bir grup nesne/varlıktan birinin özelliği diğerlerinden farklı, o zaman “en + sıfat” kullanıyoruz. Örnekler: En uzun çocuk Fuat. En kısa çocuk Selma. Selma Deniz Fuat Dünyadaki en yüksek dağ Everest. Dünyadaki en büyük kıta Asya kıtası. 94 KARŞILAŞTIRMA: ‘KADAR’ ve ‘GİBİ’ ‘Kadar’ İki şeyin miktarı, sayısı aynı; bir şey başka bir şey ölçüsünde, derecesinde. O zaman ‘kadar’ kullanıyoruz. Örnek: Siz de onlar kadar başarılısınız. Örnek: Burak’ın 20 tane kalemi var. Sevgi’nin de 20 tane kalemi var. O zaman: Sevgi: Benim kalemlerim senin kalemlerin kadar. Benzetme için ‘kadar’ ‘Kadar’ı benzerlik için de kullanıyoruz. Örnekler: O bir melek kadar güzeldi. Benzetme için ‘gibi’ ‘Gibi’yi de benzerlik için kullanıyoruz. Örnek: “Ayşe’nin kalemleri renkli. Hakan’ın kalemleri de renkli.” O zaman; “Hakan’ın kalemleri de Ayşe’nin kalemleri gibi renkli.” Alıştırmalar 1. Tümceleri karşılaştırma biçimi ile tamamla. a. Sevgi Ahmet _____________ ____________ çalışkan. b. Gül ben_____________ ____________ kısa. c. Ağrı Dağı Erciyes Dağı_____________ ____________ yüksek. ç. Ege Denizi Marmara Denizi _____________ ____________ büyük. d. İstanbul _____________ ____________ kalabalık. 95 2. Tümceleri ifadelerle tamamla. -DAn daha yüksek daha küçük daha koyu daha kalabalık a. Senin saçların kahverengi. Benim saçlarım sarı. Senin saçların _____________ ____________. b. Bizim evimiz 4 katlı. Sizin eviniz iki katlı. Bizim evimiz _________ ____________. c. Onun odası 4 metrekare. Benim odam 3 metrekare. Benim odam ____________. ç. Benim şehrimde 1.200.000 insan yaşıyor. Sizin şehrinizde 1.400.000 insan yaşıyor. Sizin şehriniz benim şehrim_____________ ____________. 3. Resimlere bak ve tümceler yaz. (Karşılaştırma ve enüstünlük) Asya kıtası Afrika kıtası Avrupa kıtası 44,579,000 km 30.221.53 km² 10.180.000 km² 1. ______________________________ ____________________________. 2. __________________________________________________________. 3. __________________________________________________________. 4. __________________________________________________________." }, { "text": "5. __________________________________________________________. 4. Resme bak ve tümceler yaz. (‘Kadar’ ve ‘gibi’ kullan.) 1. __________________________________________. 2. __________________________________________. Cevaplar 1. Tümceleri karşılaştırma biçimi ile tamamla. a. Sevgi Ahmet’ten daha çalışkan. b. Gül benden daha kısa. 96 c. Ağrı Dağı Erciyes Dağı’ndan daha yüksek. ç. Ege Denizi Marmara Denizi’nden daha büyük. d. İstanbul İzmir’den daha kalabalık. 2. Tümceleri kutudaki ifadelerle tamamla. a. Senin saçların kahverengi. Benim saçlarım sarı. Senin saçların daha koyu. b. Bizim evimiz 4 katlı. Sizin eviniz iki katlı. Bizim evimiz daha yüksek. c. Onun odası 4 metrekare. Benim odam 3 metrekare. Benim odam daha küçük. ç. Benim şehrimde 1.200.000 insan yaşıyor. Sizin şehrinizde 1.400.000 insan yaşıyor. Sizin şehriniz benim şehrimden daha kalabalık. 3. Resimlere bak ve tümceler yaz. a. En büyük kıta Asya Kıtası. b. En küçük kıta Avrupa Kıtası. c. Afrika Kıtası Avrupa Kıtası’ndan daha büyük. ç. Asya Kıtası Avrupa Kıtası’ndan daha büyük. d. Avrupa Kıtası Afrika Kıtası’ndan daha küçük. e. Afrika Kıtası Asya Kıtası’ndan daha küçük. 4. Resme bak ve tümceler yaz. (Örnek cevaplar) a. Turuncu saçlı kızın elbisesi kahverengi saçlı kızın elbisesi kadar. b. Yeşil elbiseli kızın saçları turuncu elbiseli kızın saçları gibi. 97 İYELİK ADILI + -ki / ÖZEL AD + İYELİK ADILI + -ki Önce bir şeyden bahsediyorum. Örneğin \"kitap\"'tan bahsediyorum. Sonra tekrar tekrar \"kitap\" demiyorum, \"kitap\" için -ki kullanıyorum. İyelik Adılı + -ki Özel Ad + İyelik Eki + -ki Örnekler: A- Benim kitabım mavi. Senin kitabın ne renk?/ A-Benim kitabım mavi. Seninki ne renk? B- Benim kitabım yeşil. B-Benimki yeşil. -ki = kitap Ayşe'nin kardeşi öğrenci. Ali'nin kardeşi doktor. Ayşe'nin kardeşi öğrenci. Ali'ninki doktor. -ki = kardeş ! -ki için ses uyum kuralı yok, her zaman -ki yazıyoruz. Örnek: Bizim evim bizimki Murat'ın arabası Murat'ınki Onun kalemi Onunki İyelik Adılı+-ki Benimki Seninki Onunki Bizimki Sizinki Onlarınki  Çoğul yapmak için -ki'den sonra -ler" }, { "text": "ekliyoruz. Örnek: Bizim çocuklarımız küçük. Sizin çocuklarınız büyük. Bizim çocuklarımız küçük. Sizinkiler büyük. 98 Alıştırmalar 1. Tümceleri “iyelik adılı + -ki” ya da iyelik eki + -ki” ile tamamla. a. A: Ayşe bu kalem senin mi? B: Evet, o ______________. b. A: Masadaki dergiler onların mı? B: Hayır, ______________ çantada. c. A: Ali'nin annesi öğretmen ama Murat______________.doktor. ç. A: Benim evim Buca'da. ______________. nerede? B: Benimki Konak'ta. d. A: Bizim sınavımız yarın. Sizinki ne zaman? ______________de yarın. e. Senin ayakkabıların yeni benim______________ çok eski. f. Bu öğrencilerin üniformaları lacivert, o öğrenciler______________ bordo. g. A: Benim sınav notum 78. ______________? B: Benimki 75. h. Bizim şehrimiz çok kalabalık değil ama siz______________ kalabalık. ı. Sevgi’nin mezuniyet elbisesi kırmızı. Ayşe______________ ne renk? Cevaplar a. benimki b. onlarınki c. Murat’ın ki ç. seninki d. bizimki e. benimkiler f. öğrencilerinki g. Seninki h. sizinki ı. Ayşe’ninki 99 -mAdAn (ULAÇ) Eylem + –mAdAn Bu ulaç nasıl/ne zaman sorularına cevap Ünlü Uyumu veriyor. ‘Birinci tümceyi yapmadı/ Birinci Son ünlü a, ı, o, u  -madan tümce gerçekleşmedi.’ demek için birinci Son ünlü e, i , ö, ü -meden tümcenin eylemine -mAdAn ekliyoruz ve ikinci tümceyi yazıyoruz. Örnek: Kıyafetleri denemeden alma. = Denemiyorsun, o zaman alma. Deneyip al. Önce dene, sonra al. Örnek: Dişlerini fırçalamadan uyudu. = Dişlerini fırçalamadı ve uyudu. İkinci tümce olumlu ya da olumsuz. Bu anlama göre değişir. Örnek: Dişlerini fırçalamadan uyuma. (Öneri/tavsiye/emir kipi) Dişlerini fırçalamadan uyudu. (Dün/geçmişte ne oldu, onu anlatıyorum.) Her akşam ışığı kapatmadan uyuyorum. (Her gün/ alışkanlık anlatıyorum.) Alıştırmalar 1. Tümcelere –mAdAn ekle ve anlamı yaz. Örnek: Ödevi yapmadan gelmeyin.  Ödevi yapıp gelin. / Ödevi yap, gel. a. Her akşam duş al______ uyumuyorum. ___________________________________________________________ b. Gömleğini ütüle______ giydi. ___________________________________________________________ c. Dün sabah kahvaltı yap_____ evden çıktım. ____________________________________________________________ ç. Bu işi bitir_____ başka işe başlama! ___________________________________________________________ d. Kapıyı kontrol et_______ çıktı. ___________________________________________________________" }, { "text": "100 2. Tümceleri oku ve –mAdAn ile cevaplar yaz. Örnek: Arkadaşın parayı ödemedi, unuttu ve mağazadan çıkıyor.  Parayı ödemeden mağazadan çıkma. a. Arkadaşının sınavı var. Ona tavsiye ver. ______________________________________________________________ b. Ayşe ışıkları kapatmıyor ve evden çıkıyor. ______________________________________________________________ c. Çocuğun ödevlerini bitirmiyor ve TV izliyor. ______________________________________________________________ ç. Arkadaşın seni anlamıyor ve sana sürekli akıl veriyor. ______________________________________________________________ d. Dışarıda yağmur yağıyor. Kardeşine tavsiye ver. _____________________________________________________________ Cevaplar 1. Tümcelere –mAdAn ekle ve anlamı yaz. a. Her akşam duş almadan uyumuyorum.  Önce duş alıyorum, sonra uyuyorum. b. Gömleğini ütülemeden giydi.  Gömleğini ütülemedi ve giydi. c. Dün sabah kahvaltı yapmadan evden çıktım.  Kahvaltı yapmadım ve evden çıktım. ç. Bu işi bitirmeden yeni bir işe başlama!  Önce bu işi bitir sonra yeni bir işe başla. d. Anahtarlarını kontrol et_______ çıktı.  Anahtarlarını kontrol etmedi ve çıktı. 2. Tümceleri oku ve –mAdAn ile cevaplar yaz. a. Çalışmadan sınava girme. b. Işıkları kapatmadan evden çıkma. c. Ödevlerini bitirmeden TV izleme. ç. Beni anlamadan bana akıl verme. d. Şemsiye almadan çıkma. 101 ile/-(y)lA (ARAÇ/BİRLİKTELİK) Bir şey yapmak için bir nesne/araç kullanıyoruz. Bu aracı söylemek için ada – (y)lA ekliyoruz. –(y)lA için ses uyumu ile ilgili kurallar var: Ad + -(y)lA Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı, o, u  -(y)la Son ünlü e, i , ö, ü -(y)le Addaki son ses “ünlü”, o zaman –yla ya da –yle oluyor. Örnekler: Uçakla Kalemle Tırla Çekiçle Kamyonla Düdükle Arabayla Gemiyle Annem bıçakla ekmek kesti. Biz yarın İstanbul’a trenle gidiyoruz. Ablam okuldan arabayla geldi. Hakem maçı düdükle bitirdi. Tükenmez kalemle yazı yazmak çok zor. Hasan makasla kağıtları kesti. Suyu bardakla içiyorum. Kredi kartıyla ödemek istiyorum. ! Soru sormak için “nasıl?” ve “neyle?” kullanıyoruz. Örnek: Okula neyle geliyorsun? Metroyla. Bir eylemi başka kişiyle birlikte yapıyoruz. Bu kişiyi söylemek için ada –(y)lA ekliyoruz. Örnekler: 102 Babamla Annemle Arkadaşımla Kardeşimle" }, { "text": "Komşuyla Öğretmenle Arzu’yla Ayşe’yle Hasan’la Hüseyin’le Kardeşim babamla konuşuyor. Ben arkadaşımla alışveriş yaptım. Hasan’la alışverişe gidiyoruz. Annemle film izlemek istiyorum. Ayşe’yle görüşüyor musun? Cenk, Hüseyin’le kavga etti. Adıllar: Benimle Seninle Onunla Bizimle Sizinle Onlarla Onlarla pikniğe gidelim mi? Dün onunla yine karşılaştım. Ben seninle görüşmek istemiyorum. Soru sormak için “kimle?” ve “kiminle?” kullanıyoruz. ! Örnek: Okula kimle/kiminle geliyorsun?  Arkadaşımla. Alıştırmalar 1. Tümceleri -(y)lA ile tamamla. a. Çocuklar pastel boya________ resim yapıyor. b. Eve tren_______ gittim, kısa sürdü. c. Annem evdeki portakallar________ kek yaptı. ç. Odayı balonlar________ süsledik. Çok güzel oldu! d. Bu klavye________ yazı yazmak çok kolay. 103 e. Ormancı testere________ ağaçları kesiyor. f. Tabloyu çivi_________ duvara astık. g. Gömleğini siyah iplik______ dikti. h. Arabayı kriko______ kaldırıp lastiği değiştirdik. ı. Pasaport ve 2 fotoğraf_____ kayıt yaptılar. 2. Tümceleri -(y)lA ile tamamla. İşlevi yaz. Araç mı? Birliktelik mi? a. Ben bir daha sen____________ alışverişe çıkmam! __________ b. Annem_____________ pazara gitmek çok eğlenceli. __________ c. Peçete_____________ masayı sildim. __________ ç. Bütün insanlar___________ anlaşmak mümkün değil. __________ d. Bebek oyunca ayısı__________ uyumak istiyor. __________ Cevaplar 1. Tümceleri -(y)lA ile tamamla. a. boyayla b. trenle c. Portakallarla ç. balonlarla d. klavyeyle e. testereyle f. çiviyle g. İplikle h. Krikoyla ı. fotoğrafla 2. Tümceleri -(y)lA ile tamamla. İşlevi yaz. Araç mı? Birliktelik mi? a. seninle (birliktelik) b. annemle (birliktelik) c. Peçeteyle (araç) ç. insanlarla (birliktelik) d. ayısıyla (birliktelik) 104 -(I)yordu (SÜREN GEÇMİŞ ZAMAN) Geçmişte bir iş (bir süre) devam ediyor o zaman -(I)yordu kullanıyoruz. -(I)yordu / Olumlu Eylem + -(I)yordu + Kişi Eki Ben geçen yıl her sabah 8.00’de kalkıyordum. Sen sadece sebze yiyordun. O üniversitede çalışıyordu. Ben arkadaşımla her akşam bir film izliyordum. Siz dün gece saat 23.30’da televizyon seyrediyordunuz. Onlar hafta sonu bisiklete biniyordu / biniyorlardı. Ünlü Uyumu -(I)yordu için şimdiki zaman gibi ünlü uyumu Son ünlü a, ı  ı kuralı" }, { "text": "var. Son ünlü e, i  i Son ünlü o, u  u Örnekler: Kapatıyordu, içiyordu, koşuyordu, Son ünlü ö ü  ü görüyordu, ! Kişi eki her zaman -(I)yordu ekinden sonra geliyor, ancak “onlar” için “biniyordular” yanlış. “Onlar biniyorlardı” doğru. ! “Git-“, “tat-“ ve “et-“ eylemleri için kural şimdiki zaman gibi: Gidiyordu, seyrediyordu…vb. 105 -(I)yordu / Olumsuz Eylem + -mA + -(I)yordu + Kişi Eki Ben hiç spor yapmıyordum. Sen eskiden sinemaya gitmiyordun. O üç yıl önce hiç kitap okumuyordu. Biz tatilde denizde yüzmüyorduk. Siz geçen yıl bu zamanlarda Türkçe öğrenmiyordunuz. Onlar beş yıl önce İzmir’de yaşamıyordu / yaşamıyorlardı. -(I)yordu / Soru Eylem + -(I)yor mu + ydu + kişi eki -(I)yordu için soru yapıyoruz, o zaman soru eki –(I)yor ve –du’nun arasına geliyor. Ben beş sene önce yüzüyor muydum? Sen geçen yıl Türkçe biliyor muydun? O geçen hafta evde ders çalışıyor muydu? Biz eskiden yemek yapıyor muyduk? Siz okulda matematik öğreniyor muydunuz? Onlar okula yalnız gidiyor muydu / gidiyorlar mıydı? ! Kişi eki her zaman -(I)yordu ekinden sonra geliyor, ancak “onlar” için “biniyor muydular?” yanlış. “Biniyorlar mıydı?” doğru. 106 Alıştırmalar 1. Tabloyu -(I)yordu biçimi ile tamamla. git- (olumlu) git-(olumsuz) git- (soru) Ben Sen 0 Biz Siz Onlar 2. Tümceleri -(I)yordu ya da –DI ile tamamla. a. Ben ödev yap_______________ o anda elektrik git_______________. b. Biz okula git_______________ o anda kaza ol_______________. c. Arkadaşım geçen cumartesi saat 6 altıda beni arayıp sinemaya davet et_______________ ama ben git___________. Çünkü bir gün sonra sınavım var_______________ ve ben o sırada ders çalış_______________. ç. Ben önceden sigara iç_______________ ama bırak_______________. Şimdi içmiyorum. d. Hafta sonu alışveriş yapmak iste_______________ ama hastaydım ve hiç iyi hisset_______________. Bu yüzden hiç dışarı çık_______________, evde dinlen_______________. e. Dün sabah kitap okumak iste_______________. Kitaplıktan bir kitap al_______________ ve koltuğa otur_______________. Ama bahçede çocuklar oyun oyna_______________ ve çok gürültü yap_______________." }, { "text": "Kalkıp pencereyi kapat_______________ ama gürültü dur_______________. Ben de kitabı kapat_______________ ve müzik aç_______________. f. Biz 1928’de Harf Devrimi ile Latin alfabesine geç_______________. Ondan önce Arap Alfabesi kullan_______________. Cevaplar 1. Tabloyu -(I)yordu biçimi ile tamamla. Olumlu: Ben gidiyordum-sen gidiyordun-o gidiyordu-biz gidiyorduk-siz gidiyordunuz-onlar gidiyordu/gidiyorlardı Olumsuz: Ben gitmiyordum-sen gitmiyordun-o gitmiyordu-biz gitmiyorduk-siz gitmiyordunuz- onlar gitmiyordu/gitmiyorlardı 107 Soru: Ben gidiyor muydum?-Sen gidiyor muydun?-O gidiyor muydu?-Biz gidiyor muyduk?-Siz gidiyor muydunuz?-Onlar gidiyor muydu?/Gidiyorlar mıydı? 2. Tümceleri -(I)yordu ya da –DI ile tamamla. a. yapıyordum-gitti b. gidiyorduk-oldu c. etti-gitmedim-vardı-çalışıyordum ç. biçiyordum-bıraktım d. istedim/istiyordum-hissetmiyordum-çıkmadım-dinlendim e.istedim/istiyordum-aldım-oturdum-oynuyordu-yapıyorlardı-kapattım-durmadı-kapattım- açtım f. geçtik-kullanıyorduk 108 -(y)ken İki tümce var. Bunlardan biri ad tümcesi ve iki tümcedeki iş/durum aynı zamanda gerçekleşiyor. O zaman -(y)ken kullanıyoruz. Ad/sıfat + (y)ken Ben çocuktum. Ben her sabah bal yiyordum. Bu tümcelerde çocuk ol- ve bal ye- aynı zamanda gerçekleşiyor. O zaman koşaçlı tümceyi -(y)ken ile kullanıyorum: Örnekler: Ben çocukken her sabah bal yiyordum. Sen öğrenciyken çok kitap okuyordun. O müdürken hafta sonu da erken uyanıyordu. Biz mutluyken müzik dinliyoruz. Siz heyecanlıyken yüzünüz kızarıyor. Onlar yorgunken yemek yemiyorlar. Ad ya da sıfatın son sesi ünlü, o zaman –(y)ken’den önce –y geliyor. -(y)ken yapısında zaman yok ama tümcedeki ana ! eylemin zamanı -(y)ken yapısında da var: Ahmet çocukken çok kitap okuyordu. Bu tümcede “oku-yordu” ana eylem ve geçmiş zamanda. O zaman “çocukken” yapısı da geçmiş zamanda oluyor. Bir kişi, bir yerde bir süre kalıyor ve o sürede bir şeyler yapıyor. O yeri ve süreyi söylemek için bu kuralı kullanıyoruz. Bu yer bir şehir/kent, ülke gibi özel ad ya da ev, okul, sınıf, havuz, sahil gibi bir yer de olur: Ad + -DA + -yken Örnekler: Ben Türkiye’deyken Türkçe öğrendim. Sen okuldayken çok yaramazdın. O ülkesindeyken daha sosyal bir kadındı. 109 Biz evdeyken film seyrediyoruz. Siz pazardayken annem aradı. Onlar izindeyken biz odayı boyadık. İki tümcenin öznesi aynı. O zaman genelde ikinci defa" }, { "text": "özneyi ! söylemiyoruz: Ben Türkiye’deyken (ben) Türkçe öğrendim. (Özneler aynı) Ali okuldayken (o/Ali) çok yaramazdı. (Özneler aynı) İki tümcenin öznesi farklı , o zaman özneleri söylüyoruz. ! Kardeşim pazardaydı. O zaman annem aradı.  Kardeşim pazardayken annem aradı. (Özneler farklı) Onlar izindeydi. Biz evi boyadık.  Onlar izindeyken biz odayı boyadık. (Özneler farklı) Alıştırmalar 1. Tümceleri –yken ya da –DA+-yken ile tamamla. a. Ben yemek_____________ babam aradı. b. Biz toplantı_____________ haber geldi. c. Çocuk_____________ çok süt içiyordum. ç. Ev_____________ hep TV izliyor. d. Öğrenci_____________ her zaman burada yemek yiyorduk. 2. Tümceleri –yken ya da –DA+-yken ile tekrar yaz. a. Kardeşim küçüktü. O zaman biz hep kavga ediyorduk. ___________________________________________________. b. Annem buradaydı. O zaman ben çok mutluydum. ___________________________________________________. c. Burada kafe vardı. O zaman sizi her gün görüyorduk. ___________________________________________________. 110 ç. Ben sınavdayım. O sırada beni arama. ___________________________________________________. d. Hızlı tren yoktu. O zaman otobüsle yolculuk yapıyordum. ___________________________________________________. Cevaplar 1. Tümceleri –yken ya da –DA+-yken ile tamamla. a. Ben yemekteyken babam aradı. b. Biz toplantıdayken haber geldi. c. Çocukken çok süt içiyordum. ç. Evdeyken hep TV izliyor. d. Öğrenciyken her zaman burada yemek yiyorduk. 2. Tümceleri –yken ya da –DA+-yken ile tekrar yaz. a. Kardeşim küçükken biz hep kavga ediyorduk. b. Annem buradayken ben çok mutluydum. c. Burada kafe varken sizi her gün görüyorduk. ç. Ben sınavdayken beni arama. d. Hızlı tren yokken otobüsle yolculuk yapıyordum. 111 BELİRTİLİ AD TAMLAMASI Biz daha önce iyelik eklerini öğrendik. İyelik ekiyle bir kişi neye sahip, onu belirtiyoruz. Ad tamlamasında da sahiplik belirtiyoruz ama tamlamada iyelik adılı yok. İki ad (nesne, yer vb.) arasında sahiplik ilişkisi var, o zaman belirtili ad tamlaması kullanıyoruz. Ekler aşağıdaki gibi. Ad+(n)In ad+(s)I Örnek: oda-nın pencere-si Sahip ada –(n)In ekliyoruz ve bu ada “tamlayan” diyoruz. İlk ada ait ikinci ada da -(s)I ekliyoruz ve ona da “tamlanan” diyoruz. Örnekteki “oda-" }, { "text": "nın” tamlayan, “pencere-si” tamlanan oluyor. İki sözcük arasında sahiplik ilişkisi var. Biz bir pencereden bahsediyoruz ama herhangi bir pencereden bahsetmiyoruz. Bir oda var ve odaya ait pencere hakkında konuşuyoruz. Belirtili ad tamlamalarının biçimsel ve kullanımsal özellikleri var.  Ünlü uyumu ile ilgili kural “mI” gibi. Ünlü Uyumu Son ünlü a, ı  ı Örnekler: Son ünlü e, i  i Son ünlü o, u  u duvarın boyası Son ünlü ö ü  ü evin adresi gözlüğün camı okulun sınıfı Ad+(n)In ad+(s)I Kuralda parantez içinde ekler görüyoruz. Sözcüğün son sesi ünsüz o zaman parantez içindeki ünsüz sesleri kullanmıyoruz. Ama sözcüğün son sesi ünlü o zaman bu ekleri de kullanıyoruz. 112 Örnekler: Kapı-nın kol-u kapı ünlü ile bitiyor, bu durumda ek –nIn oluyor, kol ünsüz ile bitiyor, bu durumda biz –s kullanmıyoruz. otobüs-ün şoför-ü otobüs ünsüz ile bitiyor, bu durumda ek –In oluyor, şoför ünsüz ile bitiyor, bu durumda biz –s kullanmıyoruz. Ünsüz Uyumu  Son ses p, ç, t, k ünsüzleri, o zaman bu Son ünsüz p  b sesler de değişiyor. Son ünsüz ç  c Son ünsüz t  d Son ünsüz k ğ/g Örnek: kitap- ın sayfa-sı  kitabın sayfası ağaç-ın yaprak-ı  ağacın yaprağı  İki ada da çoğul eki ekliyoruz. Çoğul eki tamlayan ve tamlanan ekinden önce geliyor. Örnek: Ağacın yaprak-ları Sınıfların kliması Sınıfların klimaları  Belirtili ad tamlamalarında, tamlayan ile tamlanan arasında sıfat kullanmak mümkün. Tamlanandan önce sıfat kullanıyoruz, o zaman sıfat tamlananı niteliyor. Örnek: Ağacın kuru yaprakları  kuru (sıfat) yaprağı niteliyor (ağaç kuru değil, yaprak kuru) Otobüsün genç şoförü  genç (sıfat) şoförü niteliyor (otobüs genç değil, şoför genç)  Belirtili ad tamlamalarından önce sıfat kullanıyoruz, o zaman tamlayanı niteliyoruz. 113 Örnek: Kuru ağacın yaprakları  kuru (sıfat) ağacı niteliyor (yapraklar kuru mu değil mi, bilmiyoruz. Ağaç kuru) Eski otobüsün şoförü " }, { "text": "eski (sıfat) otobüsü niteliyor (şoför hakkında bir niteleme yok, otobüs eski)  Belirtili ad tamlamalarını diğer adlar gibi tümcede farklı görevler için kullanıyoruz. Özne Sınıfın kapısı bozuk. Nesne Boyacılar sınıfın kapısını boyadı.  sınıfın kapısı-nı (belirtili nesne – hangi sınıf ve hangi kapı biliyoruz.) Tümleç Sınıfın kapısında resimler var. Öğrenciler sınıfın kapısına resim yaptı. Öğrenciler sınıfın kapısından resimleri sildi. Yüklem Bu kapı eskiden sınıfın kapısıydı. ! Tamlanandan sonra durum eki kullanıyoruz, o zaman durum ekinden önce “–n” ünsüzünü kullanıyoruz. Örnekler: Sınıfın kapısında bir not var. Okulun bahçesinde arabalar var. Çocuğun çantasına yiyecek koydum. 114 Alıştırmalar 1. Aşağıdaki sözcüklerle belirtili ad tamlaması yaz. a. çiçek-yaprak _____________ _______________ b. klima-kumanda _____________ _______________ c. salon-perde _____________ _______________ ç. gömlek-kol _____________ _______________ d. masa-ayak _____________ _______________ 2. Tablodaki belirtili ad tamlamalarına durum eklerini ekle. -DA -DAn -A -I mutfağın lambası dolabın kapağı bilgisayarın ekranı çocuğun çantası oyuncağın parçaları Türkiye’nin doğusu 3. Tümceleri belirtili ad tamlaması ve uygun durum ekleriyle tamamla. a. Çorba______ tuz_________ az koydun. b. Kitaplar______ para______ ödedin mi? c. Halı______ renk______ çok sevdim. ç. İstanbul______ trafik______ nefret ediyorum. d. Kız______ elbise______ bak! e. Annesi çocuk______ çanta______ yiyecek koydu. f. Televizyon______ ekran______ leke var. g. Toplantıda personellerimiz______ sorunlar______ bahsettik. h. Çocuk telefon______ kapak______ kırdı. ı. Ekran______ ışık______ rahatsız oluyor musun? i. Bu okul_______ üniforma_______ lacivert. 115 Cevaplar 1. Aşağıdaki sözcüklerle belirtili ad tamlaması yaz. a. çiçeğin yaprağı b. klimanın kumandası c. salonun perdesi ç. gömleğin kolu d. masanın ayağı 2. Tablodaki belirtili ad tamlamalarına durum eklerini ekle. -DA -DAn -A -I mutfağın lambası Mutfağın Mutfağın Mutfağın Mutfağın lambasında lambasından lambasına lambasını dolabın kapağı Dolabın Mutfağın Mutfağın Mutfağın kapağında kapağında kapağına kapağını bilgisayarın ekranı Bilgisayarın Bilgisayarın Bilgisayarın Bilgisayarın ekranında ekranından ekranına ekranını çocuğun çantası Çocuğun Çocuğun Çocuğun Çocuğun çantasında çantasından çantasına çantasını oyuncağın parçaları Oyuncağın Oyuncağın Oyuncağın Oyuncağın parçalarında parçalarından parçalarına parçalarını Türkiye’nin doğusu" }, { "text": "Türkiye’nin Türkiye’nin Türkiye’nin Türkiye’nin doğusunda doğusundan doğusuna doğusunu 3. Tümceleri belirtili ad tamlaması ve uygun durum ekleriyle tamamla. a. Çorbanın tuzunu az koydun. b. Kitapların parasını ödedin mi? c. Halının rengini çok sevdim. ç. İstanbul’un trafiğinden nefret ediyorum. d. Kızın elbisesine bak! e. Annesi çocuğun çantasına yiyecek koydu. f. Televizyonun ekranında leke var. g. Toplantıda personellerimizin sorunlarından bahsettik. h. Çocuk telefonun kapağını kırdı. ı. Ekranın ışığından rahatsız oluyor musun? i. Bu okulun üniforması lacivert. 116 YER BELİRTİCİLERİ Yer belirtmek için “alt, üst, iç, ara” gibi yer yön ifadelerini kullanıyoruz. Bu konumları belirtmek için tamlama yapılarına ihtiyacımız var. Kedi, Kedi, kutu-nun iç-i-nde kutu-nun üst-ü-nde Kedi, Kedi kutu-nun alt-ı-nda kutu-nun yan-ı-nda Kedi, Kedi, kutu-nun ön-ü-nde kutu-nun arka-sı-nda Kedi, kutu-ların ara-sı-nda Diğer durum eklerini de tamlama yapıları ve yer yön ifadeleri ile kullanmak mümkün. Örnek: Kedi, kutu-nun üst-ü-nden atladı. Kedi, kutu-nun arka-sı-na saklandı. Kedi, kutu-nun iç-i-ni çok seviyor. Yönleri belirtmek için de bu tamlama yapısını kullanıyoruz. Örnek: İzmir Türkiye’nin batısında yer alıyor. Türkiye’nin kuzeyinde sık ormanlar var. 117 Alıştırmalar 1. Tümceleri uygun tamlama ve durum ekleriyle tamamla. Örnek: Ağaçların arasından ışık geliyordu. a. Masa_______ üst_________ kalem var, onu bana getir. b. Bütün gün dolaplar_________ alt_________ temizledik. c. Çocuklar_________ üst_________ çok tozluydu. Galiba maç yaptılar. ç. Kedi masa_________ arka_________ duruyordu. d. Öğrenciler okul_________ ön_________ toplandılar. 2. İzmir haritasına bak ve tümceleri tamamla. Örnek: Dikili İzmir’in kuzeybatısında bir ilçe. a. Selçuk İzmir______________________________________________. b. Çeşme İzmir______________________________________________. ç. Bergama İzmir_____________________________________________. d. Buca İzmir________________________________________________. e. Seferihisar İzmir___________________________________________. f. Kemalpaşa Bornova___________________________________________. 118 g. Bayındır Kemalpaşa________________________________________. h. Urla Çeşme_______________________________________________. ı. Ödemiş Bayındır___________________________________________. Cevaplar 1. Tümceleri uygun tamlama ve durum ekleriyle tamamla. a. Masanın üstünde kalem var, onu bana getir. b. Bütün gün dolapların altını temizledik. c. Çocukların üstü çok tozluydu. Galiba maç yaptılar. ç. Kedi masanın arkasında duruyordu. d. Öğrenciler okulun önünde toplandılar. 2. Haritaya bak ve tümceleri tamamla. a." }, { "text": "Selçuk İzmir’in güneyinde bir ilçe. b. Çeşme İzmir’in batısında bir ilçe. ç. Bergama İzmir’in kuzeyinde bir ilçe. d. Buca İzmir’in ortasında bir ilçe. e. Seferihisar İzmir’in güneybatısında bir ilçe. f. Kemalpaşa Bornova’nın batısında bir ilçe. g. Bayındır Kemalpaşa’nın güneydoğusunda bir ilçe. h. Urla Çeşme’nin doğusunda bir ilçe. ı. Ödemiş Bayındır’ın batısında bir ilçe. 119 BELİRTİSİZ TAMLAMASI Bir adın belirli bir özelliğini anlatmak için başka bir ada ihtiyacımız oluyor. Özelliği sıfatla değil, başka bir ad ile belirtmek gerekiyor, bu durumda iki adı birlikte kullanıyoruz. İki ad kullanıyoruz ama biz tek bir şeyden bahsediyoruz. İki sözcük birlikte yeni bir nesneye ya da benzeri bir şeye ad oluyor. İki sözcük arasında sahiplik ilişkisi yok. Ekler aşağıdaki biçimde. Ad Ad+(s)I Örnek: sokak lamba-sı Ses uyumu belirtili tamlamadaki gibi. İlk adın eki yok ve bu ada “tamlayan” diyoruz. İkinci ada -(s)I ekliyoruz ve ona da “tamlanan” diyoruz. Örnekteki “sokak” tamlayan, “lamba-sı” tamlanan oluyor. İki sözcük arasında sahiplik ilişkisi yok. Biz bir lambadan bahsediyoruz, bu lamba, sokakta kullanmak için. Farklı türde lambalar var, örneğin duvar lambası var, masa lambası var ama biz bu örnekte sokaktaki lambalardan söz ediyoruz. Lambanın özelliğini belirtiyoruz. (Aslında ilk adı sıfat gibi kullanıyoruz ama ikisi de ad bu yüzden ikisini birbirine bağlamak için ikinci ada –sI ekliyoruz.) Başka örneklere bakalım. Örnekler: bilgisayar-ın çanta-sı bilgisayar çanta-sı “bilgisayar-ın çanta-sı” belirtili ad tamlaması örneği, “bilgisayar çanta-sı” belirtisiz ad tamlaması. “bilgisayar-ın çanta-sı” örneğinde belirli bir bilgisayar ve ona ait çantadan söz ediyoruz. “bilgisayar çanta-sı” örneğinde ise bilgisayar için çantadan söz ediyoruz. Çantanın belirli bir bilgisayar ile bağlantısı yok, herhangi bir bilgisayarı koymak mümkün, ama o çanta kitap ya da başka şeyler için değil. Bir örnek daha verelim. 120 Örnekler: ağac-ın yaprağ-ı ağaç yaprağ-ı “ağac-ın yaprağ-ı” belirtili ad tamlaması. Bir ağaç var ve biz o ağacın yaprağından bahsediyoruz. “ağaç yaprağ-ı” örneğinde ise biz ağaçtaki yapraklardan bahsediyoruz ama" }, { "text": "belirli bir ağaç hakkında konuşmuyoruz. Burada yaprak için özellik belirtiyoruz, bir sahiplik ilişkisi yok.  Tamlayan ada çoğul eki eklemiyoruz. Tamlanan ada eklemek mümkün. İki ad birlikte tek bir nesnenin adı gibi. Bu yüzden ikinci ada çoğul eklemek yeterli. Örnekler: Ağaç yaprak-ları Sınıf klimaları Sınıflar klimaları  Belirtisiz ad tamlamalarında, tamlayan ile tamlanan arasında sıfat kullanmak mümkün değil. Tamlayandan önce sıfat kullanıyoruz, o zaman sıfat tüm tamlamayı niteliyor. Örnekler: Kuru ağaç yaprakları  kuru (sıfat) tüm tamlamayı niteliyor. (ağaç yaprakları var ve onlar kuru) Genç otobüs şoförü  genç (sıfat) otobüs şoförünü niteliyor (otobüs genç değil, otobüs şoförü genç)  Belirtisiz ad tamlamalarını diğer adlar gibi tümcede farklı görevler için kullanıyoruz. Özne Bilgisayar çantası benim odamda. Nesne Arkadaşım bana bilgisayar çantası verdi. (belirtisiz nesne) Arkadaşım bana bilgisayar çantasını verdi. (belirtili nesne) 121 Tümleç Bilgisayar çantasında kalemler var. Fareyi bilgisayar çantasına koydum. Bilgisayarı, bilgisayar çantasından çıkardım. Yüklem Masanın üstündeki çanta bilgisayar çantası. Tamlanandan sonra durum eki kullanıyoruz, o zaman durum ekinden önce “–n” ünsüzünü kullanıyoruz (belirtili ad tamlamasındaki gibi). ! Örnekler: Yemek masasına tabakları koyduk. Çamaşır makinesinden çamaşırları aldın mı? Yemek kitabını açıp tariflere baktım. Tamlananda –sı eki var ve biz iyelik eki eklemek istiyoruz. O ! zaman tamlanandaki –sI ekini kullanmıyoruz, sadece iyelik eki kullanıyoruz. Ancak tamlananda –s yok o zaman tamlanan ekinden sonra iyelik eki geliyor. Örnekler: Benim fotoğraf makine-si-m yanlış. benim fotoğraf makine-m  doğru Benim çalışma masa-sı-m  yanlış. Benim çalışma masa-m  doğru Uçak bilet-i-m  doğru (çünkü tamlanan ekinde /s/ yok) Cep telefon-u-m  doğru (çünkü tamlanan ekinde /s/ yok) Alıştırmalar 1. Aşağıdaki sözcüklerle belirtisiz ad tamlaması yaz. a. kitap-ayraç __________ ____________ b. TV-koltuk __________ ____________ c. yemek-kaşık __________ ____________ ç. öğretmen-eğitim __________ ____________ d. çöp-poşet __________ ____________ 122 2. Aşağıdaki tümceleri uygun tamlama ve durum ekleriyle tamamla. a. Bugün internette yeni bir teknoloji________ mağaza________" }, { "text": "buldum. b. Okullar yakında açılıyor. Kırtasiyelere yeni okul_______ çanta________ geldi. c. Kızım yeni bir matematik_________ defter________ istiyor. ç. Sen hangi futbol________ takım___________ tutuyorsun? d. İstanbul’a uçak_________ bilet___________ almak istiyorum. e. Yemek________ masa________ sildiniz mi? f. Pardon! Mama_______ sandalye_______ var mı acaba? g. Alsancak’ta yeni bir ayakkabı________ dükkan_______ açtılar. h. Sen de meyve________ su_________ içmek ister misin? ı. Sana yeni bir telefon________ kılıf________ alalım mı? Cevaplar 1. Aşağıdaki sözcüklerle belirtisiz ad tamlaması yaz. a. kitap ayracı b. TV koltuğu c. yemek kaşığı ç. öğretmen eğitimi d. çöp poşeti 2. Aşağıdaki tümceleri uygun tamlama ekleri ile tamamla. a. teknoloji mağazası b. okul çantaları c. matematik defteri ç. futbol takımınıd. uçak bileti e. yemek masasını f. mama sandalyesi g. ayakkabı dükkanı h. meyve suyu ı. telefon kılıfı 123 EYLEM + -DIktan sonra / EYLEM + -mAdAn önce Bir olayın zamanını söylemek istiyoruz ama saat, gün gibi zaman ifadesi değil, olayların sırasını kullanmak istiyoruz. Yani iki iş için sıra belirtmek istiyoruz, o zaman adlarla birlikte –DAn önce ya da –DAn sonra yapılarını kullanıyoruz. Bu kuralı daha önce gördük. Eylem ile sıra nasıl oluyor, şimdi ona bakalım. Kural aşağıdaki gibi: 1.eylem +-DIktAn sonra 2.eylem 2.eylem + -mADAn önce 1.eylem Ünlü Uyumu (-DIKtAn) Son ünlü a, ı -Dıktan Ünsüz Uyumu (-DIKtAn) Son ünlü e, i -Dikten Son ses f,s,t,k,ç,ş,h,p -tIktAn Son ünlü o, u  -Duktan Diğer ünsüzler ve ünlüler  -dIktAn Son ünlü ö ü  -Dükten Ünlü Uyumu –(mAdAn) Son ünlü a, ı, o, u  -madan Son ünlü e, i, ö, ü -meden -DIktAn sonra ve –mAdAn önce ekleri var, o zaman eylemde zaman eki ya da kişi kullanmıyoruz. Eyleme sadece bu ekleri ekliyoruz. Yani “sinemaya gidiyordıktan sonra” gibi bir örnek yanlış. Eylemlerin sırasını bu ek söylüyor. Eylemin zamanını yüklemden anlıyoruz. Örnekler: Biraz yürüdükten sonra otobüse biniyoruz. 1. İş: yürü- , 2. İş:" }, { "text": "otobüse bin-  (Önce yürüyoruz, sonra otobüse biniyoruz.) Otobüse binmeden önce biraz yürüyoruz. 1. İş: yürü- , 2. İş: otobüse bin-  (Önce yürüyoruz, sonra otobüse biniyoruz.) Mutfağı temizledikten sonra salonu temizliyoruz. 124 1. İş: mutfağı temizle-, 2. İş: salonu temizle- (Önce mutfağı temizliyoruz, sonra salonu temizliyoruz.) Salonu temizlemeden önce mutfağı temizliyoruz. 1. İş: mutfağı temizle-, 2. İş: salonu temizle- (Önce mutfağı temizliyoruz, sonra salonu temizliyoruz.) Alışveriş yaptıktan sonra eve gittim. 1. İş: alışveriş yap-, 2. İş: eve git- (Önce alışveriş yaptım, sonra eve gittim.) Eve gitmeden önce alışveriş yaptım. 1. İş: alışveriş yap-, 2. İş: eve git- (Önce alışveriş yaptım, sonra eve gittim.) Birinci eylem ve ikinci eylemi farklı kişiler yapıyor, o zaman bunu mutlaka belirtiyoruz. Kişi belirtmiyoruz, o zaman aynı kişi yapıyor anlamına geliyor. Örnekler: Siz sinemaya gittikten sonra ben evi temizledim. 1. İş: siz/sinemaya git- , 2. İş: ben/ev temizle-  (Önce siz sinemaya gittiniz, sonra ben evi temizledim.) Ben yemek yemeden önce annem sizi aradı. 1. İş: ben/yemek ye- , 2. İş: annem/sizi ara-  (Önce annem sizi aradı, sonra ben yemek yedim.) Alıştırmalar 1. Aşağıdaki ifadelere bak ve -DIktan sonra ve -mAdAn önce ile tümceler yaz. Zaman/kip ve kişiyi sen belirle. a. önce: dolapları sil- sonra: tabakları dolaba yerleştir- _____________________________________________________________. _____________________________________________________________. b. önce: dinlen- sonra: ödev yap- _____________________________________________________________. _____________________________________________________________. 125 c. önce: spor yap- sonra: duş al- _____________________________________________________________. _____________________________________________________________. ç. önce: yemek yap- sonra: arkadaşları davet et- _____________________________________________________________. _____________________________________________________________. d. önce: domatesleri soy- sonra: domatesleri doğra- _____________________________________________________________. _____________________________________________________________. 2. Aşağıdaki tümceleri –DIktAn ya da -mAdAn önce ile tekrar yaz. a. Biz dün alışveriş yapıp yemek yedik. _____________________________________________________________. b. Önce babandan izin al, sonra dışarı çık. _____________________________________________________________. c. Yemek yiyip dışarı çıkalım mı? _____________________________________________________________. ç. Her sabah spor yapıyorum sonra kahvaltı hazırlıyorum. _____________________________________________________________. d. Önce kullanma kılavuzunu oku sonra makineyi çalıştır. _____________________________________________________________. e. Lütfen önce bonenizi" }, { "text": "takın sonra havuza girin. _____________________________________________________________. Cevaplar 1. Aşağıdaki ifadelere bak ve -DIktan sonra ve -mAdAn önce ile tümceler yaz. Zaman ve kişiyi sen belirle. a. Dolapları sildikten sonra tabakları dolaba yerleştirin./Tabakları dolaba yerleştirmeden önce dolabı silin. b. Biraz dinlendikten sonra ödev yaptım./Ödev yapmadan önce biraz dinlendim. c. Spordan yaptıktan sonra duş aldı./Duş almadan önce spor yaptı. ç. Yemek yaptıktan sonra arkadaşları davet et./Arkadaşları davet etmeden önce yemek yap. d. Domatesleri soyduktan sonra doğradık. / Domatesleri doğramadan önce soyduk. 2. Aşağıdaki tümceleri –DIktAn ya da -mAdAn önce ile tekrar yaz. a. Biz dün alışveriş yaptıktan sonra yemek yedik. b. Dışarı çıkmadan önce babandan izin al. c. Yemek yedikten sonra dışarı çıkalım mı? ç. Her sabah spor yaptıktan sonra kahvaltı hazırlıyorum. d. Makineyi çalıştırmadan önce kullanma kılavuzunu oku. 126 e. Lütfen önce bonenizi taktıktan sonra havuza girin./Lütfen havuza girmeden önce bonenizi takın. 127 ADLAŞTIRMA: -mA + DURUM EKLERİ Eylem + -mA + Durum Ekleri Türkçede eylemleri nasıl ad yapıyoruz, önce onu hatırlayalım. Eylemlere – mAk ekliyoruz ve ad kategorisinde kullanıyoruz. Spor yapmak çok zevkli. / Spor yapmak istiyorum. / Spor yapıyorum. spor yap- : eylem / spor yapmak: ad Eylem + -mA + -(y)I = -mAyI Şimdi aşağıdaki örneğe bakalım. Bu örnekte sev- eylemi var. Hatırlayalım, sev- eylemi –(y)I durum eki istiyor. 1. Ayşe’yi seviyorum. 2. Koşmayı seviyorum. Birinci örnekte Ayşe bir ad. “Sev-“ eylemi –(y)I durum eki istiyor. Bu nedenle –(y)I durum ekliyoruz. Ama ikinci örnekteki “koş-” bir eylem. Bu nedenle önce onu ad yapmak için –mA eki kullanıp ad yapıyoruz. Sonra –(y)I durum eki yazıyoruz. Çünkü sev- eylemi –(y)I durum eki istiyor. Koşmayı seviyorum. Tatilde İstanbul’a gitmeyi düşünüyorum. Yemek yapmayı bilmiyorum. Eylem + -mA + -(y)A = -mAyA Aynı kural bütün eylemler için var. Örnekler: Ayşe ödev yapmaya başladı. Ayşe Türkiye’de yaşamaya karar verdi. Bu örneklerde ödev yap- ve yaşa-" }, { "text": "aslında eylem. Bu nedenle önce –mA eki yazıp bunları ad yapıyoruz. Sonra tümcenin eylemine bakıyoruz, tümcelerin eylemleri durum eki istiyor: –(y) A başla-, -(y)A karar ver-. ! 128 -mAyA ekini amaç bildirmek için de kullanıyoruz. Örnekler: Kitap okumaya kütüphaneye gitti. (Kitap okumak için kütüphaneye gitti.) Süt almaya çıktı. (Süt almak için çıktı.) Eylem + -mA + -dA = -mAdA Başarı hakkında sözcükler (iyi, kötü, başarılı, başarısız vb.) var, o zaman eyleme –mA + -dA (-mAdA) yazıyoruz. Yüzmede çok başarılıyım. Satranç oynamada çok kötüyüm. Eylem + -mAk + -tAn = -mAktAn Tümcenin eylemi –DAn eki istiyor, o zaman –mA değil, -mAk ekiyle ad yapıyoruz. Aşı olmaktan korkuyorum. Bulaşık yıkamaktan nefret ediyorum. Örnekler: Trafikten nefret ediyorum.  Trafikte beklemekten nefret ediyorum. Kahvaltıya hiç vaktim yok.  Kahvaltı yapmaya hiç vaktim yok. Dün sabah spora başladım.  Dün sabah spor yapmaya başladım. Basketbolu sevmiyorum.  Basketbol izlemeyi sevmiyorum. Adlaştırma Eki –mA ve Olumsuz -mA Adlaştırma –mA eki ile olumsuzluk eki kullanmak mümkün. Kural aynı. Sadece birinci –mA olumsuzluk eki. İkinci –mA ad yapıyor ve sonra durum ekini yazıyoruz. Örnek: O dersi dinlememeye başladı. 129 Alıştırmalar 1. Tabloyu eylem + -mA durum ekleri ile tamamla. -mAyı -mAdA -mAyA mAktAn seyret- çöz- koş- gör- taşı- 2. Boşlukları uygun adlaştırma ve durum ekleriyle tamamla. a. Film seyret_________ çok seviyorum. b. Ailem ile vakit geçir_________ çok özledim. c. Bugün çok işim vardı. Sana mesaj at_________ vaktim olmadı. d. Yağmuru izle_________ çok hoşlanıyorum. e. Arkadaşım hızlı oku_________ okul birincisi oldu! f. Ödev yap_________ çok yoruldun. g. Çocuk kalem ve kağıdı alıp resim yap_________ başladı. h. Artık çayı şekersiz iç_________ karar verdim. ı. Alışverişe çıkıp anneme hediye al_________ düşünüyorum. Geliyor musun? 3. Aşağıdaki sözcüklerle tümceler yaz. a. dans et- / o / sev- / çok ______________________________________________________________ b. ben / doktor / karar ver- / git- ______________________________________________________________ c. diyet yap-" }, { "text": "/ çok kilo / sen / başla- ______________________________________________________________ ç. biz / sıcak denizde / hoşlan- / yüz- ______________________________________________________________ d. not al- / ben / çok kötü ______________________________________________________________ 130 Cevaplar 1. Tabloyu eylem + -mA durum ekleri ile tamamla. Seyretmeyi, seyretemede,seyretmeye, seyretmekten Çözmeyi, çözmede, çözmeye, çözmekten Koşmayı, koçmada, koşmaya, koşmaktan Görmeyi, görmede, görmeye, görmekten Taşımayı, taşımada, taşımaya, taşımaktan 2. Boşlukları uygun adlaştırma ve durum ekleriyle tamamla. a. Film seyretmeyi çok seviyorum. b. Ailem ile vakit geçirmeyi çok özledim. c. Bugün çok işim vardı. Sana mesaj atmaya vaktim olmadı. d. Yağmuru izlemekten çok hoşlanıyorum. e. Arkadaşım hızlı okumada okul birincisi oldu! f. Ödev yapmaktan çok yoruldun. g. Çocuk kalem ve kağıdı alıp resim yapmaya başladı. h. Artık çayı şekersiz içmeye karar verdim. ı. Alışverişe çıkıp anneme hediye almayı düşünüyorum. Geliyor musun? 3. Aşağıdaki sözcüklerle tümceler yaz. a. O dans etmeyi çok seviyor. b. Ben doktora gitmeye karar verdim. c. Sen çok kilolusun, diyet yapmaya başla. ç. Biz sıcak denizde yüzmekten hoşlanıyoruz. d. Ben not almada çok kötüyüm. 131 BAĞLAÇLAR (HEM … HEM DE/YA..YA DA/ NE..NE DE) Bağlaçlar tümceleri ve sözcükleri birbirine bağlıyor. Bu bağlaçlar tümcede özne, nesne, eylem gibi farklı kategorideki öğeleri bazen de tümceleri karşılaştırıyor ve \"biri, hepsi/ikisi ya da hiçbiri\" anlamı veriyor. Hem .. hem (de) “İnsan, özellik, nesne, eylem gibi öğelerin ikisi/hepsi de var” anlamı var, o zaman “hem ... hem (de)” bağlacını kullanıyoruz. Hem …1. Öğe… hem (de) …2. Öğe… Öğeler: ad, sıfat, belirteç, eylem gibi sözcükler ve tümceler oluyor. Örnekler: Okul İş Mehmet hem okula hem de işe gidiyor.  Okula gidiyor, işe de gidiyor. akıllı çalışkan Mehmet hem akıllı hem de çalışkan bir insan.  Mehmet akıllı ve çalışkan bir insan. Çay iç- Televizyon seyret – Mehmet hem çay içiyor hem de televizyon seyrediyor.  Çay içiyor ve televizyon da izliyor. “aç değilim” de- Yemek ye-" }, { "text": "Mehmet hem “aç değilim” diyor hem (de) yemek yiyor.  Aç değilim diyor. Yemek de yiyor. “hem… hem de” bağlacında bazen “de” kullanıyoruz, bazen kullanmıyoruz. Kullanıyoruz o zaman daha güçlü ve daha ! vurgulu anlam oluyor. 132 Ya .. ya (da) “İnsan, özellik, nesne, eylem gibi öğelerin sadece biri var” anlamı var, o zaman “ya ... ya (da)” bağlacını kullanıyoruz. Ya…1. Öğe… ya (da) …2. Öğe… Öğeler: ad, sıfat, belirteç, eylem gibi sözcükler ve tümceler oluyor. Örnekler: Sınav gir- / X Ödev ver- X / Ya sınava gireceksin ya (da) ödev vereceksin.  Sınava gireceksin, o zaman ödev vermeyeceksin. Ödev vereceksin, o zaman sınava girmeyeceksin. Ali / X Ayşe X / Vazoyu ya Ayşe ya (da) Ali kırdı.  Vazoyu sadece bir kişi kırdı. Ayşe kırdı o zaman Ali kırmadı. Ali kırdı o zaman Ayşe kırmadı. “ya… ya (da)” bağlacında bazen “da” kullanıyoruz, bazen kullanmıyoruz. Kullanıyoruz o zaman daha güçlü ve daha ! vurgulu anlam oluyor. Ne .. ne (de) “İnsan, özellik, nesne, eylem gibi öğelerin hiçbiri yok” anlamı var, o zaman “ne ... ne (de)” bağlacını kullanıyoruz. Ne…1. Öğe… ne (de) …2. Öğe… Öğeler: ad, sıfat, belirteç, eylem gibi sözcükler ve tümceler oluyor. 133 Örnekler: Ders dinle- X / X Ödev yap- X / X Ne ders dinliyorsun ne (de) ödev yapıyorsun.  Sen ders dinlemiyorsun ve ödev yapmıyorsun. Hiçbirini yapmıyorsun. yemek X / X su X / X Ne yemek ne (de) su istiyorum  Yemek istemiyorum su da istemiyorum “Ne … ne de” bağlaçları cümleye olumsuz anlam veriyor. ! Ancak bazen eylemi de olumsuz kullanıyoruz ama anlam yine “hiçbiri” oluyor. yemek X / X su X / X Ne yemek ne (de) su istemiyorum  Yemek istemiyorum su da istemiyorum Alıştırma Tümceleri “hem ... hem de”, “ya ...ya da”, “ne... ne de” kullanarak yeniden yaz. a. Sağlık" }, { "text": "için spor yapmak ve çok su içmek lazım. _____________________________________________________________. b. Bu akşam belki televizyon izleyeceğim belki de sinemaya gideceğim. _____________________________________________________________. c. Ayşe sebze yemiyor ve süt içmiyor. _____________________________________________________________. ç. Seni çok seviyorum ama aynı zamanda çok kıskanıyorum. _____________________________________________________________. d. Mehmet işe ve okula gitmiyor. _____________________________________________________________. 134 e. Beni dinliyor aynı zamanda televizyon da seyrediyor. _____________________________________________________________. f. “Balık sevmiyorum” diyor ama sık sık balık yiyor. _____________________________________________________________. g. Hemen yola çıkalım, çıkmıyoruz o zaman gitmekten vazgeçelim. _____________________________________________________________. h. İyileşmiyor ve doktora gitmiyor. _____________________________________________________________. Cevaplar Tümceleri “hem ... hem de”, “ya ...ya da”, “ne... ne de” kullanarak yeniden yaz. a. Sağlık için hem spor yapmak hem de çok su içmek lazım. b. Bu akşam ya televizyon izleyeceğim ya da sinemaya gideceğim. c. Ayşe ne sebze yiyor ne de süt içiyor. ç. Seni hem çok seviyorum hem de çok kıskanıyorum. d. Mehmet ne işe ne de okula gidiyor. e.Hem beni dinliyor hem de televizyon seyrediyor. f. Hem balık sevmiyorum diyor hem de sık sık balık yiyor. g. Ya hemen yola çıkalım ya da gitmekten vazgeçelim. h. Hem iyileşmiyor hem doktora gitmiyor/ Ne iyileşiyor ne de doktora gitmiyor. 135 -(y)AcAK (GELECEK ZAMAN EKİ) Gelecekte bir eylem hakkında konuşuyoruz, o zaman gelecek zaman kullanıyoruz. Planlarımızı, kararlarımızı gelecek zamanla anlatıyoruz. Örnek: Ben yarın film seyredeceğim. Biz gelecek yıl İstanbul’a taşınacağız. Gelecek zaman eki için ses uyumu Ünlü Uyumu kuralları var. Ben ve biz adılları için, kişi Son ünlü a, ı, o, u  -(y)acaK eki ünlü ile başlıyor, bu yüzden –(y)AcAK Son ünlü e, i , ö, ü -(y)eceK ekindeki ‘k’ sesi ‘ğ’ye dönüşüyor. Gelecek zaman için belirteçler de kullanıyoruz. Örnekler: Yarın Öbür gün İki gün sonra Bir ay sonra Gelecek hafta Gelecek ay Seneye (bir yıl sonra) 2025’te (şimdi 2018) vb. Bir planda başka bir kişiye isteklerimizi söylemek için ve emirler vermek için de gelecek zaman" }, { "text": "kullanıyoruz. Örnek: Sen alışveriş yapacaksın, tamam mı? O köpeklere yemeklerini verecek. 136 Gelecek zaman Olumlu Eylem + -(y)AcAK+ kişi eki yaz- git- söyle- Ben yaz-acağ-ım gid-eceğ-im söyle-y-eceğ-im Sen yaz-acak-sın gid-ecek-sin söyle-y-ecek-sin O yaz-acak-ø gid-ecek- ø söyle-y-ecek- ø Biz yaz-acağ-ız gid-eceğ-iz söyle-y-eceğ-iz Siz yaz-acak-sınız gid-ecek-siniz söyle-y-ecek-siniz Onlar yaz-acak-(lar) gid-ecek-(ler) söyle-y-ecek-(ler) Örnekler: Ben gelecek sene okuldan mezun olacağım. O (gelecek) hafta sonu bize yemek yapacak. Siz yarın dersten sonra kütüphaneye gideceksiniz. Gelecek zaman ekiyle olumlu tümcelerde “git-, tat- ve et-“ ! eylemlerinin son sesi /d/ oluyor. (seyredeceğim, kahvaltı edeceğim) ! “ye-” ve “de-” eylemlerinde son ünlü değişiyor. (yiyeceğim, diyeceğim) Gelecek Zaman Olumsuz Eylem + -mA + yAcAK + kişi eki yaz-(-) git-(-) Ben yaz-ma-y-acağ-ım git-me-y-eceğ-im Sen yaz-ma-y-acak-sın git-me-y-ecek-sin O yaz-ma-y-acak-ø git-me-y-ecek- ø Biz yaz-ma-y-acağ-ız git-me-y-eceğ-iz Siz yaz-ma-y-acak-sınız git-me-y-ecek-siniz Onlar yaz-ma-y-acak-(lar) git-me-y-ecek-(ler) 137 Örnekler: Ben resim yap-ma-y-acağ-ım Sen arkadaşlarınla sinemeya git-me-y-ecek-sin Onlar yarın bizi bekle-me-y-ecek-ler Gelecek zaman ekiyle olumsuz tümcelerde “git-, tat- ve et-“ ! eylemlerinin son sesi değişmiyor. (seyretmeyeceğim, kahvaltı etmeyeceğim) Gelecek Zaman Soru Gelecek zamanda diğer zamanlar gibi 2 tip soru mümkün: soru sözcüklü soru ve evet/hayır sorusu (mI?): Soru sözcüklü sorular Örnekler: Siz ne zaman geleceksiniz? Kim yarın toplantıya katılacak? Onlar nereye taşınacaklar? O hangi otelde kalacak? Evet/Hayır sorusu Evet/hayır sorusunu “mI?” ile yapıyoruz. Eylem + (-mA) + yAcAK mI+ kişi eki? Gel- Oyna- Ben Gel-ecek mi-y-im? Oyna-y-acak mı-y-ım? Sen Gel-ecek mi-sin? Oyna-y-acak mı-sın? O Gel-ecek mi-ø? Oyna-y-acak mı-ø? Biz Gel-ecek mi-y-iz? Oyna-y-acak mı-y-ız? Siz Gel-ecek mi-siniz? Oyna-y-acak mı-sınız? Onlar Gel-ecek mi? /Gel-ecek-ler mi? Oyna-y-acak mı?/ Oyna-y-acak-lar mı? 138 ol + -(y)AcAk –(y)AcAk gelecek zaman ekini sadece eylemlere ekliyoruz. Ad/sıfatlara eklemiyoruz. Ad sıfat ile kullanmak istiyoruz o zaman ‘ol-‘ eylemini kullanıyoruz. Geçmiş zaman Şimdiki zaman Gelecek zaman Mutlu-ydu-m Mutlu-y-um Mutluyacağım Mutlu ol-acağ-ım Örnekler: Ben şimdi öğrenciyim. 2 yıl sonra öğretmen olacağım. Ben dün İzmir’deydim. Bugün Ankara’dayım, yarın evde olacağım. Alıştırmalar" }, { "text": "1. Tümceleri olumlu gelecek zaman ile tamamla. a. Biz yarın arkadaşlarla dışarı çık__________________. b. Ben saat 12’de yemek ye__________________. c. Annem akşam gel________________. ç. Siz havalimanında 1 saat bekle_________________. d. Onlar yemekten sonra alışverişe git_________________. e. Sen gelecek ay yurtdışında ol___________________. 2. Tümceleri olumsuz gelecek zaman ile tamamla. a. Ben yemek ye______________________. b. Onlar işten erken çık___________________. c. Öğretmen yarın sınav yap_________________. ç. Sen beni hiç anla____________________. d. Siz 2 gün daha okula git________________. e. Biz sabah erken kalk_________________. 3. Tümceleri gelecek zamanda soru ile tamamla. a. Sen şimdi yemek ye___________________? b. Biz yarın akşam sizinle gel_________________? c. Çocuklar okuldan ne zaman dön_____________? 139 ç. Ben gidiyorum, sen daha otur________________? d. Sence annem çabuk iyileş______________? e. Siz ne zaman bir işi tam yap_______________? Cevaplar 1. Tümceleri olumlu gelecek zaman ile tamamla. a. çıkacağız b. yiyeceğim c. gelecek ç. bekleyeceksiniz d. gidecekler e. olacaksın 2. Tümceleri olumsuz gelecek zaman ile tamamla. a. yemeyeceğim b. çıkmayacaklar c. yapacak ç. anlamayacaksın d. gideceksiniz e. Kalkacağız 3. Tümceleri gelecek zamanda soru ile tamamla. a. yiyecek misin? b. gelecek miyiz? c. dönecekler? ç. oturacak mısın? d. iyileşecek mi? e. Yapacaksınız? 140 ÖYLEYSE / MADEM Bu bağlaçlar tümceleri birbirine bağlıyor. Bu bağlaçların sebep sonuç ve koşul ilişkisi gibi farklı işlevleri var. Bu bağlaçları örnekler içinde inceleyelim. Öyleyse “öyleyse” bağlacını tümce başında ve sonunda kullanıyoruz. Tümce başında 1. A: Ali hasta. B: Öyleyse doktora gitsin. 1. örnekte “öyleyse” tümce başında. “öyleyse” “o zaman, bu durumda, bu koşulda” anlamında. “Birinci durum var, o zaman ikinci durum gerekli, normal ya da kolay” demek istiyoruz. (Ali hasta, bu durumda o doktora gitsin. / Hasta bu yüzden doktora gitmek gerekli.) 2. A: Çok yorgunum. B: Öyleyse dinlen. 2. örnekte “Yorgunsun, o zaman dinlen.” ya da “yorgunsun, bu durumda dinlenmek normal.” anlamı var. Tümce sonunda 3. A: Ali hasta. B: Doktora gitsin" }, { "text": "öyleyse. 3. örnekte “öyleyse” tümce sonunda. “öyleyse” “o zaman” anlamında. “Bir durum var, o zaman diğeri gerekli” anlamı var yani 1. örnekle aynı. Sadece sözcük yeri farklı. Madem “Bir durum var, o zaman diğer durum gerekli, normal ve kolay oluyor” anlamı var. “madem” bağlacını tümce başında ve sonunda kullanıyoruz. 141 Tümce başında 1. A: Hazırım B: Madem hazırsın, haydi çıkalım. 1. örnekte, “Hazırsın o zaman çıkalım. Hazırsın bu durumda çıkmak kolay” anlamları var. Tümce sonunda 2. A: Hazırım. B: Haydi çıkalım madem. 2. örnekte, A, “hazırım” diyor ve B de hazır bilgisini tekrar söylemiyor ve “o zaman çıkalım” anlamında bir tümce söylüyor. 1. Örnek ile aynı anlamda sadece sözcüklerin yerleri değişik. 3. A: Denize gitmek istemiyorum. B: Ben mayomu giydim. A: Gidelim madem. 3. örnekte, A kişisi gitmek istemiyor. Ama B kişisi hazır ve bu yüzden A kişisi kabul ediyor. Bu durumda da “Madem mayonu giydin, tamam gidelim.” “Mayonu giydin o zaman gidelim” “Ben istemiyorum ama mayonu giydin o zaman gidelim” anlamları var. Alıştırmalar 1. Tümceleri oku ve “öyleyse” ve “madem” ile tekrar yaz. Örnek: A: Bugün yağmur yağıyor. B: Öyleyse dışarı çıkmayalım. a. A: Yarın önemli bir sınavım var. B: _________________________________________________________. b. A: Sabah erken kalkmam lazım. B: _________________________________________________________. c. A: Bugün başım çok ağrıyor. 142 B: _________________________________________________________. ç. A: Cumartesi günü Ali'nin doğum günü. B: _________________________________________________________. d. A: Arabam bozuldu. B: _________________________________________________________. e. A: Ayşe çok kilo aldı. B: _________________________________________________________. f. A: Saçlarım çok uzadı. Artık rahatsız oluyorum. B: _________________________________________________________. g. A: Annemi çok kırdım galiba. B: _________________________________________________________. h. A: Yarın çok işim var. B: _________________________________________________________. ı. A: Film izlemek istiyorum. B: _________________________________________________________. Örnek cevaplar (başka alternatifler de mümkün) a. Öyleyse ders çalış. b. O zaman erken yat. c. O zaman ilaç iç. ç. Öyleyse gidip ona bir hediye alalım. d. O zaman tamirciyi arayalım. e. Madem kilo" }, { "text": "aldı o da diyet yapsın. f. Öyleyse kestir. g. O zaman git özür dile. h. Öyleyse bugün iyice dinlen. ı. O zaman sinemaya gidelim! 143 -sAnA / -sAnIzA Bu biçimleri eylemler ile kullanıyoruz. İki işlevi var. İstek ya da öneri için kullanıyoruz. Sadece ‘sen’ ve ‘siz’ ile kullanıyoruz. İstek İşlevi Bir kişiden bir şey istemek için kullanıyoruz. Örnekler: Marketten bana çikolata alsana. (Sen markete gidiyorsun. Ben senden çikolata istiyorum. Bana marketten çikolata al.) Marketten bana çikolata alsanıza. (Siz markete gidiyorsunuz. Ben sizden çikolata istiyorum. Bana marketten çikolata alın.) Öneri İşlevi Bir kişiye öneri vermek için kullanıyoruz. Örnekler: Çok hastasın. Doktora gitsene. (Sen çok hastasın. Doktora git.) (Ben söylüyorum/öneri veriyorum. Sen hastasın, doktora git.) Çok hastasınız. Doktora gitsenize. (Siz çok hastasınız. Doktora gidin.) (Ben size söylüyorum/öneri veriyorum. Siz hastasınız, doktora gidin.) Rahatsız oluyorum. Işığı açmasana. (Ben rahatsız oluyorum. Sen ışığı açma) Çok hastasınız. Soğuk su içmesenize. (Siz çok hastasınız. Soğuk su içmeyin) 144 Alıştırmalar 1. Tümceleri oku. İstek mi, öneri mi seç. Öneri İstek a. Şu kalemi versene. b. Bu kadar stres yapmasana. c. Evden biraz erken çıksanıza. ç. Sen de benimle gelsene. Yalnız gitmek istemiyorum. d. Gülay’ı arayıp sorsana. e. Cüzdanımı getirsene. f. Yemeğini bitirsene. g. Annemle benim için konuşsana. h. Bana biraz yardım etsenize. ı. Biraz sessiz olsanıza. Cevaplar 1. Tümceleri oku. İstek mi, öneri mi seç. a. istek b. öneri c. öneri ç. isek d. öneri/istek e. istek f. istek/öneri g. istek h. istek ı. istek 145 -mAk lazım/gerek Eylem + -mAk lazım/gerek Bir durumda bir eylem lazım. Kişi kullanmıyoruz. Sadece genel için söylüyoruz. O zaman “eylem + -mAk lazım/gerek” kullanıyoruz. Örnekler: Sağlıklı olmak için bol su içmek gerek/lazım. Erken uyanmak için erken yatmak gerek/lazım. Büyüklere her zaman saygılı olmak lazım/gerek. -mAk lazım/gerek /Olumsuz Eylem + -mA + mAk lazım/gerek Olumsuz için eylemden sonra olumsuz –mA eki kullanıyoruz." }, { "text": "Bu biçimle bir yasaktan ya da kuraldan bahsediyoruz. Örnekler: Büyüklere bağırmamak gerek. Hastanede yüksek sesle konuşmamak gerek. “-mAyA gerek yok” ya da “-mAk gerekmiyor” kullanıyoruz. O ! zaman anlam yasak ya da kural olmuyor. Seçenekten bahsediyoruz. “Yapıyorsun ya da yapmıyorsun önemli değil” anlamında kullanıyoruz. Örnekler: Bu konular kitapta yazıyor. Her şeyi not almaya gerek yok. Evde meyve ve sebze var. Pazara çıkmak gerekmiyor. 146 Alıştırmalar 1. Aşağıdaki ifadeleri kullan, “eylem + -mAk lazım/gerek” ile tümce yaz. a. sınavı geç- çok çalış- _____________________________________________________________. b. öğren- çok oku- _____________________________________________________________. c. kayıt fotoğraf getir- _____________________________________________________________. ç. rahat yürü- rahat ayakkabı giy- _____________________________________________________________. d. insanları anla- insanları dinle- _____________________________________________________________. Cevaplar 1. Aşağıdaki ifadeleri kullan, “eylem + -mAk lazım/gerek” ile tümce yaz. a. Sınavı geçmek için çok çalışmak gerek. b. Öğrenmek için çok okumak gerek. c. Kayıt için fotoğraf getirmek gerek. ç. Rahat yürümek için rahat ayakkabı giymek gerek. d. İnsanları anlamak için önce onları dinlemek gerek. 147 -mA+iyelik eki lazım/gerek Eylem + -mA + İyelik Eki + lazım Bir durumda bir şey yapmak lazım/gerek, bunu anlatmak için kullanıyoruz. Bir kuralı söylüyoruz ya da bir tavsiye/öneri veriyoruz. Örnek: Sen çok hastasın. Doktora gitmen gerek(iyor). (öneri) Büyüklerinize saygı göstermeniz lazım. (kural/öneri) Biçim Eylem + -mA + iyelik eki lazım/gerek Git- Uyu- Benim git-me-m lazım uyu-ma-m gerek(iyor) Senin git-me-n lazım uyu-ma-n gerek(iyor) Onun git-me-si lazım uyu-ma-s-ı gerek(iyor) Bizim git-me-miz lazım uyu-ma-mız gerek(iyor) Sizin git-me-niz lazım uyu-ma-nız gerek(iyor) Onların git-me-si/git-me-ler-i lazım uyu-ma-sı gerek/ uyu-ma-lar-ı gerek(iyor) Eylem + -mA + -mA + iyelik eki lazım/gerek (olumsuz) Bir insan bir şeyi yapmasın, bunu istiyoruz. O zaman eylemden sonra –mA olumsuzluk eki kullanıyoruz. Gecik- Kapat- Benim Gecik-me-me-m lazım Kapat-ma-ma-m lazım Senin Gecik-me-me-n lazım Kapat-ma-ma-n lazım Onun Gecik-me-me-si lazım Kapat-ma-ma-sı lazım Bizim Gecik-me-me-miz lazım Kapat-ma-ma-mız lazım Sizin Gecik-me-me-miz lazım Kapat-ma-ma-nız lazım Onların Gecik-me-me-si/ Kapat-ma-ma-sı/ Gecik-me-me-miz lazım Kapat-ma-ma-lar-ı lazım 148 Eylem + -mA" }, { "text": "+iyelik eki gerekmiyor’: Olumsuz –mA ekini ! ‘gerek’ eylemi ile kullanıyoruz, o zaman anlam farklı oluyor: Örnek: Yarın erken kalkman gerekmiyor. (Yani erken kalk ya da erken kalkma, önemli değil.) Okulda üniforma giymemiz gerekmiyor. (Yani okulda üniforma giyme kuralı yok.) Eylem + -mA +iyelik eki gerekmiyor’ için başka bir seçenek daha var: ! Eylem + -mA + iyelik eki + -(n)A gerek yok Örnek: Yarın sabah erken gelmen gerekmiyor. = Yarın sabah erken gelmene gerek yok. Alıştırmalar 1. Tümceleri –mA + iyelik eki ile tamamla. a. Param kalmadı. Bankaya git________________________. b. Akşama misafirlerimiz gelecek. Bizim gidip hazırlık yap__________________. c. Yarın sınavın var. Çok çalış_________________. ç. O bu yıl çok yoruldu. Artık tatile çık____________________. d. Doktora gitmeden ilaç bizim kullan_______________________. e. Doktor bey randevuyla çalışıyor. Gelmeden önce randevu al__________________________. f. Sizin artık doktora git__________________. g. Domatesleri doğramadan önce (senin) soy__________________. h. Bizim vize işlemleri için İstanbul’a git__________________. ı. Temmuz’da benim Ankara’da ol__________________. 149 2. Tümceleri ‘eylem + -mA + -mA + iyelik eki’ ya da ‘eylem + -mA +iyelik eki gerekmiyor’ ile tamamla. a. Bu işyerinin bazı kuralları var. Personelin işe geç kal__________________________. b. Mutfakta herkes için yiyecek ve içecek var. Kullanmak için bizden izin al___________________________. c. Ben kimlik ve pasaportları kontrol ettim. Senin tekrar kontrol et___________________________. ç. Kütüphanelerde yüksek (sizin) sesle konuş___________________________. d. Doktor kontrolü için (sizin) her seferinde ödeme yap__________________________. Cevaplar 1. Tümceleri –mA + iyelik eki ile tamamla. a. Param kalmadı. Bankaya gitmem gerek. b. Akşama misafirlerimiz gelecek. Bizim gidip hazırlık yapmamız gerek. c. Yarın sınavın var. Çok çalışman gerek. ç. O bu yıl çok yoruldu. Artık tatile çıkması gerek. d. Doktora gitmeden bizim ilaç kullanmamamız gerek. e. Doktor bey randevuyla çalışıyor. Gelmeden önce randevu almanız gerek. f. Sizin artık doktora gitmeniz gerek. g. Domatesleri doğramadan önce (senin) soyman gerek. h. Bizim vize işlemleri için İstanbul’a gitmemiz gerek." }, { "text": "ı. Temmuz’da benim Ankara’da olmam gerek. 2. Tümceleri ‘eylem + -mA + -mA + iyelik eki’ ya da ‘eylem + -mA +iyelik eki gerekmiyor’ ile tamamla. a. Bu işyerinin bazı kuralları var. Personelin işe geç kalmaması gerek. b. Mutfakta herkes için yiyecek ve içecek var. Kullanmak için bizden izin almanız gerekmiyor. c. Ben kimlik ve pasaportları kontrol ettim. Senin tekrar kontrol etmen gerekmiyor/Senin tekrar kontrol etmene gerek yok. ç. Kütüphanelerde yüksek sesle konuşmamanız gerek. d. Doktor kontrolü için (sizin) her seferinde ödeme yapmanız gerekmiyor/ödeme yapmanıza gerek yok. 150 -(I/A)r (GENİŞ ZAMAN) Rutin olaylardan, alışkanlıklardan, dünya gerçeklerinden bahsetmek ve bir şey istemek/rica etmek ya da teklif etmek için geniş zaman kullanıyoruz. Bir tümceyi geniş zamanda kullanmak için eyleme -Ir, -Ar ya da –r ve kişi eki ekliyoruz. Biçim Eylem katıl- gibi iki ya da daha çok hece o zaman –Ir + kişi eki kullanıyoruz. Eylem yap- gibi tek/bir hece o zaman –Ar + kişi eki kullanıyoruz. Eylem oyna- gibi son sesi ünlü o zaman –r + kişi eki kullanıyoruz. ! Bu eylemler bir/tek hece ama –Ir kullanıyoruz. Al-, bil-, bul-, gel-, gör-, kal-, ol-, öl-, var-, vur-, san-, dur-, ver- + Ir + kişi eki Örnek: Ali kitap alır. Ayşe bu soruyu bilir. -(I/A)r / Olumlu katıl oyna Yap- Ben katıl-ır-ım oyna-r-ım yap-ar-ım Sen katıl-ır-sın oyna-r-sın yap-ar-sın O katıl-ır-ø oyna-r-ø yap-ar Biz katıl-ır-ız oyna-r-ız yap-ar-ız Siz katıl-ır-sınız oyna-r-sınız yap-ar-sınız Onlar katıl-ır(lar) oyna-r(lar) yap-ar(lar) 151 ! Geniş zamanda olumsuz kullanmak için sen, o, siz ve onlar kişileri için –mA olumsuzluk ekine –z ekliyoruz. Örnek: Ben süt içmem. Sen süt içmezsin O süt içmez Biz süt içmeyiz Siz süt içmezsiniz Onlar süt içmez/içmezler Geniş Zaman / Olumlu ve Olumsuz Soru Olumlu Soru Olumsuz Soru Ben kitap okur muyum? Ben kitap okumaz mıyım? Sen kitap okur musun? Sen kitap okumaz mısın? O kitap okur" }, { "text": "mu? O kitap okumaz mı Biz kitap okur muyuz? Biz kitap okumaz mıyız Siz kitap okur musunuz? Siz kitap okumaz mısınız? Onlar kitap okur mu/ okurlar mı? Onlar kitap okumaz mı/okumazlar mı? ! Olumsuz soruda bütün kişiler için –mA + –z kullanıyoruz. -(I/A)r / Farklı İşlevler Rutin olaylar Sevgi her gün metroya biner ve okula gider. Alışkanlıklar Fatih her sabah erken kalkar. Dünya gerçekleri Kuşlar uçar. / İnsanlar konuşur. Soru biçimleriyle: İstek/rica Hava çok soğuk. Pencereyi kapatır mısın? Teklif Çok yorgun görünüyorsun. Eve gitmek ister misin? 152 Alıştırmalar 1. Tümceleri geniş zamanla tamamla. a. Ben hiç korku filmi seyret_____________. b. Özlem her akşam erken uyu_________________. c. Her sabah 8’de kahvaltı et_________________ ve evden çık_________________. ç. Siz bir şey iç_________________? d. Lütfen bak_________________? (siz) 2. Tümceleri geniş zamanda olumlu (+), olumsuz (-), soru (?) yap. İşlevleri yaz. a. Caner her gün aynı kafeye git__________________________. (-) _________________ b. (siz) Biraz daha çay al_________________________________ (?) _________________ c. Ben tenisi çok sev____________________________________.(-) _________________ ç. Siz hiç odanızı topla__________________________________. (-) _________________ d. O yemeğini saat yedide ye____________________________. (+) _________________ e. Sen salatayı yap_____________________________________(?) _________________ f. Biraz uyumak iste____________________________________(?) (sen) _________________ g. Hep bu yazarın kitaplarını mı oku_______________________(?) (siz) _________________ h. Onlar her sabah buradan geç___________________________(+) _________________ ı. Her sabah kahvaltı yapmadan evden çık_____________________(-) (0) _________________ Cevaplar 1. Tümceleri geniş zamanla tamamla. a. Ben hiç korku filmi seyretmem. 153 b. Özlem her akşam erken uyur. c. Her sabah 8’de kahvaltı ederiz ve evden çıkarız. ç. Siz bir şey içer misiniz? d. Lütfen bakar mısınız? 2. Tümceleri geniş zamanda olumlu (+), olumsuz (-), soru (?) yap. İşlevleri yaz. a. Caner her gün aynı kafeye gittmez mi? (rutin) b. (siz) Biraz daha çay alır mısınız? (teklif) c. Ben tenisi çok severim. (alışkanlık) ç. Siz hiç odanızı toplamaz mısınız? (alışkanlık) d. O yemeğini saat yedide yer. (alışkanlık) e. Sen" }, { "text": "salatayı yapar mısın? (istek/rica) f. Biraz uyumak ister misin? (teklif) g. Hep bu yazarın kitaplarını mı okursunuz? (alışkanlık) h. Onlar her sabah buradan geçer. (alışkanlık) ı. Her sabah kahvaltı yapmadan evden çıkmaz. (alışkanlık) 154 BELGİSİZ ADIL VE SIFATLAR Belgisiz Sıfatlar Sıfatlar bir adın özelliğini belirtiyorlar. Bu özelliklerden biri de belgisiz olmak. Bir adın sayısını, özelliğini söylemiyoruz ama onu belgisiz sıfatla belirtiyoruz. Örnekler: Dolapta meyveler var. Dolapta elma, muz portakal, erik ve üzüm var. Dolaptan birkaç meyve aldım. (Kaç tane aldım, bilmiyoruz.) Dolaptaki bazı meyveler bitti. (Hangi meyveler bitti? Bilmiyoruz.) Dolaptan bir meyve aldım. (Hangi meyveyi aldım? Elma mı, muz mu, portakal mı? Belli değil.) Dolapta hiç meyve yok. (Elma yok, portakal yok, muz yok, erik yok, üzüm yok. Tek tek söylemiyorum hiç meyve yok diyoruz.) Bütün meyveler dolapta. (Elma dolapta, muz dolapta, portakal dolapta, erik ve üzüm dolapta yerine “bütün “diyoruz.) Dolaptan herhangi bir meyve getir. (Elma mı, muz mu, portakal mı önemli değil.) Dolapta çok meyve var. (Kaç tane bilmiyoruz ama sayısı fazla.) Belgisiz sıfat ve tekil ad: Bir, birkaç, her, her bir, herhangi bir, hiç, hiçbir Örnekler: Yoldan bir kadın geçiyor. Birkaç öğrenci derse gelmedi. Her insan mutlu olmak ister. Her bir gün birbirine benziyor. Ofiste hiç kahvem kalmadı. Hiçbir ses duymuyorum. 155 Belgisiz sıfat ve çoğul ad: Bütün, birtakım Örnekler: Bütün çocuklar bahçede oynuyor. Birtakım ilaçlar reçetesiz satılmıyor. Belgisiz sıfat ve çoğul ya da tekil ad: Bazı, kimi Örnekler: Bazı günler evden çıkmak istemiyorum. Bazı gün evden çıkmak istemiyorum. Kimi konuyu anlamadım. Kimi konuları anlamadım ! “bir” sıfatını bir zamanlar, bir şeyler, bir yerler gibi adlarla çoğul da kullanıyoruz. ! “bütün” sıfatını topluluk adıyla tekil kullanıyoruz. Örnekler: Bütün orman yandı. Bütün sınıf başarılı olmuş. Belgisiz Adıllar Hakan Berk Sevgi Burcu Ahmet Resimde çocuklar var. Onların adları Hakan, Berk, Sevgi, Burcu ve Ahmet. Onlar hafta sonu etkinlik yapıyorlar." }, { "text": "156 Buna göre: 1. Herkes bir etkinlik yapıyor. (Yani 5 çocuk var ve 5 çocuk etkinlik yapıyor.) 2. (Çocukların) her biri bir etkinlik yapıyor. (Yani 5 çocuk var ve tüm çocukların bir işi var.) 3. Biri/birisi futbol oynuyor. (Yani çocukların biri/çocukların birisi futbol oynuyor.) 4. Kimi/kimisi su sporlarını seviyor, kimi/kimisi sanat seviyor. (Yani bazı çocuklar su sporlarını seviyor (yüzmek ve sörf), bazı çocuklar sanat etkinliklerini (müzik ve resim) seviyor.)  “bazı + ad”  “bazı çocuklar, bazı insanlar, bazı günler…vb.”  “kimi+ad”  “kimi insanlar, kimi öğrenciler, kimi okullar…vb.” 5. Biri şarkı söylüyor, diğeri resim yapıyor, öteki yüzüyor. (Yani bir çocuk bir şarkı söylüyor, farklı bir çocuk resim yapıyor, farklı bir çocuk yüzüyor.) 6. A: Bu resimde kimse/hiç kimse tenis Soruda kimse/hiç kimse = X oynuyor mu? Cevapta kimse/hiç kimse = sıfır B: Hayır, bu resimde kimse/hiç kimse insan (Ø) tenis oynamıyor. 7. (Çocukların) hiçbiri / hiçbirisi tenis oynamıyor. 157 8. “Hepimiz, hepiniz, hepsi” Hepiniz çok Hepimiz çok mutluyuz! mutlusunuz. Buna göre: Buna göre: Biz çok mutluyuz, yani bizim gruptaki tüm (Farklı bir çocuk konuşuyor.) çocuklar mutlu. “Hepiniz çok mutlusunuz.” Yani, siz çok mutlusunuz, sizin gruptaki tüm çocuklar mutlu. Hepsi çok mutlu! Farklı 2 insan, onlar hakkında konuşuyor. “Hepsi çok mutlu.” (Yani onların hepsi çok mutlu, yani o grupta tüm insanlar çok mutlu. ) 158 9. “Hiçbirimiz, hiçbiriniz, hiçbiri” Hiçbiriniz üzgün Hiçbirimiz üzgün değiliz. değilsiniz. Buna göre: Buna göre: Biz üzgün değiliz. Yani bizim (Farklı bir çocuk konuşuyor .) grupta sıfır (Ø) insan üzgün. “Hiçbiriniz üzgün değilsiniz.” Yani, sizin hiçbiriniz üzgün değilsiniz, yani sizin grupta sıfır (Ø) insan üzgün. Hiçbiri üzgün değil. Farklı 2 insan, onlar hakkında konuşuyor. “Hiçbiri üzgün değil.” (Yani onların hiçbiri üzgün değil, yani o sıfır (Ø) insan üzgün. ) 10. “Birçok, birçoğu” Sınıfta toplam 20 öğrenci var. 11 öğrenci kadın. 9 öğrenci erkek. (Yarıdan fazla (%50+).)" }, { "text": "O zaman: “Sınıfta birçok öğrenci kadın.” ya da “Sınıftaki öğrencilerin birçoğu kadın.” birçok+ad ya da ad+(n)In birçoğu “Bizim birçoğumuz, sizin birçoğunuz, onların birçoğu” kullanımları mümkün. 159 11. tüm + ad bütün + ad ad + (n)In hepsi tüm öğrenciler bütün öğrenciler öğrencilerin hepsi Belgisiz adılların tekil ve çoğul biçimleri: Tekil Çoğul Biri Birileri Herkes - Kimi Kimileri Kimse Kimseler Çoğu - Hepsi - Birisi Birileri Başkası Başkaları Tümü - Hiçbiri - Kimisi Kimileri Bütünü - Birçoğu Birçokları Bazısı Bazıları Öteki Ötekiler Alıştırmalar 1. Tümceleri oku. Tümcelere göre hangi ifade yanlış, seç. a. Sınıfta herkes 90 puan ve üzeri aldı. Buna göre: A) Öğrencilerin hepsi başarılı. B) Tüm öğrenciler başarılı. C) Sınıftaki herkes başarılı. Ç) Sınıfta hiç kimse başarılı değil. 160 b. Okulda bir gezi düzenlediler. 50 kişi geziye katıldı. (Okulda toplam 70 öğrenci var) Buna göre: A) Bazı öğrenciler geziye katılmadı. B) Öğrencilerin birçoğu geziye katılmadı. C) Öğrencilerin birçoğu geziye katıldı. Ç) Öğrencilerin tümü geziye katılmadı. c. Anaokulunda 20 öğrenci var. Öğrencilerin on ikisi 4 yaşında. Öğrencilerin sekizi ise 5 yaşında. A) Anaokulundaki çocukların bazıları diğer çocuklardan daha küçük. B) Kimi çocuklar diğerlerinden daha büyük. C) Çocukların birçoğunun yaşı daha büyük. D) Çocukların birçoğunun yaşı daha küçük. ç. Okulda 12 tane sınıf var. 8 sınıfta klima çalışıyor. Ama diğer 4 sınıfta klima çalışmıyor. Buna göre: A) Okuldaki tüm sınıflarda klima yok. B) Bazı sınıflardaki klimalar çalışıyor. C) Klimaların birçoğu çalışıyor. Ç) Klimaların tümü çalışmıyor. 2. Aşağıdaki tümceleri “kimi, hepsi, bütün, kimisi” ile tamamla. a. Benim sınıfımda 15 öğrenci var. Sınıftaki ____________ çocuklar müzikten hoşlanmıyor. ___________ öğrenciler resim yapmayı seviyor, _____________ tiyatroya meraklı. Ama öğrencilerin _____________ mutlaka bir sanat dalına ilgi gösteriyor. Cevaplar 1. Tümceleri oku. Tümcelere göre hangi ifade yanlış, seç. a. Ç (yanlış) b. B (yanlış) c. C (yanlış) ç. A (yanlış) 2. Aşağıdaki tümceleri “kimi, bütün, hepsi, kimisi”" }, { "text": "ile tamamla. a. Benim sınıfımda 15 öğrenci var. Sınıftaki bütün çocuklar müzikten hoşlanmıyor. Kimi öğrenciler resim yapmayı seviyor, kimisi tiyatroya meraklı. Ama öğrencilerin hepsi mutlaka bir sanat dalına ilgi gösteriyor. 161 DOLAYSIZ AKTARIM Bir kişi konuşuyor, sonra başka bir kişi bu konuşmaları aktarmak istiyor. Aktarmanın iki yolu var. Biri, dolaysız aktarım, diğeri de dolaylı aktarım. Dolaylı aktarım konusunu daha sonra B2 konuları arasında ele alacağız. Burada dolaysız aktarımı açıklıyoruz. Dolaysız aktarımda bir kişinin konuşmalarını aynen başka bir kişiye söylüyoruz. Yazılı dilde kişinin sözlerini “ ” tırnak işaretinin içine yazıyoruz ve tırnak işaretinden sonra “de- diye söyle-, diye açıkla- diye anlat-, diye sor-, diye bağır-, diye ekle-“ gibi eylemler kullanıyoruz. Bu eylemleri konuşmalara ve duruma göre seçiyoruz. Dolaysız aktarımda en önemli şey, konuşucunun sözlerini değiştirmemek. Örnekler: Spiker : Bugün hava güneşli. Spiker, “Bugün hava güneşli.” dedi. Annem: Haydi odanı topla. Annem, “Haydi odanı topla.” diye bağırdı.  Bir konuşmada ek bilgiler, açıklamalar, neden sonuç ilişkileri gibi bağlantılar var, o zaman konuşucunun tümcelerini bölmek ve bağlama göre farklı eylemler kullanmak mümkün. Eylem seçimi ile ilgili tam bir kural yok. Her tümceden sonra “de-“ eylemini tekrar tekrar kullanmak dinleyici için sıkıcı. Bu yüzden farklı eylemler kullanmak lazım. Örnek: Öğretmen: Bu konuların hepsi sınavda olmayacak. Çünkü hepsi için çok alıştırma yapmadık. Öğretmen, “Bu konuların hepsi sınavda olmayacak.” dedi ve “Çünkü hepsi için çok alıştırma yapmadık.” diye açıkladı. Yukarıdaki örnekte öğretmen sınav ile ilgili bilgi veriyor ve sonra nedeni açıklıyor. Dolaylı aktarım ifadesinde de önce sınav ile ilgili bilgi verip “de-“ 162 eylemini kullanıyoruz. İkinci tümce, birinci tümcenin açıklaması bu yüzden ikinci tümceyi de söyleyip “diye açıkla-” ile tümceyi bitiriyoruz. Örnek: Patron : Yarın tatil yapacağız. İş yok. Patron, “Yarın tatil yapacağız.” dedi ve “İş yok.” diye sözlerini bitirdi. Yukarıdaki örnekte patron “yarın” ile ilgili bilgi veriyor ve sonra ek bilgi söylüyor ve konuşmasını bitiriyor." }, { "text": "Dolaylı aktarım ifadesinde de önce “yarın” ile ilgili bilgi verip “de-“ eylemini kullanıyoruz. İkinci tümce, birinci tümceye ek bilgi içeriyor ve patronun son tümcesi, bu yüzden ikinci tümceyi de söyleyip “diye sözlerini bitir-” ifadesini kullanıyoruz.  Soruları aktarmak için “diye sor-” ifadesini kullanıyoruz. Örnek: Ali : Bizimle sinemaya gelmek ister misin? Ali, “Bizimle sinemaya gelmek ister misin?” diye sordu. Ayşe: Hava çok güzel. Bugün pikniğe gidelim mi? Ayşe, “Hava çok güzel” dedi ve pikniğe gidelim mi?” diye sordu.  Birinci konuşmacı bizimle ya da başka bir kişi ile konuşuyor. Dolaysız aktarımda bu da önemli değil. Kişiyi değiştirmiyoruz. Sorusu geçmiş, şimdi, gelecek ya da geniş zamanda ifadeler içeriyor ya da istek, emir gibi bir kip içeriyor. Bu da önemli değil. Bu ifadeleri de değiştirmiyoruz. Ancak aktarım ifadesi dışında bu bilgileri veriyoruz. Örnek: Öğretmen (öğrencilere, dün): Bugün ders yok. Öğretmen öğrencilere dün “Bugün ders yok.” dedi. Patron (işçilere, geçen yıl): Gelecek yıl maaşlarınıza zam yapacağız. Patron, işçilere geçen yıl “Gelecek yıl maaşlarınıza zam yapacağız.” diye açıklama yaptı. 163  Tırnak içindeki ifadeden sonra nokta, soru işareti ya da ünlem gibi gerekli noktalama işareti kullanıyoruz. Ancak tırnak işaretinden sonra büyük harfle başlamıyoruz. Çünkü tümce “de-, diye söyle-, diye sor-” gibi eylemlerden sonra bitiyor. Yukarıdaki tüm örneklerde bu durumu görüyoruz. Alıştırmalar 1. Aşağıdaki tümceleri “diye cevap ver-, de-, diye ekle-, diye açıkla-, diye sor-, diye bağır-“ eylemleri ve uygun zaman ekleriyle tamamla. a. Öğretmen bize “Çok çalışmanız lazım. Üniversite sınavı kolay bir sınav değil” ______________. b. Gazeteciler devlet başkanına “Ekonomik kriz geçici mi?” ________________. Devlet başkanı da “Şimdilik bu konuda kesin bir şey söylemek mümkün değil.” ______________________. “Siz de medyadaki haberleri ciddiye almayın”____________________. c. Annesi balkondan parktaki çocuğa “Ali! Yemek hazır, hadi gel!” ______________________. ç. Müdür bugün toplantıda “Herkese fazla mesai için ödeme yapacağız” ______________________. Cevaplar 1. Aşağıdaki tümceleri “diye cevap ver-, de-, diye" }, { "text": "ekle-, diye açıkla-, diye sor-, diye bağır-“ eylemleri ve uygun zaman ekleriyle tamamla. a. dedi b. diye sordu-diye cevap verdi-diye ekledi c. diye bağırdı ç. diye açıklama yaptı 164 -(y)ArAk (ULAÇ) Eylem + -(y)ArAk Bu ulacı eyleme ekliyoruz ve eylem belirteç işlevli oluyor. İki ayrı tümce birleşiyor, ilk tümce ikinci eylem için “nasıl” sorusuna cevap veriyor. Bu ulaç için ünlü uyumu kuralı var: Ünlü Uyumu Örnekler: Son ünlü a, ı, o, u  -(y)arak Son ünlü e, i , ö, ü -(y)erek alarak, konuşarak, gülerek, giderek Eylemin son sesi ünlü, o zaman [y] kullanıyoruz. Örnekler: söyleyerek, uyuyarak ! Bu ulacı kullanmak için iki öznenin olması lazım. Örnekler: Berke müzik dinleyerek resim yapıyor.  Kim müzik dinliyor? Berke.  Kim resim yapıyor? Berke. * Ayşe kitap okuyarak Berke resim yapıyor. (Özne farklı, o zaman kullanmıyoruz.) Eylem + (y)ArAk / İşlevler Bir eylemin bir tarzı (stili) var. Bunu anlatmak istiyoruz. O zaman bu ulacı kullanıyoruz. Bu ulaç eyleme “Nasıl?” sorusuna cevap veriyor. Örnek: Hakan sınıfa koşarak girdi. -Hakan sınıfa nasıl girdi? -Koşarak. 165 Babası limon satarak para kazanıyor. -Babası nasıl para kazanıyor? - Limon satarak. Bu ulaç bazı durumlarda öncelik-sonralık da anlatıyor. Örnek: Çocuklar duvardan atlayarak koşmaya başladılar.  (Çocuklar duvardan atlayıp koşmaya başladılar.) Yani, çocuklar önce duvardan atladılar, sonra koşmaya başladılar. Alıştırmalar 1. Aşağıdaki tümceleri –(y)ArAk ulacı ile tamamla. a. Fıkra anlat_________ herkesi güldürdü. b. Annesinden özür dile_________ tartışmayı bitirdi. c. Kardeşim mezuniyette gitar çal_________ şarkı söyleyecek. ç. İnsanları kır_________ kendinden uzaklaştırıyorsun. d. Ziyaretime gel__________ beni çok mutlu ettiniz. e. Geçen yıl kredi çek__________ ev aldılar. f. O kadar çok işimiz var ki, galiba yeni yıla çalış__________ gireceğiz. g. Sürekli problem çıkar__________ insanları strese sokuyorsun! h. Hayat git__________ pahalılaşıyor. ı. Lütfen sesini yükseltme! Bu sorunu birbirimize bağır_________ çözemeyiz. 2. Aşağıdaki tümceleri –(y)ArAk ulacı ile tekrar yaz. a. Ben müzik dinliyorum ve" }, { "text": "aynı zamanda ders çalışıyorum. _____________________________________________________________. b. Çocuklar oyun oynuyorlar ve eğleniyorlar. _____________________________________________________________. c. Abisi araba tamir ediyor. Öyle para kazanıyor. _____________________________________________________________. ç. Çocuk ağladı ve annesine her şeyi anlattı. _____________________________________________________________. d. Çocuk koştu ve babasının kucağına atladı. _____________________________________________________________. 166 Cevaplar 1. Aşağıdaki tümceleri –(y)ArAk ulacı ile tamamla. a. anlatarak b. özür dileterek c. çalarak ç. kırarak d.gelerek e . çekerek f. çalışarak g. Çıkararak h. giderek ı. bağırarak 2. Aşağıdaki tümceleri –(y)ArAk ulacı ile tekrar yazın. a. Ben müzik dinleyerek ders çalışıyorum. b. Çocuklar oyun oynayarak eğleniyorlar. c. Abisi araba tamir ederek para kazanıyor. ç. Çocuk ağlayarak annesine her şeyi anlattı. d. Çocuk koşarak babasının kucağına atladı. 167 -DIK + İyelik Eki İçin (ULAÇ) Eyleme “-DIK + iyelik eki için” ekliyoruz. O zaman bu eylem belirteç gibi oluyor. Bu eklere ulaç diyoruz. “-DIK + iyelik eki için” ulacı iki tümceyi birbirine bağlıyor ve neden-sonuç anlatıyor. İlk tümce neden tümcesi oluyor. Bu ulacı “bu nedenle”, “bu sebeple”, “çünkü” ile aynı anlamda kullanıyoruz. Bu ek için ses uyumu kuralları var: Ünlü Uyumu Ünsüz Uyumu Son ünlü a, ı  DıK+iyelik eki Son ses f,s,t,k,ç,ş,h,p Son ünlü e, i  DiK+iyelik eki -tık+iyelik eki Son ünlü o, u  DuK+iyelik eki Diğer ünsüzler ve ünlüler  Son ünlü ö ü  DüK+iyelik eki -dIK+iyelik eki Örnekler: Üşüdüğümüz için içeri girdik. Çok alışveriş yaptığı için parası bitti. -DIK + İyelik Eki İçin /Olumlu Örnek Tablo: Neden? Ne oluyor? / Ne oldu? Eylem -DIK iyelik eki için Ben (benim) Koş tuğ um için yoruldum. Sen (senin) Koş tuğ un için yoruldun. O (onun) Koş tuğ u için yoruldu. Biz (bizim) Koş tuğ umuz için yorulduk. Siz (sizin) Koş tuğ unuz için yoruldunuz. Onlar (Onların) Koş tuğ u için yoruldu / tuk ları yoruldular. 168 Bu neden-sonuç tümcelerinde, tümcelerin özneleri her zaman aynı değil. Örnekler: Çok" }, { "text": "koştuğum için yoruldum. (Çok koştum, bu nedenle yoruldum.) (Ben koştum, ben yoruldum.) Çok hızlı konuştuğu için anlamadım. (Çok hızlı konuştu. Bu nedenle anlamadım.) (O çok hızlı konuştu, ben anlamadım.) ! Neden tümcesi ad tümcesi, o zaman “ol-“ lazım. Örnek: Çantam çok ağır. Bu yüzden yoruldum.  Çantam çok ağır olduğu için yoruldum. -DIK + İyelik Eki İçin /Olumsuz Örnek Tablo: Neden? Ne oluyor? / Ne oldu? Eylem -mA -DIK iyelik eki için Ben (benim) çalış ma dığ ım için başarısız oldum. Sen (senin) çalış ma dığ ın için başarısız oldun. O (onun) çalış ma dığ ı için başarısız oldu. Biz (bizim) çalış ma dığ ımız için başarısız olduk. Siz (sizin) çalış ma dığ ınız için başarısız oldunuz. Onlar (Onların) çalış ma dığ ı için başarısız oldu. dık ları başarısız oldular. Alıştırmalar 1. Aşağıdaki tümceleri “-DIK + iyelik eki için” ulacı ile tamamla. a. Hava soğu______________ _______________ ceket giydim. b. Yemek ye______________ _______________ için acıktık. c. Kardeşim gel______________ _______________ mutluyum. 169 ç. O benim davetime gel______________ _______________ ben de gitmedim. d. Onur ders çalış______________ _______________ televizyonu kapattı. e. Otobüsü kaçır______________ _______________ geç kaldınız. 2. Aşağıdaki tümceleri “-DIK + iyelik eki için” ulacı ile tekrar yaz. a. Çocuklar yemeklerini yemedi. Annesi çocuklara kızdı. _____________________________________________________________. b. Annem çok kızgındı. Bu yüzden benimle konuşmuyordu. _____________________________________________________________. c. Sabah çok geç kahvaltı yaptım. Bu nedenle hala acıkmadım. _____________________________________________________________. ç. Akşam geç uyuyorsun. Bu yüzden sabah kalkmak çok zor oluyor. _____________________________________________________________. d. Kimliğinizi evde unuttunuz. Bu yüzden uçağa binmeniz mümkün değil. _____________________________________________________________. Cevaplar 1. Aşağıdaki tümceleri “-DIK + iyelik eki için” ulacı ile tamamla. a. soğuduğu içi b. yemediğimiz için c. geldiği ç. gelmediği d. çalıştığı için e. kaçırdığınız için 2. Aşağıdaki tümceleri “-DIK + iyelik eki için” ulacı ile tekrar yaz. a. Çocuklar yemeklerini yemedikleri için annesi çocuklara kızdı. b. Annem çok kızgın olduğu için benimle" }, { "text": "konuşmuyordu. c. Sabah çok geç kahvaltı yaptığım için hala acıkmadım. ç. Akşam geç uyuduğun için sabah kalkmak çok zor oluyor. d. Kimliğinizi evde unuttuğunuz için uçağa binmeniz mümkün değil. 170 -mIş (DUYULAN GEÇMİŞ ZAMAN) Eylem + -mIş + Kişi Eki Ad/Sıfat + -(y)mIş + Kişi Eki -mIş eki duyulan geçmiş zaman eki. –mIş ekini, –DI gibi eylem tümcelerinde kullanıyoruz. –(y)mIş ekini -(y)DI eki gibi ad tümcelerinde kullanıyoruz. Önce –mIş ve –(y)mIş için biçime bakalım. Sonra işlevleri hakkında bilgileri okuyalım. -mIş / Olumlu Örnek Tablo: Eylem Tümceleri Ad Tümceleri Kişi eylem -mIş Kişi eki Kişi Ad/sıfat -(y)mIş Kişi eki Adılları Adılları Ben otur muş um Ben yaşlı ymış ım Sen otur muş sun Sen yaşlı ymış sın O otur muş ø O yaşlı ymış ø Biz otur muş uz Biz yaşlı ymış ız Siz otur muş sunuz Siz yaşlı ymış sınız Onlar otur muş (lar) Onlar yaşlı ymış (lar) -mIş / Olumsuz Eylem + -mA + -mIş + Kişi Eki Ad/Sıfat değil + -miş + Kişi Eki Örnek Tablo: Eylem Tümceleri Ad Tümceleri Kişi eylem mA -mIş Kişi Kişi Ad/ değil - Kişi Adılları eki adılları sıfat (y)mIş eki Ben otur ma mış ım Ben yaşlı değil miş im Sen otur ma mış sın Sen yaşlı değil miş sin O otur ma mış ø O yaşlı değil miş ø Biz otur ma mış ız Biz yaşlı değil miş iz Siz otur ma mış sınız Siz yaşlı değil miş siniz Onlar otur ma mış (lar) Onlar yaşlı değil miş (ler) 171 -mIş / Soru Eylem+ (-mA) + mIş mI + Kişi Eki Ad/Sıfat (değil) –miş +Kişi Eki Örnek Tablolar: Eylem Tümceleri Kişi Adılları eylem (mA) -mIş mI Kişi eki Ben otur (ma) mIş mI yIm? Sen otur (ma) mIş mI sIn? O otur (ma) mIş mI ø? Biz otur (ma) mIş mI" }, { "text": "yIz? Siz otur (ma) mIş mI sInIz? Onlar otur (ma) mIş mI ø? mIş (lar)* mı ? * 3. Çoğul soru tümcesinde –lAr ekini –mIş ekinden sonra ! kullanıyoruz. Ad Tümceleri Kişi Adılları Ad/sıfat (değil) mI -(y)mIş Kişi eki Ben yaşlı (değil) mI ymIş Im? Sen yaşlı (değil) mI ymIş sIn? O yaşlı (değil) mI ymIş Ø? Biz yaşlı (değil) mı ymIş Iz? Siz yaşlı (değil) mı ymIş sInIz? Onlar yaşlı (değil) mı ymIş ø? (değil)(ler) mI ymIş ? Tablolarda olumlu soru ve olumsuz soru alternatifleri var. ! Olumsuz eylem tümcesinde “–mA\" kullanıyoruz. Ad tümcesinde “değil” kullanıyoruz. Bu yüzden ses uyumlarında ekler büyük harf ile yazılı. 172 -mIş / İşlevler -mIş ekinin ekin birden fazla işlevi var:  Geçmişte bir olay oldu. Ben görmedim. Başkasından duydum Örnek: - Ayşe söyledi. Yolda kaza olmuş. - Ben akşam partiye gitmedim ama babam gitti. Eve geldikten sonra bana anlattı. Parti güzelmiş.  Bir kişi hakkında ya da bir olay hakkında konuşuyoruz. Yani dedikodu yapıyoruz. Olay geçmiş zaman ya da şimdiki zaman hakkında oluyor. Örnek: - Ayşe ve Ahmet ayrılmış. (geçmişte, belki bir gün önce-belki aylar önce) - Nejla’nın kızı aslında sarışınmış. Saçları boyalıymış. (şimdi)  Bir durumu sonradan fark ediyoruz. Örnek: - Aaa! Annem bize yemek yapmış. (Mutfağa giriyor, tencerenin kapağını açıyor ve yemeği görüyor.) - Aaa! Sen aslında sarışınmışsın. Saçların boyalıymış. (Arkadaşının saçlarının diplerine bakıyor ve saçının orijinal rengini görüyor.)  Bir eylemi kontrolsüz yapıyoruz ve bunu sonradan fark ediyoruz. Örnek: - Akşam salonda uyumuşum. (Akşam televizyon seyrediyordum, ben salonda uyumaya karar vermedim ama orada uyumuşum.)  Masalları –mIş ile anlatıyoruz. Örnek: Bir varmış, bir yokmuş. Bir prenses varmış. Bu prenses çok güzelmiş…vb. 173 Alıştırmalar 1. Tümceleri “eylem+–mIş + kişi eki” ile tamamla. (olumlu, olumsuz ve soru) a. Sevgi hastaneden çık_______ _______? b. Dün beni ara______________. (sen) Annem söyledi. c. Sınavı geç______________." }, { "text": "Panoda gördüm. Tebrikler! ç. Galiba toplantı bit_____________, herkes dışarıda. d. (Siz) dün partiye katıl______________. Nasıldı? e. Aaa! Dolapta sebze kal______________. Hadi pazara gidelim. f. Salonun ışığı yanıyor. Galiba annem gel__________. g. Kıyafetler kuru__________? Toplayalım mı? h. Ben 1985 yazının en sıcak gününde doğ__________. ı. Kemal işten ayrıl___________. Arkadaşım söyledi. 2. Tümceleri “ad/sıfat+-(y)mIş + kişi eki” ile tamamla. (olumlu, olumsuz ve soru) a. A: Babanı aradın mı? Nerede_________? B: Aradım, yolda___________. b. Oğlum çok hasta____________. Öğretmeni arayıp söyledi. c. Müdür şimdi müsait _______________. Sekreteri söyledi. Daha sonra görüşürüz. ç. Bugün yemekte ne var__________? Menüye baktınız mı? d. Sorsana baban yorgun _____________? Sinemaya gidelim. Cevaplar 1. Tümceleri “eylem+–mIş + kişi eki” ile tamamla. (olumlu, olumsuz ve soru) a. çıkmış mı? b. aramışsın c. geçmişsin ç. bitmiş d. katılmışsınız e. kalmamış f. gelmiş g. kurumuş mu? h. doğmuşum ı. ayrılmış 2. Tümceleri “ad/sıfat+-(y)mIş + kişi eki” ile tamamla. (olumlu, olumsuz ve soru) a. A: Babanı aradın mı? Neredeymiş? B: Aradım, yoldaymış. b. Oğlum çok hastaymış. Öğretmeni arayıp söyledi. c. Müdür şimdi müsait değilmiş. Sekreteri söyledi. Daha sonra görüşürüz. ç. Bugün yemekte ne varmış? Menüye baktınız mı? d. Sorsana baban yorgun muymuş? Sinemaya gidelim. 174 -(I)yormuş (SÜREN DUYULAN GEÇMİŞ ZAMAN) -(I)yormuş ekinin adı süren geçmiş zaman. Bu iş geçmişte bir süre devam etmiş ya da hala devam ediyor. Bu durumu başkasından öğrendik ya da sonradan fark ettik. Önce biçimlere bakalım, sonra işlevlerine bakalım. Olumlu Eylem + -(I)yormuş + Kişi Eki Kişi Adılı eylem -(I)yormIş Kişi eki Ben otur uyormuş um Sen otur uyormuş sun O otur uyormuş ø Biz otur uyormuş yuz Siz otur uyormuş sunuz Onlar otur uyormuş (lar) Örnekler: Sen burada çalışıyormuşsun. (Geçmişte ya da hala devam ediyor ama ben bunu başkasından öğrendim.) Çocuk hiç yemek yemiyormuş.(Geçmişte ya da hala devam ediyor ama ben bunu başkasından öğrendim.) Olumsuz Eylem + -mA +" }, { "text": "-(I)yormuş + Kişi Eki -mA eki ile ilgili ses uyumu kuralı –(I)yor şimdiki zaman ekindeki kural. Son ses a/e ile bitiyor o zaman –mA olumsuzluk ekinin son sesi gidiyor ve Iyor ekini ekliyoruz. Olumsuz biçim ile olumlu biçimdeki işlevler aynı ancak anlam olumsuz. Örnek Tablo: Kişi Adılı eylem mA+Iyormuş Kişi eki Ben otur muyormuş um Sen otur muyormuş sun O otur muyormuş ø Biz otur muyormuş yuz Siz otur muyormuş sunuz Onlar otur muyormuş (lar)* 175 Soru Eylem + (mA) -(I)yor mu+ymuş + Kişi Eki KİŞİ eylem (mA)+Iyor mI -ymIş Kişi ADILLARI eki Ben otur (m)uyor mu ymuş um? Sen otur (m)uyor mu ymuş sun? O otur (m)uyor mu ymuş Ø? Biz otur (m)uyor mu ymuş yuz? Siz otur (m)uyor mu ymuş sunuz? Onlar otur (m)uyor(lar) mı ymış ? Tabloda olumlu soru ve olumsuz soru alternatifleri var. Olumsuz tümcede – (I)yor olumsuzu gibi –mA olumsuzluk eki kullanıyoruz, ! olumluda kullanmıyoruz. Bu yüzden –m parantez içinde. -(I)yormuş / İşlevler  Geçmişte bir iş bir süre devam etmiş ama biz bunu sonradan öğrendik. O zaman –(I)yormuş kullanıyoruz. Örnek: Ben küçükken sürekli camdan atlıyormuşum. (Büyüdüm ve annem bana anlattı. Ben hatırlamıyorum.) Annemler okulda üniforma giyiyormuş. (Bana annem anlattı.) Telefon yokken insanlar telgraf kullanıyormuş.  Bir kişi hakkında ya da bir olay hakkında konuşuyoruz. Yani dedikodu yapıyoruz. Bu durum geçmişte ya da hala devam ediyor. Örnek: Ahmet ve Ayşe her gün buluşuyormuş ama çok kavga ediyorlarmış.  Bir olay geçmişte değil, şimdi ya da gelecekte. Bunu bize başkası söylüyor. Örnek: - Ahmet ve Ayşe bugün okula gelmiyorlarmış. (Bana bunu Hakan söyledi.) - Ahmet ödevlerini her zaman düzenli yapıyormuş. (Bana bunu öğretmeni söyledi.) 176 - Ben Ayşe’yi hiç dinlemiyormuşum. (Ayşe söyledi.) - Sessiz olun, bebek uyuyormuş. (Annesi söyledi.)  Bir durumu sonradan fark ediyoruz. Örnek: - Aaa! Ayşe yemek yapmayı bilmiyormuş. (Ben bunu bugün anladım.)" }, { "text": "- Ben sabahları yanlış durakta bekliyormuşum. (Birkaç sabah bekledim, otobüs gelmedi. Bu sabah fark ettim.)  Masal anlatıyoruz, o zaman geçmişteki olayları –(I)yormuş ile anlatıyoruz. Örnek: Bir varmış, bir yokmuş. Bir prenses varmış. Bu prenses her gün gölün kıyısında top oynuyormuş. Bir gün topu göle düşmüş…. Alıştırmalar 1. Tümceleri “eylem+–mIş + kişi eki” ile tamamla. (olumlu, olumsuz ve soru) a. Eskiden insanlar postaneye gidip yakınlarına telefon et_________________. b. A: Kardeşin nerede? B: Şimdi işten çıkmış, gel_________________. c. Gül zayıflamak için bugünlerde diyet ya_______________. ç. Sen kırmızı rengi çok sev_______________. Annen söyledi. d. Haftaya bu kanalda yeni program başla_______________. e. Hmm… Siz de çok iyi yemek yap________________. f. İnsanlar önceden faytonla yolculuk yap______________. g. Alışverişe biz de git________________. Annem öyle söyledi. h. Çocuk bütün gün odasında oyun oyna_______________. ı. Annemler bugün yola çık___________________? 177 Cevaplar 1. Tümceleri “eylem+–mIş + kişi eki” ile tamamla. (olumlu, olumsuz ve soru) a. ediyorlarmış b. geliyormuş c. yapıyormuş ç. seviyormuşsun d. başlıyormuş e. yapıyormuşsunuz f. yapıyorlarmış g. gidiyormuşuz h. oynuyormuş ı. çıkıyorlar mıymış? 178 -CI / -(y)IcI Ad + -CI -CI eki adlardan sonra geliyor, hem ad hem de sıfat yapıyor. Örnekler: 1. Yalan (ad) + -CI = yalancı (ad/sıfat) Ünlü Uyumu Yalancı insanlara inanmak çok zor. (sıfat) Son ünlü a, ı  ıcı Ahmet: Yalancılar geldi. (ad) Son ünlü e, i  ici Son ünlü o, u  ucu 2. Simit + -CI = simitçi (ad/sıfat) Son ünlü ö ü  ücü Simitçi, sokakta bağırarak simit satıyor. (ad) Simitçi amca çok yorulmuş. (sıfat) Eylem + -(y)ICI -(y)IcI eki eylemlerden sonra geliyor, hem ad hem de sıfat yapıyor: yor- (eylem) + -(y)IcI = yorucu (sıfat) Örnek: Sonunda bu projeyi de bitirdik. Yorucu günlerden sonra iyice dinlenmemiz lazım. (sıfat)  Eylemin son sesi ünlüyse, önce –y sonra –IcI eki gelir: oku- (eylem)+ -(y)IcI = okuyucu (ad) Bu" }, { "text": "kitabımı genç okuyucular için yazdım. –CI ve –(y)IcI eklerini meslek adları için sıkça kullanıyoruz. ! 179 Mesleklerle ilgili örnekler: Simitçi, tamirci, kitapçı, sporcu, futbolcu, basketbolcu, yüzücü, kapıcı, muhasebeci, gümrükçü…vb. Alıştırmalar 1. Tümceleri –CI ya da –(y)IcI ile tamamla. Ad mı sıfat mı yaz. a. Lokantaya yeni bir aş______ geldi. Yemekleri çok lezzetli. b. Ben aslında oyun_______ olmak istiyordum. c. Merhaba. Ağrı kes_______ ilaç var mı? ç. Tatlandır_________ ürünler sence sağlıklı mı? d. Ofisimdeki yaz_________ çalışmıyor. Seninki çalışıyor mu? Cevaplar 1. Tümceleri –CI ya da –(y)IcI ile tamamla. Ad mı sıfat mı yaz. a. aşçı (ad) b. oyuncu (ad) c. ağrı kesici (ad/sıfat) ç. tatlandırıcı (sıfat) d. yazıcı (ad) 180 -Abil+ir (RİCA VE İZİN İŞLEVLERİ) -Abil + ir + kişi eki -Abil + ir mI + kişi eki? -Abil+ir ekinin iki işlevi var. İzin işlevi ve rica işlevi. İşlev izin mi, rica mı anlamak için kim söylüyor, ne söylüyor, tümceyi iyi okumamız ve anlamamız lazım. Başka işlevler de var ama onlar B1 düzeyinde. –Abil+ir mi + Kişi Eki? /İzin Alma Biz bir kişiden bir şey yapmak için izin istiyoruz. O zaman eyleme –Abilir mi+kişi eki? yazıyoruz. Biz söylüyoruz ve biz yapıyoruz. Örnekler: Tiyatroya gidebilir miyim? (BEN tiyatroya gitmek istiyorum. BEN sorup izin alıyorum, BEN gideceğim.) Pencereyi açabilir miyim? (BEN pencereyi açmak istiyorum. BEN sorup izin alıyorum, BEN açacağım.) Bahçeye çıkabilir miyiz? (BİZ bahçeye çıkmak istiyoruz. BİZ sorup izin alıyoruz, BİZ bahçeye çıkacağız.) Mutfaktaki kekleri yiyebilir miyiz? (BİZ mutfaktaki kekleri yemek istiyoruz. BİZ sorup izin alıyoruz, BİZ kekleri yiyeceğiz.) –Abil+ir + kişi eki / İzin Verme Biz bir kişiye izin veriyoruz. O zaman eyleme –Abil+ir + kişi eki yazıyoruz. Biz söylüyoruz ama başka bir kişiye izin verdiğimiz için o yapıyor. Örnekler: Ali: Tuzu alabilir miyim? (Ali izin istiyor.) Ahmet: Evet, alabilirsin. (Ahmet izin veriyor.) Ayşe: Fatma ile sinemaya gidebilir miyiz? (Ayşe izin" }, { "text": "istiyor.) Anne: Tamam, gidebilirsiniz. (Anne izin veriyor.) 181 –Abil+ir mi+kişi eki? /Rica Biz bir kişiden bir şey istiyoruz/rica ediyoruz. O zaman eyleme –Abilir mi+kişi eki?” ekliyoruz. Örnekler: Ayşe: Tuzu verebilir misin? (Ayşe tuzu istiyor/rica ediyor.) Fatma: Tabi, buyur. (Fatma tuzu veriyor.) Öğrenci: Hocam, tekrar anlatabilir misiniz? (Öğrenci rica istiyor/ediyor.) Öğretmen: Tabi, anlatıyorum. (Öğretmen kabul ediyor ve anlatıyor.) Aylin: Oda havasız. Pencereyi açabilir misin? (Aylin istiyor/rica ediyor.) Pelin: Tamam, hemen açıyorum. (Pelin pencereyi açıyor.) Can: Bu masa çok ağır. Bana yardımcı olabilir misin? (Can yardım istiyor.) Mehmet: Tamam. Yardım edeceğim, bekle, geliyorum. (Mehmet de yardım ediyor.) Alıştırmalar 1. Tümceleri oku, izin mi rica mı işaretle. izin rica a. Akşam eve geç gelebilir miyim? b. Bana çikolata alabilir misin? c. Akşam benim için kek yapabilir misin? ç. Kapıyı kapatabilir misin? d. Arkadaşlarımla alışverişe gidebilir miyim? 2. Tümceleri oku ve –(y)Abilir ile izin al/ver ya da rica et. a. Ayşe sinemaya gitmek için annesine soruyor. _____________________________________________________________. b. Zeynep arkadaşından tuz istiyor. _____________________________________________________________. c. Arkadaşından şarj aletini ödünç iste. _____________________________________________________________. ç. Öğrenci sınıfa girmek için öğretmene soruyor. _____________________________________________________________. d. Anne çocuğa bir tane çikolata yemek için izin veriyor. _____________________________________________________________. 182 Cevaplar 1. Tümceleri oku, izin mi rica mı işaretle. a. izin alma b. rica c. rica ç. rica d. izin alma 2. Tümceleri oku ve –(y)Abilir ile izin al/ver ya da rica et. a. Anne, bu akşam sinemaya gidebilir miyim? b. Zeynep, tuzu verebilir misin? c. Şarj aletini kullanabilir miyim? ç. Hocam, girebilir miyim? d. Bir tane çikolata yiyebilirsin. 183 A1 ve A2 düzeyi Yabancılar için Türkçe Dilbilgisi Konu Anlatımları ve Alıştırmalar Düzeye Göre Dil Kullanımı ISBN 978-975-441-538-4 9 789754 415384 View publication stats" } ]